İsl am H u k u k u Araştı r m al ar ı D e rgi s i, s y. 2 6 , 2 0 1 5 , s. 2 1 3 - 2 2 8 . İSLAM HUKUKUNA GÖRE MÜSLÜMAN KOCA İLE KİTABİ EŞ ARASINDAKİ SORUMLULUKLAR Dr. Hasan ÖZER* Özet: Aile toplumun temel taşıdır. Erkek ve kadının hukuki bir bağ ile bir araya gelmesiyle oluşan ailede karşılıklı hak ve sorumluluklar doğmaktadır. Bu çalışmada Müslüman erkek ile kitabî kadının evliliği neticesinde ortaya çıkacak olan ailevi hak ve sorumluluklar ele alındı. Klasik literatürde nikâh, talak, nafaka, hazr ve ibâha, miras vb. farklı konular altında değinilmiş olan bu mesele sistemli bir şekilde ortaya çıkarıldı ve bu çerçevede günümüz araştırmalarına yer verildi. Bunun sonucu olarak böyle bir durumda bulunan evli çiftin birbirlerine karşı hukuki hak ve sorumluluklarına İslâm hukukunun bakışı ortaya konuldu. Bu minvalde Müslüman kocanın nikahı altında bulunan kitabi eşin kendi dinine ait ritüelleriyle ilgili hakları, nafaka, eşler arası adalet, mehir, giyim kuşam, mesken, cinsel ihtiyaçlar gibi aile hukukuna müteallik konulardaki hakları ile temizlik, sıla-i rahim, miras vb. konular ele alındı. Anahtar Kelimeler: Müslüman, Gayr-i Müslim, Nikah, Talak, Ehl-i Kitab, Ailevi Sorumluluk. The Responsibilities Between The Muslim Husband and The Wife of the Book According to the Islamic Law Abstract: The family is the cornerstone of society. In the family that is formed by men and women combine with a legal bond, it arises mutual rights and liabilities. In this study, it is discussed the rights and liabilities of family that arise as a result of the marriage of a Muslim man and woman of the book. This issue that is addressed under such different topics as “nikah” (wedding), “talak” (divorce), “nafaka” (alimony), “hazr”, “ibaha”, and “miras” (heritage) in the classical literature is revealed in a systematic way, and included the researches of present day in this context. As a consequence, it is introduced the view of the Islamic Law on the legal rights and liabilities of the married couples towards each other in such a situation. In this manner, it is discussed the rights of the wife of the book, who are under a Muslim husband’s wedding, which are related to the rituals in her own religion, and her rights related to such matters belonging to the family law as alimony, peer justice, bridewealth, clothing, housing, sexual needs, and her rights and liabilities like purity, visiting to relatives (sıla-i rahim), and heritage. Keywords: Muslim, Non-Muslim, Wedding (Nikah), Divorce (Talak), People of the Book (Ehl-i Kitab), Family Responsibilities. I. GIRIŞ Sosyal ve hukukî bir ilişki olan evlilik neticesi oluşan aile, toplumun temel unsuru ve medeniyetin vazgeçilmezidir. Aile hukuku ise İslam medeniyetine Fıkıh Medeniyeti ismini veren1 fıkhın özel bir bölümünü oluşturmaktadır. Klasik fıkıh kitaplarında söz konusu bölüm nikâh-talak başlıkları altında, bazılarında ibadât * DİB Selçuk Dini Yüksek İhtisas Merkezi, [email protected] 1Muhammed Âbid el-Câbirî, Arap-İslâm Aklının Oluşumu (trc. İbrahim Akbaba), İstanbul 2000, s. 97. 214 | Dr. Hasan ÖZER ile muamelât arasında, bazılarında ise muamelattan sonra incelenmiştir. Bunun nedeni fıkıhçıların nikâh-talak bölümünü ibadetler, bazılarının ise muameleler kısmına dâhil etmeleridir. Günümüz bazı İslam hukuku araştırmacıları nikâh ve talak konularını ahval-i şahsiye içerisinde işlerken, bazıları ise aile hukuku adıyla müstakil bir bölüm olarak ele almışlardır. İslam hukuku, gayr-i müslimlerle evlilik hususunda erkek ve kadına göre değişen hükümlere yer vermiştir. Söz gelimi Müslüman erkeğin ehl-i kitap kategorisine giren gayr-i Müslim kadınların iffetli olanlarıyla evlenebileceği Kur’ân-ı Kerim’in açık hükmü ile izne bağlanmışken2 aynı ruhsat Müslüman kadına tanınmamış ve İslam alimlerinin icmaı ile böyle bir evlilik batıl addedilmiştir. Müslüman erkeğin ehl-i kitab dışındaki bir kadınla evlenmesi de ittifakla geçersiz sayılmıştır.3 İslam alimleri, Müslüman kadının ancak Müslüman erkekle evlenebileceğini,4 ehl-i kitab bile olsa gayr-ı müslim erkekle evlenmeyeceğini aksi takdirde aralarının ayrılacağına dair vardıkları sonucu5 “Müslüman olmadıkları müddetçe müşriklerle evlenmeyin”6 ayetinin yanı sıra “İslam üstündür, ona hiç bir şey üstün gelemez”7 şeklindeki bazı hadislere dayandırmışlardır. Aynı doğrultuda gayr-i müslim bir kadının Müslüman olması halinde kocasının İslam’a girmeyi reddetmesi durumunda ilke olarak aralarının ayrılacağını (tefrik) da hükme bağlamışlardır.8 Eşlerden birinin İslam’dan çıkması (irtidat) halinde de boşamaya gerek kalmaksızın derhal aralarının ayrılıp nikâh akdinin sonlandırılacağı da aynı paralelde ulaşılan sonuçlardan birisidir.9 Ancak günümüz toplumlarında gelişen yeni durumlar sebebiyle konu ile ilgili bazı tartışmalar ve farklı fikirler ortaya çıkmıştır. Ömer Nasuhi Bilmen (ö. 1971) bahsi geçen konuları şu şekilde özetlemektedir. “Gayr-i müslim eşlerden kadın Müslüman olsa kocasına da Müslüman olması teklif edilir. İslamiyeti kabul etmediği takdirde karı koca tefrik edilir. Çünkü Müslüman bir kadının gayr-i müslim bir erkekle evlenmesi batıldır. Müslüman bir kadının gayr-i müslim bir erkekle nikâhı mün‘akid olmaz araları hemen ayrılır. Hatta gayr-i 2 3 el-Maide, 5/5. İbnü’l-Hümâm, Şerhu Fethi’l-Kadîr (thk. Abdurrezzâk Gâlib el-Mehdî), Beyrut 1415/1995, III, 394, 396-397, 408; İbn Kudâme, el-Muğnî (thk. Muhammed Şerafeddin Hattab-Seyyid Muhammet Seyyid), Kahire 1416/1997, IX, 373; Muhammed Ebû Zehra, el-Ahvâlu’ş-şahsiyye, Kahire, ts., Dâru’l-Fikri’l-Arabî, s. 98-99; Muhammed Muhyiddîn Abdülhamid, el-Ahvâlü’ş-şahşiyye fî’ş-şerî‘ati’l-islâmiyye, Beyrut 1404/1984, s. 101. 4Kâsânî, Bedâi‘u’s-sanâi‘ (thk. Ali Muhammed Muaavviz-Adil Ahmet Abdülmevcut), Beyrut 1418/1997, III, 458466; M. Kadri Paşa, el-Ahkâmü’ş-şer‘iyye fi’l-ahvâli’ş-şahsiye ma‘a şerhi Muhammed Zeyd el-Îbânî (thk. Muhammed Ahmed Sirâc-Ali Cuma Muhammed), Kâhire 1430-2009, I, 306. 5Serahsî, el-Mebsût (thk. Ebû Abdillah Muhammed Hasan Muhammed Hasan İsmail), Beyrut 1421/2001, V, 43-44; Zekiyüddîn Şaban, el-Ahkâmu’ş-şer‘iyye li’l-ahvâli’ş-şahsiyye, Bingazi 1409/1989, s. 173-176; Düzenli, Behlül, Gayri Müslimlere Dair Fetvalar, İstanbul 2015, s. 128, 133, 137. 6 el-Bakara, 2/221. 