NKAPAK (Page 1)

advertisement
Serxwebûn
dırdı. PKK’nin gelişim gücü buraya dayanıyor.
Yoksa parasına dayalı değil. İnsanlar PKK’yi
savaşçı olduğu, PKK’ye katılanların çok etkili,
iyi savaşlar verdiği, karşıtlarını vurup ezdiği,
kırıp geçirdiği için benimsemiyor. İyi savaşılmamıştır. Kayıp verilmiştir. Ama buna rağmen
gelişme sağlamasının altında, Kürt toplumunu, Kürt insanını doğru değerlendirme, Kürt
toplumunun gelişme dinamiklerini doğru görme, doğru çözümleme ve onları doğru bir stratejik anlayışla ele almak yatıyor. Bu, toplum içi
çelişkileri doğru değerlendirmesiyle bağlantılıdır. Önderlik, yaşamı bir çelişki olarak ele aldı.
Çelişkiyi yaratmaktan korkmadı, çelişkilerin
ortaya çıkmasından korkmadı. Ama biz çoğu
zaman korkuyoruz. Sorun duymaktan korkuyoruz. Şu an partimizde öyle bir durum var ki;
herkes sorundan kaçıyor. ‘Aman benden uzak
gitsin, hiçbir sorun olmasın’ diyoruz. Bu demektir ki; ‘hiçbir gelişme olmaz, onun için de
hiçbir mücadele yapmayalım.’ Çok yanlış bir
durum, ama bu bizim gerçeğimiz. Oysa Önderlik, sorunları benimsemedi, ama yaşamın,
gelişmenin dinamiğinin de sorunların çözülmesinden geçtiğini, sorun dediğimiz şeyin çelişki olduğunu, çelişkinin çözümüyle gerçekleştiğini iyi bildi, iyi gördü ve hep yaptığı şu oldu: Çelişkileri açığa çıkartmak, çözmek. Bunu
yerinde, zamanında yapmak. Yersiz, zamansız ve ölçüsüz bir biçimde çelişkileri ortaya çıkartmak değil; mekanı iyi kullanmak, zamanı
iyi kullanmak, iyi ölçmek, onun için de gerektiği gibi hesap yapmak ve bu temelde çelişkiyi
açığa çıkartıp çözmektir. PKK’nin gelişim dinamizmi böyle olmuştur. Devrimimiz buna
bağlı olarak gelişmiştir. Devrimci gelişme dinamizmimiz tamamen buradan kaynaklanıyor. Dolayısıyla çelişkiden kaçınmak; yaşamın
sorunlarından, yaşamın derinliğinden kaçınmak oluyor, yaşamın derinleştirilmesinden
kaçmak oluyor. Bu doğru değildir. Pratiğe baktığımızda işimiz gücümüz kaçmak olur. Bin bir
biçimde yaşam gerçeğinden, yaşam sorunlarından kaçıyoruz. Kaçıyoruz ve iyiliği böyle
bulacağımızı sanıyoruz. Oysa bulunmadığı
pratikte gün gibi kendini gösteriyor. Hiçbir çözüm kaçmakla ortaya çıkmıyor. Gelişme kaçmakla yaratılmıyor, ama sorunları doğru yöntemle ele alıp, çelişkileri çözmek müthiş bir
gelişme yaratıyor. Müthiş bir dinamizm ortaya
çıkarıyor. İşte dünyanın tankı, topu birleşip bu
gelişme gücünü ezemiyor, yenemiyor, alt edemiyor. Bunlar bir gerçek.
Şimdi çelişki yasasını da bu biçimde kullanma durumu var. Çoğu zaman biz bunu anlamadık, çoğu zaman rahatsızlık da duyduk.
