SAMEKS BASIN TOPLANTISI İnegöl, 28.02.17 Sayın

advertisement
SAMEKS BASIN TOPLANTISI
İnegöl, 28.02.17
Sayın Kaymakamım, Belediye Başkanım,
İş, Siyaset ve Sivil Toplum Dünyamızın Değerli Temsilcileri,
Değerli Basın mensupları,
Şubat ayı MÜSİAD SAMEKS verilerini açıklamak ve güncel bazı
değerlendirmelerde bulunmak amacıyla düzenlediğimiz Basın
Toplantımızda hepinizi saygıyla selamlıyorum, hoş geldiniz, şeref
verdiniz.
Malumunuz, İş Dünyasının nabzını tutmak amacıyla, geçmişe ait
istatistiki bir veri değil de, geleceğe yönelik elle tutulur tahminlerin yer
aldığı bir endeksimiz var.
MÜSİAD olarak biz bu endeksimizi, SAMEKS Satın Alma Müdürleri
Endeksi olarak adlandırıyoruz. İngilizcesi PUMAX Purchasing Managers
Index.
Uluslararası kullanımında, PMI olarak da karşılaşmışsınızdır.
Ne yapıyoruz bu endeksimizle diye soranlar için, kısa bir açıklama
yapmak isterim.
İş Dünyası, önünü görmek ister.
Gelecek planlarını yaparken, yere sağlam basmak ister.
Yaş tahtaya basmak istemez.
Gideceği yolda bir engelle karşılaşıp karşılaşmayacağı konusunda,
olabildiğince elle tutulur bilgilere sahip olmak ister.
Peki, bunu nasıl sağlayacağız?
Her gün medyadan izliyorsunuz, Ekonominin gidişatının nasıl
olacağına dair bir sürü tahmin yapılıyor.
Peki, bu tahminleri yapanlar, hangi verileri kullanıyor?
Bu arada, bazı istatistikler de açıklanıyor.
Ama, bakıyoruz, o istatistiklerin bir kısmı, sadece beklentilere
yönelik ve Soyut.
Bir başla kısmı ise, olup bitmiş olayları anlatıyor.
Şubat ayının son iş günündeyiz. Geçtiğimiz günlerde, Kasım ayına
ait işsizlik verileri açıklandı.
Tamam, önemli bir bilgi, ama, o geçmişte kaldı. 4 ay öncesinin
bilgisi.
Yaşanan, yaşandı.
Ben, bugüne bakmak isterim.
Bugüne bakmak derken, lafın gelişi söyledim.
Yarına bakmak isterim, Mart ayı nasıl geçebilir, Nisan'da nasıl bir iş
ortamı görünüyor, bunları bilmek isterim.
Geleceğe, garantili bir gözle bakmak isterim.
İşte, SAMEKS ile bunu yapıyoruz.
Şirketlerimizde, geleceğin en yakın takipçisi kimlerdir?
Satın Alma Müdürleri.
Müşterilerden gelen siparişlere bakarlar, stoklara bakarlar, mevcut
istihdama bakarlar, üretim ya da hizmet verebilme kapasitesine bakarlar
ve yeni mal siparişlerini verirler.
Geleceği, en yakın onlar takip eder.
İşte, biz de, onlara, sizlerin Satın Alma Müdürlerinize soruyoruz.
Her ayın 20'si ile 22'i arasında, Danışman Hocalarımız ve Ekonomi
Birimimiz ile oluşturduğumuz 1.100 firmalık havuzumuzu tek tek arayıp,
soruyoruz.
Aradığımız Firma Hizmet Sektöründeyse 5 Soru, İmalat
sektöründeyse 6 soru soruyoruz.
Sonra, bu cevapları konsolide edip, her ayın son iş gününde,
Kamuoyu ile paylaşıyoruz.
Hizmet Endeksini ayrı, Üretim Endeksini ayrı değerlendirip, bir de
Bileşik Endeks yapıyoruz.
Tam, 50 Aydan bu yana, yani 4 yıl 2 Aydan beri bu işi yapıyoruz.
Elimizde, çok güçlü bir veri seti var.
Ve, 2017 yılından itibaren de, sonuçları, Mevsim ve Takvim
etkisinden arındırılmış olarak açıklıyoruz.
Açıklanan sonuçları, örnek olarak yaklaşık 2 ay sonra TÜİK'in
açıkladığı "İmalat Sanayinin gerçekleşen rakamlarıyla" kıyasladığımızda
ise, memnuniyetle görüyoruz ki, %80-85 oranında doğru bir öngörü
yapıyoruz.
Büyüme rakamlarına yönelik tahminler için de, % 80 oranında bilgi
veriyor bize, bu Endeks.
Hem de, hiç bir ücret almadan yapıyoruz bu işi.
Hem Bedava bilgi. Hem de Doğru Bilgi.
Ülkemizde, geçmişte benzer çalışmayı yapan bazı kurumların,
sadece imalat sanayi için, %30-35 doğruluk oranıyla veri paylaştığını
hatırlatmak isterim.
Demek ki, siz iş dünyasını, zamanında, doğru analizlerle erken
uyarabilen, güzel bir sistemimiz var.
İşte bugün, SAMEKS Şubat ayı sonuçlarını sizlerle paylaşacağım.
SAMEKS ŞUBAT 2017 SONUÇLARI
Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış SAMEKS Bileşik Endeksi 2017
yılı Şubat ayında, bir önceki aya göre 5,0 puan artarak 51,4 puana
yükselmiştir. Endekste gözlenen bu artışta, hizmet sektörünün önceki aya
göre 7,1 puan artış kaydederek 52,8 seviyesine yükselmesi etkili olurken, 1,4
puan gerileyen sanayi sektörü ise hala 50,2 puan seviyesini koruyarak, olumlu
görünümünü sürdürmüştür.
İş hacmi ve girdi alımlarındaki toparlanmaya bağlı olarak artışa geçen
SAMEKS Hizmet Endeksi, dört ay aradan sonra yeniden 50 referans puanının
üzerinde gerçekleşerek sektördeki aktivitenin canlılığına işaret etmiştir. Sanayi
sektöründe ise, geçtiğimiz ay başlayan canlanma, Şubat ayında da nispi olarak
sürmüş ve önceki aya göre 1,4 puan azalmasına karşın 50,2 puan seviyesinde
gerçekleşen SAMEKS Sanayi Endeksi, olumlu bir tablo sunmuştur.
Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış SAMEKS Bileşik Endeksi’nin
51,4 puanlık değeri 2017 yılı Şubat ayında ekonomik aktivitenin önceki aya göre
hızlandığına işaret ederken, böylece endekste 2016 yılı Ekim ayında başlayan
dört aylık düşüş süreci sona ermiştir.
Bileşik Endeks
60
Column2
55
50
45
40
2013
2014
2015
Series1
70,
2016
2017
Sanayi Endeksi
62,5
55,
47,5
40,
2013
2014
2015
2016
2017
1. Sanayi Sektörü SAMEKS Endeksi
Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış SAMEKS Sanayi Endeksi, 2017
yılı Şubat ayında, bir önceki aya göre 1,4 puan azalarak 50,2 seviyesine
gerilemiştir. Yeni Sipariş (1,9 puan), Satın Alım (2,5 puan) ve İstihdam (1,3 puan)
alt endekslerinde gözlenen azalışlar, sanayi sektöründeki yavaşlamanın önemli
belirleyicileri olmuştur. Üretim alt endeksi ise önceki aya göre yatay
seyretmiştir.
Şubat ayında, yeni siparişlerde önceki aya göre gözlenen azalışlar
firmaların girdi alımlarını olumsuz yönde etkilerken, buna bağlı olarak üretim
yatay seyretmiş; böylece nihai mal stoku 52,5 puanlık değeriyle artış işareti
vermiştir. Sektöre ait istihdam ise 47,8 puanda kalarak üst üste 5’inci ayında da
olumsuz bir görünüm sunmuştur.
