Page 1 . ..... . . . ~ . IS~AM T~IHÇILIGINDE TARAFSIZLIK PROBLEMI

advertisement
.
.....
. ...
~
IS~AM T~IHÇILIGINDE
TARAFSIZLIK
PROBLEMI
)
THE PROBLEM OF OBJECTIVITY IN ISLAMIC InSTORIOGRAPHY
AHMET ÖNKAL
DOÇ. DR. S.Ü . ILAHIYII.TFAKÜLTESI ÖGRETtM ÜYESI - KONY/1.
AŞIRILIK VE SEBEPLERi:
İnsanoğlu
genellikle aşırılığa meyyaldir. Bu
övgüde ve yergide de karşımıza çıkar.
Kendisine değer verdiğimiz, hakkında hüsn-ü
zan beslediğimiz,
kendisine ümitle
bağlandığuruz kişilerin kusurlarını görmez. hatalannı te'vil ederek onları savunuruz; sahip
olmadıkJan vasıfiarla onları medheder, överiz.
Görüş, düşünce, anlayış ve yaşayışım tasvip elnıediğimiZ kimseleri ise haddinden fazla tenkil
eder, yapmadığı şeyleri, söylemediği sözleri ve
sahip olmadığı düşünceleri onlara isnad eqerek
kötüleyip, zemmederiz.
ŞI
aşınlık,
lnsanda mevcut bu za'f noktası tarih
boyunca, diyebeliriz ki Hz. Adem'den günümöze
kadar matemadiyen tezahür edegelmiştir.
Özelllkle dönemlerinde müsbet ya da menfi,
ama önemli fonksiyonlar ıcra etmiş tarihie
§ahsiyeUer, faaliyetleriyle temayüz etmiş idareciler b u aşırı övgü ya da·yergiden-ziyadesiyle·
nasiplerini almışlardır.
Kabul etmek gerekir ki birer insan olmaları
itibariyle tarihçiler de zaman zaman his ve duygulanna kapılarak gerek geçmişteki olaylar ve
şahsiyetler hakkında bilgi verirken, gerekse
kendi zamanlannda vukü bulan hadiseleri
aktanrken övgü veya yergide aşın davranma ·
za'fına düşmüşlerdir.
lns.an karakterinde mevcut bu za'f nokIlave olarak tarih yazımında islam
tarihçilerini bazan aşırılığa sürükleyen başka
etkenler de olmuştur:
kirlerini ortaya koyduğu devrelerdir. Mevcut
idareler ile devamlı bir sürtüşme ve kıyasıya bir
mücadele içerisinde olan bu fırkalar şüphesiz
tarihi olayları ve şahsiyetleri kendi bakış
açıları ile değerlendirmişler, özellikle kendilerinin içerisinde yer aldıkları hadiseleri tarafgir
bir nazarla yansıtmışlardır. Böylece Şia'nın,
Haricllerin ve diğer fırkaların bir tarih anlayışı
ve üslübu ortaya çılanış. bu zümre ravilerlnin ve
tarihçilerinin yazdıklan eserler bu üsluba göre
vücut bulmuştur. BiZzat Ehl-i Sünnet'e mensup
İslam tarihçilerinin kitaplannda dahi bu
fırkaların rivayetlerine rastlamak mümkündür.
Mesela Taberi'nin kendisinden sık sık rivayet
aldığı ravilerden birtsi olan Ebü Mihnef Lüt b.
Yahya bir şiidir 1 • İbn Kuteybe'ye nispel edilen
el-lmame ve's-siyase adlı eserde ilk dönem
siyasi olaylarıyla ilgili Şia görüşlerine bolca
yer verilmiş olması dolayısıyla bu eserin
aslında lbn Kuteybe'ye ait olmadıgı, bilakis
Ehl-1 Sünnet arasında itibar görsün diye kendi
Ismini vermeyip İbn Kuteybe'nin adım kullanmayı siyasetine daha uygun bulan ve daha sonraki dönemlerde yaşamış bir şüye aıt oldugu
şeklinde bir görüş vardır ve bu husus, İslam
alimleri arasında tartışmalı bir konu
olmuştuı.:l.
öte laraftan yine İslam Laribinde tedvin
faaliyetinin başladığı devre, tarih sahnesinden
ErneYılerin silindlgi, Ab basllerin iş başına
tasına
Biliyoruz ki Islam tarihinde sistemli tedvin
faaliyeti H. II. asn n sonlan lle H. III. asrın
başlarında ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu
asırlar İslam tarihinde Şia ve Hariciler başta
olmak fizere bir çok itikadi ve siyasi fırkanın fiJOURNAL OF ISI..AMIC RESEII.RCH VOL: 6 NO: 3, 1992
1Zchcbi, M"ızlını.ı'l·l'tidül. thk. Ali Muhammed cl-Bccavi, ı.
baslo, Mısır 1963, lll, 419-420; lbn Hace.r, Usilnı.ı'l-Mizö.n. 2.
baslo, Beynıt 1971 (1. baskı. Haydambad 1330 H.'dco ofset),
IV,492.
2Muhıbbuddln ei-Hatib, Kadi Ebübekı- lbnu'l·ll.rnbi'nln el·
Aıxlsıın mine'l·Kcwö.sım'ına ta'lik. 5. baskı, l<ahire 1399 H .. s.
245, dlpnot 1, s . 248, dlpnot 2; Enver ci·Cundi, el-Islam ald·
Mcşlirifi'l-Karni'l·Hiimisc Aşer. y.yok, tsz., s. 134. 204: C.
Brockclmann. lbn Kı.ıteybe . /sll!.m Ansiklopedisi. Istanbul
1968, V2, 763; Ziıikli, cl·A'lfun. 5. basl·a, Bcyrut 1980,1V, 137.
190
ISI...AM TARIHÇILIGINDE TARAFSIZLIK PROBLEMI
geldıgı
devredir. Yakın tarihimizdeki örnekleriyle biliyoruz ki eskiyi devirerek iş başına gelen
bir idare. rejimini yerleştirebilmek ve meşru­
lugunu ispatlamak için çogu zaman eskiyi alabildiğine karalama ve eskiye ait ne varsa tahrip
!
elme kampanyasına girlşir. Bu arneliyede de
' devletin resmi tarihçileri buyük bir rol
ı
i üstlenirler. İşte Abbasiler'de aynı şeyi yapWar.
·1
Emevi solalesinden büyük-kuçOk kim yakalanmışsa öldürüldogo, pek çok zulüm işlendigi
\ gibi sadece bununla kalınmamış, genellikle
~
ömer b. AlıdülaziZ hariç tüm Emevı idarecileri
i alabildlgine kötülenmiştlr. Meşhur Mal.iki karlısı
1 . Ebiibekr lbnu'l-Arabi, el-Avasım mine'lı
!{avasım adlı eserinde bazı saray tarihçilerinin
sultanların hatırı için kitaplar yazdıklarını ve
bunların verdigi bilgllerin bir çogunun yalanyanlış şeyler oldugunu belirlerek ikazda bulu-
'
nw3.