7 Buhârî, “Cenâiz”, 79. 8Mâverdî, el-Hâvî fî fıkhi’ş-Şâfiî, Beyrut 1414/1994, IX, 259-261; İbn Hazm, el-Muhallâ, Kahire 1352, IX, 449; Kâsânî, age., III, 465-467, 618-623; Muhammed Muhyiddîn Abdülhamid, el-Ahvâlü’ş-şahşiyye fî’ş-şerîati’l-islâmiyye, Beyrut 1404/1984, s. 64, 101; Döndüren, Hamdi, Delilleriyle Aile İlmihali, İstanbul 1434/2013, 172; Düzenli, age., s. 129, 133. 9 İbnü’l-Hümâm, Şerhu Fethi’l-Kadîr, III, 406-407. İslam Hukukuna Göre Müslüman Koca İle Kİtabi Eş Arasındakİ Sorumluluklar | 215 müslim erkek nikâhtan sonra İslâmı kabul etse de yine araları ayrılır. Çünkü bu akit batıl olduğu için sonradan verilen onayla sahih hale dönüşmez. Zira bu nikâhın haramlığı Kitap, Sünnet ve icma ile sabittir. Müslüman bir kadının gayr-i müslim bir erkekle evlenmesi hikmete ve maslahata uygun değildir. Bu husustaki haramlık helallik dini bir siyaset ve toplumsal bir hikmetin gereğidir. Bilindiği üzere erkekler, aile hayatında hâkim, kadınlar ise birçok hususta kocalarına tabi durumdadır.”10 Ehl-i kitap da olsa İslam’a düşmanlık ve Müslümanlara nefret duyan bir kadınla evlenmenin de mekruh olduğu hususunda icma oluşmuştur.11 Müslüman kadının gayr-i müslim erkekle evlenmesinin haram kılınmasında çeşitli hikmetlerin bulunduğu muhakkaktır. Kaynaklarda ve bazı çağdaş araştırmalarda bununla ilgili farklı yorumlara yer verilmiştir. Bunlardan bir kısmı ilkesel bazıları da örfi değerlendirmelere dayanmaktadır. Bu bağlamda ehl-i kitap ile evlenen Müslüman kadına kocasının kavvam sıfatını12 kötüye kullanıp kendisi üzerinde egemenlik kurması yoluyla aşağılanmasının, rencide edilmesinin engellenmesinin hedeflendiği vurgulanır ve “Allah kafirlere mü’minler aleyhine asla yol vermeyecektir”13 ayetiyle de bağlantı kurularak Allah’ın buna razı olmayacağı ifade edilir.14 Mesela Hanefî fakihi Kâsânî (ö. 587/1191) Müslüman kadının gayr-i müslimle evliliğinin,‘müminin kafirin velayetine girmesi anlamına geleceğinden bu ayete aykırılık taşıdığına işaret eder.15 Bunun yanında çocukların babasının inanç değerleri ve yaşam biçimini benimseme riski altında olmasının bu yasakta etkili olduğuna vurgu yapılırken aynı endişelere kadın açısından da yer verilir. Mesela kadının aralarında oluşacak ülfet sonrası kocasının dinine ilgi duymasının ya da “Onlar/müşrikler sizi cehenneme çağırırlar”16 ayetinde işaret edildiği üzere kocasının bu yöndeki davetine kadının icabet etmesinin yahut kocanın despotik bir tavırla Müslüman eşinden kendi dininin gereklerine göre davranmasını talep etmesinin feci sonuçlara yol açabileceği17 hikmetine mebni bu yasağın getirilmiş olabileceği belirtilir.18 Esasen bu husus konumuzla doğrudan ilgili olmadığından daha fazla üzerinde durulmayacaktır. Sonuç olarak söylemek gerekirse ilgili deliller ve zikredilen sebeplerin yanı sıra başka gerekçelerle Müslüman kadının gayr-i müslim erkekle evlenmesinin haram kılındığı hususunda icma oluşmuş19 ve tarihi süreç içinde İslam toplumlarındaki 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 Ömer Nasûhî Bilmen, Hukuk-ı İslâmiyye ve Istılahât-ı Fıkhiyye Kamusu, İstanbul 1976, II, 26-27. İbnü’l-Hümâm, age., III, 396; Döndüren, Aile İlmihali, s. 173. en-Nisâ, 4/34. en-Nisâ, 4/141. Bk. Ali Ahmed el-Carcâvî, Hikmetü’t-teşrî‘ ve felsefetühü, Kahire, ts., Dâru’l-Fikr, II, 32-33. Bk. Kâsânî, age., III, 465; el-Carcâvî, age., s. 33-34. el-Bakara, 2/221. Bk. Carcâvî, age., II, 32-33. Bk. Kâsânî, age., III, 465; Carcâvî, age., s. 33. Muhammed Ebû Zehra, age., s. 98-99; Muhyiddîn Abdülhamid, el-Ahvâlü’ş-şahşiyye, s. 101; Düzenli, age., s. 129. 216 | Dr. Hasan ÖZER uygulama buna göre şekillenmiştir.20 Ana hatlarıyla verdiğimiz bu fıkhî hükümlerden sonra şunu belirtmeliyiz ki bu çalışmadan esas amaç Müslüman ile gayr-i müslimin evlenmesi konundaki meşruiyet tartışmaları değil, meşru sayılan kısmıyla meydana gelmiş olan Müslüman erkek ile kitabî kadının evliliği neticesinde ortaya çıkacak olan ailevi sorumlulukları araştırmaktır. Bu makalede klasik kaynaklarda farklı konular içinde değinilen bu meseleyi günümüz araştırmalarına da başvurarak ele almak, böyle bir evlilik yapmış olan evli çiftlerin birbirlerine karşı fıkhî hak ve sorumluluklarını araştırmaktır. İslam hukuku bakımından sırf gayr-i müslim kadınla evlilik durumunda karşılıklı ailevi sorumlulukları ele alan gerek klasik literatürde gerekse modern araştırmalarda müstakil bir çalışma gözümüze ilişmedi. Bu konu daha çok klasik kaynaklarda nikâh, talak, nafaka, hazr ve ibaha, miras vb. bölümlerdeki konular içinde serpiştirilmiş modern araştırmalarda da kısa bilgilerle yetinilmiştir.Ancak burada istisna edilmesi gereken çalışma Nihat Dalgın’ın İslam Hukukuna Göre Müslüman Gayr-i Müslim Evliliği (Samsun: Etüt yy., 2005) adlı araştırmasıdır. Başlığından da anlaşılacağı üzere Müslüman ile gayr-i müslim evliliğini oldukça ayrıntılı şekilde ele alan bu tetkik konunun bizim araştırdığımız kısmına da özel başlıkta yer vermiştir. Bununla birlikte, temelde bu konuyu incelemeyi amaçlamadığı için konuya bütün ayrıntılarıyla yer vermemiş gözükmektedir. Şunu da ifade etmeliyiz ki bu meselede derli toplu ulaşabildiğimiz tek çalışma olması münasebetiyle gerek sistematik gerekse içerik bakımından makalemizi hazırlarken en çok istifade ettiğimiz araştırma bu olmuştur. II. MÜSLÜMAN ERKEĞIN EHL-I KITÂB’LA NIKÂHI Fıkhi olarak sıhhat şartlarını taşıyan bir nikah akdi, hem Müslümanlar hem zimmiler hem de Müslümanlar ile kitabiler arasında geçerlidir. Burada görüş ayrılıkları bulunsa da bazı istisnalardan da bahsedilebilir. Söz gelimi Müslüman ile Müslümanın evliliğinde nikahı fasit kılan bazı şartlar zimmilerin kendi arasında gerçekleştirdikleri nikahı fasit kılmaz. Bu görüş Ebû Hanîfe (ö.150/767), Ebû Yûsuf (ö.182/798) ve İmâm Muhammed’e (ö.189/805) göredir. Züfer’e (ö.158/775) göre ise Müslümanlar arasında akdedilen nikahı fasit kılan her şart ve eksiklik zimmîlerin kendi aralarındaki nikah akdini de fasit kılar. Mesela şahitsiz gerçekleştirilen bir nikah zimmîler arasında da geçerli değildir. Çünkü İslam mahkemesinde tescil ettirilmeseler bile zimmîlerin kendi aralarında kıydıkları nikah fıkhî şartlara göre gerçekleştirilmelidir. Şahitsiz gerçekleştirilmiş bir akitle evlenmiş iki zimmi, Züfer’e göre Müslüman olsalar bile ayrılmalıdır. Çünkü