yüksek lisans tezi - Gazi Üniversitesi Açık Arşiv

advertisement
VAHİD ALIMOHAMMADI
İŞLETME ANABİLİM DALI
FİNANSMAN BİLİM DALI
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
YÜKSEK
LİSANS
TEZİ
İŞLETME SERMAYESİ YÖNETİMİNİN
FİRMA DEĞERİ ÜZERİNE ETKİSİ;
BİST'DE İŞLEM GÖREN İMALAT SANAYİ
İŞLETMELERİNDE BİR UYGULAMA
VAHİD ALIMOHAMMADI
ANKARA 2015
İŞLETME ANABİLİM DALI
FİNANSMAN BİLİM DALI
EYLÜL 2015
İŞLETME SERMAYESİ YÖNETİMİNİN FİRMA DEĞERİ
ÜZERİNE ETKİSİ; BİST’DE İŞLEM GÖREN İMALAT SANAYİ
İŞLETMELERİNDE BİR UYGULAMA
Vahid ALIMOHAMMADI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
İŞLETME ANABİLİM DALI
FİNANSMAN BİLİM DALI
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
EYLUL 2015
iv
İŞLETME SERMAYESİ YÖNETİMİNİN FİRMA DEĞERİ ÜZERİNE ETKİSİ;
BİST’DE İŞLEM GÖREN İMALAT SANAYİ İŞLETMELERİNDE BİR UYGULAMA
(Yüksek Lisans Tezi)
Vahid ALİMOHAMMADİ
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
Temmuz 2015
ÖZET
Bu çalışmada Türkiye BİST’de işlem gören imalat (gıda ve içecek) işletmelerinde
altı fırmanın 2004-2014 yılları arası, işletme sermayesi yönetiminin firma değeri
(hisse fiyatı) üzerine etkisi regresyon analizi kullanarak araştırılmıştır. Yapılan
araştırmalarda, işletme sermayesi yönetimi ile firma değeri arasında negatif ilişki
olduğu tespit edilmiştir, yani kısa faaliyet ve nakit döngüsü firma değerini
arttırabileceği söylenmiştir. Bu çalışmadan elde edilen bulgulara göre, hisse fiyatı
(firma değeri) ile faaliyet ve nakit döngüsü arasında istatistiksel anlamlılık
düzeyinde (Pınar süt firması hariç) her hangi bir ilişki olmadığı ortaya çıkmıştır.
Ayrıca çalışmada hisse fiyatı ile cari oran arasında ilişki analiz edilmiştir. Analiz
bulguları pınar süt, Tat ve Konfrut firmalarının hisse fiyatı ile cari oran arasında
pozitif ilşki olduğunu göstermektedir. Cari oran yükseldiğinde, işletmenin hisse
fiyatıda artmıştır. İşletme yöneticileri, hissedar değeri artmasını sağlamak için,
stoklarını satmak ve işletme kredi notunu etkileyemeyecek şekilde borçlarının
ödemesini geçiktirmek yoluyla, cari oranı arttırarak, hissedarların değerini
arttırabilirler. Detaylı sonuçlar ve etkileri bu çalışmanın ana metninde sunulmüştür.
Bilim Kodu
: 1153
Anahtar
Kelimeler
:
Sayfa Adedi
: 122
Tez Danışmanı
:
işletme sermayesi, nakit yönetimi, nakit döngüsü, alacaklar,
stoklar, firma değeri
Prof. Dr. Mehmet ARSLAN
v
THE EFFECT OF WORKING CAPITAL MANAGEMENT ON FIRM VALUE;
EVIDENCES FROM TURKEY MANUFACTURING COMPANIES (FOOD AND
BEVERAGE INDUSTRY) LISTED ON BIST
(M.S. Thesis)
Vahid ALIMOHAMMADI
GAZİ UNIVERSITY
GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES
July 2015
ABSTRACT
This study examines the effects of working capital management on firm value
(stock price) for a six sample firms of Turkey manufactoring companies listed on
BİST for the period 2004-2014. In previous studies, the findings provide negative
relationship between working capital management and firm value, which implies
the existence of a short trading and cash conversion cycle in working capital,
maximizes a firm's value. In this paper the findings show that except Pınar süt firm
there is not a statistically significant relationship between trading and cash
conversion cycle and firm value (stock price). The paper also analyzes the
relationship between current ratio and firm value. The findings show that there is a
positive relationship between current ratio and firm value in pınar süt, Tat and
Konfrut firms. When the current ratio increases, the stock price of the firm rises.
Managers can create positive value for shareholders by increasing current ratio,
ensuring that they sell off their inventories as quickly as possible and delaying the
payments to their suppliers, as long as this does not affect their credit rating.
Detailed results and implications are presented in the main body of this study.
Science Code
: 1153
Key Words
: working capital, cash management, cash conversion cycle,
account receivables, inventories, firm value
Page Number
: 122
Supervisor
: Prof. Dr. Mehmet ARSLAN
vi
TEŞEKKÜR
Tez çalışmasına ilk başladığımda çok zor durumlarla karşılaşdım. Türk dilinde
yabanci dil olarak çalışmayı hazırlama, ingilizce kaynaklardan yararlanma, tez
formatında çalışmanın yazması, kutubhaneden kıtapları seçip, okuyup, bu
kunuyla ilgili olan metinleri alma her birisinin kendisine özgü zorlukları vardı, ama
allaha şukur ediyorum sonuçta değerli hocalarımın yardımıyla başarabildim.
Herşeyden önce anne babamın her zaman dualarını arkamda olsun isterim ve
teşekkürlerimi onlara sunuyorum. Tez çalışma esnasında önemli ve mühüm yol
göstermelerinden ve her zaman saygı ve bilgisiyle beni yalnız bırakmayan sayın
hocam Mehmet ARSLAN' da çok teşekkür ediyorum. Çalışmanın yazımında,
sayfaların düzeltmesi ve her türlu yardımcı olan eşim, Seyyedeh Elham ALAVİ'
yede teşekkürlerimi bildiriyorum. Allah'dan bana yardımcı olan herkese sağlıklı ve
uzun ömür diliyorum.
vii
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖZET ................................................................................................................
iv
ABSTRACT .....................................................................................................
v
TEŞEKKÜR ......................................................................................................
vi
İÇİNDEKİLER ..................................................................................................
vii
ÇİZELGELER LİSTESİ .....................................................................................
xv
ŞEKİLLER LİSTESİ .......................................................................................... xvi
KISALTMALAR ................................................................................................. xvii
1. GİRİŞ............................................................................................................
1
2. İŞLETMELERDE FİNANSAL YÖNETİM AMAÇLARI VE
FAALİYET KONULARI VE İŞLETME SERMAYESİ YÖNETİMİ .........................
3
2.1. İşletme Sermayesi Yönetimi Tanımı .......................................................
3
2.2. İşletme Sermayesi Yönetiminin Firma İçin Önemi .................................
5
2.3. İşletme Sermayesi Unsurları ..................................................................
8
2.3.1. Dönen varlıklar (cari varlıklar) .....................................................
8
2.3.2. Cari borçlar ve yükümlülükler .......................................................
9
2.4. İşletme Sermayesi Özellikleri .................................................................
10
2.4.1. İşletme sermayesi unsurlarının kısa vadeli ve likit olması ...........
10
2.4.2. İşletme sermayesi değişim bir unsur olması ................................
11
2.4.3. İşletme sermayesi unsurlarının birbirleriyle sürekli etkileşim ve
dönüşüm halinde olma özelliği .....................................................
12
2.4.4. İşletme sermayesinin kalıcı (düzenli) ve risksiz bir unsur
ve özel bir muhasebe sistemine ihtiyacı olmama özelliği ...........
13
2.5. İşletme Sermayesi Çeşitleri ....................................................................
14
2.5.1. İşletme sermayesi bilanço açısından çeşitleri ..............................
14
2.5.1.1. Brüt işletme sermayesi .....................................................
15
2.5.1.2. Net işletme sermayesi ......................................................
15
2.5.2. Faaliyet döngüsü bakışından işletme sermayesi çeşitleri ............
16
2.5.2.1. Sürekli / sabit işletme sermayesi ........................................
16
2.5.2.2. Değişken / geçici işletme sermayesi ..................................
17
2.5.2.2.1. Mevsimsel işletme sermayesi ............................
18
viii
Sayfa
2.5.2.2.2. Devresel işletme sermayesi ...............................
19
2.5.2.2.3. Olağanüstü işletme sermayesi ..........................
19
2.6. Sanayi İşletmelerinde İşletme Sermayesi Finansmanı (Kaynakları) .........
20
2.6.1. İşletme sermayesinin dış kaynaklardan karşılanması ..................
20
2.6.1.1. Kısa vadeli finansal kaynaklardan karşılanması ...............
21
2.6.1.2. Uzun vadeli yabanci kaynaklardan karşılanması ..............
22
2.6.2. İşletme sermayesinin iç kaynaklardan karşılanması ....................
22
2.6.2.1. İşletme sermayesinin nakit akışının hızlandırılmasıyla
karşılanması .....................................................................
22
2.6.2.2. İşletme sermayesinin karlarla finanse edilmesi ................
23
2.6.2.3. İşletme sermayesinin amortismanlarla finanse edilmesi ...
24
2.7. İşletme Sermayesi Analizi .......................................................................
24
2.7.1. İşletme sermayesi yeterliliğinin analizi .........................................
25
2.7.1.1. Yetersiz işletme sermayesi ................................................
25
2.7.1.2. Aşırı işletme sermayesi .....................................................
27
2.7.1.3. Yeterli işletme sermayesi ..................................................
29
2.8. İşletme Sermayesi Yeterliliğinin Belirlemesi .............................................
31
2.8.1. İşletme sermayesi yeterliliğinin belirlemesinde kullanılan
rasyolar (oranlar) ve analizi .........................................................
31
2.8.1.1. Likidite oranları (rasyoları) .................................................
32
2.8.1.1.1. Cari oranı ...........................................................
33
2.8.1.1.2. Asit – test oranı (quick ratio) ...............................
34
2.8.1.1.3. Nakit oranı .........................................................
35
3. İŞLETME SERMAYESİ UNSURLARININ TANIMI, YÖNETİMİ VE KISA
VADELİ FİNANSAL PLANLAMA ...................................................................
37
3.1. Nakit ve İşletme Sermayesi.....................................................................
37
3.2. İşletme Sermayesi Unsurlarının Devir Hızları
(dönen varlıklar; alacak ve stok devir hızı) ...........................................
37
3.2.1. Alacakların devir hızı oranı ...........................................................
38
3.2.2. Stokların devir hızı oranı ..............................................................
39
3.3. Nakit Bütçelemesi ve Nakit Yönetimi ..........................................................
40
3.3.1. Satışlar ve nakit tahsilatı (nakit girişleri) .......................................
41
ix
Sayfa
3.3.1.1. Nakit kaynaklarının (girişlerinin) tahmini ............................
41
3.3.1.2. Nakit kullanımlarının (çıkışlarının) tahmini .........................
42
3.3.2. Nakit dengesi ...............................................................................
42
3.4. Nakit Yönetimi ..........................................................................................
43
3.4.1. Nakit yönetiminin önemi ...............................................................
43
3.4.2. İşletmelerde nakitten nakite dönüş süreci ....................................
44
3.4.3. İşletmelerin nakit bulundurma nedenleri........................................
44
3.4.4. Nakit bulundurmayı etkileyen faktörler ve yararları ......................
46
3.4.5. Nakit yönetiminde etkinliği artırıcı işlemler ...................................
47
3.4.5.1. Nakit tahsilatının hızlandırılması ile ilgili işlemler ............
48
3.4.5.1.1. Müşterilerin ödeme alışkanlıklarını
değiştirmek ....................................................
48
3.4.5.1.2. Toplama (Merkezi) bankacılığı ........................
49
3.4.5.1.3. Posta kutusu sistemi .......................................
49
3.4.5.1.4. Nakit hareketlerinin hızlandırılması .................
50
3.4.5.2. Nakit ödemelerin kontrolü ...............................................
50
3.4.5.2.1. Çek hesabında farktan yararlanma .................
50
3.4.5.2.2. EFT sistemi .....................................................
51
3.4.6. Nakit benzeri varlıkların yönetimi .................................................
52
3.4.6.1. Pazarlanabilir menkul kıymetlerin verimi ve emniyeti........
53
3.4.6.2. Pazarlanabilir menkul kıymetlerin likidite yada
pazarlanabilme derecesi ...................................................
53
3.4.6.3. Pazarlanabilir menkul kıymetlerin vergi durumu ...............
54
3.4.6.4. Pazarlanabilir menkul kıymetlerin riski ..............................
54
3.4.7. Nakit ve nakit benzeri varlıkların en uygun seviyesinin
hesaplanması ..............................................................................
54
3.4.7.1. Baumol modeli ..................................................................
54
3.4.7.2. Miller – orr modeli ............................................................
56
3.4.7.3. Bernak modeli ...................................................................
57
3.5. Alacaklar Kavramı ve Yönetimi .................................................................
58
3.5.1. Alacaklar miktarını etkileyen faktörler...........................................
59
3.5.1.1. Kredili satış hacmi .............................................................
60
x
Sayfa
3.5.1.2. Müşterilerin borç ödeme süresi .........................................
60
3.5.1.3. İşletmenin kredili satış politikası .......................................
60
3.5.1.4. Ürün niteliği .......................................................................
61
3.5.1.5. Konjonktürel durum...........................................................
61
3.5.1.6. İşletmenin bulunduğu yer ve büyüklüğü............................
61
3.5.1.7. Rekabet durumu ...............................................................
62
3.5.1.8. Alacak senetlerinin kullanılma derecesi ............................
62
3.5.2. Alacakların yönetim süreci ...........................................................
63
3.5.2.1. Kredi politikasının oluşturulması .......................................
64
3.5.2.1.1. Kredi vadesinin belirlenmesi .............................
64
3.5.2.1.2. İskonto oranının belirlenmesi ............................
64
3.5.2.1.3. Tahsilat politikasının belirlenmesi .....................
65
3.5.2.2. Müşterinin kredibilitesinin değerlendirilmesi ......................
66
3.5.2.2.1. Müşteri hakkında bilgi edinilmesi.........................
66
3.5.2.2.2. Müşterinin kredi değerliliğinin belirleyen faktörler..
67
3.5.2.3. Müşterilere sunulacak kredi limitlerinin belirlenmesi ...........
68
3.5.2.3.1. Müşteri ile ilgili faktörler .......................................
68
3.5.2.3.2. Kredili satış yapan işletme ile ilgili faktörler..........
69
3.5.3. Alacak tahsilinin kontrolü..............................................................
69
3.5.3.1. Rasyo ile kontrol ve takibi .................................................
69
3.5.3.1.1. Alacak devir hızı oranı.......................................
69
3.5.3.1.2. Alacakların ortalama tahsilat süresi ..................
70
3.5.3.2. Yaş çizelgesi ile takip........................................................
71
3.5.3.3. Şüpheli alacakların tespiti .................................................
71
4. İMALAT İŞLETMELERİNDE İŞLETME SERMAYESİ DÜZEYİNİN
BELİRLENMESİ, YÖNETİM POLİTİKALARI, FAALİYET VE NAKİT
DÖNGÜSÜ DEĞERLENDİRMELERİ ............................................................
73
4.1. İşletme Sermayesi Düzeyi ......................................................................
73
4.1.1. İşletme sermayesi düzeyinin belirlenmesini etkileyen faktörler ....
75
4.1.1.1. İşletmenin büyüklüğü ve nitelikleri .....................................
75
4.1.1.2. Endüstri türü .......................................................................
75
4.1.1.3. Üretim (imalat) döngüsü ve politikası .................................
75
xi
Sayfa
4.1.1.4. Satışlar, satışların hacmi ve konjonktürel dalgalanmalar ..
76
4.1.1.5. Satın alma ve hammedde tedarik koşulları........................
77
4.1.1.6. Enflasyon............................................................................
77
4.1.1.7. İşletmenin faaliyet verimliliği ve kar dağıtımı ....................
77
4.1.1.8. İşletmenin sermaye yapısı ................................................
78
4.2. İşletme Sermayesi Yönetimi Politikaları .................................................
78
4.2.1. Orta düzey işletme sermayesi .......................................................
79
4.2.2. Agresif işletme sermayesi .............................................................
79
4.2.2. Muhafazakar (ihtiyatlı) işletme sermayesi ......................................
79
4.3. Optimal İşletme Sermayesi Miktarının Belirlenmesinin Önemi ...............
80
4.3.1. Optimal işletme sermayesi belirlenmesinin önemi ........................
82
4.3.2. Net işletme sermayesi değişim ve kullanımı .................................
83
4.3.3. Enflasyon dönemlerde işletme sermayesi belirlemesi ...................
85
4.4. Faaliyet Döngüsü ve Nakit Döngüsü Tanımlaması ..................................
88
4.4.1. Nakit akım süresi çizelgesi ...........................................................
89
4.4.2. Faaliyet (ticaret) döngüsü tanımlaması ve ölçülmesi....................
91
4.4.3. Nakit döngüsü tanımlaması ve ölçmesi ........................................
92
4.4.3.1. Nakit dönüşüm sürelerini azaltma ......................................
93
4.5. Nakit Dönüşüm Süresiyle İlgili Yapılan Teorik / Akademik
Değerlendirmeler ......................................................................................
93
5. BİST’DE İŞLEM GÖREN İMALAT SANAYİ İŞLETMELERİNDE İŞLETME
SERMAYESİ YÖNETİMİNİN FİRMA DEĞERİ ÜZERİNE ETKİSİNİN
ANALİZ EDİLMESİ .........................................................................................
97
5.1. Araştırmanın Amacı ................................................................................
97
5.2. Araştırmanın Yöntemi .............................................................................
97
5.3. Kuramsal Çerçeve ...................................................................................
98
5.4. Kapsam ve Sınırlıklar ..............................................................................
98
5.5. Veri Toplama ve Uygulaması ..................................................................
98
5.6. Araştırmanın Bulguları ve Tartışmalar .................................................... 100
5.6.1. Tanımlayıcı istatistikler ................................................................. 100
5.6.2. Regrason analizi ve model bulguları ............................................ 103
6. SONUÇ .......................................................................................................... 107
xii
Sayfa
KAYNAKLAR .................................................................................................... 109
EKLER .............................................................................................................. 113
ÖZGEÇMİŞ......................................................................................................... 121
xv
ÇİZELGELER LİSTESİ
çizelge
Sayfa
Çizelge 5.1. Bütün Firmlara Ait Tanımlayıcı İstatistikler ................................... 100
Çizelge 5.2. Firmaların Finansal Oranlarına İlişkin İstatistik Değerler .............. 100
Çizelge 5.3. Firmaların Korelasyon Matrisleri .................................................. 102
Çizelge 5.4. Firmaların Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları ............................ 104
Çizelge 5.5. Regresyon Analizi Modellerinde Anlamlılık Gösteren Firmalar ..... 104
xvi
ŞEKİLLER LİSTESİ
Şekil
Sayfa
Şekil 2.1. Net İşletme Sermayesi .....................................................................
5
Şekil 3.1. Boumol Modelinde İşletmelerde Nakit Hareketleri ...........................
55
Şekil 3.2. Miller-orr Modelinde İşletmelerde Nakit Hareketleri .........................
56
Şekil 3.3. Brenak Modelinde İşletmelerde Nakit Hareketleri .............................
58
Şekil 3.4. Alacak Miktarını Belirleyen Unsurlar .................................................
62
Şekil 4.1. İmalat İşletmelerinde Nakit Döngüsü ...............................................
88
Şekil 4.2. İmalat İşletmelerinde Nakit Akım Süresi Çizelgesi ...........................
90
xvii
KISALTMALAR
Bu çalışmada kullanılmış kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aşağıda sunulmuştur.
Kısaltmalar
Açıklamalar
AD
Alacaklar Döngüsü
ATS
Alacaklar Tahsil Süresi
BD
Borçlar Döngüsü
BİST
Borsa İstanbul
CO
Cari Oran
FD
Faaliyet Döngüsü
HF
Hisse Fiyatı
KAP
Kamuyu Aydınlatma Platformu
KVYK
Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar
ND
Nakit Döngüsü
NİS
Net İşletme Sermayesi
SD
Stokların Döngüsü
UVYK
Uzun Vadeli Yabancı Kaynaklar
1
1. GİRİŞ
Son yüz yıldan itibaren finansal yönetim başlıca gelişmeler göstermiş ve her geçen
gün daha da gelişmiştir. Farklı alanlarda, kuruluşlarda daha spesifik olarak rolünü
devam etmekttirmektedir. Son yıllarda sanayi şirketleri kitleler halinde üretim
ölçeğini artırmış ve büyük karlar elde etmişlerdir. Bunun için nakit yönetimi ve
işletme sermayesi planlaması işletme yönetiminde etkisini artırmıştır. Bir
işletmenin dönen varlıkları ile kısa vadeli borçları arasındakı fark işletmenin borç
ödeme yeteneğini gösteren önemli göstergelerden biridir. Kısaca net işletme
sermayesi bir işletmenin dışa açılan yüzüdür.
Finans teorisine göre, sermaye yapısı ve çalışma sermayesi yönetimi iki temel
kavram olarak şirketlerin karlılığının artmasına neden olur. İşletme sermayesi risk
ve karlılık üzerine kuruludur ve sonuçta firma değerinde önemlidir. İşletme
sermayesi yönetimi çeşitli şekillerde kullanılabilir. İşletme sermayesinin temel
unsurlarının nakit, alacaklar, stok, satıcılar kalemlerinden oluştuğunu diyebiliriz.
Çoğu araştırmacılar bu unsurlarla ilgili fazla çalışmalar yapmışlar ve işletme
sermayesinin firma karlılığı üzerine etkisini incelemişlerdir.
Özellikle gelişmekte olan ülkelerin yetersiz sermaye birikimine sahip olduğu ve
finansal piyasalarının da son derece sığ ve çeşitlilikten uzak olduğu işletmelerin
faaliyetleri
için
gerekli
finansman
kaynaklarını
ve
borçlanma
vadelerini
belirlemede, karlılıkları ve dolayısıyla da firma değerleri bakımından çok daha
hassas olmaları gerekmektedir. İşletmenin kredi sağlama olanağına, kredi
maliyetine net işletme sermayesinin büyük etkisi olmaktadır. Tüm işletmelerde
olduğu gibi sanayi
işletmelerinde de
bir yandan optimal sermaye yapısı
oluşturmaya çalışılır.
İşletme sermayesi yönetiminde, uygun risk ve karlılık düzeyinde, işletme
faaliyetlerinin kesintisiz devam edebilmesi için gerekli dönen varlık miktarı ve
bunun finansmanına ilişkin kararlar alınmaktadır.
Firma değerleme kitaplarında firma değerini etkileyen önemli değişkenlerden söz
edilmekte bu değişkenlerden biri nakit akımları olarak belirtilmektedir. Bu nakit
akımlarının yönetimi ve yatırımı daha önemlidir çünkü bu varlıkların ve nakitlerin
yönetimi, iyi bir yönetim ve bütçelemeye ihtiyacı vardır. Firma değeri belirlemek
için bir kaç yöntem vardır, örneğin, indirgenmiş nakit akım yöntemi, dönen varlıklar
2
ve kısa vadeli yabanci kaynakları vurgulayan, firma değeri belirlemesinde çok
kullanılan yöntemlerden biridir. İndirgenmiş nakit akım yöntemi aşağıdaki förmülde
gösterilmektedir.
∑
Burada PV firmanın şimdiki değeri; g büyüme oranı ve WACC ağırlıklı ortalama
sermaye maliyeti, ki bu;
(
ç
)
ğ
(
)
FCF serbest nakit akımları, aşağıdaki förmülden hesablanmaktadır;
Bu matematiksel ifadeler, işletme sermayesinin firma değerlemesinde önemli bir
bileşeni olduğunu göstermektedir.
Fonların yönetimi, firmanın ilk hammadde satın alımlarından itibaren, imalat süresi,
stokta tutulan mamuller, borçların ödemesi ve alacakların süresinde geçen
zamanın
yönetimidir.
Bu
süreler
nakit
ve
faaliyet
döngüsü
olarak
adlandırılmaktadır. Ancak bu güne kadar, işletme sermayesi yönetimi ve firma
değeri arasında ilişkinin tam olarak ne olduğunu göremiyoruz.
Bu tez çalışmasında, işletme sermayesi yönetiminin firma değeri üzerine etkisinin
analizi ve BİST’Te işlem gören imalat sektöründe bir uygulama, ortaya konmaya
çalışılacaktır. Gıda sektöründe faaliyet gösteren firmaların alacak, stok ve
borçlarının devir hızları ele alınarak firmaların faaliyet ve nakit döngüsü,10 yıl için
araştırmayı amaçlamaktadır.
3
2. İŞLETMELERDE FİNANSAL YÖNETİMİN AMAÇLARI, FAALİYET ALANLARI
VE İŞLETME SERMAYESİ YÖNETİMİ
Varlıklar ve kaynaklar yönetimi eskiden firmalarda yapılmakta olup önemli bir role
sahiptir. Çok dikkat çeken konulardan biri olan kısa vadeli varlıklar ve kaynaklar
firmaların önemli unsurlarıdır. Kısa vadeli varlıklar ve kaynakların yönetimi dikkatli
bir analiz etme garantisine olanak vermekte ve işletme sermayesi yönetiminin
önemini düşünen yönetim, şirketin risk ve getirisinde önemli bir rol oynamaktadır.
Bundan dolayı, işletme sermayesinin yönetimi firma değerinde de etkisini
göstermektedir.
Finans literatüründe işletme sermayesi yönetimi yeni bir kavram değildir. Genel
olarak akademik araştırmalarda da işletme sermayesi yönetimi üzerinde
çalışılmaktadır.
2.1.
İşletme Sermayesi Yönetimi Tanımı
İşletme sermayesi yönetimi bir firma için yaşamsal önemi taşımaktadır. Hem
dönen varlıklara yapılan yatırım ve hem kısa vadeli yabancı kaynakların yönetimi
olarak belirlenmektedir. İşletme sermayesi firmanın kısa süreli, normal olarak bir
hesap döneminde paraya çevrilebilir ekonomik değerlere yaptığı yatırımı ifade
eder. Diğer bir tanımla kuruluş aşamasını tamamlamış, üretime hazır hale gelmiş
bir işletmenin, üretime başlayabilmesi için gereken hammadde, işçilik, enerji, su,
nakliye, depolama, sigorta, reklam vb. giderlerini karşılaması için para veya
krediye ihtiyacı vardır. İşte üretimin başlatılabilmesi için gereken ve sayılan gider
gruplarına bağlanan para ve krediye işletme sermayesi denilmektedir (Usta, 2011:
139).
İşletmenin kısa vadeli varlıklar ve borçlarının yönetimine işletme sermayesi
yönetimi denilmektedir. İşletme sermayesi yönetimi kararları, satışlar, işletme
maliyetleri ve faiz giderleri üzerinde etkili olmakta, firma karlılığını etkilemektedir.
İşletmenin nakit akımı, nakit akımlarını tahsil edememe riski, kriz dönemide nakit
yaratma kabiliyetini etkilemekte ve bu sonuçta firma riskini de etkilemektedir
(Vander ve Maier, 1985: 3).
İşletmelerin sahip oldukları kısa sürede paraya dönüşme özelliği bulunan
varlıklara, cari aktifler, dönen varlıklar, mütedavil kıymetler gibi isimler de
4
verilmektedir. Bü tür varlıklar aynı zamanda işletme sermayesi, çalışma
sermayesi, dönen sermaye gibi isimlerde almaktadır (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 6).
İşletme faaliyetlerinin devam ettirilmesi için kullanılan ve kısa sürede paraya
çevrilme özelliği bulunan varlıklara işletme sermayesi denilmektedir (Ercan ve
Ban, 2010: 275). Literatürde dönen sermaye ve çalışma sermayesi gibi isimler
olarak da ifade edilen işletme sermayesi çeşitli şekillerde tanımlanmaktadır. Bu
tanımlar genelde aynı olmakla birlikte, farklılıklar konunun ele alınış tarzından
kaynaklanmaktadır. Literatürde denilen tanımlardan başlıcaları şunlar olmaktadır;
işletme sermayesi, bilançonun aktifinde yer alan cari aktiflerin, pasif bölümündeki
kısa vadeli borçlar arasındaki farkı göstermektedir. Başka ifade ile işletme
sermayesi, cari aktiflerin tümüne verilen isimdir. Bu iki tanım arasındaki fark, kısa
vadeli borçların, cari aktiflerden düşülmesi ve ya düşülmemesinden ileri
gelmektedir.
İşletme sermayesi kavramının kapsamında nakit, alacaklar, menkul kıymetler ve
stoklardan oluşan dönen varlıklar ve kısa vadeli borçların tek tek kalemler halinde
yönetimi ile bu ikisini birbirine ve diğer bilanço hesaplarına bağlayan karşılıklı
ilişkilerin yönetimi bulunmaktadır. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere işletme
sermayesi kavramı bir yandan dönen nitelikteki üretim araçlarını, diğer yandan da
bunların karşılanmasında kullanılan kaynakları birlikte kapsamaktadır (Hatipoğlu,
1995: 71).
İşletme sermayesi kavramı, önceleri tarıma dayalı sanayi işletmelerinin hasat
mevsimi ile başlayan ve bir sonraki hasat mevsimine kadar süren para ihtiyaçlarını
ifade etmek için kullanılan bir kavram olmuştur. Sanayinin tarıma dayalı olma
özelliği zamanla değişip, tarım dışı sanayi kolları ortaya çıktığında da yine duran
varlık yatırımı dışında işletmelerin faaliyetlerini sürdürebilmesi için, bir miktar
paranın benzer kalemlere bağlanması gereği devam edince işletme sermayesi
kavramı finans literatüründe ki yerini almıştır (Gönenli, 1988: 401). Ekonomide
rekabetin artması, pek çok firmaların uluslararası piyasalara genişlemesi ve finans
piyasasının gelişmesi konuyu dahada karmaşık hale getirmektedir.
İşletme sermayesinin değişik biçimlerde açıklanması işletme sermayesinin
birbirinden farklı türlerinin olmasından kaynaklanmaktadır. Cari varlıklar anlamında
ele alınan ve sadece dönen varlıkları kapsayan brüt işletme sermayesi kabul
5
edilirken, kısa vadeli borçları aşan kısım net işletme sermayesi olarak
tanımlanmaktadır (Aksoy, 2008: 6).
Varlıkların Toplam Değeri
Borçlar + Özkaynak
Dönen Varlıklar
KVYK
Net İşletme
Sermayesi
UVYK
Duran Varlıklar
Öz Kaynak
Şekil 2.1. Net işletme sermayesi (Ercan ve Ban, 2010: 38)
2.2.
İşletme Sermayesi Yönetiminin Firma İçin Önemi
İşletmeler kendi kurdukları amaçları yerine getirebilmek için ve kararları gerçeğe
kavuşturmaları için işletme sermayesi yönetimine daha fazla önem vermektedirler.
İşletme sermayesinin önemi, işletmenin kısa vadeli borçlarını ödeme gücünün ve
beklenmedik olaylar karşında ortaya çıkabilecek olası giderlerini karşılama
yeteneğinin ölçüsü olmasından kaynaklanır. Likidite esasına göre düzenlenmiş
olan dönen varlıkların düzeyi ve kalitesi şüphesiz işletmenin piyasa değerini
etkilemesi bakımından büyük önem taşır. Firma başarısının artırılmasında önemli
bir paya sahip olan optimal seviyedeki likiditenin oluşturulması, kısa vadeli riskin
azaltılması ve yatırım maliyetlerinin minimize edilmesi iyi bir çalışma sermayesi
yönetimi ile mümkündür.
Bilindiği gibi finansal yönetimin ana işlevlerinden biri kaynakların alternatif
kullanım alanları arasında en etkin biçimde dağıtımıdır. Alternatif kullanım alanları,
işletmelerde, dönen ve sabit varlıklar olarak ikiye ayrılır. Burada bizim üzerinde
duracağımız konu dönen varlıklardır.
6
İşletmelerin varlıklara ve alacaklara bağlayacakları fonların kullanım yerleri
işletmenin özelliklerine göre değişir. Bu varlıkların türü ve miktarı, belirli bir
işletmenin ürettiği mallara, teknik gereklere ve yöneticilerin değer yargılarına göre
değişir. Amaç işletmenin piyasa değerini artırmaktır.
İşletme sermayesi yönetimi firmaların risk ve getiri konusunda önemli rol
oynamakta ve sonuçta firma değerini de etkilenmiş olur. Bu yüzden firmalarda
işletme sermayesi yönetimine daha çok önem verilmektedir. Nakit ve pazarlanabilir
Menkul Kıymetlere yönetimi bir firma için çok önemlidir. Çalışma sermayesi
yönetimine ayrılan süre, dönen varlıklara yapılan yatırım tutarları, iş hacminin
değişmesi ile dönen varlıklara yapılan yatırım tutarının değişmesi, iş hacminin
artmasıyla dönen varlıkların artırılması zorunlu hale gelir. Fakat bu ilişki doğrusal
olmayabilir. Finans yönetimi etkin biçimde yürütülürse; dönen değer artış hızı, iş
hacminin gelişme hızından daha düşük tutulabilir.
Bir firma etkin bir işletme sermaye yönetimine sahipse hissedar değeri artmakta da
başarılıdır diyebiliriz. İşletme sermayesinin finans alanında ve örgüt yönetiminde
önemli bir alanı vardır. İşletme sermayesi yönetimi cari varlıklar ve kısa vadeli
yabancı kaynaklar planlamasıdır. Diğer bir ifadeyle; işletme bir yandan ihtiyacı
duyduğu/duyacağı hazır değerlerle diğer dönen varlıklara tahsisat yaparken bir
yandan da bunların finansmanında kullanacağı kısa vadeli yabancı kaynakların
optimal bileşimini oluşturmaya çalışır. Türk sermaye piyasalarının, gelişmiş
ülkelere oranla yeterince derinleşmemiş olması nedeniyle Türk firmaları göreceli
olarak yüksek oranda likidite bulundurmak zorundadırlar. Bu nedenle, nakit ve
benzeri varlıkların yönetimine daha fazla önem verilmiştir ve işletme sermayesi
yönetimi firmanın değerini ve hissedarların değerini artırmak oldukça önem
kazanmıştır.
İşletmenin tam kapasite çalışması, Üretimin kesintisiz devam etmesi, iş hacminin
genişletilmesi,
zamanında
yükümlülüklerini
ödenmesi,
kolay
karşılayamama
kredi
riskini
alınabilmesi,
azaltması,
olağanüstü
borçların
durumlardan
etkilenilmemesi, Faaliyetlerin karlı ve verimli yürütülmesi açısından işletme
sermayesinin önemi büyüktür (Akgüç, 1998: 202).
İşletmenin kısa vadeli borçlarını ödeme gücünün ve ani ihtiyaçları karşılama
yeteneğinin ölçüsü olmasından doğmaktadır (Kocaimamoğlu, 1985: 303). Bu
7
nedenle işletme sermayesi, ister imalat işletmesi isterse ticari işletme olsun tüm
işletmeler için yaşamsal derecede bir öneme sahiptir.
İmalaat işletmeleri ürettikleri malları satmadan veya satılan malların nakit olarak
tekrar işletmeye dönmesinden önce önemli miktarlarda nakde veya nakit
benzerlerine ihtiyaç duymaktadırlar. Diğer taraftan sabit varlıkları büyük olan
işletmelerin bile sıradan ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli düzeyde işletme
sermayesine sahip olamadıkları zaman, başarısızlığa uğrama ihtimallerinin daha
yüksek olduğu görülmektedir. Yeni kurulan bir işletmenin işletme sermayesinin
yeterli düzeyde bulunması, finans yöneticisinin önemli görevlerinden biri olduğu
gibi, önceden kurulmuş olup faaliyet halindeki bir işletmenin de işletme
sermayesinin yeterliliği ve devir hızı sürekli göz önünde bulundurulmalıdır
(Erdoğan, 1990: 16).
İşletme sermayesi, farklı nedenlere göre finansal yönetimin önemli konulardan
biridir. Finansal yönetimin açısından, önemli bir kavram olmasını sağlayan
nedenler aşağıdaki gibi sıralanmaktadır.
1. İşletme sermayesinin hacmi yönetsel açıdan çok önemli bir konudur. Önem
derecesi faaliyet kollarına göre değişmekle beraber, dönen varlıklar, bir işletmenin
aktif toplamı içerisinde büyük yer tutmaktadır. Gayet genel olarak, tipik sınai
işletmelerde dönen varlıkların toplamı aktifler içerisinde %50'den fazla ağırlık
taşıdığı söylenebilmektedir. Bu oran, toptan ve perakende ticaretle uğraşan
işletmelerde %70‟leri aşmaktadır. Buna karşılık enerji üreten işletmelerde, işletme
sermayesi toplam aktiflerin ancak %10'u dolaylarında bir pay taşımaktadır. Dönen
varlıklara yapılan yatırımın büyüklüğünün yanı sıra bu değerlerin, hızlı bir şekilde,
bir biçimden diğer bir biçime (para-mal-alacak-para) dönüşmesi, finansman
yöneticisinin dikkatini bu konu üzerinde yoğunlaştırmasına yol açmaktadır.
2. İşletmenin satış büyüklüğü ve işletme sermayesi arasında çok yakın ve direkt
bir ilişki bulunmaktadır. Satışlar arttıkça işletmeler stoklarını ve alacaklarını
artırmaya çalışmaktadırlar. Artan satışlar, alacak senetleri düzeyinin yükselmesine
neden olmaktadır. Dolayısıyla işletmeler, işlem ve satış ölçeklerini küçültüp
büyüttüklerinde işletme sermayesi yönetimini etkin bir şekilde ele almalıdırlar.
3. İşletmenin ekonomik durumu hakkındaki bilgiyi en iyi şekilde işletme sermayesi
hesaplamaları ortaya koymaktadır. Özellikle envanter düzeyi, alacaklar ile işletme
8
içi ve dışına akan nakit akımını düzenleyebilen işletmeler iyi çalışan işletmeler
olarak kabul edilmektedir.
4. Küçük işletmeler daha büyük oranda dönen varlık ve kısa vadeli borçlara sahip
olduğundan işletme sermayesi küçük işletmeler için daha çok önem taşımaktadır.
Bu tip işletmelerin yaşamını devam ettirebilmesi etkin bir işletme sermayesi
yönetimine bağlıdır. Küçük işletmeler için sermaye piyasasından ve kredi
kurumlarından uzun
vadeli fon sağlama
olanağı sınırlıdır.
Bu nedenle,
finansmanda daha çok kısa vadeli yabancı kaynaklara yönelmek durumunda
kalmaktadırlar. Finansmanda kısa vadeli borçlardan yararlanma, bu tip işletmelerin
net işletme sermayesini ve likidite durumlarını etkilemektedir.
5. İşletme sermayesi yönetimini likidite yönetimi olarak da düşünmek olanaklıdır.
İşletmenin optimum likidite durumunun korunmasının önemi nedeniyle, işletme
sermayesi
yönetimi
kapsamında,
işletmenin
dönen
varlıklarındaki
likidite
değişikliklerinin izlenmesi mümkün olmaktadır.
2.3.
İşletme Sermayesi Unsurları
İşletme sermayesi kararında, önce firmanın amacı belirtilmelidir. Bu amaçlar
firmanın pazar payı, karı, hisse fiyatını maksimum kılmak olmalıdır. İşletme
varlıklarından dönen varlıklar, işletme sermayesi unsurlarıdır.
İşletmede kullanılan kaynakların tümü, işletme sermayesini ilgilendirmektedir.
Çünkü dönen varlıkların sağlanmasında kısa vadeli kaynaklarla birlikte orta ve
uzun vadeli yabancı kaynaklar ve öz kaynaklardan oluşan uzun süreli kaynaklar da
kullanılmaktadır. İşletme sermayesi varlıklarından oluşan kasa, bankalar, kısa
vadeli alacaklar ve stoklar dönen veya cari varlıklar olarakta adlandırılmaktadır.
Aşağıda işletme sermayesi unsurları ve ifadeleri anlatılmaktadır.
2.3.1. Dönen varlıklar (Cari varlıklar)
Cari varlıklar ve nakit olarak firmanın kasasında bulunan, alacaklar ve stoklar gibi
en fazla bir yıl içerisinde paraya dönüştürebilecek varlıklardan oluşmaktadır.
İşletme yöneticileri açısından dönen varlıkların büyük bir önemi vardır. İşletmelerin
finansal başarıları, aynı düzeydeki iş hacmine daha az kaynak kullanmak yolu ile
ulaşabilmeleri, borçlarını vadesinde ödeyebilmelerinin etkin yönetimine bağlıdır.
9
Likidite esası dikkate alındığında dönen varlıklar, en likit varlık kaleminden daha az
likit varlığa doğru sıralanmaktadır.
Dönen varlıklar grubuna dahil edilecek varlıklar tespit edilirken, varlığın niteliği
kadar, işletmenin özelliği ve işletme yöneticilerinin bu varlıkları kullanış amaçları
da göz önünde tutulmalıdır ve yine kısa sürede atıl duran fonları değerlendirmek
amacı ile satın alınan menkul değerler işletmenin dönen varlıklarına dahil olduğu
halde, işletmelerin faaliyetlerini çeşitlendirmek, başka işletmeleri kontrol altında
tutmak, diğer işletmelerle iyi iş ilişkileri kurmak ve uzun süreli gelir sağlamak amacı
ile elde ettiği finansal varlıklar, bilançonun duran varlıklar bölümünde iştirakler
olarak gösterilmektedir (Akgüç, 1998: 255).
2.3.2. Cari borçlar ve yükümlülükler
Kısa vadeli yabancı kaynaklar ve ya cari borçlar bir yıl veya daha az süreli
borçlardan oluşan ve dönen varlıklar yolu ile ödenen borçlara denilmektedir.
İşletme sermayesi duran varlıkların edinilmesini ve bunların çalışmasını sağlayan
parasal bir enerji kaynağıdır. Kısa vadeli yabancı kaynaklar bilanço analizlerinde
üzerinde özenle durulan bir bölümdür. Bir firmanın cari borçlar ve yükümlülükleri,
kısa vadeli yabancı kaynaklar, ödenebilir borçlar, tahakkuk edilen yükümlülükler ve
diğer borçlar ( finansal borçlar, ticari borçlar, ilişki taraflara borçlar, diğer borçlar,
alınan avanslar, ödenecek vergi ve diğer yükümlülükler, borç ve gider karşılıkları,
gelecek aylara ait gelir ve gider tahakkukları, diğer kısa vadeli yabancı kaynaklar)'
dan oluşturulmaktadır (Karapınar ve Zaif, 2012: 36).
Muhasebe biliminde bazen cari borçlar bir işletmede tum borçlar olarak da
tanımlanmaktadır.
Bilanço
tablosunun
pasif
bölümü
kaynaklardan
oluşur.
Kaynakların ilk grubu ise yabancı kaynaklardır. Bu sıralama, kaynakların geri talep
edilme ilkesine göre sıralanmasının doğal bir sonucudur. Bu düşüncenin devamı
olarak da yabancı kaynakların ilk sırasını kısa vadeli yabancı kaynaklar
almaktadır. Sanayi işletmelerinde duran varlık dönen varlıklara göre daha yüksek
olmaktadır.
10
2.4.
İşletme Sermayesi Özellikleri
İşletme sermayesi unsurlarını sabit varlıklarla karşılaştırdığımızda bazı açılardan
farklı
olmaktadır.
Bu
farklılıklar
işletme
sermayesi
özellikleri
olarak
tanımlanmaktadır. Bir işletme ile ilgili olarak varlıkların değerlendirilmesi farklı
çevrelerce farklı biçimde yorumlanmaktadır. Kısa vadeli ve uzun vadeli kredi
verenlerin şirkete bakış açıları farklı olmaktadır.
Yukarıda değinildiği üzere işletme sermayesi ile diğer varlıklar arasında bazı
açılardan farklılıklar vardır. İşletme sermayesinin bölünebilir özelliği, işletme
sermayesi unsurlarının kısa vadeli olması, işletme sermayesi unsurlarının
değişmeleri ani olmayan ve birlikte meydana gelmeyen faaliyetlere bağlı olması ve
işletme sermayesi unsurlarının birbirleriyle sürekli ilişkisi olması, ve dönüşüm
halinde olmasıdır. İşletme sermayesi kararları kısa zamanda revize edilebilir,
(http://www.reitix.com).
İşletme sermayesi unsurları bölünebilir özelliğe sahiptir. Sabit varlıklar bütünlük va
bölünmezlik gösterir. Halbuki işletme sermayesi unsurları bölünebilir niteliğine
sahip olmaktadır. İşletme sermayesine yapılan yatırımların, işletmenin risk
derecesi üzerine etkisi sınırlıdır. Buna karşılık duran varlıklara yapılan yatırımlar
işletmenin risk derecisini önemli ölcüde değiştirmektedir.
İşletme yöneticileri ile kısa vadeli kredi veren kuruluşlar daha fazla likidite
derecesine dikkat etmektedirler. Likidite derecesi işletme sermayesi ile yakından
ilgili olduğu için bu grupların ilgisi doğal olarak işletme sermayesi üzerine
yoğunlaşmaktadır (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 16).
2.4.1. İşletme sermayesi unsurlarının kısa vadeli ve likit olması
İşletme sermayesini en belirgin özelliği kısa vadeli olmasıdır. İşletme sermayesinin
unsurları olarak kabul edilen işletme varlıkları, bir yıl içerisinde paraya
dönüşebilme yeteneğine sahip varlıklardır. İşletme sermayesi sabit sermayeye
göre daha likitdir. Nakite ihtiyaç olduğu zaman, işletme sermayesi kısa bir süre
içinde ve çok kaybı olmadan nakite dönüştürülebilmektedir.
İşletme sermayesi, kısa zamanda nakite dönüşmekte ve dönen varlıkları elde
etmek için kullanılmaktadır. İşletme sermayesi süresi, üretim sürecinin uzunluğu,
11
satış ve ödeme makbuzunun bekleme döneminde geçen zamana bağlıdır. Nakit
ile başlayan dönüşüm tekrar nakit ile bitmektedir. Nakit ihtiyacı olan bir işletme
satışlarını hızlandırarak alacaklarının tahsil süresini azaltmakla nakit ihtiyacını
karşılamaktadır. İşletme sermayesinin bu özelliği nedeniyle işletme sermayesi
büyük miktarda olan işletmeler kendilerini daha güvenli his etmektedirler. Nakit
hammaddeye, hammadde işlenerek mamule, mamuller satılması ile alacaklara,
alacaklar da tekrar nakde dönüşmektedirler. İşletmelerin hangi sektörde faaliyet
ederlerse
fark
etmez,
işletme
sermayesi
dönüşümü
bir
yıl
içerisinde
gerçekleşmektedir. Bu döüşüm bir kez veya daha fazla olmaktadır.
İşletmelerin özelliklerine göre işletme sermayesi unsurları artıp azalmaktadır. Bir
imalat işletmesinde hammadde tedarik edilmekte, yardımcı madde ve işletme
malzemeleri alınıp üretime başlanılmakta ya doğrudan mamül elde edilmekte ya
da yarı mamül üretilip yeni malzameler katılarak işlendikten sonra mamüle
dönüşmekte, mamüller vadeli satılarak alacaklar oluşturulmakta ve daha sonra
tahsil edilmekte olup ve işletme sermayesi dönüşümü tamamlanmaktadır.
İşletmelerin, faaliyet konusu itibariyle farklılık gösteren, faaliyetlerinin devri bir
yıldan daha uzun süreyi kapsayan işletmelerde, stoklar, alacaklar gibi işletme
sermayesi unsurları, bir yıldan daha uzun bir sürede nakde dönüştürülmüş olsalar
da, işletme sermayesi olarak kabul edilmektedirler (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 17).
2.4.2. İşletme sermayesi değişim bir unsuru olması
İşletme sermayesi unsurlarının diğer bir özelliği, üç temel faaliyet olan, üretim,
satış, tahsilatın birbirlerini tamamlayacak şekilde ard arda ve eşit miktarlarla
meydana gelmemelerinden doğan bir yaşam süresine sahip olmaları olmaktadır
(Nalçacı, 1986: 5). Bu faaliyetler işletme var oldukça süreklilik gösteren ve
önceden planlanan faaliyetlerdir. Bunun yanında işletmelerde bu ana faaliyetler
aynı zaman dilimi içerisinde gerçekleşmezler.
Üretim, satış, tahsilat, bu üç ana faaliyet aynı anda yerine getirilmiş olsa işletme
sermayesi yönetiminin önemi olmayacaktır. İşletme üretmiş olduğu mamullerini
hemen
satma
imkanına
sahip
olduğunda
stok
bulundurma
zorunluluğu
olmayacağından stok yönetimi ortadan kalkacaktır. Aynı şekilde satışlarını peşin
olarak yürütme politikasını benimsemiş bir işletmede, müşteriler satın aldıkları
12
malların bedellerini hemen ödeyeceklerinden alacak unsuruna sahip olunmasına
gerek kalmayacak ve alacak yönetimi olmayacaktır (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 19).
Bu unsurlardaki değişmeler işletmeler için birlikte meydana gelmeyen ve önceden
planlanlanmış biçimde gerçekleştiklerinden ani olmayan faaliyetlerin sonucunda
görülmektedir. İşletme sermayesi unsurları ile üretim, satış ve tahsilat faaliyetleri
arasındaki karşılıklı etkileşim işletme sermayesi yönetimini daha fazla karmaşık
hale getirecektir.
İşletme sermayesi ihtiyacı surekli hissedilir olmasına rağmen onun gereksinim
dalgalanması sabit sermayeye göre daha geniştır. İşletme sermayesi ihtiyacı
üretim seviyesine göre doğrudan doğruya değişmektedir. Bu değişmeler, alış ve
satış
politikası,
fiyat
seviyesi
ve
talep
düzeyi
değişmelerinden
dolayı
değişmektedir.
2.4.3. İşletme sermayesi unsurlarının birbirleriyle sürekli etkileşim ve
dönüşüm halinde olma özelliği
İşletme sermayesinin, diğer bir özelliği dönen varlıklar kalemlerinin birbiri ile
dönüşüm içerisinde olmasıdır. İşletme sermayesi sürekli nakite dönüştüğünden
tekrar işletme sermayesine dönüşmektedir. Bir işletmede bu dönüşüm sürecinde
sürekli devamlılık görülmektedir. Bu süreç varlıklarını satın almak için kullanılan
nakit ve malların üretildiği ve satıldığı süreçlerdir. Satın alınan bu varlıklar nakite
dönüştürülmekte ve böylece dairesel bir yolda hareket edilmektedir. İmalat
şirketlerinde kasada belli miktar parayla işe başlayan, hammadde ve diğer
malzameler satın alınır böylece stoklarda bir artış meydana gelir daha sonra
üretim sürecinde mal tamamlandıktan sonra, stoklar elde edilir. Stoklar nakit ve
kredi olarak satılır böylece tekrar alacak ve nakit hesabına dönüşür. Bu süreçte
işletme
sermayesinde,
nakit,
stoklar,
alacaklar,
nakit
şeklinde
dönüşüm
yapılmaktadır. Böylece bir unsur diğerine dönüşerek devrini tamamlamaktadır. Bu
nedenle işletme sermayesi dönen sermaye olarakda adlandırılmaktadır. Bu
karşılıklı ilişki işletme sermayesi unsurlarının birbirini etkilemesine neden
olacağından birinin etkin kullanımı diğerinin de etkin kullanılması yönünden
yöneticiyi etkileyecektir.
13
İşletme sermayesi unsurları ile işletmenin diğer varlıkları dıştan ilişkilidirler. İşletme
sermayesinin artmasına ve azalmasına neden olan olaylar işletme sermayesi
dışında kalan varlıklarla ilişkilerden kaynaklanmaktadır. Bu ilişkiler dış ilişkiler
olarak tanımlanıp kantitatif ilişkileri göstermektedirler. Peşin para ile stok alınması
nedeniyle nakdin azalıp stokların artması kalitatif bir ilişki olmaktadır. İşletme
sermayesi tutarında herhangi bir değişme olmamakla beraber sadece bir iç ilişki
söz konusudur. Öte yandan, özsermayenin azalması gibi bir işlem net işletme
sermayesinin seviyesini azaltabilmektedir. Buradaki azalış işletme sermayesini
doğrudan ilgilendirmeyen bir işlemden doğmuş olabilmektedir. İşletmenin zarar
etmesi nedeniyle özsermaye azalışı olacağından net işletme sermayesi azalışı,
işletme sermayesi ile diğer unsurlar arasındaki dıştan ve kantitatif bir ilişkiyi
göstermektedir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 18).
Uzun vadeli varlık va kaynakların işletme sermayesi unsurları ile ilişkisi dış ilişkiler
olarak tanımlanmaktadır. İşletme sermayesi kararları kısa zamanda, bir kaç aylık
bir dönemde revize edilebilir, düzeltilebilir olmasına rağmen, sabit varlıklara
yapılan yatırımlarda aynı esneklik yoktur.
2.4.4. İşletme sermayesinin düzenli ve risksiz bir unsur ve özel bir muhasebe
sistemine ihtiyacı olmama özelliği
Dönen varlıklara yatırım kısa vadeli olması açısından daha az risklidir. Duran
varlıklara yatırılan fonlar uzun süreli, kilitli olmakta ve kolayca paraya
dönüştürülememektedir. Makine gibi duran varlıkların teknolojik yeniliklere maruz
kalma riski vardır. Bunun için duran varlıklara yatırım dönen varlıklara göre
nisbeten daha riskli olmaktadır. İşletme sermayesi sadece fiziksel risk sermayesini
içerir ve buda çok sınırlıdır. İşletme sermayesi daha az ölçüde finansal ve
ekonomik risk içerir, çünkü ürünün fiyat değişimleri genellikle daha az şiddetlidir.
Ayrıca işletme sermayesi tekrar ve tekrar nakite dönüştürülür. Bu nedenle
teknolojik değişmelerden doğan riskleri içermemektedir (www.answers.com).
İşletme sermayesi kısa vadeli varlık olduğu için ve sadece bir yıl sürdüğü için özel
muhasebe sisteminin benimsenmesine gerek kalmamaktadır. Sabit sermaye uzun
vadeli varlıklara yatırıldığı için çeşitli amortisman tahmin sisteminin benimsenmesi
gerekli olmaktadır. Öte yandan işletme sermayesi sadece bir yıl süren kısa vadeli
14
aktiflerde değerlendirilmektedir. Dolayısıyla, işletme sermayesi için özel bir
muhasebe sistemi benimsemesine gerek olmamaktadır (startupbizhub.com).
İşletme sermayesi kısa vadeli olmasına rağmen her zaman ve sonsuza kadar
işletme için gereklidir. Daha öncede belirtildiği gibi işletme sermayesi işletmenin
verimli şekilde faaliyetlerinin devam edebilmesi için gerekli bir unsurdur.
Dolayısıyla uzun üretim süreci devam ettikce sürekli bir işletme sermayesine
ihtiyaç kalacaktır. Sürekli ihtiyac duyulan bu işletme sermayesine kalıcı ve ya
düzenli işletme sermayesi denilmektedir.
2.5.
İşletme Sermayesinin Çeşitleri
Önceden İşletme sermayesi çeşitleri sürekli, değişken ve olağanüstü olarak üçe
ayrılmaktaydı, daha sonra brüt ve net çeşitleri de bilanço açısınnan işletme
sermayesi çeşitleri olarak tanımlanmaktadır. İşletme sermayesinin belirtilmesi
konusunda da birbirinden farklı tanımlar kullanılmaktadır. Tanımlar aynı işletme
sermayesini belirtmekten çok, farklı özellikleri taşıyan işletme sermayesini
açıklamak için yapılmaktadır. Faaliyetlerini sürdürmek amacıyla işletmelerin
harcamalarda bulunmaları gerekmektedir. Her işletmede gerekli fon miktarı
değiştiği gibi, değişik zamanlarda aynı işletmenin fon ihtiyaçlarında da farklılıklar
olabilmektedir. Bunun yanında, işletmeler faaliyetlerinin aksamaması amacıyla
sürekli işletme sermayesine ihtiyaç duymaktadırlar. İşletme sermayesi farklı türlere
göre sınıflandırılmaktadır. Bu sınıflandırma aşağıdaki şekildedir :
1. İşletme sermayesi bilanço açışından çeşitleri
2. İşletme sermayesi faaliyet döngüsü açışından çeşitleri
2.5.1. İşletme sermayesi bilanço açısından çeşitleri
İşletme sermayesi bilanço açısından, bilançoda varlıklar ve borçlarda yer alan
kısmı ifade etmektedir. Bilanço açısından işletme sermayesi ikiye ayrılmakta, ve
birbirleriylr tek farkı sadece kısa vadeli yabanci kaynakların çıkarılmasındadır.
Bilanço açısından işletme sermayesi çeşitleri aşağıdaki başlıklarda daha detaylı
anlatılmaktadır.
15
2.5.1.1. Brüt işletme sermayesi
Brüt işletme sermayesi dönen varlıkları ifade etmektedir. Cari varlıklar, dönen
varlıklar, mütedavil kıymetler, işletme sermayesi olarak belirtilmek istenildiğinde
brüt işletme sermayesi kastedilmektedir. Yani bir faaliyet dönemi içinde paraya
çevrilmesi, kullanılması veya tüketilmesi mümkün olan varlıklar toplamını
belirtmektedir (Akdoğan, 2010: 343). Brüt işletme sermayesi kavramı ile cari
aktiflere (varlıklara) yapılan yatırım toplamını ifade etmektedir. Bu varlıklar, nakit,
vadesiz ve kısa vadeli mevduat, menkul değerler, kredili satışlardan doğan
alacaklar ve stoklar olarak ayrılmaktadır. Brüt işletme sermayesi kavramı cari
varlıkların yönetimine ilişkin konuların, dolayısıyla sorumlulukların sınırı belirleme
açısından önem taşımaktadır (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 20).
Dönen varlıkların dönüşümünün tam olarak ne zaman gerçekleşeceğini tespit
etmek zor olmaktadır. Bu problemin nedeni olan yükümlülükler, zaman içerisinde
ortaya çıkmaktadırlar ve dönen varlıkların gerçekleşmesini beklememektedirler. Bu
uyumsuzluk yada boşluk işletme sermayesi finansmanı düzenlenmesi ihtiyacını
ortaya çıkarmaktadır (www.efinancemanagement.com).
2.5.1.2. Net işletme sermayesi
Net işletme sermayesi kavramı, cari aktiflerin cari pasifleri aşan bölümü olarak
tanımlanmaktadır. Net işletme sermayesi dönen varlıkların kısa vadeli yabancı
kaynakların çıkarılmasından elde edilmektedir. Veya diğer bi ifade ile devamlı
sermayeden duran varlıkların çıkarılmasıyla da hesaplanabilmektedir.
Net işletme sermayesi, işletmenin dönen varlıkları ile kısa vadeli borçları
arasındaki fark, başka bir deyişle dönen varlıkların uzun süreli kaynaklarla finanse
edilmiş bölümüdür (Akgüç, 1998: 202).
Net işletme sermayesi, sürekli sermayenin (özsermaye + uzun vadeli yabancı
kaynaklar) duran varlıklara yapılan yatırımından arta kalan kısımdır. Bu yönü ile
işletme
sermayesinin
uzun
vadeli
kaynaklarla
finanse
edilen
kısmını
göstermektedir. Net işletme sermayesi hesaplanırken bilançoda yer alan dönen
varlıklar ve kısa vadeli yabancı kaynaklar toplamı esas alınır. Ancak kısa vadeli
yabanci kaynaklar toplamına bu bölümde yer alan borç ve gider karşılıkları hesap
16
grubu fon hareketine neden olmamaları nedeniyle dahil edilemez (Karapınar ve
zaif, 2012: 113).
Net işletme sermayesi aşağıdaki bölümlere ayrılmaktadır (Aksoy ve Yalçıner,
2008: 21).