Sonuçta, Şubat ayında mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış SAMEKS
Sanayi Endeksi Ocak ayındaki artışını sürdürmüş ve 50,2’lik değeriyle sektördeki
canlılığa işaret etmiştir. Önceki aya göre 2,5 puan azalmış olmasına karşın 57,0
değerinde gerçekleşerek artışını sürdüren girdi alımları, sanayi sektöründe
önümüzdeki aylarda da artışların süreceğinin sinyalini vermektedir.
a. Üretim
Sanayi sektörüne ait Üretim alt endeksi, Şubat ayında bir önceki aya göre
değişmemiş ve 49,8
Üretim
seviyesine
70,0
60,3592
gerçekleşmiştir.
58,6302
58,3583
60,0
55,4264
54,8874
54,6365
Üretimin 50 referans
52,5287
52,3753
49,7943
49,7947
48,9441 48,2908
puanının
altında
50,0
40,1648
kalmasında,
Yeni
40,0
Sipariş
(1,9
puan)
alt
endeksinde
30,0
ş 16M 16N 16M 16H 16T 16A 16E 16E 16K 16A 16O 17ş 17
gerçekleşen azalış etkili
olmuştur.
b. Yeni Sipariş
Sanayi sektörüne ait Yeni Sipariş alt endeksi, Şubat ayında bir önceki aya
göre
1,9 puan azalarak
Yeni Sipariş
47,6
seviyesine
67,5
gerilemiştir.
Yeni
59,6073
57,9626
60,0
55,424
54,5646
Siparişlerde
52,6828
52,5234
52,2449
50,3994
49,5156
52,5
47,5687 gözlenen bu azalış,
47,0546
45,1293
sektördeki
nispi
42,3734
45,0
yavaşlamanın
en
37,5
önemli
belirleyicisi olmuştur.
30,0
ş 16M 16N 16M 16H 16T 16A 16E 16E 16K 16A 16O 17ş 17
c. Satın Alım
Sanayi sektörüne ait Satın Alım alt endeksi, Şubat ayında bir önceki aya
göre
2,5 puan azalarak
Satşn Alşm
57,0
seviyesine
80,0
gerilemiştir.
50
70,0
referans
puanının
63,4309
61,9617
60,948
60,5617
59,4479
seyreden
57,83
57,8129
56,9729 üzerinde
56,5032
55,6539 55,6468
60,0 55,0629
53,3773
girdi
alımları, sektördeki
artışın 50,0
önümüzdeki
dönemde de devam
40,0
edeceğine
işaret
ş 16M 16N 16M 16H 16T 16A 16E 16E 16K 16A 16O 17ş 17
etmektedir.
d. Nihai Mal Stoku
Sanayi sektörüne ait Nihai Mal Stoku alt endeksi, Şubat ayında bir önceki
aya
göre
1,8
puan
Nihai Mal Stoku
azalarak
52,5
60,0
seviyesine
54,2984
53,7542
53,1423
53,0858
52,9685
55,0
52,4738 gerilemiştir.
Girdi
51,1155
50,9096
50,0938
49,7788
49,2146
alımlarının canlılığını
48,6076
50,0 47,6141
sürdürmesine karşın
yeni
siparişlerin azalması,
45,0
bu
dönemdeki
stok
40,0
artışının
başlıca
ş 16M 16N 16M 16H 16T 16A 16E 16E 16K 16A 16O 17ş 17
sebebi
olmuştur.
e. Tedarikçilerin Teslimat Süresi
Sanayi sektörüne ait Tedarikçilerin Teslimat Süresi alt endeksi Şubat
ayında
bir önceki aya gör e
Tedarikçilerin Teslimat Süresi
1,2 puan 60,0
azalarak
49,9
seviyesine
55
54
53 52
55,0
gerilemiştir.
Şubat
51 50
51 51
50
50
50
50
ayında 50,0
katılımcıların %82’si
47
teslimat
sürelerinde önemli bir
değişim 45,0
olmadığını
ifade
etmiştir. 40,0
ş 16 M N M H T A E E K A O ş 17
16 16 16 16 16 16 16 16 16 16 17
f.
İstihdam
Sanayi
sektörüne ait İstihdam
alt
endeksi,
Şubat
şstihdam
ayında 60,0
bir önceki aya göre
55,528
1,3
puan azalarak 47,8
55,1896
54,7368
55,0
52,2532
seviyesine
50,8678 50,6265
50,6721
49,5778
49,1177
gerilemiştir.
Bu
47,8134
50,0
47,6685
46,7561
46,597
dönemde
yeni
siparişlerin
45,0
düşüşüyle sabit kalan
40,0
üretim,
sektöre
ilişkin
ş 16M 16N 16M 16H 16T 16A 16E 16E 16K 16A 16O 17ş 17
istihdamı
olumsuz
yönde etkilemiştir.
2. Hizmet Sektörü SAMEKS Endeksi
Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış SAMEKS Hizmet Endeksi; 2016
yılı Şubat ayında, bir önceki aya göre 7,1 puan artarak 52,8 değerine yükselmiştir.
İş Hacmi (9,1 puan), Satın Alım (5,8 puan), ve İstihdam (8,6 puan) alt
endekslerinde gerçekleşen hızlı artışlar, hizmet sektöründe gözlenen
canlanmanın en önemli belirleyicileri olmuştur.
Hizmet sektöründe faaliyet gösteren firmaların girdi alımlarında Eylül
2016 döneminde başlayan artışlar Şubat ayında da devam etmiştir.
Önceki aya göre 9,1 puan artış kaydetmesine karşın 50 referans değerinin
altında kalarak 49,7 seviyesinde gerçekleşen İş Hacmi alt endeksi ise
sektördeki toparlanmanın henüz istenilen düzeye ulaşmadığına işaret
etmektedir. İstihdam alt endeksinin 54,5 seviyesine yükselmesi ise sektöre
ilişkin canlanmanın başlıca göstergelerinden biri olmuştur. Böylece
SAMEKS Hizmet Endeksi’nde Kasım 2016 döneminden beri süregelen
düşüşler Şubat 2017 dönemiyle birlikte sona ermiştir.
a. İş Hacmi
Hizmet sektörüne ait İş Hacmi alt endeksi, Şubat ayında bir önceki aya
göre
9,1 puan artarak 49,7
şş Hacmi
seviyesine
60,0
yükselmiştir.
Girdi
52
53,8
50 alımlarındaki artışın
50
48
47
47
sürmesi, sektördeki
46
46
47,5
44
43
43
iş
hacminin
42
41
önümüzdeki
41,3
dönemde
artışa
35,0
geçeceğine
işaret
ş 16 M N M H T 16 A E E K A O ş 17
16 16 16 16
16 16 16 16 16 17
etmektedir.
b. Satın Alım
Hizmet sektörüne ait Satın Alım alt endeksi, Şubat ayında bir önceki aya
göre
tam 5,8 puan artarak
Satşn Alşm
61,0
seviyesine
65,0
61,0066 yükselmiştir.
İş
58,6437
60,0
57,2592
hacminde gözlenen
56,5612
55,6254
55,2338
54,9341 55,5797
daralmaya
rağmen
55,0 52,7488 52,41
51,9316
51,5717
girdi
alımlarının 50 puan
49,6249
üzerinde seyretmesi,
50,0
sektöre
güvenin
sürdüğüne
45,0
işaret
etmektedir.
ş 16M 16N 16M 16H 16T 16A 16E 16E 16K 16A 16O 17ş 17
c. Nihai Mal Stoku
Hizmet sektörüne ait Nihai Mal Stoku alt endeksi, Şubat ayında bir önceki
aya
göre 7,1 puan artarak
Nihai Mal Stoku
51,1
seviyesine
60,0
yükselmiştir.
