HABER BÜLTENİ 15 Mayıs 2007 Haber Özetleri Irak Irak hükümeti, Kerkük ve diğer tartışmalı bölgelerin normalleştirilmesini öngören anayasal sürecin, 2008 yılına ertelenmesi için harekete geçti. Irak Bakanlar Kurulu, bugün 140. Madde Komisyonu’nun Kerkük, Hanekin, Şeyhan ve Mendeli ofislerine gönderdiği yazılı talimatta, tazminat ödenecek Arap ailelerinin isim listesini istedi. Talimatta, Araplara tazminatın hükümetin 2008 yılı bütçesinden ödeneceği belirtilirken, bir süre önce Şuvan kasabasında dağıtılmaya başlanan tazminat ödenek formlarının dağıtımının da durdurulması istendi. Irak Bakanlar Kurulu’nun kararına tepki gösteren 140. Madde Komisyonu’nun Kerkük, Hanekin, Şeyhan ve Mendeli ofisleri sorumluları; “140.maddenin, Irak anayasasına göre, 2007 yılının sonlarında uygulanması gerekiyor. Ancak Irak hükümeti’nin son kararı şaşırtıcı. Bu karar anayasal sürecin 2008 yılına ertelenmesini amaçlamaktadır. Bu kararın uygulanmaması için direneceğiz. Kararı kesinlikle kabul etmeyeceğimizi Irak hükümetine bildireceğiz”, açıklamasında bulundular. (www.pukmedia.com) (www.akhbaar.org) Kürt listesi ve Anayasa Değişikliği Komisyonu üyesi Fuad Masum dün yaptığı açıklamada, Komisyonun Anayasa değişiklerini, 22 Mayıs Salı günü Parlamentoya sunacağını söyledi. (www.nahrain.com) Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, dün Irak Başbakanı Nuri El-Maliki’yi makamında ziyaret etti. Ziyarete Talabani, Maliki’yi, Dava Partisinin Genel Başkanlığına seçilmesi dolayısıyla tebrik etti. Ayrıca görüşmede, Irak’ın genel durumunun konuşulduğu bildirildi. Öte yandan aynı gün Talabani, Irak İslami Yüksek Konseyi Başkanı Abdülaziz El-Hekim’i ziyaret etti. Ziyarette Irak’ın genel durumunun konuşulduğu bildirildi. (www.aswataliraq.info) (www.iraqipresidency.net) Irak’ın Petrol eski Bakanı İsam El-Çelebi yaptığı açıklamada, Basra’da Şat ElArab üzerinde bulunan 7 noktadan petrol kaçakçılığı yapıldığını belirterek, bunun Irak’a her yıl 1 milyar dolar zarar verdiğini, ayrıca bu noktaların milis grupların kontrolü altında olduğunu belirtti. (www.irakn.com) BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon'un Irak Özel Temsilcisi Eşref Gazi, Irak'ta anayasanın gözden geçirilme süreciyle ilgili olarak, ülkede siyasi taraflar arasında görüş birliği ve uzlaşma sağlanması gerektiğini söyledi. (AA) 1 Iraklı aydınların, ABD işgali ve işgal sonrasında çıkan mezhep çatışmaları nedeniyle zarar gören Irak kültürel mirasını korumak amacıyla bir örgüt kurdukları açıklandı. (AA) Irak Başbakan Yardımcısı Berham Salih, ülkesinin ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğuna dikkat çekerek, Amerika ve uluslararası toplumun bu sorunlara çözüm bulma konusunda hayati rol oynayabileceğini söyledi. Washington’da temaslarda bulunan Berham Salih, gazeteci ve akademisyenlerin oluşturduğu bir toplantıda konuştu. Berham Salih’in Washington ziyareti, Amerikan halkının Irak Savaşına desteğinin azaldığı bir döneme rastlıyor. Aynı şekilde Başkan Bush ve Kongre arasında savaş harcamalarıyla ilgili ciddi tartışmalar yaşanıyor. Berham Salih, Iraklılar’ın, bu tartışmaları yakından izlediğini ve Amerikan halkının Irak konusundaki sabrının tükendiğinin farkında olduğunu belirtiyor. Salih, Irak’ın yıllardır bir diktatörün idaresinde ezildiğinin, yıllar süren savaşlar yüzünden gücünün tükendiğinin ve yaptırımlarla çöktüğünün vurguladı. Iraklı yetkili aynı zamanda Amerika’dan bu durumu anlayışla karşılamasını istedi. Irak Başbakan Yardımcısı, şimdi de ülkesinin bir “terör kasırgası” içinde yaşam mücadelesi verdiğini söyledi. Salih, "11 Eylül olaylarının Amerika’da defalarca başınıza geldiğini düşünün. Adına terör denen ölümcül, acımasız ve kararlı düşmanla zor bir savaşın tam ortasındayken, demokratik kurumları inşa etme, hukuka saygı ve insan haklarını tesis etme gibi hedefleri yerine getirmemiz bekleniyor", ifadesinde bulundu. Berham Salih, kendisi ve diğer Iraklı liderlerin, ülkeyi idare işini daha iyi yerine getirmeleri gerektiğini belirtti. Washington’daki Wilson Merkezi adlı düşünce kuruluşunda konuşma yapan Salih, Irak toplumunun şiddet olaylarıyla mücadelede, dünyanın gözünde edindiği imajdan çok daha fazla