Avrupa Topluluğu Hukuku`nda Serbest DolaĢım AVRUPA

advertisement
DOKUZ EYLÜL ÜNĠVERSĠTESĠ
ĠĢletme Fakültesi
Uluslararası ĠliĢkiler Bölümü
Avrupa Topluluğu Hukuku’nda
Serbest DolaĢım
Duygu Sakin – 2004433032
Arzu Turgut – 2004433038
Övgü S. ġahin – 2004433035
Ceren Doğan – 2004433013
D. Zelal Özcan – 2004433028
Fatih M. Bakıcı – 2004432008
Tayfun Tufan – 2005432072
Seda Besle – 2004432014
AVRUPA TOPLULUK HUKUKU
Yrd. Doç. Dr. Pınar Baklacı
Dokuz Eylül Üniversitesi
11 Haziran 2009
AB HUKUKU’ NDA SERBEST DOLAġIM
-
Serbest dolaĢım kavramı ve ayrımı
-
AB Hukuku‟ nda KiĢilerin Serbest DolaĢımı
o Kavram
o Tarihsel Süreç
o Hukuksal Dayanakları
o Örnek davalar
o Ġstisnalar
o ĠĢçilerin serbest dolaĢımı ve Türk iĢçilerin durumu
-
AB Hukuku‟ nda Malların Serbest DolaĢımı
o Gümrük Birliği
1. Ortak gümrük tarifesi
2. Gümrük vergilerinin kaldırılması
3. EĢ etkili önlemler
o Kotaların kaldırılması
o Ayrımcı vergilerin kaldırılması
o Serbest dolaĢımın engellenmesi: Cassis kararı
o Ġlgili davalar
-
AB Hukuku‟ nda Hizmetlerin Serbest DolaĢımı
o Hizmet sektörü
1. YerleĢme özgürlüğü
 YerleĢme özgürlüğü kavramı
 Ġlgili düzenlemeler
 Ġlgili davalar
 YerleĢme özgürlüğü ve iĢçilerin serbest dolaĢımı
2. Hizmet sunumu
 Hizmet sektörü kavramı
 Ġlgili düzenlemeler
 Ġlgili davalar
3. YerleĢme Özgürlüğü ve Hizmetlerin serbest dolaĢımı için ortak hükümler
-
AB Hukuku‟ nda Sermayenin Serbest DolaĢımı
o Ġlgili düzenlemeler
o Sermayenin serbest dolaĢımının kazandırdıkları
AB HUKUKU’ NDA SERBEST DOLAġIM
Serbest DolaĢım Kavramı
Ġkinci dünya savaĢının sona ermesinden, altı yıl sonra birbirine karĢı savaĢmıĢ olan iki devlet Almanya
ve Fransa Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu‟nu kurmuĢlar, varılan anlaĢma ile kömür ve çelik
sektörlerinde çalıĢan iĢçilerin serbest dolaĢımını sağlamıĢlardır.
Güncel serbest dolaĢım kavramı, malların, hizmetlerin, sermayenin ve iĢgücünün serbest dolaĢımını
da içeren ama sadece üretim faktörlerinin dolaĢımıyla sınırlı olmayan, Avrupa vatandaĢlığı esasına
dayandırılmıĢ, sosyal, siyasal ve ekonomik boyutları birlikte taĢıyan bütünsel bir anlam yüklenmiĢtir. Bu
nedenle iĢçilerin Avrupa‟sından halkların Avrupa‟sına geçilmekte olduğundan söz edilmektedir
AB Hukuku’ nda KiĢilerin Serbest DolaĢımı ve Süreci
AB entegrasyon sürecinde son derece önemli olan kiĢilerin serbest dolaĢımı; üye devlet
vatandaĢlarının diğer üye ülkelere herhangi bir sınırlama ve yasaklama ile karĢılaĢmaksızın serbestçe
girmesi, dolaĢması, ikamet etmesi, iĢe baĢvurması veya mesleğini icra edebilmesi, gittikleri ülkelerde bu
ülkelerin vatandaĢları ile eĢit Ģartlarda sosyal haklardan yararlanması anlamına gelmektedir.
Avrupa Topluluğunu kuran antlaĢmalarda; serbest dolaĢım kavramı ilk kez Avrupa Kömür Çelik
Topluluğu AntlaĢmasının 69.maddesi ile düzenlenmiĢtir. Yürürlük tarihi 1953 olan bu antlaĢmada,
antlaĢma konusu olan sektörlerle sınırlı bir serbest dolaĢıma yer verilmiĢtir.
Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu AntlaĢmasının 2.maddesinde yine sektörle sınırlı bir serbest dolaĢıma
yer verilmiĢtir. Bilindiği üzere bu antlaĢmanın imza ve yürürlük tarihi Avrupa Ekonomik Topluluğu
AntlaĢması ile aynıdır. Her iki antlaĢmada 1 Ocak 1958‟de yürürlüğe girmiĢtir.
ĠĢçilerin (çalıĢanların) serbest dolaĢımına iliĢkin ilk genel düzenleme AET-AntlaĢmasının
48.maddesinde yer almaktadır. Bu madde ile çalıĢanlara kamusal nitelikli istisnalar hariç sektörel
sınırlama olmadan topluluk içinde “hareket özgürlüğü” sağlanmıĢtır. 48.maddenin birinci bendine göre
çalıĢanların “hareket özgürlüğü” en geç geçiĢ döneminin sonunda güvence altına alınacaktır.
48.maddenin ikinci bendinde ise hiç bir üye devletin iĢçisine (çalıĢanına) iĢe kabul, ücret ve diğer
istihdam ve çalıĢma koĢulları bakımından milliyete dayalı bir ayrımcılık uygulanmayacaktır. Maddenin
üçüncü bendinde çalıĢanın serbest dolaĢım hakkının kamu politikası/düzeni, kamu güvenliği ve kamu
sağlığı ölçütlerine göre sınırlandırılabileceğine yer verilerek hakkın içeriği düzenlenmiĢtir.
Amsterdam AntlaĢması ile “Avrupa Birliği vatandaĢlığının tamamlayıcı nitelikte olduğu ve ulusal
vatandaĢlığa etki etmeyeceği” hüküm altına alınmıĢtır. Dolayısıyla Avrupa Birliği vatandaĢlığının
ulusal vatandaĢlığının bir alternatifi olmadığı ancak onunla birlikte varlık kazanabileceği teyit edilmiĢtir.
Amsterdam AntlaĢması ile getirilen bireysel haklar ise Ģunlardır: Avrupa vatandaĢı olan herkes temel
haklarını ihlal ettiğini düĢündüğü Avrupa Kurumları aleyhine Adalet Divanında doğrudan dava açabilir.
Tüm üye ülkeler bu tip ihlallerin azaltılması için her türlü ayrımcılığa karĢı mücadele etme
yükümlülüğündedir.
KiĢilerin Serbest DolaĢımı Kavramının Hukuksal Dayanakları
**KiĢilerin serbest dolaĢımının AB‟nin birincil mevzuatında yer alan hukuksal dayanakları Ģunlardır:
- Avrupa Birliği (Maastricht) AntlaĢmasının BaĢlangıç Kısmı ve I. Bölümün B Maddesi : Avrupa
Birliğini kuran anlaĢmanın baĢlangıç kısmında ve I. bölümün B maddesinde Avrupa Birliği hedefine
bağlı olarak “ekonomik ve sosyal bütünleĢmenin sağlanması”, “kiĢilerin serbest dolaĢımının
kolaylaĢtırılması” ve “Avrupa vatandaĢlığının oluĢturulması” hedeflerine yer verilmiĢtir. AntlaĢmanın
baĢlangıcı ve I. bölümü diğer hükümlerin yorumlanmasında kullanılan temel ilkeleri içerdiğinden
hukuksal açıdan etkilidirler.