ona göre zimmilik şartlarını 20 Bu konudaki deliller ve değerlendirmeleri ile ilgili olarak bk. Köse, Saffet, “Aile Hayatıyla İlgili Problemler”, İslâm Hukuku El Kitabı (Ed. Talip Türcan), Ankara 2012, s. 728-731. İslam Hukukuna Göre Müslüman Koca İle Kİtabi Eş Arasındakİ Sorumluluklar | 217 kabul edenler fıkhın hükümlerini kabul etmiş ve sorumluluklarını ona göre yerine getirmeyi taahhüt etmiş sayılırlar. Dolayısıyla zimmiler arasında şahitsiz yapılan nikah akdi, fıkha göre fasit olduğu için zimmiler arasında da fasittir. “Nikah ancak şahitlerle gerçekleşir”21 hadisi umum ifade etmektedir. Sonuç olarak şahitsiz nikahın gerçekleşmeyeceği hükmü sabit olmuştur. Nitekim zimmiler de haramlarla mükelleftir.22 Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf ve İmâm Muhammed’e göre ise bunların ayrılmaları gerekmez. Müslüman olmadan önceki nikahları da geçerlidir. Ancak zimmilerin kendi dinlerine göre şahitsiz yapılan nikahın geçerli olması durumunda fıkıh açısından onların bu uygulaması meşru sayılır. Nitekim zina ve benzeri bazı tasarrufları hariç, içki ve domuz etini mülk edinmelerine müsaade edildiği gibi şahitsiz nikâhlarına da müsaade edilmelidir. Ayrıca şahitlik nikâhın devam (beka) şartı değil, sıhhat şartıdır. Nitekim şahitlerin ölmesiyle nikâh akdi sona ermez. Dolayısıyla gayr-i müslimler için şahitlik akdin oluşum/iptida şartı olarak ileri sürülemez. Çünkü şahitlik ibadet anlamı taşır. “Şahitliği Allah için ikame ediniz”23 ayetinde de buna işaret vardır. Neticede gayr-i müslim bu gibi şartlarla mükellef değildir. Kur’an’da yer alan evlendirme ile ilgili delillerde herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Nikah akdi yapılırken Müslümanlar için şahit bulundurma kaydı (takyid) ise başka bazı delillerle sabit olmuştur. Ancak gayr-i müslimler için böyle bir kayıt yapabilmek, artı bir delile ihtiyaç duyar. Böyle bir delil de bulunmamaktadır.24 İmam Züfer’in ileri sürdüğü gayr-i müslimlerin zimmet akdinin sonucu olarak İslam hükümlerini kabul ettikleri şeklindeki görüşü Ebû Hanîfe ve İmâmeyn tarafından da isabetli görülmüştür. Ancak Züfer’e göre zimmilerin şahitsiz olarak yaptıkları nikahlarının meşru sayılması da İslam hükümleri şartlarına tabidir. Bununla birlikte İmam Züfer’in ileri sürdüğü, şahitsiz evlenmenin haram olduğuna dair delilin genel hüküm (umum) ifade ettiği için zimmileri de kapsadığı iddiası geçerli değildir. Bilakis bu delil sadece Müslümanlara hastır. Zimmilerin bundan müstesna olduğuna dair sınırlandırıcı (muhassıs) başka bir delil vardır. Mesela zimmî bir erkek, zimmi bir kocanın iddetini bekleyen zimmi bir kadınla evlenirse Ebû Hanîfe’ye göre nikahı sahihtir. Nitekim zimmiler arasında şahitsiz nikahın durumu da böyledir.25 Yani zimmi erkeğin kadının iddetinin dolmasını beklemesi nasıl şart değilse, zimmilerin kendi aralarındaki nikahlarında şahit bulundurmaları da şart değildir. 21 Tirmizî, “Nikâh”, 15. 22Serahsî, el-Mebsût, V, 37; Kâsânî, age., III, 559-560; İbn Âbidîn, Muhammed Emîn (v.1252/1836), Reddü’l-muhtâr ale’d-Dürri’l-muhtâr şerhu Tenvîri’l-ebsâr (thk. Adil Ahmed Abdülmevcud ve Ali Muhammed Muavviz), Riyad 1323/2003, IV, 347 ve devamı. 23 et-Talak, 65/2. 24 Kâsânî, age., III, 560-561; Bâbertî, el-‘İnâye şerhu’l-Hidâye (thk. Ebû Mahrûs Amr b. Mahrûs), Beyrut 1428/2007, II, 345; İbnü’l-Hümâm, age., III, 391-392. 25Serahsî, el-Mebsût, V, 37-39; Kâsânî, age., III, 560-561; Alim b. el-Alâ, el-Fetâvâ et-Tâtârhâniyye fi’l-fıkhi’l-Hanefî, Beyrut 1426/2005, II, 385-386; Bilmen, age., II, 169-171. 218 | Dr. Hasan ÖZER Züfer, iddet bekleyen zimmi kadınla zimmi erkeğin evlenmesini fasit saymaktadır ve bunu kendi görüşüne delil olarak sunmaktadır. Ona göre iddet bekleyen kadınla evlenilemeyeceğini ifade eden ayetin26 hükmü umum ifade etmektedir. Zimmiler de haramlarla muhataptır. Ebû Hanîfe’ye göre ise iddette ibadet manası bulunduğu için zimmiler bununla mükellef değildir. Ayetlerde de buna işaret vardır.27 İbadet ile ilgili hükümlerle zimmiler mükellef tutulmadıkları gibi iddetle de mükellef tutulamazlar. Diğer bir açıdan bakıldığında iddet kocaya ait bir haktır. Gayr-i müslimin de böyle bir itikadı bulunmamaktadır. Ancak Müslüman erkek için böyle bir hak ortaya çıkar. Mesela Müslüman bir erkeğin iddetini bekleyen kitabi bir kadınla yine Müslüman bir erkek evlenemez. Çünkü Müslüman erkeğin iddetinin beklenmesi onun bir hakkıdır.28 III. MÜSLÜMAN–GAYR-I MÜSLIM EVLILIĞINDE KARŞILIKLI HAK VE SORUMLULUKLAR İslam hukukunun belirlediği ilkeler çerçevesinde Müslümanlar arasındaki evlilikte olduğu gibi Müslüman erkek ile kitabî kadın arasında gerçekleşen evlilik akdi neticesinde de karşılıklı hak ve yükümlülükler ortaya çıkmaktadır. Bunları şu başlıklar halinde ele alabiliriz: A. DINÎ RITÜELLERLE İLGILI HAK VE SORUMLULUKLAR İslam hukuku açısından bakıldığında genel anlamda gayr-ı müslim azınlıklar açısından kamu hukukuna giren hususlarda mülkilik esas alınmıştır. Söz gelimi zina onlar için de yasak kapsamındadır. Zaten bütün ilahi dinlerde kadın-erkek beraberliğini meşru kılan tek yol nikahtır. Zimmet akdinin de bir sonucu olarak özel hukuk alanına giren konularda ise ilke olarak serbest bırakılmışlardır. Bu konuda özellikle Hanefîler daha liberal bir tutum almışlar dinlerini ilgilendiren tercihlerinde (el-ahkâm fi’d-diyânât) ilkesel olarak serbest olmalarını “biz onları kendileriyle başbaşa bırakmakla emrolunduk” kuralına dayandırmışlardır.29 Karıkoca arasındaki ilişkilerde de bu ilke geçerlidir. Getirilen bazı kısıtlamalar ise işin özüne yönelik değildir.30 Söz gelimi nafile ibadetlerle ilgili sınırlamalarda bu gözükebilir. Şöyle ki, bütün kutsal metinlerde ve ahlak kitaplarında insandaki en güçlü dürtünün bir başka ifadeyle insanın en zayıf yönünün şehevi arzuları olduğu belirtilir. 26 27 28 el-Bakara, 2/235. el-Ahzâb, 33/49. Kâsânî, age., III, 561; Bâbertî, el-‘İnâye şerhu’l-Hidâye (thk. Ebû Mahrûs Amr b. Mahrûs), Beyrut 1428/2007, II, 345; İbnü’l-Hümâm, age., III, 391-392; Döndüren, Aile İlmihali, s. 464-463; Düzenli, age., s. 150-151. 29Serahsî, el-Mebsût, XI, 110. “”وقد أمرنا أن نتركهم وما يدينون. 