İş
53,3931
52,1391
51,0581 hacminde
53,8
gözlenen
49,8113
49,7205
49,0928
48,9238
48,7495
48,5829
46,3205
durgunluğun
Şubat
47,5 45,4679
43,9649
43,4456
ayında
da sürmesi, firmaların
bu
dönemde stoklarının
41,3
artışına
neden olmuştur.
35,0
ş 16M 16N 16M 16H 16T 16A 16E 16E 16K 16A 16O 17ş 17
d. Tedarikçilerin Teslimat Süresi
Hizmet sektörüne ait Tedarikçilerin Teslimat Süresi alt endeksi, Şubat
ayında
bir önceki aya
Tedarikçilerin Teslimat Süresi
göre
3,7 puan artarak
60,0
49,2
seviyesine
53,856 53,0736
52,8526
55,0
yükselmiştir.
51,7764
51,76
51,4774
50,28
49,9538
49,6405
49,1661
49,1501
Aralık
ayında
48,3057
50,0
katılımcıların
45,428
%82’si 45,0
teslimat
sürelerinde önemli
40,0
bir
değişim
ş 16M 16N 16M 16H 16T 16A 16E 16E 16K 16A 16O 17ş 17
olmadığını ifade
etmişti.
e. İstihdam
Hizmet sektörüne ait İstihdam alt endeksi, Şubat ayında bir önceki aya
göre
8,6 puan artarak 54,5
şstihdam
seviyesine
60,0
54,4615 yükselmiştir. Hizmet
55,0
52,2379
sektörüne
ilişkin
52,0513
51,9332
51,3285
50,8531
50,242
49,4099
49,3752
istihdamda gözlenen
48,1846
50,0
47,5519
bu
artışlar,
sektördeki
45,8581
45,6083
toparlanmanın önemli
45,0
göstergelerinden biri
40,0
olmuştur.
ş 16M 16N 16M 16H 16T 16A 16E 16E 16K 16A 16O 17ş 17
YORUM:
2017 yılının ilk çeyreğinin ilk iki ayı geride kalırken; güncel
makroekonomik veriler, geçtiğimiz yılın üçüncü çeyreğinde
yavaşlayan ekonomik aktivitenin yeniden hızlandığına işaret
etmektedir. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış SAMEKS
Bileşik Endeksi de Türkiye ekonomisindeki toparlanma sürecini teyit
etmektedir. Bilhassa SAMEKS Sanayi Endeksi’nde Ocak ve Şubat
değerleri, yılın ilk çeyreğine ilişkin büyüme verisine yönelik olumlu
bir izlenim verirken, Şubat ayı itibariyle hizmetler sektörü de
toparlanma eğilimine girmiştir.
Hem sanayi, hem de hizmetler sektöründe girdi alımlarındaki
artışın sürmesi, firmaların Türkiye ekonomisine olan güveninin
sürdüğüne işaret ederken; endekslerde önümüzdeki dönemde de
artışın süreceği beklenmektedir.
2016 yılının son çeyreğine ait makroekonomik veriler de,
ekonomik
aktivitenin
toparlanma
sürecinde
olduğunu
göstermektedir. 2016 yılının son çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre
%3,9 artış kaydeden sanayi üretimi ve Aralık ayında %9,0 artış
kaydeden ihracat, Şubat ayında 1,9 puan yükselen İmalat Sanayii
Kapasite Kullanımı ve 6,0 puan artan Reel Kesim Güven Endeksi;
Türkiye ekonomisindeki pozitif görünümün sürdüğüne işaret
etmektedir.
Veri Derleme ve Hesaplamalar
SAMEKS kapsamında aylık olmak üzere sanayi ve hizmet sektörleri için
iki ayrı anket formu düzenlenmiştir. Sanayi ve imalat sektörü anketi 6;
hizmet sektörü anketi ise 5 sorudan oluşmaktadır. Sanayi ve imalat
sektörü anketi, üretim, yeni sipariş, satın alınan hammadde, stoklar,
teslimat süresi ve çalışan sayısına ilişkin değerlendirmeleri içermektedir.
Hizmet sektörü anketi ise iş hacmi, satın alım, stoklar, teslimat süresi ve
çalışan sayısına ilişkin değerlendirmeleri kapsamaktadır.
Endekse kaynak olan anketler, her ayın 20-21-22’sinde belirlenen örnek
grubunun satın alma müdürlerinin profesyonel çağrı merkezince telefonla
aranmasıyla hayata geçirilir. SAMEKS endeksini oluşturan ham veriler, bu
kapsamda düzenlenen ankete katılan işyerleri satın alma müdürlerinin
sorulan sorulara verdiği, içinde bulunulan aya dair arttı/azaldı/değişmedi
cevaplarından oluşmaktadır. Örneklem büyüklüğü hizmet ve sanayi
sektörlerinin ekonomideki ağırlıklarını da yansıtan bir karışımdaki 500’ü
aşkın şirketten oluşmaktadır.
Bu veriler daha sonra şirketin sağlığının farklı yönlerini ölçen aylık alt
endekslerin oluşumunda kullanılmaktadır. Alt endekslerin her biri, soruya
arttı cevabı verenlerin yüzdesiyle değişmedi cevabı verenlerin yüzdesinin
yarısının toplamı ile oluşan 0 ile 100 arasındaki yayılım değerleridir.
Örneğin arttı ve azaldı diyenlerin sayısı eşitse, bu yayılım değeri 50
olacaktır. Bu hesaplama, göstergelerin aynı yönlü olmaları için, tedarik
teslim süreleri endeksi hesaplanırken azaldı diyenlerin yüzdesi ile
yapılmaktadır.
Bu alt endekslerin her biri, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından
da kullanılan iş günü etkilerinden arındırma yöntemiyle düzeltilmiştir. Bu
değerlerde 50’nin üzerinde bir okuma son ayda bir gelişim ve iyiye gidiş,
50 altındaki değerler ise durumda kötü yönde bir hareket olarak algılanır.
SAMEKS sanayi ve hizmet endeksleri, kendileri ile ilgili alt endekslerin belli
bir yüzdeye göre ağırlıklandırılması ile oluşturulmuştur. Bu ağırlıklar,
alanında uzman akademisyenlerin profesyonel satın alma müdürleri ile
yaptıkları odak grubu çalışmaları ve her bir göstergenin şirket sağlığı için
önemini ölçen anketler sonucu karar verilmiş; kullanım kolaylığı için
yuvarlatılmış değerler belirlenmiştir.
SAMEKS Bileşik Endeksi ise, hizmet ve sanayi endekslerinin her bir
sektörün Türkiye Gayri Safi Milli Hasılası (GSMH) içindeki göreceli
ağırlıklarına göre alınan ortalaması ile belirlenmiştir. Bu değerler GSMH
toplamından tarım sektörünün çıkarılmasından sonra hizmet ve sanayi
sektörlerinin ekonominin geri kalanındaki ağırlıklarıdır.
DÜNYA EKONOMİSİ
2017 yılı Şubat ayında küresel piyasaların ilgisi geçmiş dönemlerde
olduğu gibi yine FED’in para politikası üzerine yoğunlaşmıştır.
Yani, dünya üzerinde de, Finasman odaklı bir Ekonomiden
bahsediyoruz.
Faizleri veya kaynağını değil, oranlarını tartışmaya devam ettiğimiz
sistem, devam ediyor.
