VAHİD ALIMOHAMMADI İŞLETME ANABİLİM DALI FİNANSMAN BİLİM DALI T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ İŞLETME SERMAYESİ YÖNETİMİNİN FİRMA DEĞERİ ÜZERİNE ETKİSİ; BİST'DE İŞLEM GÖREN İMALAT SANAYİ İŞLETMELERİNDE BİR UYGULAMA VAHİD ALIMOHAMMADI ANKARA 2015 İŞLETME ANABİLİM DALI FİNANSMAN BİLİM DALI EYLÜL 2015 İŞLETME SERMAYESİ YÖNETİMİNİN FİRMA DEĞERİ ÜZERİNE ETKİSİ; BİST’DE İŞLEM GÖREN İMALAT SANAYİ İŞLETMELERİNDE BİR UYGULAMA Vahid ALIMOHAMMADI YÜKSEK LİSANS TEZİ İŞLETME ANABİLİM DALI FİNANSMAN BİLİM DALI GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ EYLUL 2015 iv İŞLETME SERMAYESİ YÖNETİMİNİN FİRMA DEĞERİ ÜZERİNE ETKİSİ; BİST’DE İŞLEM GÖREN İMALAT SANAYİ İŞLETMELERİNDE BİR UYGULAMA (Yüksek Lisans Tezi) Vahid ALİMOHAMMADİ GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ Temmuz 2015 ÖZET Bu çalışmada Türkiye BİST’de işlem gören imalat (gıda ve içecek) işletmelerinde altı fırmanın 2004-2014 yılları arası, işletme sermayesi yönetiminin firma değeri (hisse fiyatı) üzerine etkisi regresyon analizi kullanarak araştırılmıştır. Yapılan araştırmalarda, işletme sermayesi yönetimi ile firma değeri arasında negatif ilişki olduğu tespit edilmiştir, yani kısa faaliyet ve nakit döngüsü firma değerini arttırabileceği söylenmiştir. Bu çalışmadan elde edilen bulgulara göre, hisse fiyatı (firma değeri) ile faaliyet ve nakit döngüsü arasında istatistiksel anlamlılık düzeyinde (Pınar süt firması hariç) her hangi bir ilişki olmadığı ortaya çıkmıştır. Ayrıca çalışmada hisse fiyatı ile cari oran arasında ilişki analiz edilmiştir. Analiz bulguları pınar süt, Tat ve Konfrut firmalarının hisse fiyatı ile cari oran arasında pozitif ilşki olduğunu göstermektedir. Cari oran yükseldiğinde, işletmenin hisse fiyatıda artmıştır. İşletme yöneticileri, hissedar değeri artmasını sağlamak için, stoklarını satmak ve işletme kredi notunu etkileyemeyecek şekilde borçlarının ödemesini geçiktirmek yoluyla, cari oranı arttırarak, hissedarların değerini arttırabilirler. Detaylı sonuçlar ve etkileri bu çalışmanın ana metninde sunulmüştür. Bilim Kodu : 1153 Anahtar Kelimeler : Sayfa Adedi : 122 Tez Danışmanı : işletme sermayesi, nakit yönetimi, nakit döngüsü, alacaklar, stoklar, firma değeri Prof. Dr. Mehmet ARSLAN v THE EFFECT OF WORKING CAPITAL MANAGEMENT ON FIRM VALUE; EVIDENCES FROM TURKEY MANUFACTURING COMPANIES (FOOD AND BEVERAGE INDUSTRY) LISTED ON BIST (M.S. Thesis) Vahid ALIMOHAMMADI GAZİ UNIVERSITY GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES July 2015 ABSTRACT This study examines the effects of working capital management on firm value (stock price) for a six sample firms of Turkey manufactoring companies listed on BİST for the period 2004-2014. In previous studies, the findings provide negative relationship between working capital management and firm value, which implies the existence of a short trading and cash conversion cycle in working capital, maximizes a firm's value. In this paper the findings show that except Pınar süt firm there is not a statistically significant relationship between trading and cash conversion cycle and firm value (stock price). The paper also analyzes the relationship between current ratio and firm value. The findings show that there is a positive relationship between current ratio and firm value in pınar süt, Tat and Konfrut firms. When the current ratio increases, the stock price of the firm rises. Managers can create positive value for shareholders by increasing current ratio, ensuring that they sell off their inventories as quickly as possible and delaying the payments to their suppliers, as long as this does not affect their credit rating. Detailed results and implications are presented in the main body of this study. Science Code : 1153 Key Words : working capital, cash management, cash conversion cycle, account receivables, inventories, firm value Page Number : 122 Supervisor : Prof. Dr. Mehmet ARSLAN vi TEŞEKKÜR Tez çalışmasına ilk başladığımda çok zor durumlarla karşılaşdım. Türk dilinde yabanci dil olarak çalışmayı hazırlama, ingilizce kaynaklardan yararlanma, tez formatında çalışmanın yazması, kutubhaneden kıtapları seçip, okuyup, bu kunuyla ilgili olan metinleri alma her birisinin kendisine özgü zorlukları vardı, ama allaha şukur ediyorum sonuçta değerli hocalarımın yardımıyla başarabildim. Herşeyden önce anne babamın her zaman dualarını arkamda olsun isterim ve teşekkürlerimi onlara sunuyorum. Tez çalışma esnasında önemli ve mühüm yol göstermelerinden ve her zaman saygı ve bilgisiyle beni yalnız bırakmayan sayın hocam Mehmet ARSLAN' da çok teşekkür ediyorum. Çalışmanın yazımında, sayfaların düzeltmesi ve her türlu yardımcı olan eşim, Seyyedeh Elham ALAVİ' yede teşekkürlerimi bildiriyorum. Allah'dan bana yardımcı olan herkese sağlıklı ve uzun ömür diliyorum. vii İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET ................................................................................................................ iv ABSTRACT ..................................................................................................... v TEŞEKKÜR ...................................................................................................... vi İÇİNDEKİLER .................................................................................................. vii ÇİZELGELER LİSTESİ ..................................................................................... xv ŞEKİLLER LİSTESİ .......................................................................................... xvi KISALTMALAR ................................................................................................. xvii 1. GİRİŞ............................................................................................................ 1 2. İŞLETMELERDE FİNANSAL YÖNETİM AMAÇLARI VE FAALİYET KONULARI VE İŞLETME SERMAYESİ YÖNETİMİ ......................... 3 2.1. İşletme Sermayesi Yönetimi Tanımı ....................................................... 3 2.2. İşletme Sermayesi Yönetiminin Firma İçin Önemi ................................. 5 2.3. İşletme Sermayesi Unsurları .................................................................. 8 2.3.1. Dönen varlıklar (cari varlıklar) ..................................................... 8 2.3.2. Cari borçlar ve yükümlülükler ....................................................... 9 2.4. İşletme Sermayesi Özellikleri ................................................................. 10 2.4.1. İşletme sermayesi unsurlarının kısa vadeli ve likit olması ........... 10 2.4.2. İşletme sermayesi değişim bir unsur olması ................................ 11 2.4.3. İşletme sermayesi unsurlarının birbirleriyle sürekli etkileşim ve dönüşüm halinde olma özelliği ..................................................... 12 2.4.4. İşletme sermayesinin kalıcı (düzenli) ve risksiz bir unsur ve özel bir muhasebe sistemine ihtiyacı olmama özelliği ........... 13 2.5. İşletme Sermayesi Çeşitleri .................................................................... 14 2.5.1. İşletme sermayesi bilanço açısından çeşitleri .............................. 14 2.5.1.1. Brüt işletme sermayesi ..................................................... 15 2.5.1.2. Net işletme sermayesi ...................................................... 15 2.5.2. Faaliyet döngüsü bakışından işletme sermayesi çeşitleri ............ 16 2.5.2.1. Sürekli / sabit işletme sermayesi ........................................ 16 2.5.2.2. Değişken / geçici işletme sermayesi .................................. 17 2.5.2.2.1. Mevsimsel işletme sermayesi ............................ 18 viii Sayfa 2.5.2.2.2. Devresel işletme sermayesi ............................... 19 2.5.2.2.3. Olağanüstü işletme sermayesi .......................... 19 2.6. Sanayi İşletmelerinde İşletme Sermayesi Finansmanı (Kaynakları) ......... 20 2.6.1. İşletme sermayesinin dış kaynaklardan karşılanması .................. 20 2.6.1.1. Kısa vadeli finansal kaynaklardan karşılanması ............... 21 2.6.1.2. Uzun vadeli yabanci kaynaklardan karşılanması .............. 22 2.6.2. İşletme sermayesinin iç kaynaklardan karşılanması .................... 22 2.6.2.1. İşletme sermayesinin nakit akışının hızlandırılmasıyla karşılanması ..................................................................... 22 2.6.2.2. İşletme sermayesinin karlarla finanse edilmesi ................ 23 2.6.2.3. İşletme sermayesinin amortismanlarla finanse edilmesi ... 24 2.7. İşletme Sermayesi Analizi ....................................................................... 24 2.7.1. İşletme sermayesi yeterliliğinin analizi ......................................... 25 2.7.1.1. Yetersiz işletme sermayesi ................................................ 25 2.7.1.2. Aşırı işletme sermayesi ..................................................... 27 2.7.1.3. Yeterli işletme sermayesi .................................................. 29 2.8. İşletme Sermayesi Yeterliliğinin Belirlemesi ............................................. 31 2.8.1. İşletme sermayesi yeterliliğinin belirlemesinde kullanılan rasyolar (oranlar) ve analizi ......................................................... 31 2.8.1.1. Likidite oranları (rasyoları) ................................................. 32 2.8.1.1.1. Cari oranı ........................................................... 33 2.8.1.1.2. Asit – test oranı (quick ratio) ............................... 34 2.8.1.1.3. Nakit oranı ......................................................... 35 3. İŞLETME SERMAYESİ UNSURLARININ TANIMI, YÖNETİMİ VE KISA VADELİ FİNANSAL PLANLAMA ................................................................... 37 3.1. Nakit ve İşletme Sermayesi..................................................................... 37 3.2. İşletme Sermayesi Unsurlarının Devir Hızları (dönen varlıklar; alacak ve stok devir hızı) ........................................... 37 3.2.1. Alacakların devir hızı oranı ........................................................... 38 3.2.2. Stokların devir hızı oranı .............................................................. 39 3.3. Nakit Bütçelemesi ve Nakit Yönetimi .......................................................... 40 3.3.1. Satışlar ve nakit tahsilatı (nakit girişleri) ....................................... 41 ix Sayfa 3.3.1.1. Nakit kaynaklarının (girişlerinin) tahmini ............................ 41 3.3.1.2. Nakit kullanımlarının (çıkışlarının) tahmini ......................... 42 3.3.2. Nakit dengesi ............................................................................... 42 3.4. Nakit Yönetimi .......................................................................................... 43 3.4.1. Nakit yönetiminin önemi ............................................................... 43 3.4.2. İşletmelerde nakitten nakite dönüş süreci .................................... 44 3.4.3. İşletmelerin nakit bulundurma nedenleri........................................ 44 3.4.4. Nakit bulundurmayı etkileyen faktörler ve yararları ...................... 46 3.4.5. Nakit yönetiminde etkinliği artırıcı işlemler ................................... 47 3.4.5.1. Nakit tahsilatının hızlandırılması ile ilgili işlemler ............ 48 3.4.5.1.1. Müşterilerin ödeme alışkanlıklarını değiştirmek .................................................... 48 3.4.5.1.2. Toplama (Merkezi) bankacılığı ........................ 49 3.4.5.1.3. Posta kutusu sistemi ....................................... 49 3.4.5.1.4. Nakit hareketlerinin hızlandırılması ................. 50 3.4.5.2. Nakit ödemelerin kontrolü ............................................... 50 3.4.5.2.1. Çek hesabında farktan yararlanma ................. 50 3.4.5.2.2. EFT sistemi ..................................................... 51 3.4.6. Nakit benzeri varlıkların yönetimi ................................................. 52 3.4.6.1. Pazarlanabilir menkul kıymetlerin verimi ve emniyeti........ 53 3.4.6.2. Pazarlanabilir menkul kıymetlerin likidite yada pazarlanabilme derecesi ................................................... 53 3.4.6.3. Pazarlanabilir menkul kıymetlerin vergi durumu ............... 54 3.4.6.4. Pazarlanabilir menkul kıymetlerin riski .............................. 54 3.4.7. Nakit ve nakit benzeri varlıkların en uygun seviyesinin hesaplanması .............................................................................. 54 3.4.7.1. Baumol modeli .................................................................. 54 3.4.7.2. Miller – orr modeli ............................................................ 56 3.4.7.3. Bernak modeli ................................................................... 57 3.5. Alacaklar Kavramı ve Yönetimi ................................................................. 58 3.5.1. Alacaklar miktarını etkileyen faktörler........................................... 59 3.5.1.1. Kredili satış hacmi ............................................................. 60 x Sayfa 3.5.1.2. Müşterilerin borç ödeme süresi ......................................... 60 3.5.1.3. İşletmenin kredili satış politikası ....................................... 60 3.5.1.4. Ürün niteliği ....................................................................... 61 3.5.1.5. Konjonktürel durum........................................................... 61 3.5.1.6. İşletmenin bulunduğu yer ve büyüklüğü............................ 61 3.5.1.7. Rekabet durumu ............................................................... 62 3.5.1.8. Alacak senetlerinin kullanılma derecesi ............................ 62 3.5.2. Alacakların yönetim süreci ........................................................... 63 3.5.2.1. Kredi politikasının oluşturulması ....................................... 64 3.5.2.1.1. Kredi vadesinin belirlenmesi ............................. 64 3.5.2.1.2. İskonto oranının belirlenmesi ............................ 64 3.5.2.1.3. Tahsilat politikasının belirlenmesi ..................... 65 3.5.2.2. Müşterinin kredibilitesinin değerlendirilmesi ...................... 66 3.5.2.2.1. Müşteri hakkında bilgi edinilmesi......................... 66 3.5.2.2.2. Müşterinin kredi değerliliğinin belirleyen faktörler.. 67 3.5.2.3. Müşterilere sunulacak kredi limitlerinin belirlenmesi ........... 68 3.5.2.3.1. Müşteri ile ilgili faktörler ....................................... 68 3.5.2.3.2. Kredili satış yapan işletme ile ilgili faktörler.......... 69 3.5.3. Alacak tahsilinin kontrolü.............................................................. 69 3.5.3.1. Rasyo ile kontrol ve takibi ................................................. 69 3.5.3.1.1. Alacak devir hızı oranı....................................... 69 3.5.3.1.2. Alacakların ortalama tahsilat süresi .................. 70 3.5.3.2. Yaş çizelgesi ile takip........................................................ 71 3.5.3.3. Şüpheli alacakların tespiti ................................................. 71 4. İMALAT İŞLETMELERİNDE İŞLETME SERMAYESİ DÜZEYİNİN BELİRLENMESİ, YÖNETİM POLİTİKALARI, FAALİYET VE NAKİT DÖNGÜSÜ DEĞERLENDİRMELERİ ............................................................ 73 4.1. İşletme Sermayesi Düzeyi ...................................................................... 73 4.1.1. İşletme sermayesi düzeyinin belirlenmesini etkileyen faktörler .... 75 4.1.1.1. İşletmenin büyüklüğü ve nitelikleri ..................................... 75 4.1.1.2. Endüstri türü ....................................................................... 75 4.1.1.3. Üretim (imalat) döngüsü ve politikası ................................. 75 xi Sayfa 4.1.1.4. Satışlar, satışların hacmi ve konjonktürel dalgalanmalar .. 76 4.1.1.5. Satın alma ve hammedde tedarik koşulları........................ 77 4.1.1.6. Enflasyon............................................................................ 77 4.1.1.7. İşletmenin faaliyet verimliliği ve kar dağıtımı .................... 77 4.1.1.8. İşletmenin sermaye yapısı ................................................ 78 4.2. İşletme Sermayesi Yönetimi Politikaları ................................................. 78 4.2.1. Orta düzey işletme sermayesi ....................................................... 79 4.2.2. Agresif işletme sermayesi ............................................................. 79 4.2.2. Muhafazakar (ihtiyatlı) işletme sermayesi ...................................... 79 4.3. Optimal İşletme Sermayesi Miktarının Belirlenmesinin Önemi ............... 80 4.3.1. Optimal işletme sermayesi belirlenmesinin önemi ........................ 82 4.3.2. Net işletme sermayesi değişim ve kullanımı ................................. 83 4.3.3. Enflasyon dönemlerde işletme sermayesi belirlemesi ................... 85 4.4. Faaliyet Döngüsü ve Nakit Döngüsü Tanımlaması .................................. 88 4.4.1. Nakit akım süresi çizelgesi ........................................................... 89 4.4.2. Faaliyet (ticaret) döngüsü tanımlaması ve ölçülmesi.................... 91 4.4.3. Nakit döngüsü tanımlaması ve ölçmesi ........................................ 92 4.4.3.1. Nakit dönüşüm sürelerini azaltma ...................................... 93 4.5. Nakit Dönüşüm Süresiyle İlgili Yapılan Teorik / Akademik Değerlendirmeler ...................................................................................... 93 5. BİST’DE İŞLEM GÖREN İMALAT SANAYİ İŞLETMELERİNDE İŞLETME SERMAYESİ YÖNETİMİNİN FİRMA DEĞERİ ÜZERİNE ETKİSİNİN ANALİZ EDİLMESİ ......................................................................................... 97 5.1. Araştırmanın Amacı ................................................................................ 97 5.2. Araştırmanın Yöntemi ............................................................................. 97 5.3. Kuramsal Çerçeve ................................................................................... 98 5.4. Kapsam ve Sınırlıklar .............................................................................. 98 5.5. Veri Toplama ve Uygulaması .................................................................. 98 5.6. Araştırmanın Bulguları ve Tartışmalar .................................................... 100 5.6.1. Tanımlayıcı istatistikler ................................................................. 100 5.6.2. Regrason analizi ve model bulguları ............................................ 103 6. SONUÇ .......................................................................................................... 107 xii Sayfa KAYNAKLAR .................................................................................................... 109 EKLER .............................................................................................................. 113 ÖZGEÇMİŞ......................................................................................................... 121 xv ÇİZELGELER LİSTESİ çizelge Sayfa Çizelge 5.1. Bütün Firmlara Ait Tanımlayıcı İstatistikler ................................... 100 Çizelge 5.2. Firmaların Finansal Oranlarına İlişkin İstatistik Değerler .............. 100 Çizelge 5.3. Firmaların Korelasyon Matrisleri .................................................. 102 Çizelge 5.4. Firmaların Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları ............................ 104 Çizelge 5.5. Regresyon Analizi Modellerinde Anlamlılık Gösteren Firmalar ..... 104 xvi ŞEKİLLER LİSTESİ Şekil Sayfa Şekil 2.1. Net İşletme Sermayesi ..................................................................... 5 Şekil 3.1. Boumol Modelinde İşletmelerde Nakit Hareketleri ........................... 55 Şekil 3.2. Miller-orr Modelinde İşletmelerde Nakit Hareketleri ......................... 56 Şekil 3.3. Brenak Modelinde İşletmelerde Nakit Hareketleri ............................. 58 Şekil 3.4. Alacak Miktarını Belirleyen Unsurlar ................................................. 62 Şekil 4.1. İmalat İşletmelerinde Nakit Döngüsü ............................................... 88 Şekil 4.2. İmalat İşletmelerinde Nakit Akım Süresi Çizelgesi ........................... 90 xvii KISALTMALAR Bu çalışmada kullanılmış kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aşağıda sunulmuştur. Kısaltmalar Açıklamalar AD Alacaklar Döngüsü ATS Alacaklar Tahsil Süresi BD Borçlar Döngüsü BİST Borsa İstanbul CO Cari Oran FD Faaliyet Döngüsü HF Hisse Fiyatı KAP Kamuyu Aydınlatma Platformu KVYK Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar ND Nakit Döngüsü NİS Net İşletme Sermayesi SD Stokların Döngüsü UVYK Uzun Vadeli Yabancı Kaynaklar 1 1. GİRİŞ Son yüz yıldan itibaren finansal yönetim başlıca gelişmeler göstermiş ve her geçen gün daha da gelişmiştir. Farklı alanlarda, kuruluşlarda daha spesifik olarak rolünü devam etmekttirmektedir. Son yıllarda sanayi şirketleri kitleler halinde üretim ölçeğini artırmış ve büyük karlar elde etmişlerdir. Bunun için nakit yönetimi ve işletme sermayesi planlaması işletme yönetiminde etkisini artırmıştır. Bir işletmenin dönen varlıkları ile kısa vadeli borçları arasındakı fark işletmenin borç ödeme yeteneğini gösteren önemli göstergelerden biridir. Kısaca net işletme sermayesi bir işletmenin dışa açılan yüzüdür. Finans teorisine göre, sermaye yapısı ve çalışma sermayesi yönetimi iki temel kavram olarak şirketlerin karlılığının artmasına neden olur. İşletme sermayesi risk ve karlılık üzerine kuruludur ve sonuçta firma değerinde önemlidir. İşletme sermayesi yönetimi çeşitli şekillerde kullanılabilir. İşletme sermayesinin temel unsurlarının nakit, alacaklar, stok, satıcılar kalemlerinden oluştuğunu diyebiliriz. Çoğu araştırmacılar bu unsurlarla ilgili fazla çalışmalar yapmışlar ve işletme sermayesinin firma karlılığı üzerine etkisini incelemişlerdir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin yetersiz sermaye birikimine sahip olduğu ve finansal piyasalarının da son derece sığ ve çeşitlilikten uzak olduğu işletmelerin faaliyetleri için gerekli finansman kaynaklarını ve borçlanma vadelerini belirlemede, karlılıkları ve dolayısıyla da firma değerleri bakımından çok daha hassas olmaları gerekmektedir. İşletmenin kredi sağlama olanağına, kredi maliyetine net işletme sermayesinin büyük etkisi olmaktadır. Tüm işletmelerde olduğu gibi sanayi işletmelerinde de bir yandan optimal sermaye yapısı oluşturmaya çalışılır. İşletme sermayesi yönetiminde, uygun risk ve karlılık düzeyinde, işletme faaliyetlerinin kesintisiz devam edebilmesi için gerekli dönen varlık miktarı ve bunun finansmanına ilişkin kararlar alınmaktadır. Firma değerleme kitaplarında firma değerini etkileyen önemli değişkenlerden söz edilmekte bu değişkenlerden biri nakit akımları olarak belirtilmektedir. Bu nakit akımlarının yönetimi ve yatırımı daha önemlidir çünkü bu varlıkların ve nakitlerin yönetimi, iyi bir yönetim ve bütçelemeye ihtiyacı vardır. Firma değeri belirlemek için bir kaç yöntem vardır, örneğin, indirgenmiş nakit akım yöntemi, dönen varlıklar 2 ve kısa vadeli yabanci kaynakları vurgulayan, firma değeri belirlemesinde çok kullanılan yöntemlerden biridir. İndirgenmiş nakit akım yöntemi aşağıdaki förmülde gösterilmektedir. ∑ Burada PV firmanın şimdiki değeri; g büyüme oranı ve WACC ağırlıklı ortalama sermaye maliyeti, ki bu; ( ç ) ğ ( ) FCF serbest nakit akımları, aşağıdaki förmülden hesablanmaktadır; Bu matematiksel ifadeler, işletme sermayesinin firma değerlemesinde önemli bir bileşeni olduğunu göstermektedir. Fonların yönetimi, firmanın ilk hammadde satın alımlarından itibaren, imalat süresi, stokta tutulan mamuller, borçların ödemesi ve alacakların süresinde geçen zamanın yönetimidir. Bu süreler nakit ve faaliyet döngüsü olarak adlandırılmaktadır. Ancak bu güne kadar, işletme sermayesi yönetimi ve firma değeri arasında ilişkinin tam olarak ne olduğunu göremiyoruz. Bu tez çalışmasında, işletme sermayesi yönetiminin firma değeri üzerine etkisinin analizi ve BİST’Te işlem gören imalat sektöründe bir uygulama, ortaya konmaya çalışılacaktır. Gıda sektöründe faaliyet gösteren firmaların alacak, stok ve borçlarının devir hızları ele alınarak firmaların faaliyet ve nakit döngüsü,10 yıl için araştırmayı amaçlamaktadır. 3 2. İŞLETMELERDE FİNANSAL YÖNETİMİN AMAÇLARI, FAALİYET ALANLARI VE İŞLETME SERMAYESİ YÖNETİMİ Varlıklar ve kaynaklar yönetimi eskiden firmalarda yapılmakta olup önemli bir role sahiptir. Çok dikkat çeken konulardan biri olan kısa vadeli varlıklar ve kaynaklar firmaların önemli unsurlarıdır. Kısa vadeli varlıklar ve kaynakların yönetimi dikkatli bir analiz etme garantisine olanak vermekte ve işletme sermayesi yönetiminin önemini düşünen yönetim, şirketin risk ve getirisinde önemli bir rol oynamaktadır. Bundan dolayı, işletme sermayesinin yönetimi firma değerinde de etkisini göstermektedir. Finans literatüründe işletme sermayesi yönetimi yeni bir kavram değildir. Genel olarak akademik araştırmalarda da işletme sermayesi yönetimi üzerinde çalışılmaktadır. 2.1. İşletme Sermayesi Yönetimi Tanımı İşletme sermayesi yönetimi bir firma için yaşamsal önemi taşımaktadır. Hem dönen varlıklara yapılan yatırım ve hem kısa vadeli yabancı kaynakların yönetimi olarak belirlenmektedir. İşletme sermayesi firmanın kısa süreli, normal olarak bir hesap döneminde paraya çevrilebilir ekonomik değerlere yaptığı yatırımı ifade eder. Diğer bir tanımla kuruluş aşamasını tamamlamış, üretime hazır hale gelmiş bir işletmenin, üretime başlayabilmesi için gereken hammadde, işçilik, enerji, su, nakliye, depolama, sigorta, reklam vb. giderlerini karşılaması için para veya krediye ihtiyacı vardır. İşte üretimin başlatılabilmesi için gereken ve sayılan gider gruplarına bağlanan para ve krediye işletme sermayesi denilmektedir (Usta, 2011: 139). İşletmenin kısa vadeli varlıklar ve borçlarının yönetimine işletme sermayesi yönetimi denilmektedir. İşletme sermayesi yönetimi kararları, satışlar, işletme maliyetleri ve faiz giderleri üzerinde etkili olmakta, firma karlılığını etkilemektedir. İşletmenin nakit akımı, nakit akımlarını tahsil edememe riski, kriz dönemide nakit yaratma kabiliyetini etkilemekte ve bu sonuçta firma riskini de etkilemektedir (Vander ve Maier, 1985: 3). İşletmelerin sahip oldukları kısa sürede paraya dönüşme özelliği bulunan varlıklara, cari aktifler, dönen varlıklar, mütedavil kıymetler gibi isimler de 4 verilmektedir. Bü tür varlıklar aynı zamanda işletme sermayesi, çalışma sermayesi, dönen sermaye gibi isimlerde almaktadır (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 6). İşletme faaliyetlerinin devam ettirilmesi için kullanılan ve kısa sürede paraya çevrilme özelliği bulunan varlıklara işletme sermayesi denilmektedir (Ercan ve Ban, 2010: 275). Literatürde dönen sermaye ve çalışma sermayesi gibi isimler olarak da ifade edilen işletme sermayesi çeşitli şekillerde tanımlanmaktadır. Bu tanımlar genelde aynı olmakla birlikte, farklılıklar konunun ele alınış tarzından kaynaklanmaktadır. Literatürde denilen tanımlardan başlıcaları şunlar olmaktadır; işletme sermayesi, bilançonun aktifinde yer alan cari aktiflerin, pasif bölümündeki kısa vadeli borçlar arasındaki farkı göstermektedir. Başka ifade ile işletme sermayesi, cari aktiflerin tümüne verilen isimdir. Bu iki tanım arasındaki fark, kısa vadeli borçların, cari aktiflerden düşülmesi ve ya düşülmemesinden ileri gelmektedir. İşletme sermayesi kavramının kapsamında nakit, alacaklar, menkul kıymetler ve stoklardan oluşan dönen varlıklar ve kısa vadeli borçların tek tek kalemler halinde yönetimi ile bu ikisini birbirine ve diğer bilanço hesaplarına bağlayan karşılıklı ilişkilerin yönetimi bulunmaktadır. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere işletme sermayesi kavramı bir yandan dönen nitelikteki üretim araçlarını, diğer yandan da bunların karşılanmasında kullanılan kaynakları birlikte kapsamaktadır (Hatipoğlu, 1995: 71). İşletme sermayesi kavramı, önceleri tarıma dayalı sanayi işletmelerinin hasat mevsimi ile başlayan ve bir sonraki hasat mevsimine kadar süren para ihtiyaçlarını ifade etmek için kullanılan bir kavram olmuştur. Sanayinin tarıma dayalı olma özelliği zamanla değişip, tarım dışı sanayi kolları ortaya çıktığında da yine duran varlık yatırımı dışında işletmelerin faaliyetlerini sürdürebilmesi için, bir miktar paranın benzer kalemlere bağlanması gereği devam edince işletme sermayesi kavramı finans literatüründe ki yerini almıştır (Gönenli, 1988: 401). Ekonomide rekabetin artması, pek çok firmaların uluslararası piyasalara genişlemesi ve finans piyasasının gelişmesi konuyu dahada karmaşık hale getirmektedir. İşletme sermayesinin değişik biçimlerde açıklanması işletme sermayesinin birbirinden farklı türlerinin olmasından kaynaklanmaktadır. Cari varlıklar anlamında ele alınan ve sadece dönen varlıkları kapsayan brüt işletme sermayesi kabul 5 edilirken, kısa vadeli borçları aşan kısım net işletme sermayesi olarak tanımlanmaktadır (Aksoy, 2008: 6). Varlıkların Toplam Değeri Borçlar + Özkaynak Dönen Varlıklar KVYK Net İşletme Sermayesi UVYK Duran Varlıklar Öz Kaynak Şekil 2.1. Net işletme sermayesi (Ercan ve Ban, 2010: 38) 2.2. İşletme Sermayesi Yönetiminin Firma İçin Önemi İşletmeler kendi kurdukları amaçları yerine getirebilmek için ve kararları gerçeğe kavuşturmaları için işletme sermayesi yönetimine daha fazla önem vermektedirler. İşletme sermayesinin önemi, işletmenin kısa vadeli borçlarını ödeme gücünün ve beklenmedik olaylar karşında ortaya çıkabilecek olası giderlerini karşılama yeteneğinin ölçüsü olmasından kaynaklanır. Likidite esasına göre düzenlenmiş olan dönen varlıkların düzeyi ve kalitesi şüphesiz işletmenin piyasa değerini etkilemesi bakımından büyük önem taşır. Firma başarısının artırılmasında önemli bir paya sahip olan optimal seviyedeki likiditenin oluşturulması, kısa vadeli riskin azaltılması ve yatırım maliyetlerinin minimize edilmesi iyi bir çalışma sermayesi yönetimi ile mümkündür. Bilindiği gibi finansal yönetimin ana işlevlerinden biri kaynakların alternatif kullanım alanları arasında en etkin biçimde dağıtımıdır. Alternatif kullanım alanları, işletmelerde, dönen ve sabit varlıklar olarak ikiye ayrılır. Burada bizim üzerinde duracağımız konu dönen varlıklardır. 