Tarihi aşağıdan dokumak

advertisement
Tarihi aşağıdan dokumak
İngiliz Marksist tarihçiler, tarihin merkezindeki insan deneyimini, yapı-özne gerilimini
çözecek bir kategori olarak kullanarak, sınıf mücadelesinde somutlaşan bir süreç olarak
ortaya koyuyorlar Marksist tarih anlayışı nedir? Olayların, tarihsel süreçlerin, bu süreçleri
açıklayan nedenselliklerin veya nedensel mekanizmaların sadece ve sadece ekonomik
"altyapı" dolayımı ile açıklanacağına dair bir teori midir? Veya bir önceki sorunun devamı
olacak şekilde, üretim güçlerinin üretim ilişkilerini öncelediği ve belirlediği ve tarihin de
bu ikisinin çatışması üzerinden ilerlediği, insansız bir açıklama modeli midir? Soruları
biraz daha değiştirir ve genişletirsek; Manc'tan beri tek, değişmeyen, bütüncül bir
Marksist tarih anlayışından bahsedebilir miyiz? Ya da Marksistler önce masa başında
oturup yoğun tartışmalar etrafında Marksist tarihin ne olduğunu belirli metinlerden
keşfedip, daha sonra da "gerçek tarih"e bu kuramları mı uygulamalıdırlar? Alın size,
birçok yanıt bekleyen soru ve karşımızda kocaman bir hazine: tarihin kendisi!
İngiliz Marksist tarihçiler, yukarıda yer alan sorulara ve daha birçoklarına hâlâ tartışılan,
tartışma konusu yaratan cevaplar sunarlar. Peki, kimdir bu tarihçiler? "Marksist tarihçiler"
adında bir grup olarak anılmalarını sağlayan ortak noktaları nedir? Elli yedi yıldır hala
devam eden bir derginin, Past&Present, başlatıcıları olmaları dışında bıraktıkları miras
nelerdir? Tarihe biraz ilginiz varsa, Harvey J. Kaye'nin İletişim Yayınları'ndan çıkan çeviri
kitabı bütün bunlara ışık tutuyor. Ama hemen söyleyeyim, hem teker teker, hem de bir
grup olarak çağdaş tarih yazınında çok önemli bir yer tutan bu insanların hayatlarını ve
çalışmalarını tek bir kitapta toplamasını beklemek, yazara insafsızlık etmektir. Zaten,
Kaye de bunu yapmıyor. Yazarın temel amacı, Maurice Dobb, Rodney Hilton, Christopher
HiII, Eric Hobsbavvm ve E. P. Thompson'dan oluşan bu grubun tarih ve sosyoloji arasında
bir köprü oluşturan çalışmalarına bir giriş yapmak ve grubun çağdaş tarihçiliğe kolektif
katkısını incelemek. Elbette, kısa bir tanıtım yazısında yukarıda ismi yazılan dev
tarihçilerin çalışmalarına, Kaye'nin anlattığı kadarıyla da olsa, değinemeyeceğim; sadece,
bu grubun tarihçesini, önemini ve bıraktığı mirası kitap üzerinden kısaca belirtmeye
çalışacağım.
Aslında İngiliz Marksist tarihçilerin soyağaçları, İngiltere'de liberal tarihçiliğe karşı radikal
demokrat tarihçilerin yüzyıl başındaki çalışmalarına kadar götürülebilir, hem köken hem
de Marksist tarihçilerin eserlerine önemli bir kaynak olması itibariyle. Bu çalışmalara,
Maurice Dobb'un 1930'Iarda Oxford ' da yalnız bir Marksist olarak çektiği sıkıntılı
dönemde yazdığı eserleri ve yine aynı dönemde radikal ve Komünist Parti'li öğrencilerin
bir kısmının savaş sonrası, akademisyenliği meslek olarak seçmeleri de eklenince,
İngiltere ' de Marksist tarih yazıcılığının temelleri atılır. Büyük bir çoğunluğu Komünist
Parti üyesi olan grup, A. L. Morton'un ünlü 'A People's History of England' kitabı üzerine
toplanan konferanstan sonra, Komünist Parti Tarihçiler Grubu adı alanda, 1946 ' da
Christopher Hill, Eric Hobsbawm, Rodney Hilton ve Victor Kiernan'ın girişimleriyle kurulur.
