DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIGI YAYINLARI • \tl .. • TEBLIG VE MUZAKERELERI (1-5 Kasım 1993) (1) Türkiye Diyanet Vakfı islam Ara§tırmaları Merkazı Kütüphanesi Yavuz ARGIT Bölümü Dem.No. Tas.No. 111~43 Jjf. DO V 1 DIN. Ş ANKARA - 1995 Diyanetİşleri Başkanlıgt Yayınları .................................................. 338 İlmi Eserler ................................... · · · · · · · · · ·· · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · 63 Musabbibler : Ahmet GÜNAY Yılmaz TARTAN Adil YILDIRIM AhmetTORUN AlıdilAKTAŞ Abdullah ŞAHİN H. İbrahim KARAPINAR Mehmet- GÖKTEPE 95-06-Y-0003-338 ISBN: 975-19- 1244-x 975-19-1246-6 © Diyanet İşleri Başkanlığı :Mustafa YEŞİLYURT ArifYEÖİN- Yusuf GÖRGÜNOÖLU Dizayn : Recep KAYA Dini Yayınlar Dairesi Başkanlıgı Derleme ve Yayın Şubesi Müdürlügü Tel: (0312) 435 52 73 -ANKARA Baskı : Semih Ofset Matbaacılık ve Ambalaj Sanayi Ticaret Ltd.Şti. Büyük Sanayi ı. Cad. No: 7 4- İskitler 1 ANKARA Tel: (0312) 341 40 75 (4 Hat)- Fax: (0312) 341 98 98 Dizgi I. DİN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 412 İRŞADDA METOT (KUR 'AN VE HADisTE İRŞAD METODU) Halil GENÇOGLU Denizli İmam-Hatip Lisesi ve Anadolu İmam-Hatip Lisesi Müdürü İrşad; ism-i müzekker, rüşd'den mastar ve ifal babından olup, doğru yolu gösterme, doğru yola sevk ve gafletten ikaz marralanna gelir (1). Istılahtaki anlamı ise; genel olarak diıll bakımdan kişinin kazanılması veya daha mükemmel bir seviyeye ulaştırılması demektir. Kur'an-ı Kerim'de da'vet, tebliğ, hidayet, tavsiye, talim, terbiye, nasihat, va'z, tezkire, zikr gibi irşadla yakın anlarnlara gelen birçok terimler mevcuttur. Oldukça kapsamlı bir manaya sahip olan irşad; bir ateistin dine, gayr-i müslimin İslfuna, sapkınlık içinde bulunanların doğru yola girmelerine sebep olmakla beraber, amelsiz müslümanı amel sahibi yapmak, arneli olanın daha iyi bir seviyeye ulaşmasını sağlamak, daha genel bir ifadeyle herhangi bir kişiyi müsbet yönde etkilemek anlamını iktiza eder. Metod ise dilimize Fransızca'dan giren bir kelimedir. Yol, usül marralanna gelir. (2) Konumuz bakımından; irşad hizmetinin yapılabilmesi için takip edilecek yola, kaidelere "irşad metodu" diyoruz. Başka bir deyişle, irşad, "irşad metodu" ile ulaşılan ulv! bir hedeftir. İslamiyet, irşad müessesesine ve irşad metoduna çok büyük bir önem vermiştir. İrşad ve irşad metoduyla ilgili bir çok ayet-ikerime mevcuttur. (3) Haddizatında Peygamberimiz (s.a.s.)'in en temel görevi tebliğ, davet, terbiye, ıslah ve irşaddır. Şüphesiz ki her müslüman bilgisi ve becerisi nisbetinde irşadla mükelleftir. Fakat sadece irşadla meşgul bir din uleması ve din görevlileri grubunun gerekliliği sözkonusudur. Bu ulv! görevi üstlenen din uleması ve din adamlannın irşad görevinin gerektirdiği ilml bilgi ve yeteneğe sahip olmasının yanısıra ahiakl ve bilhassa yaşayış yönünden mesul olduklan muhataplarına karşı örnek birer şahsiyet olmalan gerekir. Kendisi düzgün olmayan bir kimseden başkasını doğru yola sevketmesi beklenemez. İrşad ve tebliğde takip edilecek yegane yol ve metod Rasülüllah (s.a.s.)'