MODERNİTENİN MAHREMİYETİ AŞINDIRMASI Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ İslam, aile hayatına ve temel insan haklarına önem veren bir dindir. Kişilik hakları, inanç, ibadet ve düşünce özgürlüğü, özel hayatın gizliliği, mesken dokunulmazlığı, aile sırlarının korunması, kişisel kusur ve hataların araştırılmaması, kişilerin arkadan çekiştirilmemesi temel haklar arasında yer alır. Özellikle özel hayatın gizliliği ve aile hayatının mahremiyeti İslam inanç ve ahlakı açısından çok önemlidir. “Mahremiyet” kavramı hem aile hayatının dokunulmazlığını hem de evlenilmesi ebedî olarak haram olan kişileri ifade eder. Evlilik ve aile mahremiyeti açısından İslam insanları “mahrem” ve “namahrem” olmak üzere iki kısma, mahrem olanları ise üç kısma ayırır: a) Kan hısımlığı (anneler, babalar, dedeler, nineler, çocuklar, torunlar, kardeşler ve kardeş çocukları ile anne ve babanın kardeşleri.) b) Sıhrî hısımlık (eşlerin anneleri, babaları, çocukları ve çocukların eşleri.) c) Süt hısımlığı (sütanne, sütbaba, sütdede, sütnine, süt çocuk, süt torun, sütkardeş, sütanne ve sütbabanın kardeşleri ile eşlerin sütanne, sütbaba, sütdede ve sütnineleri, eşin süt çocukları ve süt torunları.) Sayılanların dışında kalanlar “namahrem” yani evlenilmesi haram olmayan insanlardır. Evli kadınlar, üç kere boşanmış olanlar, kadınlar için mümin olmayan erkekler, erkekler için Müslüman, Hıristiyan ve Yahudi olmayan kadınlar ve eşin kız kardeşleri ve bunların çocukları ile eşin teyze ve halaları ise geçici süre evlenilmesi yasak olanlardır. “Mahrem” ve “namahrem” kavramları, sosyal ilişkiler açısında önemlidir. İslam dinen evlenilmesi sürekli haram olanlarla giyim, örtünme, bir mekânda birlikte kalma ve benzeri hususlarda bazı kolaylık ve esneklikler getirmiştir. Mesela bir kadın mahremlerinin yanında başlarını ve kollarını açabilir.1 Buna mukabil namahremlerle evlenilebilmesine karşılık sosyal ilişkilerde bir takım ölçülere ve kurallara uyulması gerekir. “(Ey Peygamberim! Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar”2 anlamındaki ayet ile erkeklerin gözlerini ve iffetlerini korumaları emredilmektedir. İnsanoğlunun en kuvvetli güdülerinden ve duygularından biri cinsel güç ve arzusudur. İslam dini, bu arzunun meşru bir evlilik ile tatmin edilmesine izin vermiş, meşru olmayan yollardan tatminini ise ayıp ve büyük günah sayarak yasaklamıştır. Cinsel hayat yalnızca cinsel ilişkiden ibaret değildir; cinsel ilişki dışında kalan “şehvetle bakma ve dokunma” da bu yasak kapsamına girmektedir. Çünkü bu davranışların cinsel arzuları kışkırtan etkileri vardır. Aileyi korumak için iffet ve sadakati öngören İslam, bunları sağlamak ve korumak için yalnızca zinayı değil, insanı zinaya götüren adımları ve vasıtaları da yasaklamıştır. İşte ayette erkeklerin namahrem kadınlara şehvetle bakmalarını ve gayr-i meşru ilişkiyi yasaklamıştır: “(Ey Peygamberim!) Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Açıkta kalanlardan başka ziynetlerini / ziynet yerlerini göstermesinler”3 anlamındaki ayet ile aynı yasaklar kadılara da getirilmiştir. Bu iki ayet ile birbirlerine “namahrem” olan insanların konuşma, görüşme, bakma-bakışma, örtünme, giyinme ve benzeri konularda Kur’ân ilkelerine uymaları emredilmekte, teşhircilik, cinsel tahrik, gayr-i meşru ilişki, sadakatsizlik ve mahremiyetin ihlali yasaklanmaktadır. Şehvetle bakma, teşhircilik, müstehcenlik ve gayr-i meşru ilişki bir tarafa bir başkasının evine izinsiz girilmesi bile yasaklanmaktadır. “Ey iman edenler! Kendinizi tanıtıp izin almadan ve içinde oturanlara selâm 1 Nur, 24/31. ُ َار ِه ْم َويَحْ ف ظوا فُ ُرو َج ُه ْۜ ْم ٰذلِكَ اَ ْز ٰكى لَ ُه ْم َ ۜ قُ ْل ِل ْل ُمؤْ ِمن۪ ينَ َيغُضُّوا ِم ْن ا َ ْب ِ ص ْ َاره َِّن َو َيحْ ف َّ ظنَ فُ ُرو َج ُه َّن َو ََّ يُب ْ۪دينَ ۪زينَتَ ُه Nur, 24/31; ن ا ََِّّ َما ِ َوقُ ْل ِل ْل ُمؤْ ِمنَا ُ ت َي ْغ َ ضضْنَ ِم ْن ا َ ْب ِ ص َ ْ ظ َه َر ِمن َها 2 Nur, 24/30 3 vermeden kendi evlerinizden başka evlere girmeyin. Bu davranış sizin için daha hayırlıdır. Düşünüp anlayasınız diye size böyle öğüt veriliyor.”4 Bu ayetle bir başkasının evine izinsiz girilmesi yasaklanmış, aile mahremiyetine ve özel hayatın gizliliğine son derece dikkat edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. İslam, mahremiyete ve özel hayatın gizliliğine o kadar çok önem vermiş ki çocukların bile anne babalarının yatak odalarına ancak izin alarak girmelerine müsaade etmiştir: “Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlar (hizmetçileriniz) ve sizden henüz buluğ çağına gelmemiş olanlar, günde üç defa; sabah namazından önce, öğleyin elbiselerinizi çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza girecekleri zaman) sizden izin istesinler. Bu üç vakit sizin soyunup dökündüğünüz vakitlerdir. Bu vakitlerin dışında (izinsiz girme konusunda) ne size, ne onlara bir günah vardır. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz. Allah, ayetlerini size işte böylece açıklıyor. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Çocuklarınız da erginlik çağına geldiklerinde, kendilerinden öncekilerin izin istedikleri gibi izin istesinler. İşte Allah ayetlerini size böyle açıklıyor. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”5 Anne, baba, kardeşler ve diğer yakınlar da birbirlerinin evlerine ve odalarına girmek istedikleri zaman izin alacaklardır. Bir adam Peygamberimize “Annemin evine girmek için de izin isteyecek miyim?" diye sorar. Peygamberimiz de "evet" buyurur. Adam, "Onun benden başka hizmet edeni yok, her girişimde izin mi isteyeceğim?" der. Peygamberimiz de "Anneni çıplak görmeyi arzu eder misin" buyurur. Adam, "Hayır" س ِلِ ُموا َع ٰل ٓى اَ ْه ِل َه ْۜا ُ ِيَا ٓ اَيُّ َها ال َّذ۪ ينَ ٰا َمنُوا ََّ تَدْ ُخلُوا بُيُوتًا َغي َْر بُيُو ِت ُك ْم َحتّٰى تَ ْستَاْن َ ُ سوا َوت َٰذ ِل ُك ْم َخي ٌْر لَ ُك ْم لَ َعل َّ ُك ْم تَذَ َّك ُرون 5 َ َت اَ ْي َمانُ ُك ْم َوال َّذ۪ ينَ لَ ْم يَ ْبلُغُوا ْال ُحلُ َم ِم ْن ُك ْم ََ ٰل ْ يَا ٓ اَيُّ َها ال َّذ۪ ينَ ٰا َمنُوا ِليَ ْستَا ْ ِذ ْن ُك ُم ال َّذ۪ ينَ َملَك Nur, 24/58–59; َ َّ ضعُونَ َِ َيا َب ُك ْم ِمنَ ال ْۜ َم َّر ُ شا ٓ ِء ََ ٰل َ َ ص ٰلو ِة ْال ِع َ َ ص ٰلو ِة ْالفَجْ ِر َو ۪حينَ ت َ ير ِة َو ِم ْن َب ْع ِد َ ظ ۪ه َ ات ِم ْن قَ ْب ِل ْۜ ٰ ٰ َ ُ َ َ َ َ ْۜ َ ُض َكذلِكَ يُبَيِن ْۜ ض ُك ْم َعلى بَ ْع ُ ْس َعل ْي ُك ْم َو ََّ َعل ْي ِه ْم ُجنَا ٌح بَ ْعدَه َُّن ط َّوافونَ َعل ْي ُك ْم بَ ْع َ َع ْو َرات ل ُك ْم لي ٰ ْ اّٰللُ لَ ُك ُم ْ ََّاّٰللُ َعل۪ ي ٌم َح ۪كي ٌم َواِذَا َبلَ َغ ْا ّٰ ت َو ّٰ طفَا ُل ِم ْن ُك ُم ْال ُحلُ َم فَ ْل َي ْستَا ْ ِذنُوا َك َما ا ْستَاْذَنَ ال َّذ۪ ينَ ِم ْن ِ ْۜ اَّ َيا ٰ ٰ َ ْۜ ْۜ ُ َ ّٰ اّٰللُ لك ْم ايَاتِ ۪ه َو ّٰ ُق ْب ِل ِه ْم كَذلِكَ يُبَيِن اّٰللُ َعل۪ ي ٌم َح ۪كي ٌم 4 Nur, 24/27; cevabını verir. Bunun üzerine Peygamberimiz "Öyleyse izin iste" karşılığını verir.6 Eve girerken izin almaktan maksat; evin içine ve aile mahremiyetine muttali olmamaktır. Bu itibarla kapı tıklandıktan veya zil çalındıktan sonra hemen eve girilmez, izin verilmesi beklenir. Peygamberimiz, “Eve girmek için izin istemenin, evin içine bakmamak için meşru kılındığını”7 bildirmiştir. Çünkü evin içine bakmak, izin alma gerçeği ile bağdaşmaz. İzinsiz başkasının evine girenlerin kötü zanna kapılmalarına veya tecessüs duygularının tahrik olmasına sebep olabilir. “Allah, hilm, hayâ ve edep sahibidir, günahları ve ayıpları örtendir. Hayâyı, edebi ve edep yerlerini örtmeyi sever. Biriniz yıkandığı zaman avret yerlerini örtsün.”8 “Kim bir Müslümanın ayıbını ve kusurunu örterse Allah da kıyamet günü onun ayıp ve kusurunu örter”9 anlamındaki hadisler özel hayatın gizliliğini, ayıp ve kusurların deşifre edilmemesi gerektiğini ifade eder. İslam aile mahremiyetine ve özel hayatın gizliliğine bu kadar değer ve önem verirken “modernite”, bu hususta alabildiğine esnek ve gevşek davranmaktadır. Özellikle bir kısım medya, basın, dergi, gazete ve internet siteleri İslam ahlakı ile bağdaşmayan yayınlar yapmaktadır. Teşhircilik, müstehcenlik, çıplaklık, porno filimler, çarpık ve gayr-i meşru ilişkiler adeta çığırından çıkmıştır. Magazin ve televole programları aile mahremiyetini ve özel hayatın gizliliğini nerede ise ortadan kaldırmıştır. Bir takım insanların istemedikleri halde gizli fotoğrafları, görüntüleri, çarpık ve gayr-i meşru ilişkileri görüntülenip kamuya yayınlanabilmektedir. Aile içi problemler, gayr-i ahlakî ilişkiler sayılıp dökülebilmektedir. 6 7 8 Taberî, X, 18/112. Buhârî, İsti’zân, 11. Nesâî, Gusl, 7; فَ ْل َي ْست ُ ْر 9 ّٰ ا َِّن س َل ا َ َحد ُ ُك ْم َّ ير ي ُِحبُّ ْال َحيَا َء َو ال ٌ ِست َ َ ستْ َر فَ ِاذَا ا ْغت َ ي ٌّ اّٰللَ َع َّز َو َج َّل َح ِلي ٌم َحيِي ْ Müslim, Birr, 77; ال ِقيَا َم ِة َّ ُست ََره اّٰللُ يَ ْو َم َ ست ََر ُم ْس ِل ًما َ َم ْن Sık sık sevgili ve eş değiştirenler, sadakatsizlik ve ihanet, evli oldukları halde gayr-i meşru ilişki yaşayanlar bir takım televizyon programlarının ana konusunu oluşturmaktadır. Cinsellik ve fuhuş adeta ayyuka çıkmış, reklâmı yapılır ve teşvik edilir hale gelmiştir. Bütün bunların ülke insanlarını özellikle cinsel duyguları doruk noktada olan gençleri olumsuz yönde etkilediği açıktır. Bu etkilenmenin sonucu ahlak dışı davranışlar, sapık ilişkiler, eşlerini aldatanlar, mahremiyeti bile ihlal edenler çoğalmıştır. Nisan ayı içinde evli bir erkekle yasak ilişkiye girip hamile kalan, tuvalette doğum yapıp çocuğunu apartman boşluğuna atan bir genç kızın; yine Mayıs ayı içinde Anadolu’da bir ilimizde daha on yedisinde yasak ilişki sonucu hamile kalan ve bir bina köşesinde doğum yapıp çocuğunu bulunduğu yere terk eden başka bir genç kızsın; aynı şekilde bir yakını ile ilişkiye