KUR'AN IŞIGINDA AZlNLIKlARlN HAK ve •• • • HURRIYETLERI Doç. Dr. Osman CiLACI ------------------------------------------Süleyman Demirel Üniv. Fak. Üyesi İliihiyat • Öğretinl sonuncusu olan Kur'an-ı Kerim'in mesajı yalnız Müslümanlara değil, bütün insanlığa şamildir. Kur'an bir çok ayetlerinde, İslam dışındaki din mensubu bu azın­ lıkların ferdi ve ictima1 hukuklanna, aynen Müslümaniann hukuku gibi yer vermiş, onların hak ve hürriyetlerini teminat altına alınış tır. O> zaman, İslam'a göre Müslümaniann lehine olan hukuki müeyyide ve düzenlemelerin azınlıkların da lehine, Müslümanların aleyhine olan durumların zimmilerin de aleyhine olduğu görülecektir. İslam'ın temel prensipleri arasında yer alan bu gerçeği Kur'an-ı Kerim bir çok ayetiyle İslam nazarında insanlar yaratılış Kur'an nazannda yaratıklann en şerefiisi olan insan, aynı zamanda yeryüzünde Allah'ın vekili, halifesidirP> I lahl kitapların açısından eşittir, çünkü insanlık Hz. Adem'den, Hz. Adem de topraktan yaratılmıştır. İslam'ın bu prensipten hareketle en mükemmel bir hukuk! sistemi temelleştirdiğini anlamak zor olmayacaktır. Çünkü Kur'an bütün insanların, nerede yaşariarsa yaşasınlar, aynı kökten geldikleri anlayışını daima ön planda tutmuştur. Meseleye bu açıdan baktığımız vurgulamıştır. (2) (1) Osmanlı İmparatorluğu'nun imparatorluk hudutları dahilinde zenci esir satışını yasaklayan kanunu 1889 yılında yayımlamış olması, insan hak ve hürriyetleri açısından önemli bir hadisedir. (2) Bkz. Maide, 8; En'am, 152; Tevbe, 29; Mümtehine, 8. (3) Bkz. Bakara, 30; En'am 165; Fatır, 39; Yunus, 14; Sa'd, 26. 17 DİYANET İLMİ DERGi • CİLT: 34 • SAYI: 3 • TEMMUZ- AGUSTOS- EYLÜL 1998 Bir ülkede hakim unsurların dı­ şında kalan, ekseriyeti teşkil etmeyen ve ötekilerden sayıca az olanlar anlamına gelen azınlıkların hukukunu Kur'an-ı Kerim diğer dinler meyanında korumuş, teminat altına almıştır.<4> Bunun çok güzel örnekleri ta Hz. Peygamber (s.a.s.)'den günümüze bütün İslam toplumlarında görüldüğü ve dünya hukuk otoritelerince sözlü ve yazılı olarak çeşitli platformlarda ifade edildiği halde, ne hazindir ki bu konu, çoğu kez İslam aleyhine kullanılmak istenmiştir. Halbuki İslam azınlıkların her tülü hukuki statülerinin korunarak farklılıkların önlenmesinde "Gerçekten Allah size, emanetleri ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hiiknıetnıenizi enzreder ... " <5> ayetini hukukun vazgeçilmez bir ilkesi kabul etmiştir. Tarihte ilk Medine Antiaşması diye anılan, Hz. Peygamber (s.a.s.)'le gayr-i müslimler arasında gerçekleştirilen muahade de karşılıklı şe­ kilde hukuki statüler tesbit edilmiş, Müslümanlarla Yahu dilerin birlikte cemiyet teşkil ettikleri, Yahudilerin dinlerinin kendilerine, Müslümanların dinlerinin de kendilerine ait olduğu vurgulanmıştır. (6) Medine Site Devleti Anayasası da denilen bu metin, İslam tarihinde genel hak ve görevleri tesbit eden ilk yazılı anayasa olması itibariyle hukuk tarihi açısından