SuNuş

advertisement
Sunuş
Bir felsefe talebesi için en büyük şans, hikmetin izinde bir düşünüre tanık
olmaktır. Ondan öğrenmek, onunla öğrenmek ve onunla üretmektir. Felsefe gelenekleri böyle oluşur. Kültürler, medeniyetler ancak böyle bir süreklilik ile yaşayabilirler. Biz de, bize bu büyük şansı bahşeden, felsefeyi kendisinden tedris ettiğimiz
Hocamıza olan tanıklığımızı ve bir düşünür olarak kendisiyle ilgili diğer tanıklıkları,
fikir hayatımıza bir katkı olmasını ümidederek paylaşmak ve Akademide 40. yılını
tamamlaması münasebeti ile Hocamız Prof. Dr. Kenan Gürsoy’a bir Armağan Kitap
olarak sunmak istedik.
Bu arzumuzu gerçekleştirmek için yola çıktığımızda gördük ki hayatımızın
en anlamlı ve fakat en zor vazifesini üstlenmişiz. Zira Hocamızın felsefesinin bütün yönlerini incelemenin ve tüketmenin mümkün olmadığı aşikârdı. Bu sebeple
bu Armağan, onun tefekkürü hakkında yapılacak olan çalışmalar için bir başlangıç
olarak düşünülebilir. Bu kitapla, onun “Birlik Felsefesi” olarak özetlenebilecek olan
düşüncelerine dikkat çekebilmiş olmaya çabaladık. Umarız ve dileriz, acemice hazırlamaya gayret ettiğimiz bu Armağan, Hocamız hakkında daha kapsamlı ve daha
başarılı çalışmalara bir kapı aralasın ve bu çalışmaların sayıları çoğalsın. Bu umutla
eksikliklerimizin ve hatalarımızın affedilmesini diliyoruz.
Bu kolektif çalışma; Hocamızla hâtırâlar, felsefesi üzerine araştırmalar, eserleri
hakkında değerlendirmeler, Hocamıza armağan edilen makaleler ve Hocamızın Felsefe Atölyesinden katkılar olmak üzere beş bölümden oluşmaktadır.
Eserin başında, Kenan Gürsoy’un tefekkürünü ana hatları ile fark edebilmek
için kendisi ile yapılmış ve felsefi biyografisine giriş mahiyetinde düşünülebilecek
olan bir sohbet yer almaktadır.
İlk bölümde Hocamızın meslektaşları, dostları, talebeleri, sevenleri, kendisi hakkındaki hissiyatlarını ve hâtıralarını dile getirirken, onun fikriyatına da değindiler.
1
Hikmetin İzinde KENAN GÜRSOY’a Armağan
İkinci bölümde ise; Hocamızın felsefesi üzerine yapılan incelemeler ve değerlendirmeler yer aldı. Bu bölümde Kenan Gürsoy’un tefekkürünün farklı bir veçhesinin ele alındığı her bir yazı; onun felsefesini, teklif ettiği yeni kavramları, dünya
problemleri karşısında, bugünün insanının bunalımları için çözüm önerilerini, büyük bir titizlikle irdeleme gayreti ile kaleme alınmıştır. Ancak ne Hocamızın ele alınabilecek olan düşünceleri bunlarla sınırlıdır, ne de inceleyebildiğimiz fikirlerin ele
alınabilme imkânları bizim gerçekleştirebildiğimiz kadardır.
Bununla beraber, bugün kendileri de hoca olmuş olan talebelerinin, Hocalarını
yazmanın güçlüğüne rağmen gösterdikleri çaba, Hocamızın Akademiye ve talebelerine verdiği 40 yılı için bir minnettarlık ifadesi olmanın yanı sıra, tefekkür hayatımız
için de önemli bir katkı niteliğindedir.
Elbette burada, Kenan Gürsoy’un felsefesini yalnızca talebeleri değerlendirmedi. Meslektaşları ile farklı disiplinlerden akademisyenler de Kenan Gürsoy Felsefesi üzerine yazdılar. İncelemeleri ve yorumlarıyla kitabı zenginleştirdiler. Armağan,
bu yönüyle, Kenan Gürsoy felsefesine bir giriş olarak değerlendirilebilir.
Üçüncü bölümde, Kenan Gürsoy’un eserleri üzerine yapılan tetkikler ve eserlerine yazılmış tanıtımlar bulunmaktadır.