- AT- AntlaĢmasının 8.ilâ 8e Maddeleri : Bu maddeler Avrupa Birliği vatandaĢlığını düzenlemektedir.
AT-AntlaĢmasına, Maastricht AntlaĢması ile eklenmiĢtir. Eski 8.madde 7.madde olarak
numaralandırılmıĢ ve yerine bu maddeler konulmuĢtur.
- AT-AnlaĢmasının 3c maddesi : Bu madde de AT-AntlaĢmasına, Maastricht AntlaĢması ile eklenmiĢtir.
Bu madde ile “kiĢilerin serbest dolaĢımı kavramı” hüküm altına alınmıĢtır. ABAD ‟na göre 3c maddesi
antlaĢmanın diğer ilgili maddeleri ile birlikte kiĢilerin hareket özgürlüğünü güvence altına alan bir
hükümdür.
- AT- AnlaĢmasının 7a maddesi (Eski 8a) : Bu madde Tek Avrupa Senedi ile AT-AnlaĢmasına
eklenmiĢtir. Bu maddede tek pazar hedefi ve kiĢilerin serbest dolaĢımının önündeki tüm engellerin
kaldırılması düzenlenmiĢtir.
- AT- AntlaĢmasının III. BaĢlığı altında yer alan “kiĢilerin serbest dolaĢımına iliĢkin özel hükümler.
Özellikle:
- ĠĢçilerin serbest dolaĢımına iliĢkin 48.madde,
- YerleĢme hakkına iliĢkin 52.madde ve
- Hizmetlerin serbest dolaĢımına iliĢkin 59.madde sayılabilir.
**Birincil mevzuattaki bu hükümlerin yanı sıra ikincil mevzuatta bir dizi düzenleme vardır. Bunlardan
konu ile doğrudan ilgili olanları Ģöyle sıralayabiliriz:
- 1612/68: Topluluk içinde iĢçilerin serbest dolaĢımı hakkında Konsey Tüzüğü.
- 68/360: Üye devletler iĢçileri ve aile bireylerinin Topluluk içinde dolaĢım ve ikametleri üzerindeki
kısıtlamaların kaldırılması hakkında Konsey Direktifi.
- 64/221: Yabancıların ikamet ve dolaĢımlarına iliĢkin olarak kamu politikası, kamu güvenliği ve kamu
sağlığı nedenleriyle alınan özel tedbirlerin koordinasyonu hakkında Konsey Direktifi.
- 1251/70: Bir üye devlette iĢçilerin aktif çalıĢma yaĢamından sonra ikamete devam etme hakkını
düzenleyen Komisyon Tüzüğü.
- 1408/71: Topluluk içinde yer değiĢtiren iĢçiler ve ailelerine sosyal güvenlik sistemlerinin uygulanması
hakkında Konsey Tüzüğü.
- 574/72: 1408/71 sayılı tüzüğün uygulanma prosedürüne iliĢkin Konsey Tüzüğü.
- Bunların yanında Avrupa Birliği AntlaĢmasından iki yıl önce 1990 yılında Konsey tarafından çıkarılan
ve çalıĢanlar dıĢındaki kiĢilerin yerleĢim hakkını güvence altına üç tane konsey direktifini saymak
gerekir. Bunlar 90/366, 90/365 ve 90/364 no.lu direktiflerdir (yönergelerdir).
**Birincil ve ikincil mevzuatın yanında ATAD‟ ın verdiği kararlar ise serbest dolaĢım hakkının içtihadi
kaynaklarını oluĢturmaktadır. Bu kararların, mevzuatın yorum ve uygulama ilkelerini göstermesi ve
çoğunlukla geniĢ yorum ilkesi kullanarak mevzuatın sınırlarını geniĢletmesi açısından önemi büyüktür.
Ġngiltere‟ de çalıĢmak isteyen bir Hollanda vatandaĢına Ġngiltere‟nin kamu düzenini öne sürerek izin
vermediği Van DUYN davası,Türk iĢçilerin serbest dolaĢımına iliĢkin ilk karar olan Demirel davası,
Ortaklık Konseyi kararlarına dayandırılarak Türklerin lehinde sonuçlanan Sevince davası ile TaflanMet, KuĢ, Eroğlu, Bozkurt, Sürul davaları ve en güncel olarak da Soysal davası kiĢiler ve iĢçilerin
serbest dolaĢımına iliĢkin ATAD kararlarıdır.
Temel haklar yönünden bakıldığında yukarda değinilen düzenlemeler ve ATAD kararları ıĢığında kural
olarak AB üyesi bir ülkenin vatandaĢı olan herkesin diğer bir üye ülkede yaĢama, yerleĢme, çalıĢma,
sosyal güvenlikten yararlanma, eğitim olanaklarından yararlanma, istediği dilde Topluluk resmi
kurumlarıyla yazıĢma, dilekçe verme ve Ģikayette bulunma, aynı dilde cevap isteme, bilgi edinme ve
belli koĢullara bağlı olarak seçme ve seçilme hakları vardır. Ayrıca diplomaların ve diğer eğitim
belgelerinin karĢılıklı tanınması da serbest dolaĢım içinde değerlendirilmektedir. KiĢi tüm bu haklardan
yararlanırken ulusal vatandaĢlığa dayalı bir ayrımcılığa uğramayacaktır. Ayrım yapmama kuralı
yalnızca vatandaĢlık esasına dayalı ayrımcılığı yasaklamaktadır. Konunun gerektirdiği bazı
ayrımcılıklara izin verilmektedir. Örneğin bir iĢe almada iĢin yürütümü lisan bilgisini gerektiriyorsa bu
tip bir fark gözetilmesi ayrımcılık yasağının ihlali sayılmayacaktır.
Ancak bu kuralların eksiksiz ve istisnasız uygulandığı söylenmez. Birincisi bu kurallar kurucu
antlaĢmanın hükümleri çerçevesinde uygulanacaktır. Ġkincisi Konsey ve Komisyon hükümlerin
uygulanma koĢullarına iliĢkin olarak Avrupa Parlamentosunun görüĢlerini alarak düzenlemeler
yapabilecek ve kararlar alabilecektir. Ayrıca üye ülkelerin kamu politikası, kamu güvenliği ve kamu
sağlığı nedenlerine bağlı olarak getirecekleri sınırlandırmalar da saklıdır. Dolayısıyla sınırsız ve
koĢulsuz Avrupa VatandaĢlığı hakkı henüz daha Avrupa Birliği açısından uygulanması tamamen
olanaklı bir hedef değildir.
ĠĢçilerin (ÇalıĢanların) Serbest DolaĢımı
ĠĢçilerin(çalıĢanların) serbest dolaĢımı konusunda uygulama daha hızlı geliĢmektedir. ĠĢçilerin serbest
dolaĢımı; iĢçilik sıfatına ve belli bir mesleki faaliyete bağlı olarak üye devletlere giriĢ, iĢ arama, çalıĢma
ve ikamet haklarını kapsayan bir içeriktedir.
AntlaĢmanın 48.maddesinin amacı esasen iĢçilerin serbest dolaĢımını gerçekleĢtirmektir. Bu madde
gereğince üye devletlerin ulusal mevzuatlarında kendi vatandaĢlarıyla ilgili değiĢiklik yapması (örneğin
iĢ aramak üzere diğer bir üye devlete gidilmesine izin vermek gibi) gerekli olabilmektedir. Ancak kiĢi
Topluluk içinde serbest dolaĢım hakkını kullanmamıĢsa bu maddeye dayalı olarak hak talep edemez.
