global strateji enstitüsü

advertisement
HABER BÜLTENİ
8 Mayıs 2007
Haber Özetleri
Irak

BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon'un Irak'ın yeniden yapılanması için atadığı
özel danışmanı İbrahim Gambari, Türkiye'nin Irak'ta barış, istikrar ve birlikten
yana olduğunu söyledi. (AA)

Bugün Avrupa Parlamentosunda bir konuşma yapacak olan KDP lideri Mesud
Barzani, dün Paris'teydi. Barzani, cumhurbaşkanlığı seçimlerden galip çıkan
Nicolas Sarkozy ile bir araya geldi. Görüşmede Barzani'nin Sarkozy'den sözde
Kürt Bölgesi ile Fransa arasında diplomatik, ticari, ekonomik ve kültürel
alanlarda karşılıklı ilişkilerinin gelişmesini istediği belirtildi. Barzani bugün de
Brüksel'e geçerek Avrupa Parlamentosu'nda bir konuşma yapacak.
Konuşmasını Kürtçe yapması beklenen Barzani, Irak'taki yapılanma ve
bölgedeki gelişmeler hakkında bilgi verecek, Avrupa Parlamentosu
milletvekillerinin sorularını yanıtlayacak. Barzani'nin, toplantıda AB'den
'beklentilerini' de dile getirmesi bekleniyor. Barzani, Avrupa'ya, parlamentodan
iki milletvekilinin, bir süre önce, Irak‟ın kuzeyine yaptığı ziyaretten sonra davet
edildi. (CNNTÜRK)

İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad, Sözde Kürt Bölgesi Başbakanı
Neçirvan Barzani‟ye Iraklı grupların ülkelerine yönelik derin komplolar
karşısında tüm ülkenin birliği ve kalkınması için çalışması gerektiğini söyledi.
Fars Haber ajansının bildirdiğine göre Sözde Kürt Bölgesi Başbakanı Neçirvan
Barzani dün İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad tarafından kabul
edildi. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad, Barzani‟yle görüşmesinde
“Iraklı gruplar düşmanın derin komplolarını tanımalı, bilinçli bir şekilde birlik ve
bütünlük halinde tüm ülkenin güvenliği ve kalkınması için çalışmalıdır”, dedi.
İran Cumhurbaşkanı dün öğleden sonra gerçekleşen görüşmede Irak‟ın çok
hassas bir dönemden geçtiğini belirterek “Irak‟ın düşmanları kendi çıkarlarını
temin etmek için ülkedeki çeşitli kesimler arasında ayrılık ve çatışma
çıkarmaya çalışmaktadır; Irak halkı birlik ve kardeşlik içerisinde bu komployu
etkisiz bırakmalıdır”, dedi. Irak halkını, özellikle de Iraklı Kürtleri büyük acılar
çekmiş mazlum bir halk olarak niteleyen Ahmedinecad, “Irak halkı bilinçli ve
mücahit bir halktır, işgalcilerin Irak‟tan çekilmesi durumunda ülkeyi halkın
seçtiği hükümeti destekleyerek yönetebilecek güçtedir”, dedi. Ülkesinin, Sözde
Kürt Bölgesi da dâhil olmak üzere Irak‟ın her yerine yardım etme ve
tecrübelerini aktarma konusunda elinden gelen desteği vermeye hazır
1
olduğunu belirten Ahmedinecad, “İran, Irak‟a elektrik, su ve doğalgaz vermeye
ve çeşitli alanlarda yatırımlar yapmaya hazırdır”, diye konuştu. Sözde Kürt
Bölgesi Başbakanı Neçirvan Barzani de İran‟ın sözde Kürt Bölgesindeki
sorunların ortadan kaldırılması ve bu bölgenin kalkındırılması konusunda
yaptığı yardımları takdir ettiklerini belirterek tüm dünya mazlumlarının özellikle
de Irak‟taki Kürt halkının, İmam Humeyni‟nin ve İslam Devrimi‟nin ideallerine
sahip çıktığını söyledi. Sözde Kürt Bölgesi Başbakanı Neçirvan Barzani, Irak‟la
İran arasındaki ilişkilerin tarihi ve stratejik olduğunu da belirterek Sözde Kürt
Bölgesinin de gelişme ve kalkınma konusunda İran‟ın tecrübelerinden
yararlanmak istediğini ifade etti. (www.saafonline.com)

Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El-Haşimi Amerikan televizyonu CNN‟e
vermiş olduğu demeçte Mayıs ayının ortasına kadar Anayasa değişikliği
yapılmazsa Irak Parlamentosundaki Uzlaşma Cephesi‟nin milletvekillerini geri
çekeceğini ifade etti. El-Haşimi yaptığı açıklamada, “Anayasa değişiklikleri
yapılmaz ve uygulanmaya konmazsa, bu hükümetle görev almış olmakla
hayatımın hatasını yapmış olduğumu itiraf ederim”, şeklinde konuştu. ElHaşimi, Anayasada Irak‟ın Şii, Sünni ve Kürt devletçiklerine dönüşmesini
güvence altına alan maddelerin bulunmasının Uzlaşma Cephesi‟nin talepleri
arasında yer aldığını beyan etti. (www.nahrain.net)

