Yaflamdan Kesitler E Sema Erdo¤an RCAN KONT TAKD‹M EDER Sinema 盤›rtkanl›¤›ndan tiyatro müdürlü¤üne uzanan dolu bir yaflam O, 72’lik bir delikanl›. Elli y›ld›r yüzünü kaplayan sakallar›n› iki kez kesmek zorunda kald›. Askere giderken ve seksen darbesinde mecburen. Mahalle aralar›n›, iflporta tezgahlar›n› do¤al sahne olarak kuland›. » 117 BD A⁄USTOS 2013 Figüran olarak ç›kt›¤› sahnede sunucu olarak kald›. 71 yafl›nda “S›ra D›fl› Okur Ödülü”nün sahibi oldu E rcan Kont, 2 May›s 1942’ de alt› çocuklu yoksul bir ailenin beflinci çocu¤u olarak dünyaya geldi. “Önce, simit satmaya bafllad›m. Bir bahar günü bir mahalleden “simit” diye ba¤›rarak geçiyorum. Penceresi aç›k bir evden “Çocuklar, bizim kibar çörekçi geçiyor, ondan çörek al›n” diye bir ses duydum. Nereden duymufltum bilmiyorum ama altm›fl y›l önce çöre¤e simit demifltim.” Adana’da “simit”i ilk telaffuz edenlerden birisi olarak kabul ediyor kendini. Ortaokulu "çift dikiflle" 6 y›lda bitirdi. Tan›nm›fl bir çok ismin mezun oldu¤u Erkek Lisesi’ne geçifl yapt›. Devams›zl›k süresi doldu gerekçesi ile bir y›l sonra bafllamak zorunda kald›. “O bir y›l, kay›p de¤il kazan›md› benim için. 27 May›s 1960 öncesiydi. Hep, siyasetle ilgilenen büyüklerin yan›ndayd›m. Onlar› dinliyor, bol bol okuyordum. Liseye farkl› bir bilinçle bafllad›m, hiç kalmadan bitirdim.” Sinema Ç›¤›rtkanl›¤› “Dört tekerlekli büyük bir at arabas›n›n içine o akflam oynat›lacak filmin kocaman tabelas› yerlefltirilir, çinko ya da tenekeden yap›lan bir huni verirlerdi bize. ‹lkel bir megafon diyebiliriz. Biz de “dikkat dikkat“ diye bafllar, filmin ad›n›, oyuncular›n›, saatini ba¤›rarak duyururduk. Sinemac› Mehmet abi, 'Çok güzel ba¤›r›yorsun, seyircide art›fl oluyor' diye bana övgüler düzerdi.” Mahallelerindeki “Lale Sinemas›”nda, yaz aylar›nda Ercan Kont bir sunumda yapt›¤› dikkat çekici 盤›rtfliir okurken kanl›¤› yeni bir ifl kazand›rd› ona. “Eskiden film öncesi mahalli sanatç›lar sahneye ç›kar›rlard›. Sinema sahipleri, daha çok insan sinemaya gelsin isterken, mahalli sanatç›ları da kendilerini tan›tma f›rsat› bulurlard›. Bir gün bir arkadafl›m 'Programa ç›kaca¤›m, gel beni takdim et.' dedi. Takdim için sahneye ç›kt›m. Ç›k›fl o ç›k›fl. Lisede okurken de iflportalarda 盤›rtkanl›k yapt›m. Ama hep farkl›l›k BD A⁄USTOS 2013 yaratma derdindeydim. ‹flportac›lar hep 'Alman, ‹talyan!' ya da 'Batan geminin mallar›!' diye ba¤›r›rlard›. Ben, 'Bunlar Türk mal›! Yapan› Türk, satan› Türk, alan› Türk. Ma¤azada 10 lira bizde 20 lira!' derdim. Duyanlar flafl›r›r, tezgâh›n önü insanlarla dolard›.” Fark›nda olmasa da bu tezgâh önleri deneyim kazand›¤› birer sahneydi. Ercan Kont, paras›zl›ktan kahveye gidemedi ama kahve duvar›n›n dibindeki a¤aç