güç, kararlılık ve sabır kazandığını söyledi. Salih yaptığı açıklamada, "Herkes Irak’ta iç savaş yaşandığını söyleyebilir, bu ülkede mezhep ayrılıkları yaşandığını savunabilir. Ama bu duruma farklı bir şekilde de bakılabilir. Her gün bu denli barbarca saldırılara maruz kalan bir toplumun topyekûn bir iç savaşa kayması kaçınılmazdır. Ancak Irak’ın bütün bunlara rağmen topyekûn bir iç savaşa kaymış olmaması, büyük bir başarıdır", diye konuştu. Berham Salih Washington’da Bush yönetimi yetkilileri ve Kongre liderleriyle görüştü. Iraklı yetkili, ülkesindeki savaşla ilgili artan partizan çizginin kendisini kaygılandırdığını söyledi. Berham Salih, Irak halkının demokrasiye inandığını ve Amerikan askerlerinin kalmasını istediğini savundu. (VOANEWS) ABD ordusu, önceki gün başkent Bağdat'ın güneyindeki saldırıda kaybolan 3 askerinin El Kaide ya da bu grubun uzantısı örgütlerce kaçırıldığına inandığını açıkladı. Bu arada Irak'ta 5 ABD askerinin çatışmalarda, 1 askerin de çatışma dışı nedenlerden dolayı öldüğü bildirildi. Öte yandan ABD güçleri bir bildiri yayınlayarak, Irak’ın işgalinden bu güne kadar ABD askerlerinin ölü sayısının 3400’e yükseldiği açıklandı. (www.almalafpress.net)(AA) Irak’ın kuzeyindeki Musul ile Duhok arasındaki Filfel bölgesinde Irak Ordusuna ait bir kontrol noktasına bomba yüklü bir araçla saldırı düzenlendi. Saldırıda 4 Irak askeri yaralandı. (MUSUL HABER AJANSI) Ortadoğu 2 İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad, muhtemel bir ABD saldırısına ''çok sert yanıt'' vereceklerini söyledi. İran ajanslarının bildirdiğine göre Ahmedinecad, resmi ziyaret için bulunduğu Birleşik Arap Emirlikleri'nin başkenti Abu Dabi'de düzenlediği basın toplantısında, muhtemel ABD saldırısına nasıl tepki vereceklerinin sorulması üzerine, ''Zorba güçler, İran halkının önünü kesemeyeceklerini anladılar. Ancak artık askeri saldırı dönemi geride kaldı. Bütün düşmanlarımız bir araya gelse de bize zarar veremezler. İran kendini koruyacak güce sahip'', diye konuştu. ''ABD'nin İran'a saldıracak güce ve cesarete sahip olmadığını'' söyleyen Ahmedinecad, ''ABD'nin İran'a saldırısı söz konusu değil. Ama böyle bir girişimde bulunurlarsa İran'ın bu saldırıya cevabı çok sert olacak'', dedi. Ahmedinecad, başta ABD olmak üzere çoğu Batılı ülkeyle krize neden olan nükleer program konusundaki sorular üzerine de bütün nükleer faaliyetlerinin barışçıl amaçlı ve uluslararası kanunlar çerçevesinde olduğunu söyledi. Nükleer politikalarında bir değişiklik yapmayacaklarını vurgulayan Ahmedinecad, ''Bu faaliyetleri sonuna kadar götüreceğiz'', ifadesini kullandı. (AA) Gazze'de Pazar günü üst düzey bir El Fetih liderinin öldürülmesinin ardından, Hamas ve El Fetih'i yeniden çatışmaya sürükleyen olaylarda, bölgenin güneyindeki Han Yunus'ta 2 kişinin daha ölmesiyle, Pazar gününden beri ölenlerin sayısı 8'e yükseldi; 50 dolayında kişinin de yaralandığı bildirildi. Bu arada Filistin'de Hamas ve El Fetih arasında yaşanan silahlı çatışmalar üzerine İçişleri Bakanı Hani Kavasme istifa etti. İçişleri Bakanı'nın istifasını açıklamasının ardından, El Fetih yanlısı güvenlik güçlerinin karargâhı yakınında çatışma çıktı. Filistin Enformasyon Bakanı Mustafa Barguti, kabinenin Gazze'ye güvenlik güçleri konuşlandırma kararı aldığını açıkladı. Dün de devam eden çatışmalar nedeniyle, Hamas, El Fetih'i suçladı. Hamas sözcüsü Fevzi Barhum, varılan anlaşmaya uyduklarını belirtirken, "Silahlı El Fetih üyeleri ve güvenlik güçleri, hala sokaklarda", diye konuştu. (AA)(TRT) Arap Parlamentosu, İsrail'in Kudüs'te 200 bin konutluk yeni bir yerleşim merkezi kurma planını şiddetle kınadı. Arap Parlamentosu Başkanı Casim Essakr, yaptığı yazılı açıklamada, Arapların barış için harekete geçtiği bir sırada İsrail'in bu tavrıyla, Arap Barış Planı'na büyük bir darbe vurduğunu söyledi. Casim Essakr, İsrail'in bu açıklamasıyla gerçek niyetini ortaya koyduğuna dikkat çekti. Başkan Essakr, Filistin'de saldırılarını sürdüren, Kudüs'te kazı çalışmaları yapan ve Filistin kentlerini duvarla tecrit eden İsrail'in, barışa ne kadar uzak olduğunun görüldüğünü vurguladı. Essakr, uluslararası kuruluşları da, İsrail'e baskı yapmaya