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, Amerika‟nın, Irak‟taki başarısızlıklarının
yükünü Suriye‟ye yıkmaya çalıştığını söyledi. Bir Amerikan televizyonunda
yayınlanan mülakatta Esad, ülkesinin Irak‟taki isyan hareketini hiçbir zaman
desteklemediğini belirtti. Irak savaşını tam bir fiyasko diye niteleyen Suriye
lideri, Washington‟un, Irak konusundaki sorumluluklarından kaçmak için suçu
ülkesine yıkmaya çalıştığını belirtti. Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice geçen
hafta Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim‟le Mısır‟da düzenlenen Irak
konferansı çerçevesinde bir görüşme yapmıştı. Bu, iki ülke arasında iki yıldan
bu yana kaydedilen ilk üst düzeyde temas oldu. Bu görüşmeden önce Irak‟taki
Amerikan askeri sözcüsü, Suriye‟nin, yabancı savaşçıların geçmesini
engellemek için Irak‟la arasındaki sınırda çabalarını artırdığını söyledi.
(VOANEWS)

Kerkük kentinden Türkiye'nin Yumurtalık limanına ham petrol taşıyan boru
hattına bombalı saldırı girişimi son anda engellendi. Irak Ordusundan yapılan
açıklamaya göre, bugün sabaha karşı Musul'un 50 kilometre batısındaki El
Kisk bölgesinde boru hattının altına 150 kilogram TNT patlayıcı yerleştirildiği
tespit edildi. Patlayıcıları güvenli bir şekilde bölgeden uzaklaştırarak imha
eden Irak Ordusu, olayla ilgili 4 şüphelinin yakalandığını duyurdu. (CİHAN HABER
AJASI)

Irak'ta El Kaide ile bağlantılı olduğu belirtilen Irak İslam Devleti adlı örgüt,
Diyala vilayetinde 5 Iraklı subay ile 4 polisi kaçırdığını duyurdu. Bir internet
sitesinde yer alan açıklamada, örgüt, üniformalar içinde resimlerini yayınladığı
rehineler karşılığında, Irak'taki cezaevlerinde bulunan tüm Sünni kadınların
bırakılmasını talep etti. Açıklamada, rehinelerin ne zaman kaçırıldığı ya da ne
kadar süre tanındığı konularında bilgi verilmedi. Irak İslam Devleti adlı örgüt,
ayrıca, hafta sonunda Diyala'da 6 Amerikan askeri ile yanlarındaki Rus
gazetecinin öldürülmesinin sorumluluğunu üstlendiklerini belirtti. (TRT)
2

Irak'ın batısındaki Ramadi kenti yakınında düzenlenen iki ayrı intihar
saldırısında 20 kişi öldü, 40 kişi yaralandı. Polis, ilk saldırıda bomba yüklü bir
aracın Albu-Thiyab kasabasında kalabalık pazar yerinde infilak ettiğini, 10
kişinin öldüğünü, 30 kişinin yaralandığını kaydetti. İkinci bomba yüklü aracın
ise 15 dakika sonra El Cezire kasabasındaki bir polis kontrol noktasını hedef
aldığı bildirildi. Patlamada 5 polis ve yoldan geçen 5 kişi ölürken, 10 kişinin
yaralandığı belirtildi. Saldırıların sorumluluğunu henüz üstlenen olmadı. (AA)
Ortadoğu

İsrail'de "Filistinlilere işkence" kınandı. Ülkedeki iki İnsan Hakları Örgütü
tarafından hazırlanan raporda, İsrail iç güvenlik servisinin, Filistinli tutuklulara
işkence etmeyi sürdürdüğü açıklandı. Görevlerini, İsrail işgalindeki topraklarda
yaşayan Filistinlilerin insan haklarını korumak olarak tanımlayan iki İsrail insan
hakları örgütünün ortak raporunda, Filistinli tutuklulara kötü muamele ve
işkence edildiği bildirildi. Raporda, İsrail iç güvenlik servisi Şin Bet, Filistinli
tutukluların
sorgulanmasında
işkence
uygulayarak,
İsrail
Yüksek
Mahkemesi'nin 1999 yılında aldığı kararı ihlal etmekle suçlanıyor. Temmuz
2005-Ocak 2006 arasında İsrail tarafından tutuklanan 73 Filistinli ile yapılan
anketten oluşan rapor, Filistinli tutukluların uluslararası hukukta işkence olarak
tanımlanan muameleye maruz kaldıklarına dikkat çekiyor. Uygulanan işkence
metotları ise Filistinli tutukluların sandalyeye bağlanması, tartaklanma, dayak,
sorgulama sırasında sözlü hakarete uğrama gibi çeşitli sert muameleler olarak
sayıldı. İnsan hakları örgütleri, Şin Bet'ten bu tür sorgulama tekniklerini hemen
durdurmasını istedi. (TRT)

