. YAYlNLARI DINI, iLM1, EDEBi ÜÇ AYLlK DERGi NİSAN

advertisement
DiYANET iŞLERi _BAŞKANLIGI
. YAYlNLARI
..
.
DINI, iLM1, EDEBi ÜÇ AYLlK DERGi
NİSAN -MAYIS- HAZiRAN1984 CİLT: XX- SAYI: 2
/
iSLAMHU
·uN. A
HilEYE i E
.TE BER .UÇEŞiTLE 1*
Doç, Dr. Abdııllr.affir ŞENER
A.
tuı.biyat Fak. öğ. tJyesi
n.
1,
HİBE SÖZCtJG-tJ VE ·YÜ-
Rl:JRL1JKTE
OLAN
NUNLARIMIZDAKİ
KA..
KAR-
ŞILIGI
.
hukukunda yaygın bir terim ·olarak kullanılan "H i b e" söz cüİslAm
ğü, Arapça V-H-B· ~ ,)
künden gelmekte ve sözlük
) kö-
bakımın­
dan. ''bağı§lamalt" anlamını ifade etmektedir. (ı) Latincedeki "Doİlatio"
kar§ılığı olan hibe sözcüğü, Batı dil·
lerinden Fransızca ve İngilizceye genel olaralt "Donation"
kelimesiyle
tercüme edilmektedir. Bazı !ıigllizce
eserlerde "Gift" kelimesi, hibe kar§llığında
kullanılmakta ise de,. hibe,·
gift'in özel bir §eklidir; yani gift,
daha geni§ bir anlam ifade etmekte
ve İslılm hukukunun "Teberru" (bağı§) kavramını kar§llamalttadır. Dolayısıyle bu iki kavram
arasındaki
farkları göz önüne almak gerekir. (2)
neride açıklanacağı gibi ,hukuk
açısından bir akit te§kil eden hibe,
taraflar arasmda vuku bulur ve bir
de ortada hibe konusu olan bir §ey
bulunmak gerekir. İslil.m hukukunda
taraflardan hibe yapan kimseye "Va.
hib", kendisine hibe yapılan kimseye "Mevhubunleh" ·denilir. Hibe konusu olan §eye ise "Mevhub" veya
"MB.l-i Mevhub" adı verilir. · Hil:ieyi
kabul etmeye de "!ttihab~' ~enilir. (3)
Eski hukukumuzda kullanılan
"Hibe" sözcüğü, Türkgemizde de oldukça tutunmu§ bir deyim ·olup d1k
zamanlar Medeni Kanun'la Borçlar.
Kanunun'da da aynen yer a1mı§ bulunuyordu. 18 Nisan 1929 tarih ve 1424
Sayılı !cra ve !flas Kanunu'nun 343.
maddesi, adı geçen kanunla.i:ımızda.
ki birçok terirolerin tadili arasmda
hibe'yi "bağı§lama"; ' vahib'l "bağı§­
layan", mevhubunleh'i "bağı§lanan",
mevhub veya mlll-i mevhub'u da "bağı§lanılan" §eklinde deği§tirmi§tir. (4)
Anealt bir kısım hukukçularımız, di.
limize yerle§mi§ olan hibe sözcüğiln'Q
günümüze kadar kullaıunaya devam
etmi§lerdir.
Biz ise, bu çalı§mamızda, kaynaklara ba§vurmayı kolayla§tırmalt
için ~am hukuıri:ınun orijinal terimi
olan hibe'yi ve bundan türetilmi§ ola.n
öteki terimleri aynen kullanmayı uygun bulmu§ olmakla birlikte, bağı§­
lama terimiyle mu§taklarını (türevlerini) kullanmayı da ihmal etmedik.
( *)
Bu makale, yazarın ''İslam Hukukunda Hibe" adlı (basılma­
ml§) doçentlik tezinin ''Glri§"
(1)
Kamu.su'•L.Muhit, Mısbah, ı.rna.
nu'il-A..."'ab ve Sıhahu'l-Cevheri,
V-H-B maddelerine Bak. Arap.
çada genel olaralt "atıyye",
"nihle", "sadaka" ve "hediyye"
sözcükleri de bu anlamda. kul-
kısmından almmıııtır.
lanılınaktadır.
(2) A.A.A. Fyzee, Outlines of 1\Inbıtııımadan Law, Oxford Uni-
versity Press, 1949, s. 187, 188.
(8) Mecelile, inad. 833.
(4) ~erih Bedii Tongsir, Bağışlama,
'!smail Akgün Matbaası, ts.
tanbul 1953, s. 1.