önemli bir belgedir. (7) 18 Bu tarih! metnin bir diğer adı Medine Vesikası'dır. , Yine aynı şekilde Hz. Peygamber (s.a.s.)'in Necran Hristiyanlarıyla(8), Halid b. Velid'in Hire halkı ile, Hz. Ebu Ubeyde'nin Şam Hristiyanlarıyla yaptığı anlaşmalar günümüze kadar intikal etmiş bulunmaktadır.C9) Sadece birkaçını zikrettiğimiz bu belgeler her şeyden önce İslam'ın insan şahsiyetine, hak ve hürriyet mefhumuna ne kadar önem verdiğini göstermektedir. İnsan hürriyeti problemi, yüzyıllardır, hem filozofların, hem de kelamcıların çok ciddi şekilde meşgul olduklan bir meseledir. Bu probleme en kesin çözümü yine Kur'an-ı Kerim getirmiş ve "Biz insanı en güzel biçimde yarattık." (lO) buyurmuştur. (4) M. Hamidullah, İslam Devlet İdaresi, çev. Kemal Kuşçu, İst. 1963, s. 242 vd; Ahmet Özel, İslam Hukukunda Ülke Kavramı, İst. 1982, s. 75. (5) Nisa, 58. Bu ayet-i kerimedeki emanet ve adalete riayet emri ebedl ve genel bir düsturdur. (6) Muhammed Hamidullah, Vesaik, Beyrut, 1979, s. 61; İslam Peygamberi, çev. S. Tuğ, İst., 1967, I, 131. (7) Ahmet Akgündüz, İslam Anayasası, İst. 1989, s. 37; Maruf Devalibi, İslamda Delvet ve İk­ tidar, çev. Mehmet S. Hatipoğlu, İst. 1985, s. 45; A. Reşid Tumagil, İslamiyet ve Milletler Hukuku, İst. 1972, s. 244. (8) Vesaik,s. 180-181. (9) Geniş bilgi için bkz. Levent Öztürk, İslam Toplumunda Birarada Isı. 1995. (10) Tin,4. Yaşama Tecrübesi, OSMAN CILACI • KUR'AN IŞIGINDA AZlNLIKLARlN HAK VE HÜRRiYETLERİ Kur'an-ı Kerim'in en fazla üzerinde durduğu konuların şahsiyeti gelmektedir. başında insanın Denebilir ki, ilahi kitaplar içinde insan hak ve hürriyetlerine en geniş şekilde yer veren, bu hürriyetleri en geniş kapsamı ile teminat altına alan yegane ilahi kitap Kur'an-ı Kerim olmuştur. "İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın n(ll) buyuran da Kur'an-ı Kerim'dir. Arapça "hürr" kökünden gelen ve yapma bir mastar olan hürriyet "Köle olmayan" demektir. (12) Hukuk, Tarih, İktisat, Sosyoloji vb. disiplinlerde birbirinden ayn şekilde terim manalan taşıyan "hürriyet" kelimesi umumiyede "Zorlama bulunmaması", "dilediğini yapan kimsenin durumu" vb. anlamlannı ifade etmektedir. İnsan hürriyeti kavramı daha çok "hak" kelimesi ile bütünleşerek kullanılmaktadır. 03) Hangi hukuk sistemi olursa olsun, bu sistemin öncelikle üzerinde durması gereken en önemli husus, kişinin "hak ve hiirriyeti" problemi olmalıdır. Bu yapılmadığı, kişinin hak ve hürriyetleri teminat altına alınmadığı takdirde, diğer hukuki düzenlernelerin gerçekleştirilme-si mümkün değildir. Kur'an-ı Kerim'in en önemli bir diğer özelliği, bütün beşeriyete hitabederek, İslam dışındaki diniere de mesajını ulaştırmasıdır. Davet me- todunda şiddet ve zorlamaya asla yer vermeyen Kur'an, tebliğinde "Dinde Hürriyet" i esas almış, "Dinde zorlama yoktur ... "04) düsturu ile bunu pekiştirmiş, islam dışındaki azın­ lıkların varlığını kabul ederek Hz. Peygamber (s.a.s.)'e "Sen iman etmelerine düşkiin