Buradan kaynaklanan, Önderlik tarzından rahatsızlık duyma içimizde, dışımızda çok fazladır. Oysaki PKK’nin gelişme dinamiği buna
bağlıdır. Bu olmadan gelişme olmaz. Dolayısıyla Önderlik yöntemi, tarzı, çelişkiyi ele alış
durumu önemlidir. Bu, örgüte, politikaya, mücadeleye yansıdı. En doğru kararları alma, en
yerinde kararları alma, gerektiği yerde değişiklikler yapma, gerektiği yerde hiç kimsenin
aklına getiremeyeceği en zor tarihi kararları
verip onları pratiğe geçirme, değerlendirme
böyle bir yaklaşımla ortaya çıkıyor. Çelişkiden
kaçmamakla, doğru, yerinde bir zaman, mekan kavramını doğru kullanarak, doğru yerde
ve zamanda çelişkiyi ele almanın çözüme götürdüğünü; böyle yapmamanın da çözümsüzlük yarattığını bilerek yaklaşmak gerekiyor.
Biz, bazen yaşamın ağırlığından kaçıyoruz, çoğu zaman da yersiz, zamansız gündeme getiriyoruz. Hiç yeri zamanı olmadan
sorun ortaya koyuyoruz, gündeme getiriyoruz. ‘Çözümlenecek bu sorun, bu çelişki var’
diyoruz. Arıyoruz, tarıyoruz çözemiyoruz.
Düşüncede çözemiyoruz. Kendimizi bazen
çözmüş gibi göstererek onu pratiğe geçirmeye çalışıyoruz. Fakat pratikte başımıza felaket geliyor. Bırak çözümlenmenin gerçekleşmesini veya oradan büyük bir gelişmenin ortaya çıkmasını, kaybediyoruz, zarar ortaya
çıkıyor. Böylece ‘bu sefer olmadı’ diyerek iş
yapmaktan, çalışmaktan kaçıyoruz.
Diyalektik yaklaşmadığımızdan dolayı
yanlış yapıyoruz. Zaman ve mekan kavramını
doğru kullanamadığımız, ele almadığımız için
çelişkiye doğru bir düşünsel çözüm getiremedik. Onu doğru anlayamadığımız için de doğru pratikleştiremedik. Bu durum da ortaya çözümsüzlüğü çıkarıyor. Bu yüzden çelişki çözümlenemiyor. Dolayısıyla gelişme ortaya çıkmıyor ve biz ona dayanarak bu sefer ‘olmadı,
Ağustos 2001
Sayfa 25
“Önderlik ve örgüt, Önderlik ve kadın, Önderlik ve insanı doğru çözümleyeceğiz. Önderlik
özelliklerini inceleyerek doğru özellikleri edineceğiz ve yaşamsallaştıracağız. Önderlik bir
yaşam bütünlüğü, yaşamın bütün alanlarına dair doğru özelliklerin gerçekleşmesidir.
Bunlar yaşamda ortaya çıkmış hususlardır ve onları irdeleyerek bulacağız.”
bu biçimde işler olmuyor’ diyerek kendimizi
geriye çekiyoruz. Halbuki çözümsüzlük bizim
tarzımızdan, yöntemimizden kaynaklanıyor.
Önderlik gerçeği ise bu yöntemleri böyle kullanmadı, örgüt içi sorunların çözümüne, insanın, bir kişinin iç sorunları çözümüne, toplum
içi sorunları çözme durumuna baktığımızda,
hatta uluslararası alanda dışımızdaki çelişkilere yaklaşımına baktığımızda; tümüyle hep çözümleyici ve gelişme yaratıcıdır. Parti Önderliği, “Ben politikayı dışımızdaki çelişkilere dayandırarak yapıyorum, mücadeleyi yürütme
gücünü oradan alıyorum. Öyle çok fazla maddi gücümüz, örgüt gücüm yok. Ama karşıtlar
arasındaki çelişkiyi yerinde, zamanında, doğru değerlendirmek, onlara doğru, etkili yaklaşmayı ve onları geriletmeyi ortaya çıkarıyor.
Hep karşıtlarıma hata yaptırırım” diyordu.
Taktikte karşıtlarına hata yaptırma Önderliği en çok başarıya götüren yöntemdir. Yani
karşıtını boşluğa düşürmek, yanlışa götürmek. Bu, kendi dışındaki çelişkileri doğru çözümlemek, analiz etmek ve oradan karşıtlarına nasıl yaklaşacağını, kime hangi yöntemle,
hangi tarzla yaklaşacağını, nerede, ne zaman
nasıl davranış göstereceğini bilerek, ona göre
hareket edip bir sonuca gitmek anlamına geliyor. Değişme, gelişme, gelişmeden korkmama, kaçmama, en ileri düzeyde gelişmeyi
esas alma yönteme bağlıdır. Bunları, Önderliğin baştan beri parti ve mücadele gerçeğine
yaklaşımlarında gördük. Tabii en kapsamlı bir
biçimiyle şimdi de görüyoruz. Uluslararası
komplo karşısında da gördük. Öyle ki; Önderliğin yöntemi, diyalektiği kullanma gücü bütün
toplumsal olaylarda biraz da denenmiş oldu.
En ağır sömürgecilik koşullarında denendi, 12
Eylül saldırganlığı karşısında denendi. Halkın
yüksek eyleminin geliştiği serhildanlar döneminde denendi. 15 Şubat uluslararası komplo
gibi gericiliğin en bütünlüklü ve azgın saldırısı
karşısında denendi ve deneniyor. Ve bütün
bu süreçlerde olayları, gelişmeleri, kendi iç
bağlantısına uygun, yine dış olaylarla bağlantısı çerçevesinde değerlendirme, çözümleme
ve oradan politikalar çıkartarak onlara karşı
tavır alma, dolayısıyla onları geriletme, gelişme yaratma gerçeğiyle kanıtlanmış ve doğrulanmış oluyor. Böylece Önderliksel gerçekleşme ortaya çıkıyor. Yani Önderliğin yaşama
yaklaşımı ve çözümleme gücü, materyalist
bakış açısıyla diyalektik yöntemi böylece şekillenmiş, pratikte en zor süreçleri çözümleyerek ve oradan gelişme yaratarak kanıtlanmış
oluyor. Buna biz Önderliksel gerçekleşme,
Önderliksel şekillenme diyoruz. Bu yönüyle
PKK Önderliği bir ideolojik Önderlik olarak, bir
felsefik akım olarak, bir ulusal, toplumsal Önderlik olarak bu süreçlerin tümünün doğru çözümünü düşüncede ve pratikte getirerek,
kendisini gerçekleştirmiş bulunuyor.
Önderlik bir yaşam bütünlüğüdür
emek ki doğru partilileşebilmek için,
sağlam bir parti militanı haline gelebilmek için her şeyden önce Önderlik felsefesini, Apocu felsefeyi anlamak, özümsemek onu
yaşamsallaştırmak gerekiyor. Önderliğin yaşam anlayışını, yaşam yaklaşımını, yaşama
bakış açısını iyi görmek, iyi özümsemek, yaşamı çözme yöntemini iyi edinip pratiğe uygulamak gerekiyor. Bu olmadan, bunu yapmadan parti militanı haline gelmek, Önderlik militanı haline gelmek, bir çizginin militanı olmak
mümkün değildir. Bunu yapabilmek için de
Önderlik gerçeğini, Önderlik değerlendirmelerini inceleyeceğiz. Önderlik yaşamına kafa
yoracağız, anlamaya çalışacağız. Bunlardan
ders çıkarmaya, öğrenmeye çalışacağız. Bu
bir zorunluluktur. Bunu yapmadan Önderlik
gerçeğini öğrenemeyiz. Önderliğin yaşama
bakışını ve yaşamı inceleme yöntemini edinemeyiz. Bunları edinirken de doğru, yeterli
edinmek, özümsemek için de Önderlik pratiğini irdeleyeceğiz. Pratikte gerçekleşen Önderlik özelliklerine bakacağız. Sadece bazı şeyleri belirtmekle, ezberlemekle, çalışmakla da
olmaz. Yaşamda ortaya çıkış biçimini, yaşam-
D
sallaşma biçimini göreceğiz, oradan sonuç çıkartacağız. Onun için de pratikte gerçekleşen
özellikleri anlamaya, görmeye, dolayısıyla
Önderlik pratiğini, Önderlik yaşamını mücadele içinde, pratik yaşam içinde gerçekleşen
Önderlik özelliklerini doğru ve yeterli irdelemeye, anlamaya, özümsemeye çalışacağız.