3
1'
i1
Doç. Dr. ABDULKADİR ŞENER
.i
Tlirkçemizde bir de "caba" sözcüğü vardır. Hala halk dilinde birine kar§llıksız, yani ıvasız bir şey
verme veya yapma anlamına kullanı­
lır. Dolayısıyla eski hukukçularımız,
caba etmek deyimini, hibe etmek ve
daha geniş anlamıyla teberruda bulunmak manasma almışlardır. Nitekim bir fetvMa aynen şöyle denilmektedir: "Tlirkçede caba ettim sözü,
hibe ettim manasma kullanıldığı için
alacaklı Zeyd, Anır'e,
'Zimmetinde
bulunan borcu sana caba ettiİn' dese, ·
o borcu Amr'e hibe etmiş olur.(S)
Amr'ın zimmeti de sözü edilen borç~
tan kurtul)lr. Bu surette hibenin tamam olması için Amr'in onu kabul
etmesi lazım değildii•." (6)
2,
HiBENİN MENŞEİ
VE
öN;EJHl
a) Hibe kavramı, hukuk felsefesi veya ilmi ictihat . (jurisprudence)m bir ürünü değildir. Bu kavram,
hayattan alınmış, örf ve adetle vücut
bulmuş ve zamanla dillerde takarrur
etmiş,
yerleşip kalmıştır. (7)
öyle
anlaşılıyor ki hukukta hibe, cemiyet- .
te insanların cömertlik, sempati ve
yardımlaşma duygularının saik olduğu bir çeşit iyilik müessesesi olarak
doğmuştur.
Klasik Hint hukukunda, hibe ola.
rak verilen şeyin . hem bu dünyada,
. hem de öteki dünyada tekrar viihibe
1
döneceği görüşüne ·büyiik bir önem
verilmiştir. Bir şey hibe eden kimse,
bu dünyada 'onun kar§llığını otomatik olarak görür; öteki ·dünyada ise
onu fazlalaşnıış olarak bu1ur. Servet, sadece , verilınek için yaratılınış­
tır.(B)
Sosyolojik araştırmalara göre
hibe, ilkel toplumlarda mübadelenin
çok önemli bir şeklini teşkil etmek-
tedir. Büyiik bir ihtimalle Romalılar
ve Yunanlılar, belki de Kuzey ve Batı
Samllerinden sonra şahsi hukukla
· reel hukuku ayırma yolunu bulmuş­
lar ve hibe ile mübadeleyi, manevi
mecburiyetle 'mukaveleyi birbirinden
a,yırmışlardır.
Merasim, hukuk ve
menfaatler arasındaki farkı ortaya
koymuşlar, ·hibeye dayanan . külfetli ·
ekonomiyi bırakıp zamanlarına daha
uygun olan iktisadi ili§kileri geli§tirmişlerdir.{9)
Roma hukukunda ,illı: önceleri hi.·
be (donatio), bir müessese olarak bilin:rİıiyordu. Uygulamada hibe, elden
bağışlama veya bağışlama. taahhü-.
dün de .bulunma şeklinde · yapılıyor­
du. cıo) Ancak eski devirde ve hatta
klasik devrin sonuna kadar bağışla­
ma, aile mfunelekleri için bir fakirleşme sebebi olduğundan, kanun koyucu tarafından fena görülüyordıi.
Bağışlanıayı tahdit etmek için birçok
hükümler bile konulmuştur. M.Ö. 204
yılında "C i n c i a
K a n u n u"
(Lex Cincia), belirli miktarı aşan hiheleri menetti. Fakat çok yakın ak·
rabalar bu hibe yasağından istisna
edilmi§lerdi; çünkü bu durumda bağışlanan şey ,aile dı§ına çıltmıyordu.
Klasik hu1tukta karı-koca arasındaki
bağışlamalar men ediliyor ve geçer· (5) Burada kastedilen, teberru'un
bir çeşidi olan· ibra'dır.
(6) Yeni§ehri, Ebu'l-Fazl Abdullah
Efendi, Behcetü'l-Fetava, Matbaa-i Amire, !stanbul ( t.y.), s.
454.
(7) v. Tuhr, ''İsviçre Borçlar·Kanu~
nunmı Hiiküın:leri Hakkında DU.
şünceler", (Çev. S. Ş. Ansay),
Adliye Ceridesi 1936, s. 1717.
(8) M. Mauss, Hibe, _Arkaik Cemiyetlerde mübadelenin . şekilleri
ve sebepler-i,
(Çev. Sadri Etem), A. Sait Matbaası, !stanbul
1934, s. so, 81.
(9) M. Mauss, a.g.e. s. 79.
(10) F.B. Tongsir, Bağışlanuı., s. 8.
4
---~-·-----
İSLAM
HUKUKUNDA HİBE VE. DiGER TEBERRU ÇEŞİTLERİ
li sayılmıyordu. (ll)
Fakat A§ağı
İmparatorluk devrinde hibe lehinde
bir cereyan belirdi, Tatbikatta sık sık
vuku bulan ve bir nevi .adet . haline
gelen bu müesseseyi olumlu bir §ekil_
de düzenlemek üzere yeni hükümler
konuldu. (12)
Eski Doğıı hukuklarında da hibe
bir müessese olarak bilinmekte ve onunla ilgili birçok hükümler bulunmataydı. Ha m m ur ab i Kanununda, eski İsrall hukukunda (Miş­
na'da), eski İran hukukunda, eski
Hint-Bralıman hukukunda, (13)
eski.
Çin ve Japon hukuklarında hibe ile
ilgili pekçok hükümler va,rdır. (14)
İslam
hukuku
açısından hibenin
.
.
ilk olarak tanzimi konusuna gelince;
Kur'an'da sarahaten hukuki anlamda
hibeden söz! eden bir ayet yoktur.