John Saville, Maurice Dobb, Hill'in "bize tarihsel tutkuyu öğretti dediği" Dona Torr ve
Past&Present'in örgütleyicisi ve diğer yazarlarının o olmadan dergi çıkmaz dediği John
Morris grubun diğer etkili üyeleridir. Yazarların kitaplarına yapılan kolektif katkılar,
1952'de hiç bir şekilde partinin yayın organı olarak adlandırılmayacak olan Past&Present
dergisinin yayınlanması gibi yayın çalışmalarının olduğu ve Hobsbawm'ın anlatımıyla
canlı, sert eleştirilerin yapıldığı ve eleştiriyi kabullenmekten çekinilmeyen, İngiltere'de ve
dünyanın diğer bölgelerindeki tarihçilerden kendilerini yalıtmaktan ziyade her zaman
onlarla köprüler kurmaya çalışan bir kolektif hüviyetine bürünür Komünist Parti Tarihçiler
Grubu. Ancak, grubun partinin doğrudan müdahalesine izin verilmeyen ve iki tarafında
birbirlerinden özerkliğini koruduğu; kısacası bir "resmi parti çizgisi"nin olmadığı bir yapısı
vardır. Burada iki temel çizgi, söz konusu tarihçilerin yirmin yüzyıl parti ve işçi hareketi
tarihine dair çalışma yapmamasıdır. SBKP'de 20. Kongre açılımından sonra grubun birçok
üyesi, E. P. Thompson ' un siyasal konum itibariyle bize uzak ama her zaman arkadaşça
kaldı, dediği Hobsbawm dışında, İngiltere Komünist Partisi'nden istifa ederler. Fiiliyatta
grup dağılmıştır; ancak üyelerinin gerek daha sonraki çalışmalarının, gerekse en önemlisi
Past&Present olmakla birlikte çeşitli dergilerde ortaklaşmalarının gösterdiği gibi 19461956 döneminin ilkelerine ve mirasına sadık kalmaya devam ederler. Dahası, gerek
İngiltere gerekse de dünya tarihine ampirik ve kuramsal (bu ikisini özellikle İngiliz
Marksist tarihçiler için ayırmak ölümcül bir hata olur; ancak bu ayrımı özellikle
Thompson'un Althusser'le olan ünlü polemiğini vurgulamak için yaptım) katkıları ortak
çabalarının en önemli göstergeleridir.
Peki, nedir bu kolektif katkı? Haye'nin kitabının bu en önemli kısmını şöyle
özetleyebilirim: İlkin, tarihçilik alanının en az diğer sosyal bilimler, özellikle sosyoloji
kadar, kurama dair bir alan olduğu; bir başka deyişle, tarihin farklı disiplinlerdeki
kuramsal çalışmaların bir uygulama alanı olmadığı; hatta bu kuramların tarih dışında bir
anlamı olmadığıdır. İkincisi, ise ortak meseleleri, yani kapitalizmin iktisadi, kültürel,
toplumsal kökenleridir. Ancak, bu kökenlere dair çalışmalarında önemli olan, bu alanları
Althusserci anlamda farklı birbirinden özerk kerteler olarak değil, bir bütünlük algısı
üzerinden incelemeleridir. Bununla bağlantılı olarak üçüncüsü, altyapı-üstyapı
metaforunun yerine toplumsal bütünlük fikrini analizlerinin en temel yöntemi olarak
kullanmalarıdır. Dördüncüsü, inceledikleri tarihsel dönemi "aşağıdan" okumaları, ancak
kültürelcilikten uzak, alt sınıflara kendiliğinden bir özgünlük atfederek değil, dönemin
yapısal sınırlan çerçevesinde ve diğer sınıflarla ilişkileri içerisinde alt sınıfların kendi
tarihlerini nasıl inşa ettiklerine odaklanmalarıdır. Bir başka deyişle, tarihin merkezine
insan deneyimini, deneyim kavramını yapı-özne gerilimini çözecek bir kategori olarak
kullanarak, sınıf eylemlerinde, sınıf mücadelesinde somutlaşan bir süreç olarak
koymalarıdır.
İngiliz Marksist tarihçilerin çalışmalarında kanımca en kritik yan budur. Somut tarihin
somut aktörleri olan insanı, bizleri ezen, hiç bir yere kıpırdamamıza izin vermeden
belirleyen yapılar fikri yerine, sınıf mücadelelerini analizlerinin odak noktası yapmalarının
hem genel anlamda tarihçilikte, hem de özellikle Marksist tarihçilikte çığır açtığı
fikrindeyim. Kaye'nin kitabı ise bu çığırı bize hem hikayesiyle hem de tartışmaların odak
noktalarına belirli sorunsallar üzerinden yaklaşımıyla akıcı bir biçimde sunuyor. Tarihçiler
ile söyleşilerin, bibliyografik kitapların bir hayli fazla yayımlandığı ülkemizde, umarım
Kaye'nin kitabı da layık olduğu ilgiyi görür.
Özgür Balkılıç – Birgün Kitap Eki
Download