ın yolu ve 1- Şemseddin Sami, Divan-i Lügati't-Türk 2.baskı. İstanbul. Çağrı yayınlan, 1987 (1901). 2- Hayat, Büyük Türk Sözlüğü. 3- Bakara 82, 263; Al-i İrnran, 159; En'am, 52; Nahl, 125; İsrii, 53; Ta-ha, 42-44; Enbiya, 108, 109; Şuara, 15,29; Abese, 1-12. I. DİN ŞÜRASI TEBLİG VE MÜZAKERELERİ 413 metodudur. Şüphesiz ki yüce Peygamberimiz (s.a.s.) iileınlere rahmet için gönderilen (4) insanlığın son Peygamberi, son ınürşidi ve kurtarıcısıdır. Cenab-ı Hak, Rası1lüne hitapla; "Ey Muhammed! Rabbının yoluna hikmetle, güzel öğütle çağır; onlarla en güzel şekilde tartış; doğrusu Rabbın kendi yolundan sapanları daha iyi bilir, O, doğru yolda olanları da en iyi bilir" (5) buyurarak irşad için ınetodlu çalışınayı eınrediyor. Rası1lüllah (s.a.s.)'da, nübüvvet hayatı boyunca İsliiıniyeti tebliğ ve da'vette çok çeşitli metodlar tatbik ediyordu. Buna göre açıkça belirtmeliyiz ki irşad metodları statik değil, bilakis değişme ve yenilenıneye açıktır. Fakat İslfunl ahk1iının dışına çıkılınaması gerekir. Misal olarak insanları irşad ınaksadıyle günümüz teknolojisinin sunduğu imkanlardan istifade etmek zarur! bir hal alıuıştır. Gerçekten de günümüzde radyo, televizyon, video, kaset vs. gibi, insanlar üzerinde büyük bir tesire sahip teknik araçlardan İsliiıniyet adına birer irşad vasıtası olarak istifade edilmesinde herhangi bir sakınca yoktur. Hatta İslfunl hizmet açısından bu araçları kullanınaınız öneınli ve gereklidir. Şimdi Peygamber Efendiıniz (s.a.s.)'in nübüvveti boyunca tatbik ettiği irşad ıne­ todlarını tedkik etmeye çalışalım: Rası1lüllah (s.a.s.) İsl1iını tebliğ hükmünü tedric1 olarak, ınerhale ınerhale yerine getirıniştir. Peygamberlik vazifesiyle görevlendirildiği andan itibaren ilk önce işe mübarek zevcesi Hz. Hatice ve samimi ve güvendiği kimselere tebliğle başladı. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in irşada ilk olarak zevcesinden başlaması çok önemlidir. Aile, toplumun en küçük biriınidir. Bu yüzden evini ıslah için çaba sarfetmeIniş bir tebliğeiye inanmakta zorluk çekilecekti. Aynca onu ilk defa tasdik etıniş olan Hz. Hatice valideıniz ömrü boyunca Peygamberiınizi davasında hiç yalnız bıraknıaınış, zor günlerinde üzüntülerini paylaşmış, teselli etıniş ve destek1eıniştir. İslam davetçileri de bu durumu n azarı dikkate almalıdırlar. İrşad faaliyetlerinde ilk önce aileden işe başlanmalı ve buna azanli derecede önem göstermelidirler. Hakk'a davete başlamasından itibaren geçen üç sene müddetince Rası1lüllah (s.a.s.) irşad faaliyetlerini gizlilik içerisinde yapmıştır. Bu dönemde Hz. Peygamber (s.a.s.) ve ona inananlar gizlice ibadet ediyor ve davet faaliyetlerini gizlice sürdürüyorlardı. (6) Buna göre "her asırdaki İslam davetçilerinin; içinde yaşadıkları asnn durumunun ve şartlarının gerekli kıldığına göre davetİn keyfiyetindeki sertlik ve yuıpuşak1ık, açıklık veya gizlilik yönünden elastikiyeti kullanmaları caiz olur." (7) Aynca Peygamberiıniz (s.a.s.)'in