Kur'an-ı Kerim'de sık sık geçen(1s)
ve fakat içtimai: yönden çok geniş bir
yoruma tabi tutulmaya elverişli olan
"sadaka' 'kelimesi, teberru ve dolayı_
sıyla hibeyi içine alan . bir deyim olarak kabul edilmelidir. Hibe, Kur'an'da sözlük manasma uygun olarak,
"verıı:ıe" ve ·"lutfetme" anlamlarında
zikredilir; ancak hibe kelimesi yerine
bu kökten türetilmiş ·alan fiil ve sı­
fatlar kullanılır. (16)
yedinci babında (234-247. mad.) tanzim edilmiştir.
b) Hibe müessesesinin toplumdaki önemi, her zaman dikkati çekecek bir nitelik ta§ll'. İyi bir saikin
eseri olan bağı§lamalar, illiıanlar ara.
sında yardımlaşmanın tecellisine vesile olduğıı ve içtimai varlığın ahen.
gini . temine hizmet ettiği için çolt
makbul ve arzu edilen muameleılr­
dendir. Bağışlama, birçok kiniselerin
kin ve nefrı;tini def edip onların tevecciililerini celbe yardımcı olabilir.
İyi kalp li ve cömert. bir insan için
hibede bulunmak pek yüksek ve asil
bir davranıştır. Bu bakımdan ·hibe,
hukuken lıiılıaye ve teşvike layık bir
muamele·dir. (17)
Hibede, bir müslüman için servetin dağılmasını gözeten ekonomik gö(ll) Türkan Rada,
(12)
(13)
(14)
İslam
·hukuku'nun kaynakları
ikinci yeri alan Sünnet'e
başvurursak, İslam öncesi .Arap örf
ve adetlerinde kısmen düzensiz bir §ekilde mevcut olan hibenin bazı hükümlere tabi kılındığını görürüz. Bu
türden hadisleri ileride yeri geldikçe
ele alacağız.
arasında
Bilindiği
gibi hibe konusu, İmpa_
ratorluk devrine ait kanuniarımız­
dan M e c e l.l e'nin yedinci bölümü_
nü teşkil eden "Kitabu'l-Hibe" kıs­
mında (833-880. mad.) ve bugiinkü
Borçlar Kanunu'nun da ikinci kısım,
(15)
(16)
(17)
Roma
Hulnılru
Dersleri, Borçlar Hukuku, Fakülteler Matbaası,
İstanbul
1974, s. 168, 169.
R. Honig, _Roma Hukuku, Çev.
Ş. Talip, Istanbul 1938, s. 423,
424; F.B. Tongsir, a.g.e., s. 73.
Manu Düstfirunı.in beşinci bölümü hibeye aynlmıştır.
Mahmut Es' ad, Tarih-i ilm-i Hulrok, Matbaa-i Amire, İstanbul
1332, s. 65, 11.0, 146, 151, 178,
217; Aqıl Ahmed, Hindu Law,
Central La
Agency, Allah Abad (Hindistan), s. 297 vd.
Hammurabi Kanunu için Bak.
G.R. Driver-John C. Miles, The
Babyloian Laws, 2. cilt, The
Ciarendan Press, London 1968,
s. 61; Mebrure Tosun-Kadriye
YalvaÇ, Sümer, Babil, Asur Kanunları ve Arnm-i Şadnpe Ferınanı TTK. Basımev-:i, Ankara
1975, s .. 201; E. Neufeld, The
ffittite Laws, Luzec and Co.
Ltd., London 1951 ,s. 145
Bakara, 196, 263 ,271; Nisa, 113.
AI-i İmran Süresi, 8, 38 ;İbra­
him suresi ,39; Meryem suresi,
50, 53; Şüre Süresi, 49.
F.B. Tongsir, Bağışlama, s .72.
Doç. Dr. AJBDTJLKADIR ŞENER
tܧtEm daha fazlası vardır~ İslam'a
göre insanın ·dünya malına taparcasına bağlanmaması gerekir;· kişinin
bir diğerinin yararına olan fiil ve davranışları pek makbul i§lerdendir. (lS)
Bunun içindir ki ·Fransız hukukunun
aksine, Islam hukukunda hibe ile ilgili tahdid edici veya yasaklayıcı hükümler çok azdır.(l9) Islam huku. kunda hibeye önem verilmesinin baş­
ka bir sebebi de, İslAm ülkesinde bugünkü kollektif yardım kurumlarının
pek mevcut olmayışıdır. (20)
Kişinin
cömertlik ve iyilikseverlik gibi niteliklere sahip olması ve
çocuklarının da bu tür nitelikleri ~a­
zanması için örnek davranışlarda bulunması insani bir meziyettir.
