avrupa insan hakları mahkemesi - İnsan Hakları Daire Başkanlığı

advertisement
AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ
İKİNCİ DAİRE
ALTINAY V. TÜRKĠYE
(Başvuru no. 37222/04)
KARAR
STRAZBURG
9 Temmuz 2013
Bu karar AİHS'nin 44 § 2 maddesinde belirtilen koşullar çerçevesinde kesinleşecektir. Şekli
düzeltmelere tabi olabilir.
© T.C. Adalet Bakanlığı, 2013. Bu gayriresmi çeviri, Adalet Bakanlığı, Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, İnsan Hakları
Daire Başkanlığı tarafından yapılmış olup, Mahkeme’yi bağlamamaktadır. Bu çeviri, davanın adının tam olarak belirtilmiş olması ve
yukarıdaki telif hakkı bilgisiyle beraber olması koşulu ile Adalet Bakanlığı, Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, İnsan
Hakları Daire Başkanlığına atıfta bulunmak suretiyle ticari olmayan amaçlarla alıntılanabilir.
1
Altınay v. Türkiye davasında;
Başkan
Guido Raimondi,
Yargıçlar
Danutė Jočienė,
Peer Lorenzen,
Dragoljub Popović,
Işıl Karakaş,
Nebojša Vučinić,
Paulo Pinto de Albuquerque
ve Yazı İşleri Müdürü Stanley Naismith’ in katılımıyla oluşturulan Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (İkinci Dairesi), daire olarak 11 Haziran 2013 tarihinde gerçekleştirilen
müzakereler sonrasında aşağıdaki kararı vermiştir:
USUL
1.
Türkiye Cumhuriyeti aleyhine açılan ( 37222/04 no.lu) davanın temelinde, Türk
vatandaşı olan Bekir Güven Altınay’ ın (“başvuran”) 16 Ağustos 2004 tarihinde İnsan Hakları
ve Temel Özgürlüklerin Korunması’na ilişkin Sözleşme’nin (“Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi-AİHS”) 34. maddesi uyarınca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (“AİHM”)
yapmış olduğu başvuru bulunmaktadır.
2.
Türk Hükümeti (“Hükümet”) kendi yetkilisi tarafından temsil edilmiştir.
3.
Başvuran özellikle, üniversiteye giriş sistemine getirilen değişiklikler nedeniyle
ayrımcılığa maruz kaldığını ve ilgili kanunda geçici madde eksikliği bulunduğunu iddia
etmiştir. Başvuran, meslek lisesi mezunu olduğunu ve getirilen yeni sistemden hem düz
liseden mezun olanlara hem de yeni sistemin uygulandığı yılda veya öncesinde mezun
olanlara kıyasla olumsuz yönde etkilendiğini iddia etmiştir. Başvuran, Sözleşme’nin 14.
maddesi ile birlikte Sözleşme’ye Ek 1 No’lu Protokolü’ün 2. maddesi kapsamında bu
hususları ileri sürmüştür.
2
4.
Başvuru 25 Haziran 2008 tarihinde, Hükümet’e tebliğ edilmiştir. Sözleşme’nin 29.
maddesinin 1. fıkrası gereğince, başvurunun kabul edilebilirliği ve esasının Daire
tarafından aynı anda incelemesine karar vermiştir.
OLAY VE OLGULAR
I. DAVANIN KOŞULLARI
5.
Başvuran, 1981 doğumlu olup Antalya’da ikamet etmektedir.
6.
Başvuran 1995 yılında iletişim meslek lisesinde eğitim görmeye başlamıştır.
Beyanlarına göre, başvuranın amacı liseden mezun olduktan sonra üniversite de iletişim
bilimleri fakültesinde öğrenim görmek ve bunun akabinde gazetecilik mesleğini icra etmektir.
Olayların gerçekleştiği tarihte, meslek liselerinden mezun olanlar düz liselerden mezun
olanlarla aynı sınava tabi tutularak, üniversitede iletişim bilimleri fakülteleri bünyesinde dört
yıllık lisans programlarına yönelebilmektedirler. Bu fakültelerden mezun olan öğrenciler
genellikle medyada sorumluluk gerektiren mevkilere getirilmişlerdir.
7.
Başvuran meslek lisesinde son sınıftayken, Yükseköğretim Kurulu, 30 Temmuz
1998 tarihinde, üniversiteye giriş kurallarına ve özellikle de Öğrenci Seçme Sınavına (“ÖSS”)
değişiklik getirerek yeni bir sistem oluşturan 2547 sayılı Kanun’a dayalı bir genelge
yayımlamıştır. İletişim bilimleri fakültesine öğrenci kabul edilirken Öğrenci Seçme Sınavında
alınan puanın %79’unun, lisede elde edilen not ortalamasının %21’inin toplanmasıyla elde
edilen sonuç esas alınmaktadır., Genelgeye göre yeni sistemde, düz lise mezunu olanlar ve
iletişim fakültesinde eğitimi verilen
programlar ya da buna en yakın programlarda eğitim
alan mezunlar için lisede elde ettikleri ortalama nota 0,5’lik bir katsayı uygulanmakta ve
iletişim meslek lisesi mezunları ile söz konusu fakültede eğitimi verilen programların “devamı
ya da en yakın program olmayan” dersleri alan mezunlar için de 0,2’lik bir katsayı
uygulanmaktaydı.
8.
Başvuran, sınav sonuçlarının hesaplamasına giren ve ağırlıklı not ortalaması
katsayısı uygulamasının, düz lise mezunlarını, iletişim meslek lisesi mezunlarına kıyasla daha
olumlu etkilediği kanaatindedir. Başvurana göre, yeni öğrenci seçme sistemi, iletişim meslek
lisesi mezunlarını Meslek Yüksek Okulu bünyesinde iki yıllık, teknik eğitim amaçlı
programlara yönlendirmektedir ki, Meslek Yüksek Okulu mezunları genellikle medyada
sorumlu mevkilere gelememektedirler.
3
9.
Başvuran, düz lise diploması almak ve uzaktan açık öğretim lisesi müfredatını takip
etmek amacıyla kayıtlı olduğu meslek lisesinden ayrılmak için izin talebinde bulunmuştur.