olsan bile yine de insanların çoğu iman edecek değillerdir." (15) buyurmuştur. İşte İslam'ın uyguladığı ve geliştirdiği bu tolerans iklimi, islam toplumlannda yaşayan azıniıkiann kendi hür iradeleriyle Müslüman olmalarını sağlamıştır. Kur'an-ı Kerim prensip olarak "Mümin olanlar, Yahudi olanlar, Sabiiler, Hristiyanlar, Mecusiler ve Miişrik olanlara gelince, muhakkak ki Allah bunlar arasında Kıyamet gününde hükmünü verir. Çünkü Allalı her şeyi hakkıyla bilendir." (16) ayeti ile altı çeşit dini topluluğun mevcudiyetine dikkatimizi çekmiştir. Bu bir bakıma İslam ve İslam dışındaki dinlerin Kur'an açısından zik- (1 1) Şuara, 183. (12) İbn Manzur, Lisanü'l-arab, "hıırr" mad. Beyrut. 1969. (13) Alıdulkerim Osman, İslam'da Fikir ve İnanç Hürriyeti, çev. Ramazan Nazlı, İst. trz; M. Said Yazıcıoğlu, Maturidi ve Neseti'ye Göre İrade Hürriyeti, Ank. 1988. (14) Bakara, 256. (15) Yusuf, 103. Aynca bkz. Yunus, 99; Kasas, 56; Enam, 35; Nahl, 125. (16) Hac, 17. 19 DİYANET iLMi DERGi • CİLT: 34 • SA YI: 3 • TEMMUZ- AÖUSTOS- EYLÜL I 998 redilmesidir. Bazı müfessirlere göre Kur'an-ı Kerim, bazı ayetleriyle Hinduizm, Budizm, Şintoizm, Caynizm, Konfüçyanizm ve Taoizm dinlerine de atıfta bulunmuştur. Kur'an-ı Kerim, Müslümanların gayr-i müslim azınlıklada her türlü ilişkilerinin barış ilkesine dayanması gerektiğini müteaddid ayetlerinde dile getirmiş, "Sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarımzdan çı­ karmayanlara iyilik etmekten ve onlara adaletle davranmaktan Allalı sizi menetmez .. ." 0 7) ayetiyle, barış iklimini bozmaya Müslümanların değil, onların düşmanlıklannın sebep olacağını açıklamıştır. Kur'an-ı Kerim'in din ve vicdan hürriyeti konusunda üzerinde durduğu önemli noktalardan biri de, azın­ lıklara, İslam Dini'ne girmeleri için herhangi bir baskı uygulamaya asla iltifat etmeyişidir. "De ki, Hak Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin" 0 8> ayeti tek başına bu gerçeği ifadeye kafidir. Her siyasi ve sosyal sistem gibi İslam da kendi mensuplanyla yabancılar arasında bir ayırım yapar. Bu ayınmda iki karekteristik hususiyet vardır; 1- İslam ideolojisini kabul etmek suretiyle bu engeli aşma kolaylığı. 2- Bu dünya işlerine ait hususlarda iki grup arasında mevcut olan eşit­ sizlik. 0 9> 20 Değerli alim Prof. Dr. Muhammed Hamidullah'ın burada vurgulamak istediği husus, bir bakıma "Ya Muhammed! De ki: Ey Kafirler! Ben sizin tapmakta olduklarımza tapmam. Şu anda siz de benim kulluk ettiğime kulluk etmiyorsunuz. Ben de sizin taptıklarımza asla tapacak değilim. Öyle ya siz de benim kulluk ettiğime kulluk etmezsiniz. O halde sizin dininiz size, benim d inim bana ll ( 20) ayetleriyle ifade edilen İslam'ın temel taşlandır. Bir sulh dini olmak açısından İslam'ın gerek idaresi altında, gerek komşuluk münasebetleri yönünden gayr-i müslümlerle gayet dostane münasebetler kurduğu tarihen tesbit edilmiş bir gerçektir. Ancak konumuzia doğrudan alakası olmaması sebebiyle bu