. ..... . ... ~ IS~AM T~IHÇILIGINDE TARAFSIZLIK PROBLEMI ) THE PROBLEM OF OBJECTIVITY IN ISLAMIC InSTORIOGRAPHY AHMET ÖNKAL DOÇ. DR. S.Ü . ILAHIYII.TFAKÜLTESI ÖGRETtM ÜYESI - KONY/1. AŞIRILIK VE SEBEPLERi: İnsanoğlu genellikle aşırılığa meyyaldir. Bu övgüde ve yergide de karşımıza çıkar. Kendisine değer verdiğimiz, hakkında hüsn-ü zan beslediğimiz, kendisine ümitle bağlandığuruz kişilerin kusurlarını görmez. hatalannı te'vil ederek onları savunuruz; sahip olmadıkJan vasıfiarla onları medheder, överiz. Görüş, düşünce, anlayış ve yaşayışım tasvip elnıediğimiZ kimseleri ise haddinden fazla tenkil eder, yapmadığı şeyleri, söylemediği sözleri ve sahip olmadığı düşünceleri onlara isnad eqerek kötüleyip, zemmederiz. ŞI aşınlık, lnsanda mevcut bu za'f noktası tarih boyunca, diyebeliriz ki Hz. Adem'den günümöze kadar matemadiyen tezahür edegelmiştir. Özelllkle dönemlerinde müsbet ya da menfi, ama önemli fonksiyonlar ıcra etmiş tarihie §ahsiyeUer, faaliyetleriyle temayüz etmiş idareciler b u aşırı övgü ya da·yergiden-ziyadesiyle· nasiplerini almışlardır. Kabul etmek gerekir ki birer insan olmaları itibariyle tarihçiler de zaman zaman his ve duygulanna kapılarak gerek geçmişteki olaylar ve şahsiyetler hakkında bilgi verirken, gerekse kendi zamanlannda vukü bulan hadiseleri aktanrken övgü veya yergide aşın davranma · za'fına düşmüşlerdir. lns.an karakterinde mevcut bu za'f nokIlave olarak tarih yazımında islam tarihçilerini bazan aşırılığa sürükleyen başka etkenler de olmuştur: kirlerini ortaya koyduğu devrelerdir. Mevcut idareler ile devamlı bir sürtüşme ve kıyasıya bir mücadele içerisinde olan bu fırkalar şüphesiz tarihi olayları ve şahsiyetleri kendi bakış açıları ile değerlendirmişler, özellikle kendilerinin içerisinde yer aldıkları hadiseleri tarafgir bir nazarla yansıtmışlardır. Böylece Şia'nın, Haricllerin ve diğer fırkaların bir tarih anlayışı ve üslübu ortaya çılanış. bu zümre ravilerlnin ve tarihçilerinin yazdıklan eserler bu üsluba göre vücut bulmuştur. BiZzat Ehl-i Sünnet'e mensup İslam tarihçilerinin kitaplannda dahi bu fırkaların rivayetlerine rastlamak mümkündür. Mesela Taberi'nin kendisinden sık sık rivayet aldığı ravilerden birtsi olan Ebü Mihnef Lüt b. Yahya bir şiidir 1 • İbn Kuteybe'ye nispel edilen el-lmame ve's-siyase adlı eserde ilk dönem siyasi olaylarıyla ilgili Şia görüşlerine bolca yer verilmiş olması dolayısıyla bu eserin aslında lbn Kuteybe'ye ait olmadıgı, bilakis Ehl-1 Sünnet arasında itibar görsün diye kendi Ismini vermeyip İbn Kuteybe'nin adım kullanmayı siyasetine daha uygun bulan ve daha sonraki dönemlerde yaşamış bir şüye aıt oldugu şeklinde bir görüş vardır ve bu husus, İslam alimleri arasında tartışmalı bir konu olmuştuı.:l. öte laraftan yine İslam Laribinde tedvin faaliyetinin başladığı devre, tarih sahnesinden ErneYılerin silindlgi, Ab basllerin iş başına tasına Biliyoruz ki Islam tarihinde sistemli tedvin faaliyeti H. II. asn n sonlan lle H. III. asrın başlarında ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu asırlar İslam tarihinde Şia ve Hariciler başta olmak fizere bir çok itikadi ve siyasi fırkanın fiJOURNAL OF ISI..AMIC RESEII.RCH VOL: 6 NO: 3, 1992 1Zchcbi, M"ızlını.ı'l·l'tidül. thk. Ali Muhammed cl-Bccavi, ı. baslo, Mısır 1963, lll, 419-420; lbn Hace.r, Usilnı.ı'l-Mizö.n. 2. baslo, Beynıt 1971 (1. baskı. Haydambad 1330 H.'dco ofset), IV,492. 2Muhıbbuddln ei-Hatib, Kadi Ebübekı- lbnu'l·ll.rnbi'nln el· Aıxlsıın mine'l·Kcwö.sım'ına ta'lik. 5. baskı, l<ahire 1399 H .. s. 245, dlpnot 1, s . 248, dlpnot 2; Enver ci·Cundi, el-Islam ald· Mcşlirifi'l-Karni'l·Hiimisc Aşer. y.yok, tsz., s. 134. 204: C. Brockclmann. lbn Kı.ıteybe . /sll!.m Ansiklopedisi. Istanbul 1968, V2, 763; Ziıikli, cl·A'lfun. 5. basl·a, Bcyrut 1980,1V, 137. 190 ISI...AM TARIHÇILIGINDE TARAFSIZLIK PROBLEMI geldıgı devredir. Yakın tarihimizdeki örnekleriyle biliyoruz ki eskiyi devirerek iş başına gelen bir idare. rejimini yerleştirebilmek ve meşru­ lugunu ispatlamak için çogu zaman eskiyi alabildiğine karalama ve eskiye ait ne varsa tahrip ! elme kampanyasına girlşir. Bu arneliyede de ' devletin resmi tarihçileri buyük bir rol ı i üstlenirler. İşte Abbasiler'de aynı şeyi yapWar. ·1 Emevi solalesinden büyük-kuçOk kim yakalanmışsa öldürüldogo, pek çok zulüm işlendigi \ gibi sadece bununla kalınmamış, genellikle ~ ömer b. AlıdülaziZ hariç tüm Emevı idarecileri i alabildlgine kötülenmiştlr. Meşhur Mal.iki karlısı 1 . Ebiibekr lbnu'l-Arabi, el-Avasım mine'lı !{avasım adlı eserinde bazı saray tarihçilerinin sultanların hatırı için kitaplar yazdıklarını ve bunların verdigi bilgllerin bir çogunun yalanyanlış şeyler oldugunu belirlerek ikazda bulu- ' nw3. Gerçi buyük İslam alimleri ve muteber larihçilerimlz, sultanların gayr-ı meşru isteklerine boyun egmemiş, -minnet altında bırakacak ve karşılıgını bekleyecek şekilde- orıla:rın . va'd, teklif ve ısrar ettikleri, hatta tehdit ve bilfiil lecziyelerle almaya zorladıkları mevki ve mansıplara itibar ve iltifat etmemişlerdir. Ama kabul etmek gerekir ki ulema sınıfından sayılan bazıları devlet ricalinin yanında yer almış ve onların politikası dogrultusunda kalem oynatmıştır. İşte buna bağlı olarak Emevı hilafetini ve halifelerini aşırı bir şekilde kötüleyen, buna mukabil Abbasi hilafetini öven ve müjdeleyen rivayetler, biZzat Hz. Peygamber'e nispet edilen hadisler bile ortaya çıkmıştır. lşte bunların halk üzerinde belli ölçüde tesiricra ettiği ve genef birkoıtor · oıuşmas.