dıyanet

advertisement
DIYANET
IŞLERI BAŞKANLI~I
DERGISI
DIN!, AHLAKI, EDEBI, MESLEKI AYLIK DERGI
8. Cilt
Temmuz -Ağustos 1969
86-87.
1
lİ Ç İ N D E K İ L E R ~
Sayfa
DİYANET İŞLERi BAŞKANIMIZ MUHTEREM LÜTFi DOGAN'ffl İNSANOGLUNUN AY YOLCULUGU
197
HAKKINDAKi BEYANATI
198
BAKARE S1JRES1 (Ayet: 177)
·Osman KESKİOGLU
ASRIMIZDAKİ TEFSİR HAREKETLERiNE UM{H\![İ
BİR BAKIŞ
202
. . . . . . . . . . . .
Doç. Dr. İsmail CERRAHOGLU
KADIN HAKLARI ÜZERİNE
Dr. Lfitfi DOGAN
MÜLKİYET VE BöLÜMLERİ
Çeviren: Dr. M. Esat IULIÇER
AHİRETE VE ÖLDÜKTEN
SONRA DİRiLMEYE
İJH:AN
. . . • . . . • • .
Dr. Ali Arslan AYDIN
HİKMETLİ SÖZLER
ÖMER B. ABDU'L-AZİZ
Lfitfi ŞENTÜRK
266
210
216
221
222
YURT DUYGULARI • . .
Mithat Cemal KUNTAY
225
YEŞİL TÜRBE
226
.
. • • . . .
Yılmaz ÖZCAN
"NASRULLAH" KÜRSÜSÜNDEN
l\Iehınet Akif ERSOY
ZAFER HAFTASI MüNASEBETİl.'LE BİR HUTBE
İ. Ramtis BAYRMi
ÇALIŞJH:A
VE SANAT ÖGRENME HAIUHNDA
232
234
236
(Hutbe)
l~ebmet DİLAVER
SIHHATLİ YAŞAl\IA ŞARTLARI
238
Dr. Burhan BENGİSU
DİN İŞLERi YÜKSEK KURULU KARARLARKNDAN
240
ŞER'İYYE SiCİLLERi ARŞİVİ
.
246
Nuri YEPREM
16 AGUSTOS 1064 VE ANİ'DE İLK CUM'A NAMAZI
HABERLER
249
250
-ll- .
.
.
.
.
Sayı
ASRIMIZDAKİ TEFSİR
UMÜMİ BİR
HAREKETLERiNE:
BAKlŞ
D()Ç. Dr. İsınail CERRAHOGLU
üslümanlar her devirde Kur'an-ı Kerim'e, dünya ve ahiret saadetini
sağlayan bir anayasa gözü ile bakmışlar, O'nun nüzulünün başlangı­
cından itibaren, onu iyi anlamaya gayret göstermişlerdi. Zamanla bu tefsir ve tahlillerde muhtelif dereceler ve çeşitli usUl mülahazaları ortaya
atıldı. Başlangıcından zamanımıza kadar, lugat, belagat, edeb, nahiv, fı­
kıh, mezheb, felsefe, tasavvuf ve daha pek çok yönlerde tefsirler meydana getirilmiş, bu yönlerden bazıları zamanımızda da devam ettirilmiştir.
Yeni müfessirler, kendilerinden evvel gelen müfessirlerin sözlerini, gerek
tercih edilecek bir görüş veya zor bir yerin izahı, gerekse tenkid yönünden ele alarak, eserlerine kaydetmişlerdir. Tefsir, sadece müfessirinin durumunu ve tutumunu ortaya koymakla kalmaz, aynı zamanda müfessirin
yaşadığı cemiyyetin fikir ve kültür anlayışını, örf ve adetlerini de aksettirir. Bu bakımdan tefsir ilmi, zamanın bütün olaylarını aksettiren bir
ayna gibidir.
Zamanla İslam'ın ictimai hayatında mukallidlikten daha ileriye gidemeyen bir durgunluğun meydana gelişi, tefsirde de bir donukluk meydana getirmişti. Avrupa'da meydana gelen fikri ve ilmi hareketler, İslam
aleminde de bir uyanma hareketi meydana getirmiş, Hindistan ve Mısır
gibi ülkelerde bazı ilim adamlarını harekete geçirmiş ve bu yeni görüş
ve anlayış içinde, ilmin de ışığı altında Kur'an-ı Kerim tefsirinde yeni
ufuklar açılmıştır. XIX. yüzyıl Müslümanlar arasında dini hareketlerin
canlandığı bir asır oldu. İlim adamları tefsir ilmindeki durgunluğa bir
son vermeye çalıştılar. Bu bakımdan müfessirlerin ekserisi, İslam'ın, ilmin ilerleyişine mani bir tutumu olmadığı noktasında hareket etmişler
ve yeni yollara tevessül etmişlerdir. Biz bu uyanış hareketlerinin sebepleri üzerinde durmayacağız. Ancak bu uyamş hareketlerinin tesiriyle meydana gelen tefsir anlayışını tetkik edeceğiz.