noktaya girmeyeceğiz. (21) Şu noktayı da özellikle belirtmeliyiz ki, İslam'ın azınlıklara bakışı ve onlar hakkındaki hukuki düzenlemeleri, çoğu zaman Müslümanlar aleyhine kullanılmış, İslam'ı tenkit etmek isteyenler bu konuya, aleyhte bir materyal bulacakları zannı ile el atmışlardır. (17) Mümtehine, 8. (18) Kehf, 29. (19) Muhammed Hamidullah, İslam Anayasa Hukuku, çev. M. Sabri Küçükaşçı,lst. 1995, s.209. (20) Kafırun, 1-6. (21) Geniş bilgi için bkz. Yusuf Kardavi, Gayru '1müslimin fi'l-müctemai'l-İslami, Beyrut, 1985; İslam Peygamberi, 1, 366 vd. OSMAN CiLACI • KUR'AN IŞIGINDA AZlNLIKLARlN HAK VE HÜRRiYETLERİ Burada öncelikle Müslümanlara düşen görev, bu konuda da Allah'ın Kitabı'nda ve Rasulü'nün (s.a.s.) sünnetinde buyurolan hususlan en ince ayrıntılarına kadar açıklamaktır. Gerçekte "Azınlıklar" terimini bir Müslümanın gönül rahatlığı içinde kullandığım söylemek oldukça zordur; ayrıca bu terimin İslam'ın ruhuna tam manasıyla uygun olmadığını da ifade etmeliyiz. Kur'an-ı Kerim, gayr-i müslim de denilen Yahudi ve Hristiyanları "Ehlu'l-kitap", Hadis-i Şerifler de "Ehlii'z-zimme" tarifleriyle ifade etmiştir. Müslümanlar arasında yaygınlık kazanarak literatürlerine giren bu iki terim, fıkıh kitaplarında ve onunla ilgili düzenlemelerde aynı şe­ kilde yer almıştır. Bu bakımdan hangi inanca bağlı olurlarsa olsunlar, bütün gayr-i müslimler bu iki terimin şu­ mulü icinde incelenmistir. bir bakıma bu tür kullanım zorunluluk arzetmektedir. hitap açısından İslam, Müslümanlığı kabul eden azınlıkları başkalarından ayırt etmek için içtimal birtakım düzenlemelere gitmek lüzumunu duymamıştır. Çünkü onlar artık İslam toplumunun birer ferdidir. Nitekim Selman (el-Farisl), Suheyb (er-Ruınl), Bilal (el-Habeşl) vb. Müslümandırlar ve onlarla diğer (Haşim!, Kureşl) Arap arasında hiçbir fark gözetilmez. İslam nazarında onların, kalbile tasdikten sonra Kelime-i Şahadet'i getirerek dil ile ikrarları önem taşımaktadır. Artık o andan itibaren onlar için temiz bir sayfa açıl­ mıştır. Bundan sonraki ferdi ve içtimal hukukları aynen Müslümanların durumlan gibi cereyan edecektir. İslam devleti hakimiyeti altında daşmamaktadır. Batılıların kullandığı "dinf azınlıklar"ın umumi bir adı olan "Elılii'z-zimnıe" teriminin ta Hz. Peygamber (s.a.s.)'den beri kullanılageldiğini ifade etmiştik. Nitekim, "Bu Allah ve Rasulii'nden Yuhanna b. Ravbe ve Eyle halkı için bir emandır... Onlar için Allah 'm zinınıeti ve Allah Rasulii Muhammed'in zinınıeti vardır ... " (22 ) sözlerinde bu açıkca şekilde vurgulanmıştır. . . İslam'ın ruhunda "çoğunluk" ve "azınlık" terimleri, Batılıların anladığı anlamda bir yer işgal etmediği gibi, konumuz olan "azınlıklar" terimi de "Ehlii'z-zinıme" ile tam olarak bağ­ "Etnik" (ırki) ekalliyetleri ifade etmek ıçın İslam terminolojisinde özel bir terim bulmak da oldukça zordur. Terminolojiden kaynaklanan bu zorluğa rağmen günümüz ilahiyatcı ilim adamları "azın­ lık" terimini "Ehl-i zinıme" karşılığında kullanmaktadır. Batılılara yaşayan Gerçekte "dinf azınlıklar" terımı insan türünün birliği açısından ayrı bir önem taşımaktadır. "Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. (22) İbn Sa'd, et-Tabakatü'l-kübra, Beyrut, 1976, I, 289. 