ıı1Cıa etkili olduğunu inkar etmemek gerekir. Nesilden nesile intikal eden bu kültürden daha sonraki devrede tabii olarak tarihçiler de etkilenmiş, eserlerinde ılımlılıkla bagdaşmayan bazı aşınlı.klara yer verebilmişlerdir. Mesela bir çok alanda yüzlerce eser vermiş Süyuli. tarih alanında yazdığı Td..r ihu'l-Hulefa' adlı kitabının giriş kısmında şöyle bir başlık açar: "Emevi HaNiteligindeki Hadisler" ve burada Emevi hilafetini kötüleyen, bm hadislere yer verir4. Arkasından: "Abbasi ~alifeliginı Müjdeleyen Hadisler" başlıgı altında Abbasi hilafetini öven ve müjdeleyen hadisleri uzun uzadıya nakled erS. Gerçi bu hadislerin bir kısmını ravilert açısından cerhetmekle ve zayıf olduklarını belirtmektedir ama bir kısmının ardından: "Senedi zayıftır fakat bu rivayeti destekleyen başka benzerleri de vardır.. .''6 • " •.• Ben lifeliğine karşı Uyarı ı ı ·ı 1 1 derim ki: Bu ve bundan önceki hadis. bu konuyla ilgili rivayeUertn en uygunudur."' 7 , •· .. Andolsun ki hadisin manası -reddi gerekli- uzak bir mana deglldir.. .''8 gibi lafızlarla tasdikini ifade etmektedir. Bu konuda hiç değerlendirme yapmadan nakletUgi rivayeller de vardır. Kaldı ki kitabında böyle bir bahis açması da Süyiiti'nin temelde bu hadisleri kabul eltiğinln bir ifadesidir. Bu hadislerden birisi şu şekildedir: "Hz. Peygamber rüyasında minberi üzerine Ümeyye Oğulları'nın maymunun sıçradığı gibi sıçrayıp tırmandıklarını gördü ve bu O'nu çok üzdü. Ardından minherine Abbas Oğulları'nın çıktık­ larını gördü. Bu durum da O'nu sevindirdi. ..9 Süyiiti'nin nakleltıgi bir diğer rivayete göre Hz. Peygamber, Ümeyye ogullan'nı minberi üzerinde görünce buna çok üıülmüş, O'nu teselli etmek üıere Cenab-ı Hak: "Biz sana Kevser'i verdlk.''1o ve "BiZ onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde mdirdik. .. Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır... "ıı ayetlerini indirmiştir ki buradaki bin aydan kasıt Erneviierin hakim olduğu devredir. Ravi der ki: "Emevı dönemini saydık gördük ki ne eksik, ne fazla, tamtarnma bin aydır."ı2 Elbette bu hadislerin uydurma oldugu Peki. SüyOII niçin bu rivayetleri eserine almıştır. Suyiitl'nin Abbasi baskısı altında olduğunu ya da bu hususun Abbasi idarecilerine yaranmak gibi bir za'ftan kaynaklandığını söyleyemeyiz. şüphesiZ. Çünkü Süyiiti'nin vefat tarihi 911/1505'tir; Abbasi Devleti'nin yıkılışı ise 656/1258 ... Yanı Süyiiti'nin vefatından tam iki buçuk asır önce Abbasi sultası sona ermişti. Bu durumda - bazıları SüyCıtl'nin iyi bir hadisçi olduğunu iddia etse bile- asırlara mal olmuş bir - kültürden ve- tslannıreratürune- girmiş· rivayerlerden onun da etkilenerek naklettiği hadisiere yeterince dikkal etmediği anlaşılıyor. Nitekim Süyiiti. hadis değerlendirmeleri ve naklinde aşikardır. 3 1bnu·t·Arabl. ei·AOO.Sım mine·L·K(W{ısını. thk. Muhıbbuddin el· liatib. Kahtre 1399 H., s. 177. 4 süyüli, TQrilıu'l·Hulefa'. thk. Muhammed Muhyiddin Abdul· hamid, 4. baskı. Mısır 1969. s. 12-13. 5süyüti, a.g.e .. s. 13-18. Ssüyuu, a.g.e., s. 13. 7Süyüti, a.g.c., s. 14. Bsüyüti. a.g.e., s. 17. 9 Süyüti. a.g.e., s. ı4. Burada minbere çılonaktan kasıt. iş başına gelip ldareye sahtp olmaktır. Çünh-ü Islam idarelerinde merkezde hallfcler, eyalellerde Ise onlar adına valiler namazı kıldınr. minbere çıkarak hutbe okurlardı. 10 ıoa Kevser: 1. 11 97 Kadir: 1-3. 12Silyüti, T{iri}ııtl·Hulefa:. s. 13. ISIMAl ARAŞTIRMAlAR ClLT: 6, SAYI: 3, 1992 191 AliMET ÖNl<AL "mütesahil" (gevşek) davranınakla muşturı s. } tenkit olun· lslam tarihçiliginde aşırılıgı doguran sebeplerden birisi de Taberi'de örnegını gördügümüz ozere mukaddem İslam tarihçilerinin derlemeci bir· rivayet metodu izlemiş olmalarıdır. Bu metotta olaylarla ilgili dogru-yanhş tüm rivayetler nakledilir ve bunların kriligi yapılmaz. Dolayısıyla bu tür eserlerde birbirleriyle tezat teşkil eden bilgilere, tamamen uydurma rivayetlere ve hatta İslam esaslan ve prensipleriyle asla bagdaşmayan bir takım malOmata rastlamak mümkündür. Tabi ki bu tür eserlerden ıstifade ederken hassasiyet ve tiliziilde iy! bir seçimiri yapılması, · aşırılıklardan kaçınıp ılımlı ve makul bir üslübun takip edilmesi gerekmektedir. Ancak her zaman bu işin sıhhatli bir şekilde yapılabildigini söylemek mümkün degildir. Söz konusu ettigirniz sebepler dolayısıyla eski ve yeni pek çok İslam tarihi kitabında bir çok aşırılıklar mevcuttur. Şimdi bu aşırılıklara öugüde aşınlılc ve yergide aşınlılc olmak üzere iki yönden birer örnek vermek istiyoruz: ÖVGÜDE AŞIRILIK: gönd~ılen Elbette alemlere rahmet olarak Peygamber (S.A.V.) Efendimiz her j:ürlü övgüye layıktır. Ancak bu övgünün Allah'ın ve Rasülü'nün koyduğu ölçü ve çerçeveler ıçerisin­ de olması, tarihi olaylara, akla ve nakle uygun bulunması gerekir. BiZZat Peygamber Efendimiz: "Hıristiyanların Meryem oglu lsa'yı aşırı bir _şekilde övdükleri gibi beni aşırı. övgü-ile göklere çıkarmayın"I4 buyurmuştur. ÇünkO hakikatla ilgisi olmayan ve aşırılıklar taşıyan övgülerin Hz. Peygamber'e kazandıracagı bir şey olmadıgı. O'nun şan ve şerefini artırmayacagı açıktır; üstelik bu durum bizim açımızdan bazı mahzurlar da getirebilir. Bilindigi gibi bir insanı beşer seviyesinin üzerine çıkarma her zaman sapma- . lara yol açmıştır. Bu husus Hz. Peygamber hakkında da söz konusudur. Zaman zaman bazı Müslümanlar Hz. Peygamber'e övgude ve sevgide ilidal ölçOsünü kaçırdıklan içindir ki O'na onda olmayan sıfat ve goçleri de vermiş, adeta O'nu ilahlaştırmışlardır. Bir örnek vermek gerekirse: tsrnail Çetin, Gözyaşı Dergisfndeki bir yazısında şöyle demektedir: "Ya Rabbi, Rasulo Elcrem'in kadir ve loymeti için benim ihtiyacımı gider', 'Ya Rasülallah, benim ihtiyacımı gider', 'Allahım, Onunla ihtiyaclOll gider ' sözleri arasında fark yoktur. Doğrusu, Peygamber'in zatından isternek JOURNAL OF ISI.AMlC RESEARCH VOL: 6 NO: 3, ı 992 zatıyla Allah'tan isternek arasında fark yoktur:·ıs, "... abid veya suçlu dilerse ihtiyacının gi- ile derilmesini biZZat Peygamber'den isler. dilerse Onun zabyla Allah'tan ister.'' 