gölgesinde oturan büyükleri can kula¤› ile dinledi hep. Orhan Kemallerin, Yaflar Kemallerin onlarca sayfada yazd›klar›n›, flöyle böyle okuma yazmas› olan insanlar›n 10 dakika içerisinde nas›l anlatabildiklerine tan›kl›k etti. ‹lk rolü sadece m›zrak tutmakt›. Aradan 49 y›l geçse de o sahnedeki repli¤i hiç unutmad›. ‹flporta 盤›rtkanl›¤›ndan figüranl›¤a Biriktirdi¤i bir miktar para ile kendi tezgah›nda 盤›rtkanl›¤a bafllad›. “Birkaç gün olmufltu. Acemiyim ya bilmiyorum. Eski iflportac›lar zab›talar› görünce birbirlerine ›sl›k çalarlarm›fl. Eflyas›n› kapan kaçt›. Ben, öylece kald›m. Zab›ta eflyalar›ma el koydu. N’oluyor falan diye sorsam da kâr etmedi. 'Belediyeye gelip alacaks›n' deyip ayr›ld›lar. Belediyenin önünde beklerken bir anons duydum: 'Dikkat, dikkat Adana Belediyesi fiehir Tiyatrosu 63-64 sezonuna William Shakespeare’in Othello oyunu ile bafllayacakt›r. Bay ve bayan figüran aranmaktad›r. ‹steklilerin tiyatro müdürlü¤üne müracaat etmeleri duyurulur.' O an, eflyalar›m› falan unuttum hemen tiyatroya gittim, kaydoldum. Eflyalar›ma ne oldu bilmiyorum.” F igüran olarak bafllad›¤› Belediye fiehir Tiyatrosu’na, 25 y›l sonra müdür olarak atanaca¤› hayalden öte bir fleydi. “Bir gün, yönetmen prova s›ras›nda ‘tüh keflke figüranlar› göndermeseydik flu sahneyi de al›rd›k’ dedi. Ben k›s›k bir sesle ‘Ben buraday›m’ diye seslendim. ‹lk rolümü de böylece kapm›fl oldum.” ‹lk rolü sadece m›zrak tutmakt›. Aradan 49 y›l geçse de o sahnedeki repli¤i hiç unutmad›. Othello Desdemona’y› sevdi¤i için yarg›lan›yordur. “O, beni bafl›mdan geçen tehlikeler için sevdi; ben de onu, anlatt›klar›ma ac›d› diye. Kulland›¤›m tek büyü bu iflte...” ‹ lk y›l sonunda flehir tiyatrosu kapat›l›r ve kurulan özel bir tiyatroda yer al›r. Burada, küçük de olsa bir rol kapar. “Aya¤› sakat birini oynuyordum. Gittim, 4 parça ince tahta buldum ve bezlere sard›m. Sonra da baca¤›ma ba¤lad›m. Mecburen baca¤›m› hiç bükemedim sahnede. Oyun bittikten sonra 'Sen daha yenisin. Baca¤›n› bükmeden nas›l oynad›n' diye sordular. 119 BD A⁄USTOS 2013 Baca¤›m› gösterince çok flafl›r›p güldüler.” Bu tiyatroda bir sezon çal›fl›r. Kurulan yeni tiyatroda Keflanl› Ali Destan›’nda ve birkaç oyunda roller al›r. Tiyatro serüveni askere gitti¤i 1966’da noktalanacakt›r. “Askerden yeni dönmüfltüm. Sahneye ç›kan arkadafllar›m gel beni sinemada takdim et diye ›srar ettiler. Ard› arkas› kesilmedi, takdimcilik as›l iflim haline gelmeye bafllad›. Ama iflportac›l›¤a da devam ettim.” Y›ld›z› parl›yor Türkiye’nin en iyi erkek spikerlerinden biri olarak isim yapan ve yak›n arkadafl› Mesut Mertcan, Emirgan Aile Çay Bahçesi’nin vazgeçilmez sunucusudur. Mertcan’dan boflalan yeri doldurmak için ald›¤› daveti kabul