FED’in Şubat ayında gerçekleştirdiği para politikası toplantısının
tutanaklarına göre, istihdam ve enflasyon göstergelerinin beklentiler
paralelinde veya daha iyi olması halinde faiz artırımının "oldukça yakın
zamanda" yapılacağını öngörülmektedir. FED tarafından faiz artırımlarının
kademeli olarak yapılmasının uygun olacağı yönünde görüş birliğine
varılırken, yüksek enflasyon riskinin ise sınırlı olduğu görüşü ön plana
çıkmaktadır. Tutanaklar sonrasında FED’in Mart ayında faiz artıracağına
yönelik beklentilerin güçlenmesine karşın, tutanaklarda Donald Trump
yönetiminin izleyeceği politikalara ilişkin belirsizliklere vurgu yapılması,
önümüzdeki dönem de para politikasında temkinli bir duruşun
sürdürüleceğine işaret etmektedir.
Avro Bölgesi’nde ise son veriler toparlanma sürecinin hızlandığına
işaret etmektedir. Öncü verilere göre Şubat ayında imalat PMI verisi 55,5
düzeyine çıkarak yaklaşık son 6 yılın en yüksek seviyesine ulaşırken,
TÜFE’de yıllık artış oranı da %1,8 düzeyinde gerçekleşerek son 4 yılın en
yüksek seviyesine ulaşmıştır. Son dönemde enerji fiyatlarındaki
toparlanmaya bağlı olarak enflasyonda yükselme eğilimi olsa da, bu
etkilerin geçici olduğunu ve Avrupa Merkez Bankası’nın Avro Bölgesi’ni
desteklemeyi sürdüreceğini ifade eden Avrupa Merkez Bankası Başkanı
Mario Draghi; finansal göstergelerde herhangi bir bozulma olduğu takdirde
varlık alım programının miktarının arttırabileceğinin sinyalini verdi.
Özetle; küresel ekonomide ılımlı büyüme süreci devam ederken,
Şubat ayında ABD’deki gelişmeler Doların diğer gelişmiş ülke para
birimleri karşısında değer kazanmasını sağlamış, AB’nin geleceğine ilişkin
endişelerin de etkisiyle Euro diğer para birimleri karşısında değer
kaybetmiştir.
TÜRKİYE EKONOMİSİ
2017 yılı Şubat ayı içerisinde Türkiye ekonomisine ilişkin açıklanan
veriler, Türkiye ekonomisindeki pozitif görünümün sürdüğüne işaret
etmiştir.
Aralık ayında önceki yılın aynı ayına göre %9,0 oranında artış
kaydeden ihracat, yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen 2016 yılı
genelinde önceki yıla göre yatay seyretmiş ve olumlu bir tablo sunmuştur.
Böylece 2016 yılında dış ticaret açığı önceki yıla göre %11,7 azalarak 55,9
milyar dolara olarak gerçekleşmiştir.
Dış ticaretteki olumlu görünüme paralel olarak cari işlemler açığı da
2016 yılı Aralık ayında beklentilerin altında kalarak 4,3 milyar dolar olarak
gerçekleşmiştir. Böylece 2016 yılı cari açığı, önceki yıla nispeten yatay
seyretmiş ve 32,6 milyar dolar düzeyinde açıklanmıştır.
Büyümenin öncü göstergelerinden sanayi üretimi ise Aralık ayında
yıllık bazda %1,3 oranında artış ve böylece son çeyrekteki sanayi üretimi
artışı %2,1 olmuştur. %2,1 oranındaki bu artış, yılı son çeyreğinde
ekonomik büyümenin pozitife döndüğüne işaret etmektedir.
İmalat sanayinde kapasite kullanım oranı Şubat ayında yıllık bazda
1,9 yüzde puan yükselerek %75,4 olurken, 6,0 puan artan Reel Kesim
Güven Endeksi de ekonomik aktiviteye ilişkin iyimser görüşleri
desteklemiştir.
Şubat ayı genelinde Türkiye’ye yönelik risk algısındaki iyileşmeyle
yatırımcıların TL varlıklara yönelik talebi artarken, TCMB’nin izlediği sıkı
likidite politikasının da etkisiyle Türk Lirası, Dolar ve Euro karşısında değer
kazanmıştır.
Güncel işsizlik ve enflasyon göstergeleri ise olumsuz sinyaller
vermiştir. Kasım 2016 dönemi işsizlik oranı %12,1’e yükselirken, böylece
işsizlik oranındaki artış trendi 7. ayına ulaşmıştır. Ocak 2017 dönemine
ilişkin yıllık enflasyon verisi de beklentilerin üzerine çıkarak %9,22
seviyesine çıkmıştır.
Maliye politikaları tarafında ise güçlü mali yapının 2017 yılında da
korunduğu görülmektedir. Bu bağlamda Ocak ayında bütçe gelirleri yıllık
bazda %25,8 oranında artarken, bütçe 11,4 milyar TL fazla vererek 2017
yılına güçlü bir başlangıç yapmıştır.
Dış Ticaret: 2016 yılı Aralık ayında ihracat, önceki yılın aynı ayına
göre %9,0 oranında artarak 12,8 milyar dolara yükselirken, ithalat da %2,3
artarak 18,4 milyar dolar olarak gerçekleşmişti. Böylece Aralık ayında dış
ticaret açığı %10,3 azalarak 5,6 milyar dolara geriledi.
2016 yılının tamamında ise ihracat bir önceki yıla göre %0,9
azalarak 142,6 milyar dolara, ithalat ise %4,2 azalarak 198,6 milyar dolara
geriledi. Böylece 2016 yılında dış ticaret açığı önceki yıla göre %11,7
azalarak 55,9 milyar dolara olarak gerçekleşti.
2016 yılında ithalatı sınırlandırarak dış ticaret açığına en olumlu
katkıyı veren fasıl “enerji” olmuştur. Yıl içerisinde yaşanan dalgalanmalara
rağmen, petrol fiyatlarında düşük seyrin sürmesiyle, Türkiye’nin enerji
ithalatı 2016 yılında önceki yıla göre %28,2 azalmış ve 27,2 milyar dolar
olmuştur. Böylece enerji ithalatı 27,3 milyar dolar düzeyinde gerçekleşen
“makine ve mekanik cihazlar” ithalatının gerisinde kalmıştır.
2016 yılında en çok ihracat yapılan fasıl, önceki yıla göre %13,4
artarak 19,8 milyar dolara ulaşan “motorlu taşıtlar” olmuştur. Bu faslı 12,4
milyar dolar ile “makine ve mekanik cihazlar” ve 12,2 milyar dolarla “altın”
ihracatı takip etmiştir. Elektronik ürün ihracatı ise önceki yıla göre %6
azalarak 7,8 milyar dolara gerilemiştir.
En büyük ihracat pazarımız olan Avro Bölgesi’ne (AB-28) ihracatımız
Aralık ayında %4,8 artış kaydederken, 2016 yılı genelindeki artış %6,8
oranında olmuştur. Bu dönemde AB ülkelerine toplam 68,4 milyar dolar
ihracat yapılmış ve böylece AB’nin toplam ihracatımızdaki payı %47,9
olmuştur. Bu oran geçtiğimiz yıl %44,5 seviyesindeydi. Bu durum dış
ticarette AB’ye olan bağımlılığımızın artış kaydettiğine işaret etmektedir.
Özetle; TL’nin Dolar karşısında yaklaşık %20 değer kaybettiği,
Euro/Dolar paritesinin 1’e yakınsadığı ve önceki döneme göre ekonominin
nispeten durgun olduğu 2016 yılında, ihracatın önceki yıla göre yatay
seyretmesi olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Buna ek olarak,
ithalatın ihracattan daha hızlı bir şekilde azalmasıyla önceki yıla göre
%11,7 oranında daralan dış ticaret açığı, bir diğer olumlu gösterge
olmuştur.
Cari Açık: 2016 yılı Aralık ayına ait cari işlemler açığı, bir önceki
yılın Aralık ayına göre 784 milyon dolar azalarak 4,3 milyar dolar olarak
gerçekleşti. Böylece 2016 yılı cari açığı, önceki yıla göre 487 milyon dolar
artmış ve 32,6 milyar dolar olarak gerçekleşmiş oldu.