A§ırı
dünya sevgisi, bencillik ve cimrilik
kötü .şeylerdir. Canab-ı Hak da,
Kur'an'da, kendisinin ''Bağışlayıcı''
ve "Aziz ve BağışJayıcı" (21) olduğunu
bildirmiştir. Hibe, kişiyi böylece yüksek bir sıfata eriştirir; ·onun içinden
cimriliği söküp çıkarır. Kendisine hibe yapılan kimsenin sevgisi ve bağıŞ­
layanla aralarındaki dostluğu arttı­
rir; kin ve kıskançlığı giderir. Nihayet hibe yapan kimse, ·~efsinin cim..
riliğinden korunanlar gerçekten kıır­
tuiuşa erişmi:ş kimselerdir'' (22) maalindeki ayetde işaret edilen yüce kişilerden olmayı başarır. (23) Bu sebeplere binaen Kur'an-ı Kerim' de cömertliği öven ve cinırlliği
kınayan
daha ba§ka pek çok ayet vardır. (24) .
!slılm
1
!
•
olarak
hukukunda hibeyi,
bağışta bulunmayı
genel
te§V'ik eden
hadisler de çoktur. Mesela; Hz. Mu·. hummed, ''Karı:ıılıkiı birbirinize hediye verin ki aranızdaki dostluk art. ·
sm ve dli§!ma.niık gitsin."(25) buyur.
muştur.
Hz. Peygamber, kendileri de,
hediye kabıı1 eder ve kar§ılığında hediye verirlerdi. (26)
c) Hibenin bu gibi fayda ve öne.
mi inkar edilemez; ancak işin diğer
yönü dܧÜliülünce, kural olarak, onun kar§llıksız (ıvazsız) muameleler- ·
den ·oıması cilıetiyle a§ln bir tarzda
cömertlikte bıı1unan kimseyi· fakirlik
ve sıkıntıya dü§iireceği, hatta yıkıma
kadar götiireceği kolayca tahmin edi.
lebilir. Bunun içindir ki ·hukukun ba.
ğı§lamada bulunmak isteyen kimseye
itidal ve dikkati tavsiye eden hükümler ihtiva ettiği göriilmektedir. (27)
Nitekim Kur'an~ı Kerim de keyfiyeti
teyit ederek, mü'minlerin sıfatıarını
anlatırken, ''Onlar harcadıkları zaman ne :israf ederler, ne de cimıilik
yaparlar; ildsi arası orta yoldan giderler." (28) demi§ ve "Elini bağlı olarakl bıl)ynmı.a asma; onu büsbütün de
açıp saçma, Sonra lona.nmış ve piş­
b~ halde oturup kalırsm." (29)
buyurmuştur. Bu gibi ayetleri göz önüne alarak ,İslam hukukunun a§lrı
derecede hlbeyi değil, itidalli olmayı
emrettiği rahatlıkla söyleyebiliriz..
man
öte
yandan İslam hukukunda,
"şer'i muamele" denileri bir kısım hi-
(18) O. Pesle, La Donation dans le
Droit Musulınan, Rabat (Fas}
1933, s. 41, 42.
(19) O. Pesle, a.g.e., s. 44.
(20} O. Pesle, a.g.e., s. 45. . .
(21) Al-i İmran Sıiresi, 8; Sad Sıire­
si, 9.
(22} Haşr sıiresi, 9.
(23) Ali Haydar, Dnrerıı'l-Hukkaın
Şerhu Mecelleti'l-Ahkam, Matbaa-i Ebuzziya, İstanbul 1330, c'
n, s. 609; Tahtavi, Haşiye Ala' d
.Durri'l-Muhtar, Daru't-Tıb'ati'l
-Amire, Bulak ·(Mısır) s 2541268, c. m, s. 392.
(24} Bak. Bakara, 58, 195; Al-i İm­
ran, 134, 148, 180; Nisa, 36.
(25} İmam Malilt, el-Muvatta, Husnu'LHuluk: 16. (26) Buhari, el-Cami'u's-Sahih, Hibe:
11.
(27) F. B. Tongsir, Bağışlama, s. 73.
(28) Furkan, 67.
(29) İsra, 29.
6
===----·
··----
· tsLAM HUKUKUNDA .HiBE VE DiGER TEBERRU ÇEŞİTLERİ
le-i şer'iyyeler (hukuki kaçamak yollan), hibe ve devir suretiyle meşru
gösterilmeye çalışılmıştır. Sözgeli§i,
faiz aJma yasağı, belki bir içtihat ve
yorumla belirli şartlar albnda haf.ifletileceği yerde, faizli kredinin dolambaçlı bir yoldan işlemesi için hibe ve
devir usfnüyle şekil yönünden meşru-.
la§tınlarak ,bir takım çareler bulunmuştur. !bn-i Kemal'in bu konudaki
ilginç bir fetvasında şöyle denilmek- ·
tedir:
"Zeyd, Am.ı·'den bin akçe isteyüb
onu onbir üzerine (yani '%10 faizle)
bin akçe alub Amr kaftanını çıkarub
Zeyd'e yüz akçeye sattım dise, Zeyd
dahi kabul edüb kaftanı Bekr'e hibe
idüb Bekr dahi kaftanı Amr'e hibe ey.
lese, bu tarik üzere muamele şer'iyye
midir? el-Cevab: Şer'iyyedir." (30)
Yine, bir gayrimenkul
(ta§ın­
maz) malın dışardan birine satılması­
m sağlamak ve. komşunun şuf'a hak•
kım düşürmek
amacıyla da hibeye
başvurulduğu
bilinmektedir. Bu dut'UIIlda söz konusu mülkün belli kısmı
satıştan önce· alıcıya hibe
edilince,
alıcı o mala ortak, olduğu için, komşunun ·onun üzerindeki §uf'a hakkı
düşmü§ olur. Fakat bunlar İslam hukukunun ruhu ile bağdaşmaz; buna
rağmen uygulamada bunlar caiz gö.
rülmüş ise de, bazı fetva ve uygulanın İslam hukukunun özüne uygun
düşmediği de bir gerçektir.