6 İşletmelerin varlıklara ve alacaklara bağlayacakları fonların kullanım yerleri işletmenin özelliklerine göre değişir. Bu varlıkların türü ve miktarı, belirli bir işletmenin ürettiği mallara, teknik gereklere ve yöneticilerin değer yargılarına göre değişir. Amaç işletmenin piyasa değerini artırmaktır. İşletme sermayesi yönetimi firmaların risk ve getiri konusunda önemli rol oynamakta ve sonuçta firma değerini de etkilenmiş olur. Bu yüzden firmalarda işletme sermayesi yönetimine daha çok önem verilmektedir. Nakit ve pazarlanabilir Menkul Kıymetlere yönetimi bir firma için çok önemlidir. Çalışma sermayesi yönetimine ayrılan süre, dönen varlıklara yapılan yatırım tutarları, iş hacminin değişmesi ile dönen varlıklara yapılan yatırım tutarının değişmesi, iş hacminin artmasıyla dönen varlıkların artırılması zorunlu hale gelir. Fakat bu ilişki doğrusal olmayabilir. Finans yönetimi etkin biçimde yürütülürse; dönen değer artış hızı, iş hacminin gelişme hızından daha düşük tutulabilir. Bir firma etkin bir işletme sermaye yönetimine sahipse hissedar değeri artmakta da başarılıdır diyebiliriz. İşletme sermayesinin finans alanında ve örgüt yönetiminde önemli bir alanı vardır. İşletme sermayesi yönetimi cari varlıklar ve kısa vadeli yabancı kaynaklar planlamasıdır. Diğer bir ifadeyle; işletme bir yandan ihtiyacı duyduğu/duyacağı hazır değerlerle diğer dönen varlıklara tahsisat yaparken bir yandan da bunların finansmanında kullanacağı kısa vadeli yabancı kaynakların optimal bileşimini oluşturmaya çalışır. Türk sermaye piyasalarının, gelişmiş ülkelere oranla yeterince derinleşmemiş olması nedeniyle Türk firmaları göreceli olarak yüksek oranda likidite bulundurmak zorundadırlar. Bu nedenle, nakit ve benzeri varlıkların yönetimine daha fazla önem verilmiştir ve işletme sermayesi yönetimi firmanın değerini ve hissedarların değerini artırmak oldukça önem kazanmıştır. İşletmenin tam kapasite çalışması, Üretimin kesintisiz devam etmesi, iş hacminin genişletilmesi, zamanında yükümlülüklerini ödenmesi, kolay karşılayamama kredi riskini alınabilmesi, azaltması, olağanüstü borçların durumlardan etkilenilmemesi, Faaliyetlerin karlı ve verimli yürütülmesi açısından işletme sermayesinin önemi büyüktür (Akgüç, 1998: 202). İşletmenin kısa vadeli borçlarını ödeme gücünün ve ani ihtiyaçları karşılama yeteneğinin ölçüsü olmasından doğmaktadır (Kocaimamoğlu, 1985: 303). Bu 7 nedenle işletme sermayesi, ister imalat işletmesi isterse ticari işletme olsun tüm işletmeler için yaşamsal derecede bir öneme sahiptir. İmalaat işletmeleri ürettikleri malları satmadan veya satılan malların nakit olarak tekrar işletmeye dönmesinden önce önemli miktarlarda nakde veya nakit benzerlerine ihtiyaç duymaktadırlar. Diğer taraftan sabit varlıkları büyük olan işletmelerin bile sıradan ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli düzeyde işletme sermayesine sahip olamadıkları zaman, başarısızlığa uğrama ihtimallerinin daha yüksek olduğu görülmektedir. Yeni kurulan bir işletmenin işletme sermayesinin yeterli düzeyde bulunması, finans yöneticisinin önemli görevlerinden biri olduğu gibi, önceden kurulmuş olup faaliyet halindeki bir işletmenin de işletme sermayesinin yeterliliği ve devir hızı sürekli göz önünde bulundurulmalıdır (Erdoğan, 1990: 16). İşletme sermayesi, farklı nedenlere göre finansal yönetimin önemli konulardan biridir. Finansal yönetimin açısından, önemli bir kavram olmasını sağlayan nedenler aşağıdaki gibi sıralanmaktadır. 1. İşletme sermayesinin hacmi yönetsel açıdan çok önemli bir konudur. Önem derecesi faaliyet kollarına göre değişmekle beraber, dönen varlıklar, bir işletmenin aktif toplamı içerisinde büyük yer tutmaktadır. Gayet genel olarak, tipik sınai işletmelerde dönen varlıkların toplamı aktifler içerisinde %50'den fazla ağırlık taşıdığı söylenebilmektedir. Bu oran, toptan ve perakende ticaretle uğraşan işletmelerde %70‟leri aşmaktadır. Buna karşılık enerji üreten işletmelerde, işletme sermayesi toplam aktiflerin ancak %10'u dolaylarında bir pay taşımaktadır. Dönen varlıklara yapılan yatırımın büyüklüğünün yanı sıra bu değerlerin, hızlı bir şekilde, bir biçimden diğer bir biçime (para-mal-alacak-para) dönüşmesi, finansman yöneticisinin dikkatini bu konu üzerinde yoğunlaştırmasına yol açmaktadır. 2. İşletmenin satış büyüklüğü ve işletme sermayesi arasında çok yakın ve direkt bir ilişki bulunmaktadır. Satışlar arttıkça işletmeler stoklarını ve alacaklarını artırmaya çalışmaktadırlar. Artan satışlar, alacak senetleri düzeyinin yükselmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla işletmeler, işlem ve satış ölçeklerini küçültüp büyüttüklerinde işletme sermayesi yönetimini etkin bir şekilde ele almalıdırlar. 3. İşletmenin ekonomik durumu hakkındaki bilgiyi en iyi şekilde işletme sermayesi hesaplamaları ortaya koymaktadır. Özellikle envanter düzeyi, alacaklar ile işletme 8 içi ve dışına akan nakit akımını düzenleyebilen işletmeler iyi çalışan işletmeler olarak kabul edilmektedir. 4. Küçük işletmeler daha büyük oranda dönen varlık ve kısa vadeli borçlara sahip olduğundan işletme sermayesi küçük işletmeler için daha çok önem taşımaktadır. Bu tip işletmelerin yaşamını devam ettirebilmesi etkin bir işletme sermayesi yönetimine bağlıdır. Küçük işletmeler için sermaye piyasasından ve kredi kurumlarından uzun vadeli fon sağlama olanağı sınırlıdır. Bu nedenle, finansmanda daha çok kısa vadeli yabancı kaynaklara yönelmek durumunda kalmaktadırlar. Finansmanda kısa vadeli borçlardan yararlanma, bu tip işletmelerin net işletme sermayesini ve likidite durumlarını etkilemektedir. 5. İşletme sermayesi yönetimini likidite yönetimi olarak da düşünmek olanaklıdır. İşletmenin optimum likidite durumunun korunmasının önemi nedeniyle, işletme sermayesi yönetimi kapsamında, işletmenin dönen varlıklarındaki likidite değişikliklerinin izlenmesi mümkün olmaktadır. 2.3. İşletme Sermayesi Unsurları İşletme sermayesi kararında, önce firmanın amacı belirtilmelidir. Bu amaçlar firmanın pazar payı, karı, hisse fiyatını maksimum kılmak olmalıdır. İşletme varlıklarından dönen varlıklar, işletme sermayesi unsurlarıdır. İşletmede kullanılan kaynakların tümü, işletme sermayesini ilgilendirmektedir. Çünkü dönen varlıkların sağlanmasında kısa vadeli kaynaklarla birlikte orta ve uzun vadeli yabancı kaynaklar ve öz kaynaklardan oluşan uzun süreli kaynaklar da kullanılmaktadır. İşletme sermayesi varlıklarından oluşan kasa, bankalar, kısa vadeli alacaklar ve stoklar dönen veya cari varlıklar olarakta adlandırılmaktadır. Aşağıda işletme sermayesi unsurları ve ifadeleri anlatılmaktadır. 2.3.1. Dönen varlıklar (Cari varlıklar) Cari varlıklar ve nakit olarak firmanın kasasında bulunan, alacaklar ve stoklar gibi en fazla bir yıl içerisinde paraya dönüştürebilecek varlıklardan oluşmaktadır. İşletme yöneticileri açısından dönen varlıkların büyük bir önemi vardır. İşletmelerin finansal başarıları, aynı düzeydeki iş hacmine daha az kaynak kullanmak yolu ile ulaşabilmeleri, borçlarını vadesinde ödeyebilmelerinin etkin yönetimine bağlıdır. 9 Likidite esası dikkate alındığında dönen varlıklar, en likit varlık kaleminden daha az likit varlığa doğru sıralanmaktadır. Dönen varlıklar grubuna dahil edilecek varlıklar tespit edilirken, varlığın niteliği kadar, işletmenin özelliği ve işletme yöneticilerinin bu varlıkları kullanış amaçları da göz önünde tutulmalıdır ve yine kısa sürede atıl duran fonları değerlendirmek amacı ile satın alınan menkul değerler işletmenin dönen varlıklarına dahil olduğu halde, işletmelerin faaliyetlerini çeşitlendirmek, başka işletmeleri kontrol altında tutmak, diğer işletmelerle iyi iş ilişkileri kurmak ve uzun süreli gelir sağlamak amacı ile elde ettiği finansal varlıklar, bilançonun duran varlıklar bölümünde iştirakler olarak gösterilmektedir (Akgüç, 1998: 255). 2.3.2. Cari borçlar ve yükümlülükler Kısa vadeli yabancı kaynaklar ve ya cari borçlar bir yıl veya daha az süreli borçlardan oluşan ve dönen varlıklar yolu ile ödenen borçlara denilmektedir. İşletme sermayesi duran varlıkların edinilmesini ve bunların çalışmasını sağlayan parasal bir enerji kaynağıdır. Kısa vadeli yabancı kaynaklar bilanço analizlerinde üzerinde özenle durulan bir bölümdür. Bir firmanın cari borçlar ve yükümlülükleri, kısa vadeli yabancı kaynaklar, ödenebilir borçlar, tahakkuk edilen yükümlülükler ve diğer borçlar ( finansal borçlar, ticari borçlar, ilişki taraflara borçlar, diğer borçlar, alınan avanslar, ödenecek vergi ve diğer yükümlülükler, borç ve gider karşılıkları, gelecek aylara ait gelir ve gider tahakkukları, diğer kısa vadeli yabancı kaynaklar)' dan oluşturulmaktadır (Karapınar ve Zaif, 2012: 36). Muhasebe biliminde bazen cari borçlar bir işletmede tum borçlar olarak da tanımlanmaktadır. Bilanço tablosunun pasif bölümü kaynaklardan oluşur. Kaynakların ilk grubu ise yabancı kaynaklardır. Bu sıralama, kaynakların geri talep edilme ilkesine göre sıralanmasının doğal bir sonucudur. Bu düşüncenin devamı olarak da yabancı kaynakların ilk sırasını kısa vadeli yabancı kaynaklar almaktadır. Sanayi işletmelerinde duran varlık dönen varlıklara göre daha yüksek olmaktadır. 10 2.4. İşletme Sermayesi Özellikleri İşletme sermayesi unsurlarını sabit varlıklarla karşılaştırdığımızda bazı açılardan farklı olmaktadır. Bu farklılıklar işletme sermayesi özellikleri olarak tanımlanmaktadır. Bir işletme ile ilgili olarak varlıkların değerlendirilmesi farklı çevrelerce farklı biçimde yorumlanmaktadır. Kısa vadeli ve uzun vadeli kredi verenlerin şirkete bakış açıları farklı olmaktadır. Yukarıda değinildiği üzere işletme sermayesi ile diğer varlıklar arasında bazı açılardan farklılıklar vardır. İşletme sermayesinin bölünebilir özelliği, işletme sermayesi unsurlarının kısa vadeli olması, işletme sermayesi unsurlarının değişmeleri ani olmayan ve birlikte meydana gelmeyen faaliyetlere bağlı olması ve işletme sermayesi unsurlarının birbirleriyle sürekli ilişkisi olması, ve dönüşüm halinde olmasıdır. İşletme sermayesi kararları kısa zamanda revize edilebilir, (http://www.reitix.com). İşletme sermayesi unsurları bölünebilir özelliğe sahiptir. Sabit varlıklar bütünlük va bölünmezlik gösterir. Halbuki işletme sermayesi unsurları bölünebilir niteliğine sahip olmaktadır. İşletme sermayesine yapılan yatırımların, işletmenin risk derecesi üzerine etkisi sınırlıdır. Buna karşılık duran varlıklara yapılan yatırımlar işletmenin risk derecisini önemli ölcüde değiştirmektedir. İşletme yöneticileri ile kısa vadeli kredi veren kuruluşlar daha fazla likidite derecesine dikkat etmektedirler. Likidite derecesi işletme sermayesi ile yakından ilgili olduğu için bu grupların ilgisi doğal olarak işletme sermayesi üzerine yoğunlaşmaktadır (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 16). 2.4.1. İşletme sermayesi unsurlarının kısa vadeli ve likit olması İşletme sermayesini en belirgin özelliği kısa vadeli olmasıdır. İşletme sermayesinin unsurları olarak kabul edilen işletme varlıkları, bir yıl içerisinde paraya dönüşebilme yeteneğine sahip varlıklardır. İşletme sermayesi sabit sermayeye göre daha likitdir. Nakite ihtiyaç olduğu zaman, işletme sermayesi kısa bir süre içinde ve çok kaybı olmadan nakite dönüştürülebilmektedir. İşletme sermayesi, kısa zamanda nakite dönüşmekte ve dönen varlıkları elde etmek için kullanılmaktadır. İşletme sermayesi süresi, üretim sürecinin uzunluğu, 11 satış ve ödeme makbuzunun bekleme döneminde geçen zamana bağlıdır. Nakit ile başlayan dönüşüm tekrar nakit ile bitmektedir. Nakit ihtiyacı olan bir işletme satışlarını hızlandırarak alacaklarının tahsil süresini azaltmakla nakit ihtiyacını karşılamaktadır. İşletme sermayesinin bu özelliği nedeniyle işletme sermayesi büyük miktarda olan işletmeler kendilerini daha güvenli his etmektedirler. Nakit hammaddeye, hammadde işlenerek mamule, mamuller satılması ile alacaklara, alacaklar da tekrar nakde dönüşmektedirler. İşletmelerin hangi sektörde faaliyet ederlerse fark etmez, işletme sermayesi dönüşümü bir yıl içerisinde gerçekleşmektedir. Bu döüşüm bir kez veya daha fazla olmaktadır. İşletmelerin özelliklerine göre işletme sermayesi unsurları artıp azalmaktadır. Bir imalat işletmesinde hammadde tedarik edilmekte, yardımcı madde ve işletme malzemeleri alınıp üretime başlanılmakta ya doğrudan mamül elde edilmekte ya da yarı mamül üretilip yeni malzameler katılarak işlendikten sonra mamüle dönüşmekte, mamüller vadeli satılarak alacaklar oluşturulmakta ve daha sonra tahsil edilmekte olup ve işletme sermayesi dönüşümü tamamlanmaktadır. İşletmelerin, faaliyet konusu itibariyle farklılık gösteren, faaliyetlerinin devri bir yıldan daha uzun süreyi kapsayan işletmelerde, stoklar, alacaklar gibi işletme sermayesi unsurları, bir yıldan daha uzun bir sürede nakde dönüştürülmüş olsalar da, işletme sermayesi olarak kabul edilmektedirler (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 17). 2.4.2. İşletme sermayesi değişim bir unsuru olması İşletme sermayesi unsurlarının diğer bir özelliği, üç temel faaliyet olan, üretim, satış, tahsilatın birbirlerini tamamlayacak şekilde ard arda ve eşit miktarlarla meydana gelmemelerinden doğan bir yaşam süresine sahip olmaları olmaktadır (Nalçacı, 1986: 5). Bu faaliyetler işletme var oldukça süreklilik gösteren ve önceden planlanan faaliyetlerdir. Bunun yanında işletmelerde bu ana faaliyetler aynı zaman dilimi içerisinde gerçekleşmezler. Üretim, satış, tahsilat, bu üç ana faaliyet aynı anda yerine getirilmiş olsa işletme sermayesi yönetiminin önemi olmayacaktır. İşletme üretmiş olduğu mamullerini hemen satma imkanına sahip olduğunda stok bulundurma zorunluluğu olmayacağından stok yönetimi ortadan kalkacaktır. Aynı şekilde satışlarını peşin olarak yürütme politikasını benimsemiş bir işletmede, müşteriler satın aldıkları 12 malların bedellerini hemen ödeyeceklerinden alacak unsuruna sahip olunmasına gerek kalmayacak ve alacak yönetimi olmayacaktır (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 19). Bu unsurlardaki değişmeler işletmeler için birlikte meydana gelmeyen ve önceden planlanlanmış biçimde gerçekleştiklerinden ani olmayan faaliyetlerin sonucunda görülmektedir. İşletme sermayesi unsurları ile üretim, satış ve tahsilat faaliyetleri arasındaki karşılıklı etkileşim işletme sermayesi yönetimini daha fazla karmaşık hale getirecektir. İşletme sermayesi ihtiyacı surekli hissedilir olmasına rağmen onun gereksinim dalgalanması sabit sermayeye göre daha geniştır. İşletme sermayesi ihtiyacı üretim seviyesine göre doğrudan doğruya değişmektedir. Bu değişmeler, alış ve satış politikası, fiyat seviyesi ve talep düzeyi değişmelerinden dolayı değişmektedir. 2.4.3. İşletme sermayesi unsurlarının birbirleriyle sürekli etkileşim ve dönüşüm halinde olma özelliği İşletme sermayesinin, diğer bir özelliği dönen varlıklar kalemlerinin birbiri ile dönüşüm içerisinde olmasıdır. İşletme sermayesi sürekli nakite dönüştüğünden tekrar işletme sermayesine dönüşmektedir. Bir işletmede bu dönüşüm sürecinde sürekli devamlılık görülmektedir. Bu süreç varlıklarını satın almak için kullanılan nakit ve malların üretildiği ve satıldığı süreçlerdir. Satın alınan bu varlıklar nakite dönüştürülmekte ve böylece dairesel bir yolda hareket edilmektedir. İmalat şirketlerinde kasada belli miktar parayla işe başlayan, hammadde ve diğer malzameler satın alınır böylece stoklarda bir artış meydana gelir daha sonra üretim sürecinde mal tamamlandıktan sonra, stoklar elde edilir. Stoklar nakit ve kredi olarak satılır böylece tekrar alacak ve nakit hesabına dönüşür. Bu süreçte işletme sermayesinde, nakit, stoklar, alacaklar, nakit şeklinde dönüşüm yapılmaktadır. Böylece bir unsur diğerine dönüşerek devrini tamamlamaktadır. Bu nedenle işletme sermayesi dönen sermaye olarakda adlandırılmaktadır. Bu karşılıklı ilişki işletme sermayesi unsurlarının birbirini etkilemesine neden olacağından birinin etkin kullanımı diğerinin de etkin kullanılması yönünden yöneticiyi etkileyecektir. 13 İşletme sermayesi unsurları ile işletmenin diğer varlıkları dıştan ilişkilidirler. İşletme sermayesinin artmasına ve azalmasına neden olan olaylar işletme sermayesi dışında kalan varlıklarla ilişkilerden kaynaklanmaktadır. Bu ilişkiler dış ilişkiler olarak tanımlanıp kantitatif ilişkileri göstermektedirler. Peşin para ile stok alınması nedeniyle nakdin azalıp stokların artması kalitatif bir ilişki olmaktadır. İşletme sermayesi tutarında herhangi bir değişme olmamakla beraber sadece bir iç ilişki söz konusudur. Öte yandan, özsermayenin azalması gibi bir işlem net işletme sermayesinin seviyesini azaltabilmektedir. Buradaki azalış işletme sermayesini doğrudan ilgilendirmeyen bir işlemden doğmuş olabilmektedir. İşletmenin zarar etmesi nedeniyle özsermaye azalışı olacağından net işletme sermayesi azalışı, işletme sermayesi ile diğer unsurlar arasındaki dıştan ve kantitatif bir ilişkiyi göstermektedir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 18). Uzun vadeli varlık va kaynakların işletme sermayesi unsurları ile ilişkisi dış ilişkiler olarak tanımlanmaktadır. İşletme sermayesi kararları kısa zamanda, bir kaç aylık bir dönemde revize edilebilir, düzeltilebilir olmasına rağmen, sabit varlıklara yapılan yatırımlarda aynı esneklik yoktur. 2.4.4. İşletme sermayesinin düzenli ve risksiz bir unsur ve özel bir muhasebe sistemine ihtiyacı olmama özelliği Dönen varlıklara yatırım kısa vadeli olması açısından daha az risklidir. Duran varlıklara yatırılan fonlar uzun süreli, kilitli olmakta ve kolayca paraya dönüştürülememektedir. Makine gibi duran varlıkların teknolojik yeniliklere maruz kalma riski vardır. Bunun için duran varlıklara yatırım dönen varlıklara göre nisbeten daha riskli olmaktadır. İşletme sermayesi sadece fiziksel risk sermayesini içerir ve buda çok sınırlıdır. İşletme sermayesi daha az ölçüde finansal ve ekonomik risk içerir, çünkü ürünün fiyat değişimleri genellikle daha az şiddetlidir. Ayrıca işletme sermayesi tekrar ve tekrar nakite dönüştürülür. Bu nedenle teknolojik değişmelerden doğan riskleri içermemektedir (www.answers.com). İşletme sermayesi kısa vadeli varlık olduğu için ve sadece bir yıl sürdüğü için özel muhasebe sisteminin benimsenmesine gerek kalmamaktadır. Sabit sermaye uzun vadeli varlıklara yatırıldığı için çeşitli amortisman tahmin sisteminin benimsenmesi gerekli olmaktadır. Öte yandan işletme sermayesi sadece bir yıl süren kısa vadeli 14 aktiflerde değerlendirilmektedir. Dolayısıyla, işletme sermayesi için özel bir muhasebe sistemi benimsemesine gerek olmamaktadır (startupbizhub.com). İşletme sermayesi kısa vadeli olmasına rağmen her zaman ve sonsuza kadar işletme için gereklidir. Daha öncede belirtildiği gibi işletme sermayesi işletmenin verimli şekilde faaliyetlerinin devam edebilmesi için gerekli bir unsurdur. Dolayısıyla uzun üretim süreci devam ettikce sürekli bir işletme sermayesine ihtiyaç kalacaktır. Sürekli ihtiyac duyulan bu işletme sermayesine kalıcı ve ya düzenli işletme sermayesi denilmektedir. 2.5. İşletme Sermayesinin Çeşitleri Önceden İşletme sermayesi çeşitleri sürekli, değişken ve olağanüstü olarak üçe ayrılmaktaydı, daha sonra brüt ve net çeşitleri de bilanço açısınnan işletme sermayesi çeşitleri olarak tanımlanmaktadır. İşletme sermayesinin belirtilmesi konusunda da birbirinden farklı tanımlar kullanılmaktadır. Tanımlar aynı işletme sermayesini belirtmekten çok, farklı özellikleri taşıyan işletme sermayesini açıklamak için yapılmaktadır. Faaliyetlerini sürdürmek amacıyla işletmelerin harcamalarda bulunmaları gerekmektedir. Her işletmede gerekli fon miktarı değiştiği gibi, değişik zamanlarda aynı işletmenin fon ihtiyaçlarında da farklılıklar olabilmektedir. Bunun yanında, işletmeler faaliyetlerinin aksamaması amacıyla sürekli işletme sermayesine ihtiyaç duymaktadırlar. İşletme sermayesi farklı türlere göre sınıflandırılmaktadır. Bu sınıflandırma aşağıdaki şekildedir : 1. İşletme sermayesi bilanço açışından çeşitleri 2. İşletme sermayesi faaliyet döngüsü açışından çeşitleri 2.5.1. İşletme sermayesi bilanço açısından çeşitleri İşletme sermayesi bilanço açısından, bilançoda varlıklar ve borçlarda yer alan kısmı ifade etmektedir. Bilanço açısından işletme sermayesi ikiye ayrılmakta, ve birbirleriylr tek farkı sadece kısa vadeli yabanci kaynakların çıkarılmasındadır. Bilanço açısından işletme sermayesi çeşitleri aşağıdaki başlıklarda daha detaylı anlatılmaktadır. 15 2.5.1.1. Brüt işletme sermayesi Brüt işletme sermayesi dönen varlıkları ifade etmektedir. Cari varlıklar, dönen varlıklar, mütedavil kıymetler, işletme sermayesi olarak belirtilmek istenildiğinde brüt işletme sermayesi kastedilmektedir. Yani bir faaliyet dönemi içinde paraya çevrilmesi, kullanılması veya tüketilmesi mümkün olan varlıklar toplamını belirtmektedir (Akdoğan, 2010: 343). Brüt işletme sermayesi kavramı ile cari aktiflere (varlıklara) yapılan yatırım toplamını ifade etmektedir. Bu varlıklar, nakit, vadesiz ve kısa vadeli mevduat, menkul değerler, kredili satışlardan doğan alacaklar ve stoklar olarak ayrılmaktadır. Brüt işletme sermayesi kavramı cari varlıkların yönetimine ilişkin konuların, dolayısıyla sorumlulukların sınırı belirleme açısından önem taşımaktadır (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 20). Dönen varlıkların dönüşümünün tam olarak ne zaman gerçekleşeceğini tespit etmek zor olmaktadır. Bu problemin nedeni olan yükümlülükler, zaman içerisinde ortaya çıkmaktadırlar ve dönen varlıkların gerçekleşmesini beklememektedirler. Bu uyumsuzluk yada boşluk işletme sermayesi finansmanı düzenlenmesi ihtiyacını ortaya çıkarmaktadır (www.efinancemanagement.com). 2.5.1.2. Net işletme sermayesi Net işletme sermayesi kavramı, cari aktiflerin cari pasifleri aşan bölümü olarak tanımlanmaktadır. Net işletme sermayesi dönen varlıkların kısa vadeli yabancı kaynakların çıkarılmasından elde edilmektedir. Veya diğer bi ifade ile devamlı sermayeden duran varlıkların çıkarılmasıyla da hesaplanabilmektedir. Net işletme sermayesi, işletmenin dönen varlıkları ile kısa vadeli borçları arasındaki fark, başka bir deyişle dönen varlıkların uzun süreli kaynaklarla finanse edilmiş bölümüdür (Akgüç, 1998: 202). Net işletme sermayesi, sürekli sermayenin (özsermaye + uzun vadeli yabancı kaynaklar) duran varlıklara yapılan yatırımından arta kalan kısımdır. Bu yönü ile işletme sermayesinin uzun vadeli kaynaklarla finanse edilen kısmını göstermektedir. Net işletme sermayesi hesaplanırken bilançoda yer alan dönen varlıklar ve kısa vadeli yabancı kaynaklar toplamı esas alınır. Ancak kısa vadeli yabanci kaynaklar toplamına bu bölümde yer alan borç ve gider karşılıkları hesap 16 grubu fon hareketine neden olmamaları nedeniyle dahil edilemez (Karapınar ve zaif, 2012: 113). Net işletme sermayesi aşağıdaki bölümlere ayrılmaktadır (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 21). Temel net işletme sermayesi, işletme faaliyetleri için dönen varlıkların gerekli seviyeleriyle, kısa vadeli borçların uygun kabul edilebilecek seviyeleri arasındaki farktan oluşmaktadır. Bu tür işletme sermayesi, iş hacminde azalma olmadığı, çalışma şartları değişmediği sürece seviyesini korumaktadır. Geçici net işletme sermayesi, cari varlık ve kısa vadeli borçların işletme için uygun ve gerekli olmayan seviyeleri ile uzun vadeli aktif ve pasif unsurların bir yıl içinde işlem görecek varlıklara dönüşen kısımlarından oluşmaktadır. 2.5.2. Faaliyet döngüsü bakışından işletme sermayesi çeşitleri Faaliyet döngüsü açısından işletme sermayesi türleri aşağıdaki gibi açıklanmaktadır : Sürekli ve ya sabit işletme sermayesi Değişken ve ya geçici işletme sermayesi 2.5.2.1. Sürekli veya sabit işletme sermayesi İşletmelerin, esas, normal ve devamlı işletme sermayesi olarak kullandıkları işletme sermayesidir. Sürekli işletme sermayesi, bir işletmede faaliyet döneminin en durgun devresinde dahi faaliyetlerin yürütülebileceği minimum cari aktif toplamı anlamına gelmektedir. İşletmelerin ürettikleri mallara hemen müşteri bulup satamayacaği için veya kredili satacağı için, işletme faaliyet giderlerini (Ücret, ve Diğer giderler) ödemek için yeterli seviyede para bulundurması gerecektir. İşletmenin bulunduracağı sürekli işletme sermayesi minimumu ifade ettiğinden sabit niteliktedir. İşletmenin ekonomik hayattan çekilmesine kadar sürekli işletme sermayesi işletmede mevcut olmasını istemektedirler. İşletmelerin sürekli işletme sermayeleri nakitle birlikte kısa vadeli menkul kıymetler, alacaklar, ve stoklardan oluşur. Belki işletme, bu kalemlerin hepsinin 17 yeterli seviyede tutulması için belli bir tutarın altına düşmeyeceğini hesap ederse işte bu meblağ işletmenin sürekli işletme sermayesidir (Erdoğan, 1990: 71). İşletme faaliyetleri genişledikçe sürekli işletme sermayesi tutarı da artacaktır. Para ile başlayan ve para ile son bulan faaliyetlerin dönüşümü sırasında araya başka unsurlar girmektedir. İşletmelerde stok ve alacak kalemlerinin, atıl fonlarının değerlendirilmesi için pazarlanabilir menkul kıymetlerin bulundurulması gerekmektedir. Satış ve üretimin belli bir düzeye ulaştığı dönemde, aydan aya ya da haftadan haftaya satış ve üretim birbirine yakın düzeylerde ise işletme sermayesi yatırımı devamlı ve belli bir tutarla bu normal dönemlerin rakamı olarak karşıma çıkacaktır. İşte işletme sermayesinin bu türde devamlılık gösteren kısmına sürekli işletme sermayesi denilmektedir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 21). Yılın her mevsiminde gerekli olan sürekli işletme sermayesi, dağıtılmayan karlardan, hisse senedi veya tahvil ihracından veya diğer yatırım kazançlarından finanse edilebilir (Erdoğan, 1990: 71). Dönen ve duran varlıklar ile işletmenin nasıl ilgilenmesi tamamen birbirinden farklıdır. Duran varlıklar ile finansman ihtiyacını belirleme basitçe bir varlığın maaliyetidir. Bunun aynısını dönen varlıklar için soyleyemeyiz, çünkü dönen varlıkların değeri surekli değişmektedir ve doğru bir zamanda ve her hangi bir noktada bu değeri tahmin etmek zordur. Olayın karmaşıklığını basitleştirmek için geçmiş trent ve tecrübeye dayanarak işletme sermayesi seviyesini bulabiliriz. Düzenli işletme sermayesi, işletmenin normal ve düzgün akan işletme sermayesi döngüsü için, işletmenin normal faaliyetler içinde gerekli kalıcı çalışma sermayesidir. Rezerv işletme sermayesi, düzenli işletme sermayesine ek olarak çalışma sermayesidir. Bu beklenmedik durumlarda işletmede doğabilecek riskler için tutulmaktadır. 2.5.2.2. Değişken veya geçici işletme sermayesi Geçici işletme sermayesi, sürekli işletme sermayesine kıyasla, işletmelerin faaliyet süreçinde zaman içerisinde, işletme sermayesi ihtiyacları artar ve işletmenin faaliyetleri yoğunlaşarak işletme sermayesi ihtiyacı dahada artmaya istekli olacaktır. İşletme sermayesi ihtiyacını etkileyen çeşitli faktörler dışında, işletme sermayesi ihtiyacı özellikle yılın belli dönemlerinde diğer zamanlara oranla daha 18 az veya daha çok olabilmektedir. Burda konu olan işletme sermayesi ihtiyacı, sürekli işletme sermayesinden farklı olarak geçici veya değişken işletme sermayesi olarak tanımlanmaktadır. İşletme sermayesine bağlanan para, işletmelerin pazar payı veri olarak alınacak olursa, büyüyen pazar karşısında satışlardaki artışa bağlı olarak zaman içerisinde artacaktır. İşletme sermayesine bağlanan paranın artmasında parasal büyümelerin de büyük etkisi olmaktadır (Gönenli, 1998: 402). İşletmelerin mevsimsel ve devresel dalgalanmalar neticesi sürekli işletme sermayesinden ayrı olarak ihtiyaç duydukları işletme sermayesi çeşidine geçici ve değişken işletme sermayesi denilmektedir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 12). Geçici olarak veya aralıklarla ihtiyaç duyulan değişken işletme sermayesi; Mevsimsel, ve devresel işletme sermayesi olmak üzere ikiye ayrılır (Erdoğan, 1990: 72). 2.5.2.2.1. Mevsimsel işletme sermayesi İşletmelerin farkı yılların ve farklı mevsimlerdeki dalgalanan işletme sermayesi olarak tanımlanan mevsimlik işletme sermayesi, isimlendirmektedir. İşletmelerin, iş hacmleri ve faaliyetleri mevsimlik ve periyodik olarak değişmektedir. Mevsimlik işletme sermayesi iş hacminin arttığı mevsimlerde, talepleri karşılamak için ihtiyaç duyulan sürekli işletme sermayesinin ötesindeki kullanan işletme sermayesi olarak belirlenmektedir. Mevsimlik işletme sermayesi, sürekli işletme sermayesi seviyesinin üstünde olarak bulundurulması gereken tutardır. Mevsimlik işletme sermayesi, farklı mevsimlerde firma karşılaştığı için kısa vadeli kaynaklardan sağlanmaktadır. Bunun nedeni ölü mevsimlerde oluşan nakit fazlasının atıl kalmasını önlemek için yapılmaktadır. Mevsimlik dalgalanmalarla satışların daraldığı, nakdin arttığı dönemlerde nakit fazlaları değişik şekillerde değerlendirilebilmektedir. Borç ödemelerinde kullanılmaması halinde bir sonraki satışların hızlanacağı mevsimdeki ihtiyaçlarda kullanılmak üzere muhafaza edilecektir. Bu yol tercih edildiğinde işletme sermayesinin seviyesi aynı kalacak, sadece yapısı değişecektir. Atıl tutmanın maliyetlerinden kurtulmak amacıyla fazla nakitler, gelir sağlayan kısa sürede 19 paraya çevrilebilir, pazarlanma kabiliyeti bulunan menkul kıymetlere yatırılarak değerlendirilebilmektedir. Satışların hızlandığı dönemde tekrar diğer unsurlara dönüşerek kullanılabilmektedir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 22). 