girip hamile kalan ve töre cinayeti ile mağdur edilen başka bir genç kızın hazin haberlerini gazetelerde okuduk, televizyonlarda izledik ve üzüldük. Daha bunlar gibi ülkede ne hazin durumlar var bilmiyoruz. Eşini ve çocuklarını bırakıp başkası ile birlikte yaşayan sözde nice ünlü insanın haberlerini gazetelerde sık sık okur olduk. Acı olan, bu davranışları sergileyenlerin Müslüman olmasıdır. Modernite Kur’ân’ın “Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur” (İsrâ, 32) uyarısını göz ardı etmektedir. Bunun sonucu çok acı olmaktadır. Kur’ân ahlakının değil şehevânî arzuların esas alınması, fert, aile ve toplumun güven ve huzurunu sarsmaktadır. Sevgi ve sadakate dayanmayan aileler varlıklarını uzun sere devam ettirememektedir. Bu yüzden mahkemeler boşanma davalarıyla dolup taşmakta, Müslüman Türk toplumunun temel yapısı olan yuvalar sarsılmaktadır. Birçok ailenin sıcak yuvası soğumakta, mutluluğun yerini huzursuzluk almakta, parçalanmış ailelerin çocukları perişan duruma düşmektedir. Bireysel özgürlüğü yeğleyen, Tanrı’ya ve ölüm ötesi hayata inancı zayıflayan, sorumluluk bilincinden kaçan bir kısım insanlar “modernlik” uğuruna ailevî değer yargılarını, engelleyici bir unsur olarak görmekte; edep, iffet ve ahlak kavramlarını göz ardı etmektedir. Bunun sonucu Müslüman Türk toplumunun temel taşını oluşturan millî ve manevî değerler ile gelenek ve görenekler sarsılmaktadır. Bilimde, ekonomide ve teknolojide en modern olanları almak, bu konularda çağın en önünde olmak Müslümanın hem hakkı hem görevidir. Bu hakkın elde edilmesi ve görevin yerine getirilmesi için dinî değerleri bir tarafa bırakmak, aile hayatını zedelemek, millî kimlikten sıyrılmak gerekmemektedir. Bunun için çalışmak, dürüst olmak, bilime ve ahlaka sarılmak, insan haklarına saygılı olmak icap etmektedir. Para ve şöhret sahibi olabilmek için geleneksel değerlerin terk edilmesi, iffet ve hayânın göz ardı edilmesi, utanma duygusunun yitirilmesi ve namus anlayışının ters yüz edilmesi, çıplaklık ve şehvetin peşine düşülmesi fert, aile ve toplum hayatının acı olgusu haline gelmiştir. Bu olgu, fert, aile ve topluma zarar vermektedir. Bu zararın önüne geçmek konusunda toplumu yönetenlere, sivil toplum örgütlerine, medyaya, eğitim kurumlarına, ailelere ve her kademedeki sorumlulara görev düşmektedir. Sonuç olarak İslam dini, özel hayatın gizliliğine ve aile mahremiyetine önem vermiş, mahrem ve namahrem insanlar arasındaki ilişkilere bir takım ölçüler getirmiştir. Her Müslümanın bu ölçülere uyması temel görevidir. Bu ölçülere uyan fert ve aileler huzurlu, güvenli ve mutlu olurlar. İslam’ın bu tutumuna karşılık modernite özel hayatın gizliliği, aile mahremiyeti ve cinsellik konusunda alabildiğine esnek davranmakta, aile mahremiyetini aşındırmaktadır. Bu serbestlik ve esneklik toplumda bir takım çarpık ilişkilerin, kötü örneklerin çoğalmasına neden olmaktadır. Her Müslüman; özel, aile ve toplum hayatında Kur’ân değerlerinin huzur ve güven veren nefesini alıp vermeli, bu konuda gereken özeni ve gayreti göstermeli, şehvet, şöhret ve şeytanın insanlara zarar verdiği bilincinde olmalı, kendisi, eşi ve çocuklarından sorumlu olduğunu bilmelidir. 17.05.2007 Temmuz