Ödemeler dengesi tablosundaki dış ticaret açığı, 2016 yılının Aralık
ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre yaklaşık 834 milyon dolar azalarak
4,2 milyar dolara gerilemiştir. Ayrıca, 2015 yılında 48,1 milyar dolar olarak
gerçekleşen dış ticaret açığı, 2016 yılında 40,8 milyar dolara gerilemiştir.
Böylece dış ticaret açığı, 2016 yılında cari işlemler dengesine yaklaşık 7,3
milyar dolar pozitif etkide bulunmuştur.
Önceki yılın Aralık ayına göre 87 milyon dolar artarak bu dönemde
cari açığa olumsuz yansıyan birincil gelir dengesi açığı, Ocak-Aralık 2016
döneminde ise önceki yılın aynı dönemine göre 633 milyon dolar azalmış
ve 9,0 milyar dolara gerilemiştir. Birincil gelir dengesi kalemi altındaki
yatırım geliri kaleminden kaynaklanan net çıkışlar, 2016 yılında 926 milyon
doları azalarak 8,3 milyar dolara gerilemiştir.
Cari işlemeler dengesinin finans hesabında ise, yabancı
yatırımcıların hisse senedi alımlarının Aralık 2016 döneminde 118 milyon
dolarlık net alım olarak gerçekleştiği dikkat çekerken, Ocak-Aralık 2016
döneminde de önceki yılın aynı dönemine göre hisse senedi hesabının
fazla verdiği görülmektedir. 2015 yılında yaklaşık 2,4 milyar dolarlık net
satış gerçekleşen hisse senedi piyasasında, 2016 yılında 823 milyon dolar
net alım gerçekleşmiştir. Böylece hisse senedi piyasasındaki alımsatımlar, cari açığa, 2016 yılında önceki yıla göre 3,2 milyar dolar daha
olumlu yansımıştır.
Yurtdışında yerleşik kişilerin Türkiye’deki doğrudan yatırımları, 2016
yılında önemli ölçüde düşüş göstermiştir. 2015 yılında 12,1 milyar dolar
doğrudan yatırım gerçekleşirken, 2016 yılında bu miktar 6,7 milyar dolara
gerilemiş ve böylece bu dönemde cari açığa yaklaşık 5,4 milyar dolar
negatif etkide bulunmuştur.
Son dönemde enerji fiyatlarındaki gerilemeden kaynaklanan baz
etkisinin ortadan kalkmaya başlaması, dış ticaret dengesinin cari denge
üzerindeki olumlu etkisini zayıflatmaktadır. Bunun neticesinde 2016
yılında cari açık önceki yıla göre 487 milyon dolar artmıştır. Turizm
gelirlerindeki kayıplar ise cari işlemler açığındaki bir diğer olumsuz
görünümü oluşturmaktadır. Bu bağlamda Rusya olan ilişkiler düzelmeye
başlamış olsa da bu durumun turizm gelirlerine yansımasının zaman
alacağı anlaşılmaktadır. Bu çerçevede, 2017 yılında cari açığın 2016
yılına kıyasla bir miktar artabileceği öngörülmektedir.
Sanayi Üretimi: Büyümenin öncü göstergelerinden sanayi üretimi,
Aralık ayında, önceki aya göre piyasa beklentilerine uygun şekilde yatay
seyrederken; bir önceki yılın aynı ayına göre ise beklentilerin altında artış
kaydetmiştir. Önceki aya göre %0,2 azalan sanayi üretimi, yıllık bazda ise
beklentilerin altında kalarak %1,3 oranında artmıştır. Bununla birlikte
önceki yılın aynı ayına göre sağlanan bu artış, son çeyrek büyüme oranı
için olumlu bir izlenim vermiştir.
2016 yılının 4. çeyreğine ilişkin sanayi üretimi bir önceki çeyreğe
göre %3,9 artış kaydederken, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre artış
oranı ise %2,1 olmuştur. %2,1 oranındaki bu artış, yılı son çeyreğinde
ekonomik büyümenin pozitife döndüğüne işaret etmektedir.
Mevsim etkisinden arındırılmış SAMEKS Sanayi Endeksi Aralık
ayında önceki aya göre 3,9 puan azalmış ve 46,0 puan seviyesine
gerilemişti. Bu netice, aynı dönemde önceki aya göre %0,2 oranında
azalan TÜİK sanayi endeksi ile SAMEKS’in trend olarak aynı doğrultuda
olduğuna işaret etmektedir.
2017 yılı Ocak ayında ise, SAMEKS Sanayi Endeksi bir önceki aya
göre 5,7 puan artarak 51,6 seviyesine yükselmişti. Bu bağlamda TÜİK
sanayi endeksinin Ocak ayında aylık bazda yeniden ivme
kazanabileceğini öngörebiliriz. Bununla birlikte mevsimsel etkilerden
arındırılmış imalat sanayii kapasite kullanımının 2017 yılının Ocak ayında
önceki aya göre %1,0 azalması, SAMEKS’in aksine, bu döneme ait sanayi
üretiminin azalış kaydedebileceğine işaret etmektedir.
İşsizlik: Ekim, Kasım ve Aralık dönemlerinin ortalaması alınarak
hesaplanan Kasım 2016 dönemi işsizlik rakamları, geçtiğimiz aya göre
0,3, önceki yılın aynı ayına göre ise 1,6 puan artarak arındırılmamış veriye
göre %12,1 seviyesinde gerçekleşti. Böylece işsizlik oranındaki artış trendi
7. ayına ulaştı. %12,1’lik bu oran yaklaşık son 6,5 senenin (80 ay) en
yüksek işsizlik oranı olarak kayıtlara geçerken, işsizlik en son Mart 2010
döneminde %12,8’le %12,1’in üzerinde gerçekleşmişti.
Kasım 2015 döneminde istihdam 26,7 milyon seviyesinde iken
Kasım 2016 döneminde 27,1 milyon seviyesine yükselmiştir. Böylece son
12 ayda sağlanan istihdam artışı yaklaşık 391 bin seviyesinde olmuştur.
Son 12 ayda toplam işgücünün bu dönemde sağlanan istihdamı
aşarak 980 bin artması toplam işsiz sayısının 590 bin kişi artmasına neden
olmuştur. Kasım 2016 dönemi itibariyle toplam işsiz sayısı yaklaşık 3,7
milyon olarak tahmin edilmektedir.
SAMEKS Hizmet ve Sanayi sektörüne ait istihdam alt endekslerinde
bu dönemde gözlenen düşüşler, işsizlik oranının önümüzdeki dönemde de
artış kaydetmeye devam edeceğine işaret etmektedir. Zira mevsim ve
takvim etkisinden arındırılmış SAMEKS Hizmet Sektörü istihdam alt
endeksi Aralık ayında 50,3 puana yüksekse de Ocak 2017 döneminde
yeniden 50’nin altına gerileyerek 44,8 puana düşmüştür. Yine mevsim ve
takvim etkisinden arındırılmış SAMEKS Sanayi Sektörün istihdam alt
endeksi de Aralık ayında 46,6, Ocak 2017’de ise 49,2 puanla işsizlik
artışına işaret etmektedir.
Enflasyon: TÜFE, 2017 Ocak ayında bir önceki aya göre % 2,46
(beklenti % 1,76) artarken, bir önceki yılın aynı ayına göre ise % 9,22
(beklenti % 8,60) artış göstermiştir. Çekirdek enflasyon ise % 7,74
(beklenti %7,60) olarak gerçekleşmiştir.