30 bk. Muhammed Mahmud b. Ahmed el-Aynî, el-Binâye şerhu’l-Hidâye (thk. Eymen Salih Şaban), Beyrut 1420/2000, V, 202-203;İbn Nüceym, el-Bahru’r-râik şerhu Kenzi’d-dekâik (thk. Zekeriya Umeyrât), Beyrut 1418/1997, III, 326; Dalgın, İslam Hukukuna Göre Müslüman Gayr-i Müslim Evliliği, Samsun 2005, s. 95. İslam Hukukuna Göre Müslüman Koca İle Kİtabi Eş Arasındakİ Sorumluluklar | 219 Bütün ilahi dinlerde olduğu gibi bir insanın bu arzusunu nikahlı eşi dışında tatmin etmesi mümkün değildir. Bu nedenle kocanın eşinden talep edebileceği durumlar sebebiyle zorunlu ibadetler dışında eşe bazı kısıtlamalar getirebileceği öngörülmüş, eşin kocasıyla istişare sonucu bu türden ibadetlerini yapması tavsiye edilmiştir. Dolayısıyla bütün ilahi dinlerde en ağır günahlardan ve suçlardan birisi kabul edilen zinaya düşme riskine karşı bu türden esnek kısıtlamalar Müslüman eş için olduğu kadar31 ehl-i kitap eş için de söz konusu edilmiştir. Bu bağlamda mesela Müslüman kocanın zimmî eşini havraya veya kiliseye gitmekten ve de dinî merasimlere katılmaktan menedebileceğine dair bir hükme yer verilmiştir. Yukarıda da belirtildiği gibi koca için, sadece zimmi eşinin değil Müslüman eşinin de makul gerekçelerle belli ölçüler dahilinde camiye gitmesine engel olabileceği öngörülmüştür.32 “Ameller niyetlere göredir”33 hadisi gereği Müslüman eş bu sebeple nafile ibadet mesela oruç tutamasa da tutmuş gibi sevabını alır. Kendisine özgü anlamlar dünyasının araçları olması sebebiyle diğer dinlerin sembollerine karşı çekinceler bulunmakla birlikte Müslüman kocanın ilkesel anlamda bazı sınırlamalar istisna edilirse ehl-i kitap eşinin kutsallarına saygı göstermekle yükümlü olduğu kabul edilmiştir.34 Bir rivayete göre Ahmed b. Hanbel’in (ö. 241/855) Müslüman kocanın, ehl-i kitap olan eşinin eve haç getirmesine, zünnar takmasına bir isteksizlik gösterse de engel olamayacağı görüşünde olduğu nakledilmektedir.35 Müslüman koca, cinsel istifadeye mani olsa bile ehl-i kitap olan eşinin inancına göre zorunlu olan oruçlarını tutmasını, kendi evinde usulüne uygun şekilde yapacağı diğer ibadetlerini mesela namaz kılmasını engelleyemez, kutsal kitabını okumasına mani olamaz. Buradaki kısıtlama sadece sesini yükseltmemesinden ibarettir. Yahudi eşini, adetli iken aynı yatakta yatmaya ve cinsel ilişki dışında organlarından faydalanmak için zorlayamaz. Keza Yahudi eşini, iş yapma yasağı bulunan cumartesi (sebt) günü çalışması; haram kabul ettiği etleri ve iç yağlarını yemesi için baskı yapamaz.36 Hanbelî mezhebi, bazı ihtilaflar bulunmakla birlikte Müslüman kadının camiye gitmesinin kocasının iznine bağlı olmasına kıyaslayarak, Müslüman kocanın bazı gerekçelerle zimmî karısının kiliseye, havraya, anne babasını sürekli ziyarete gitmesine ve dinî bayramlarına çıkmasına izin vermeme hakkı tanımaktadır. Hanbelîler bu hususta şöyle bir çıkarımda bulunmaktadırlar: “Kocaya itaat vaciptir (farz), söz konusu eylemler ise vacip değildir, vacipler ise vacip olamayan fiiller için 31 Haddâdî, el-Cevheratü’n-neyyire (thk. Said Bektaş), Devha 1436/2015, II, 296. 32Cessâs, Şerhu Muhtasari’t-Tahâvî (thk. Saîd Bekdaş), Beyrut 1431/2010, IV, 338-339; Haddâdî, el-Cevheratü’nneyyire, IV, 269; el-Fetâva’l-Hindiyye, Kahire 1411/1991, I, 281. 33 Buhârî, “Bedü’l-Vahy”, 1; Müslim, “İmâre”, 45. 34 Nihat Dalgın, age., s. 94. 35 İbn Kudâme, el-Muğnî, XIII, 838; İbn Kayyim el-Cevziyye, Ahkâmü ehli’z-zimme (thk. Subhi Salih), Beyrut 1983, II, 440. 36 İbn Kudâme, age., IX, 695-696, XIII, 837-838; İbnü’l-Kayyim, Ahkâmü ehli’z-zimme, II, 441; Dalgın, age., s. 94-95. 220 | Dr. Hasan ÖZER terk edilmez.”37 Hanbelî mezhebi alimlerince zikredilen örneklerden şöyle bir sonuç çıkarılabilir: Müslüman koca zimmi karısının evdeki özel dini ritüellerine mani olamaz, ancak isteğe bağlı ibadetlerin ifası için mabetlere gitmesi hususunda bazı sınırlamalar getirebilir. Müslüman ile evli bulunan gayr-i müslim bir kadının kilise ve havra gibi mabede giderek ayinlere katılma hakkı bulunup bulunmadığı İslam alimleri arasında tartışılmıştır. Çoğunluk alimlerin tercihi böyle bir durumda kocasının buna engel olma hakkının bulunduğu şeklindedir. Buna gerekçe olarak ise Müslüman bir hanımın bile camiye gitmesine kocasının engel olabileceği durumda kitap ehli kadının mabede gitmesine engel olmanın doğal olduğu belirtilmektedir. Bu görüşlerin tarihi süreçteki toplumsal yapı ve algılarla yakın ilişkisi olduğu söylenebilir. Günümüzde kadınların dışarı çıkması konusundaki algı göz önünde bulundurulduğunda mabede gitmesi de ibadet özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilebilir.38 Müslüman koca ehl-i kitaptan olan eşini İslam’ın ibadet ve o türden hükümlerini yerine getirmeye zorlayamaz. İddet örneğinde olduğu gibi Müslüman erkek, gayr-i müslim eşini cünüplük, hayız ve nifastan dolayı gusletmesi için zorlayamaz. Çünkü gusül Müslüman için farz olan bir uygulamadır. Gayr-i müslim kadın bunlarla yükümlü değildir. Müslüman kocanın gayr-i müslim eşinin evden çıkmasına (yani başka bir eve taşınma talebine) engel olma hakkının bulunduğu kabul edilmektedir. Çünkü barınacak ev temini, kocanın sorumluluğundadır.39 Şâfi‘î mezhebi, temel haklarda Müslüman kadın ile ehl-i kitap eş arasında çok fazla bir fark gözetmezken bazı hususlarla ilgili kısıtlamalarda daha sıkı davrandığını gösteren içtihatlara sahiptir. Mesela Müslümanın nikahı altında bulunan kitabi kadının, nikah, mehir, nafaka, mesken, cinsel ihtiyaçların karşılanması, eşler arası adalet, talak, zıhar, îlâ ve li‘ân gibi konularda genel anlamda Müslüman kadınlarla aynı hükme tabi oldukları kabul edilmiş, giyim kuşam (tesettür), hayız, nifas ve cenabetten sonra gusül için icbar edilebileceğine hükmedilmiştir. Yine bu mezhebe göre koca kitabi eşinden temizliğe (necaset) riayet etmesini isteyebilir ve domuz eti yemesini de engelleyebileceği savunulmuştur. Bunun yanında Müslümanlar için de bazı sınırlamalar bulunan soğan sarımsak gibi kötü kokusuyla insanlara eza veren şeyler ile sağlığa zararlı yiyecekleri yemekten menedileceği, sarhoş edici içki kullanmasını engelleyebileceği, mabetlerine (havra veya kilise) gitmesine kısıtlama getirebileceği hükme bağlanmıştır.40 Mâlikiler, gusül konusunda hayız ile cünüplüğü ayırırlar ve kocanın ehl-i 37 Örnekler için bk. İbn Kudâme, age., IX, 695-696; İbnü’l-Kayyim, Ahkâmü ehli’z-zimme, II, 438. 38 Dalgın, age., s. 95-96. 