EŞİTİZ: Eşitlik olmadan adalet olmaz

advertisement
EŞİTLİK OLMADAN ADALET OLMAZ!
Eşitlikten vazgeçmeyecek, Anayasa’nın ve uluslararası sözleşmelerin
ihlaline sessiz kalmayacağız!
Cumhurbaşkanı, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nden
bir gün önce yaptığı konuşmada “Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz. O fıtrata
terstir” diyerek; kadınlara bazı meslekleri uygun görmeyerek ve feminizmin annelik
konusundaki görüşlerini çarpıtarak bir kez daha Anayasa’yı ve uluslararası sözleşmeleri
ayaklar altına aldı. Cumhurbaşkanı’nın eşitlik karşıtı bu söylemi, Anayasa’nın 10.
maddesindeki “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama
geçmesini sağlamakla yükümlüdür” ve 41. maddesindeki “Aile ... eşler arasında eşitliğe
dayanır” düzenlemelerine aykırıdır. Cumhurbaşkanı, bu sözleriyle, Türkiye’nin taraf olduğu
ve uymakla yükümlü bulunduğu Avrupa Konseyi’nin kadına karşı şiddetle mücadeleyi
amaçlayan İstanbul Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler’in Kadınlara Karşı Her Türlü
Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmeleri de tanımadığını
ilan etmektedir. Anayasa’nın 11. maddesindeki “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır” düzenlemesine bu ülkede yaşayan herkesten önce Cumhurbaşkanı uymak
zorundadır.
Her gün en az beş kadının öldürüldüğü Türkiye’de, cinayetleri önlemek için irade göstermek
gerekirken, kadın-erkek eşitliğini içine sindiremeyen Cumhurbaşkanı’nın ve Hükümet’in
eşitlik karşıtı söylemleri, katilleri cesaretlendirerek kadın cinayetlerini tetiklemekte, kadınları
yaşadıkları şiddete boyun eğmeye zorlamaktadır.
Hukuk devletinin adaleti yasalara dayanır!
Cumhurbaşkanı, adaletin hukuk ve yasalarla ilgili olmadığını söylüyor. Hukuk devleti ilkesi
ile bağdaşmayan bu söylemle, eşitlik ve adalet kavramlarının içerikleri çarpıtılıyor, kadınlar
yasal korumadan yoksun ve şiddetle başbaşa bırakılıyor. Kadın-erkek eşitliği ilkesi, “yaratılış
farkı”, “bünye farkı”, “eşitlik yerine eşdeğerlilik”, “adalet” gibi kavramlar kullanılarak
ortadan kaldırılmak isteniyor. Oysa ki adalet ancak, eşitliğin sağlanması ve kadının insan
haklarının hayata geçirilmesi ile mümkündür. Evrensel hukuk kuralları yerine dini kurallara
atıflarla süslenen bu adalet söylemi, eşitsizliklerin pekiştirildiği, temel hak ve özgürlüklerin
askıya alındığı bir ülke yaratma çabasının ilanıdır. Kadınların yıllardır verdikleri mücadele
sonucu elde ettikleri hakların, hukuka dayanmayan bir adalet ve fıtrat söylemi ile ellerinden
alınma çabasına karşı sessiz kalmayacağız.
Kadınların sadece annelikle yüceltildiği toplumlar, kadın sorunlarının en
yaygın olduğu toplumlardır!
Cumhurbaşkanı, söz konusu konuşmasında, kendi annesinin ayağının altını öptüğünü, o
ayağın altının cennet koktuğunu kamuyla paylaşırken feministlerin bunu anlamayacağını
belirtiyor. Anlamıyoruz, çünkü Cumhurbaşkanı’nın veya herhangi bir evladın annesi ile
ilişkisinin niteliği, tüm kadın yurttaşların kaderini belirleyecek bir ölçüt olamaz, olmamalıdır.
Ayrıca feministler, kadınlık deneyiminin sadece annelikle sınırlandırılmasına itiraz eder, anne
olsun olmasın tüm kadınların eşit yurttaşlık hakları ve toplumsal statüleri için mücadele
ederler.
Muhafazakâr politik görüşün kurguladığı ve bir ideoloji olarak tüm topluma dayatmaya
çalıştığı kendi “annelik ideolojisi”, çocuk bakımının, devlet, işverenler, toplum ve erkekler
tarafından paylaşılması yerine sadece kadınların üzerinde bırakılmasını; her ne yaşarlarsa
yaşasınlar, kadınların buna sessiz kalmasını, rıza göstermesini ve boyun eğmesini telkin
etmektedir. Bu nedenle, kendileri de anne olabilen feministler, bu annelik ideolojisine, bu
ideoloji ile yaşamaya mahkûm edilmeye itiraz ederler. Kadınların sadece annelikle
yüceltildiği toplumlar, aslında kadınlara en az değer verilen ve kadınların yurttaşlık haklarının
göz ardı edildiği, dolayısıyla kadın sorunlarının en yaygın olduğu toplumlardır.
Bu mücadele hepimizin!
Kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin inanılmaz rakamlara ulaştığı Türkiye’de,
Cumhurbaşkanı ve Hükümet, kadına karşı şiddeti ve kadın cinayetlerini teşvik eden bu
söylemlerine derhal son vermelidir. Şiddetle mücadele etme konusunda samimi olan herkes,
yıllardır bu konuda mücadele eden bağımsız kadın örgütlerinin deneyimlerine saygı duymak
ve onlarla işbirliği yapmak zorundadır. Cumhurbaşkanı ve Hükümet de, akrabalara
kurdurulan yandaş sivil toplum örgütlerini değil; yıllardır bu alanda mücadele veren ve
çoğunluğunu da feministlerin oluşturduğu bağımsız kadın örgütlerini muhatap almak
zorundadır.
Kadın-erkek eşitliği ilkesi sahiplenilmeden ve hayata geçirilmeden kadına yönelik şiddetin
ortadan kaldırılması mümkün değildir. Cumhurbaşkanı eşitlik karşıtı sözleriyle, tüm
dünyadaki kadınlara ve feministlere “eşitlik ilkesinden vazgeçin” diyerek saldırmaktadır.
Dünya kadın hareketini Türkiye kadın hareketiyle dayanışmaya, Türkiye’de yaşayan
tüm kadınları şiddetsiz bir hayat sürmenin ön şartı olan eşitlik için hep birlikte
mücadele etmeye çağırıyoruz!
Eşitlik, sadece kadınların değil, hukuk devletinde yaşamak isteyen, şiddete ve ayrımcılığa
karşı olan herkesin ortak mücadelesi olmalıdır. Hak, özgürlük ve adalet mücadelesi veren
herkesi, kadınlarla birlikte eşitlik mücadelesi vermeye çağırıyoruz!
Türkiye’nin taraf olduğu ve uymakla yükümlü bulunduğu temel hak ve özgürlüklere ilişkin
uluslararası sözleşmelerin Türkiye Cumhurbaşkanı ve Hükümeti tarafından ihlal edilmesine
engel olmak için, başta Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi olmak üzere tüm
uluslararası örgütleri harekete geçmeye çağırıyoruz!
EŞİTİZ - Eşitlik İzleme Kadın Grubu
25 Kasım 2014
[email protected]
Download