Ocak ayında TÜFE’nin alt endekslerinden yalnızca “giyim ve
ayakkabı” grubunda fiyatların gerilediği gözlenirken, bu grupta fiyatların
aylık olarak %7,0 oranında gerilemesi enflasyonu 0,5 puan
sınırlandırmıştır. Enflasyon sepetindeki ağırlığı %21,77 olan “gıda ve
alkolsüz içecekler” grubunda ise aylık bazda fiyatların %6,40 oranında
artması enflasyona yukarı yönde 1,4 puan katkı sağlamıştır.
2016 yılı dördüncü çeyreğinde küresel belirsizliklerde artış, jeopolitik
gelişmeler ve yurt içi belirsizliklerin etkisiyle finansal piyasalar dalgalı bir
seyir izlerken, Türkiye döviz kuru ve piyasa faizlerinde diğer gelişmekte
olan ülkelerden olumsuz yönde ayrışmıştır. Öte yandan, finansal sistemi
destekleyici makroihtiyati politikalar, TCMB’nin likidite tedbirleri ve kamu
teşvikleri sayesinde kredi büyümesindeki ılımlı artışın devam edeceği
beklenmektedir.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından 31 Ocak 2016
tarihinde yayınlanan enflasyon raporuna göre Orta Vadeli görünüme ilişkin
açıklamalarda enflasyonu düşürmeye odaklı ve sıkı bir para politikası
duruşunun benimseneceği ifade edilmiştir. Enflasyonun %5’lik hedefe
kademeli olarak yakınsaması için, 2017 yılında enflasyonun % 8, 2018
yılında % 6’ya gerileyerek ve 2019 yılında ise % 5’e ulaşılması
hedeflenmektedir.
Enflasyon tahminlerine dair aşağı ve yukarı yönlü riskler bulunmakla
birlikte, özellikle 2017 yıl sonu tahminine ilişkin yukarı yönlü risklerin daha
belirgin olduğu değerlendirilmektedir.
Son dönemde döviz piyasasında oynaklığın belirgin biçimde artması
maliyet kanalıyla olduğu kadar beklenti ve fiyatlama davranışı kanalıyla da
enflasyon üzerinde yukarı yönlü risk oluşturmaktadır. Öte yandan,
önümüzdeki dönemde iktisadi faaliyetteki toparlanmanın öngörülenden
daha yavaş gerçekleşmesi durumunda talep koşullarının enflasyon
üzerindeki düşürücü etkisi öngörülenden daha belirgin olabilecektir.
Değerli Misafirler,
Hem SAMKEKS Şubat rakamlarını, hem de Dünya ve Türkiye
Ekonomisi hakkındaki kısa değerlendirmeyi tamamladıktan sonra, şimdi
izninizle, güncel bir kaç konuya değinerek, sözlerimi sürdürmek
istiyorum.
Öncelikle, bugün 28 Şubat.
Ama, dün de 27 Şubattı.
28 Şubat post modern darbesinin en büyük mağdurlarından birisi
olan, merhum Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın
vefatının 6. yılıydı.
Kendisini, rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum. Bu milletin
üzerinde çok emeği var. Mekanı cennet olsun.
Değerlerimizi, onları kaybetmeden önce hayırla yad edebilmeyi,
Allah hepimize nasip etsin.
Yoksa, tenkit etmek kolay. Bedava nasıl olsa.
Hadi gel sen yap denince, ortaya bir şey koymaktan aciz, o kadar
zavallı var ki etrafta.
Evet, bugün de 28 Şubat.
Hatırlamak bile istemediğimiz, üzücü olayların yaşandığı bir tarihin
yıl dönümündeyiz.
Bir öç alma peşinde değiliz ve olmamalıyız da.
Ama, şirketlerin fişlendiği, ev ve işyerlerinin gece yarıları çilingirlerle
açılıp zorla içeri girildiği günleri de unutmadık.
Evlatlarımıza ve ailelerimize yaşatılanları da unutmadık.
Tarih de unutmayacak.
28 Şubat, 1000 yıl süreceği söylenen, post modern diye
ambalajlanan bir darbe dönemiydi.
Allaha hamdolsun ki öyle olmadı. Hesaplar tutmadı.
28 Şubat’tan sonra da, milletin iradesini temsil eden seçilmiş
hükümetleri devirme teşebbüsleri yaşandı, fakat hiçbiri başarılı olamadı.
Hamdolsun MÜSİAD, 28 Şubat 1997’de nerede durduysa, emuhtırada da, Gezi Olaylarında da, 17-25 Aralık sürecinde de ve elbette
15 Temmuz FETÖ'nün hain darbe girişimlerinde de, tam zamanında ve
olması gereken netlikte, olması gereken aynı yerde durdu.
Bugün de aynı yerdeyiz.
Ülkesini seven işadamları olarak, milletimizin tarafındayız.
Bosna Hersek'in Bilge Kralı, mücadele insanı, derin entellektüel
birikime sahip Merhum Aliya İzzetbegoviç diyor ki:
"Tarihi, yani Kaderi, Allah yazar.
İnsanlar, tavırlarıyla nerede durduklarını belli ederler."
İşte, biz de bunu yapmaya çalışıyoruz.
Tavrımızı gösteriyoruz.
Sadece tavrımızı gösterip, sonra da kenara da çekilmiyoruz.
O tavır doğrultusunda da çalışıyoruz.
Sonuç mu?
İşte, biz o sonuca, Kader diyoruz.
Kaderi, Allah belirler.
Değerli Misafirler,
Şubat ayı SAMEKS verileri, anlattığım gibi, nispeten sevindirici.
Ekonomik aktivitede iyileşme var.
Elbette temennimiz, bu canlılığın daha da iyileşerek devam etmesi.
Güzel bir atasözümüz var: Tek çiçekle bahar olmaz.
Birkaç damlayla, ileriye gitmemizi engelleyen taşları delmeyi
bekleyemeyiz.
Başarı, devamlılık ister, süreklilik gerektirir.
Bu da, yapılacak çalışmaların ve alınacak sonuçların
sürdürülebilir nitelikte olmasını lüzumlu kılar.
Gerek bireysel, gerekse toplumsal bütün meselelerde, eğer bir
hedefe ulaşmak istiyorsak, biliyoruz ki işler dönüp dolaşıp
sürdürülebilirlik kavramında düğümleniyor.
Sürdürülebilirlik demek, aynı zamanda pozitif istikrar demektir.
İstikrar olmadan yeni hedefler belirlemek, yeni projeler üretmek,
yeni başarılar elde etmek şöyle dursun, mevcut kazanımları korumak bile
mümkün değildir.
Tarihimiz, ne yazık ki bunun örnekleriyle dolu.
Çok uzağa gitmeye de gerek yok.
Bugün 28 Şubat.
7,5 ay önce de, 15 Temmuz idi.
Artık, bu gibi süreçlerin yeniden yaşanması bir tarafa, ihtimalini bile
aklımızdan geçirmek istemiyoruz.
Millet olarak, bugüne kadar, siyasette vesayete, toplumda
düşmanlığa, ekonomide gerilemeye, hukukta adaletsizliğe ve
uluslararası kamuoyunda itibarsızlığa neden olan darbelerden,
muhtıralardan ve müdahalelerden çok çektik.
Bugün geldiğimiz noktada, Türkiye’nin artık böyle meselelerle
kaybedecek zamanı yok.
Milletimizin, böyle meselelere paye vermeye de hiç niyeti yok.
15 Temmuz’da millet bunu bütün dünyaya gösterdi.
Fakat, köklü çözümlere ihtiyacımız var.
Bize, bu gibi sorunların ortaya çıkmasına meydan vermeyen yapısal
çözümler gerekiyor.
Biliyorsunuz, önemli bir Anayasa değişikliğine, referandum sürecine
giriyoruz.
Bazıları soruyor!
Anayasa değişikliği ile, iş dünyasının ne derdi var ki?