16 Oysa ki salimen düşünuldugü zaman bu sözlerin tslam esaslanyla hiç de bağdaşmadığı gayet açıktır. Bunun gibi Hz. Peygamber'e medhü sena için yazılmış bir çok na't ve kaside vardır ki bunların bir kısmı tevhld akldesini zedeleyen, lmani tehlikeler taşıyan rnısralar ihtiva elınektedir. Mesela Doç. Dr. M. Yaşar Kandemir, Altınoluk Dergisi'nde Hz. Peygamber ınedhi ve sevgisine tahsis ettiği "Canım Arzular Seni" ser-levhalı yazılarından birlsinde Ahmed Süzi (ö. 1850)'nn Dfviin-ı Süzfsinde yer alan na'llan şu beyiUeri naklederı 7 : Kapına geldi bu kemter. şefaat ya Resülallah Ki sensin atemc rehber. şefaat ya Resulallah Sana geldim boynum eğri. yokdurur bir lşim doğru Ki sensin alemin fahıi. şefaat ya Resulallah Eğer senden bana çare. olmaz ise düşem z8.rc Günatun çok yüxüın kara. şefaat ya Resulallah Vannca rfız-1 mahşerde. Beni sen koyma firkatte. kalınca halk hayrette şefaat ya Resulallah Ki sensin cümleden ekrem. ki sensin dertlere merhem Kamu mücrtmlere erham. şefaat ya Resfılallah. Sayın Kandemir, kaleme aldığı bu yazısında "... biZ de Ahmed Siizi ile birlikte Dfvan-ı Sı:lzfdeki o gazelim na'tini lekrarlayalıın:" diyerek onaylatlıgı biı mısraların ve hiç bir ilmi sozgeçten geçmediği için daha tehlikeli ifadeler . taşıyan benzeri na'tların yorumunu okuyucuya bırakıyor ve konumuz bu tür na't ve kasideler olmadıgı için bu nokta üzerinde daha fazla durmuyoruz. BiZim burada üzerinde duracağırnız husus, bir çok siyer ve İslam tarihi kaynağında yer alan, Peygamber Efendimizin beklenen son peygamber olduğunun kendisine peygamberlik verilmeden çok öncelerde, hatta çocukluğunda bile bizzat şahsı belirtilerek bazı mOneccimler, 13A. Ebü Gudde. Abdulhayy cH.eknevl'nln el·Ecııibeıu'I·Fddıla Haleb ı964, s. ı30. 14Buhari. Enbiya' 48; Danmi, Rlkak 68. ısısmail Çetin, Teuhid ue Teucssül-2 Gözyaşı Dergisi. sayı: 14, Konya 1988, s. 4. 16Jsmall Çetin, a.g.m. s. 5. 17M. Yaşar Kandem ir. Canım Anular Seni • Ilk Baltar Gülü . Altınoluk Dergisi. sayı: 47, Istanbul 1990, s. 7. li'l·Es'iletl'l·Aşercıti'l·Kdmile'sine ta'lik. ISLAM TARIHÇILIGINDE TARAFSIZLIK PROBLEMI ı 1· 1 k.ahinler, rahipler ve baharnlar tarafından tespit ve ilan olunduguna dair rivayetlerdir. Bu rivayetlerden blrisine göre, yahudi alimleri gökte dogan bir yıldız delaletiyle Hz. Peygamber'in dogdugunu tespit etmişler; çünkü bu yıldız ancak bir peygamber dogdugu veya zuhur eltigi zaman görünürmüş18. Hassan b. Sabit yedi-sekiz yaşlarında iken bir gün bir yahudi Yesrib'te bir kalenin ÜZeline çıkıp var gücüyle: "Ey Yahudi topluluguı" diye haykırarak ahaliyi etrafına toplamış, halk merakla ne oldugunu sorunca da: "Bu gece ancak bir peygamberin doğumuyla görünen Ahmed yıldızı doğdu." demiş ı 9. Mekke'de ticarelle ugraşan bir yahudi varmış. Bir gün Kureyş eşrafından bir grupla bir mecliste olururken bu yahidi: "Bu g~ce sizden birinin bir çocugu dogdu mu?" diye sormuş. Oradakiler: "Vallahi bilmiyoruz." demişler. Bunun ÜZerine yahudi: "Sözlerimi iyi dinleyin! Bu gece bu ümmetin peygamberi doğdu ... " deyip onun bazı özelliklerinden bahselmlş. Yahudinin bu sözlerine hayret eden Kureyşliler evlerine geldikleri zaman hane halkından Abdülmuttalib'in bir torurıunun olduğunu ve adının Muhammed konuldugunu öğrenınişler. Ertesi günü gelip o yahudiye: "Bahsettiğin çocuğun bizde doğdugunu duydun mu?" deyip olanları anlatmışlar. Bunun ÜZerine yahudi: "Beni o çocuga götürün üz." demiş. Beraberce Arnine'nin evine gelip izin alarak çocugu yahudiye göstermişler. Yahudi, Hı. Peygamber'i sü.Züp incelerken birden fenalık geçirerek bayılıp düşmüş. Kendine gelince ne olduğunu soranlara şu cevabı vermiş: "Vallahi bu, ol... Artık peygamberlik tsrall ogullarından gitti, ellerinden kitap da çıktı; ..''20 Şüphesiz Hı. Peygamber'in doğumunun ve peygamberliglııin göktegörCıleiı bir YileliZia tes~ 1 1 pit ve teşhis edildigini kabul etmek ne aklen, ne de naklen mümkün degildir. Aklen mümkün degildir; çünkü bu ne-me-nem yıldızdır ki sadece bir peygamber dogdugu veya zuhür etugı zaman dogacak ve binlereesi arasından hemen tanırup bilinecektlr. Kaldı ki o günün imkanlarıyla belli zaman aralıklanyla muntaıaman dogan yıldızlan bile tespit mümkün degildi. Naklen de mümkün değildir; çünkü İslam, müneccimleri ve sözlerine inanmayı kesinlikle · reddetmiştlr. Hı. Peygamber: 'Yıldızlarla ugraşanlarla oturup kalkmal" 21 buyurarak Hz. Ali'nin Şahsında tüm müslümanlara müneccimlerle irtibalı yasaklamıştır. lbn Hişam'ın naklettlgine göre Ezd-i Şenüe kabilesinden bir kah.in zaman zaman Mekke'ye gelir, Mekkeliler çocuklannı ona getirerek fala baktınrlardı. Amcası Ebü Talib