MUKATTAAH.ARFLER1 ve KUR'AN t'cAziNDAKi YERİ Muhittin AKGür:~ ·· 'Al-hunıf al-muqatta/ detached lerters and its role in ininıitabity of the Qur'an Same letters and words occur at the beginning of the Qur'anic Chapters are called 'af~ hun!f af-muqatta! detached letters'. These letters and woıı:fs have drawen the attention of the scholars from. early years of Islam to our own time. Scholars have made various comments on the meaning and significance of them, but it is important to note that same of these interpretations are far from their actual meanings. This article primarely focuses on the meanings of these letters and words from clas.sical period to modem scholarship. In addition to this, it also re-evaluates these interpretations and places · emphasis on some important meanings in relati6n with their Qur'anic context. Anahtar Kelimeler: Hunif-ıi Mukattaa, Miiterabih, A(fabe, Sembo~ Şia, Ersiz/ik Key Words: Detached letterı, ambigious verses, alphabet, .rymbo~ itıimitabiry ofthe Qur'an ifadeler, duygularla algılanan fiziksel görüntülerdir. Kağıt üzerinde satır­ lar, bir çiçek üzerindeki işaretlerle aynı tarzda görülür. Konuşulan sözler ve gök gürültüleri işitilir. Bununla birlikte, çiçekler üzerindeki işaretler ya da gök gürültülerinin aksine, sözcüklerin ikili bir tabiatı bulunmaktadır; onlar kendilerinin ötesinde bir şeyi işaret ederler ve bu onlara anlam verir; bu anlam anlaşılabilir, fakat algılanarnaz.ı Her varlığın kendine has bir dili vardır. Çiçekler, koku ve renkleriyle, bitkiler tat ve görüntüleriyle, hayvanlar ses ve hareketleriyle, insanlar da işaret ve dilleriyle konuşur ve anlaşırlar. İslam'a göre de, varlığın oluşması ve devam etmesine sebep olan Yüce yaratıcı da, Yrd.Doç.Dr., Sakaıya Ü. ilahiyat F. HP.. Rickınan, Anlama ve İnsan Bilimleri, (Çev. Mehmet Dağ), Ankara Üniversitesi Bası­ . mevi, Ankara 1992, s. 63. 49 ..• -:- -::Y l! kendisine muhatap olarak seçtiği insana, hem kainattaki olaylar ve hem de peygamberler aracılığıyla gönderdiği kitaphr vasıtasıyla konuşmakta~. Aynı . zamanda Yüce Allah'ın, insana gönderdiği bu kitaplar, kendilerine görev verilen peygamberlerin konuştukları dille gönderi.lmiştir. Dolayısıyla her bir peygamber, kendisine gelen bu vahiyleri, aynı dili anlayan ve konuşan kav~ mine aktarmıştır. Kainattaki birtakım kanunlar, nasıl açık değil, insanın araştınnasıyla, üzerinde derinden düşünmesiYle ve uzun yillar süren incelemeleriyle ortaya çıka­ rılabiliyorsa, metinsel kanun olan vahiylerinlayetlerin bazılarında da aynı· durum söz konusudur. Kur'an'ın, hem evrende varolan ve meydana gelen olayları, hem de sözlü ifade olan metinlerini ayet olarak adlandırması bu yönüyle oldukça ilginçtir. Nitekim: Bakara 2/99, Meryem 19/58, Nfu 24/1, Nfu 24/46 ve liac 22/16 benzeri yüzlerce ayette Kur'an'ın sözlü ifadeleri ayet olarak isimlendirilirken, Al-i İmran.3/190, Yfuıus 10/6, RUın 30/20-25 benzeri yüzlerce ayette de, kainattaki kanunlar ve oluşumlar ayet olarak isiın­ lendirilıniştir. Kur'an'ın bazı sfuelerinin başlarında bulunan huruf-u mukattaalara bu açıdan bakabiliriz. ~ere bazı anlamlar yükleme, bunları gizemli kabul etme, birer gösterge olarak kullanma ve bazı şeylerin şifresi olarak görme hadisesi, yeni olmayıp çok eskilere dayanmaktadır. Mesela Yahudi geleneğinde hurılf.ilmi, esastabazı İbranice harfiere sayısal değerler vermeye veya harflerin yerlerini değiştirmeye dayanır. Bu yönteme göre mesela Tekvin XIV'te Hz. İbrahim'e bir savaş sırasında yardımcı olan 318 kişi aslında onun hizınetçisi olan Eliezer'den başkası değildir, çünkü Eliezer kelimesinin sayı­ sal değeri 318'dir. Harflerin yerini değiştirme yöntemine (temurrah) göre "galip gelmek'' anlamındaki "şşk'' (şeşak) kelimesi (Yeremya, 25/27) "Bbl" kelimesine (Babil) (Yeremya, 514) denk düşer (çünkü bu kurala göre "s"ler "b"ye, "k'' da "l"ye dönüşebilınektedir). Böylece kutsal kitabın huruf ilmiyle yorumu neticesinde Tanrı'nın Babil'e üstün geleceği sonucuna ulaşılmakta­ dır. Yahudi ınistikleri, bazı peygamberlere ve kahramanlara sayısal değerler yanında özel anlamlar da vermişlerdir. Mesela Zahor'a göre İbrahim hikıneti, İshak aklı, Ya'kub ise bilgiyi temsil etmektedir.ı B'ozhüyük, Mehmet Emin, "'Hurtıf", DİA, XVITI, 398. so ~· :"J ' Yahudi geleneğinde harfiere sayısal değerler yüklendiğine dair Hz. Peygamber doneminde meydana geldiği rivayet edilen şu olay da işaret etmekte- dir: Ebu Yasir İbn Ahtab, Yahudilerden bazı kişilerle Resillullah'a (s.a.s.) uğ­ Allah Resillü Bakara sılresinin baş tarafı olan "Elif Um Mlm. Onda hiçbir şüphe yoktur... ayetini okuyormuş. O sıradaYasir İbn Ahtab'ın kardeşi Huyey İbn Ahtab yahudilerden bazı kişilerle gelmiş ve demiş ki: ra.mış, "Allah'a yemin ederim ki Muhaınİned'i (s.a.s.) kendisine indirilen ayetleri okurken duydum." Ve duyduklarım okumaya başlamış: "Elif Lam Mlm. Onda hiçbir şüphe yoktur..." Ebu Yasir demiş ki sen bunu ondan gerçekten işittin mi? O da evet deyince, Huyey İbn Ahtab Yahudilerden bir grupla beraber Resillullah'ın (s.a.s.) yanına gelip şöyle demişler: "Ey Muhammed (s.a.s.)