. DİYANET İŞLERI BAŞKANLIGI DERGI Sİ DİNİ, 2. Cilt AHLAKI, EDEBİ, MESLEKI AYLIK DERGi Mart- Nisan 1963 3 - 4. Sayı TEFSİR SAHASINDA İSRAlLİYA-TA KISA BIR BAKlŞ Dr. İsmail CERRAHOGLU Kabü'l-Ahbar (ö. 32) : Aslen Yemen yahudilerinde:r,ıdir. Künyesi İbn İshak'dır. Himyeridir ve Zu-Ruayn ailesindendir. İslilın olduktan sonra, Mediııe'ye geldi; sonra Şam'a gitti. Vefatma kadar Hıms 'da kaldı, H. 32• senesinde Hz. Osman'ın hilafeti zamamuda vefat etti (1). Asıl ismi Ebu İshak Ka'h ibn Mati' ibn Heynu (Heysu) idi. Müslümanlar arasında ilmine hürmeten kendisine hibr (cem 'i alıhar) denmişti; bunun manası alim demektir (2). Yalındi haberlerini en çok nakleden bir kinıse olarak tanınır. Hz. Ebu Bekr veya Hz. Ömer'in hilafetinde Müslüman olduğunda ilıtill1f vardır. Kendisi Sahabe'den rivayet ettiği gibi, ilimde temayüz etm.iş olan İbn Abbas ve Ebu Hureyre de, ondan rivayet etmişlerdir. Hiç kimse onun Vehb gibi eser te'lif ettiğini zikretmiyor. Ona nisbet edilen şeylerin hepsi, kulak yoliyle gelmiş­ tir. Leh ve aleyhinde çeşitli halıerler mevcuttur. Durum daha ziyade aleylıin­ dedir. İlk günlerden itibaren kendisine pek. itimad edilmediği görülmektedir. İbn Kuteybe ile Nevevi. ondan hiç rivayet. etmezler.·. T'aberi de pek fazla olmamakla beraber, ondan rivayet eder. Sa'lebi ile Kisai ise ondan pek fazla rivayet etmişlerdir {3). Buhari, ·Ka'b 'dan hiç biT şey rivayet etmemiştir ( 4). Ka'b'ın Müslüman olduktan sonra yahudiliğiııi devam ettirdiğille dair misaller vardır. Ebu Vail'den rivayet edildiğine göre, bir adam İbn Abbas'a g'eldi ve aralarında şöyle bir konuşma oldu. İbn Abbas: - N ereden geliyorsun~ Adam : -· Şam'dan. İbn Abbas: - OTa da kime mülaJil oldun? Adam: - Ka'b'a millılki oldmn. tim Abbas: - Ka!b sana ne söyledi? Adam: - Bana semavatm bir meleğ·in omuzlarında deveran ettiğini söyledi. İbn Abbas: (1) Tabakatu İbn Sad, VII2 • 156. {2) Tarihu'l-Arab, VI. 70. (3) Fecru'l-İslam s. 160-161; İslam Ansiklopedisi IL 3. (4) Ez ~Zehebi, Tezkiretu'l-Huffaz, I. 52. Haydarabad 1375; Mecelletu'l-Menar XXVII. 540. 3 - .,.. ,, ;;ş .... yalıudiliğini terketmedi mH Cenab-1 Hak, r':; r' . ,"'o"'/.-t, ·~""";.._, .........,.. .... .,,. • ~f-:i .. \ ~\, \.:J\_j SJ" ~\ 0'""",li)~~~~\ " , "_, )'JJJI.:ı:ı,;)/1_, ...,-.. ,. J; ..... K.1.'b yalan söyledi, o hala buyurmadı mı 1 "'"" .... ' ~ ,, . . ~~ ./ .ıd.lllı)l . ..,.. (5), (6) Bu koımşmadan anlaşılıyor ki, İbn Abbas, onun tesiri altmda kalmamıştır. O hala yalıudiliğini terketmedi mi itabı da Ka'b'ın Tevrat'ın te'sirinden kendisini kurtaramamış olduğunu göstermekte ve bu bakımdan daima bir kontrol altında bulunduruluyormuş gibi bir durum arzetmektedir. Başka bir haberde, «Ka 'b Halife Osman 'a bir lıususda cevap verirken, Ebu Zer onu iterek, «Ey yahudi oğlu, yalan söylüyorsun!)) demişti (7). Bu da gösteriyor ki, Ka/b