Haftaya Bakış 4-7 Haziran tarihlerinde 27 AB ülkesinde yapılan seçimler ile Avrupa Parlamentosu üyeleri belirlendi. Seçimler, Hollanda ve Avusturya gibi bazı ülkelerde aşırı sağ partilerin başarısına sahne olurken genel olarak Merkez Sağ, Yeşiller ve liberaller güç kazandı. Solda Sosyal demokratlar için başarısız geçen seçimler daha ufak partilerin AP’ye girmesine de yol açtı. Avrupa Parlamentosu’nda birinci parti, Avrupa Halklar Partisi, oyların yüzde 35,7’sini alarak 263 parlamentere sahip olacak. İkinci büyük parti grubu Avrupa Sosyalistleri Partisi Grubu olmaya devam edecek. Oyların yüzde 12,6’sı ise herhangi bir gruba dahil olmayan adaylara gitti. Bu adaylar mevcut parti gruplarına katılabilecekleri gibi yeni bir grup kurmak için başvuruda da bulunabilirler. İngiltere’de oyların yüzde 27,7’sini alan Muhafazakar Parti merkez sağı temsil eden Avrupa Halklar Partisi’ne dahil olmayacağını açıklamıştı. İşçi Partisi ile aynı sayıda parlamenter çıkaran Bağımsızlık Partisi ise AB karşıtı bir parti ve İngiltere’nin AB’den ayrılmasını savunuyor. Diğer bir ilginç sonuç da Hollanda’da yaşandı. “Fitne” adlı İslam karşıtı film ile tanınan Geert Wilders’in Partisi Hıristiyan demokratların arkasından ikinci gelerek, AP’ye 4 üye göndermeyi başardı. Bu partiyi AB yanlısı sosyal-liberal D66 ile Yeşiller izliyor. AB ve göçmen karşıtı bu partinin oy kazanması endişe verici. Fransa’da Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin partisi UMP ve Almanya’da Başbakan Merkel’in partisi CDU da ülkelerinde seçimlerden galip çıkan partiler oldular. Özellikle Sarkozy’nin seçimlerden sonra yaptığı açıklama, bu başarının AB politikalarına verilen desteği gösterdiği yönündeydi. Bu çerçevede öne çıkan konu Sarkozy’nin Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkarak imtiyazlı ortaklık önermesiydi. Hatırlanacağı üzere AP seçimleri öncesinde de bu konu sık sık gündeme gelmiş ve Fransa ve Almanya liderlerini ortak noktada buluşturan bir konu olmuştu. Bu açıdan merkez sağın güçlenmesi imtiyazlı ortaklık planının da gündemde kalmaya devam edeceği ve Türkiye ile müzakereleri makul bir süre içinde bitirme yönünde bir iradenin oluşması için biraz daha beklememiz gerekeceği anlamına gelebilir. Ancak AP seçimlerinde ikinci parti olan Avrupa sosyalistleri grubu, yeşiller ve Avrupa Birleşik solu gibi grupların Türkiye’nin üyeliğine daha sıcak baktığını da unutmamak gerek. Dolayısıyla umutsuzluğa kapılmak yerine gerek kamu, gerek özel sektör, gerekse sivili toplum kuruluşları olarak yeni AP üyelerini Türkiye konusunda bilgilendirmek ve bilinçlendirmeye çalışmaya devam etmeliyiz. Geçtiğimiz hafta D-Day olarak adlandırılan Normandiya çıkarmasının da 65. yıldönümüydü. Bu amaçla Fransa’ya giden ABD Başkanı Obama Cumhurbaşkanı Sarkozy ile Türkiye konusunda yine anlaşmazlığa düştü. Türkiye’nin stratejik önemi konusunda uzlaşan iki lider bunun üyelikle ilgisi konusunda birbirinden ayrılıyorlar. Sarkozy bilinen tutumunu sürdürerek, Avrupa’nın sınırları olmasını gerektiğini söyledi ve Türkiye’yi bir istikrarsızlık unsuru olarak sunarak yine vizyon konusundaki dar görüşlülüğünü ortaya koydu. Bu geziden doğan genel izlenim iki liderin birbirlerinden pek de hoşlanmadıkları ve rekabetin devam ettiği yönündeydi. Diğer bir önemli olay da ABD Başkanı Obama’nın İslam dünyasında yönelik olarak gerçekleştireceği uzun süredir beklenen konuşmaydı. Obama bu konuşmayı 4 Haizran tarihinde Kahire Üniversitesi’nde gerçekleştirdi. ABD’nin Müslüman ülkeler ve halklarla yeni bir döneme başlamak istediğini belirten Obama, İslam ülkelerinin medeniyete yaptığı katkıların altını çizdi. Bush döneminde Müslümanların çoğunlukta olduğu dünyaya karşı Afganistan ve Irak’ta gerçekleşen saldırılar ABD’nin imajını olumsuz yönde etkilemişti. Obama şimdi bu karşıtlıktan uzlaşmaya doğru bir geçiş yapmak istiyor. Bunu yaparken özellikle radikal İslam ile Müslümanların geri kalanını birbirinden ayırmaya dikkat ediyor. Aynı şekilde ABD’nin İsrail ile olan ittifakını da vurguluyor. ABD’nin yeni politikalarının sınandığı yer de büyük ölçüde Filistin ve İsrail olacak. Yeni ABD yönetimi iki devletli bir çözüm için iki tarafı da ikna etmeye çalışarak elinden geleni yapacak ve bu kanayan yarayı iyileştirmeye yönelik samimi adımlar atacak mı? Bunu bekleyip göreceğiz.