Gerçi buyük İslam alimleri ve muteber
larihçilerimlz, sultanların gayr-ı meşru isteklerine boyun egmemiş, -minnet altında bırakacak
ve karşılıgını bekleyecek şekilde- orıla:rın . va'd,
teklif ve ısrar ettikleri, hatta tehdit ve bilfiil lecziyelerle almaya zorladıkları mevki ve
mansıplara itibar ve iltifat etmemişlerdir. Ama
kabul etmek gerekir ki ulema sınıfından sayılan
bazıları devlet ricalinin yanında yer almış ve
onların politikası dogrultusunda kalem oynatmıştır. İşte buna bağlı olarak Emevı hilafetini ve
halifelerini aşırı bir şekilde kötüleyen, buna mukabil Abbasi hilafetini öven ve müjdeleyen rivayetler, biZzat Hz. Peygamber'e nispet edilen
hadisler bile ortaya çıkmıştır.
lşte bunların halk üzerinde belli ölçüde
tesiricra ettiği ve genef birkoıtor · oıuşmas.ıı1Cıa
etkili olduğunu inkar etmemek gerekir. Nesilden
nesile intikal eden bu kültürden daha sonraki
devrede tabii olarak tarihçiler de etkilenmiş,
eserlerinde ılımlılıkla bagdaşmayan bazı
aşınlı.klara yer verebilmişlerdir. Mesela bir çok
alanda yüzlerce eser vermiş Süyuli. tarih
alanında yazdığı
Td..r ihu'l-Hulefa' adlı kitabının
giriş kısmında şöyle
bir başlık açar: "Emevi HaNiteligindeki Hadisler" ve
burada Emevi hilafetini kötüleyen, bm hadislere yer verir4. Arkasından: "Abbasi ~alifeliginı
Müjdeleyen Hadisler" başlıgı altında Abbasi
hilafetini öven ve müjdeleyen hadisleri uzun
uzadıya nakled erS. Gerçi bu hadislerin bir
kısmını ravilert açısından cerhetmekle ve zayıf
olduklarını belirtmektedir ama bir kısmının
ardından: "Senedi zayıftır fakat bu rivayeti destekleyen başka benzerleri de vardır.. .''6 • " •.• Ben
lifeliğine karşı Uyarı
ı
ı
·ı
1
1
derim ki: Bu ve bundan önceki hadis. bu konuyla
ilgili rivayeUertn en uygunudur."' 7 , •· .. Andolsun ki
hadisin manası -reddi gerekli- uzak bir mana
deglldir.. .''8 gibi lafızlarla tasdikini ifade etmektedir. Bu konuda hiç değerlendirme yapmadan
nakletUgi rivayeller de vardır. Kaldı ki kitabında
böyle bir bahis açması da Süyiiti'nin temelde bu
hadisleri kabul eltiğinln bir ifadesidir.
Bu hadislerden birisi şu şekildedir: "Hz. Peygamber rüyasında minberi üzerine Ümeyye
Oğulları'nın maymunun sıçradığı gibi sıçrayıp
tırmandıklarını gördü ve bu O'nu çok üzdü.
Ardından minherine Abbas Oğulları'nın çıktık­
larını gördü. Bu durum da O'nu sevindirdi. ..9
Süyiiti'nin nakleltıgi bir diğer rivayete göre Hz.
Peygamber, Ümeyye ogullan'nı minberi üzerinde görünce buna çok üıülmüş, O'nu teselli etmek
üıere Cenab-ı Hak: "Biz sana Kevser'i verdlk.''1o
ve "BiZ onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde mdirdik. ..
Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır... "ıı ayetlerini indirmiştir ki buradaki bin aydan kasıt
Erneviierin hakim olduğu devredir. Ravi der ki:
"Emevı dönemini saydık gördük ki ne eksik, ne
fazla, tamtarnma bin aydır."ı2
Elbette bu hadislerin uydurma oldugu
Peki. SüyOII niçin bu rivayetleri eserine almıştır. Suyiitl'nin Abbasi baskısı altında
olduğunu ya da bu hususun Abbasi idarecilerine
yaranmak gibi bir za'ftan kaynaklandığını
söyleyemeyiz. şüphesiZ. Çünkü Süyiiti'nin vefat
tarihi 911/1505'tir; Abbasi Devleti'nin yıkılışı ise
656/1258 ... Yanı Süyiiti'nin vefatından tam iki
buçuk asır önce Abbasi sultası sona ermişti. Bu
durumda - bazıları SüyCıtl'nin iyi bir hadisçi
olduğunu iddia etse bile- asırlara mal olmuş bir
- kültürden ve- tslannıreratürune- girmiş· rivayerlerden onun da etkilenerek naklettiği hadisiere
yeterince dikkal etmediği anlaşılıyor. Nitekim
Süyiiti. hadis değerlendirmeleri ve naklinde
aşikardır.
3 1bnu·t·Arabl. ei·AOO.Sım mine·L·K(W{ısını. thk. Muhıbbuddin el·
liatib. Kahtre 1399 H., s. 177.
4 süyüli, TQrilıu'l·Hulefa'. thk. Muhammed Muhyiddin Abdul·
hamid, 4. baskı. Mısır 1969. s. 12-13.
5süyüti, a.g.e .. s. 13-18.
Ssüyuu, a.g.e., s. 13.
7Süyüti, a.g.c., s. 14.
Bsüyüti. a.g.e., s. 17.
9 Süyüti. a.g.e., s. ı4. Burada minbere çılonaktan kasıt. iş
başına gelip ldareye sahtp olmaktır. Çünh-ü Islam idarelerinde
merkezde hallfcler, eyalellerde Ise onlar adına valiler namazı
kıldınr. minbere çıkarak hutbe okurlardı.
10
ıoa Kevser: 1.
11 97 Kadir: 1-3.
12Silyüti, T{iri}ııtl·Hulefa:. s.
13.
ISIMAl ARAŞTIRMAlAR ClLT: 6, SAYI: 3,
1992
191
AliMET ÖNl<AL
"mütesahil"
(gevşek) davranınakla
muşturı s.
}
tenkit olun·
lslam tarihçiliginde aşırılıgı doguran sebeplerden birisi de Taberi'de örnegını gördügümüz ozere mukaddem İslam tarihçilerinin
derlemeci bir· rivayet metodu izlemiş olmalarıdır. Bu metotta olaylarla ilgili dogru-yanhş
tüm rivayetler nakledilir ve bunların kriligi
yapılmaz. Dolayısıyla bu tür eserlerde birbirleriyle tezat teşkil eden bilgilere, tamamen uydurma rivayetlere ve hatta İslam esaslan ve prensipleriyle asla bagdaşmayan bir takım malOmata rastlamak mümkündür. Tabi ki bu tür eserlerden ıstifade ederken hassasiyet ve tiliziilde iy!
bir seçimiri yapılması, · aşırılıklardan kaçınıp
ılımlı ve makul bir üslübun takip edilmesi gerekmektedir. Ancak her zaman bu işin sıhhatli bir
şekilde yapılabildigini söylemek mümkün
degildir.
Söz konusu ettigirniz sebepler dolayısıyla
eski ve yeni pek çok İslam tarihi kitabında bir
çok aşırılıklar mevcuttur. Şimdi bu aşırılıklara
öugüde aşınlılc ve yergide aşınlılc olmak üzere
iki yönden birer örnek vermek istiyoruz:
ÖVGÜDE AŞIRILIK:
gönd~ılen
Elbette alemlere rahmet olarak
Peygamber (S.A.V.) Efendimiz her j:ürlü övgüye
layıktır. Ancak bu övgünün Allah'ın ve
Rasülü'nün koyduğu ölçü ve çerçeveler ıçerisin­
de olması, tarihi olaylara, akla ve nakle uygun
bulunması gerekir. BiZZat Peygamber Efendimiz:
"Hıristiyanların Meryem oglu lsa'yı aşırı bir
_şekilde övdükleri gibi beni aşırı. övgü-ile göklere
çıkarmayın"I4 buyurmuştur. ÇünkO hakikatla ilgisi olmayan ve aşırılıklar taşıyan övgülerin Hz.
Peygamber'e kazandıracagı bir şey olmadıgı.