çağırdı. (TRT) Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa, Avrupa Birliği'nin Filistin ulusal birlik hükümetinde Hamaslı bakanlarla temas kurmamasının "hiçbir mantığı olmadığını" söyledi. Avrupa Birliği ile Arap Birliği Dışişleri Bakanları Brüksel'de bir araya geldi. Toplantıda, Arap Birliği'nin ilk olarak 2002 yılında önerdiği İsrail ve Filistin arasında toprak karşılığı barış planı görüşüldü. Toplantının ardından düzenlenen ortak basın toplantısında İsrail'i suçlayan Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa, bu ülkenin Filistin yönetimi adına işgal altındaki topraklarda topladığı vergi ve gümrük gelirlerine, "Filistinlilerin paralarına el koyduğunu" belirtti. Birlik Dışişleri Bakanlarının, Hamas'ın iktidara gelmesinin ardından askıya alınan Filistin yönetimine doğrudan yardımların tekrar 3 başlatılmasını bir sonraki Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyinde karara bağlama konusunda uzlaştığı bildirildi. (TRT) Kafkasya ve Orta Asya Avrupa Birliği, Özbekistan'a uyguladığı yaptırımları yumuşatıyor. AB Dışişleri Bakanları, Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyinde Özbekistan'a uygulanan yaptırımları yumuşatma kararı aldı. AB Komisyonu'nun Dış İlişkiler ve Komşuluk Politikasından Sorumlu üyesi Benita Ferrero-Waldner, daha önce Avrupa Birliği'nin seyahat yasağı uyguladığı 4 Özbek yetkilinin listeden çıkarıldığını bildirdi. İnsan haklarını ihlal edip etmediği konusunda Özbekistan'ı yakından izlemeyi sürdüreceklerini belirten Ferero-Waldner, yaptırımları 6 ay sonra yeniden gözden geçireceklerini ifade etti. Buna rağmen, 12 üst düzey Özbek yetkiliye seyahat yasağı uygulaması ve silah ambargosu sürüyor. Avrupa Birliği, Andican kentinde 2005 yılında çıkan olaylarda güvenlik güçlerinin ateş açması sonucu, yaklaşık 180 sivilin öldüğü gerekçesiyle Özbekistan'a yaptırım uygulamaya başlamıştı. (TRT) ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, ilişkilerin iyi olmadığı bir dönemde Rusya'da. Rusya-ABD ilişkilerinde ''yeni bir soğuk savaş yaşanmadığı''nı ifade eden Rice, ''kolay bir zamanda olmadıkları''nın da altını çizdi. Rice, dün Moskova'ya giderken uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada, gerginliklerin yeni bir soğuk savaş safhasına varmadığını ifade etti. ABD ile Rusya arasında, özellikle ABD'nin eski Doğu Bloku ülkelerine füze savunma sistemi unsurlarını yerleştirme önerisi gibi bazı konularda anlaşmazlıklar yaşanıyor. (CNNTÜRK) Avrupa Birliği ABD Dışişleri Bakanlığı, Washington'un, Türkiye'nin AB üyeliği süreci lehinde Fransa Cumhurbaşkanlığına seçilen Nicolas Sarkozy'ye telkinde bulunacağını açıkladı. Bakanlık sözcüsü Tom Casey, Sarkozy'nin yanı sıra Almanya Başbakanı Angela Merkel'in de Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıktığının ifade edilmesi ve Washington'un buna karşı ne yapabileceğinin sorulması üzerine, Türkiye'nin üyeliği konusunda kararın AB ülkelerine ait olduğunu belirtti. Sözcü Casey, "Ancak bildiğiniz gibi biz, Türkiye'nin AB üyeliği adaylığına verdiğimiz güçlü desteği sürdürüyoruz. Bu konumumuzu kesinlikle Başbakan Merkel'e ilettik. Bunu, cumhurbaşkanlığına seçilen Sarkozy'ye de iletme fırsatını bulacağımızdan eminim", dedi. Casey, Türkiye'deki siyasi duruma ilişkin görüşünün sorulması üzerine de Türk demokrasisini tamamen desteklediklerini ve Türkiye'nin demokratik kurumlarına güvendiklerini yineledi. Sözcü, "Biz, Türk halkının liderlerine yönelik seçiminin, Türk halkı tarafından yapılması gerektiğine inanıyoruz", dedi. (AA) Diğer Haberler Afganistan'ın Kandahar bölgesinde, Afgan ve yabancı güvenlik güçlerinin ortak operasyonuyla düzenlenen hava saldırısında 60 Taliban militanının öldürüldüğü bildirildi. (AA) 4 Pakistan ile Afganistan arasındaki sınır çatışmalarında Afgan kaynaklara göre 13 kişi öldü. Afgan yetkililer, ölenlerin 6'sının sınırdaki Afgan askeri, 7'sinin de çocuk olduğunu bildirdi. Afganlar, Pakistan'ın iki gündür devam eden çatışmalarda bir okul, sağlık ocağı ve pazar yerini topçu ateşiyle vurduğunu iddia etti. Pakistanlı yetkililer ise sivil hedeflere ateş açmadıklarını belirtiyor. Sınır çatışmalarının sona erdirilmesi için NATO da devreye girdi. Bu amaçla, Afgan