ekin madan 8-e 162

advertisement
ÖZEL EGE ORTAOKULU
DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ
KAZA VE KADER
Ödevini Hazırlayan:
EKİN MADAN
8-E 162
İzmir 2014
1
İnsan İradesi ve Kader
Akıl ve irade sahibi olan insan; düşünce, söz ve davranışlarında özgür bir varlıktır.
İnsan, bu özgür irade ve akıl sayesinde iyiyi kötüye, doğruyu da yanlışa tercih edebilir.
İnsanın iradesi denildiğinde genel olarak en az iki seçenekten birini tercih etme gücü anlaşılır.
İnsan yaratılış bakımından diğer varlıklardan farklıdır. Özellikle tercih hakkı onu diğer
varlıklardan ayırır. Özgür iradesiyle seçim yapabilen insan, bundan dolayı işlediklerinden
sorumlu tutulmuştur.
Allah, peygamberler göndererek nelerin iyi ve nelerin kötü olduğunu insanlara
açıklamıştır. Bu konuda Kur’an’da şöyle buyrulmaktadır: “Ona iki yolu (iyi ve kötüyü)
gösterdik.”( Beled suresi, 10. ayeti) İnsan, irade ve seçme hürriyetiyle dilediği davranışı
gerçekleştirir.
Kur’an’da iyi-kötü, doğru-yanlış olan söz ve davranışlar açıklanmıs, bunların seçimi
ise insana bırakılmıştır. Bu hususla ilgili bir ayette insanın tercih özgürlüğüne şöyle vurgu
yapılmıştır: “Kim doğru yolu seçerse bunu ancak kendi iyiliği için seçmiş olur, kim de
doğruluktan saparsa kendi zararına sapmış olur. Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü
üstlenmez…” (İsrâ suresi, 15. ayeti) Dinimiz akıl sahibi olmayı sorumluluğun şartlarından
saymıştır. Bu bakımdan akıl ve özgür irade sahibi insan, sorumluluğu başkasında aramaz.
Yaptıklarının kendisine ait olduğu bilinciyle sonucuna katlanamayacağı davranışlardan uzak
durur.
Trafik kazaları konuyla ilgili dikkat çekici bir örnektir. Günümüzde birçok trafik kazası
olmaktadır. Trafik kazalarının en önemli sebepleri arasında alkollü araç kullanmak ve aşırı
hız yapmak gelir. Bu durumunda kişi,öncelikle suçu kendinde aramalıdır. Çünkü akıl ve irade
sahibi insanın trafik kurallarını ihlal etmesi kendi tercihidir. Bu nedenle insan yaptıklarından
sorumlu tutulur.
İnsanın kaderi, Allah’ın evrende belirlediği yasalarla düzenlenmistir. Buna bağlı olarak
insanın eylemleri,zorunlu ve seçime dayalı olmak üzere iki kısımdır. Kalbimizin atışı, nefes
alıp vermemiz, sindirim sisteminin çalışması bizim irademiz dışında gerçekleşir. Ne zaman,
hangi anne ve babadan dünyaya geleceğimiz,cinsiyetimizin ne olacağı, göz rengimizin nasıl
olacağı, nerede ve ne zaman öleceğimiz gibi konular bizim tercihimize bırakılmamıştır. Tüm
bunlar,Allah’ın yarattığı yasalar çerçevesinde gerçekleşir. Bundan dolayı kendi seçimimize
dayalı tercihlerimizi, irademiz dışında gerçekleşenlerden ayırt etmeliyiz.
2
İnsana düşen gayret etmek, sebeplere sarılmak, çalışmak ve araştırmaktır. Sonucu
takdir edecek olan Allah’tır. İnsan elde ettiği güzelliklerden dolayı Allah’a teşekkür
etmeli,karsılaştığı darlık ve zorluğun üstesinden gelmesini bilmelidir. İnsan, Allah’ın kendisine
akıl ve hür irade verdiğini unutmamalı, karşılaştığı olumsuzlukları alın yazısı ve talih diyerek
kadere yüklememelidir.
İnsanın Özgürlüğü ve Sorumluluğu
İnsanın özgürlüğü, zorlama ve baskı olmadan kendi iradesiyle karar vermesidir.