2.5.2.2.2. Devresel işletme sermayesi Devresel işletme sermayesi, hep değişmekte olup ve kısa sürelerde işletmenin paraya ihtiyac duyacağini göstermektedir. Değişken işletme sermayesi bir kısım devresel dalgalanmalar nedeniyle oluşmaktadır. İşletmeler iş hacminin genişlediği dönemlerde sürekli işletme sermayesine ilave olarak iş hacmini genişletmek amacıyla ilave işletme sermayesi temin ederler. Devresel olarak işletme sermayesinin tutarının tahmini mümkün olmayacağına göre bu nitelikteki işletme sermayesi ihtiyacını finanse etmek için işletmelerin başvurabileceği kaynakların önceden hazır edilmeleri gerekmektedir. Aniden ortaya çıkan işletme sermayesi ihtiyacını karşılamak amacıyla finansörlerle anlaşma yapılması ve her an fon kullanımının hazır edilmesi için finans kurumlarıyla ilişkilerin yoğunlaştırılması pek çok işletme tarafından uygulanan bir yöntem olarak görünmektedir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 23). Değişken işletme sermayesinden doğan devresel işletme sermayesi, kısa vadeli finansal kaynaklarla finanse edilmektedir. Eğer bu tutar uzun vadeli finansman kaynaklardan finanse edilirse işletme masraflarla karşılaşacak ve sürekli kar payı ödemeler gerçekleşecektir. 2.5.2.2.3. Olağanüstü işletme sermayesi İşletmelerde olağanüstü durumlar, beklenmeyen olayların etkileri altındadır. olağanüstü işletme sermayesi, işletmelerin, yangın, grev, deprem, sel baskısı gibi olaylar karşısında, bulundurdukları işletme sermayesine verilen isim olarak tanımlanmaktadır. İşletmeler, olağanüstü durumlarda karşılaştıkları güçlükleri kısmen gidermek amacıyla olağanüstü işletme sermayesi, bulundurmaktadırlar. Olağanüstü şartların önceden tahmini yapılamadığından ihtiyaç duyulacak olağanüstü işletme sermayesi tutarı da önceden tahmin edilememektedir. Bu durumda karşılaşılabilecek risklerin kısmen önlenebilmesi için işletme karlarının 20 fazla olduğu dönemlerde bir kısım karlar ihtiyat olarak alıkonulmalıdır (Erdoğan, 1990: 72). Olağanüstü durumlar genellikle faaliyetleri aksatmakta, etkinliği azaltmakta olduğundan olağanüstü işletme sermayesini gerektirmektedir. Bazen de olağanüstü durumlar faaliyetlerin daralmasına neden olarak, kullanılmayan varlıkları ortaya çıkarmakta ve atıl işletme sermayesi yaratabilmektedir (Aydın, 2011: 135). 2.6. Sanayi İşletmelerinde İşletme Sermayesi Finansmanı (kaynakları) Öncede söylediğimiz gibi finans yöneticilerin temel görevlerinden biri firmanın ihtiyaç duyacakları fonları bilanço pasifinde görüldüğü gibi işletme dışında yabanci kaynaklarla veya işletme içi kaynaklarından sağlamasıdır. İşletme sermayesi unsurlarının sadece kısa vadeli kaynaklara finanslaması değil belki bu durum finanslama politikasına göre düzenlenmektedir. Karlılık, risk, ve likidite durumu birlikte ele alınarak,daha sonra işletme sermayesi oluşturan varlıkların finanslaması yapılır. İşletme sermayesini oluşturan bu varlıklar hem iç hem dış kaynaklardan sağlana bilmektedir. İşletme sermayesi üzün vadeli finanslama politikasi ile birbrine bağlıdır, çünkü uzun vadeli kredi aldığında faiz ödemelerini işletme sermayesinden ödeyecek, bunun için işletme sermayesi sadece kısa vadeli kaynaklara ilişki değil belki uzun vadeli kaynaklarlada ilişkisi vardır. İşletme sermayesinin finansmanı işletmenin toplam finans politikasının bir parçasıdır. Bu nedenle, uzun vadeli finanslama politikası ile iç içedir. Çünkü uzun vadeli kredilerin vadesi gelen taksitleri ile faiz ödemeleri kısa vadeli kaynaklar arasına katılarak, işletme sermayesi yönetiminin içine girmiş olurlar (Aksoy, 2008: 29). 2.6.1. İşletme sermayesinin dış kaynaklardan karşılanması İşletmeler, gelişmiş ekonomilerde bile, yalnızca ortakların yarattığı sermaye ve dağıtılmayan karlardan oluşan özkaynaklarla hızlı bir büyümeyi çoğu kez başaramamaktadırlar. Bu durumda işletme sermayesi, işletme dışındaki kişi ya da 21 kuruluşlardan faiz karşılığında belli bir süre kullanıp geri ödemek üzere alınan fonlardan finanse edilebilir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 29). Uzun vadeli kaynaklar, firmanın yararlanabileceği sermaye piyasasının hacmine göre değişik özellik ve çeşitlere sahiptir. İşletme sermayesinin finansmanında işletme dışı kaynaklar, kısa vadeli finansal kaynaklar ve uzun vadeli finansal kaynaklar olarak ikiye ayrılmaktadır. Bu iki işletme dışı finansman kaynağının kullanılması işletmeleri, maliyet ve risklerle karşı karşıya bırakmaktadır. İşletme sermayesi kısa vadeli ve uzun vadeli finansal kaynakları aşağıda gibi açıklanmaktadır. 2.6.1.1. Kısa vadeli finansal kaynaklardan karşılanması Kısa vadeli finansal kaynaklar, işletmenin normal faaliyet dönemi içerisinde vadesi gelen borçlarından oluşmaktadır. Kısa vadeli finansal kaynaklar genellikle dönen varlıkların özellikle de alacak ve stokların finansmanında kullanılmaktadır. Aşağıda kısa vadeli işletme sermayesi için beş yaygın kaynak sıralanmaktadır (www.entrepreneur.com). Özkaynak; Yeni kurulan işletmelerde henüz karlı hale gelmemiş bir işletmede, işletme sermayesi ihtiyaçlarını özkaynak’dan bu fonları temin edebilmektedir. Ticari Alacaklar; İşletmenn ticari alacakları olan firmalarla iyi bir ilişkisi varsa, onlardan kısa vadeli fon sağlamak için onlardan yardım alabilir. Siparişlerini daha erken teslim ederek ve müşteri memnuniyeti kazanarak hiç bir problem olmadan, işletme fon sağlayabilmektedir. Faktoring; Faktoring şirketleri, işletmenin alacak haklarını satın alarak başka bir kısa vadeli fon bulma yolu olmaktadır. Bu yol banka yoluyla finanslamaya göre daha maliyetlidir ama sık sık yeni işletmeler tarafından kullanılmaktadır. Kredi Tüneli (Hattı veya yolu); Yeni kurulan işletmeler için kredi tüneli bankalar tarafından verilmemektedir. Kredi tüneli ortaya çıkan kısa vadeli fon ihtiyaçları için işletmeye verilmektedir. Kısa Vadeli Borç; yeni kurulan işletmeler bankalar tarafından kredi almak için uygun görünmediğinde, işletme, geçici işletme sermayesi ihtiyaclarını bir yıldan az bir defalık kısa vadeli kredi almayı başarabilmektedir. 22 2.6.1.2. Uzun vadeli yabanci kaynaklardan karşılanması Net işletme sermayesinde artış ve kısa vadeli borçlrı ödemek için uzun vadeli yabanci kaynaklara ihtiyac vardır. Uzun vadeli yabanci kaynaklar, işletmenin vadeleri bir yıldan daha fazla olan borçlarından oluşmaktadır. Uzun vadeli finansal kaynaklar; yatırımların finansmanı, net işletme sermayesinde artış sağlama ve kısa vadeli borçları karşılama için başvurulan kaynaklardır. Bu nedenle büyük önem taşımaktadırlar (Akdoğan ve Tenker, 2010: 145). 2.6.2. İşletme sermayesinin iç kaynaklardan karşılanması İşletmeler kendi işletme sermayelerini finans etmek için, firma faaliyetlerinden elde edilen fonlar yoluyla, karşılamaktadırlar. İşletmeler dışarıdan borç almak yerine, kendi kendilerini finanse etmeyi tercih etmektedirler. İşletmeler faaliyetleri sonucu elde ettiği karların bir kısmını veya tamamını ortaklarına dağıtmayarak işletmede bırakmakta ve dolayısıyla sermaye ihtiyacını karşılamaktadırlar. Bu kaynaklar arasında karlar, amortismanlar ve nakit akımının hızlandırılması yer almaktadır. İşletme içi finansman kaynakları satışlardan elde edilen gelirler, işletme karları, oto finansman, amortismanlar ve özkaynaklardan oluşmaktadır. İşletme sermayesi işleyişi gereği karlar önce işletme sermayesini unsurlarını finanse etmekte, daha sonraki işlemlerle de uygun görüldüğünde cari olmayan varlıkların finansmnına dönüşmektedir. İşletme sermayesi nakit akışının kısa ve uzun süreli olması da işletme sermayesini etkilemektedir. Nakit akış süresi kısaldığında, kaynak ihtiyacı azaldığından, işletme sermayesi finansmanına gerek olmayacaktır (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 31). 2.6.2.1. İşletme sermayesinin nakit akışının hızlandırılmasıyla karşılanması İşletmenin çalışmaya başladığında hazır bulunan nakit, faaliyet biçimine uygun olarak imalat işletmelerinde önce hammaddeye, hammaddeden yarı-mamul ve mamule dönüşmekte, stokların peşin veya vadeli satılmasına bağlı olarak da nakde veya alacağa dönüşmektedir. Alacakların tahsilinde ise nakitle başlayan faaliyet döngüsü yine işletmeye nakit girişiyle son bulmaktadır. Sayılan bu işlemler belli periyodik aralıklarla tekrarlanmaktadır. Bir yıl içerisinde faaliyet konusuna 23 bağlı olarak gerçekleşen bu dönüşüm, işletmelerin işletme sermayesi nakit akışı olarak adlandırılmaktadır. Nakit akışı süresinin kısaltılması ile üretimin aksamadan sürdürülmesi, işletmelerin kaynak ihtiyacını azaltmaktadır. Nakit dönüşüm süresinin kısalığı, kaynaklardan tasarruf yaratarak karlılığın artmasına da yardımcı olmaktadır. Bu nedenlerle işletmeler, nakit dönüşüm süresini mümkün olduğu kadar kısaltıp kaynak ihtiyaçlarını azaltmaya çalışmaktadırlar (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 37). 2.6.2.2. İşletme sermayesinin karlarla finanse edilmesi İşletmeler, işletme sermayelerini finanse etmek için, nakit akışlarının hızlandırmasından ilave işletmenin faaliyetler sonuçu elde ettikleri karlar üzerinden finans etmelerini düşünmektedirler. Finans yönetiminin temel amacı, işletmenin piyasa değerini artırmaktır. Bu bakımdan işletme çıkarına olan her şey ortakların da çıkarınadır. İşletme yönetimi daha uzun süreli düşünürken, hissedarlar doğal olarak her yıl düzenli bir kar payı almayı düşünür. İşletme, karlı yatırım olanaklarına sahipse, hissedarlarına yasal zorunluluk hariç, hiçbir kar payı dağıtmayarak, karının tümünün işletme içinde kalmasını isteyebilir veya tersi olabilir. İşletme sermayesinin karlarla finanse edilmesinin işletme açısından bir takım dezavantajları da söz konusudur. İşletme sermayesini finanse ederek, işletmenin mali dengesini sağlamlaştırma amacıyla işletmede bırakılacak karlar sonucunda hissedarların kar beklentilerine cevap verilemez. Bu durum da işletme değerinin bir göstergesi olan hisse senedi fiyatlarını olumsuz etkilemektedir. İşletmeler faaliyetlerini karla ya da zararla sürdüreceğinden karlı ya da zararlı sonuçlar, kaynaklar üzerinde etkili olacaktır. Faaliyetlerin doğurduğu maliyet harcamalarını karşıladıktan sonra bir miktar da kar elde edebilmek için satış gelirleri, maliyet ve kar tutarlarını içerecektir. Faaliyetlerin yabancı kaynaklarla finanse edilmesi durumunda, maliyet harcamaları kredi ile finanse edildikten sonra, satış bedelleri tahsil edildiğinde yabancı kaynakların geri ödemesi yapılır. Karlı sonuçlanan işlemlerde yabancı kaynak maliyetlerinin, diğer maliyetlerin karşılanmasından sonra bir miktar da işletmeye kalmaktadır (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 32). 24 2.6.2.3. İşletme sermayesinin amortismanlarla finanse edilmesi İşletme sermayesini finanse etmesi açısından amortismanın belirtilmesi gereken iki ayrı yönü bulunmaktadır. Birincisi, amortismanların net işletme sermayesini finanse etmede fon girişi olmasıdır. Bu, net işletme sermayesi anlamında fon girişidir. Amortismanların bu özelliği üretim faaliyetinin tamamlanmasına bağlıdır. Üretim maliyetleri arasında yer alan amortisman giderleri, mamullerin elde edilip stoklara alınmasıyla, stokların değerleri arasında yer alıp işletme sermayesini artırarak kaynak olmaktadır. Amortismanın diğer bir yönü ise, nakit anlamında fon çıkışı gerektirmemesidir. Nakit anlamında fon sağlama özelliği satışlara ve alacakların tahsil edilmesine bağlıdır. Stoklar satılıp bedellerinin tahsil edilmesi halinde satış bedelleri içerisinde amortismanlar nakit girişi olarak işletmeye dönecektir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 40). 2.7. İşletme Sermayesi Analizi İşletme sermayesi analizi özellikle küçük işletmelerde anlaşılması zor olan bir mali kavramdır. İşletme sermayesi dönen varlıkların kısa vadeli borçlar aşan kısmına denilmekte olduğundan, yönetici hiç bir zaman bu hesablamayla işletme sermayesi analizi yapamamakta ve bü yüzden işletme sermayesi ihtiyaclarının ne olduğu ve onları nasil karşılamasında zorluk çekecektir. İşletme sermayesi analizinde işletme sermayesi yeterliliği analiz edilmektedir. İşletme sermayesi ihtiyacını kesin olarak hesablaması mümkün değil. Hatta döğrü hesablamak mümkün olsada işletme sermayesi etkileyen faktörlerde değişmeler nedeniyle, işletme sermayesi de her zaman değişmekte olacaktır. Yöneticilerin hedefi işletme sermayesi ihtiyacını uygun bir turarda belirlemesidir. İşletme sermayesi ihtiyacı doğru hesab edilse bile işletmenin faaliyetleri sonucu işletme sermayesi seviyesi zaman içerisinde artıp azaldığına göre doğru bir hesabla mümkün olmayacaktır. Ve daha sonra işletme sermayesi yetersiz seviye ye düşebilmektedir. 25 2.7.1. İşletme sermayesi yeterliliğinin analizi İşletme sermayesi yeterli olduğunda yani pozitif olduğunda işletme kısa vadeli borçlarını zamanında ödeyebilecektir demektir. Ayrıca aşırı işletme sermayesi, işletme faaliyetlerini genişletmesi için bir sinyal olabilmektedir. Yetersiz işletme sermayesi veya negatif işletme sermayesi, işletme borçlarını zamanında ödeyememe durumuna düşmesi anlamına gelmektedir. Bu nedenle acilen satışlarında artış göstermeli veya ek sermaye işletmenin faaliyetlerini devam ettirmesi için gerekli olmaktadır. İşletme sermayesi analizi aynı zamanda işletmenin verimliliği hakkında da fikir vermektedir. Bu nedenle işletme sermayesi analizi çok önemli ama çok karmaşık olmaktadır. Örneğin işletme sermayesinde artış, satışlarda artış olarak ifade edilebilir ama aynı zamanda, yavaş fon toplama veya stoklarda yetersiz artış olarak da açıklanabilmektedir. İşletmelerin optimal düzeyde işletme sermayesine sahip olmanın işletme açısından önemi büyüktür. Bu nedenle işletme sermayesinin yeterli olup, olmamasının incelemesi amacıyla işletme sermayesi analiz edilmsi gerekmektedir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 161). 2.7.1.1. Yetersiz işletme sermayesi İşletme sermayesi yetersizliği denildiğinde işletmenin ilk kuruduğundan itibaren yetersiz yani işletmeye kuruş aninda gerekli seiyyede aktif kalemleri koyulmamıştır veya sonradan kotü işletme yönetiminden dolayı, yetersiz seviyeye gelmiştir. Bu durumda işletmelerin borç ödeme gücü olmayacak ve işletmeler borçlarını vadesinde ödemeyecek duruma düşeceklerdir ve işletme faaliyetlerini devam edemeyecek duruma gelecektir. İşletmelerin yükümlülüklerini yerine getiremez durum işletme tarafından önlemler alınmassa işletme iflasa yönelecektir. Yetersiz işletme sermayesi firma açısından çok yüksek maliyetler ortaya koyacaktır. İşletme sermayesi yetersizliği, bir çok firmanın tam kapasite ile çalışmasını engellediği gibi, üretimde kesintilere neden olmakta; maliyetleri yükseltmekte, müşteri isteklerinin siparişlerinin zamanında ve tümyle karşılanmasını olanaksız hale getirerek satış fiyatlarının kaçırılmasına yol açmakta; elverişli koşullarla satış yapma olanağını ortadan kaldırarak iş hacminin daralmasına da yol açmaktadır (Akgüç, 1998: 202). 26 İşletme sermayesi yönetimi, risk ve kar arasında uygun bir dengenin kurulmasını gerektirir. Çünkü işletme sermayesinin atıl kalması karlılığın azalmasına yol açarken, işletme sermayesi yetersizliği de işletmenin ödeyememe riskini ortaya koymaktadır (Berk, 2010: 408). İşletme sermayesinin yetersiz olmasının belirtileri olarak aşağıdaki hususlar gösterilmektedir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 161). Kısa vadeli yabancı kaynakların dönen varlıklara yakın bir seviyeye ya da daha yüksek bir seviyeye çıkmış olması, İşletmenin borçlarının zamanında ödemesinde güçlük çekmesi, İşletmenin hammadde ve malzeme stoklarının üretim ihtiyacını, mamul stoklarının ise talepleri karşılayamayacak durumda olması, Müşterilere satışlarda uygun vadenin tanınmaması, Hammadde ve malzemelerle diğer imalat araçlarının zamanında ve elverişli koşullarla temin edilememesi, İşletme mamullerine genişletebilmek için talebin gerekli artmasına üretim karşılık, araçlarının üretim hacmini tedarikinde finansal güçlüklerle karşılaşılması, Çevre şartlarındaki değişmelere ve dış gelişmelere işletmenin ayak uydurmamasıdır. İşletme sermayesinin yeterli seviyenin altına inmesinde temel neden yönetim hatası olmakla birlikte, işletme sermayesi seviyesini etkileyen çeşitli faktörlerdeki beklenmeyen ani değişmeler de yetersizliğe yol açmaktadır. İşletme sermayesi yetersizliğinin oluşmasına yol açan nedenler aşağıdaki sıralanabilmektedir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 162-163). İşletme faaliyetlerinin zararla sonuçlanması halinde işletme sermayesi azalmaya başlayacaktır. Zararın nedeni rekabet v.b. olaylar sonucunda fiyatların düşmesi ya da kötü bir satış politikası olabileceği gibi giderlerin kontrol edilemeyip artması gibi konulardan da kaynaklanabilir, 27 Olağandışı olayların neden olduğu büyük hacimli tamir ve bakım giderleri ile yenileme harcamaları büyük zararlara sebebiyet verebilir. Yangın, sel, deprem, kaza gibi olağanüstü olaylar da harcamaları artırarak işletme sermayesini azaltabilmektedir, Yanlış bir kar dağıtım politikasının uygulanması da işletme sermayesini azaltmaktadır. Kar dağıtımı için mali yapısı uygun olmamasına rağmen çeşitli amaçlar için karın dağıtılıp, işletme dışına çıkarılması, işletmenin işletme sermayesini azaltmaktadır, İşletmenin sahip olduğu satılabilir menkul kıymetlerin ve stokların düşük bedellerle satılarak fon kaybı yaratması işletme sermayesini azaltmaktadır, Maddi duran varlık alımında işletme sermayesi unsurlarının kullanılması ya da kısa vadeli kaynaklarla finans edilmek suretiyle duran varlık alınması, işletme sermayesini azaltmaktadır, Fiyatların artması sonucunda, işletmelerin en az eski seviyesinde stok bulundurmak ve müşterilerini finanse etmek istemesi karşısında işletme sermayesi yetersiz kalabilmektedir. İş hacminin gelişmesi ya da çalışma şartlarının değişmesi karşısında yeni şartlara uygun faaliyetleri eski seviyedeki işletme sermayesinin karşılamaması da yetersizlik olarak görülmektedir, İşletme sermayesi unsurları arasında yer alan alacaklar tutarının vadesinde tahsil edilememesi, şüpheli ve tahsili imkansız alacakların çoğalması işletme sermayesi miktarını azaltmaktadır, Çeşiitli nedenlerle işletmenin küçülme politikası uygulayarak, sermayesini azaltması ve uzun vadeli borçlarını ödemesi gibi durumlar da işletme sermayesinin azalmasına yol açmaktadır. 2.7.1.2. Aşırı işletme sermayesi İşletme sermayesi fazla olması dönen varlıkların istenilen seviyeden daha yüksek olması, yada kısa vadeli borçların gereğinden düşük olması halde meydana gelmektedir. Firmaların aşırı işletme sermayesine sahip olması, karlılığı üzerinde 28 olumsuz etkisi olmaktadır. Çünkü bu durumda işletmeler atıl varlıklar bulundurmakta olmakla karlılık düşecektir. İşletme sermayesinin yeterli seviyeden fazla olmasına neden olan faktörler, işletmenin başlangıçta ihtiyacının üzerinde işletme sermayesi ile işe başlamış olması ya da sonradan faaliyetler esnasında sağlanan fonların işletme sermayesini artırıcı nitelikte kullanılarak fazlalığın doğmasına yol açması şeklindedir. İşletmelerin yeterli seviyeden fazla işletme sermayesi olmasının sebepleri (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 165) Tahvil ve hisse senetleri gerekenden fazla ihraç edilmesi İşletmenin borç ödeme açısından fazla ihtiyatlı davranma isteği, Uzun vadeli yabancı kaynak sağlanmasına karşın bunların duran varlık yatırımında kullanılmaması, Duran varlıklar satıldığında yerine başka duran varlık alınmaması İşletme aidatını, gelirlerini, kazançlarını kar payı gibi ödemelerinde başka amaçlarda kullanılması Duran varlıkların birikmiş amortismanlarıyla yeni bi duran varlık almamak İşletmenin, duran varlık elde etmek için gerek olandan çok daha fazla öz sermayesi olması veya uzun vadeli olarak borçlanması, İşletme sermayesinin fazlalığı, kuruluştaki hesap hatalarından da kaynaklanabilmektedir. İşletme sermayesinin az olduğu dönemlerde sakıncaları mühakkak vardır, ters olarak işletme sermayesi yeterli seviyenin üstünde olması da sakaıncaları olmaktadır. Yeterinden fazla işletme sermayesi sakıncaları (Erdoğan, 1990: 75) ; Kayıtsızlık yüzünden yönetimin randımanı düşer Spekülasyona cesaret verilir Gereksiz büyümelere gidilebilir Kar payı dağıtım politikasi liberal olabilir Yatırımlar verimsiz çalışmasına neden olabilir 29 İşletmenin istrafa giderek kaynaklarını ekonomik olmayan sahalarda kullanabilir. Yeterli seviyenin üzerindeki işletme sermayesi likiditeyi artırıp, riski azaltmakta buna karşın karlılığı düşürmektedir. Normal seviyeden fazla işletme sermayesine sahip olmanın belirtileri olarak aşağıda gödterilmektedir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 164). Cari aktif unsurlarının gerekenden fazla olması, Kısa vadeli yabancı kaynakların hiç olmaması ya da çok düşük olması, Stok seviyesinin ihtiyaç duyulan miktarın üzerinde bulunması, Müşterilere tanınan kredilerin artması, özellikle vadelerinin uzaması, İşletmede paraya dönüştürülebilen varlıklara(menkul kıymet türü araçlara) yatırımın artmasıdır. İşletmeler gerekenden fazla işletme sermayesi olması halinde gerek mevsimlik dalgalanmalara tabi olan veya olmayan, fazla işletme sermayelerini çeşitli menkul kıymetlere yatırarak hem kazanç elde etmiş olular hem sermaye piyasasında değerlendirebilmektedirler. 2.7.1.3. Yeterli işletme sermayesi Öncede değindiğimiz gibi işletme sermayesinin yetersiz veya gerekinden fazla olmalarının sakıncaları vardır. Dolaysıyla tüm işletmeler her zaman tehlikelerden korunabilmek ve amaçlarını gerçekleştirmek için uygun miktarda işletme sermayesine ihtiyaç duymaktadırlar. İşletme sermayesinin yeterli miktarda olması; bu sermayenin, işletmenin cari borçları ve cari harcamaları yanında geçici ihtiyaçlarını ve yükükümlülüklerini karşılayabilmesiyle anlaşılabilmektedir. İşletme sermayesi miktarının kesin tespiti, işletmeler için her zaman zordur. İşletmelerde, işletme sermayesinin uygun miktarda olmamasının nedeni, çoğunlukla işletmenin kuruluşu sırasında ve ilk finansmanında yapılan hatalardan kaynaklanabilmektedir. Çünkü işletmeler faaliyetlerine başlamadan, işletme sermayesine olan gerçek ihtiyaçlarının ne ölçüde olduğunu tam olarak bilemediklerinden, tahmininde de zorlanmaktadırlar. 30 İşletme sermayesi gereksinimi doğru bir biçimde kesin olarak hesap edilse dahi, işletmenin değişmeler dinamik yapısı nedeniyle ve işletme işletme sermayesini sermayesinin düzeyi etkileyen zaman faktörlerdeki içinde artıp azalmaktadır. Başlangıçta yeterli görülen işletme sermayesi tutarı, daha sonra yetersiz kalabilmektedir. Çeşitli belirsizliklerin etkilerinden korunmak ve faaliyetleri aksatmadan düzgün bir biçimde yürütebilmek için her şeyden önce işletme sermayesi tutarının optimum düzeyinin zaman içinde korunması gerekmektedir. İşletme sermayesinin gereken tutardan az olmasının ya da çok olmasının çeşitli sakıncaları bulunmaktadır. Optimum düzeyde işletme sermayesine sahip olmanın işletme açısından önemi büyüktür (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 165). İşletme sermayesinin yeterli seviyede olmasının aşağıda belirtilen yararları sağlamaktadır (Erdoğan, 1990: 75). İşletmenin yeterli işletme sermayesi olması Hammadde peşin olarak satın alınmasında iskontolardan yararlanmak Hammadde malzeme gibi üretim araçları zamanında temin edileceği için işletmelerin faaliyetleri aksamadan devam edecek durumda olacaktır İşletmenin borçlarını zamanında ödemesi kabiliyeti olduğu için iyi bir kredi pozisyonu elde edilecektir Konjonktür dalgalanmaların etkisi altında olan işletmeler kısa zamanda giderek bu dalgalanmaların zorlamaları ortadan kalkacaktır Yeterli işletme sermayesi bulunduğu için ucuzluk zamanlarda malzeme va materiyellerden alıp depoda üretim için saklayacaktır Yangın, grev ve doğal afetler meydana geldiğinde işletme zor durumda kalmayacaktır İşletme müşterilerine uygun kredili satışları yapmak sonucunda iş hacmını genişletip fazla karlar elde edecektir İşletme aktifinde mühtemelen değer düşüşlerin etkilerinden korunması sağlanacaktır İşletme tam kapasitesi ile çalışmaya imkan sağlayacaktır 31 2.8. İşletme Sermayesi Yeterliliğinin Belirlenmesi İşletme sermayesi yeterliliğini ölçebilmesi için makul ve son derece tam miktarının belirlemesine tam bir kural ve yol yoktur. İmalat işletmelerinde de başka sektörde faaliyet gösteren işletmeler gibi, işletmelerin kendi özellikleri ve üsül’larına göre işletme sermayesi belirlenmektedir. Bu kısımda işletme sermayesini oranlar ile analiz yapılması gösterilecektir. Finansal analizde firmaların faaliyet sonuçlarını değerlendiriken mali tablolarında yer alan kalemler arasında ilişkiler daha anlamlı olduğu için oranlardan daha fazla ölçüde yararlanmaktadır. 2.8.1. İşletme sermayesi yeterliliğinin belirlemesinde kullanılan rasyolar (oranlar) ve analizi Rasyolar yoluyla analizde, kalemlerin biribiriyle ilişki olanları, oranlanarak anlamlı ilişki kurmaya çalışılmaktadır. İşletme sermayesi analizinde kullanan rasyolar finansal tablolardaki kalemlerin kendi içerilerinde olan ilişkiler olan da söyleyebiliriz. İşletme sermayesinin yeterli olup olmadığının tespitinde en çok kullanılan araçlar rasyolardır diye biliriz. İşletme sermayesi yönetimi likidite, risk ve karlılık üçgeninin işletme amacı için dengelenmesini zorunlu kıldığından belirtilen durumlarla ilgili oranların ele alınması gerekmektedir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 134). 2.8.1.1. Likidite oranları (rasyoları) İşletme sermayesi yeterliliğinin analizinde sık kullanılan raso, likidite oranları olmaktadır. Likidite oranları, işletmenin parasal durumunu göstererek, vadesi gelen borçların, ödenme olanaklarını saptamaya yardım etmekte olmaktadır. Diğer bir ifadeyle, bu oranlar, işletmenin kısa vadeli borçlarını ödeyebilme yeteneğinin ölçülmesinde ve işletme sermayesinin yeterli olup olmadığının belirlenmesinde kullanılmaktadır. Ödeme gücünün saptanmasında, işletmenin dönen varlıkları ile kısa vadeli yabancı kaynakları arasındaki ilişkiler analiz edilmekte olmaktadır (Akdoğan ve Tenker, 2010: 644). Likidite rasyoları işletmenin kısa vadeli borç ödeme gücünü gösteren rasyolardır. 32 Gerçekte likidite rasyoları kısa vadeli ve uzun vadeli likidite rasyoları olarak ikiye ayrılmaktadır. Teknik Likidite, İşletmenin vadesi gelen borçlarını ödeyebilme gücünü gösterir. Fiili Likidite; İşletmenin tasfiyesi halinde borçlarını ödeyebilme gücünü gösterir (Hatipoğlu, 1995: 298). Vadesi gelmiş borçların ödenme gücü anlamındaki teknik likiditenin ölçülmesinde küllanılanlar kısa vadeli likidite rasyolarıdır, Kısa vadeli borç ödemeleri işletme sermayesi yeterliliğine bağlıdır (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 167-168). İşletmenin likidite oranlarının analizinde özellikle aşağıdaki temel noktalar araştırılmakta olmaktadır (Berk, 2010: 469). Dönen varlıkların iş hacmine oranla gösterdiği eğilim, Likit varlıkların geçen dönemlere oranla gösterdiği eğilim, Kayıtlı alacakların tahsil yeteneği, süreleri, doğuş nedenleri ve bunun satışlara uygunluğu, Senetli alacakların doğuş nedeni, Stokların niteliği, Kısa vadeli yabancı kaynakların vade yapısının uygunluğu, İş hacmine oranla net işletme sermayesinin uygunluğu, İşletmenin kısa vadeli borç ödeme yeteneğini etkileyen diğer faktörlerin değerlendirilmesi, Likidite analizinde işletme sermayesinin yeterlilik düzeyi ve işletmenin kısa vadeli borç ödeme gücü araştırmaktadır. Bu amacla işletmenin dönen varlık unsurları ile kısa vadeli yabancı kaynaklar arasındaki anlamlı ilişki kuran, dönen varlık grubundan dikkate alınacak kalemlerin özelliklerine göre, oranlardan faydalanmaktadır. İşletme sermayesinin yeterliliğin tespitinde bu sermayeyi oluşturan varlık ve kaynak unsurları analiz edilmelidir. Bu nedenle likidite analizinde üç temel oran kullanılmaktadır bunlar (Karapınar ve Zaif, 2012: 169170); Cari Oranı Asit-Test Oranı Nakit Oranı 33 2.8.1.1.1. Cari oranı İşletmelerin dönen varlıklar ve kısa vadeli yabanci kaynaklarının karşılaştırılmasına denir. Bu orana, dönen varlıklar unsurlarının oranı olarak ifade edilmekte ve kısa vadeli borçlarda, sık sık cari pozisyon kısaltlaması olarak adlandırılmaktadır (Beranek, 1966: 18). İşletmelerin kısa vadeli borçlarının ödeyebilmesi ve net işletme sermayesinin yeterli olup olmadığını göstemektedir. Dönen varlıklar ile kısa vadeli yabancı kaynaklar arasındaki sayısal ilişkiyi gösteren bu oran, kredi taleplerinin değerlendirilmesinde kullanılan oranlardan biri sayılmaktadir. Cari oranın payında yer alan dönen varlıklar toplamından, şüpheli alacaklar karşılığı, stok değer düşüklüğü karşılığı gibi aktifi düzenleyici hesapların toplamından düşüldükten sonraki tutarını yansıtmaktadır. Cari Oran = Analistlere göre, cari oranın payını oluşturan dönen varlıkların, paydada yer olan kısa vadeli yabancı kaynaklardan fazla olması istenilmektedir. Yani işletmenin net işletme sermayesinin yeterli olması arzu edilmektedir. Cari oranın birden büyük olması istenilir. Cari oranın birden büyük olması, işletmenin ödeme gücünün emniyet marjı olarak görülmektedir. Cari oranın iki olmasıyeterli ama her zaman işletmenin kısa vadeli borçlarının ödeme yeteneğinin iyi olduğunun göstergelerinden değildir. Dönen varlık unsurları içinde hazır değerleri ile hızla paraya çevrilebilir değerleri fazla olan işletmeler, dönen varlıklarının büyük bir kısmı stoklardan oluşan işletmelere göre borçlarını kolaylıkla ödeyebilecektir (Akdoğan ve Tenker, 2010: 646). Dönen varlıkların kalitesi de borçların ödenme gücünün belirlenmesinde önemli bir etmendir. İşletme sermayesi unsurlarının kaliteli olması, yani satışa çıkarıldığı zaman gerçek değerini bulması gerekmektedir. Bu durumda işletme sermayesinin tutarından ziyade kalitesini analiz etmek gerekmektedir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 169). İşletmelerin faaliyetleri borç baskısında olmaması istenilmektedir bunun için dönen varlıklar, kısa vadeli yabanci kaynaklardan yüksek olması istenilmektedir. Yani net işletme sermayesinin tutarı işletmenin faaliyetlerini rahat yürütebilmesi seviyede olması istenilmektedir (Karapınar ve Zaif, 2012: 170). 34 Likidite oranın 2 olması her zaman mutlak değildir ve bu oran sektörün, ülke ekonomisinin ve yöneticinin özelliklerine göre değişmektedir. Genel bir kural olarak, cari oranın iki olması veya kaynak yaratma sıkıntısı bulunan ülkelerde veya sektörlerde 1,5 olması yeterli görülmektedir. İmalat işletmelerinde gıda, içki ve tütün sektoründe, cari oran ortalaması 1.62’dir. Cari oran küçük olsada bir işletme stok ve alacak devir hizları yüksek olan kolaylıkla borçlarını ödeyebilecekler. 