irşad faaliyetlerinin ilk safhasındaki bu gizlilik metodu; sağlam, imanlı, sadakatli ve güçlü bir kadrolaşınayı sağlamak içindi. İslamın ilk yıllarında böyle bir kadroya ihtiyaç vardı. Çünkü ancak böyle sarsılmaz imana sahip kişilerden oluşan yek vücut bir kadro bütün güçlüklere göğüs gerebilirdi. Nitekim bu gizlilik devresinde İsliiıniyeti ilk kabul edenlerin genellikle yüksek ahlaklı ve fazilet salıibi kişilerden müteşekkil olması ınanidardır. Cenab-ı Hakk'ın "Ey Muhammed! Artık sana buyrulam açıkça ortaya koy, 4- Enbiya, 107. 5- Nah1, 125. 6- Ali Hikmet Berki ve Osman Keskioğlu, Hatemü'l-Enbiya Hz. Muhammed ve Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınlan, 1988. s.66-67. Hayatı, 12.baskı, Ankara. 7- M. Said Ramazan el-Bfiti, Fıkhu's-Siyre. Çev .Ali Nar ve Orhan Aktepe, İstanbuL Selamİ Yayınlai:ı, 1984. s. 91. . I. DİN ŞÜRASI TEBLİG VE MÜZAKERELERİ 414 puta tapanlara aldırış etme. 11 (8) ve 11 önce en yakın hısımlarını uyar. 11 (9) emirleriyle açıktan irşad safhası devreye girmiştir. Rasfilüllah bu devirde sırasıyle yakın akrabalarını irşad için çalışrruş ve bildiğimiz gibi en şiddetli muhalefeti de akrabaları Ebu Leheb ve Ebu Cehil'den görmüştür. Rasfilüllah (s.a.s.) daha sonra irşad çemberini genişleterek, Mekke'ye hac, umre ve şöleniere katılmak veya ticaret maksadtyle gelen çevre memleketlerin vatandaşlarına ve kabilelerine teker teker giderek bizzat irşad görevini yerine getiriyordu. Bunun için çarşıya, pazara veya panayıra gidiyordu. Menfi cevaplar almasına rağmen o yılınadan irşad faaliyetine devam ediyordu. Rasfilüllah (s.a.s.)'ın bizzat kendisinin irşad faaliyetini ifa etmesinin yanında bu iş için naibler de tayin ederdi. Bu naibler, irşad metodlarını bizzat Peygamber Efendimiz (s.a.s.)'in yanında şahit olmuş vasıflı ve kabiliyetli kişilerdendi. Sırasıyla Habeşistan'a hicrette Habeşistan Kralıyla bizzat görüşen Hz. Cafer b. Ebi Talib ve I.Akabe Biatını müteakip Medine'de sağlam ve imanlı bir İsliiml kadro oluşturmak gayesiyle vazifelendirilen Hz. Mus'ab Bin Umeyr bu kişilere misaldir. (10) Müslümanlara zulümleri had safhaya çıkaran Mekkeli müşrikler, müminlerin ve vicdan hürriyetlerini gasbetmişlerdi. Bu durumda daha elverişli bir yere, yani Medine'ye hicretten başka yol kalrruyordu. Gerçekten de Mekke'den Medine'ye hicret "Peygamber Efendimiz (s.a.s.)'in islama davet hayatında yepyeni bir basamaktır ki, tebliğin bütün aleme yayılmasını, Arap yarımadasının dört bir tarafından kabHelerin grup grup islama koşmalarını, İslam hakimiyetinin dünyaya duyumlmasını sağlayan en mühim unsur, en önemli vesile ve vasıtayı teşkil ediyordu". (ll) yaşama haklarını Hepimizin bildiği gibi, Medine döneminde Mekkeli müşriklerle çeşitli savaşlar Bu cihad ve gazveleri meşru müdafaa prensibine uygun savunma savaşları olarak teHikk! etmek Hizımdır. Doç. Dr. Ahmet ÖNKAL'ın da belirttiği gibi "Cihad, İslam davetinde davetİn neşri için birer vesile değil yeryüzünden fitııe ve fesadın kaldırılması adalet, müsavat ve hürriyetin sağlanması, huzur ve