Sahabe arasında tutulmuyordu. O zamanda olgun bir Sahabe 'nin bir Müslümana bu şekilde hakaret etmesi, onun kıymetinin derecesini göstermesi bakımından çok mülıimdir. Son zamanlarda, hakkında yazılan yazılarda, aleyhinde çok ileri gidilmiş ve İslamiyette ilk siyonİst olarak gösterilmek istenmiştir. Mecelletü'r-Risale'de (8): İslam hakimiyeti altına giren kavimler arasında İslam'a en çok düşınan olan yalıudilerdi. İnançlarına göre, Allalı onları mümtaz bir millet olarak yaratmış olduğundan, başka bir milletin faziletini itiraf edemiyorlardı. Bu bakımdan İslam Diııi 'ne sokmalc istedikleri hurafe, esatir ve velıim gibi vasıtalarla Onu zayıflatmak en büyük arzuları idi. Kıl 'b 'ın Medine'de ilk işi deMsını işletip Peygamber'e yalan isnad etmek gayesini gütmek oldu. Fakat Hz. Ömer bunu sezdiğinden, ona Peygamber'den hiçbir şey rivayet etıne.-­ mesini emretti ve onu daima murakabe altında tuttu. Bu bakımdan Ömer 'e· kızmış, hatta işi, onu katlettirmeğe kadar götürmüştü (9) . .Bizi, bu haberlerin değer hükümlerinden ziyade, bu şahsın tefsirdeki rolü alakadar eder. Ona lıibr lakabının verildiğini söylemiştik. Bu lakab, geçmiş haberler ve Peygamberlerin kitabiarına olan vukufundan ileri gelmektedir. Tefsir ve tarih kitaplarında, ondan pek çok şeyler rivayet edilmiştir. B_unlarm çoğu, ne İslam'ın ruhu ile, ne de akılla bağdaşamıyorlar. Mesela Ka'b, Arş; hakkında: O yaratıldığı zaman tazimle titredi. Allah da onu yetmiş bin kanat- · la kuvvetlendirdi. Her kanatta yetmiş bin tüy vardır. Her tüyde yetmiş bin vecih vardır. Her veeilıde yetmiş bin ağız vardır. Her ağızda yetmiş bin lisan var ki, her gün her ağızdan yağınur danesi ve ağaç: yaprakları kadar tesbih ç:ı(5) Fa.tır süresi, 41. MeAli: «Hak Teaıa, göklerle yeri, hiç olmaktan korumak için tutar. Onlar hiç olurlarsa, kendisinden başka birinin onları tutmasına imkan. yoktur.... » (6) Ez..Z'arnahişeri, el-IKeşşaf -an Hakailti Gavamizi't-Tenzil, III. 488. Kahire, 1373/1953; Tefsiru't-Taberi, XXII. 84-85 (1321 tab'ı). (7) El...Mes'udi, Murucu'z-Zeheb ve Maadinu'l-Cevher, II. 348; (Bu hususda Hz.. Aişe'nin de onu yalancılıkla itharn ettiğini görüyortız. Bak. Tefsiru't-Taberi, XVI. 51. (1321 tab'ı). (8) Mecelletu'r-Risale, sene, 14. S. 360-361. . (9) ibnu'l-Esir, el-Kamil fi't-Tarih, III. 26, Mısır 1356. 4 kar» (10) demektedir. Yine bu şahıs Muaviye'ye Zülkarneyn hakkında, O, atlarmı Süreyya 'ya bağlardı, demişti (ll). Şimdiye kadar israiliyat lafzmm dar olarak delalet ettiği mana ile yahudilikten bahsettik, şimdi ise onu biraz daha geniş manasiyle inceleyeceğiz. Hıristiyanlık : Her ilahi kitabın gayesi, insanları hidayete sevketmek ve onları her iki alemde refah ve saadete kavuşturacak prensipleri vaz' etmek olduğundan, dinlerin ana kaynağı olan !Iahi kitaplarda, bazı müşterek noktalarm bulunması