Önderliğin yaşama bakış açısını, olayları ele
alış tarzını, Önderlik ve ideolojiyi, Önderlik ve
siyaseti, Önderliğin maddi yaşamı ele alma
ve düşünceyi üretme biçimine bakacağız, siyaset tarzını göreceğiz. Önderlik ve mücadele, Önderlik ve savaş, Önderlik ve barış, Önderlik ve ilişki kurma, Önderlik ve insan; bunları birçok bakımdan yaşamın bütün alanlarında ortaya koymak, sorgulamak mümkündür. Önderlik ve örgüt, Önderlik ve disiplin,
Önderlik ve kadın, Önderlik ve insanı doğru
çözümleyeceğiz. Bu bakımdan Önderlik gerçekleşmesini, Önderlik özelliklerini inceleyerek doğru özellikleri edineceğiz ve yaşamsallaştıracağız. Bunlar pratikte ortaya çıkmış,
gerçekleşmiş özellikler. O açıdan Önderlik bir
yaşam bütünlüğü, yaşamın bütün alanlarına
dair doğru özelliklerin gerçekleşmesidir. Bunlar doğrudan pratikte, yaşamda ortaya çıkmış
hususlardır ve onları irdeleyerek bulacağız.
‘Önderlik gerçeği bilinmez bir gerçektir’ gibi anlayışlar doğru değildir. O, kendini zora
sokmayan insanın kendini kandırmak için yarattığı bir gerekçedir. ‘Önderlik gerçeği ulaşılmaz bir gerçektir’ düşüncesi her şeyden önce
oportünist bir tutumdur. Bu, kaçmayı ifade
ediyor. Kendini yaşam zorluklarından, yaşam
gerçeklerinden kaçıranın kendi kaçışına uydurduğu bir kılıf, bir gerekçe oluyor. ‘Ne yaparsak o Önderliktir’ mantığı da yanlıştır. Keyfine göre, kendine göre ele al, algıla, kendine
göre yorumla, sonra ‘Önderlik budur, doğrusu
bu, herkes bunu kabul edecek’ de. Bu da yanlıştır. O da eski özellikleri korumaya, kendini
esas almaya kılıf geçirmek oluyor. Demek ki
bu yanlışlara düşmeyeceğiz. Önderlik en çok
yaşam karşısında yanılgı içine düşmemek,
yaşam karşısında duyarlı olmak üzerinde durdu. Apoculuk bütün özüyle biraz da yaşam
duyarlılığı olarak tanımlanabilir. Önderlik’te
ortaya çıkan duyarlılık, hassasiyet, disiplin, titizlik, öngörü, yoğunluk, her an iş yapmaya
hazırlık, büyük bir çalışma gücü ve enerji; bir
insanda ulaşılabilecek, varolabilecek en üst
düzeylerden birisi oluyor. Bu noktada diyoruz
ki; Önderlik düzeyi, yaşama en üst düzeyde
yaklaşıp ona hükmederken, yaşam özelliklerini en üstten ele almak oluyor.
Önderlik gerçeği bir değişim
ve gelişme gerçeğidir
nderlik; “Ben her şeye tutkuyla yaklaşırım. Sizin gibi ele almıyorum, ben
savaşı da tutkuyla ele aldım, barışı da tutkuyla ele alıyorum” diyor. Önderlik’te her şeye
yaklaşım tutku düzeyindedir. Ve büyük bir
ciddiyet, disiplin, duyarlılık içeriyor. Hiçbir şeyi disiplin dışı, ciddiyet dışı ele almamıştır.