O'nun şan ve şerefini artırmayacagı açıktır;
üstelik bu durum bizim açımızdan bazı mahzurlar da getirebilir. Bilindigi gibi bir insanı beşer
seviyesinin üzerine çıkarma her zaman sapma- .
lara yol açmıştır. Bu husus Hz. Peygamber
hakkında da söz konusudur. Zaman zaman bazı
Müslümanlar Hz. Peygamber'e övgude ve sevgide
ilidal ölçOsünü kaçırdıklan içindir ki O'na onda
olmayan sıfat ve goçleri de vermiş, adeta O'nu
ilahlaştırmışlardır. Bir örnek vermek gerekirse:
tsrnail Çetin, Gözyaşı Dergisfndeki bir yazısında
şöyle demektedir: "Ya Rabbi, Rasulo Elcrem'in
kadir ve loymeti için benim ihtiyacımı gider', 'Ya
Rasülallah, benim ihtiyacımı gider', 'Allahım,
Onunla ihtiyaclOll gider ' sözleri arasında fark
yoktur. Doğrusu, Peygamber'in zatından isternek
JOURNAL OF ISI.AMlC RESEARCH VOL: 6 NO: 3, ı 992
zatıyla Allah'tan isternek arasında fark yoktur:·ıs, "... abid veya suçlu dilerse ihtiyacının gi-
ile
derilmesini biZZat Peygamber'den isler. dilerse
Onun zabyla Allah'tan ister.'' 16 Oysa ki salimen
düşünuldugü zaman bu sözlerin tslam esaslanyla hiç de bağdaşmadığı gayet açıktır. Bunun
gibi Hz. Peygamber'e medhü sena için yazılmış
bir çok na't ve kaside vardır ki bunların bir kısmı
tevhld akldesini zedeleyen, lmani tehlikeler
taşıyan rnısralar ihtiva elınektedir. Mesela Doç.
Dr. M. Yaşar Kandemir, Altınoluk Dergisi'nde Hz.
Peygamber ınedhi ve sevgisine tahsis ettiği "Canım Arzular Seni" ser-levhalı yazılarından birlsinde Ahmed Süzi (ö. 1850)'nn Dfviin-ı Süzfsinde
yer alan na'llan şu beyiUeri naklederı 7 :
Kapına geldi
bu kemter.
şefaat ya
Resülallah
Ki sensin atemc rehber. şefaat ya Resulallah
Sana geldim boynum eğri. yokdurur bir
lşim doğru
Ki sensin alemin fahıi. şefaat ya Resulallah
Eğer senden bana çare. olmaz ise düşem z8.rc
Günatun çok yüxüın kara. şefaat ya Resulallah
Vannca rfız-1 mahşerde.
Beni sen koyma firkatte.
kalınca
halk hayrette
şefaat ya Resulallah
Ki sensin cümleden ekrem. ki sensin dertlere merhem
Kamu mücrtmlere erham.
şefaat ya Resfılallah.
Sayın Kandemir, kaleme aldığı bu yazısında
"... biZ de Ahmed Siizi ile birlikte Dfvan-ı Sı:lzfdeki
o gazelim na'tini lekrarlayalıın:" diyerek onaylatlıgı biı mısraların ve hiç bir ilmi sozgeçten
geçmediği için daha tehlikeli ifadeler . taşıyan
benzeri na'tların yorumunu okuyucuya bırakıyor
ve konumuz bu tür na't ve kasideler olmadıgı için
bu nokta üzerinde daha fazla durmuyoruz.
BiZim burada üzerinde duracağırnız husus,
bir çok siyer ve İslam tarihi kaynağında yer
alan, Peygamber Efendimizin beklenen son peygamber olduğunun kendisine peygamberlik verilmeden çok öncelerde, hatta çocukluğunda bile
bizzat şahsı belirtilerek bazı mOneccimler,
13A. Ebü Gudde. Abdulhayy cH.eknevl'nln el·Ecııibeıu'I·Fddıla
Haleb ı964, s. ı30.
14Buhari. Enbiya' 48; Danmi, Rlkak 68.
ısısmail Çetin, Teuhid ue Teucssül-2 Gözyaşı Dergisi. sayı:
14, Konya 1988, s. 4.
16Jsmall Çetin, a.g.m. s. 5.
17M. Yaşar Kandem ir. Canım Anular Seni • Ilk Baltar Gülü .
Altınoluk Dergisi. sayı: 47, Istanbul 1990, s. 7.
li'l·Es'iletl'l·Aşercıti'l·Kdmile'sine ta'lik.
ISLAM TARIHÇILIGINDE TARAFSIZLIK PROBLEMI
ı
1·
1
k.ahinler, rahipler ve baharnlar tarafından tespit
ve ilan olunduguna dair rivayetlerdir. Bu rivayetlerden blrisine göre, yahudi alimleri gökte dogan
bir yıldız delaletiyle Hz. Peygamber'in dogdugunu tespit etmişler; çünkü bu yıldız ancak bir
peygamber dogdugu veya zuhur eltigi zaman
görünürmüş18. Hassan b. Sabit yedi-sekiz
yaşlarında iken bir gün bir yahudi Yesrib'te bir
kalenin ÜZeline çıkıp var gücüyle: "Ey Yahudi
topluluguı" diye haykırarak ahaliyi etrafına toplamış, halk merakla ne oldugunu sorunca da:
"Bu gece ancak bir peygamberin doğumuyla
görünen Ahmed yıldızı doğdu." demiş ı 9.
Mekke'de ticarelle ugraşan bir yahudi varmış.
Bir gün Kureyş eşrafından bir grupla bir mecliste olururken bu yahidi: "Bu g~ce sizden birinin
bir çocugu dogdu mu?" diye sormuş. Oradakiler:
"Vallahi bilmiyoruz." demişler. Bunun ÜZerine
yahudi: "Sözlerimi iyi dinleyin! Bu gece bu
ümmetin peygamberi doğdu ... " deyip onun bazı
özelliklerinden bahselmlş. Yahudinin bu
sözlerine hayret eden Kureyşliler evlerine geldikleri zaman hane halkından Abdülmuttalib'in
bir torurıunun olduğunu ve adının Muhammed
konuldugunu öğrenınişler. Ertesi günü gelip o
yahudiye: "Bahsettiğin çocuğun bizde
doğdugunu duydun mu?" deyip olanları anlatmışlar. Bunun ÜZerine yahudi: "Beni o çocuga
götürün üz." demiş. Beraberce Arnine'nin evine
gelip izin alarak çocugu yahudiye göstermişler.
Yahudi, Hı. Peygamber'i sü.Züp incelerken birden fenalık geçirerek bayılıp düşmüş. Kendine
gelince ne olduğunu soranlara şu cevabı vermiş:
"Vallahi bu, ol... Artık peygamberlik tsrall
ogullarından gitti, ellerinden kitap da çıktı; ..''20
Şüphesiz Hı.
Peygamber'in
doğumunun
ve
peygamberliglııin göktegörCıleiı bir YileliZia tes~
1
1
pit ve teşhis edildigini kabul etmek ne aklen, ne
de naklen mümkün degildir. Aklen mümkün
degildir; çünkü bu ne-me-nem yıldızdır ki sadece bir peygamber dogdugu veya zuhür etugı
zaman dogacak ve binlereesi arasından hemen
tanırup bilinecektlr. Kaldı ki o günün imkanlarıyla belli zaman aralıklanyla muntaıaman dogan yıldızlan bile tespit mümkün degildi. Naklen
de mümkün değildir; çünkü İslam, müneccimleri
ve sözlerine inanmayı kesinlikle · reddetmiştlr.
Hı. Peygamber: 'Yıldızlarla ugraşanlarla oturup
kalkmal" 21 buyurarak Hz. Ali'nin Şahsında tüm
müslümanlara müneccimlerle irtibalı yasaklamıştır.
lbn Hişam'ın naklettlgine göre Ezd-i Şenüe
kabilesinden bir kah.in zaman zaman Mekke'ye
gelir, Mekkeliler çocuklannı ona getirerek fala
baktınrlardı. Amcası Ebü Talib de Hz. Peygam-
ber'i getirdi. Kahin, Hı. Peyamber'in falına baktı;
fakat bu sırada bir şeyler kendisini meşgul
etmişti. Meşguliyeti bitince kahin önemli bir
şeyi unutmuş gibi telaşla: "Hani az önce
baktıgım çocuk?! Onu bana getirin!.." diye
bagırınaya ve çabalamaya başladı. Ebü Talib
onun bu acaip halini ve ısrannı görünce Hı. Peygamber'! hemen oradan uzaklaştırdı. Kahin hala
bağınyar ve: "Onun gerçekten büyük bir durumu
olacak!" diyordu22•
Bu rivayete göre kahin henÜZ çocuk iken Hz.