48/2.madde de öngörülen üye devletler iĢçileri arasında çalıĢma koĢulları konusunda vatandaĢlık esasına
dayalı ayrımcılık yasağı, doğrudan çalıĢma koĢullarına iliĢkin ulusal tedbirlerle sınırlı olmayıp aynı
zamanda kiĢilerin serbest dolaĢımını engelleyen diğer ayrımcılık Ģekilleriyle de ilgilidir.
Madde metninde yer alan iĢçi kavramının neyi kapsadığı da tartıĢılması gereken bir konudur. Birincisi
burada sözü edilen iĢçi gerçek kiĢidir. Tüzel kiĢiler bu kapsamda değerlendirilemez. Ġkincisi bir iĢte
ücret karĢılığında çalıĢanlar kapsama girmektedir. Yani bağımlı çalıĢma unsuru vardır. Dolayısıyla
bağımsız çalıĢanlarda bu kapsamda sayılmaz. Divan daha sonraki içtihatlarında sosyal güvenlik
açısından iĢçi kavramı ölçütünü kullanmıĢ ve çeĢitli ulusal sosyal güvenlik sistemleri tarafından bu
sıfatla kapsanan kiĢileri maddenin kapsamına sokmuĢtur.
ĠĢçilerin serbest dolaĢımı hakkının kapsamına ise Ģunlar girmektedir : Üye devletlerin topraklarına giriĢ
hakkı, ikamet hakkı, ikamet izni (ikamet hakkının kanıtı olarak üye ülke makamlarından istenen izin),
sona eren ikamet izninin uzatılması, geçici ikamet izni (orta süreli iĢlerde – 3 ay ilâ 1 yıl), kısa süreli
iĢler( 3 aydan az), sınır iĢleri ve mevsimlik iĢlerde çalıĢanlar yönünden ikamet iznine gerek duyulmadan
ikamet hakkının kullanılması, çalıĢma hakkı, çalıĢmada eĢitlik, aktif çalıĢma yaĢamından sonra ikamet
hakkı (sosyal sigortalara sahip olmaları Ģartıyla).
ĠĢçilerin serbest dolaĢım hakkı iki yönden sınırlandırılmıĢtır. Birincisi özel nitelikli sınırlamadır. Kamu
hizmetlerinde vatandaĢlık esasına dayalı ayrımcılık yasağı uygulanamaz. Ġkincisi genel nitelikli
sınırlamadır. Kamu politikası, kamu güvenliği ve kamu sağlığı nedeniyle iĢçilerin serbest dolaĢımına
sınırlar getirilebilir.
ĠĢçinin aile bireylerinin; iĢçinin eĢi, çocuklardan 21 yaĢından küçük ve bağımlı durumda olanlar ile iĢçi
ve eĢine bağımlı akrabalardan oluĢtuğu kabul edilmektedir. Bu niteliklere sahip aile bireylerinin ülkeye
giriĢ ve ikamet hakkı vardır. Ayrıca aile bireylerine çalıĢma hakkı da tanınmıĢtır. Yanı sıra eğitim
olanaklarından yararlanma ve sosyal güvenlik hakları da vardır.
Türk iĢçilerinin AET ülkeleri içindeki serbest dolaĢımı Ankara AnlaĢması‟nın 12. Maddesinde
öngörülmüĢ, ancak bunun gerçekleĢmesinin, AnlaĢma‟nın imzasından sonra taraflar arasında teati edilen
bir mektupla geçiĢ döneminde ele alınacağı ifade edilmiĢtir. Gerçekten, hazırlık dönemi görüĢmeleri
sırasında konu ele alınmıĢ ve Katma Protokol‟de hükme bağlanmıĢtır (Madde: 36-40). Bu hükümlere
göre, Türkiye ile Topluluk üyesi devletler arasında iĢçilerin serbest dolaĢımı Ankara AnlaĢmasının
yürürlüğe giriĢinden sonra onikinci yılın sonu ile yirmi ikinci yılın sonu arasında kademeli olarak
gerçekleĢtirilecektir.
Katma Protokol, Türk iĢçilerinin Topluluk ülkelerindeki serbest dolaĢımının en geç yirmiiki yıl sonra
gerçekleĢmesini hükme bağlamasına rağmen, 1973 petrol krizinden sonra Avrupa ülkelerinde ekonomik
geliĢmesinin yavaĢlaması ve özellikle Almanya‟daki Türk iĢçilerinin ülkeye entegre olamamalarının
yarattığı sorunlar nedeniyle serbest dolaĢım 1 Aralık 1987 tarihinde gerçekleĢememiĢtir. Topluluk bu
tarihte toprağı üzerinde çalıĢma hakkı kazanmıĢ iĢçileri serbest dolaĢımdan yararlandırmıĢ, ancak
bunların aile birleĢmelerine izin vermemiĢ, ayrıca yeni iĢçi alımını da durdurmuĢtur.
AB Hukuku’ nda Malların Serbest DolaĢımı
Avrupa Birliği AntlaĢması‟nın 3.maddesiyle AB üyesi ülkeler arasında ithalat ve ihracatta gümrük
vergileri, miktar kısıtlamaları (kotalar) ve eĢ etkili her türlü uygulama kaldırılmıĢtır. Buna göre, bir üye
devlette yasal olarak üretilen ve piyasaya sürülen bir mal tüm üye devletlerin pazarlarına serbestçe
girebilecektir. Avrupa Topluluğu‟nu Kuran AnlaĢma‟nın (Roma AntlaĢması) 28 ila 30. maddeleri, üye
ülkelerin, ticarete engel koymalarını ve sürdürmelerini yasaklayan “malların serbest dolaĢımı ilkesine
iliĢkindir. AB‟nin ekonomik entegrasyon sürecinin baĢından beri güvence altına alınan dört temel
serbesti malların, kiĢilerin, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaĢımı- içinde malların serbest dolaĢımı
ağırlıklı bir öneme sahiptir. AB entegrasyon sürecinin temel hedefi olan iç pazar oluĢumu malların
serbest dolaĢımı ile baĢlamıĢ, diğer serbestiler onu takiben, ya da onu sonuçlandırmak amacıyla
uygulamaya koyulmuĢtur.
Malların serbest dolaĢımının tam olarak sağlanabilmesi için gümrük vergisi, eĢ etkili vergiler ile miktar
kısıtlamalarının kaldırılmasının yanı sıra ticarete konu olan ürünlere iliĢkin teknik niteliklerin Birlik
genelinde kabul edilecek kurallar ile belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu kurallar, “uyumlaĢtırılmıĢ”
ve “uyumlaĢtırılmamıĢ” alan olarak ikiye ayrılmaktadır.
UyumlaĢtırılmamıĢ alan konusunda uygulanan ilkeye göre, herhangi bir ürün bir Birlik ülkesinde yasal
olarak satılıyorsa diğer ülkelerde de herhangi bir engelle karsılaĢmadan satılabilmelidir. Diğer bir
ifadeyle, uyum yöntemi olarak mevzuatın karĢılıklı tanınması izlenmektedir. UyumlaĢtırılmıĢ alana
iliĢkin olarak ise, “Klasik YaklaĢım” adı verilen bir yöntem ile, piyasaya sürülecek ürünlere iliĢkin çok
ayrıntılı anılmamaların yanı sıra tüm üye ülkelerin kabul etmesi gereken tip onayı da belirlenmiĢtir.