birlikleri, aşiretler ve Pakistan askerleri arasında Amerikalıların arabuluculuğunda toplantı yapıldı. Afganistan hükümet sözcüsü, toplantıda Pakistanlı bir subayın, 2 Amerikan askerini öldürdüğünü, 2'sini de yaraladığını iddia etti. Pakistanlı yetkililer ise toplantıya katılanların konvoyuna ateş açan militanların, bir Amerikan ve 1 Pakistan askerini öldürdüğünü bildirdi. NATO da Pakistan'daki toplantıya katılan askerlerinden birinin, pusuya düşürülerek öldüğünü doğruladı. (TRT) Amerika’nın Polonya’da bir füze savunma sistemi kurma planıyla ilgili resmi görüşmeler başladı. Amerika Dışişleri Bakanlığı’nın üst düzey danışmanlarından Robert Loftis dün konuyu görüşmek üzere Varşova’da Polonya Savunma Bakanlığı yetkilileriyle bir araya geldi. Amerikan elçiliğinin sözcüsü, görüşmeyi iyi bir başlangıç olarak niteledi. (VOANEWS) Dünya Basını Financial Times gazetesinin yazarı Roula Khalaf'ın bugünkü yazısının başlığı, "Arab İslamcılar, Türkiye'deki krizi demokrasi için bir sınav olarak görüyor". Yazıda özellikle ılımlı İslamcı grupların Türkiye'deki gelişmeleri dikkatle izledikleri belirtiliyor. Roula Khalaf'a göre bu kesim, demokratik siyasetle bütünleşmenin avantajlarını sınıyor. Financial Times yazarı son dönemde Ankara'da yaşananlarınsa, seçimlere katılmaya karşı olan radikallerin işine yarayabileceği görüşünde. Yazı için görüşleri alınan kişilerden biri, Mısır'daki Müslüman Kardeşler Örgütü'nün üst düzey yetkilisi İssam El-Eryan. El-Eryan, Türkiye'deki siyasi anlaşmazlığın, bölgedeki İslamcı hareketlerin gelişimini önemli ölçüde etkileyebileceğini söyleyip, ekliyor: "Radikaller, demokrasiye yönelmenin nafile olduğu konusunda kendilerinden daha da emin olacaklardır." Roula Khalaf bazı Arapların, Türkiye'de yaşananların akıllara Cezayir'deki gelişmeleri getirdiği görüşünde olduklarını söylüyor. Ancak hem Müslüman Kardeşler yetkilisi İssam El-Eryan, hem de yazarın kendisi, bu noktada aradaki farkları belirtme ihtiyacı hissetmiş: "Cezayir'de ordunun iktidara gelmesini engellediği İslami Kurtuluş Cephesi, yeni kurulmuş radikal bir partiydi. Seçim zaferi sonrası tutarlı bir mesajı yoktu, bu da yıllar sürecek bir mücadeleye yol açtı. Ayrıca Cezayir ordusunun müdahalesini Batılı ülkeler de büyük ölçüde desteklediler. Türkiye'de ise hükümet, kendisine meydan okuyan askerle mücadele ederken, cumhurbaşkanının meclis yerine doğrudan halk tarafından seçilmesini istedi. Bu da, kendisini laikliğin koruyucusu olarak gören ordunun müdahalesini daha da zorlaştırıyor." Financial Times yazarı Roula Khalaf'ın yazısı için görüşlerini aldığı kişiler arasında, İslami hareketler konusunda uzman Fransız akademisyen Olivier Roy da var. Roy'a göre, Türkiye'deki krizin seçim sandığında çözülmemesi halinde, bu İslamcılar için, bir argümanın daha da teyit edilmesi anlamına gelecek. Fransız akademisyen 5 bu argümanı; Batı demokrasisinin "hoşgörüsüzlüğü" ve "otoriter laiklik" yönündeki tercihi olarak belirtiyor. Daily Telegraph gazetesinde bugün Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'yle yapılmış bir mülakat var. Celal Talabani mülakatta, İngiliz askeri yetkililerin ülkesinde Sünni direnişçilerin liderleriyle gizli görüşmeler yaptıklarını söylüyor. Talabani'ye göre İngilizler, Irak hükümetiyle direnişçi gruplar arasında yapılan ve mezhep çatışmalarının azaltılmasını amaçlayan görüşmelerde önemli rol oynadılar. Irak Cumhurbaşkanı bu noktada, görüşülen gruplar arasında Usame Bin Ladin'in El Kaide örgütünün olmadığını vurguluyor. Celal Talabani, görüşmelerden başarı yolunda "iyi sinyaller" geldiğini, tarafların tarihi bir noktanın eşiğinde olduklarını söylüyor. Irak Cumhurbaşkanı'nın mülakatta dikkat çektiği noktalardan biri de, Sünni grupların tehdit algılamalarıyla ilgili. Mülakatta şunları söylemiş Talabani: "Sünni Arapların zihniyetlerinde büyük bir değişim var. Onlar artık İran'ı tehlike olarak görüyorlar. Amerika'yı değil." Önümüzdeki birkaç gün içinde Amerikalı ve İranlı yetkililerin Bağdat'ta bir araya gelerek Irak'la ilgili gelişmeleri değerlendirmeleri bekleniyor. Acaba bu, Washington'la İran arasında bir Detant Dönemi'nin başlangıcı olabilir mi? Guardian'da yazan Ortadoğu uzmanı