10. Mevzuatın meslek lisesi veya teknik lisede öğrenim gören öğrencilerinin düz liseye
geçmesine izin vermemesi sebebiyle Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bu talep
reddedilmiştir.
11. Diploma sahibi başvuran, 6 Haziran 1999 tarihinde, yüksek öğrenime giriş sınavına
katılmıştır. Başvuran, 6 Eylül 1999 tarihinde, iletişim bilimleri fakültesine girişine imkân
vermeyen sınav sonucunu almıştır. Başvuran, lise not ortalamasına 0,2 puanlık katsayı
uygulanmadan ve dolayısıyla yeni sistem tarafından getirilen değişiklikler olmadan sınavda
aldığı notun istediği iletişim fakültesine kayıt yaptırması için yeterli olduğunu hesaplamıştır.
12. İlgili, 20 Eylül 1999 tarihinde, Danıştay’a itirazda bulunmuştur. Başvuran, özellikle
farklı diploma sahipleri arasındaki eşitlik ilkesini ileri sürmüştür ve lise son sınıftayken
sistemde yapılan, tüm geçiş dönemi veya önceki dönemleri kapsayan hükümlerin de yer
almadığı iyileştirmeyle getirilen değişikliklerin önceden kestirilemeyen niteliğine itiraz
etmiştir.
13. Danıştay savcısı, Danıştay’ın ilgili dairesini 30 Temmuz 1998 tarihli genelgenin
uygulanmasına ilişkin maddelerin iptaline davet etmiştir. Başvuran, meslek liselerine ilişkin
yeni kuralların derhal uygulanmasının ve yayımlanan genelgeyle ilgili geçiş döneminin
bulunmamasının meslek lisesi öğrencilerini olumsuz etkilediğini iddia etmektedir. Savcıya
göre, yeni tedbirler alınmadan önce mesleki yönelim tercihini yapan öğrencileri korumak
adına idarenin geçici tedbirler almayı öngörmesi ve öğrencilere daha iyi bilgi vermek için bu
fırsattan yararlanarak farklı meslek liselerine yönelme imkânı vermesi gerekmektedir.
14. Danıştay 8. Dairesi, 1 Mayıs 2001 tarihinde, başvuranın itirazını reddetmiştir.
Daire, öncelikle 1998-1999 öğretim yılı itibariyle üniversiteye giriş konusunda yapılan
değişikliğin, lise öğrencilerin eğitimleriyle süreklilik arz eden dönemde, üniversite eğitimine
yönelmeyi sağladığını belirtmiştir. Daire, yeni sistemin, toplumun sosyal ve ekonomik
koşullarda değişiklikleri dikkate aldığına işaret etmiştir ki bu durum, örneğin hukuk, kamu
yönetimi ve sosyal veya siyasi bilimler eğitimi için edebiyat ve matematikte iyi sonuçlar
alınması konusundaki yeni gerekliliğe cevap verecektir.
15. Danıştay 8. Dairesi, geçici dönemin bulunmamasıyla ilgili olarak, yeni hükümlerin
derhal uygulanmasında öğrencilere eşit bir muamele ve yüksek öğrenimde eğitim düzeyini
hızlıca iyileştirme amacının güdüldüğü kanaatine varmıştır. Danıştay, Milli Eğitim
Bakanlığı’nın, geçici tedbir olarak ilgili öğrencilere yıl içerisinde kendilerine daha uygun bir
liseye yönelme imkânı sağladığını eklemiştir.
4
16. Başvurana 25 Şubat 2004 tarihinde tebliğ edilen 20 Kasım 2003 tarihli kararda,
Danıştay Daireleri, 8. Daire’nin görüşlerini değerlendirerek başvuran tarafından yapılan itirazı
reddetmiştir.
17. Bu arada, 2000-2001 eğitim yılı itibariyle, başvuranın lise öğrenimini
tamamlamasından bir yılı aşkın süre sonunda, Yükseköğretim Kurulu, bazı koşullar altında,
meslek lisesinden düz liseye geçme imkânı sunmuştur. Yükseköğretim Kurulu geçici
tedbirlerin bulunmamasının meslek lisesini bitiren öğrenciler için olumsuz sonuçlar
doğurduğunu kabul etmiştir.
II. ĠLGĠLĠ ĠÇ HUKUK ĠLE ULUSLARARASI HUKUK VE UYGULAMASI
18. Türk Anayasası’nın 42. maddesi, hiç kimsenin eğitim ve öğretim hakkından yoksun
bırakılamayacağını öngörmektedir.
19. Yüksek öğrenim hakkında 1981 tarihli kanunun 10. maddesi uyarınca (2547 Sayılı
Kanun) Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), Yükseköğretim Kurulu tarafından
düzenlenen ilkeler çerçevesinde ve yüksek öğrenime geçecek olan adayların seçimi
sonucunda, test hazırlayan, testleri yöneten, sonuçlarını değerlendiren ve kazanan adaylar
tarafından yapılan tercihlere göre, üniversiteler ile diğer yüksek öğrenim kurumlarına kayıt
olmaya imkân veren bir kuruluştur.
20. Yüksek öğrenim reformu hakkında 1982 yılına ilişkin 2547 sayılı Kanun’un 45.
maddesi aşağıdaki gibidir. Somut olayda, ilgili kısımlar öngörülmektedir:
“Öğrenciler, Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenen ilkelerle, sınavı kazandıktan sonra yüksek
öğrenim kurumlarına kabul edilmektedirler. Sınav sonuçları değerlendirmesinde, lisede ilgililer tarafından
elde edilen notların ortalamaları dikkate alınmıştır (…)”
21. Olayın meydana geldiği tarihte, iletişim meslek liselerinde, matematik, teknik
bilimler (fizik, kimya, biyoloji) veya sosyal bilimler (felsefe, edebiyat, tarih, coğrafya) gibi
temel konuları içeren eğitim, son iki yılda müfredattan kalkacak kadar azalmıştır. Bu
kurumlar, öğrencilerine özellikle bu sürecin son iki yılında, gazeteciliğin çeşitli yönleriyle
ilgili dersleri kapsayan ve hem derslerin yazılımı hem de derslerin içeriği açısından iletişim
bilimleri fakültesinde birinci sınıfta muaf tutulan müfredatlarla büyük benzerlikler sunan bir
program sağlamaktadır.