Ancak daha sonra, teknik mevzuatın daha temel kuralları içermesi, teknik detayların ise standartlarda
yer alması fikri benimsenmiĢtir. Bu amaçla “Yeni YaklaĢım” olarak benimsenen bir sisteme gidilmiĢ,
sistemin etkili bir Ģekilde isleyiĢi için ise “Küresel YaklaĢım” denilen ürünün test ve belgelendirme
sistemi düzenlenmiĢtir. Temelde, kendi kendine belgelendirme ve uyumlaĢtırılmıĢ standartlara uygunluk
ilkesine dayanan yeni yaklaĢım, uygunluk değerlendirmesi, akreditasyon, standardizasyon ve piyasa
gözetimi kurumlarını kapsamaktadır. Dolayısıyla, bu yaklaĢımın gerektirdiği yatay idari yapılar, önemli
değiĢiklik gerektirmektedir. Ancak, Yeni yaklaĢım direktiflerinin yanı sıra, ilaçlar, gıda ve motorlu
araçlar gibi ürün gruplarına iliĢkin bazı klasik yaklaĢım direktifleri de halen yürürlüktedir.
Bu Yeni YaklaĢım ile; Standardizasyon için Avrupa Komitesinin teknik detaylar üzerinde çalıĢmasını
müteakiben Topluluk direktifler vasıtasıyla sadece kısa ve öz temel güvenlik gereksinimlerini
oluĢturacaktır. Sonuç olarak, standardizasyon iç pazarın iĢlevini görebilmesi için çok önemli bir husus
haline gelmiĢtir. Merkezi Hükümet, ülke konseyleri, belediyeler ve iĢ sektörü Ġsveç „ de
standardizasyonda ortak sorumluluk üstlenmiĢtir. Bu iĢbirliği, asıl görevi Ġsveç standartlarını oluĢturmak
hakkına sahip olan ve Avrupa Standardizasyon çalıĢmalarında Ġsveç „i temsil eden organizasyonları
atamak olan Ġsveç Standartlar Konseyi tarafından realize edilmektedir.
Aynı zamanda AB Yeni yaklaĢımı kabul etmiĢtir ve bu vesileyle sanayiye mallarla ilgili kontrollerini
kendi yapması yönünde daha fazla sorumluluk yüklenmiĢtir. Bazı durumlarda bu kontrollerin bağımsız
organlar tarafından yapılması söz konusudur. Bu nedenle, AB üyesi ülkelerin, bir ürünün AB
bünyesinde sadece bir kere kontrol edilmesini sağlayacak ve bu kontrolü yapacak organların gerekli
teknik bilgiye sahip olmalarını temin etmesi gerekmektedir. Ġsveç‟deki malların test ve kontrol iĢlemi Ģu
anda özel Ģirketler tarafından yürütülmektedir. Bu Ģirketlerin doğru teknik bilgiye sahip olduklarını
tevsik etmeleri için akreditasyon almaları gerekmektedir yani Ġsveç Akreditasyon ve Yeterlik Kurulu
tarafından onaylanması gerekmektedir. Malların serbest dolaĢımı sisteminin geliĢmesiyle, piyasaya
zararlı malların girmesini önlemek ve bunları izlemek için piyasa kontrolü yapacak kuruluĢlara ihtiyaç
duyulmaya baĢlanmıĢtır. Ġsveç Akreditasyon ve Yeterlik Kurulu tarafından iĢletilen Piyasa Kontrol
Konseyi; Ġsveç Tüketiciler Birliği, Ġsveç Ulusal Elektrik ĠĢleri Güvenlik Konseyi ve diğer piyasa kontrol
kuruluĢlarına aralarında deneyimlerini paylaĢmaları ve faaliyetleri koordine etmeleri için zemin
hazırlamıĢtır.
AB seviyesinde ortak kurallar olmasa Üye Devletlerin kendi ulusal mevzuatları uygulanırdı. BaĢlangıç
noktası, prensip olarak, malların serbest dolaĢımı prensibinin uygulanmasıdır. ġayet bir Üye Devlet bir
malın imalatını durdurursa, ulusal seviyede ihtiyaçları karĢılayan bir baĢka Üye Devlette üretilen aynı
tür malların gereksinimleri karĢılayıp karĢılayamadığı konusunun kontrol edilmesi gerekir. Farklı
ülkelerin mevzuatları aynı ise, bir ürün iç piyasada serbestçe dolaĢabilir. Malların bir baĢka AB
ülkesinde yasal olarak üretildiği ve pazarlandığı hususunun onaylanması karĢılıklı tanıma olarak bilinir.
Bu prensip Avrupa Adalet Divanınca 'Cassis de Dijon' davasında ortaya atılmıĢtır. Bir Üye Devlet bir
ürünün imalatını bu konuda ancak zorlayıcı nedenler varsa durdurur. Örneğin inanların hayatı ve sağlığı
risk altındaysa veya amaç tüketici veya çevreyi korumak ise. Bu konudaki tedbirler ancak zorunlu
olduğu sürece alınmalıdır.
Üye Devletler, malların ve belirli hizmetlerin serbest dolaĢımını etkileyecek ulusal seviyede yeni öneri
veya kuralları AB Komisyonuna rapor etmekle yükümlüdür. Komisyon kendisi ve Üye Devlet arasında
bir nevi konsültasyon prosedürü yürütür ve malların serbest dolaĢımını etkilemesi söz konusu tekliflerin
rapor edilme fırsatının sağlanıp sağlanmadığını inceler. ġayet bir Üye Devlet bu prosedürü ihlal eden
ulusal kurallar kabul eder ve uygularsa, sonuç zararların karĢılanması olabilir.
Malların serbest dolaĢımını gerçekleĢtirebilmek için 3 hedefe ulaĢılması gerekmektedir:
-Gümrük Birliği
-Kotaların kaldırılması
-Ayrımcı vergilerin kaldırılması
1- GÜMRÜK BĠRLĠĞĠ
AB üyesi ülkeler arasında 1968 yılından itibaren tam gümrük birliğine geçilmiĢtir. Gümrük birliğine
ulaĢmak amacıyla aĢağıdaki Ģartlar yerine getirilmiĢtir.
* Ortak gümrük tarifesi (OGT)
* Ġç ticarette yeni bir gümrük vergisi konulmaması
* Ġç ticarette yeni vergiler konulmaması
o ORTAK GÜMRÜK TARĠFESĠ
Ortak gümrük tarifesi, (AB dıĢındaki) üçüncü devletlerle yapılacak ticari iĢlemlerde uygulanır. OGT,
parasal değeri olabilecek ve ticari iĢlemlere konu oluĢturabilecek her Ģey (mal veya ürün) için geçerlidir.
AB dıĢından ithal edilen bir malın üye devletler arasında dolaĢımında OGT hükümleri uygulanmaz.