Alain Gresh'in bu soruya yanıtı "Hayır". Gresh'in yazısının başlığı, "Bush yumuşama dönemi istemiyor. Bush, İran'a saldırmak istiyor". Alain Gresh'e göre Irak'taki felakete karşın, Bush'un İran'a saldırma fikrinden vazgeçtiğine dair bir gösterge yok. Gresh, İngiltere Maliye Bakanı Gordon Brown'un, İran'a saldırı olmayacağında ısrar etmesini, objektif bir değerlendirmeden çok, nedensiz bir iyimserlik olarak görüyor. Alain Gresh İran'a saldırının, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George W. Bush'un "İslami faşizme karşı 3. Dünya Savaşı" vizyonunun bir parçası olduğu görüşünde. Gresh, bu vizyonun yalnızca mutlak zaferle sonuçlanabilecek ideolojik bir savaşı içerdiğini söylüyor. İngiliz gazeteleri sayfalarında Gazze'deki son gelişmelere de geniş yer ayırmışlar. Filistin İçişleri Bakanı Hani Kavasmi, daha fazla yetki talebinin reddi üzerine istifa etmişti. Times istifayla, Filistinlilerin kurduğu ulusal birlik hükümetinin çökme noktasına geldiğini belirtiyor. Financial Times ise Hani Kavasmi'nin istifası öncesi hem Hamas hem de El Fetih'i suçlamasına dikkat çekiyor. Gazeteye konuşan Filistin İnsan Hakları Merkezi'nden bir yetkili, bakanın istifasıyla bölgede durumun daha da kötüleşebileceğini söylüyor: "Güvenlik konusunda komuta zinciri işlemiyor. Oysa yasa uyarınca, Hani Kavasmi'ye tam yetki verilmeliydi." Independent'a konuşan Filistin İnsan Hakları İzleme Grubu'nun direktörü Bassam Eid de, Filistinliler için karamsar bir gelecek öngörüyor. Eid'e göre bugünlerde Gazze sokaklarında yaşananlar, Filistinlilerin kurduğu ulusal birlik hükümetinin en büyük başarısızlığı olarak görülebilir. Bassam Eid, hükümete yönelik eleştirilerini şöyle sıralamış: "Ulusal birlik hükümeti, içtekilere kıyasla dış sorunlara daha fazla önem veriyor. Hükümet; uluslararası toplumca tanınma, memurların maaşlarını ödemek için daha fazla para toplama, İsrail'le barış sürecinde ilerleme sağlama üzerinde yoğunlaşmış durumda. Ancak 6 ulusal birlik hükümeti, kendi kapısının önündeki şiddet olaylarını önlemek için gereken özeni göstermiyor." Boston Globe, Fransa’nın yeni cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin muhtemel dış politikasını mercek altına alıyor. Sarkozy’nin Amerika ile dostluk kuracağını belirten gazete, Türkiye’yi Avrupa Birliği dışında tutma arzusunu ise talihsizlik olarak tanımlıyor: “Chirac’ın aksine, Sarkozy Fransa-Almanya ittifakını kullanarak Avrupa Birliği’ni Amerika’ya karşı bir denge unsuru haline getirmeyi amaçlamıyor. Sarkozy’nin öncelikli görevi ülke içinde ekonomik reformları gerçekleştirmek ve geçmişte haklarında sert ifadeler kullandığı azınlık grupların entegrasyonunu sağlamak olacak. Fransa’nın dış politikasını yeniden biçimlendirmek ise Sarkozy için muhtemelen daha kolay olacak. Dış politikada yaşanacak bir değişim, hem Fransa için hem de Fransa’nın müttefikleri için daha sağlıklı bir gelecek vaat ediyor.” USA Today bağımsızlık için gün sayan Kosova’yı, bağımsızlık sonrasında da zor günlerin beklediğini yazıyor. Daha önce Kosova’da gazeteci olarak görev yapan Timothy Kenny’nin kaleme aldığı makalede, bölge ekonomisinin organize suç örgütlerine dayandığı vurgulanıyor: “Kosova’da mafyanın ekonomi üzerindeki denetimi değişmedi, üstelik bu denetimin daha da artması bekleniyor. Sıradan Kosovalılar ise gelişmelerden kaygı duyuyor. İşsizlik oranı, % 35 ile % 50 arasında. Kişi başına yurt içi gayri safi hasıla ise yılda 1482 dolar. Bağımsız Kosova’nın NATO ve Avrupa Birliği ile iş birliğini sürdürmesi kaçınılmaz bir şey. Aksi taktirde yeniden istikrarsızlık potansiyeli artacaktır. Ancak asıl sorun, Kosova halkının organize suç örgütlerinden bağımsız bir demokratik yönetimi nasıl kuracağıdır.” New York Times gazetesi, Amerika’nın enerji stratejisini yeniden belirlemek amacıyla hazırlanan ve Senatonun gündeminde olan iki ayrı yasa tasarısına dikkat çekiyor. Gazete, bu tasarıların biyoenerji üretimini ve enerji verimliliğini artırmayı hedeflediğini, aynı zamanda enerji tüketimini ve sera etkisi yapan gazların emisyonunu azaltmayı amaçladığını vurguluyor: “Kongre, bu tasarıların küresel ısınmayla mücadele stratejisine bir alternatif oluşturmadığını