Asrrmızdaki tefsir hareketlerini ve meydana getirdikleri
tefsirleri
dört grupta toplayabiliriz:
M
1)
Mezhebi tefsirler,
2)
İlh3ili terfısirler,
İltmi tefsirler,
İçtimii, edebi tefsh-ler.
3)
4)
Zamanımızdaki
ların
202
tefsirleri bu dört grubun içine soktuktan sonra, ongayeleri, takip ettikleri metodlar ve bu yolların önderleri ve men-
subları hakkında
fazla teferruata girmeksizin muhtasar ve özlü bilgiler
vermeye çalışacağız.
1) Mezhebi Tefsirler:
İslam'ın ilk devirlerinde akide ve siyaset yönlerinden zuhur eden
çeşitli mezhebierin çoğu zamanımıza kadar
ulaşmamıştır.
Zamanımıza
ulaşanlar da akldelerini ve talimlerini muhafaza etmişler ve onları müdafaa eden eserler meydana getirmişlerdir. Kendilerini savunmak için en
kuvvetli delilin Kur'an'da olacağına inandıklarından, O'nu kendilerini savunacak şekilde tefsir veya te'vil etmişlerdir.
Bunlardan ehl-i Sünnet uleması, Kur'an'ı tefsir ettiler ve akldelerini
te'yid edecek eserler meydana getirdiler. Bunu açık bir şekilde ileride
Muhammed Abduh medresesini ele aldığımızda göreceğiz.
İmamiyyeye gelince, (İsna aşeriyye) onlar da akldelerini savunan
tefsirler meydana getirdiler. Mesela bunlar arasında eş-Şeyh Sultan Muhammed el-Horasani'nin "Beyanu's-Saade fi Makamati'l-İbade"
ö :ı~ b~~~~ ö :ı k..:J 1..:ı\:-:
Cavad en-Necefi
(Ö. 1352) nın
s~~~~}.,~\
adlı eseriyle, eş-Şeyh Muhammed
"Alau'r-Rahman fi Tefsiri'l-Kur'an"
adlı eseri göze çarpar1 • Bu tefsirler bü-
tün Şia tefsirleri gibi, ekseriya imamlardan ve Ehl-i Beyt'ten menkul
olan haberlerle doludur. Onlarda Mehdi-i Muntazır, Kur'an'ın tahrifi,
ayetlerin imamlar veya düşmanları hakkında nazil oluşu, Al-i Beyt,
!mam,et, Ric'a, Sahabe'ye karşı durum ve fıkhi görüşlerini ihtiva eden
bölümler vardır ki, bunlar da müellifin temayülünü göstermesi bakımın­
dan mühimdir2 •
Haricilerden zamanımıza intikal eden fırka, onun bir kolu olan, İba­
diyye'dir. Bu fırkanın gerek Mu'tezile ve gerekse Şia gibi tefsirde mühim eserleri görülmemiştir. Haricilerin İbadiyye fırkası dışında olanların
kendileri kalmadığı gibi onlardan geriye bir eser de kalmamıştır. Bunun
sebebi, onların basit ve bedevi bir hayat yaşamalarında ve devamlı harb
halinde oluşlarında aranılabilir. İbadilere ait tek tük eseriere raslanmaktadır. Zamanımızda, Muhammed b. Yusuf b. İsa b. Salih İtfıyyiş (Ö. 1332/1914) in yazdığı "Himyanu'z-Zad ila Dari'l-Maad" :ı \.,J.I);ıjl :ı I)IS~
adlı eser 13 cilt h81inde basılmıştır. Bu tefsir Hariciler için mühim bir
kaynaktır. Fakat müellif, ilk asırlardaki Haricilerin tefsirdeki durumlarını tasvir etmez. Bu bakımdan müellifin ne derecede eskilere sadık kalıp
kalmadiğını anlamak mümkün olamamaktadır. İmanın hakikatı, Aslıab-ı
kebair, günahların affedilmesi, şefaat ve rü'yetu'llah hakkındaki görüşle/
(1) Muhammed Huseyn ez-Zehebi, et-T'efsir ve'l-Mütefessirun, Kahire 1381/1961,
III. 186.
(2) Fazla bilgi için bkz. Aynı eser, II. 199-234.