OGT‟nin iĢleyiĢi ve düzenlenmesi konusunda AB Komisyonu, Konsey‟in onayını almak koĢuluyla tam
yetkilidir. Bu çerçevede, Komisyon, muafiyet, askıya alma veya indirim uygulama yetkisine de sahiptir.
o GÜMRÜK VERGĠLERĠNĠN KALDIRILMASI
AB antlaĢmaları, üye devletler arasında yapılan ithalat ve ihracat iĢlemlerinde mallara uygulanacak olan
gümrük vergileri ile eĢ etkili önlemlerin kaldırılmasını öngörmektedir. Üye devletler arasında gümrük
vergileri (01.07.1968‟den itibaren) kaldırılmakla birlikte, bazı üye devletler, “eĢ etkili önlemler”
uygulamak suretiyle malların serbest dolaĢımına kısıtlama getirme yoluna gitmiĢlerdir. Adalet Divanı
kararlarında üye devletlerin aldığı gümrük vergisiyle eĢ etkili önlemlerin de AB hukukuna aykırı olduğu
vurgulanmıĢtır.
o Eġ ETKĠLĠ ÖNLEMLER
Adalet Divanına göre, bir ürünün sırf bir devlet sınırından diğerine geçiĢi nedeniyle alınan her türlü
parasal nitelikteki resim, harç ve vergi Ģeklindeki ödemeler, malların serbest dolaĢımını engellediğinden
AB düzenlemelerine aykırı nitelik taĢımaktadır. Her ne teknik veya tanımlama ile yapılırsa yapılsın,
yerli ürünlere uygulanmayıp sadece ithal edilen ürünlere uygulanan, aynı zamanda bu ürünlerin fiyatını
değiĢtiren resimler, malların serbest dolaĢımına gümrük vergisi gibi etki yapar. Adalet Divanı
kararlarında üye devletlerin aldığı gümrük vergisiyle eĢ etkili önlemlerin AB hukukuna aykırı olduğu
vurgulanmıĢtır. Üye devletlerce uygulanan ancak Adalet Divanı kararlarıyla yasaklanan eĢ etkili
önlemler Ģunlardır:
-Danimarka‟ya ithal edilen fıstıkların sağlıklı olup olmadığını kontrol edebilmek için laboratuar ücreti
alınması
-Belçika‟da elmas üretimi olmadığı halde ithal edilen elmaslardan vergi alınması
-Ġtalya‟da ithal ürünlerin pazarlanması ve iĢlenmesi için ücret alınması
-Ġtalya‟da Gümrük iĢlemleri devam ederken alınan depolama ücretleri
-Ġtalya‟da sanat eserleri ihracatında vergi alınması
2- KOTALARIN KALDIRILMASI
ABA m.28–29 uyarınca, ihracat ve ithalatta yapılan miktar kısıtlamaları ve aynı etkiye sahip diğer tüm
kısıtlamalar üye devletler arasında yasaklanmıĢtır. Bu çerçevede, sayı, ağırlık, değer veya diğer sayısal
değerler ile ithalat ve ihracatın yasaklanması veya sınırlanması yasaktır. Kotalarla birlikte haklı bir
neden olmaksızın üye devletler arası ticareti engelleyen “eĢ etkili kısıtlamalar” da yasaktır:
-Ġthalatın fiilen yasaklanması veya zorlaĢtırılması
-MenĢe belgesi istenmesi
-Fiyat sınırlaması getirilmesi
-ĠĢyerlerinin Pazar günleri çalıĢmasının yasaklanması
-Ġthalat iĢlemlerinde depozit uygulanması
-“Yerli malı satın al” kampanyası yapılması
3- AYRIMCI VERGĠLERĠN KALDIRILMASI
Üye devletler, kendi ülkesine ithal edilen diğer devlet ürünlerine, doğrudan ya da dolaylı olarak, ülkede
mevcut bulunan benzer ürünlere uygulanan dahili vergilerden daha fazla vergi koyamaz. Aynı Ģekilde
üye devletler dolaylı olarak bir baĢka ürünü desteklemek amacına yönelik olarak da vergi koyamaz.
Benzer ürün kavramının kapsamına, “tüketici açısından, bir ihtiyacın karĢılanmasında birbiri yerine
ikame edilebilen, aynı zamanda birbirleri ile rekabet eden ürünler” girer.
AD kararlarına göre benzer ürünler:
* Meyve Ģarabı-üzüm Ģarabı (Viski ile Üzüm Ģarabı benzer değil)
* ġarap-Bira
* Kola-Gazoz
SERBEST DOLAġIMIN ENGELLENMESĠ
Adalet Divanı (Cassis kararında), haklı nedenlerin bulunması halinde, üye devletlerce malların serbest
dolaĢımını engelleyecek düzenlemeler yapabileceğini hükme bağlamıĢtır. Haklı neden teĢkil eden haller:
1. Mali denetim
2. Kamu sağlığı ve ahlakının korunması
(müstehcen yayınların yasaklanması)
3. Ticari iĢlemlerde adaleti sağlamak
(video ve cd‟lerin filmlerin sinemada gösteriminden 1 yıl sonra satılabilmesi)
4. Tüketicinin korunması
(ürün ambalajında açıklama yapılmasının Ģart koĢulması)
5. Çevrenin korunması
(hafif içeceklerin dönüĢümlü ĢiĢelenmesi)
Malların Serbest DolaĢımı Önündeki Engeller
Bu engeller aĢağıdaki gibi sıralanabilir:
- gümrük vergileri (malların serbest dolaĢımını bütünüyle engelleyen veya sınırlayıcı nitelikte olabilir.)
- gümrük vergilerine eĢ etkili tedbirler,
- miktar sınırlamaları,
- pazarın kötüye kullanılması,
- vergiler,
- ayırımcı vergiler,
- devlet tekelleri,
- devlet yardımları,
- kamulaĢtırılmıĢ iĢletmelere tanınan ayrıcalıklar,
- sosyal güvenlik indirimleri.
Malların Serbest DolaĢımının Temel Ġlkeleri – Avrupa Topluluğu (AT) AnlaĢmasının 28. Maddesi
Malların Serbest DolaĢımının AT AnlaĢmasındaki Yeri
AT AnlaĢmasının:
- ortak ticaret politikası,
- ortak pazar ve para birliği,
- tarım politikası,
- ulaĢım politikası,
- enerji politikası,
- tüketicinin korunması politikası gibi birçok amacı vardır.
Ortak pazar bu amaçların en önemlisidir. Ġç Pazarın tanımı AT AnlaĢmasında yapılmıĢtır. AT
AnlaĢmasının 14. maddesine göre, “iç pazar, içinde malların, kiĢilerin, hizmetlerin ve sermayenin
serbest dolaĢımının sağlandığı iç sınırların olmadığı bir alanı kapsar.”
Mars Kararı (Case, 470/1993)
Ġthal edilmiĢ belirli bir ürünün üzerinde % 10 daha fazla yazılması, Üye Devlet tarafından aldatıcı
reklam sayılarak yasaklanmıĢtı.
ATAD davaya iliĢkin kararında Ģu hususları vurgulamıĢtır:
- AT AnlaĢmasının 28. maddesi, diğer bir Üye Devlette kanunen pazarlanan bir ürünün, ithalat ve
pazarlanmasını yasaklayıcı ulusal tedbirleri engelleyeceği Ģeklinde yorumlanmalıdır.
- Üye Devlet böyle bir ambalajın malın % 10 daha fazlasının aynı fiyata satılarak tüketicide aldatıcı etki
yapacağı temeline dayanamaz.
-Malların satılmasına iliĢkin kurallar hangi durumlarda satıĢ düzenlemesi içinde kalır.
ATAD, malların reklamına iliĢkin sınırlamanın yalnızca TV reklamı bakımından ve malların fiyatının
artmasını önlemek için yapıldığı savunmasını, Keck olayında olduğu gibi satıĢ düzenlemesi olarak kabul
etmiĢtir.
Ancak belirtmek gerekir ki ithal malın piyasaya girmesi açısından TV reklamının önemi çok büyüktür.
Miktar Kısıtlamaları ve EĢ Etkili Tedbirler
Bu uygulamanın konusunu gümrüksüz ticaret engelleri oluĢturur.