saadetin, sulh ve sükı1nun temini için bir sebep durumundadır. (12) Haddizatında Müslümanlar ilk etapta savaştan ziyade barış yolunu seçerler. Cenab-ı Hak müslümanlara, düşmanıarına barış teklifinin kabul edilmesini emreder. (13) Nitekim Peygamber Efendiiniz (s.a.s.) elçiler ve mektuplar vasıtasıyla tebliğde bulunduğu çevre kabilelerden olumsuz cevaplar almasına rağmen İslam dinini kabul etmeleri için üzerlerine asker gönderip zorlamarnıştır.C14) Haddizatında Hudeybiye anlaşmasıyla sağlanan barış ortarnında İslarru tebliğ faaliyeti birçok kimsenin İsl1imiyeti kabulüne vesile oluyordu. Peygamberimiz (s.a.s.) bu devrede çevre memleketlere elçiler ve İslam'a davet mektupları gönderiyordu. Bu, Rasiilüllah (s.a.s.)'ın diplomatik irşad metoduydu. Rasülüllah'ın (s.a.s.) mührünü bastığı bu mektupları yerlerine bizzat kendisinin seçtiği elçiler ulaştınyordu. Bu elçiler yapılmıştır. 8- Hicr, 94. 9- Şuara, 2ı4. 10- Süleyman Uludağ, İslamda Mürşid ve İrşad Faaliyeti, İstanbul. İrfan Yayınevi, ı975. s.! L ı ı- Ahmet Önkal. Rasillüllah'ın İsHim'a Davet Metodu, 6.baskı Konya. Esra Yayıncılık, ı990 (198ı). s .I OL ı2- A.g.e., ı 3- Enfiil, 61. ı ı4. ı4- Önkal, 112. I. DİN ŞÜRASI TEBLİG VE MÜZAKERELERİ 415 gönderildiği ülkenin gelenek, görenek ve inançlarını bilen, diline vakıf, bilgili ve yetenekli kişilerdi. (15) Bizans, İran, Habeşistan, Ganan gibi ülkelere, Bekr b. Vful, Benu Cuzanıe gibi pekçok Arap kabilelerine mektuplar göndermişti. Bu İsiama davet mektuplanNecaş! hariç, diğerleri tarafından çeşitli menfi tepkilerle veya cevaplarla karşılanınışsa da bunu takip eden yıllarda İslam devletinin evrenselliğini bütün aleme ilan ettiler. (16) Aynı zamanda Arabistan'ın muhtelif bölgelerinden Peygamber Efendimiz (s.a.s.) üzere birçok heyet gelirdi. Bu heyetler, Müslüman olduklarını bildirmek, İsl3.miyeti öğrenmek ve kabilelerine dönüp isıarnı tebliğ etmek, Medine islam devletiyle diplomatik ilişkiler tesis etmek ve diğer bazı müsbet ve menfi vesilelerle geliyorlardı. Özellikle hicretin 9.seııesinde Medine, bu gelen heyetlerle dolmuştu. Onun için bu seneye "Heyetler Yılı" deniyordu. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) gelen hey'etleri oldukca samimi, iltifat edici ve şatafatsız karşılardı. Hatta bazı izzet ve ikranıları bizzat kendisi yapıyordu. Heyetierin hediyeleri kabul edilir ve hediyeler verilirdi. Heyetierin rahat etmeleri için her türlü gayret sarfedilirdi. Aynca İsl3.miyeti öğrenmek için gelen heyetiere , özel bir ihtimanı gösterilir, İslam! talim ve terbiyeden geçerlerdi. ile görüşrnek Peygamber Efendimizin Veda Haccı ve burada irad ettikleri Veda Hutbesi, tarihinin en önemli olaylarından birisidir. 14 asır önce Resul-i Ekrem (s.a.s.) yaklaşık 124.000 hacıya hitaben irad huyurdukları "Veda Hutbesi"yle yalnız kendi asrındaki müslümanlara değil, bütün asırlara, tüm insanlığa hitap ediyordu. (17) Veda Hutbesi ihtiva ettiği çok ağır ve ciddi konularına rağmen, dinleyenleri fevkalade heyecanlandırnıış, hislendirmiştir. Rasillüllah (s.a.s.)'