İsrail‟in Lübnan Savaşı‟ndaki başarısızlıklarla ilgili resmi Winograd Raporu‟nda
ağır eleştirilerin hedefi olan Savunma Bakanı Amir Peretz istifa edeceğini;
ancak bunun hemen olmayacağını söyledi. Bir İsrail televizyon kanalına
açıklamalarda bulunan Savunma Bakanı ve İşçi Partisi lideri Amir Peretz,
bugün için bir istifa kararı almanın siyasi sistemde tehlikeli bir döngüye yol
açacağını belirtti; ancak daha önce açıkladığı gibi, Mayıs sonunda savunma
bakanlığı görevinden ayrılıp maliye bakanlığına geçeceğini açıkladı. Peretz,
İşçi Partisi‟nin 28 Mayıs‟ta yapılacak genel kurulundan sonra önemli
değişiklikler yapmak niyetinde olduğunu ve koalisyon protokolü gereği İşçi
Partisi‟nde olan savunma bakanlığı makamını Olmert‟in partisi Kadima‟ya
bırakıp, maliye bakanlığı görevini işçi partisine almak istediğini kaydetti. Peretz
ile birlikte eleştirilere maruz kalan Kadima lideri ve İsrail Başbakanı Ehud
Olmert ise istifaya yanaşmıyor. (NTV)

İsrail, Gazze'ye yeni bir hava saldırısı düzenledi, bir Filistinli yaralandı. İsrailli
yetkililer, saldırıda silah taşıyan bir otomobilin hedef alındığını, yaralanan
kişinin İslami Cihat mensubu olduğunu bildirdi. İslami Cihat yetkilileri de
üyelerinin roket saldırısına hazırlanırken isabet alan araçta, bir kişinin
yaralandığını belirtti. İslami Cihat tarafından Pazar günü düzenlenen roket
saldırısında, İsrailli bir kadın yaralanmıştı. (TRT)

Avrupa Birliği‟nin Dış Politikadan Sorumlu Yüksek Temsilcisi Javier Solana,
İran Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Ali Laricani‟yle bir süre önce yaptığı
nükleer görüşmelerin çok zor geçtiğini açıkladı. Avrupa Parlamentosu‟nun bir
3
komisyonuna açıklama yapan Solana, resmi görüşmeleri başlatmak amacıyla
Laricani‟yle önümüzdeki haftalarda yeniden bir araya geleceğini bildirdi. Javier
Solana, görüşmeler boyunca İran‟ın uranyum zenginleştirme çalışmalarını
askıya almayı reddettiğini belirtti. İran Dışişleri Bakanı Manucehr Mutteki de
İsveç‟te yaptığı açıklamada, uranyum zenginleştirme çalışmalarını askıya
almayı düşünmediklerini duyurdu. (VOANEWS)
Kafkasya ve Orta Asya

Dışişleri Bakanlığı, Ermenistan'ın, 12 Mayıs'ta yapılacak parlamento
seçimlerinde Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) bünyesinde görevli
Türk seçim gözlemcilerine gerekçe göstermeden vize vermeyi reddettiğini
bildirdi. Ermenistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vladimir Karapetyan, iki ülke
arasında diplomatik ilişki bulunmamasından ötürü Türk gözlemcilerin
Ermenistan'da denetim yapmalarının uygun olmadığını savunarak, AGİT için
görev yapacak 8 Türk gözlemcisine vize vermeyeceklerini açıkladı. Merkezi
Avusturya'nın başkenti Viyana'da bulunan AGİT ise Erivan'ın bu açıklamasının
endişe verici olduğunu belirterek, tepki gösterdi. AGİT'in demokratik kuruluşlar
ve insan hakları bürosu direktörü Christian Strohal, gözlemcilerin seçimleri
izlemelerini engellemenin, demokratik seçimler için kaçınılmaz birer unsur olan
saydamlık ve objektiflik ilkelerine aykırı olduğunu vurguladı. (AA)

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Karabağ sorununun çözümünde
Arap Birliği'nden destek istedi. Aliyev, Mısır ziyaretinin ikinci gününde Arap
Birliği Genel Merkezi'ni ziyaret etti. Arap Birliği'nde Genel Sekreter Amr Musa
ve birlik temsilcileriyle görüşen Aliyev, özellikle Karabağ sorunu hakkında
görüş alışverişinde bulunduklarını kaydetti. Azerbaycan'ın Karabağ sorununu
barış yoluyla halledebilmesi için Arap ülkelerinden destek istediğini belirten
Aliyev, Azerbaycan'ın Arap ülkeleriyle ilişkilerinin hızla geliştiğini de vurguladı.
Aliyev, yakın zamanda tüm Arap ülkelerinde diplomatik temsilcilik açacaklarını
belirtti. (TRT)