203
ri, ef'aJu'l-İbad, Şia, Ali ve Osman hakkındaki görüşler ye bütün Müslümanlara karşı düşmanca hareketlerine ait örneklere bol bol raslanır 3 •
Şia'nın haddi aşan grubundan ve asıl gayesi İslam şeriatını yıkmak
olan batıniyye, her zaman ve her mekanda çeşitli isimler altında meydana çıkmış, ifsad ve mel'anetini Müslümanlar arasında yayınış ve İslam
aleminde sonu gelmeyen huzursuzluklara sebep olmuştur. Zamanıınızda
da buna benzer hareketler eksik değildir. Bu hareketler beldelere göre
çeşitli isimler alsalar da gaye i'tibariyle hatmilikle aynı paralelde yürüdüklerinden o grubun içine sokulabilmektedirler. Hindistan, Pakistan ve
Güney Afrika'da Ağa Han başkanlığındaki (şimdi torunu Kerim Han
başkandır) İsmaililer, Kürdler arasında Aleviler, İran'daki Babiler, Filistin'deki Bahailer, hatta Hindistan'daki Kadiyanıler, eski batıniyye fır­
kasının zamanımızda yeşeren filizleridir. Bütün bunlar Kur'an'ı, zahiri
manaya i'tibar etmeksizin, kendi menfaatlarını gözetir şekilde batını bir
manaile tefsir etmektedirler. Bunlardan Ağ·a Han'ın riyasetindeki İsmai­
lilerle Alevilerin tefsire dair ma'ruf eserleri yoktur. Hindistan'daki Ahmedilere gelince, onlar Kadiyan şehrinde doğan Mirza Gulaın Ahmed'e tabi'
olanlardır. Faal bir propaganda sayesinde bütün dünyada sayılarını çoğaltmaktadırlar. GuH1m Ahmed'in 1314/1896 senesinde bütün islam alimlerine yazdığı mektubdan anlaşıldığına göre, o, Mehdi ve Mesihliğini iddia
eder. Alımediler cihadı silahla yapmaktan imtina ederek ınuslihane yollarla yapınayı tavsiye ve İngiltere Hükümetine karşı sadakatı telkin ederler. Hz. !sa hakkındaki görüşleri de başkadır. Çarmıhta ölmeyip, öldü zannı ile mezara konulan Isa'nın İncil'i yaymak için Hindistan'a geldiğine ve
orada 120 yaşlarında öldüğüne inanırlar. Melıdi'de, aynı zamanda hem
İsa ve hem de Muhammed teşahhus ettiği kanaatindedirler4 • İşte bu esaslar, gayelerinin ne olduğunu açıkça göstermektedir.
Babiyye ve Bahaiyye'ye gelince, Bab lakabı ile lakablanınış olan Mir,.
za All Muhamıned'e tabi' olanlara Babiler, Babllerin ikinci reisi olan Bahaullah lakabiyle arnlan Mirza Hüseyn Ali'ye tabi' olanlara da Bahailer
denir. 1260 senesinde kendisini bab ]:lan eden Mirza Ali Muhamıned.'in etrafında bazı cahiller toplandılar. Mehdi-i Muntazır'ın naihi manasma olan
bab fikri Şia arasında hile kerih görülmüş ve onlarla sıkı bir mücadeleye
girişilmiştir. Babiler çok faal bir çalışma ile dünyanın her tarafına dağılmışlar ve çeşitli din salikierinden de kendilerine iltihaklar olmuştur.
Babiyyenin daha tekamül etmiş bir şekli olan Bahaiyye, eski dinlerin görüşlerinden, felsefi fikirlerden ve siyasi ihtilaflardan istifade etmiştir. Bu
hususlar aynen hatmilerde de görülür. Bab kendinin reslll olduğunu iddia
(3) Fazla bilgi için bkz. et-Tefsir ve'l-Müfessirün, II. 319-336.
( 4) Muhammed Seyyid Geylani, Zeylu'l-Milel ve'n-Nihal (Miılel ve Nihai'in nihayetinde), Mısır 1381/1961, s. 58-63; M. T. Houtsma, Ahmediye maddesi, İslam Ansiklopedisi, I. 221-222.