5
22. Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu, üye Devletlere, Yüksek öğrenime erişim
hakkında R (98) 3 sayılı Tavsiye Kararı’nın ekinde, hükümetlere ve yüksek öğrenim
kurumlarına aşağıdakileri önermektedir:
“ 4. Amaçlar ve hedefler
(…)
2.1. Yüksek öğrenimini başarıyla takip ederek kabiliyetli ve istekli olan her kişinin adil ile eşit
koşullarda öğrenimini yapması gerekir.
(…)
4. Kabul
(…)
4.1. Kabul kıstasları ve işlemleri, önceki farklılıklar ile adayların bilgi birikimini dikkate almalıdır ve
yüksek öğrenimden yararlanmaya elverişli tüm öğrencilerin kabulünü hedeflemelidir.
4.2. Yüksek öğrenime erişim yollarının skalasının, lise diploması gibi klasik bir kıstastan diğer olası
kabul kıstaslarına yayılarak genişletilmesi gerekir. Özellikle aşağıdaki şekilde öngörülmesi uygundur:
-
Yüksek düzeydeki meslek eğitiminin, yüksek öğrenime uygun bir hazırlık olarak kabul
edilmesi;
-
Mesleki deneyimin dikkate alınması;
-
Genel alt yapısı uygun olan ancak bazı alanlarda eksiklikleri bulunan adaylara yüksek
öğrenimde veya öğrenim sonrası telafi dersi takip etme imkânı verilmesi;
HUKUKÎ DEĞERLENDĠRME
I. SÖZLEġME’NĠN 14. MADDESĠYLE BĠRLĠKTE 1 NO.LU EK PROTOKOLÜ’NÜN
2. MADDESĠNĠN ĠHLAL EDĠLDĠĞĠ ĠDDĠASI HAKKINDA
23. Başvuran, eğitim hakkına ilişkin olarak iki defa ayrımcılığa maruz kaldığını iddia
etmektedir.
Başvuran, öncelikle düz liseden mezun olan öğrenciler tarafından elde edilen notlara
ilişkin olarak, üniversiteye erişime yönelik Öğrenci Seçme Sınavı’nda bu öğrencilerle eşdeğer
notlar almasına rağmen, düz liseden mezun olanlar gibi iletişim bilimleri fakültesine kayıt
olamadığını iddia etmektedir. Başvuran, bu başarısızlığı, lisede elde edilen not ortalamasının
hesaplanması sisteminin getirilmesine bağlamaktadır, bu durum kendisi gibi diğer iletişim
meslek lisesi mezunlarını da büyük ölçüde olumsuz etkilemiştir.
6
Başvuran, diğer bir husus olarak da, söz konusu sistemin beklenmedik bir şekilde
kurulmasından ve 1999 yılının sınavları için geçici tedbirlerin bulunmamasından şikâyet
etmektedir. Hâlbuki başvuran, 1999 yılında iletişim lisesinin son sınıfında olduğunu, iletişim
bilimleri fakültesi bünyesinde eğitim almak adına daha önceki yıllarda bu bölümü seçtiğini
belirtmiştir. Başvuran, 1999 yılından önce, iletişim lisesinden mezun olanların düz lise
mezunları ile eşit olarak iletişim bilimleri fakültesine girme imkânlarının bulunduğunu ve
1999 yılından sonra iletişim lisesinde öğrenim gören öğrencilerin düz liseye geçme
fırsatlarının bulunduğunu iddia etmektedir.
24. AİHM, bu şikâyeti, Sözleşme’nin 14. maddesiyle birlikte 1 No.lu Ek Protokolü’nün
2. maddesi açısından inceleyecektir.
Sözleşme’nin 14. maddesi aşağıdaki gibidir:
“Bu Sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya diğer
kanaatler, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensup olmak, servet, doğum veya herhangi başka
bir durum bakımından hiçbir ayırımcılık yapılmadan sağlanır.”
Sözleşme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesi aşağıdaki gibidir:
“Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet, eğitim ve öğretim alanında yükleneceği
görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi inançlarına
göre yapılmasını sağlama haklarına saygı gösterir.
A. Kabul edilebilirlik hakkında
25. AİHM, başvurunun Sözleşme’nin 35. maddesinin 3. fıkrasının a) bendi bağlamında
açıkça dayanaktan yoksun olmadığını ve başka herhangi bir kabul edilemezlik gerekçesiyle
bağdaşmadığını tespit etmektedir.
B. Esas hakkında
1. Tarafların iddiaları
26. Başvuran, öncelikle lise eğitimi boyunca matematik veya edebiyat gibi temel
konularda özel dersler alarak eksikliklerini tamamladığını beyan etmiştir. Böylece, iletişim
meslek lisesinden ayrıldığında hem sosyal veya teknik bilimler ve matematik konusunda iyi
bir seviyesi olacak hem de iletişim tekniklerinde temel bilgileri benimseyecektir. Bu sayede
başvuran, üniversiteye giriş sınavında iyi notlar hatta düz lise mezunlarına göre daha iyi notlar
almayı başarmıştır. Hâlbuki sınav sonuçlarının iyi olmasına rağmen başvuran üniversiteye
7
kayıt olmaya hak kazanamamıştır. Başvuran, bu başarısızlığı sınav sonuçları hesaplamasına
giren lise not ortalamasına 0,2 katsayısının uygulanmasına bağlamaktadır. Hâlbuki başvuran
düz liselerde öğrenim gören öğrencilerin not ortalamasına uygulanan katsayının 0,5 olduğunu
ki bu durumun kendisini açıkça olumsuz etkilediğini belirtmiştir. Başvuran, çaba sarf ettiği
yılların sonuçsuz kaldığını görmüştür zira meslek lisesi mezunlarının negatif ayrımcılığa
maruz kaldıklarını beyan etmektedir.
27. Başvuran, ikinci olarak, üniversiteye girişi düzenleyen kuralların öngörülemez
değişikliği ile maruz kalınan durumun niteliğinden, aynı zamanda geçici herhangi bir tedbirin
bulunmaması ve öngörülmemesinden şikâyet etmektedir. Başvuran, yetkililerin iddia ettiği
gibi, ülkenin ekonomik gelişimi ve toplumsal ihtiyaçların gelişimi nedeniyle üniversiteye giriş
için yeni bir seçim sistemi kurulmasının bir yılda gerçekleşmediğini ileri sürmektedir.