Sorumluluk ise verdiki karar sonrasında doğan sonuçları kabul etmesidir. İslam dini söz ve
davranışlardan sorumlu tutulmayı akla ve özgür iradeye bağlı kılmıştır. Akıl ve irade sahibi
olmayan diğer tüm canlılar yaptıkları davranışlardan sorumlu tutulmazlar.
Yüce Allah, insanın sorumluluğunu gücüyle sınırlı tutmuştur. Bu durum Kur’an’da
Allah,hiç kimseye gücünün üstünde bir şey yüklemez.
Herkesin kazandığı iyilik kendi
yararına, kötülük de kendi zararınadır…”(Bakara suresi, 286. ayeti) Bundan dolayı dinimiz,
insanın gücünü aşan konuları, sorumluluk alanı dışında tutar.
İnsanın sadece kendi yaptıklarından sorumlu tutulacağı, Kur’an-ı Kerim’de söyle dile
getirilir:“…Hiçbir kimse başkasının günahını yüklenmez…” ( Zümer suresi, 7. ayeti) Allah
adalet sahibidir ve kullarına asla zulmetmez. İnsan, aklı ve özgür iradesiyle ortaya koyduğu
söz ve davranışlarından sorumlu tutulur. İnsan kendi iradesiyle karar verir ve seçimini yapar.
İyi tercihin karşılığında sevap, kötü tercihin karşılığında ise günah kazanır. Allah, insanoğluna
akıl ve irade yanında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırt etmesi için rehber olarak ilahî
kitaplar ve peygamberler göndermiştir. Din seçiminde ise insanı özgür bırakmış ve bu
konuda şöyle buyurmuştur: “Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden
ayrılmıştır…” ( Bakara suresi, 256. ayeti) Yüce Allah bütün insanların inanmasını istemekle
birlikte iman konusunu insanın özgür iradesine bırakmıştır. Allah, Kur’an’da gerçekleri ve
doğruları açıklamış ve insanın,
tercihlerinin sonuçlarına katlanması gerektiğini söyle
bildirmiştir: “Şüphesiz biz ona (doğru) yolu gösterdik. İster şükredici olsun ister nankör.”
( İnsan suresi, 3. ayeti)
İnsan, sarfettiği sözlerde ve sergilediği davranışlarda sorumluluk bilinciyle hareket
etmelidir. Bu bakımdan akıl ve iradesini, iyi ve doğru olanı tercih etme yönünde kullanmalıdır.
“Kaderim böyle” diyerek sorumluluktan kurtulmanın mümkün olamayacağı gerçeğini bilmelidir.
Çünkü insan özgür iradesiyle islediklerinden sorumludur.
3
İnsanın Çabası: Emek ve Rızık
İnsan, gücü nispetinde kendisine, ailesine ve topluma faydalı olmaya çalışır.
Hayatında mutlu,huzurlu ve başarılı olmak için çaba gösterir. Dinimiz çalışkanlığı övmekte,
insanın, çalışmadan ve gayret etmeden isteklerine ulaşmasının mümkün olamayacağını
ifade etmektedir. Derslerde başarılı olmak ancak düzenli çalışmakla mümkündür. Dünya
ve ahiret mutluluğuna ulaşmanın yolu da çalışmaktan geçmektedir. İslam dini, insanın her
alanda çaba göstermesini istemiştir. Yüce Allah bir ayetinde çalışmanın gereğini söyle
vurgulamıştır: “Gerçekten insan için kendi çalışmasının karşılığından başka bir şey yoktur.”
( Necm suresi, 39. ayeti) Bir başka ayette ise herkesin kazancının karşılığını alacağı söyle
dile getirilir: “Allah, gökleri ve yeri yerli yerince yaratmıstır Böylece herkes kazancına göre
karşılık görür. Onlara haksızlık edilmez.” ( Câsiye suresi, 22. Ayeti ) Allah’ın insanlara örnek
olarak gönderdiği peygamberler, emekleriyle geçimlerini sağlamışlar ve çalışmanın
karşılıksız kalmayacağı bilinciyle hareket etmişlerdir. Hz Âdem çiftçilik, Hz Musa çobanlık, Hz
İdris terzilik, Hz Davut demircilik ve Hz Muhammed ise ticaret yapmıştır.