“Ben çocuklarla da çalışıyorum, çocuklarla
da iş yapılabileceğini ispatlayabilirim, gösterebilirim“ diyordu. Çocukla çocuk, büyükle
büyük, halkla onlar gibi, militanla militan gibi
olmak; yaşamın bütün alanlarına büyük bir
ciddiyet ve duyarlılıkla yaklaşmak Önderlik
felsefesinin özelliklerinden oluyor. Bunlar
önemli ve temel özelliklerdir. Ciddiyet, duyarlılık, tutku, bunu en üst düzeyde yapma, her
şeyi ve herkesi istisnasız büyük bir ciddiyetle
ele alma, onlara büyük duyarlılıkla yaklaşma,
mutlaka her şeyden bir gelişme yaratılacağına inanma, onun çabası, arayışı ve mücadelesi içinde olma Önderlik özelliklerindendir.
Bunları doğru öğreneceğiz. Bu temelde, ne
‘ulaşılmaz bir kuvvet’ diye tanımlayıp kaçacağız, ne de ‘yaptığımız her şey Önderliğe uygundur, biz Önderliği doğru uyguluyoruz, en
doğru militan biziz’ diyerek kendimizi konuşturacağız. Hayır, her iki duruma da düşmeden Önderlik özelliklerini araştırarak, düşünerek, tartışarak öğrenecek ve ona göre ha-
Ö
reket edeceğiz. Dolayısıyla Önderlik şekillenmesini, Önderliksel gelişmeyi mücadele tarihi içerisinde iyi göreceğiz.
Kuşkusuz Önderlik bir duruş tarzı, işlere bir yaklaşım tarzı, yaşamı ele alış tarzıdır. Baştan beri bu tarz var ve devam ediyor. Yani bir Önderliksel bakış açısı, Önderlik felsefesi var. Fakat bunun bir gelişim
çizgisi, yetkinleşme çizgisi de var. Yaşama
hükmetme, yaşamda kanıtlanma durumu
da var ki, bu partinin doğuşuyla, gelişimiyle, ulusal demokratik hareketin yaratılışıyla, halkın ulusal ruh, ulusal bilinç, demokratik örgütlülük ve serhildana kaldırılışıyla
ortaya çıkmış, kanıtlanmış bir gerçekliktir.
Süreç içerisinde gelişmiş, kendini değiştirmiş, yetkinleştirmiş, sürekli yenileme içerisinde ilerletmiş bir gerçeklik. Her an yeni
başlangıçlar yaparak, kendini sürekli yenileyerek ilerletmiş bir gerçeklik. Parti Önderliği Apocu olmayı, bir de “her an yeni
başlangıçlar yapabilmek” diye tanımlıyordu. Bu, değişimin özünü veriyor, yani Önderlik gerçeğinin bir değişim ve gelişme
gerçeği olduğunu tanımlıyor.
Böyle bir değişimle yeni bir sürece girdik.
Demek ki, stratejik değişim dediğimiz olgu da
bir Önderliksel gelişmeyi ifade ediyor ve o değişim çizgisinin uygulanması, pratikleşmesi
oluyor. Bu konuda da farklı düşünceler iddia
edenler, hala yeterince özümsemeyenler,
kuşkuyla bakanlar, hala anlamamış, dolayısıyla pratik içerisine yeterince girememiş
olanlar var. Hayalci değiliz, gerçeklerden kendimizi uzak tutmuyoruz. Adeta ‘niye strateji
değiştirildi’ diye öfke duyanlar var. Değişim
mutlaktır; buna karşı Önderlik şunu söyledi:
“Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz, her şey değişir ve biz de yerinde, zamanında değişmek
zorundayız. Aslında değişimi çok daha öncesinden gündeme koyduk, ama başaramadık”
dedi. Başaramamak bizim için bir eksiklikti.