Temel net işletme sermayesi, işletme faaliyetleri için dönen varlıkların
gerekli seviyeleriyle, kısa vadeli borçların uygun kabul edilebilecek
seviyeleri arasındaki farktan oluşmaktadır. Bu tür işletme sermayesi, iş
hacminde azalma olmadığı, çalışma şartları değişmediği sürece seviyesini
korumaktadır.

Geçici net işletme sermayesi, cari varlık ve kısa vadeli borçların işletme için
uygun ve gerekli olmayan seviyeleri ile uzun vadeli aktif ve pasif unsurların
bir yıl içinde işlem görecek varlıklara dönüşen kısımlarından oluşmaktadır.
2.5.2. Faaliyet döngüsü bakışından işletme sermayesi çeşitleri
Faaliyet
döngüsü
açısından
işletme
sermayesi
türleri
aşağıdaki
gibi
açıklanmaktadır :
 Sürekli ve ya sabit işletme sermayesi
 Değişken ve ya geçici işletme sermayesi
2.5.2.1. Sürekli veya sabit işletme sermayesi
İşletmelerin, esas, normal ve devamlı işletme sermayesi olarak kullandıkları
işletme sermayesidir. Sürekli işletme sermayesi, bir işletmede faaliyet döneminin
en durgun devresinde dahi faaliyetlerin yürütülebileceği minimum cari aktif toplamı
anlamına gelmektedir. İşletmelerin ürettikleri mallara hemen müşteri bulup
satamayacaği için veya kredili satacağı için, işletme faaliyet giderlerini (Ücret, ve
Diğer giderler) ödemek için yeterli seviyede para bulundurması gerecektir.
İşletmenin bulunduracağı sürekli işletme sermayesi minimumu ifade ettiğinden
sabit niteliktedir. İşletmenin ekonomik hayattan çekilmesine kadar sürekli işletme
sermayesi işletmede mevcut olmasını istemektedirler.
İşletmelerin sürekli işletme sermayeleri nakitle birlikte kısa vadeli menkul
kıymetler, alacaklar, ve stoklardan oluşur. Belki işletme, bu kalemlerin hepsinin
17
yeterli seviyede tutulması için belli bir tutarın altına düşmeyeceğini hesap ederse
işte bu meblağ işletmenin sürekli işletme sermayesidir (Erdoğan, 1990: 71).
İşletme faaliyetleri genişledikçe sürekli işletme sermayesi tutarı da artacaktır. Para
ile başlayan ve para ile son bulan faaliyetlerin dönüşümü sırasında araya başka
unsurlar girmektedir. İşletmelerde stok ve alacak kalemlerinin, atıl fonlarının
değerlendirilmesi
için
pazarlanabilir
menkul
kıymetlerin
bulundurulması
gerekmektedir. Satış ve üretimin belli bir düzeye ulaştığı dönemde, aydan aya ya
da haftadan haftaya satış ve üretim birbirine yakın düzeylerde ise işletme
sermayesi yatırımı devamlı ve belli bir tutarla bu normal dönemlerin rakamı olarak
karşıma çıkacaktır. İşte işletme sermayesinin bu türde devamlılık gösteren kısmına
sürekli işletme sermayesi denilmektedir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 21).
Yılın her mevsiminde gerekli olan sürekli işletme sermayesi, dağıtılmayan
karlardan, hisse senedi veya tahvil ihracından veya diğer yatırım kazançlarından
finanse edilebilir (Erdoğan, 1990: 71).
Dönen ve duran varlıklar ile işletmenin nasıl ilgilenmesi tamamen birbirinden
farklıdır. Duran varlıklar ile finansman ihtiyacını belirleme basitçe bir varlığın
maaliyetidir. Bunun aynısını dönen varlıklar için soyleyemeyiz, çünkü dönen
varlıkların değeri surekli değişmektedir ve doğru bir zamanda ve her hangi bir
noktada bu değeri tahmin etmek zordur. Olayın karmaşıklığını basitleştirmek için
geçmiş trent ve tecrübeye dayanarak işletme sermayesi seviyesini bulabiliriz.
Düzenli işletme sermayesi, işletmenin normal ve düzgün akan işletme sermayesi
döngüsü için, işletmenin normal faaliyetler içinde gerekli kalıcı çalışma
sermayesidir. Rezerv işletme sermayesi, düzenli işletme sermayesine ek olarak
çalışma sermayesidir. Bu beklenmedik durumlarda işletmede doğabilecek riskler
için tutulmaktadır.
2.5.2.2. Değişken veya geçici işletme sermayesi
Geçici işletme sermayesi, sürekli işletme sermayesine kıyasla, işletmelerin faaliyet
süreçinde zaman içerisinde, işletme sermayesi ihtiyacları artar ve işletmenin
faaliyetleri yoğunlaşarak işletme sermayesi ihtiyacı dahada artmaya istekli
olacaktır. İşletme sermayesi ihtiyacını etkileyen çeşitli faktörler dışında, işletme
sermayesi ihtiyacı özellikle yılın belli dönemlerinde diğer zamanlara oranla daha
18
az veya daha çok olabilmektedir. Burda konu olan işletme sermayesi ihtiyacı,
sürekli işletme sermayesinden farklı olarak geçici veya değişken işletme
sermayesi olarak tanımlanmaktadır.
İşletme sermayesine bağlanan para, işletmelerin pazar payı veri olarak alınacak
olursa, büyüyen pazar karşısında satışlardaki artışa bağlı olarak zaman içerisinde
artacaktır. İşletme sermayesine bağlanan paranın artmasında parasal büyümelerin
de büyük etkisi olmaktadır (Gönenli, 1998: 402).
İşletmelerin mevsimsel ve devresel dalgalanmalar neticesi sürekli işletme
sermayesinden ayrı olarak ihtiyaç duydukları işletme sermayesi çeşidine geçici ve
değişken işletme sermayesi denilmektedir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 12).
Geçici olarak veya aralıklarla ihtiyaç duyulan değişken işletme sermayesi;
Mevsimsel, ve devresel işletme sermayesi olmak üzere ikiye ayrılır (Erdoğan,
1990: 72).
2.5.2.2.1. Mevsimsel işletme sermayesi
İşletmelerin farkı yılların ve farklı mevsimlerdeki dalgalanan işletme sermayesi
olarak tanımlanan mevsimlik işletme sermayesi, isimlendirmektedir. İşletmelerin, iş
hacmleri ve faaliyetleri mevsimlik ve periyodik olarak değişmektedir. Mevsimlik
işletme sermayesi iş hacminin arttığı mevsimlerde, talepleri karşılamak için ihtiyaç
duyulan sürekli işletme sermayesinin ötesindeki kullanan işletme sermayesi olarak
belirlenmektedir.
Mevsimlik işletme sermayesi, sürekli işletme sermayesi seviyesinin üstünde olarak
bulundurulması gereken tutardır. Mevsimlik işletme sermayesi, farklı mevsimlerde
firma karşılaştığı için kısa vadeli kaynaklardan sağlanmaktadır. Bunun nedeni ölü
mevsimlerde oluşan nakit fazlasının atıl kalmasını önlemek için yapılmaktadır.
Mevsimlik dalgalanmalarla satışların daraldığı, nakdin arttığı dönemlerde nakit
fazlaları
değişik
şekillerde
değerlendirilebilmektedir.
Borç
ödemelerinde
kullanılmaması halinde bir sonraki satışların hızlanacağı mevsimdeki ihtiyaçlarda
kullanılmak üzere muhafaza edilecektir. Bu yol tercih edildiğinde işletme
sermayesinin seviyesi aynı kalacak, sadece yapısı değişecektir. Atıl tutmanın
maliyetlerinden kurtulmak amacıyla fazla nakitler, gelir sağlayan kısa sürede
19
paraya çevrilebilir, pazarlanma kabiliyeti bulunan menkul kıymetlere yatırılarak
değerlendirilebilmektedir. Satışların hızlandığı dönemde tekrar diğer unsurlara
dönüşerek kullanılabilmektedir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 22).
2.5.2.2.2. Devresel işletme sermayesi
Devresel işletme sermayesi, hep değişmekte olup ve kısa sürelerde işletmenin
paraya ihtiyac duyacağini göstermektedir. Değişken işletme sermayesi bir kısım
devresel dalgalanmalar nedeniyle oluşmaktadır. İşletmeler iş hacminin genişlediği
dönemlerde sürekli işletme sermayesine ilave olarak iş hacmini genişletmek
amacıyla ilave işletme sermayesi temin ederler.
Devresel olarak işletme sermayesinin tutarının tahmini mümkün olmayacağına
göre bu nitelikteki işletme sermayesi ihtiyacını finanse etmek için işletmelerin
başvurabileceği kaynakların önceden hazır edilmeleri gerekmektedir. Aniden
ortaya çıkan işletme sermayesi ihtiyacını karşılamak amacıyla finansörlerle
anlaşma yapılması ve her an fon kullanımının hazır edilmesi için finans
kurumlarıyla ilişkilerin yoğunlaştırılması pek çok işletme tarafından uygulanan bir
yöntem olarak görünmektedir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 23).
Değişken işletme sermayesinden doğan devresel işletme sermayesi, kısa vadeli
finansal kaynaklarla finanse edilmektedir. Eğer bu tutar uzun vadeli finansman
kaynaklardan finanse edilirse işletme masraflarla karşılaşacak ve sürekli kar payı
ödemeler gerçekleşecektir.
2.5.2.2.3. Olağanüstü işletme sermayesi
İşletmelerde olağanüstü durumlar, beklenmeyen olayların etkileri altındadır.
olağanüstü işletme sermayesi, işletmelerin, yangın, grev, deprem, sel baskısı gibi
olaylar karşısında, bulundurdukları işletme sermayesine verilen isim olarak
tanımlanmaktadır. İşletmeler, olağanüstü durumlarda karşılaştıkları güçlükleri
kısmen gidermek amacıyla olağanüstü işletme sermayesi, bulundurmaktadırlar.
Olağanüstü şartların önceden tahmini yapılamadığından ihtiyaç duyulacak
olağanüstü işletme sermayesi tutarı da önceden tahmin edilememektedir. Bu
durumda karşılaşılabilecek risklerin kısmen önlenebilmesi için işletme karlarının
20
fazla olduğu dönemlerde bir kısım karlar ihtiyat olarak alıkonulmalıdır (Erdoğan,
1990: 72).
Olağanüstü durumlar genellikle faaliyetleri aksatmakta, etkinliği azaltmakta
olduğundan
olağanüstü
işletme
sermayesini
gerektirmektedir.
Bazen
de
olağanüstü durumlar faaliyetlerin daralmasına neden olarak, kullanılmayan
varlıkları ortaya çıkarmakta ve atıl işletme sermayesi yaratabilmektedir (Aydın,
2011: 135).
2.6. Sanayi İşletmelerinde İşletme Sermayesi Finansmanı (kaynakları)
Öncede söylediğimiz gibi finans yöneticilerin temel görevlerinden biri firmanın
ihtiyaç duyacakları fonları bilanço pasifinde görüldüğü gibi işletme dışında yabanci
kaynaklarla veya işletme içi kaynaklarından sağlamasıdır. İşletme sermayesi
unsurlarının sadece kısa vadeli kaynaklara finanslaması değil belki bu durum
finanslama politikasına göre düzenlenmektedir. Karlılık, risk, ve likidite durumu
birlikte
ele
alınarak,daha
sonra
işletme
sermayesi
oluşturan
varlıkların
finanslaması yapılır. İşletme sermayesini oluşturan bu varlıklar hem iç hem dış
kaynaklardan sağlana bilmektedir. İşletme sermayesi üzün vadeli finanslama
politikasi ile birbrine bağlıdır, çünkü uzun vadeli kredi aldığında faiz ödemelerini
işletme sermayesinden ödeyecek, bunun için işletme sermayesi sadece kısa
vadeli kaynaklara ilişki değil belki uzun vadeli kaynaklarlada ilişkisi vardır.
İşletme sermayesinin finansmanı işletmenin toplam finans politikasının bir
parçasıdır. Bu nedenle, uzun vadeli finanslama politikası ile iç içedir. Çünkü uzun
vadeli kredilerin vadesi gelen taksitleri ile faiz ödemeleri kısa vadeli kaynaklar
arasına katılarak, işletme sermayesi yönetiminin içine girmiş olurlar (Aksoy, 2008:
29).
2.6.1. İşletme sermayesinin dış kaynaklardan karşılanması
İşletmeler, gelişmiş ekonomilerde bile, yalnızca ortakların yarattığı sermaye ve
dağıtılmayan karlardan oluşan özkaynaklarla hızlı bir büyümeyi çoğu kez
başaramamaktadırlar. Bu durumda işletme sermayesi, işletme dışındaki kişi ya da
21
kuruluşlardan faiz karşılığında belli bir süre kullanıp geri ödemek üzere alınan
fonlardan finanse edilebilir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 29).
Uzun vadeli kaynaklar, firmanın yararlanabileceği sermaye piyasasının hacmine
göre değişik özellik ve çeşitlere sahiptir. İşletme sermayesinin finansmanında
işletme dışı kaynaklar, kısa vadeli finansal kaynaklar ve uzun vadeli finansal
kaynaklar olarak ikiye ayrılmaktadır. Bu iki işletme dışı finansman kaynağının
kullanılması işletmeleri, maliyet ve risklerle karşı karşıya bırakmaktadır. İşletme
sermayesi kısa vadeli ve uzun vadeli finansal kaynakları aşağıda gibi
açıklanmaktadır.
2.6.1.1. Kısa vadeli finansal kaynaklardan karşılanması
Kısa vadeli finansal kaynaklar, işletmenin normal faaliyet dönemi içerisinde vadesi
gelen borçlarından oluşmaktadır. Kısa vadeli finansal kaynaklar genellikle dönen
varlıkların özellikle de alacak ve stokların finansmanında kullanılmaktadır.
Aşağıda kısa vadeli işletme sermayesi için beş yaygın kaynak sıralanmaktadır
(www.entrepreneur.com).
 Özkaynak; Yeni kurulan işletmelerde henüz karlı hale gelmemiş bir
işletmede, işletme sermayesi ihtiyaçlarını özkaynak’dan bu fonları temin
edebilmektedir.
 Ticari Alacaklar; İşletmenn ticari alacakları olan firmalarla iyi bir ilişkisi varsa,
onlardan kısa vadeli fon sağlamak için onlardan yardım alabilir. Siparişlerini
daha erken teslim ederek ve müşteri memnuniyeti kazanarak hiç bir problem
olmadan, işletme fon sağlayabilmektedir.
 Faktoring; Faktoring şirketleri, işletmenin alacak haklarını satın alarak başka
bir kısa vadeli fon bulma yolu olmaktadır. Bu yol banka yoluyla finanslamaya
göre daha maliyetlidir ama sık sık yeni işletmeler tarafından kullanılmaktadır.
 Kredi Tüneli (Hattı veya yolu); Yeni kurulan işletmeler için kredi tüneli
bankalar tarafından verilmemektedir. Kredi tüneli ortaya çıkan kısa vadeli fon
ihtiyaçları için işletmeye verilmektedir.
 Kısa Vadeli Borç; yeni kurulan işletmeler bankalar tarafından kredi almak için
uygun görünmediğinde, işletme, geçici işletme sermayesi ihtiyaclarını bir
yıldan az bir defalık kısa vadeli kredi almayı başarabilmektedir.
22
2.6.1.2. Uzun vadeli yabanci kaynaklardan karşılanması
Net işletme sermayesinde artış ve kısa vadeli borçlrı ödemek için uzun vadeli
yabanci kaynaklara ihtiyac vardır. Uzun vadeli yabanci kaynaklar, işletmenin
vadeleri bir yıldan daha fazla olan borçlarından oluşmaktadır. Uzun vadeli finansal
kaynaklar; yatırımların finansmanı, net işletme sermayesinde artış sağlama ve
kısa vadeli borçları karşılama için başvurulan kaynaklardır. Bu nedenle büyük
önem taşımaktadırlar (Akdoğan ve Tenker, 2010: 145).
2.6.2. İşletme sermayesinin iç kaynaklardan karşılanması
İşletmeler kendi işletme sermayelerini finans etmek için, firma faaliyetlerinden elde
edilen fonlar yoluyla, karşılamaktadırlar. İşletmeler dışarıdan borç almak yerine,
kendi kendilerini finanse etmeyi tercih etmektedirler. İşletmeler faaliyetleri sonucu
elde ettiği karların bir kısmını veya tamamını ortaklarına dağıtmayarak işletmede
bırakmakta ve dolayısıyla sermaye ihtiyacını karşılamaktadırlar. Bu kaynaklar
arasında karlar, amortismanlar ve nakit akımının hızlandırılması yer almaktadır.
İşletme içi finansman kaynakları satışlardan elde edilen gelirler, işletme karları, oto
finansman, amortismanlar ve özkaynaklardan oluşmaktadır.
İşletme sermayesi işleyişi gereği karlar önce işletme sermayesini unsurlarını
finanse etmekte, daha sonraki işlemlerle de uygun görüldüğünde cari olmayan
varlıkların finansmnına dönüşmektedir. İşletme sermayesi nakit akışının kısa ve
uzun süreli olması da işletme sermayesini etkilemektedir. Nakit akış süresi
kısaldığında, kaynak ihtiyacı azaldığından, işletme sermayesi finansmanına gerek
olmayacaktır (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 31).
2.6.2.1. İşletme sermayesinin nakit akışının hızlandırılmasıyla karşılanması
İşletmenin çalışmaya başladığında hazır bulunan nakit, faaliyet biçimine uygun
olarak imalat işletmelerinde önce hammaddeye, hammaddeden yarı-mamul ve
mamule dönüşmekte, stokların peşin veya vadeli satılmasına bağlı olarak da
nakde veya alacağa dönüşmektedir. Alacakların tahsilinde ise nakitle başlayan
faaliyet döngüsü yine işletmeye nakit girişiyle son bulmaktadır. Sayılan bu işlemler
belli periyodik aralıklarla tekrarlanmaktadır. Bir yıl içerisinde faaliyet konusuna
23
bağlı olarak gerçekleşen bu dönüşüm, işletmelerin işletme sermayesi nakit akışı
olarak adlandırılmaktadır.
Nakit akışı süresinin kısaltılması ile üretimin aksamadan sürdürülmesi, işletmelerin
kaynak ihtiyacını azaltmaktadır. Nakit dönüşüm süresinin kısalığı, kaynaklardan
tasarruf yaratarak karlılığın artmasına da yardımcı olmaktadır. Bu nedenlerle
işletmeler, nakit dönüşüm süresini mümkün olduğu kadar kısaltıp kaynak
ihtiyaçlarını azaltmaya çalışmaktadırlar (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 37).
2.6.2.2. İşletme sermayesinin karlarla finanse edilmesi
İşletmeler,
işletme
sermayelerini
finanse
etmek
için,
nakit
akışlarının
hızlandırmasından ilave işletmenin faaliyetler sonuçu elde ettikleri karlar üzerinden
finans etmelerini düşünmektedirler. Finans yönetiminin temel amacı, işletmenin
piyasa değerini artırmaktır. Bu bakımdan işletme çıkarına olan her şey ortakların
da çıkarınadır. İşletme yönetimi daha uzun süreli düşünürken, hissedarlar doğal
olarak her yıl düzenli bir kar payı almayı düşünür.
İşletme, karlı yatırım olanaklarına sahipse, hissedarlarına yasal zorunluluk hariç,
hiçbir kar payı dağıtmayarak, karının tümünün işletme içinde kalmasını isteyebilir
veya tersi olabilir. İşletme sermayesinin karlarla finanse edilmesinin işletme
açısından bir takım dezavantajları da söz konusudur. İşletme sermayesini finanse
ederek, işletmenin mali dengesini sağlamlaştırma amacıyla işletmede bırakılacak
karlar sonucunda hissedarların kar beklentilerine cevap verilemez. Bu durum da
işletme
değerinin
bir
göstergesi
olan
hisse
senedi
fiyatlarını
olumsuz
etkilemektedir.
İşletmeler faaliyetlerini karla ya da zararla sürdüreceğinden karlı ya da zararlı
sonuçlar, kaynaklar üzerinde etkili olacaktır. Faaliyetlerin doğurduğu maliyet
harcamalarını karşıladıktan sonra bir miktar da kar elde edebilmek için satış
gelirleri, maliyet ve kar tutarlarını içerecektir. Faaliyetlerin yabancı kaynaklarla
finanse edilmesi durumunda, maliyet harcamaları kredi ile finanse edildikten sonra,
satış bedelleri tahsil edildiğinde yabancı kaynakların geri ödemesi yapılır. Karlı
sonuçlanan
işlemlerde
yabancı
kaynak
maliyetlerinin,
diğer
maliyetlerin
karşılanmasından sonra bir miktar da işletmeye kalmaktadır (Aksoy ve Yalçıner,
2008: 32).
24
2.6.2.3. İşletme sermayesinin amortismanlarla finanse edilmesi
İşletme sermayesini finanse etmesi açısından amortismanın belirtilmesi gereken
iki ayrı yönü bulunmaktadır. Birincisi, amortismanların net işletme sermayesini
finanse etmede fon girişi olmasıdır. Bu, net işletme sermayesi anlamında fon
girişidir. Amortismanların bu özelliği üretim faaliyetinin tamamlanmasına bağlıdır.
Üretim maliyetleri arasında yer alan amortisman giderleri, mamullerin elde edilip
stoklara alınmasıyla, stokların değerleri arasında yer alıp işletme sermayesini
artırarak kaynak olmaktadır. Amortismanın diğer bir yönü ise, nakit anlamında fon
çıkışı gerektirmemesidir. Nakit anlamında fon sağlama özelliği satışlara ve
alacakların tahsil edilmesine bağlıdır. Stoklar satılıp bedellerinin tahsil edilmesi
halinde satış bedelleri içerisinde amortismanlar nakit girişi olarak işletmeye
dönecektir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 40).
2.7. İşletme Sermayesi Analizi
İşletme sermayesi analizi özellikle küçük işletmelerde anlaşılması zor olan bir mali
kavramdır. İşletme sermayesi dönen varlıkların kısa vadeli borçlar aşan kısmına
denilmekte olduğundan, yönetici hiç bir zaman bu hesablamayla işletme
sermayesi analizi yapamamakta ve bü yüzden işletme sermayesi ihtiyaclarının ne
olduğu ve onları nasil karşılamasında zorluk çekecektir. İşletme sermayesi
analizinde işletme sermayesi yeterliliği analiz edilmektedir. İşletme sermayesi
ihtiyacını kesin olarak hesablaması mümkün değil. Hatta döğrü hesablamak
mümkün olsada işletme sermayesi etkileyen faktörlerde değişmeler nedeniyle,
işletme sermayesi de her zaman değişmekte olacaktır. Yöneticilerin hedefi işletme
sermayesi ihtiyacını uygun bir turarda belirlemesidir.
İşletme sermayesi ihtiyacı doğru hesab edilse bile işletmenin faaliyetleri sonucu
işletme sermayesi seviyesi zaman içerisinde artıp azaldığına göre doğru bir
hesabla mümkün olmayacaktır. Ve daha sonra işletme sermayesi yetersiz seviye
ye düşebilmektedir.
25
2.7.1.
İşletme sermayesi yeterliliğinin analizi
İşletme sermayesi yeterli olduğunda yani pozitif olduğunda işletme kısa vadeli
borçlarını zamanında ödeyebilecektir demektir. Ayrıca aşırı işletme sermayesi,
işletme faaliyetlerini genişletmesi için bir sinyal olabilmektedir. Yetersiz işletme
sermayesi veya negatif işletme sermayesi, işletme borçlarını zamanında
ödeyememe durumuna düşmesi anlamına gelmektedir. Bu nedenle acilen
satışlarında artış göstermeli veya ek sermaye işletmenin faaliyetlerini devam
ettirmesi için gerekli olmaktadır. İşletme sermayesi analizi aynı zamanda
işletmenin verimliliği hakkında da fikir vermektedir. Bu nedenle işletme sermayesi
analizi çok önemli ama çok karmaşık olmaktadır. Örneğin işletme sermayesinde
artış, satışlarda artış olarak ifade edilebilir ama aynı zamanda, yavaş fon toplama
veya stoklarda yetersiz artış olarak da açıklanabilmektedir.
İşletmelerin optimal düzeyde işletme sermayesine sahip olmanın işletme
açısından önemi büyüktür. Bu nedenle işletme sermayesinin yeterli olup,
olmamasının incelemesi amacıyla işletme sermayesi analiz edilmsi gerekmektedir
(Aksoy ve Yalçıner, 2008: 161).
2.7.1.1. Yetersiz işletme sermayesi
İşletme sermayesi yetersizliği denildiğinde işletmenin ilk kuruduğundan itibaren
yetersiz yani işletmeye kuruş aninda gerekli seiyyede aktif kalemleri koyulmamıştır
veya sonradan kotü işletme yönetiminden dolayı, yetersiz seviyeye gelmiştir. Bu
durumda işletmelerin borç ödeme gücü olmayacak ve işletmeler borçlarını
vadesinde ödemeyecek duruma düşeceklerdir ve işletme faaliyetlerini devam
edemeyecek duruma gelecektir. İşletmelerin yükümlülüklerini yerine getiremez
durum işletme tarafından önlemler alınmassa işletme iflasa yönelecektir. Yetersiz
işletme sermayesi firma açısından çok yüksek maliyetler ortaya koyacaktır.
İşletme sermayesi yetersizliği, bir çok firmanın tam kapasite ile çalışmasını
engellediği gibi, üretimde kesintilere neden olmakta; maliyetleri yükseltmekte,
müşteri isteklerinin siparişlerinin zamanında ve tümyle karşılanmasını olanaksız
hale getirerek satış fiyatlarının kaçırılmasına yol açmakta; elverişli koşullarla satış
yapma olanağını ortadan kaldırarak iş hacminin daralmasına da yol açmaktadır
(Akgüç, 1998: 202).
26
İşletme sermayesi yönetimi, risk ve kar arasında uygun bir dengenin kurulmasını
gerektirir. Çünkü işletme sermayesinin atıl kalması karlılığın azalmasına yol
açarken, işletme sermayesi yetersizliği de işletmenin ödeyememe riskini ortaya
koymaktadır (Berk, 2010: 408).
İşletme sermayesinin yetersiz olmasının belirtileri olarak aşağıdaki hususlar
gösterilmektedir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 161).