Keza, ıniı·ascılar arasındaki tercihierin de hibe yoluyla hukuka uygun hale getirildiğini sık sık görmekteyiz, Ancak, Kur'an-ı Kerim her iŞe
te dürüstlüğü ererettiğinden ve bu
gibi muameleler dürüstlükle bağda§­
madığı için Hz. Peygamber tarafından
men edilriıi§tir. Aşağıdaki hadis, ·bu
gibi davranışlan hoş görmeyen . örneklerden sadece bir tanesini teşkil
eder:
"Nu'man b. Beşir, oğlu Muhammed'e bir şey bağışlamış; fakat kansı A.mre binti Ravaha, ona, 'Hz. Peygamber'i buna şahit yapmazsan ·razı
olmam' demiştir, Bunun üzerine Nu'ınan b. Beşir, Hz. Peygamber'e gelip
'Amre binti Ravalıa'dan doğmuş olan
bu oğluma bir şey bağışladım; o da
seni bu işe §{ilıi.d yapmamı 'istedi.' demiş; Hz. Peygamber ise, 'öteki !;O.
cuklarına da bunun benzerini bağışla­
dm mı?' diye sıımııuş; 'hayır' cevabı­
m alınca, 'çocukiarmız aras:m.da adaletli davranın'. buyurmuştur." (31)
Günümüzde de bazen servetin
belli miraacılara geçmesini örilemek,
emlak aiıro ·vergjsinden kurtulmak
veya gümrük muafiyetinden yararlamak gibi amaçlarla hibe hükümlerinden yardım uroanların bulunduğu
bilinen bir gerçektir. Bu gibi arzuları önlemek içindir ki 7338 Sayılı Veı·aset ve !ntikal Vergisi
Kanunu,
ıvazsız tasarruf muamelelerini, bazı
sınırlamalarla birlikte, şüm1llü içerisine almıştır.
3.
I -
HiBE iLE TEBERRU
ARASINDAKI FARK
TEBERRU ·KAVRMfi
Hukuk alılmnda hakiki ve hükmi
bir şahsın diğer bir şahsın mameleki
lehine ·kendi mamelekinde meydana
(30) ö.L. Barkan, "Türkiye'de Din ve
Devlet İli§kilerinin Tarihsel
Geliş!nıi", Cumhuriyetin 50. Yıl.
dönüınü Semineri, TTK. Basını­
evi. Ankara 1975, s. 74. Ayrıca
İbii.ha
(teberru) yolu ile faizli
bir ikraz muamelesi için Bak.
Osman Turan, Be!leten, .c. XVI
(1952), Sayı: 62, s. 251-260.
(31) Buhari, .ei.C&ni'u'§-Sabih, Hi- ·
be: 13. Hadisin ba§ka bir varyanqnda Hz. Peygamber, "Ha- '
yır" cevabını alınca, "O halde
bağı§'..ndan
rucu' et" demiııtir
(Bnlıari, Hibe: 17; Mfu>lim, HL
bat: 9; Muvatta', Akdıye: 39).'
7
.. )
Doç, Dr.
getirdiği
mektedir.
;
.;
'
eksilmeye "Teberru" denil-
'
Teberru (bağı§), lehine teberru
yapılan §ahsm mamelekinde bir eksilme meydana getirmez. Aksi takdirde bir ıvazlı muamele karııısında
kalmmı§ olurmu ki, kural olarak, teberru ıvazsız bir muameledir. Her
nekadar ııart ve mükellefiyyet yükle.
yebilen teberrular mevcut ise de te'
berru'un tipik bir. §ekli ·olan hibenin
tetkiki sirasında görüleceği üzere,
rıart veya mükellefiyet ,lehine teberru yapılan §alısın mamelekinde bir
eksilme meydana getirmez. Medeni
Kanunundan önceki borçlar hukukumuzda, yani Mecelle'de ve genel olarak İslam hukukunda durum böyle
olduğıı gibi, (32) halen yürürlükte olan
Borçlar Kanunu'nda da keyfiyet aynıdır. Gerçekten BK. m. '241;13'de aynen §ıi hüküm yer almıııtır:
.
.!
§eyin kıymeti mas.
korumai ve masraf fazlası.
kendisine tesviye edilmezse, bağı§la­
nanın mükellefiyeti icradan
imtina
etm_eye hakkı vardır."