! Sen Allah'ın sana indirdiği "Elif Um Jvllm. Onda hiçbir şüphe yoktur... ayetini ok:uduğunu hatırlıyor musun?" Resillullah da (s.a.s.) evet demiş. Bunun üzerine onlar: "Bu ayeti Cebrail sana Alİalı katından mı getirdi?" diye .sorunca o da evet demiş. Bu defa onlar: "Allah senden önce de peygamberler göndermişti. Ancak seniniri dışında biz onların ve ümmetierinin süresinin ·ne kadar olduğunu bilmiyoruz" demişler. Huyey İbn Ahtab ayağı kalkarak yanındakilere şöyle demiş: "Elif bir, Um otuz, Jv1lm kırk eder. Bu da toplam olarak 71 yıl eder. Demek ki bu peygamberin mülkünün ve üminetinin ömrü 71 yıldır. Bu durumda onun dinine girecek misiniz?" Sonra da Resillullah'a (s.a.s.) dönerek: "Ey Muhammed! Bu okuduğundan başka da ayetler var mı?" deyince Allah Resillü (s.a.s.): "Evet var" demiş. Nedir onlar deyince Resillullah (s.a.s.): "E lif Um Jv1lm Sad" deyince, o: "Bu daha ağır ve daha uzundur. Elif birdir, lam otuzdur, mim kıı:kı:ır, sad altmıştır, böylece yüz otuz bir sene eder. 0: "Ey Muhammed daha başkası var mı?" diye sordu. O da: "Evet" buyurdu. "Nedir?" deyince de: "Elif lam Ra'dır" buyurmuş. ffu:yey: "Bu daha ağır ve daha uzundur. Elif bir, Lam otuz, Ra ikiyüzdür, böylece ikiyüz otuz bir sene eder." Sonra daha başkası var mı demiş: Resillullah (s.a.s.): "Evet var "Elif lam Mlln Ra'dır'' buyurmuş. ffu:yey: "Bu daha ağır ve daha uzundur. Elif bir, Lam otuz, Mlln kırk Ra ikiyiizdür, böylece ikiyüz yetmiş bir sene eder. Senin durumun bize kanşık geldi. Öyle ki sana çok mu yoksa az mı verildiğini bilerneyiz." diyerek Resillulillı'ın (s.a.s.) yanından ayrılmışlar. Ebu Yasirkardeşi f:Tuyey b. Ahtab ve beraberindeki hahamlara: "Nerden bileceksiniz! Belki de bunlann hepsi Muhammed için toplanmıştır. Yetmişbir, yüzotuzbir, ikiyüzotuzbir, ikiyüz yetınişbir. Bunlann hepsi51 nin toplamı yediyüzdört yıl eder." dedi Onlar da: "Onun durumu bize kanşık geldi" dediler. İşte "Bu muazzam kitabı sana indiren O'dur. Onun ayetlerinin bir kısmı muhkem olup bunlar Kitabın esasıdır. A.yetlerin bir kısmı ise müteşabihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar sırf fitne çıkarmak, insanları saptır­ malı:. ve kendi arzulanna göre yorumlamak için müteşabih kısmına tutunup onlarla uğraşır dururlar. Halbuki onlann hakikatirıi, gerçek yorumunu Allah'tan başkası bilemez. ilirnde ileri gidenler: "Biz ona olduğu gibi inandık Hepsi de Rabb'imizin katından gelmiştir" derler. Bunları ancak tam akıl sahipleri düşünüp anlar ve şöyle yalvarırlar." (Al-i İını:an 3/7) ayetinin bu kim" seler hakkında indirildiği düşünülmekı:edir.3 · Ayın zamanda Hıristiyanların, değişik dönemlerde, özellikle de çeşitli işken­ celere maruz kalıp, inançlannı gizleme zorunda olduklan zamanlarda, kendi aralannda anlaş abilecekleri bazı şifreli kelimeler kullandıklan bilinmektedir.4 Yıne İsffimi:yet'in geldiği dönemde, Kur'an'dakilere tam olarak benzemese de, Araplarm bazı kelimelere bir takını anlamlar yükledikleri gelen rivayetler arasındadır. Mesela Harise b. Lam et-T'a!'nin babasına "Lam" denmiştir. Bakıra "sad", paraya "ayn", buluta "ğayn", balığa "nUn.", dağa "kM'' denmiştir.s Arap alfabesindeki harflerin sayılannın 28 olması, bunlardan 14 tınesinin sUrenin başında zikredilmesi de, İslam aiimleri tarafından bu meselenin daha bir clikkatli şekilde ele alınmasına vesile olmuş ve konu etrafında geniş bir düşünce derinleşrnesi meydana gelmiştir. Nıtekim, Annemarie Schimmel bu hususun farkına varmış ve şu değerlendirmeyi yapmıştır: Kur'an-ı Kerlnı'deki 29 Karneri bir sayı olarak 28, İslam'da önemli bir rol oynar. Mistikler :tlahi_söyani Kur'an'ın onlarla yazıldığı Arap Alfabesinin 28 harfini ay konaklanyla irtibatlandınrlar. Büyük Ortaçağ matematikçisi ve tarihçisi el-Blrılrll (ö. 1048), bu ilişkinin kairuı.t ile Allah'ın kelamı arasındaki yakın bağlantıyı ispatlaclığını ileri sürer. Kur'an'ın I:-lz. Muhammed'den (s.a.s.) önceki 28 peygamberin adını vermesi ve şairlerin İslam'ın Peygamberini dolunaya benzetmeleri bu çerçeveye oldukça uyar. Kadim Sami düzenindeki 28 Arap harlinin sayısal değerleri, ebced alfabesi denen şey, 1 ile 1000 arasında sayıların bütün dizisini üretir. Çi.inkü ilk 10 harf tek zün İbn Kes!r, Ebu'l-Fid~ İsnıMl b. Ömer, Teftim'l-kur'ôni'f-a:(jm, Dam Kahrai:nan, İstanbul 1992, I, 60. Bu konuda daha geniş bilgi için bkz: Bozhüyük, "F!Jmtj', D lA, XVIII, 397-400; Cevherl, Tanravl, ef-Cevôhirjf t~fsiii'f-kur'ôtı'il-kerfnı, Daru'l-Fikr, ts. II, 5. Ateş, Süleyman, Yiice Kıtr'ô11'm Çağda[ Ttfsiri, Yeni Ufuklar Neşriyat, İstanbul, 1988, I, 67. 52 hasarnaklı sayllan, lO'dan 19'a kadarki harfler onlan ve geri kalanlar da yüzleri teşkil eder. Bu sıradaki son harf ğqyn da 1000 olarak sayilir. İlginç bir şekilde 28'den 1000 sayısllll üretmenin aynı yolu MÖ. 1300 civannda yazılmış Mısır'lı Teb'in Bin Şarkısı adlı eseıde bulunur ki, 1000 şiirden değil sadece 28 şiirden oluşur. Son olarak da şu da eklenebilir ki, modem arnştımıalann keşfettiği gibi dış deri sık sık kendini yeniler bütün hücreleri her 28 günde tekrar yerine koyı.