Kısa vadeli yabancı kaynakların dönen varlıklara yakın bir seviyeye ya da
daha yüksek bir seviyeye çıkmış olması,

İşletmenin borçlarının zamanında ödemesinde güçlük çekmesi,

İşletmenin hammadde ve malzeme stoklarının üretim ihtiyacını, mamul
stoklarının ise talepleri karşılayamayacak durumda olması,

Müşterilere satışlarda uygun vadenin tanınmaması,

Hammadde ve malzemelerle diğer imalat araçlarının zamanında ve elverişli
koşullarla temin edilememesi,

İşletme
mamullerine
genişletebilmek
için
talebin
gerekli
artmasına
üretim
karşılık,
araçlarının
üretim
hacmini
tedarikinde
finansal
güçlüklerle karşılaşılması,

Çevre şartlarındaki değişmelere ve dış gelişmelere işletmenin ayak
uydurmamasıdır.
İşletme sermayesinin yeterli seviyenin altına inmesinde temel neden yönetim
hatası olmakla birlikte, işletme sermayesi seviyesini etkileyen çeşitli faktörlerdeki
beklenmeyen ani değişmeler de yetersizliğe yol açmaktadır. İşletme sermayesi
yetersizliğinin oluşmasına yol açan nedenler aşağıdaki sıralanabilmektedir (Aksoy
ve Yalçıner, 2008: 162-163).
 İşletme faaliyetlerinin zararla sonuçlanması halinde işletme sermayesi
azalmaya başlayacaktır. Zararın nedeni rekabet v.b. olaylar sonucunda
fiyatların düşmesi ya da kötü bir satış politikası olabileceği gibi giderlerin
kontrol edilemeyip artması gibi konulardan da kaynaklanabilir,
27
 Olağandışı olayların neden olduğu büyük hacimli tamir ve bakım giderleri ile
yenileme harcamaları büyük zararlara sebebiyet verebilir. Yangın, sel,
deprem, kaza gibi olağanüstü olaylar da harcamaları artırarak işletme
sermayesini azaltabilmektedir,
 Yanlış bir kar dağıtım politikasının uygulanması da işletme sermayesini
azaltmaktadır. Kar dağıtımı için mali yapısı uygun olmamasına rağmen çeşitli
amaçlar için karın dağıtılıp, işletme dışına çıkarılması, işletmenin işletme
sermayesini azaltmaktadır,
 İşletmenin sahip olduğu satılabilir menkul kıymetlerin ve stokların düşük
bedellerle satılarak fon kaybı yaratması işletme sermayesini azaltmaktadır,
 Maddi duran varlık alımında işletme sermayesi unsurlarının kullanılması ya
da kısa vadeli kaynaklarla finans edilmek suretiyle duran varlık alınması,
işletme sermayesini azaltmaktadır,
 Fiyatların artması sonucunda, işletmelerin en az eski seviyesinde stok
bulundurmak ve müşterilerini finanse etmek istemesi karşısında işletme
sermayesi yetersiz kalabilmektedir. İş hacminin gelişmesi ya da çalışma
şartlarının değişmesi karşısında yeni şartlara uygun faaliyetleri eski
seviyedeki işletme sermayesinin karşılamaması da yetersizlik olarak
görülmektedir,
 İşletme sermayesi unsurları arasında yer alan alacaklar tutarının vadesinde
tahsil edilememesi, şüpheli ve tahsili imkansız alacakların çoğalması işletme
sermayesi miktarını azaltmaktadır,
 Çeşiitli nedenlerle işletmenin küçülme politikası uygulayarak, sermayesini
azaltması ve uzun vadeli borçlarını ödemesi gibi durumlar da işletme
sermayesinin azalmasına yol açmaktadır.
2.7.1.2. Aşırı işletme sermayesi
İşletme sermayesi fazla olması dönen varlıkların istenilen seviyeden daha yüksek
olması, yada kısa vadeli borçların gereğinden düşük olması halde meydana
gelmektedir. Firmaların aşırı işletme sermayesine sahip olması, karlılığı üzerinde
28
olumsuz
etkisi
olmaktadır.
Çünkü
bu
durumda
işletmeler
atıl
varlıklar
bulundurmakta olmakla karlılık düşecektir.
İşletme sermayesinin yeterli seviyeden fazla olmasına neden olan faktörler,
işletmenin başlangıçta ihtiyacının üzerinde işletme sermayesi ile işe başlamış
olması ya da sonradan faaliyetler esnasında sağlanan fonların işletme sermayesini
artırıcı nitelikte kullanılarak fazlalığın doğmasına yol açması şeklindedir.
İşletmelerin yeterli seviyeden fazla işletme sermayesi olmasının sebepleri (Aksoy
ve Yalçıner, 2008: 165)
 Tahvil ve hisse senetleri gerekenden fazla ihraç edilmesi
 İşletmenin borç ödeme açısından fazla ihtiyatlı davranma isteği,
 Uzun vadeli yabancı kaynak sağlanmasına karşın bunların duran varlık
yatırımında kullanılmaması,
 Duran varlıklar satıldığında yerine başka duran varlık alınmaması
 İşletme aidatını, gelirlerini, kazançlarını kar payı gibi ödemelerinde başka
amaçlarda kullanılması
 Duran varlıkların birikmiş amortismanlarıyla yeni bi duran varlık almamak
 İşletmenin, duran varlık elde etmek için gerek olandan çok daha fazla öz
sermayesi olması veya uzun vadeli olarak borçlanması,
 İşletme
sermayesinin
fazlalığı,
kuruluştaki
hesap
hatalarından
da
kaynaklanabilmektedir.
İşletme sermayesinin az olduğu dönemlerde sakıncaları mühakkak vardır, ters
olarak işletme sermayesi yeterli seviyenin üstünde olması da sakaıncaları
olmaktadır. Yeterinden fazla işletme sermayesi sakıncaları (Erdoğan, 1990: 75) ;
 Kayıtsızlık yüzünden yönetimin randımanı düşer
 Spekülasyona cesaret verilir
 Gereksiz büyümelere gidilebilir
 Kar payı dağıtım politikasi liberal olabilir
 Yatırımlar verimsiz çalışmasına neden olabilir
29
 İşletmenin istrafa giderek kaynaklarını ekonomik olmayan sahalarda
kullanabilir.
Yeterli seviyenin üzerindeki işletme sermayesi likiditeyi artırıp, riski azaltmakta
buna karşın karlılığı düşürmektedir. Normal seviyeden fazla işletme sermayesine
sahip olmanın belirtileri olarak aşağıda gödterilmektedir (Aksoy ve Yalçıner, 2008:
164).
 Cari aktif unsurlarının gerekenden fazla olması,
 Kısa vadeli yabancı kaynakların hiç olmaması ya da çok düşük olması,
 Stok seviyesinin ihtiyaç duyulan miktarın üzerinde bulunması,
 Müşterilere tanınan kredilerin artması, özellikle vadelerinin uzaması,
 İşletmede paraya dönüştürülebilen varlıklara(menkul kıymet türü araçlara)
yatırımın artmasıdır.
İşletmeler gerekenden fazla işletme sermayesi olması halinde gerek mevsimlik
dalgalanmalara tabi olan veya olmayan, fazla işletme sermayelerini çeşitli menkul
kıymetlere yatırarak hem kazanç elde etmiş olular hem sermaye piyasasında
değerlendirebilmektedirler.
2.7.1.3. Yeterli işletme sermayesi
Öncede değindiğimiz gibi işletme sermayesinin yetersiz veya gerekinden fazla
olmalarının sakıncaları vardır. Dolaysıyla tüm işletmeler her zaman tehlikelerden
korunabilmek ve amaçlarını gerçekleştirmek için uygun miktarda işletme
sermayesine ihtiyaç duymaktadırlar. İşletme sermayesinin yeterli miktarda olması;
bu sermayenin, işletmenin cari borçları ve cari harcamaları yanında geçici
ihtiyaçlarını ve yükükümlülüklerini karşılayabilmesiyle anlaşılabilmektedir.
İşletme sermayesi miktarının kesin tespiti, işletmeler için her zaman zordur.
İşletmelerde,
işletme
sermayesinin
uygun
miktarda
olmamasının
nedeni,
çoğunlukla işletmenin kuruluşu sırasında ve ilk finansmanında yapılan hatalardan
kaynaklanabilmektedir. Çünkü işletmeler faaliyetlerine başlamadan, işletme
sermayesine olan gerçek ihtiyaçlarının ne ölçüde olduğunu tam olarak
bilemediklerinden, tahmininde de zorlanmaktadırlar.
30
İşletme sermayesi gereksinimi doğru bir biçimde kesin olarak hesap edilse dahi,
işletmenin
değişmeler
dinamik
yapısı
nedeniyle
ve
işletme
işletme
sermayesini
sermayesinin
düzeyi
etkileyen
zaman
faktörlerdeki
içinde
artıp
azalmaktadır. Başlangıçta yeterli görülen işletme sermayesi tutarı, daha sonra
yetersiz kalabilmektedir. Çeşitli belirsizliklerin etkilerinden korunmak ve faaliyetleri
aksatmadan düzgün bir biçimde yürütebilmek için her şeyden önce işletme
sermayesi tutarının optimum düzeyinin zaman içinde korunması gerekmektedir.
İşletme sermayesinin gereken tutardan az olmasının ya da çok olmasının çeşitli
sakıncaları bulunmaktadır. Optimum düzeyde işletme sermayesine sahip olmanın
işletme açısından önemi büyüktür (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 165).
İşletme sermayesinin yeterli seviyede olmasının aşağıda belirtilen yararları
sağlamaktadır (Erdoğan, 1990: 75).
 İşletmenin yeterli işletme sermayesi olması
 Hammadde peşin olarak satın alınmasında iskontolardan yararlanmak
 Hammadde malzeme gibi üretim araçları zamanında temin edileceği için
işletmelerin faaliyetleri aksamadan devam edecek durumda olacaktır
 İşletmenin borçlarını zamanında ödemesi kabiliyeti olduğu için iyi bir kredi
pozisyonu elde edilecektir
 Konjonktür dalgalanmaların etkisi altında olan işletmeler kısa zamanda
giderek bu dalgalanmaların zorlamaları ortadan kalkacaktır
 Yeterli işletme sermayesi bulunduğu için ucuzluk zamanlarda malzeme va
materiyellerden alıp depoda üretim için saklayacaktır
 Yangın, grev ve doğal afetler meydana geldiğinde işletme zor durumda
kalmayacaktır
 İşletme müşterilerine uygun kredili satışları yapmak sonucunda iş hacmını
genişletip fazla karlar elde edecektir
 İşletme aktifinde mühtemelen değer düşüşlerin etkilerinden korunması
sağlanacaktır
 İşletme tam kapasitesi ile çalışmaya imkan sağlayacaktır
31
2.8. İşletme Sermayesi Yeterliliğinin Belirlenmesi
İşletme sermayesi yeterliliğini ölçebilmesi için makul ve son derece tam miktarının
belirlemesine tam bir kural ve yol yoktur. İmalat işletmelerinde de başka sektörde
faaliyet gösteren işletmeler gibi, işletmelerin kendi özellikleri ve üsül’larına göre
işletme sermayesi belirlenmektedir. Bu kısımda işletme sermayesini oranlar ile
analiz yapılması gösterilecektir. Finansal analizde firmaların faaliyet sonuçlarını
değerlendiriken mali tablolarında yer alan kalemler arasında ilişkiler daha anlamlı
olduğu için oranlardan daha fazla ölçüde yararlanmaktadır.
2.8.1. İşletme sermayesi yeterliliğinin belirlemesinde kullanılan rasyolar
(oranlar) ve analizi
Rasyolar yoluyla analizde, kalemlerin biribiriyle ilişki olanları, oranlanarak anlamlı
ilişki kurmaya çalışılmaktadır.
İşletme sermayesi analizinde kullanan rasyolar finansal tablolardaki kalemlerin
kendi içerilerinde olan ilişkiler olan da söyleyebiliriz. İşletme sermayesinin yeterli
olup olmadığının tespitinde en çok kullanılan araçlar rasyolardır diye biliriz. İşletme
sermayesi yönetimi likidite, risk ve karlılık üçgeninin işletme amacı için
dengelenmesini zorunlu kıldığından belirtilen durumlarla ilgili oranların ele alınması
gerekmektedir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 134).
2.8.1.1. Likidite oranları (rasyoları)
İşletme sermayesi yeterliliğinin analizinde sık kullanılan raso, likidite oranları
olmaktadır. Likidite oranları, işletmenin parasal durumunu göstererek, vadesi gelen
borçların, ödenme olanaklarını saptamaya yardım etmekte olmaktadır. Diğer bir
ifadeyle, bu oranlar, işletmenin kısa vadeli borçlarını ödeyebilme yeteneğinin
ölçülmesinde ve işletme sermayesinin yeterli olup olmadığının belirlenmesinde
kullanılmaktadır. Ödeme gücünün saptanmasında, işletmenin dönen varlıkları ile
kısa vadeli yabancı kaynakları arasındaki ilişkiler analiz edilmekte olmaktadır
(Akdoğan ve Tenker, 2010: 644). Likidite rasyoları işletmenin kısa vadeli borç
ödeme gücünü gösteren rasyolardır.
32
Gerçekte likidite rasyoları kısa vadeli ve uzun vadeli likidite rasyoları olarak ikiye
ayrılmaktadır. Teknik Likidite, İşletmenin vadesi gelen borçlarını ödeyebilme
gücünü gösterir. Fiili Likidite; İşletmenin tasfiyesi halinde borçlarını ödeyebilme
gücünü gösterir (Hatipoğlu, 1995: 298).
Vadesi gelmiş borçların ödenme gücü anlamındaki teknik likiditenin ölçülmesinde
küllanılanlar kısa vadeli likidite rasyolarıdır, Kısa vadeli borç ödemeleri işletme
sermayesi yeterliliğine bağlıdır (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 167-168).
İşletmenin likidite oranlarının analizinde özellikle aşağıdaki temel noktalar
araştırılmakta olmaktadır (Berk, 2010: 469).
 Dönen varlıkların iş hacmine oranla gösterdiği eğilim,
 Likit varlıkların geçen dönemlere oranla gösterdiği eğilim,
 Kayıtlı alacakların tahsil yeteneği, süreleri, doğuş
nedenleri ve bunun
satışlara uygunluğu,
 Senetli alacakların doğuş nedeni,
 Stokların niteliği,
 Kısa vadeli yabancı kaynakların vade yapısının uygunluğu,
 İş hacmine oranla net işletme sermayesinin uygunluğu,
 İşletmenin kısa vadeli borç ödeme yeteneğini etkileyen diğer faktörlerin
değerlendirilmesi,
Likidite analizinde işletme sermayesinin yeterlilik düzeyi ve işletmenin kısa vadeli
borç ödeme gücü araştırmaktadır. Bu amacla işletmenin dönen varlık unsurları ile
kısa vadeli yabancı kaynaklar arasındaki anlamlı ilişki kuran, dönen varlık
grubundan
dikkate
alınacak
kalemlerin
özelliklerine
göre,
oranlardan
faydalanmaktadır. İşletme sermayesinin yeterliliğin tespitinde bu sermayeyi
oluşturan varlık ve kaynak unsurları analiz edilmelidir. Bu nedenle likidite
analizinde üç temel oran kullanılmaktadır bunlar (Karapınar ve Zaif, 2012: 169170);
 Cari Oranı
 Asit-Test Oranı
 Nakit Oranı
33
2.8.1.1.1. Cari oranı
İşletmelerin
dönen
varlıklar
ve
kısa
vadeli
yabanci
kaynaklarının
karşılaştırılmasına denir. Bu orana, dönen varlıklar unsurlarının oranı olarak ifade
edilmekte ve kısa vadeli borçlarda, sık sık cari pozisyon kısaltlaması olarak
adlandırılmaktadır (Beranek, 1966: 18). İşletmelerin kısa vadeli borçlarının
ödeyebilmesi ve net işletme sermayesinin yeterli olup olmadığını göstemektedir.
Dönen varlıklar ile kısa vadeli yabancı kaynaklar arasındaki sayısal ilişkiyi
gösteren bu oran, kredi taleplerinin değerlendirilmesinde kullanılan oranlardan biri
sayılmaktadir. Cari oranın payında yer alan dönen varlıklar toplamından, şüpheli
alacaklar karşılığı, stok değer düşüklüğü karşılığı gibi aktifi düzenleyici hesapların
toplamından düşüldükten sonraki tutarını yansıtmaktadır.
Cari Oran =
Analistlere göre, cari oranın payını oluşturan dönen varlıkların, paydada yer olan
kısa vadeli yabancı kaynaklardan fazla olması istenilmektedir. Yani işletmenin net
işletme sermayesinin yeterli olması arzu edilmektedir. Cari oranın birden büyük
olması istenilir. Cari oranın birden büyük olması, işletmenin ödeme gücünün
emniyet marjı olarak görülmektedir. Cari oranın iki olmasıyeterli ama her zaman
işletmenin
kısa
vadeli
borçlarının
ödeme
yeteneğinin
iyi
olduğunun
göstergelerinden değildir. Dönen varlık unsurları içinde hazır değerleri ile hızla
paraya çevrilebilir değerleri fazla olan işletmeler, dönen varlıklarının büyük bir
kısmı stoklardan oluşan işletmelere göre borçlarını kolaylıkla ödeyebilecektir
(Akdoğan ve Tenker, 2010: 646).
Dönen varlıkların kalitesi de borçların ödenme gücünün belirlenmesinde önemli bir
etmendir. İşletme sermayesi unsurlarının kaliteli olması, yani satışa çıkarıldığı
zaman gerçek değerini bulması gerekmektedir. Bu durumda işletme sermayesinin
tutarından ziyade kalitesini analiz etmek gerekmektedir (Aksoy ve Yalçıner, 2008:
169).
İşletmelerin faaliyetleri borç baskısında olmaması istenilmektedir bunun için dönen
varlıklar, kısa vadeli yabanci kaynaklardan yüksek olması istenilmektedir. Yani net
işletme sermayesinin tutarı işletmenin faaliyetlerini rahat yürütebilmesi seviyede
olması istenilmektedir (Karapınar ve Zaif, 2012: 170).
34
Likidite oranın 2 olması her zaman mutlak değildir ve bu oran sektörün, ülke
ekonomisinin ve yöneticinin özelliklerine göre değişmektedir. Genel bir kural
olarak, cari oranın iki olması veya kaynak yaratma sıkıntısı bulunan ülkelerde veya
sektörlerde 1,5 olması yeterli görülmektedir. İmalat işletmelerinde gıda, içki ve
tütün sektoründe, cari oran ortalaması 1.62’dir. Cari oran küçük olsada bir işletme
stok ve alacak devir hizları yüksek olan kolaylıkla borçlarını ödeyebilecekler.
2.8.1.1.2. Asit – test oranı
Asit - Test oranı, cari oranı tamamlayan, onu daha anlamlı hale getiren orandır. Bu
oranın cari orandan tek farkı olmaktadır ve o’da dönen varlıklardan stokların
düşülmesidir, zira stokların nakde dönüşümlerinin zor olması olmaktadır. Başka bir
deyişle, stokların satışının zaman alması veya satışı takiben paranın işletmeye
dönmesi, borçların vadesine göre daha fazla zaman alabilmesi olmaktadır (Ceylan
ve Korkmaz, 2013: 51).
Asit – Test oranı öncede söylediğimiz gibi, cari oranla tek farkı dönen varlıklardan
stoklar çıkarması ve kısa vadeli borçlara bölünmesiyle elde edilmektedir. Bilanço
kalemlerin, likidite düzeyine göre sıralandığı kabul edilmektedir. Stoklar, nakit ve
alacaklara göre daha az likit varlıklardır. İşletmenin kısa vadeli borçlarını ödeme
gücünü doğru tespit edebilmek için, dönen varlıklar içerisinde stokların dikkate
alınması yanıltıcı olabilmektedir. Bunun için, cari oranın dönen varlıklar içerisinde
stoklar hariç tutularak, hesaplanırsa, bu oran Asit - Test oranı olarak
adlandılmaktadır (Ercan ve Ban, 2010: 39).
Asit Test Oranı =
Asit test oranı şirketin gerçek likidite gücünü göstermektedir. Çünkü bazı piyasa
şartlarında firmalar ürünlerini satmakta zorlanabilirler. Bu da cari likiditede sıkıntıya
yol açıp borçların ödenememesine neden olabilir. Asit test oranı firmanın ürünlerini
satamasa bile borcunu ödeyip ödeyemeyeceğini gösterir.
Asit test oranının, genelde 1′den büyük olması beklenilmektedir. Oranın 1 olması,
işletmenin kısa vadeli borçlarının tamamının nakit ve süratle paraya çevrilebilir
35
değerlerle karşılanabileceğini gösterir. Ancak oranın 1‟den küçük olması veya 1‟e
eşit olması her zaman işletmenin likidite durumunun kötü veya iyi olduğunun bir
göstergesi değildir.
Asit-Test oranı, 1’den küçükse, işletmenin stoklara olan bağımlılığı artacaktır.
Ayrıca asit test oranın, cari orana göre düşük olması işletmenin stok veya
aktifleştirilmiş gider düzeyinin yüksek olduğunun bir göstergesi olmaktadır. Stok
bağımlılık düzeyine bakılarak işletmenin kısa vadeli yükümlülüklerini yerine
getirmede stoklarına ne kadar bağımlı olduğu tespit edilmektedir (Karapınar ve
Zaif, 2012: 171).
2.8.1.1.3. Nakit oranı
İşletmelerin finansal durumunu ifade eden en güvenilir likidite oranıdır. İşletmenin
kısa vadeli borçlarını ödeyebilmek için ne kadar nakdinin bulunduğunu gösteren
bir orandır. Nakit oranı, para ve benzeri değerlerin kısa vadeli yabancı kaynaklara
bolünmesiyle elde edilen oranıdır (Ercan ve Bal, 2005: 40). Nakit oranı para ve
para benzeri varlıkların kısa vadeli yabanci kaynaklara bölünmes yoluyla
hesaplanmaktadır ve işletmenin elindeki mevcut hazır değerler ile kısa vadeli
yabancı kaynaklarını ne ölçüde karşıladığını ölçmede kullanılan bir orandır. Diğer
bir değişle, işletmenin acil para durumunu yansıtmaktadır (Akdoğan ve Tekner,
2010: 649).
Nakit oranı işletmenin anında ödeyebileceği borç oranını gösterir. Nakit oranı bir
anlamda
nakit
yeterliliği
düzeyini
hakkında
bilgi
vermektedir.
Oranın
hesablamasında hazır değerlere, menkul kıymetlerde ilave edilen biridir (Karapınar
ve Zaif, 2012: 172).
Nakit Oranı =
Nakit oranının 0,20‟nin altına düşmemesi genel bir kural olarak arzulanmaktadır.
Oranın 0,20’nin altına düşdüğünde, işletmenin nakir para durumunda bir sıkışık
ortaya çıkar ve işletme yeni krediler kaynağı bulma zorunlulukları doğar.Nakit
36
oranın hesaplanmasında, nakde eşdeğer varlık olarak bazı menkul kıymet
kalemleri de dikkate alınmaktadır (Akdoğan ve Tekner, 2010: 649).
Nakit oranın çok düşük olması nakit sıkıntıya işaret ederken fazlalığıda atıl nakit
mevcudunu ifade etmektedir. Hazır değerler yorumlanmasında bazı hususların
dikkate alınması zorunludur. Nakit oranının yorumlanmasında bir takım hususlar
dikkate alınmalıdır. Kısa vadeli yabancı kaynaklar bir yıl içinde ödenecek
olanlardır. Hazır değerler ise oranın hesaplandığı tarihteki mevcut nakit ve nakit
benzeri değerlerdir. Bugünkü kasadaki mevcut değerler ile bir yıl sonraki borçların
karşılaştırılması doğru anlam ifade etmeyebilmektedir. Bu nedenle kısa vadeli
yabancı kaynaklar, vadelerine göre gruplandırılarak bu oranın hesaplanması daha
gerçekçi olmaktadır. Likidite derecesinin işletmelerin faaliyetlerinin etkinliği ilede
yakından ilişkisi vardır. Likidite oranının tek başına etkinliği olması, varlıkların
kullanılma dereceleride likiditeyi etkilemektedir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 170).
37
3. İŞLETME SERMAYESİ UNSURLARININ TANIMI, YÖNETİMİ VE KISA
VADELİ FİNANSAL PLANLAMA
İşletme sermayesini iyi yönetmek yöneticilerin büyük bir görevidir diyebiliriz.
İşletme cari varliklar ve kısa vadeli yabanci kaynaklar arasında uygün bir oran elde
etmeyi başarmalıdır ve her işletme bulunduğu sektöre göre bu oranlarla
değerlendirmektedir. Etkin bir işletme sermayesi yönetimi, her firma için bir ilgili
değerdir. Bu yüzden etkin bir işletme sermayesi yönetimi her firmanın genel
stratejisinin (hissedara değer yaratma) önemli bir parçası olduğunu ifade edebiliriz.
3.1. Nakit ve İşletme Sermayesi
Nakit
ve
nakit
benzeri
varlıkların
kullanımı,
işletmelerin
tüm
yapısını
etkileyebilmektedir, bu yüzden nakit ve benzeri varlıkların etkin kullanımı işletmeler
açısından çok önemlidir. Net işletme sermayesi dönen varlıkları, kısa vadeli
borçlardan çıkarılması sonuçu elde edilmektedir. Bu sonuçun pozitif olması
işletmenin faaliyetlerini devam etme anlamı, ve negatif olması kısa vadede
işletmenin faaliyetleri ve yükümlülükleri ile ilgili sorun yaşaması anlamına
gelmektedir. İşletmelerin değerlerini maksimize kılmak için işletme sermayesi
yönetimini en uygun seviyesinin tespiti gerekmektedir.
3.2. İşletme sermayesi unsurlarının devir hızları (dönen varlıklar, alacaklar
ve stokların devir hızı)
İşletme sermayesi oranları, dönen varlıkların işletme faaliyetlerinde ne kadar etkin
ve verimli kullanıldıklarını ölçmektedir. Bu yönüyle, işletmelerin kendi içinde analiz
yapılmasına olanak verdiği gibi, aynı sektörde olan kolundaki işletmeler ile
karşılaştırılma yapılmasında da kullanılmaktadır. İmalat işletmelerinde gıda
sektötünde, işletme sermayesi önemini unutulmamalıdır.
İşletmelerinin yıllık net satışlarının, ortalama dönen varlıklara bölünmesiyle elde
edilir. İşetmenin satışları ile dönen varlıklar arasında doğrusal bir ilişki vardır.
Satışlar arttıkça bunu karşılayacak dönen varlığa daha çok ihtiyaç duyulmaktadır.
İşletme likiditesinin gereğinden fazla yüksek olması ve stoklara aşırı yatırım
yapılması dönen varlıklar devir hızının düşük kalmasına yol açmaktadır. Ayrıca
38
yatırımları devam eden ve satışları da beklenen artışları gerçekleştiremeyen
işletmelerin söz konusu devir hızları da düşük olacaktır (Berk, 2010: 469).
Dönen varlıklar devir hizi için genel olarak, belirlenmiş standart değerler yoktur.
Her işletmenin özelliğine göre değişebilir (Akdoğan ve Tenker, 2010: 666).
İşletmenin önceki dönemlerde elde ettiği sonuçlarla ve sektör ortalama sonuçları
ile karşılaştırmalar yapmak uygun olmaktadır.
Alacak Devir Hızı = Kredili Satışlar / Ortalama Alacaklar
Stok Devir Hızı = Satılan Malın Maliyeti / Ortalama Stoklar
Stok devir hızının
yüksekliği, stokların finansmanında sorun bulunmadığını
göstermektedir. Bu kapsamda, işletme sermayesinin finansmanının olumlu
etkileneceği belirtilmektedir.
Stokların aşırı devır hızı, stok yetersizliği ve satışlarda rekabet dezavantajlarının
bulunduğunu göstermektedir.
3.2.1. Alacakların devir hızı oranı
Firmalar müşterilerini finanse ettiği tutarı alacaklar diye ifade etmektedir.
Faaliyetlerin artırılması ile müşterileri finanse etmenin sıkı ilişkisi bulunmaktadır.
Alacakların devir hızı oranı, belirli bir dönemdeki kredili satışlar tutarının, hesap
dönemi sonundaki ticari alacaklar tutarına veya aylık ortalama ticari alacak
miktarına bölünmesi ile elde edilmektedir. Alacakların devir hızı, alacakların tahsil
ve tedavül yeteneğini gösteren önemli bir orandır. Bu orana, ticari alacakların
kalitesi ve likiditesi hakkında bir yargıya ulaşmak istenildiğinde başvurulmaktadır
(Akdoğan ve Tenker, 2010: 662).
İşletmeler, alacakların devir hızını artırıp tahsil süresini kısaltarak işletme
sermayesi ihtiyacını azaltma imkanına sahiptir. Tahsil süresinin uzunluğuna bağlı
olarak işletme sermayesi unsurlarından alacaklara bağlanacak tutarlar artacaktır
(Coyle, 2000: 44).
Alacak devir hızı yüksek olan bir işletmenin, düşük bir cari oranı ile çalışması, borç
ödeme açısından sorun yaratmayabilir. Ancak, alacak devir hızının genel çizgiden
yüksekliği, bazen işletmenin kredili satışlar yapılarak, müşterilerde gereksiz yere
39
alacak uzama süresi beklentisi olacaktır, dolayısıyla işletmenin karındaki artış
hızını yavaşlatabilmektedir ve sonüçta firma değeri düşmeye başlayacaktır.
3.2.2. Stokların devir hızı oranı
Stokların devir hızı, stokların bir yılda kaç defa satışa sunulduğunu göstermektedir.
Stok devir hızının artması, stokların daha kısa sürede döndüğünü, stok olarak
daha kısa durduğunu gösterir. Stokların fazla bekletilmeden satılabilmesi
durumunda bu oran yüksek değerler alacaktır. Düşük bir devir hızı ise, uzun bir
stoklama süresinin olduğunu göstermektedir.
Stok devir hızının yüksek olması, işletme mallarının stokta fazla beklemeden
hemen satıldığını ve bu nedenle de malların sürümünün iyi olduğunu, işletmenin
fiyat, moda ve talep değişikliklerinden fazla etkilenmediğini, likiditesinin yüksek ve
varlıkların etkin kullanılmakta olduğu anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, devir hızı
arttıkça işletmenin kazanma gücü artmakta ve nakit ihtiyacı azalmaktadır
(Özdemir, 1997: 46).
Stok devir hızı, işletme sermayesinin etkin bir şekilde yönetilip yönetilmediğinin
saptanmasında rahatlıkla kullanılabilir. Ancak stok hareketlerinin yıl içinde büyük
dalgalanmalar
göstermesi
durumunda,
saptanan
ortalama
stok
yanıltıcı
olabilecektir. Bu gibi durumlarda, ortalama stok, her ay sonundaki stok
rakamlarının basit aritmetik ortalamasının alınması suretiyle saptanabilmektedir
(Akdoğan ve Tenker, 2010: 660).
Stokların devir hızı, stok politikasının sağlamlığı, stok kalitesinin iyi olup olmadığı
konusunda bilgiler vermektedir. İşletmenin kısa vadeli borclarını ödemek için
dönen valıklar tarafından ödemelidir, ve stok kalemininde dönen varlıklar olarak
kabul ettiğimiz süretiyle paraya dönüşme yeteneğine sahip olmalıdır. Firmalarda
stokların devir hızı oranı, işletmenin çalışma alanına göre normal sayılan
ölçüterden
farklı
olması,
işletmenin
iyi
çalışmadığının
veya
talepleri
fiziki
vasıfının
karşılayamayacak duruma düştüğünü göstermektedir.
İşletmelerin
fazla
miktarda
stok
bulundurması,
stokların
değişmesiyle ve hem depolama giderlerinin artmasına neden olacaktır. Diğer
yandan eğer stokların devir hızı oranı yüksek olduğu zaman, kısa dönemde sipariş
verilmesine ve dolaysıyla işletmenin sipariş giderleri artmasına neden olacaktır. Bu
40
yüzden, depolama giderlerini va stok tedarik giderleri en aza indirmesi stok