204
etmiş
ve "el-Beyan" ~smindeki kitabımn, Allah tarafından indirildiğini
söylemiştir. Keza Bahau'llah da kendisinin Allah tarafından gönderilmiş
bir rasiH olduğunu iddia etmiştir. Kendi şeriatının İslam şeriatını neshettiğine kani'dir. Şeriatlarında namaz gece gündüz 9 rek'attir. Kadın ve
erkek müsavidir. Zina ve hırsızlık için mali cezalar verir. Bir kadından
fazla kadın almayı haram kılmıştır. Verdiğimiz şu birka.ç misalden anlaşılıyor ki, akl'de ve talirolerindeki benzerlikler dolayısiyle batıniliğin
yeni bir görünüşü olarak ortaya çıkmaktadır. Onlar, dini ıslah adı altın­
da, İslam'ı yıkmaktan başka bir gaye taşımamaktadırla~.
Babiler ve Bahailer, batıl da'valarına ve fasid mezhebierine şahidier
getirmek için Kur'an'a müracaat etmişlerdir. İşte onlardan birkaç örnek:
Onlar Ehl-i Sünnet'in yapmış oldukları tefsirleri ayıplamışlar ve gülünç bulmuşlardır. Eğer Kur'an ayetlerinin manasından zahir anlaşılmış
olsaydı, Arap dilini bilen herkesin onu bilmesi, her edibin ondan lezzet
alması icabederdi, derler ve Al-i İmran Suresi'nin 7. Ayeti olan, " ..• Onun
te'vilini ancak Allah ve ilimde rusfm sahibi olanlar bilir"i oikurlar. Onların Kur'an'ı ayet ayet tefsir eden bir eseri yoktur. İlk reislerinin, Bakara, Yusuf ve Kevser surelerini tefsir ettiği söylenirse de, bunlara muttall olunamamıştır. Yalnız kendi kitabiarında ve makalelerinde, manaları tahrif edilmiş bazı ayetlere raslanılmaktadır. Mesela Bab, Yusuf Suresinin 4. Ayetini,
J~,J.:>..\: .- ~t.:::
/. \ o~ c\_.../.-<-:\\- ~ of("" f::{,,;::-->~_... //\ ~o\"' ~ \~/\~
~1
J~~ ~,
~"'--":: )~ 3 ~J t::.y? ..b- ~ _) ~----'-:""'. ~ ~ ~ ~ ~ ~;:ı~
}.
...
--
....
j
J.
\
"Allah'ın
burada bizzat Yusuf'u zikretmesinden maksad Huseyn
İbn-i Ali'dir. O, babasına, ben onbir yıldız gördüm, güneş ve ay'ı hak üzerine ihata etmişler, Allah güneşle F'atıma'yı, ay ile Muha.mmed'i kastedmiştir." şeklindeki te'villerini ne akıl ve ne de şeriat kabUl eder ve diğer ayetleri de bu minval üzere te'vil ederler.
Bahaullah da, Kur'an'daki sırat, zekat, oruç, hac, Ka'be, beledü'lHaram gibi lafızların hakiki manaları murad edilmemekte, onlardan maksad imamlardır, demektedir. Onlar ba'si, Cennet ve Cehennem'i de inkara
yönelirler. Cennetin ruhani hayatla olduğunu, ruhani hayatın ölümüyle
de Cehennem'in başladığını söylerler. Bu şekildeki te'villere daha sonra
gelen Abdulbaha ve ateşli dai Fadlullah el-İrani'nin eserlerinde, eski batıni imamlarının sözlerini andıran ve onlara muvafık olan lafızlara raslanır5.
Şia'mn
bir kolu olan Zeydiyye'nin, son asırda bir tefsirine malik değiliz. Bugün tam muteziliyiz deyen bir fırka yoksa da, onların fikirlerinin
ekseri mezhebler tarafından kullanıldığını ve asrımız tefsirlerindeki rolünün küçümsenemiyecek kadar çok olduğunu müşahede etmekteyiz.
(Bu konunun ik.inci yazısı gelecek sayımızda)
(5) Bu hususta fazla bilgi için bkz. et·'Iefsir ve'l-Mütefessiriln, II. 255/279;
Cl. Huart, Bahaullah maddesi, İslam Ansiklopedisi, II. 233; Bab maddesi, II. 163-165;
Zeylu'l-Milel ve'n-Nihal, s. 41-56.
Download