ın Veda Haccı ve Hutbesi pl3.nlı, programlı, metodlu, Allah'a dayanıp O'na güvennıiş, O'ndan güç almış ve O'na yönelmiş bir irşad faaliyetinin semeresidir. (18) insanlık Peyganıber kısaca Efendimiz (s.a.s.)'in hayatını irşad faaliyetleri ve metodları açısından gözden geçirdikten sonra şimdi de diğer muhtelif irşad metodlarını teker teker ele alalım. Kur'an-ı Kerinıle İrşad: Peygamber Efendimiz (s.a.s.)'in Kur'an-ı Kerimle isıarnı tebliğinde, Kur'an'ın muhataplara tesiri ile ilgili pekçok hadise ve misal vardır. Rasuliillah (s.a.s.)'ın irşad metodu; önce tatlı sesi ile ve vecd içinde Kur'an'dan ayetler tilavet etmek, sonra onları tefsir etmek ve nihayet dinleyenleri imana davete dayanıyordu. Aynı zamanda Peygamberimiz (s.a.s.) Kur'an'la irşad metodunu tebliğle görevlendirdiği kimselere de emrediyordu. Peygamberimiz (s.a.s.)'in bizzat okuduğu ayetler, dinleyenlerin dimağlarını işgal ediyor, fethediyor, gönüllerinde taht kuruyordu. Kur'an-ı Kerim'in, insanı cezbeden bu mucizevi gücünün farkına varan Mekke'li müşrikleriıi elebaşları, Peygamberimiz sesli- 15- EI-Bfiti, 268. 16- Önkal. 134. 17- Zekai Konmpa, Peygamberimiz-İsliim Dini ve Aşere-i Mübeşşere, İstanbul. Fatih Yayınevi, 1968. s.403. 18- Önkal, 145. I. DİN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 416 ce, nazil olan ayetleri okuyup tebliğde bulunurken kulaklauru tıkıyorlar, başkalannın da etkilenmesini önlemek için tepinip bağınp, çağınp gürültü yapıyorlardı. O halde, Kur'an insanlan irşadda vazgeçilmez bir unsur olma özelliğini ilelebet muhafaza edeceğine göre, günümüzde irşadla mükellef din adamlannın bu metod üzerinde azami derecede dunnalan gerekmektedir. Muhatabı Tauımak: Tebliğde muhatabının vasıflannı iyice tesbit etmeli ve ona göre Peygamber Efendimiz (s.a.s.) davetinde muhatabını tanıyarak, duruma göre tebliğde bulunduğu aşikardır. İslam davetçisinin, muhatabının sahip olduğu fıkir ve inancı iyi bir şekilde bilmesi onu güçlü kılacak, ikııa etme derecesini artıracak ve bu sayede Allah'ın da izniyle muhatabın gerçekleri görüp, kurtuluşa ermesine vesile olacaktır. Tebliğde inanç seviyesine göre hareket etmek de hedefe ulaşınada önemli bir metoddur. Mesela, bir ateistin irşadı için namazın faziletlerinden orucun faydalanndan bahsederken, amelsiz bir müslümana Allah'ın varlığından bahsetmek müsbet bir netice alınmasını engeller. (19) Bununla beraber İslam daveıçileri muhatabın kültür seviyesini ölçüp, biçip öğrenmeli ve ona göre irşadda bulunmalıdır ki, gereğince anlaşılabilsin. Misru olarak kültür seviyesi düşük bir kişiye felsefi polemiklerle, anlayarnıyacağı derecede ağır konularla yaklaşmak doğru değildir. irşad ve bulunan bir kimse tebliğde bulunmalıdır. Bir başka önemli husus, muhatabın halet-i ruhiyesine göre hareket etme gereğidir. Abdullah bin Mes'ud'un rivayet ettiği "Rasülüllah (s.a.s.) bize bıkkınlık vermesinden endişe ederek mev'ıza için gün kollardı" Hadis-i Şerifı; Peygamberimizin (s.a.s.) bu konuya verdiği önemi vurgular. (20) Zira İslam tebliğcileri de buna dikkat