39Cessâs, Şerhu Muhtasari’t-Tahâvî (thk. Said Bektaş), Beyrut 1431/2010, IV, 338; Kâsânî, age., III, 561; İbnü’lHümâm, age., III, 417. 40 Mâverdî, age., IX, 226-229; Şirbînî, Muğni’l-muhtâc ilâ ma‘rifeti me‘ânî elfâzi’l-Minhâc, Beyrut, ts., Dâru’l-Fikr, III, 188-189. İslam Hukukuna Göre Müslüman Koca İle Kİtabi Eş Arasındakİ Sorumluluklar | 221 kitaptan olan eşinden hayzının kesilmesinden sonra gusletmesini isteyebileceği ancak cünüplük sebebiyle zorlayamayacağı kabul edilmiştir.41 B. YIYECEK VE İÇECEKLER Müslüman bir koca ile evli bulunan kitabi bir kadının İslam’ın yasakladığı yiyecek ve içecekleri kullanıp kullanamayacağı konusunda İslam hukukçuları arasında bazı görüş ayrılıkları vardır. Mesela Müslümanla evli bulunan zimmi bir kadının inancı açısından mubah görülen domuz etini yemesi konusunda klasik literatürde bilgiler bulunmaktadır. Hanefi mezhebine göre Müslüman koca ehl-i kitaptan olan eşinin domuz eti yemesine engel olamaz.42 Yine bu mezhebe göre Müslüman koca, zimmi karısını şarap içmekten alıkoyamaz. Çünkü ona göre şarap içmek helaldir. Ancak kadının evde içki bulundurmasına müsaade etmeyebilir. Zira onlara göre helal olsa da kokusu kocaya zarar verir. Nitekim bir koca Müslüman eşini soğan sarımsak yemekten menedebileceği gibi zimmi eşini de bu manada evinde şarap içmekten menedebilir.43 Şâfiîler’de bir görüşe göre cinsel istifadeye mani olmadığı için Müslüman kocası, ehl-i kitap eşinin domuz eti yemesini engelleyemez. Ancak eşi Yahudi ise kendi dinine göre domuz eti haram olduğu için kocası onu bundan menedebilir.44 Hanbelîlerde ise domuz eti konusunda iki farklı görüş bulunmaktadır.45 Sarhoşluk verici maddelerin içilmesini engelleyip engelleyemeyeceği de tartışılmış bu konuda da müspet ve menfi iki görüş ortaya çıkmıştır. Mezhepte şarabın necis olduğu hükmüne bağlı olarak engellenmesi gerektiği yönünde bir eğilimin öne çıktığı anlaşılmaktadır.46 Ehl-i kitap eşin bazı yiyecek-içeceklerine getirilen kısıtlamalar inanç özgürlüğüne bir müdahale olarak görülmemelidir. Çünkü bu tür yiyecekiçeceklerin alınması dini bir vecibe olmadığı gibi dinin doğrudan bir tavsiyesi de değildir. Dolayısıyla Müslüman eş açısından haram olan bu tür yiyecek-içeceklerin alınması aynı mekânı ve ortamı paylaşan eşin helal olan yiyecekleri ile karışma veya onlara bulaşma, hijyen riski taşıma gibi problemleri olabileceği gibi bazı psikolojik sorunları ve fiili zorlukları da gündeme getirebilir. Dolayısıyla birlikte bir yaşam için kocanın eşinden bu kadarlık bir tolerans beklemesi herhangi bir problem çıkarıcı özelliğe sahip değildir.47 C. NAFAKA, MEHIR, MESKEN, GECELEME / İKAMET (KASM), 41Karâfî, ez-Zehîre (thk. Muhammed Haccî), Beyrut 1994, I, 378. 42Bâbertî, el-‘İnâye, II, 345; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, IV, 312. 43 İbn Nüceym, el-Bahru’r-râik, III, 183; el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 281; İbn Âbidîn, age., IV, 312; Ömer Nasûhî Bilmen, age., II, 169; Dalgın, age., s. 97. 44 Şirbînî, age., II, 188-189. 45 İbnü’l-Kayyim, Ahkâmü ehli’z-zimme, II, 439. 46 İbn Kudâme, age., IX, 694-695, XIII, 838; İbnü’l-Kayyim, age., II, 439. 47 Dalgın, age., s. 96-97. 222 | Dr. Hasan ÖZER TEDAVI VE SILA-I RAHIM Kitâbî bir kadınla evli olan Müslüman koca, nafaka temini ve birden fazla evli ise eşleri arasında adalet konusunda eşit davranmak durumundadır. Yani yiyecek, giyecek ve mesken temini ile ilgili masraflar gibi nafakaya dâhil olan hususlarda tıpkı Müslüman eş gibi davranmak ve mali gücüne göre hareket etmekle sorumludur. Çünkü nafaka kocanın eşine karşı vazifeli olduğu hususlardan birisidir. Bu açıdan eşin Müslüman olup olmaması arasında fark yoktur.48 Ancak klasik mezhep kaynaklarında tedavi masrafları, doktor ücreti, ameliyat ve hacamat giderlerinin nafakaya dahil olmadığı belirtilmektedir.49 Bu tür görüşlerin daha çok örfi uygulamalara bağlı olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Nitekim çağdaş bazı araştırmacılar tedavi, hastane, ameliyat gibi sağlık giderlerinin nafakaya dahil edilmesinin günümüz şartlarında daha uygun olacağını savunmaktadırlar.50 Çünkü onlara göre söz konusu masraflar, nafakayla temin edilmek istenen kadının hayatının devamının sağlanma gerekçesine kıyas edilebilir. Dolayısıyla sağlık giderleri de kadının hayatını sürdürebilmesinde temel ihtiyaçlardandır.51 İslam hukukçuları birden fazla kadınla evli olan Müslüman kocanın yanında geceleme sırası bakımından Müslüman ve gayr-i müslim ayırımı yapmaksızın mutlak olarak eşler arasında eşit davranmasının farz olduğunu belirtmişlerdir.52 Mehir ahkamı bakımından da gayr-i müslim kadın, Müslüman kadın gibidir. Kocanın, eşlerin dini mensubiyetini dikkate almadan nikah akdinin sonuçları içerisinde sayılan mehri vermesi bir yükümlülüktür.53 Müslüman koca, Müslüman olsun veya olmasın karısını mesela müzmin hastalığı bulunan babasının bakımını yapmaktan menedemez. Kadının bu konuda kocasına itaat yükümlülüğü yoktur.54 Müslüman koca, ister Müslüman olsun ister zimmi olsun karısının itikadına göre evlenilmesi haram olan (mahrem) kişilerle baş başa kalmasına, evlerinde gecelememek şartıyla anne-babasını ve yakın akrabalarını belli aralıklarla ziyaret etmesine mani olamaz.55 Şayet Mecusiler gibi inançlarına göre oğul, baba ve 48Kâdîhân, el-Fetâvâ’l-Hâniyye (thk. Sâlim Mustafa Bedrî), Beyrut 2009, I, 367; Aynî, el-Binâye, V, 659-660; M. Kadri Paşa, el-Ahkâmü’ş-şer‘iyye fi’l-ahvâli’ş-şahsiye (thk. Muhammed Ahmed Sirâc-Ali Cuma Muhammed), Kâhire 14302009, I, 379-380; Abdülkerim Zeydan, Ahkâmu’z-zimmiyyîn ve’l-müste’menîn fî dari’l-islâm, Beyrut 1402/1982, s. 464-466; Dalgın, age., s. 94; Nafaka ile ilgili farklı fetvalar için bk. Düzenli, age., s. 152-153. 49Komisyon, el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 549; Şirbînî, age., III, 431; İbn Kudâme, age., XI, 207; Abdülkerim Zeydan, elMufassal fî ahkâmi’l-mer’e ve’l-beyti’l-müslim fi’ş-şerî ‘ati’l-İslâmiyye, Beyrut 1413/1993, VII, 184. 50Zeydan, el-Mufassal, VII, 185; Dalgın, age., s. 94; Kahveci, Nuri, İslam Aile Hukuku, İstanbul: Hikmetevi yayınevi, 2014, s. 144; Çolak, Abdullah, İslâm Aile Hukuku, Malatya 2014, s. 161. 51Zeydan, el-Mufassal, VII, 185. 