Başvuran, söz konusu iddia doğru olsa dahi - Hükümet’in varsayımı desteklenmese bile -, bu
durumun daha önceki yıllarda bölümlerine uygun alanlar seçmek için öğrencilerin konumunu
dikkate alan geçici tedbirlerin bulunmamasını haklı göstermediğini eklemektedir.
28. Hükümet, ilgilinin iddiasını kabul etmemektedir. Hükümet, yalnızca üniversiteye
giriş konusundaki düzenlenmeye ilişkin şikâyetin, söz konusu düzenlemeye yönelik
üniversiteye girişin yasaklanmasının açıkça öngörülmediği hallerde, Sözleşme’nin 1 No.lu Ek
Protokolü’nün 2. maddesinin uygulama alanına girmediğini ileri sürmüştür.
29. Düz lise ile iletişim meslek lisesi mezunları arasında meydana gelen ayrıma
dayanan şikâyetin esasına ilişkin olarak Hükümet, bu ayrımın lisede iki kategoride öğretilen
konuların içeriğini ve bilgi dayanışması açısından (iletişime ilişkin konularda dâhil olmak
üzere) üniversite eğitimi gerekliliklerini dikkate aldığını iddia etmektedir. Hükümet, bu
bağlamda, söz konusu liselerde verilen matematik, doğa, teknik ve sosyal bilimler gibi temel
konuların düz liselerdeki gibi derinlemesine işlenmediklerini belirtmektedir.
30. Hükümet, kendisine göre, farklı liseler arasında meydana gelen ayrımın yüksek
öğrenimde ders seviyesine ilişkin gerekliliklerin gelişimini geciktirmeden uyarlamanın
Türkiye için zorunlu olması nedeniyle uygulandığını eklemektedir.
2. AİHM değerlendirmesi
a. SözleĢme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesinin uygulanabilirliği hakkında
31. Üniversiteye giriş konusunda, Sözleşme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2.
maddesinin sadece düzenlemeyle getirilen bir şikâyete uygulanabilir olmamasına yönelik
iddiayla ilgili olarak AİHM, herhangi bir zamanda var olan tüm yüksek öğrenim kurumlarına
girişin Sözleşme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2.maddesinin ilk cümlesinde belirtilen hakkın
8
ayrılmaz bir unsurunu teşkil ettiğini daha önceki kararlarında belirttiğini hatırlatmaktadır
(Leyla Şahin v. Türkiye [BD], no. 44774/98, §§ 134-142, AİHM 2005-XI, ve Mürsel Eren v.
Türkiye, no. 60856/00, § 40-41, AİHM 2006-II). Dolayısıyla şikâyet konusu, Sözleşme’nin 1
No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesinin uygulama alanına girmektedir.
b. 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesiyle birlikte SözleĢme’nin 14. maddesinin uygulanması
sonucunda AĠHM tarafından uygulanan kriterler
32. AİHM, ayrımcılığın benzer durumlarda üniversiteye yerleştirilen kişilerin tarafsız
ve makul gerekçe gösterilmeksizin, farklı bir muameleye maruz kaldıklarını ve farklı bir
muamelenin, “meşru bir amaç” izlenmediğinde veya hedeflenen amaç ile uygulanan araç
arasında makul orantılılık ilişkisi bulunmadığında, “tarafsız ve makul gerekçeden” yoksun
olduğunu hatırlatmaktadır (bkz, diğer birçok arasında, Sejdić ve Finci v. Bosna-Hersek [BD],
no. 27996/06 ve 348636/06, § 42, AİHM 2009 ve Ali v. Birleşik-Krallık, no 40385/06, § 53,
11 Ocak 2011). AİHM, ayrıca bu bağlamda Sözleşmeci Tarafların sahip oldukları
değerlendirme payının genişliğinin, koşullara, etki alanına ve içeriğe bağlı olarak değiştiğini
hatırlatmaktadır (Andrejeva v. Letonya [BD], no. 55707/00, § 82, AİHM 2009).
33. Sözleşme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesinin ilk cümlesinde güvence
altına alınmasına rağmen eğitim hakkı zorunlu değildir; dolaylı olarak bu hakka sınırlama
getirebilir zira “bu hakka özgün olarak devlet tarafından bir düzenleme” yapılmaktadır
(“Belçika’da eğitim dili rejiminin bazı yönlerine” ilişkin dava v. Belçika (esas), 23 Temmuz
1968, §§ 5, Seri A no. 6). Şüphesiz, eğitim kurumlarının düzenlediği kurallar, toplumun diğer
ihtiyaçları ile kaynakları arasında zaman içinde değişebilmektedir.
34. Getirilen sınırlamaların, söz konusu hakkı, özünü zedeleyecek ve etkinliğinden
yoksun bırakacak düzeyde azaltmamasını temin etmek amacıyla Mahkeme, bu sınırlamaların
ilgili kişiler açısından öngörülebilir olduğuna ve meşru bir amaç güttüğüne ikna olmalıdır.
Bununla birlikte Sözleşme’ nin 8 ila 11. maddelerindeki tutumundan farklı olarak Mahkeme,
1 No’ lu Ek Protokol’ ün 2. maddesi kapsamında “meşru amaçlar” ın tamamını sıralamak
zorunda değildir. Dahası, ancak başvurulan yollar ile güdülen amaç arasında makul bir
orantısallık ilişkisi bulunduğu takdirde, bu türden bir sınırlama 1 No’lu Protokol’ ün 2.
Maddesi ile uyumlu olacaktır. (Leyla Şahin, [BD], yarıda anılan § 154).