de Hz. Peygam- ber'i getirdi. Kahin, Hı. Peyamber'in falına baktı; fakat bu sırada bir şeyler kendisini meşgul etmişti. Meşguliyeti bitince kahin önemli bir şeyi unutmuş gibi telaşla: "Hani az önce baktıgım çocuk?! Onu bana getirin!.." diye bagırınaya ve çabalamaya başladı. Ebü Talib onun bu acaip halini ve ısrannı görünce Hı. Peygamber'! hemen oradan uzaklaştırdı. Kahin hala bağınyar ve: "Onun gerçekten büyük bir durumu olacak!" diyordu22• Bu rivayete göre kahin henÜZ çocuk iken Hz. Peygamber'i görür görmez O'nun peygamber olacagını bilmiş ve bunu ilan etmiştir. Oysa ki İslam'da kahiniere müracaat etmek ve sözlerine manmak yasaklanmıştır. Hı. Peygamber şöyle buyurur: "Kim bir kahine başvurursa kafir olur.'o23 Öte taraftan Peygamber Efendimizin çocukluğunda amcası Ebü Tallb ile birlikte Şam cihetine yaplıklan yolculuk dolayısıyla İslam tarihi ve hadis kaynaklannda yer alan Balııra olayı meşhurdur. Biz burada olayın tüm yönlerini bütün ~silatıyla ele alacak degıliz24 • Ancak konumuzu ilgilendirdiği kadarıyla bu hususla alakalı bir kaç rivayete dikkat çekmek istiyoruz. Tirmizi'nın naklettigine göre amcası Ebü Tallb ile birlikte Şam yolculuguna çıkan Hı. Peygamber'! taşıyan kafile, Balıira adlı rahibin manastın yanına kon~ayınca rahip daha_önce gelip geçen kafllelerle hiç ilgilenmezken bu defa gelip kervan arasında dolaşmış. sonra Hı. Peygamber'ın elini tutarak: "İşte bu, alemierin efendisidir: işte bu, alemierin Rabbl.rıln elçisidir: Allah'ın alemiere rahmet olarak gönderecegı peygamberdir!" demiş. Bunu duyan Kureyş büyükleri: "Bunu nereden bildin?l" diye sorunca: usız-yokuşu- aşınca-ne -kadar. agaç,- taş -varsa hepsi secdeye kapandı; bunlar ancak bir peygambere secde eder" demiş25. Süyüü'nin Hasclis'inde yer alan bir riviı.yete göre ise Bahl.ra, Hz. Peygcmıber'i, manaslıra gl18 lbn Sa'd et·Tabakdtu'l·Kıibtii. Bcyrut 1968, ı. 160; lbn Kesir, el·Bidaye ue'n-Nihfıye, 6. basla, Beyrull985, ll, 267. 19 ibn Hişfun, es·Sıratu'n-Nebeulyye, lhk. Mustafa esSekka vd., Kahlre 1955, ı-n. 159. 20 lbn Sa'd et·Tcıbakcitu'I·Kübnil, 162-163; Ya'l-.-übi, Tdrfhu'l-Ya'kübi, Beynıt ısz., ll, 9 . 21 lbn Hanbel l, 78. 22 lbn HlşArn, es·Sfratu'n·Nebeulyye HI, 179-180. 23 Ebu Davlid, 1\b 21; Tinni2i, TaMret 102. 24 lsliun TaıihL Problemleri adı altındayayına hazırlamakta olduğumuz bir çalışmada ilk dönem Islam tarthtnin başka bir talom meselelen yanısıra Balıira olayını da mufassal bir şeldlde lnoc:lcyc:ccğ1z. tnşaallah . 25 Tinnlzi, Mend!ab3. Tinnlzi, t1vayetln hasen-ğarib olduğunu ve ancak bu vecih Uc bU!nd®ol bcUrtir. Bu rivayet Islam tarihi kaynaklannda da aynıyla mevcuttur. Mesela bkz. Süyüti, el·Hasôisu'I·Kübrd. lhk. Muhammed Halil Herras, Mısır 1967, 1, 206·207. ISLAMI ARAŞilRMALAR ClLT: 6, SAY!: 3, 1992 AHMET ÖI\'KAL rince içerinin nurla dolması sebebiyle teşhis etmiş ve: "Bu, Allah'ın Araplar arasından bütün insanlara göndereceği Nebisidir." demiş26. Bizzat Peygamber Efendimiz kendisinin peygamber olacağını bilmediği gibi ayrıca çevresindeki insanlar da bunu bilmiyorlardı. Çünkü Hz. Peygam,ber'in gerek Ebü Talib gibi yakınlarını, gerekse muanzlannı müslüman olmaya çağırırken: "Bakın, şu hadiselere daha önceden şahit olmuştunuz; falança fılanca kimseler de vaktiyle size benim peygamber olacağıını bildirmişti; artık şimdi .inkar etmeyin!" kabilinden dellllere başvurduğuna delalet eden ne bir hadise, ne de bir rivayet vardır. Şayet Hz. Muhammed'in ileride peygamber olacağını önceden çevredeki insanlara ilan eden bir vak'a olsaydı herhalde Hz. Peygamber bunu kuwetli bir delil ve ilzam edici bir huccet olarak kul- Rivayetlere bakılırsa Hz. Peygamber'in bir ticaret kervanıyla Mekke'den Şam cihetine bu sıralarda geleceğini ayıyla günüyle tamtarnma bilen hasedkar bazı yahudiler (bazı rivayetlere göre genel ifadeyle ehl-i kitab veya Rum halkın­ dan bazıları) onu bulup• öldürmek üzere bu bölgede her tarafa ve her yola müfrezeler çıkar­ mışlar. İşte bu müfrezelerden birisi tam görüş­ meler sırasında Busra'da Balıira'nın manastınna çıkagelmiş. Bunlar üç, yedi veya dokuz kişi imiş. Hz. Peygamber'i yakalayıp öldürmek istemişlerse de Balıira buna mani olmuş 2 ? . İşin lanırdı. ilginç tarafı, üç kişilik müfrezede bulunanların isimleri dahi b elirlenip verilmiŞtir: Züreyr, TernŞu halde kendisine peygamberlik gelmezınam ve Deris28... den evvel Hz. Peygamber'in ne bizzat kendisi, ne Balıira olayıyla ilgili daha başka nakilleri de çevresindeki insarılar O'nun bilahare peyde aktararak sözü daha fazla uzatmaya lüzum gamber olacağını bilmediklerine göre bu hususgörmeksizin tenkide bu son rivayetten başla­ la ilgili rivayetleri doğru saymamız mümkün yacak olursak; ehl-i kitab'tan (yahudiler veya değildir. Bu rivayetler, Hz. Peygamber'in gelehıristiyarılardan bir m_ ü frezenin, Hz. Peygamceğinin müneccimler, kahinler, rahipler ve yaber'in Busra'ya gelişini günü gününe bilerek hudi halıarnlan tarafından dahi bilindiği ve ilan O'nu yakalayıp öldürmek ÜZere geldiklerini kaedildiğini belirterek Rasülüllah 'ın şanını bule imkan var mıdır? Hele hele künyeleri veya yüceltmek ve O'nu reddenleri ilzam etmek_ m~­ lakapları ile marüf olmuş bazı ı;neşhur sahabi.sadına bağlı olarak sonradan vücut bulmuş ri~ lerin dahi asıl isimleri tam tespit edilememiş vayetlerdir. Halbuki Rasülüllah sevgisi ve O'nun olduğundan İslam tarihçileri bu sahabllerjp