eder. Emirgan Aile Çay Bahçesi’ nde, Neflet Ertafl, Ali Ekber Çiçek, Musa Ero¤lu, Mustafa Sa¤yaflar ve Afl›k Mahsuni fierif gibi dönemin çok sevilen bir çok ismini, yapt›¤› farkl› sunumFigüran olarak rol ald›¤› Azizname oyununda larla sahneye davet eder. Alpay, Aziz Ahmet, Grup Bunal›m ve 3 Hürel ile turnelere ç›kar. Her yapt›¤› ifl bir sonrakinin referans› oldu. “Ali Ekber Çiçek’in kad›nlar matinesi var. Kad›nlar›n birer çiçek oldu¤unu söyleyerek söze bafllad›m, çiçe¤e duyduklar› özlemden söz ettim. Ali’ yi anlatt›m sonra. Kad›nlar, pür dikkat dinliyor ne anlat›yor bu diye. Sözü Ali Ekber Çiçek’e ba¤lay›p sahneye davet ettim. Çiçek sahneye geldi, sandalyesine oturdu ve ba¤laman›n tellerine vurup 'Vallahi sakall› sunucu söyleyecek her fleyi söyledi bana bir fley kalmad›.' deyip türküye bafllad›. Tiyatro Müdürlü¤ü 1980 y›l›na kadar devam etti sunuculu¤a. 28 fiubat 1980’ de, dönemin Belediye Baflkan› Selahattin Çolak imzal› “Fen iflleri kadrosunda bofl bulunan …..yere Ercan Kont atanm›flt›r. Ad› geçen kifli Tiyatro Müdürlü¤ü yapacakt›r.” yaz›s›n› ald›. “Sunuculuk yapt›¤›m her platformda Adana’da bir flehir tiyatrosunun gereklili¤ini vurgulard›m. Bunu bildikleri için olsa gerek bu görevi lay›k gördüler.” Tiyatro’ya en büyük katk›y› veren isim, bugün Uluda¤ Üniversitesi’ nde görev yapan Prof. Dr. Nurhan Tekerek olur. Ercan Kont, 1994 y›l›na kadar 14 y›l sürdürür bu görevi. Belediye yönetimi de¤iflince k›za¤a al›n›r ve banka- BD A⁄USTOS 2013 2012 y›l›nda ’S›rad›fl› Okur Ödülü’nü al›rken matik çal›flan› olmamak için ayr›l›r. Tiyatroda film oynatt› “Mesaiden ç›kan memurlar için eve git-gel olmadan, film izleyebilsinler diye ‘17.30 sinemas›’ ad›yla bir etkinlik bafllatt›m. ‹lk galay› Belediye baflkan› Selahattin Çolak ile birlikte dönemin valisi de izledi. Vali, bana bir toplant›da övgüler ya¤d›r›rken Belediye Baflkan› Çolak “Say›n valim bunun eski halini bilecektiniz saç sakal falan.” dedi. Ben de o günden sonra tekrar sakal b›rakmaya bafllad›m.” “Bir k›z bana emmi dedi” Yapt›¤› sunumlarda fliirler de okumaya bafllad› Ercan Kont. Karacao¤lan’›n “Sakal” olarak da bilinen “Bir k›z bana emmi dedi” fliirini o kadar kendinden geçercesine seslendiriyordu ki... fiiir kendisine ait diye bilindi uzun y›llar. “Tiyatroda, fiükrü Üstün abiden duymufltum bu fliiri. Saçl› sakall› ol- Karacao¤lan’›n “Sakal” olarak da bilinen “Bir k›z bana emmi dedi” fliirini o kadar kendinden geçercesine seslendiriyordu ki... fiiir kendisine ait diye bilindi uzun y›llar. mam, fliirde de 'Bir k›z bana emmi neyleyim' dizelerinin olmas› nedeniyle flirin bana ait oldu¤unu san›p ac›yanlar dahi oluyordu. Hemen her programda istek de al›yordu bu fliir.” Afl›k Mahzuni’ye son görev “Emirgan Aile Çay Bahçesi’nde çal›flt›¤›m bir gün Afl›k Mahzuni ça¤›r›yor dediler. Programdan sonra yan›na git121 BD A⁄USTOS 2013 tim. Mahzuni, 'Ya dost, sen bir fliir okudun.' diye söze girdi. Ben 'Ümit Yaflar O¤uzcan' dedim. O, 'Naz›m Hikmet’ten olmas›n?' diye sordu. 