"Bağı§larulan
rafım
Buna göre bir kimse. diğer bir
kimseye yüz bin lira hibede bulunsa ve yoksul bir çocuk yüksek öğre­
nimini bitirinceye kadar onun öğre­
nim masraftarım lehine hibe yapılan
ııahsa mükellefiyet ·. olarak §art kıl­
sa ve bu masraflar yüz bin lirayı geç.
se, bağı§layan bağı§lanandan ancak
yüz . bin liralık öğrenim masrafı bitinceye kadar müllefiyetin · yerine
getirilmesini isteyebilir. Bu husus,
zikredilen fıki:'adan açıkça anlaııılmaktadır.
-...._
'
rudur, fakat her teberru bir hibe değildir. Şu halde teberru'un bu ıılimullü
kapsamım daha iyi anlayabilmek için
onun çe§itleıini :\nsac agözden geçir. rnek gerekir.
ll -
TEBERRU
ÇEŞİTLERİ
·
Eski ve yeni hukukumuzda yer
alan teberru çe§itleri §unlardır:
1 - Hibe {Bağı§lama),
2 -Vasiyet,
3-
Vakıf,
4 - İbra, ·
5
~ İbaha,
6 - Sadaka,
7 -· Ariyet,
8 - Hediye ve ahlaki bii' vazifenin ifasi içiı,ı. veya adab-ı mua§eret
icabı olarak verilen §eyler,
9 -
Kanıma
,ahlak ve adaba
aykıı'l bir maksadın
elde edilmesi
için verilen §eyler.
Burada hibe ile öteki teberru
çe§itleri arasmda kısa bir kar§ıla§·
tırma yapmada yarar görmekteyiz.
a)
V.asiyet, vasiyetçinin ölüsonra sonuç doğuran ve mirasçılar razı olmazlarsa, sadece terekerin üçte birinde geçerli olan bir
tasarruftur. Hibe, birindeki alacal'tan kısmen veya tamamen vaz geçmek anlam.ına gelen ibra ve ayrı özelliklere sahip olan öteki teberru çe§iL
müıiden
ı
Teberru sözü, hukuk alarondaki
ıvaisli tasarruflarıri hepsini kapsayan geni§ bir kavramdır. Bu deyim,
yalnız hibeye inhisar etınez. İleride
de görüleceği gibi her hibe bir teber-
8
ABDULKADİR ŞENER
(32) Yani hibe için ileri sürülen şart
· veya mükellefiyetin, hibeye uygun (mülayim) olması ve hibe edilen §eyin değerinden fazla olmaması gerekir. (Bak. Ali Hay_
dar, Dureru'~-Hukldl.m, c .II, s.
664, 665).
İSLAM
HUKUKUNDA
HİBE
VE :qWER TEBERRU
leri ise, ya§ayanlar arasılıda yapılan
ve onlar hayatta iken kesinlik kazanan geni§ kapsamlı hukuki tasarruflardır.
öte yandan Mecelle'nin 57. maddesinde, "Teberru ancak kabz ile tamam olur. Mesela, bir adam birine bir
§ey hibe etse kable'l-kabz (kabz'dan
önce) hibe tamam olınaz." denilmek~
tedir. Vasiyet de teberru kabilinden
olduğu halde kabza bağlı
değildir:
zira .vasiyette, vasiyet edenin ölümünden sonra lehine vasiyet edilen
§ahsın kabulü ile mülkiyet
geçmi§
olur; yam burada teberrJı ölüme izafe edildiği için kabz ile değil, sadece
kabul ile tamam olmaktadır. (33)
Keyfiyet, Medeni Kanunda (m. 467,
545) da aynıdır. (34)
Hibe ,belli bir §ahsın lehine
halde, vakıf, bir millkü veya vakfedilmesi mutat olan bir malı, .
!{amu yararına veya her~angi bir hayır amacına yönelik olınak
üzere
ebedi: olarak tahsis etmektir.. Dolayı­
sıyla vakıfta, kural ·olarak,
vakıf
yapıldığı anda kimlerin yararlanacağı belli olmadığı halde hibede, hibe"
den faydalanacak kimseler bellidir.
b)
yapıldığı
c)
1
İbra, alacaklının,
alacağını
ÇEŞITLERI
beden rucu' edildiği halde ibradan rucu' ~dildiği halde, ibradan rucu' edilemez. (36)
d) Teberru çe§itleri arasında
zikredilen ibaha, İslam hukukunda
söz konusu olduğu halde, gerek bugünkü Borçlar Kanununda, gerekse
doktrinde yer. almı§ değildir.