ılur.6 Kur'an'ın bazı surelerinin başında bulunan Huruf-u mukattaalata gelince, bu harfler Kur'an-ı Kerlı:n'deki 29 surenin başında bulunur. Alfabedeki harflerden sadece 14 tanesi yani yarısı k:ullarulmıştır. Burada kullanılan bütün harfler tekrarlarıyla 78'dir. Kullanılan bu harfler o 0 rJ~ t.5 t .1. l.J-"> V" .J c: ı t.SBunlardan üç tanesi tek, dört tanesi iki, üç tanesi üç, iki tanesi dört ve iki tariesi de beş harflidir. Aynı zamanda kullanılan' bu harfler Arap dilinde en çok kullanılan harflerdir? Bu harflerin bir anlam taşıyıp taşımadığı meselesiyle ilgili olarak da öteden beri değişik görüşler belirtilmiş, üzerlerinde pek çok tartışmalar olmuştur. Biz billada bunlardan belli başlı olanlarına değinecek, bu harflerin Kur'an'da kullanılmasının bizler açısından hangi anlamlan taşı­ dığllll irdelemeye çalışacağız. A HURUF-UMUKATTALARINNEANLAMA GELDİGİ BİL1NEMEZ İslam ilimlerinden bazılanna göre, bu harflerin anlamlarını bilmemiz mümkün değildir. Bunlar Kur'an'ın esranndandır ve anlamlaımı yalruzca Allah bilir. Bunlar kullan imtihan etmek içindir. Bunun b:öyle olması da son derece doğaldır. Zira Cenab-ı I-:Iakk'ın bizlere nice emir ve yasakları vardır ki, onların anlamlannı, iç yapısllll bilmemekle beraber, Allah Tea.Ia emrettiği için onlan tereddütsüz kabul eder ve yaparız. Mesela beş vakit namaz neden 6 değil de 5 vakittir? Bunun gerçek sebebini bilmez, ama öyle emredildiği için kabul eder ve yaparız. Ramazan orucu neden bir ay da daha fazla veya eksik değil, bunun gerçek sebebini bilemez ve kabul ederiz. Bunlara başka pek çok meseleyi daha örnek gösterebiliriz. Bu görüşü benimseyenler, kendilerine delil olarak Hz. Ebubekir'den (r.a) şu rivayeri gösterirler:" Allah'ın her kitabının bir sım vardır. Kur'an'daki sım 6 Annemane Scl:ıimmel, Sqy!lann Esran, (Çev.Mehmed Temelli), Verka Yayınlan, İstanbul 1997, s. 244-245. Zemahşen, MahmUd b. Ömer, ei-KeH4f an hakilik-i ğav!mıidi't-ten:;;;1 ve '!)'lini'f-ektivifi fi vımihi't-tm:;;;1, Daru'r-Reyym, Kılbire 1987, I, 21. 53 da slirelerin başlanndaki harflerdir."S Şa'bi'den de şu rivayeti aktanrlar: "Bu harfler, müteşabihami.ndır. Bunun için de biz bunlann z~e inanır, onlarm gerçek anlamlannı Allah'ın bilgisine havale ederiz."9 Aynı konuda :Hz. Ali'nin de şöyle söylediği rivayet edilir: "Her kitabın bir özü vardır. Bu kitabın özü ise hece harfleridir."ıo Razi de konuyla ilgili tefsirinde haber olarak şunu aktarmaktadır: "Alimlerin bir sım, devlet başkanlarının bir sım, peygamberlerin bir sım, melekle. rin bir sım ve bütün bunlann ötesinde Allah'ın da bir sım vardır. Eğer cahiller aJ.imlerin sırlanna vakıf olsalar, onları yok ederler. A.limıer devlet başkan­ lannın sırlanna vakıf olsalar, onlann sözlerini dinlemezlerdi. Devlet başkan­ ları peygwberlerin sırlanna vakıf olsalardı, onlara karşı gelirlerdi.. Peygamberler meleklerin sırlarına vakıf olsalardı, onları töhmet altında bırakırlardı. Eğer melekler Allah Teala'nın sırlanna muttali olsalardı, şaşar kalır ve yok olurlardı. Bu şundandır: Yarasa nasıl güneş ışınlanna dayanamıyorsa, zayıf akıllar da büyük sırlara tahammül edemez. ı ı Ancak bu göriiş ilk bakışta makul gibi görünse de, Kur'an ayetlerine babunun böyle olmadığı anlaşılmaktadır. Çünkü Allah Teala insanlara altından kalkamayacaklan yükleri yüklemez; Kur'an'da insanın· anlamayacağı ayetleri ya da haıfleri göndermez. Aksine o, insanlara ayetler üzerinde düşünmelerini, dikkatli ve titiz bir şekilde okumalarını, onun insanlar için bir hidayet kaynağı olduğunu bildirerek, her bir ayet, hatta her bir kelime ve harfin bir anlamının ya da anlamlarının olduğuna işaret etmektedir. Kanaatimizce, kai.natta hiç bir şey anlamsız ve gayesiz olmadığı gerçeğinden ~are­ ketle, bu. harfler de anlamsız değildir. kıldığında, B. HURUF-U MUKATTALARıN NE ANLAMA GELDİGİ BiLiNEBİLİR Diğer diğini ilim adamlanndan birçoğu da bu harflerin bir takırp. anlamlar içersöylemişlerdir. Ancak bu konuda çok değişik görüşler ileri süıülmüş, . Zerkeşl, Bedrüddin Muhammed b. Abdillah, el-Burh!itı fi ulrlmi'l-kur'!ın, Daru'l-Ma'rife, Beyrut ts. I, 173. A)'/11)'Bl: ıo ıı 'Mzl, Fahruddin Muhammed b. Ömer b. Huseyn b. Hasan b. Ali et-Teyı:rll, et-Teftim'Lkebfr, Daru'l-Kütübi'l-İl.ın.iyyt!, Beyrut 1990, II, 3-4. Razı, a.g.e, 214. 54 ·'· 1 hatta bazen çı.kanlrnıştır. aşın gidilerek oldukça uç yorumlar yapılmış ve tuhaf sonuçlar Burada sadece belli başlı örneklere deyineceğiz. 1. BU HARFLERBİRER SEMBOLDÜR Alimlerden bazılanna göre, surelerin başlanndaki bu haıflerden her biri birer retnizdir. Ancak bu retnizlerin ne anlama geldiği hususunda farklı görüşler ileri süıülmüştür. Bunlann belli başlılannı şöyle sınıflanclırabiliriz: Bunlar Cenab-ı Hakk'ın isim, sıfat ve fiilierinin retnizleridir. Bazı alimlere göre bu harfler Cenab-ı Hakk'ın değişik isim ve sıfaclarına delalet eder.