2.8.1.1.2. Asit – test oranı Asit - Test oranı, cari oranı tamamlayan, onu daha anlamlı hale getiren orandır. Bu oranın cari orandan tek farkı olmaktadır ve o’da dönen varlıklardan stokların düşülmesidir, zira stokların nakde dönüşümlerinin zor olması olmaktadır. Başka bir deyişle, stokların satışının zaman alması veya satışı takiben paranın işletmeye dönmesi, borçların vadesine göre daha fazla zaman alabilmesi olmaktadır (Ceylan ve Korkmaz, 2013: 51). Asit – Test oranı öncede söylediğimiz gibi, cari oranla tek farkı dönen varlıklardan stoklar çıkarması ve kısa vadeli borçlara bölünmesiyle elde edilmektedir. Bilanço kalemlerin, likidite düzeyine göre sıralandığı kabul edilmektedir. Stoklar, nakit ve alacaklara göre daha az likit varlıklardır. İşletmenin kısa vadeli borçlarını ödeme gücünü doğru tespit edebilmek için, dönen varlıklar içerisinde stokların dikkate alınması yanıltıcı olabilmektedir. Bunun için, cari oranın dönen varlıklar içerisinde stoklar hariç tutularak, hesaplanırsa, bu oran Asit - Test oranı olarak adlandılmaktadır (Ercan ve Ban, 2010: 39). Asit Test Oranı = Asit test oranı şirketin gerçek likidite gücünü göstermektedir. Çünkü bazı piyasa şartlarında firmalar ürünlerini satmakta zorlanabilirler. Bu da cari likiditede sıkıntıya yol açıp borçların ödenememesine neden olabilir. Asit test oranı firmanın ürünlerini satamasa bile borcunu ödeyip ödeyemeyeceğini gösterir. Asit test oranının, genelde 1′den büyük olması beklenilmektedir. Oranın 1 olması, işletmenin kısa vadeli borçlarının tamamının nakit ve süratle paraya çevrilebilir 35 değerlerle karşılanabileceğini gösterir. Ancak oranın 1‟den küçük olması veya 1‟e eşit olması her zaman işletmenin likidite durumunun kötü veya iyi olduğunun bir göstergesi değildir. Asit-Test oranı, 1’den küçükse, işletmenin stoklara olan bağımlılığı artacaktır. Ayrıca asit test oranın, cari orana göre düşük olması işletmenin stok veya aktifleştirilmiş gider düzeyinin yüksek olduğunun bir göstergesi olmaktadır. Stok bağımlılık düzeyine bakılarak işletmenin kısa vadeli yükümlülüklerini yerine getirmede stoklarına ne kadar bağımlı olduğu tespit edilmektedir (Karapınar ve Zaif, 2012: 171). 2.8.1.1.3. Nakit oranı İşletmelerin finansal durumunu ifade eden en güvenilir likidite oranıdır. İşletmenin kısa vadeli borçlarını ödeyebilmek için ne kadar nakdinin bulunduğunu gösteren bir orandır. Nakit oranı, para ve benzeri değerlerin kısa vadeli yabancı kaynaklara bolünmesiyle elde edilen oranıdır (Ercan ve Bal, 2005: 40). Nakit oranı para ve para benzeri varlıkların kısa vadeli yabanci kaynaklara bölünmes yoluyla hesaplanmaktadır ve işletmenin elindeki mevcut hazır değerler ile kısa vadeli yabancı kaynaklarını ne ölçüde karşıladığını ölçmede kullanılan bir orandır. Diğer bir değişle, işletmenin acil para durumunu yansıtmaktadır (Akdoğan ve Tekner, 2010: 649). Nakit oranı işletmenin anında ödeyebileceği borç oranını gösterir. Nakit oranı bir anlamda nakit yeterliliği düzeyini hakkında bilgi vermektedir. Oranın hesablamasında hazır değerlere, menkul kıymetlerde ilave edilen biridir (Karapınar ve Zaif, 2012: 172). Nakit Oranı = Nakit oranının 0,20‟nin altına düşmemesi genel bir kural olarak arzulanmaktadır. Oranın 0,20’nin altına düşdüğünde, işletmenin nakir para durumunda bir sıkışık ortaya çıkar ve işletme yeni krediler kaynağı bulma zorunlulukları doğar.Nakit 36 oranın hesaplanmasında, nakde eşdeğer varlık olarak bazı menkul kıymet kalemleri de dikkate alınmaktadır (Akdoğan ve Tekner, 2010: 649). Nakit oranın çok düşük olması nakit sıkıntıya işaret ederken fazlalığıda atıl nakit mevcudunu ifade etmektedir. Hazır değerler yorumlanmasında bazı hususların dikkate alınması zorunludur. Nakit oranının yorumlanmasında bir takım hususlar dikkate alınmalıdır. Kısa vadeli yabancı kaynaklar bir yıl içinde ödenecek olanlardır. Hazır değerler ise oranın hesaplandığı tarihteki mevcut nakit ve nakit benzeri değerlerdir. Bugünkü kasadaki mevcut değerler ile bir yıl sonraki borçların karşılaştırılması doğru anlam ifade etmeyebilmektedir. Bu nedenle kısa vadeli yabancı kaynaklar, vadelerine göre gruplandırılarak bu oranın hesaplanması daha gerçekçi olmaktadır. Likidite derecesinin işletmelerin faaliyetlerinin etkinliği ilede yakından ilişkisi vardır. Likidite oranının tek başına etkinliği olması, varlıkların kullanılma dereceleride likiditeyi etkilemektedir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 170). 37 3. İŞLETME SERMAYESİ UNSURLARININ TANIMI, YÖNETİMİ VE KISA VADELİ FİNANSAL PLANLAMA İşletme sermayesini iyi yönetmek yöneticilerin büyük bir görevidir diyebiliriz. İşletme cari varliklar ve kısa vadeli yabanci kaynaklar arasında uygün bir oran elde etmeyi başarmalıdır ve her işletme bulunduğu sektöre göre bu oranlarla değerlendirmektedir. Etkin bir işletme sermayesi yönetimi, her firma için bir ilgili değerdir. Bu yüzden etkin bir işletme sermayesi yönetimi her firmanın genel stratejisinin (hissedara değer yaratma) önemli bir parçası olduğunu ifade edebiliriz. 3.1. Nakit ve İşletme Sermayesi Nakit ve nakit benzeri varlıkların kullanımı, işletmelerin tüm yapısını etkileyebilmektedir, bu yüzden nakit ve benzeri varlıkların etkin kullanımı işletmeler açısından çok önemlidir. Net işletme sermayesi dönen varlıkları, kısa vadeli borçlardan çıkarılması sonuçu elde edilmektedir. Bu sonuçun pozitif olması işletmenin faaliyetlerini devam etme anlamı, ve negatif olması kısa vadede işletmenin faaliyetleri ve yükümlülükleri ile ilgili sorun yaşaması anlamına gelmektedir. İşletmelerin değerlerini maksimize kılmak için işletme sermayesi yönetimini en uygun seviyesinin tespiti gerekmektedir. 3.2. İşletme sermayesi unsurlarının devir hızları (dönen varlıklar, alacaklar ve stokların devir hızı) İşletme sermayesi oranları, dönen varlıkların işletme faaliyetlerinde ne kadar etkin ve verimli kullanıldıklarını ölçmektedir. Bu yönüyle, işletmelerin kendi içinde analiz yapılmasına olanak verdiği gibi, aynı sektörde olan kolundaki işletmeler ile karşılaştırılma yapılmasında da kullanılmaktadır. İmalat işletmelerinde gıda sektötünde, işletme sermayesi önemini unutulmamalıdır. İşletmelerinin yıllık net satışlarının, ortalama dönen varlıklara bölünmesiyle elde edilir. İşetmenin satışları ile dönen varlıklar arasında doğrusal bir ilişki vardır. Satışlar arttıkça bunu karşılayacak dönen varlığa daha çok ihtiyaç duyulmaktadır. İşletme likiditesinin gereğinden fazla yüksek olması ve stoklara aşırı yatırım yapılması dönen varlıklar devir hızının düşük kalmasına yol açmaktadır. Ayrıca 38 yatırımları devam eden ve satışları da beklenen artışları gerçekleştiremeyen işletmelerin söz konusu devir hızları da düşük olacaktır (Berk, 2010: 469). Dönen varlıklar devir hizi için genel olarak, belirlenmiş standart değerler yoktur. Her işletmenin özelliğine göre değişebilir (Akdoğan ve Tenker, 2010: 666). İşletmenin önceki dönemlerde elde ettiği sonuçlarla ve sektör ortalama sonuçları ile karşılaştırmalar yapmak uygun olmaktadır. Alacak Devir Hızı = Kredili Satışlar / Ortalama Alacaklar Stok Devir Hızı = Satılan Malın Maliyeti / Ortalama Stoklar Stok devir hızının yüksekliği, stokların finansmanında sorun bulunmadığını göstermektedir. Bu kapsamda, işletme sermayesinin finansmanının olumlu etkileneceği belirtilmektedir. Stokların aşırı devır hızı, stok yetersizliği ve satışlarda rekabet dezavantajlarının bulunduğunu göstermektedir. 3.2.1. Alacakların devir hızı oranı Firmalar müşterilerini finanse ettiği tutarı alacaklar diye ifade etmektedir. Faaliyetlerin artırılması ile müşterileri finanse etmenin sıkı ilişkisi bulunmaktadır. Alacakların devir hızı oranı, belirli bir dönemdeki kredili satışlar tutarının, hesap dönemi sonundaki ticari alacaklar tutarına veya aylık ortalama ticari alacak miktarına bölünmesi ile elde edilmektedir. Alacakların devir hızı, alacakların tahsil ve tedavül yeteneğini gösteren önemli bir orandır. Bu orana, ticari alacakların kalitesi ve likiditesi hakkında bir yargıya ulaşmak istenildiğinde başvurulmaktadır (Akdoğan ve Tenker, 2010: 662). İşletmeler, alacakların devir hızını artırıp tahsil süresini kısaltarak işletme sermayesi ihtiyacını azaltma imkanına sahiptir. Tahsil süresinin uzunluğuna bağlı olarak işletme sermayesi unsurlarından alacaklara bağlanacak tutarlar artacaktır (Coyle, 2000: 44). Alacak devir hızı yüksek olan bir işletmenin, düşük bir cari oranı ile çalışması, borç ödeme açısından sorun yaratmayabilir. Ancak, alacak devir hızının genel çizgiden yüksekliği, bazen işletmenin kredili satışlar yapılarak, müşterilerde gereksiz yere 39 alacak uzama süresi beklentisi olacaktır, dolayısıyla işletmenin karındaki artış hızını yavaşlatabilmektedir ve sonüçta firma değeri düşmeye başlayacaktır. 3.2.2. Stokların devir hızı oranı Stokların devir hızı, stokların bir yılda kaç defa satışa sunulduğunu göstermektedir. Stok devir hızının artması, stokların daha kısa sürede döndüğünü, stok olarak daha kısa durduğunu gösterir. Stokların fazla bekletilmeden satılabilmesi durumunda bu oran yüksek değerler alacaktır. Düşük bir devir hızı ise, uzun bir stoklama süresinin olduğunu göstermektedir. Stok devir hızının yüksek olması, işletme mallarının stokta fazla beklemeden hemen satıldığını ve bu nedenle de malların sürümünün iyi olduğunu, işletmenin fiyat, moda ve talep değişikliklerinden fazla etkilenmediğini, likiditesinin yüksek ve varlıkların etkin kullanılmakta olduğu anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, devir hızı arttıkça işletmenin kazanma gücü artmakta ve nakit ihtiyacı azalmaktadır (Özdemir, 1997: 46). Stok devir hızı, işletme sermayesinin etkin bir şekilde yönetilip yönetilmediğinin saptanmasında rahatlıkla kullanılabilir. Ancak stok hareketlerinin yıl içinde büyük dalgalanmalar göstermesi durumunda, saptanan ortalama stok yanıltıcı olabilecektir. Bu gibi durumlarda, ortalama stok, her ay sonundaki stok rakamlarının basit aritmetik ortalamasının alınması suretiyle saptanabilmektedir (Akdoğan ve Tenker, 2010: 660). Stokların devir hızı, stok politikasının sağlamlığı, stok kalitesinin iyi olup olmadığı konusunda bilgiler vermektedir. İşletmenin kısa vadeli borclarını ödemek için dönen valıklar tarafından ödemelidir, ve stok kalemininde dönen varlıklar olarak kabul ettiğimiz süretiyle paraya dönüşme yeteneğine sahip olmalıdır. Firmalarda stokların devir hızı oranı, işletmenin çalışma alanına göre normal sayılan ölçüterden farklı olması, işletmenin iyi çalışmadığının veya talepleri fiziki vasıfının karşılayamayacak duruma düştüğünü göstermektedir. İşletmelerin fazla miktarda stok bulundurması, stokların değişmesiyle ve hem depolama giderlerinin artmasına neden olacaktır. Diğer yandan eğer stokların devir hızı oranı yüksek olduğu zaman, kısa dönemde sipariş verilmesine ve dolaysıyla işletmenin sipariş giderleri artmasına neden olacaktır. Bu 40 yüzden, depolama giderlerini va stok tedarik giderleri en aza indirmesi stok düzeyinin belirlenmesinde gereklidir. 3.3. Nakit Bütçelemesi ve Nakit Yönetimi Nakit bütçesi, finansal yöneticilerin görevlerinden biri nakit kaynakları ve kullanımlarının tahminidir. Nakit bütçelemesi, nakit ihtiyacı ve nakit fırsatlarını belirlemesine imkan verir. Nakit bütçesi ister uzun vedeli olsun ister kısa vadeli olsun nakit bütçesi planlamasında ilk olarak satışların tahmini gerekmektedir. Nakit bütçesinin hazırlanması için üç ortak adım vardır (Brealey, 2009: 532); Nakit kaynaklarının tahmin etmesi. Nakit girişlerinin büyük mıkatarı müşteri ödemelerinden gelmektedir. Nakit kullanımlarının tahmini. Firmanın nakit yetersizliği ya da nakit fazlası karşı karşıya olup olmadığının hesaplanması. Nakit bütçesi kısa vadeli planlamanın temel bir unsuru olup, başlıca üç kısımdan olüştürmaktadır. Bunlar (Ercan ve Ban, 2010: 284); Nakit girişleri tablosu Nakit çıkışları tablosu Finansal işlemler tablosu Nakit bütçesi günlük, haftalık, aylık olarak düzenlenmektedir ve gelecek bir yıllık dönemi içerir. Bu yapılan nakit bütçesi geleceğe yapıldığı için, her gün yeni ortaya çıkan olaylara göre(çevre şartlarında meydana gelebilecek değişmeler) nakit hacmı tahminini değiştirebilir. Nakit bütçesi tahmini belirli bir dönemdde ve belirli zamanda nakit akışlarını göstermektedir. Nakit giriş ve çıkışlarının tahmini ile birlikte hedef nakit bulundurma düzeyinin yönetiminide içermekte olup ve firma hedef nakit düzeyini istikrarlı bir düzeyde olmasını bekler. Firma her dönem için ihtiyac duyacağı nakit düzeyi ve nakit fazlası olsa da nasil bunlar yöneteceğine dair, bütçeleme süresinde belirlenmektedir. İşletme sermayesi ihtiyacının hesaplanmasında da bütçelerden yararlanılmaktadır. Sadece nakit bütçesi yardımıyla işletme sermayesi ihtiyacını her zaman 41 hesaplamak mümkün değildir çünkü sadece nakit işletme sermayesi unsurlarından birisidir. İşletmelerin faaliyet konusu ve faaliyetlerinin çeşitliğine bağlı olarak da uygulanacak bütçeler artıp azalacaktır. İmalaat sektöründe hammadde alımm satım, üretim ve satış bütçesi gibi işletme bütçelerinin tahmini gereklidir. Tahmini nakit girişlerini ve nakit çıkışlarını gösteren ve farkın hangi işleme tabi tutulacağını belirten nakit bütçelerinin hesablanması aşağıdaki aşamalarla gerçekleştirilmektedir. Bütçe dönemi belirlenip zaman dilimlerine ayrılması, Nakit girişlerinin tahmin edilmesi Nakit çıkışlarının tahmin edilmesi Net nakit akışının tahmin edilmesi, Nakit fazlalığı halinde nerelere yatırılacağının, naki açığı halinde nasil kapatılacağının belirlenmesidir. 3.3.1. Satışlar ve nakit tahsilatı (nakit girişleri) Firmaların nakit girişlerinin büyük bir kısmı satışlardan gelmektedir. Satışlar, nakit olarak veya firmanın politikasına göre vadeli olarak satılıp ve alacaklara dönüşüp sonra alacaklardan gelen nakit akışlarıdır. Nakit giriş ve çıkışlarının zamanında ve doğru olarak tahmininin çok zor olması, işletmelerde nakit yönetiminin önemini bir kat daha arttırmaktadır. 3.3.1.1. Nakit kaynaklarının (girişlerinin) tahmini Firmalar müşterilerine tanıdığı süreye göre alacaklarından, ne kadarını nakit girişi olarak firmaya girecek, tahmin edebilir, elbette bunun tahmini müşterilerin ödeme alışkanlıklarına da bağlıdır. Dönem sonu alacaklar tutarı = Dönem Başı Alacaklar Tutarı + Satış Tutarı (satışlarından elde edilen nakit girişleri) Veya 42 Nakit Girişleri = Dönem Başı Alacaklar Tutarı + Satışlardan Eelde Edilen Nakit Tutarı Nakit Kaynakları 1. Alacaklardan temin edilen nakit 2. Diğer kaynaklardan temin edilen nakit Nakit Kullanımları 1. Borçların ödemesi 2. Işçilik ve yönetim giderleri 3. Sermaye harcamaları 4. Vergi, faiz ve temettü ödemesi 3.3.1.2. Nakit kullanımlarının (çıkışları) tahmini Nakit kullanımları veya nakit harcamaları (ödemeleri) dört kategoride göstermektedir (Cip, 2000: 34); 1. Borçların ödemesi; Tedarikçiler tarafından verilen mal ve hizmetler, hammadde alımı gibi. Genelde bu tür ödemeler alındıktan sonra yapilir. 2. Işçilik, vergi ve yönetim giderleri; Bu kategoride tüm düzenli maliyetleri içermekte olup ve firmanın çalışması için gerçek harcamalardır. Mesela amortismanlar, ama amortisman nakit çıkışı yaratmamaktadır. 3. Sermaye harcamaları; bunlar üzün ömürlü varlıklar için yapılan ödemelerdir. 4. Uzun vadeli finansman giderleri; Faiz ve temettü ödemesi; bu kategori, uzun vadeli borçların faiz ödemeleri, ve hissedarlara yapılan temettü ödemelerini içermektedir. 3.3.2. Nakit dengesi Tahim edilen net nakit akımı, nakit girişleri ve nakit harcamalarının farkında olüşturmaktadır. Finans yöneticileri minimum işletme nakit dengesini, beklenmedik nakit giriş ve çıkışlarını büyülemek için olüştürmaktadirlar. İşletmeler yaşamalarını sürdürebilmek, uzun vadede şirketin değerini maksimize etmek ve ortakların servetlerini artırmak amacıyla sahip oldukları varlıkların 43 nerede, ne zaman ve hangi alanlara yatırılacağına ve nasıl yönetiiciliğine ilişkin kararların alınmasında stratejik hareket etmek zorundadırlar (Brealey, 2009: 534). İşletmelerde nakit varlıkların etkin ve verimli yönetimi şirketin uzun vadede piyasa değerini ve ortakların servetlerini arttıracağı gibi geleceğini de garanti altına alacaktır. 3.4. Nakit Yönetimi Nakit Yönetiminde işletme bir yandan işletmenin finansal yükümlülüklerini karşılamak için yeterli nakit sağlanması, işletmece büyüme ve yatırım fırsatlarından yararlanmak için yeterli nakit bulundurulmasını hedefler, öte yandan belirli maliyet ve sakıncalarını göz önünde tutarak söz konusu nakit tutarının gereğinden fazla olmasından kaçınmaya çalışır. İşletmelerin finansal sıkıntılardan uzak olması, faaliyetlerin etkinliğini düşürmeden, firma değerini artırmak yönünde hareket etmek için, gereken nakit düzeyinin belirlenmesi ve bu düzeyin devamlı bir yönde hareket edilmesidir. Nakit yönetimi firma değerini maksimum kılmak yönünde haraket edilirken, firma olan nakit girişleri hemen firma hesablarına ulaşması, nakit çıkışlarınında ötelenmesini sağlamak gerekmektedir (Ercan ve Ban, 2010: 288). İşletmeler uyguladıklari nakit yönetimi politikalarını, nakit giriş ve çıkışlarını dengeleyecek şekilde belirlemelidirler. Nakit yönetimi nakit fazlası ve eksikliğine meydana vermeden optimum nakit tutarının işletmede bulundurulmasını amaçlamaktadırlar (Sarıaslan ve Erol, 2008: 366). 3.4.1. Nakit yönetiminin önemi İşletme sermayesi unsurları içerisinde nakit anahtar bir role sahiptir. Firmanin günlük faaliyetlerinin yürütülmesinde ve hemen her adımda nakit unsuru kullanılmaktadır. Sabit varlıkların alınıp yatırımın tamamlanması, hammadde ve malzemelerin satın alınması, çalışanlara ücretlerin ödenmesi yönetim ve her türlü gider ödemelerinin yerine getirilmesinde, firmaya borç verenlerin, verdikleri kredinin anapara ve faiz ödemelerinde, devlet vergileri, temettü verilmesinde, varlıklar kiralanmiş ise kira karşılıklarının ödenmesinde de nakit kullanılmaktadır. 44 Nakit ve nakit benzeri varlıkların kullanımı, işletmelerin tüm yapısını etkileyebilmektedir. Bu yüzden nakit ve benzeri varlıkların etkin kullanımı işletmeler açısından çok önemlidir. Nakit giriş ve çıkışlarının zamanında ve doğru olarak tahmininin çok zor olması, işletmelerde nakit yönetiminin önemini bir kat daha arttırmaktadır. 3.4.2. İşletmelerde nakitten nakite dönüş süreci İşletmelerde kuruluş ve faaliyetler sırasında nakit tutarının nasıl bir seyir izlediği, ne gibi varlıklara yatırıldığı ve tekrar nasıl nakte dönüştüğünü, aşağıdaki şekil bu süreci göstermektedir. 1. Satın alma 2. İşçilik, hammadde malzeme ve diğer giderler 3. Amortisman giderleri 4. Peşin satışlar 5. Kredili satışlar 6. Alacaklardan Tahsilat 7. Sabit Varlık Satışı 8. Ödemeler(Faiz, Vergi, Borç, Kar Payı) 3.4.3. İşletmelerin nakit bulundurma nedenleri İşletmeler ellerindeki paranı, finansal yatırım araçlarına aktarılması ve elde edilecek kazancıdan vazgeçerek varlıklarının bir bölümünü nakit olarak tutmak zorunda kalmaktadırlar.buna göre firmalarin nakit bulundurması nedenleri (Ross, 2012: 582); ■ Muamele Güdüsüyle bulundurlan nakit İşletmenin para giriş ve çıkışlarının eş zamanlı gerçekleşmemesi, işletmeleri elde para tutmaya bir nedendir. Muamele amacıyla nakit tutma, işletmelerin mal, hammadde, işgücü, vergi ve temettü ödemeleri gibi günlük faaliyetleri gerçekleştirebilmesi için nakit bulundurmasını ifade eder (Pamukçu ve Bülent, 1999: 325). 45 İşletmenin nakit eksikliği nedeniyle günlük ödemelerini gerçekleştirememesi personelin moralini bozulması, tedarikçilerden mal ve hammadde temininde zorlanma, firmanın güvenirliliğini azalması ve kredi kuruluşlarının mali durum hakkında olumsuz düşünmesi gibi bir takım sorunları beraberinde getirir. Bu olumsuzluklarla karşılaşmak istemeyen işletmeler ellerinde belirli düzeyde nakit bulundururlar. ■ İhtiyat güdüsüyle bulundurulan nakit İşletmeler beklenmedik olaylar karşısında hazırlıksız yakalanmamak içinde ellerinde nakit bulundurmak isterler (Ross, 2012: 582). Bu beklenmedik (olağan üstü) olaylara yangın, su baskını ve çeşitli nedenlerle satışların durmaı örnek olarak verilebilir. Bunların dışında gelecek hakkında çeşitli belirsizliklerin olması işletmeleri ihtiyat amacıyla nakit bulundurmaya itebilir. İhtiyat için tutulan paradan gelir elde etmekte mümkündür. Bu amaçla bulundurulan paralar, kolay paraya çevrilebilen hisse senedi gibi değerlere yatırılarak gelir elde edilebilir. Bu durum şübhesiz işletmenin içinde bulunduğu ekonomik şartlarla da ilgilidi. İşletmelerin ihtiyatlı davranarak nakit bulundurması, gerçekleşebilecek durumlarda işletmeler için başvuracak bir kaynak olacaktır. ■ Spekülasyon güdüsüyle bulundurulan nakit Spekülasyon amacıyla nakit, fiyatlardaki ani değışmelerden, faiz oranındaki ve menkul kımetlerdeki dalgalanmalardan kazanç elde etmek için bulundurulan nakittir. İşletme yöneticileri özellike hisse senedi ve tahvi fiyatlarındaki ani faiz değişmelerinden kar elde edebilmek için işletmelerde nakit bulundurmayı tercih edebilirler. Bunun dışında mal yada hammaddelerin fiyatlarındaki değişmelerden faydalanabilmek için bulundurulan nakde örnek verilebilir. 46 3.4.4. Nakit bulundurmayı etkileyen faktörler ve nakit bulundurmanın yararları Firmanın işletme sermayesi ihtiyacini etkileyen işletme içi ve işletme dışındaki faktörler bulundurarak nakit tutarını belirlemektedir. İşletmenin nakit yönetimi alanı ve yapısını etkileyen faktörler (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 252): İşletme büyüklüğü İşletme organizasyonunun merkezleşmış yada merkezleşmemiş olması, İşletme faaliyetlerinin genel yapısı Muhasebe ve denetim fonksiyonunun yapısıdır İşletme dışındaki faktörlerin başında sermaye piyasasının durumu gelmektedir.firmanin banka şubesine fiziki olarak yakın yada uzak olması dahi nakit yönetimini etkilemektedir. Fazla nakit bulundurmanın firmaya etkiler ,Yararları (Avantajları) ise; Günlük faaliyetlerin gerektirdiği ödemeleri eksiksiz şekilde karşılamak, Beklenen ödemeleri zamaninda yapmak (süresi gelen borçlar,vergi taksitleri,nakten dağıtımına karar verilecek kar paylarının ödenmesi) Olağanüstü olaylara karşı hazırlıklı olmak,mali açıdan güç duruma düşmemek Olağanüstü nakit ödemelerini yapabilmek Nakit alışlarda nakit iskontosundan yararlanmak Bankalarla iyi ilişkiler kurmak,gerektiği zaman bankalar ve diğer finans kurumlarından kolaylıkla kredi temin etmek Ortaya çıkan karlı iş imkanlarını ve yatırım fırsatlarını değerlendirmektir. Nakit yetersizliğinin firma açısından olumsuz etkileri de (McLaney, 2009: 373; Aksoy, 1993: 199); Kredi sağlama imkanlari zorlaşabilir,firma tüm ödemelerini peşin yapmak zorunda kalabilir 47 Kredi verenler firmanin ödeme güçlüklerini dikkate alarak,artan riskleri karşılamak için faiz oranını veya kredili satışlarda malın satış fiyatını artırabilirler. Satıcılar kredili mal vermeyi geri çevirebilirler Hammadde,malzeme alışındaki düzen bozulabilir.nakit sıkıntısı içinde olan firmalar,satıcılar tarafından ikinci sınıf müşteri muamelesine tabi tutulabilir. Para ve sermaye piyasalarında elverişli şartlarla kaynak sağlama imkansiz hale gelebilir, Suresi gelen borçların zamanında ödenmemesiyle uğranilan kayıplar artabilir. Alışlarda nakit iskontusundan yararlanma ortadan kalkabilir. Bazı hallerde alacakların,firmanin tasfiyesi için kanuni yollara başvurmasi sonucu,firmanin varlığı tehlikeye düşebilir. Yukarıda değidiğimiz gibi nakit tumanın işletmelere sağlayacağı avantajlar olabileceği gibi nakit eksikliğin getirdiği olumsuzluklarda olabilmektedir. Firma için en iyi yol,en uygun nakit miktarının bulundurulmasıdır. 3.4.5. Nakit yönetiminde etkinliği artırıcı işlemler Nakit yönetiminde etkinliğin sağlanması geleceğe dönük bir süre içinde ,nakit hareketlerini, nakit girişleri ve çıkışları halinde ayrıntılı olarak zaman dilimleri irtibatiyle ve her zaman dilimi sonundaki kasa ve bankalar mevcudunu belirleyerek nakit akışının planlamasi ile kolaylaşır. nakit akışı planlaması; 1. Çalışmaların ödeme sıkışıklığı ile karşılaşmaksızın sürdürülmesi ve büyümenin sağlanması, 2. Borç almanın kolaylaştırılması, 3. Nakit giriş ve çıkışlarının kontrolü ve finans maliyetinin düşürülmesi, 4. Nakit fazlalığının en uygun biçimde kullanılması, 5. İşletme çalışmalariyla nakit akışı arasında uyumun sağlanması gibi faydaları sağlar. Nakit yönetiminde etkinliği artırıcı işlemler nakit tahsilatı ve ödemelerle ilgili olanlar yönünden ayrı ayrıdır. 48 3.4.5.1. Nakit tahsilatının hızlandırılması ile ilgili işlemler Nakit yönetimi sadece kasada hazır bulunan nakitlerin yönetimi ile sınırlı değildir. kasaya girmiş nakit kadar, nakdin kullanilabilir hale getirilmesi de önemlidir. Nakit yönetiminde tahsilatların hızlandırılmasında işletme açısından faydalar vardır (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 255); 1. Tahsilat tamamlayıncaya kadar olan süre,alacaklar olarak kabul edildiğinden,alacakların riski,nakit bulundurma riskinden daha fazladır. 2. Paranın zaman değeri itibariyle,erken kavuşulan para firma için sonrakilerden daha değerlidir. 3. Firmanin kullanımına geçmeyen para maliyetleri nedeniyle kayıplar yaratır. 4. Tahsil edilmiş görünen ancak kullanılma imkanı bulunmayan paraların kullanımı gecikdikçe enfelasyonun aşındırıcı etkisi artar. 5. Tahsilat tamamlanmış sayılmayacağı için,işletmenin kullanimina geçmeyen nakitleri verimli alanlarda değerlendirme mümkün olmayıp verimlilik kayıpları olmaktadır. Firmalar tahsilatlarının hızlandırması için gelecekteki satış ve karlarında düşme olmamasına dikkat edilerek,geliştirilmiş çeşitli araçlardan yararlanmaktadır. Bunlar; 3.4.5.1.1. Müşterilerin ödeme alışkanlıklarını değiştirmek İşletmeler müşterilerin geç ödeme isteklerini değiştirerek ödemeleri hızlandırmak için, müşterilerine uyarmalar yapılır. Bu yolun uygulanmasında rakip firmaların uyguladıklari işlemlerin dikkate alınmamış olması, firma ters sonuçlara varır. Müşterilerin ödeme alışkanlıklarını değıştirmenin başka yolu, nakit iskontosu yapmaktır. Faturanın daha hızlı ödenmesi,ve gecikmeyi önlemek için müşterilere nakit iskontosu yapmak, gecikmeler karşılığında gecikme faizleri olmak gibi uygulamaları yapılır. Bu uygulamarı yapmak ve nakit tahsilatının hızlandırmasının sağlayacağı katkılar, iskonto verdiği ve vazgeçilen nakitlerin karşılaştırılmasını yapmak lazımdır. 49 3.4.5.1.2. Toplama (Merkezi) bankacılığı Müşterilerin Geniş bir coğrafi alanda bulunması, ve firmayla arasındaki mesafenin uzaması tahsilatın gecikmesine neden olan bir unsurdur. Bu gecikmeyi azaltabilmenin yolu, tahsilatın bir yerde toplamasıdır. Toplama bankacığı; stratejik tahsilat merkezleri kurarak firmanin fon akışlarını hızlandırmak amacıyla kullanilan bir sistemdir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 256). Firma çeşitli bölgelerde bir kaç tahsilat merkezleri kurur.bu uygulamada müşterilerin ödeyeceği paralar firma eline daha çabuk geçilir. Bu tahsilat merkezleri paraları topladıktan sonra hemen yakınındaki banka aracılığı ile toplama bankası (firmanin ödemelerinin yapıldığı banka) olarak seçilen ana bankaya transfer ederler. Bu sistemde de Müşterilerin Ödeme Alışkanlıklarını Değıştirmek aracı gibi bankalar yaptıkları tahsilat hizmetlerinin karşılığında da gelir sağlamayı isterler fonalara erken kavuşmanın sağlayacağı katkı ile toplama bankacılığı kullanmak için oluşturulan sisteminin maliyetinin karşılaştırılması lazım. Çünkü tahsilatı yapan banka hizmet ucreti almayı düşünür veya topladığı fonlari geciktirerek gönderip kendi nakit kullanımına katkı sağlamayı düşünebilir. 3.4.5.1.3. Posta kutusu sistemi Bu sistemde firma, satış bölgelerinde posta kuruları kiralayıp, bir bankayla, kiraladığı posta kutusundaki ödeme çeklerıinin toplamasında anlaşma yapılır. Her müşterinin mal bedeli ve borcu hangi posta kutusuna ödeyeceği onceden belirlenmektedir. Müşterilerin gönderdikleri çekler, toplanıp şirketin hesabına geçirilir. Firma, çek karşılıklarını toplama ve bankaya yatırma işlemleri, anlaşması olan bankaya yaptırır. Bu sistemde şübe bankacılığı şeklinde geniş bir alana yayılmış ve müşterilerle ilişkinin kolay kurulacağı ve fiziki yakınlığı bulunan bankalar, faaliyete geçirilir. Paraların banka tarafından toplanması bir maliyet gerektirir. Bu maliyet tahsilatların sıklığına ve işlem için bankanın alacağı paraya göre değişir. 50 3.4.5.1.4. Nakit hareketlerinin hızlandırılması Nakit hareketlerinin hızlandırılmasında, firmalar yapacakları yatırım harcamalarını tahsilatlarina göre ayarlayacaklardır.firmalar küçük bedelleri tahsil ederek büyük tutarlarındaki yatırım harcamaları gerçekleştirirler, bu nedenle firmaların, bankalar arası nakit transferlerini sıkı kontrol altında tutması zorunlu olur. Müşterilerin toplama merkezi olarak bankaya ödemeleri, posta kutusu kiralayıp bizzat yada banka aracılığı ile nakit toplanması ve firmaya gönderilmesi zaman alacaktır ayrıca yapılan hizmetlerin maliyeti vardır. Bu tür maliyetleri hem de gecikmeyi ortadan kaldırmak için, bazı durumlarda yapabilecek işlemlerden birisi, firmanin doğrudan müşterilere giderek tahsilatın hızlandırmasıdır. 3.4.5.2. Nakit ödemelerinin kontrolü Tahsilatın kontrol edilmesinde amaç nakdin maksimum hızlandırılmasını sağlamak olduğu halde, ödemelerin kontrolünde amaç ödemeleri mümkün olduğunca geciktirmektir. Tahsilatin hızlandırılması ve ödemelerin yavaşlatılması fonların kullanilabilirliğini maksimum bir düzeye çıkarmaktadır. Ödemeleri kontrol etmede uyulanabilecek yöntemlerden bazıları aşağıda açıklanmaktadır. 