35. AİHM, ayrıca Sözleşme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesinin, ilgili
sınavlara kurallara uyarak kayıt olan ve bu sınavlarda başarılı olan öğrencilerin üniversiteye
9
giriş haklarının saklı tutulmasına yetki verdiğini hatırlatmaktadır (Lukach v. Rusya (kabul
edilebilirlik kararı), no. 48041/99, 16 Kasım 1999).
c. Yukarıda belirtilen ilkelerin somut olayda uygulanması
i. Düz liseler ve meslek liseleri mezunlarının not ortalamasına farklı kat sayıların uygulanması nedeniyle,
iletişim bilimleri fakültesine girişleri konusunda ayrımcı muamele yapılması hakkında
- ayrımcı bir muamelenin bulunması hakkında
36. AİHM, olayların meydana geldiği tarihte (1998-1999 tarihli eğitim yılı için) yüksek
öğrenime girişe yönelik yapılan ÖSS’ye kabulün, iki sonuca bağlı olduğunu tespit etmektedir:
mezunların lisede elde ettikleri not ortalaması ve ayrım yapılmaksızın sınava katılan tüm
adayların elde ettikleri puanlar.
37. AİHM, başvuranın sınavda elde ettiği sonuçların, sınav sonucunda iletişim
fakültesine girmeye hak kazanan düz lise mezunu adayların elde ettikleri puana eşdeğer
olduğunu ve buna karşın başvuranın lisede elde ettiği notların, kendisi gibi meslek lisesi
mezunu adayların da ayrılan bu katsayıdan zarar gördüğünü ve başvuranın sınavda başarısız
olmasına yol açtığını dikkate almaktadır. AİHM, getirilen yeni sistemle lisede elde edilen
ortalamaya, iletişim fakültesi müfredatıyla genelgeye göre uyumlu olan alanlarda eğitim
alanlar ve düz lise mezunları için 0,5 katsayının, söz konusu fakültelerdeki müfredat ile
“uyumlu olmayan” alanlarda eğitim alanlar ve iletişim meslek lisesi mezunlarına ise 0,2
katsayının uygulandığını gözlemlemektedir.
38. Böylece, başvuran sınavda “yeterli” puan elde etmesine rağmen, mezun olduğu lise
kategorisi ve lise notları ortalamasına farklı muamele uygulanması nedeniyle, iletişim
bilimleri fakültesine girmeye hak kazanamamıştır.
39. AİHM, dolayısıyla, adaylar tarafından lisede elde edilen sonuçlara uygulanan puan
hesaplama sisteminden dolayı, Sözleşme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesi tarafından
güvence altına alınan yüksek öğrenime giriş hakkı uygulamasında, başvurana ayrımcı bir
muamele yapıldığı kanaatindedir.
40. Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında hedeflenen amaç ile uygulanan araçlar arasında
makul orantılılık ilişkisinin bulunup bulunmadığı ve söz konusu sistemin meşru amaç izlenip
izlenmediği konusunu araştırmak AİHM’ in yetkisindedir. Söz konusu olaylara ilişkin bu iki
kıstasın uygulanmasının, ihtilaflı tedbirlerin Sözleşme’nin 14. maddesine aykırı bir ayrımcılık
ve/veya aynı şekilde Sözleşme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesi tarafından güvence
10
altına alınan eğitim hakkına bir ihlal teşkil edip etmediği hakkında AİHM’ in cevap vermesini
sağlayacaktır.
-
Ayrımcı bir muamelenin meşru bir amaç hedefleyip hedeflemediği hakkında
41. Mahkeme, üye Devletlerin, öğrencilerin üniversitelere ve yüksek okullara girişini
düzenlerken, yüksek öğrenimi başarıyla sürdürebilecek öğrencileri seçmek için adaylarda
bulunması gereken niteliklere ilişkin olarak, önemli bir değerlendirme payına sahip oldukları
kanısındadır. Bununla birlikte Mahkeme, söz konusu seçme sistemi, eğitim hakkının özüne
zarar verici şekilde düzenlendiği takdirde, 1 No.lu Ek Protokol’ün 2. maddesi ihlal edilmesine
veya adayların eşitlik ve adalet ilkelerine aykırı koşullarda değerlendirilmesi durumunda,
Sözleşme’nin 14. maddesi ile birlikte Ek 1 No.lu Protokol’ün 2. maddesi tarafından koruma
altına alınan hakların ihlal edilmesine sebep olacağı kanaatindedir.
42. AİHM, somut olayda, Yükseköğrenim Kurulu’nun üniversiteye giriş sistemi
değiştirirrken, düz lisede verilen eğitime göre meslek liselerinde temel konulardan
(matematik, teknik veya sosyal bilimler) muaf tutulan öğrencilerin başarı oranlarının düşük
bir seviyede seyrettiği ve yüksek öğrenim gerekliliklerine bağlı olarak bu uygulamanın
üniversitelerdeki eğitim seviyesini iyileştirmeyi sağlamak amacıyla yaptığı kanaatine
vardığını tespit etmektedir. AİHM, öte yandan Danıştay’ın mevcut davada karar verirken,
üniversite öğrencilerinin niteliklerine ilişkin olarak, üniversiteye girişi düzenleyen yeni seçim
sisteminin toplumun sosyal ve ekonomik koşullarının gelişimiyle zorunlu hale gelen
gereklilikleri göz önüne alarak değerlendirdiğini ve yüksek öğrenimde daha ileri seviyede
güvence altına alınan gerekliliklere cevap verdiğini dikkate almaktadır.
43. AİHM, bununla birlikte, Avrupa ülkelerinde eğilimin, orta öğretimin son yılında
verilen klasik diplomanın “yüksek seviyedeki mesleki eğitimi, yüksek öğrenime uygun bir
hazırlık olarak” kabul edip, diğer yolların kabul kıstaslarını artırarak üniversiteye giriş yolları
skalasının geliştirilmesi olduğunu göz ardı edemez (bkz., örneğin, Bakanlar Kurulu’nun no
R(98)3 tavsiye kararı ekinin 4.2 maddesi).
44. AİHM, somut olayda, teknik bilimler, matematik (fizik, kimya, biyoloji) veya
sosyal bilimler (felsefe, edebiyat, tarih, coğrafya) gibi temel konuların öğretiminin bu sürecin
son iki yılında iletişim meslek liselerinde müfredattan kalkacak kadar, gitgide azaldığını tespit
etmektedir. AİHM, lise eğitiminin bu şekilde azalmasının yukarıda belirtilen Bakanlar
Kurulu’nun Tavsiye Kararı’nda tasvir edildiği gibi, yüksek düzeyde mesleki eğitimin amacını
yerine getirmekte güçlükler olabileceği kanaatindedir.