ABD'nin petrol ve gaz alanındaki önde gelen şirketlerinden Chevron,
Türkmenistan'la işbirliği yapmayı hedefliyor. Şirketin Yönetim Kurulu
Başkanlarından oluşan bir heyet Aşkabat'ı ziyaret etti. Devlet Başkanı
Gurbanguli Berdimuhammedov Chevron şirketi yakıt araştırmak ve çıkarmakla
ilgili proje Başkan Yardımcısı, Chevron - Avrasya şirket Başkanı Gay
Hollingstoun, Chevron Petrol Gas Inc. Şirketi Başkanı İyen Mak Donald,
Chevron Petrol Gas Inc. Şirketi Ticareti Geliştirme Müdürü Cerri Kopel ve
Chevron Yönetim Kurulu Müsteşarı Klayw Rumens'i Başkanlık Sarayında
kabul etti.
Berdimuhammedov, şirket yetkililerine Türkmenistan'a ilgi
duydukları için teşekkür etti. Konuklar, şirketin iş tecrübesinden bahsederek,
Türkmenistan'la petrol ve gaz alanında iş birliği yapmayı hedeflediklerini
belirttiler. Gurbanguli Berdimuhammedov, şirket yetkililerine Hazar denizinde
jeoloji araştırmalarına, petrol rafinerisi ve yakıtları çıkarmakla ilgili projelere
katılmalarını teklif etti. Ayrıca, görüşmede Chevron şirketinin Texas'taki
merkezinde, Türkmen uzmanların eğitilmesi görüşüldü. Taraflar, yapılan
görüşmeden memnun kaldılar ve işbirliğine başlamaya hazır olduklarını
söylediler. Şirket Başkan Yardımcısı Gay Hollingstoun, görüşmenin ardından
4
gazetecilere yaptığı açıklamada, Türkmenistan'ın petrol ve gaz hususunda çok
büyük devlete dönüşmek için imkânları olduğunu, şirketin Türkmen petrol ve
gaz sanayisini geliştirmeye yardım edebileceğine inandığını söyledi. Dünyanın
120 devletinde faaliyet gösteren Chevron, dünyada petrol ve gaz sektöründe
önde gelen şirketlerden. (CİHAN HABER AJANSI)
Avrupa Birliği