3.4.5.2.1. Çek hesabındaki farktan yararlanma Firmalarin çek ödeme ve tahsilat işlemleri bir vadesiz mevduat hesabı açtırarak yapılır. Hesabın gün sonu bakiyesi gecelik faiz oranlarıyla bir sonraki güne devredilir. Firmanin çek düzenlediği tarih ile çek bedelinin firmanın bankadaki hesabından alındığı tarih arasında belirli bir süre vardır. Burda sadece farklı bankalar şubeleri söz konusudur. Bankalar farklı olduğunda tahsilat işlemi ayni gün içerisinde yapması imkansızdır. Eğer alacaklının ve borçlunun hesablari ayni bankada ise, şubeler arası tahsilat işlemı o gün yapılır. Firma için düzenlenmiş bir çekin nakit haline dünüştürülmesi, firma için kullanıma hazır hale gelmesi belirli bir zaman gerektirir. Çekin yazılmasıyla tahsil edilmesi arasında geçen süre 5-8 gün arasında değışmektedir. Çek tahsılatının hızlandırılması süreçte, çek tahsilat 51 işlemi bir kaç gün kısaltılabilir. Firma müşterilere yakın bölgelerde oluşturduğu posta kutusu sistemiyle, müşteri çeklerini bu merkezlere yönlendirebilir. Bölgesel yakınlık nedeniyle çeklerin posta kutusuna ulaşması, firma merkezine ulaşmasına göre daha kısa bir süre alır. Bu süreç ortalama bir gündür. Çeklerin posta kutusundan günlük olarak alınması, takas işlemine tabi tutlması ve çek bedelinin firmanın hesabında aktarılması da yaklaşık 2 günlük bir süre gerektirir.bu durumda çeklerin tahsilatı toplam 3 günde gerçekleşmektedir (Aksoy, 2008; 370). Çek hesabının nakit yönetimindeki etkinliğini ortaya konulabilmesi için ödeme açığı ve alacak acığını dikkate alınması gerekir. Ödeme acığı: Firmanin yazdığı çeklerin tutarları ile firmanin bankadaki hesabında bulundurduğu tutar arasındaki fark çek hesabının yarattığı ödemeleri geciktirme işlemidir.Toplam ödeme açığı mıktarının artması ve bankada kalış süresinin uzanması, işletmenin nakit yönetimine etkinlik kazandırmaktadır. Bu tutarın ödeme yapılana kadar bankalarda değerlendirilmesi firmanin karlılığına katkı sağlayabilir. Alacak acığı: Müşterilerin firmaya gönderdikleri çeklerin bankadaki hesabina intikal etmesi de belirli bir süre alır. Çekin alınış tarıhi ile bedelinin firmanın hesabına geçtığı tarih arasındaki fark dır. Net çek Pozisyonu (Net açık) = Ödeme Açığı – Alacak Açığı Firmalar, müşterilerin verdiği çeklerin hızla tahsil edilmesini sağlamak, firmanin verdiği çeklerin ise ödenmesini yavaşlatmakla net çek pozisyonunu artırarak Nakit Yönetimini etkinleştirebilir. 3.4.5.2.2. Elektronik fon transfer sistemi Geliştirilmiş bilgi işlem ve transfer sistemiyle nakdin yönetimi ve fonların transferlerinde etkinlik artırılmıştır. Elektronik ödemelerde kullanılan geleneksel ödeme araçları kredi kartları, online havaleler, doğrudan borçlanmalar, bankamatik kartları, ve elektronik çeklerdir. Elektronik bankacılık hizmetine dahin olan banka müşterileri, hesablarındakı parayı internet ortamında farklı bir hesaba havale edilmektedirler. Bu tür ödeme, müşteri açısından zaman tasarrufuna ve banka açısından işlem maliyetlerine düşüren bir etki ortaya koymaktadır. Böylece Elektronik fon transfer sistemleri 52 işlem maliyetlerinde oldukça büyük tasarruflar sağlamaktadır. EFT Sistemlerinin uygulama ve kontrolündeki sorumluluğun ve nihai kullanımıyla ilgili pek çok belirsizliğin olmasına rağmen kullanımı hızla yayılmaktadır. Nakitten çeke geçilen bir toplumdan, çeksiz bir topluma ulaşılarak, elektronik sistemlerle anında ödeme ve tahsilatın yapıldığı bir ekonomik düzene geçilmiştir (Brealey, 2009: 572). 3.4.6. Nakit benzeri varlıkların yönetimi Nakit yönetiminde etkinliğin artırılmasına yönelik çabalar ile tahsilat ve ödemeler dengelenmeye çalışılsa çeşitli nedenlerle karşılaşması için ek kaynaklara başvurma yada ödemelerin ertelenmesi yoluna gidilir. Nakit fazlalığı halinde, nakitler doğrudan gelir getirmedikleri ve özellikle enfelasyonist ortamda değerlerinden kaybetmeleri nedeniyle fazla nakitlerin atıl kalması karların kaybina yol açmaktadır (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 380). Belli bir sürede, kısa olsa bile firmada bekleyecek nakitlerin atıl kalıp maliyetinin yüklenilmesi yerine, fazla nakitleri, doğrudan nakit para olarak kasada veya bankada bulundurma yerine, çeşitli pazarlanabilir menkul kıymetlere yatırılarak verimlilik sağlanabilir. Firmalar hangi tür araca ne zaman, fazla nakitlerin yatırım yapacağının belirlenmesi, pazarlanabilir menkul kıymetlerin yönetiminin ana noktasıdır. Yatırım aracının seçilmesinde dikkate alınacak noktalar; Yatırım yapacak kuruluşlarla ilgili, Yatırım yapıldığı ekonominin durumuyla ilgili, Yatırım aracının özellikleri ile ilgili ve oldukça çeşitlidir (Aksoy ve Tanrıöven, 2007: 23). Fazla fonları yatırılacağı araçlar sermaye piyasasının durumuna bağlıdır. Kısa vadeli fonlar genellikle para piyasası araçları ile değerlendirilirse de bazı sermaye piyasası araçlarından kısa vadeli fonlari değerlendirmede yararlanımlmaktadır.kısa vadeli fonları, Repo, Hazine bonosu, Devlet veya Özel sektör tahvililleri, Menkul kıymetler yatırım fonu, Likiditesi yüksek olan hisse senetleri, Konut veya Mevduat sertifikaları, Varlığa dayalı menkul kıymetler, Banka bonoları gibi araçlarada değerlendirilir. 53 Pazarlanabilir Menkul kıymetler Yatırımını Etkileyen Faktörler 1) Pazarlanabilir Menkul Kıymetlerin Verimi ve Emniyeti 2) Pazarlanabilir Menkul Kıymetlerin Likidite yada Pazarlanabilme Derecesi 3) Pazarlanabilir Menkul Kıymetlerin Vergi Durumu 4) Pazarlanabilir Menkul Kıymetlerin Riski Kısacası getirisi, risk likidite düzeyi tabi olduğu vergi rejimi gibi faktörlerden oluşmaktır 3.4.6.1. Pazarlanabilir menkul kıymetlerin verimi ve emniyeti Yatırılacak nakitleri kullanacağı alternatif sayısı çoktur. Bir araca bağladıktan sonra,diğer yatırım alternatifleri kullanabilme şansı yatırılan paranın geri alınmasına bağlıdır, Yatırımcılar anaparanın kaybedilmesine getirisinin kaybedilmesinden daha fazla önem verirler. Bu nedenle emniyetli araçları seçmeye çalışırlar. 3.4.6.2. Pazarlanabilir menkul kıymetlerin likidite yada pazarlanabilme derecesi Tüm varlıkların bir likidite derecesi vardır. Varlıkların likidite derecesi, varlıkların paraya çevirilmesinde katlanan maliyet ile paraya çevrilme zamanının uzunluğuna ve varlığın piyasa değerini korunması gibi karşılıklı ilişki içinde bulunan faktörlere bağlıdır. İstenildiği an paraya çevirebilme imkanı likit varlıklar nakit gibi olarak kabul edilir.işletmeler kısa vadeli atıl nakitlerin likiditesi yüksek olan araçları kullanmayı tercih ediyorlar. Çünkü ihtiyaç duyulduğunda hemen nakde dönüştürülmesi kasada ki parayı kullanmak gibidir. Gelişmiş ve işlem hacmi yüksek sermaye piyasası araçların likidite dereceleri yüksektir. Bu tür araçlarına sahip olan, istediği an aracını paraya çevirme imkanına sahiptir. 54 3.4.6.3. Pazarlanabilir menkul kıymetlerin vergi durumu Yatırımcıların sahip olacağı bir kısım değerler, vergi olarak devlete verileceğinden yatırımın getirisi vergi oranı kadar azalacaktır. yatırımcı atıl kalan fonları, vergiden sonraki getirinin fazla olması arzu edeceğinden, vergi sonrasi getiriyi önemli ölçüde azaltmayan araçları kullanmaya karar verir. yatırım araçlarının vergilendirilmesi birbirinden farklıdır.devlet tahvili ve hazine bonusu gibi araçlar vergiden istisna ediliyor. Bazı yatırım araçlarınıda, kullanımını yaygınlaştirmak için teşvik edici vergi düzenlemeleri yapılmaktadır. 3.4.6.4. Pazarlanabilir menkul kıymetlerin riski Firma yatırıma yönelirken, elde edebileceği getirinin yanında katlanacağı riski de ölçmelidir. Risk, belirsizliğin objektif ölçüsüdür. Atıl nakitler verimlilik getirecek araçlara bağlanırken yatırım aracının verimliliklerini etkileyen değişkenler ele alınır. Değişkenler üzerindeki belirsizliklerin neler oldukları ve nasıl etkiledikleri, kısaca verimin elde edilmesinde karşılaşacak riskin derecesi ölçülür. Buruda bizim, sistematik veya Pazar riskine dikkat etmemiz lazım. Sistematik Risk: Firma dışındaki Piyasa, Enfelasyon, Faiz oranları gibi faktörlerden kaynaklanan ve firma tarafından kontrol edilemeyen risk türüdür. Sistematik olmayan Risk: Firmanin kendisinden kaynaklanan ve yine firma tarafından kontrol edilebilirliği bulunan portföy çeşitlendirmesi ile yok edilebilen bir riskdir.Sistematik olmayan risklerde; Faaliyet (endüstri), Finansal Risk, ve Yönetim Riski olarak sınıflandırılır. Her iki riskin toplamı yatırım aracının durumuyla ilgili belirsizlikleri ifade ederler. 3.4.7. Nakit ve nakit benzeri varlıkların en uygun seviyesinin hesaplaması 3.4.7.1. Baumol modeli Firmaların kasalarında bulunduracakları optimum nakit tutarının saptanmasında kullanılan modellerden ilki Baumol Modelidir. Bu modelin en büyük özelliği sadece muamele için gerekli para talebini dikkata almasıdır. Baumol Modelinin amacı firmaların faaliyetlerini yürütebilmesi için her 55 defa borç alacağı tutarı veya elinde bulunduracağı para miktarinin optimum tutarını belirlemektedir (Akgüç, 1998: 243). Baumol modelinin çeşitli varsayımları (Vander ve Maier, 1985: 194-195); Nakit talebleri belli bir süre içinde bilinen ve düzenlidir. Firma menkul kıymetlerini satarak nakit takviyesi yapmaktadır. Firma yılda belli bir oranda nakit tutarak fırsat maliyeti doğurmaktadir. Likit fonların maliyeti sabit kalmaktadır. Bu varsayımlar altında nakit girişlerinin durumu Şekil 3.1’de görülmektedir. Nakit C C/2 Zaman Şekil 3.1. Boumol modelinde işletmelerde nakit hareketleri Buna göre belirli bir dönem için işletmelerin elinde bulunduracağı optimum nakit tutarı C / 2 dir. İşletmenin belirli bir dönem için elinde bulunduracağı likit fonların tolam maliyei ise; Nakit Bulundurma Maliyeti = Q / 2 . Mb Nakit Tedarik Maliyeti = I / Q . Mt Toplam Nakit Maliyeti Nakitlerin en uygun tedarik edileceği tutar iki maliyetin esitlendiği noktadır. Formül; √ 56 3.4.7.2. Miller – Orr Modeli Optimum nakit tutarını saptanmasında kullanılan diğer modelde Miller – Orr Modeli dir. Bu modelde işletmenin nakit giriş ve çıkışlarının düzenli olmayıp, nakit hareketlerini zaman içinde tesadüfü bir dağılım gösterdiği üzerinde durulmuştur. Bu modelde Baumol Modelinde olduğu gibi çeşitli varsayımlar altında incelenmektedir. bu varsayımlar aşağıdaki gibidir; Günlük nakit akışları tesadüfidir ve tam olarak hesaplanamaz Serbest menkul kıymetler alış ve satışları aniden gerçekleşmektedir. Mevsimler veya devirsel eğilimler göz önüne alınmamaktadır. Serbest menkul kıymetler alış ve satışının maliyeti, işlem büyüklüğüne bakılmaksızın sabit kabul edilmektedir. Faiz oranları dönemsel olarak sabittir. Nakit Dengesi Üst Limit Ü Hedef H Alt Limit A 5 10 15 20 25 Zaman Şekil 3.2. Miller-orr modelinde işletmelerde nakit hareketleri (Akgüç, 1998: 245). Şekil 3.2'de görüldüğü gibi bu modelde üst limit, alt limit ve hedef nakit dengesi belirlenmektedir. Buna göre nakit bakiyesinin bir üst veya alt sınıra kadar serbestçe hareket etmesine izin verilir. Sınıra varıldığında, firma menkul kıymet 57 satın alarak veya satarak nakit bakiyesinin geri dönüş noktasına ulaşmasını sağlar. Bu nokta, alt sınırdan üst sınıra olan mesafenin üçte biridir. Burada hedef nakit seviyesinin belirlenmesinde kullanılacak formül; √ Formülde; H = Hedef nakit seviyesi D = Nakitle pazarlanabilir Menkul Kıymetler arasında yapılacak değişim için katlanılacak gider σ2= Günlük nakit aışlarındaki değişmelerin varyansı V = Elde tutulan naktin günlük alternatif maliyeti A = Alt sınır Ü = 3H + 2A 3.4.7.3. Brenak modeli Optimum nakit düzeyinin saptanmasında kullanılan yöntemlerden biride William Brenak tarafından geliştirilmiştir. Brenak Modelinde mevcut fonları ne kadarının elde tutulacağı ile menkul kıymetlere yapılacak olan yatırım tutarı belirlenmeye çalışılmıştır. Baumol modelinden farklı olarak,beklenen nakit girişlerinin olasılk dağılımı ve nakit yetersizliğinin işletmeye maliyetinin bilindiği varsayılmaktadır. Brenak modeli, firmanin nakit akışının olasılık dağılımını, nakit yetersizliğinin maliyetini, ve nakit tutmanın fırsat maliyetini içeren bir maliyet fonksiyonu geliştirmekte ve firmanın her dönem başında bulundurması gereken optimum nakit mevcudunu vermektedir. Buna göre, menkul değerlere yapılacak bir birimlik yatırımın sağlayacağı ek net gelir, bir birimlik nakit yetersizliğinin yol açacağı maliyet artışına eşit oluncaya kadar, yöneticiler nakit mevcudunu, menkul kıymetlere yatırabilir (Akgüç, 1998: 248). Brenak modelinde nakit giriş ve çıkış (Ödemeler) hareketleri Şekil 3.3’te görülmektedir. 58 Nakit Mevcudu Nakit Girişleri Ödemeler Zaman Şekil 3.3. Brenak modelinde işletmelerde nakit hareketleri (Akgüç, 1998: 249). İşletmelerde Nakit yönetimi önemini başka varlıklara göre daha çoktur. Bu yüzden daha önem vermesi beklenir. İşletmenin varlığında yeterli nakit bulundurma ve optimum nakit seviyesini hedeflemek, işletmeye yararları olacaktır. Nakit varlıkların etkin ve verimli yönetimi şirketin uzun vadede piyasa değerini ve ortakların servetlerini arttıracağı gibi geleceğini de garanti altına alacaktır. İşletme nakit ve benzeri varlıklarının en uygun seviyesinin hesaplamasına, ve nakit giriş ve çıkışlarının kontrol etmesine doğru bir şekilde optimum nakit dengesini zaman içinde tayin edebilir. 3.5. Alacakların Kavramı ve Yönetimi Bir işletmenin mal ve hizmet satışından doğan, kısa ve ya uzun bir vade sonunda geri almak üzere sahip olduğu her türlü unsurları alacakları oluşturmaktadır. Alacaklar, bir şahıs ve ya işletmenin mal ve hizmetler, gayrimenkul ile nakdin sonradan ödenmesi karşılığında elde edilmektedir. İşletmelerin hemen her zaman sahip oldukları ve sürekli yönetimiyle uğraştıkları alacaklarını ise ticari alacaklar oluşturmaktadır. Ticari alacaklar, bir işletmenin diğer bir işletmeye ve ya bireye kredili olarak kendi ana faaliyet konusuna giren 59 mal ve hizmetleri açık hesap şeklinde ve ya senetli olarak ve ya taksitli olarak satışından doğan alacaklar olarak tanımlanmaktadır. Alacakların toplam varlıklar içindeki payı her geçen gün artmaktadır. İşletmenin varlıkları içinde önemli boyutlara ulaşan alacaklar işletmenin amacını etkilemektedir. Bu durum alacaklara yapılacak yatırımı ve alacakların yönetiminin önemini de artırmaktadır. Alacak yönetiminin temelini; alacak politikasına bağlı olarak satışların artması sonucu doğan karlılık ile alacaklara bağlı olarak ortaya çıkan maliyetler arasındaki ilişkinin belirlenmesi ve hangi seviyede bir alacak hacminin işletme için daha karlı olacağının araştırılması oluşturmaktadır. Alacak yönetiminde temel amaç, alacakların firmanın net şimdiki değerine yapacağı katkının artırılmasıdır. Vadeli mal ve ya hizmet satışı,peşin satışın mümkün olmadığı durumlarda işletmelerin başvurduğu önemli bir politikadır. Vadeli satışın sağladığı birtakım avantajlar işletmenin bu politikayı uygulamasında etkili olmaktadır. Bunlardan ilki işletmenin satışlarını artırıcı etki yaratmasıdır. Müşteriler alış sırasında nakit yetersizliği içinde olabilmektedir. Ancak vadesinde ödemeye imkan verecek gelir elde etme ihtimali bulunmaktadır. Bu nedenle işletmeler kredili satışlarını elverişli hale getirdiği ölçüde iş hacimlerini artırma imkanına sahiptir. Ancak alacak yönetimi, alacaklara bağlanan fonların maliyetini artıran, alacakların izlenmesinin gerektirdiği idari giderler ile alacakların tahsil edilememesi ihtimali taşıyan bir uygulamadır. Dolayısıyla işletmelerin artan satışların sağlayacağı yararlar ile katlanılan maliyetleri karşılaştırarak etkili bir alacak yönetimi politikası izlemesi gerekmektedir. 3.5.1. Alacaklar miktarını etkileyen faktörler İşletmelerde alacaklara bağlanan fonların büyüklüğünü belirleyen temel faktörler; satış hacmi, müşterilerin borç ödeme süresi, işletmenin kredili satış politikası, ürünün niteliği, ekonomik konjonktürel durum, işletmenin büyüklüğü, rekabet durumu ve alacak senetlerinin kullanılma derecesi olarak sıralanmaktadır. 60 3.5.1.1. Kredili satış hacmi Bir işletmenin alacaklara bağlayacağı tutar satış hacmine bağlı olarak değişmektedir. Vadeli satış politikası uygulanması durumunda vade uzadıkça daha fazla satış yapılmakta ve buna bağlı olarak alacaklar da artmaktadır (Tomak, 2013: 40). Satış miktarı ve müşterilerin borç ödeme süreleri değişmeden, kredili satışlarının toplam satışlara oranı artması durumunda işletmede alacaklar da artmaktadır. Benzer şekilde kredili satışların toplam satışlar içindeki oranı sabit kalması durumunda satış miktarındaki artışlar alacakların da miktar olarak artması sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Satış hacmi mevsimlik dalgalanma gösteren işletmelerde ise alacaklar satışlardaki dalgalanmaya bağlı olarak değişme göstermektedir (Usta, 2011: 180). 3.5.1.2. Müşterilerin borç ödeme süresi Kredili satışların değişime uğramadığı durumlarda müşterilerin borçlarını daha uzun sürede ödeme eğilimleri alacaklara bağlanan fonların büyümesine yol açmaktadır. Buna karşın müşteriler borçlarını vadelerinden önce ve kısa sürede ödemeye başlaması durumunda alacakların miktarı da azalmaktadır (Usta, 2011: 180). 3.5.1.3. İşletmenin kredili satış politikası Kredili satışlara ilişkin politikaların tespit edilmesi ve kredi şartlarının belirlenmesi kararları işletmelerin kontrolü altındadır. Bu doğrultuda, işletmeler bağımsız olarak kredili satış politikasını belirleme hakkına sahiptir. Ancak içinde bulundukları faaliyet alanında uygulanmakta olan kredili satış koşullarını göz ardı edememektedirler (Usta,2011: 181). Bu nedenle işletmeler faaliyet gösterdikleri alana ve buradaki konumlarına göre firma değerine en fazla katkıyı yapacak politikayı uygulayarak alacaklara yatıracakları fonları yönlendirmektedir (Tomak, 2013: 38). 61 3.5.1.4. Ürünün niteliği İşletmelerin ürettikleri ürünlerin türleri ve nitelikleri, satışların ne kadarının peşin,ne kadarının kredili yapılacağını belirlemektedir.Bu doğrultuda birim satış fiyatı düşük olan malları satan işletmelere kıyasla,birim satış fiyatı yüksek olan malları satan işletmelerin vadeli satışları daha fazla olmaktadır (Usta, 2011: 181). Bunun yanı sıra dayanıksız ve hemen tüketilebilecek türden mamulleri sunan işletmelerin vadeli satışları, dayanıklı mallar satan işletmelerden farklı olarak daha az olmaktadır. Dayanıklı tüketim mallarında ve yatırım mallarında ise vade uzamakta ve buna bağlı olarak vadeli satışlar artmaktadır. 3.5.1.5. Konjonktürel durum Konjoktürel durum işletmelerin alacaklara yapacağı yatırım miktarını etkilemektedir. Ekonomide durgunluk dönemlerinde satış hacmi azalma eğilimi göstermektedir. İşletmelerin faaliyetlerini sürdürmesi, pazar payını koruyabilmesi ve satışlarını artırmak amacıyla peşin satışların, çok kısa vadeli kredili satışların yerine daha uzun vadeli satışların tercih edildiği görülmektedir (Usta, 2011: 181). Dolayısıyla ekonomik durgunluğun satışları azaltması işletmelerin alacaklara yapacakları yatırım tutarını da azaltmaktadır. Ekonomik gelişme dönemlerinde ise yaşanan canlılık işletmelerin satışlarını artırmakta ve nakit ödemeler hız kazanmaktadır. Bunun yanı sıra enflasyonist ortamlar vadeli satış kararlarında etkili olmaktadır.Bu doğrultuda enflasyon nedeniyle işletmeler vadeli satış yapmaktan kaçınmaktadır. 3.5.1.6. İşletmenin bulunduğu yer ve büyüklüğü Büyük işletmelerin kaynak sağlama imkanı daha fazladır. Yani, hem öz sermaye hem de borçlanma yoluyla kaynak bulabilmektedir. Büyük işletmelerin riskinin daha az olduğu kabul edilmesi nedeniyle sağlanan kaynakların şartları daha uygun özellikler göstermekte ve maliyetleri daha düşük olmaktadır. Dolayısıyla bu durum büyük işletmelerin vadeli satışlarında müşterilerini finanse etme imkanını artırmaktadır. İşletmelerin faaliyet yeri yerleşim yerinden uzaksa veya rekabetin yoğun olduğu alanda ürün hattına sahipse, müşterileri kendilerine çekmek için daha uygun politikaları uygulamak mecburiyetinde kalmaktadır (Tomak, 2013: 40). 62 3.5.1.7. Rekabet durumu Bir işletmenin faaliyet gösterdiği alanda rekabetin yoğun olması,işletmenin satışlarını etkilemektedir. Bu nedenle işletmeler rekabette üstünlük sağlamak ve satışlarını artırmak amacıyla vade uzatımına gitmektedir. Finansal yapısı güçlü olan işletmeler alacaklara daha fazla fon ayırma imkanına sahiptir. Bu durum işletmelerin vadeli satışlarını artırarak rekabette üstünlük sağlamaktadır. 3.5.1.8. Alacak senetlerinin kullanılma derecesi Alacakların senede bağlanması durumunda senetler çeşitli şekillerde kullanılabilmektedir. Alacak senetlerinin vadesinden önce iskonto ettirilmesi tahsilatın hızlanmasını sağlamaktadır. Bunun yanı sıra alacak sentleri işletmenin vadeli alışlarında satıcılara ciro edilmesi yoluyla kullanılabilmektedir. Alacak senetlerinin iskonto ve ya ciro yoluyla kullanılması işletmenin sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Çünkü; senet bedelinin senedin muhatabı tarafından ödenmediği durumlarda senedi iskonto ve ya ciro ettiren işletmeye rücu edilmektedir. Dolayısıyla senedi verenin kredi değerliliği önemli bir unsur olmaktadır ve senetleri kabul görmeyen müşterilere kredili satış yapmaktan kaçınılmalıdır (Aksoy, 2008: 308). Kredili Satış Hacmi Yeni Ürünler Kredi Politikası Alacak Miktarını Belirleyen İşletmenin Unsurlar Alacak Vadesi Bulunduğu yer Rekabet Şekil 3.4. Alacak miktarını belirleyen unsurlar (Tomak, 2013: 40) 63 3.5.2. Alacakların yönetim süreci Bir firmanın kredili satış politikasını uygularken müşteri taleplerine esas olacak kredi politikasını oluşturması gerekmektedir. Bu doğrultuda ilk aşamada kredi uygulaması ile ilgili politikalar belirlenmektedir. İkinci aşamada ise kredi talep eden müşterilerin kredibilitesi değerlendirilmektedir. Bu doğrultuda müşteriye kredi verilmesi ya da verilmemesi kararı alınmakta, kredi verilmesi durumunda da limit belirlenmektedir. Bunun yanı sıra kredi miktarı ile birlikte vade belirlenmekte, kredinin geri ödenmeme riskine karşı teminat alınmaktadır. Sonrasında müşteriye satış yapılmakta ve karşılığına senet alınmaktadır. Bu aşamada işletmenin karşısına vadeyi bekleyerek tahsilat yapmak ve alacak hakkını bir kuruma devretmek olmak üzere iki seçenek çıkmaktadır (Aksoy, 2008: 312). 3.5.2.1. Kredi politikasının oluşturulması Kredi politikasının oluşturulması, işletmenin müşterilere uygulayacağı vade, iskonto oranı, taksitli ödeme biçiminde oluşturulan kredi koşullarını içeren tahsilat politikasının belirlenmesini ifade etmektedir. Alacak yönetimi ile ilgili kredi politikası belirlenirken; satışları en yüksek düzeye çıkartacak, alacaklara yatırılacak tutarın maliyetini en aza indirecek ve alacak zararlarını mümkün olduğunca ortadan kaldıracak şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda kredi politikasının oluşturulması; uygun kredi vadesinin, iskonto oranının ve uygun tahsilat politikasının belirlenmesi ile gerçekleştirilmektedir. 3.5.2.1.1. Kredi vadesinin belirlenmesi İşletmeler, ürettikleri mal ve hizmetlere karşı talebi artırmak amacıyla kredili satışlarda vadeyi uzatma yoluna gidebilmektedir. Bu yolla genellikle işletmelerin satışlarını artırılması mümkün olmaktadır. İşletmeler kredili satışlarda uygulayacakları vadeyi belirlemekte serbesttir. Ancak uygulamada işletmeler kredi satış koşullarını belirlerken faaliyette bulundukları sektördeki ve ya bölgedeki yerleşmiş ticari adetleri ve rakip işletmelerin izledikleri satış politikalarını göz önünde bulundurmak zorundadır. 64 İşletmeler tarafından kredili satışlarda kredinin vadesinin belirlenmesinde stok devir hızı, mal ve ya hizmetin özelliği, satış tutarı ve kredi riskinin özelliği gibi faktörler etkili olmaktadır. Örneğin stok devir hızı yüksek olan mallar,kısa kredi vadeleri ile satılabilmektedir. Kredi ile satış yapan perakendeci işletmeler ise satıcılardan uzun vadeli kredi tercih edebilmektedir. Bununla birlikte finansal açıdan zayıf olan işletmeler nakde ihtiyaç duymaları nedeniyle kredi sürelerini kısa tutma yoluna gidebilmektedir. Kredili satışlarda vadenin uzaması, satış hacmini artırmaktadır. Ancak bu durum alacakları artırırken alacaklara bağlanan fonların maliyetini de artırmaktadır. Vadenin uzatılmasının maliyeti, artan satışların karlılığını azaltmaktadır.Bunu önlemek için işletme vadelere göre değişen fiyat uygulaması yapabilmektedir. Fonların alacaklara bağlanması nedeniyle ortaya çıkan bu maliyetin, satışlarda meydana gelen artıştan doğan kardan düşük olması durumunda uygulanan kredili satış politikasının tutarlı olduğunu söylemek mümkündür (Aksoy, 2008: 315). İşletmede her değişik vadenin yaratacağı satışları tahmin etmek için subjektif ihtimal dağılımları kullanılmaktadır. Her duruma ilişkin ihtimaller satış tahminleri ile çarpılarak toplanmaktadır ve çeşitli vadeler için beklenen talepler belirlenmektedir. 3.5.2.1.2. İskonto oranının belirlenmesi İskonto, müşterilerin erken ödemelerini teşvik etmek amacıyla alacakların bir kısmından vazgeçilmesi olarak tanımlanmaktadır. İskonto politikası uygulamasında iskonto ile alacakların vazgeçilen kısmı maliyet unsurunu oluşturmaktadır (Aksoy, 2008: 321). Nakit iskontosu, satılan mal ve ya hizmete olan talebin fiyat esnekliğine ve yapılan iskonto oranının büyüklüğüne bağlı olarak işletmenin satışlarını artıran ve alacakların nakde dönüşümünü hızlandıran bir uygulamadır (Brealey, 2009: 532). Nakit iskontosu uygulaması alacakların nakde dönüşümünü hızlandırmaktadır ve ortalama tahsilat süresini de kısaltmaktadır. Bu durum alacaklara yatırım için fona ihtiyaç duyulmamasına, dolayısıyla işletmenin kaynak maliyetine kapanmasını önlemektedir. Bunun yanı sıra iskonto uygulaması şüpheli ve değersiz alacak tutarını düşürmektedir. İskonto yoluyla ödeme teşvik edildiğinde alacaklar ödenmekte ve böylece alacağın bulunmaması şüpheli alacakların oluşmasını 65 engellemektedir. İskonto uygulaması ile fiyatlar düşmekte ve bu durum satışların artmasını sağlamaktadır (Akgüç, 1998: 273). Nakit iskonto oranının yanı sıra iskontodan yararlandırma süresinin uzatılması da alacakların nakde dönüşüm hızını artırabilmekte, ortalama tahsilat süresini kısaltabilmektedir. İşletmelerde uygun iskonto oranı belirlenirken, işletmenin uğrayacağı gelir kaybı ile alacaklarını çabuk tahsil etmenin ortaya çıkardığı kazanç artışını karşılaştırılmaktadır. 3.5.2.1.3. Tahsilat politikasının belirlenmesi İşletmenin tahsilat politikası vadesi gelen alacakların tahsilinde uygulanacak prosedürleri içermektedir. Tahsilat politikası katı ve yumuşak olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bu kapsamda katı tahsilat politikası; müşterilerin hesapları kapatılıncaya kadar takip edildiği, alacakların toplanma süresinin uzatılmaması amacıyla fatura ve fişlerin, hesap özetlerinin hemen gönderildiği, alacakların telefon, faks yoluyla önceden hatırlatıldığı, tahsildar göndererek istendiği, alacakların elde edilememesi durumunda dava ve takip yoluna başvurulduğu bir politikadır. Yumuşak tahsilat politikasında ise bu tedbirler daha esnek uygulanmaktadır. İşletmeler, uygulayacakları alacak tahsilat politikasını belirlerken, söz konusu politikanın müşteri kaybına yol açıp açamayacağını,satışlar üzerindeki etkisini, yapılan tahsilat giderleri ile alacakların tahsilinin hızlanması ve şüpheli alacak haline gelme olasılıklarını göz önünde bulundurmak zorundadır. İşletmelerde katı tahsilat politikası uygulaması müşteri kaybına neden olabilmektedir. Bunun yanı sıra alacakları tahsil çabalarının gerektirdiği ilave giderler bu çabaların işletmeye sağlayacağı gelir tutarını aşma ihtimali bulunmaktadır. Bu nedenle uygulanan politika nedeniyle ortaya çıkan tahsilat giderleri alınacak sonuca değer olmalıdır (Usta, 2011: 182). İşletmenin mevcut tahsilat politikasını değiştirmesi durumunda tahsilat giderlerindeki artış, alacaklara bağlanan fonların azalması ile oluşan tasarruftan yüksektir. Bu nedenle işletmenin mevcut tahsilat politikasını değiştirmemesi gerekmektedir. 66 3.5.2.2. Müşterinin kredibilitesinin değerlendirilmesi Müşterilerin kredi talepleri değerlendirilmesinde,kredi verme kararı ile kredi miktarı belirlenmektedir. İşletmeler kredi verilmesinden dolayı üstlendikleri riskleri hesaplayabilmek amacıyla kredi değerliliğini tespit etmeye çalışmaktadır. Bu nedenle kredi değerliliğinin belirlenmesi kredi talep eden kişi ve kuruluşlar hakkında bilgi toplanması yoluyla gerçekleştirilmektedir. 3.5.2.2.1. Müşteri hakkında bilgi edinilmesi Kredili satış politikası uygulanırken kredi riskini mümkün olduğunca azaltmak amacıyla müşterilerin kredi değerliliğinin belirlenmesi gerekmektedir. Bunun için öncelikle müşteriler hakkında çeşitli kaynaklardan bilgi toplanması gerekmektedir. Müşteriler hakkındaki bilgiler ne kadar fazla olursa riskliliğin ölçülmesi de o kadar kolaylaşmaktadır. Ancak mevcut bilgilerin fazla olması kadar bunların doğrululuk taşıması da önemli olmaktadır.İşletme mevcut müşterileri hakkında zaten bilgi sahibidir. Bu nedenle yeni müşterilerin değerlendirilmesi daha önemlidir (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 329). Bu doğrultuda kredili satış yapılacak kişi ve kuruluşlar hakkında bilgi edinebilinecek kaynaklar dolaysız ve dolaylı bilgi kaynakları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Müşteri tarafından bizzat istenen dolaysız bilgi kaynaklarını, satış servisinin müşteri hakkında bilgi ve görüşü, müşteriye ait özel bilgi dosyası, kişisel karşılıklı görüşme, müşterinin iş yerinde yapılan inceleme ve müşterinin mali tabloları oluşturmaktadır. Müşteri hakkında üçüncü kişi ve kurumların görüşünü yansıtan dolaylı bilgi kaynaklarını ise, bankalardan alınan bilgiler, ticari çevreden sağlanan bilgiler, ticari sicil kayıtları, vergi beyannameleri ile ilan edilen vergiler, meslek kuruluşlarından alınan bilgiler, gazete ve dergilerde işletme hakkında yayınlanan yazılar olarak sıralanmaktadır. 67 3.5.2.2.2. Müşterinin kredi değerliliğini belirleyen faktörler İşletmelerin kredili satış kararında kredinin 5K’sı olarak adlandırılan temel faktörler değerlendirilmektedir. Müşterilerin kredi değerliliğini belirleyen bu faktörler; karakter, kapasite, kapital, karşılık ve koşullar olarak sıralanmaktadır. 1) Karakter: Müşterinin taahhütlerine bağlılığı, yükümlülüklerini yerine getirmede gösterdiği davranış olarak ifade edilmektedir. Müşterinin sadece ödeme gücüne sahip olması yeterli değildir. Müşterinin ödeme arzusu da olmalıdır (Ceylan ve Korkmaz, 2013: 309). İşletme için müşteri karakterinin borcunun ödeme sorumluluğunu taşıması ve yansıtması beklenmektedir. Karakter kredi riskinin en önemli ancak ölçülmesi en zor faktörüdür. Bu kapsamda değerlendirmede müşterini işletme ile olan geçmiş iş ilişkileri önemli bir rol oynamaktadır (Sarıaslan ve Erol, 2008: 387). 2) Kapasite: Temel olarak müşterinin işi planlama ve uygulama yeteneğini ifade etmektedir. Müşterinin iş hayatında uyguladığı yöntemler ve geçmişteki başarıları incelenerek iş başarma yeteneği hakkında değerlendirme yapılmaktadır (Ceylan ve Korkmaz, 2013: 309). Bununla birlikte iş yapma kapasitesine sahip olan müşterinin kredili alımlarını ödeyebilme kapasitesi de incelenmektedir. İş yapma kapasitesi olumlu görülen müşterinin yeterli sermayesi olmaması durumunda ödeme sıkıntısı çekebileceği düşünülerek ret edilebilmektedir (Sarıaslan ve Erol, 2008: 387). 