Dördüncü bölüm, çoğunluğu felsefe alanından olan pek çok akademisyen,
entelektüel ve sanatçının, Akademide 40. yılı vesilesi ile Kenan Gürsoy’a armağan
ettikleri çok kıymetli makalelerinden oluşmaktadır. Bu makaleler ile bu kitap, aynı
zamanda bir çağdaş Türk düşüncesi seçkisi olarak da okunabilir.
Beşinci bölümde ise, “Kenan Gürsoy Felsefe Atölyesi”nin değerli mensupları,
böyle bir Armağan kitap vesilesiyle, birkaç cümle ile de olsa duygularını ve düşüncelerini bizimle paylaştılar. “Kenan Gürsoy Felsefe Atölyesi”, 10 yıldır, pek çok farklı
meslek grubundan ve farklı yaşlarda tefekküre meraklı, Hocamızın felsefe yapma
tarzını hayatla bütünleşmesi bakımından anlamlı bulan, insanın “gönül daralması”
ve “kafa karışıklığı” karşısında Hocamızın tarzında yapılacak olan bir felsefenin günümüz insanına bir umut olacağını hisseden katılımcıların bulunduğu bir Felsefe
Atölyesidir.
Kenan Gürsoy’un Akademide geçirdiği 40 yılının; bir mütefekkir olarak, yazdıkları, konuştukları ile olduğu kadar, öğrencileri ile münasebeti dolayısıyla da fark
edilmesi gereken kendine has bir tarafı vardır. O, sadece hikmeti sevmeyi değil, insanı sevmeyi meslek edinmiştir. Varlığa duyduğu muhabbet, insana hizmet olarak
tezahür etmiştir. Bu sebeple, Akademiye onun talebesi olarak intisabedenler, yalnız
bir mesleğe değil, bir insan olmaklığa da davet edilmiş olurlar. Bunu gerçekleştiremeseler de, böyle bir yolda olmaya gayret ederler. Her bir talebesinin kendindeki
bir kabiliyeti fark etmesi için çabalar. Hatta hocamız, belki de o talebede olmayan
2
Sunuş
bir güzelliğin onda olmuş olabileceğini ihsas ettiğinde, o güzellik artık o talebenin
emaneti olur, gerçekleştirmek ve kendisinde var kılmaya çalışmak istediği bir ideal
hâlini alır.
Hocamızın tefekkürü, ilgilendiği her alanda olduğu gibi, pedagojisinde de sevgiyi temele alır. Ve yine her meselede olduğu gibi bu, “insan”ı bir şahsiyet varlığı
olarak kendine kazandırma ve kemâle yöneltme süreci olarak gördüğümüz eğitim
anlayışında da sadece bir düşünce, bir kuram olarak kalmaz. Yaşayan o insanın kendini içinde bulacağı bir tecrübe olarak, bir egzistansiyel hal olarak da Hocamızdan
yansır ve muhatabında bu yansımaya katılmak için duyulan bir iştiyake dönüşür.
Ebedî hikmetin izinde, kadim bir geleneğin devamında, şimdi onu çağın dili ile
yeniden üreten bir düşünür olarak; hakikat sevdasının da yalnız bir bilme işi değil,
bir olma yolu olduğunu gösterir. Felsefenin hayatla bağını kurar. Felsefenin hayatiyeti olduğunu vurgular. Daima dinamik oluşuna dikkat çeker.
Felsefenin kültürle, tarihle, değerle bağını kurar. Felsefenin bir kültür, bir dil ve
medeniyet ortamı içinde yapılabileceğini vurgularken, onu tarihte yapılmış olan bir
felsefeyi tekrar etme eylemi olarak da görmez. Fakat felsefenin tarihsel oluş ve akış
süreci içinde inşaa edilebileceğini de hatırlatır. Felsefe ne tarihini tekrar ederek ne
de tarihinden bağımsız olarak yapılabilir. Hocamız bu konuda dengeyi sağlayarak,
felsefeyi bir gelenek içerisinde kavrar, bugünün insanı ve dünyasının sorunlarına ışık
tutacak şekilde yeniden üretir. Gelenekçi değil fakat gelenekli olarak yapılabilecek
bir entelektüel etkinlik olduğunu vurgular. Felsefeyi herhangi bir ideolojik kalıba
da indirgemez. Felsefenin içi boş bir retorik olmaya indirgenmesinin de karşısında
durur ve sağlam bir akli tefekkür olarak felsefenin kendine has bir düşünme eylemi
olduğunu da gösterir. Felsefenin herhangi bir konuda herhangi bir şekilde konuşmak demek olmadığını da vurgular. Hemen fark edileceği üzere, bu yönü ile de Türkiye’deki yerleşik olumsuz felsefe algısını yıkan nadir örnekler arasındadır.