İslam, çalışmadan kazanmayı ve üretmeden tüketmeyi hoş karşılamaz. Bu nedenle
emeğe dayanmayan tefecilik ve kumar gibi kazançlar da dinimizce haram sayılmıştır. Dinimiz,
“Rızkı veren Allah’tır.” diyerek çaba ve gayret göstermeden başkalarından bir şey beklemeyi
ve dilenmeyi uygun görmez. Peygamberimiz bu konuyu söyle dile getirir: “Sizden herhangi
birinizin sırtına bir bağ odun yüklenip satması, dilenmesinden hayırlıdır…” ( Buharî, Zekât, 50,
53; Müslim, Zekât, 106.) Hacı Bektas Veli de “çalışmadan geçinenler bizden değildir.” (4
http://huham.com) diyerek çalışmanın önemine dikkat çekmiştir.
İnsan, çalışmalı ve rızkını helal yoldan temin etmelidir. Ayrıca kazancını Allah’ın
uygun
görmediği
yerlerde
harcamamalıdır.
İsraf
etmeden
dünyalık
nimetlerden
faydalanmalıdır. Bu konuda Allah söyle buyurur: “Allah’ın sana verdiğinden (onun yolunda
harcayarak) ahiret yurdunu işte; ama dünyadan da nasibini unutma Allah’ın sana iyilik yaptığı
gibi sen de (insanlara)iyilik et…” (1 Kasas suresi, 77. ayeti)
Tüm canlılara rızık veren Allah, bizleri de rızıklandırır. Bize düşen, rızkımızı temin
etmek için çaba sarf etmektir. Nitekim kuşlar, karıncalar ve arılara baktığımızda onların da
rızıklarını temin için gayret ettiklerini görmekteyiz.
4
Dünya Hayatının Sonu: Ecel ve Ömür
Her canlının sahip olduğu yasam süresine ömür denir. Bu yaşam serüveni ecelle
noktalanır. Yeryüzü ölümlerle hüzünlenirken diğer taraftan doğumlarla neşelenir Bir tohum
tanesi uygun iklim şartlarında fidan olur. Gelişerek çiçek açıp meyve veren ağaç olur. Zaman
geçer sararıp kuruyarak toprak olur. Dünya hayatı Allah’ın evrende yarattığı ilahî düzen ve
ölçü içerisinde sürüp gider Kur’an-ı Kerim’de geçen, “Allah’ın izni olmadan hiçbir kişi ölmez
(Ölüm) Belirli bir süreye göre yazılmıştır.”( Âl-i Imrân suresi, 145. Ayeti) ayeti hayatın ve
ölümün Allah’ın elinde olduğunu bildirir.
Varlıkların sonlu olması yasası gereğince her insanın da ömrü bir gün son bulacaktır.
Allah bu konuda söyle buyurur: “Her can, ölümü tadacaktır Sonunda bize döndürüleceksiniz.”
( Ankebût suresi, 57. ayeti) İnsan için belirlenen ömür bittiğinde ecel gelir ve ölüm olayı
gerçekleşir. Bu durum bir ayette söyle açıklanır: “O (Allah), sizi bir çamurdan yaratan, sonra
size bir ecel, (bir ömür süresi) tayin edendir…” ( En’âm suresi, 2. ayeti)
Dünyada yaşayan varlıkların kendilerine biçilmiş birer tabii ömrü olduğu gibi uçsuz
bucaksız evrenin de bir sonu vardır. Kur’an, evreni oluşturan varlıkların da sonlu olduğuna
şöyle işaret eder:“…(Güneş ve aydan) her biri, belirlenmiş bir süreye kadar hareketlerini
sürdürürler…” ( Fatır suresi, 13 Ayeti)
Dünya hayatının sona erip yeni bir hayatın başlamasına kıyamet denir. Kıyametin
vaktini belirleyen de Allah’tır. Kıyametin vaktini ancak Allah bilir. Bu konu Kur’an’da şöyle
açıklanır:
“Kıyametin
ne
zaman
kopacağı
hakkındaki
bilgi,
ancak
Allah’ın
katındadır…”( Lokman suresi, 34. Ayeti)
Yüce Allah; kendisine inanmanın, güzel söz sarf etmenin ve iyi davranış sergilemenin
karşılıksız kalmayacağını söyle dile getirir: “Allah, inanıp iyi isler yapanları ödüllendirir. Onlar
için büyük bir bağışlanma ve güzel bir rızık vardır.” ( Sebe suresi, 4. ayeti)
İnsan, hayatın bir sonunun olduğunu bilerek Allah’ın kendisine bağışladığı ömrü iyi
degerlendirmelidir.Müslüman, hayatın her anında güzel davranışlar sergilemeye çalışmalı ve
çevresine faydalı bir insan olmaya gayret etmelidir.