ıı Mesela İbn Abbas'a göre çJ 1 deki "Elif" Allah'a, "lam" Latif ism.ine, "mim" Mecid ·ve Malik ism.ine delalet eder. Aynı zamanda "Elif" nimetlerine, "Lam" lüruf ve ihsanlarına, "1V.uni" ise yüceliğine delalet eder.D M.aturidi, bu harflerin her birinin bir retniz anlamı taşıyabileceğini, bunların da Allah Terua'nın isimleri, sıfatları, mü'm.inlere olan nimetleri, bu ümmetin örn.rü, yöneticilerinin sayısı, bölgeleri gibi hususlar olabileceğini belirterek, böyle bir anlatım şekliyle, konuyu detaylı değil de özetle anlatırnın söz konusu olduğunu ve bunun da işte bu harflerle yapıldığına dikkat çekiyor.14 Bu harflerin Cenab-ı Hakk'ın isim ve sıfatlarına delalet etmesinin yanın­ da, bütün bir anlam içenfiğini kabul edenler de vardır. İbn Abbas'tan rivayet eelilcliğine göre, rJ 1 ile ilgili olarak, çJcl .ılıllil "Ben en iyi bilen Allah'ırn", 1 ~ ile ilgili olarak J.,..:..al .ılıllil "Ben ayıran, kesen ve hüküm veren Allah'ırn", yJ 1ile ilgili olarak c.;) .ılıllil "Ben gören Allah'rm" demiştir.ıs Bu harfleri, Cenab-ı Hakk'ın fiilierine birer retniz olarak yorumlayanlar da vardır. Mesela çJ 1 deki her bir haıf bir fiile işaret etmektedir. Buradaki "1" ~ ~ li<ı::>..o Jıl u.ıi Yani: "Yüce Allah Muhammed'i (s.a.s.) sevdi ve onu peygamber olarak gönderdi", 'J', 0.Jh~l 4.A'i Yani: "İnkarcılar onu inkar etti", /de, t.?JI ..)~ lji.ı$.3 1~ 0J..ft\.S..ll f":l"' Yani: "KMirlere öfkelenildi ve ı2 D H ıs Zerkeş~. a.g.e, I, 173; Ntlı:uflcü, Ebu Mansı1r Muhammed b. Muhammed b. Mahmud, Te'vi/ôt-11 ehli's-siilıne, Müessesetü'r-Risale, Beyrut 2004, I, 13. Bkz: Zerkeş4 a.g.e, I, 173; Razi, a.g.e, II, 6. Ntlı:urld4 a.g.e, I, 13. Zerkeş4 a.g.e, 1/174. Ayrıca bkz: İbn Ebi Hacim, Abdurrahman b. Muhammed, b. İdrls er-Razi, Tefsiri'l-kıir'iini'l-azjm, Mektebetü1-Asriyye, Beyrut 1999, I, 32-33; Bedtüddin Muhammed b. İbn1hiın b. Sadullah, GHrarii't-trqyiin nmı /em yiisenıme fi'l-kr1ran, Kuteybe, Beyrut 1990, s. 195. Dam 55 gerçeğin ortaya çıkmasıyla onlar zillet içinde kılındılar" demektir.16 · Buna benzer bir anlamda da, l'ten maksadın Allah TeMa, r'den maksadın Hz. Muhammed (s.a.s.), J'danmaksadın da Cebrail olduğudurP Buna yakın yorumları tasavvuH tefsir ekolünde de görmemiz mümkündür. Bunlm göre de ı Allah demek, J Lam ve i' de Medd demektir. Yani: "Ben Latlf ve Medd oları Allahım". yıli "Ben Allahım görürüm" demektir. ~'ın anlamı: "Ben Kerlı:n olan, hidayete erdiren, her şeye yerli yerince hükmeden, her şeyi bilen Sadık olan Allahım" J Allah Teala'nın Kadir ve Kahir olduğuna, Lı da N& ve Nas!r (yardımcı) olduğuna işaret sayılmıştır.lB Şia ekolünde de aynı minval üzere, bu harflerin değişik anlamların birer remzi olduğuna inanılır. Mesela Ga'fer es-Sadık'tarı gelen bir rivayette Meryem Sılresinin başında yer alan ~'daki~ "Allah bizim şiamıza kafidir", • "Onlara hidayet verendir'', r.,ş "Allah onların dostudur", t "Allah itaatkar olanları bilendir", t..!-"' "onları yüksek makamlara ulaştırma sözünde sadık­ tır."19 Bu konuyla ilgili örnekleri çağaltmak mümkündür. İlk bakışta bu yorumlar mantıklı görünse de, hangi harller nerede, hangi isim, sıfat ve fiiliere delalet eder konusu net değildir. Çünkü herhangi bir harfle ilgili olarak birden fazla isim, sıfat ve fiilin kastedilmesi mümkündür. Bu durumda: "neden o ·isim değil de diğeri?" ya da "neden o fiil de başkası seçilmemiş?" gibi hususlar sorulabilir. Yani "E lif" neden Allah ismine delalet ediyor da, E had ismine delalet etmiyor? Ya da "J:v.Um" neden Musavvir, Muktedir veya Muhsin isimlerine değil de Mecid veya Malik isimlerine delalet ediyor? Bunlar bu konuda sorulabilecek muhtemel sorular ve bununla ilgili kesin bir cevap vermek de herhalde oldukça zor gözükmektedir. Aynca herkesin, bu harflerden kendi düşüncesine göre, istediği anlamı bulması hiç de zor olmaz. Dolayısıyla böyle bir bakış açısı, oldukça vahim anlamların ortaya çıkmasına sebep olabilir. 16 Rh1, a.g.e, 2/7. 17 Mıltuôdl, a.g.e, I, 13; Mekkl b. Eb1 Talib, Ebı1 kllr'ritıi'f-mjm, Daru'n-Nunı'l-İsJ.aml, Beyrut Muhammed, Tejsim'l-mii[kif min ğaribi'f­ 1988, s. 85. ıs Bursevl, İsmail Hakkı, RJihu'f-bryritJ, Matbaa-i Osrrıaniyye, ts. I, 28. 19 Aymyer. 56 2. BU HARFLER KUR'AN'IN YADA SUR.ELERİN İSiMLERiDİR aJ.imler de bunlardan her birinin Kur'm'ın bir ismini meydana geCüreyc'in de bu surelerin isimleri olarak baktığımızda, o zaman: "diğer surelerin adlannı nasıl belirteceğiz? Yahut sadece başlarında bu harllerin bulunduğu surderin mi isimleri var?" gibi soruların gelmesi son derece doğaldır. Ayrıca gerek tefsir usulü ve gerekse tefsirlerin kendilerinde, surelerin bazen bir, bazen iki, bazen üç ya da daha çok isimleri belirtildiğinde, bu isimlerin bir iki sille hariç -Ta Ha, Sad gibi- huruf-u mukattaalardan dolayı verilmediğini görmekteyiz. Yine gerek Kur'm'ın kendisinde, gerekse Resillullah'ın (s.~.s.) hadislerinde bildirilen Kur'm'ın farklı isimlerine baktığımızda, bu harflerin adıyla bir Kur'm isrnine ' Bazı tirdiğini söylemektedir. Nitekim Katade, Mücahid ve İbn görüşte olduklan rivayet edilmektedir.20 Ancak bu haıflere rastlarnamaktayız. 