anlamalıdır. Böyle bir strateji oluşturulması, bir görev olarak önümüzde duruyor. Ancak söz konusu tasarılar, Amerika’nın sürdürülebilir bir enerji politikası oluşturması için gerekli olan yakıtları ve teknolojileri geliştirmesi açısından önemli bir fırsat sunuyor.” Christian Science Monitor son yıllarda Çin’de farklı din ve inançların hızla yaygınlaştığını belirtiyor. Gazete, Çin Komünist Partisi’nin bu gelişme karşısında Konfiçyus felsefesini yeniden canlandırmaya çalıştığını vurguluyor: “Çin Komünist Partisi, Konfiçyus’u yeniden bir itaat ve birlik ortamı yaratmak, çok partili demokrasi talebini önlemek için kullanmaya çalışıyor. Konfiçyus felsefesinin yeniden canlanması, bir milyar 300 milyon nüfuslu Çinlinin ruhsal ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan farklı düşünce ve inançlar arasındaki yarışı da ortaya koyuyor. Eğer geleneksel değerler işe yaramazsa, Komünist Parti iktidarda kalabilmek için başka bir şey bulmak zorunda kalacaktır.” Haftanın Yorumu 7 Ufuk Turu Bu haftaki, Ufuk Turu’nda Orta Doğu ve Orta Asya-Kafkasya’daki gelişmeler ele alınıp, kısa bir değerlendirme sunulmaya çalışılmıştır. Amerikan Yönetiminin Savaş Finansmanı Sıkıntısı, Irak’ın Kuzeyindeki Patlamalar, Barzani’nin Avrupa Parlamentosu’nda Yaptığı Konuşma, Putin’in Orta Asya Çıkarması ve Ermenistan’da seçim değerlendirilmiştir. Amerikan Yönetiminin Savaş Finansmanı Sıkıntısı Geçtiğimiz günlerde Temsilciler Meclisi’nin, Irak Savaşı’na 114 milyar dolar aktarılması karşılığında askerlerin çekilmesinin takvime bağlanmasını içeren yasa tasarısını veto eden ABD Başkanı George W. Bush, Demokratların, Temsilciler Meclisi’ne sunmaya hazırlandıkları son yasa tasarısını da veto etme tehdidinde bulunmuştur. Yeni tasarı, Irak ve Afganistan’daki operasyonlar için Temmuz ayı sonuna dek kullanılmak üzere 43 milyar dolar fon sağlanmasını, daha sonraki dönemde de, Irak’ta şiddetin son bulmasına yönelik çabaların sonucundan memnun olunması durumunda 53 milyar dolarlık fonun aktarılmasını öngörmektedir. Diğer bir ifadeyle Demokratlar, Irak’a fon aktarılmasını, Irak’taki gelişmelere bağlayarak, Bush yönetimi üzerinde baskı kurmaya çalışmaktadır. Kongre’den Irak Savaşı için Eylül ayı sonuna kadar kullanılmak üzere 96 milyar dolarlık ek bütçe talep eden Başkan Bush’un, bu tasarıyı da veto etmesi beklenmektedir. Demokratlar ve Cumhuriyetçilerin, savaş bütçesi konusunda aralarında süregelen anlaşmazlık ve çekişme nedeniyle ortak bir noktada buluşamamaları, savaş için gerekli olan fonun aktarılmasını engellemekte, Amerikan yönetimini sıkıntıya sokmakta ve itibarının daha da zayıflamasına neden olmaktadır. Demokratlar ve Cumhuriyetçilerin, Irak Savaşı konusundaki görüşlerinde çok temel farklılıklar olmasından kaynaklanan finansman sorununun aşılması kısa vadede zor gözükmektedir. Çünkü Demokratların askerlerin aşamalı olarak çekilmesi yönünde baskı yapacağı, Cumhuriyetçilerin de bunu gerçekleştirmemek için direneceği değerlendirilmektedir. Demokratlar ve iç kamuoyunun baskısı altında olan Amerikan yönetimi, son günlerde, Irak hükümetine acil adımlar atması yönünde taleplerde bulunmaktadır. Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin Irak’a gerçekleştirdiği sürpriz ziyaret de bu kapsamda değerlendirilmektedir. Bu noktada, özellikle, anayasada tadilat yapılması, eski Baasçıların görevlerine geri dönmesi ve petrol yasasının parlamentodan geçmesi önemli eşikler olarak tanımlanmakta, bu konularda acil gelişmeler sağlanması beklenmektedir. Yönetimin, Irak hükümetinin bu konuda gelişmeler sağlaması durumunda, Demokratları ve iç kamuoyunun Irak Savaşı konusundaki tepkilerininin azalacağını düşündüğü değerlendirilmektedir. Irak’ın Kuzeyinde Patlamalar Irak’ın “güvenli bölgesi” olarak nitelendirilen Irak’ın kuzeyinde geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen bombalı saldırılar, bölgenin güvenliğinin sorgulanmasına neden olmuştur. Erbil’de İçişleri Bakanlığı’nın önünde gerçekleştirilen ilk bombalı saldırı sonucunda 19 kişi ölmüş, 70 kişi yaralanmıştır. Saldırıyı hiçbir örgüt veya kişi üstlenmemiş, fakat bölgedeki yetkililer El Kaide’ye bağlı Ensarül İslam ve Ensar ül-Sünne örgütlerini