Peygamber'i görür görmez O'nun peygamber
olacagını bilmiş ve bunu ilan etmiştir. Oysa ki
İslam'da kahiniere müracaat etmek ve sözlerine
manmak yasaklanmıştır. Hı. Peygamber şöyle
buyurur: "Kim bir kahine başvurursa kafir
olur.'o23
Öte taraftan Peygamber Efendimizin çocukluğunda amcası Ebü Tallb ile birlikte Şam cihetine yaplıklan yolculuk dolayısıyla İslam tarihi
ve hadis kaynaklannda yer alan Balııra olayı
meşhurdur. Biz burada olayın tüm yönlerini
bütün ~silatıyla ele alacak degıliz24 • Ancak konumuzu ilgilendirdiği kadarıyla bu hususla
alakalı bir kaç rivayete dikkat çekmek istiyoruz.
Tirmizi'nın naklettigine göre amcası Ebü Tallb
ile birlikte Şam yolculuguna çıkan Hı. Peygamber'! taşıyan kafile, Balıira adlı rahibin manastın yanına kon~ayınca rahip daha_önce
gelip geçen kafllelerle hiç ilgilenmezken bu defa
gelip kervan arasında dolaşmış. sonra Hı. Peygamber'ın elini tutarak: "İşte bu, alemierin efendisidir: işte bu, alemierin Rabbl.rıln elçisidir:
Allah'ın alemiere rahmet olarak gönderecegı
peygamberdir!" demiş. Bunu duyan Kureyş
büyükleri: "Bunu nereden bildin?l" diye sorunca:
usız-yokuşu- aşınca-ne -kadar. agaç,- taş -varsa
hepsi secdeye kapandı; bunlar ancak bir peygambere secde eder" demiş25.
Süyüü'nin Hasclis'inde yer alan bir riviı.yete
göre ise Bahl.ra, Hz. Peygcmıber'i, manaslıra gl18 lbn Sa'd et·Tabakdtu'l·Kıibtii. Bcyrut 1968, ı. 160; lbn
Kesir, el·Bidaye ue'n-Nihfıye, 6. basla, Beyrull985, ll, 267.
19 ibn Hişfun, es·Sıratu'n-Nebeulyye, lhk. Mustafa esSekka vd., Kahlre 1955, ı-n. 159.
20 lbn Sa'd et·Tcıbakcitu'I·Kübnil, 162-163; Ya'l-.-übi,
Tdrfhu'l-Ya'kübi, Beynıt ısz., ll, 9 .
21 lbn Hanbel l, 78.
22 lbn HlşArn, es·Sfratu'n·Nebeulyye HI, 179-180.
23 Ebu Davlid, 1\b 21; Tinni2i, TaMret 102.
24 lsliun TaıihL Problemleri adı altındayayına
hazırlamakta olduğumuz bir çalışmada ilk dönem Islam tarthtnin başka bir talom meselelen yanısıra Balıira olayını da
mufassal bir şeldlde lnoc:lcyc:ccğ1z. tnşaallah .
25 Tinnlzi, Mend!ab3. Tinnlzi, t1vayetln hasen-ğarib
olduğunu ve ancak bu vecih Uc bU!nd®ol bcUrtir. Bu rivayet
Islam tarihi kaynaklannda da aynıyla mevcuttur. Mesela bkz.
Süyüti, el·Hasôisu'I·Kübrd. lhk. Muhammed Halil Herras,
Mısır 1967, 1, 206·207.
ISLAMI ARAŞilRMALAR ClLT: 6, SAY!: 3, 1992
AHMET ÖI\'KAL
rince içerinin nurla dolması sebebiyle teşhis
etmiş ve: "Bu, Allah'ın Araplar arasından bütün
insanlara göndereceği Nebisidir." demiş26.
Bizzat Peygamber Efendimiz kendisinin
peygamber olacağını bilmediği gibi ayrıca
çevresindeki insanlar da bunu bilmiyorlardı.
Çünkü Hz. Peygam,ber'in gerek Ebü Talib gibi
yakınlarını, gerekse muanzlannı müslüman olmaya çağırırken: "Bakın, şu hadiselere daha
önceden şahit olmuştunuz; falança fılanca kimseler de vaktiyle size benim peygamber olacağıını bildirmişti; artık şimdi .inkar etmeyin!"
kabilinden dellllere başvurduğuna delalet eden
ne bir hadise, ne de bir rivayet vardır. Şayet Hz.
Muhammed'in ileride peygamber olacağını
önceden çevredeki insanlara ilan eden bir vak'a
olsaydı herhalde Hz. Peygamber bunu kuwetli
bir delil ve ilzam edici bir huccet olarak kul-
Rivayetlere bakılırsa Hz. Peygamber'in bir
ticaret kervanıyla Mekke'den Şam cihetine bu
sıralarda geleceğini ayıyla günüyle tamtarnma
bilen hasedkar bazı yahudiler (bazı rivayetlere
göre genel ifadeyle ehl-i kitab veya Rum halkın­
dan bazıları) onu bulup• öldürmek üzere bu
bölgede her tarafa ve her yola müfrezeler çıkar­
mışlar. İşte bu müfrezelerden birisi tam görüş­
meler sırasında Busra'da Balıira'nın manastınna çıkagelmiş. Bunlar üç, yedi veya dokuz kişi
imiş. Hz. Peygamber'i yakalayıp öldürmek istemişlerse de Balıira buna mani olmuş 2 ? . İşin
lanırdı.
ilginç tarafı, üç kişilik müfrezede bulunanların
isimleri dahi b elirlenip verilmiŞtir: Züreyr, TernŞu halde kendisine peygamberlik gelmezınam ve Deris28...
den evvel Hz. Peygamber'in ne bizzat kendisi, ne
Balıira olayıyla ilgili daha başka nakilleri
de çevresindeki insarılar O'nun bilahare peyde aktararak sözü daha fazla uzatmaya lüzum
gamber olacağını bilmediklerine göre bu hususgörmeksizin tenkide bu son rivayetten başla­
la ilgili rivayetleri doğru saymamız mümkün
yacak olursak; ehl-i kitab'tan (yahudiler veya
değildir. Bu rivayetler, Hz. Peygamber'in gelehıristiyarılardan bir m_
ü frezenin, Hz. Peygamceğinin müneccimler, kahinler, rahipler ve yaber'in Busra'ya gelişini günü gününe bilerek
hudi halıarnlan tarafından dahi bilindiği ve ilan
O'nu yakalayıp öldürmek ÜZere geldiklerini kaedildiğini belirterek Rasülüllah 'ın şanını
bule imkan var mıdır? Hele hele künyeleri veya
yüceltmek ve O'nu reddenleri ilzam etmek_ m~­
lakapları ile marüf olmuş bazı ı;neşhur sahabi.sadına bağlı olarak sonradan vücut bulmuş ri~
lerin dahi asıl isimleri tam tespit edilememiş
vayetlerdir. Halbuki Rasülüllah sevgisi ve O'nun
olduğundan İslam tarihçileri bu sahabllerjp
peygamberliğini ispat düşüncesi. bizi ılımlı davadları ÜZerinde ihtilaf ederken, 29 Hz. Peyga[ir!.
ranıştan uzaklaştırıp aşınlığa götürmemelidir.
her'in hayatının pek de öyle önem taşımadığı ve
YERGİDE AŞIRILIK:
dikkat çekmediği bir devresinde sadece bir olayda görünüp kayboldukları iddia olunan bu yatkinci Emev1 halifesi Yezid b. Muaviye.