düzeyinin belirlenmesinde gereklidir.
3.3. Nakit Bütçelemesi ve Nakit Yönetimi
Nakit bütçesi, finansal yöneticilerin görevlerinden biri nakit kaynakları ve
kullanımlarının tahminidir. Nakit bütçelemesi, nakit ihtiyacı ve nakit fırsatlarını
belirlemesine imkan verir. Nakit bütçesi ister uzun vedeli olsun ister kısa vadeli
olsun nakit bütçesi planlamasında ilk olarak satışların tahmini gerekmektedir.
Nakit bütçesinin hazırlanması için üç ortak adım vardır (Brealey, 2009: 532);
 Nakit kaynaklarının tahmin etmesi. Nakit girişlerinin büyük mıkatarı müşteri
ödemelerinden gelmektedir.
 Nakit kullanımlarının tahmini.
 Firmanın nakit yetersizliği ya da nakit fazlası karşı karşıya olup olmadığının
hesaplanması.
Nakit bütçesi kısa vadeli planlamanın temel bir unsuru olup, başlıca üç kısımdan
olüştürmaktadır. Bunlar (Ercan ve Ban, 2010: 284);
 Nakit girişleri tablosu
 Nakit çıkışları tablosu
 Finansal işlemler tablosu
Nakit bütçesi günlük, haftalık, aylık olarak düzenlenmektedir ve gelecek bir yıllık
dönemi içerir. Bu yapılan nakit bütçesi geleceğe yapıldığı için, her gün yeni ortaya
çıkan olaylara göre(çevre şartlarında meydana gelebilecek değişmeler) nakit
hacmı tahminini değiştirebilir. Nakit bütçesi tahmini belirli bir dönemdde ve belirli
zamanda nakit akışlarını göstermektedir.
Nakit giriş ve çıkışlarının tahmini ile birlikte hedef nakit bulundurma düzeyinin
yönetiminide içermekte olup ve firma hedef nakit düzeyini istikrarlı bir düzeyde
olmasını bekler. Firma her dönem için ihtiyac duyacağı nakit düzeyi ve nakit
fazlası
olsa
da
nasil
bunlar
yöneteceğine
dair,
bütçeleme
süresinde
belirlenmektedir.
İşletme sermayesi ihtiyacının hesaplanmasında da bütçelerden yararlanılmaktadır.
Sadece nakit bütçesi yardımıyla işletme sermayesi ihtiyacını her zaman
41
hesaplamak mümkün değildir çünkü sadece nakit işletme sermayesi unsurlarından
birisidir.
İşletmelerin faaliyet konusu ve faaliyetlerinin çeşitliğine bağlı olarak da
uygulanacak bütçeler artıp azalacaktır. İmalaat sektöründe hammadde alımm
satım, üretim ve satış bütçesi gibi işletme bütçelerinin tahmini gereklidir.
Tahmini nakit girişlerini ve nakit çıkışlarını gösteren ve farkın hangi işleme tabi
tutulacağını belirten nakit bütçelerinin hesablanması aşağıdaki aşamalarla
gerçekleştirilmektedir.
 Bütçe dönemi belirlenip zaman dilimlerine ayrılması,
 Nakit girişlerinin tahmin edilmesi
 Nakit çıkışlarının tahmin edilmesi
 Net nakit akışının tahmin edilmesi,
Nakit
fazlalığı
halinde
nerelere
yatırılacağının,
naki
açığı
halinde
nasil
kapatılacağının belirlenmesidir.
3.3.1. Satışlar ve nakit tahsilatı (nakit girişleri)
Firmaların nakit girişlerinin büyük bir kısmı satışlardan gelmektedir. Satışlar, nakit
olarak veya firmanın politikasına göre vadeli olarak satılıp ve alacaklara dönüşüp
sonra alacaklardan gelen nakit akışlarıdır. Nakit giriş ve çıkışlarının zamanında ve
doğru olarak tahmininin çok zor olması, işletmelerde nakit yönetiminin önemini bir
kat daha arttırmaktadır.
3.3.1.1. Nakit kaynaklarının (girişlerinin) tahmini
Firmalar müşterilerine tanıdığı süreye göre alacaklarından, ne kadarını nakit girişi
olarak firmaya girecek, tahmin edebilir, elbette bunun tahmini müşterilerin ödeme
alışkanlıklarına da bağlıdır.
Dönem sonu alacaklar tutarı = Dönem Başı Alacaklar Tutarı + Satış Tutarı (satışlarından elde edilen nakit girişleri)
Veya
42
Nakit Girişleri = Dönem Başı Alacaklar Tutarı + Satışlardan Eelde Edilen Nakit
Tutarı
Nakit Kaynakları
1. Alacaklardan temin edilen nakit
2. Diğer kaynaklardan temin edilen nakit
Nakit Kullanımları
1. Borçların ödemesi
2. Işçilik ve yönetim giderleri
3. Sermaye harcamaları
4. Vergi, faiz ve temettü ödemesi
3.3.1.2. Nakit kullanımlarının (çıkışları) tahmini
Nakit
kullanımları
veya
nakit
harcamaları
(ödemeleri)
dört
kategoride
göstermektedir (Cip, 2000: 34);
1. Borçların ödemesi; Tedarikçiler tarafından verilen mal ve hizmetler,
hammadde alımı gibi. Genelde bu tür ödemeler alındıktan sonra yapilir.
2. Işçilik, vergi
ve yönetim giderleri; Bu kategoride tüm düzenli maliyetleri
içermekte olup ve firmanın çalışması için gerçek harcamalardır. Mesela
amortismanlar, ama amortisman nakit çıkışı yaratmamaktadır.
3. Sermaye harcamaları; bunlar üzün ömürlü varlıklar için yapılan ödemelerdir.
4. Uzun vadeli finansman giderleri; Faiz ve temettü ödemesi; bu kategori,
uzun vadeli borçların faiz ödemeleri, ve hissedarlara yapılan temettü
ödemelerini içermektedir.
3.3.2.
Nakit dengesi
Tahim edilen net nakit akımı, nakit girişleri ve nakit harcamalarının farkında
olüşturmaktadır. Finans yöneticileri minimum işletme nakit dengesini, beklenmedik
nakit giriş ve çıkışlarını büyülemek için olüştürmaktadirlar.
İşletmeler yaşamalarını sürdürebilmek, uzun vadede şirketin değerini maksimize
etmek ve ortakların servetlerini artırmak amacıyla sahip oldukları varlıkların
43
nerede, ne zaman ve hangi alanlara yatırılacağına ve nasıl yönetiiciliğine ilişkin
kararların alınmasında stratejik hareket etmek zorundadırlar (Brealey, 2009: 534).
İşletmelerde nakit varlıkların etkin ve verimli yönetimi şirketin uzun vadede piyasa
değerini ve ortakların servetlerini arttıracağı gibi geleceğini de garanti altına
alacaktır.
3.4. Nakit Yönetimi
Nakit Yönetiminde işletme bir yandan işletmenin finansal yükümlülüklerini
karşılamak
için
yeterli
nakit
sağlanması,
işletmece
büyüme
ve
yatırım
fırsatlarından yararlanmak için yeterli nakit bulundurulmasını hedefler, öte yandan
belirli maliyet ve sakıncalarını göz önünde tutarak söz konusu nakit tutarının
gereğinden fazla olmasından kaçınmaya çalışır.
İşletmelerin finansal sıkıntılardan uzak olması, faaliyetlerin etkinliğini düşürmeden,
firma değerini artırmak yönünde hareket etmek için, gereken nakit düzeyinin
belirlenmesi ve bu düzeyin devamlı bir yönde hareket edilmesidir. Nakit yönetimi
firma değerini maksimum kılmak yönünde haraket edilirken, firma olan nakit
girişleri hemen firma hesablarına ulaşması, nakit çıkışlarınında ötelenmesini
sağlamak gerekmektedir (Ercan ve Ban, 2010: 288). İşletmeler uyguladıklari nakit
yönetimi
politikalarını,
nakit
giriş
ve
çıkışlarını
dengeleyecek
şekilde
belirlemelidirler. Nakit yönetimi nakit fazlası ve eksikliğine meydana vermeden
optimum nakit tutarının işletmede bulundurulmasını amaçlamaktadırlar (Sarıaslan
ve Erol, 2008: 366).
3.4.1. Nakit yönetiminin önemi
İşletme sermayesi unsurları içerisinde nakit anahtar bir role sahiptir. Firmanin
günlük faaliyetlerinin yürütülmesinde ve hemen her adımda nakit unsuru
kullanılmaktadır. Sabit varlıkların alınıp yatırımın tamamlanması, hammadde ve
malzemelerin satın alınması, çalışanlara ücretlerin ödenmesi yönetim ve her türlü
gider ödemelerinin yerine getirilmesinde, firmaya borç verenlerin, verdikleri
kredinin anapara ve faiz ödemelerinde, devlet vergileri, temettü verilmesinde,
varlıklar kiralanmiş ise kira karşılıklarının ödenmesinde de nakit kullanılmaktadır.
44
Nakit
ve
nakit
benzeri
varlıkların
kullanımı,
işletmelerin
tüm
yapısını
etkileyebilmektedir. Bu yüzden nakit ve benzeri varlıkların etkin kullanımı
işletmeler açısından çok önemlidir.
Nakit giriş ve çıkışlarının zamanında ve doğru olarak tahmininin çok zor olması,
işletmelerde nakit yönetiminin önemini bir kat daha arttırmaktadır.
3.4.2. İşletmelerde nakitten nakite dönüş süreci
İşletmelerde kuruluş ve faaliyetler sırasında nakit tutarının nasıl bir seyir izlediği,
ne gibi varlıklara yatırıldığı ve tekrar nasıl nakte dönüştüğünü, aşağıdaki şekil bu
süreci göstermektedir.
1. Satın alma
2. İşçilik, hammadde malzeme ve diğer giderler
3. Amortisman giderleri
4. Peşin satışlar
5. Kredili satışlar
6. Alacaklardan Tahsilat
7. Sabit Varlık Satışı
8. Ödemeler(Faiz, Vergi, Borç, Kar Payı)
3.4.3. İşletmelerin nakit bulundurma nedenleri
İşletmeler ellerindeki paranı, finansal yatırım araçlarına aktarılması ve elde
edilecek kazancıdan vazgeçerek varlıklarının bir bölümünü nakit olarak tutmak
zorunda kalmaktadırlar.buna göre firmalarin nakit bulundurması nedenleri (Ross,
2012: 582);
■ Muamele Güdüsüyle bulundurlan nakit
İşletmenin para giriş ve çıkışlarının eş zamanlı gerçekleşmemesi, işletmeleri elde
para tutmaya bir nedendir. Muamele amacıyla nakit tutma, işletmelerin mal,
hammadde,
işgücü,
vergi
ve
temettü
ödemeleri
gibi
günlük
faaliyetleri
gerçekleştirebilmesi için nakit bulundurmasını ifade eder (Pamukçu ve Bülent,
1999: 325).
45
İşletmenin nakit eksikliği nedeniyle günlük ödemelerini gerçekleştirememesi
personelin moralini bozulması, tedarikçilerden mal ve hammadde temininde
zorlanma, firmanın güvenirliliğini azalması ve kredi kuruluşlarının mali durum
hakkında olumsuz düşünmesi gibi bir takım sorunları beraberinde getirir. Bu
olumsuzluklarla karşılaşmak istemeyen işletmeler ellerinde belirli düzeyde nakit
bulundururlar.
■ İhtiyat güdüsüyle bulundurulan nakit
İşletmeler beklenmedik olaylar karşısında hazırlıksız yakalanmamak içinde
ellerinde nakit bulundurmak isterler (Ross, 2012: 582). Bu beklenmedik (olağan
üstü) olaylara yangın, su baskını ve çeşitli nedenlerle satışların durmaı örnek
olarak verilebilir. Bunların dışında gelecek hakkında çeşitli belirsizliklerin olması
işletmeleri ihtiyat amacıyla nakit bulundurmaya itebilir.
İhtiyat için tutulan paradan gelir elde etmekte mümkündür. Bu amaçla
bulundurulan paralar, kolay paraya çevrilebilen hisse senedi gibi değerlere
yatırılarak gelir elde edilebilir. Bu durum şübhesiz işletmenin içinde bulunduğu
ekonomik şartlarla da ilgilidi.
İşletmelerin ihtiyatlı davranarak nakit bulundurması, gerçekleşebilecek durumlarda
işletmeler için başvuracak bir kaynak olacaktır.
■ Spekülasyon güdüsüyle bulundurulan nakit
Spekülasyon amacıyla nakit, fiyatlardaki ani değışmelerden, faiz oranındaki ve
menkul kımetlerdeki dalgalanmalardan kazanç elde etmek için bulundurulan
nakittir.
İşletme yöneticileri özellike hisse senedi ve tahvi fiyatlarındaki ani faiz
değişmelerinden kar elde edebilmek için işletmelerde nakit bulundurmayı tercih
edebilirler. Bunun dışında mal yada hammaddelerin fiyatlarındaki değişmelerden
faydalanabilmek için bulundurulan nakde örnek verilebilir.
46
3.4.4. Nakit bulundurmayı etkileyen faktörler ve nakit bulundurmanın
yararları
Firmanın işletme sermayesi ihtiyacini etkileyen işletme içi ve işletme dışındaki
faktörler bulundurarak nakit tutarını belirlemektedir.
İşletmenin nakit yönetimi alanı ve yapısını etkileyen faktörler (Aksoy ve Yalçıner,
2008: 252):
 İşletme büyüklüğü
 İşletme organizasyonunun merkezleşmış yada merkezleşmemiş olması,
 İşletme faaliyetlerinin genel yapısı
 Muhasebe ve denetim fonksiyonunun yapısıdır
 İşletme
dışındaki
faktörlerin
başında
sermaye
piyasasının
durumu
gelmektedir.firmanin banka şubesine fiziki olarak yakın yada uzak olması
dahi nakit yönetimini etkilemektedir.
Fazla nakit bulundurmanın firmaya etkiler ,Yararları (Avantajları) ise;
 Günlük faaliyetlerin gerektirdiği ödemeleri eksiksiz şekilde karşılamak,
 Beklenen
ödemeleri
zamaninda
yapmak
(süresi
gelen
borçlar,vergi
taksitleri,nakten dağıtımına karar verilecek kar paylarının ödenmesi)
 Olağanüstü olaylara karşı hazırlıklı olmak,mali açıdan güç duruma
düşmemek
 Olağanüstü nakit ödemelerini yapabilmek
 Nakit alışlarda nakit iskontosundan yararlanmak
 Bankalarla iyi ilişkiler kurmak,gerektiği zaman bankalar ve diğer finans
kurumlarından kolaylıkla kredi temin etmek
 Ortaya çıkan karlı iş imkanlarını ve yatırım fırsatlarını değerlendirmektir.
Nakit yetersizliğinin firma açısından olumsuz etkileri de (McLaney, 2009: 373;
Aksoy, 1993: 199);
 Kredi sağlama imkanlari zorlaşabilir,firma tüm ödemelerini peşin yapmak
zorunda kalabilir
47
 Kredi verenler firmanin ödeme güçlüklerini dikkate alarak,artan riskleri
karşılamak için faiz oranını veya kredili satışlarda malın satış fiyatını
artırabilirler.
 Satıcılar kredili mal vermeyi geri çevirebilirler
 Hammadde,malzeme alışındaki düzen bozulabilir.nakit sıkıntısı içinde olan
firmalar,satıcılar tarafından ikinci sınıf müşteri muamelesine tabi tutulabilir.
 Para ve sermaye piyasalarında elverişli şartlarla kaynak sağlama imkansiz
hale gelebilir,
 Suresi gelen borçların zamanında ödenmemesiyle uğranilan kayıplar
artabilir.
 Alışlarda nakit iskontusundan yararlanma ortadan kalkabilir.
 Bazı hallerde alacakların,firmanin tasfiyesi için kanuni yollara başvurmasi
sonucu,firmanin varlığı tehlikeye düşebilir.
Yukarıda değidiğimiz gibi nakit tumanın işletmelere sağlayacağı avantajlar
olabileceği gibi nakit eksikliğin getirdiği olumsuzluklarda olabilmektedir.
Firma için en iyi yol,en uygun nakit miktarının bulundurulmasıdır.
3.4.5. Nakit yönetiminde etkinliği artırıcı işlemler
Nakit yönetiminde etkinliğin sağlanması geleceğe dönük bir süre içinde ,nakit
hareketlerini, nakit girişleri ve çıkışları halinde ayrıntılı olarak zaman dilimleri
irtibatiyle ve her zaman dilimi sonundaki kasa ve bankalar mevcudunu belirleyerek
nakit akışının planlamasi ile kolaylaşır. nakit akışı planlaması;
1. Çalışmaların
ödeme
sıkışıklığı
ile
karşılaşmaksızın
sürdürülmesi
ve
büyümenin sağlanması,
2. Borç almanın kolaylaştırılması,
3. Nakit giriş ve çıkışlarının kontrolü ve finans maliyetinin düşürülmesi,
4. Nakit fazlalığının en uygun biçimde kullanılması,
5. İşletme çalışmalariyla nakit akışı arasında uyumun sağlanması gibi faydaları
sağlar.
Nakit yönetiminde etkinliği artırıcı işlemler nakit tahsilatı ve ödemelerle ilgili olanlar
yönünden ayrı ayrıdır.
48
3.4.5.1. Nakit tahsilatının hızlandırılması ile ilgili işlemler
Nakit yönetimi sadece kasada hazır bulunan nakitlerin yönetimi ile sınırlı değildir.
kasaya girmiş nakit kadar, nakdin kullanilabilir hale getirilmesi de önemlidir.
Nakit yönetiminde tahsilatların hızlandırılmasında işletme açısından faydalar vardır
(Aksoy ve Yalçıner, 2008: 255);
1. Tahsilat
tamamlayıncaya
kadar
olan
süre,alacaklar
olarak
kabul
edildiğinden,alacakların riski,nakit bulundurma riskinden daha fazladır.
2. Paranın zaman değeri itibariyle,erken kavuşulan para firma için sonrakilerden
daha değerlidir.
3. Firmanin kullanımına geçmeyen para maliyetleri nedeniyle kayıplar yaratır.
4. Tahsil edilmiş görünen ancak kullanılma imkanı bulunmayan paraların
kullanımı gecikdikçe enfelasyonun aşındırıcı etkisi artar.
5. Tahsilat tamamlanmış sayılmayacağı için,işletmenin kullanimina geçmeyen
nakitleri verimli alanlarda değerlendirme mümkün olmayıp verimlilik kayıpları
olmaktadır.
Firmalar tahsilatlarının hızlandırması için gelecekteki satış ve karlarında düşme
olmamasına dikkat edilerek,geliştirilmiş çeşitli araçlardan yararlanmaktadır. Bunlar;
3.4.5.1.1. Müşterilerin ödeme alışkanlıklarını değiştirmek
İşletmeler müşterilerin geç ödeme isteklerini değiştirerek ödemeleri hızlandırmak
için, müşterilerine uyarmalar yapılır. Bu yolun uygulanmasında rakip firmaların
uyguladıklari işlemlerin dikkate alınmamış olması, firma ters sonuçlara varır.
Müşterilerin ödeme alışkanlıklarını değıştirmenin başka yolu, nakit iskontosu
yapmaktır.
Faturanın daha hızlı ödenmesi,ve gecikmeyi önlemek için müşterilere nakit
iskontosu
yapmak,
gecikmeler
karşılığında
gecikme
faizleri
olmak
gibi
uygulamaları yapılır. Bu uygulamarı yapmak ve nakit tahsilatının hızlandırmasının
sağlayacağı katkılar, iskonto verdiği ve vazgeçilen nakitlerin karşılaştırılmasını
yapmak lazımdır.
49
3.4.5.1.2. Toplama (Merkezi) bankacılığı
Müşterilerin Geniş bir coğrafi alanda bulunması, ve firmayla arasındaki mesafenin
uzaması tahsilatın gecikmesine neden olan bir unsurdur. Bu gecikmeyi
azaltabilmenin yolu, tahsilatın bir yerde toplamasıdır.
Toplama bankacığı; stratejik tahsilat merkezleri kurarak firmanin fon akışlarını
hızlandırmak amacıyla kullanilan bir sistemdir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 256).
Firma çeşitli bölgelerde bir kaç tahsilat merkezleri kurur.bu uygulamada
müşterilerin ödeyeceği paralar firma eline daha çabuk geçilir. Bu tahsilat
merkezleri paraları topladıktan sonra hemen yakınındaki banka aracılığı ile
toplama bankası (firmanin ödemelerinin yapıldığı banka) olarak seçilen ana
bankaya transfer ederler.
Bu sistemde de Müşterilerin Ödeme Alışkanlıklarını Değıştirmek aracı gibi
bankalar yaptıkları tahsilat hizmetlerinin karşılığında da gelir sağlamayı isterler
fonalara erken kavuşmanın sağlayacağı katkı ile toplama bankacılığı kullanmak
için oluşturulan sisteminin maliyetinin karşılaştırılması lazım. Çünkü tahsilatı yapan
banka hizmet ucreti almayı düşünür veya topladığı fonlari geciktirerek gönderip
kendi nakit kullanımına katkı sağlamayı düşünebilir.
3.4.5.1.3. Posta kutusu sistemi
Bu sistemde firma, satış bölgelerinde posta kuruları kiralayıp, bir bankayla,
kiraladığı posta kutusundaki ödeme çeklerıinin toplamasında anlaşma yapılır. Her
müşterinin mal bedeli ve borcu hangi posta kutusuna ödeyeceği onceden
belirlenmektedir.
Müşterilerin gönderdikleri çekler, toplanıp şirketin hesabına geçirilir. Firma, çek
karşılıklarını toplama ve bankaya yatırma işlemleri, anlaşması olan bankaya
yaptırır. Bu sistemde şübe bankacılığı şeklinde geniş bir alana yayılmış ve
müşterilerle ilişkinin kolay kurulacağı ve fiziki yakınlığı bulunan bankalar, faaliyete
geçirilir. Paraların banka tarafından toplanması bir maliyet gerektirir. Bu maliyet
tahsilatların sıklığına ve işlem için bankanın alacağı paraya göre değişir.
50
3.4.5.1.4. Nakit hareketlerinin hızlandırılması
Nakit hareketlerinin hızlandırılmasında, firmalar yapacakları yatırım harcamalarını
tahsilatlarina göre ayarlayacaklardır.firmalar küçük bedelleri tahsil ederek büyük
tutarlarındaki yatırım harcamaları gerçekleştirirler, bu nedenle firmaların, bankalar
arası nakit transferlerini sıkı kontrol altında tutması zorunlu olur.
Müşterilerin toplama merkezi olarak bankaya ödemeleri, posta kutusu kiralayıp
bizzat yada banka aracılığı ile nakit toplanması ve firmaya gönderilmesi zaman
alacaktır ayrıca yapılan hizmetlerin maliyeti vardır. Bu tür maliyetleri hem de
gecikmeyi ortadan kaldırmak için, bazı durumlarda yapabilecek işlemlerden birisi,
firmanin doğrudan müşterilere giderek tahsilatın hızlandırmasıdır.
3.4.5.2. Nakit ödemelerinin kontrolü
Tahsilatın kontrol edilmesinde amaç nakdin maksimum hızlandırılmasını sağlamak
olduğu halde, ödemelerin kontrolünde amaç ödemeleri mümkün olduğunca
geciktirmektir.
Tahsilatin hızlandırılması ve ödemelerin yavaşlatılması fonların kullanilabilirliğini
maksimum bir düzeye çıkarmaktadır.
Ödemeleri
kontrol
etmede
uyulanabilecek
yöntemlerden
bazıları
aşağıda
açıklanmaktadır.
3.4.5.2.1. Çek hesabındaki farktan yararlanma
Firmalarin çek ödeme ve tahsilat işlemleri bir vadesiz mevduat hesabı açtırarak
yapılır. Hesabın gün sonu bakiyesi gecelik faiz oranlarıyla bir sonraki güne
devredilir. Firmanin çek düzenlediği tarih ile çek bedelinin firmanın bankadaki
hesabından alındığı tarih arasında belirli bir süre vardır. Burda sadece farklı
bankalar şubeleri söz konusudur. Bankalar farklı olduğunda tahsilat işlemi ayni
gün içerisinde yapması imkansızdır. Eğer alacaklının ve borçlunun hesablari ayni
bankada ise, şubeler arası tahsilat işlemı o gün yapılır. Firma için düzenlenmiş bir
çekin nakit haline dünüştürülmesi, firma için kullanıma hazır hale gelmesi belirli bir
zaman gerektirir. Çekin yazılmasıyla tahsil edilmesi arasında geçen süre 5-8 gün
arasında değışmektedir. Çek tahsılatının hızlandırılması süreçte, çek tahsilat
51
işlemi bir kaç gün kısaltılabilir. Firma müşterilere yakın bölgelerde oluşturduğu
posta kutusu sistemiyle, müşteri çeklerini bu merkezlere yönlendirebilir. Bölgesel
yakınlık nedeniyle çeklerin posta kutusuna ulaşması, firma merkezine ulaşmasına
göre daha kısa bir süre alır. Bu süreç ortalama bir gündür. Çeklerin posta
kutusundan günlük olarak alınması, takas işlemine tabi tutlması ve çek bedelinin
firmanın hesabında aktarılması da yaklaşık 2 günlük bir süre gerektirir.bu durumda
çeklerin tahsilatı toplam 3 günde gerçekleşmektedir (Aksoy, 2008; 370).
Çek hesabının nakit yönetimindeki etkinliğini ortaya konulabilmesi için ödeme açığı
ve alacak acığını dikkate alınması gerekir.
Ödeme acığı: Firmanin yazdığı çeklerin tutarları ile firmanin bankadaki hesabında
bulundurduğu tutar arasındaki fark çek hesabının yarattığı ödemeleri geciktirme
işlemidir.Toplam ödeme açığı mıktarının artması ve bankada kalış süresinin
uzanması, işletmenin nakit yönetimine etkinlik kazandırmaktadır. Bu tutarın ödeme
yapılana kadar bankalarda değerlendirilmesi firmanin karlılığına katkı sağlayabilir.
Alacak acığı: Müşterilerin firmaya gönderdikleri çeklerin bankadaki hesabina intikal
etmesi de belirli bir süre alır. Çekin alınış tarıhi ile bedelinin firmanın hesabına
geçtığı tarih arasındaki fark dır.
Net çek Pozisyonu (Net açık) = Ödeme Açığı – Alacak Açığı
Firmalar, müşterilerin verdiği çeklerin hızla tahsil edilmesini sağlamak, firmanin
verdiği çeklerin ise ödenmesini yavaşlatmakla net çek pozisyonunu artırarak Nakit
Yönetimini etkinleştirebilir.
3.4.5.2.2. Elektronik fon transfer sistemi
Geliştirilmiş bilgi işlem ve transfer sistemiyle nakdin yönetimi ve fonların
transferlerinde etkinlik artırılmıştır. Elektronik ödemelerde kullanılan geleneksel
ödeme araçları kredi kartları, online havaleler, doğrudan borçlanmalar, bankamatik
kartları, ve elektronik çeklerdir.
Elektronik bankacılık hizmetine dahin olan banka müşterileri, hesablarındakı
parayı internet ortamında farklı bir hesaba havale edilmektedirler. Bu tür ödeme,
müşteri açısından zaman tasarrufuna ve banka açısından işlem maliyetlerine
düşüren bir etki ortaya koymaktadır. Böylece Elektronik fon transfer sistemleri
52
işlem maliyetlerinde oldukça büyük tasarruflar sağlamaktadır. EFT Sistemlerinin
uygulama ve kontrolündeki sorumluluğun ve nihai kullanımıyla ilgili pek çok
belirsizliğin olmasına rağmen kullanımı hızla yayılmaktadır. Nakitten çeke geçilen
bir toplumdan, çeksiz bir topluma ulaşılarak, elektronik sistemlerle anında ödeme
ve tahsilatın yapıldığı bir ekonomik düzene geçilmiştir (Brealey, 2009: 572).
3.4.6. Nakit benzeri varlıkların yönetimi
Nakit yönetiminde etkinliğin artırılmasına yönelik çabalar ile tahsilat ve ödemeler
dengelenmeye çalışılsa çeşitli nedenlerle karşılaşması için ek kaynaklara
başvurma yada ödemelerin ertelenmesi yoluna gidilir. Nakit fazlalığı halinde,
nakitler
doğrudan
gelir
getirmedikleri
ve
özellikle
enfelasyonist
ortamda
değerlerinden kaybetmeleri nedeniyle fazla nakitlerin atıl kalması karların kaybina
yol açmaktadır (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 380).
Belli bir sürede, kısa olsa bile firmada bekleyecek nakitlerin atıl kalıp maliyetinin
yüklenilmesi yerine, fazla nakitleri, doğrudan nakit para olarak kasada veya
bankada bulundurma yerine, çeşitli pazarlanabilir menkul kıymetlere yatırılarak
verimlilik sağlanabilir.
Firmalar hangi tür araca ne zaman, fazla nakitlerin yatırım yapacağının
belirlenmesi, pazarlanabilir menkul kıymetlerin yönetiminin ana noktasıdır.
Yatırım aracının seçilmesinde dikkate alınacak noktalar;
 Yatırım yapacak kuruluşlarla ilgili,
 Yatırım yapıldığı ekonominin durumuyla ilgili,
 Yatırım aracının özellikleri ile ilgili ve oldukça çeşitlidir (Aksoy ve Tanrıöven,
2007: 23).
Fazla fonları yatırılacağı araçlar sermaye piyasasının durumuna bağlıdır.
Kısa vadeli fonlar genellikle para piyasası araçları ile değerlendirilirse de bazı
sermaye
piyasası
araçlarından
kısa
vadeli
fonlari
değerlendirmede
yararlanımlmaktadır.kısa vadeli fonları, Repo, Hazine bonosu, Devlet veya Özel
sektör tahvililleri, Menkul kıymetler yatırım fonu, Likiditesi yüksek olan hisse
senetleri, Konut veya Mevduat sertifikaları, Varlığa dayalı menkul kıymetler,
Banka bonoları gibi araçlarada değerlendirilir.
53
Pazarlanabilir Menkul kıymetler Yatırımını Etkileyen Faktörler
1) Pazarlanabilir Menkul Kıymetlerin Verimi ve Emniyeti
2) Pazarlanabilir Menkul Kıymetlerin Likidite yada Pazarlanabilme Derecesi
3) Pazarlanabilir Menkul Kıymetlerin Vergi Durumu
4) Pazarlanabilir Menkul Kıymetlerin Riski
Kısacası getirisi, risk likidite düzeyi tabi olduğu vergi rejimi gibi faktörlerden
oluşmaktır
3.4.6.1. Pazarlanabilir menkul kıymetlerin verimi ve emniyeti
Yatırılacak nakitleri kullanacağı alternatif sayısı çoktur. Bir araca bağladıktan
sonra,diğer yatırım alternatifleri kullanabilme şansı yatırılan paranın geri
alınmasına
bağlıdır,
Yatırımcılar
anaparanın
kaybedilmesine
getirisinin
kaybedilmesinden daha fazla önem verirler. Bu nedenle emniyetli araçları
seçmeye çalışırlar.
3.4.6.2.
Pazarlanabilir menkul kıymetlerin likidite yada pazarlanabilme
derecesi
Tüm varlıkların bir likidite derecesi vardır. Varlıkların likidite derecesi, varlıkların
paraya çevirilmesinde katlanan maliyet ile paraya çevrilme zamanının uzunluğuna
ve varlığın piyasa değerini korunması gibi karşılıklı ilişki içinde bulunan faktörlere
bağlıdır.
İstenildiği an paraya çevirebilme imkanı likit varlıklar nakit gibi olarak kabul
edilir.işletmeler kısa vadeli atıl nakitlerin likiditesi yüksek olan araçları kullanmayı
tercih ediyorlar. Çünkü ihtiyaç duyulduğunda hemen nakde dönüştürülmesi kasada
ki parayı kullanmak gibidir.
Gelişmiş ve işlem hacmi yüksek sermaye piyasası araçların likidite dereceleri
yüksektir. Bu tür araçlarına sahip olan, istediği an aracını paraya çevirme imkanına
sahiptir.
54
3.4.6.3. Pazarlanabilir menkul kıymetlerin vergi durumu
Yatırımcıların sahip olacağı bir kısım değerler, vergi olarak devlete verileceğinden
yatırımın getirisi vergi oranı kadar azalacaktır.
yatırımcı atıl kalan fonları, vergiden sonraki getirinin fazla olması arzu
edeceğinden, vergi sonrasi getiriyi önemli ölçüde azaltmayan araçları kullanmaya
karar verir. yatırım araçlarının vergilendirilmesi birbirinden farklıdır.devlet tahvili ve
hazine bonusu gibi araçlar vergiden istisna ediliyor. Bazı yatırım araçlarınıda,
kullanımını yaygınlaştirmak için teşvik edici vergi düzenlemeleri yapılmaktadır.
3.4.6.4. Pazarlanabilir menkul kıymetlerin riski
Firma yatırıma yönelirken, elde edebileceği getirinin yanında katlanacağı riski de
ölçmelidir. Risk, belirsizliğin objektif ölçüsüdür. Atıl nakitler verimlilik getirecek
araçlara bağlanırken yatırım aracının verimliliklerini etkileyen değişkenler ele alınır.
Değişkenler üzerindeki belirsizliklerin neler oldukları ve nasıl etkiledikleri, kısaca