5
Allah’a Güvenmek (Tevekkül)
Tevekkül; Allah’a teslim olmak, güvenmek, dayanmak ve ona sığınmak demektir Dinî
bir terim olarak tevekkül, bir işi yaparken elinden gelen gayreti göstermekle birlikte kalben
Allah’a bağlanıp ona güvenmek, sonucu ondan beklemek demektir. İnsan, tarlayı sürer,
tohumunu eker, gerekli sulama ve bakımı yaptıktan sonra gerisini Allah’a bırakır. İslam
dininde tevekkül inancının önemli bir yeri vardır. Kur’an’da bu konuda şöyle buyrulur: “…Kim
Allah(ın yasakların)’dan sakınırsa (Allah) ona bir çıkış (yolu) gösterir. Ve onu ummadığı
yerden rızıklandırır. Kim Allah’a dayanırsa Allah, ona yeter…” ( Talâk suresi, 2, 3. ayetleri)
Bir ayette ise tevekkül edip Allah’a inanmak mümin olmanın gereklerinden sayılarak söyle
buyrulmuştur: “…Eğer müminler iseniz ancak Allah’a güvenin” ( Mâide suresi, 23. ayeti)
İslam’a göre yalnızca Allah’a tevekkül edilir. Yüce Allah bu konuda söyle buyurmuştur:
“…İnananlar yalnız Allah’a dayanıp güvensinler.” ( İbrahim suresi, 11. ayeti) Bir diğer ayette
ise güvenip sığınacağımız varlığın ölümsüz ve daima diri olan Allah olduğu söyle ifade edilir:
“Ölümsüz ve daima diri olan Allah’a güvenip dayan…” ( Furkân suresi, 58. ayeti)
Gerekli tedbirleri aldıktan sonra Allah’a dayanıp güvenmek gerekir.
Örneğin
hastalıktan kurtulmak için öncelikle hastaneye başvurmalı, hastalığın teşhis ve tedavisi
doktor gözetiminde yapılmalıdır. Bereketli ve bol kazanç isteyen esnafın önceliği ise dürüst
davranmak olmalıdır. Herkesin kendi işini en iyi şekilde yapması Allah’a olan tevekkülün
gereğidir. Bir adam Peygamberimize gelerek, “Hayvanımı bağlayarak mı yoksa serbest
bırakarak mı Allah’a tevekkül edeyim?” diye sormuştu. Peygamberimiz ona, “Bağla ve
tevekkül et!” buyurdu.( Tirmizî, Kıyamet, 60)
Peygamberimiz, yaşadığı birçok olayda öncelikle tedbirini almış sonra Allah’a tevekkül
etmiştir. Örneğin Hendek Savaşı’nda sahabeden Selman-ı Farisi’nin teklifini kabul etmiş,
Medine şehrinin etrafına hendek kazdırmıştır. Böylece düşmanın girmesine engel olunmuştur.
Bizler de bir ise başlamadan önce gerekli tedbirleri almalı ve uzman kimselere danışmalıyız.
Sonrasında kararımızı verip sonucun hayırlı olması için Allah’a güvenip ondan yardım
istemeliyiz.
Kaynaklar:
8.Sınıf Din Kültürü Ve Ahlak Bilgisi Ders Kitabı
6
Download