Fransa'da cumhurbaşkanlığına seçilen Nicolas Sarkozy'nin Türkiye'nin AB
üyeliğine yaklaşımı Birlik içinde destek bulamadı. AB Komisyonu Başkanı
Barroso ve Komsiyon üyesi Olli Rehn, Sarkozy'nin, "Türkiye ile müzakere
sürecinin dondurulması" önerisine karşı çıktılar. Jose Manuel Barroso, Türkiye
ile müzakerelerin, Birliğin oybirliğiyle başlatıldığını hatırlatarak, Sarkozy'nin bu
sürecin dondurulması yönündeki önerisinin hayata geçmesi için yine
oybirliğiyle karar gerektiğini vurguladı. Barrosso, üye ülkeler arasında Türkiye
ile müzakerelerin tamamen askıya alınması, dondurulması veya imtiyazlı
ortaklık kurulması için bir çoğunluğun bulunmadığını da söyledi. Komisyonun
Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn ise Türkiye'nin tam üyeliğe karşı çıkan
Fransa'nın yeni Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy'i dolaylı olarak uyardı.
Türkiye ile katılım müzakerelerinin Birlik üyesi devletlerin ortak kararıyla
başlatıldığını vurgulayan Rehn, "AB'nin oybirliğiyle aldığı bu karara uygun
davranmayan bir ülke bunun olası sonuçlarına katlanır", uyarısında bulundu.
Türkiye'nin çok hassas ve tarihsel bir dönemden geçtiğini belirten Olli
Rehn,"Bu yüzden sabırlı ve ihtiyatlı olmalıyız", dedi. Rehn, "Her kriz aynı
zamanda bir fırsattır. Türkiye bu krizden demokrasisini güçlendirerek çıkabilir.
Genel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından Türkiye'de daha
güçlü bir reform süreci yaşanabilir", diye konuştu. (TRT)
Dünya Basını
Guardian gazetesi yazar Victoria Brittain'in bir yorumuna yer veriyor bugünkü
sayısında. Brittain, uzun süre Guantanamo'da tutulduktan sonra serbest
bırakılan İngiliz vatandaşı Muazzam Begg'le birlikte Düşman Savaşçı adlı
kitabın yazarı. Brittain "Türkiye için bir uyarı" başlıklı değerlendirmede, 'siyasî
İslam'ı bastırmak için askerî güç kullanmak sadece felaket getirmiştir', diye
yazıyor. "Türkiye'de bugün yaşananlar, on beş yıl önce Cezayir'de yükselen
siyasî İslam ve ordu yapılanması arasındaki güç mücadelesiyle endişe
yaratacak şekilde paralellik gösteriyor." "Bu mücadele, Cezayir'i bir şiddet
sarmalına düşüren, 200 binden fazla kişinin ölümüne, on binlerce kişinin
cezaevlerine konulmasına ve bir milyon kişinin yaşadıkları yerlerden ayrılmak
zorunda kalmasına neden olan bir askerî darbeyle sonuçlanmıştı." "Cezayir,
Türkiye'ye, Atatürk'ün mirasının sonsuza dek kendisini koruyamayacağı
yolunda bir uyarı." "Cezayir'in, Ulusal Kurtuluş Cephesi liderliğinde Fransa'dan
bağımsızlığını kazanma savaşı pek çok sömürge ülke için ilham kaynağı
olmuştu. Ancak Ulusal Kurtuluş Cephesi, bir ülke yaratmak için gereken siyasî
altyapıyı sağlayamadı." "1990'da İslami Selamet Cephesi'nin yerel seçimleri
kazanması ardından 1991'de genel seçimlerdeki başarısı bir deprem etkisi
yarattı. 70'li yılların ortalarında Cezayir'de yaşamış bir kişi olarak bu aşamada
ordunun müdahalesinin, Ulusal Kurtuluş Cephesi ve laik demokrasiyi korumak
için yerinde olduğunu düşünme yanılgısına düştüm." "Türkiye'de son on yılda
5
ortaya çıkan gelişmiş siyasî İslam Cezayir için doğal bir evrim olarak
görülemedi hiç. Doğrusu Cezayir'de demokrasi şansını ortadan kaldıranlar
generaller oldu." Fransa'da muhafazakâr aday Nicolas Sarkozy'nin
cumhurbaşkanı seçilmesi ardından, bundan böyle izleyeceği dış politikada,
Türkiye konusundaki tutumunun ne olacağı değerlendiriliyor.
Financial Times gazetesi "Türkiye'nin Avrupa Birliği umuduna büyük engel"
başlıklı haberinde Sarkozy'nin cumhurbaşkanı olmasına Türkiye'de hükümetin
temkinli bir tepki verdiğini ancak Ankara'nın, yaklaşık 50 yıllık Avrupa Birliği
hevesinin Sarkozy döneminde çökebileceğinin farkında olduğunu yazıyor.
"Nicolas Sarkozy'nin, Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkışı Türkiye'de birliğe
verilen destekte keskin bir düşüş yaşanmasına katkıda bulundu. Gözlemciler,
Sarkozy'nin cumhurbaşkanı seçilmesinin, Türkiye'de Avrupa Birliği yanlılarının
savlarını kanıtlamalarını daha da güçleştireceğine inanıyor." "Sarkozy'nin,
Türkiye'nin AB'yle ilişkilerine etkisi birkaç hafta içinde, müzakerelerin devam
edip etmemesinin kararlaştırılacağı Haziran zirvesinde görülecek. Buna tüm
üye ülkelerin birlikte karar vermesi gerektiği için, bu zirve Sarkozy'nin
Türkiye'nin üyeliğine gerçekte ne kadar karşı olduğunu gösterecek ilk sınav