peygamberliğini ispat düşüncesi. bizi ılımlı davadları ÜZerinde ihtilaf ederken, 29 Hz. Peyga[ir!. ranıştan uzaklaştırıp aşınlığa götürmemelidir. her'in hayatının pek de öyle önem taşımadığı ve YERGİDE AŞIRILIK: dikkat çekmediği bir devresinde sadece bir olayda görünüp kayboldukları iddia olunan bu yatkinci Emev1 halifesi Yezid b. Muaviye. şüphe yok ki leraatları ile yerilineyi hak etmiş bancı insanların adlarının tespit edilmiş olması bir kişidir. Ancak onu yererken ve döneminde şaşılacak bir husus değil midir?.. vukü bulan olaylan aktarırken bazı tarihçilerin öte taraftan Bah!ra'nın, Hz. Peygamber'in .bizzat -şahsında ..O'nun -peygamber -olacağını--­ itidalölçüsünü kaçırdıklan görülmektedir. Şini­ di bu olaylardan birisi olmak ÜZere "Harre" haditeşhis ettiğini ve bunu Kureyş reisierinin mera- · sesini ele almak istiyoruz. Önce olayla ilgili ola- · kım eelbedecek şekilde ilan ettiğini kabul etmek rak kaynaklarda yer alan rivayetlerden bazı de mümkün değildir. Çünkü bizzat Peygamber . önemli olanlarını aktararak konuya bakalım: (S.) Efendimiz kendisine Cibril (A. S.) Hua'da ilk vahyi getirinceye kadar peygamber olacağını Muaviye b. Ebi sruya.n·ın ölümünden sonra, bilmiyordu; böyle bir bekleyişi yoktu. Cebtail ile onun tarafından veliahtlığa tayin edilen ve kenkaişılaşınca O'nda hasıl olan ürperti ve kendisine gerçekten Allah'ın görevlendirdiği meleğin mi 26 Süyüti, Hasdis I, 211. geldiği konusunda beliren tereddütler bunun 27 İbn Hlşfun, es-S"ıraw:n-Nebeııiyye 1-11 183; :rlnnizi, Menalob 3; Süy(ıti, Hasiıls l, 207. açık delilidir. Osteqk bir Kur'an ayetinde: "Sen 28 lbn Hlşfun, a . g:e. 1-11, 1831bn Kesir, Bfdaye Il, 284 (bubu Kitab'ın sana vahyolunacağıriı ummuyor. rada Isimler: Zü.reyr, Semmiim ve Düreysim şeklinde verildun30." buyurulmaktadır. Hz. Peygamber'in vahmiştir); Süylıti, Hasdis l, 210 (burada Ise Isimler: Zübeyr. ye muhatap olarak peygamberli.kle görevlendiriTetnı7ldm ve Deris şeklinde tesbit edilmiştir). 29 Bu.lhtilafa kılçük bir örnek verecek olursak; büyük leceğini bilmediği ve beklemediği açıkça belirsahabi Ebü Hüreyre'nln Ismi şu şeklllerde verllmiştlr: Abdurtilıİıektedir. Yine bir ayette: "Sen kitap nedir, rahman b. Sahr-Abdurrahman b. Ganrn-Abduşems­ iman nedir bilmezdin 3 ı ... buyurularak, O'nun Abdullah-Sükeyn-Amlr-Berir-Abd b. Ganrn-Amr-Said. Bkz. .. Zehebi, Siyeru A1arnl'n-Nubela', thk. Şu'ayb el-Arnavut, 3. önceden peygamberlikle ilgili konularda hiç bir baskı, Beyrut 1985, "· 578. bilgisinin olmadığı ifade e~ektedir. 30 28 Kasas: 86. 31 JOURNAL OF IS14MIC RESEARCH VOL: 6 NO: 3, 1992 42 ŞUra: 52. ISLAM TARIHÇILIGINDE TARAFSIZLIK PROBLEMI ı tl ~ 1\ ·1 i i ! i !. ı disi için önceden tebeadan biat alınan Yezid b. Muaviye, Emevi idaresinin başına geçmiş ve muhalefet hareketlerini kırmak üzere şiddete başvumiuş, bunun neticesinde Hz. Hüseyin Kerbela'da şehit edilmişti. Bunun ardından Abdullah b. ez~Zübeyr, Mekke'de halifeligini ilan ederken Medine halkı da 63/683 yılında kıyam edip Yezid'in valisini şehirden kovdu. Mes'üdi bu kıyamın sebebini zikrederken şu lfadelere yer verir: "Yezid, Fir'avn'ca bir yaşayış ortaya koyunca Medine halkı onun valisini şehirden kovdu. Fir'avn'ca dedik ama aslında Fir'avn bile tebeasına karşı ondan daha adaletli, halka ve yakınlanna karşı ondan daha insafiı idi32 ••• " lşte bu kıyam üzerine Yezid. komutanlanndan Müslim b. Ukbe'yi önce Medine işini halledip sonra Mekke'ye yönelmek üzere büyük bir ordu ile gönderdi. Yezid, Müslim'i gönderirken rivayetlere göre Medine halkına üç gün Rivayelin İbn Kuteybe 39 1bn Kuteybe40 Durumu öğrenen Medine halkı. vaktiyle Hendek Harbi'nin vukii bulduğu hendekleri yeniden açıp müdafaa vaziyeti aldı. KaynaklarımiZ bu müdafaaya katılan Medinelilerin sayısında müttefık değildir. İbn Sa'd, 2000 kişilik bir kuvvetten bahseder34; lbn Kuteybe, şehirde 1 OOOO'den fazla erkeğin oldugunu belİrtir35; Taberi. Şam ordusunun· gözünü korkulacak ve savaştan çekinmelerine sebep olacak büyük bir toplL:lukla ve benzeri görülmemiş bir şekilde onların harbe çıktıklannı nakleder3 6 • Şam ordusunun sayısı ise 5000 ile 30000 arasında Muhacirün (Kureyş) ve Diğer Ensar (soyun) dan !nsanlar As bab'dan Kaynağı mühlet vererek tekrar biat ve itaata çağırması, kabul etmezlerse harpten sonra şehre hakim olunca orduya üç günlük serbestiyet tanıması. bu süre zarfında yakalanan herkesin öldürülmesi, yaralıların bile sağ · bırakıl maması, ele geçirilip alınabilen tılm malların yağmalanması taliınalını da vermişti33. Çocuklar ve Kadınlardan 1700 10000 Çok 700 10000 Çok 80 İbn Kuteybe41 Kureyş'ten : 70Küsur Ensar'dan : 70Küsur Makdisı42 Ensar'dan : 70 Mes'iidi43 Kureyş'ten : 90Küsur Ensar'dan : 90Küsur Iı,ı1es~iidi44 ------- _ Beyhaki45 --- - . 