şüphe yok ki leraatları ile yerilineyi hak etmiş
bancı insanların adlarının tespit edilmiş olması
bir kişidir. Ancak onu yererken ve döneminde
şaşılacak bir husus değil midir?..
vukü bulan olaylan aktarırken bazı tarihçilerin
öte taraftan Bah!ra'nın, Hz. Peygamber'in
.bizzat -şahsında ..O'nun -peygamber -olacağını--­ itidalölçüsünü kaçırdıklan görülmektedir. Şini­
di bu olaylardan birisi olmak ÜZere "Harre" haditeşhis ettiğini ve bunu Kureyş reisierinin mera- ·
sesini
ele almak istiyoruz. Önce olayla ilgili ola- ·
kım eelbedecek şekilde ilan ettiğini kabul etmek
rak kaynaklarda yer alan rivayetlerden bazı
de mümkün değildir. Çünkü bizzat Peygamber
. önemli olanlarını aktararak konuya bakalım:
(S.) Efendimiz kendisine Cibril (A. S.) Hua'da ilk
vahyi getirinceye kadar peygamber olacağını
Muaviye b. Ebi sruya.n·ın ölümünden sonra,
bilmiyordu; böyle bir bekleyişi yoktu. Cebtail ile
onun tarafından veliahtlığa tayin edilen ve kenkaişılaşınca O'nda hasıl olan ürperti ve kendisine gerçekten Allah'ın görevlendirdiği meleğin mi
26 Süyüti, Hasdis I, 211.
geldiği konusunda beliren tereddütler bunun
27 İbn Hlşfun, es-S"ıraw:n-Nebeııiyye 1-11 183; :rlnnizi,
Menalob 3; Süy(ıti, Hasiıls l, 207.
açık delilidir. Osteqk bir Kur'an ayetinde: "Sen
28 lbn Hlşfun, a . g:e. 1-11, 1831bn Kesir, Bfdaye Il, 284 (bubu Kitab'ın sana vahyolunacağıriı ummuyor. rada Isimler: Zü.reyr, Semmiim ve Düreysim şeklinde verildun30." buyurulmaktadır. Hz. Peygamber'in vahmiştir); Süylıti, Hasdis l, 210 (burada Ise Isimler: Zübeyr.
ye muhatap olarak peygamberli.kle görevlendiriTetnı7ldm ve Deris şeklinde tesbit edilmiştir).
29 Bu.lhtilafa kılçük bir örnek verecek olursak; büyük
leceğini bilmediği ve beklemediği açıkça belirsahabi Ebü Hüreyre'nln Ismi şu şeklllerde verllmiştlr: Abdurtilıİıektedir. Yine bir ayette: "Sen kitap nedir,
rahman b. Sahr-Abdurrahman b. Ganrn-Abduşems­
iman nedir bilmezdin 3 ı ... buyurularak, O'nun
Abdullah-Sükeyn-Amlr-Berir-Abd b. Ganrn-Amr-Said. Bkz.
.. Zehebi, Siyeru A1arnl'n-Nubela', thk. Şu'ayb el-Arnavut, 3.
önceden peygamberlikle ilgili konularda hiç bir
baskı, Beyrut 1985, "· 578.
bilgisinin olmadığı ifade e~ektedir.
30 28 Kasas: 86.
31
JOURNAL OF IS14MIC RESEARCH VOL:
6 NO: 3, 1992
42 ŞUra: 52.
ISLAM TARIHÇILIGINDE TARAFSIZLIK PROBLEMI
ı
tl
~
1\
·1
i
i
!
i
!.
ı
disi için önceden tebeadan biat alınan Yezid b.
Muaviye, Emevi idaresinin başına geçmiş ve
muhalefet hareketlerini kırmak üzere şiddete
başvumiuş, bunun neticesinde Hz. Hüseyin Kerbela'da şehit edilmişti. Bunun ardından Abdullah b. ez~Zübeyr, Mekke'de halifeligini ilan ederken Medine halkı da 63/683 yılında kıyam edip
Yezid'in valisini şehirden kovdu. Mes'üdi bu
kıyamın sebebini zikrederken şu lfadelere yer
verir: "Yezid, Fir'avn'ca bir yaşayış ortaya koyunca Medine halkı onun valisini şehirden kovdu.
Fir'avn'ca dedik ama aslında Fir'avn bile tebeasına karşı ondan daha adaletli, halka ve
yakınlanna karşı ondan daha insafiı idi32 ••• "
lşte bu kıyam üzerine Yezid. komutanlanndan Müslim b. Ukbe'yi önce Medine işini
halledip sonra Mekke'ye yönelmek üzere büyük
bir ordu ile gönderdi. Yezid, Müslim'i gönderirken rivayetlere göre Medine halkına üç gün
Rivayelin
İbn Kuteybe 39
1bn Kuteybe40
Durumu öğrenen Medine halkı. vaktiyle
Hendek Harbi'nin vukii bulduğu hendekleri yeniden açıp müdafaa vaziyeti aldı. KaynaklarımiZ
bu müdafaaya katılan Medinelilerin sayısında
müttefık değildir. İbn Sa'd, 2000 kişilik bir kuvvetten bahseder34; lbn Kuteybe, şehirde
1 OOOO'den fazla erkeğin oldugunu belİrtir35;
Taberi. Şam ordusunun· gözünü korkulacak ve
savaştan çekinmelerine sebep olacak büyük bir
toplL:lukla ve benzeri görülmemiş bir şekilde
onların harbe çıktıklannı nakleder3 6 • Şam ordusunun sayısı ise 5000 ile 30000 arasında
Muhacirün (Kureyş) ve Diğer
Ensar (soyun) dan
!nsanlar
As bab'dan
Kaynağı
mühlet vererek tekrar biat ve itaata çağırması,
kabul etmezlerse harpten sonra şehre hakim
olunca orduya üç günlük serbestiyet tanıması.
bu süre zarfında yakalanan herkesin öldürülmesi, yaralıların bile sağ · bırakıl maması, ele
geçirilip alınabilen tılm malların yağmalanması
taliınalını da vermişti33.
Çocuklar ve
Kadınlardan
1700
10000
Çok
700
10000
Çok
80
İbn Kuteybe41
Kureyş'ten : 70Küsur
Ensar'dan : 70Küsur
Makdisı42
Ensar'dan : 70
Mes'iidi43
Kureyş'ten : 90Küsur
Ensar'dan : 90Küsur
Iı,ı1es~iidi44 ------- _
Beyhaki45
---
-
.
700
- ·-
hafız.
Kadınların
4000
______7.00____ - ---
·-·
4000
(yaklaşık)
4000
kar-
nındakiçocuklar
(Sayılamayanlar
hariç
--·-ıoooo-
-- ---------
3'ü ashiib 'dan
Yakut el7Hamevı4 6
Kureyş'ten : 1300
Ensar'dan : 1400-1700
Zehebi47
3500
700 hafız
Zehebi48
306
i
!
ı
lbn Kesir49
·l
Suyiiti50
1000 bakire
ı
i
ı
700
hafız.
Harre'de öldürülenlerin
300'ü ashab 'dan
sayılan
ile ilgili rivayetleri gösterir tablodur.
!
IS!..AMI ARAŞTIRMALAR ClLT: 6, SAYI: 3,
1992
AHMETÖNKAL
195
değişen rakamlarla verilmiştir37. Her hal-u
karda
Şam
ordusunun daha
kalabalık olduğu
anlaşılmaktadır.