tabiidir. İsli'imiyetin zuhurunda, Müslümanlar, hıristiyanlarla da karşılaşmışlardır. lV[üslümanlarm karşılaştıkları bu hıristiyaıılar, daha ziyade, Tağlib ve Necran Araplarından idi. Onların hıristiyanlığı ise, te'vil ve felsefeye dayannıayıp nassa dayanan, basit bir hıristiyanlıktı. İşte ilk karşılaşma bunlarla olmuştu. Sonra Suriye ve Irak fethedilince, Müslümanlar, nassa dayanan hı~ ristiyanlığnı felsefi fikirlerle mezcedilmiş şekli ile karşılaştılar. Bu yeni karşılaşma sonunda, İslamiyette, bilhassa İsa ve Mesih nıeselesinin, akaninı fikrinin, kader ve ihtiyar meselesinin izleri görülür (12). O zamanda hıristiyanlar, medeniyet ve kültür bakımından Araplardan üstün olduklarından, onlara ihtiyac hasıl olınuştu. Müslümanlar Suriye'ye geldiklerinde, bu menıleket hıris­ tiyanlarla dolu idi. Müslümanlar onları İslam Dini 'ne davet etmişler ve bu dinin hak olduğunu isbat etmeye çalışmışlardı. Buna karşılık, hıristiyan din reisleri, Müslümanlarm iddialarını cerhetıneye uğraşıyorlardı. Bu münakaşa­ lar bilhassa Emevller devrinde Şam 'da sık sık· vuku buluyordu. Abdülnıe]ik'in sarayında mevki sahibi olan Yahya ed-Dımaşki, Müslümanlara karşı Hıristi­ yanlığı müdafaa etmek için bir kitab yazdı. Bu kitab sııalli cevaplı idi. Bir Müslüman sana şöyle sorarsa, ona şöyle cevap ver ve sen de ona şu suali sor, diyor ve bu eseriyle Hıristiyanlığı müdafaaya kalkışıyordu (13). Bu Hıris­ tiyanlar veya diğer din salikleri, İslam 'ın sağladığı geniş bir vicdan hürriyetinden faydalanıyorlardı.. Dolayısiyle Emevi devletinde Hıristiyanlar gayet -yüksek mevkilerde idiler. Hatta kendilerine Mushaf bile yazdırılıyordu. ((Abdurrahman ibn Avf, Hire ehlinden bir hıristiyana Mushaf yazdırdı ve ona 60 dirhem verdi. Başka bir haberde, Aqdurrahman ibn Ebi Leyla'ya, Hire'den biri 70 dirhem mukabilinde bir Mushaf yazdı. Yine başka bir haberde, bir Nasrani Alkame'ye Mushaf yazdı denilmektedir» (14). İslam imparatorluğun­ daki muhtelif unsurlaı'm birbirinden medeniyet dersi almalarına herhangi bir nıani yoktur; Hıristiyanın Müslümandan ve Meclisi'den talebesi olduğu gibi, bunun aksi de oluyordu. Hıristiyan ve Mecfisi alimierin en iyi talebeleri ekseriya Müslümanlardan idi (15). M. VTII inci asrın son yarısından itibaren Hı(10) (11) (12) çeviren: (13) (14) (15) Mecelletu'r-Risale, sene, 14. s. 362. Tefsiru ibn Kesir, III. 101. Dr. MUhammed el-Behlyy, İslam düşüncesinin ilahi tarafı. s. 76. (Türkçeye Fuad Sezgin), istanbul, 1948. Duha'I-islam, I. 362-363. İbn Ebi Davud, Kitabu'l-Mesahif, s. 133. Leiden, 1937. Prof. Dr. W. Barthold, !slam Medeniyeti Tarihl, s. 28, istanbul, 1940. 