3. BU HARFLER YEM1N İÇİNDİR Tea.la Bazı aJ.imlere göre de bu harfler yernin için olup, Allah onlarla yemin etrnektedir.zı Buna göre Cenab-ı Hakk Kur'm-ı Kerlrn'de nasıl bir takım şeyler üzerine yernin etmişse, aynı şekilde bu harflerle de yernin etmektedir. Abfeş bu hususu şöyle yorumlar: Allah Teaia, şeref ve yüceliklerinden dolayı bu harflerle yernin etmiştir. Çünkü bu harfler aynı zamanda, .farklı dillerde indirilrniş olan kitaplannın, Cenab-ı Hakk'ın yüce isim ve sıfatlannın ve değişik milletierin aralannda tanışmaya vesile olan dillerinin asıllannı teş­ kil eder. Bundan kastedilen her ne kadar bütün harfler olsa da, bunlardan sadece bir kısmı zikredilmiş ve onlarla yetinilmiştir. Nitekim bir insan sillenin tarnamını kastettiği halde, "el harndü'"yü okudurn der. Böylelikle Yüce Allah sanki bu harflerle Kur'm'ın kendi kitabı ve sözü olduğuna yernin etrnek:tedir.22 Ancak bu görüşe de Arap belağatı açısından itiraz edilmiş, iki 2o ıı ıı Taberl, İbn Cem, Cônıiu'l-bf!Ytin an te'vff-i ![yi'l-kur'tin, Dam'l-Fikr, Beyrılt 1995, Bakara Sillesi (1. ayetin tefsirinde) Matı:uldl, a.g.e, I, 13-14; İbn Ebi Hacim, a.g.e, 1/32-33; Raz.l, a.g.e, 21 6; Suyfu:!, Ceillüddin Abdurrahman, el-İtkiıtı jf 11/ümi'i-kllf'tin, Dam İbn Kes1r, Beyrut 1987, I, 661. Maturldl, a.g.e, I, 13; Zerkeşı, a.g,e,.I, 173. Tabers!, Ali el-Fadl b. El-Hasan, Mccmm'l-bf!Yiınjf tefti'ri'i-kJtr'iın, Dam İhyll't-Tuds'il­ Arab1, Beyrut 1992; I, 40; Zerkeş1, a.g.e, I, 173; Razl, a.g.e, II, 7-8; Ebı?ı Fenlli, Muhammed Abmed İbrahim, Hımlj11'f-1nu'cem jf ftviitibi's-mver, Şeriketü Mektebeti'l-Bubarl, Kuveyt 1992, s. 204. · 57 yeminin aynı yerde bulurunasının doğru olmayacağı söylenmiştir. Mesela Kalem Sfu-esinin başında 2JJ~ C..j rillı:, 0 (Kalem 68/1) "Nun'"dan sonra kaleme yemin edilmesi, ya da ~ı ~t:IŞ.llj ~ (Duhan 44/1-2) ayetlerinde olduğu gibi.23 · 4. BU HARFLER DiKKAT ÇEKMEK iÇ1NDiR Bazı İslambilginlerine göre ise bu harflerin gelmesindeki gaye, insanların özellikle de Kur'an'a karşı direnen ve başkalarını da dinlemekten engelleyen kimselerin dikkatlerini çekrnek içindir.24 Yüce yaratıcı bu harfleri, surelecin başlannda kullanarak dinleyenlerin hayretini çekmiş, kulak vermelerine sebep olmuş, devamındaki ayetleri de bu dikkatle dinlemiş ler, böylelikle kalpleri ve gönülleri yumuşamıştır.25 Zaten insan, genelde alışık olmadığı yabancı şeylere karşı pek meraklıdır. Hemen ona yönelerek kulak kesilir. Bununla da istenilen amaca ulaşılmış olunur. Boylelikle bu harflerden sonra gelen ayetler daha bir titizlikle dinlenilmiş olur.26 Rivayet olunduğuna göre Resuluilah (s.a.v.) Mekke'de iken yüksek sesle Kur'm okuduğu zaman müşrikler etraftan dinleyen insanları kovar, dağıtır­ lar; dinlerneyin şu Kur'an'ı· ve asılsız yaygara, gürültü yapın derler ve ıslık çalar gürültü ederle~di. Resuluilah (s.a.s.) konuşmaya başladığında, kimse onun sesini duymasın diye gürültü yapmak kafirlerin bir taktiğiydi. Onlar, Kur'an'ın etkili bir kelam olduğunu, onu tebliğ eden kimsenin de yüce bir kişiliğe ve etkileyici bir hitabet yeteneğine sahip bulunduğunu, dolayısıyla dinleyenlerin muhakkak surette onun tesiri altına gireceğini biliyorlardı. Bunu önlemek için, Hz. Muhammed'in (s.a.s.) söylediklerini dinlememek_ve başkalannın da dinlemesini engellemek için karar almışlardı. Bu yüzden ResUluilah (s.a.s.) tebliğ etmey-e başladığı zaman, gürültü çıkarıyor ve anlamsız seslerle onun mesajını örtmeye çalışıyorlardı. Böyle bir metod sayesinde Allah'ın gönderdiği yüce Peygamber'in davetini önlerneyi umuyorlardı. Nitekim şu ayet, müşriklerin bu durumunu haber vermektedir: -. -~~~~ ·.<t-' .o..:S r.r-'- '1'J u·i'.-:.,, . ·.ı ı ~ '- · ~ u ı J...r·.~c:: ·. L~.r- ıer u~ ~ ___ ..r r-'trc..>.L~~ ·u'1..9-J "B.ır de liallr dediler ki: "Şu Kur'm okunduğunda ona kulak vermediğiniz gibi, ona karşı yaygara koparıp onun, başkalan tarafından anlaşılınasını da engelleyi.n. 23 24 ıs 26 Cerrahoğlu, İsmail, Tejsir Us,Uii, Elif Ofset, Ankara 1979, s. 140; Tuncer, Faruk, Km..an Sı1releıindeki EfsizAhenk, Işık Yaymlan, İstanbul, 2003, s. 93. . ~turlcli, a.g. e, I, 14. Zerkeş~ a.g.e, I, 175. Bursevl, İsınail Hakkı, Rılhii'I-Brytin, Matbaa-i Osmaniyyc, ts. I, 28. 