verimin elde edilmesinde karşılaşacak riskin derecesi ölçülür.
Buruda bizim, sistematik veya Pazar riskine dikkat etmemiz lazım.
Sistematik Risk: Firma dışındaki Piyasa, Enfelasyon, Faiz oranları gibi faktörlerden
kaynaklanan ve firma tarafından kontrol edilemeyen risk türüdür.
Sistematik olmayan
Risk: Firmanin kendisinden kaynaklanan ve yine firma
tarafından kontrol edilebilirliği bulunan portföy çeşitlendirmesi ile yok edilebilen bir
riskdir.Sistematik olmayan risklerde; Faaliyet (endüstri), Finansal Risk, ve Yönetim
Riski olarak sınıflandırılır.
Her iki riskin toplamı yatırım aracının durumuyla ilgili belirsizlikleri ifade ederler.
3.4.7. Nakit ve nakit benzeri varlıkların en uygun seviyesinin hesaplaması
3.4.7.1. Baumol modeli
Firmaların kasalarında bulunduracakları optimum nakit tutarının saptanmasında
kullanılan modellerden ilki Baumol Modelidir.
Bu modelin en büyük özelliği sadece muamele için gerekli para talebini dikkata
almasıdır. Baumol Modelinin amacı firmaların faaliyetlerini yürütebilmesi için her
55
defa borç alacağı tutarı veya elinde bulunduracağı para miktarinin optimum tutarını
belirlemektedir (Akgüç, 1998: 243).
Baumol modelinin çeşitli varsayımları (Vander ve Maier, 1985: 194-195);
 Nakit talebleri belli bir süre içinde bilinen ve düzenlidir.
 Firma menkul kıymetlerini satarak nakit takviyesi yapmaktadır.
 Firma yılda belli bir oranda nakit tutarak fırsat maliyeti doğurmaktadir.
 Likit fonların maliyeti sabit kalmaktadır.
Bu varsayımlar altında nakit girişlerinin durumu Şekil 3.1’de görülmektedir.
Nakit
C
C/2
Zaman
Şekil 3.1. Boumol modelinde işletmelerde nakit hareketleri
Buna göre belirli bir dönem için işletmelerin elinde bulunduracağı optimum nakit
tutarı C / 2 dir. İşletmenin belirli bir dönem için elinde bulunduracağı likit fonların
tolam maliyei ise;
Nakit Bulundurma Maliyeti = Q / 2 . Mb
Nakit Tedarik Maliyeti = I / Q . Mt
Toplam Nakit Maliyeti
Nakitlerin en uygun tedarik edileceği tutar iki maliyetin esitlendiği noktadır.
Formül;
√
56
3.4.7.2. Miller – Orr Modeli
Optimum nakit tutarını saptanmasında kullanılan diğer modelde Miller – Orr Modeli
dir. Bu modelde işletmenin nakit giriş ve çıkışlarının düzenli olmayıp, nakit
hareketlerini zaman içinde tesadüfü bir dağılım gösterdiği üzerinde durulmuştur.
Bu
modelde
Baumol
Modelinde
olduğu
gibi
çeşitli
varsayımlar
altında
incelenmektedir. bu varsayımlar aşağıdaki gibidir;
 Günlük nakit akışları tesadüfidir ve tam olarak hesaplanamaz
 Serbest menkul kıymetler alış ve satışları aniden gerçekleşmektedir.
 Mevsimler veya devirsel eğilimler göz önüne alınmamaktadır.
 Serbest menkul kıymetler alış ve satışının maliyeti, işlem büyüklüğüne
bakılmaksızın sabit kabul edilmektedir.
 Faiz oranları dönemsel olarak sabittir.
Nakit Dengesi
Üst Limit
Ü
Hedef
H
Alt Limit
A
5
10
15
20
25
Zaman
Şekil 3.2. Miller-orr modelinde işletmelerde nakit hareketleri (Akgüç, 1998: 245).
Şekil 3.2'de görüldüğü gibi bu modelde üst limit, alt limit ve hedef nakit dengesi
belirlenmektedir. Buna göre nakit bakiyesinin bir üst veya alt sınıra kadar
serbestçe hareket etmesine izin verilir. Sınıra varıldığında, firma menkul kıymet
57
satın alarak veya satarak nakit bakiyesinin geri dönüş noktasına ulaşmasını
sağlar. Bu nokta, alt sınırdan üst sınıra olan mesafenin üçte biridir.
Burada hedef nakit seviyesinin belirlenmesinde kullanılacak formül;
√
Formülde;
H = Hedef nakit seviyesi
D = Nakitle pazarlanabilir Menkul Kıymetler arasında yapılacak değişim için
katlanılacak gider
σ2= Günlük nakit aışlarındaki değişmelerin varyansı
V = Elde tutulan naktin günlük alternatif maliyeti
A = Alt sınır
Ü = 3H + 2A
3.4.7.3. Brenak modeli
Optimum nakit düzeyinin saptanmasında kullanılan yöntemlerden biride William
Brenak tarafından geliştirilmiştir. Brenak Modelinde mevcut fonları ne kadarının
elde tutulacağı ile menkul kıymetlere yapılacak olan yatırım tutarı belirlenmeye
çalışılmıştır. Baumol modelinden farklı olarak,beklenen nakit girişlerinin olasılk
dağılımı ve nakit yetersizliğinin işletmeye maliyetinin bilindiği varsayılmaktadır.
Brenak modeli, firmanin nakit akışının olasılık dağılımını, nakit yetersizliğinin
maliyetini, ve nakit tutmanın fırsat maliyetini içeren bir maliyet fonksiyonu
geliştirmekte ve firmanın her dönem başında bulundurması gereken optimum nakit
mevcudunu vermektedir. Buna göre, menkul değerlere yapılacak bir birimlik
yatırımın sağlayacağı ek net gelir, bir birimlik nakit yetersizliğinin yol açacağı
maliyet artışına eşit oluncaya kadar, yöneticiler nakit mevcudunu, menkul
kıymetlere yatırabilir (Akgüç, 1998: 248).
Brenak modelinde nakit giriş ve çıkış (Ödemeler) hareketleri Şekil 3.3’te
görülmektedir.
58
Nakit
Mevcudu
Nakit Girişleri
Ödemeler
Zaman
Şekil 3.3. Brenak modelinde işletmelerde nakit hareketleri (Akgüç, 1998: 249).
İşletmelerde Nakit yönetimi önemini başka varlıklara göre daha çoktur. Bu yüzden
daha önem vermesi beklenir. İşletmenin varlığında yeterli nakit bulundurma ve
optimum nakit seviyesini hedeflemek, işletmeye yararları olacaktır. Nakit varlıkların
etkin ve verimli yönetimi şirketin uzun vadede piyasa değerini ve ortakların
servetlerini arttıracağı gibi geleceğini de garanti altına alacaktır.
İşletme nakit ve benzeri varlıklarının en uygun seviyesinin hesaplamasına, ve nakit
giriş ve çıkışlarının kontrol etmesine doğru bir şekilde optimum nakit dengesini
zaman içinde tayin edebilir.
3.5. Alacakların Kavramı ve Yönetimi
Bir işletmenin mal ve hizmet satışından doğan, kısa ve ya uzun bir vade sonunda
geri almak üzere sahip olduğu her türlü unsurları alacakları oluşturmaktadır.
Alacaklar, bir şahıs ve ya işletmenin mal ve hizmetler, gayrimenkul ile nakdin
sonradan ödenmesi karşılığında elde edilmektedir.
İşletmelerin hemen her zaman sahip oldukları ve sürekli yönetimiyle uğraştıkları
alacaklarını ise ticari alacaklar oluşturmaktadır. Ticari alacaklar, bir işletmenin
diğer bir işletmeye ve ya bireye kredili olarak kendi ana faaliyet konusuna giren
59
mal ve hizmetleri açık hesap şeklinde ve ya senetli olarak ve ya taksitli olarak
satışından doğan alacaklar olarak tanımlanmaktadır.
Alacakların toplam varlıklar içindeki payı her geçen gün artmaktadır. İşletmenin
varlıkları
içinde
önemli
boyutlara
ulaşan
alacaklar
işletmenin
amacını
etkilemektedir. Bu durum alacaklara yapılacak yatırımı ve alacakların yönetiminin
önemini de artırmaktadır. Alacak yönetiminin temelini; alacak politikasına bağlı
olarak satışların artması sonucu doğan karlılık ile alacaklara bağlı olarak ortaya
çıkan maliyetler arasındaki ilişkinin belirlenmesi ve hangi seviyede bir alacak
hacminin işletme için daha karlı olacağının araştırılması oluşturmaktadır.
Alacak yönetiminde temel amaç, alacakların firmanın net şimdiki değerine
yapacağı katkının artırılmasıdır. Vadeli mal ve ya hizmet satışı,peşin satışın
mümkün olmadığı durumlarda işletmelerin başvurduğu önemli bir politikadır.
Vadeli satışın sağladığı birtakım avantajlar işletmenin bu politikayı uygulamasında
etkili olmaktadır. Bunlardan ilki işletmenin satışlarını artırıcı etki yaratmasıdır.
Müşteriler alış sırasında nakit yetersizliği içinde olabilmektedir. Ancak vadesinde
ödemeye imkan verecek gelir elde etme ihtimali bulunmaktadır. Bu nedenle
işletmeler kredili satışlarını elverişli hale getirdiği ölçüde iş hacimlerini artırma
imkanına sahiptir. Ancak alacak yönetimi, alacaklara bağlanan fonların maliyetini
artıran, alacakların izlenmesinin gerektirdiği idari giderler ile alacakların tahsil
edilememesi ihtimali taşıyan bir uygulamadır. Dolayısıyla işletmelerin artan
satışların sağlayacağı yararlar ile katlanılan maliyetleri karşılaştırarak etkili bir
alacak yönetimi politikası izlemesi gerekmektedir.
3.5.1. Alacaklar miktarını etkileyen faktörler
İşletmelerde alacaklara bağlanan fonların büyüklüğünü belirleyen temel faktörler;
satış hacmi, müşterilerin borç ödeme süresi, işletmenin kredili satış politikası,
ürünün niteliği, ekonomik konjonktürel durum, işletmenin büyüklüğü, rekabet
durumu ve alacak senetlerinin kullanılma derecesi olarak sıralanmaktadır.
60
3.5.1.1. Kredili satış hacmi
Bir
işletmenin
alacaklara
bağlayacağı
tutar
satış
hacmine
bağlı
olarak
değişmektedir. Vadeli satış politikası uygulanması durumunda vade uzadıkça
daha fazla satış yapılmakta ve buna bağlı olarak alacaklar da artmaktadır (Tomak,
2013: 40). Satış miktarı ve müşterilerin borç ödeme süreleri değişmeden, kredili
satışlarının toplam satışlara oranı artması durumunda işletmede alacaklar da
artmaktadır. Benzer şekilde kredili satışların toplam satışlar içindeki oranı sabit
kalması durumunda satış miktarındaki artışlar alacakların da miktar olarak artması
sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Satış hacmi mevsimlik dalgalanma gösteren
işletmelerde ise alacaklar satışlardaki dalgalanmaya bağlı olarak değişme
göstermektedir (Usta, 2011: 180).
3.5.1.2. Müşterilerin borç ödeme süresi
Kredili satışların değişime uğramadığı durumlarda müşterilerin borçlarını daha
uzun sürede ödeme eğilimleri alacaklara bağlanan fonların büyümesine yol
açmaktadır. Buna karşın müşteriler borçlarını vadelerinden önce ve kısa sürede
ödemeye başlaması durumunda alacakların miktarı da azalmaktadır (Usta, 2011:
180).
3.5.1.3. İşletmenin kredili satış politikası
Kredili satışlara ilişkin politikaların tespit edilmesi ve kredi şartlarının belirlenmesi
kararları işletmelerin kontrolü altındadır. Bu doğrultuda, işletmeler bağımsız olarak
kredili satış politikasını belirleme hakkına sahiptir. Ancak içinde bulundukları
faaliyet
alanında
uygulanmakta
olan
kredili
satış
koşullarını
göz
ardı
edememektedirler (Usta,2011: 181). Bu nedenle işletmeler faaliyet gösterdikleri
alana ve buradaki konumlarına göre firma değerine en fazla katkıyı yapacak
politikayı uygulayarak alacaklara yatıracakları fonları yönlendirmektedir (Tomak,
2013: 38).
61
3.5.1.4. Ürünün niteliği
İşletmelerin ürettikleri ürünlerin türleri ve nitelikleri, satışların ne kadarının peşin,ne
kadarının kredili yapılacağını belirlemektedir.Bu doğrultuda birim satış fiyatı düşük
olan malları satan işletmelere kıyasla,birim satış fiyatı yüksek olan malları satan
işletmelerin vadeli satışları daha fazla olmaktadır (Usta, 2011: 181). Bunun yanı
sıra dayanıksız ve hemen tüketilebilecek türden mamulleri sunan işletmelerin
vadeli satışları, dayanıklı mallar satan işletmelerden farklı olarak daha az
olmaktadır. Dayanıklı tüketim mallarında ve yatırım mallarında ise vade uzamakta
ve buna bağlı olarak vadeli satışlar artmaktadır.
3.5.1.5. Konjonktürel durum
Konjoktürel
durum
işletmelerin
alacaklara
yapacağı
yatırım
miktarını
etkilemektedir. Ekonomide durgunluk dönemlerinde satış hacmi azalma eğilimi
göstermektedir. İşletmelerin faaliyetlerini sürdürmesi, pazar payını koruyabilmesi
ve satışlarını artırmak amacıyla peşin satışların, çok kısa vadeli kredili satışların
yerine daha uzun vadeli satışların tercih edildiği görülmektedir (Usta, 2011: 181).
Dolayısıyla ekonomik durgunluğun satışları azaltması işletmelerin alacaklara
yapacakları yatırım tutarını da azaltmaktadır. Ekonomik gelişme dönemlerinde ise
yaşanan canlılık işletmelerin satışlarını artırmakta ve nakit ödemeler hız
kazanmaktadır. Bunun yanı sıra enflasyonist ortamlar vadeli satış kararlarında
etkili olmaktadır.Bu doğrultuda enflasyon nedeniyle işletmeler vadeli satış
yapmaktan kaçınmaktadır.
3.5.1.6. İşletmenin bulunduğu yer ve büyüklüğü
Büyük işletmelerin kaynak sağlama imkanı daha fazladır. Yani, hem öz sermaye
hem de borçlanma yoluyla kaynak bulabilmektedir. Büyük işletmelerin riskinin
daha az olduğu kabul edilmesi nedeniyle sağlanan kaynakların şartları daha uygun
özellikler göstermekte ve maliyetleri daha düşük olmaktadır. Dolayısıyla bu durum
büyük işletmelerin vadeli satışlarında müşterilerini finanse etme imkanını
artırmaktadır. İşletmelerin faaliyet yeri yerleşim yerinden uzaksa veya rekabetin
yoğun olduğu alanda ürün hattına sahipse, müşterileri kendilerine çekmek için
daha uygun politikaları uygulamak mecburiyetinde kalmaktadır (Tomak, 2013: 40).
62
3.5.1.7. Rekabet durumu
Bir işletmenin faaliyet gösterdiği alanda rekabetin yoğun olması,işletmenin
satışlarını etkilemektedir. Bu nedenle işletmeler rekabette üstünlük sağlamak ve
satışlarını artırmak amacıyla vade uzatımına gitmektedir. Finansal yapısı güçlü
olan işletmeler alacaklara daha fazla fon ayırma imkanına sahiptir. Bu durum
işletmelerin vadeli satışlarını artırarak rekabette üstünlük sağlamaktadır.
3.5.1.8. Alacak senetlerinin kullanılma derecesi
Alacakların
senede
bağlanması
durumunda
senetler
çeşitli
şekillerde
kullanılabilmektedir. Alacak senetlerinin vadesinden önce iskonto ettirilmesi
tahsilatın hızlanmasını sağlamaktadır. Bunun yanı sıra alacak sentleri işletmenin
vadeli alışlarında satıcılara ciro edilmesi yoluyla kullanılabilmektedir. Alacak
senetlerinin iskonto ve ya ciro yoluyla kullanılması işletmenin sorumluluğunu
ortadan kaldırmamaktadır. Çünkü; senet bedelinin senedin muhatabı tarafından
ödenmediği durumlarda senedi iskonto ve ya ciro ettiren işletmeye rücu
edilmektedir. Dolayısıyla senedi verenin kredi değerliliği önemli bir unsur
olmaktadır ve senetleri kabul görmeyen müşterilere kredili satış yapmaktan
kaçınılmalıdır (Aksoy, 2008: 308).
Kredili Satış
Hacmi
Yeni Ürünler
Kredi Politikası
Alacak Miktarını
Belirleyen
İşletmenin
Unsurlar
Alacak Vadesi
Bulunduğu yer
Rekabet
Şekil 3.4. Alacak miktarını belirleyen unsurlar (Tomak, 2013: 40)
63
3.5.2. Alacakların yönetim süreci
Bir firmanın kredili satış politikasını uygularken müşteri taleplerine esas olacak
kredi politikasını oluşturması gerekmektedir. Bu doğrultuda ilk aşamada kredi
uygulaması ile ilgili politikalar belirlenmektedir. İkinci aşamada ise kredi talep eden
müşterilerin kredibilitesi değerlendirilmektedir. Bu doğrultuda müşteriye kredi
verilmesi ya da verilmemesi kararı alınmakta, kredi verilmesi durumunda da limit
belirlenmektedir. Bunun yanı sıra kredi miktarı ile birlikte vade belirlenmekte,
kredinin geri ödenmeme riskine karşı teminat alınmaktadır. Sonrasında müşteriye
satış yapılmakta ve karşılığına senet alınmaktadır. Bu aşamada işletmenin
karşısına vadeyi bekleyerek tahsilat yapmak ve alacak hakkını bir kuruma
devretmek olmak üzere iki seçenek çıkmaktadır (Aksoy, 2008: 312).
3.5.2.1. Kredi politikasının oluşturulması
Kredi politikasının oluşturulması, işletmenin müşterilere uygulayacağı vade,
iskonto oranı, taksitli ödeme biçiminde oluşturulan kredi koşullarını içeren tahsilat
politikasının belirlenmesini ifade etmektedir. Alacak yönetimi ile ilgili kredi politikası
belirlenirken; satışları en yüksek düzeye çıkartacak, alacaklara yatırılacak tutarın
maliyetini en aza indirecek ve alacak zararlarını mümkün olduğunca ortadan
kaldıracak şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda kredi politikasının
oluşturulması; uygun kredi vadesinin, iskonto oranının ve uygun tahsilat
politikasının belirlenmesi ile gerçekleştirilmektedir.
3.5.2.1.1. Kredi vadesinin belirlenmesi
İşletmeler, ürettikleri mal ve hizmetlere karşı talebi artırmak amacıyla kredili
satışlarda vadeyi uzatma yoluna gidebilmektedir. Bu yolla genellikle işletmelerin
satışlarını
artırılması
mümkün
olmaktadır.
İşletmeler
kredili
satışlarda
uygulayacakları vadeyi belirlemekte serbesttir. Ancak uygulamada işletmeler kredi
satış koşullarını belirlerken faaliyette bulundukları sektördeki ve ya bölgedeki
yerleşmiş ticari adetleri ve rakip işletmelerin izledikleri satış politikalarını göz
önünde bulundurmak zorundadır.
64
İşletmeler tarafından kredili satışlarda kredinin vadesinin belirlenmesinde stok
devir hızı, mal ve ya hizmetin özelliği, satış tutarı ve kredi riskinin özelliği gibi
faktörler etkili olmaktadır. Örneğin stok devir hızı yüksek olan mallar,kısa kredi
vadeleri ile satılabilmektedir. Kredi ile satış yapan perakendeci işletmeler ise
satıcılardan uzun vadeli kredi tercih edebilmektedir. Bununla birlikte finansal
açıdan zayıf olan işletmeler nakde ihtiyaç duymaları nedeniyle kredi sürelerini kısa
tutma yoluna gidebilmektedir.
Kredili satışlarda vadenin uzaması, satış hacmini artırmaktadır. Ancak bu durum
alacakları artırırken alacaklara bağlanan fonların maliyetini de artırmaktadır.
Vadenin uzatılmasının maliyeti, artan satışların karlılığını azaltmaktadır.Bunu
önlemek için işletme vadelere göre değişen fiyat uygulaması yapabilmektedir.
Fonların alacaklara bağlanması nedeniyle ortaya çıkan bu maliyetin, satışlarda
meydana gelen artıştan doğan kardan düşük olması durumunda uygulanan kredili
satış politikasının tutarlı olduğunu söylemek mümkündür (Aksoy, 2008: 315).
İşletmede her değişik vadenin yaratacağı satışları tahmin etmek için subjektif
ihtimal dağılımları kullanılmaktadır. Her duruma ilişkin ihtimaller satış tahminleri ile
çarpılarak toplanmaktadır ve çeşitli vadeler için beklenen talepler belirlenmektedir.
3.5.2.1.2. İskonto oranının belirlenmesi
İskonto, müşterilerin erken ödemelerini teşvik etmek amacıyla alacakların bir
kısmından
vazgeçilmesi
olarak
tanımlanmaktadır.
İskonto
politikası
uygulamasında iskonto ile alacakların vazgeçilen kısmı maliyet unsurunu
oluşturmaktadır (Aksoy, 2008: 321). Nakit iskontosu, satılan mal ve ya hizmete
olan talebin fiyat esnekliğine ve yapılan iskonto oranının büyüklüğüne bağlı olarak
işletmenin satışlarını artıran ve alacakların nakde dönüşümünü hızlandıran bir
uygulamadır (Brealey, 2009: 532).
Nakit iskontosu uygulaması alacakların nakde dönüşümünü hızlandırmaktadır ve
ortalama tahsilat süresini de kısaltmaktadır. Bu durum alacaklara yatırım için fona
ihtiyaç duyulmamasına, dolayısıyla işletmenin kaynak maliyetine kapanmasını
önlemektedir. Bunun yanı sıra iskonto uygulaması şüpheli ve değersiz alacak
tutarını düşürmektedir. İskonto yoluyla ödeme teşvik edildiğinde alacaklar
ödenmekte ve böylece alacağın bulunmaması şüpheli alacakların oluşmasını
65
engellemektedir. İskonto uygulaması ile fiyatlar düşmekte ve bu durum satışların
artmasını sağlamaktadır (Akgüç, 1998: 273). Nakit iskonto oranının yanı sıra
iskontodan yararlandırma süresinin uzatılması da alacakların nakde dönüşüm
hızını artırabilmekte, ortalama tahsilat süresini kısaltabilmektedir. İşletmelerde
uygun iskonto oranı belirlenirken, işletmenin uğrayacağı gelir kaybı ile alacaklarını
çabuk tahsil etmenin ortaya çıkardığı kazanç artışını karşılaştırılmaktadır.
3.5.2.1.3. Tahsilat politikasının belirlenmesi
İşletmenin tahsilat politikası vadesi gelen alacakların tahsilinde uygulanacak
prosedürleri içermektedir. Tahsilat politikası katı ve yumuşak olmak üzere ikiye
ayrılmaktadır. Bu kapsamda katı tahsilat politikası; müşterilerin hesapları
kapatılıncaya kadar takip edildiği, alacakların toplanma süresinin uzatılmaması
amacıyla fatura ve fişlerin, hesap özetlerinin hemen gönderildiği, alacakların
telefon, faks yoluyla önceden hatırlatıldığı, tahsildar göndererek istendiği,
alacakların elde edilememesi durumunda dava ve takip yoluna başvurulduğu bir
politikadır.
Yumuşak
tahsilat
politikasında
ise
bu
tedbirler
daha
esnek
uygulanmaktadır.
İşletmeler, uygulayacakları alacak tahsilat politikasını belirlerken, söz konusu
politikanın müşteri kaybına yol açıp açamayacağını,satışlar üzerindeki etkisini,
yapılan tahsilat giderleri ile alacakların tahsilinin hızlanması ve şüpheli alacak
haline gelme olasılıklarını göz önünde bulundurmak zorundadır.
İşletmelerde
katı
tahsilat
politikası
uygulaması
müşteri
kaybına
neden
olabilmektedir. Bunun yanı sıra alacakları tahsil çabalarının gerektirdiği ilave
giderler bu çabaların işletmeye sağlayacağı gelir tutarını aşma ihtimali
bulunmaktadır. Bu nedenle uygulanan politika nedeniyle ortaya çıkan tahsilat
giderleri alınacak sonuca değer olmalıdır (Usta, 2011: 182).
İşletmenin
mevcut
tahsilat
politikasını
değiştirmesi
durumunda
tahsilat
giderlerindeki artış, alacaklara bağlanan fonların azalması ile oluşan tasarruftan
yüksektir. Bu nedenle işletmenin mevcut tahsilat politikasını değiştirmemesi
gerekmektedir.
66
3.5.2.2. Müşterinin kredibilitesinin değerlendirilmesi
Müşterilerin kredi talepleri değerlendirilmesinde,kredi verme kararı ile kredi miktarı
belirlenmektedir. İşletmeler kredi verilmesinden dolayı üstlendikleri riskleri
hesaplayabilmek amacıyla kredi değerliliğini tespit etmeye çalışmaktadır. Bu
nedenle kredi değerliliğinin belirlenmesi kredi talep eden kişi ve kuruluşlar
hakkında bilgi toplanması yoluyla gerçekleştirilmektedir.
3.5.2.2.1. Müşteri hakkında bilgi edinilmesi
Kredili satış politikası uygulanırken kredi riskini mümkün olduğunca azaltmak
amacıyla müşterilerin kredi değerliliğinin belirlenmesi gerekmektedir. Bunun için
öncelikle müşteriler hakkında çeşitli kaynaklardan bilgi toplanması gerekmektedir.
Müşteriler hakkındaki bilgiler ne kadar fazla olursa riskliliğin ölçülmesi de o kadar
kolaylaşmaktadır. Ancak mevcut bilgilerin fazla olması kadar bunların doğrululuk
taşıması da önemli olmaktadır.İşletme mevcut müşterileri hakkında zaten bilgi
sahibidir. Bu nedenle yeni müşterilerin değerlendirilmesi daha önemlidir (Aksoy ve
Yalçıner, 2008: 329).
Bu doğrultuda kredili satış yapılacak
kişi ve kuruluşlar
hakkında
bilgi
edinebilinecek kaynaklar dolaysız ve dolaylı bilgi kaynakları olmak üzere ikiye
ayrılmaktadır. Müşteri tarafından bizzat istenen dolaysız bilgi kaynaklarını, satış
servisinin müşteri hakkında bilgi ve görüşü, müşteriye ait özel bilgi dosyası, kişisel
karşılıklı görüşme, müşterinin iş yerinde yapılan inceleme ve müşterinin mali
tabloları oluşturmaktadır.
Müşteri hakkında üçüncü kişi ve kurumların görüşünü yansıtan dolaylı bilgi
kaynaklarını ise, bankalardan alınan bilgiler, ticari çevreden sağlanan bilgiler, ticari
sicil kayıtları, vergi beyannameleri ile ilan edilen vergiler, meslek kuruluşlarından
alınan bilgiler, gazete ve dergilerde işletme hakkında yayınlanan yazılar olarak
sıralanmaktadır.
67
3.5.2.2.2. Müşterinin kredi değerliliğini belirleyen faktörler
İşletmelerin kredili satış kararında kredinin 5K’sı olarak adlandırılan temel faktörler
değerlendirilmektedir. Müşterilerin kredi değerliliğini belirleyen bu faktörler;
karakter, kapasite, kapital, karşılık ve koşullar olarak sıralanmaktadır.
1) Karakter: Müşterinin taahhütlerine bağlılığı, yükümlülüklerini yerine getirmede
gösterdiği davranış olarak ifade edilmektedir. Müşterinin sadece ödeme gücüne
sahip olması yeterli değildir. Müşterinin ödeme arzusu da olmalıdır (Ceylan ve
Korkmaz, 2013: 309). İşletme için müşteri karakterinin borcunun ödeme
sorumluluğunu taşıması ve yansıtması beklenmektedir. Karakter kredi riskinin
en önemli ancak ölçülmesi en zor faktörüdür. Bu kapsamda değerlendirmede
müşterini işletme ile olan geçmiş iş ilişkileri önemli bir rol oynamaktadır
(Sarıaslan ve Erol, 2008: 387).
2) Kapasite: Temel olarak müşterinin işi planlama ve uygulama yeteneğini ifade
etmektedir. Müşterinin iş hayatında uyguladığı yöntemler ve geçmişteki
başarıları
incelenerek
iş
başarma
yeteneği
hakkında
değerlendirme
yapılmaktadır (Ceylan ve Korkmaz, 2013: 309). Bununla birlikte iş yapma
kapasitesine sahip olan müşterinin kredili alımlarını ödeyebilme kapasitesi de
incelenmektedir. İş yapma kapasitesi olumlu görülen müşterinin yeterli
sermayesi olmaması durumunda ödeme sıkıntısı çekebileceği düşünülerek ret
edilebilmektedir (Sarıaslan ve Erol, 2008: 387).
3) Kapital: Müşterilerin mali gücünün yeterliliğinin değerlendirilmesini ifade
etmektedir. Bu kapsamda müşterilerin borç ve sermaye yeterliliği ilişkisi
incelenmektedir. İşletmelerin sahip oldukları sermaye, işletmelerin büyüklüğünü
ve kazanma güçlerini göstermesi nedeniyle önem taşımaktadır. İşletmelerin
toplam sermayelerinin içinde özellikle özsermaye büyüklükleri önemli bir unsur
olmaktadır. Kredi ödeme getirme durumunda işletmenin varlıklarına el
konulmakta ve bu yolla alacaklar tahsil edilmeye çalışılmaktadır. Bir işletmenin
varlıkları üzerindeki alacaklılarının hakkı, işletme sahiplerinin hakkından önce
gelmektedir. Bu nedenle öz sermayesi yeterli olan işletmelerin ödeme gücü
yüksek olmaktadır.
4) Karşılık: Bazı faktörlerin olumsuzluğu durumunda riski azaltmak amacıyla
teminat ve ya ipotek karşılığı kredili müşteri seçimine gidilebilmektedir.Yani
kredili satışlar karşılığında müşteriden teminat ve ipotek istenebilmektedir.
68
Teminat olarak bloke çek,banka teminatı ve ya nakit teminat istenebilmektedir
(Sarıaslan ve Erol, 2008: 387).
5) Koşullar: Müşterinin iş yaptığı sektörün ve müşterinin içinde bulunduğu
koşulların değerlendirilmesini ifade etmektedir. Çeşitli endüstrilerin konjonktürel
hareketlerden etkilenme derecesi farklı olmaktadır. Bununla birlikte bu
hareketlerin düzenli aralıklarla oluşması ve ya rastgele iniş çıkışlar şeklinde
ortaya çıkmasının da etkileri farklı olmaktadır. Ekonomi ile ilgili çeşitli
göstergeler
incelenerek
bu
hareketlerin
müşterilerin
gelir
elde
etme
kapasitelerini ve dolayısıyla borç ödeme güçlerini etkileme biçimi ve şiddetinin
belirlenmesi, kredi koşullarının tespiti açısından önem taşımaktadır (Ceylan ve
Korkmaz, 2013: 309).
3.5.2.3. Müşterilere sunulacak kredi limitlerinin belirlenmesi
3.5.2.3.1. Müşterilerle ilgili faktörler
 Müşterinin faaliyette bulunduğu işkolundaki koşullar: Müşterinin faaliyet
alanı kapsamında rekabet, risk ve kar marjı unsurları ele alınmaktadır.
Rekabetin yüksek olduğu ortamda çalışan müşterilere açılacak kredi limitleri
daha sınırlı olmaktadır. İşkolunda belirsizliğin fazla olması ise riskin yüksek
olduğunu ifade etmektedir. Dolayısıyla bu durum limitlerin daraltılmasına yol
açmaktadır.
 Müşterinin Sermaye Durumu: Müşterinin sermayesinin yeterli olması ve
borç
ödeme
gücünün
yüksek
olması
durumunda
kredi
limitleri
genişletilmektedir.
 Müşterinin Eski ve ya Yeni Oluşu: Yeni müşteri işletme tarafından daha
riskli kabul edilmekte ve kredi limiti sınırlanmaktadır.
 Müşterinin
Borç
Ödeme
Performansı:
Müşterinin
borç
ödeme
performansının düşük olması durumunda işletme tarafından tanınacak limit
daraltılmaktadır.
 Müşteri İşletme Yöneticilerinin Durumu: İşletmede yöneticilerin tecrübeli,
başarılı olması durumunda limitler genişletilebilmektedir.
69
3.5.2.3.2. Kredili satış yapan işletme ile ilgili faktörler