etmelidir. Kolaylaştırma: Rasfilüllah (s.a.s.), insanlan irşadda kolayiaştırma metoduna pek sık başvurmuştur. Zaten bir Hadis-i Şeriflerinde "kolayhk gösterin, güçlük göstermeyin, müjdeleyin, ürkütmeyin (nefret ettirmeyin)" (21) buyurmuşlardır. Aslında Kur'an'ın toptan vahyolunmayıp, 23 senelik bir müddet zarfında kademe kademe inzal olması, şarabın veya sarhoşluk veren içkilerin yasaklanması, tedricen gelen ayetlerden üçüncüsüyle sabitleşmesi kolaylaştırmanın en güzel ve en açık ınisalleridir. Zayıf bir tabiate sahip olan insanoğlu kolaya mütemayildir. İslam'ı tebliğ edenlerin, insanın bu temel hususiyeline dikkat ederek, muhataplarından yüklenecekleri, kaldırarnıyacaklan bir teklifle irşada başlamamalıdırlar. Çünkü bu tutum yılgınlığa ve daha da kötüsü toptan inkara sebep olabilecek kadar tehlikelidir. Bu yüzden Peygamber Efendimiz (s.a.s.)'in uyguladığı basitten-zora metodu takip edilmelidir. 19- İsmail L. Çakan, Hakkı Tavsiye Metod ve Vasıtası, İstanbul: Büşra Yayınlan, 1992. s.69-70. 20- Sahih-i Buhari. Kitabu'l-İlm. Çev: Ahmed Naim, l.cilt. Ankara. Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları,1970. s.77. 21- Sahih-i Buhiiri, Kitabul'-İlm, 77. I. DİN ŞÜRASI TEBLİG VE MÜZAKERELERİ 417 İyi Muamele, Hoşgörü, Değer Vermek: İnsan olarak hepimiz de iyi muameleden, güler yüzden, güzel söz ve tatlı dilden hoşlanınz. Bunların aksine kaba, kötü, kıncı davranış ve sözler hepimizin canını sıkar, hepimizi üzer. İşte bu yüzden irşad ve tebliğ vazifesiyle görevli olanlar muhataplarına karşı davranış, hareket ve sözlerinde ölçülü olmalı ve hüsn-ü muamele göstermelidir. Muhatabın bilmemesinden kaynaklanan ufak tefek hataları azarlar bir mahiyette yüzüne vurmamalı ve kesinlikle muhatab bir topluluk içinde yüksek sesle tenkidle küçük düşürücü bir tavra girmemelidir. Zira böyleçe davranışlar kalbi İslfu:na henüz ısınmış bir kimseyi bile soğutacağından dolayı kazanılacak bir ferdin kaybedilmesine sebep olabilir. Halbuki davetçinin sözü nazik, ince, hürmetkar, karşısındakine değer veren bir tarzda olmalı, nefret ve isteksizliğe sebep olan bir nitelikte bulunmamalıdır. (22) Cenab-ı Hak bu konuda: "(Mürnin) Kullarıma söyle (daima) güzel söz söylesinler." (23) buyurmuştur. Aynı zamanda irşad vazifesini ifa edenlerin hitaplarında riyakarlık, dalkavukluk ve aşınlığa düşmernek kaydıyla muhataplarının ruhlarını okşayıcı sözler söylemelerinde bir beis yoktur. (24) Rasiilüllah (s.a.s.) bu metodu kullanmış ve birçok kimsenin İslamiyeri kabul etmelerini ve daha çok bağlanmaianna vesile olınuşlardır. Sert Muamele: Bir kimseyi irşadda asıl olan, metodun hüsn-ü muamele olduğunu belirledik. Zaten dikkat edilirse emr-i bi'l-maruf, (iyiyi, doğruyu emir) nehy-i anil münkerden öncedir. O halde her türlü iyi muameleden anlamıyan ve davranışlarıyla islamiyere zararı dokunanlara "nehy-i ani'l-münker şarttır (kötülükten sakındırma)". Zira böylelikle, hem onlar ıslah olup tekrar kazanılabilirler, hem de çevrelerine verebilecekleri zarar bertaraf edilmiş olur. Rasiilüllah (s.a.s.)'in davetinde cereyan eden tebliğin zorunlu kıldığı sözlü veya fiili sert davranış şekilleri hafıften şiddetliye doğru sıralarsak; ikaz ve inzar, kırgınlık, azarlama, gözdağı vermek, tehdit, takbih, tezyif, beddua, sürgün, hapis, hadd veya ceza tatbikidir. (25) Y akıulaşma Tesisi ve Müşterek Noktada Birleşme: Davetçi, tebliğini daha iyi sunmak için, muhatabıyla müşterek noktada birleşme ve tesisi metodlarına başvurmalıdır. Bu yüzden tebliğe, muhatapların cevap meyillerine göre uygun ifadelerle başlamak daha etkili olacak, anlaşılabilecek ortak noktaları belirleyerek bu noktalardan irşadı sürdürmek faydalı olacaktır. Böylece muhatapla bir yakınlaşma tesis edilecektir (26). Bir ayet-i kerimesinde Cenab-ı Hak, Rasülüne hitapla şöyle buyurmuştur: "De ki Ey Kitap ehli! Ancak Allah'a kulluk etmek, O'na yakınlaşma 22- Abdulkerim Zeydan, İslfun'da Davet ve Tebliğ Esaslan. Çev. Ruhi Özcan, İstanbul. Hisar Yayınevi, 1979. s.726. 23- İsra: 53. 24- Zeydan, 727. 25- Önkal, 167-180. 26- A.g.e., 188. ., .. __ . ı I. DİN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 418 birşeyi eş koşmamak, Allah 'ı bırakıp birbirinizi Rab olarak benimsememek üzere, sizin aranızda müşterek bir söze gelin. Eğer yüz çevirirlerse. Bizim müslüman olduğumuza şahid olun deyin". (27) Hz. Peygamber (s.a.s.) bu emri derhal yerine getirmiştir. Ehl-i bitaba davranırken onlarla müşterek noktalarda birleşiyor, hita-plarına atıfta bulunuyordu. bizinıle İrşadla görevli din alimleri ve din adamları İsliimı tebliğde muhatabıyla yakınlık kurmak için onu, dinlerneğe ve tasdik etmeğe hazırlayan her türlü vesilelere, yollara başvurmaktadır. Bizzat Rasiilüllah (s.a.s.) bunun üzerinde hassasiyetle dururdu. Mesela O, tebliğde bulunduğu kişilerin veya kabilelecin adiarına azam1 derecede önem gösterir ve bu isimlere güzel atıflarda bulunarak muhatapların gönüllerini fetbederdi. Ayrıca Rasiilüllah (s.a.s.) akrabalık ilişkilerini de yakınlık tesisi bakınundan kullanmıştır. Tekrar: Peygamber Efendimiz (s.a.s.) hitaplarında karşısındakinin dikkatini çekmek, meselenin önemini vurgulamak ve söylenenin iyice kavranması ve belleurnesi için tekrar metoduna başvuruyordu. Hz. Enes (R.A)'in rivayetine göre: "Hz. Peygamber, selam verdiği zaman üç defa selam verir (söylediği söz anlaşılsın diye de) konuştuğu zaman üç defa tekrar ederdi". (28) Aynı şekilde İslam davetçileri de irşadda bu metodu yeri geldiğinde kullanmalıdırlar. Fakat dikkat edilmesi gereken bazı husuıılar vardır. Mesela, tekrar, olur olmaz yapılıp muhatabı bıktırnıamalıdır. Ayrıca kuru, yavan ve tesirsiz ifadelerle tekrar, istenilen etkiyi göstermiyeceği gibi muhatabı sıkacak ve onun dikkatini dağıtacaktır. Yer ve Zaman Seçimi: Yapılan irşadın başarısı bakınundan zaman ve mekanın veya yerin önemi büyükve İnıkanlarını iyi bilmeli ve ona göre telkinde bulunmalıdır. Cenab-ı Hak İsliimiyetin hakaret ve alayla söz edildiği, İsliima karşı peşin hükümlerin mevcut olduğu yerlerde durolmamasını enıreder. (29) Ayrıca davetçilerin İsliimı tebliğini