3) Kapital: Müşterilerin mali gücünün yeterliliğinin değerlendirilmesini ifade etmektedir. Bu kapsamda müşterilerin borç ve sermaye yeterliliği ilişkisi incelenmektedir. İşletmelerin sahip oldukları sermaye, işletmelerin büyüklüğünü ve kazanma güçlerini göstermesi nedeniyle önem taşımaktadır. İşletmelerin toplam sermayelerinin içinde özellikle özsermaye büyüklükleri önemli bir unsur olmaktadır. Kredi ödeme getirme durumunda işletmenin varlıklarına el konulmakta ve bu yolla alacaklar tahsil edilmeye çalışılmaktadır. Bir işletmenin varlıkları üzerindeki alacaklılarının hakkı, işletme sahiplerinin hakkından önce gelmektedir. Bu nedenle öz sermayesi yeterli olan işletmelerin ödeme gücü yüksek olmaktadır. 4) Karşılık: Bazı faktörlerin olumsuzluğu durumunda riski azaltmak amacıyla teminat ve ya ipotek karşılığı kredili müşteri seçimine gidilebilmektedir.Yani kredili satışlar karşılığında müşteriden teminat ve ipotek istenebilmektedir. 68 Teminat olarak bloke çek,banka teminatı ve ya nakit teminat istenebilmektedir (Sarıaslan ve Erol, 2008: 387). 5) Koşullar: Müşterinin iş yaptığı sektörün ve müşterinin içinde bulunduğu koşulların değerlendirilmesini ifade etmektedir. Çeşitli endüstrilerin konjonktürel hareketlerden etkilenme derecesi farklı olmaktadır. Bununla birlikte bu hareketlerin düzenli aralıklarla oluşması ve ya rastgele iniş çıkışlar şeklinde ortaya çıkmasının da etkileri farklı olmaktadır. Ekonomi ile ilgili çeşitli göstergeler incelenerek bu hareketlerin müşterilerin gelir elde etme kapasitelerini ve dolayısıyla borç ödeme güçlerini etkileme biçimi ve şiddetinin belirlenmesi, kredi koşullarının tespiti açısından önem taşımaktadır (Ceylan ve Korkmaz, 2013: 309). 3.5.2.3. Müşterilere sunulacak kredi limitlerinin belirlenmesi 3.5.2.3.1. Müşterilerle ilgili faktörler Müşterinin faaliyette bulunduğu işkolundaki koşullar: Müşterinin faaliyet alanı kapsamında rekabet, risk ve kar marjı unsurları ele alınmaktadır. Rekabetin yüksek olduğu ortamda çalışan müşterilere açılacak kredi limitleri daha sınırlı olmaktadır. İşkolunda belirsizliğin fazla olması ise riskin yüksek olduğunu ifade etmektedir. Dolayısıyla bu durum limitlerin daraltılmasına yol açmaktadır. Müşterinin Sermaye Durumu: Müşterinin sermayesinin yeterli olması ve borç ödeme gücünün yüksek olması durumunda kredi limitleri genişletilmektedir. Müşterinin Eski ve ya Yeni Oluşu: Yeni müşteri işletme tarafından daha riskli kabul edilmekte ve kredi limiti sınırlanmaktadır. Müşterinin Borç Ödeme Performansı: Müşterinin borç ödeme performansının düşük olması durumunda işletme tarafından tanınacak limit daraltılmaktadır. Müşteri İşletme Yöneticilerinin Durumu: İşletmede yöneticilerin tecrübeli, başarılı olması durumunda limitler genişletilebilmektedir. 69 3.5.2.3.2. Kredili satış yapan işletme ile ilgili faktörler İşletmenin Büyüklüğü: Büyük işletmeler müşterilerine daha geniş limitler tanıyabilmektedir. İşletmenin Pazarlama Politikası: İşletmenin satışlarını artırmak,yeni pazarlara girmek amacıyla atılgan bir pazarlama politikası izlemesi durumunda,kredi standartları gevşetilerek limitler genişletilebilmektedir. Rakip İşletmelerin Uygulamaları: İşletme rakiplerinin politikalarını takip etmektedir. İşletmenin Mali İmkanları ve Kaynak Maliyeti: İşletmenin kaynaklarının yetersiz olması durumunda kredi limitleri de sınırlı olmaktadır. Bunun yanı sıra kaynak maliyetleri yükseldikçe kredi limitleri de sınırlanmaktadır. 3.5.3. Alacakların tahsilinin kontrolü Alacak yönetiminde alacakların vadesini aşıp aşmadığının sürekli kontrol edilmesi ve buna göre alacakların izlenmesi önem taşımaktadır. Bu nedenle işletme sahibi ve ya yöneticiler uygulanan alacak tahsilat politikasının başarısını ve mevcut alacakların durumunu araştırmalı ve izlemelidir. Bu doğrultuda alacakların kontrolü rasyolar ve alacakların yaş çizelgesi yoluyla izlenmektedir. 3.5.3.1. Rasyo ile kontrol ve takibi İşletmelerde alacaklara yatırılan tutarların çoğalması etkinliğin kaybolmasına neden olabilmektedir. Müşterileri hesaplarının tek tek incelenmesinden önce tahsilat politikasının işleyişini izleyebilmek amacıyla alacakların tamamı ele alınarak değerlendirilmektedir. Bu değerlendirme kapsamında bazı rasyolar kullanılmaktadır. Bu kapsamda temel olarak alacak devir hızı ve ortalama tahsilat süresi rasyoları ele alınmaktadır (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 342). 3.5.3.1.1. Alacak devir hızı oranı Alacakların tahsil kabiliyetini ve likiditesini gösteren bir orandır. Alacak devir hızı, kredili satış tutarının ticari alacaklar toplamına bölünmesi ile hesaplanmaktadır. Alacak Devir Hızı = Kredili Satışlar / Ticari Alacaklar 70 Alacak Devir Hızı = Satışlar / Ticari Alacaklar Alacak devir hızı, alacakların belirli bir dönemde kaç defa tahsil edildiğini göstermektedir. Alacak devir hızının yüksek olması işletmelerin alacakları tahsil yeteneğinin yüksek olduğunun ve uygulanan alacak tahsilat politikasının başarılı olduğunun bir göstergesidir. İşletmelerde alacak devir hızının düşük olması ise alacakların tahsilinde çeşitli güçlüklerle karşılaşıldığının, etkili bir tahsilat politikasını uygulanmadığının ve ya esnek bir kredili satış politikası izlendiğini göstermektedir. İşletmeler,alacak devir hızını hesaplayarak sürekli izlemeli ve bu oranı yükseltmeye çalışmalıdır. Bununla birlikte işletmeler alacak devir hızını değerlendirirken geçmiş yıllardaki oranlar ile faaliyet gösterilen sektördeki oranları dikkate almalıdır (Sarıaslan ve Erol, 2008: 389). 3.5.3.1.2. Alacakların ortalama tahsilat süresi Alacakların ortalama tahsilat süresi, işletmenin alacaklarını kaç günde bir tahsil ettiğini göstermektedir.Alacakların ortalama tahsil süresi aşağıdaki gibi hesaplanmaktadır. Alacak Tahsil Süresi = Ticari Alacaklar / Günlük Satış Tutarı Alacak Tahsil Süresi = Ticari Alacaklar / (Yıllık Satış Tutarı / 365) Alacakların ortalama tahsil süresinin dönemsel olarak sürekli gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bu sürenin bilinmesi alacakların tahsilatında bir sorun olup olmadığını ortaya koymaktadır. Alacakların ortalama tahsil süresi dönemsel olarak sürekli izlenmeli, gerekli önlemler zamanında alınmalı ve alacak takibini yapan birim uyarılmalıdır. Alacak tahsil süresine göre alacakların izlenmesi sırasında ortalama tahsil süresinin uzadığı tespit edilirse,bu durumda ortaya çıkan uzamanın genel sorunlardan mı yoksa belirli bazı alacaklardan mı kaynaklandığının belirlenmesi gerekmektedir. Ortalama tahsilat süresi, işletmenin geçmiş yıllar oranları, sektör ortalamaları ve ya işletmenin kredili satışlarında uyguladığı vade ile karşılaştırmalar yapılarak yorumlanmalıdır (Sarıaslan ve Erol, 2008: 389). Ortalama Alacaklar / Toplam Aktifler Oranı: Toplam aktifler içinde alacakların artması,tahsilatın gerilemekte olduğunu ve ya işletmenin alacak politikasının esnek olduğunu göstermektedir. 71 Ortalama Alacaklar / Satışlar: İşletmenin aylık satışları ile alacaklara yatırımlarının oranı belirlenmektedir.Bu oran ile satışların kredili bölümünü göstermektedir. 3.5.3.2. Yaş çizelgesi ile takip Alacakların tahsilinin kontrolünde ve uygulanan alacak tahsilat politikasının değerlendirilmesinde kullanılan bir yöntem de alacakların yaş çizelgesidir. Bu yöntemde geçmiş aylarda doğan ancak henüz tahsil edilmeyen alacaklar vadelerine göre gruplandırılmakta ve toplam içindeki payları hesaplanmaktadır (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 343). Bu yöntemde öncelikle vadeli satış politikası gereği işletmenin belirlediği esas vade ve bu vadeyi aşan sürelere göre alacakların gruplandırılması ve dağılımı yapılmaktadır. Daha sonra vade aşımlarına göre alacak miktarı ve tahsil edilememe nedenleri araştırılmaktadır (Sarıaslan ve Erol, 2008: 390). Alacakların yaş çizelgesi ile izlenmesi, tahsilatın hangi vadedeki alacaklarda gerilediğini göstermekte ve gecikmiş alacakların tutarlarının belirlenmesini kolaylaştırmaktadır. Bu doğrultuda işletmede yapılacak düzenlemeler için gösterge niteliği taşımaktadır. 3.5.3.3. Şüpheli alacakların tespiti Alacakların tahsilinde şüpheli nitelikte olanların ayrılması,alacakların işletme değerine gerçek katkısının belirlenmesine imkan tanımaktadır. Gelecek dönemlere ilişkin alacaklara ait kararların alınmasında önemli katkı sağlamaktadır. Tahsili geciken alacakların işletmede neden olduğu maliyetler, tahsilin imkansız hale gelmesi ile artmaktadır. Alacakların izlenmesi ile alacakların şüpheli ve ya tahsili imkansız hale gelmesi durumunda hemen tespit edilmesi işletmeler açısından önem taşımaktadır. Tahsili şüpheli alacağın önceden belirlenmesi takibini kolaylaştırıcı bir unsur olmaktadır ve tahsil kabiliyetini artırmaktadır. Tamamıyla tahsili imkansız alacakların normallerinden ayıklanması işletmenin gerçek durumunun gösterilmesine yardımcı olmaktadır. Bunun yanı sıra tahsili imkansız alacaklar birer zarar unsuru olması nedeniyle şüpheli alacakların ayıklanması zarar olarak kaydedilmektedir. Bu nedenle işletmenin gerçek karı azalmakta ve 72 dolayısıyla ödeyeceği verginin düşmesine yol açmaktadır (Aksoy ve Yalçıner, 2008: 344). 73 4. İMALAT İŞLETMELERİNDE BELİRLENMESİ, YÖNETİM İŞLETME SERMAYESİ POLİTİKALARI, DÜZEYİNİN FAALİYET VE NAKİT DÖNGÜSÜ DEĞERLENDİRMELERİ 4.1. İşletme Sermayesi Düzeyi İşletme sermayesi gereksiniminin belirlenmesi, işletme sermayesi yönetimi için büyük önem taşımaktadır. Diğer işletmelerde olduğu gibi, her imalat işletmesinin gereksinim duyduğu işletme sermayesi düzeyi ve işletme sermayesinin dönen varlıklara dağılımı farklıdır. Herhangi bir işletmenin gereksinim duyduğu işletme sermayesi düzeyi, faaliyet konusuna, ekonomik koşullara, satıcıların kredi politikalarına, faiz oranlarına, üretilecek mal ve hizmetin üretim süresine, üretilen memulun birim maliyetinin büyüklüğüne, işletmenin büyüklüğüne, satışların mevsimlik olmasına, alacak ve stok devir hızına bağlı olarak farklılık göstermektedir. İşletmelerin, işletme sermayesi düzeyi aşağıdaki faktörlere bağlı olarak değişmektedir (Aydın, 2011: 135); İşletme Faaliyet Konusu İşletmenin Büyüklüğü Satışlardakı Düzenililk Ticari faaliyette bulunan işletmeler üretim işletmelerine göre daha çok işletme sermayesine ihtiyac duyarlar. Üretim işletmelerinde işletme sermayesi düzeyi, üretim sürecine bağlı olarak değişmektedir. Üretim süreci ne kadar uzun olursa stoklara bağlanan fonlarda o kadar artmakatadır. Alacakları tahmin etmek için, satış hedeflerinin ve satış koşullarının dolayısıyla alacak devir hızını veya alacakların ortalama tahsil süresinin bilinmesi gerekir. Stokların tahmini için, üretimin ve satış hedeflerinin, stok devir hızının, stokta kalma veya stok tutma süresinin bilinmesi gerekir. Para dönüşüm çabukluğu (devir hızı), bulundurulması gerekli para miktarını ifade eder. Üretim ile satış arasında geçen süre zarfında işletme yönetiminin alacağı kararlar, uygulayacağı politikalar işletmenin karlılığını dolaysız olarak etkilemektedir. İşletme sermayesinin hesaplanmasında, net işletme sermayesi tutarı esas alınır. Proforma bilançodaki dönen varlıklar toplamı esas alınarak brüt işletme sermayesi bulunur. 74 İşletme sermayesinin bir bölümü kendiliğinden oluşan kaynaklarla sağlanır. Bunlar satıcı kredileri, vadeli alımlardan doğan borçlardır. Ayrıca, bazı hizmetlerden yararlanma ile bunların bedellerinin ödenmesi arasında bir zaman aralığı bulunması (bilançoda ödenecek değerler karşılığı) kendiliğinden doğan bir finans şeklidir. Yine vergi kanunları uygulamasından kaynaklanan, işletme tarafından verginin alımı veya kesintisinin yapılması ile vergi dairesine yatırılması arasındaki zaman farklılığı kadar doğan finansman olanağı eklenebilir. Bir işletmede gereksinim duyulan net işletme sermayesi miktarının belirlenmesi, geleceğe yönelik faaliyetlerde etkinliği sağlamaktadır. Aynı zamanda yıllar itibarıyla net işletme sermayesinin seyrinin izlenmesi, işletme sermayesi yönetiminin etkinliğini göz önüne sermektedir. İşletme sermayesi düzeyi kadar, bunun nasıl finanse edileceği de önemlidir. İşletme sermayesinin yönetimi, yalnızca çalışma sermayesi düzeyi ve işletme sermayesini oluşturan her bir kalemin uygun miktarının belirlenmesi değil, aynı zamanda bunun nasıl finanse edileceğini de kapsar. Çünkü, işletme sermayesinin finansmanı da karlılığı ve riski etkileyecektir. işletme sermayesinin finansmanında, sabit varlıkların finansmanında olduğu gibi kısa süreli ve uzun süreli borçlarla öz kaynaklar kullanılabilir. Uzun süreli finansman kaynaklarının maliyetinin, kısa sürelilere göre daha yüksek olması doğaldır. Kredi veren kişiler ya da kurumların süre uzadıkça riskleri artacağından, daha yüksek karlılık beklentisi olacaktır. Bu da işletmelerin daha yüksek maliyetleri yüklenmelerini gerektirmektedir. İşletmeler açısından, kısa süreli finansman kaynaklarının maliyeti düşük olmasına karşılık, riski uzun sürelilere göre daha yüksektir. Çünkü kısa süreli fonların hem anaparası hem de faizi en fazla bir yıl içinde ödenecektir. İçsel ya da dışsal herhangi bir nedenle satışlarda yaşanacak bir düşme, işletmeyi nakit yetersizliği ile karşı karşıya bırakabilir. Bu nedenle risk durumu dikkate alınarak, çalışma sermayesinin finansmanında kısa ve uzun süreli fonlara uygun ağırlık verilmelidir. Karlılığı arttırmak için, ağırlıklı olarak kısa süreli fonların kullanımı işletmenin riskini arttıracaktır. Buna karşılık riskten kaçınmak için finansmanda ağırlıklı olarak uzun süreli fonlara ağırlık verilmesi, işletmenin karlılığını düşürecektir. Her işletme için çalışma sermayesinin etkin yönetimi ile ilgili uygun bir reçete vermek mümkün 75 değildir. Her işletme kendi özel koşullarını, sektörün ve ekonominin durumunu dikkate alarak, uygun bir model geliştirmelidir. 4.1.1. İşletme sermayesi düzeyinin belirlenmesini etkileyen faktörler 4.1.1.1. İşletmenin büyüklüğü ve nitelikleri Küçük işletmelerde büyük işletmelere göre daha fazla işletme sermayesine sahiptirler bunun nedeni büyük işletmelerin sermaye piyasalarından daha daha kolay fon sağlayabilmekte ve büyük işletmelerin daha çok sermaye yoğun teknolojiler kullanarak üretim ve dağıtım sürecinde daha fazla makine, araç ve gerece yer vermektedirler (Aydın, 2011: 136). İmalaat işletmelerinde duran varlıkların dönen varlıklara oranı, hizmet sektörü işletmelerine göre daha düşüktür. Bu sebepten dolayı, fazla oranda stok bulundurulması daha çok işletme sermayesi ile çalışılmasına imkan verir. 4.1.1.2. Endüstri türü İşletme sermayesi, işletmenin faaliyette bulunduğu sektöre göre değişiklik göstermektedir. İmalat sanayi işletmelerinde yatırım ve harcama düzeyi daha yüksel olduğu için fazla fon ve paraya ihtiyac duyulmaktadır. Bu nedenle imalat sektöründe, hizmet ve diğer sektörlere göre daha yüksek işletme sermayesi gereksinimine ihtıyac duyulmaktadır (Tomak, 2013: 16). 4.1.1.3. Üretim (imalat) döngüsü ve politikası İmalat işletmelerinde, imalat süreci uzadıkca işletme sermayesi gereksinimi artmakta, imalat süresi azaldıkca işletme sermayesi gereksinimi düşmektedir. Fazla ve yoğun sermaye ve uzun bir imalat sürecine sahip olan işletmelerde, işletme sermayesi gereksinimi yüksek olmaktadır. Faaliyet döngüsü süreci uzun olan firmalarda, işletme sermayesi ihtiyacı artmakta olacaktır. İşletmenin izlediği üretim politikalari, ürün maliyetleri, üretim ve dağıtım arasındaki kordinasyon derecesi işletme sermauesi gereksinimini doğrudan etkilemektedir. İşletmenin stoklara yatırım düzeyi mevcut üretim politikalarından direkt olarak 76 etkilenmektedir. Şirketin otomasyona geçme kararı işletme sermayesi gereksinimini değiştirmektedir. Emek yoğun endüstrilerde işletme sermayesi gereksinimi daha yüksek olurken, sermaye yoğun endüstrilerde yüksek düzeyde otomasyona sahip ise uzun vadeli fon gereksinimi daha yüksek olmaktadır. 4.1.1.4. Satışlar, satışların hacmi ve konjonktürel dalgalanmalar Tüm işletmelerde olduğu gibi imalaat işletmelerindede Satışlar ne kadar istikrarlı ise çalışma sermayesi ihtiyacıda o oranda azaltılabilmektedir. Müşteri taleplerinin sürekli olarak dalgalanma göstermesi, işletme sermayesinin düzeyinin de değişmesine neden olmaktadır. Satışlarda artış işletme sermayesinin artışınıda neden olmaktadır. Satışlarda azalış, İşletme sermayesinde azalışınada neden olmaktadır. Satışlardakı artış veya azalış işletme sermayesi mıktarına da direkt etkisi olacaktır. Çalışma sermayesi yönetiminde eğer etkinlik artarsa çalışma sermayesindeki artış, satışlardaki artışdan daha düşük olacaktır (Aydın, 2011: 136). Satışları istikrarlı olan firmalara kıyasla dalgalı olan firmalar, stoklara daha fazla yatırım yapmak zorunda kalmakta ve daha fazla oranda ani finansman talebi ile ortaya çıkmaktadır. Gelirlerin tahmini güç olan firmaların günlük likidite gereksinimlerini ve müteakip fon ihtiyaçlarını tahmin etmek de güçleşmektedır. Bunun için, satışları dalgalanma gösteren firmalar nakit akımlarını iyileştirmek için borçlanmaya gideceklerdir. Ekonominin canlı olduğu dönemlerde talep artışı, iş hacmi genişler ve kapasite kullanım oranı artırmaktadır. Bu artışa paralel olarak işletmelerin dönen varlıklara yatırım düzeyi de artış göstermektedir. Bu nedenle işletme sermayesi gereksinimi de artmaktadır. Durgunluk dönemlerinde ise azalan talep ve iş hacmıi ile birliktr çalışma sermayesi gereksinimi de düşmektedir. Bunun yanında, talepteki büyük dalgalanmalar, optimal stok düzeyinin belirlenmesini güçleştirmektedir. 77 4.1.1.5. Satın alma ve hammadde tedarik koşulları İmalaat işletmelerinin işletme sermayesi gereksinimini, satın alma koşullarına bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Satıcıların mallarını satarken peşin şartı aramaması ve ödemelerin uzun vadeye yayılması imaalat işletmeleri için bir finans kaynağıdır. Satın almalarda daha uygun satıcı kredisi koşulları ile çalışılması, stoklara bağlanacak nakit düzeyini ve dolayısıyla işletme sermayesi düzeyini azaltmaktadır. Alacakların süresini azaltma ve borçlarının süresi uzatmak ile bir finas kaynaği olüştürmaktadır. Böylece nakit dönüşüm süresi eu aza inecek. İşletme için gerekli olan hammadde ve malzemenin tedarik şartları, işletme sermayesi düzeyini etkilemektedir. Stokların zamanında ve uygun koşullarda tedarikli sağlanbiliyorsa, işletme daha düşük düzeyde stokla çalışabilme imkanı sağlayabilecektir. Diğer taraftan, stok fiyatları dalgalanmalar gösteriyorsa, fiyatlarda artışlar söz konusu ise, düzenli akışı sağlanamıyorsa, tedarik zincirinde aksamlar oluyorsa; işletme stoklara daha fazla yatırım yapmak durumunda kalacaktır (Tomak, 2013: 18). 4.1.1.6. Enflasyon Enflasyonun işletme sermayesi üzerine etkisi, varlıkların dönem sonu ve dönem başı değerleri arasında farktan, iş hacmi genişlemesi nedeniyle artışın indirilmesi ve etkinlik artışının eklenmesi ile bulunur. enflasyon yüksek olması, dönen varlıklarda hızlı bir değer kaybına neden olur (Akgüç, 1998: 212). Bir işletmenin gereksinim duyacağı işletme sermayesi düzeyini etkileyen etmenlerin anlaşılması, işletmenin faaliyet dönemi içinde işletme sermayesinde karşılaşılabilecek olası artışların ve azalışların tahminlenmesinde esas alınır. 4.1.1.7. İşletmenin faaliyet verimliliği ve kar dağıtımı Bir işletmenin faaliyet verimliliği minimum maliyetle mevcut kaynaklardan maksimum düzeyde yararlanması anlamını taşımaktadır. Faaliyet verimliliği, bir işletmenin nakit dönüşüm süresini kısaltmaktadır. Faaliyet giderlerinin etkin bir şekilde kontrol altına alındığının göstergesidir. İşletmenin mevcut sınırlı kaynaklarından maksimum düzeyde yararlanması işletme karlılığını da olumlu 78 yönde etkilemektedir. Nihayeten, artan faaliyet verimliliği işletme sermayesi gereksinimi düşürmektedir. İşletmenin Kâr dağıtımı politikasi işletme sermayesi gereksinimi etkilemektedir. İşletmenin elde etmiş olduğu Kârın bir kısımı ortaklara temettü olarak dağıtıldıktan sonra geri kalan kısmı işletme bunyesinde kalmaktadır. Kâr dağıtım oranı ne kadar düşük tutulursa, firma bünyesinde kalan nakit düzeyi artacağından dolayı, işletme sermayesi birikimine de katkı sağlama kabiliyetine sahip olcaktır (Tomak, 2013: 19). 4.1.1.8. İşletmenin sermaye yapısı İşletme, İşletme sermayesi gereksinimini karşılayacak firma içi kaynaklara sahipse, en azından çalışma sermayesinin süreklilik gösteren kısmını, işletme sermayesi yönetimi kolaylaşacaktır. Eğer çalışma sermayesinin süreklilik gösteren ve değişken kısmının tamamı ya da büyük bir bölümü dış kaynaklarla finanse edilirse, işletme sermayesi yönetimi, işletme açısından bir güç olarak değerlendirilecektir. 4.2. İşletme Sermayesi Politikaları İşletme sermayesi yönetimi, işletme sermayesini yönetmek için gerekli prosedür ve politikalar içermektedir. İşletme sermayesi yönetimi kararları firmanın işletme sermayesi yönetimi politikalarından etkilenmektedir. Üç tür işletme sermayesi politikası firmalar tarafından kabul edilebilir, bunlar (Lai, 2012: 14); Orta düzey(Moderate) veya eşlen, işletme sermayesi yönetimi Agresif işletme sermayesi yönetimi Mühafazakar işletme sermayesi yönetimi Bu politikalar, satış ve dönen varlıkların seviyesini açıklamaktadır. İşletme sermayesi yönetimi politikası, firmanın dönen varlıklar ve varlıklarının kısa vadeli yabancı kaynaklarla finansmanının, yatırım yapmasının bir metodüdür. 79 4.2.1. Orta düzey işletme sermayesi Orta düzey ve ya eşleştirme işletme sermayesi politikası dönen varlıkları, kısa vadeli yabancı kaynaklarla eşleştirmesidir. Firmanın borçlarını ödemesi için, elinde yeterli nakit bulndurma anlamına gelmektedir. Yani firma dönen varliklar ile kısa vadeli vadeli borçlar arasında eşit bir denge sağlaması beklenmektedir. Tüm sektörlerde faaliyet gösteren firmalar tarafından kullanılan mantıklı politikada eşleştirme politikası olmaktadır. 4.2.2. Agresif işletme sermayesi Agresif işletme sermayesi politikası genel olarak firmanın düşük alacaklara sahip olmasıdır ve mümkün olduğu kadar borçlarının ödemesini geçiktirmeye çalışmaktadır. Bu geciktirme fatura ödemelerinde mümkün ola bilmektedir ama işletme faiz ödemelerinde bir gecikme yapamaz, çünkü borç veran taraf firma aleyhine dava açabilmekte ve firmanın varlıklarını nakte çevire bilmektedir. Firma yöneticileri varlıklarının çoğunu yatırım yapmakta ve çok düşük bir nakit elde tutmaktadırlar. Bu politikanın getirisi yüksek ama riski’de yüksek olmaktadır (www.slideshare.net). 4.2.3. Mühafazakar (ihtiyatlı) işletme sermayesi Mühafazakar işletme sermayesi politikası firmaların riskten kaçınma derecesine göre değışmektedir. Bu politika kapsamında firma her zaman borçlarının ödenmesinden emin olmakta ve kasaında, belirsizlik durumlar için fazla nakit bulundurmaktadır. Turizm, tarım, inşaat gibi mevsimsel firmalarda belirsiz risklere karşı muhafızakar işletme sermayesi politika kullanmayı tercih edebilirler. Mühafazakar politikayı kullanan firmaların, kasalarnda her zaman nakit ve depolarında bol stok ve borçlarıda her zaman güncel olmaktadır. Dönen varlıkların kısa vadeli borçlara bölünmesiyle elde edilen cari oran muhafizekar işletme sermayesi politikasında bu oran 2 üzerinde olmasını sağlamasını isteklidirler. Bu dönen varlıkların borçlara karşı 2 katı olması anlamına galir. Muhafızakar işletme 80 sermayesi politikasaı kısa vadeli nakit eksikliği riskin azaltmakta ancak uzun vadeli karliliği azalta bilmektedir. Çünkü aşırı nakit çoğu zaman getiri elde edemez (www.smallbusiness.chron.com). 4.3. Optimal İşletme Sermayesi Miktarının Belirlenmesinin Önemi Bir işletmenin faaliyetlerini aksatmadan yürütebilmesini sağlayacak ve aynı zamanda işletme karlılığını en fazla arttıracak düzeyde işletme sermayesini dönen varlıklara bağlaması son derece önemlidir. Bu nedenle, işletme sermayesi yönetiminde etkinliğin sağlanması, öncelikli olarak işletmenin gereksinim duyduğu optimal işletme sermayesi düzeyinin belirlenmesi bağlıdır. Çok değişik faktörlerin etkisinde bulunan, işletme sermayesi miktarının gereğinden az veya çok olmasının işletme karlılığını ters yönde etkilemesi ve işletme faaliyetleri açısından olumsuz sonuçlar doğurması konuya daha da hassasiyet kazandırmaktadır. İşletme sermayesi miktarının gereğinden az veya çok olmasının doğurduğu olumsuz sonuçları şöyle sıralamak mümkündür. İşletme sermayesi kalemlerine yapılan yatırımlar gereğinden çok olduğunda işletme açısından bu tür yatırımların maliyeti artacaktır. Bu durum çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir. Birincisi bu varlıkların finansmanında yabancı kaynaklar kullanılmış ise finansman giderleri artacak, öz kaynaklar kullanılmış ise öz kaynağın alternatif kullanım alanından sağlayacağı kardan firma yoksun kalacaktır. İşletme sermayesi kalemlerine yapılan yatırımların gereğinden az olması da işletme açısından bir maliyet unsuru oluşturur. Örneğin işletme rakiplerinin müşterilerine tanıdığı kredi vadelerini tanıyamazsa satışları zayıflatabilir. Stok düzeyindeki yetersizlik müşteri taleplerinin karşılanamaması sonucunu doğurabilir. Bütün bunlar işletmenin potansiyel pazara girmesinin ve elindeki mevcut pazarı korumasını engelleyebilir. İşletme sermayesi miktarındaki yetersizlik işletmenin vadesi dolmuş borçlarını ödeyememesine ve iflasa sürüklenmesine neden olabilir. Bu nedenlerden dolayı her işletmenin kendisi için optimal işletme sermayesi miktarını belirlemesi büyük önem taşımaktadır. 81 işletmelerde işletme sermayesi düzeyi belirlenirken dikkate alınması gerekenler bunlar; 1. İşletmede ne gereğinden fazla ne de gereğinden eksik nakit bulundurulmamalıdır. Dönen varlıklar arasında likiditesi en yüksek olan ve aynı zamanda karlılığı en düşük olan nakit değerlerdir. Özellikle enflasyonist ortamlarda fazla nakitler yatırımlara dönüştürülemediği sürece hızla değer kaybına uğrar. Bu nedenle, fazla nakitlerin yeni yatırımlara yönlendirilmesi gerekir. 2. Günümüzde hızla gelişen para piyasaları işletmelerin likit değerlerini günlük işlemlerde değerlendirebilmelerine olanak tanımaktadır. Bu durum, işletme sermayesi yönetiminde dönen varlıklara bağlanan kaynakların karlılığını göreli olarak arttırılabilmesine ve böylece döner varlıklara yapılacak yatırımın düzeyini yükselterek daha az risk alınmasına olanak tanımaktadır. 3. Son yıllardaki para piyasalarında meydana gelen değişimler, işletmelerin satışlarını artırabilmek için müşterilerine kredili satış yapmalarına zorlamaktadır. Ancak, kredili satışlar işletmenin alacaklarının düzeyini arttırmaktadır. Bu durum, daha fazla sermayenin alacaklara bağlanmasına ve tahsillerde bazı sorunlara neden olmaktadır. Bu nedenle, işletmenin alacaklara bağlayacakları sermayenin getirisi ile götürüsünü iyi ayarlamaları gerekmektedir. 4. Optimum stok düzeylerinin belirlenmesi, stok maliyetlerinin en aza indirilmesini ve dolayısıyla, stoklara bağlanan sermayenin etkin kullanımını sağlamaktadır. Her işletme faaliyet alanına ve kendine özgü koşulları dikkate alarak, üretimi aksatmayacak şekilde stoklara bağlanan sermayeyi en aza indirmeye çalışmalıdır. 5. İşletmeler bir taraftan faaliyetlerini yürütürken en az kasa, alacak ve stok bulundurarak sermayenin karlılığını artırmak isterken, diğer taraftan da geleceğin belirsizliği nedeniyle kısa vadeli borçlarını denetim altında tutmak isterler. Böyle bir ikilem içinde, işletme sermayesi politikalarının bir bakıma risk ve kar arasında optimum bir dengenin kurulmasına dayandığını söyleyebiliriz (Jahankhani ve Parsaiyan, 2010: 5). 82 4.3.1. Optimal işletme sermayesi miktarının belirlenmesinin önemi Bir finans yöneticisinin üzerinde durması gereken en önemli konu, işletmenin gereksinim duyduğu işletme sermayesi miktarını belirlemektir. Dönen varlıkların kendileri açısından en uygun miktarını belirlemeye çalışan yöneticiler, karlılık ve risk arasındaki değişimi göz önüne almaları gerekmektedir. Gelir ve risk, finansal yapının optimum olarak belirlenmesinde iki anahtar değişken olarak tanımlanmaktadır (Üsta, 2005: 42). Dönen varlık miktarının belirlenmesinde karlılık ve risk arasında bir denge sağlama ihtiyacını doğuran temel neden dönen varlıkların sabit varlıklara göre verimliliklerinin daha düşük olmasıdır. Varlıkların likidite değerleri arttıkça verimlilik düzeyleri azalır. Dönen varlıklar içerisinde likiditesi en yüksek olan para ve para yerine geçen varlıklardır. Para doğrudan bir mal ya da hizmetin üretiminde kullanılan bir girdi olmayıp, girdilerin satın alımında kullanılan bir araç olduğu için kullanılmadığı zamanlarda değerinden kaybetmektedir. Nakit paralar verimli yatırımlarda kullanılmadığı zaman bir maliyeti yaratır. Alacaklar ise işletmenin kredili satışları sonucunda doğar ve kredili satışlardan satış hacmini arttırmak hedeflenmektedir (Nalçacı, 1986: 10). Stoklar kasa ve alacaklara nazaran daha yüksek verimliliğe sahip iseler de, sabit varlıklar uzun süre üretim süreci içerisinde kullanılıp devamlılığı ve üretim hacminin genişlemesini sağladıkları için dönen varlıklara nazaran daha verimli sayılırlar. Bu nedenlerden dolayı dönen varlıklara gereğinden fazla yatırım yapılması, imalat işletmeleri için daha üretken olan sabit varlıklara o oranda az yatırım yapılmasına neden olmaktadır. Böylece atıl kalan işletme sermayesi miktarının kara katkısı olmadığı halde getireceği maliyet unsurları sebebiyle karlılık azalmakta olur. Buna karşılık, dönen varlıklara yapılan yatırım fazlalığı işletmede yerine getirilmesi gereken sorumluluklara karşı bir rahatlık sağlayacaktır. Bu yüzden ödeme güçlüğü çekmeyen işletme riski de azaltma yönüne gidecektir. Diğer taraftan, işletmenin dönen varlıklara en az oranda yatırım yapması sabit varlıklara o oranda daha fazla yatırım yapması sabit varlıklara o oranda daha fazla yatırım yapmasına neden olacak ve karlılık en üst seviyeye çıkacaktır. Böyle bir durumun riski de yüksek olmaktadır. Ayrıca işletme ödeme güçlüğü çeker ve sorumluluklarını yerine getiremeyecek duruma düşecektir. Söylediğimiz bu 83 sebeplerden dolayı, risk ve karlılık faktörleri arasında dengeyi sağlayacak optimal miktar belirlenmesi gerekli olacaktır. İşletme sermayesinin miktarı karlılık ve risk faktörleri göz önüne alınarak tespit edilmiş olsa bile, faaliyet süresinde bir takım yönetim zayıflıkları yanlış politikalar yüzünden ihtiyaca cevap veremez hale gelebilme ihtimali yüksektir. İşletme sermayesinin yetersiz hale gelmesinin temel nedeni faaliyet zararlarıdır. İşletmeler (Nalçacı, 1986: 11); Satış hacminin maliyetleri karşılayacak düzeyde olmaması veya satış fiyatının maliyetlere göre düşüklüğü; Maliyetler artarken satış ve hasılatın artmaması; Tahsili imkansız hale gelen alacakların yarattığı aşırı masraflar gibi nedenlerle faaliyet zararına uğrayabilirler. Faaliyet zararları ötesinde olağanüstü zararlar, stokların piyasa değerleinin düşmesi, büyüyen işletme sermayesi ihtiyacının uygun fonlarla karşılanamaması, yanlış kar dağıtım politikası izlenmesi, dönen fonların dönen olmayan aktiflere yatırılması, vadesi dolan optigasyonlu borçların ödenmesi için gerekli fonların hazırlanmamış olması gibi nedenlerle de işletme sermayesi yetersiz hale getirmesinin nedenleri olabilmektedir (Nalçacı, 1986: 11). İşletme yönetiminin kontrol edebildiği zararlar, her işletme sermayesi kalemi için ayrı ayrı ele alınmak doğru ve mantıklı olmaktadır. Böylece, belirlenen işletme sermayesi miktarı optimal düzeyde de tutulabilme imkanı sağlanacaktır. 