İşletmenin Büyüklüğü: Büyük işletmeler müşterilerine daha geniş limitler
tanıyabilmektedir.

İşletmenin Pazarlama Politikası: İşletmenin satışlarını artırmak,yeni pazarlara
girmek amacıyla atılgan bir pazarlama politikası izlemesi durumunda,kredi
standartları gevşetilerek limitler genişletilebilmektedir.

Rakip İşletmelerin Uygulamaları: İşletme rakiplerinin politikalarını takip
etmektedir.

İşletmenin Mali İmkanları ve Kaynak Maliyeti: İşletmenin kaynaklarının
yetersiz olması durumunda kredi limitleri de sınırlı olmaktadır. Bunun yanı
sıra kaynak maliyetleri yükseldikçe kredi limitleri de sınırlanmaktadır.
3.5.3. Alacakların tahsilinin kontrolü
Alacak yönetiminde alacakların vadesini aşıp aşmadığının sürekli kontrol edilmesi
ve buna göre alacakların izlenmesi önem taşımaktadır. Bu nedenle işletme sahibi
ve ya yöneticiler uygulanan alacak tahsilat politikasının başarısını ve mevcut
alacakların durumunu araştırmalı ve izlemelidir. Bu doğrultuda alacakların kontrolü
rasyolar ve alacakların yaş çizelgesi yoluyla izlenmektedir.
3.5.3.1. Rasyo ile kontrol ve takibi
İşletmelerde alacaklara yatırılan tutarların çoğalması etkinliğin kaybolmasına
neden olabilmektedir. Müşterileri hesaplarının tek tek incelenmesinden önce
tahsilat politikasının işleyişini izleyebilmek amacıyla alacakların tamamı ele
alınarak değerlendirilmektedir. Bu değerlendirme kapsamında bazı rasyolar
kullanılmaktadır. Bu kapsamda temel olarak alacak devir hızı ve ortalama tahsilat
süresi rasyoları ele alınmaktadır (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 342).
3.5.3.1.1. Alacak devir hızı oranı
Alacakların tahsil kabiliyetini ve likiditesini gösteren bir orandır. Alacak devir hızı,
kredili satış tutarının ticari alacaklar toplamına bölünmesi ile hesaplanmaktadır.
Alacak Devir Hızı = Kredili Satışlar / Ticari Alacaklar
70
Alacak Devir Hızı = Satışlar / Ticari Alacaklar
Alacak devir hızı, alacakların belirli bir dönemde kaç defa tahsil edildiğini
göstermektedir. Alacak devir hızının yüksek olması işletmelerin alacakları tahsil
yeteneğinin yüksek olduğunun ve uygulanan alacak tahsilat politikasının başarılı
olduğunun bir göstergesidir. İşletmelerde alacak devir hızının düşük olması ise
alacakların tahsilinde çeşitli güçlüklerle karşılaşıldığının, etkili bir tahsilat
politikasını uygulanmadığının ve ya esnek bir kredili satış politikası izlendiğini
göstermektedir. İşletmeler,alacak devir hızını hesaplayarak sürekli izlemeli ve bu
oranı yükseltmeye çalışmalıdır. Bununla birlikte işletmeler alacak devir hızını
değerlendirirken geçmiş yıllardaki oranlar ile faaliyet gösterilen sektördeki oranları
dikkate almalıdır (Sarıaslan ve Erol, 2008: 389).
3.5.3.1.2. Alacakların ortalama tahsilat süresi
Alacakların ortalama tahsilat süresi, işletmenin alacaklarını kaç günde bir tahsil
ettiğini
göstermektedir.Alacakların
ortalama
tahsil
süresi
aşağıdaki
gibi
hesaplanmaktadır.
Alacak Tahsil Süresi = Ticari Alacaklar / Günlük Satış Tutarı
Alacak Tahsil Süresi = Ticari Alacaklar / (Yıllık Satış Tutarı / 365)
Alacakların ortalama tahsil süresinin dönemsel olarak sürekli gözden geçirilmesi
gerekmektedir. Bu sürenin bilinmesi alacakların tahsilatında bir sorun olup
olmadığını ortaya koymaktadır. Alacakların ortalama tahsil süresi dönemsel olarak
sürekli izlenmeli, gerekli önlemler zamanında alınmalı ve alacak takibini yapan
birim uyarılmalıdır. Alacak tahsil süresine göre alacakların izlenmesi sırasında
ortalama tahsil süresinin uzadığı tespit edilirse,bu durumda ortaya çıkan uzamanın
genel sorunlardan mı yoksa belirli bazı alacaklardan mı kaynaklandığının
belirlenmesi gerekmektedir. Ortalama tahsilat süresi, işletmenin geçmiş yıllar
oranları, sektör ortalamaları ve ya işletmenin kredili satışlarında uyguladığı vade
ile karşılaştırmalar yapılarak yorumlanmalıdır (Sarıaslan ve Erol, 2008: 389).
 Ortalama Alacaklar / Toplam Aktifler Oranı: Toplam aktifler içinde alacakların
artması,tahsilatın gerilemekte olduğunu ve ya işletmenin alacak politikasının
esnek olduğunu göstermektedir.
71
 Ortalama Alacaklar / Satışlar: İşletmenin aylık satışları ile alacaklara
yatırımlarının oranı belirlenmektedir.Bu oran ile satışların kredili bölümünü
göstermektedir.
3.5.3.2. Yaş çizelgesi ile takip
Alacakların tahsilinin kontrolünde ve uygulanan alacak tahsilat politikasının
değerlendirilmesinde kullanılan bir yöntem de alacakların yaş çizelgesidir. Bu
yöntemde geçmiş aylarda doğan ancak henüz tahsil edilmeyen alacaklar
vadelerine göre gruplandırılmakta ve toplam içindeki payları hesaplanmaktadır
(Aksoy ve Yalçıner, 2008: 343). Bu yöntemde öncelikle vadeli satış politikası
gereği işletmenin belirlediği esas vade ve bu vadeyi aşan sürelere göre alacakların
gruplandırılması ve dağılımı yapılmaktadır. Daha sonra vade aşımlarına göre
alacak miktarı ve tahsil edilememe nedenleri araştırılmaktadır (Sarıaslan ve Erol,
2008: 390).
Alacakların yaş çizelgesi ile izlenmesi, tahsilatın hangi vadedeki alacaklarda
gerilediğini göstermekte ve gecikmiş alacakların tutarlarının belirlenmesini
kolaylaştırmaktadır. Bu doğrultuda işletmede yapılacak düzenlemeler için gösterge
niteliği taşımaktadır.
3.5.3.3. Şüpheli alacakların tespiti
Alacakların tahsilinde şüpheli nitelikte olanların ayrılması,alacakların işletme
değerine gerçek katkısının belirlenmesine imkan tanımaktadır. Gelecek dönemlere
ilişkin alacaklara ait kararların alınmasında önemli katkı sağlamaktadır. Tahsili
geciken alacakların işletmede neden olduğu maliyetler, tahsilin imkansız hale
gelmesi ile artmaktadır. Alacakların izlenmesi ile alacakların şüpheli ve ya tahsili
imkansız hale gelmesi durumunda hemen tespit edilmesi işletmeler açısından
önem taşımaktadır. Tahsili şüpheli alacağın önceden belirlenmesi takibini
kolaylaştırıcı bir unsur olmaktadır ve tahsil kabiliyetini artırmaktadır. Tamamıyla
tahsili imkansız alacakların normallerinden ayıklanması işletmenin gerçek
durumunun gösterilmesine yardımcı olmaktadır. Bunun yanı sıra tahsili imkansız
alacaklar birer zarar unsuru olması nedeniyle şüpheli alacakların ayıklanması
zarar olarak kaydedilmektedir. Bu nedenle işletmenin gerçek karı azalmakta ve
72
dolayısıyla ödeyeceği verginin düşmesine yol açmaktadır (Aksoy ve Yalçıner,
2008: 344).
73
4. İMALAT
İŞLETMELERİNDE
BELİRLENMESİ,
YÖNETİM
İŞLETME
SERMAYESİ
POLİTİKALARI,
DÜZEYİNİN
FAALİYET
VE
NAKİT
DÖNGÜSÜ DEĞERLENDİRMELERİ
4.1. İşletme Sermayesi Düzeyi
İşletme sermayesi gereksiniminin belirlenmesi, işletme sermayesi yönetimi için
büyük önem taşımaktadır. Diğer işletmelerde olduğu gibi, her imalat işletmesinin
gereksinim duyduğu işletme sermayesi düzeyi ve işletme sermayesinin dönen
varlıklara dağılımı farklıdır. Herhangi bir işletmenin gereksinim duyduğu işletme
sermayesi düzeyi, faaliyet konusuna, ekonomik koşullara, satıcıların kredi
politikalarına, faiz oranlarına, üretilecek mal ve hizmetin üretim süresine, üretilen
memulun birim maliyetinin büyüklüğüne, işletmenin büyüklüğüne, satışların
mevsimlik
olmasına,
alacak
ve
stok
devir
hızına
bağlı
olarak
farklılık
göstermektedir.
İşletmelerin,
işletme
sermayesi
düzeyi
aşağıdaki
faktörlere
bağlı
olarak
değişmektedir (Aydın, 2011: 135);
 İşletme Faaliyet Konusu
 İşletmenin Büyüklüğü
 Satışlardakı Düzenililk
Ticari faaliyette bulunan işletmeler üretim işletmelerine göre daha çok işletme
sermayesine ihtiyac duyarlar. Üretim işletmelerinde işletme sermayesi düzeyi,
üretim sürecine bağlı olarak değişmektedir. Üretim süreci ne kadar uzun olursa
stoklara bağlanan fonlarda o kadar artmakatadır.
Alacakları tahmin etmek için, satış hedeflerinin ve satış koşullarının dolayısıyla
alacak devir hızını veya alacakların ortalama tahsil süresinin bilinmesi gerekir.
Stokların tahmini için, üretimin ve satış hedeflerinin, stok devir hızının, stokta
kalma veya stok tutma süresinin bilinmesi gerekir. Para dönüşüm çabukluğu (devir
hızı), bulundurulması gerekli para miktarını ifade eder.
Üretim ile satış arasında geçen süre zarfında işletme yönetiminin alacağı kararlar,
uygulayacağı politikalar işletmenin karlılığını dolaysız olarak etkilemektedir.
İşletme sermayesinin hesaplanmasında, net işletme sermayesi tutarı esas alınır.
Proforma bilançodaki dönen varlıklar toplamı esas alınarak brüt işletme sermayesi
bulunur.
74
İşletme sermayesinin bir bölümü kendiliğinden oluşan kaynaklarla sağlanır. Bunlar
satıcı kredileri, vadeli alımlardan doğan borçlardır. Ayrıca, bazı hizmetlerden
yararlanma ile bunların bedellerinin ödenmesi arasında bir zaman aralığı
bulunması (bilançoda ödenecek değerler karşılığı) kendiliğinden doğan bir finans
şeklidir.
Yine vergi kanunları uygulamasından kaynaklanan, işletme tarafından verginin
alımı veya kesintisinin yapılması ile vergi dairesine yatırılması arasındaki zaman
farklılığı kadar doğan finansman olanağı eklenebilir.
Bir işletmede gereksinim duyulan net işletme sermayesi miktarının belirlenmesi,
geleceğe yönelik faaliyetlerde etkinliği sağlamaktadır. Aynı zamanda yıllar
itibarıyla net işletme sermayesinin seyrinin izlenmesi, işletme sermayesi
yönetiminin etkinliğini göz önüne sermektedir.
İşletme sermayesi düzeyi kadar, bunun nasıl finanse edileceği de önemlidir.
İşletme sermayesinin yönetimi, yalnızca çalışma sermayesi düzeyi ve işletme
sermayesini oluşturan her bir kalemin uygun miktarının belirlenmesi değil, aynı
zamanda bunun nasıl finanse edileceğini de kapsar. Çünkü, işletme sermayesinin
finansmanı da karlılığı ve riski etkileyecektir. işletme sermayesinin finansmanında,
sabit varlıkların finansmanında olduğu gibi kısa süreli ve uzun süreli borçlarla öz
kaynaklar kullanılabilir. Uzun süreli finansman kaynaklarının maliyetinin, kısa
sürelilere göre daha yüksek olması doğaldır. Kredi veren kişiler ya da kurumların
süre uzadıkça riskleri artacağından, daha yüksek karlılık beklentisi olacaktır. Bu da
işletmelerin daha yüksek maliyetleri yüklenmelerini gerektirmektedir.
İşletmeler açısından, kısa süreli finansman kaynaklarının maliyeti düşük olmasına
karşılık, riski uzun sürelilere göre daha yüksektir. Çünkü kısa süreli fonların hem
anaparası hem de faizi en fazla bir yıl içinde ödenecektir. İçsel ya da dışsal
herhangi bir nedenle satışlarda yaşanacak bir düşme, işletmeyi nakit yetersizliği ile
karşı karşıya bırakabilir. Bu nedenle risk durumu dikkate alınarak, çalışma
sermayesinin finansmanında kısa ve uzun süreli fonlara uygun ağırlık verilmelidir.
Karlılığı arttırmak için, ağırlıklı olarak kısa süreli fonların kullanımı işletmenin riskini
arttıracaktır. Buna karşılık riskten kaçınmak için finansmanda ağırlıklı olarak uzun
süreli fonlara ağırlık verilmesi, işletmenin karlılığını düşürecektir. Her işletme için
çalışma sermayesinin etkin yönetimi ile ilgili uygun bir reçete vermek mümkün
75
değildir. Her işletme kendi özel koşullarını, sektörün ve ekonominin durumunu
dikkate alarak, uygun bir model geliştirmelidir.
4.1.1. İşletme sermayesi düzeyinin belirlenmesini etkileyen faktörler
4.1.1.1. İşletmenin büyüklüğü ve nitelikleri
Küçük işletmelerde büyük işletmelere göre daha fazla işletme sermayesine
sahiptirler bunun nedeni büyük işletmelerin sermaye piyasalarından daha daha
kolay fon sağlayabilmekte ve büyük işletmelerin daha çok sermaye yoğun
teknolojiler kullanarak üretim ve dağıtım sürecinde daha fazla makine, araç ve
gerece yer vermektedirler (Aydın, 2011: 136).
İmalaat işletmelerinde duran varlıkların dönen varlıklara oranı, hizmet sektörü
işletmelerine göre daha düşüktür. Bu sebepten dolayı, fazla oranda stok
bulundurulması daha çok işletme sermayesi ile çalışılmasına imkan verir.
4.1.1.2. Endüstri türü
İşletme sermayesi, işletmenin faaliyette bulunduğu sektöre göre değişiklik
göstermektedir. İmalat sanayi işletmelerinde yatırım ve harcama düzeyi daha
yüksel olduğu için fazla fon ve paraya ihtiyac duyulmaktadır. Bu nedenle imalat
sektöründe, hizmet ve diğer sektörlere göre daha yüksek işletme sermayesi
gereksinimine ihtıyac duyulmaktadır (Tomak, 2013: 16).
4.1.1.3. Üretim (imalat) döngüsü ve politikası
İmalat işletmelerinde, imalat süreci uzadıkca işletme sermayesi gereksinimi
artmakta, imalat süresi azaldıkca işletme sermayesi gereksinimi düşmektedir.
Fazla ve yoğun sermaye ve uzun bir imalat sürecine sahip olan işletmelerde,
işletme sermayesi gereksinimi yüksek olmaktadır. Faaliyet döngüsü süreci uzun
olan firmalarda, işletme sermayesi ihtiyacı artmakta olacaktır.
İşletmenin izlediği üretim politikalari, ürün maliyetleri, üretim ve dağıtım arasındaki
kordinasyon derecesi işletme sermauesi gereksinimini doğrudan etkilemektedir.
İşletmenin stoklara yatırım düzeyi mevcut üretim politikalarından direkt olarak
76
etkilenmektedir.
Şirketin
otomasyona
geçme
kararı
işletme
sermayesi
gereksinimini değiştirmektedir. Emek yoğun endüstrilerde işletme sermayesi
gereksinimi daha yüksek olurken, sermaye yoğun endüstrilerde yüksek düzeyde
otomasyona sahip ise uzun vadeli fon gereksinimi daha yüksek olmaktadır.
4.1.1.4. Satışlar, satışların hacmi ve konjonktürel dalgalanmalar
Tüm işletmelerde olduğu gibi imalaat işletmelerindede Satışlar ne kadar istikrarlı
ise çalışma sermayesi ihtiyacıda o oranda azaltılabilmektedir. Müşteri taleplerinin
sürekli olarak dalgalanma göstermesi, işletme sermayesinin düzeyinin de
değişmesine neden olmaktadır. Satışlarda artış işletme sermayesinin artışınıda
neden olmaktadır. Satışlarda azalış, İşletme sermayesinde azalışınada neden
olmaktadır. Satışlardakı artış veya azalış işletme sermayesi mıktarına da direkt
etkisi olacaktır. Çalışma sermayesi yönetiminde eğer etkinlik artarsa çalışma
sermayesindeki artış, satışlardaki artışdan daha düşük olacaktır (Aydın, 2011:
136). Satışları istikrarlı olan firmalara kıyasla dalgalı olan firmalar, stoklara daha
fazla yatırım yapmak zorunda kalmakta ve daha fazla oranda ani finansman talebi
ile ortaya çıkmaktadır. Gelirlerin tahmini güç olan firmaların günlük likidite
gereksinimlerini ve müteakip fon ihtiyaçlarını tahmin etmek de güçleşmektedır.
Bunun için, satışları dalgalanma gösteren firmalar nakit akımlarını iyileştirmek için
borçlanmaya gideceklerdir.
Ekonominin canlı olduğu dönemlerde talep artışı, iş hacmi genişler ve kapasite
kullanım oranı artırmaktadır. Bu artışa paralel olarak işletmelerin dönen varlıklara
yatırım düzeyi de artış göstermektedir. Bu nedenle işletme sermayesi gereksinimi
de artmaktadır. Durgunluk dönemlerinde ise azalan talep ve iş hacmıi ile birliktr
çalışma sermayesi gereksinimi de düşmektedir. Bunun yanında, talepteki büyük
dalgalanmalar, optimal stok düzeyinin belirlenmesini güçleştirmektedir.
77
4.1.1.5. Satın alma ve hammadde tedarik koşulları
İmalaat işletmelerinin işletme sermayesi gereksinimini, satın alma koşullarına bağlı
olarak değişiklik göstermektedir. Satıcıların mallarını satarken peşin şartı
aramaması ve ödemelerin uzun vadeye yayılması imaalat işletmeleri için bir finans
kaynağıdır. Satın almalarda daha uygun satıcı kredisi koşulları ile çalışılması,
stoklara bağlanacak nakit düzeyini ve dolayısıyla işletme sermayesi düzeyini
azaltmaktadır. Alacakların süresini azaltma ve borçlarının süresi uzatmak ile bir
finas kaynaği olüştürmaktadır. Böylece nakit dönüşüm süresi eu aza inecek.
İşletme için gerekli olan hammadde ve malzemenin tedarik şartları, işletme
sermayesi düzeyini etkilemektedir. Stokların zamanında ve uygun koşullarda
tedarikli sağlanbiliyorsa, işletme daha düşük düzeyde stokla çalışabilme imkanı
sağlayabilecektir. Diğer taraftan, stok fiyatları dalgalanmalar gösteriyorsa,
fiyatlarda artışlar söz konusu ise, düzenli akışı sağlanamıyorsa, tedarik zincirinde
aksamlar oluyorsa; işletme stoklara daha fazla yatırım yapmak durumunda
kalacaktır (Tomak, 2013: 18).
4.1.1.6. Enflasyon
Enflasyonun işletme sermayesi üzerine etkisi, varlıkların dönem sonu ve dönem
başı değerleri arasında farktan, iş hacmi genişlemesi nedeniyle artışın indirilmesi
ve etkinlik artışının eklenmesi ile bulunur. enflasyon yüksek olması, dönen
varlıklarda hızlı bir değer kaybına neden olur (Akgüç, 1998: 212).
Bir işletmenin gereksinim duyacağı işletme sermayesi düzeyini etkileyen
etmenlerin anlaşılması, işletmenin faaliyet dönemi içinde işletme sermayesinde
karşılaşılabilecek olası artışların ve azalışların tahminlenmesinde esas alınır.
4.1.1.7. İşletmenin faaliyet verimliliği ve kar dağıtımı
Bir işletmenin faaliyet verimliliği minimum maliyetle mevcut kaynaklardan
maksimum düzeyde yararlanması anlamını taşımaktadır. Faaliyet verimliliği, bir
işletmenin nakit dönüşüm süresini kısaltmaktadır. Faaliyet giderlerinin etkin bir
şekilde
kontrol
altına
alındığının
göstergesidir.
İşletmenin
mevcut
sınırlı
kaynaklarından maksimum düzeyde yararlanması işletme karlılığını da olumlu
78
yönde etkilemektedir. Nihayeten, artan faaliyet verimliliği işletme sermayesi
gereksinimi düşürmektedir.
İşletmenin Kâr dağıtımı politikasi işletme sermayesi gereksinimi etkilemektedir.
İşletmenin elde etmiş olduğu Kârın bir kısımı ortaklara temettü olarak dağıtıldıktan
sonra geri kalan kısmı işletme bunyesinde kalmaktadır. Kâr dağıtım oranı ne kadar
düşük tutulursa, firma bünyesinde kalan nakit düzeyi artacağından dolayı, işletme
sermayesi birikimine de katkı sağlama kabiliyetine sahip olcaktır (Tomak, 2013:
19).
4.1.1.8. İşletmenin sermaye yapısı
İşletme, İşletme sermayesi gereksinimini karşılayacak firma içi kaynaklara
sahipse, en azından çalışma sermayesinin süreklilik gösteren kısmını, işletme
sermayesi yönetimi kolaylaşacaktır. Eğer çalışma sermayesinin süreklilik gösteren
ve değişken kısmının tamamı ya da büyük bir bölümü dış kaynaklarla finanse
edilirse,
işletme
sermayesi
yönetimi,
işletme
açısından
bir
güç
olarak
değerlendirilecektir.
4.2.
İşletme Sermayesi Politikaları
İşletme sermayesi yönetimi, işletme sermayesini yönetmek için gerekli prosedür ve
politikalar içermektedir. İşletme sermayesi yönetimi kararları firmanın işletme
sermayesi yönetimi politikalarından etkilenmektedir. Üç tür işletme sermayesi
politikası firmalar tarafından kabul edilebilir, bunlar (Lai, 2012: 14);