olacak." "Ancak bir Fransız yetkili, dönem başkanı Almanya'nın, Avrupa
Anayasası'nı Haziran zirvesinde yeniden canlandırmaya çalışacağını,
Sarkozy'nin bu fırsatı, Türkiye konusundaki bir tartışmayla kaçırmayı
istemediğini söyledi."
Haftanın Yorumu
Ufuk Turu
Bu haftaki Ufuk Turunda ABD Başkanı George W.Bush‟un Irak savaşını
finansman yasasını veto etmesi, Petrol Yasası, Kerkük ile ilgili son gelişmeler,
Irak‟a komşu ülkeler toplantısında gerçekleştirilmesi planlanan İran-ABD
görüşmeleri, İsrail‟de açıklanan geçici Winograd Raporu, Rusya‟daki
gelişmeler ve Ukrayna‟da siyasi kriz değerlendirilmiştir.
Bush’un Savaş Finansmanı Yasasını Veto Etmesi
Irak savaşının finansmanını ABD birliklerinin Irak‟tan çekilmesine bağlayan
yasanın Beyaz Saray‟da veto edilmesi beklenen bir sonuçtu. Bu sonuçla
beraber Demokratlar ile Cumhuriyetçilerin Irak sorununa dair görüş ayrılıkları
iyice ortaya çıkmıştır. Bush‟un yasayı veto etmesi üzerine Demokratların
bundan sonrası için değişik öneriler sunması, çekilme konusunda Beyaz
Saray‟ı ikna edene dek geri adım atmak eğiliminde olmadıklarını
göstermektedir. Ancak Cumhuriyetçilerin, Irak‟ta istikrar ve güven ortamı
sağlanmadan ülkeden çekilmelerinin başarısızlık olarak görülmesinden endişe
duydukları için, Demokratların taleplerine direnecekleri, Demokratların da
Kongre‟de çoğunluğu oluşturmaları nedeniyle Irak‟taki savaşa son verilmesi
için Beyaz Saray‟la mücadelelerine devam edecekleri değerlendirilmektedir.
Kerkük ve Petrol Yasası ile İlgili Son Gelişmeler
Başbakan Maliki‟nin, 140. Maddeyi Uygulama Komisyonu‟nun geçen ay şerh
koyarak onayladığı kararlarından geri adım atarak onay vermesi, Kürtlerin
6
baştan beri destekledikleri anayasal sürecin önündeki en büyük engeli
kaldırmıştır. Kürtler, Kerkük‟ün demografik yapısını değiştirmeye yönelik
çabalarını ABD‟nin Irak‟ı işgalinin ilk gününden itibaren sürdürmektedir. Bu
çerçevede, Maliki‟nin kararı onaylamasını beklemeden bu adımı atmış
olmaları, Kerkük‟te demografinin Türkmenlerin aleyhine gerçekleşmesini
sağlamış, birçok Türkmen, Kürtlerin baskısı sonucu şehri terk etmiştir.
Maliki‟nin 140. maddeye ilişkin kararları imzalaması, Kürtlerin ellerini yasal
olarak da güçlendirmiştir. Kürtlerin hükümetten çekilme baskısı sonuç vermiş,
Kerküklü Türkmen ve Arapların karşı çıkmalarına rağmen, Kürtler haksız ve
insanlık dışı yöntemlerle ve Saddam örneğinde olduğu gibi diğer etnik grupları
şehri zorla boşaltmaya mecbur bırakmıştır. Maliki‟nin koalisyonu, Sadr
grubunun hükümetten çekilmesi ve en büyük Sünni Blok olan Uzlaşma
Cephesi‟nin de çekilme tehdidi nedeniyle çözülmeye yüz tutmuştur. Başbakan,
140. maddenin uygulanmasını daha da geciktirerek koalisyonunun en önemli
ayağı olan Kürtlerin tepkisini önlemek istemektedir. Maliki‟nin bu tavizi, Kerkük
ve diğer tartışmalı topraklar konusunda Kürtlerin elini güçlendiren bir gelişme
olmuştur.
Bir an önce meclisten geçirilmesi yönünde ABD yönetimi tarafından Maliki
hükümetine baskı yapılan petrol yasası, Kürt grupların muhalefeti sonucu bir
süre daha ertelenecek gibi gözükmektedir. Irak Petrol Bakanı, asanın meclise
sunulduğunu ve Kürt grupların yasaya karşı olmadığını açıklamıştır. Ancak bu
gerçekçi bir yorum değildir ve bu haliyle Kürtlerin yasayı reddedeceği ifade
edilmektedir. Kürt grupların, yasa tasarısına itirazları belli noktalar üzerinde
yoğunlaşmaktadır. Şubat ayında onay verdikleri tasarıya sonradan yapılan
eklentilerin, merkezi hükümeti kurulacak Irak Ulusal Petrol Şirketi vasıtasıyla
geniş yetkilerle donattığını, bunun da kendileri açısından kabul edilebilir
olmadığını ifade etmektedirler. Kürtler, bu şirketin geniş yetkilere sahip
olmasının, kendilerini bağımsız bir devlet hedefine götürecek ekonomik
kaynaklardan mahrum bırakacağını düşünmektedir. Kürtler, petrol gelirlerinin
dağıtılmasında (yabancı şirketlerle) petrol arama ve çıkarma anlaşmalarında
bölgesel yönetimlerin daha fazla söz sahibi olmasını istemektedir. Petrol
kaynaklarının ve gelirlerinin paylaşımında merkezi yönetimden istediklerini
alamadıkları takdirde yasaya onay vermeyeceklerdir. Yasanın meclisten
geçmemesi durumunda, ABD‟nin ayakta kalması için çaba harcadığı Maliki
hükümeti, kendisinden beklenen siyasi kararların alınmasında başarı
sağlayamadığı suçlamalarıyla istifa etmek zorunda kalabilecektir.
