İLİ TARİH : BİNGÖL : 25.07.2014 بسم اهلل الرمحن الرحيم ِ َوالَّ ِذين هم لِ َّلزَكاةِ ف اعلُو َن ُْ َ َ Muhterem Cemaat! Zekat, geçici olan malı, kalıcı yapmanın en güzel yoludur. Kişinin dünyada elde ettiği malların tamamı, ya harcanıp yok olacak veya mirasçılarına kalacaktır. Yalnız, Allâh yolunda harcadıkları zayi olmayacak; bu dünyada kalmayıp ebedî olacaktır. ِ ُ قَ َال رس صلَّي اللَّهُ َعلَْي ِه َو َسلَّ َم َ ول للَّه َُ ِا َّ َّار َولَ ْو بِ ِش ِّق َتََْرة ن ال ا و ق ت ُ َ Nitekim Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.); “İnsanoğlu ‘malım, malım’ der durur. Hâlbuki senin malın; sadece yiyip tükettiğin veya giyip eskittiğin, ya da sadaka olarak verip kalıcı yaptığındır”4 buyurmuştur. İSLAM’DA ZEKÂT VE FİTRE Muhterem Müslümanlar! Sözlükte artma, arıtma; övgü ve bereket manalarına gelen zekat, terim olarak Kur’an’da belirtilen sınıflara sarf edilmek üzere dinen zengin sayılan Müslümanların malından alınan belli bir paydır. Fitre ise; Ramazan bayramına kavuşan ve temel ihtiyaçlarının dışında belli bir miktar mala sahip olan Müslümanların, kendileri ve bakmakla yükümlü oldukları kişiler için yerine getirmekle sorumlu oldukları mali bir ibadettir. Aziz Cemaat! İslâm’ın beş temel esasından biri olan zekât, hicretin ikinci yılında Medine’de farz kılınmıştır. Namaz, oruç gibi bedenî ibadetler, Allah’ın ihsan ettiği hayat ve sıhhat gibi nimetlerin şükrü; zekât ve sadaka-i fıtır gibi mali ibadetler ise mal nimetinin şükrüdür. Zekât, birçok ayet ve hadiste namazla birlikte zikredilmektedir. Bu da, zekâtın dinimizdeki yerini ve namaz ile zekât arasındaki kuvvetli bağı göstermektedir. Nitekim Yüce Allah Neml suresinin iki ve üçüncü ayetlerinde: Kur'an; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahirete de kesin olarak inanan mü’minler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir1. Değerli Mü’minler! Zekât vermek, "muttakî" ve "muhsin" müminlerin vasıflarındandır. Kur'ân-ı Kerim’de kurtuluşa erecek müminlerin özellikleri sayılırken; “Onlar zekât (verecek hale gelmek) için çalışan kimselerdir" buyurulmaktadır.2 Buna karşılık Kur'ân’da müşriklerin vasıflarından birinin, zekât vermemek olduğu haber verilmektedir: “Yazıklar olsun o müşriklere ki, onlar zekât vermezler ve ahireti de inkâr ederler.” 3 Muhterem Cemaat! Sadaka-i fıtır, insan fıtratındaki yardımlaşma ve dayanışmanın bir gereği olarak insan varlığının zekâtı kabul edilmiştir. Bu nedenle sadaka-i fıtır’a, “can sadakası” veya “beden sadakası” da denilir. Diğer taraftan fitre; Yoksulların ihtiyaçlarının giderilmesini, bayram neşesine onların da ortak olmalarını sağlar. Değerli Müminler! İslam dini, insanın sadece Allah’a kul olmasını, Allah’tan başka her şeyin esaretinden kurtulmasını istemektedir. Bunu da insana infak etme alışkanlığı kazandırarak gerçekleştirmektedir. Nitekim sevgili Peygamberimiz (s.a.v): Bir hurmanın yarısı da olsa onu sadaka olarak vererek ateşten korunun!5 Buyurmaktadır. Bencillik ve hırstan kurtulan, yoksulların yardımına koşan kimseler Allah Resulünün ahlakı ile ahlaklanırlar. Muhterem Cemaat! Mal ve mülkün asıl sahibi Cenab-ı Allah’tır. Bizler O’nun emanet olarak lütfettiği malın ve mülkün geçici bekçileriyiz. Şeytanın, zekât verdiğimiz takdirde fakir düşeceğimiz vesvesesine kapılmadan zekât ve fitrelerimizi tam ve zamanında verelim. Yüce Rabbimizin rızasını gözeterek ve yoksul kimselerin onurunu da incitmeden, yapacağımız yardımların sevaplarımızı çoğaltmasının yanında, malımıza bereket, yuvalarımıza huzur getireceğini unutmamamız gerekir. 1 Neml 27/2-3 Mü’minun 23/1-4 3 Fussilet 41/6-7 4 Tirmizi, Tefsiru'l-Kur'an, 89. V, 447 5 Buharî, Zekât 10, 9, 2 Hazırlayan: Bedri CANLI Genç İlçe Vaizi Redaksiyon: İl İrşat Kurulu