21 DİY ANET fLM! DERGi • CİLT: 34 • SA YI: 3 • TEMMUZ - AGUSTOS -EYLÜL 1998 Birbirinizi tanıyasınız diye milletiere ve kabile/ere ayırdık. Allalı katında en üstününüz takvası en fazla olanınızdır." (23) ayet-i kerimesi bunu net bir şekilde açıklamaktadır. Aynı ına­ nayı teyit etmek bakımından " .. Dikkat edin! Ne bir Arabın Acenı'e, ne bir Acenı'in Arab'a, ne bir kızıl tenlinin siyalıa, ne de bir siyalıın kızıl tenliye, takvadan başka hiçbir üstünlüğü yoktur." (24 ) hadis-i şerifi de bu gerçeği ifade etmektedir. İnsan türünün birliğini, eşitliğini, dinin birliği ve birbirini takip edişini en net bir şekilde açıklayan Kur'an-ı Kerim, diğer din mensubu "azın­ lıklara", Müslümanlara tanıdığı hakların tamamını vermiştir. İşte bundan dolayıdır ki, Kur'an, "Onlarmlıidayeti sana bir görev değildir. Fakat Allah dilediğine hidayet eder" (25) ayet-i kerimesi ile, bir bakıma hidayet olayına dikkatimizi çekmete, bunun Allah'a ait olduğunu açıklamaktadır. Rasul de olsa hidayete ulaştırma veya tahakkümde bulunma kudreti ve zannını Allah, hiç kimseye vermemiştir. Kur'an-ı Kerim'in bütün insanlığa tanıdığı geniş din ve vicdan hürriyetinin tatbikatı Allah Rasulü (s.a.s.)nün Yemen halkı ile, "Kim Yahudiliği ya da Hristiyanlığı üzerinde ise, o kimse ondan döndürülemez ... " (26), Necranlılarla "Malları, canları, ırzları ve dinleri ... ellerinin altındaki az veya çok her şey hakkında Allalı 'ın ahdi ve Allalı Rasulü Nebi Mu- 22 hammed'in zinınıeti vardır. Hiçbir uskuf uskufluğundan, hiçbir ralıip raJıipliğinden, hiçbir kahin kaJıinliğinden edilemez" (27) şeklindeki antlaşmasıyla belgelenmiş bulunmaktadır. Aynı şekilde Hz. Ömer de Benu Tağlib Hristiyanlanna, "Kendi dinleri dışında başka bir dine zorlamnayacaklar" <28> şeklinde Hz. Peygamber (s.a.s.)'in teminatma benzer bir teminat vermiştir. Meseleye bu prespektiften bakıldığında kıtal ve cihad ayetlerinin düşmanlığı ve din hürriyeti engellerini ortadan kaldırmak için nazil olduğu görülür. "Allah din hususunda sizinle savaşmayan ve sizi yurdunuzdan çı­ karnıayan kimselere iyilik yapmanızı ve onlara karşı adil davranmamzı yasaklamaz ... ll (29) ayeti de buna işaret etmektedir. Kişi hak ve hürriyetlerine en geniş şekilde yer veren "Andolswı ki biz insanoğullarını şerefli kıldık ... ıı(30) yüce (23) Hucurat, 13. (24) Ahmet b. Hambel, Müsned, Kahire, 1968, V, 411. (25) Bakara, 272. (26) Ebu Ubeyde, Kitabu'I-emval, Kahire, 1970, s.35. (27) Ebu Yusuf, Kitabu'l-harac, Şam, 1970, s. 72. (28) Kitabu'l-emval, s. 36. (29) Mümtehine, 8. Aynı konuyu teyit etmesi açı­ sından ayrıca bkz. Bakara, 190, 193,194. (30) İsra, 70. Bu yüceltme, insan türü içindir; sadece Müslümanlara has değildir. Irklan