Şarm el-Şeyh Toplantısı ve İran-ABD Görüşmesi
Irak‟ta istikrarın sağlanması ve ülkenin yeniden yapılandırılması için gerekli
ekonomik koşullar ve komşu ülkelerin buna katkılarının görüşüldüğü Irak‟a
komşu ülkeler toplantısı, geniş bir katılımla 3-4 Mayıs tarihlerinde
gerçekleştirilmiştir. Toplantı öncesi yapılan çalışmalar çerçevesinde, Suudi
Arabistan, Irak‟ın borcunun %80‟ini sileceğini açıklarken, İran da yeniden
yapılandırma projeleri için 1 milyar $ kredi tahsis edeceğini duyurmuştur.
Maliki‟nin geçtiğimiz haftalarda resmi ziyarette bulunduğu Mısır, hükümetin
ülkedeki çatışmaları sonlandıracak siyasi tedbirleri aldığını görmeden, bu
konuda Irak‟a destek eğiliminde olmadığını açıklamıştır. Bu eğilim, Maliki
hükümetinin ülkedeki mezhep çatışmalarının bir tarafı olduğu düşüncesini
paylaşan diğer Sünni komşu ülkelerde de gözlenmektedir. Sonuç olarak,
7
Irak‟ın yeniden yapılandırılması çabalarına komşu ülkelerin borçları silerek
yapacağı katkı beklenin altında kalmıştır. Bu sonuç ile Maliki hükümetinin,
etkili siyasi kararlar alması için hem ABD, hem de komşu Sünni ülkeler
tarafından iki taraflı baskıya alındığı söylenebilir. Artık Maliki hükümeti için
zamanın daraldığı ve tüm grupları ortak bir anlayış ile bir araya getirmesi için
bir an önce ciddi adımlar atması gerektiği ortadadır.
Komşu ülkeler toplantısını önemli kılan bir diğer husus da, Bush yönetiminin
27 yıldır diplomatik ilişkisinin bulunmadığı İran ile üst düzey temasta
bulunması olasılığının belirmesi olmuştur. ABD, İran‟ın katılmadığı bir
toplantının Irak‟ta istikrar ve güveni sağlamada başarısız olacağını anlamış ve
toplantıya katılması yönünde çaba göstermiştir. Hem Amerikalı hem de İranlı
üst düzey yetkililerin toplantı öncesi yaptığı açıklamalardan iki ülke dışişleri
bakanlarının Şarm el Şeyh‟te görüşülebileceği sonucu çıkmıştır. Toplantı
esnasında
bu
açıklamaların
aksine,
Muttaki-Rice
görüşmesinin
gerçekleşmediği görülmüştür. Bunda, İran‟ı, Irak‟ta istikrarsızlık yaratan
unsurların başında gösteren ve dünyada terörün baş destekçisi olarak
suçlayan, Amerika‟nın 2006 Terör Raporunun büyük bir payı olduğu
düşünülmektedir. Zira Amerikalı ve İranlı yetkililerin, toplantıda doğrudan
görüşmelerin mümkün olmadığını belirtmeleri, bu raporun açıklanmasının
ertesine denk gelmiştir. Sonuç olarak, İran ve ABD‟nin üst düzeyde ikili
temasları, beklentilerin aksine gerçekleşmemiştir. Muttaki, toplantı öncesi ve
toplantıda „ABD‟nin müzakere isteği ile davranışları birbirini tutmuyor‟ diyen
yardımcısının görüşlerini destekler biçimde, ABD‟yi Irak‟ta terörist faaliyetlerin
devamı ve artışından sorumlu tutan bir konuşma yapmıştır. Sorumluluğun
kendi ülkesinde değil, işgal güçlerinde olduğunu vurgulayarak, Terör
Raporunun suçlamalarını da dolaylı yolla reddetmiştir. İran ve ABD‟nin
sorunlarını diplomatik yollarla aşması için bir fırsat olarak görülen Şarm el
Şeyh toplantısı beklentileri karşılamamıştır. Bu görüşme gerçekleşmiş olsaydı,
bunun Irak‟taki gelişmelerle sınırlı kalacağı ve İran‟ın nükleer çalışmalarını
kapsamayacağı söylenmiş olsa da, ABD ve İran‟ın aralarındaki meselelere
bundan sonra farklı bir şekilde çözüm arama gayreti içine girecekleri
düşünülmekte idi.
Winograd Raporu
İsrail‟de hükümet tarafından kurulan ve Lübnan savaşına giden süreci ve
savaşın sonuçlarını incelemekle görevlendirilen komisyon, geçici raporunu 30
Nisan‟da yayınlamıştır. Winograd raporu, bu savaşın başarısızlıkla
sonuçlandığını ileri sürmekte ve bunda Başbakan Ehud Olmert, Savunma
Bakanı Amir Peretz ve dönemin Genelkurmay Başkanı Dan Halutz‟un çok
büyük sorumlulukları olduğunun altını çizmektedir. Bu üç isme karşı
kamuoyunda güçlü bir muhalefet bir süredir zaten oluşmuş durumdadır. Hatta
Halutz, Ocak ayında bu muhalefet sebebiyle istifasını vermiştir. Raporun,
yeterli hazırlık yapılmadan ve acele bir kararla savaşa girildiği eleştirisinde
bulunması, Olmert‟in koalisyon hükümeti açısından olumsuz sonuçlar
yaratacaktır. Koalisyon üyeleri ve Olmert‟in partisi Kadima‟daki kurmayları dahi
Olmert‟e görevini bırakması çağrısında bulunmaya başlamışlardır. Bu kişilerin
başında da Dışişleri Bakanı Tzipi Livni gelmektedir. Raporun açıklanmasıyla
beraber hükümet de ilk firesini İşçi Partili bir bakanın istifasıyla vermiştir.
Raporun son halinin yaz aylarında yayınlanacağı ve bu süre içinde Olmert‟in