5 ristiyanlar, Müslümanların Yunan felsefesini öğrenmelerine yardım ettiler. Halife Mansur'un (754-775), Bizans imparatoruna müracaat ederek riyaziyeye ait el yazmalarının gönderilmesini istediği r.ivayet edilinelrtedir. M. IX uncu . . asırda, Yunanca'dan, Süryarn ve Arap dillerine terceme yapanların en ileri gelenleri hıristiyandı. Bilhassa bunlardan Huneyn ibn İshak, iki yıl kadar Bizans'ta kalmış, orada Yunan dil ve edebiyatını öğreıınıiş ve el yazmaları getirmiştir (16). M. IX uncu asrın ortasından itibaren, Müslüman devletlerindeki Hıristiyanların vaziyeti, evvelkine nazaran fenalaştı. Bunun sebebi de· Müslümanların medeniyet.çe yükselmeleri ve Hıristiyanların sadakatsizliği olmuştu. Bu· sıralarda Hıristiyan memleketlerindeki Müslüman ve yahudilere karşı yapılan tazyiklerin de, bunda tesiri olmuştur. Lakin ne de olsa, Müslümanların İspanya''da gördükleri baskı ve zulmü, İslam memleketlerindeki Hı­ ristiyanlar hiçbir zaman görmemişlerdir (17). Bu serbesti içinde onlar dinlerini neşretmekte Müslümanlardan daha talihli olmuşlar ve bu arada İslam di. nine tesir yapmaktan geri kalmamışlar. Barthold İslam menıleketlerindeki dığer din silliklerinin durumundan bahsederken «Urfa'da. Hıristiyanların yiiksek mekteplerinden ba§ka Yahudi ve Manilecin de yüksek ınektepleri vardı. Ci'hanın büyük bir kısmını kaplayan İslam devletinin teşekkülü ile genişleyen ticari münasebetlerden, din neşri için istifade edenler, Müslümanlardan ziyade, idarelerinde yaşayan diğer milletler olmuştur. Çin ve Moğolistan'da Hıristi­ yanlık ve Ma.nilik, Kafkas ve Volga boyların da, Hıristiyanlık ve Yahudilik, İs· lam medeniyeti devrinde (18) intişar etmiştir» diyor. l\füsliimanlarla hıristiyanların. münasebetlerine, diğer bir amil de, Müslümanlığın, Hıristiyan kadınlarla evlenıneye ceva,z vermiş omasıdır. Böyle evlenmeler vukua gelmiş, bazı kadınlar Müslüman olmuş, bazıları olmamıştır. Hatta bazıları, Müslüman görünüp eski dinlerinde sebat etmişlerdir. El-Haris. ibn AbdiHalı'ın annesi, Hz. Ömer zamanında öldüğünde, yıkanıp defnedilmesi için elbiseleri çıkarıldığı za.nıan, boynunda bir salip bulunmuş. Bunun üzerine defni bırakılıp, kendi dininin alıkamma göre gömülmek için, kendi· dindaşla­ rına tevdi edilmişti (19). Bu din mensuplarının diğer sahalarda tesiri olduğu gibi, tefsirde de bazı boşlukları doldurı..:nak için, onların haberleri ithal edilmişti. Bunlar, bilhassa Hazret-i İsa ve mucizeleri, Hazret-i ıvı:eryem ve Havariler gibi kısımlarda görülür. Kur'an-ı Kerim'in Meryem Suresindeki (20), Vehb ibn Münebbilı, Esbat, İbn Cüreyc ve Zekeriyya ibn Yalı ya taraf m dan nakledilen haberler ve Al-i İmran Suresinin 49 uncu ayetinde İsa'mn IDUCl·· zeleri tadad edilirken (21) haberler hep Hıristiyanlıktan mülhemdir. ~ Aynı eser, s. 74. (17) !.sHtm Medeniyet! Tar:lhi, s. 27 . . (18) Aynı eser, s. 22. (19) Ebu'l-Ferec Ali ibnu'l-HllSeyn, El"Agan.i, I. 56, Beyrut, 1955 (20) Tefsiru't..Taberi, XVI. 28-89, 1321 tab'ı; Duha'l-İslam, I. 358-359. (21) Tefsiru't-Tabeıi, VI. 424-437. (16)