4.3.2. Net işletme sermayesi değişim ve kullanımı Net işletme sermayesinde değişim tablosunun hazırlanması önemlidir çünkü bu tablo, bir hesap dönemi içinde net işletme sermayesinin kaynaklarını ve kullanım yerlerini göstererek, net işletme sermayesindeki artış ve azalışları gösterir. İşletme sermayesi yönetiminde etkinliğin anlaşılmasını bağlayan en önemli araçlardan biri olan net işletme sermayesi değişim tablosu, işletme sermayesindeki başarı oranını da göstermektedir. Net işletme sermayesi değişim tablosu, işletme sermayesi yönetimi hakkın da bilgiler vermeye çalışmaktadır. 84 Her türlü işletmede finansal güvenilirliğinin sağlanması, borçlarını ve yükümlülüklerini yerine getirebilmesi, alacaklarının durumunun anlaşılması ve işletmenin gelecekteki faaliyetlerinin güvenlik altına alınabilmesi için net işletme sermayesindeki değişimlerin yakından incelenmesi gerekir. İşletme sermayesinin denetiminde ve finansman kaynaklarının etkin kullanımında yönetim bu tablodan yararlanmaktadır. Net işletme sermayesi değişim tablosunun işletme sermayesi yönetimine bazı yararlar sağlamaktadır. Bu yararlar ise aşağıda sıralanmaktadır (Usta, 2011: 128); 1. Dönen varlıklardaki ani değer düşüşlerin olumsuz etkisinden işletmeyi korur. 2. İşletmenin borçlarının zamanında ödenmesini sağlar. 3. İşletmenin kredibilitesi yükselir. 4. Doğal afet gibi olağanüstü durumlarda işletmenin finansal yönden zor duruma düşmesini önler. 5. Ürün taleplerini sürekli olarak karşılayacak miktarda stok bulundurmasına olanak verir. 6. Alıcılara daha elverişli şartlarda kredili satış yapılmasını sağlayarak, işletmenin satış hacmini artırabilir. 7. İşletmenin duran değerlerinin tam kapasite ile çalışmasına olanak sağlar. Net işletme sermayesindeki artışlar = Dönen varlıklardaki artış ve kısa vadeli borçlardaki azalışlar, Net işletme sermayesindeki azalışlar = Dönen varlıklardaki azalış ve kısa vadeli borçlardaki artışlar Net işletme sermayesi değişim tablosu iki kısım olarak düzenlenmektedir. Birinci kısımda, işletme sermayesindeki değişim, başka bir deyişle artış ve azalışlar gösterilmektedir. Değişimin belirlenebilmesi için, işletmenin faaliyet dönemi içindeki, dönen varlıklar ile kısa vadeli borçlardaki artış ve azalışlar ayrıntılı olarak hesaplanır daha sonra dönem başı ve dönem sonu net işletme sermayesi arasındaki farkın, hangi hesaplardan dolayı ortaya çıktığı görülmektedir. İkinci kısımda ise, işletme sermayesi kaynakları ile kullanım yerleri gösterilir. Net İşletme Sermayesi değişim tablosuda, net işletme sermayesindeki değişim, net İşletme sermayesi unsurları, Kasa ve bankalar, menkul kıymetler, alacaklar, 85 stokların toplamından sonra, kısa vadeli borçlar, satıcı kredileri, banka kredileri, ödenecek vergiler, toplamı çıkarıldıktan sonra net İşletme sermayesinde fark elde edilir. Net işletme sermayesi değişim tablolarının değerlendirilmesi gereklidir. Tablolardaki artışlar yönetimin başarısı olarak değerlendirilir. Halbuki artışların nedenlerinin iyi bilinmesi gerekmektedir. İşletmede alacak ve stok devir hızlarındaki azalmalar dönen varlıkların artmasına neden olurken, nakit ve menkul kıymet daha az likit olan stoklara bağlanmış olabilir. Dönen varlıkların likiditesindeki değişiklik ile net işletme sermayesindeki artışlar ve dönen varlıkları oluşturan her kalemin iyi analiz edilmesi gerekir. Ayrıca işletmenin duran varlık satışları, amortisman, sermaye artırımı ve uzun vadeli borç artışlarının etkisiyle de net işletme sermayesi artış gösterebilir bu gibi durumlarda işletme sermayesindeki artışları olumlu olarak değerlendirilirse yalnış yapılmamıştır demektir. 4.3.3. Enflasyonun dönemlerde işletme sermayesi belirlenmesi Enflasyon olan dönemlerde, piyasada fiyatlar sürekli yükselmekte, bu nedenle, işletmelerin gelecek de gereksinim duyacakları işletme sermayesinin belirlenmesinde önemli sorunlar ortaya çıkmaktadır. Paranın zaman içinde reel olarak satın alma gücünün azalması, daha önce hazırlanan bütçeler de belirlenen gider kalemleri ve faaliyetlerin yürütülebilmesi için ayrılan işletme sermayesinin erozyona uğramasına neden olmakta ve bu durum, işletmelerde beklentilerin üzerinde işletme sermayesi gereksinimi yaratmaktadır. Enflasyonun işletme sermayesini artırma nedenleri aşağıda sıralanmaktadır (Akgüç, 1998: 208-209); Enflasyon dönemlerinde firmaların günlük olmayan faaliyetlerini yürütebilmek, ödemelerini zamanında yapabilmek için gereksinim duydukları para tutarı da artacaktır. Başka bir ifadeyle enflasyon, firmaların işlem güdüsü ile bulundurulmak gereğini duydukları para tutarınıda yükseltecektir. Firmaların artan ve reel olarak artmasa dahi enflasyon etkisiyle artmış gözüken satışları, müşteriye bağlı mal değerini, diğer bir deyişle ticari faaliyetlerinden doğan alacaklarını genişletebilmektedir. 86 Stokların miktar değişikliği olmasa dahi, parasal tutarları artmaktadır. Enflasyon firmaları emniyet stoklarını artmaya zorlamaktadır. Girdilerin gerektiği an belirli bir fiyat üzerinden tedarik edilmesi olanağının zayıflaması, hatta ortadan kalkması, geleceğin belirsizliği, planlama yapmanın güçleşmesi, ham madde yokluğu nedeniyle üretimin kesintiye uğramasının doğurabileceği zararların büyümesi, uzun süreli sözleşmelerle girdi sağlanması güven altına alınmış olsa dahi, satıcı firmaların bu tür sözleşmelere uymakta gösterdiği titizliğin azalması, firmaları enflasyon dönemlerinde daha fazla emniyet stoku bulundurmaya zorlamaktadır. İşletmeler üzerine enflasyonun etkisi özellikle, duran varlıklarda daha fazla olmaktadır. Zira işletme, duran varlıklara yatırımlar yaparak belli bir üretim ve satış kapasitesine ulaşmaktadır. Enflasyon dönemlerinde işletme aynı iş hacmini yakalayabilmek için daha fazla işletme sermayesi temin etmek zorunda kalmakta ve enflasyon işletme sermayesi gereksinimini genelde arttırmakla beraber, enflasyonun türü de bu gereksinimin şiddetini etkileyebilmektedir. Talep enflasyonu dönemlerinde stok devir hızını arttırmak, satış koşullarını değiştirerek alacak devir hızını arttırmak, satış koşullarını değiştirerek alacakların ortalama tahsil süresini kısaltmak, hatta müşterilerden avans alma olanağını bulan işletmeler ek işletme sermayesi gereksinimini sınırlı tutabilmektedirler. Buna karşılık, ekonomik durgunluk içerisinde fiyat artışlarının (staflasyon), hatta ekonomik gerileyiş dönemlerinde, artmaktadır. ile birlikte işletmelerin Enflasyon sürekli işletme fiyat yükselişlerinin (slumplasyon) sermayesi gereksinimleri aşırı dönemlerinde işletmeler, artan işletme şekilde sermayesi gereksinimlerini karşılamak için sık sık kredi kuruluşlarına başvurmaktadırlar. Bu şekilde artan fon maliyetleri, işletmeye ek sorunlar doğurabilmektedir. Enflasyon dönemlerinde, işletmelerin gereksinim duyacakları işletme sermayesi farkını hesaplamaları gerekli gözükmektedir. Çünkü işletmelerin ürettikleri mal ve hizmetlerin girdi fiyatlarında oluşan değişmeleri karşılayacak işletme sermayesine sahip olmak için gerekli ek finansman tutarını kar ve zarardan ayırmaktadır. Bu dönemlerde, bir işletmenin aynı düzeydeki üretimini sürdürebilmesi için yeterli dönen varlıklara sahip olabilmesi, girdi fiyatlarındaki değişmelere bağlı olarak daha 87 fazla işletme sermayesi bulundurulmasıyla mümkün olmaktadır (Akdoğan ve Tenker, 2010: 721). Tüm işletmelerde enflasyonun işletme sermayesi üzerindeki etkisini anlamak için, her şeyden önce iş hacmindeki değişmelerin işletme sermayesi üzerindeki etkilerinin hesaplanması gerekmektedir. İş hacmi değişmesinin işletme sermayesi üzerine etkisini ölçerken bir önceki yıl ile karşılaştırma yapılabilmesi için, satış hacmindeki reel değişmenin işletme sermayesinde de aynı oranda değişme doğuracağını varsayımı gerekli olmaktadır. Dönem başı stok, ticari alacak ve ticari borçların, satış hacmindeki reel değişme oranı ile çarpımı, satış hacmindeki değişmenin enflasyondan bağımsız olarak, genişletici veya daraltıcı etkisini göstermektedir. İşletmelerde satış hacmindeki değişmelerin etkileri aşağıdaki gibidir (Akgüç, 1998: 215): Stoklarda Değişme = Dönem başı stok x Satış hacminde reel değişme oran Ticari Alacaklarda Değişme = Dönem başı ticari alacaklar tutarı x Satış hacminde Ticari Borç Ticari Borçlarda Değişme = Dönem başı ticari borç tutarı x Satış hacmindeki reel değişme Oran Enflasyonun işletme sermayesi üzerindeki etkisi, ancak işletme sermayesi yönetiminde etkinliğin değişmesi ile iş hacmindeki değişmenin etkileri bulunduktan sonra hesaplanabilmektedir. Enflasyon işletme sermayesi üzerinde etkisi de aşağıdaki förmüllerde açıklanmaktadır. Stok Değişmesi = Dönem sonu stok – İş hacmi artışının etkisi + Etkinlik artışı + Dönem başı stoku Ticari Alacaklarda Değişmede = Dönem sonu alacak tutarı – İş hacmi artışının etkisi + Etkinlik artışı – Dönem başı alacaklar Ticari Borçlarda Değişmede = Dönem sonu ticari borçlar tutarı + İş hacmi azalış etkisi – Etkinlik artışı – Dönem başı ticari borçlar tutarı İşletme sermayesindeki artışların yönetimden mi, yoksa enflasyon artışlarından mı kaynaklandığı bulunmak için bu förmülleri kullanırız. Hesaplamalarda alacak, stok ve ticari borçlardaki artış ya da azalışların iyice hesaplanması gerekmektedir. 88 Alacak ve stoklardaki artışlar, alacak ve stokların devir hızlarının azalması sonucu yönetim etkinliğinin azalmasından kaynaklanabileceği gibi, enflasyonun etkisiyle de gerçekleşebilmektedir. İşletme sermayesindeki artış ve azalışların nedenleriyle ortaya çıkarılması, söz konusu artışlar ve azalışlar üzerindeki ortaya koyduğu gibi, nakit, alacak, stok ve ticari borçların yönetiminde yöneticilere yol göstermektedir. 4.4. Faaliyet Döngüsü ve Nakit Döngüsü Tanımlaması Ticaretin temel rollerinden biri, mal satışları ve hizmetlerinden alınan nakitler, üretim için yapılan nakit ödemelerinden daha fazla olmasıdır. Nakit ödemeleri, gelecekte daha fazla nakit girişleri elde etmek amacıyla yapılmaktadır. Bu nakit girişleri çoğu satış için üretilen mallar ve hizmetler için kullanılmaktadir. Böylece alım ve satış olayı, devamli bir ticaret döngüsünü olüşturmaktadır. Bu ilkel ve tam gelişmemiş ticaret analiz nakit döngüsü kavramını açıklamaktadır. Faaliyet (İşletme) giderleri için ödenen nakit Satışlardan elde edilen nakit Nakit Döngüsü Şekil 4.1. İmalat İşletmelerinde Nakit Döngüsü (Dönüşüm Süresi) Tüm işletmelerde, yöneticilerin aşağıdakileri sağlamak için sorumludurlar (Brian, 2000: 31); Nakit gelirleri, nakit harcamalarından fazla olması (Kar Yönetimi) Nakit gelirleri mümkün olduğunca hızlı bir şekilde geri alınması ve mümkün oldüğü kadar nakit döngüsünün kısa olması (Nakit Yönetimi) Ödemeleri karşılayacak nakit mevcud olması, ve satışlardan alınan bu nakitler iyi kullanıma koyunması (Nakit Yönetimi) Nakit akım unsurları faaliyet, yatırım ve finansman olarak üçe ayrılmaktadır. Unsurların birbiriyle uyumlu ve etkili çalışmak firma açısından önemlidir. 89 Varlıklarını uzun süre sürdürmek isteyen bir firmanın, borç ve kar payı ödemeleri gibi gereksinim duyduğu nakitleri kendi yapdığı faaliyetlerden ele geçirilmesi beklenmektedir. Firmanın faaliyet sonuçu yarattığı nakit finansal analizin önemli odak noktalarrından biri olmaktadır (Chambers, 2005: 150). Nakit döngüsü, ticaret (Faaliyet) döngüsüne bağlıdır. İmalaat işletmelerinde ticaret döngüsü ham madde alımlarıyla başlanır, üretim süreci, ve satışa hazır mamüllerin depolama sürecinde devam eder,ve sonunda üretilen malların nihai satışıyla tamamlanır. Çoğu işletmelerde, dış tedarikçilerden satın alma ticaret döngüsünü ve bu tedarikçilere ödeme yapmak, nakit döngüsünü başlatılmaktadır. İşçilere ödenen ücret ve maaş, hammadde ve malzeme tedarikçilere gitmeyen ödemeler kabul edilmektedir. Genel üretim giderleri, rehin ödemeleri, faiz ödemeleri, telefon, reklam ve mali müşavirlik ücretlerini içermektedir. Hatta bu ödemeler için de nakit dönüşüm süresi vardır, çünkü ödeme yapma ve satışlardan nakit gelirleri elde etmesinde, bir zaman aralığı boşluğu, (time gap) vardır. 4.4.1. Nakit akım süresi çizelgesi Nakit döngüsü ve ticaret döngüsü ikiside zamanla ölçülmektedir. Ticaret (Faaliyet) döngüsü hammadde alımından, mal satılana kadar geçen süreyi, kapsamaktadır. Nakit döngüsü ise ilk nakit harcamalarından, satışlardan nihai alınan nakitleri içermektedir. Bu döngüler ikiside üst üste gelip ve bir zaman geçişinde gösterilebilmektedir. Farklı sektörlerde faaliyet gösteren işletmeler, kendilerine özgü, ticaret ve nakit döngüsü karakterleri bulunmaktadır. İmalaat işletmelerinde nakit akım dönüşüm süresi aşağıdakı şekilde göstermektedir. 90 Şekil 4.2. İmalat işletmlerinde nakit akım süresi çizelgesi (Brian, 2000: 32) Satın Alma Satın Alınan Hammadde ve Malzemeler Mallar için Yapılan Ödemeler FAALİYET DÖNGÜSÜ İmalat Döngüsü NAKİT DÖNGÜSÜ Stokta Tutulan Mamüller Kredili Satış Kredi Süresi (Borç Ödeme Süresi) Alınan Ödemeler (Nakit Tahsılatı) ZAMAN Nakit döngüsü veya nakit akım süresi uzunluğu, zaman çizelgesinde her unsurun süresine göre değişmektedir. Nakit döngüsünde üç temel ünsür vardır (Coyle, 2000: 32); Stok saklama, üretim süreçinde dış tedarikçilerden alınan stok, ve satış gününe kadar mamullerin depolaması Tedarikçilere ve satıcılara tanınan ödeme süresi Müşterilere tanınan vade 91 Nakit döngüsünün üzülüğünun değişmesi, işletme sermayesi tutarında direk etkisi var. Daha uzun nakit döngüsü stokların satılmadan önce uzun süre depoda saklamasından kaynaklanmaktadır. Daha uzun üretim döngüsü, müşterilerin uzun vadede ödemelerinden, kaynaklanmaktadır. İşletme sermayesi unsurlaarından, nakit akım döngüsü kavramı işletme sermayesi yönetimi için çok önemlidir. Tipik bir imalat işletmesinde bu döngü aşağıdaki gibi açıklanabilir (Ercan ve Ban, 2005: 277). İşletme üreteceği mallar için gerekli hammaddeyi sipariş vermekte ve bu siparişler eline geçmektedir. Genellikle işletmeler bu alışlarını kredili olarak yapmakta, bu işlem işletmenin satıcılar hesabını oluşturmaktadır. Hammaddeyi mamul maddeye çevirmek için işçilikler yapılmaktadır. Bu işçiliklerin tamamı iş yapıldığında ödenmiş olmayacaktır. Mamul maddeler satılacaktır. Genellikle satışlar kredili olacak, satışlar alacaklar hesabını oluşturacaktır. Bu döngünün bazı noktalarında satıcılara borçların ödenmesi gerekmektedir. Bazı borçların ise gerekebileceğinden alacaklar nakit henüz ihtiyacı tahsil oluşacak, edilmemişken dolayısıyla ödenmesi borçlanmaya gidilebilecektir. İşletmenin, işletme sermayesi döngüsü alacakların tahsili ile tamamlanmış olacaktır. 4.4.2. Faaliyet (ticaret) döngüsü tanımlaması ve ölçülmesi Faaliyet veya ticaret döngüsü, mal satın alınmasıyla başlayıp ve üretim süreçinden geçip ve alacakların tahsili ile son bulan süreyi göstermektedir (Ross, 2012: 582). İmalat işletmelerinde mal satın alımı, hammadde vb alımlarlı kapsamaktadır. Bu nakit çıkışları eşitlenmemiş ve belirsizdir, çünkü hammadde alım satımı satış makbuzu gibi aynı zamanda olamaz. Bunun için belirsizdir, çünkü gelecekteki maliyetler tahmin edilemez. Bu durum nakit girişleri ve satışlardan alacaklarda da tam tahmin edilemez. Faaliyet döngüsü şü şekilde hesablanmaktadır. Faaliyet Döngüsü(Dönüşüm Süresi) = Stok Dönüşüm Süresi (Stokta Geçen Süre) + Alacakların Tahsil Süresi 92 ö ı ı ış ü ı İmalat firmalarında stok dönüşüm süresi aşağıdaki üç förmülden oluşturulur (Coyle, 2000: 38); 4.4.3. Nakit döngüsü tanımlaması ve ölçmesi Nakit döngüsü, alacakların ortalama tahsilat süresi ve stokların tutma süresi toplamından, kısa vadeli borçların ortalama ödeme süresinin çıkarılmasıyla elde edilir. Nakit döngüsü, likidite yönetiminde dinamik bir ölçüt olarak kabul edilmektedir ve nakit yönetiminin, nakit süresinin karar almasında önemli rol oynadığı belirtirmektedir. Çünkü nakit döngüsü hesablamasında bilanço ve gelir tablosu verilerini kullanılarak zaman boyutlu bir ifadenin elde edilmesidir (Ross, 2012: 582). İşletmenin alışlarında hammaddelere yaptığı ödemeler ile müşterilerinden tahsil ettiği ödemeler arasında zaman süresine, “nakit döngüsü” denilmektedir. Nakit döngüsü uzadıkça işletmelerin çalışma sermayesi ihtiyacları artmaktadır (Aydın, 2011: 136). Nakit Döngüsü = Faaliyet Döngüsü – Borçların Döngüsü ü ç ı ı ı ı ış ü 93 Nakit döngüsü yönetilmesinde, likidite ve faaliyet performansının dengelenmesinin önem taşıdığı belirtilmektedir. Bu kapsamda, stokların tutma süresindeki düşüşlerin stok yetersizliğine ve satışlarda azalışa neden olduğu ifade edilmektedir. Buna paralel olarak, alacakların ortalama tahsilat süresindeki düşüşlerin kredi ihtiyacı bulunan müşterilerin kaybına neden olduğu vurgulanmaktadır. Aynı şekilde, kısa vadeli borçların ortalama ödeme süresindeki büyük artışların, gelecek dönemlerdeki borçlanmada esneklik veya erken ödemelerde indirim avantajlarını olumsuz etkilediği belirtilmektedir (Wang, 2002, 162). Nakit döngüsü yükselmesi, firma likiditesi açısından olumsuz bir gösterge olarak değerlendirilmektedir. Buna karşılık, nakit döngüsü, firma likiditesinde iyileşmenin olduğunu göstermektedir. 4.4.3.1. Nakit dönüşüm sürelerini azaltma Nakit dönüşüm süresini azaltmak için yapılan ölçümler ve hareketler, sürekli bir azalmaya tabi ise, muazzam bir nakit akım avantajı sağlayacaktır. %10 faiz oranı ile bir milyon dönüşüm için 1 hafta nakit dönüşüm süresini azaltılması, yıllık karın 1,900 (1m 52 ) artmasına neden olacaktır. İşletme yöneticileri ve alım departmanları normalde stok düzeyi için sorumludurlar. finansal yöneticilerin stok dönüşüm süresini iyileştirme gücü ve yeteneyi, yöneticilerin arasındakı zaman veya süre ile ilgili yapılan ilşkiye bağlıdır. Yöneticilerin stok dönüşüm ve değişim sürelerini raporlamaları gerekmektedir, ve fırmaya stok tutma maliyetinin ne kadar olduğunu belirtilmelidirler. Stok dönüşüm süresi bilgileri, firmanın kanuni raporlarında sunulmalıdır. 4.5. Nakit Dönüşüm Süresiyle İlgili Yapılan Teorik / Akademik Değerlendirmeler Nakit dönüşüm süresi ile ilgili Türkiye’de ve yurt dışında yapılmış çeşitli araştırmalar bulunmaktadır. Bunlar; 94 1971–1990 döneminde ABD’de seçilmiş perakende firmalarını konu olan çalışmada büyük firmaların NDS’lerinin düşük olduğu görülmüştür. Küçük firmaların ise, NDS’lerinin stoklar veya alacaklar/borçların dönüşüm sürelerinin kısalığından olumlu etkilendiğibelirtilmiştir (Moss ve Stine, 1993). Ayrıca bu çalışmada NDS uzunluğu ile nakit akımları arasında negatif ilişki gözlemlenmiştir. Bu nedenle, küçük firmalarda NDS’nin yönetiminin daha önemli olduğu belirtilmiştir (Moss ve Stine, 1993). 1990 yılında nakit dönüşüm çemberini inceleyen çalışmada, zaman ağırlıklı bir model üzerinde durulmuştur. Bu çerçevede, nakit dönüşüm çemberinin her aşamasında kullanılan fonların zaman ağırlıkları göz önünde bulundurulmuştur. Ancak, bu modelin, hesaplama güçlüğü nedeniyle kullanımının mümkün olmadığı belirtilmiştir (DeLoof, 2003). Türk Çimento Sektörü’nde halka açık şirketlerin 1995-2001 dönemi için etkinlik ve nakit çevirme süresini inceleyen çalışmada, nakit dönüşüm süresinin dalgalı bir seyir izlediği görülmüştür. Bununla birlikte, ticari borç devir hızındaki düşüklüğün, nakit dönüşüm süresinin kısalığını belirleyen temel unsurlardan biri olduğu vurgulanmıştır (Akgün, 2002). 1999–2001 döneminde, Türkiye’de üretim ve perakende sektörlerinin nakit dönüşüm sürelerini inceleyen çalışmada, üretim sektöründeki firmaların çoğunluğunun ve perakende sektör firmalarının negatif NDS’ ye sahip oldukları vurgulanmıştır. Bu çerçevede, alacak tahsilât süresi ve stok tutma süresinin, borçların ödeme süresinden az olduğu görülmüştür. Ancak, alacak tahsil süresi ve stok tutma sürelerinin azaltılmadan, kısa süreli borçların ödeme süresinin artırılmış olması, analize konu işletmelerde finansman sorunlarının bulunabileceği şeklinde değerlendirilmiştir (İşeri ve Chambers, 2003). 2001–2004 döneminde, Atina Menkul Kıymetler Borsası’na kote 131 firma için işletme karlılığı ve çalışma sermayesini inceleyen çalışmada nakit dönüşüm süreleri ortalama 189 olarak gerçekleşmiştir (Lazaridis ve Tryfonidis, 2006). Bu çerçevede, nakit dönüşüm sürelerinin sektörler dışında ülkeler arasında da farklılık gösterdiği görülmektedir. 2003–2006 döneminde Türk Gıda Sektörü’nün nakit dönüşüm süresini inceleyen çalışmada, sektördeki KOBİ’lerin nakit yönetiminin yetersizliği vurgulanmıştır. Bunun nedeni olarak, inceleme konusu işletmelerin genel olarak pozitif NDS’ ye sahip olmaları gösterilmiştir. Bununla birlikte, ilgili araştırmada, imalat sanayine 95 bağlı sektörlerde, farklı NDS’lerin bulunduğu ve bunların bir kısmının genel ortalamaya kıyasla dalgalı bir seyir izlediği belirtilmiştir. Elde edilen sonuçlarda, nakit yönetiminde etkinliğin NDS’nin düşük / negatif olmasına bağlı olduğu vurgulanmıştır (Sakarya, 2008). İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda (İMKB) üretim ve ticaret şirketlerinin nakit dönüşüm sürelerini 2007 yılı için inceleyen çalışmada, perakende/toptancı sektörünün en düşük ortalama değere sahip olduğu görülmüştür. Buna karşılık, tekstil sektörünün sıralamada ilk olduğu belirtilmiştir. Bu kapsamda, sektörün likidite açısından diğer sektörlere göre dezavantajlı durumda olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca, büyüklük ve karlılık ile nakit dönüşüm süresinin korelasyonunun negatif olduğu vurgulanmıştır (Uyar, 2009). Hissedar değerinin en yüksek seviyeye çıkarılmasında, kısa vadeli işletme faaliyetlerinin nakit dönüşüm süresini kısa tutacak şekilde yönetilmesinin önemli olduğu belirtilmektedir. Bu sayede, en düşük seviyede nakit yatırımı ile işletme faaliyetlerinin sürdürülmesi sağlanmaktadır. Nakit dönüşüm çemberi için kullanılmayan nakit farklı kullanım alanlarında değerlendirilebilmektedir. Bunlar, uzun dönem yatırımları, kar payı dağıtımı ve uzun dönemli finansman sağlanması şeklinde sıralanmaktadır (Smart ve diğerleri, 2006). 96 97 5. BİST’DE İŞLEM GÖREN İMALAT SANAYİ İŞLETMELERİNDE İŞLETME SERMAYESİ YÖNETİMİNİN FİRMA DEĞERİ ÜZERİNE ETKİSİNİN ANALİZ EDİLMESİ İmalat işletmelerinde başka sektörlerde faaliyet gösteren firmalar gibi işletme sermayesi yaşamsal önem taşımaktadır. Bir işletme faaliyet giderlerini ödemek için ve aldığı hammadde ve börçları ödemek için işletme sermayesi va fona ihtiyacı vardır. Etkin bir işletme sermayesi yönetimi, hissedar zenginliğini arttırabileceği şeklinde yorumlanmaktadir. Bu bölümde imalat işletmelerinde, işletme sermayesi yönetiminin firma değerini nasil etkileyeceği istatistik analizler ile incelenmiştir. 5.1. Araştırmanın amacı Finansman literaturunde geleneksel olarak uzun vadeli finansal kararlarında özellikle yatırım, sermaye yapısı, temettü ve firma değerleme, ile ilgili alanlar da odaklanmıştır. Likidite ve karlılık, işletme yönetimi açısından iki önemli konudur. İşletme sermayesi de firma değeri üzerinde önemli rolü var, bu yüzden nakit yönetimi ve menkul kıymetler yönetimi önemli akademik araştırmalarda yer almıştır ve işletme sermayesi yönetiminin farklı bireysel yönleri üzerinde durulmuştur. Bu kavramın Türkiye istanbul borsasında (BİST) uygulabilirliğini test etmek için, işleme sermayesinin firma değerine etkisi üzerinde durduk. Daha spesifik olarak, araştırmanın temel amacı şirketler tarafından düzenlenen işletme sermayesi yönetiminin, pay sahiplerine ekstra bir gerçek yaratmaği analizimizde hedeflemekteyiz. Hisse sahiplerine değer yaratmak için işletme sermayesi bir araç olarak temel öneme sahiptir. Bu çalışmada elde edilecek verilerin değerlendirilmesi sonuçunda hisse fiyatı ile, işletme sermayesi yönetimi arasındakı ilişki ortaya çıkacaktır. 5.2. Araştırmanın Yöntemi Bu kısımda işletme sermayesi yönetiminin uygulanmasında takip edilen yöntem hakkındaki bilgilere yer verilmektedir. Sırasıyla araştırmanın kuramsal çerçevesi, hipotezi, kapsam ve sınırlıklar, veri toplama yöntemi ve uygulaması ve son olarak da veri analizinde kullanılan yöntemler hakkındaki bilgiler sunulmaktadır. 98 Önceki çalışmalarda dünyada ve Türkiye’de yazılmış makalelerden yola çıkarak şirketlerin işletme sermayesinin firma değeri üzerine etkileri firma değeri (hisse değeri) artması üzerine ve bu konuda olan önemli faktörlerden de bahsedilecektir. “Materyal ve Metot” konusunun ele alındığı bu bölümde çalışmanın içeriği ve planı açıklanarak, araştırmada kullanılan istatistiksel teknikler verilecektir. “Bulgular ve Tartışmalar” bölümünde hipotezlerin değerlendirmesi yer almaktadır. “Sonuçlar ve Öneriler”, hipotezler değerlendirilerek araştırmanın sonuçları değerlendirilmiştir. 5.3. Kuramsal Çerçeve İşletme sermayesi en basit tanımıyla cari aktiflerin toplamına verilen isimdir. Brüt işletme sermayesi olarak ifade edilebilen cari aktiflerden kısa vadeli yabancı kaynakların düşülmesi sonucu da net işletme sermayesine ulaşılır. İşletmenin kurulması ve faaliyete geçmesiyle birlikte gündelik faaliyetler kapsamında karşılaşılan hammadde, işçilik, genel yönetim giderleri, enerji, bakım onarım, vergi, sigorta gibi kısa vadeli giderlerin karşılanmasında büyük ölçüde işletme sermayesinden yararlanılır. 5.4. Kapsam ve Sınırlıklar Araştırmanın BİST’de faaliyet gösteren firmaların üzerinde yapılması araştırmanın sınırını oluşturmaktadır. Diğer yandan sektör ayrımına gitmesi, sanayi işletmeler diğer sınırlılıklarını oluşturmaktadır. Gıda sektöründe seçilen firmaların 2004-2014 yılları arasında mali tablolarından alınacak bilgilere göre sonuçlar değerlendirilmektedir. Bu araştırmada Türkiyenin gıda sektöründe 6 firmaların (Ülker, Pınar süt, Tat, Merko, Efes, Konfrut) 2004-2014 yılları arasındaki üçer aylık dönemlere ait mali tabloların verilerinin analiziyle sınırlıdır. Bu tarihlerden önceki ve sonraki dönemlere ait mali tablolar çalışmanın kapsam dışında bulunmaktadır. 5.5. Veri Toplama ve Uygulaması Çalışmanın bu bölümünde BİST’de gıda, yiyecek ve içecek sektöründe faaliyet gösteren firmaların 2004-2014 döneminde kesintisiz olarak işlem gören firmanın 99 söz konusu yıllardaki 3 aylık (çeyrek dönemlik) mali tablolarından elde edilen verilerden yararlanılarak işletme sermayesinin faktörleri araştırılmıştır. Çalışmada, hisse fiyatı (HF) bağımlı değişken, nakit döngüsü (ND), faaliyet döngüsü (FD), borçların döngüsü (BD), stokarın döngüsü (SD), alacakların döngüsü (AD), cari oran (CO), altı bağımsız değişkenler olarak kullanılmıştır. Bütün analizlerde, değişkenler arası ilişkileri incelemede en çok kullanılan yöntemlerden biri regresyon analizidir. Regresyon analizi iki veya fazla değişken arasındakı ilişkileri incelemek ve konu ile ilgili tahmin yapmak ve matematiksel bir model ile belirtilen istatistiksel bir analizdir. Bağımlı ve bağımsız değişkenler arasında kurulan istatistiksel modellerinde bağımsız değışkenlerden yola çıkarak bağımlı değışkenlerin alacakları değeri tahmin etmeye çalışılmıştır. Bu çalışmada esas amaç, işletme sermsyesi ile firma değeri (hisse fiyatı) arasında ilişkisi, işletme sermayesi yönetiminin firma değerini nasıl etkilediği gıda ve içecek firmalarında bir uygulamadır. Bu ilişki çoklu doğrusal regresyonu yöntemi ile incelenmiştir. Çalışmada aşağıdaki hipotezlerden hareket edilmiştir ; 1. Firma değeri ile Cari Oran (CO) arasında negatif yönlü ilişki vardır. 2. Firma değeri ile faaliyet döngüsü arasında negatif yönlü ilişki vardır. 3. Firma değeri ile nakit döngüsü arasında negatif yönlü ilişki vardır. Dolaysıyla denklem olarak aşağıdaki modeller tahmin edilmiştir; HF 0 1 CO t (1) HF 0 1 AD 2 SD t (2) HF 0 1 AD 2 SD 3 BD t (3) Çalışmada firmaların mali tablolarından elde edilen veriler, SPSS program paketini kullanılarak bilgisayar ortamına aktarılmış olup araştırmaya yönelik olarak istatistiki analizlere yer verilmiştir. Çalışmada hesaplanan korelasyon matrisi (katsayıları) istatistiksel bakımından anlamlı olup olmadıklarını saptamak için 0.05 anlamlık düzeyi seçilmiştir. 100 5.6. Araştırmanın Bulguları ve Tartışmalar Çalışmada hipotezlerin test etmesi için çoklu doğrusal regresyon analizi yapılarak, değişkenler arasında ilişkininin olup olmadığı araştırılmaktadır. İşletme sermayesi değişkenlerin hisse fiyatı üzerindeki etkilerini inceleyen ampirik çalışmalarda, değişkenlerin arasında olan ilişkileri bulmaktayız. 