8
istifa çağrılarına kulak tıkayacağı değerlendirilmektedir. İç siyasette bu derece
zayıflamış bir iktidarın, bundan sonra Filistin ile barış görüşmelerinde de etkili
olamayacağı ve ilk turu gerçekleştirilen Abbas-Olmert görüşmelerinden sonuç
alınamayacağı düşünülmektedir.
Rusya Yakın Çevre’sinde Taviz Vermeyecek
Rusya ile Estonya arasında Bronz Asker Anıtı‟nın kaldırılması yüzünden
ortaya çıkan kriz Rusya‟nın baskısını arttırması ile daha da derinleşiyor.
Rusya‟nın Estonya‟ya giden demiryolu hattında tadilat yapılması gerekçesiyle
Estonya‟dan Baltık denizine petrol akışının durdurulacağına dair haberler,
krizin giderek tırmandığını gösteriyor. Estonya hükümetinin anıtın altında
Sovyet askerlerine ait olduğu düşünülen naaşların askeri mezarlığa
kaldırılması için anıtı yerinden kaldırması gösterilere ve protestolara neden
olmuştu.
Estonyalılar için Sovyet işgalinin bir sembolü olan Bronz Asker Ruslar için
Alman Faşizmine karşı savaşırken ölen kahraman Sovyet askerini temsil
ediyordu. Ancak Sovyetler sonrası bağımsızlık sürecinde milli kimlik yaratma
kaygısıyla Bronz Asker ve buna benzer simgelere karşı gösterilen tavır hem
Estonya‟nın geçmişinden kurtulmaya çalışması hem de Rusya‟nın eski gücüne
kavuşmaya başlamasıyla yakından alakalıdır. Estonya, Rus dilli halkın
vatandaşlık haklarını ellerinden alacak şekilde Eston dil ve tarih bilgisini
önkoşul haline getirmesi ve Sovyet işgali öncesinde Estonya‟da yaşamamış
olanlara vatandaşlık vermemesi Rus dilli halkın dışlanmasına neden olmuştur.
Fakat Putin iktidarında güçlenen Rusya için Estonya ve diğer eski-Sovyet
coğrafyası ülkeleri hala Yakın Çevre‟dir. Rusya için jeopolitik önem arz eden
bu ülkeler aynı zamanda Sovyet nostaljisinin de güçlü öğeleridir. Estonya
nüfusunun %26‟sı etnik Rus‟tur ve Bronz Asker‟in kaldırılması onlar için
üzerlerindeki baskının daha da artması anlamına gelmektedir. Hem NATO
hem de AB üyesi olan Estonya‟da, aynı Ukrayna, Gürcistan, Moldova, Beyaz
Rusya gibi ülkelerde yaptığı gibi kendi stratejik çıkarlarına ve bölgedeki
gücüne gölge düşürebilecek politika ve girişimleri sert tepkiyle karşılayan
Rusya için ülkedeki Rus dilli halk bir müdahale aracıdır.
Türkiye için Rusya‟nın yakın çevresi olarak görülen coğrafyada (özellikle Orta
Asya ve Kafkasya) etkin olabilmek, ne Rus çıkarları ve varlığına boyun
eğmekten ne de bölgede Batı‟nın sözcülüğünü yapmakla mümkündür. NATO
ve AB üyesi olmuş olan Estonya bile bugün Rusya‟yı bir yandan medeni
olmaya çağırırken diğer taraftan da diyaloga hazır olduğunu belirtmektedir.
Bölgede ne NATO ne de AB Rusya‟nın baskısına tepki verebilmektedir.
Türkiye‟nin bu bölgelere yapacağı dış politika girişimlerinde bu temel ilkeyi göz
önünde bulundurması çok temel bir gereksinimdir.
Ukrayna’da Ufukta Seçim Var
Daha önce analizlerimizde belirttiğimiz gibi Ukrayna‟da elitler arasındaki
çekişme yakın zamanda yapılacak olan seçimlerle çözülecek gibi görünüyor.
Güç mücadelesinin, iktidar ve muhalefet arasında dış müdahalelerden
sıyrılmış görünen grupların seçimler öncesi alacakları tavırların halk nazarında
göreceği tepkilerle sonuçlanacağını gösteriyor. Batı basınında siyasi
gelişmelerin Devlet Başkanı Yuşçenko lehine döndüğü yazılsa da seçimlerde
9
alacağı desteğin %14‟lerde kalacağı tahmin ediliyor. Diğer taraftan Timoşenko
bloğunun halk desteği %30‟lara çıkmış durumda ve Timoşenko bunu
parlamentodaki tüm gücünü kaybetmesi beklenen Sosyalist oyları da alarak
gerçekleştireceği bekleniyor. Bu durumda Yuşçenko‟nun, yürüttüğü
müzakereler ve son haftada gerçekleştirdiği uzlaşmalarla daha avantajlı bir
konuma geldiği söylenebilir. Bu Yuşçenko‟nun ikinci dönemde de Devlet
Başkanı olması ihtimalini güçlendirirken, iç siyasi çekişmelerin dışında kalarak
güçlenen ve Yuşçenko ve Yanukoviç‟e kıyasla daha büyük desteğe sahip
Timoşenko‟nun parlamentoda gücü eline alması beklenebilir.
Görünen o ki, Ukrayna‟da Kriz Karşıtı Blok Yanukoviç‟in Başbakanlığı
bırakması konusunda uzlaşmıştır. Karşılığında Yuşçenko ve Timoşenko
birbirlerine destek vermekte ve belirli oranda güç paylaşımına gitmektedir.
Ukrayna‟da bir sonraki dönemde Timoşenko iktidarı ele alacak gibi
görünmektedir. Rusya‟nın tüm girişimlerine rağmen Ukrayna krizini
seçimlerden önce kullanılan taktiklerle çözecek görünmektedir.
10
Download