Pratikte bu, zayıf bir durumumuzu ifade ediyordu. Bu zayıflığımız olumsuz sonuçlar doğurdu. Yoksa ‘neden değiştik, neden değişim
oluyor’ diye eleştirmek veya ters yaklaşmak
doğru olmaz. O metafizik bir yaklaşımdır. Şu
söylenebilir: “Değişim yerinde değildi. Bu dönemde böyle değişmek doğru değildi.” Tartışılabilir, gerçekten yerinde değil midir, doğru
değil midir? Böyle bir değişiklik nasıl gündeme geldi? Stratejik değişikliği, değişik bir mücadele yöntemini gündemleştirme nasıl ortaya çıktı? Tabii bu, şimdi ortaya çıkmadı, ’93’te
ortaya çıktı. Devrimin gerilla ve serhildanla
kabarış dönemi içinde, onun arkasından böyle bir kabarışta alınan sonuçlardan ortaya
çıktı. Güney Savaşı’nın arkasından ortaya
çıktı. Ve bu çeşitli süreçlerden geçerek mücadele yönteminde yaptığımız değişikliğe kadar
geldi. Stratejik değişiklik dediğimiz değişikliği
gerçekleştirmeye kadar parti olarak bu konuda önemli bir evrilmeyi yaşadık. Önderliksel
gelişmede, Önderliksel gerçekleşme de bir
tamamlanma ve bütünleşmeyi yaşadı. Bunu
yapamayan hareketler bir dönemler başarı
sağlamış olsalar da, kendi başarıları içerisinde ortaya çıkan gelişmelere ayak uyduramayarak başka zamanlarda çöktüler, çürüyüp
gittiler. Demek ki değişimi reddetmek, dogmatizm ve kalıpçılık tehlikelidir. Diyalektik değildir. Toplumsal yaşam değişsin, objektif koşullar değişsin, sen bunu hiç görme, ona göre
değişiklik yapma; ideolojik değişiklik, siyasi
değişiklik, pratik değişiklik, taktik değişiklik,
stratejik-taktik değişiklik yapma, bildiğini söyle. Bununla devrim olmaz. Ekim Devrimi’ne
giden süreçte eski Bolşeviklik adı altında bazı
şeyleri söyleyenlere Lenin, “Gençliklerinde
ezberledikleri bazı şeyleri kırık plak gibi tekrarlayıp duruyorlar” diyordu. Ekim Devrimi bu
mantıkla ortaya çıktı. Yoksa 20. yüzyılın başındaki sosyalistlerin söylediği gibi olmadı, hiç
de onların kurallarına, kalıplarına uymadı.
Kendi gelişimi içerisinde, kendi koşulları içerisinde yöntemlerini ortaya çıkardı ve gerçekleşti. Bizde de gelişen, gerçekleşen odur.
Dolayısıyla stratejik değişikliği Önderliksel
gelişmenin, şekillenmenin, gerçekleşmenin
önemli bir düzeyi olarak ele almak gerekiyor.
Böyle değişiklikleri önderlikler gerçekleştirebilir. Böyle değişiklikler gerçekleştiği zaman bir
düşünce, gerçek bir ideoloji haline gelir. Lenin
bu konuda, “Biz Fransızca konuşmayı öğrendik, Almanca konuşmayı da öğrenmeliyiz” diyor. Yani yükseliş dönemlerinde hamle yapmayı öğrendik. Ağır baskı dönemlerinde geri
çekilmeyi, kendimizi savunmaya almayı da
öğrenmeliyiz. Aktif eylem yapmayı öğrendik,
savunma eylemi yapmayı da öğrenmeliyiz.
Saldırı ve savunmayla bir ideoloji pekişmeli ki,
zaferi kazanabilsin. Bolşevizm Ekim Devrimi’ni bu zihniyetle yakaladı. Bizde de gerçekleşen biraz böyledir.
Mevcut stratejik değişiklik bize değişen
koşullarda farklı yöntemlerle mücadele etmeyi öğretiyor. Böyle mücadele etmenin gerekli
olduğunu, mümkün olduğunu, başarının bu
tarzda bir mücadele yaklaşımıyla yakalanacağını öğretiyor. Dolayısıyla bir düşünce bu
tür dönemlerin hepsini yaşadıkça bütünlük
kazanıyor. Her halükarda mücadele etme,
karşı tarafı geriletme düzeyi kazanıyor. Böyle
olmazsa Türkiye’deki sol gibi öğrendiği bazı
şeyleri hep tekrarlayıp durursa –o yaratıcı bir
düşünce değil– diyalektik kaybedilmiş oluyor.