58 gara kopanp onun, başkakn tarafından anlaşılmasıru da engelleyin. Ancak böyle yaparak üstünlük sağlayıp onu bastırmayı umabilirsiniz." (Fussilet 41/26) 27 5. BUHARFLER TEVRAT,İNCL VE ÖNCEKİKİTAPLARA iŞARETTİR Oldukça· ilginç bir yorun:ı da, bu harflerle önceki kitaplarm kastedildiği­ dir. Süleyman Ateş, bu harflerle, Araplarm dillerini anlamadıklan eski İlalll kitaplara işaret edildiğini, daha sonra da o kitabın özürrün fasih bir Arapça ile açık:Iandığıru söylemektedir. Nasıl ki o kitaplarm ana yapısı olan kelimeler, harflerden oluşmuş ise, HZ. Muhammed'e (s.a.s.) vahyedilen öğütler, kıssa­ lar, emirler de tıpkı o kitaplan oluşturan harfler gibi harflerden oluşmuştur. Ancak bu harfler, bu kez Arapça kelimeleri oluşturmuş ve İlalll Kitab'ın içeriği, özü Arapça kelime kalıplanrla dökülerek HZ. Muhammed'e (s.a.s.) vahyedilmiştir ki, Araplar da bir İlalll kitaba sahip olsunlar, onu okuyup anlasın ve yollanın bulsunlar. Yüce Allah, peygamberlerine vahyettiği bütün kitaplarda tevhidi açıkla­ mıştır. HZ. Muhammed'den (s.a.s.) önce indirilen kitaplarda açıkladığı, HZ. Muharnmed'e (s.a.s.) de Arapça olarak vahyettiği Kur'an'da tevhidi izah etmiştir. İşte surenin başında bulunan ~ f"""", Araplarm anlamadıklan yabancı dildeki İlahl kitaba işarettir. Gerçi o Kitap yabancı. dildedir ama, onun sözlerinin ana yapısı, harflerdir. Bütün dillerin ana yapısı olan, fakat bağımsız durdukça bir mana anlaşılınayan bu harflerle, yabancı dilde inen İlalll Kitaplara işaret edilmiş; onlarla Allah'ın birliği ·nasıl anlatılmış ise, HZ. Muhammed'e (s.a.s.) de Allah'ın birliği, O'nun buyruk ve hükümleri öyle vahy ve izah edilmiştir.2 8 Görüldüğü hareket noktasının temeli, başlannda huruf-u mukattaalarm bulunduğu surelerde, Kur'an öncesi kitaplarm ya muhteva ya da bizzat isim olarak zikredilmeleri esprisidir. :Halbuki Kur'an'ın pek çok sfuesinde, daha önceki peygamberlere indirilen kitaplann, bazen isimleri ·bazen da içerdikleri konulan zikredilmek:tedir. Zira Kur'an, geçmiş kitaplarm üzere Ateş'in İbn Kes1r, a.g.e, VTI, 162- 163; Mevdudi, Ebu'l Ala, Tejhimu'l-kur'an, Fussilet Sılresi Ayet 26'run tefsirinde; Elmalı, Harndi Yazır, Hak Diııi Kur'atr Dili, Azim Dağıtım, İs­ 27 Bkz: ıs Ateş, Süleyman, Yik'e Kur'!iıı'm Çağda[ Teftiri, Yeni Ufuklar Neşriyat, İstanbul, 1988, I, tanbul ts. VI, 555. 92-93. 59 tamamlayıcısı, gözetleyicisi ve doğrulayıcısıdır. Eğer bu harfler bundan dolayı gelnıiş olsaydı, başlaiında huruf-u mukattaalann bulunmadığı diğer surelerin de aynı şekilde olması gerekirdi. Mesela İsrn ve Furkan slli-elerinde İsrailoğulları ve Hz. Musa'ya verilen mucizeler anlauldığı halde, bunların başlannda huruf-u mukattaa bulunmaınakradır. 6. BU HARFLERLE YAZININ ÖNEMiNE DiKKAT ÇEKiLMiŞTiR Bazılarına göre bu harflerle Cenab-ı Hak:k yazı yazmaya insanların dikkaderini çekmiştir. Zira harflerin Elifbadaki isimlerini sayarak hecelemek, yeni okuyup yazmaya başlayanlara mahsustur. Buradan, Kur'an'ın, ürrıı:n1 bir kavme ve mübtedl bir muhite muallimlik yaptığı anlaşılmaktadır.29 Yazının keşfi nasıl insanlığa en önemli bir ilerleme döneminin açılmasına yol açmışsa, bu kitabın hidayeti de medeniyette ve toplumsal gelişmede büyük bir ilmi ilerlemeye yol açacak, cehaletten aydınlığa çıkaracaktır. Nitekim o, "oku" diye başlayan bir Kitap olmuş ve gelen ilk vahiy parçasında Allah'ın "insana (kalemle) yazıyı öğretiDesinden (Alak 1-5) bahsetmiştir. Cenab-ı Allah okuma ve yazmayı öğrenmeye teşvik ediyor. Zira harf isimlerini telaffuz etmek, öğrenime yeni başlayanların işidir. Bunlar bazen bir, bazen iki, bazen üç, bazen dört, bazen beş harf yan yana gelmekle, redrici bir alışurma yaptırılmışur.3o 7. BU HARFLER KUR'AN'IN MUCiZELiGiNiN iŞARETiDiR İslam düşünürlerinin büyük bir çoğunluğuna göre de bu harfler, Kur'an'ın benzerine erişilmezlik ve ulaşılmazlığın bir delilidir. Ancak bu harflerin Kur'an'ın i'cazına işaret olması, değişik açılclrdan ele alınmıştır. a. Kur'an'ın Benzerinin Getirilememesi Hususundaki Eşsizlik Kur'an, değişik ayetlerde, kendisine inanmayan insanlardan şayet güçleri yetiyorsa, aynısını getirmelerini istemiş ve bu konuda onlara meydan okumuştur. Halbuki Araplar, özellikle de Kur'an'ın naw olduğu dönemde söz söyleme sanatının zirvesini tutmaktaydılar. Buna rağmen benzerini getiimek- 29 Yıldınm, Suat, KmJôn-ı Kcdm ve Kıtrôn İlimledne Gitiş, Ensar Neşriyat, İstanbul, 1989, s. JO Yıldınm, 113. (Hasan el-Benna'dan naklen). a.g.e, s. 112-113. 60 ten aciz kalınışlar, hatta değil Kur'an'ın tamamı, bir sfu-e:rlln bile eşini getirememiş ve bu konuda aciz kalrnışlardrr. , Yüce Allah işte bu harflerle aynı zamanda onlan uyaımakta: ve onlara sanki şöyle demektedir: "Kur'an, işte bu harflerden ibarettir. Siz de zaten bu harfleri biliyorsunuz ve aynı zamanda edebi sanatlannda zirvesindesiniz. O halde siz de ona benzer bir kitabı rahatlıkla yapabilirsiniz. Ancak uzun süre geçmesine, onlann şereflerinin ayaklar altına alınmasına rağm~n, yine de bunuyapamadılar. İşte bu durum, Kur'an'ın beşertarafından değil de, bizzat Allah tarafından geldiğini göstermektedir."31 Kur'an, harflerden müteşekkildir. Bu harfler, Arapların bildikleri ve sürekli kullandıklan harflerdir. Aşina olduklan v~ iyice bildikleri bu harfleri kullanarak, kendileri için en büyük düşman kabul ettikleri Resillullah (s.a.s.) ve Kur'an'a karşı zafer kazanabilirlerdi. Ancak bunu yapamadılar. Kur'an, kullandığı bu harflerle, adeta onlara böyle bir şeyi başaramadıklarını hatır­ ıatmış oluyor. b. Orijinal Olması Yönüyle Eşsizlik Makalemizin giriş kısmında da belirttiğimiz gibi Araplar, harfiere bir kı­ anlamlar yükleyip onlan kısaltarak kullanıyorlardı. Ancak bu sıkça baŞ vurulan bir uygulama değildi. Kur'an'ın kullandığı