ve dinleri farklı, Müslümanların dışında kalan bütün insanları ihata etmektedir. OSMAN CiLACI • KUR'AN IŞIGINDA AZlNLIKLARlN HAK VE HÜRRiYETLERİ ilkesini prensip edinen İslam, çeşitli ırk, din, dil ve kültürlerden oluşmasına rağmen hiçbir şekilde azınlıkların hukuki statülerini, onların aleyhine bir uygulama ile tahrip etmemiş, bununla ilgili bir hukuki düzenleme getirmerniştir. Günümüzde Müslüman ülkelerdeki azınlıklar, ürnrnet kavramı içinde vatandaşlığın gerektirdiği eşitliği gerçekleştirrnek gayesiyle, Müsyaşarnlarını lürnanlarla birlikte sürdürmekte, İlahi ve Nebevt kaynaktan oluşan ulv1 ortamda İslam'ın himayesinde güven ve huzur içinde yaşamaktadırlar. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.)'in, önünden geçmekte olan bir Yahudi cenazesi için durduğu görülmüş, bu davranışının sebebi sorulduğunda: - O bir insan değil midir? cevabını vermiştir. (31) Halife Hz. Ömer b. el-Hattab, dilenrnekte olan yaşlı bir Yalıurliye devlet hazinesinden maaş bağlayarak şöyle demiştir: "Allah 'a yemin olsun ki onun gençliğini tüketir, sonra da yaş­ lılığında terkedersek ona karşı adaletli ve insaflı davranmış olmayız." (32) İslam, her fırsatta azınlıklar için hür ve ernniyetli bir hayat ortarnının kapılarını ardına kadar açmış, onlardan, kabiliyet ve istidatları ölçüsünde (vezir, bürokrat, şair, edip, alim, tabip, ziraatçi, sanatkar, fılozof vb.) yetişmesine zernin hazırlamış, sonra da bu elemanlara devletin her kademesinde, hatta en kritik mevkilerde görev vermekte beis görmemiştir. Bilindiği üzere, zekat, İslam'ın rü- künlerinden biridir, yalnız şartları haiz olan Müslümanlardan alınır. "Kafi gelmek, karşılığını vermek, ödemek" manalarına gelen cizye (Baş Vergisi) ise, İslam devletinde gayr-i müslim teb'a ile yapılan zimmet anlaşması sonucunda erkeklerden alınır. Kadınlar, ergenlik çağına gelmeyen çocuklar, yaşlılar, rahip ve rabibeler cizyeden muaftırlar. Miktarı zamana, alındığı bölgeye, ferdi ve müşterek oluşuna göre farklılıklar arzeden Cizye, 1856 Isiahat Fermanı ile Osmanlı İm­ paratorluğu'nca kaldırılmıştır. (33) Bir Hristiyan olan Thomas Arnold'un Cizye hakkındaki, "Bu vergi bazılarının bizi inandırmak istedikleri gibi İslam inancını kabule yanaşmadıkları için bir ceza olarak Hristiyan olan azınlıklara konmuş değildir" tesbiti cidden rnanidardır. Bununla beraber "Harac"ın aksine Cizye, Müslümanlığı kabul eden Zirnmilerden alınmaz. Wellhausen'in, "Başlangıçta İslamiyeti kabul eden (31) Buhari, Sahih, II, 158; Müslim, Sahih, VII. 29. Hadis-i Şerif sahih ve muttefekun aleyh'tir. (32) Kitabu'l-harac, s. 144. (33) Bazı İslam hukukçuları Cizye'yi "Koruma vergisi" olarak adlandırınışlardır. 