Konuya iliĢkin bazı ATAD kararları:
- Dassonville Davası (Case, 8/1974)
Fransa ve Belçika‟nın farklı koruyucu kanunları vardı.Bir Ġngiliz viski firması, Fransa‟da pazar
oluĢturmak amacıyla viskiyi Fransa‟ya, diğer devletlerden daha ucuza satıyordu.Belçika‟lı ithalatçılar da
viskiyi doğrudan Ġngiliz firmasından almak yerine, daha ucuz olan Fransa‟dan alıyorlardı. Belçika
bunun üzerine ithal viskinin menĢeini gösteren resmî bir dokümanla ülkeye sokulmasını istedi.Buna
göre, viskinin üzerinde Ġngiltere menĢeli olduğuna dair bir iĢaret olmalıydı.
Bu durum, Fransa‟daki satıcının Belçika‟lı ithalatçıya mal satarken, Ġngiltere‟yle yazıĢma yapmasını ve
söz konusu menĢe sertifikasını istemesini gerektirecekti.
ATAD kararında Dassonville formülü diye de adlandırılan Ģu hususu vurguladı: “Topluluk içi ticareti
engelleyen doğrudan veya dolaylı, potansiyel veya fiilî her türlü tedbir miktar kısıtlaması oluĢturur.”
Bu temel ilkenin anlamı Ģudur:
Üye devletlerde hukuka uygun üretilmiĢ bütün ticarî mallar serbest dolaĢım kapsamındadır.Bu kuralı
ihlâl eden söz konusu uygulama 28 inci madde kapsamında miktar kısıtlaması oluĢturur.
ATAD temel özgürlüklerin mümkün olduğunca geniĢ yorumlanması gerektiğini vurgulamaktadır.
Yine ATAD kararlarına göre, sınırlamalar mümkün olduğunca sınırlandırılmalıdır.
- Cassis de Dijon Davası (Case, 120/1978)
Almanya‟da meyve likörünün % 25 alkol içerme zorunluluğu vardı.Fransız meyve likörleri ise, % 15-20
oranında alkol içeriyordu.Almanya‟ya Fransa‟dan ithal edilen Cassis de Dijon markalı meyve likörü,
Alman kanunlarına uygun olmadığından Almanya‟da satılamıyordu.Almanya düĢük miktarda alkol
içeren ürünlerin tüketiciyi daha fazla alkol almaya teĢvik ettiğini, bu bağlamda mevzuatın kamu
sağlığının korunması ve tüketicinin korunmasını amaçladığını, ayrıca uygulamanın yabancı ürünlere
yönelik olmadığını, konunun Alman ve Fransız mevzuatının farkından kaynaklandığını iddia etti.
Davaya iliĢkin ATAD kararı Ģu hususları belirtmektedir:
- Topluluk düzeyinde konuya iliĢkin bir düzenleme olmaması durumunda, Üye Devlet kural olarak
istediği düzenlemeyi yapabilir.
- Buna karĢılık Üye Devletlerin mevzuatı, malî denetim, ticarî iĢlemlerde adaleti sağlama, kamu
sağlığının ve tüketicinin korunması istisnaları zorunlu kılmadıkça, Topluluk içinde malların serbest
dolaĢımını engelleyici hüküm içeremez. Yapılan kısıtlama haklı ve makul bir nedene dayanmalıdır.
- Olayda Almanya‟nın savunmaları haklı bir neden olarak kabul edilemez.Zira tüketici düĢük oranda
alkol içeren ürünün piyasaya girmesi ile piyasada, düĢük, orta ve daha yüksek oranlı alkol ürünleri
arasından tercih yapma Ģansına sahip olacaktır.Bu nedenle Almanya‟nın uygulaması bir zorunluluktan
kaynaklanmamaktadır.
- Bu sebeple Alman mevzuatı, bir Üye Devlette hukuka uygun olarak üretilen ve pazarlanan bir ürünün
serbest dolaĢımını engellemek suretiyle, Üye Devletler arasında ithalatın kısıtlanmasına yönelik eĢ etkili
tedbir oluĢturur.
Ġthalatta miktar kısıtlamaları ve eĢ etkili tedbirler AT AnlaĢmasının 28. maddesi ile ihracatta miktar
kısıtlamaları ile eĢ etkili tedbirler AT AnlaĢmasının 29. maddesi ile kaldırılmıĢtır.
a) Miktar kısıtlamaları
Konuya iliĢkin bir ATAD kararı:
- Geddo Kararı(Case, 2/1973) : ATAD, “miktar kısıtlamaları yasağının, bütünüyle veya kısmen,
ithalat, ihracat ve malların transit geçiĢinin kısıtlanmasını kapsayacağını” belirtmiĢtir.
b) Miktar kısıtlamalarına eĢ etkili tedbirler
Bu konuda ATAD Dassonville formülü diye de adlandırılan aĢağıdaki ilkeyi belirlemiĢtir :
“Üye Devletler arasındaki ticareti doğrudan veya dolaylı, fiilen veya potansiyel olarak engelleme
yeteneği olan bütün ticarî kurallar, miktar kısıtlamalarına eĢ etkili tedbirler kapsamında değerlendirilir.”
Konuya iliĢkin bazı ATAD kararları:
- Van de Haar Kararı ( Case, 177/1982 )
Tütün ürünlerinin, üretici ya da ithalatçı tarafından serbestçe belirlenen bir fiyatla satılması zorunluluğu
getiren bir Üye Devlet mevzuatının, eĢ etkili tedbir oluĢturup, oluĢturmayacağı sorunu ATAD‟ın önüne
gelmiĢti.
ATAD olaya, “Dassonville formülü”nü uygulayarak, ulusal mevzuatın, AnlaĢmanın 28. maddesiyle
uyumlu olup olmadığı sorunuyla karĢılaĢan ulusal mahkemenin, söz konusu ulusal tedbirin doğrudan
veya dolaylı, fiilen veya potansiyel olarak Topluluk içi ticareti engelleme yeteneği bulunup
bulunmadığına göre karar vermesi gerektiğini belirtmiĢtir.Engellemenin “ince” olması ya da, ithal malın
baĢka yollarla pazarlanmasına imkân bulunması önemli değildir.
- Bluhme Kararı ( Case 67/1997 )
Danimarka, Luisa arı türünün korunması için bir adanın bir bölgesinde baĢka arı türü bulundurma ve
ithal etme yasağı uygulamaktaydı.
ATAD önüne gelen olayda, öncelikle yasağın AT AnlaĢmasının 28. maddesi anlamında eĢ etkili tedbir
sayılacağını, böylesi bir uygulamanın iç pazara yönelik satıĢ düzenlemesi olarak kabul edilemeyeceğini
belirtmiĢtir. Bununla birlikte kararın devamında, belirli bir adada Luisa kahverengi arısı dıĢında arı
bulundurma yasağının hayvan sağlığını koruma açısından haklı görülebileceği ifade edilmiĢtir.
Serbest dolaĢımın Engellenmesi
Konuya iliĢkin ATAD kararı :
De Agostini Kararı (Case, 34/1995)
Ġsveç pazarına girmek isteyen bir firma, Ġngiltere üzerinden sınır ötesi televizyon yayınları ile malın
reklâmını yapmaktaydı. Ġsveç bu reklamların kendi mevzuatına göre yasak olan, 12 yaĢından küçüklere
yönelik aldatıcı reklamlar kapsamında olduğunu belirterek tedbir aldı.
ATAD‟ın davaya iliĢkin kararına göre:
AT AnlaĢmasının doğru anlamıyla bir Üye Devlet, iç hukukunun hükümleri temelinde, yerel ürünlerin
ve diğer Üye Devlet ürünlerinin pazarlanmasına aynı koĢullarda uygulanmak kaydıyla ve 30. maddedeki
genel kamu düzeninin korunmasının bir zorunluluk olması koĢuluyla, televizyon reklâmına iliĢkin
olarak reklamcıya karĢı amaçla orantılı tedbirler alabilir.