11
45. AİHM, üniversite öncesi Devlet tarafından yatırım gerektiren mesleki eğitimin
yüksek öğrenimde gerekli seviyeye ulaşmasını beklerken, ilgili Devlet’in, üniversiteye giriş
için kurumlarının niteliğini dikkate alması gerektiğini kabul etmektedir. AİHM, eğitim
müfredatının tanımı ile düzenlemesinin, temel anlamda Sözleşmeci Devletlerin yetkisi altına
girdiğini hatırlatmaktadır.
46. Yukarıda belirtilenler ışığında AİHM, düz lise öğrencilerinin muaf tutulduğu
eğitimi değerli kılan seçim sisteminin, üniversitelerdeki eğitim seviyesinin iyileştirilmesi gibi
meşru bir amacının olduğu kanaatindedir.
-
Ayrımcı muamelenin orantılı olması hakkında
47. AİHM her şeyden önce, üniversiteye giriş sınavı çerçevesinde belirlenen puan
hesaplama katsayısının, adayların liseye giriş aşamasında seçtikleri alana göre uygulanmış
olduğunu gözlemlemektedir. Bu katsayı, düz lise mezunları için 0,5 iken meslek liseleri için
0,2 olarak belirlenmiştir. AİHM öncelikle, söz konusu katsayıların uygulanmasından doğan
ayrımcı bir muamelenin orantılı olup olmadığını tespit etmek amacıyla bu hususun etkilerini
değerlendirecektir. Daha sonra uygulanan telafi amaçlı tedbirleri inceleyecektir.
48. AİHM öncelikle, meslek lisesi mezunlarının düz lise mezunu adaylarla birlikte
yüksek öğrenim görmek amacıyla uygulanan ÖSS’de, eşit bir biçimde rekabet ettiklerini ve
adayların sınav sonuçlarının aynı şekilde değerlendirildiğini tespit etmektedir. AİHM
ardından, meslek lisesi mezunlarının lise not ortalamalarına normal lise mezunlarına
uygulanandan daha düşük bir katsayı uygulandığını tespit etmektedir.
49. AİHM ayrıca, öğrencilerin liseye başlama dönemlerinde seçim yaparken, gerek
düz liselere gerekse eğitimin özel bir alanla sınırlandığı meslek liselerine kayıt olmakta özgür
olduklarını ortaya koymaktadır.
50. Yukarıdaki görüşler bağlamında AİHM, ihtilaflı muamele ayrımcılığı, meslek
liseleriyle düz liseler arasında ayrım içerdiği sürece, yüksek öğrenimdeki eğitim seviyesini
iyileştirmeye dayalı amaçla makul bir orantı sağladığı kanaatindedir. Dolayısıyla bu noktada
Sözleşme’nin 14. maddesiyle birlikte Sözleşme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesi
ihlal edilmemiştir.
ii. başvuranın uygulama sebebiyle daha önceki yıllarda mezun veya lise son sınıfta olanlardan farklı bir
muameleye tabi tutulması ve başvuran seçimini yaptıktan birçok yıl sonra üniversiteye giriş için yeni bir
sistemin geçici tedbirler bulunmadan uygulanması hakkında
12
-
Ayrımcı bir muamelenin var olması hakkında
51. AİHM başvuranın lise eğitiminden sonra gazetecilik mesleğine hazırlanmak
amacıyla iletişim bilimleri fakültesine girebilmek için bir iletişim meslek lisesine kayıt olmayı
tercih ettiği süre zarfında, düz lise veya meslek lisesi mezunu olan adayların lisedeki başarı
notlarının ortalamasına 0,5’lik bir katsayı uygulandığını tespit etmektedir. Bu şekilde elde
edilen not, üniversiteye giriş puanının son hesaplaması için ÖSS’de elde edilen puanla birlikte
değerlendirilmekteydi. Bu katsayı başvuran lise son sınıftayken 0,2’ye indirilmiştir. Başvuran
düz liseye kayıt yaptırabilmek için okulunu değiştirmeyi talep etmiştir ancak başvuranın bu
talebi resmi olarak reddedilmiştir. Bir yıl sonra başvuran ortaöğrenimini tamamladığında,
Yükseköğretim Kurulu bazı koşullar altında meslek lisesinden düz liseye geçebilme imkânı
sunmuştur, Kurul geçici önlemlerin bulunmamasının meslek lisesi öğrencileri için olumsuz
sonuçlar doğurduğunu kabul etmiştir.
52. AİHM bir taraftan önceki yıllarda lise mezunlarının yararlandığı şekilde , lise
notlarına 0,5’lik katsayı uygulanmasından başvuranın yararlanmadığını, diğer taraftan
başvuranın, mezunlarının puanına 0,5’lik katsayı uygulanan düz bir liseye geçmesine izin
verilmediğini fakat bir sonraki yıl bu türden bir geçişin uygulandığını gözlemlemektedir.
Mahkeme, üniversite öğrenci seçme sistemine getirilen değişiklik bağlamında gereken geçici
tedbirlerin yokluğunda, başvuranın üniversiteye giriş hakkı yerine getirilirken lise son sınıfta
ya da önceki yıllarda mezun olanlara göre
ayrımcı bir muameleye tabi tutulduğu
kanaatindedir.
-
Ayrımcı muamelenin meşru bir amaç taşıyıp taşımadığı hakkında
53. Mahkeme, Danıştay’ın, üniversiteye girişe ilişkin yeni düzenleme bağlamında
geçici tedbirlerin bulunmamasının, adayların üniversitede eşit muamele görmesini ve
üniversite eğitimi seviyesinde hızlı bir iyileştirmeyi amaçladığını belirten tespitini dikkate
almaktadır. AİHM, mevcut dava çerçevesinde yeni hükümlerin acilen uygulanmasının,
yüksek öğrenimin niteliğinin hızlı bir şekilde iyileştirilmesini hedeflediğini kabul etmektedir.