şekliyle bir ilkti. Bu konuda Kur'an, başka herhangi bir edip ya da hatibi taklit ediyor değildi. Bu yönüyle de Kur'an eşsizliğini ortaya koyuyordu. sım Said Nursl, huruf-u mukattaaların bu yönüyle bir ilk olduğunu ve Kur'an'ın i'caz yönlerinden birini oluşturduğunu söyler: Hatip ve beliğlerin adetindendir ki, mesleklerinde daima bir misale tabi oluyor, bir örnek üzerine nakış dokuyor ve işlenmiş bir yolda yürüyorlar. Halbuki, bu harflerden anlaşıldığına göre, Kur'an hiçbir misale clbi olmamış, hiçbir belagat örneği üzerine nakış yapmamış ve işlenınemiş bir yolda yürümüştür.32 c. Kainatla İlişkisi Yönüyle Eşsizlik Son dönem ilmi tefsir geleneğinin en önde gelen temsilcilerinden Cevhen, hiı.ruf-u mukattaalara oldukça farklı bir açıdan bakmış ve Kur'an'ın eşsiz­ liğini, kullanılan harflerin sayısında aramıştır. Cevhen, sfu-e başlarındaki harf- 31 Bkz: Zerkeşl, a.g.e, 1/175; Zernahşerl, a.g.e, I, 27; Razı, a.g.e, II, 7. J2 Nursl, Bediıızzaman, İraratfl'l-i'ca~ Tenvir Neşnyat, İstanbul, ts. s. 36. 61 lerin Arap alfabesindeki harflerden 14'ünden oluştuğunu, bunun da alfabenin yansı ettiğini söyleyerek, gerek 14 ve gerekse 28 sayılarıyla ilgili evrenden karş~tınnalar yapar: 1. Her bir eldeki mafsal sayısı 14'tür. 2. İnsanın sırt omurgasının altında 14, i.istünde 14 kemik vardır. 3. İnek, deve, eşek, yırtıcı hayvanlar, diğer doğum yapan ve emziren hayvanların ön taraflarında 14, arka taraflannda 14 kemik vardır. 4. Kuşların uçarken kullandıkları kanat tüylerinin sayısı14+14'tür. 5. Kuyrukları uzun olan inek ve yırtıcı hayvanların kuyruklanndaki kemik sayısı14'tür. · 6. Bazı sürürigen ve balık gibi uzun boylu hayvanların omurga kemiklerindeki sayı 28'dir. 7. Arapça'daki harf sayısı 28'dir. Bunlardan 14'ü idğam yapılır, 14'üne yapılmaz. 8. Arapça'daki noktalı haıflerin sayısı 14, noktasızlarınki de 14'tür. 9. Ayın 14 Güney 14 Kuzeyolmak üzere 28 evresi vardır. Bunlarla Cenab-ı Hakk sanki şöyle demektedir: "Ey kullanın, ayın evreleri var 28 ve bunlar iki kısım. Elierin eklem sayısı 28 ve iki kısım. Haıflerin sayısı 28 ve iki kısım. .. Bununla şunu bilin ki, bu Kur'fuı benim tarafıından indi.rilıniştir. Çünkü onların harflerini, ayın.evreleri, insan ve hayvan eklemleri, hece harflerinin dizilişi ve sayısı gibi haber verip yaptığım şekilde kıldım. Durum böyle olunca, nasıl olur da Muhammed (s.a.s.) veya başka bir beşer böyle hassas ve mükemmel bir sistemi kursun, bu sayıları kainattaki diğer sayılara, bu kanunları, diğer prensipiere uygun bir şekilde uydursi.ın?- İşte bundan ötürüdür ki, Kur'an Benim sözümdür. Böyle bir neticeye varmaruz için de işte surelerin başlarındaki bu harfleri koydum. Ta ki yer gök ve onla- . rm ikisi arasındakilerin boşu boşuna yaratılmadığını bilesiniz. Kamat kitabıy­ k vahiy kitabı arasındaki mükemmel uygunluğun farkına varasınız. İşte bu Kur'an, kıyamete kadar bakl kalacak. Her ne kadar diğer diller bir takım değişikliklere uğrasa da, O'nun dili O'nunla beraber kıyamete kadar canlılığı­ nı devam ettirecektir.33 Görüldüğü üzere Cevheı:1, konuya oldukça ilginç bir açıdan bakrruş, kainattaki mükemmel nizamla, Kur'an'daki eşsiz ahenk arasında bir bağ kurmuş, ikisinin de yaratıcısı Allah Teala olması açısından büyük ve olağanüstü 33 Cevllıir a.g.e, II, 5-7. 62 . bir yapının varlığından hareket etmiş, bu harflerin Kur'an'ın eşsiz bir i'cazı olduğu sonucunu çı.karmıştır. Zerlclrll de Cevheri'nin bu görüşünü eserine _almış ve böyle bir yorumu, bu konudaki şüpheleri giderici bir değerlendirme olarak görmüştür.34 d. Sll.reyle ilişkisi Yönüyle Eşsizlik Bu konuyla ilgili oldukça orijinal bir yorum da Zerkeşi'nin yorumudur. Zerkeşi'nin bu yaklaşınımı Tahiyye Abdulaz!z İsmail daha da geliştirmiş, müstakil bir kitap ya.zrnıştır.JS Buna göre sılrelerin başlarındaki harflerin, sillenin genel muhtevasıyla yakın bir ilişkisi vardır. Bu ilişki hem lafız, hem de anlam yönüyledir. Mesela: )J;:.-·'' t.JiJ'Sll~,- t..5 bu sfueye baktığımızda "kM" harfi üzerine bolca kafiye vardır ve cömertçe .bu haıf kullanılmıştır. Şu örnekler bu durumun en açık göstergesidir: :ı.ij -~f -~) Jı.;j -;jıı:. -~~ ~::J Jı J~ d -.:ıı)ı~:iı Ji:; -J~- J;Jı- .:ı~ıj '.·:u·ı·,_':-,<- ::".. ıı ;i:ı ·'ı'~; 'ı'~-:-· .. :-. ~~i·i i: -:':~'iı- -i. 'k·ıı·' .,: -c..l"J ~ -c- ı..s- J ...,....., - ~ -u .r d F -~ -~ -..y:..r" ~'""'""· ı.;:......u -(jj -~j) __-.::JtLt{ _:~J~ ~ ~fj . "" '"- ; -"" , gibi kelimelerde "kM" harfi bolca ku1larulmı.ştır.36 Aynı şekilde Sad silresine bakalım. Bu surede de "Sad" haıfinin ifade ettiği karakteristik bir özellik gözümüze çarpmaktadır ki, o da "husfunet"tir. Bu durum surenin tamamında kendini göstermektedir. Öncelikle kafirlerin Resillullah'a (s.a.s.) karşı olan husumetleri 1~1:, ~!