AT anlaĢmasının 30. maddesi Ģöyledir:
“28 ve 29. Maddeler‟in hükümleri, kamu ahlâkı, kamu düzeni, kamu güvenliği, kiĢi ve hayvan
sağlığının ve yaĢamın korunması ya da bitkilerle, sanat, tarih ve arkeolojik değeri olan ulusal servetlerin
veya ticari ve sınai mülkiyetin korunması nedenlerinin haklı kıldığı ithalat, ihracat ya da transit
yasaklamalarına veya kısıtlamalarına engel olmaz. Bununla beraber, bu yasaklamalar ya da kısıtlamalar,
Üye Devletler arasındaki ticarette keyfi bir ayrımcılık veya örtülü bir kısıtlama aracı oluĢturmaz.”
Bu kararda ATAD, televizyon reklamlarında, 12 yaĢından küçüklere yönelik aldatıcı reklamlara karĢı
Üye Devletlerin uygun tedbirler almasını satıĢ düzenlemesi olarak görerek, AT AnlaĢmasının 28.
maddesine aykırılık bulmamıĢtır.
AB Hukuku’ nda Hizmetlerin Serbest DolaĢımı
Hizmet sektöründeki serbest dolaĢım diğer sektörler göz önüne alındığında geliĢim halindedir. Hizmet
sektörü, Avrupa Topluluk Hukuku içinde iki alt baĢlığa ayrılmıĢtır. Hizmet sunumu ve yerleĢme
serbestisi her ne kadar iki ayrı baĢlığı oluĢtursa da, birçok orta noktaya sahip olduklarını söylemek
yerinde olacaktır.
YerleĢme özgürlüğü nedir?
YerleĢme özgürlüğü, kendi namına bir ekonomik faaliyetin, yerleĢenin kendi ülkesi dıĢındaki bir
Topluluk ülkesinde sürdürülmesi amacıyla, bu ülkeye yerleĢilmesi ve bu ekonomik faaliyetin
sürdürülmesini teminen gerçekleĢen yerleĢme için, her hangi bir engellemeye veya ayrımcı muameleye
tabi tutulmamasıdır.
Avrupa Topluluğu AntlaĢmasının 43. Maddesi “Aşağıdaki hükümler çerçevesinde,
bir üye devletin uyruklarının başka bir üye devlet ülkesinde yerleşme özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar
yasaktır. Bu yasak, bir üye devlet ülkesine yerleşmiş diğer bir üye devlet uyruklarının kuracakları
acenteler, şubeler ya da bağlı kuruluşlara uygulanan kısıtlamaları da kapsar.”Ģeklindedir.
Avrupa Topluluğu üyesi bir ülkenin vatandaĢı olan veya AT üyesi bir ülkede yerleĢme hakkı elde etmiĢ
gerçek ve tüzel kiĢiler yerleĢme özgürlüğünden faydalanabilir. YerleĢme özgürlüğü kapsamında
sürdürülecek faaliyetlerin kar gütme amacı taĢımasına dikkat edilir.
Klopp Davası: Alman bir avukat Duesseldorf Barosuna kayıtlıdır, ancak mesleğini aynı zamanda
Paris‟te de icra etmek istemektedir. Fransa, meslek bürolarının Ģubesi olamayacağı gerekçesi ile ve
avukatların yer değiĢikliklerinden müvekkillerinin zarar görmesini engellemek amacıyla karĢı çıkmıĢtır.
Divan, teknoloji ve ulaĢım imkânlarının geniĢlediğine dikkat çekerek avukatların yerleĢme özgürlüğünü
kullanabileceklerine vurgu yapmıĢtır. Bir üye ülkede yerleĢen bir kiĢi daha sonra baĢka bir ülkeye
yerleĢip faaliyetlerini aynı anda sürdürebilir.
YerleĢme özgürlüğü ve iĢçilerin serbest dolaĢımı arasındaki ayrım:
“ĠĢçiler, bir iĢverenin namına, onun talimatları doğrultusunda, belirli bir zaman sürecinde ve ücret
karĢılığında çalıĢıyorken, yerleĢme özgürlüğünden istifade eden kiĢiler, kendi namına ve herhangi bir
kiĢiden emir ve talimat almadan ve neticede giriĢiminin risk ve baĢarısızlıklarından bizzat sorumlu
olarak faaliyet gösterir.”
Hizmetlerin serbest dolaĢımı:
ATA 50. maddesi hizmetlerin serbest dolaĢımına iliĢkin Ģu tarifi vermektedir:
“Normal olarak bir ücret karşılığında yapılan, malların, sermayenin ve kişilerin serbest
dolaşımına ilişkin hükümlerin kapsamına girmeyen edimler bu Antlaşma anlamında hizmet
olarak değerlendirilir.”
Divan kararlarında turizm, sağlık, finans, eğitim avukatlık ve taĢımacılık gibi bir çok iĢ alanını hizmet
sektörü olarak değerlendirmiĢtir.
Hizmetlerin serbest dolaĢımının yerleĢme özgürlüğünden farkı olarak, hizmet faaliyetlerinin sunulduğu
ülkede devamlılık göstermemesi sayılmaktadır.
“Hizmetlerin serbest dolaĢımında önemli bir kural da sunulan hizmetin Birlik içerisinde fakat sınır aĢan
bir özellik göstermesidir.”
Carpenter Davası hizmetlerin sınır aĢan özelliğini göstermek için iyi bir örnektir. Ingiltere‟de oturma
izni biten ancak bir ingilizle evli olan Marry Carpenter, sınırdıĢı edildiği takdirde, reklam iĢleri ile
meĢgul olan eĢinin yurtdıĢı seyahatlerinin ortada kalan çocuklara bakmak sorumluluğu dolayısıyla
aksayacağını ve eĢinin hizmetlerin serbest dolaĢım hakkının engellendiğini ileri sürmüĢ ve haklı
bulunmuĢtur.
Omega Davası: Ingiltere‟de Pulsar ġirketi tarafından üretilen ve kiĢilerin lazer tabancaları ile birbirini
öldürmeleri Ģeklinde tasarlanan oyun Omega ġirketi tarafından ithal edilmek istendiğinde Almanya
Federal ĠçiĢleri Bakanlığı karĢı çıkmıĢtır. (kamu sağlığı ve düzeni bir gerekçe olabilir) Sonuç olarak,
hizmetlerin serbest dolaĢımına bir bütün olarak engel konulamaz ilkesine dayanılarak ürünün piyasaya
sunulmasında sınırlı bir müdahale uygulanıyor.
YerleĢme özgürlüğünden istifade edecek gerçek ve tüzel kiĢiler hizmet sunumu özgürlüğünden de
yararlanır. Bunlara ek olarak, Topluluk sınırları içinde yerleĢmiĢ üçüncü ülke hizmet alımı için
kısıtlamalarında kaldırılması öngörülmüĢtür.
“Kısıtlamalar; pasaport gibi seyahat belgelerinin düzenlenmesi ve vize, ikamet belgesi gibi gerekli
izinlerin verilmesi etrafında toplanabileceği gibi, yurtdıĢı seyahatlerinde belirli miktarları aĢan dövizin
taĢınmasına engel olunması da hizmet alımına engel teĢkil edebilir”
YerleĢme Özgürlüğü ve Hizmetlerin serbest dolaĢımı için ortak hükümler neler?
Mesleki Yeterlilik Belgelerinin Tanınması ve ayrımcılık yasağı, bu ortak hükümlerin baĢında gelir.