suçlamıştır. Erbil’deki patlamanın yarattığı şok etkisi henüz geçmemişken, hafta sonu Mahmur'da Kürdistan 8 Demokratik Partisi'nin (KDP) bürosunu hedef alan intihar saldırısında 50 kişi ölmüş, 70 kişi yaralanmıştır. KDP toplantı halindeyken bomba yüklü araçla yapılan saldırıda ölenlerin çoğunun KDP üyeleri olduğu, yaralananlar arasında, Mahmur Belediye Başkanı Abdürrahman Belav' ın da bulunduğu belirtilmiştir. Bölgelerini, ülkenin en güvenli yeri olarak reklamlar vasıtasıyla tanıtan ve bu sayede yabancı yatırımcıları çeken Kürt grupların, gerçekleştirilen bu saldırılar sonucunda büyük bir endişe içerisinde oldukları gözlemlenmektedir. Bu endişenin arkasında, gerçekleştirilen bombalı saldırılarla, ABD’nin kuzeye çekilme planlarının sorgulanması, tehlikeye girmesi ve “güvenli bölge” vurgusu üzerinden prim yapan Kürt grupların, ellerindeki en önemli kozlarını yitirmesi yatmaktadır. Barzani’nin Avrupa Parlamentosu’nda Yaptığı Konuşma Irak Kürt Bölgesi Yönetimi Başkanı Mesud Barzani, Avrupa’da çeşitli temaslarda bulunmuş, Fransa’nın geçtiğimiz hafta seçilen Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy ile bir araya gelmiştir. Bu görüşme, Sarkozy’nin ilk resmi teması olması nedeniyle büyük yankı uyandırmıştır. Avrupa temasları çerçevesinde, Avrupa Parlamentosu’nda da bir konuşma yapan Barzani, Kerkük, PKK, Türkiye ve Türkmenler konusunda iddialı açıklamalarda bulunmuştur. Kerkük’ün Kürt özelliği taşıdığını iddia eden Barzani, referandumun ertelenmemesi gerektiğini ifade etmiş, PKK’yı siyasi bir sorun olarak tanımlamış, askeri yollardan çözülemeyeceğini belirtmiş, Türkiye’yi bu konuyu bir bahane olarak kullanmakla suçlamıştır. Barzani’nin, Türkiye’ye ilişkin saldırıları bununla sınırlı kalmamış, Türkiye’yi kendilerini tehdit etmekle suçlamış, Irak Türkmen Cephesi’ni Kürtlere karşı düşmanca tavırlar benimseyen, tek amaçları Kürtlerin haklarını engellemek olan bir yapı olarak tanımlamıştır. Barzani’nin sözleri her zamanki gibi çelişkili ve öfke doludur. Kürt grupların, Kerkük’ü Kürtleştirdikleri ve Kerkük’teki Arapların göç ettirilmesini öngören yasayı onaylamaları için Bakanlara rüşvet verdikleri ortadadır. Barzani, PKK’yı siyasi bir sorun olarak tanımlamaktadır, ancak, PKK’nın Irak’ın kuzeyinden yönlendirildiği, ABD’nin 2006 Yılı Terörizm Raporu’nda dahi yer almıştır. Barzani, dünyaca bir terör örgütü olarak kabul edilen PKK’ya bu söylemleriyle destek vermektedir. Diğer taraftan konuşmasında, Türkiye’yi Kürt grupları tehdit etmekle suçlayan Barzani’nin, “Türkiye, Kerkük’e karışırsa, biz de Diyarbakır’a karışırız” sözleri tehdit eden tarafın kendisi olduğunu ortaya koymaktadır. Barzani’nin konuşmasında sergilediği Türkiye’ye meydan okuyucu tavırlarının arkasında, aslında, Türkiye’den ciddi anlamda tehdit algılamasının yattığı değerlendirilmektedir. Putin’in Orta Asya Çıkarması Rusya Devlet Başkanı Putin’in Kazakistan ve Türkmenistan’ı kapsayan Orta Asya gezisi üç ülke için farklı sonuçlar verebilir. Putin Türkmen ve Kazak enerji kaynaklarını ısrarla Rusya’ya bağlamak için çabalamaktadır. Özellikle Türkmenbaşı’nın ölümünden sonra ülkenin zengin doğal gaz kaynaklarının Batılı ülkelere açılıp açılmayacağı hala belirsizliğini korumaktadır. Böyle bir dönemde ikinci resmi gezisini Rusya’ya yapan yeni Türkmen Devlet Başkanı Berdimuhammedov, Rusya’yı dışlayan herhangi bir planın yürümeyeceğinin bilincindedir. Bunun için Berdimuhammedov’un Rusya gezisinde Putin’in 9 ısrarla önerdiği alternatif Hazar doğal gaz boru hattına sıcak bakması ve ardından da hafta sonu Nazarbayev-Putin-Berdimuhammedov görüşmesinden olumlu sonuç alınması olağan bir sonuç olarak değerlendirilmektedir. Ancak Batılı ülkeler ve Rusya, yeni Türkmen Devlet Başkanı’nın hiçbir seçeneğe ne tam anlamıyla evet ne de hayır diyemediğinin farkında. Türkmenistan dışarıya açılmak ve çok yönlü bir dış politika izleyebilmek istemektedir. Öyle ki Berdimuhammedov geçen hafta Amerikan enerji şirketi Chevron’u ülkesine çağırarak Batılı ülkelere bir mesaj vermiştir: Rusya aracılığıyla ulaşılabilen enerji kaynakları alternatif güzergâhlar yaratılması halinde her iki tarafın da Rusya’ya olan bağımlılığını azaltacak şekilde Batı’ya