Bu vaziyette şehri muhasara eden Müslim
b. Ukbe Medinelileri. teslim olup biat ve itaat etmeye ve kuwetlerini birleştirerek kendi ifadesiyle "mülhid" Abdullah b. ez-Zübeyr ÜZerine
yürümeye çağırarak onlara üç günlük mühlet
vermiş. ancak Medine halkı bu teklifi reddedince
saldırmış ve şehrin doğu tarafındaki Harre mevkünden şehre girerek hendeklerde mevzilenmiş
Medine askerinden bir çok kimseyi öldürmüştür.
Bu olaylar anlatılırken el-fmiime ve'sSiyiise'de şu ifadelere yerverilir: "Müslim: 'Kim
bir adamın kellesini getirirse ona şu kadar. şu
kadar mükafaat var. • diyor ve dinsiz topluluğu
harbe teşvik ediyordu38."
Rivayetlere göre Müslim şehre hakim olduktan sonra Yezid'in kendisine verdiği talimat
ÜZere askerlerine şehirde üç günlük serbestiyet
tanunış. bu süre zarfında büyük bir katliam, eşi
görülmemiş bir yağma ve iğrenç ve korkunç derecede ırza tecaVÜZ hadiseleri cereyan etmiştir.
Medine halkından öldürölenlerin sayısı ile ilgili
rivayetler oldukça farklılık gösterir. Aşağıdaki
tabloda görüleceği ÜZere bunların yekünu binlerle belirtilmektedir:
Nakledilenlere bakılacak olursa bu facia
sırasında 1000 baklrenin bekareti b~ul­
muştur51. Bazı rivayetlerde ise bu hadi~in
ardından ı 000 kadın kocası olmadığı halde
dokuz ay kadar sonra babası belli olmayan
çocuk doğurduğu belirtilir52: Yaküt el-Hamevi
bu sayıyı 800 olarak.verir53.
Rivayetlere göre bu katliamdan sonra Medine halkı kayıtsız-şartsız Yezid'in köle ve cariyeleı:Lolduklannı, . haklar.ında_onuiLdilediği gibi
hükmetme yetkisinde olduğunu kabul etmeleri
şartı ile biata zorlanmış, Allah'ın Kitabı ve
Rasülü'nOn Sünneti üzere biat edeceğini
söyleyen bir müslüman ile, "Biz müslümanız:
müslümanların lehinde olan şey bizim de lehimizdedir, onların aleyhinde olanlar bizim için
de geçerlidir. Binaenaleyh müslümanın hak ve
sorumlulukları Ozere biat ediyorum." diyen bir ·
şahıs hemen oracıkta halkın gözü önünde,
Müslim'in emri ile öldürülmüş, bu durumda halk
söz konusu şartı kabul ederek biata mecbur
kalmıştır54.
Bu işgal sırasında halkın korku içerisinde
evlerine kapandıklan, namaz kılmak için Meseld-i Nebevi'ye bile çıkamadıkları ve bu süre
zarfında Meseld-i Nebevi'den ezan okunmadığı,
orada namaz kılınmadığı, sadece Mescid'den
ayrılmayan Said b. el-Müseyyeb'in, Hz. Peygamber'in kabrioden gelen ezan sesiyle tek başına
JOURNAL OF ıslAMI C RESEARCH VOL: 6 NO: 3,
1992
namaz kıldığı, komutan Müslim b. Ukbe'nin onu
da öldürmek istediği, ancak Hz. Osman'ın oğlu
Amr ile Mervan b. el-Hakem'in araya girip "deli"
olduğunu söyleyerek güç bela onu ölümden kurtardıklan, ayrıca bu hadiseler sırasında Şam askerlerinin atlanyla Mescid-i Nebevi'ye girdikleri
ve hayvanların Ravza'ya bevlettikleri ve pislediklerl nakledilir55.
!ddia edildiğine göre halife Yezid, .Harre
olayını öğrendiği zaman söylediği bir şiirle daha
önce Bedr'de müşrikler safında öldürülen ana
tarafından dedesi utbe, amcası Şeybe ve dayısı
Velid ile diğer akrabalannın intikamını aldığını
söylemiştir56.
32 ll(tesüdi, Mı.u-Ucu'z-Zeheb. neşr. C. Barbier de Meynard,
Paris 1869, V, 159-160.
33 Bkz. lbn Kuteybe, e1-J1nlıme ve's-Siydse, thk. Tıi.ha Muhammed cz-Zeyni. Beyrut 1967, ı. 177, 179; Taberi, Tdrihu'tTaberi. thk. Muhammed Ebu'I-Fazi lbrah!m, Beyrut 1967, V,
484; lbn Kesir. Bidiiye VIII, 222.
34 lbn Sa.'d, TabakiıtV, 146-147.
35 lbn Kuteybe. e!-lmiune ve's·Siydse ı. 185.
36 Taberi Tdrih V, 495.
• 37 Şam ordusunun sayısı konusunda farklı rivayetler Için
bkz. lbn Kuteybe. lmiıme ll, 7; Ya'kübi, Tdrih n. 251; MakdJsi,
Küdbu'!-Bed' ve't-Tdrih. Bağdat tsz. (Paıis l919'dan ofset), VI,
14; lbnu'l-Esir, e!-Kiimllftt-Tdrih. Beyrut 1965, N, 112; !ön
Kesir. .BidayeVIII, 218-219.
38 lbn Kuteybe. lmiıme ı, ısı.
39 lbn Kutcybe, a. g. e. ı, 184.
40 lbn Kuteybe, a. g. e. ı, 185. Burada Medine'deki erkek
sayısının ıoooo·ın üzerinde olduğu belirt!llr. Aynca ı. 188'de
ilave olarak çocuklarm ve kadıniann da öldlirül-düğü söylenir.
4ı lbn Kuteybe. a. g. e. ll, 8.
·
42 MakdJsi, Bed' VI, 14.
43 Mesüdi. Mwil.cu'z-Zeheb V, ı62-163.
44 Mesüdi, et-Tenbih ve'l·lşrfif, Kahire 1357 H.. s. 264.
Mes'Udi burada bu sayılann altında ve üstünde rakamlar
veren rivayetlerin de mevcut olduğuna Işaret eder.
45 Beyhak:i. .Deliiilu'n·Nubuvve•.thk. Abdulmu'ti Kal'aci, ı.
baskı; Beyrut 1985, VI, 474. Beyhaki bu rivayetilmarn Mıilik b.
Enes'c nlspct etmektedir.
46 YakUt ei-Hamevi, MıLcemu'l-Buldiın, Beyrut 1977, Il, ·
249.
47 Zehebi. SiyeruA'llun!'n-Nubelô.'lll, 325. Bu rivayet,
· Imam Mallk'e nlspct edllmlştlr.
48 Zehebi. el-Iberft·Haberi Men öaber. thk. Ebü Hacer Muhammed es-Sa.'id Blsyüni Zağlül, ı. baskı, Beyrut 1985. ı. 50.
49 1bn KesJr, Bldiiye VI. 234.
50 Süyüti, Hasiiis ıı. 499. Süyüti bu rtvayı:tı ,Beybak:i'den
nakletmekte ve Imam Mallk'e nlspct etmektedir.
51 Beyhak:i, Deliill VI, 475; Zehebi, Siyen.ıA'liimi'n·Nubeliı'
lll, 323; Süyüti. TdriJu.tl·Hulefi, s. 209, Hasiils ll, 500.
52 lbn Kesir, Bidiiye.VJII, 221.
53 YakUt el-Hamevi, Mu'cemu'l-Bulddn ll, 249. Yıikiit bu-
rada bu tecavüz dolayısıyla doğan çocuklara
Evliidı.(!-Harre
Harre çocuklan adı verildiğini söyler.
54 lbn Kuteybe, lmiımel, 183,11, 8; Ya'kübi, Tdrihll, 251;
=
Tdrih V, 495; Mesüdi, Mwil.cu'z-Zeheb V, 165; et·
Tenbih ve'!-lşrfif, s. 264.