52 Şafiî‘,el-Ümm, Beyrut 1393, V, 7-8; Mergînânî, el-Muhtârâtü’n-nevâzil (thk. Ahmet Güneş), İstanbul 1435/2014, s. 243-244; Kâdîhân, I, 379-380; Nesefî, Kenzü!d-dekâik (thk. Saîd Bekdâş), Beyrut 1432/2011, s. 266; Zeylâ‘î, Tebyînü’lhakâik (thk. Ahmed ‘İzzû ‘İnâye), Beyrut 1420/2000, II, 625-627; Aynî, el-Binâye şerhu’l-Hidâye (thk. Eymen Salih Şaban), Beyrut 1420/2000, V, 250; İbnü’l-Hümâm, age., III, 412-413; İbn Kudâme, el-Muğnî, IX, 710-712; Komisyon, el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 281, 340; M. Kadri Paşa, el-Ahkâmü’ş-şer‘iyye, I, 305-306; Dalgın, age., s. 94. 53 M. Muhyiddîn Abdülhamid, el-Ahvâlü’ş-şahşiyye, s. 117, 127-128; Döndüren, Aile İlmihali, s. 222-223; Kahveci, age., s. 133; Çolak, age., s. 143-144. 54 İbnü’l-Hümâm, III, 417; M. Muhyiddîn Abdülhamid, el-Ahvâlü’ş-şahşiyye, s. 117. 55 İbnü’l-Kayyim, Ahkâmü ehli’z-zimme, II, 441; M. Muhyiddîn Abdülhamid, el-Ahvâlü’ş-şahşiyye, s. 117-121; Düzenli, İslam Hukukuna Göre Müslüman Koca İle Kİtabi Eş Arasındakİ Sorumluluklar | 223 kardeşle evlilik yasağı bulunmayan akrabalarıyla baş başa kalmasına ve yolculuğa çıkmasına mani olabilir.56 D. TEMIZLIKLE İLGILI BAZI HÜKÜMLER Hanefî literatüründe yer alan bilgilere göre Müslüman koca, beden ve giysi temizliğine dikkat etmesi hususunda eşini uyarabileceği gibi57 rahatsız edici koku sürünmesine de engel olabilir.58 Şafiîlere göre de Müslüman kadın gibi, Müslüman erkekle evli bulunan kitabi kadın da bedenini ve elbiselerini necasetten temizlemeye icbar edilir.59 Hanbelî mezhebinde ayrıntılarda farklı görüşler bulunmakla birlikte Müslüman koca, kitabî eşinin beden temizliğine özen göstermesini isteyebileceği gibi saç ve tırnaklarının sınırlarını kişisel beklentileri ve örfün icaplarına göre çizebilir.60 E. BOŞANMA ILE İLGILI BAZI HÜKÜMLER Kur’ân-ı Kerîm ve Hz. Peygamberin sünnetine bakıldığında evlilikte ana ilkenin kalıcılık ve mutluluk esası üzerine kurulması olduğu anlaşılır.61 Ancak evlilik belli sebeplerle taraflardan birisi veya her ikisi için de çekilmez hale geldiğinde ayrılık meşru kılınmış ve bununla ilgili hem prosedür anlamında hem de sonrasındaki hükümler bağlamında fıkhi düzenlemeler yapılmıştır. Bir Müslümanla evli olan ehl-i kitap kadının ayrılması durumunda da bu hükümler geçerlidir. Söz gelimi Müslümanın kitabi eşini boşaması, Müslüman hür eşini boşaması gibidir ve iddet hükümlerine tabidir.62 Yine aynı şekilde boşama konusunda gayr-i müslim eş, Müslüman bir kadın gibi boşanma (tefrik) ve boşama hakkına sahip bulunmaktadır. Bu hususta evli kadın, Ebû Hanîfe (ö.150/767) ve Ebû Yûsuf ’a (ö.182/798) göre kocasının iktidarsızlık gibi cinsel hayatı olumsuz etkileyen sağlık problemlerine sahip olması halinde mahkemeye müracaat ederek boşanma hakkına sahip bulunmaktadır. İmam Muhammed (ö.189/805) ve diğer üç mezhep kadının mahkemeye müracaat ederek boşanma sebeplerinin sınırlarını daha geniş tutmuşlar ve kocasıyla birlikte yaşamasından zarar göreceği bütün kusur ve hastalıklar için mahkemeye başvurup ayrılma talebinde bulunabileceği kabul edilmiştir.63 age., s. 127-128. 56 İbnü’l-Kayyim, Ahkâmü ehli’z-zimme, II, 441. 57 Dalgın, age., s. 98 58 İbnü’l-Hümâm, age., III, 417; İbn Nüceym, age., III, 385. 59 Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, III, 189. 60 İbn Kudâme, el-Muğnî, IX, 694-695; İbn Kayyim el-Cevziyye, Ahkâmü ehli’z-zimme, II, 436-438. 61 Saffet Köse, Genetiğiyle Oynanmış Kavramlar ve Aile Medeniyetinin Sonu, Konya 2014, s. 86. 62 Abderî (v. 897), et-Tâc ve’l-İklîl, Beyrut 1398, IV, 141, 150. 63Mevsılî, el-Muhtâr li’l-Fetâvâ (thk. Saîd Bekdâş), Beyrut 1433/2012, s. 339; Karâfî, ez-Zehîre, IV, 419; İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid, Kahire 1395/1975, II, 51; İbn Kudâme, IX, 471-474; Mâverdî, IX, 338; Şirbînî, III, 165; Muham�med Ebû Zehra, el-Ahvâlu’ş-şahsiyye, Kahire, ts., Dâru’l-Fikri’l-Arabî, s. 348-368; Zekiyüddîn Şaban, el-Ahkâmu’şşer‘iyye, s. 482-500; Döndüren, age., Aile İlmihali, s. 424. 224 | Dr. Hasan ÖZER Kocasının talaka yetki vermesi (tefviz) gibi durumlarda da eş, boşama yetkisine haizdir ve sonuç olarak bu konularda gayr-i müslim eş ile Müslüman eş eşit haklara sahiptir.64 Ancak boşamanın sonucu olan iddet bekleme konusunda Müslüman eş ile ehl-i kitab eş arasında bazı farklılıklar vardır. Mesela Müslüman eş iddet esnasında evden dışarı çıkamazken ehl-i kitap eş ibadet özelliği taşıyan şer›î hükümlere muhatap olmadığı için dışarı çıkabilir.65 F. ÇOCUKLA İLGILI YETIŞTIRILMESI HIDÂNE İŞLEMLER: ÇOCUK TERBIYESI VE Hidane, çocuğun bakımı ve yetiştirilmesi ile ilgili bir kavramdır ve daha çok karı-kocanın evliliğe son vermesi sebebiyle çocukların bakım ve terbiyesinin kime ait olacağı ile ilgili bir sorundur. Bu sebeple fıkıh kitaplarında daha çok boşanma bahisleriyle bağlantılı olarak ele alınır. Burada esas sorun, annenin dininin farklı olması sebebiyle çocuğun inanç ve kültürel değerler bağlamında korunmasına yöneliktir. Müslüman koca ve ehl-i kitap eşten müteşekkil çiftten dünyaya gelen çocuk, Müslüman sayıldığından çocuklarla ilgili işlemler tamamıyla İslam inanç, örf ve adeti üzere cereyan eder. Çocuğa isim verilmesi, beslenmesi, yetiştirilmesi, eğitimi konularında İslami kurallar ve İslam ahlakı ilkelerine göre davranılması esastır.66 Karı-kocadan biri Müslüman ise çocuk Müslüman olana tabi olur.67 Şâfiî mezhebi alimlerinden Şirbînî (ö. 977/1570) üç sebebe bağlı olarak çocuğun Müslüman kabul edileceğini belirtir. Bunlardan ilki anne babasından birinin Müslüman olmasıdır. İkincisi, tek başına çocuğun bir Müslüman tarafından esir alınmasıdır. Çünkü bu durumda çocuğun velayeti esir alan Müslümana geçer. Üçüncüsü ise çocuğun İslam ülkesinde terk edilmiş şekilde bir Müslüman tarafından bulunmuş (lakît) olmasıdır. Bu durumda çocuk, Müslüman ülkeye nispetle Müslüman sayılmaktadır.68 Mezheplere göre farklı tanımları yapılan hidâne; Hanefilerce şöyle tarif edilmektedir: “Kendi işlerini göremeyecek yaştaki çocuğa, yetkili olan kişinin muayyen süre içinde bakması ve onu terbiye etmesi hak ve görevidir.”69 64Zeydan, Ahkâmu’z-zimmiyyîn, s. 431; Dalgın, age., s. 98. 65 Bilmen, age., II, 387; Döndüren, Aile İlmihali, s. 472. 66 Dalgın, age., s. 98. 