. Hibe ile ibaha arasındalti fark,
tatbiki bakımdan çok önemli olduğundan,. burada bilhassa belirtilmelidir. Hibe, temliki bir tasarruf olduğu
halde, ibiilla genellikle yapıldığı anda
lehine teberru edilen §alııs tarafından
tüketilen, yani yenilip içilen bir bağı§
çe§ididir.(*) Mesela, bir kimse diğer
bir kimseye yemek parası olarak bir
miktar meblağ verse, bu bir hibedir;
. fakat onu lokantaya götürüp veya
evine çağırıp yemek yedirse, bu da
bir ibahadır. Ba§ka bir misal de §Udur: Bir kimse bahçesinden istediği
kadar meyve alıp yemesi için hirine
müsaade etse, bu bir ibaha te§kil
eder; ona, evine götürmesi için bir
sepet meyve doldurup verse, bu da
bir hibe olur. (37)
Mecelle, mad. 836'da ibahayı
§öyle tarif etmektedir: "İbaha bir §eyi bila ıvaz ekl ve tenavül · etmek
alınadığı halde
borçlunmı
borcunu
ödemi§ olduğunu kabul etmesi ve
borçlunun da buna razı olınasıdır. İS­
Him hukulrçuları, ibrayı mecaz yoluyla hibe sayarlar ve borçlunun bunu
kabul etmesi §artını aramazlar. (35)
üzere
Borçlar kanununda ise ibra,
ıvazlı ve ıvazsız olmak üzere ikiye
ayrılır: Ivazlı i b rada borçlunun reşit
olması gerekir. Ivazs!z ibrada ise buna gerek yoktur; sadece hibeyi kabul
ehliyetinin, yani temyiz kudretinin
bulunması yeterlidir. Ivazsız ibra ile
hibe arasındaki farka gelince; Kanun..
daki sebepler bulunduğu takdirde hi-
(33)
alıere
izin ve ruhsat vermek-
tir".
Görülüyor ki ibahada, ibaha edilen §ey, lehine ibaha edilenin mame-
(34)
(35)
(36)
(*)
(37)
Abf Efendi, i\Iecelle Şerhi, Kavaid.i Külliye, s.
64.
H.V. Velidedeoğlu, Türk lVIedeni
Konununa Göre Medeni Hukul.:,
s. '235.
Kuyttcaklızade, a.g.e. s. 3.
Ş. Berki, Borçlar Hukuku, Özel
Hüküınler ,s. 56, 57.
Kar§. s. 76:
Ş. Berki, a.g.e. s. 58.
Kuyucaklızade
~~~~~~=========-~D::-:o:-=ç. Dr. ABD~ADİP.. ŞENER
i
tekine dahil olmakta, ancak onun ta' .rafından ibaha yapıldığı anda tüke; tilmektedir. Hibede ise hibe edilen
§ey, bağı§lananın mamelekine (mülküne) dahil ·olmaktadır.
e) Kur'an-ı Kerim'de zekat ve
vergi(*) için de kullanılan Sadaka
sözü, geni§ anlamlı bir terim olup dini ve içtimai bir hayır amacına yönelik olarak verilen bir ııey veya bu gi' bi amaçlarla ·yapılan bir i§tir. İslam
' literatüründe kom§Uya güler yüz gös.
terrnek bir sadaka olduğıı gibi ,yori. gun bir kimseye yardım etmek veya
bir hamalın yükünü sırtına kaldır.
mak ·da bir sadakadır. İslam hukukunda ise sadaka, · Allah .rızası için
ve sevab kazanmak amacıyla birine
yapılan bir teberrudur, (38)
"'"
·
.
.•
Sadaka, bugünkü Borçlar Kanununda yer alan ahlaki bir vazifenin
ifası ·. maksadıyla verilen §eylere tekabül etmektedir ki gerçekte sadaka, dine dayanan ahlaki bir vazifenin
edasmdan ibarettir; yani sadaka, ictimai bir terimdir; hibe ise hukuki bir
terimdir. Dolayısiyle sadakanın saiki, içtimai ve dinidir; hibenin saiki ise.
hukukidir.
İslam huk~u
sadaka;.
terıninolojisinde
vakıf,
normal olarak teberda kullanılır. Ancak
• modern terminolojide bunların tama. men birbirinden a;ynldığını da görü- .
yoruz.
Sözgeli§i, bir kimse, hayır
amacıyla fakiriere verilmek üzere kitap satın almak için ·an· bin lira tahsis etse bu bir sadaka olur; on bin·
lirayı . ayırıp . aslının muhafaza edilmesini ve geliri ile fakiriere dağıtıl­
İslam hukukuna göre bazı hallerde, kabz ve teslimden sonra dahi
hibeden rucu' caiz ise de, bu durumda sadaltadan rucu' caiz değildir(40);
çünkü sadaka, dini bir amaçla, yani
sevap kasdıyla verildiği için geri istenemez. Bugünkü Borçlar hukukuna
göre de mümeyyiz olan birine verilen
sadakadan rucu' edilemez; Zira BK.
nun 62. maddesi, ahlaki bir vaz.ifenin
ifası için verilen §eylerin geri alına­
mıyacağını beyan etmektedir ki sa. daka da ahlaki bir vazifenin ifası
~çin verilıni§tir; ancak mümeyyiz olmayan, mesela, üç ya§uidaki bir çocuğa verilen bir sadaka, velisi mutta.
li olmadan önce geri alınabilir;· fakat
hukuk nazariyesi bakımından caiz olaİı bu durum,
ahlak~n doğru bir
daVranı§ olmaz.(41)
f) Modern hukukda da yer alan
ariyet, (42) İsl(l.m hukukunda, menfaatin meccanen temliki, yani kullan,
ma halckmm teberru edilmesi §eklinde tanımlanmaktadır. Hibede mevhu •
· bunleh, . mülkiyet hakkını elde eder;
ariyette ise ki§i sadece bir malı bir
süre kullanma hakkına sahip o- .