Zaten saptırma, çarpıtma öyle ortaya çıktı.
Önderliksel gelişme gerçekleşmeden, bir diyalektik düşünce tarzı ortaya çıkartılmadan
12 Mart vurdu ve o düşünceyi dağıttı, önderliğini imha etti. Dolayısıyla henüz saldırı ve savunmada denenmeyen, sınanmayan, pekişmeyen, kendisini geliştirmeyen düşünce; onu
geliştirecek önderliğinden mahrum kalarak bir
mezhep haline geldi, bir tarikata dönüştü. Oldukça kalıpçı, dogmatik, katı bir durum kazandı. Bundan devrim doğmaz, siyaset doğmaz, koşulların doğru değerlendirilmesi ortaya çıkmaz. Doğru, yeterli, etkili mücadele gelişmez, gerçekleşmez, nitekim gerçekleşmiyor da. Zaten o açıdan 12 Eylül önemli bir süreçti. Türkiye’deki gelişmeler bakımından 12
Mart da önemli bir süreçti, birçok önderliği ezdi. 12 Eylül’e karşı saldırı ve savunma mücadelesini yürütmek PKK Önderlik gerçeğini ortaya çıkardı. Büyük devrimi, devrimci yükselişi yarattı. Bununla sonuca gitmek mümkün olmadı, yetmedi, uluslararası komployla karşılaştık. 12 Eylül, çok daha ileri düzeyde, daha
geniş bir gerici kuvvet birliği içerisindeki saldırıyı ifade ediyor. Ona karşı mücadele şekillenmedikçe, ona karşı mücadelenin yolunu, yöntemini kazanmadıkça Kürdistan’da başarı kazanan bir önderlik gerçekleşmesi olmazdı.
Şimdi uluslararası komplo, uluslararası gerici ittifak karşısında mücadelenin yol ve yönteminin yaratılması bilinci olarak Önderlik gerçekleşmesi, gelişmesi daha üst bir düzey kazanıyor. Bu gerçekliği böyle algılamamız, görmemiz gerekiyor. Böyle ucuz yaklaşım, kalıpçı
yaklaşım, kulaktan dolma, ezberlenen bazı
sözlerle yaşam canlılığını değerlendirmeye
kalkma yaklaşımı aşılmalıdır. Çünkü orada
idealizm var, en fazla metafizik orada var.
Olayları birbirinden koparma, değişimi görmeme, iç gelişme yasasını anlamama var. Bunlar
da bakış açısıyla bağlantılıdır. Yaşama doğru
bakamayan, sorumlu bakamayan, yaşamın
canlılığını derinliğini göremeyen, onu kurutan,
kuru ele alan bakış açısı elbette ki bütün bunları göremez, diyalektik bir yöntemi kullanamaz. Somut durumu doğru ve bütünlüklü tahlil edemez. Dolayısıyla da her alanda olduğu
gibi eylemde de yenilik yaratamaz. Kalıp olarak öğrendiği bazı şeyleri tekrarlamakta, ezbercilikte kalır. Pratikte öğrendiği bazı şeyleri
tekrarlamakla kalır. Bir tekrarlar, iki tekrarlar ve
mezhep derekesine düşerek tükenir gider.
Stratejik değişiklik komployu
boşa çıkartan mücadele kuvvetidir
KK, mevcut değişimle bu durumu
aşan, böyle bir tehlikeyi bertaraf eden
bir harekettir. Böyle bir aşmayı, değişimi başararak Önderlik gerçeği kendisini daha üst
düzeyde, daha derinlikli gerçekleştirmiş oluyor. Apoculuk bu bakımdan bir yaşam tarzı,
yaşamı algılama biçimi, bir değerlendirme,
çözümleme yöntemi olarak, yine bir mücadele gücü olarak kendisini daha büyük güçler ve daha zor koşullar karşısında yenilemeyi, yeniden yaratmayı sağlamıştır.
P
Devamı 35’te
Download