67Zeylâ‘î, Tebyînü’l-hakâik, II, 613-614; Aynî, el-Binâye, V, 237-238; İbn Nüceym, el-Bahru’r-râik, III, 365-368; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr ale’d-Dürri’l-muhtâr, thk. Adil Ahmed Abdülmevcud-Ali Muhammed Muavviz, Riyad 1323/2003, VII, 370; M. Kadri Paşa, el-Ahkâmü’ş-şer‘iyye, I, 317-318; Zeydan, Ahkâmu’z-zimmiyyîn s. 350-351. 68 Şirbînî, el-İknâ‘ fî halli elfâzi Ebî Şucâ‘, Beyrut 1415, II, 560-561. 69 İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, V, 252-253; Erdoğan, Mehmet, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, İstanbul 2005, s. 166. İslam Hukukuna Göre Müslüman Koca İle Kİtabi Eş Arasındakİ Sorumluluklar | 225 Hidâne, çocuğun bir hakkı olarak görülmüş ve bu hususta bakıcının aynı dinden olma şartı da aranmamıştır, çocuk Müslüman olduğu halde bakıcı arasında bir fark yoktur. Dolayısıyla bu hususta Müslüman kocanın Müslüman eşi ile ehl-i kitaptan olan eşi arasında bir fark yoktur.70 Hidâne konusunda anneye ayrıcalık tanınması ve bu konuda din farkına itibar edilmemesinin asıl sebebi olarak annenin çocuğuna karşı çok derin bir şefkat ve merhamet duyması bu duygunun da din farklılığına göre değişmeyeceğine dair inanç vardır.71 Bununla birlikte Hanefiler, İmam Mâlik’in öğrencilerinden İbnü’l-Kasım (ö.191/806) ve kendi adıyla anılan müstakil bir mezhebin imamı olan Ebû Sevr (ö.240/854) gayr-i müslim anneye çocuğun bakımı ve terbiyesi için verilmesi hususunda annenin çocuğa kendi dinini ya da İslam dışında bir dini aşılamaması konusunda hassasiyet göstermesi gerektiğini şart koşarlar. Aksi bir durumda çocuğun kendisine verilmeyeceğine hükmederler.72 Hanefilerin dışında Malikiler, Şafiîler ve Hanbelîler ise hidâneyi bir tür velayet gördüklerinden Müslüman çocuk için gayr-i müslim terbiyecinin olmasını caiz görmemişler, konuyu “Allah kafirlere mü’minler aleyhine asla yol vermeyecektir”73 ayetinin umumilik ifade eden kapsamında saymışlardır. Ayrıca böyle bir sonuçta gayr-i müslim annenin çocuğunu İslam dışında bir dine yönlendirmesi, domuz eti ve içki gibi haram olan yiyecek ve içeceklere dikkat etmemesi sonucu çocuğun haramlara alışması endişesi de etkili olmuştur. Böylece çocuğun Müslümanlığın esaslarına göre yetişmesine engel olabilir. Ayrıca fasıkın velayetine kıyas ile de varılan sonuç güçlendirilmek istenmiştir. Buna göre çocuk üzerinde velayeti engellenen fasık Müslümana göre gayrı müslimin velayetinin evleviyetle engellenebileceği savunulur.74 Zahirilerin en güçlü alimlerinden olan İbn Hazm (ö.456/1064) da süt emme süresince ve anneye ihtiyaç duymayacağı yaşa kadar çocuğun annede kalacağını süt emme dönemi sona erip, söylenenleri anlayacak çağa geldikten sonra kafir ve fasık kimselerin çocuğun bakım ve eğitimini üstlenemeyeceğini savunur.75 Sonuç olarak annelik hakkı, maddi ve şefkat-merhamet gibi manevi ihtiyaçları 70 Kâsânî, age., V, 212; İbnü’l-Hümâm, age., IV, 330-331; Zeydan, Ahkâmu’z-zimmiyyîn, s. 450-452. 71Serahsî, el-Mebsût, V, 197; İbnü’l-Hümâm, age., IV, 330; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, V, 252-253; Bardakoğlu, Ali, “Hidâne”, DİA, İstanbul 1998, XVII, 468. 72 İbnü’l-Hümâm, age., IV, 334-335; Eşkan, Selma, İslam Aile Hukukunda Çocuğun Bakım ve Eğitimi, Erzurum 1999, s. 61 (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı). 73 en-Nisâ, 4/141. 74 İbn Kudâme, age., XII, 286, 288-289; Şirbînî, age., III, 452, 453, 455; Mâverdî, age., XVII, 395; Zeydan, Ahkâmu’zzimmiyyîn, s. 454-455; Necib el-Mutî‘î, Tekmiletü’l-Mecmû‘, XVIII, 324; Eşkan, İslam Aile Hukukunda Çocuğun Bakım ve Eğitimi, s. 61. 75 İbn Hazm, el-Muhallâ, Kahire 1352, X, 323; Eşkan, İslam Aile Hukukunda Çocuğun Bakım ve Eğitimi, s. 61; Bardakoğlu, “Hidâne”, DİA, XVII, 469. 226 | Dr. Hasan ÖZER göz önüne alınarak çocuğun küfür adetlerini benimsemesinden korkulmadıkça, dinleri ayırt edecek çağa gelinceye kadar gayr-i müslim de olsa annesinde kalmasının daha isabetli olacağı yönündeki Hanefi içtihadı makul gözükmektedir. Çünkü daha öncede belirtildiği gibi şefkat ve merhamet dinin değişmesiyle değişmez.76 G. MIRAS İslam’ın iki ana kaynağı Kur’ân-ı Kerîm ve Hz. Peygamber’in Sünneti miras ahkâmını ayrıntılı şekilde belirlemişlerdir. Bu çerçeveye giren hususlar genel anlamda mukadderat-ı şer‘iyyeden sayıldığından içtihada kapalı alanlardan birisi olarak kabul edilmiştir. İslam miras hukukunda belirlenen hükümlerden birisi din farkının miras engellerinden birisi sayılmış olmasıdır. Yani miras bırakan veya mirasçıdan birinin Müslüman olmaması miras engelidir. Bir diğer ifadeyle taraflardan birinin Müslüman diğerinin gayr-i müslim olduğu durumda sağ kalanın ölene mirasçı olması mümkün değildir. Zira Hz. Peygamber “Müslüman kafire, kafir Müslümana mirasçı olamaz”77 buyurmuştur. Müslüman olarak vefat eden kimseye gayr-i müslim yakınlarının mirasçı olmayacağı hususunda icma vardır. Mesela vefat eden bir Müslümana gayr-i müslim olan en yakın akrabaları anne babası, çocukları ve eşi dahil mirasçı olamaz. Bu konuda icma vardır. Aynı şekilde sahabenin çoğunun tercih ettiği görüşe göre Müslüman da kafire mirasçı olamaz. Bu aynı zamanda fukahânın da görüşüdür.78 Sahabeden gelen bazı rivayetlerde Müslümanın kafire mirasçı olabileceğine dair görüşlere de rastlanmaktadır. Bu görüş sahipleri konuyu Müslüman-kafir arasında velayet ilişkisine göre ele alırlar ve “İslam üstündür, ona hiç bir şey üstün gelemez”79 hadîsinden hareketle Müslümanın gayr-i müslime mirasçı olabileceğini ancak gayr-i müslimin Müslümana mirasçı olamayacağını savunurlar. Bir başka gerekçe olarak da miras hakkının özel ve genel sebeplerle de kazanılabildiği bu yolla İslam memleketinde mirasçısı bulunmayan gayr-i müslime (zimmî) Müslümanların mirasçı olabildiği fakat gayr-i müslimin Müslümana hiçbir zaman ne genel sebeple ne de özel sebeple mirasçı olamadığı yönündeki hükümleri gösterirler. Yine aynı görüşü mürtedin Müslümana mirasçı olamadığı halde, Müslüman ona mirasçı 76Serahsî, el-Mebsût, V, 197; İbnü’l-Hümam, age., IV, 330; İbn Âbidîn, age., V, 252-253; Carcâvî, Hikmetü’t-teşrî‘, s. 107; Çocuğun Bakımı ve Eğitimi, s. 62; Bazı fetvalar için bk. Düzenli, age., s. 154-159; Konuyla ilgili detaylar için bk. Bardakoğlu, “Hidâne”, DİA, XVII, 467-471. 77 Ebû Dâvûd, “Ferâiz”, 10; Tirmizî, “Ferâiz”, 15-16; İbn Mâce “Ferâiz”, 6. 