Orta düzey(Moderate) veya eşlen, işletme sermayesi yönetimi

Agresif işletme sermayesi yönetimi

Mühafazakar işletme sermayesi yönetimi
Bu politikalar, satış ve dönen varlıkların seviyesini açıklamaktadır.
İşletme sermayesi yönetimi politikası, firmanın dönen varlıklar ve varlıklarının kısa
vadeli yabancı kaynaklarla finansmanının, yatırım yapmasının bir metodüdür.
79
4.2.1. Orta düzey işletme sermayesi
Orta düzey ve ya eşleştirme işletme sermayesi politikası dönen varlıkları, kısa
vadeli yabancı kaynaklarla eşleştirmesidir. Firmanın borçlarını ödemesi için, elinde
yeterli nakit bulndurma anlamına gelmektedir. Yani firma dönen varliklar ile kısa
vadeli vadeli borçlar arasında eşit bir denge sağlaması beklenmektedir. Tüm
sektörlerde faaliyet gösteren firmalar tarafından kullanılan mantıklı politikada
eşleştirme politikası olmaktadır.
4.2.2. Agresif işletme sermayesi
Agresif işletme sermayesi politikası genel olarak firmanın düşük alacaklara sahip
olmasıdır
ve
mümkün
olduğu
kadar
borçlarının
ödemesini
geçiktirmeye
çalışmaktadır. Bu geciktirme fatura ödemelerinde mümkün ola bilmektedir ama
işletme faiz ödemelerinde bir gecikme yapamaz, çünkü borç veran taraf firma
aleyhine dava açabilmekte ve firmanın varlıklarını nakte çevire bilmektedir. Firma
yöneticileri varlıklarının çoğunu yatırım yapmakta ve çok düşük bir nakit elde
tutmaktadırlar. Bu politikanın getirisi yüksek ama riski’de yüksek olmaktadır
(www.slideshare.net).
4.2.3. Mühafazakar (ihtiyatlı) işletme sermayesi
Mühafazakar işletme sermayesi politikası firmaların riskten kaçınma derecesine
göre değışmektedir. Bu politika kapsamında firma her zaman borçlarının
ödenmesinden emin olmakta ve kasaında, belirsizlik durumlar için fazla nakit
bulundurmaktadır. Turizm, tarım, inşaat gibi mevsimsel firmalarda belirsiz risklere
karşı muhafızakar işletme sermayesi politika kullanmayı tercih edebilirler.
Mühafazakar politikayı kullanan firmaların, kasalarnda her zaman nakit ve
depolarında bol stok ve borçlarıda her zaman güncel olmaktadır. Dönen varlıkların
kısa vadeli borçlara bölünmesiyle elde edilen cari oran muhafizekar işletme
sermayesi politikasında bu oran 2 üzerinde olmasını sağlamasını isteklidirler. Bu
dönen varlıkların borçlara karşı 2 katı olması anlamına galir. Muhafızakar işletme
80
sermayesi politikasaı kısa vadeli nakit eksikliği riskin azaltmakta ancak uzun vadeli
karliliği azalta bilmektedir. Çünkü aşırı nakit çoğu zaman getiri elde edemez
(www.smallbusiness.chron.com).
4.3.
Optimal İşletme Sermayesi Miktarının Belirlenmesinin Önemi
Bir işletmenin faaliyetlerini aksatmadan yürütebilmesini sağlayacak ve aynı
zamanda işletme karlılığını en fazla arttıracak düzeyde işletme sermayesini dönen
varlıklara bağlaması son derece önemlidir. Bu nedenle, işletme sermayesi
yönetiminde etkinliğin sağlanması, öncelikli olarak işletmenin gereksinim duyduğu
optimal işletme sermayesi düzeyinin belirlenmesi bağlıdır. Çok değişik faktörlerin
etkisinde bulunan, işletme sermayesi miktarının gereğinden az veya çok olmasının
işletme karlılığını ters yönde etkilemesi ve işletme faaliyetleri açısından olumsuz
sonuçlar doğurması konuya daha da hassasiyet kazandırmaktadır. İşletme
sermayesi miktarının gereğinden az veya çok olmasının doğurduğu olumsuz
sonuçları şöyle sıralamak mümkündür.
İşletme sermayesi kalemlerine yapılan yatırımlar gereğinden çok olduğunda
işletme açısından bu tür yatırımların maliyeti artacaktır. Bu durum çeşitli
nedenlerden kaynaklanabilir.
Birincisi bu varlıkların finansmanında yabancı kaynaklar kullanılmış ise finansman
giderleri artacak, öz kaynaklar kullanılmış ise öz kaynağın alternatif kullanım
alanından sağlayacağı kardan firma yoksun kalacaktır.
İşletme sermayesi kalemlerine yapılan yatırımların gereğinden az olması da
işletme açısından bir maliyet unsuru oluşturur. Örneğin işletme rakiplerinin
müşterilerine tanıdığı kredi vadelerini tanıyamazsa satışları zayıflatabilir.
Stok düzeyindeki yetersizlik müşteri taleplerinin karşılanamaması sonucunu
doğurabilir. Bütün bunlar işletmenin potansiyel pazara girmesinin ve elindeki
mevcut pazarı korumasını engelleyebilir.
İşletme sermayesi miktarındaki yetersizlik işletmenin vadesi dolmuş borçlarını
ödeyememesine ve iflasa sürüklenmesine neden olabilir. Bu nedenlerden dolayı
her işletmenin kendisi için optimal işletme sermayesi miktarını belirlemesi büyük
önem taşımaktadır.
81
işletmelerde işletme sermayesi düzeyi belirlenirken dikkate alınması gerekenler
bunlar;
1. İşletmede
ne
gereğinden
fazla
ne
de
gereğinden
eksik
nakit
bulundurulmamalıdır. Dönen varlıklar arasında likiditesi en yüksek olan ve
aynı zamanda karlılığı en düşük olan nakit değerlerdir. Özellikle enflasyonist
ortamlarda fazla nakitler yatırımlara dönüştürülemediği sürece hızla değer
kaybına uğrar. Bu nedenle, fazla nakitlerin yeni yatırımlara yönlendirilmesi
gerekir.
2. Günümüzde hızla gelişen para piyasaları işletmelerin likit değerlerini günlük
işlemlerde değerlendirebilmelerine olanak tanımaktadır. Bu durum, işletme
sermayesi yönetiminde dönen varlıklara bağlanan kaynakların karlılığını
göreli olarak arttırılabilmesine ve böylece döner varlıklara yapılacak yatırımın
düzeyini yükselterek daha az risk alınmasına olanak tanımaktadır.
3. Son yıllardaki para piyasalarında meydana gelen değişimler, işletmelerin
satışlarını
artırabilmek
için
müşterilerine
kredili
satış
yapmalarına
zorlamaktadır. Ancak, kredili satışlar işletmenin alacaklarının düzeyini
arttırmaktadır. Bu durum, daha fazla sermayenin alacaklara bağlanmasına ve
tahsillerde bazı sorunlara neden olmaktadır. Bu nedenle, işletmenin
alacaklara bağlayacakları sermayenin getirisi ile götürüsünü iyi ayarlamaları
gerekmektedir.
4. Optimum stok
düzeylerinin
belirlenmesi, stok
maliyetlerinin
en aza
indirilmesini ve dolayısıyla, stoklara bağlanan sermayenin etkin kullanımını
sağlamaktadır. Her işletme faaliyet alanına ve kendine özgü koşulları dikkate
alarak, üretimi aksatmayacak şekilde stoklara bağlanan sermayeyi en aza
indirmeye çalışmalıdır.
5. İşletmeler bir taraftan faaliyetlerini yürütürken en az kasa, alacak ve stok
bulundurarak sermayenin karlılığını artırmak isterken, diğer taraftan da
geleceğin belirsizliği nedeniyle kısa vadeli borçlarını denetim altında tutmak
isterler. Böyle bir ikilem içinde, işletme sermayesi politikalarının bir bakıma
risk ve kar arasında optimum bir dengenin kurulmasına dayandığını
söyleyebiliriz (Jahankhani ve Parsaiyan, 2010: 5).
82
4.3.1. Optimal işletme sermayesi miktarının belirlenmesinin önemi
Bir finans yöneticisinin üzerinde durması gereken en önemli konu, işletmenin
gereksinim duyduğu işletme sermayesi miktarını belirlemektir. Dönen varlıkların
kendileri açısından en uygun miktarını belirlemeye çalışan yöneticiler, karlılık ve
risk arasındaki değişimi göz önüne almaları gerekmektedir. Gelir ve risk, finansal
yapının
optimum
olarak
belirlenmesinde
iki
anahtar
değişken
olarak
tanımlanmaktadır (Üsta, 2005: 42). Dönen varlık miktarının belirlenmesinde karlılık
ve risk arasında bir denge sağlama ihtiyacını doğuran temel neden dönen
varlıkların sabit varlıklara göre verimliliklerinin daha düşük olmasıdır. Varlıkların
likidite değerleri arttıkça verimlilik düzeyleri azalır.
Dönen varlıklar içerisinde likiditesi en yüksek olan para ve para yerine geçen
varlıklardır. Para doğrudan bir mal ya da hizmetin üretiminde kullanılan bir girdi
olmayıp, girdilerin satın alımında kullanılan bir araç olduğu için kullanılmadığı
zamanlarda değerinden kaybetmektedir.
Nakit paralar verimli yatırımlarda kullanılmadığı zaman bir maliyeti yaratır.
Alacaklar ise işletmenin kredili satışları sonucunda doğar ve kredili satışlardan
satış hacmini arttırmak hedeflenmektedir (Nalçacı, 1986: 10). Stoklar kasa ve
alacaklara nazaran daha yüksek verimliliğe sahip iseler de, sabit varlıklar uzun
süre
üretim
süreci
içerisinde
kullanılıp
devamlılığı
ve
üretim
hacminin
genişlemesini sağladıkları için dönen varlıklara nazaran daha verimli sayılırlar. Bu
nedenlerden dolayı dönen varlıklara gereğinden fazla yatırım yapılması, imalat
işletmeleri için daha üretken olan sabit varlıklara o oranda az yatırım yapılmasına
neden olmaktadır. Böylece atıl kalan işletme sermayesi miktarının kara katkısı
olmadığı halde getireceği maliyet unsurları sebebiyle karlılık azalmakta olur. Buna
karşılık, dönen varlıklara yapılan yatırım fazlalığı işletmede yerine getirilmesi
gereken sorumluluklara karşı bir rahatlık sağlayacaktır.
Bu yüzden ödeme güçlüğü çekmeyen işletme riski de azaltma yönüne gidecektir.
Diğer taraftan, işletmenin dönen varlıklara en az oranda yatırım yapması sabit
varlıklara o oranda daha fazla yatırım yapması sabit varlıklara o oranda daha fazla
yatırım yapmasına neden olacak ve karlılık en üst seviyeye çıkacaktır. Böyle bir
durumun riski de yüksek olmaktadır. Ayrıca işletme ödeme güçlüğü çeker ve
sorumluluklarını yerine getiremeyecek duruma düşecektir. Söylediğimiz bu
83
sebeplerden dolayı, risk ve karlılık faktörleri arasında dengeyi sağlayacak optimal
miktar belirlenmesi gerekli olacaktır.
İşletme sermayesinin miktarı karlılık ve risk faktörleri göz önüne alınarak tespit
edilmiş olsa bile, faaliyet süresinde bir takım yönetim zayıflıkları yanlış politikalar
yüzünden ihtiyaca cevap veremez hale gelebilme ihtimali yüksektir.
İşletme sermayesinin yetersiz hale gelmesinin temel nedeni faaliyet zararlarıdır.
İşletmeler (Nalçacı, 1986: 11);
 Satış hacminin maliyetleri karşılayacak düzeyde olmaması veya satış
fiyatının maliyetlere göre düşüklüğü;
 Maliyetler artarken satış ve hasılatın artmaması;
 Tahsili imkansız hale gelen alacakların yarattığı aşırı masraflar gibi
nedenlerle faaliyet zararına uğrayabilirler.
Faaliyet zararları ötesinde olağanüstü zararlar, stokların piyasa değerleinin
düşmesi, büyüyen işletme sermayesi ihtiyacının uygun fonlarla karşılanamaması,
yanlış kar dağıtım politikası izlenmesi, dönen fonların dönen olmayan aktiflere
yatırılması, vadesi dolan optigasyonlu borçların ödenmesi için gerekli fonların
hazırlanmamış olması gibi nedenlerle de işletme sermayesi yetersiz hale
getirmesinin nedenleri olabilmektedir (Nalçacı, 1986: 11).
İşletme yönetiminin kontrol edebildiği zararlar, her işletme sermayesi kalemi için
ayrı ayrı ele alınmak doğru ve mantıklı olmaktadır. Böylece, belirlenen işletme
sermayesi miktarı optimal düzeyde de tutulabilme imkanı sağlanacaktır.
4.3.2. Net işletme sermayesi değişim ve kullanımı
Net işletme sermayesinde değişim tablosunun hazırlanması önemlidir çünkü bu
tablo, bir hesap dönemi içinde net işletme sermayesinin kaynaklarını ve kullanım
yerlerini göstererek, net işletme sermayesindeki artış ve azalışları gösterir.
İşletme sermayesi yönetiminde etkinliğin anlaşılmasını bağlayan en önemli
araçlardan
biri
olan
net
işletme
sermayesi
değişim
tablosu,
işletme
sermayesindeki başarı oranını da göstermektedir. Net işletme sermayesi değişim
tablosu, işletme sermayesi yönetimi hakkın da bilgiler vermeye çalışmaktadır.
84
Her
türlü
işletmede
finansal
güvenilirliğinin
sağlanması,
borçlarını
ve
yükümlülüklerini yerine getirebilmesi, alacaklarının durumunun anlaşılması ve
işletmenin gelecekteki faaliyetlerinin güvenlik altına alınabilmesi için net işletme
sermayesindeki değişimlerin yakından incelenmesi gerekir. İşletme sermayesinin
denetiminde ve finansman kaynaklarının etkin kullanımında yönetim bu tablodan
yararlanmaktadır. Net işletme sermayesi değişim tablosunun işletme sermayesi
yönetimine bazı yararlar sağlamaktadır. Bu yararlar ise aşağıda sıralanmaktadır
(Usta, 2011: 128);
1. Dönen varlıklardaki ani değer düşüşlerin olumsuz etkisinden işletmeyi korur.
2. İşletmenin borçlarının zamanında ödenmesini sağlar.
3. İşletmenin kredibilitesi yükselir.
4. Doğal afet gibi olağanüstü durumlarda işletmenin finansal yönden zor
duruma düşmesini önler.
5. Ürün taleplerini sürekli olarak karşılayacak miktarda stok bulundurmasına
olanak verir.
6. Alıcılara daha elverişli şartlarda kredili satış yapılmasını sağlayarak,
işletmenin satış hacmini artırabilir.
7. İşletmenin duran değerlerinin tam kapasite ile çalışmasına olanak sağlar.
Net işletme sermayesindeki artışlar = Dönen varlıklardaki artış ve kısa vadeli
borçlardaki azalışlar,
Net işletme sermayesindeki azalışlar = Dönen varlıklardaki azalış ve kısa vadeli
borçlardaki artışlar
Net işletme sermayesi değişim tablosu iki kısım olarak düzenlenmektedir. Birinci
kısımda, işletme sermayesindeki değişim, başka bir deyişle artış ve azalışlar
gösterilmektedir. Değişimin belirlenebilmesi için, işletmenin faaliyet dönemi
içindeki, dönen varlıklar ile kısa vadeli borçlardaki artış ve azalışlar ayrıntılı olarak
hesaplanır daha sonra dönem başı ve dönem sonu net işletme sermayesi
arasındaki farkın, hangi hesaplardan dolayı ortaya çıktığı görülmektedir. İkinci
kısımda ise, işletme sermayesi kaynakları ile kullanım yerleri gösterilir.
Net İşletme Sermayesi değişim tablosuda, net işletme sermayesindeki değişim,
net İşletme sermayesi unsurları, Kasa ve bankalar, menkul kıymetler, alacaklar,
85
stokların toplamından sonra, kısa vadeli borçlar, satıcı kredileri, banka kredileri,
ödenecek vergiler, toplamı çıkarıldıktan sonra net İşletme sermayesinde fark elde
edilir.
Net
işletme
sermayesi
değişim
tablolarının
değerlendirilmesi
gereklidir.
Tablolardaki artışlar yönetimin başarısı olarak değerlendirilir. Halbuki artışların
nedenlerinin iyi bilinmesi gerekmektedir. İşletmede alacak ve stok devir
hızlarındaki azalmalar dönen varlıkların artmasına neden olurken, nakit ve menkul
kıymet daha az likit olan stoklara bağlanmış olabilir.
Dönen varlıkların likiditesindeki değişiklik ile net işletme sermayesindeki artışlar ve
dönen varlıkları oluşturan her kalemin iyi analiz edilmesi gerekir. Ayrıca işletmenin
duran varlık satışları, amortisman, sermaye artırımı ve uzun vadeli borç artışlarının
etkisiyle de net işletme sermayesi artış gösterebilir bu gibi durumlarda işletme
sermayesindeki artışları olumlu olarak değerlendirilirse yalnış yapılmamıştır
demektir.
4.3.3. Enflasyonun dönemlerde işletme sermayesi belirlenmesi
Enflasyon olan dönemlerde, piyasada fiyatlar sürekli yükselmekte, bu nedenle,
işletmelerin
gelecek
de
gereksinim
duyacakları
işletme
sermayesinin
belirlenmesinde önemli sorunlar ortaya çıkmaktadır. Paranın zaman içinde reel
olarak satın alma gücünün azalması, daha önce hazırlanan bütçeler de belirlenen
gider kalemleri ve faaliyetlerin yürütülebilmesi için ayrılan işletme sermayesinin
erozyona uğramasına neden olmakta ve bu durum, işletmelerde beklentilerin
üzerinde işletme sermayesi gereksinimi yaratmaktadır.
Enflasyonun işletme sermayesini artırma nedenleri aşağıda sıralanmaktadır
(Akgüç, 1998: 208-209);
 Enflasyon
dönemlerinde
firmaların
günlük
olmayan
faaliyetlerini
yürütebilmek, ödemelerini zamanında yapabilmek için gereksinim duydukları
para tutarı da artacaktır. Başka bir ifadeyle enflasyon, firmaların işlem
güdüsü ile bulundurulmak gereğini duydukları para tutarınıda yükseltecektir.
 Firmaların artan ve reel olarak artmasa dahi enflasyon etkisiyle artmış
gözüken satışları, müşteriye bağlı mal değerini, diğer bir deyişle ticari
faaliyetlerinden doğan alacaklarını genişletebilmektedir.
86
 Stokların miktar değişikliği olmasa dahi, parasal tutarları artmaktadır.
Enflasyon firmaları emniyet stoklarını artmaya zorlamaktadır. Girdilerin
gerektiği an belirli bir fiyat üzerinden tedarik edilmesi olanağının zayıflaması,
hatta
ortadan
kalkması,
geleceğin
belirsizliği,
planlama
yapmanın
güçleşmesi, ham madde yokluğu nedeniyle üretimin kesintiye uğramasının
doğurabileceği
zararların
büyümesi,
uzun
süreli
sözleşmelerle
girdi
sağlanması güven altına alınmış olsa dahi, satıcı firmaların bu tür
sözleşmelere uymakta gösterdiği titizliğin azalması, firmaları enflasyon
dönemlerinde daha fazla emniyet stoku bulundurmaya zorlamaktadır.
İşletmeler üzerine enflasyonun etkisi özellikle, duran varlıklarda daha fazla
olmaktadır. Zira işletme, duran varlıklara yatırımlar yaparak belli bir üretim ve satış
kapasitesine ulaşmaktadır.
Enflasyon dönemlerinde işletme aynı iş hacmini yakalayabilmek için daha fazla
işletme sermayesi temin etmek zorunda kalmakta ve enflasyon işletme sermayesi
gereksinimini genelde arttırmakla beraber, enflasyonun türü de bu gereksinimin
şiddetini etkileyebilmektedir.
Talep enflasyonu dönemlerinde stok devir hızını arttırmak, satış koşullarını
değiştirerek alacak devir hızını arttırmak, satış koşullarını değiştirerek alacakların
ortalama tahsil süresini kısaltmak, hatta müşterilerden avans alma olanağını bulan
işletmeler ek işletme sermayesi gereksinimini sınırlı tutabilmektedirler. Buna
karşılık, ekonomik durgunluk içerisinde fiyat artışlarının (staflasyon), hatta
ekonomik
gerileyiş
dönemlerinde,
artmaktadır.
ile
birlikte
işletmelerin
Enflasyon
sürekli
işletme
fiyat
yükselişlerinin
(slumplasyon)
sermayesi
gereksinimleri
aşırı
dönemlerinde
işletmeler,
artan
işletme
şekilde
sermayesi
gereksinimlerini karşılamak için sık sık kredi kuruluşlarına başvurmaktadırlar. Bu
şekilde artan fon maliyetleri, işletmeye ek sorunlar doğurabilmektedir.
Enflasyon dönemlerinde, işletmelerin gereksinim duyacakları işletme sermayesi
farkını hesaplamaları gerekli gözükmektedir. Çünkü işletmelerin ürettikleri mal ve
hizmetlerin girdi fiyatlarında oluşan değişmeleri karşılayacak işletme sermayesine
sahip olmak için gerekli ek finansman tutarını kar ve zarardan ayırmaktadır. Bu
dönemlerde, bir işletmenin aynı düzeydeki üretimini sürdürebilmesi için yeterli
dönen varlıklara sahip olabilmesi, girdi fiyatlarındaki değişmelere bağlı olarak daha
87
fazla işletme sermayesi bulundurulmasıyla mümkün olmaktadır (Akdoğan ve
Tenker, 2010: 721).
Tüm işletmelerde enflasyonun işletme sermayesi üzerindeki etkisini anlamak için,
her şeyden önce iş hacmindeki değişmelerin işletme sermayesi üzerindeki
etkilerinin hesaplanması gerekmektedir. İş hacmi değişmesinin işletme sermayesi
üzerine etkisini ölçerken bir önceki yıl ile karşılaştırma yapılabilmesi için, satış
hacmindeki reel değişmenin işletme sermayesinde de aynı oranda değişme
doğuracağını varsayımı gerekli olmaktadır. Dönem başı stok, ticari alacak ve ticari
borçların, satış hacmindeki reel değişme oranı ile çarpımı, satış hacmindeki
değişmenin enflasyondan bağımsız olarak, genişletici veya daraltıcı etkisini
göstermektedir.
İşletmelerde satış hacmindeki değişmelerin etkileri aşağıdaki gibidir (Akgüç, 1998:
215):
Stoklarda Değişme = Dönem başı stok x Satış hacminde reel değişme oran
Ticari Alacaklarda Değişme = Dönem başı ticari alacaklar tutarı x Satış
hacminde Ticari Borç
Ticari Borçlarda Değişme = Dönem başı ticari borç tutarı x Satış hacmindeki reel
değişme Oran
Enflasyonun işletme sermayesi üzerindeki etkisi, ancak işletme sermayesi
yönetiminde etkinliğin değişmesi ile iş hacmindeki değişmenin etkileri bulunduktan
sonra hesaplanabilmektedir. Enflasyon işletme sermayesi üzerinde etkisi de
aşağıdaki förmüllerde açıklanmaktadır.
Stok Değişmesi = Dönem sonu stok – İş hacmi artışının etkisi + Etkinlik artışı +
Dönem başı stoku
Ticari Alacaklarda Değişmede = Dönem sonu alacak tutarı – İş hacmi artışının
etkisi + Etkinlik artışı – Dönem başı alacaklar
Ticari Borçlarda Değişmede = Dönem sonu ticari borçlar tutarı + İş hacmi azalış
etkisi – Etkinlik artışı – Dönem başı ticari borçlar tutarı
İşletme sermayesindeki artışların yönetimden mi, yoksa enflasyon artışlarından mı
kaynaklandığı bulunmak için bu förmülleri kullanırız. Hesaplamalarda alacak, stok
ve ticari borçlardaki artış ya da azalışların iyice hesaplanması gerekmektedir.
88
Alacak ve stoklardaki artışlar, alacak ve stokların devir hızlarının azalması sonucu
yönetim etkinliğinin azalmasından kaynaklanabileceği gibi, enflasyonun etkisiyle
de gerçekleşebilmektedir. İşletme sermayesindeki artış ve azalışların nedenleriyle
ortaya çıkarılması, söz konusu artışlar ve azalışlar üzerindeki ortaya koyduğu gibi,
nakit, alacak, stok ve ticari borçların yönetiminde yöneticilere yol göstermektedir.
4.4.
Faaliyet Döngüsü ve Nakit Döngüsü Tanımlaması
Ticaretin temel rollerinden biri, mal satışları ve hizmetlerinden alınan nakitler,
üretim için yapılan nakit ödemelerinden daha fazla olmasıdır. Nakit ödemeleri,
gelecekte daha fazla nakit girişleri elde etmek amacıyla yapılmaktadır. Bu nakit
girişleri çoğu satış için üretilen mallar ve hizmetler için kullanılmaktadir. Böylece
alım ve satış olayı, devamli bir ticaret döngüsünü olüşturmaktadır. Bu ilkel ve tam
gelişmemiş ticaret analiz nakit döngüsü kavramını açıklamaktadır.
Faaliyet (İşletme) giderleri
için ödenen nakit
Satışlardan elde
edilen nakit
Nakit Döngüsü
Şekil 4.1. İmalat İşletmelerinde Nakit Döngüsü (Dönüşüm Süresi)
Tüm işletmelerde, yöneticilerin aşağıdakileri sağlamak için sorumludurlar (Brian,
2000: 31);
 Nakit gelirleri, nakit harcamalarından fazla olması (Kar Yönetimi)
 Nakit gelirleri mümkün olduğunca hızlı bir şekilde geri alınması ve mümkün
oldüğü kadar nakit döngüsünün kısa olması (Nakit Yönetimi)
 Ödemeleri karşılayacak nakit mevcud olması, ve satışlardan alınan bu
nakitler iyi kullanıma koyunması (Nakit Yönetimi)
Nakit akım unsurları faaliyet, yatırım ve finansman olarak üçe ayrılmaktadır.
Unsurların birbiriyle uyumlu ve etkili çalışmak firma açısından önemlidir.
89
Varlıklarını uzun süre sürdürmek isteyen bir firmanın, borç ve kar payı ödemeleri
gibi gereksinim duyduğu nakitleri kendi yapdığı faaliyetlerden ele geçirilmesi
beklenmektedir. Firmanın faaliyet sonuçu yarattığı nakit finansal analizin önemli
odak noktalarrından biri olmaktadır (Chambers, 2005: 150).
Nakit döngüsü, ticaret (Faaliyet) döngüsüne bağlıdır. İmalaat işletmelerinde ticaret
döngüsü ham madde alımlarıyla başlanır, üretim süreci, ve satışa hazır mamüllerin
depolama sürecinde devam eder,ve sonunda üretilen malların nihai satışıyla
tamamlanır.
Çoğu işletmelerde, dış tedarikçilerden satın alma ticaret döngüsünü ve bu
tedarikçilere ödeme yapmak, nakit döngüsünü başlatılmaktadır. İşçilere ödenen
ücret ve maaş, hammadde ve malzeme tedarikçilere gitmeyen ödemeler kabul
edilmektedir. Genel üretim giderleri, rehin ödemeleri, faiz ödemeleri, telefon,
reklam ve mali müşavirlik ücretlerini içermektedir. Hatta bu ödemeler için de nakit
dönüşüm süresi vardır, çünkü ödeme yapma ve satışlardan nakit gelirleri elde
etmesinde, bir zaman aralığı boşluğu, (time gap) vardır.
4.4.1. Nakit akım süresi çizelgesi
Nakit döngüsü ve ticaret döngüsü ikiside zamanla ölçülmektedir. Ticaret (Faaliyet)
döngüsü hammadde alımından, mal satılana kadar geçen süreyi, kapsamaktadır.
Nakit döngüsü ise ilk nakit harcamalarından, satışlardan nihai alınan nakitleri
içermektedir. Bu döngüler ikiside üst üste gelip ve bir zaman geçişinde
gösterilebilmektedir.
Farklı sektörlerde faaliyet gösteren işletmeler, kendilerine özgü, ticaret ve nakit
döngüsü karakterleri bulunmaktadır. İmalaat işletmelerinde nakit akım dönüşüm
süresi aşağıdakı şekilde göstermektedir.
90
Şekil 4.2. İmalat işletmlerinde nakit akım süresi çizelgesi (Brian, 2000: 32)
Satın Alma
Satın Alınan
Hammadde ve
Malzemeler
Mallar için
Yapılan Ödemeler
FAALİYET
DÖNGÜSÜ
İmalat
Döngüsü
NAKİT
DÖNGÜSÜ
Stokta Tutulan
Mamüller
Kredili Satış
Kredi Süresi (Borç
Ödeme Süresi)
Alınan Ödemeler
(Nakit Tahsılatı)
ZAMAN
Nakit döngüsü veya nakit akım süresi uzunluğu, zaman çizelgesinde her unsurun
süresine göre değişmektedir.
Nakit döngüsünde üç temel ünsür vardır (Coyle, 2000: 32);
 Stok saklama, üretim süreçinde dış tedarikçilerden alınan stok, ve satış
gününe kadar mamullerin depolaması
 Tedarikçilere ve satıcılara tanınan ödeme süresi
 Müşterilere tanınan vade
91
Nakit döngüsünün üzülüğünun değişmesi, işletme sermayesi tutarında direk etkisi
var. Daha uzun nakit döngüsü stokların satılmadan önce uzun süre depoda
saklamasından kaynaklanmaktadır. Daha uzun üretim döngüsü, müşterilerin uzun
vadede ödemelerinden, kaynaklanmaktadır.
İşletme sermayesi unsurlaarından, nakit akım döngüsü kavramı işletme sermayesi
yönetimi için çok önemlidir. Tipik bir imalat işletmesinde bu döngü aşağıdaki gibi
açıklanabilir (Ercan ve Ban, 2005: 277).
 İşletme üreteceği mallar için gerekli hammaddeyi sipariş vermekte ve bu
siparişler eline geçmektedir. Genellikle işletmeler bu alışlarını kredili olarak
yapmakta, bu işlem işletmenin satıcılar hesabını oluşturmaktadır.
 Hammaddeyi mamul maddeye çevirmek için işçilikler yapılmaktadır. Bu
işçiliklerin tamamı iş yapıldığında ödenmiş olmayacaktır.
 Mamul maddeler satılacaktır. Genellikle satışlar kredili olacak, satışlar
alacaklar hesabını oluşturacaktır.
 Bu döngünün bazı noktalarında satıcılara borçların ödenmesi gerekmektedir.
Bazı
borçların
ise
gerekebileceğinden
alacaklar
nakit
henüz
ihtiyacı
tahsil
oluşacak,
edilmemişken
dolayısıyla
ödenmesi
borçlanmaya
gidilebilecektir.
 İşletmenin, işletme sermayesi döngüsü alacakların tahsili ile tamamlanmış
olacaktır.
4.4.2. Faaliyet (ticaret) döngüsü tanımlaması ve ölçülmesi
Faaliyet veya ticaret döngüsü, mal satın alınmasıyla başlayıp ve üretim süreçinden
geçip ve alacakların tahsili ile son bulan süreyi göstermektedir (Ross, 2012: 582).
İmalat işletmelerinde mal satın alımı, hammadde vb alımlarlı kapsamaktadır. Bu
nakit çıkışları eşitlenmemiş ve belirsizdir, çünkü hammadde alım satımı satış
makbuzu gibi aynı zamanda olamaz. Bunun için belirsizdir, çünkü gelecekteki
maliyetler tahmin edilemez. Bu durum nakit girişleri ve satışlardan alacaklarda da
tam tahmin edilemez. Faaliyet döngüsü şü şekilde hesablanmaktadır.
Faaliyet Döngüsü(Dönüşüm Süresi) = Stok Dönüşüm Süresi (Stokta Geçen
Süre) + Alacakların Tahsil Süresi
92
ö
ı ı
ış
ü
ı
İmalat firmalarında stok dönüşüm süresi aşağıdaki üç förmülden oluşturulur
(Coyle, 2000: 38);
4.4.3. Nakit döngüsü tanımlaması ve ölçmesi
Nakit döngüsü, alacakların ortalama tahsilat süresi ve stokların tutma süresi
toplamından, kısa vadeli borçların ortalama ödeme süresinin çıkarılmasıyla elde
edilir.
Nakit döngüsü, likidite yönetiminde dinamik bir ölçüt olarak kabul edilmektedir ve
nakit
yönetiminin,
nakit
süresinin
karar
almasında
önemli
rol
oynadığı
belirtirmektedir. Çünkü nakit döngüsü hesablamasında bilanço ve gelir tablosu
verilerini kullanılarak zaman boyutlu bir ifadenin elde edilmesidir (Ross, 2012:
582).
İşletmenin alışlarında hammaddelere yaptığı ödemeler ile müşterilerinden tahsil
ettiği ödemeler arasında zaman süresine, “nakit döngüsü” denilmektedir. Nakit
döngüsü uzadıkça işletmelerin çalışma sermayesi ihtiyacları artmaktadır (Aydın,
2011: 136).
Nakit Döngüsü = Faaliyet Döngüsü – Borçların Döngüsü
ü
ç
ı
ı ı
ı
ış
ü
93
Nakit döngüsü yönetilmesinde, likidite ve faaliyet performansının dengelenmesinin
önem taşıdığı belirtilmektedir. Bu kapsamda, stokların tutma süresindeki
düşüşlerin stok yetersizliğine ve satışlarda azalışa neden olduğu ifade
edilmektedir.
Buna paralel olarak, alacakların ortalama tahsilat süresindeki düşüşlerin kredi
ihtiyacı bulunan müşterilerin kaybına neden olduğu vurgulanmaktadır. Aynı
şekilde, kısa vadeli borçların ortalama ödeme süresindeki büyük artışların, gelecek
dönemlerdeki borçlanmada esneklik veya erken ödemelerde indirim avantajlarını
olumsuz etkilediği belirtilmektedir (Wang, 2002, 162).
Nakit döngüsü yükselmesi, firma likiditesi açısından olumsuz bir gösterge olarak
değerlendirilmektedir. Buna karşılık, nakit döngüsü, firma likiditesinde iyileşmenin
olduğunu göstermektedir.
4.4.3.1. Nakit dönüşüm sürelerini azaltma
Nakit dönüşüm süresini azaltmak için yapılan ölçümler ve hareketler, sürekli bir
azalmaya tabi ise, muazzam bir nakit akım avantajı sağlayacaktır. %10 faiz oranı
ile bir milyon dönüşüm için 1 hafta nakit dönüşüm süresini azaltılması, yıllık karın
1,900 (1m
52
) artmasına neden olacaktır.
İşletme yöneticileri ve alım departmanları normalde stok düzeyi için sorumludurlar.
finansal yöneticilerin stok dönüşüm süresini iyileştirme gücü ve yeteneyi,
yöneticilerin arasındakı zaman veya süre ile ilgili yapılan ilşkiye bağlıdır.
Yöneticilerin stok dönüşüm ve değişim sürelerini raporlamaları gerekmektedir, ve
fırmaya stok tutma maliyetinin ne kadar olduğunu belirtilmelidirler. Stok dönüşüm
süresi bilgileri, firmanın kanuni raporlarında sunulmalıdır.
4.5. Nakit
Dönüşüm
Süresiyle
İlgili
Yapılan
Teorik
/
Akademik
Değerlendirmeler
Nakit dönüşüm süresi ile ilgili Türkiye’de ve yurt dışında yapılmış çeşitli
araştırmalar bulunmaktadır. Bunlar;
94
1971–1990 döneminde ABD’de seçilmiş perakende firmalarını konu olan
çalışmada büyük firmaların NDS’lerinin düşük olduğu görülmüştür. Küçük
firmaların ise, NDS’lerinin stoklar veya alacaklar/borçların dönüşüm sürelerinin
kısalığından olumlu etkilendiğibelirtilmiştir (Moss ve Stine, 1993). Ayrıca bu
çalışmada NDS uzunluğu ile nakit akımları arasında negatif ilişki gözlemlenmiştir.
Bu nedenle, küçük firmalarda NDS’nin yönetiminin daha önemli olduğu belirtilmiştir
(Moss ve Stine, 1993).
1990 yılında nakit dönüşüm çemberini inceleyen çalışmada, zaman ağırlıklı bir
model üzerinde durulmuştur. Bu çerçevede, nakit dönüşüm çemberinin her
aşamasında kullanılan fonların zaman ağırlıkları göz önünde bulundurulmuştur.
Ancak, bu modelin, hesaplama güçlüğü nedeniyle kullanımının mümkün olmadığı
belirtilmiştir (DeLoof, 2003).
Türk Çimento Sektörü’nde halka açık şirketlerin 1995-2001 dönemi için etkinlik ve
nakit çevirme süresini inceleyen çalışmada, nakit dönüşüm süresinin dalgalı bir
seyir izlediği görülmüştür. Bununla birlikte, ticari borç devir hızındaki düşüklüğün,
nakit dönüşüm süresinin kısalığını belirleyen temel unsurlardan biri olduğu
vurgulanmıştır (Akgün, 2002). 1999–2001 döneminde, Türkiye’de üretim ve
perakende sektörlerinin nakit dönüşüm sürelerini inceleyen çalışmada, üretim
sektöründeki firmaların çoğunluğunun ve perakende sektör firmalarının negatif
NDS’ ye sahip oldukları vurgulanmıştır. Bu çerçevede, alacak tahsilât süresi ve
stok tutma süresinin, borçların ödeme süresinden az olduğu görülmüştür. Ancak,
alacak tahsil süresi ve stok tutma sürelerinin azaltılmadan, kısa süreli borçların
ödeme
süresinin
artırılmış
olması,
analize
konu
işletmelerde
finansman
sorunlarının bulunabileceği şeklinde değerlendirilmiştir (İşeri ve Chambers, 2003).
2001–2004 döneminde, Atina Menkul Kıymetler Borsası’na kote 131 firma için
işletme karlılığı ve çalışma sermayesini inceleyen çalışmada nakit dönüşüm
süreleri ortalama 189 olarak gerçekleşmiştir (Lazaridis ve Tryfonidis, 2006). Bu
çerçevede, nakit dönüşüm sürelerinin sektörler dışında ülkeler arasında da farklılık
gösterdiği görülmektedir.
2003–2006 döneminde Türk Gıda Sektörü’nün nakit dönüşüm süresini inceleyen
çalışmada, sektördeki KOBİ’lerin nakit yönetiminin yetersizliği vurgulanmıştır.
Bunun nedeni olarak, inceleme konusu işletmelerin genel olarak pozitif NDS’ ye
sahip olmaları gösterilmiştir. Bununla birlikte, ilgili araştırmada, imalat sanayine
95
bağlı sektörlerde, farklı NDS’lerin bulunduğu ve bunların bir kısmının genel
ortalamaya kıyasla dalgalı bir seyir izlediği belirtilmiştir. Elde edilen sonuçlarda,
nakit yönetiminde etkinliğin NDS’nin düşük / negatif olmasına bağlı olduğu
vurgulanmıştır (Sakarya, 2008).
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda (İMKB) üretim ve ticaret şirketlerinin nakit
dönüşüm sürelerini 2007 yılı için inceleyen çalışmada, perakende/toptancı
sektörünün en düşük ortalama değere sahip olduğu görülmüştür. Buna karşılık,
tekstil sektörünün sıralamada ilk olduğu belirtilmiştir. Bu kapsamda, sektörün
likidite açısından diğer sektörlere göre dezavantajlı durumda olduğu ifade
edilmiştir. Ayrıca, büyüklük ve karlılık ile nakit dönüşüm süresinin korelasyonunun
negatif olduğu vurgulanmıştır (Uyar, 2009).
Hissedar değerinin en yüksek seviyeye çıkarılmasında, kısa vadeli işletme
faaliyetlerinin nakit dönüşüm süresini kısa tutacak şekilde yönetilmesinin önemli
olduğu belirtilmektedir. Bu sayede, en düşük seviyede nakit yatırımı ile işletme
faaliyetlerinin
sürdürülmesi
sağlanmaktadır.
Nakit
dönüşüm
çemberi
için
kullanılmayan nakit farklı kullanım alanlarında değerlendirilebilmektedir. Bunlar,
uzun dönem yatırımları, kar payı dağıtımı ve uzun dönemli finansman sağlanması
şeklinde sıralanmaktadır (Smart ve diğerleri, 2006).
96
97
5. BİST’DE İŞLEM GÖREN İMALAT SANAYİ İŞLETMELERİNDE İŞLETME
SERMAYESİ YÖNETİMİNİN FİRMA DEĞERİ ÜZERİNE ETKİSİNİN ANALİZ
EDİLMESİ
İmalat işletmelerinde başka sektörlerde faaliyet gösteren firmalar gibi işletme
sermayesi yaşamsal önem taşımaktadır. Bir işletme faaliyet giderlerini ödemek için
ve aldığı hammadde ve börçları ödemek için işletme sermayesi va fona ihtiyacı
vardır. Etkin bir işletme sermayesi yönetimi, hissedar zenginliğini arttırabileceği
şeklinde yorumlanmaktadir. Bu bölümde imalat işletmelerinde, işletme sermayesi
yönetiminin firma değerini nasil etkileyeceği istatistik analizler ile incelenmiştir.
5.1. Araştırmanın amacı
Finansman literaturunde geleneksel olarak uzun vadeli finansal kararlarında
özellikle yatırım, sermaye yapısı, temettü ve firma değerleme, ile ilgili alanlar da
odaklanmıştır. Likidite ve karlılık, işletme yönetimi açısından iki önemli konudur.
İşletme sermayesi de firma değeri üzerinde önemli rolü var, bu yüzden nakit
yönetimi ve menkul kıymetler yönetimi önemli akademik araştırmalarda yer
almıştır ve işletme sermayesi yönetiminin farklı bireysel yönleri üzerinde
durulmuştur.
Bu kavramın Türkiye istanbul borsasında (BİST) uygulabilirliğini test etmek için,
işleme sermayesinin firma değerine etkisi üzerinde durduk. Daha spesifik olarak,
araştırmanın temel amacı şirketler tarafından düzenlenen işletme sermayesi
yönetiminin,
pay
sahiplerine
ekstra
bir
gerçek
yaratmaği
analizimizde
hedeflemekteyiz. Hisse sahiplerine değer yaratmak için işletme sermayesi bir araç
olarak
temel
öneme
sahiptir.
Bu
çalışmada
elde
edilecek
verilerin
değerlendirilmesi sonuçunda hisse fiyatı ile, işletme sermayesi yönetimi arasındakı
ilişki ortaya çıkacaktır.
5.2. Araştırmanın Yöntemi
Bu kısımda işletme sermayesi yönetiminin uygulanmasında takip edilen yöntem
hakkındaki bilgilere yer verilmektedir. Sırasıyla araştırmanın kuramsal çerçevesi,
hipotezi, kapsam ve sınırlıklar, veri toplama yöntemi ve uygulaması ve son olarak
da veri analizinde kullanılan yöntemler hakkındaki bilgiler sunulmaktadır.
98
Önceki çalışmalarda dünyada ve Türkiye’de yazılmış makalelerden yola çıkarak
şirketlerin işletme sermayesinin firma değeri üzerine etkileri firma değeri (hisse
değeri) artması üzerine ve bu konuda olan önemli faktörlerden de bahsedilecektir.
“Materyal ve Metot” konusunun ele alındığı bu bölümde çalışmanın içeriği ve planı
açıklanarak, araştırmada kullanılan istatistiksel teknikler verilecektir. “Bulgular ve