Size ne Anayasadan?
Anayasanın hangi maddesi iş yapmanıza engel oluyor ki, siz de fikir
söylüyorsunuz?
Bırakın, o yorumları, akademisyenler yapsın.
Siyasetçiler yapsın, diyorlar.
İşlerine öyle geldiği için, böyle konuşuyorlar.
İzninizle, işin siyasetçilere ait kısmını onlara bırakarak, siyasi
yorumlara hiç girmeden, bazı açıklamalarda bulunmak istiyorum.
Evet, biz iş dünyası, Anayasadan etkileniyoruz.
İş yapmamız, Anayasanın yanlış yorumları, garip maddeleri, acayip
uygulamalarıyla, açıkça engelleniyor.
Ama, kimileri de, gayet iyi bildikleri halde, bunu görmezden geliyor.
Nasıl mı?
Ben bir mühendisim. Analitik düşünürüm.
Analiz eder, en iyi çözüme odaklanırım.
Anayasa değişikliği sürecini de, yapısal çözüm bağlamında
değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.
Öncelikle, mevcut sistem arızalı.
MÜSİAD olarak, Cumhurbaşkanının ilk defa halk tarafından
seçilmesi sürecinin başından beri söylediğimiz bir gerçek var.
Bu da, Türkiye’de, Kuvvetler Ayrılığı olarak ifade edilen, ama
kurgusunda Kuvvetler Karmaşası olan sistemin mutlaka değiştirilmesi
ihtiyacıdır.
Hepimizin bildiği gibi, anayasalar, bireylerin hak ve özgürlüklerini
devlete karşı güvence altına alarak, yönetme sürecinde bağlı olduğu
kuralları belirler.
Fakat bu sınır, kesinlikle, demokrasinin yürürlükte olduğu bir ülkede,
halk tarafından seçilmiş meşru iktidarı ‘’köşeye sıkıştırmak’’ ve ‘’iş
yapamaz hale getirmek’’ anlamına gelmez, gelmemelidir.
Aksi halde, temel hak ve özgürlükleri “güvence” altına alma çabaları,
devlet üzerinde hegemonyasını kurmaya çalışan bir takım vesayetçi
güçlerin, kendi iktidarlarını pekiştirmesi ve yönetimi ele geçirmesi
sonucunu doğurur.
Ve maalesef, ülkemizin son dönemlerindeki anayasalar da, bugüne
kadar hep bu sonucu doğurmuştur.
Türkiye
Cumhuriyetinin
son
anayasalarının
yapım
süreçleri
incelendiğinde, karşımıza toplum iradesini dışlayan ve yok sayan, meşru
olmayan güçler, silahlı kuvvetler ve darbeler çıkıyor.
1961 ve 1982 anayasaları, darbeler sonucunda yürürlüğe girdi.
1961 anayasasında öngörülen Cumhuriyet Senatosu ve 1982
anayasasını hazırlayan Milli Güvenlik Konseyi, vesayet yönetiminin en
bariz örnekleridir.
Halkın iradesini hiçe sayarak, darbelerle yeni bir devlet düzeni kuran
vesayetçi zihniyet, kendi gücünün zayıfladığı ve halkın söz sahibi olmaya
çalıştığı her dönemde, açık veya üstü örtülü şekilde milletin seçtiği iktidara
müdahalede bulunmuş, kendini daima iktidarın asıl sahibi olarak
görmüştür.
Vesayetçi zihniyetin önüne koyduğu siyasi ve hukuki engelleri
aşarak milletin oylarıyla görev başına gelmeyi başaran ve bu zihniyetin
kuklası olmayı reddeden liderlerse; tehditlerle, şantajlarla, suikastlarla,
darbe girişimleriyle karşılaşmıştır.
Bu girişimlerin nereye varabileceğini 15 Temmuz’da gördük.
Fakat 16 Temmuz 2016 sabahı itibariyle, milletimiz, hâkimiyetin
kayıtsız ve şartsız kendisinde olduğunu tüm dünyaya ilan ve ispat ederek
bütün hesapları bozdu.
Çok fazla geriye gitmeye gerek yok.
2007 yılında, bu ülkenin seçimle göreve gelmiş olan hükümetine bir
e-muhtıra verilmişti.
Devamında, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin garabetini de,
birlikte yaşadık.
Zoraki icad edilen bir yorum ile, Anayasa yorumlandı ve 367
saçmalığı üretildi.
Cumhurbaşkanını seçemiyordu bu milletin Meclisi.
O seçememe hali devam etseydi ne olacaktı?
Mevcut
Anayasanın
dayatılan
garip
bir
yorumu
sonucu,
Cumhurbaşkanı seçememiş bir meclisimiz olacaktı.
Bir Kaos ortamı yani.
Biz bunlarla uğraştırılırken, 2008 yılına girdik.
Etkileri bütün dünyada hala devam eden Dünya Ekonomik Krizinin
baş gösterdiği yıla girdik yani.
Bizim gibi, darbe sorunu olmayan, Ekonomik olarak gelişmiş
ülkelerin bile hala baş edemediği 2008 krizinin başladığı yıla girdik yani.
Tam da o yıl, bir de baktık ki, İktidar partisine karşı da bir kapatma
davası açıldı.
Aslında, bir anlamda, kapatma kararı çıkar gibi de oldu.
Anayasa Mahkemesinde 6'ya 5 bir oy sonucu çıktı. Çoğunluk
sağlandı. Ama, yetmedi.
7'ye 4 olsa, İktidar Partisi kapatılmıştı.
O günler atlatıldığı için daha rahat konuşuyorum. Bir an için, gelin,
büyük bir oyla iktidara gelen, toplumsal bakımdan çok geniş bir karşılığı
bulunan iktidar partisinin, gerçekten kapatıldığını düşünelim.
Cumhurbaşkanı da, seçilememiş.
Dünyada da, 1930 Ekonomik Buhranından sonraki en büyük
Ekonomik Kriz hüküm sürüyor.
Hiç bir ülke ne yapacağını bilmiyor.
Yani, tam bir siyasi ve ekonomik belirsizlik ortamı.
Kaos.
Acaba, toplumsal yankıları nasıl olurdu?
İnsan düşünmek bile istemiyor.
Ya, ekonomik sonuçları?
Hangi işadamı böyle bir ülkede iş yapmak ister?
Hangi iş adamı, önünü göremediği bir ortamda, ilave istihdam
oluşturmaya çalışır?
Herkes kendi canının derdine düşmüşken!
Bir Ülke, İş Dünyasından ne bekler?
Daha fazla yatırım,
Daha fazla, istihdam,
Daha fazla katma değer.
Peki, İş Dünyası, bunları yapabilmek için, içinde yaşadığı ortamdan
neler bekler?
Çok basit.
3 kelime.
Huzur, Güven, İstikrar.
Bir başka ifadeyle, SAMEKS Endeksini açıklarken söylediğim gibi,
önünü görmek ister.
Geleceğe, olabildiğince garanti ile bakmak ister.
Önüne çıkabilecek muhtemel engelleri, öngörebilmek ister.
Kaos istemez.
Belirsizlik istemez.
Peki, örnek olarak anlattığım o kaos ortamını, hazırlayan neydi?
Dayatılmış Darbe Anayasası.
Demek ki, Anayasa ile, İş Dünyasının işini yapamaması arasında,
direk bir bağlantı varmış.
Demek ki, bizim iş yapmamız, Anayasa temelli bir takım olaylar
zinciriyle engellenebiliyormuş.
Bereket versin ki, bu süreçler atlatıldı.
Ve hepsinin sonrasında, kısmi bir Anayasa değişikliği yapıldı.
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi esası benimsendi.