55 lbn Sa.'d, TabakiitV. 132; lbn Hazm. Ceuimi'u's-S'ıra.
thk.lhsan Abbas vd., Mısır tsz., s. 357-358.
56 lbn Tcymlyı:. lbn Teymlye Külliyatı. tyev. Ahmet önkal
vd .• lstanbul1988, N, 388.
Tabeıi,
ISLAM TARIHÇILIGINDE TARAFSIZLIK PROBLEMI
İslam tarihi kaynaklan bütün bu hadiselere
sebebiyet veren Yezid ve Harre olayı ile ilgili olarak VÜcut bulmuş bazı hadisiere de yer verirler.
lbn Kuteybe'nin naklettiğine göre Hz. Peygamber bir seferinde Harre mevkiine ugradıgında
orada durmuş ve istirca57'da bulunmuştu. Ashab-ı k:iram bunun sebebini sorunca: "Ashabım­
dan sonra bu ümmetin en hayırlılan bu Harre'de
öldürülecekt:frSS." buyurdu.
Hatta bazılan Harre olayına Kur'an'dan bir
ayetln delalet ettlgtni bile iddia etmişler ve tbn
Abbas'ın: " ... Eğer Medine'nin etrafından
ÜZerlerine vanlmış olsa, sonra da kendilerinden
fl.tne çıkarmalan istense mutlaka buna gtrişip
derhal yapmaktan geri kalınazlardı59". ayetinin
te'vill 60 senesinin başında ortaya çıktı." deyip
ayette geçen "... buna mutlaka girişirlerdi... "
lafzını: ... bunu mutlaka kabul ederlerdi. Yani burada Harise Oğullarının Şam ordusunu Medine'ye sokması 60 kastediliyor." şeklinde tefsir
ettiginl nakletmişlerdir61.
·
lbn Kuteybe, Abdullah b. Selam'a dayanarak daha garip bir rivayet nakleder. Buna göre
Abdullah b. Selam, Muaviye zamanında Harre
mevkiinde durmuş ve şöyle demişti: 'Yahudilerin
degiştlrlllp tahrif edilmemiş Kitabında bulduguma göre burada bir topluluk öldürülecek. Bunlar
kıyamet günü haşrolunduklan zaman kılıçlarını
boyuruanna koyacak ve Ralıman'ın huzuruna
gelip: Ya Rabbi. biz senin ugfUilda öldürüldükl . .'
diyecekler62."
Bu arada hem belirteUro ki burada zikretme
lÜZümunu hissetmedigimiz, Yezid'i zernıneden
bir çok hadis de nakledilmiştir ki İbn Kesır.
bunların hepsinin mevzü oldugunu be~3.
1
!
J
ı
• . . Harre. olayı-ile .ilgili. olarak .çı.ktardıgimız bu
rivayetlerde kanaatimiz odur ki sorgularıması
gerekli bir takım noktalar vardır. Bizim Yezid b.
Muaviye'yi ve komutanı Müslim b. Ukbe'yi tamamen aklama ve Harre olayını haklı çıkarma gibi
bir niyetimiz asla mevcut degildir. Ama olan her
şeye rağmen acaba Yezid'i "Fir'avn'dan daha insafsız ve daha zalim", ordusunda bulunan herkesi dinsiz ilan edebilir miyiz?! İyi ya da kötü bir
devlet başkanın. kendisine ası gördügü tebeasından sırf intikam almak üzere üstelik duruma hakim olduktan sonra Qç ga.n boyunca her
tfulü katliam, yağma ve şenaete izin verdiginl,
yaralıların dahi sag bıraktimamasını emrettlğini, müslüman bir komutanın ve .müslüman
bir ordunun da bu emri hunharca ıcra ettlginl
düşOnebilir miyiz?! Hadisede çocuW.ar ye
kadınlar bir tarafa lOOOO'in ÜZerinde ınsanın öldQrQldügü kabul edilirse şehirde hemen hemen
hiç erkek kalmaması gerekmeyecek midir?!
1000 baltirenin bu facia sırasında bekaretinin
bozuldugu iddia ediliyor ama Muhammed Halil
Herras'ın haklı olarak itiraz ettiği gibi. 64 o tarihte Medine'de acaba toplam bakire kız sayısı
lOOO'i buluyor muydu?! Ayrıca 1000 veya 800
kadının kocası olmadığı halde dokuz ay sonra
babası belli olmayan çocuk doğurduğu söyleniyor; iyi ama nüfusun fazla olmadıgı bir dönemde
üç gün içerisinde bu kadar çok kadının hemen
ham1le kalması düşünülebilir mi?! Katliamdan
sonra Medine halkının Yezid'in köle ve cariyeleri
olduklannı kabul ederek biata zorlanmalannın
ne anlamı. ve ahalinin kin. nefret ve düşman­
lığını çekmekten başka ne. faydası olabilir?!
Yez!d ve komutanı işJn b_u yönünü acaba hiç
düşünüp akletmemişler midir?! İşgal saresince
Meseld-i Nebevi'den hiç ezan okunmadığı. namaz kılınmadığı, hele hele Mescid'den ayrılma­
yan Said b. el-Müseyyeb için bizZat Hz. Peygamber'in kabrinden g~len bir sesle ezan okunduğu
rivayetlerine ne demeli?! -Diyelim ki sahte de
olsa- İslam birlik ve beraberliğinden dem vuran
ordu komutanı ve askerlerinin Meseld-i
Nebevi'ye atlanyla girdikleri ve İslam'ın en kutsal mahallerinden biri sayılan Hz. Peygamber'in
kabri ile minberi a,rasındaki Ravza'yı atlarının
pislik ve idrarlanyla kirletmesine sebebiyet verdikleri nasıl iddia ~~unabilir?l Şayet ileri
sürüldüğü gibi Yezid, Harre olayını Öğrendiği
zaman böylece Bedr'd~ müşrik olarak öldllrülen
akrabalannın intikamını aldığını bir ştirle ifade
etmişse, bu tslam'a karşı şirk'i tercih ve Bedr
Harbini gerçekleştiren Hz. Peygamber ve
. 57 lstircii'. ölüm ys. gibi ,:ıcı bir haber ya da durumla
kmşılaşıı:ıca" .:ı~'.) .yı uıJ
uı ı_,.lli "demektir.
- 58 -·lbn·Kutcybe;-lmiıme 1;-187:-Aynca bkz.-Beyhaki~ Delall --
..u
VI, 473; lbn Kesir. Bicidye VI. 233; Süyüti, Hasiiis Il, 498.
59 33 Ahzab: 14.
60 R!vayetlere göre Medine'de meskün bulunan Hdrise
Oğullan. bu haclisede Medine hallana ihanet ~tmlş ve Şam ordusunun Medine'nin zayıf yerinden şehre girmesini
sağlamıştır. Bkz. Tabeıi, Tdrih V, 495;_Ebü Hanife ed-Dineveıi,
el-Ahbdru't-1\viil. thk. Abdulınunim Amir. Bağdat tsz.
(1959'dan ofset), s. 265. Burada Ebü Hanife ed-Dineveıi,
Ham:"de bu ihaneti yapan Hfuise Oğullannın vaktiyle Hendek
Harbl sırasmda da Hz. Peygambere "...Gerçekten evlerimiz
düşmana açtktır." diyerek harpten kaçmak için bahaneler
arayan ve bu sebeple 33 Ahziıb: 13 ayetinde sözü ed.Uen kimseler olduğunu belirtir.
61 Bkz. Beyhaki. DelailVl. 473. 474; lbn Kesir, BiddyeVl.
233. lbn Kesir burada r1vayeti senediyle bırlıkte verdikten
sonra: "Bu. lbn Abbas"a nlspeti sahih bır lsnad'dır. Sahabe"nin
Kur"an ayetlerini tefsırt, bir çok ulemaya göre 'merfil'
hükmündedlr." diyerek senedin sıhhatine ve bu tefsfrt:!ı Hz.