78 Mâverdî, age., VIII, 78-79; IX, 227; Serahsî, el-Mebsût, V, 39, XXX, 36-37; İbn Kudâme, age., VIII, 665-667; Dimyâtî, Hâşiyetü İ‘âneti’t-tâlibîn, ts., III, 262; Nevevî, Ravzatü’t-tâlibîn ve ‘umdetü’l-müftîn, Beyrut 1405, VI, 29; Zekeriyâ elEnsârî, Fethu’l-vehhâb bi şerhi Menheci’t-tullâb, Beyrut 1418, II, 14; Ebü’l-Hasan el-Mâlikî, Kifâyetü’t-tâlibi’r-rabbânî li risâleti Ebî Zeyd el-Kayravânî (thk. Yusuf Şeyh Muhammed el-Bakâ‘î), Beyrut 1412, II, 503; İbnü’l-Kayyim, Ahkâmü ehli’z-zimme, II, 452; Muhammed Ebû Zehra, el-Ahvâlu’ş-şahsiyye, Kahire, ts., Dâru’l-Firi’l-Arabî, s. 105; Ali Himmet Berki, İslam Hukukunda Miras ve İntikali, sadeleştiren: İrfan Yücel, DİB. Yayınları, Ankara 1986, s. 31, 33; Aktan, age., 48-49; Zeydan, Ahkâmu’z-zimmiyyîn, s. 355-356. 79 Buhârî, “Cenâiz”, 79. İslam Hukukuna Göre Müslüman Koca İle Kİtabi Eş Arasındakİ Sorumluluklar | 227 olabildiği hükmüyle temellendirmeye çalışırlar. Bu görüş sahipleri bazı rivayetlerde yer alan “İslam arttırır, eksiltmez”80 yani Müslüman olanın hakkını arttırır, onun hakkından hiçbir şeyi eksiltmez şeklindeki hadisleri de delil alırlar.81 Hanefiler, din farkının miras engeli oluşturduğuna dair görüşlerini ayet ve hadislere dayanarak savunurlar. Bu bağlamda mirasçılığın aynı zamanda bir velayet ilişkisi olduğunu “kafirler birbirlerinin velileridir”82 ayet-i kerimesinin Müslüman ile kafir arasında velayetin bulunmadığını beyan ettiğini dolayısıyla Müslüman ile kafir arasında mirasçılık velayetinin bulunmadığına evleviyetle delalet ettiği fikrini öne çıkarırlar. Öte yandan Hz. Peygamber’in açık biçimde “Müslüman, kafire, kafir Müslümana mirasçı olamaz”83 ve “iki ayrı dine mensup olan birbirine mirasçı olamaz”84 şeklindeki hadisleriyle din farkını miras engeli olarak belirlediğini savunurlar.85 Hanefiler, Müslümanın gayr-i müslime mirasçı olabileceği yönündeki hadislere de bazı itirazlarda bulunmuşlardır. “İslam üstündür, ona hiç bir şey üstün gelemez”86 rivayetindeki üstünlükten maksat, ya delil bakımından ya da galip gelme bakımından üstünlüktür. Netice itibariyle bu hadisten, sonuçta zaferin Müslümanlara ait olduğu anlaşılır. “İslam artırır, eksiltmez”87 hadisini de şöyle değerlendirirler: “Bize göre, gayr-i müslimin Müslümana mirasçı olamaması gibi, Müslümanın da gayr-i müslime mirasçı olamaması, Müslümanın İslam’a girmesinden değil, gayr-i müslimin küfründen dolayıdır. Her iki hadisten de Müslümanın gayr-i müslime mirasçı olmasını anlamak pek mümkün görünmemektedir.88 Sonuçta Hanefîler, sahih nikahın sonuçlarından olan mirası ehl-i kitap eş için az önce zikredilen delilleri sebebiyle kabul etmemişlerdir.89 Mirasla ilgili bazı özel durumları ifade eden örnekler klasik eserlerde yer almıştır. Mesela annesinden doğduğunda Müslüman kabul edildiği halde çocuk, doğmadan önce vefat eden gayr-i müslim babasına mirasçı olup olmayacağı meselesine kaynaklarda yer verilmiştir. Gayr-i müslim eşlerden koca vefat eder, ardından hamile karısı Müslüman olursa doğan çocuk annesine tabi olacağından Müslüman olarak dünyaya gelmiş olur. Fakat babasının vefatı esnasında gayr-i müslim bulunan annesine tabi olacağı itibara alınarak babasına mirasçı kılınmıştır.90 İbn Ebî Şeybe, el-Musannef (thk. Kemal Yusuf el-Hût), Riyad 1409, VI, 284; Ebû Davûd, “Ferâiz”, 10; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, XXXVI, 379. 81Serahsî, el-Mebsût, XXX, 37-39; Zeydan, Ahkâmu’z-zimmiyyîn, s. 541-544. 82 el-Enfâl, 8/73. 83 Ebû Dâvûd, “Ferâiz”, 10; Tirmizî, “Ferâiz”, 15-16; İbn Mâce “Ferâiz”, 6. 84 Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, XI, 245, 433; Ebû Dâvûd, “Ferâiz”, 10 , ; Tirmizî, “Ferâiz”, 16; İbn Macce, “Ferâiz”, 5. 85Serahsî, el-Mebsût, XXX, 37-39. 86 Buhârî, “Cenâiz”, 79. 87 İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, VI, 284; Ahmed b. Hanbel, XXXVI, 379; Ebû Davûd, “Ferâiz”, 10. 88Serahsî, el-Mebsût, XXX, 38. 89Serahsî, el-Mebsût, V, 39. 90Süyûtî, el-Eşbâh ve’n-nazâir, Beyrut 1413/1983, s. 473-474; Hamza Aktan, Mukayeseli İslam Miras Hukuku, İzmir 2008, s. 51. 80 228 | Dr. Hasan ÖZER III. SONUÇ İslam hukukuna göre din farkı geçici evlenme manilerindendir. Bunun istisnası Müslüman erkeğin ehl-i kitabın iffetli kadınlarıyla evlenebilmesine verilen izindir. İslam hukukunun belirlediği ilkeler çerçevesinde Müslümanlar arasındaki evlilikte olduğu gibi Müslüman erkek ile kitabî kadın arasında yapılan evlilik akdinin sonucunda karşılıklı hak ve yükümlülükler doğar. Zaten akit, karşılıklı hak ve yükümlülükleri belirleyen bir sözleşmedir. Aşağıda bu konu ile ilgili olarak varılan sonuçlara yer verilecektir. İslam hukuk kaynaklarına bakıldığında Müslüman koca bazı özel durumlar hariç, ilkesel anlamda kitabi hanımının kutsallarına saygı gösterir, dinince zorunlu kılınmış ibadetlerini yerine getirmesine engel olamaz, nafile kabilinden olan ritüellerine makul gerekçelere bağlı olarak kısıtlama getirebilir. Nafaka temini, mehir ve birden fazla evli ise adalet konusunda koca bakımından eşler için Müslüman ile ehl-i kitap arasında fark yoktur. Talak konusunda da fıkhi ahkam belirleyicidir. Söz gelimi hem kendisi bakımından hem de onunla evlenmek isteyen diğer bir Müslüman açısından iddet hükümleri dikkate alınmak durumundadır. Klasik kaynaklarda tedavi masrafları ile yükümlülük bulunmadığı belirtilen bazı ayrıntılar örfi kabullerle ilgili gözükmektedir ve bu konuda çağdaş araştırmacıların farklı değerlendirmeleri mevcuttur. Hristiyan kitabi eşini domuz eti yemesi ve içki içmesi ile ilgili konularda bazı farklı görüşler bulunmaktadır. Hanefiler bu konuda serbestlik yanlısı iken Şafiîler bazı gerekçelerle buna karşı çıkmaktadırlar. Kaynaklarda Müslüman kocanın kitabi eşinden beden temizliği ve bakımı konusunda dikkatli davranmasını talep edebileceği ifade edilmektedir. Bu hususta ehl-i kitap eşi de kocasından aynı şeyleri talep edebilir. Hz. Peygamberin empatiyi tavsiye eden hadisi91 bu konuda ölçüdür. Müslüman kocanın kitabi eşini hasta anne-babasına bakmaktan ve yakın akrabalarını ziyaret etmekten alıkoyamayacağı kaynaklarda açıkça belirtilmektedir. Müslüman koca ile zimmî kadından müteşekkil çiftten dünyaya gelen çocuk, müslüman sayılır. Fukahanın hidane ile ilgili görüşlerinde bu husus belirleyici olmuştur. Din ayrılığının mirasa mani olduğu ilkesi gereği kitabi kadın Müslüman kocasına, Müslüman koca da kitabi eşine mirasçı olamaz. 91 Buhârî, “Îmân”, 7; Müslim, “Îmân”, 71, 72.