23 DiYANET iLMI DERGi • CİLT: 34 • SA YI: 3 • TEMMUZ- AGUSTOS - EYLÜL 1998 zımmilerin, haraç da dahil olmak üzere hiçbir malf mükellefiyete tabi tutulmadıkları" şeklindeki iddiası ilm! mesnetten mahrumdur. Hz. Peygamber (s.a.s.) Muaz b. Cebel'i Yemen'e vali olarak gönderirken O'na her yetişkin erkekten cizye alması talimatını vermiştir. Gerçekte Zekat ve Cizye din! düşüncenin bir in'ikasıdır. Bir zillet ifadesi olmakla beraber Cizye, Müslümanların Zekat'ına mukabil sayılabilir. Askere alınanlardan Cizye düşmektedir. Kur'an'a göre, Ehl-i Kitap'ın zenginlerden, onların himayeleri karşılığında alınan Cizye, zamanın şart­ larına göre kaldınlabilmektedir. Eğer azınlık mensubu bir kişi ölür veya Cizye ödemede gecikirse bu borçlar miraseliardan alınmaz. (34) Cizye'nin, azınlıkların askerlik yükümlülüğünden kurtulmalan için konduğu, Necran Hristiyanlanyla yapılan sözleşmeden de pekala çıkanlabilir. (35) İslam, bu ahval ve şeraitte azın­ lıkların hak ve hürriyetlerini korumuştur. Nitekim, Müslümanlardan biri tarafından öldürülen zımminin durumu Hz. Peygamber (s.a.s.)'e intikal ettirilince; - "İçinizde onun emniyetını sağ­ lanıaya en yetkili olanmız benim " diyerek kısası emretmiş, katil de bunun üzerine öldürülmüştür. (36) Buna benzer bir vak'a Hz. Ömer zamanında ce24 reyan etmiş, o da Hz. Peygamber (s.a.s.)'in uygulamasına benzer bir uygulamada bulunmuştur. (37) İslam, azınlıkların gözetilerek hi- ve haklarına dokunulmamasını emretmekle kalmamİş, vatandaşlığın yanı sıra onların "Allah ve Rasulü'nün zimmetinde oluşları" şeklindeki izafı konumlarını da temel bir ilke olarak baş tacı etmiştir. mayelerini İslam, azınlıkların korunması ve ayınıncılığın önlenmesi konusunun Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu'nca 1947 yılında gündeme getirilmesinden 1400 küsür yıl önce onların her türlü hak ve hürriyetlerini garanti altına almıştır. İslam'da zulmün hiç bir çeşidine, etnik kökeni ve dini ne olursa olsun, izin verilmemiş, buna herhangi bir geçit sağlanmamıştır. (38) İslam'ın hükümran olduğu ülkülerdeki azınlıkların seçme ve seçilme haklannın bulunduğu, her türlü (34) Mevdudi, İslarnic Law and Constitution, Karaşı, 1955, s. 76. (35) Said Ramazan, İslam Hukuku, çev. Bayram Çam, İst. ı 988, s. 17 I. (36) Ali b. Ömer ed-Darekudni, es-Sünen, tah, A. Haşim Yemani, Medine, 1966, II, 165. (37) Zeylai, Nasbu'r-raye li ehadisi'J-hidaye, Kabire, 1938, IV, 336; Mustafa Fayda, Hz. Ömer Zamanında Gayr-i Müslimler, İst. 1989, s. 67. (38) Bkz. Bakara, 124, 258; Nisa, 168, 169; Maide, 15; En'am, 21, 129, 135; A'raf, 44; Tevbe, 109; Hud, 18, 100, 102; Yusuf, 23. OSMAN CILACI • KUR'AN IŞIGINDA AZlNLIKLARlN HAK VE HÜRRIYETLERI idari tasarrufta söz sahibi oldukları, mahalli ·ve yerel meclis üyeliklerine seçilerek Müslümanlada eşit statüde görev yapabildikleri bilinen bir gerçektir. Ne Kur'an ne de Sünnet'te, · azınlıkların kendi anadillerini, dini erkanlarını, kültürlerini, gelenek ve göreneklerini giyim kuşam ve yaşayışlarını vb. muhafazayı engelleyen amir bir hüküm bulmak mümkündür. Ayrıca İslam'ın bugün "azınlıklar" olarak tanımlanabilecek kişiler için tüm hukuk özerkliği öngören tek hukuk düzeni olduğu söylenebilir. Bu konuda A. von Kremer şöyle