5.6.1. Tanımlayıcı istatistikler Bütün firmalarda yer alan değişkenlere ait tanımlayıcı istatistikleri çizelge 5.1' de sunulduğu gibidir. Firmaların ayrı ayrı yapılan tanımlayıcı istatistikleri çizelge 5.2’de verilmiştir. Çizelge 5.1.’de Firma likidite ölçütü olan cari oran ortalaması, 1.37 ve maksimum mıktarı 2.65 olmakta halbuki gıda, içki ve tütün sektöründe cari oran ortalaması 1.62’dir. Alacaklar dongüsünün en uzun süresi 186.58, ve en kısa süresi 3 günden az ve ortalaması 63 gündür. Nakit döngüsünün ortalaması 98 gün, minimum ve maksimum süresi ise sırayla -81 ve 426 gündür. Bu sürelerin aralarında fark ise (gap) 344’tır. Nakit döngüsü, işletme sermayesi temsilcisi olarak kullanılmaktadır. Uzun nakit döngüsü yetersiz işletme sermayesi anlamına gemektedir. Eksi bir nakit döngü, firmalarınn ürünlerini satmak yerine işletme sermayesi yönetiminden hala kar elde edebilirliğini göstermektedir. Çizelge 5.1. Bütün firmalara ait tanımlayıcı istatistikler Değişkenler HF AD SD BD CO FD ND Gözlem 240 240 240 240 240 240 240 Ortalama 7.9687 63.3874 105.3488 66.8514 1.3757 164.4720 98.7533 Medyan 4.1200 55.6200 78.3650 60.7340 1.3150 141.1000 80.8100 Minimum 0.63 2.69 13.56 5.61 .37 52.79 -81.79 Maksimum 52.50 186.58 696.03 405.04 2.65 605.91 426.60 St.Sapma 9.33310 30.33929 99.28853 42.97506 0.47365 86.83277 82.25844 101 Çizelge 5.2’deki değerlere göre, Ulker ve Pınar süt firmalarının ortalama nakit döngüleri sırasıyla 50 ve 37 olarak gerçekleşmiştir. Dolaysıyla nakit döngüsü bu iki firmada diğer firmalara kıyasla daha kısa olmasını göstermektedir. Çizelge 5.2. Firmaların finansal oranlarına ilişkin tanımlayıcı istatistik değerler Firma Std. Sapma Değişkenler Gözlem HF 41 1.75 15.20 5.6956 3.24375 CO 41 1.13 2.41 1.4549 .31143 FD 41 68.67 208.19 113.0715 26.31416 ND 41 -15.49 91.46 50.9439 21.08074 HF 41 1.44 18.65 8.2598 5.68990 CO 41 1.15 2.45 1.6090 .32534 FD 41 72.79 175.13 100.9334 24.89456 ND 41 10.17 104.45 37.2688 21.55475 HF 41 1.13 4.30 2.6171 .62611 CO 41 .73 2.65 1.4251 .50618 FD 41 116.32 319.96 178.2856 36.80617 ND 41 72.43 228.91 118.9841 31.24942 HF 41 .63 2.40 1.2132 .49128 CO 40 .37 2.62 1.0365 .58445 FD 40 55.10 388.02 191.8635 87.16119 ND 40 -63.53 270.88 100.3705 77.93380 HF 41 9.60 52.50 24.3402 10.68172 CO 41 .66 2.22 1.3068 .28392 FD 40 52.79 206.99 143.6640 36.78224 ND 40 8.40 143.98 83.1295 30.94771 HF 41 1.50 14.60 5.6863 3.78353 CO 40 .45 2.48 1.4147 .55840 FD 40 54.57 605.91 261.5423 130.38726 ND 40 -81.79 426.60 206.7497 120.39871 Ülker Pınar Süt Tat Merko Efes Konfrut Minimum Maksimum Ortalama Etkin bir işletme sermayesi yönetimi firma değerini arttıra bilmektedir. Yani işletme sermayesi yönetimi beklenmektedir. ile firma değeri arasında negatif bir ilişki olduğu 102 Çizelge 5.3’de araştırmada yer alan tüm değişkenlerın (finansal oranların) arasındaki korelasyon katsayılarını göstermektedir. Hisse fiyatı bağımlı değikeni ile FD ve ND bağımsız değişkenler arasında sadece Pınar süt ve Merko firmalarında negatif bir korelasyon görülmüştür. Hisse fiyatı bağımlı değişkene, CO bağımsız değişken arasında Merko ve Efes hariç, diğer dört firmada pozitif bir korelasyon söz konüsüdür. Çizelge 5.3. Firmaların Korelasyon Matrisleri Firma Ülker Pınar Süt Tat Merko Efes Konfrut Değişkenler HF HF 1 CO .258 1 FD .128 .397* 1 ND .041 .018 .055 HF 1 CO .495** 1 FD -.449** -.689** 1 ND -.542** -.687** .959** HF 1 CO .353* 1 FD .024 .531** 1 ND .037 .572** .863** HF 1 CO -.066 1 FD -.156 .113 1 ND -.233 .222 .864** HF 1 CO -.241 1 FD .056 .194 1 ND .035 .062 .757** HF 1 CO .698** 1 FD .320* .411** 1 ND .163 .313 .883** CO FD ND 1 1 1 1 1 1 **.ve *. Korelasyonları sırasıyla %1 ve %5 düzeyinde anlamlılığı göstermektedir. 103 5.6.2. Regresyon analizi ve model bulguları Bu kısımda genel olarak işletme sermayesi yönetimi ile firma değeri arasında anlamlı ilişki olduğunu varsayarak hipotez veya modellerin geçerliliği test edilmiştir. Çizelge 5.4 firmaların değişkenlerinin, kurduğumuz üç modele göre, işletme sermayesi yönetiminin firma değeri (hisse fiyatı) üzerine etkisi sonucunu göstermektedir. Bu çizelgede görüldüğü üzere, 0.05 anlamlık düzeyi ile model 1’de Pınar süt, Tat ve Konfrut firmalari için hisse fiyatı bağımlı değişken ile cari oran bağımsız değişken arasındaki istatistiksel olarak anlamlı ilişkinin olduğu görülmektedir. Öte yandan R kare belirleme katsayısı, 1’e yaklaştıkça bağımsız değişkenlerin HF bağımlı değişkenini daha iyi açıkladığı şeklinde ifade edilmektedir. Buna göre bağımsız değişkenlerin, HF bağımlı değişkenine etki eden R kare değerleri Pınar süt, Tat ve Konfrut firmalari için sırasıyla, 0.24, 0.12 ve 0.48 olarak hesaplanmıştır. Tat firması için bu değerin iyi uyum regresyon derecesine sahip olmadığı görülmüştür. Korelasyon tablosunda da Hisse fiyatı bağımlı değişkene, CO bağımsız değişken arasında bu üç firmada pozitif bir korelasyon görülmüştür. Model 2’de Pınar süt ve Konfrut firmaları için hisse fiyatı bağımlı değişken ile faaliyet döngüsü bağımsız değişken arasındaki ilişkinin istatistiksel olarak anlamlı olduğu görülmektedir. Bu firmaların R kareleri, sırasıyla 0.20 ve 0.10 olarak hesaplanmıştır. Yine de bu değerlerin uygun regresyon uyum derecesine sahip olmadığı görülmüştür. R kare belirleme katsayısı değişkenlerin HF bağımlı değişkenini daha iyi açıkladığı şeklinde ifadesi verilmektedir. Model 3’de sadece Pınar süt firması için hisse fiyatı bağımlı değişken ile nakit döngüsü bağımsız değişken arasındaki ilişkinin istatistiksel olarak anlamlı olduğu görülmektedir. Pınar süt firmasi için R kare, 0.29 olarak hesaplanmıştır. Bu bulgulardan hareketle, çizelge 5.5’te görüldüğü gibi Konfrut firması için faaliyet döngüsü, Pınar süt firması için faaliyet, nakit döngüsü ve cari oran; Tat ve Ülker firmaları için cari oran bağımsız değişkenin hisse fiyatı bağımlı değişkenine anlamlı bir etki yaptığı saptanmaktadır. 104 Çizelge 5.4. Firmaların Regresyon Analizi Sonuçları Modeller Firma Ülker Pınar Süt Tat Merko Efes Konfrut Değişkenler CO FD ND R kare CO FD ND R kare CO FD ND R kare CO FD ND R kare CO FD ND R kare CO FD ND R kare Model 1 Model 2 Model 3 0.103 0.067 0.001 0.245 0.024 0.124 0.687 0.004 0.128 0.058 0.000 0.487 0.425 0.016 0.003 0.202 0.881 0.001 0.335 0.024 0.732 0.003 0.044 0.103 0.797 0.002 0.000 0.294 0.817 0.001 0.148 0.054 0.832 0.001 0.321 0.027 Elde edilen regresyon modellerinde de belirtildiği üzere hisse fiyatı bağımlı değişkenine, Merko ve Efes firmalarının hiç bir bağımsız değişkenleri arasında istatistiksel anlamlılık düzeyinde herhangi bir ilişki olmadığı ortaya çıkmıştır. Çizelge 5.5. Regresyon Analizi Modellerinde Anlamlılık Gösteren Firmalar Modeller Değişkenler Model 1 CO Model 2 FD Model 3 ND Firma Pınar Süt Tat Konfrut Pınar Süt Konfrut Pınar Süt Anlamlılık % 0.001 0.024 0.000 0.003 0.044 0.000 105 Tat firması için hisse fiyatı bağımlı değişkenine sadece cari oran bağımsız değişkeni anlamlılık ve Konfrut firması için HF bağımlı değişkenine, CO ve FD bağımsız değişkenleri arasında istatistiksel olarak anlamlılık düzeyinde ilişki olduğu tespit edilmiştir. Sadece Pınar süt firması için hipotezlerin üçüde anlamlı çıkmıştır, yani cari oran, faaliyet döngüsü ve nakit döngüsü bağımsız değişkenlerinin, hisse fiyatı bağımlı değişkeni arasında anlamlı ilişki olduğu görülmektedir. Bu sonuca dayanarak Pınar süt firması için işletme sermayesi yönetimi ile hisse fiyatı arasında ilişki var demektir. Pınar süt işletme yöneticileri kısa faaliyet döngüsü ve kısa bir nakit döngüsü ile çalışarak firma değerini arttırabilirler. Pınar süt, Tat ve Konfrut işletme yöneticileri çizelge 5.5’de görüldüğü üzere birinci modelde, firma cari oranını yükselterek firma değerini arttırabilmektedirler. Nakit döngüsünü yüksek tutma, muhafazakar işletme sermayesi politikasıdır. Nakit döngüsünü yüksek tutması firma için her zaman kötü anlama gelmemektedir. Çünkü böylece firma belirsizlik durumlarında borçlarının ödenmesinden emin olmakta ve kasasında fazla nakit bulundurmayı ve depolarında bol stok ve borçlarıda her zaman güncel olmayı tercih etmektedir. Muhafazakar işletme semayesi politikasında cari oran 2 olması istenilmektedir. Böylece aşırı nakit çoğu zaman firmanın karlılığına neden olmamaktadır. Önceki bölümde bahsettiğimiz gibi, orta düzey işletme sermayesi politikasında, firmalar dönen varlıklar ile kısa vadeli borçlar arasında eşit bir denge sağlayarak, firma değerini yüksek tutabilmektedirler. İşletme yöneticileri tüm sektörlerde kullanan mantıklı politika eşleştirme politikasını tercih etmektedirler. Bazı firmalar alacaklarının vadesini uzun tutarak satışlarını arttırabilirler. Bu politikanın kotü yönü faaliyet ve nakit döngüsünün uzun çıkmasıdır. Firmadan firmaya yönetimlerin farklı olması, önceden bahsettiğimiz yönetim politikaları, yöneticilerin uyguladıkları farklı politikalar işletme sermayesi yönetimi kararlarını etkilemektedir. Yapılan çalışmalarda nakit döngüsü ile firma performansı veya nakit döngüsü ile firma karlılığı arasında negatif bir ilişkinin olduğu tesbit edilmiştir. Deloof (2003)' un ifade ettiği gibi yöneticilerin nakit döngüsü süresini azaltarak hissedar zenginliğini arttırabileceği yorumlanmaktadır. Nakit döngüsünün düşük olması, alacak ve stok döngülerinin düşük olma veya borçların döngüsü yüksek olma anlamına gelmektedir. Yani firma düşük nakit döngüsü ile çalışırsa hissedar 106 zenginliğini arttırabilir, halbuki bazı firmalar alacaklarının dönüşüm süresini uzaltarak (vadeli satış yapma) satışlarını arttırabilmekte ve karlılığını da yükselte bilmektedir. 107 6. SONUÇ İşletme sermayesi yönetimi, finansal yönetimin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Etkin bir işletme sermayesi yönetimi firmalar için çok önemlidir. İşletme sermayesi gereksinimlerinin uygun bir biçimde yönetilememesi veya gereksinimden fazla olması halinde yönetimin verimsizliği ve kısa dönem yatırımlarından beklenen faydalarının azalmasına yol açabilmektedir. Ayrıca işletme sermayesinin gerekenden düşük olması firmanın karlı yatırım fırsatlarını kaybetmesi veya kısa dönem likidite problemlerinin doğmasına neden olabilme ihtimali vardır. Sonuç olarak işletme sermayesi yönetiminin firma değeri üzerine etkisi ne kadar olduğunu tam bilinmemektedir. Bu çalışmada temel amac, Tütkiye gıda sektörü firmalarının işletme sermayesi yönetiminin firma değeri üzerindeki etkisi incelenmiştir. Bu amacı gerçekleştirmek üzere BİST’te işlem gören 6 firmanın finansal tablolar verileri kullanılmıştır. 20042014 yılları arası, çeyrek dönemlerini kapsayan çalışmada ampirik analizlerde çoklu doğrusal regresyon ve korelasyon analizi yapılmıştır. Konuya ilişkin literatürde çalışmalar incelendiğinde genel olarak çalışma sermayesi göstergeleri ile firma değeri arasında negatif bir ilişkinin olduğu görülmektedir. Yapılan regresyon analizi sonucunda işletme sermayesi göstergesi olarak kullanılan nakit döngüsü ile firma değeri arasında (Pınar süt firması hariç) negatif ve istatistiksel olarak anlamlı sonuçlar elde edilmemiştir. Elde edilen bu sonuç Pınar süt firması için, nakit döngüsü süresini azaltarak hissedar zenginliğini arttırabileceği şeklinde yorumlanmamaktadir. Araştırma sonuçlarına göre; Pınar süt ve Merko firmaları için işletme sermayesi (ND) ile firma değeri arasındaki korelasyon negatif yönlü çıkmıştır. Ama regresyon analizinde, sadece Pınar süt firması için HF bağımlı değişkenine, ND bağımsız değişken arasında anlamlı ilişki orta çıkmıştır. Bu firmanın nakit döngüsünü en aza indirmek yoluyla firma değeri artması görülmektedir. Negatif ilişki, direkt firma likiditesine bağlıdır, etkin bir işletme sermayesi yönetimi (daha kısa bir nakit döngüsü), likiditeyi iyileştirebilir, iyi bir likidite firma değerini arttırabilir. Ayrıca çalışmada hisse fiyatı ile cari oran arasında ilişki analiz edilmiştir. Analiz bulguları hisse fiyatı ile cari oran arasında üç (Pınar süt, Tat ve Konfrut) firma için pozitif ilişki olduğunu görülmüştür. Korelasyon tablosunda da Hisse fiyatı bağımlı değişkene, CO bağımsız değişken arasında bu üç firmada pozitif bir korelasyon 108 görülmüştür. Cari oran yükseldiğinde, işletmenin hisse fiyatı da artmıştır. Bu üç işletme yöneticileri, hissedar değeri artmasını sağlamak için, stoklarını satmak ve işletme kredi notunu etkileyemeyecek şekilde borçlarının ödemesini geciktirmek yoluyla, cari oranı arttırarak, hissedarların değerini arttırabilirler. Firmaların yönetimi farklı olması, yönetim politikaları, yöneticilerin uyguladıkları farklı politikalar işletme sermayesi yönetimi kararlarını etkilemektedir. Yapılan çalışmalarda nakit döngüsü ile firma performansı veya nakit döngüsü ile firma karlılığı arasında negatif bir ilişkinin olduğu tesbit edilmiştir. Deloof (2003)' un ifade ettiği gibi yöneticilerin nakit döngüsü süresini azaltarak hissedar zenginliğini arttırabileceği yorumlanmaktadır. Yani firma düşük nakit döngüsü ile çalışırsa hissedar zenginliğini arttırabilir, halbuki bazı firmalar alacaklarının dönüşüm süresini uzaltarak kredili satışlarını arttırabilmekte ve sonuçta firma karlılığı da yükselebilmektedir. Bu sonuçlara dayanarak Pınar süt firması için işletme sermayesi yönetimi ile hisse fiyatı arasında ilişki var demektir. Pınar süt işletme yöneticileri kısa faaliyet döngüsü ve kısa bir nakit döngüsü ile çalışarak firma değerini arttırabilirler. Pınar süt, Tat ve Konfrut işletme yöneticileri birinci modelde, firma cari oranını yükselterek firma değerini arttırabilmektedirler. 109 KAYNAKLAR Akdoğan, N., Tekner, N. (2010). Finansal Tablolar ve Mali Analiz Teknikleri. (Onüçüncü Baskı). Ankara: Gazi Kitabevi. Akgüç, Ö. (1998). Finansal Yönetim. (Sekizinci Baskı). İstanbul: Avcıol Basım Yayınları. Akgüç, Ö. (2013). Mali Tablolar Analizi. (Onbeşinci Baskı). İstanbul: Avcıol Basım Yayınları. Akmut, Ö., Sarıaslan, H. (1999). Finansal Yönetimin Temelleri. Ankara: Ankara Üniversitesi Yayınları, (Cilt:2). (Eugene F. Brigham, Fundemantals of Financial Management isimli kitabının çevirisi). Aksoy, A., Tanrıöven, C. (2007). Sermaye Piyasası Yatırım Ara ları ve Analizi. (Üçüncü Baskı). Ankara: Gazi Kitabevi. Aksoy, A., Yalçıner, K. (2008). İşletme Sermayesi Yönetimi. (Dördüncü Baskı). Ankara: Gazi Kitabevi. Aydın, N., Başar, M., Coşkun, M. (2011). Finansal Yönetim. (Üçüncü Baskı). Ankara: Detay Yayıncılık. Beranek, W. (1966). Working Capital Management. (Birinci Baskı). University of Wisconsin. California: Wadsworth Publishing Company. Berk, N. (2010). Finansal Yönetim. (Onuncu Baskı). İstanbul: Türkmen Kitabevi. Brealey., Myers., Marcus. (2009). Fundamentals of Corporate Finance. (Sixth Edition). New York: McGraw-Hill Publishing. Ceylan, A., Korkmaz, T. (2013). İşletmelerde Finansal Yönetim. (Onüçüncü Baskı). İstanbul: Ekin Kitabevi Yayınları. Chambers, N. (2005). Firma De erlemesi. (Birinci Baskı). İstanbul: Avcıol Basım Yayın. CİP, P. (2000). Cash Flow Forecausting and Liquidity. (First Edition). United Kingdom: The Chartered Institute of Bankers, Cib Publishing. 110 Coyle, B. (2000). Cash Flow Control. (First Edition). United Kingdom: The Chartered Institute of Bankers, Cib Publishing. Deloof, M. (2003). Does working capital management affect profitability of Belgian firms? Journal of Business Finance and Accounting, 30(3-4), 573-587. Ercan, K. M., Ban, Ü. (2010). Finansal Yönetim. (Altıncı Baskı). Ankara: Gazi Kitabevi. Erdoğan, M. (1990). İşletme Finansmanı. (Birinci Baskı). Diyarbakır: Dicle Üniversitesi Matbaası. Gönenli, A. (1988). İşletmelerde Finansal Yönetim. (Altıncı Baskı). İstanbul: Yön Ajans Yayınları. Hatipoğlu, Z. (1995). Ayrıntılı İşletme Finansı. (İkinci Baskı). İstanbul: Lebib Yalkın Yayınları. Jahankhani, A., Parsaiyan, A. (2010). Mali Müdüriyet. (İkinci Baskı). Tehran: Semt Yayınları. J.R de Almeida., W. Eid Jr; (2013). Access to finance, working capital management and company value. Journal of Business Research, 12(7), 111. Karapınar, A., Zaif, F. (2012). Uluslararası Finansal Raporlama Standartları ile Uyumlu Finansal Anali. (İkinci Baskı). Ankara: Gazi Kıtab Evi. Keith, V. (1979). Guide To Working Capital Management. (First Edition). New York: Mc Graw-Hill Company. Limin, Lai. (2012). The İmpact Of Working Capital Management on Firm Value, Mater Thesis, Economics and Management School of Tilburg University, Department of Finance, Tilburg,118-120. Nalçacı, M. (1986). Alacakların Yönetiminde Muhasebe Politikasının Belirlenmesi ve Uygulanması. (Birinci Baskı). Ankara: Anadolu Üniversitesi Yayınları. Özdemir, M. (1997). Finansal Yönetim. (Birinci Baskı). Ankara: Gazi Kitabevi. Pamukçu, A. B. (1999). Finans Yönetimi. (Birinci Baskı). İstanbul: Der Yayınları. Ross., Stephen, A. (2004). Essentials of Corporate Finance. (Fourth Edition). Mcgraw-Hill. Higher Education. New York: The McGraw-Hill Publishing. 111 Ross., Westerfield., Jordan. (2012). Fundamentals of Corporate Finance. (Ninth Edition). Mcgraw-Hill İnternational Edition. New York: Printed in Singapore. The McGraw-Hill Publishing. Sarıaslan, H., Erol, C. (2008). Finansal Yönetim. (Birinci Baskı). Ankara: Siyasal Kitabevi. Tomak, S. (2013). Çalışma Sermayesi Yönetim. (Birinci Baskı). Ankara: Detay Yayıcılık. Usta, Ö. (2011). İşletme Finansı ve Finansal Yönetim. (Dördüncü Baskı). Ankara: Detay Yayıcılık. Uyar, A, (2009). The Relationship of Cash Conversion Cycle with Firm Size and Profitability: An Empirical Investigation in Turkey. International Research Journal of Finance and Economics, 24, 186-193. Van Horne, James C. (1998). Financial Management and Policy. (Eleventh edition). New Jersey: Prentice Hall Publishing. Vander Weide, J., Maier, S. (1985). Managing Corporate Liquidity, An Introduction to Working Capital Management. Published in Canada: Library of Congress Cataloging in Publication Data. Wang, Y. J, (2002). Liquidity Management, Operating Performance, and Corporate Value: Evidence From Japan and Taiwan. Journal of Multinational Financial Management, 12(2), 159-169. İnternet: Answers, URL: http://www.answers.com, Son Erişim Tarihi: 16.09.2014. İnternet: Mali Tablolar Arşivi, URL: http://www.borsaistanbul.com/veriler/verileralt /malitablolar-arsiv, Son Erişim Tarihi: 10.12.2014. İnternet: efinance Management, URL: http://www.efinancemanagement.com, Son Erişim Tarihi: 02.03.2015. İnternet: URL: Working Capital Analysis, http://www.entrepreneur.com/article/ 21940, Son Erişim Tarihi: 01.04.2015. İnternet: Kamuyu Aydınlatma Platformu, URL: https://www.kap.gov.tr/, Son Erişim Tarihi: 09.01.2015. 112 İnternet: Hisse Fiyat Arşivi, URL: https://report.paragaranti.com/rasyonet_ fiyatarsivi.asp, Son Erişim Tarihi: 01.02.2015. İnternet: Reitix, URL: http://www.reitix.com/Makaleler/isletme-Sermayesi-Nedir/ID= 303, Son Erişim Tarihi: 01.04.2015. İnternet: StartupBizHub.com, URL: http://www.startupbizhub.com, Son Erişim Tarihi: 21.01.2015. İnternet: Smallbusiness.com, URL: http://www.slideshare.net/ipermeeta/workingcapital-management-4632140, Son Erişim Tarihi: 21.04.2015. İnternet: slideshare, URL: http://smallbusiness.chron.com/aggressive-vs-conservativeworking-capital-65216.html, Son Erişim Tarihi: 21.04.2015. 113 EKLER 114 Çizelge 1. Ülker Firması Değişkenlerinin Tanımlayıcı İstatistikleri Değişkenler Gözlem HF 41 1.75 15.20 5.6956 3.24375 AD 41 30.44 142.21 74.2727 21.83357 SD 41 23.25 65.98 38.7985 11.29040 BD 41 9.64 162.36 62.1270 32.80907 CO 41 1.13 2.41 1.4549 .31143 FD 41 68.67 208.19 113.0715 26.31416 ND 41 -15.49 91.46 50.9439 21.08074 Minimum Maksimum Ortalama Std. Sapma Çizelge 2. Ülker Firması Korelasyon Çizelgesi HF AD SD BD CO FD ND HF 1 AD .235 1 SD -.157 .179 1 BD .076 .765** .308* 1 .258 .538 ** -.116 .307 1 .907 ** ** .767 ** .397* 1 -.599 ** .018 .055 CO FD ND .128 .041 .578 -.059 .241 1 **.ve *. Korelasyonları sırasıyla %1 ve %5 düzeyinde anlamlılığı göstermektedir. Çizelge 3. Ülker Firmasinin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları Modeller Değişkenler Sabit CO FD ND R kare Düz R kare Durbin-watson Gözlem Sayısı Model 1 Model 2 Model 3 0.462 0.103 0.067 0.043 0.182 41 0.093 0.425 0.016 -0.009 0.141 41 0.000 0.797 0.002 -0.024 0.122 41 115 Çizelge 4. Pınar Süt Firması Değişkenlerinin Tanımlayıcı İstatistikleri Değişkenler Gözlem Minimum Maksimum Ortalama Std. Sapma HF 41 1.44 18.65 8.2598 5.68990 AD 41 37.31 146.90 66.2561 27.87853 SD 41 19.32 56.43 34.6776 7.13997 BD 41 45.81 83.37 63.6657 7.39838 CO 41 1.15 2.45 1.6090 .32534 FD 41 72.79 175.13 100.9334 24.89456 ND 41 10.17 104.45 37.2688 21.55475 Çizelge 5. Pınar Süt Firması Korelasyon Çizelgesi HF AD SD HF 1 -.543 AD -.543** 1 SD .554** BD ** .554 BD ** CO ** FD -.449 ND ** -.542** .069 .495 -.524** .434** -.679** .970** .971** -.524** 1 .290 .248 -.300 -.446** .069 .434** .290 1 -.319* .570** .315* CO .495** -.679** .248 -.319* 1 -.689** -.687** FD -.449** .970** -.300 .570** -.689** 1 .959** ND -.542** .971** -.446** .315* -.687** .959** 1 **.ve *. Korelasyonları sırasıyla %1 ve %5 düzeyinde anlamlılığı göstermektedir. Çizelge 6. Pınar Süt Firmasinin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları Modeller Değişkenler Sabit CO FD ND R kare Düz R kare Durbin-watson Gözlem Sayısı Model 1 Model 2 Model 3 0.164 0.001 0.245 0.226 0.211 41 0.000 0.003 0.202 0.181 0.171 41 0.000 0.000 0.294 0.276 0.188 41 116 Çizelge 7. Tat Firması Değişkenlerinin Tanımlayıcı İstatistikleri N Minimum Maximum Mean Std. Deviation HF 41 1.13 4.30 2.6171 .62611 AD 41 47.09 186.58 92.1441 30.25393 SD 41 52.27 133.37 86.1415 18.14247 BD 41 29.41 115.17 59.3018 18.62672 CO 41 .73 2.65 1.4251 .50618 FD 41 116.32 319.96 178.2856 36.80617 ND 41 72.43 228.91 118.9841 31.24942 Çizelge 8. Tat Firması Korelasyon Çizelgesi HF HF AD 1 .117 SD BD CO -.146 -.015 ** .353 .704 FD * ** ND .024 .871 .037 ** .748** AD .117 1 .100 .468 SD -.146 .100 1 .293 -.095 .575** .503** BD -.015 .468** .293 1 .090 .529** .027 CO .353* .704** -.095 .090 1 .531** .572** FD .024 .871** .575** .529** .531** 1 .863** ND .037 .748** .503** .027 .572** .863** 1 **.ve *. Korelasyonları sırasıyla %1 ve %5 düzeyinde anlamlılığı göstermektedir. Çizelge 9. Tat Firmasinin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları Modeller Değişkenler Sabit CO FD ND R kare Düz R kare Durbin-watson Gözlem Sayısı Model 1 Model 2 Model 3 0.000 0.024 0.124 0.102 0.749 41 0.000 0.881 0.001 -0.025 0.629 41 0.000 0.817 0.001 -0.024 0.635 41 117 Çizelge 10. Merko Firması Değişkenlerinin Tanımlayıcı İstatistikleri N Minimum Maximum Mean Std. Deviation HF 41 .63 2.40 1.2132 .49128 AD 41 23.17 146.79 54.9161 29.13879 SD 41 19.36 581.54 147.3359 105.04695 BD 41 34.32 194.55 94.0063 46.24985 CO 40 .37 2.62 1.0365 .58445 FD 40 55.10 388.02 191.8635 87.16119 ND 40 -63.53 270.88 100.3705 77.93380 Çizelge 11. Merko Firması Korelasyon Çizelgesi HF HF AD SD BD CO FD ND 1 -.198 -.016 .128 -.066 -.156 -.233 ** .453** AD -.198 1 -.009 -.027 .092 .410 SD -.016 -.009 1 .574** .091 .942** .778** BD .128 -.027 .574** 1 -.145 .451** -.059 CO -.066 .092 .091 -.145 1 .113 .222 FD -.156 .410** .942** .451** .113 1 .864** ND -.233 .453** .778** -.059 .222 .864** 1 **. Korelasyonu %1 düzeyinde anlamlılığı göstermektedir. Çizelge 12. Merko Firmasinin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları Modeller Değişkenler Sabit CO FD ND R kare Düz R kare Durbin-watson Gözlem Sayısı Model 1 Model 2 Model 3 0.000 0.687 0.004 -0.022 0.434 41 0.000 0.335 0.024 -0.001 0.456 41 0.000 0.148 0.054 0.029 0.526 41 118 Çizelge 13. Efes Firması Değişkenlerinin Tanımlayıcı İstatistikleri N Minimum Maximum Mean Std. Deviation HF 41 9.60 52.50 24.3402 10.68172 AD 40 4.66 82.23 53.6993 14.03909 SD 41 13.56 151.73 90.5432 27.42509 BD 41 7.68 137.46 61.0018 24.10949 CO 41 .66 2.22 1.3068 .28392 FD 40 52.79 206.99 143.6640 36.78224 ND 40 8.40 143.98 83.1295 30.94771 Çizelge 14. Efes Firması Korelasyon Çizelgesi HF AD SD BD CO FD ND HF 1 .210 -.031 .041 -.241 .056 .035 AD .210 1 .516** .283 .159 .767** .691** SD -.031 .516** 1 .599** .186 .945** .660** BD .041 .283 .599** 1 .223 .551** -.128 CO -.241 .159 .186 .223 1 .194 .062 FD .056 .767** .945** .551** .194 1 .757** ND .035 .691** .660** -.128 .062 .757** 1 **. Korelasyonu %1 düzeyinde anlamlılığı göstermektedir. Çizelge 15. Efes Firmasinin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları Modeller Değişkenler Sabit CO FD ND R kare Düz R kare Durbin-watson Gözlem Sayısı Model 1 Model 2 Model 3 0.000 0.128 0.058 0.034 0.472 41 0.004 0.732 0.003 -0.023 0.430 40 0.000 0.832 0.001 -0.025 0.429 40 119 Çizelge 16. Konfrut Firması Değişkenlerinin Tanımlayıcı İstatistikleri N Minimum Maximum Mean Std. Deviation HF 41 1.50 14.60 5.6863 3.78353 AD 41 2.69 101.11 38.8000 25.29516 SD 41 46.31 696.03 234.5963 137.46139 BD 40 5.61 405.04 60.8598 79.41377 CO 40 .45 2.48 1.4147 .55840 FD 40 54.57 605.91 261.5423 130.38726 ND 40 -81.79 426.60 206.7497 120.39871 Çizelge 17. Konfrut Firması Korelasyon Çizelgesi HF AD SD BD CO FD ND HF 1 .658** .083 .029 .698** .320* .163 AD .658** 1 .403** .199 .716** .581** .413** SD .083 .403** 1 .477** .216 .984** .810** BD .029 .199 .477** 1 -.084 .187 -.044 CO .698 ** * FD .320 ND .163 .716 ** .581 ** .413** .216 -.084 1 .411 ** .187 .411 .810** -.044 .313 .984 ** ** .313 1 .883** .883** 1 **.ve *. Korelasyonları sırasıyla %1 ve %5 düzeyinde anlamlılığı göstermektedir. Çizelge 18. Konfrut Firmasinin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları Modeller Değişkenler Sabit CO FD ND R kare Düz R kare Durbin-watson Gözlem Sayısı Model 1 Model 2 Model 3 0.365 0.000 0.487 0.473 0.401 40 0.014 0.044 0.103 0.079 0.475 40 0.001 0.321 0.027 0.000 0.338 40 120 Seçilmiş Firmaların 15 Model’de Yapılan Çoklu Regresyon Sonuçları; Ülker Değişkenler Model Model Model Model Model Model Model Model Model Model Model Model Model Model Model 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 Sabit 0.091 0.000 0.000 0.462 0.093 0.000 0.035 0.577 0.281 0.469 0.161 0.583 0.582 0.095 0.674 AD 0.138 - - - 0.091 0.467 0.198 - SD - 0.328 - - - BD - - 0.637 - - - CO - - - 0.103 - 0.321 0.797 0.425 0.416 - 0.104 - 0.296 0.983 0.438 0.128 0.123 - 0.157 - - - - 0.860 - - - 0.504 FD - - - - ND - - - - R kare 0.055 0.025 0.006 0.067 0.016 0.002 0.096 0.080 0.083 0.067 0.018 Düz R kare 0.031 0.000 -0.020 0.043 -0.009 -0.024 0.049 0.031 0.035 0.018 Durbin- 0.161 0.166 0.128 0.182 0.141 0.122 0.182 0.162 0.222 41 41 41 41 41 41 41 41 Sabit 0.000 0.068 0.539 0.164 0.000 0.000 0.624 0.338 AD 0.000 0.024 0.041 0.479 0.108 - 0.162 - 0.871 0.815 - 0.824 0.068 0.068 0.109 0.069 -0.34 0.018 0.019 0.036 -0.007 0.183 0.145 0.175 0.182 0.241 0.176 41 41 41 41 41 41 41 0.001 0.033 0.832 0.738 0.409 0.761 0.288 watson Gözlem Sayısı Pınar Süt SD 0.000 BD 0.017 0.012 0.001 0.668 CO 0.345 0.085 0.001 FD 0.205 0.004 0.059 0.000 0.003 ND 0.183 0.073 0.215 0.110 0.291 0.000 0.000 0.034 0.044 0.007 R kare 0.295 0.307 0.005 0.245 0.202 0.294 0.395 0.324 0.443 0.302 0.358 0.267 0.322 0.423 0.401 Düz R kare 0.276 0.289 -0.021 0.226 0.181 0.276 0.363 0.289 0.414 0.265 0.324 0.228 0.287 0.377 0.353 Durbin- 0.160 0.554 0.093 0.211 0.171 0.188 0.353 0.159 0.517 0.317 0.338 0.180 0.169 0.395 0.327 41 41 41 41 41 41 41 41 41 41 41 41 41 41 41 Sabit 0.000 0.000 0.000 0.000 0.000 0.000 0.000 0.000 0.000 0.000 0.000 0.000 0.000 0.000 0.000 AD 0.468 watson Gözlem Sayısı SD 0.412 0.363 BD 0.460 0.927 CO Tat 0.412 0.326 0.384 0.759 0.024 FD 0.015 0.030 0.923 0.024 0.010 0.202 0.826 0.010 0.010 0.881 ND 0.726 0.817 0.818 0.184 0.612 R kare 0.014 0.021 0.000 0.124 0.001 0.001 0.039 0.159 0.137 0.127 0.002 0.162 0.165 0.040 0.167 Düz R kare -0.012 -0.004 -0.025 0.102 -0.025 -0.024 -0.012 0.114 0.092 0.081 -0.051 0.117 0.121 -0.038 0.100 Durbin- 0.649 0.680 0.632 0.749 0.629 0.635 0.710 0.847 0.793 0.776 0.640 0.860 0.821 0.720 0.846 41 41 41 41 41 41 41 41 41 41 41 41 41 41 41 Sabit 0.000 0.000 0.000 0.000 0.000 0.000 0.000 0.000 0.000 0.000 0.000 0.000 0.000 0.000 0.000 AD 0.215 0.221 0.263 watson Gözlem Sayısı SD 0.922 Merko BD 0.913 0.231 0.945 0.426 CO 0.504 0.486 0.687 FD 0.764 0.696 0.577 0.768 0.335 ND 0.315 0.752 0.906 0.974 0.379 0.148 0.162 0.608 0.188 0.274 R kare 0.039 0.000 0.016 0.004 0.024 0.054 0.039 0.038 0.004 0.018 0.062 0.026 0.052 0.066 0.060 Düz R kare 0.014 -0.025 -0.009 -0.022 -0.001 0.029 -0.011 -0.014 -0.049 -0.036 0.012 -0.028 0.000 -0.010 -0.021 Durbin- 0.460 0.422 0.445 0.434 0.456 0.526 0.460 0.470 0.433 0.456 0.528 0.452 0.514 0.490 0.522 41 41 41 41 41 41 41 41 41 41 41 41 41 41 41 watson Gözlem Sayısı 121 Sabit 0.027 AD 0.194 SD 0.000 0.000 0.004 0.000 0.848 BD Efes 0.000 0.016 0.005 0.104 0.111 0.307 0.000 FD 0.078 0.000 0.023 0.002 0.262 0.136 0.784 0.109 0.609 0.111 0.732 ND 0.002 0.104 0.537 0.128 0.004 0.928 0.798 CO 0.000 0.132 0.111 0.512 0.832 0.808 0.523 0.757 0.774 R kare 0.044 0.001 0.002 0.058 0.003 0.001 0.071 0.122 0.058 0.068 0.003 0.070 0.061 0.078 0.072 Düz R kare 0.019 -0.025 -0.024 0.034 -0.023 -0.025 0.021 0.075 0.009 0.019 -0.051 0.020 0.011 0.001 -0.005 Durbin- 0.444 0.431 0.431 0.472 0.430 0.429 0.478 0.495 0.473 0.489 0.431 0.477 0.465 0.478 0.487 40 41 41 41 40 40 40 40 41 41 40 40 40 40 40 Sabit 0.031 0.000 0.000 0.365 0.014 0.001 0.007 0.505 0.522 0.243 0.002 0.398 0.399 0.006 0.123 AD 0.000 0.000 0.061 watson Gözlem Sayısı SD 0.608 Konfrut BD 0.099 0.000 0.648 0.859 CO 0.132 0.395 0.000 FD 0.005 0.000 0.810 0.000 0.044 ND 0.935 0.000 0.000 0.000 0.712 0.321 0.323 0.041 0.618 0.053 R kare 0.433 0.007 0.001 0.487 0.103 0.027 0.473 0.534 0.490 0.485 0.028 0.487 0.486 0.472 0.543 Düz R kare 0.418 -0.019 -0.025 0.473 0.079 0.000 0.445 0.508 0.462 0.457 -0.026 0.458 0.456 0.428 0.501 Durbin- 0.817 0.268 0.247 0.401 0.475 0.338 0.843 0.522 0.410 0.432 0.336 0.413 0.425 0.854 0.677 41 41 40 40 40 39 41 40 40 39 39 39 38 40 37 watson Gözlem Sayısı 122 ÖZGEÇMİŞ Kişisel Bilgiler Soyadı, adı : Vahid ALİMOHAMMADİ Uyruğu : İRAN Doğum tarihi ve yeri : TEBRİZ_03.07.1985 Medeni hali : EVLİ Telefon : +90 541 952 85 87 Faks : ………………… e-mail : [email protected] Eğitim Derece Eğitim Birimi Mezuniyet tarihi Yüksek lisans ………………………. …………… Lisans Muhasebe Bölümü 20.02.2008 Lise ………………………. …………… İş Deneyimi Yıl Yer Görev 2008-2010 Tebriz Muhasebeci 2012-2013 Antalya Tercüman-Rehber 2013-2014 Ankara Muhasebeci 2010-2015 Ankara Tercüman Yabancı Dil İngilizce, Farsça, Azerice, Türkçe Hobiler Spor Yapma, Kitap Okuma GAZİ GELECEKTİR... VAHİD ALIMOHAMMADI İŞLETME ANABİLİM DALI FİNANSMAN BİLİM DALI T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ İŞLETME SERMAYESİ YÖNETİMİNİN FİRMA DEĞERİ ÜZERİNE ETKİSİ; BİST'DE İŞLEM GÖREN İMALAT SANAYİ İŞLETMELERİNDE BİR UYGULAMA VAHİD ALIMOHAMMADI ANKARA 2015 İŞLETME ANABİLİM DALI FİNANSMAN BİLİM DALI EYLÜL 2015