YerleĢme özgürlüğü ve hizmetlerin serbest dolaĢımındaki diğer özgürlükler milliyete dayalı ayrımcılıkla
engellenemez. Hizmetlerin serbest dolaĢımında ayrımcılığın önüne geçmek amacı ile “karşılıklı tanıma
ilkesi” uygulanmaktadır.
Kamusal gücün veya devlet otoritesinin kullanıldığı alanlar serbest dolaĢıma sınırlamalar getirilebileceği
alanlardır. ATA 46. maddesi ile kamu düzeni, kamu sağlığı ve kamu güvenliği gerekçelerine dayanan
sınırlamalar ile üye devletler egemen yetkilerini korumaya yönelik politikalar da sınırlandırmanın
getirilebileceği durumlardır.
Van Duyn Davası’nda Divan, Ġngiliz Hükümetinin bir Hollanda vatandaĢını Scientology Kilisesinde
çalıĢmasına izin vermemesini haklı bulurken, Ġngiliz vatandaĢları lehine açık bir ayırımcılığa da göz
yummuĢtur.
AB Hukuku’ nda Sermayenin Serbest DolaĢımı
Sermayenin serbest dolaĢımı, malların, kiĢilerin ve hizmetlerin serbest dolaĢımı ile birlikte Avrupa
Topluluğu‟nun üzerine inĢa edildiği temel prensiplerden birini oluĢturmaktadır.
Ekonomik bütünleĢmenin önemli unsurlarından birini oluĢturan sermayenin serbest dolaĢımı, Roma
AntlaĢması‟nın 67 ve 73. maddeleri arasında düzenlenmiĢtir. Bu hükümlere göre üye devletler arasında
sermayenin serbest dolaĢımı, geçiĢ dönemi süresi içinde kademeli olarak gerçekleĢecektir.
Ortak pazarın iyi iĢleyebilmesi için, üye devletlerde ikamet eden diğer bir Topluluk ülkesinin
vatandaĢlarına ait sermayeye, milliyet, ikamet yeri ya da yatırımın yapıldığı yer bakımından kısıtlama
getirilmeyecektir. Sermayenin üye devletler arasındaki hareketine iliĢkin günlük ödemeler de hiç bir
kısıtlama uygulanmadan yapılacaktır. AB vatandaĢları üye devletler arasında limitsiz para transferi, açık
banka hesap iĢlemleri, fon hareketleri ve kredi iĢlemlerini yapabilecektir. Bir üye devletten baĢka bir üye
devlete çalıĢmak ya da emekli olmak amacıyla giden ve yerleĢen AB vatandaĢları iki ülke arasında
serbestçe para transferi yapabilecektir.
Sermayenin serbest dolaĢımı prensibi 1993 yılında ortaya atıldı. VatandaĢlar ve Ģirketler arasında güven
yaratmak ve yatırılan fonları koruyabilmek ve aynı zamanda eĢit rekabet Ģartlarını yaratabilmek
amacıyla, AB bankaları sigorta Ģirketleri, fon yönetim Ģirketleri ve diğer kuruluĢlar için ortak minimum
Ģartlar kabul etmiĢtir. Burada yatan temel fikir kendi ülkelerinde bu tür faaliyetleri yürütme yetkisini
haiz Ģirketlerin hizmetlerini tüm AB bünyesinde yürütebilmesini sağlamaktır.
AB, bankaların ya da yatırım Ģirketlerinin iflasına karĢılık değerlerin korunması için tedbirler almıĢtır.
Buna ilaveten, 2002 yılında baĢlatılan uygulama ile sınırlar arası uygulanan ücretlerin ülke sınırları
içinde uygulanan ücretleri geçmemesi kararlaĢtırılmıĢtır. Böylece, örneğin bir baĢka AB ülkesinde ATM
makinesinden para çekerken ödenen masraf o kiĢinin kendi ülkesinde ödediği iĢlem masrafını
geçemeyecektir. Euro‟ya geçmemiĢ olmasına rağmen, Ġsveç, bile bu uygulamayı kabul etmiĢtir.
Roma AnlaĢması‟ nın 56. maddesi, üye devletler arasında ve üye devletler ile üçüncü ülkeler arasında
sermaye hareketleri ve ödemelere yönelik kısıtlamaların hepsini yasaklamaktadır. Ancak, bu
yasaklamaya hem “Sermaye ve Ödemeler” baslığı altındaki ilgili maddelerde hem de AT
AntlaĢması‟nın diğer bölümlerinde bazı istisnalar getirilmiĢtir.
Bu çerçevede; 57. madde Ulusal hukukta veya Topluluk Hukuku‟nda 31 Aralık 1993 tarihinde mevcut
olan üçüncü ülkelere yönelik bazı kısıtlamaların korunmasına imkân vermiĢtir.
58. maddede ise keyfi bir ayrımcılık veya gizli sınırlama anlamına gelmemek kaydıyla ikametgâh veya
sermaye yatırım yeri farklılık gösteren yatırımcılar arasında ayrım yapılmasına, sermaye hareketlerinin
beyan usullerinin düzenlenmesine, kamu düzeni veya kamu güvenliği nedenleriyle üye devletlerin
önlemler almasına izin verilmiĢtir.
59. madde, üçüncü ülke menseli veya üçüncü ülkelere yönelik sermaye hareketlerinin ekonomik ve
parasal birliğin iĢleyiĢinde ciddi güçlükler doğurması halinde korunma önlemleri alınmasına, bu
çerçevede ciddi bir ödemeler dengesi krizi ile karsı karsıya olan bir üye devletin üçüncü ülkelere yönelik
kota kısıtlamalarını tekrar koymasına veya koruyucu önlem almasına da imkan tanınmaktadır. (119-120.
maddeler)
Son olarak 60. maddede üçüncü ülke menseli veya üçüncü ülkelere yönelik sermaye hareketlerinin
güvenlik veya dıĢ politika gerekçesiyle topluluk veya bir üye devlet tarafından kısıtlanmasına imkan
tanınmaktadır.
Kaynakça:
Makaleler;
1) Yrd. Doç. Dr. M.Refik KORKUSUZ - AB Hukuku‟ nda; Üye Ülkelerin ve Türk ĠĢçilerin Serbest
DolaĢım Hakkı
2) Dilek YĠĞĠT – Avrupa Birliği‟ nde ĠĢçilerin Serbest DolaĢımı
3) Mehmet UÇUM –Avrupa Birliği’ nde Kişilerin Serbest Dolaşımı ve Türk Vatandaşlarının Durumu
4) Akdeniz Üniversitesi - Soysal Davası öncesi Avrupa ÇalıĢmaları Ortak Yüksek Lisans Programı
Öğrencileri Bilgi Bülteni
5) Celalettin Dönmez – Avrupa Birliği‟ nde Hizmetlerin Serbest DolaĢımı
Ġnternet siteleri;
http://www.ikv.org.tr
http://www.bilgininadresi.net/Madde/19550/Serbest-DolaĢımhttp://www.abgs.gov.tr
http://www.laweuropa.com
http://ekutup.dpt.gov.trabulusalpr3-5.pdf
http://www.abgm.adalet.gov.tr/dokumanlar/hizmcel.pdf
http://www.abteknik.com/
Haberler:
-
Serbest bölgelere yeni kolaylık
-
Üniversiteliye Avrupa`da serbest dolaĢım hakkı
-
ĠĢ adamları AB`de serbest dolaĢım hakkını istiyor
-
Avrupa Birliği, Gümrük Birliği`ni ihlal ediyor
-
Türkiye karĢıtlarının hukuk oyunu!
-
Alman avukattan AB`ye suçlama
-
Vizesiz Avrupa‟ ya Doğru
Download