yazıyor; "Azınlıklar hemen hemen mükemmel bir hukuk özerkliğine sahiptir. Zira hükümet onlara kendi iç işlerinin idaresini bırakmıştı ve dini önderleri, yalnızca aynı dine mensup olanları ilgilendiren durumlarda hakimlik görevini yüklenebiliyorlardı." (39) İslam'ın azınlıklara tanıdığı her sa- hadaki hak ve hürriyetleri Osmanlı İmparatorluğu da aynen ve arttırarak devam ettirmiştir. Bir defasında Yavuz Sultan Selim Rumların bir davranışına kızmış, Müslüman olmalarını, aksi takdirde şehri terk etmelerini istemişti. Bunun üzerine Şeyhülislam Zembilli Ali Cemali Efendi, fermanın İslam'a uygun bir tatbikat olamayacağını söylemiş, Yavuz Sultan Selim de bu kararından vazgeçmiştir. (40) İslam'ın gayr-i müslimlere verdiği hak ve hürriyetleri en geniş şekilde ülkesinde yaşayan azınlıklara uygulayan Osmanlı İmparatorluğu'ndan sonra Türkiye Cumhuriyeti Devleti de, hiç kısıntı yapmaksızın azınlıklara karşı toleransını en üst düzeye çıkarmıştır. Aşağıda okuyacağınız satırlar, Ermeni Patriği Dinlerarası İlişkiler Sorumlusu Mesrop Mutafyan'ın ll Haziran 1997 tarihindeki beyanatından aynen alın­ mıştır: "Türkiye'de yaşayan Ermeni asıllı azınlıkların ruhani merkezi olan İs­ tanbul Ermeni Patrikliği, Fatih Sultan Mehmet Han tarafından 1461 yılında verilen dini hürriyet ve toleransın 536. yılını kutlayacaktır. Ben şahsen bir kilise tarihçisi olarak böyle bir olaya Dinler Tarihi'nin başka hiçbir sayfasında rastlamadım." Aynı şekilde ülkemizde yaşayan Bulgarlar, Sultan I. Abdülmecid'in 27 Şubat 1870'de İstanbul'da yaşayan Bulgar azınlığa tanıdığı müstakil kilise kurma izninin 125. yılını 27 Şubat 1995'te büyük bir coşku ile kutlarnışlardır. Hemen belirtelim ki Osmanlı İm­ paratorluğu ( 1299-1923) çok etnik ve dini kökeni farklı azınlıkları, şefkatli bir baba gibi bünyesinde barındıran (39) İslam Hukuku, s. 187. (40) Necati Öner. İnsan Hürriyeti, İst. 1982, s. 99; Bilal Eryılmaz, Osmanlı Devletinde Gayr-i Müslim Tebanın Yönetimi, İst. 1990, s. 26-31. 25 DİYANET İLMİ DERGİ • C!LT: 34 • SA YI: 3 • TEMMUZ- AÖUSTOS -EYLÜL 1998 uzun ömürlü ım­ üzerine bina etmemiştir. "Ezmanın taparatorluğudur. Böyle bir uygulama · ğayyürü ile ahkamın tağayyür edeile bu kadar uzun ömür süren ikinci ceği" ilkesini Mecelle'de madbir imparatorluk gösterilemez. deleştirmeden çok önceleri de, ruhen Bütün bu tesbitler ışığında di- ve fikren bu felsefenin muakkibi olyebiliriz ki İslam, Müslüman-Azınlık muştur. İşte bundan dolayıdır ki, İslam'ın hoşgörü ikliminde, Müsayırımı yapmaksızın, idaresi altındaki bütün vatandaşiara karşı tam an- lümanlarla birarada yaşayan azınlıklardan hiçbir ferdin memlamıyla hak ve hürriyetler vermiş, hiçgörülmemiştir. bir ferdini mağduriyete uğratmayacak nuniyetsizliği hukuki düzenlemeler getirmiş, sis- İhtidaların bir sebebi de burada arantemini hiçbir zaman statik bir temel malıdır. <4 0 dünyanın en (41) 26 Geniş bilgi için bkz. Osman Çetin, Siciiiere Göre Bursa'da İhtida Haraketleri, Ank. 1994.