700 - ·- hafız. Kadınların 4000 ______7.00____ - --- ·-· 4000 (yaklaşık) 4000 kar- nındakiçocuklar (Sayılamayanlar hariç --·-ıoooo- -- --------- 3'ü ashiib 'dan Yakut el7Hamevı4 6 Kureyş'ten : 1300 Ensar'dan : 1400-1700 Zehebi47 3500 700 hafız Zehebi48 306 i ! ı lbn Kesir49 ·l Suyiiti50 1000 bakire ı i ı 700 hafız. Harre'de öldürülenlerin 300'ü ashab 'dan sayılan ile ilgili rivayetleri gösterir tablodur. ! IS!..AMI ARAŞTIRMALAR ClLT: 6, SAYI: 3, 1992 AHMETÖNKAL 195 değişen rakamlarla verilmiştir37. Her hal-u karda Şam ordusunun daha kalabalık olduğu anlaşılmaktadır. Bu vaziyette şehri muhasara eden Müslim b. Ukbe Medinelileri. teslim olup biat ve itaat etmeye ve kuwetlerini birleştirerek kendi ifadesiyle "mülhid" Abdullah b. ez-Zübeyr ÜZerine yürümeye çağırarak onlara üç günlük mühlet vermiş. ancak Medine halkı bu teklifi reddedince saldırmış ve şehrin doğu tarafındaki Harre mevkünden şehre girerek hendeklerde mevzilenmiş Medine askerinden bir çok kimseyi öldürmüştür. Bu olaylar anlatılırken el-fmiime ve'sSiyiise'de şu ifadelere yerverilir: "Müslim: 'Kim bir adamın kellesini getirirse ona şu kadar. şu kadar mükafaat var. • diyor ve dinsiz topluluğu harbe teşvik ediyordu38." Rivayetlere göre Müslim şehre hakim olduktan sonra Yezid'in kendisine verdiği talimat ÜZere askerlerine şehirde üç günlük serbestiyet tanunış. bu süre zarfında büyük bir katliam, eşi görülmemiş bir yağma ve iğrenç ve korkunç derecede ırza tecaVÜZ hadiseleri cereyan etmiştir. Medine halkından öldürölenlerin sayısı ile ilgili rivayetler oldukça farklılık gösterir. Aşağıdaki tabloda görüleceği ÜZere bunların yekünu binlerle belirtilmektedir: Nakledilenlere bakılacak olursa bu facia sırasında 1000 baklrenin bekareti b~ul­ muştur51. Bazı rivayetlerde ise bu hadi~in ardından ı 000 kadın kocası olmadığı halde dokuz ay kadar sonra babası belli olmayan çocuk doğurduğu belirtilir52: Yaküt el-Hamevi bu sayıyı 800 olarak.verir53. Rivayetlere göre bu katliamdan sonra Medine halkı kayıtsız-şartsız Yezid'in köle ve cariyeleı:Lolduklannı, . haklar.ında_onuiLdilediği gibi hükmetme yetkisinde olduğunu kabul etmeleri şartı ile biata zorlanmış, Allah'ın Kitabı ve Rasülü'nOn Sünneti üzere biat edeceğini söyleyen bir müslüman ile, "Biz müslümanız: müslümanların lehinde olan şey bizim de lehimizdedir, onların aleyhinde olanlar bizim için de geçerlidir. Binaenaleyh müslümanın hak ve sorumlulukları Ozere biat ediyorum." diyen bir · şahıs hemen oracıkta halkın gözü önünde, Müslim'in emri ile öldürülmüş, bu durumda halk söz konusu şartı kabul ederek biata mecbur kalmıştır54. Bu işgal sırasında halkın korku içerisinde evlerine kapandıklan, namaz kılmak için Meseld-i Nebevi'ye bile çıkamadıkları ve bu süre zarfında Meseld-i Nebevi'den ezan okunmadığı, orada namaz kılınmadığı, sadece Mescid'den ayrılmayan Said b. el-Müseyyeb'in, Hz. Peygamber'in kabrioden gelen ezan sesiyle tek başına JOURNAL OF ıslAMI C RESEARCH VOL: 6 NO: 3, 1992 namaz kıldığı, komutan Müslim b. Ukbe'nin onu da öldürmek istediği, ancak Hz. Osman'ın oğlu Amr ile Mervan b. el-Hakem'in araya girip "deli" olduğunu söyleyerek güç bela onu ölümden kurtardıklan, ayrıca bu hadiseler sırasında Şam askerlerinin atlanyla Mescid-i Nebevi'ye girdikleri ve hayvanların Ravza'ya bevlettikleri ve pislediklerl nakledilir55. !ddia edildiğine göre halife Yezid, .Harre olayını öğrendiği zaman söylediği bir şiirle daha önce Bedr'de müşrikler safında öldürülen ana tarafından dedesi utbe, amcası Şeybe ve dayısı Velid ile diğer akrabalannın intikamını aldığını söylemiştir56. 32 ll(tesüdi, Mı.u-Ucu'z-Zeheb. neşr. C. Barbier de Meynard, Paris 1869, V, 159-160. 33 Bkz. lbn Kuteybe, e1-J1nlıme ve's-Siydse, thk. Tıi.ha Muhammed cz-Zeyni. Beyrut 1967, ı. 177, 179; Taberi, Tdrihu'tTaberi. thk. Muhammed Ebu'I-Fazi lbrah!m, Beyrut 1967, V, 484; lbn Kesir. Bidiiye VIII, 222. 34 lbn Sa.'d, TabakiıtV, 146-147. 35 lbn Kuteybe. e!-lmiune ve's·Siydse ı. 185. 36 Taberi Tdrih V, 495. • 37 Şam ordusunun sayısı konusunda farklı rivayetler Için bkz. lbn Kuteybe. lmiıme ll, 7; Ya'kübi, Tdrih n. 251; MakdJsi, Küdbu'!-Bed' ve't-Tdrih. Bağdat tsz. (Paıis l919'dan ofset), VI, 14; lbnu'l-Esir, e!-Kiimllftt-Tdrih. Beyrut 1965, N, 112; !ön Kesir. .BidayeVIII, 218-219. 38 lbn Kuteybe. lmiıme ı, ısı. 39 lbn Kutcybe, a. g. e. ı, 184. 40 lbn Kuteybe, a. g. e. ı, 185. Burada Medine'deki erkek sayısının ıoooo·ın üzerinde olduğu belirt!llr. Aynca ı. 188'de ilave olarak çocuklarm ve kadıniann da öldlirül-düğü söylenir. 4ı lbn Kuteybe. a. g. e. ll, 8. · 42 MakdJsi, Bed' VI, 14. 43 Mesüdi. Mwil.cu'z-Zeheb V, ı62-163. 44 Mesüdi, et-Tenbih ve'l·lşrfif, Kahire 1357 H.. s. 264. Mes'Udi burada bu sayılann altında ve üstünde rakamlar veren rivayetlerin de mevcut olduğuna Işaret eder. 45 Beyhak:i. .Deliiilu'n·Nubuvve•.thk. Abdulmu'ti Kal'aci, ı. baskı; Beyrut 1985, VI, 474. Beyhaki bu rivayetilmarn Mıilik b. Enes'c nlspct etmektedir. 46 YakUt ei-Hamevi, MıLcemu'l-Buldiın, Beyrut 1977, Il, · 249. 47 Zehebi. SiyeruA'llun!'n-Nubelô.'lll, 325. Bu rivayet, · Imam Mallk'e nlspct edllmlştlr. 48 Zehebi. el-Iberft·Haberi Men öaber. thk. Ebü Hacer Muhammed es-Sa.'id Blsyüni Zağlül, ı. baskı, Beyrut 1985. ı. 50. 49 1bn KesJr, Bldiiye VI. 234. 50 Süyüti, Hasiiis ıı. 499. Süyüti bu rtvayı:tı ,Beybak:i'den nakletmekte ve Imam Mallk'e nlspct etmektedir. 51 Beyhak:i, Deliill VI, 475; Zehebi, Siyen.ıA'liimi'n·Nubeliı' lll, 323; Süyüti. TdriJu.tl·Hulefi, s. 209, Hasiils ll, 500. 52 lbn Kesir, Bidiiye.VJII, 221. 53 YakUt el-Hamevi, Mu'cemu'l-Bulddn ll, 249. Yıikiit bu- rada bu tecavüz dolayısıyla doğan çocuklara Evliidı.(!-Harre Harre çocuklan adı verildiğini söyler. 54 lbn Kuteybe, lmiımel, 183,11, 8; Ya'kübi, Tdrihll, 251; = Tdrih V, 495; Mesüdi, Mwil.cu'z-Zeheb V, 165; et· Tenbih ve'!-lşrfif, s. 264. 55 lbn Sa.'d, TabakiitV. 132; lbn Hazm. Ceuimi'u's-S'ıra. thk.lhsan Abbas vd., Mısır tsz., s. 357-358. 56 lbn Tcymlyı:. lbn Teymlye Külliyatı. tyev. Ahmet önkal vd .