ulaştırılabilir ve Niyazov sonrası Türkmen dış politikası bunu desteklemektedir. Putin’in aceleci ve ısrarlı bir şekilde Türkmen ve Kazak devlet başkanlarına dayattığı anlaşmalar bu açılıma verilen bir tepkidir. Rusya bu ülkeler üzerindeki etkinliğinin devamlılığını istemektedir, çünkü Rusya’nın enerji süper gücü rolü bu bölgeden gelen enerji kaynaklarının devamlılığına bağlıdır. Bu noktada Türkmenistan tarafının bıçak sırtında olduğunu söylemek için erkendir. Kazakistan’ın izlediği çok yönlü (ancak Rusya temelli) dış politikanın aksine, Türkmenistan’ın kısa vadede böyle açılımlar yapmasını beklemek hayalperestliktir. Ancak Batılı ülkelerin desteği ve Hazar ülkeleri arasında varılacak anlaşmalar doğrultusunda bu ülkelerin Rusya’ya olan bağımlılığı kırılırsa, Batılı ülkelerin de Rusya’ya olan bağımlılığı da bir şekilde kırılabilecektir. Türkmen tarafının Hazar’a kıyısı olan ülkeler nezdinde yaptığı girişimler dikkatle incelenmeli ve destek verilmelidir. Bu aşamada Türkiye ve AB gibi aktörlerin bölge ülkeleri ile yürüteceği yakın diplomasinin amacı, bağımlılığın kırılarak alternatif yaratma yönünde olmalıdır. Bu girişimlerin önündeki en büyük engel olan rejimlerin istikrarı sorunu ise Rusya’ya olan bağlılığın kırılması ve bölgedeki ekonomik ve siyasi bağımsızlığın artması ile giderilebilir. İnsan hakları ve demokratikleşme hiçbir zaman göz ardı edilmemeli; ancak korumacı ve otoriter rejimler için en büyük tehlikenin içeriden değil öncelikle Rusya’dan geldiği de göz önünde bulundurulmalıdır. Ermenistan'da Seçim Sivil değişimin yaşanıp yaşanmayacağının tartışıldığı Ermenistan parlamento seçimleri 12 Mayıs tarihinde gerçekleştirildi. Bağımsızlık sonrası 5. kez parlamento seçimi için sandık başına giden Ermenistan, 131 üyelik parlamentonun 90 üyesini partilerden, 41 üyesini ise bağımsız adaylar arasından seçecek. 2 milyon 285 bin seçmenli Ermenistan’da parlamentoya girmek için 22 siyasi parti, bir siyasi blok ve 119 bağımsız aday yarıştı. Avrupa Parlamentosu, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ve Bağımsız Devletler Topluluğu gözlemcileri tarafından izlenen seçimler, sonuçları itibariyle kendileri için hiç bir şeyin değişmeyeceği görüşünü taşıyan seçmen kitlesinin karamsarlığı içerisinde gerçekleştirildi. Kamuoyunda, seçimleri iktidarda olan partilerin kazanacağına dair düşüncenin yaygın oluşu, halk arasında seçimlere olan ilgi ve beklentiyi azaltmıştır. Kamuoyunun belirleyici olmadığı ve muhalif partilerin dağınık olduğu bir ortamda gerçekleştirilen parlamento seçiminin açılan sandıklara göre ilk sonuçları tahminleri doğrular niteliktedir. Bu sonuçlara göre iktidarda yer alan Ermenistan Cumhuriyet Partisi ile Ermenistan'ın Refahı Partisi'nin önde olduğu belirtilmektedir. Cumhuriyetçi Partinin kazanması, Andranik Magaryan'ın ölümüyle 4 Nisan 2007 tarihinde 10 Başbakanlık koltuğuna oturan Serj Sarkisyan'ın görevinin devam edeceği anlamına gelmektedir. Ermenistan'daki parlamento seçimleri, 2008 yılında Koçaryan'dan boşalacak başkanlık koltuğuna oturacak kişinin belirlenmesi açısından da büyük önem taşımaktadır. Parlamento seçimlerindeki başarısının ardından devlet başkanlığı koltuğuna oturacağına kesin gözüyle bakılan Sarkisyan'la, Karabağ Ermenilerinin ülkedeki belirleyiciliğine devam edeceği düşünülmektedir. Ekonomi, güvenlik ve dış politikasında Rusya merkezli bir politika izeleyen Ermenistan'da iktidar koltuğuna oturacak Serj Sarkisyan, Moskova’nın tam anlamda desteklediği bir figürdür. Yayılmacı politikalarından dolayı Azerbaycan ve Türkiye tarafından sınırları kapatılan ve bölgesel projelerden dışlanan Ermenistan’ın yeni iktidarıyla Güney Kafkasya’nın en fakir ülkesi imajından nasıl kurtulacağı merak edilmektedir. Karabağ sorunu ve soykırım iddialarıyla tıkanan komşuluk ilişkilerini Batının baskısıyla çözmeye çalışan Ermenistan, bu yöntemin başarılı olmadığını kabul ederek yeni iktidar döneminde daha gerçekçi yaklaşımlar üzerinden politik açılımlar yapmalıdır. Fakat Moskova ve Ermeni diasporasının Erivan üzerindeki etkinliği devam ettiği sürece ülkede iktidar koltuğuna oturacak siyasi figürlerden bu konuda yeni açılımlar beklemek hayalden öteye geçmemektedir. 11