· lur. (43). Yani hibede bağı§lanılan §eyin mülkiyeti bağı§lanana
geçtiği
halde, ariyette mülkiyet ariyet veren.
de kalır.
·
ı~ anlamlarında
mak üzere
kitap
satın
§art ko§Sa bu da bir
Yani sadakada
mümkün
lllc
lO
olduğıı
esastır.
(39)
vakıf
istilılak
halde,
alınmasını
te§kil eder.
(tüketim)
vakıfda
ebedi.
g)
kasdıyla
Birine Lltramda bulunmak
verilen hediye ve ahlaki bir
(*) Bak.
Bakara, 263; Tevbe, 60,
104.
(38)
ıuecelle,
road. 835; "Sadalra sevap için hibe olunan maldır."
(39) A.A.A. Fyzee, Outlines of Mulıammadan Law, s.225.
(40) MeceRe, mad. 862,863, 864, 874.
( 41) s. Berki, a.g.e. s. 58; Ş, B erki,
Borçlar Hukuku, Umumi Hükümler, s. 199.
(42) BK. m. 299-305. .
(43) İbn Abidin, Reddu'l-1\Iulıtar, C.
IV, s.776; A.A.A. Fyzee, a.g.e.,.
s. 224.
İSLAM
Hi:JKuKuNDA H!BE VE DİÖER TEBERRU ÇEŞITLERI
için veya bir ·muaııeret
kuralı gereğince sunulan . §eylerin
iadeSi istenemez. (44) Hanefi mezhebine göre hediye, helak olmanu§ veya tüketilmemi§ ise, ya da ona kar§Ilık bir ıvaz alınılmamı§sa ve hibe
için rucu'a mani hallerden birisi yok..
sa hediyeden rucu edilebilir, yani verilen hediye geri istenebilir_ öteki İs- .
lam hukuk ekallerine göre ise hediyeden rucu' caiz değildir. (45)
vazifenin
ifaşı
Bizce Hanefi mezhebinin goru§Ü daha· doğrudur; çünkü maddi bir
§eyin hediye edilmesi ile hibe· arasın­
da önemli bir fark olduğunu sanmı-.
yoruz. Bununla 'birlikte, hediye içtimat bir vazife ,zımnında verilmi§se,
bu gibi vazifelerin ifasına hibe hükümleri tatbik edilemiyeceğinden öte_
ki İSlam hukuk ekallerinin içtihatları üzerinde de 'durmak gerekir kanı­
sındayız.
1).} Bazı §artlar altında hibe edilen §eyin iStirdadı mümkün olduğu
halde, BK. m. 65'de belirtildiği üzere,
kanuna, alıHik ve adaba aykırı bir
maksadın elde edilmesi için verilen
§eylerdim dolayı istirdad davası açı­
lamaz.
Esasen yasak olan §artlara bağ­
lı olarak bir hukuki· muamelenin yapılması olanaksızdır. Medeni Hukukda olduğu gibi,(..ı. s) RomaHukuku'nda
ve bir çok modern hukuklarda, gerek
kaı).una ve gerekse umumi adaba aykırı ve imkansız §aııtların ölüme bağ_
lı tasarruflarda ve bağı§lamada hü-
kümsüz olduğu ltabl}l edilmi§tir.
. Fransız Medeni Kanunu (m. 900) ve
yeni İtalyan Medeni . Kanunu (m.
634} da bu yönde hükümler ihtiva
eder. (4r)
İslam
Hukuku'nda ise, gayri
me§ru olarak . veya hukuka aykırı
maksatların elde edilmesi için verilen §eyler teberru sayılmaz ve dolayısıyla sebepSiz ilttlsap sayılan bu
gibi §eylerin geri verilmesi gerekir. (48)
(44} BK. m. 62.(2; Ş. Berlti, Borçlar
Hukuku, Özel Hükümler, s. 58;
Ş. Berki, Bor~ Hıılruku, Umu.
mi Hükümler, s. 199, 200.
( 45} Mecelle ,m ad. 834; Abdulvahhab
el-Bendari, Şerhu'l-Uh-ftdi'l-l.Ue.
deniye: el-Hibe, s .82. Ayrıca
belirtmek gerekir ki İslam Hulmkunda rü§Vet olarak verilen
şeyler hadiyeden tamamen ayrı
olup aynen geri verilmeSi g,erekir. Bu gibi §eyler tüketilmi§
ise la.ymeti ödettirilir (Bak. Ali
Haydar, l\lecelle, mad. 834 §erhi; Kr§. TCK. m. 224}.
(46) MK. m. 462,/2, 499/3; BK. m.
20, 155.
( 47) A.B' Schwarz, Borçlar Huhtılru
Dersle..-i, I. cilt, Çev. Bülent
Davran, Karde§ler Basımevi, İs_
tanbul 1948, s. 411.
(48) Abdurrazzak es- Senhuri, ıua.
sadirıı'l-Hakk fi'LFıkhi'il-İslami
'
c. I, s. 47, 58, 59; S. Abdullah
Ali Huseyn, el-1\lulmranat et.Teşıi'iyye, c. II, s. 251, 366, c.
m, s. 264; Ali Haydar, Mecelle,
mad. 834 §erhi.
.
11
Download