~\.ll ~~ (Sad 38/5) ifadeleriyle, Hz. DavU.d'un yanına gelen iki hasım kişinin 1durumu ma- "O mahkemeleşen hasımların olayından haberin oldu mu? Onlar bedin duvanna tırmanıp Davud'un yanına birden girince o, onlardan ürktü. Onlar da "Korkma!" dediler, "biz sadece birbirimize hakkı geçen iki dava.Iı­ yiz. Senden dileğimiz: Aramızda adaletle hükmet, haktan uzaklaşma ve bize tam doğruyu göster!" (Sad 38/21-22) beyanlanyla, Cehennemliklerin aralarında geçen tartışmalan 34 35 36 Bkz: Zerkan1, Muhammed Abdulai'ırrı, Menôhilu'l-irjtm jf 11mmi'l-kur'ôn, Dam İhyai.'t­ Turasi'l-Arabt, Kahire ts. I, 227-229. Tahiyye Abdul.az1z İsmail, et-Tifsim'l-ifnı!Jyu li hmitfi evôili's-sıtver .ft'l-kur'ôni'/-kennı, Meclbii'l-Ehclm, Kahire1990. Zerkeşi a.g.e, I, 169. 63 ı·~f '' w~.:_\~~ 0ı '~Uı ~ ~\" ·f ~ ·.,..,. ~trW ! 81 ';/'" r" ı..r- - ~ J . rJ r ·r. r "Aklımız sım, onlarla alay ederdik! Yoksa gözlerimiz onlardan kaydı da onun için mi kendilerini göremiyoruz?" İşte bu, yani cehennern1iklerin dava- · laşrnası kesin bir gerçektir." (Sad 38/ 63-64) tasviriyle, Mele-i a'lanın sakinle. . ke ndi aralanncia tartış malan u~ ·. ~·· ::ı 1 ı:. tl\ lWLı .1... •• nnın , ı.s- , . r-- W:!' 1$1 u•• tS c. "Mele-i Ala sakinleri tartışırlarken kendi aralannda neler konuştuklanrui. dair bilgim yoktur.'' Sad 38/69) ifadeleriyle, şeytanın seeele etmemek için Yüce Yaratıcıya karşı hasmane tavn 0:!J= 0:" ~';.ı;;,J .Ju 0:" y;J'i.l1 ~ :J;ı1. 1..11 "İblis: "Ben ondan üstünüm, çünkü beni ateşten, onu ise topraktan yarattın" dedi." (S.ad 38/76) beyanlanyla anlatılmaktadır.37 Bütün bunlann yanında aynca slirede "sad" harfinin şu kelimelerde bolca geçtiği görülmektedir38: J - • _b,\~1 -J~ -~1- ._,.,tk>.jı ~J -:,:..1 -~-~ı.;.:.,( -iJ~Ij -c.T'C 'o .. ,. o:.•, .. o /' , • .. .. , t . e - }:..a..;uıJ -ı,;. ı.:.,., -~ -~ı...::,.,uı - cr'rJ - ._,.,ı.:.,.,ı -...:..ıL;.;L.aJı - ...:..ıWL.aıı · ·~ . .ı~Jiı -ı.)~-r" ~ ~ ~:- ·.,w - J~ 't·.·Uı - ı .Yle, -'1!"~-...:..ı.r:·-· ı::'l·-~ 'ı- ~ ~·;;Va'.iı .. :i ""' ~ tl -~S,d;:.ı , .; ~~~ ;ı-:.. J .... :# .. ::; Arapçacia "sad" aynı zamanda sabnn, sumı1dun, samedin ve sablirun da remzi olarak kabul edilmiştir ki, bu sıfatlar en üst seviyede Allah Terua'nın sıfatlandır. Beşer çapındaki sabra gelince, en zirve noktayı peygamberler tutar. Peygamberlerin içinde de Hz. Eyyôb örnek olarak verilir. O da bu sliredeki yljl:ıJ} ~1 ~ l_;:C-:, ~IJ~J ıj! "Doğrusu Biz onu pek sabırlı bulduk Ne güzel kuldu o! O, gerçekten Allah'a yönelirdi." (Sad 38/44) ayetinde anlatılmaktadır. Bu espnden hareket eden Tahiyye Abdulaziz İsmail, başlannda huruf-u mukattaa bulunan her slireyi bu yönüyle incelemiŞ, yukandaki gibi haiflerle sure arasındaki sıkı ilişkiyi ortaya koyrnuştur)9 Doğrusu oldukça ilginç olan bu gerçeği görmemek mümkün değildir. Sonuç · Kainattaki her şeyin kendine has bir dili vardır. Bu dillerden bazılan açlk, bazılan yan açlk, bazılan da oldukça kapalıdır. Surelecin başlarındaki bu harfleri oldukça kapalı olan kısımdan sayabiliriz. Tam olarak ne anlama geldiğini çözemesek de, mutlaka işaret ettikleri bir takım anlam1ann olduğu açık bir gerçektir. Zira kainatın işleyişinde nasıl hassas bir dengenin varlığı söz konu37 Js 39 Zerkeşl, a.g.e, I, 169-170. Tahiyye Abdulaziz İsmail, a.g.e, s. 59. Bkz: Tahiyye Abdulaziz İsmail, a.g.e. 64 su ve hiçbir fazlahk ve eksiklik yoksa, Yüce Yaratıcı'nın insanlığa gönderdiği Kur'an'da da fazlahk ve eksiklik söz konusu değildir. Öteden beri İslam bilginleri bu harflerin anlamlan üzerinde oldUkça deriri düşüıunüş, değişik görüşler ileri sürmüş ve çeşitli tartışmalar yapmışlardır. Bundan sonra da yapılınası ve yeni bir takım yorumların ortaya çıkması muhtemeldir. Üzerinde bu kadar farklı yorumun yapılınasındaki temel faktöıün, konuyla ilgili olarak gerek Kur'an'dan, gerekse Kur'an'ın birinci açıklayıcısı Hz. Peygamber'den (s.a.s.) açık ve net bir bilginin olmamasıdır. Dolayısıyla her bir bilgin, kendi perspektifinden meseleye bakmış, değişik yorumlar yapmış, hatta bazen oldukÇa uç görüşler dahi ileri sürmüşlerdir. Konuya genel bir perspektiften baktığımızd~ karşımıza şu neticeler çık­ Bu harfler, Kur'an-ı Kerlm.'deki 29 sillenin başında bulunmaktadır. Huruf-u mukattaalardan sonra ya Kur'an, ya Tenzü, ya da vahiyden bahsedilmektedir. Iiece harflerinin sayısı yinni sekiz harftir. Kur'an-ı Kerim, slirelerin başında bu harflerin yansını zikretmiş, yansını ise kullanmamıştır. Kullanılan bu 14 harf terkedilenlerden daha fazla kullanılmaktadır. Bu harf-ler önemli bir şeyin mukaddimesi ve keşif kollan gibidir. -Bu harflerin manadan soyutlanmış olarak zikredilmesi, muarizlarını delilsiz bırakmaya işarettir. Slirelerin başlarındaki bu harfler, i:ıahl bir şifre olabilir. İnsanların bilgileri bu · şifreleri tam anlamıyla çözmeye yetişemiyor. Ancak bunların, kesinliğin ötesindeki yorumlar olarak da olsa, Kur'an'a dikkat çekme ve farklı açılardan onun eşsizliğine işaret etme gibi anlamlar taşıdığını söylemekte bir sakınca yoktur. Bunların gerçek anahtan, ancak Hz. Muhammeö'dir (s.a.s.). Aynı zamanda bu harflerin birer şifre gibi bırakılması, Hz. Muhammed'in (s.a.s.) fevkalade bir zekaya sahip olduğuna işarettir ki, O, remizleri, lmalan ve en gizli şeyleri dahi sarih gibi telakkİ eder, anlar. maktadır: 65