-
Ayrımcı muamelenin orantılılığı hakkında
54. AİHM, somut olayda uygulanan yöntemlerle amaçlanan hedef arasında makul bir
orantılılık ilişkisinin bulunup bulunmadığını incelediğinde, öncelikle liseye kayıt olduğu
13
andan itibaren gazetecilik mesleğine yönelmiş olan başvuranın, bir iletişim meslek lisesinde
eğitim görmeyi tercih ettiğini gözlemlemektedir. Bu eğitim kurumu, özellikle lise eğitiminin
son iki yılında öğrencilerine, iletişim bilimleri fakültelerinin ilk yılında verilen programlarla
büyük benzerlikler gösteren, gazeteciliğin farklı yönleri hakkında dersler içeren bir müfredat
sunmaktadır. Üstelik iletişim meslek lisesinde, lise son sınıfa gelene kadar alınan notların
ortalaması, iletişim bilimleri fakültelerine giriş kapsamında 0,5’lik başarı puanı katsayısından
faydalanmaktaydı.
55. AİHM, bu hususlar bağlamında başvuranın üniversitelerin iletişim bölümlerinde
eğitim görmek ve sonrasında gazetecilik mesleğini icra etmek amacıyla bir iletişim meslek
lisesine kaydolmayı tercih etmesinin iyi niyetli bir davranış olduğu sonucunu çıkarmaktadır.
56. AİHM, gazetecilik eğitimine hazırlık amaçlı iletişim meslek liselerinde verilen
derslerin önemsizleştirilmesinde somut bir etkisi olan üniversiteye giriş kurallarının
değiştirilmesinin, başvuranı iletişim fakültesinde eğitim görme imkânından etkin biçimde
mahrum ettiğini gözlemlemektedir. Bu yüzden başvuran lise diplomasını başarıyla elde
etmesine ve üniversite sınavında düz lise mezunu adaylar kadar başarı puanı almasına rağmen
bir üniversiteye girmeye hak kazanamamıştır.
57. Mahkeme ayrıca, söz konusu kuralların değiştirilmesinin beklenmedik etkisine
rağmen başvuranın telafi edici tedbirlerden faydalanmadığını tespit etmektedir.
58. Bir taraftan, başvuranın düz liseye geçiş talebi resmi olarak reddedilmiştir. Hâlbuki
bu türden bir geçiş olasılığı yönetmelik tarafından telafi edici bir tedbir olarak öngörülmüştür
ancak yeni kuralların uygulandığı eğitim ve öğretim yılından itibaren uygulanmamıştır.
59. Diğer taraftan, başvuranın iletişim meslek lisesinin son sınıfında takip ettiği
program, iletişim fakültesine giriş için gerekli yeni seviyeye uyum sağlamamıştır. Aslında bu
program, 1999 yılında üniversiteye girişte yeni kuralların gerektirdiği kadar bilgi içeren
matematik, teknik ve sosyal bilimler dersleri ile tamamlanmamıştır.
60. Yüksek öğrenime giriş kurallarına getirilen değişiklilerin başvuran için
öngörülebilir olmamasına ve başvuranın durumuna uygulanabilir telafi edici tüm tedbirlerin
alınmamasına ilişkin olarak varılan sonuçlar bağlamında AİHM, ihtilaflı muamele
ayrımcılığının, başvuranın yüksek öğrenim görme hakkını, kendisini bu haktan mahrum
bırakarak azalttığı ve amaçlanan hedefte makul orantılılık ilkesi olmadığı ve dolayısıyla bu
ayrımcılığın, Sözleşme’nin 14. maddesiyle birlikte Sözleşme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2.
maddesine aykırı olduğu kanaatindedir.
61. Dolayısıyla, bu hükümler ihlal edilmiştir.
14
II. SÖZLEġME’NĠN 41. MADDESĠNĠN UYGULANMASI HAKKINDA
62. Sözleşme’nin 41. maddesi aşağıdaki şekilde öngörmektedir:
“Eğer Mahkeme, bu Sözleşme veya Protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve ilgili Yüksek
Sözleşmeci Tarafın iç hukuku bu ihlalin sonuçlarını ancak kısmen ortadan kaldırabiliyorsa, Mahkeme,
gerektiği takdirde, zarar gören taraf lehine adil bir tazmin verilmesine hükmeder.”
A. Maddi ve Manevi Zarar
63. Başvuran olayların çok daha öncesinde, on dört yaşında eğitimini sürdürmeyi
tercih ettiği yüksek öğrenim yöneliminden, on sekiz yaşında hiçbir suçu olmaksızın
vazgeçmek zorunda bırakıldığı ve kendisine göre, bu ayrımcılığın kendisini ve mesleki
tercihinde onu destekleyen ailesini hayal kırıklığına uğrattığı için maddi ve manevi tazminat
olarak 350 000 Avro (EUR) talep etmektedir.
64. Hükümet, başvuranın iddialarına karşı çıkmaktadır ve başvuranın tazminat
talebinde bulunduğu maddi ve manevi zararlar için herhangi bir kanıt sağlamadığı
kanısındadır. Hükümet, başvuranın talep ettiği tazminat miktarının açıkça aşırı ve dayanaktan
yoksun olduğunu değerlendirmektedir. AİHM’ in davayla ilgili ihlal kararı vermesi
durumunda, bu türden bir tespitin yeterli adil tazminle karşılanacağı kanısındadır.
65. AİHM, başvuranın üniversitede bir iletişim bilimleri fakültesinde eğitim görmeye
hak kazanmış olması olasılığına dayanılarak itiraz edilen durum hakkında karar veremez.
AİHM, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında nedensellik bağı bulunmadığını
değerlendirerek, başvuranın talebini reddetmiştir.
66. Sonuç olarak, AİHM, yüksek öğrenime giriş kurallarına getirilen öngörülemez
değişikliğin sebep olduğu olumsuz etkiden kaynaklanmış olan ayrımcılığa bağlı mahrumiyet
durumu ve başvuranın bu durumuna uygulanabilir telafi edici tüm tedbirlerin bulunmaması ve
Sözleşme’nin ihlal edildiği tespitinin yeterli bir çözüm oluşturmaması sebebiyle başvuranın
manevi bir zarara maruz bırakıldığı kanaatindedir. Bununla birlikte, başvuran tarafından talep
edilen miktar abartılıdır. AİHM, hakkaniyete dayanarak başvuranın maruz kaldığı manevi
zararın miktarını 5 000 Avro (EUR) olarak değerlendirmektedir ve bu miktarın ilgiliye
ödenmesine karar vermiştir.