• lstanbul1988, N, 388. Tabeıi, ISLAM TARIHÇILIGINDE TARAFSIZLIK PROBLEMI İslam tarihi kaynaklan bütün bu hadiselere sebebiyet veren Yezid ve Harre olayı ile ilgili olarak VÜcut bulmuş bazı hadisiere de yer verirler. lbn Kuteybe'nin naklettiğine göre Hz. Peygamber bir seferinde Harre mevkiine ugradıgında orada durmuş ve istirca57'da bulunmuştu. Ashab-ı k:iram bunun sebebini sorunca: "Ashabım­ dan sonra bu ümmetin en hayırlılan bu Harre'de öldürülecekt:frSS." buyurdu. Hatta bazılan Harre olayına Kur'an'dan bir ayetln delalet ettlgtni bile iddia etmişler ve tbn Abbas'ın: " ... Eğer Medine'nin etrafından ÜZerlerine vanlmış olsa, sonra da kendilerinden fl.tne çıkarmalan istense mutlaka buna gtrişip derhal yapmaktan geri kalınazlardı59". ayetinin te'vill 60 senesinin başında ortaya çıktı." deyip ayette geçen "... buna mutlaka girişirlerdi... " lafzını: ... bunu mutlaka kabul ederlerdi. Yani burada Harise Oğullarının Şam ordusunu Medine'ye sokması 60 kastediliyor." şeklinde tefsir ettiginl nakletmişlerdir61. · lbn Kuteybe, Abdullah b. Selam'a dayanarak daha garip bir rivayet nakleder. Buna göre Abdullah b. Selam, Muaviye zamanında Harre mevkiinde durmuş ve şöyle demişti: 'Yahudilerin degiştlrlllp tahrif edilmemiş Kitabında bulduguma göre burada bir topluluk öldürülecek. Bunlar kıyamet günü haşrolunduklan zaman kılıçlarını boyuruanna koyacak ve Ralıman'ın huzuruna gelip: Ya Rabbi. biz senin ugfUilda öldürüldükl . .' diyecekler62." Bu arada hem belirteUro ki burada zikretme lÜZümunu hissetmedigimiz, Yezid'i zernıneden bir çok hadis de nakledilmiştir ki İbn Kesır. bunların hepsinin mevzü oldugunu be~3. 1 ! J ı • . . Harre. olayı-ile .ilgili. olarak .çı.ktardıgimız bu rivayetlerde kanaatimiz odur ki sorgularıması gerekli bir takım noktalar vardır. Bizim Yezid b. Muaviye'yi ve komutanı Müslim b. Ukbe'yi tamamen aklama ve Harre olayını haklı çıkarma gibi bir niyetimiz asla mevcut degildir. Ama olan her şeye rağmen acaba Yezid'i "Fir'avn'dan daha insafsız ve daha zalim", ordusunda bulunan herkesi dinsiz ilan edebilir miyiz?! İyi ya da kötü bir devlet başkanın. kendisine ası gördügü tebeasından sırf intikam almak üzere üstelik duruma hakim olduktan sonra Qç ga.n boyunca her tfulü katliam, yağma ve şenaete izin verdiginl, yaralıların dahi sag bıraktimamasını emrettlğini, müslüman bir komutanın ve .müslüman bir ordunun da bu emri hunharca ıcra ettlginl düşOnebilir miyiz?! Hadisede çocuW.ar ye kadınlar bir tarafa lOOOO'in ÜZerinde ınsanın öldQrQldügü kabul edilirse şehirde hemen hemen hiç erkek kalmaması gerekmeyecek midir?! 1000 baltirenin bu facia sırasında bekaretinin bozuldugu iddia ediliyor ama Muhammed Halil Herras'ın haklı olarak itiraz ettiği gibi. 64 o tarihte Medine'de acaba toplam bakire kız sayısı lOOO'i buluyor muydu?! Ayrıca 1000 veya 800 kadının kocası olmadığı halde dokuz ay sonra babası belli olmayan çocuk doğurduğu söyleniyor; iyi ama nüfusun fazla olmadıgı bir dönemde üç gün içerisinde bu kadar çok kadının hemen ham1le kalması düşünülebilir mi?! Katliamdan sonra Medine halkının Yezid'in köle ve cariyeleri olduklannı kabul ederek biata zorlanmalannın ne anlamı. ve ahalinin kin. nefret ve düşman­ lığını çekmekten başka ne. faydası olabilir?! Yez!d ve komutanı işJn b_u yönünü acaba hiç düşünüp akletmemişler midir?! İşgal saresince Meseld-i Nebevi'den hiç ezan okunmadığı. namaz kılınmadığı, hele hele Mescid'den ayrılma­ yan Said b. el-Müseyyeb için bizZat Hz. Peygamber'in kabrinden g~len bir sesle ezan okunduğu rivayetlerine ne demeli?! -Diyelim ki sahte de olsa- İslam birlik ve beraberliğinden dem vuran ordu komutanı ve askerlerinin Meseld-i Nebevi'ye atlanyla girdikleri ve İslam'ın en kutsal mahallerinden biri sayılan Hz. Peygamber'in kabri ile minberi a,rasındaki Ravza'yı atlarının pislik ve idrarlanyla kirletmesine sebebiyet verdikleri nasıl iddia ~~unabilir?l Şayet ileri sürüldüğü gibi Yezid, Harre olayını Öğrendiği zaman böylece Bedr'd~ müşrik olarak öldllrülen akrabalannın intikamını aldığını bir ştirle ifade etmişse, bu tslam'a karşı şirk'i tercih ve Bedr Harbini gerçekleştiren Hz. Peygamber ve . 57 lstircii'. ölüm ys. gibi ,:ıcı bir haber ya da durumla kmşılaşıı:ıca" .:ı~'.) .yı uıJ uı ı_,.lli "demektir. - 58 -·lbn·Kutcybe;-lmiıme 1;-187:-Aynca bkz.-Beyhaki~ Delall -- ..u VI, 473; lbn Kesir. Bicidye VI. 233; Süyüti, Hasiiis Il, 498. 59 33 Ahzab: 14. 60 R!vayetlere göre Medine'de meskün bulunan Hdrise Oğullan. bu haclisede Medine hallana ihanet ~tmlş ve Şam ordusunun Medine'nin zayıf yerinden şehre girmesini sağlamıştır. Bkz. Tabeıi, Tdrih V, 495;_Ebü Hanife ed-Dineveıi, el-Ahbdru't-1\viil. thk. Abdulınunim Amir. Bağdat tsz. (1959'dan ofset), s. 265. Burada Ebü Hanife ed-Dineveıi, Ham:"de bu ihaneti yapan Hfuise Oğullannın vaktiyle Hendek Harbl sırasmda da Hz. Peygambere "...Gerçekten evlerimiz düşmana açtktır." diyerek harpten kaçmak için bahaneler arayan ve bu sebeple 33 Ahziıb: 13 ayetinde sözü ed.Uen kimseler olduğunu belirtir. 61 Bkz. Beyhaki. DelailVl. 473. 474; lbn Kesir, BiddyeVl. 233. lbn Kesir burada r1vayeti senediyle bırlıkte verdikten sonra: "Bu. lbn Abbas"a nlspeti sahih bır lsnad'dır. Sahabe"nin Kur"an ayetlerini tefsırt, bir çok ulemaya göre 'merfil' hükmündedlr." diyerek senedin sıhhatine ve bu tefsfrt:!ı Hz. Peygamber'den menkül olabileceğine işaret etmektedir. 62 lbn Kuteybe. lmdme ı. 187: 63 lbn Kesir. BldayeVIU. 