Her kültür ve medeniyetin hayatiyetini sürdürebilmesi kendisi üzerine kritik
bir bilince sahip olabilmesine bağlıdır. Bu bakımdan felsefe ve sosyal bilimlere büyük görevler düşmektedir. İnsan varlığı nasıl tek başına bir beden gibi ele alınamazsa
medeniyetler de sadece teknik ve mühendislik açılardan tüketilemez ve temellendirilemezler. İnsanda ruha karşılık gelen yapı, medeniyetlerde de değerler ve normlara, kısacası kültüre karşılık gelir. Felsefe de içinden çıktığı kültürün bilinci olarak
betimlenebilir.
Bu kitabı kendisine Armağan olarak hazırladığımız Prof. Dr. Kenan Gürsoy,
tam da bu anlamda felsefeyi medeniyet kurucu bir değer olarak telakki ve temsil
eden bir düşünür portresi sergilemektedir. Hocamız felsefeyle bir kültür ve medeniyet bilinci inşa etmekte ve çağına tanıklık etmektedir.
3
Hikmetin İzinde KENAN GÜRSOY’a Armağan
Hocamızın kendisine özgü felsefî tavır alışı, insan merkezli bir okuma, anlama
ve anlamlandırma eylemidir. İnsanın bir ahlâk kişisi olması, değerlerle betimlenmesi ve anlamlandırılması, ilk felsefe olarak etiğin seçilmesi olarak da yorumlanabilir.
İnsanın oluş ve kendi kemaline doğru seyir içinde anlamlandırılabilecek bir varlık
olmasına yaptığı vurgu, onun felsefesini egzistansiyalizm ve personalizm bağlamında değerlendirmemize imkân sunmaktadır. İnsanın fizik ve fizyolojik yapı içerisinde
tüketilemez bir varlık olarak ele alınması etik ve metafizik bakımdan temellendirilmesini zorunlu kılar. Onun etik ve metafizik değerlendirmeleri, şimdi gelenekli ve
fakat yeni bir söylemle tanışmamızı sağlar. O, bir taraftan bir felsefe geleneği ile oluşur, bir felsefe geleneği oluştururken, bir taraftan da bir evrensel proje, bir evrensel
insanlık fikri, bir evrensel “birlik” teklifinde bulunur.
Bu söylemin bir davet olarak duyulması için hazırlanmış olan bu kitap vesilesi
ile, talebesi olma bahtiyarlığına eriştiğimiz Hocamız Prof. Dr. Kenan Gürsoy’a sağlıklı ve bereketli, kutlu bir ömür diliyoruz.
Makaleleri ile bu armağanın oluşmasını sağlamış olan bütün yazarlara, kitabın
hazırlanabilmesi için emek sarf eden bütün Kenan Gürsoy Dostlarına ve istemiş olmalarına rağmen, mazeretleri dolayısı ile katılamayan ancak iyi dilekleri ile yanımızda olan herkese teşekkür ediyoruz.
Çağdaş Türk düşüncesinin birikimini yansıtan bu eseri ve Hocamızın külliyatını okuyucu ile buluşturan, kültür ve düşünce hayatımıza yeni eserler kazandıran
Aktif Düşünce Yayınlarının sahibi Nevzat Argun ve Genel Yayın Yönetmeni Hilal
Argun’un şahsında, yayınevinin özveriyle çalışan bütün personeline de teşekkür
ediyoruz.
Felsefeyi Türk dili ve kültürü içinde konuşturan, içinden çıktığı kültürün felsefi bilinci ve vicdanı hâline getiren Hocamıza meslek hayatı boyunca bıkmadan
ve usanmadan, garazsız ve ivazsız olarak, bütün talebelerine her zaman sevgi ile yol
gösterdiği için minnettarız. Sevginin emek olduğunu kendisinden öğrendiğimiz
Hocamızın, emekleri ve eserleri önünde saygıyla eğiliyoruz. Bu Armağanı, ustaya
saygının mütevazı bir ifadesi olarak kabul buyurmasını diliyoruz.
Doç. Dr. Fulya Bayraktar
Aralık 2016, Ankara
4
Download