Tartışmalar” bölümünde hipotezlerin değerlendirmesi yer almaktadır. “Sonuçlar ve
Öneriler”, hipotezler değerlendirilerek araştırmanın sonuçları değerlendirilmiştir.
5.3. Kuramsal Çerçeve
İşletme sermayesi en basit tanımıyla cari aktiflerin toplamına verilen isimdir. Brüt
işletme sermayesi olarak ifade edilebilen cari aktiflerden kısa vadeli yabancı
kaynakların düşülmesi sonucu da net işletme sermayesine ulaşılır. İşletmenin
kurulması ve faaliyete geçmesiyle birlikte gündelik faaliyetler kapsamında
karşılaşılan hammadde, işçilik, genel yönetim giderleri, enerji, bakım onarım, vergi,
sigorta gibi kısa vadeli giderlerin karşılanmasında büyük ölçüde işletme
sermayesinden yararlanılır.
5.4. Kapsam ve Sınırlıklar
Araştırmanın BİST’de faaliyet gösteren firmaların üzerinde yapılması araştırmanın
sınırını oluşturmaktadır. Diğer yandan sektör ayrımına gitmesi, sanayi işletmeler
diğer sınırlılıklarını oluşturmaktadır. Gıda sektöründe seçilen firmaların 2004-2014
yılları
arasında
mali
tablolarından
alınacak
bilgilere
göre
sonuçlar
değerlendirilmektedir. Bu araştırmada Türkiyenin gıda sektöründe 6 firmaların
(Ülker, Pınar süt, Tat, Merko, Efes, Konfrut) 2004-2014 yılları arasındaki üçer aylık
dönemlere ait mali tabloların verilerinin analiziyle sınırlıdır. Bu tarihlerden önceki
ve sonraki dönemlere ait mali tablolar çalışmanın kapsam dışında bulunmaktadır.
5.5. Veri Toplama ve Uygulaması
Çalışmanın bu bölümünde BİST’de gıda, yiyecek ve içecek sektöründe faaliyet
gösteren firmaların 2004-2014 döneminde kesintisiz olarak işlem gören firmanın
99
söz konusu yıllardaki 3 aylık (çeyrek dönemlik) mali tablolarından elde edilen
verilerden yararlanılarak işletme sermayesinin faktörleri araştırılmıştır.
Çalışmada, hisse fiyatı (HF) bağımlı değişken, nakit döngüsü (ND), faaliyet
döngüsü (FD), borçların döngüsü (BD), stokarın döngüsü (SD), alacakların
döngüsü (AD), cari oran (CO), altı bağımsız değişkenler olarak kullanılmıştır.
Bütün analizlerde, değişkenler arası ilişkileri incelemede en çok kullanılan
yöntemlerden biri regresyon analizidir. Regresyon analizi iki veya fazla değişken
arasındakı ilişkileri incelemek ve konu ile ilgili tahmin yapmak ve matematiksel bir
model ile belirtilen istatistiksel bir analizdir. Bağımlı ve bağımsız değişkenler
arasında kurulan istatistiksel modellerinde bağımsız değışkenlerden yola çıkarak
bağımlı değışkenlerin alacakları değeri tahmin etmeye çalışılmıştır.
Bu çalışmada esas amaç, işletme sermsyesi ile firma değeri (hisse fiyatı) arasında
ilişkisi, işletme sermayesi yönetiminin firma değerini nasıl etkilediği gıda ve içecek
firmalarında bir uygulamadır. Bu ilişki çoklu doğrusal regresyonu yöntemi ile
incelenmiştir. Çalışmada aşağıdaki hipotezlerden hareket edilmiştir ;
1. Firma değeri ile Cari Oran (CO) arasında negatif yönlü ilişki vardır.
2. Firma değeri ile faaliyet döngüsü arasında negatif yönlü ilişki vardır.
3. Firma değeri ile nakit döngüsü arasında negatif yönlü ilişki vardır.
Dolaysıyla denklem olarak aşağıdaki modeller tahmin edilmiştir;
HF   0  1  CO   t
(1)
HF   0  1  AD   2  SD   t
(2)
HF  0  1  AD   2  SD  3  BD   t
(3)
Çalışmada firmaların mali tablolarından elde edilen veriler, SPSS program paketini
kullanılarak bilgisayar ortamına aktarılmış olup araştırmaya yönelik olarak istatistiki
analizlere yer verilmiştir. Çalışmada hesaplanan korelasyon matrisi (katsayıları)
istatistiksel bakımından anlamlı olup olmadıklarını saptamak için 0.05 anlamlık
düzeyi seçilmiştir.
100
5.6. Araştırmanın Bulguları ve Tartışmalar
Çalışmada hipotezlerin test etmesi için çoklu doğrusal regresyon analizi yapılarak,
değişkenler arasında ilişkininin olup olmadığı araştırılmaktadır. İşletme sermayesi
değişkenlerin hisse fiyatı üzerindeki etkilerini inceleyen ampirik çalışmalarda,
değişkenlerin arasında olan ilişkileri bulmaktayız.
5.6.1. Tanımlayıcı istatistikler
Bütün firmalarda yer alan değişkenlere ait tanımlayıcı istatistikleri çizelge 5.1' de
sunulduğu gibidir. Firmaların ayrı ayrı yapılan tanımlayıcı istatistikleri çizelge
5.2’de verilmiştir.
Çizelge 5.1.’de Firma likidite ölçütü olan cari oran ortalaması, 1.37 ve maksimum
mıktarı 2.65 olmakta halbuki gıda, içki ve tütün sektöründe cari oran ortalaması
1.62’dir. Alacaklar dongüsünün en uzun süresi 186.58, ve en kısa süresi 3 günden
az ve ortalaması 63 gündür. Nakit döngüsünün ortalaması 98 gün, minimum ve
maksimum süresi ise sırayla -81 ve 426 gündür. Bu sürelerin aralarında fark ise
(gap) 344’tır. Nakit döngüsü, işletme sermayesi temsilcisi olarak kullanılmaktadır.
Uzun nakit döngüsü yetersiz işletme sermayesi anlamına gemektedir. Eksi bir
nakit döngü, firmalarınn ürünlerini satmak yerine işletme sermayesi yönetiminden
hala kar elde edebilirliğini göstermektedir.
Çizelge 5.1. Bütün firmalara ait tanımlayıcı istatistikler
Değişkenler
HF
AD
SD
BD
CO
FD
ND
Gözlem
240
240
240
240
240
240
240
Ortalama
7.9687
63.3874
105.3488
66.8514
1.3757
164.4720
98.7533
Medyan
4.1200
55.6200
78.3650
60.7340
1.3150
141.1000
80.8100
Minimum
0.63
2.69
13.56
5.61
.37
52.79
-81.79
Maksimum
52.50
186.58
696.03
405.04
2.65
605.91
426.60
St.Sapma
9.33310
30.33929
99.28853
42.97506
0.47365
86.83277
82.25844
101
Çizelge 5.2’deki değerlere göre, Ulker ve Pınar süt firmalarının ortalama nakit
döngüleri sırasıyla 50 ve 37 olarak gerçekleşmiştir. Dolaysıyla nakit döngüsü bu iki
firmada diğer firmalara kıyasla daha kısa olmasını göstermektedir.
Çizelge 5.2. Firmaların finansal oranlarına ilişkin tanımlayıcı istatistik değerler
Firma
Std.
Sapma
Değişkenler
Gözlem
HF
41
1.75
15.20
5.6956
3.24375
CO
41
1.13
2.41
1.4549
.31143
FD
41
68.67
208.19
113.0715
26.31416
ND
41
-15.49
91.46
50.9439
21.08074
HF
41
1.44
18.65
8.2598
5.68990
CO
41
1.15
2.45
1.6090
.32534
FD
41
72.79
175.13
100.9334
24.89456
ND
41
10.17
104.45
37.2688
21.55475
HF
41
1.13
4.30
2.6171
.62611
CO
41
.73
2.65
1.4251
.50618
FD
41
116.32
319.96
178.2856
36.80617
ND
41
72.43
228.91
118.9841
31.24942
HF
41
.63
2.40
1.2132
.49128
CO
40
.37
2.62
1.0365
.58445
FD
40
55.10
388.02
191.8635
87.16119
ND
40
-63.53
270.88
100.3705
77.93380
HF
41
9.60
52.50
24.3402
10.68172
CO
41
.66
2.22
1.3068
.28392
FD
40
52.79
206.99
143.6640
36.78224
ND
40
8.40
143.98
83.1295
30.94771
HF
41
1.50
14.60
5.6863
3.78353
CO
40
.45
2.48
1.4147
.55840
FD
40
54.57
605.91
261.5423
130.38726
ND
40
-81.79
426.60
206.7497
120.39871
Ülker
Pınar Süt
Tat
Merko
Efes
Konfrut
Minimum Maksimum Ortalama
Etkin bir işletme sermayesi yönetimi firma değerini arttıra bilmektedir. Yani işletme
sermayesi
yönetimi
beklenmektedir.
ile
firma
değeri
arasında
negatif
bir
ilişki
olduğu
102
Çizelge 5.3’de araştırmada yer alan tüm değişkenlerın (finansal oranların)
arasındaki korelasyon katsayılarını göstermektedir. Hisse fiyatı bağımlı değikeni ile
FD ve ND bağımsız değişkenler arasında sadece Pınar süt ve Merko firmalarında
negatif bir korelasyon görülmüştür.
Hisse fiyatı bağımlı değişkene, CO bağımsız değişken arasında Merko ve Efes
hariç, diğer dört firmada pozitif bir korelasyon söz konüsüdür.
Çizelge 5.3. Firmaların Korelasyon Matrisleri
Firma
Ülker
Pınar
Süt
Tat
Merko
Efes
Konfrut
Değişkenler
HF
HF
1
CO
.258
1
FD
.128
.397*
1
ND
.041
.018
.055
HF
1
CO
.495**
1
FD
-.449**
-.689**
1
ND
-.542**
-.687**
.959**
HF
1
CO
.353*
1
FD
.024
.531**
1
ND
.037
.572**
.863**
HF
1
CO
-.066
1
FD
-.156
.113
1
ND
-.233
.222
.864**
HF
1
CO
-.241
1
FD
.056
.194
1
ND
.035
.062
.757**
HF
1
CO
.698**
1
FD
.320*
.411**
1
ND
.163
.313
.883**
CO
FD
ND
1
1
1
1
1
1
**.ve *. Korelasyonları sırasıyla %1 ve %5 düzeyinde anlamlılığı göstermektedir.
103
5.6.2. Regresyon analizi ve model bulguları
Bu kısımda genel olarak işletme sermayesi yönetimi ile firma değeri arasında
anlamlı ilişki olduğunu varsayarak hipotez veya modellerin geçerliliği test edilmiştir.
Çizelge 5.4 firmaların değişkenlerinin, kurduğumuz üç modele göre, işletme
sermayesi yönetiminin firma değeri (hisse fiyatı) üzerine etkisi sonucunu
göstermektedir. Bu çizelgede görüldüğü üzere, 0.05 anlamlık düzeyi ile model 1’de
Pınar süt, Tat ve Konfrut firmalari için hisse fiyatı bağımlı değişken ile cari oran
bağımsız değişken arasındaki istatistiksel olarak
anlamlı ilişkinin olduğu
görülmektedir. Öte yandan R kare belirleme katsayısı, 1’e yaklaştıkça bağımsız
değişkenlerin HF bağımlı değişkenini daha iyi açıkladığı şeklinde ifade
edilmektedir. Buna göre bağımsız değişkenlerin, HF bağımlı değişkenine etki eden
R kare değerleri Pınar süt, Tat ve Konfrut firmalari için sırasıyla, 0.24, 0.12 ve 0.48
olarak hesaplanmıştır. Tat firması için bu değerin iyi uyum regresyon derecesine
sahip olmadığı görülmüştür. Korelasyon tablosunda da Hisse fiyatı bağımlı
değişkene, CO bağımsız değişken arasında bu üç firmada pozitif bir korelasyon
görülmüştür.
Model 2’de Pınar süt ve Konfrut firmaları için hisse fiyatı bağımlı değişken ile
faaliyet döngüsü bağımsız değişken arasındaki ilişkinin istatistiksel olarak anlamlı
olduğu görülmektedir. Bu firmaların R kareleri, sırasıyla 0.20 ve 0.10 olarak
hesaplanmıştır. Yine de bu değerlerin uygun regresyon uyum derecesine sahip
olmadığı görülmüştür. R kare belirleme katsayısı değişkenlerin HF bağımlı
değişkenini daha iyi açıkladığı şeklinde ifadesi verilmektedir.
Model 3’de sadece Pınar süt firması için hisse fiyatı bağımlı değişken ile nakit
döngüsü bağımsız değişken arasındaki ilişkinin istatistiksel olarak anlamlı olduğu
görülmektedir. Pınar süt firmasi için R kare, 0.29 olarak hesaplanmıştır.
Bu bulgulardan hareketle, çizelge 5.5’te görüldüğü gibi Konfrut firması için faaliyet
döngüsü, Pınar süt firması için faaliyet, nakit döngüsü ve cari oran; Tat ve Ülker
firmaları için cari oran bağımsız değişkenin hisse fiyatı bağımlı değişkenine
anlamlı bir etki yaptığı saptanmaktadır.
104
Çizelge 5.4. Firmaların Regresyon Analizi Sonuçları
Modeller
Firma
Ülker
Pınar Süt
Tat
Merko
Efes
Konfrut
Değişkenler
CO
FD
ND
R kare
CO
FD
ND
R kare
CO
FD
ND
R kare
CO
FD
ND
R kare
CO
FD
ND
R kare
CO
FD
ND
R kare
Model 1
Model 2
Model 3
0.103
0.067
0.001
0.245
0.024
0.124
0.687
0.004
0.128
0.058
0.000
0.487
0.425
0.016
0.003
0.202
0.881
0.001
0.335
0.024
0.732
0.003
0.044
0.103
0.797
0.002
0.000
0.294
0.817
0.001
0.148
0.054
0.832
0.001
0.321
0.027
Elde edilen regresyon modellerinde de belirtildiği üzere hisse fiyatı bağımlı
değişkenine, Merko ve Efes firmalarının hiç bir bağımsız değişkenleri arasında
istatistiksel anlamlılık düzeyinde herhangi bir ilişki olmadığı ortaya çıkmıştır.
Çizelge 5.5. Regresyon Analizi Modellerinde Anlamlılık Gösteren Firmalar
Modeller
Değişkenler
Model 1
CO
Model 2
FD
Model 3
ND
Firma
Pınar Süt
Tat
Konfrut
Pınar Süt
Konfrut
Pınar Süt
Anlamlılık %
0.001
0.024
0.000
0.003
0.044
0.000
105
Tat firması için hisse fiyatı bağımlı değişkenine sadece cari oran bağımsız
değişkeni anlamlılık ve Konfrut firması için HF bağımlı değişkenine, CO ve FD
bağımsız değişkenleri arasında istatistiksel olarak anlamlılık düzeyinde ilişki
olduğu tespit edilmiştir.
Sadece Pınar süt firması için hipotezlerin üçüde anlamlı çıkmıştır, yani cari oran,
faaliyet döngüsü ve nakit döngüsü bağımsız değişkenlerinin, hisse fiyatı bağımlı
değişkeni arasında anlamlı ilişki olduğu görülmektedir. Bu sonuca dayanarak Pınar
süt firması için işletme sermayesi yönetimi ile hisse fiyatı arasında ilişki var
demektir. Pınar süt işletme yöneticileri kısa faaliyet döngüsü ve kısa bir nakit
döngüsü ile çalışarak firma değerini arttırabilirler. Pınar süt, Tat ve Konfrut işletme
yöneticileri çizelge 5.5’de görüldüğü üzere birinci modelde, firma cari oranını
yükselterek firma değerini arttırabilmektedirler.
Nakit döngüsünü yüksek tutma, muhafazakar işletme sermayesi politikasıdır. Nakit
döngüsünü yüksek tutması firma için her zaman kötü anlama gelmemektedir.
Çünkü böylece firma belirsizlik durumlarında borçlarının ödenmesinden emin
olmakta ve kasasında fazla nakit bulundurmayı ve depolarında bol stok ve
borçlarıda her zaman güncel olmayı tercih etmektedir. Muhafazakar işletme
semayesi politikasında cari oran 2 olması istenilmektedir. Böylece aşırı nakit çoğu
zaman firmanın karlılığına neden olmamaktadır.
Önceki bölümde bahsettiğimiz gibi, orta düzey işletme sermayesi politikasında,
firmalar dönen varlıklar ile kısa vadeli borçlar arasında eşit bir denge sağlayarak,
firma değerini yüksek tutabilmektedirler. İşletme yöneticileri tüm sektörlerde
kullanan mantıklı politika eşleştirme politikasını tercih etmektedirler.
Bazı firmalar alacaklarının vadesini uzun tutarak satışlarını arttırabilirler. Bu
politikanın kotü yönü faaliyet ve nakit döngüsünün uzun çıkmasıdır. Firmadan
firmaya yönetimlerin farklı olması, önceden bahsettiğimiz yönetim politikaları,
yöneticilerin uyguladıkları farklı politikalar işletme sermayesi yönetimi kararlarını
etkilemektedir. Yapılan çalışmalarda nakit döngüsü ile firma performansı veya
nakit döngüsü ile firma karlılığı arasında negatif bir ilişkinin olduğu tesbit edilmiştir.
Deloof (2003)' un ifade ettiği gibi yöneticilerin nakit döngüsü süresini azaltarak
hissedar zenginliğini arttırabileceği yorumlanmaktadır. Nakit döngüsünün düşük
olması, alacak ve stok döngülerinin düşük olma veya borçların döngüsü yüksek
olma anlamına gelmektedir. Yani firma düşük nakit döngüsü ile çalışırsa hissedar
106
zenginliğini arttırabilir, halbuki bazı firmalar
alacaklarının dönüşüm süresini
uzaltarak (vadeli satış yapma) satışlarını arttırabilmekte ve karlılığını da yükselte
bilmektedir.
107
6. SONUÇ
İşletme sermayesi yönetimi, finansal yönetimin önemli bir kısmını oluşturmaktadır.
Etkin bir işletme sermayesi yönetimi firmalar için çok önemlidir. İşletme sermayesi
gereksinimlerinin uygun bir biçimde yönetilememesi veya gereksinimden fazla
olması halinde yönetimin verimsizliği ve kısa dönem yatırımlarından beklenen
faydalarının
azalmasına
yol
açabilmektedir.
Ayrıca
işletme
sermayesinin
gerekenden düşük olması firmanın karlı yatırım fırsatlarını kaybetmesi veya kısa
dönem likidite problemlerinin doğmasına neden olabilme ihtimali vardır. Sonuç
olarak işletme sermayesi yönetiminin firma değeri üzerine etkisi ne kadar olduğunu
tam bilinmemektedir.
Bu çalışmada temel amac, Tütkiye gıda sektörü firmalarının işletme sermayesi
yönetiminin firma değeri üzerindeki etkisi incelenmiştir. Bu amacı gerçekleştirmek
üzere BİST’te işlem gören 6 firmanın finansal tablolar verileri kullanılmıştır. 20042014 yılları arası, çeyrek dönemlerini kapsayan çalışmada ampirik analizlerde
çoklu doğrusal regresyon ve korelasyon analizi yapılmıştır. Konuya ilişkin
literatürde çalışmalar incelendiğinde genel olarak çalışma sermayesi göstergeleri
ile firma değeri arasında negatif bir ilişkinin olduğu görülmektedir. Yapılan
regresyon analizi sonucunda işletme sermayesi göstergesi olarak kullanılan nakit
döngüsü ile firma değeri arasında (Pınar süt firması hariç) negatif ve istatistiksel
olarak anlamlı sonuçlar elde edilmemiştir. Elde edilen bu sonuç Pınar süt firması
için, nakit döngüsü süresini azaltarak hissedar zenginliğini arttırabileceği şeklinde
yorumlanmamaktadir.
Araştırma sonuçlarına göre; Pınar süt ve Merko firmaları için işletme sermayesi
(ND) ile firma değeri arasındaki korelasyon negatif yönlü çıkmıştır. Ama regresyon
analizinde, sadece Pınar süt firması için HF bağımlı değişkenine, ND bağımsız
değişken arasında anlamlı ilişki orta çıkmıştır. Bu firmanın nakit döngüsünü en aza
indirmek yoluyla firma değeri artması görülmektedir. Negatif ilişki, direkt firma
likiditesine bağlıdır, etkin bir işletme sermayesi yönetimi (daha kısa bir nakit
döngüsü), likiditeyi iyileştirebilir, iyi bir likidite firma değerini arttırabilir.
Ayrıca çalışmada hisse fiyatı ile cari oran arasında ilişki analiz edilmiştir. Analiz
bulguları hisse fiyatı ile cari oran arasında üç (Pınar süt, Tat ve Konfrut) firma için
pozitif ilişki olduğunu görülmüştür. Korelasyon tablosunda da Hisse fiyatı bağımlı
değişkene, CO bağımsız değişken arasında bu üç firmada pozitif bir korelasyon
108
görülmüştür. Cari oran yükseldiğinde, işletmenin hisse fiyatı da artmıştır. Bu üç
işletme yöneticileri, hissedar değeri artmasını sağlamak için, stoklarını satmak ve
işletme kredi notunu etkileyemeyecek şekilde borçlarının ödemesini geciktirmek
yoluyla, cari oranı arttırarak, hissedarların değerini arttırabilirler.
Firmaların yönetimi farklı olması, yönetim politikaları, yöneticilerin uyguladıkları
farklı politikalar işletme sermayesi yönetimi kararlarını etkilemektedir. Yapılan
çalışmalarda nakit döngüsü ile firma performansı veya nakit döngüsü ile firma
karlılığı arasında negatif bir ilişkinin olduğu tesbit edilmiştir. Deloof (2003)' un ifade
ettiği gibi yöneticilerin nakit döngüsü süresini azaltarak hissedar zenginliğini
arttırabileceği yorumlanmaktadır. Yani firma düşük nakit döngüsü ile çalışırsa
hissedar zenginliğini arttırabilir, halbuki bazı firmalar
alacaklarının dönüşüm
süresini uzaltarak kredili satışlarını arttırabilmekte ve sonuçta firma karlılığı da
yükselebilmektedir.
Bu sonuçlara dayanarak Pınar süt firması için işletme sermayesi yönetimi ile hisse
fiyatı arasında ilişki var demektir. Pınar süt işletme yöneticileri kısa faaliyet
döngüsü ve kısa bir nakit döngüsü ile çalışarak firma değerini arttırabilirler. Pınar
süt, Tat ve Konfrut işletme yöneticileri birinci modelde, firma cari oranını
yükselterek firma değerini arttırabilmektedirler.
109
KAYNAKLAR
Akdoğan, N., Tekner, N. (2010). Finansal Tablolar ve Mali Analiz Teknikleri.
(Onüçüncü Baskı). Ankara: Gazi Kitabevi.
Akgüç, Ö. (1998). Finansal Yönetim. (Sekizinci Baskı). İstanbul: Avcıol Basım
Yayınları.
Akgüç, Ö. (2013). Mali Tablolar Analizi. (Onbeşinci Baskı). İstanbul: Avcıol Basım
Yayınları.
Akmut, Ö., Sarıaslan, H. (1999). Finansal Yönetimin Temelleri. Ankara: Ankara
Üniversitesi Yayınları, (Cilt:2). (Eugene F. Brigham, Fundemantals of
Financial Management isimli kitabının çevirisi).
Aksoy, A., Tanrıöven, C. (2007). Sermaye Piyasası Yatırım Ara ları ve Analizi.
(Üçüncü Baskı). Ankara: Gazi Kitabevi.
Aksoy, A., Yalçıner, K. (2008). İşletme Sermayesi Yönetimi. (Dördüncü Baskı).
Ankara: Gazi Kitabevi.
Aydın, N., Başar, M., Coşkun, M. (2011). Finansal Yönetim. (Üçüncü Baskı).
Ankara: Detay Yayıncılık.
Beranek, W. (1966). Working Capital Management. (Birinci Baskı). University of
Wisconsin. California: Wadsworth Publishing Company.
Berk, N. (2010). Finansal Yönetim. (Onuncu Baskı). İstanbul: Türkmen Kitabevi.
Brealey., Myers., Marcus. (2009). Fundamentals of Corporate Finance. (Sixth
Edition). New York: McGraw-Hill Publishing.
Ceylan, A., Korkmaz, T. (2013). İşletmelerde Finansal Yönetim. (Onüçüncü Baskı).
İstanbul: Ekin Kitabevi Yayınları.
Chambers, N. (2005). Firma De erlemesi. (Birinci Baskı). İstanbul: Avcıol Basım
Yayın.
CİP, P. (2000). Cash Flow Forecausting and Liquidity. (First Edition). United
Kingdom: The Chartered Institute of Bankers, Cib Publishing.
110
Coyle, B. (2000). Cash Flow Control. (First Edition). United Kingdom: The
Chartered Institute of Bankers, Cib Publishing.
Deloof, M. (2003). Does working capital management affect profitability of Belgian
firms? Journal of Business Finance and Accounting, 30(3-4), 573-587.
Ercan, K. M., Ban, Ü. (2010). Finansal Yönetim. (Altıncı Baskı). Ankara: Gazi
Kitabevi.
Erdoğan, M. (1990). İşletme Finansmanı. (Birinci Baskı). Diyarbakır: Dicle
Üniversitesi Matbaası.
Gönenli, A. (1988). İşletmelerde Finansal Yönetim. (Altıncı Baskı). İstanbul: Yön
Ajans Yayınları.
Hatipoğlu, Z. (1995). Ayrıntılı İşletme Finansı. (İkinci Baskı). İstanbul: Lebib Yalkın
Yayınları.
Jahankhani, A., Parsaiyan, A. (2010). Mali Müdüriyet. (İkinci Baskı). Tehran: Semt
Yayınları.
J.R de Almeida., W. Eid Jr; (2013). Access to finance, working capital
management and company value. Journal of Business Research, 12(7), 111.
Karapınar, A., Zaif, F. (2012). Uluslararası Finansal Raporlama Standartları ile
Uyumlu Finansal Anali. (İkinci Baskı). Ankara: Gazi Kıtab Evi.
Keith, V. (1979). Guide To Working Capital Management. (First Edition). New
York: Mc Graw-Hill Company.
Limin, Lai. (2012). The İmpact Of Working Capital Management on Firm Value,
Mater Thesis, Economics and Management School of Tilburg University,
Department of Finance, Tilburg,118-120.
Nalçacı, M. (1986). Alacakların Yönetiminde Muhasebe Politikasının Belirlenmesi
ve Uygulanması. (Birinci Baskı). Ankara: Anadolu Üniversitesi Yayınları.
Özdemir, M. (1997). Finansal Yönetim. (Birinci Baskı). Ankara: Gazi Kitabevi.
Pamukçu, A. B. (1999). Finans Yönetimi. (Birinci Baskı). İstanbul: Der Yayınları.
Ross., Stephen, A. (2004). Essentials of Corporate Finance. (Fourth Edition).
Mcgraw-Hill. Higher Education. New York: The McGraw-Hill Publishing.
111
Ross., Westerfield., Jordan. (2012). Fundamentals of Corporate Finance. (Ninth
Edition). Mcgraw-Hill İnternational Edition. New York: Printed in Singapore.
The McGraw-Hill Publishing.
Sarıaslan, H., Erol, C. (2008). Finansal Yönetim. (Birinci Baskı). Ankara: Siyasal
Kitabevi.
Tomak, S. (2013). Çalışma Sermayesi Yönetim. (Birinci Baskı). Ankara: Detay
Yayıcılık.
Usta, Ö. (2011). İşletme Finansı ve Finansal Yönetim. (Dördüncü Baskı). Ankara:
Detay Yayıcılık.
Uyar, A, (2009). The Relationship of Cash Conversion Cycle with Firm Size and
Profitability: An Empirical Investigation in Turkey. International Research
Journal of Finance and Economics, 24, 186-193.
Van Horne, James C. (1998). Financial Management and Policy. (Eleventh
edition). New Jersey: Prentice Hall Publishing.
Vander Weide, J., Maier, S. (1985). Managing Corporate Liquidity, An Introduction
to Working Capital Management. Published in Canada: Library of Congress
Cataloging in Publication Data.
Wang, Y. J, (2002).
Liquidity Management, Operating Performance, and
Corporate Value: Evidence From Japan and Taiwan. Journal of Multinational
Financial Management, 12(2), 159-169.
İnternet: Answers, URL: http://www.answers.com, Son Erişim Tarihi: 16.09.2014.
İnternet: Mali Tablolar Arşivi, URL: http://www.borsaistanbul.com/veriler/verileralt /malitablolar-arsiv, Son Erişim Tarihi: 10.12.2014.
İnternet: efinance Management, URL: http://www.efinancemanagement.com, Son
Erişim Tarihi: 02.03.2015.
İnternet: URL: Working Capital Analysis, http://www.entrepreneur.com/article/ 21940,
Son Erişim Tarihi: 01.04.2015.
İnternet: Kamuyu Aydınlatma Platformu, URL: https://www.kap.gov.tr/, Son Erişim
Tarihi: 09.01.2015.
112
İnternet:
Hisse
Fiyat
Arşivi,
URL:
https://report.paragaranti.com/rasyonet_
fiyatarsivi.asp, Son Erişim Tarihi: 01.02.2015.
İnternet: Reitix, URL: http://www.reitix.com/Makaleler/isletme-Sermayesi-Nedir/ID= 303,
Son Erişim Tarihi: 01.04.2015.
İnternet: StartupBizHub.com, URL: http://www.startupbizhub.com, Son Erişim Tarihi:
21.01.2015.
İnternet: Smallbusiness.com, URL: http://www.slideshare.net/ipermeeta/workingcapital-management-4632140, Son Erişim Tarihi: 21.04.2015.
İnternet: slideshare, URL: http://smallbusiness.chron.com/aggressive-vs-conservativeworking-capital-65216.html, Son Erişim Tarihi: 21.04.2015.
113
EKLER
114
Çizelge 1. Ülker Firması Değişkenlerinin Tanımlayıcı İstatistikleri
Değişkenler
Gözlem
HF
41
1.75
15.20
5.6956
3.24375
AD
41
30.44
142.21
74.2727
21.83357
SD
41
23.25
65.98
38.7985
11.29040
BD
41
9.64
162.36
62.1270
32.80907
CO
41
1.13
2.41
1.4549
.31143
FD
41
68.67
208.19
113.0715
26.31416
ND
41
-15.49
91.46
50.9439
21.08074
Minimum Maksimum Ortalama Std. Sapma
Çizelge 2. Ülker Firması Korelasyon Çizelgesi
HF
AD
SD
BD
CO
FD
ND
HF
1
AD
.235
1
SD
-.157
.179
1
BD
.076
.765**
.308*
1
.258
.538
**
-.116
.307
1
.907
**
**
.767
**
.397*
1
-.599
**
.018
.055
CO
FD
ND
.128
.041
.578
-.059
.241
1
**.ve *. Korelasyonları sırasıyla %1 ve %5 düzeyinde anlamlılığı göstermektedir.
Çizelge 3. Ülker Firmasinin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları
Modeller
Değişkenler
Sabit
CO
FD
ND
R kare
Düz R kare
Durbin-watson
Gözlem Sayısı
Model 1
Model 2
Model 3
0.462
0.103
0.067
0.043
0.182
41
0.093
0.425
0.016
-0.009
0.141
41
0.000
0.797
0.002
-0.024
0.122
41
115
Çizelge 4. Pınar Süt Firması Değişkenlerinin Tanımlayıcı İstatistikleri
Değişkenler
Gözlem Minimum Maksimum Ortalama Std. Sapma
HF
41
1.44
18.65
8.2598
5.68990
AD
41
37.31
146.90
66.2561
27.87853
SD
41
19.32
56.43
34.6776
7.13997
BD
41
45.81
83.37
63.6657
7.39838
CO
41
1.15
2.45
1.6090
.32534
FD
41
72.79
175.13
100.9334
24.89456
ND
41
10.17
104.45
37.2688
21.55475
Çizelge 5. Pınar Süt Firması Korelasyon Çizelgesi
HF
AD
SD
HF
1
-.543
AD
-.543**
1
SD
.554**
BD
**
.554
BD
**
CO
**
FD
-.449
ND
**
-.542**
.069
.495
-.524**
.434**
-.679**
.970**
.971**
-.524**
1
.290
.248
-.300
-.446**
.069
.434**
.290
1
-.319*
.570**
.315*
CO
.495**
-.679**
.248
-.319*
1
-.689**
-.687**
FD
-.449**
.970**
-.300
.570**
-.689**
1
.959**
ND
-.542**
.971**
-.446**
.315*
-.687**
.959**
1
**.ve *. Korelasyonları sırasıyla %1 ve %5 düzeyinde anlamlılığı göstermektedir.
Çizelge 6. Pınar Süt Firmasinin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları
Modeller
Değişkenler
Sabit
CO
FD
ND
R kare
Düz R kare
Durbin-watson
Gözlem Sayısı
Model 1
Model 2
Model 3
0.164
0.001
0.245
0.226
0.211
41
0.000
0.003
0.202
0.181
0.171
41
0.000
0.000
0.294
0.276
0.188
41
116
Çizelge 7. Tat Firması Değişkenlerinin Tanımlayıcı İstatistikleri
N
Minimum Maximum
Mean
Std. Deviation
HF
41
1.13
4.30
2.6171
.62611
AD
41
47.09
186.58
92.1441
30.25393
SD
41
52.27
133.37
86.1415
18.14247
BD
41
29.41
115.17
59.3018
18.62672
CO
41
.73
2.65
1.4251
.50618
FD
41
116.32
319.96
178.2856
36.80617
ND
41
72.43
228.91
118.9841
31.24942
Çizelge 8. Tat Firması Korelasyon Çizelgesi
HF
HF
AD
1
.117
SD
BD
CO
-.146
-.015
**
.353
.704
FD
*
**
ND
.024
.871
.037
**
.748**
AD
.117
1
.100
.468
SD
-.146
.100
1
.293
-.095
.575**
.503**
BD
-.015
.468**
.293
1
.090
.529**
.027
CO
.353*
.704**
-.095
.090
1
.531**
.572**
FD
.024
.871**
.575**
.529**
.531**
1
.863**
ND
.037
.748**
.503**
.027
.572**
.863**
1
**.ve *. Korelasyonları sırasıyla %1 ve %5 düzeyinde anlamlılığı göstermektedir.
Çizelge 9. Tat Firmasinin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları
Modeller
Değişkenler
Sabit
CO
FD
ND
R kare
Düz R kare
Durbin-watson
Gözlem Sayısı
Model 1
Model 2
Model 3
0.000
0.024
0.124
0.102
0.749
41
0.000
0.881
0.001
-0.025
0.629
41
0.000
0.817
0.001
-0.024
0.635
41
117
Çizelge 10. Merko Firması Değişkenlerinin Tanımlayıcı İstatistikleri
N
Minimum Maximum
Mean
Std. Deviation
HF
41
.63
2.40
1.2132
.49128
AD
41
23.17
146.79
54.9161
29.13879
SD
41
19.36
581.54
147.3359
105.04695
BD
41
34.32
194.55
94.0063
46.24985
CO
40
.37
2.62
1.0365
.58445
FD
40
55.10
388.02
191.8635
87.16119
ND
40
-63.53
270.88
100.3705
77.93380
Çizelge 11. Merko Firması Korelasyon Çizelgesi
HF
HF
AD
SD
BD
CO
FD
ND
1
-.198
-.016
.128
-.066
-.156
-.233
**
.453**
AD
-.198
1
-.009
-.027
.092
.410
SD
-.016
-.009
1
.574**
.091
.942**
.778**
BD
.128
-.027
.574**
1
-.145
.451**
-.059
CO
-.066
.092
.091
-.145
1
.113
.222
FD
-.156
.410**
.942**
.451**
.113
1
.864**
ND
-.233
.453**
.778**
-.059
.222
.864**
1
**. Korelasyonu %1 düzeyinde anlamlılığı göstermektedir.
Çizelge 12. Merko Firmasinin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları
Modeller
Değişkenler
Sabit
CO
FD
ND
R kare
Düz R kare
Durbin-watson
Gözlem Sayısı
Model 1
Model 2
Model 3
0.000
0.687
0.004
-0.022
0.434
41
0.000
0.335
0.024
-0.001
0.456
41
0.000
0.148
0.054
0.029
0.526
41
118
Çizelge 13. Efes Firması Değişkenlerinin Tanımlayıcı İstatistikleri
N
Minimum
Maximum
Mean
Std. Deviation
HF
41
9.60
52.50
24.3402
10.68172
AD
40
4.66
82.23
53.6993
14.03909
SD
41
13.56
151.73
90.5432
27.42509
BD
41
7.68
137.46
61.0018
24.10949
CO
41
.66
2.22
1.3068
.28392
FD
40
52.79
206.99
143.6640
36.78224
ND
40
8.40
143.98
83.1295
30.94771
Çizelge 14. Efes Firması Korelasyon Çizelgesi
HF
AD
SD
BD
CO
FD
ND
HF
1
.210
-.031
.041
-.241
.056
.035
AD
.210
1
.516**
.283
.159
.767**
.691**
SD
-.031
.516**
1
.599**
.186
.945**
.660**
BD
.041
.283
.599**
1
.223
.551**
-.128
CO
-.241
.159
.186
.223
1
.194
.062
FD
.056
.767**
.945**
.551**
.194
1
.757**
ND
.035
.691**
.660**
-.128
.062
.757**
1
**. Korelasyonu %1 düzeyinde anlamlılığı göstermektedir.
Çizelge 15. Efes Firmasinin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları
Modeller
Değişkenler
Sabit
CO
FD
ND
R kare
Düz R kare
Durbin-watson
Gözlem Sayısı
Model 1
Model 2
Model 3
0.000
0.128
0.058
0.034
0.472
41
0.004
0.732
0.003
-0.023
0.430
40
0.000
0.832
0.001
-0.025
0.429
40
119
Çizelge 16. Konfrut Firması Değişkenlerinin Tanımlayıcı İstatistikleri
N
Minimum Maximum
Mean
Std. Deviation
HF
41
1.50
14.60
5.6863
3.78353
AD
41
2.69
101.11
38.8000
25.29516
SD
41
46.31
696.03
234.5963
137.46139
BD
40
5.61
405.04
60.8598
79.41377
CO
40
.45
2.48
1.4147
.55840
FD
40
54.57
605.91
261.5423
130.38726
ND
40
-81.79
426.60
206.7497
120.39871
Çizelge 17. Konfrut Firması Korelasyon Çizelgesi
HF
AD
SD
BD
CO
FD
ND
HF
1
.658**
.083
.029
.698**
.320*
.163
AD
.658**
1
.403**
.199
.716**
.581**
.413**
SD
.083
.403**
1
.477**
.216
.984**
.810**
BD
.029
.199
.477**
1
-.084
.187
-.044
CO
.698
**
*
FD
.320
ND
.163
.716
**
.581
**
.413**
.216
-.084
1
.411
**
.187
.411
.810**
-.044
.313
.984
**
**
.313
1
.883**
.883**
1
**.ve *. Korelasyonları sırasıyla %1 ve %5 düzeyinde anlamlılığı göstermektedir.
Çizelge 18. Konfrut Firmasinin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları
Modeller
Değişkenler
Sabit
CO
FD
ND
R kare
Düz R kare
Durbin-watson
Gözlem Sayısı
Model 1
Model 2
Model 3
0.365
0.000
0.487
0.473
0.401
40
0.014
0.044
0.103
0.079
0.475
40
0.001
0.321
0.027
0.000
0.338
40
120
Seçilmiş Firmaların 15 Model’de Yapılan Çoklu Regresyon Sonuçları;
Ülker
Değişkenler
Model
Model
Model
Model
Model
Model
Model
Model
Model
Model
Model
Model
Model
Model
Model
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
Sabit
0.091
0.000
0.000
0.462
0.093
0.000
0.035
0.577
0.281
0.469
0.161
0.583
0.582
0.095
0.674
AD
0.138
-
-
-
0.091
0.467
0.198
-
SD
-
0.328
-
-
-
BD
-
-
0.637
-
-
-
CO
-
-
-
0.103
-
0.321
0.797
0.425
0.416
-
0.104
-
0.296
0.983
0.438
0.128
0.123
-
0.157
-
-
-
-
0.860
-
-
-
0.504
FD
-
-
-
-
ND
-
-
-
-
R kare
0.055
0.025
0.006
0.067
0.016
0.002
0.096
0.080
0.083
0.067
0.018
Düz R kare
0.031
0.000
-0.020
0.043
-0.009
-0.024
0.049
0.031
0.035
0.018
Durbin-
0.161
0.166
0.128
0.182
0.141
0.122
0.182
0.162
0.222
41
41
41
41
41
41
41
41
Sabit
0.000
0.068
0.539
0.164
0.000
0.000
0.624
0.338
AD
0.000
0.024
0.041
0.479
0.108
-
0.162
-
0.871
0.815
-
0.824
0.068
0.068
0.109
0.069
-0.34
0.018
0.019
0.036
-0.007
0.183
0.145
0.175
0.182
0.241
0.176
41
41
41
41
41
41
41
0.001
0.033
0.832
0.738
0.409
0.761
0.288
watson
Gözlem
Sayısı
Pınar Süt
SD
0.000
BD
0.017
0.012
0.001
0.668
CO
0.345
0.085
0.001
FD
0.205
0.004
0.059
0.000
0.003
ND
0.183
0.073
0.215
0.110
0.291
0.000
0.000
0.034
0.044
0.007
R kare
0.295
0.307
0.005
0.245
0.202
0.294
0.395
0.324
0.443
0.302
0.358
0.267
0.322
0.423
0.401
Düz R kare
0.276
0.289
-0.021
0.226
0.181
0.276
0.363
0.289
0.414
0.265
0.324
0.228
0.287
0.377
0.353
Durbin-
0.160
0.554
0.093
0.211
0.171
0.188
0.353
0.159
0.517
0.317
0.338
0.180
0.169
0.395
0.327
41
41
41
41
41
41
41
41
41
41
41
41
41
41
41
Sabit
0.000
0.000
0.000
0.000
0.000
0.000
0.000
0.000
0.000
0.000
0.000
0.000
0.000
0.000
0.000
AD
0.468
watson
Gözlem
Sayısı
SD
0.412
0.363
BD
0.460
0.927
CO
Tat
0.412
0.326
0.384
0.759
0.024
FD
0.015
0.030
0.923
0.024
0.010
0.202
0.826
0.010
0.010
0.881
ND
0.726
0.817
0.818
0.184
0.612
R kare
0.014
0.021
0.000
0.124
0.001
0.001
0.039
0.159
0.137
0.127
0.002
0.162
0.165
0.040
0.167
Düz R kare
-0.012
-0.004
-0.025
0.102
-0.025
-0.024
-0.012
0.114
0.092
0.081
-0.051
0.117
0.121
-0.038
0.100
Durbin-
0.649
0.680
0.632
0.749
0.629
0.635
0.710
0.847
0.793
0.776
0.640
0.860
0.821
0.720
0.846
41
41
41
41
41
41
41
41
41
41
41
41
41
41
41
Sabit
0.000
0.000
0.000
0.000
0.000
0.000
0.000
0.000
0.000
0.000
0.000
0.000
0.000
0.000
0.000
AD
0.215
0.221
0.263
watson
Gözlem
Sayısı
SD
0.922
Merko
BD
0.913
0.231
0.945
0.426
CO
0.504
0.486
0.687
FD
0.764
0.696
0.577
0.768
0.335
ND
0.315
0.752
0.906
0.974
0.379
0.148
0.162
0.608
0.188
0.274
R kare
0.039
0.000
0.016
0.004
0.024
0.054
0.039
0.038
0.004
0.018
0.062
0.026
0.052
0.066
0.060
Düz R kare
0.014
-0.025
-0.009
-0.022
-0.001
0.029
-0.011
-0.014
-0.049
-0.036
0.012
-0.028
0.000
-0.010
-0.021
Durbin-
0.460
0.422
0.445
0.434
0.456
0.526
0.460
0.470
0.433
0.456
0.528
0.452
0.514
0.490
0.522
41
41
41
41
41
41
41
41
41
41
41
41
41
41
41
watson
Gözlem
Sayısı
121
Sabit
0.027
AD
0.194
SD
0.000
0.000
0.004
0.000
0.848
BD
Efes
0.000
0.016
0.005
0.104
0.111
0.307
0.000
FD
0.078
0.000
0.023
0.002
0.262
0.136
0.784
0.109
0.609
0.111
0.732
ND
0.002
0.104
0.537
0.128
0.004
0.928
0.798
CO
0.000
0.132
0.111
0.512
0.832
0.808
0.523
0.757
0.774
R kare
0.044
0.001
0.002
0.058
0.003
0.001
0.071
0.122
0.058
0.068
0.003
0.070
0.061
0.078
0.072
Düz R kare
0.019
-0.025
-0.024
0.034
-0.023
-0.025
0.021
0.075
0.009
0.019
-0.051
0.020
0.011
0.001
-0.005
Durbin-
0.444
0.431
0.431
0.472
0.430
0.429
0.478
0.495
0.473
0.489
0.431
0.477
0.465
0.478
0.487
40
41
41
41
40
40
40
40
41
41
40
40
40
40
40
Sabit
0.031
0.000
0.000
0.365
0.014
0.001
0.007
0.505
0.522
0.243
0.002
0.398
0.399
0.006
0.123
AD
0.000
0.000
0.061
watson
Gözlem
Sayısı
SD
0.608
Konfrut
BD
0.099
0.000
0.648
0.859
CO
0.132
0.395
0.000
FD
0.005
0.000
0.810
0.000
0.044
ND
0.935
0.000
0.000
0.000
0.712
0.321
0.323
0.041
0.618
0.053
R kare
0.433
0.007
0.001
0.487
0.103
0.027
0.473
0.534
0.490
0.485
0.028
0.487
0.486
0.472
0.543
Düz R kare
0.418
-0.019
-0.025
0.473
0.079
0.000
0.445
0.508
0.462
0.457
-0.026
0.458
0.456
0.428
0.501
Durbin-
0.817
0.268
0.247
0.401
0.475
0.338
0.843
0.522
0.410
0.432
0.336
0.413
0.425
0.854
0.677
41
41
40
40
40
39
41
40
40
39
39
39
38
40
37
watson
Gözlem
Sayısı
122
ÖZGEÇMİŞ
Kişisel Bilgiler
Soyadı, adı
: Vahid ALİMOHAMMADİ
Uyruğu
: İRAN
Doğum tarihi ve yeri
: TEBRİZ_03.07.1985
Medeni hali
: EVLİ
Telefon
: +90 541 952 85 87
Faks
: …………………
e-mail
: [email protected]
Eğitim
Derece
Eğitim Birimi
Mezuniyet tarihi
Yüksek lisans
……………………….
……………
Lisans
Muhasebe Bölümü
20.02.2008
Lise
……………………….
……………
İş Deneyimi
Yıl
Yer
Görev
2008-2010
Tebriz
Muhasebeci
2012-2013
Antalya
Tercüman-Rehber
2013-2014
Ankara
Muhasebeci
2010-2015
Ankara
Tercüman
Yabancı Dil
İngilizce, Farsça, Azerice, Türkçe
Hobiler
Spor Yapma, Kitap Okuma
GAZİ GELECEKTİR...
VAHİD ALIMOHAMMADI
İŞLETME ANABİLİM DALI
FİNANSMAN BİLİM DALI
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
YÜKSEK
LİSANS
TEZİ
İŞLETME SERMAYESİ YÖNETİMİNİN
FİRMA DEĞERİ ÜZERİNE ETKİSİ;
BİST'DE İŞLEM GÖREN İMALAT SANAYİ
İŞLETMELERİNDE BİR UYGULAMA
VAHİD ALIMOHAMMADI
ANKARA 2015
İŞLETME ANABİLİM DALI
FİNANSMAN BİLİM DALI
EYLÜL 2015
Download