'Yok dedim.' 'Kula¤›ma f›s›ldar m›s›n?' deyince yeniden okudum fliiri. Dedi ki: 'Dost bu özelli¤ini hiç yitirme. Sen fliiri okurken insan›n beynine balyozla çivi çakar gibi okuyorsun. Ben bugüne kadar çok fliir okuyan gördüm, hepsi sinek v›z›lt›s› gibiydi' dedi.” Bu sohbet sonras› bir süre Mahzuni ile de çal›flt›. “Ben, bir fliir üzerinde çok uzun çal›fl›r›m. Her fliiri de okumam. Hep flunu düflünürüm. Sahneye ç›kt›¤›nda öyle bir sunum yap, fliiri öyle oku ki seni bir daha ça¤›rs›nlar.” Eski bir al›flkanl›¤› sürdürmesi ona bir ödül de kazand›rd›: “S›ra D›fl› Okur Ödülü”. E rcan Kont, Adana ‹l Halk Kütüphanesi’ne üye olarak kitaba gösterdi¤i ilgisi ve birikimi ve gelecek nesillere örnek oluflturmas› nedeniyle 2012 y›l›nda bu ödülün sahibi oldu ve 81 il içinde yaflam›, belgesel çekimine de¤er görülen 5 örnek kifliden biri oldu. Cep telefonu kullanm›yor. Randevular›na asla geç kalm›yor. Milli bayramlarda törenleri hiç kaç›rm›yor. Ça¤r› almas› durumunda sahneye ç›k›yor.• [email protected] Ya¤murda kullan›yoruz ama ad› ”Günefllik” fiemsiye ilk olarak 3400 y›l önce Mezopotamya'da, bir rütbenin, bir ayr›cal›¤›n simgesi olarak kullan›ld›. Bu flemsiyeler Mezopotamyal›lar'› yak›c› güneflten korumak için kullan›l›yordu. ‹ngilizce'de flemsiye anlam›ndaki "Umbrella" sözcü¤ü, Latince gölge anlam›na gelen "Umbra" sözcü¤ünden türemifltir. Türkçe'de kulland›¤›m›z "flemsiye" sözcü¤ünün kökeni ise "günefl" anlam›ndaki "flems" sözcü¤üdür. ‹Ö 1200 y›llar›na gelindi¤inde flemsiye M›s›rl›lar'da dini bir anlam kazand›. Gökyüzünün, Tanr›'n›n bedeninden yap›lm›fl, dünyay› koruyan bir flemsiye oldu¤una inan›yorlard› ve tafl›d›klar› flemsiye yüksek ahlak simgesiydi. Romal›lar flemsiye kültürünü M›s›rl›lar'dan ald›lar ama kad›ns› bir simge olarak gördüler ve erkekler taraf›ndan hiç kullan›lmad›. Ya¤l› ka¤›ttan yap›lan flemsiyelerin ya¤muru da geçirmedi¤i görülünce, kad›nlar taraf›ndan ya¤murda da kullan›lmaya baflland›. Art›k antik tiyatrolarda, ya¤murda kad›nlar flemsiyeler alt›nda rahat rahat otururken, erkekler s›r›ls›klam ›slan›yorlard›. Avrupa'da flemsiyelerin yayg›n olarak kullan›lmas›na 1700'lü y›llarda bafllanm›flt›r. Siyah renkli flemsiyeleri erkekler de benimsedi. Bir çeflit ya¤ ile s›vanan siyah flemsiyeler ya¤muru hiç geçirmiyorlard›. Zamanla daha kaliteli flemsiyeler üretildi ve siyah renk su geçirmezli¤in bir garantisi imifl gibi alg›lanarak günümüze kadar geldi. Yazan: SEBAHAT ÖNEN 122