Peygamber'den menkül olabileceğine işaret etmektedir.
62 lbn Kuteybe. lmdme ı. 187:
63 lbn Kesir. BldayeVIU. 231.
64 Bkz. Muhammed Halil Hcrriis. Süyüti'nin Hasdls'ine
ta1ik, n. soo. dipnot ı.
IsLAMI ARAŞI1RMAI.AR ClLT: 6, SAYI: 3, 1992
AHMETÖNKAL
ashabına karşı kk. ve intikam duyguları beslemek dolayısıyla açık bir küfür, Yezid zah1ren
müslüman oldugunu söyledigi için de sinsi bir
münafıklık olmuyor mu?l Ele aldıgımız şahıs
Yezid de olsa bir şahsa kaflr ya da münafık
demek az cesaret işi midir?! Bizzat Hz. Peygamber'! devreye sokarak O'nu_?, agırndan Yezid'i
zemme çalışanlar, Raswüllal)i'a Harre'de aslıab­
tan sonra bu ümmetin c!n hayırlılarının öldüıü­
lecegınden bahsettiler acaba hiç "Kim bile bile
yalan bir sözü bana nlpet ederse (benim
söylemediğim bir sözü bana atfederse) Cehennem'den yerini hazırlasın 65 t" hadisini hatırla­
rından geçirmezler mi?! Tamamen Hendek Harbi sırasında münafıkların tutumlarıyla ilgili
olan-33 Ahzab: 14 ayetlnin. nüıülünden 58 yıl
sonra vukü bulan Harre olayına delalet ettiglni
lbn Abbas'a nispet etmek ne dereceye kadar
dogrudur66?t Harre meselesinin Kitab-ı Mukaddes'te bile yer aldıgını belirterek Yezid'i
kötüleme gayretkeşligı. Abdullah b. Selam
zamanına kadar "degıştırilip tahrif edilmemiş"
Tevrat nüshalannın mevcut oldugunu iddia
cüretkarlığını gösterirken acaba bu iddianın
lslam'la, hak ile, hakikat ile ne ölçüde
bagdaştıgı hiç hesaba katıimamakla mıdır?!. ·
Cenab-ı Hak Kur'an-ı Keıim'de: "... Mescid-1
Haram'a girmenizi önledikleri için bir topluma
karşı besledigirılı kızgınlık sizi aşınlıga se}f,fetmesint..:•67 buyurarak haksızlıga bizzat uğcey-an
Peygamber Efendimiz ve ashabına, üstelik kendilerine bu zulmü yapanlar müşrik oldukları
halde bile aşınlık göstermemelerini emrederken
bazı lslam tarihçilerinin ve ravilerin itidal
ölçüsünil muhafaza edemediklerini bu örnekleri
de gördükten sonra kabul ve itiraf etmek mecburlyetindeylz.
_ __ .....
Yalnız burada işaret etmeliyiz ki -daha
önce de bir kaç kez vurguladıgımız gibi- hiç
şüphesiz Harre'de gerçekten olan hadiseleri
tasvip etmemiz mümkün değildir. Çünkü
aşikardır ki Medine halkının kıyamı karılı bir
şekilde bastırılmıştır; bu sırada bazı taşkın ve
kendini bilmez askerler -her dönemde bu nevi
hadiselerde görüldüğü üzere- zulme varan bazı ·
uygulamalar, yagmala malar tecavüzlerde bulunmuş olabilirler. Ama elbette ki bu tabioyu
sınıriari içerisinde, olduğu gibi çizmek lazun. Bu
ve benzeri olaylar dolayısıyla Yezid'i kafir,
zındık, münafık ilan etmek, l.m.kan ve yetkimiz
dahilirıde değildir. Şüphesiz onu adil bir devlet
başkanı, iyi bir halife, salih bir insan ve veli bir
kul da kabul edecek değiliz. Yezid, hatasıyla­
savabıyla tarihte yerini almış bir sultan, idare-
JOURNAL OF ISLAMI C RESEARCH VOL: 6 NO: 3, 1992
ciligi döneminde tasvibi mümkün olmayan icraatlarda bulunmuştur.
Bu makale vesilesiyle şunu da belirtmek
mecburiyetindeyiz ki geçmişte gördügümüz
sevgi ve yergideki aşarılıklar. günümüz araştır­
malarında ve bazı çevrelerde yaygın bir takım
anlayışlarda da aynıyla hatta belki de daha
şiddetli bir şekilde devarn etmektedir. Bir takım
iç ve dış faktörlerin de tesiriyle bazı şahıslar ve
devreler yüceltilip adeta kudslleştlrilmekte, bazı
kişller ve dönemler ise yerin dibine batırılmak­
tadır. Bugün Emevi dönemine eskisinden daha
ziyade saldırıldığını ve hatta: "Muaviye'ye sahabi
• diyecek miyiz?" şeklinde bir soru ortaya atılarak
"sahabe" tanımının dahi değiştirilmek isten. dıgıni görüyoruz68.
Kabul etmek gerekir ki bu tavnn ve
aşırılıgın oluşmasında tarihçilerin oldugu gibi
herkesin ve İslam aydırılarının da sorumlulugu
vardır. Çünkü "sahabe" deyince hatasız insan
anlıyor ve öylece anlatıyoruz; "büyük alim"
deyince yanılgısız kabul ediyoruz ve onlarda
görülen, nakledilen bir takım kUsurları binbir
te'ville örtmeye çalışıyoruz. Ya da bunun aksine
küçük bir hatası sebebiyle bazı kimseleri çizip
atıyoruz.
·
Oysa ki tarihçiler ve Islam aydınları. tarihi,
toplumu ve olayları degerlendirirken aynen bir
ayna gibi olmaladırlar; ama tabii bir ayna... Dev
aynası da degil. cüce aynası degi}L. Şu halde tarihe ve tarih! şahsiyetlere ılımlı bir şekilde bakmak, halledilmesi gerekli önemli bir problemi
çözmek ve çevremize sıhhatli bir bakış açısı kazandırmak da hepimize düşen bir mecburiyel ve
mes'uliyettir.
65 Buha.ri. Ilm 38; Müslim, lman 112.
66 Nitekim M. Halil Herris, lbn Abbas'ın böyle bir tefsirde
bulunmasının ve böyle bir ılıspetin onayapılmasının
mümkün ve doğru olamayacagıoı belirtir. Bkz. M. Halil Herris,
Süyılti'nln Hasrus'ine ta1Jk. ll, 499, dlpnot 2.
67 5 Maide: 2. Bu Ikaz aynı sürenin 8. ayetlnde: "Bir toplu·
Juga duydu~uz kin. sizi adaletsiz davranmaya itmesin; adaletil olun!" buyurularalt vurgulanmaktadır.
68 Esasen geçmişte de Hz. Muavfye hakkında farklı
zOmreler. ller! ger! söz söylemiş ve hatta onun kafir olarak
öleceıt ve Cehennemlik olduğunu ifade eden bizzat Hz. Pey·
gaınber'e ruspet olunan hadisler de nakletmişlerdir
(Muavfye'y! aşın bir şekilde öven ya da yeren görüşler ve nakiller konusunda geniş bilgı Için bkz. Or. lıfan Aycan, Saltanata
Giden YoldaMULIViye b. Ebi Süfycuı, 1. baslo, Ankara 1990, s.
48-62). Ancak geçınışte Şüler, Hıiric!lerve Abbasller gibi
Erneviierin siyasi raltipleri tarafından böyle bir anlayış ve bu
tür rivayetler üretilip yayılırken bugıln ehl-1 sünnet Içerisinde
Islamcılık adına çıkan kişi ve zümreler arasında böyle bir
tavnn görülmesi gerçekten düşündürücüdür.
Download