müsaid ve münasip yerlerde yapmaları muvaffakiyet için mühimdir. Telkin için müsait yerler; cami, mescid, okul, hapishane, hastane, daru'l-aceze, huzurevleri, işçi mahalleri, sinema, tiyatro, sohbet toplantıları, pazar, panayır-, ev vs.dir. Davetçi buralarda adabına göre İsliimı tebliğ etmelidir. (30) tür. Tebliğci, mekanın şart Davetİn başanya ulaşmasında zamanın rolü de büyüktür. Olup olmadık vakitte istenilen neticeyi vermez. Aynı zamanda tebliğ için kollanan zaman muhatabın dikkatinin en kesif olduğu ana denk düşürülmelidir. Bu yüzden irşadla mükellef din adamları aceleci olmamalı, tebliğinin sonucunu hemen almaya kalkışmamalıdır. Zamanını tesbit ederek, planla programla hareket edilmelidir. tebliğ 27- Al-i İmriin; 64. 2R- Sahilı-i Buhar!. Kitabu'l-ilm, 95 29- Nisii. !40. 30. _J_ _ _ _ _ _ Uludağ. lJH-I.J9. I. DİN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 419. Bazı zamanlarda çok önemli badiseler meydana geldiği için bu zamanlar diğerlerine nazaran daha çok faziletlidir. Mesela mübarek gün ve geceler gibi. (31) İşte bu vakitlerde yapılan irşad faaliyeti diğer zamandakilerden daha faydalı ve tesirli olur. Diğer taraftan insanın bayatında önemli yeri bulunan vakitlerde irşad için gözden uzak tutulmamalıdır. Mesela doğum, ölüm, nişan, düğün vs. gibi. (32) O halde tebliğle mükellef din adamları irşadda zamana ve mekana en uygun metodları tatbik edecek ve neticeyi zaman içinde hasıl etinesi için Cenab-ı Hakk'a bırakacaktır. Netice olarak irşad vazifesi, bir kişiyi kazanmak veya kaybetinek ve onu ikna etmekle kurtuluş yollarına sevketinek veya karanlık yollarda mahvolup gitinesine sebep olmak gibi çok büyük sorumluluğu gerektiren oldukça mühim ve faziletli bir görevdir. Genelde tüm müminlerin, özelde ulemanın ve bugünkü din adamlarının zorunlu bir vazifesi olan irşad görevinde mutlaka Hz. Peygamberimizin (s.a.s.) örnek metodları uygulanmalıdır. İrşad ve tebliğ göreviyle mükellef olanlar RasiUüllah (s.a.s.)'ın samimiyeti, sevimlilik ve güvenirliliği, derin iman, gayret ve basireti, davet ve irşad metodunu en güzel ve en mükemmel bir şekilde uygulaması, ihtiyaca göre cevap vermesi, muhatabının yüzüne vurmadan yanlış bir hareketini tashih etinesi, tatlı dille uyarması, tedrici eğitim metoduna başvurması, muhatabının tüm özelliklerini çok iyi tanıması, kolaylaştırması, mubatabına değer verip ince, nazik ve hürmetkar davranması, yer ve zamanlamayı çok iyi tayin etinesi ve gerektiğinde de muhatabının islama kasden zarar vermeye ve hafıfe almaya kalkması balinde böylelerine azarlama, tekdir ve kızgın tavırlar göstermesi gibi her çağ ve her mekanda geçerli, psikolojik ve sosyal bakımdan mükemmel, etkileyici, islah edici ve diriitici prensiplerini uyguladıkları takdirde Cenab-ı Hakk'ın da izin ve birlayetiyle mutlaka başanya ulaşacaklardır. hoşgörüsü, fesahatı, tebliğ Bu mübarek davanın sorumluluğunu yüklenen aziz din görevlilerimizin irşad ve faaliyetlerinde muvaffak olmalarını Cenab-ı Haktan ni yaz ediyorum. 31- A.g.e.;88. 32- A.g.e., 9L· ·