Bu düzenlemeyle, aslında darbe Anayasasıyla müthiş yetkilerle
donatılmış ama, gerektiğinde Çankaya Köşkü’yle sınırlanan “bürokrat”
cumhurbaşkanından; meşruiyetini halka dayandıran, ‘’cumhur’’ ile
doğrudan ilişkide, yetkilerini kullanmaktan çekinmeyen
“siyasetçi”
cumhurbaşkanına geçiş süreci başladı.
Fakat, bu düzenleme sonrasında, hem cumhurbaşkanı, hem de
Başbakan ve hükümet halk tarafından seçildiği için, yürütmeyi oluşturan
güçler arasında “çift başlılık” ve "güç dengesizliği" gibi bir sorunla
karşılaşıldı.
Zoraki süreçlerde çözüm arayışına gidilince, bu tip sonuçları da
kaçınılmaz olabiliyor.
Elden ne gelir!
Döğüşte yumruk sayılmaz, misali.
Yine, iş dünyasının hoşlanmayacağı bir tablo daha ortaya çıktı.
Belirsizlik.
Öngörememek.
Geleceği tahmin edememek.
Yatırım iştahının kaçması.
İş yapma enerjisini kaybetmek.
İşte biz, bu tabloyu Arzu Etmiyoruz.
Onun için, Cumhurbaşkanının millet tarafından seçim sürecinin
başında, daha adayların isimleri resmî olarak açıklanmamışken, kuvvetler
ayrılığı denilen, fakat kurgusunda kuvvetler karmaşası bulunan bu
sistemin değişmesi gerektiğini söyledik.
O zamandan beridir de, aynı şeyi söylüyoruz.
Çünkü bu durum, güçler karmaşasını ve siyasi krizleri ortadan
kaldırarak, hükümet sisteminde istikrarı sağlayacak esaslı bir anayasa
değişikliğini mecbur kılıyor.
Bugün, tamamen yasal yetkilerini kullanan, bunları kullandığı için de
kimilerince
eleştirilen,
fakat
sorumluluk
da
taşımayan
bir
Cumhurbaşkanlığı var.
Üstelik, millet tarafından seçilmek gibi güçlü bir dayanağa da sahip.
Sistemin
hem
fiili
ve
yasal
tanımlanması,
hem
de
Türkiye'ye
durumu
ayak
tarif
bağı
edecek
olan
şekilde
taraflarının
düzenlenmesi gerekiyordu.
Bugün yapılan değişiklik tam olarak bu.
Kısacası, bize göre Meclis'te yapılan ve 16 Nisan’da milletin oyuna
sunulacak olan değişiklik, bir tercih değil, bir ihtiyaç.
Biz, iş dünyası olarak, sürdürülebilir bir kalkınma için, Türkiye’nin bu
ihtiyacının karşılanması gerektiğini düşünüyoruz.
Değerli Misafirler,
Sizlere ilginç bir istatistik aktarayım:
Dünya Bankası’nın, İş Yapma Kolaylığı diye bir Endeksi var.
2016 yılının Ekim raporuna göre, Türkiye, 190 ülke arasında;
İşe Başlama Kolaylığında 79’uncu,
Vergi Ödeme Kolaylığında 128’inci,
İnşaat İzni Alma Kolaylığında 102’inci,
Sınır Dışı Ticaret Yapma Kolaylığında 70’inci,
Elektrik Bağlatmada 58’inci,
Mülk Kaydı Yaptırma Kolaylığında 54’üncü,
Kredi Alma Kolaylığında 82’inci,
İflas Durumlarının Halledilmesi Kolaylığında 126’ncı,
Sözleşmelerin Uygulanması Kolaylığında 33’üncü ve
Yatırımcının Korunmasında 22’inci sırada yer alıyor.
Bu rakamlar, hepimizin şikâyet ettiği, işlerin yavaş yürümesine, yani
atalete işaret ediyor.
Allah aşkına, şu milletin aşkı olmasa, böyle bir ortamda, iş adamları,
yeni yatırım, ya da yeni istihdam için kendini paralar mı?
Zaten, paralasa da ne olacak?
Görüyordunuz, İşler yürümüyor ki!
Ve, biz bunu çok uzun zamandır dile getiriyoruz.
Çünkü, yavaş ilerleyen bir sistemden en çok etkilenen kesimlerin
başında elbette iş dünyası geliyor.
Verimsizlik, iş dünyasını batırır.
İşini zamanında ve doğru şekilde yapamamak, iş dünyasının
rekabetçiliğini katleder.
Raporlarımıza bakarsanız, bu sorunların çözümü için teklif ettiğimiz
önerileri de görebilirsiniz.
Kamu kurumlarının yönetim yapısının, iş dünyasının dinamizmine
ayak uydurabilecek, beklentilerine cevap verebilecek şekilde yeniden
kurgulanması gerektiğini ifade ediyoruz.
Dünya genelinde çok hızlı teknolojik gelişmelerin yaşandığı bir
çağda, hızın kendisinin bile hızlandığı bir çağda, hantallığın telafisi olabilir
mi?
Kesinlikle olamaz.
Bu nedenle, halkımızın tabiriyle, bugün gidip yarın gelmemek için,
kararların daha çabuk alınması, işlerin daha çabuk yürümesi için;
kısacası, ekonomideki çarkların daha hızlı dönebilmesi için, referandum
sürecini iyi anlamak, iyi yorumlamak gerektiğini düşünüyorum.
Dolar ve Euro kurunun Hükümet tarafından 1,5 yıl ileriye doğru ilan
edildiği bir ülkede, Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında bir toplantı
içinde; "Anayasa kitapçığı masada fırlatıldı mı, yoksa sertçe ileriye doğru
ittirildi mi" tartışmaları sonunda, çok ciddi bir hükümet krizimiz olmasını
istemiyorum.
Böylesi bir gerekçeye dayandırılan bir siyasi kriz ve onun
sonrasında çıkan ekonomik kriz sonrası, Doların, 687 TL'den 1.700 TL'ye
fırladığı bir ülkenin iş adamı olmak istemiyorum.
O kriz sonrasında da, kamuda çalışanlar yine her ayın sonunda
düzenli olarak maaşlarını almaya devam ederken, iş yeri kapanan
yüzlerce, binlerce iş adamından birisi olmak istemiyorum.
Niye isteyeyim ki?
Kim, böyle bir ortamda yatırım yapmak ister?
Kim, hükümet tarafından 1,5 yıl boyunca ilan edilmiş bir döviz kuru
ortadayken ve bütün planlarını ve yatırımlarını, fizibilitesini ona göre
yapmışken, aniden %150 devalüasyon ile karşılaşmak ister ki?
Hiç kimse.
İşte, bu temel gerekçelerden hareketle, bu referandumun, birçok
sorunun çözümü için bir imkân olduğunu hatırda tutmalı ve bu imkânı iyi
değerlendirmeliyiz.
Geleceğimize sahip çıkmalıyız.
İşte, bu sebeplerle, Anayasalar ve özelinde bu Anayasa değişikliği,
elbette tüm milletimiz için, ama özellikle iş dünyası için de çok önemli.
Burada, konuşmamın başlarında ifade ettiğim gibi, siyasi
değerlendirmelere girmedim.
Anayasa maddelerinin yorumlarına da girmedim.
Konuya, iş dünyasının bakışı açısından ve temel yaklaşımlardan
hareketle bakmaya gayret ettim.
Umarım, çoğu zaten bildikleriniz olan bazı gerçekleri, farklı bir
bakış açısıyla yansıtabilmişimdir.
Bu duygularla sözlerime son verirken, normal SAMEKS Endeksi
açıklama sınırlarının biraz dışına çıkan, ama, önemi sebebiyle
değinilmesi gereken konuları içeren bu toplantımızda beni dinlediğiniz
için sizlere teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Nail OLPAK
MÜSİAD Genel Başkanı
Download