231. 64 Bkz. Muhammed Halil Hcrriis. Süyüti'nin Hasdls'ine ta1ik, n. soo. dipnot ı. IsLAMI ARAŞI1RMAI.AR ClLT: 6, SAYI: 3, 1992 AHMETÖNKAL ashabına karşı kk. ve intikam duyguları beslemek dolayısıyla açık bir küfür, Yezid zah1ren müslüman oldugunu söyledigi için de sinsi bir münafıklık olmuyor mu?l Ele aldıgımız şahıs Yezid de olsa bir şahsa kaflr ya da münafık demek az cesaret işi midir?! Bizzat Hz. Peygamber'! devreye sokarak O'nu_?, agırndan Yezid'i zemme çalışanlar, Raswüllal)i'a Harre'de aslıab­ tan sonra bu ümmetin c!n hayırlılarının öldüıü­ lecegınden bahsettiler acaba hiç "Kim bile bile yalan bir sözü bana nlpet ederse (benim söylemediğim bir sözü bana atfederse) Cehennem'den yerini hazırlasın 65 t" hadisini hatırla­ rından geçirmezler mi?! Tamamen Hendek Harbi sırasında münafıkların tutumlarıyla ilgili olan-33 Ahzab: 14 ayetlnin. nüıülünden 58 yıl sonra vukü bulan Harre olayına delalet ettiglni lbn Abbas'a nispet etmek ne dereceye kadar dogrudur66?t Harre meselesinin Kitab-ı Mukaddes'te bile yer aldıgını belirterek Yezid'i kötüleme gayretkeşligı. Abdullah b. Selam zamanına kadar "degıştırilip tahrif edilmemiş" Tevrat nüshalannın mevcut oldugunu iddia cüretkarlığını gösterirken acaba bu iddianın lslam'la, hak ile, hakikat ile ne ölçüde bagdaştıgı hiç hesaba katıimamakla mıdır?!. · Cenab-ı Hak Kur'an-ı Keıim'de: "... Mescid-1 Haram'a girmenizi önledikleri için bir topluma karşı besledigirılı kızgınlık sizi aşınlıga se}f,fetmesint..:•67 buyurarak haksızlıga bizzat uğcey-an Peygamber Efendimiz ve ashabına, üstelik kendilerine bu zulmü yapanlar müşrik oldukları halde bile aşınlık göstermemelerini emrederken bazı lslam tarihçilerinin ve ravilerin itidal ölçüsünil muhafaza edemediklerini bu örnekleri de gördükten sonra kabul ve itiraf etmek mecburlyetindeylz. _ __ ..... Yalnız burada işaret etmeliyiz ki -daha önce de bir kaç kez vurguladıgımız gibi- hiç şüphesiz Harre'de gerçekten olan hadiseleri tasvip etmemiz mümkün değildir. Çünkü aşikardır ki Medine halkının kıyamı karılı bir şekilde bastırılmıştır; bu sırada bazı taşkın ve kendini bilmez askerler -her dönemde bu nevi hadiselerde görüldüğü üzere- zulme varan bazı · uygulamalar, yagmala malar tecavüzlerde bulunmuş olabilirler. Ama elbette ki bu tabioyu sınıriari içerisinde, olduğu gibi çizmek lazun. Bu ve benzeri olaylar dolayısıyla Yezid'i kafir, zındık, münafık ilan etmek, l.m.kan ve yetkimiz dahilirıde değildir. Şüphesiz onu adil bir devlet başkanı, iyi bir halife, salih bir insan ve veli bir kul da kabul edecek değiliz. Yezid, hatasıyla­ savabıyla tarihte yerini almış bir sultan, idare- JOURNAL OF ISLAMI C RESEARCH VOL: 6 NO: 3, 1992 ciligi döneminde tasvibi mümkün olmayan icraatlarda bulunmuştur. Bu makale vesilesiyle şunu da belirtmek mecburiyetindeyiz ki geçmişte gördügümüz sevgi ve yergideki aşarılıklar. günümüz araştır­ malarında ve bazı çevrelerde yaygın bir takım anlayışlarda da aynıyla hatta belki de daha şiddetli bir şekilde devarn etmektedir. Bir takım iç ve dış faktörlerin de tesiriyle bazı şahıslar ve devreler yüceltilip adeta kudslleştlrilmekte, bazı kişller ve dönemler ise yerin dibine batırılmak­ tadır. Bugün Emevi dönemine eskisinden daha ziyade saldırıldığını ve hatta: "Muaviye'ye sahabi • diyecek miyiz?" şeklinde bir soru ortaya atılarak "sahabe" tanımının dahi değiştirilmek isten. dıgıni görüyoruz68. Kabul etmek gerekir ki bu tavnn ve aşırılıgın oluşmasında tarihçilerin oldugu gibi herkesin ve İslam aydırılarının da sorumlulugu vardır. Çünkü "sahabe" deyince hatasız insan anlıyor ve öylece anlatıyoruz; "büyük alim" deyince yanılgısız kabul ediyoruz ve onlarda görülen, nakledilen bir takım kUsurları binbir te'ville örtmeye çalışıyoruz. Ya da bunun aksine küçük bir hatası sebebiyle bazı kimseleri çizip atıyoruz. · Oysa ki tarihçiler ve Islam aydınları. tarihi, toplumu ve olayları degerlendirirken aynen bir ayna gibi olmaladırlar; ama tabii bir ayna... Dev aynası da degil. cüce aynası degi}L. Şu halde tarihe ve tarih! şahsiyetlere ılımlı bir şekilde bakmak, halledilmesi gerekli önemli bir problemi çözmek ve çevremize sıhhatli bir bakış açısı kazandırmak da hepimize düşen bir mecburiyel ve mes'uliyettir. 65 Buha.ri. Ilm 38; Müslim, lman 112. 66 Nitekim M. Halil Herris, lbn Abbas'ın böyle bir tefsirde bulunmasının ve böyle bir ılıspetin onayapılmasının mümkün ve doğru olamayacagıoı belirtir. Bkz. M. Halil Herris, Süyılti'nln Hasrus'ine ta1Jk. ll, 499, dlpnot 2. 67 5 Maide: 2. Bu Ikaz aynı sürenin 8. ayetlnde: "Bir toplu· Juga duydu~uz kin. sizi adaletsiz davranmaya itmesin; adaletil olun!" buyurularalt vurgulanmaktadır. 68 Esasen geçmişte de Hz. Muavfye hakkında farklı zOmreler. ller! ger! söz söylemiş ve hatta onun kafir olarak öleceıt ve Cehennemlik olduğunu ifade eden bizzat Hz. Pey· gaınber'e ruspet olunan hadisler de nakletmişlerdir (Muavfye'y! aşın bir şekilde öven ya da yeren görüşler ve nakiller konusunda geniş bilgı Için bkz. Or. lıfan Aycan, Saltanata Giden YoldaMULIViye b. Ebi Süfycuı, 1. baslo, Ankara 1990, s. 48-62). Ancak geçınışte Şüler, Hıiric!lerve Abbasller gibi Erneviierin siyasi raltipleri tarafından böyle bir anlayış ve bu tür rivayetler üretilip yayılırken bugıln ehl-1 sünnet Içerisinde Islamcılık adına çıkan kişi ve zümreler arasında böyle bir tavnn görülmesi gerçekten düşündürücüdür.