B. Masraf ve Giderler
15
67. Başvuran, masraf ve giderler için, ne AİHM, ne de yerel mahkemeler önünde
herhangi bir talepte bulunmamıştır.
68. Hükümet bu konuda görüş belirtmemektedir.
69. Mahkeme, başvurana bu bağlamda bir ödeme yapılmasına gerek olmadığı
kanaatindedir.
C. Gecikme Faizi
70. AİHM, gecikme faizinin, Avrupa Merkez Bankası’nın marjinal kredi faizlerine
uyguladığı orana üç puanlık bir artış eklenerek belirlenmesine hükmetmektedir.
BU GEREKÇELERLE, AĠHM,
1. Oybirliğiyle, başvurunun kabul edilebilir olduğuna;
2. İkiye karşı beş oyla, düz lise mezunlarına göre iletişim meslek liseleri mezunlarının
aleyhinde düzenlenen başarı puanı hesaplama katsayısı sebebiyle başvuranın yüksek
öğrenime girişiyle ilgili ayrımcılığa ilişkin şikâyetle ilgili olarak, Sözleşme’nin 14.
maddesiyle birlikte Sözleşme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesinin ihlal
edilmediğine;
3. Oybirliğiyle, başvuranın mesleki yönelimini belirleyen seçimi yapmasının
üzerinden uzun bir süre geçtikten sonra üniversiteye giriş şartlarına getirilen
değişikliğin öngörülemez niteliğine ve başvuranın durumuna uygulanabilir hiçbir
geçici tedbirin alınmamasına ilişkin şikâyetle ilgili olarak, Sözleşme’nin 14.
maddesiyle birlikte Sözleşme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesinin ihlal
edildiğine;
4. Oybirliğiyle,
a) Sözleşme’nin 44. maddesinin 2. fıkrası gereğince, davalı devletin, kararın
kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içerisinde başvurana her türlü vergi tutarı hariç
olmak üzere, manevi tazminat için 5 000 Avro (beş bin avro) ödemesi gerektiğine ve
16
ödemenin yapıldığı tarihte geçerli oran esas alınarak bu miktarın davalı devletin para
birimine dönüştürülerek ödenmesine;
b) söz konusu sürenin bittiği tarihten itibaren ödemenin yapıldığı tarihe kadar,
bu miktara Avrupa Merkez Bankası’nın o dönem için geçerli faiz oranının üç puan
fazlasına eşit oranda basit faiz uygulanmasına;
5. Oybirliğiyle, başvurunun geri kalan kısmı için başvuranın adil tazmin talebinin
reddedilmesine;
karar vermiştir.
İşbu karar Fransızca olarak hazırlanmış ve AİHM İçtüzüğü’nün 77. maddesinin 2. ve
3. fıkraları gereğince 9 Temmuz 2013 tarihinde yazılı olarak tebliğ edilmiştir.
Stanley Naismith
Guido Raimondi
Yazı İşleri Müdürü
Başkan
Bu kararın ekinde, Sözleşme’nin 45. maddesinin 2. fıkrasına ve AİHM İçtüzüğü’nün
74. maddesinin 2. fıkrasına uygun olarak, Yargıç N. Vucinic’in ve Yargıç P. Pinto de
Albuquerque’in sunduğu ayrık görüş bulunmaktadır.
G.R.A
S.H.N.
17
YARGIÇ VUČINIģ VE YARGIÇ PINTO DE ALBUQUERQUE’ĠN
ORTAK MUHALEFET ġERHĠ
(Çeviri)
Altınay Davası, meslek liselerinden mezun olan öğrencilerin yüksek öğrenime giriş
şartları konusunu ele almaktadır. Dolayısıyla söz konusu sistem, Bologna Süreci’ne
1
dâhil
olan Avrupa’daki yüksek öğrenim sistemleri ile Kopenhag Süreci’ne 2 dâhil olan Avrupa’daki
mesleki eğitim sistemleri arasında bir geçiş noktasında bulunmaktadır. Yüksek öğrenime giriş
kurallarına getirilen değişikliklere öğrencilerin meşru beklentilerine uyum sağlaması gereken
korumanın da eşlik etmesi gerekmektedir, somut olayda durum bu şekilde gerçekleşmemiştir
bu yüzden, sistemde yapılan değişiklikte bir geçiş rejimi bulunmaması sebebiyle ihlal tespitini
onaylıyoruz. Ancak meslek lisesinden mezun olan öğrencilerin yüksek öğrenime geçişte
ayrımcılığa maruz kalmaları hakkında ihlal bulunmadığı sonucuna varan tespite katılmıyoruz.
Hâlbuki bizim düşüncemize göre davanın merkezi bu husustur.
Mesleki eğitim gören öğrenciler aleyhinde ayrımcılık
Başvuran, iletişim bilimleri alanında uzmanlaşan bir meslek lisesinde eğitim
görmüştür ve üniversitede eğitimine bu alanda, iletişim bilimleri fakültesinde devam etmek
istemiştir. Lisede iletişim alanında iki yıl eğitim görmüştür, oysa düz liseden mezun olan
öğrencilerin bu türden bir uzmanlık alanı bulunmamaktadır.
1998’de yayınlanan yeni genelgeye göre mezunların iletişim bilimleri fakültesine
kabul edilmelerinde, lise sınavlarında alınan notların ortalamasının % 21’iyle birlikte
üniversite sınavında alınan puanın % 79’unun alınmasıyla elde edilen son bir not esas
alınmaktaydı. Yeni sistemde düz lise mezunları için lisede elde ettikleri not ortalamasına
0,5’lik bir katsayı, iletişim meslek lisesi mezunları için 0,2’lik bir katsayı uygulanmaktaydı.
1
Bologna Süreci hakkında, bkz. Tarantino ve diğerleri v. İtalya Kararı’nın ekinde yer alan Yargıç Pinto de
Albuquerque’in ayrık görüşü, no 25851/09, 29284/09 et 64090/09, 2 Nisan 2013.
2
Bkz. 29-30 Kasım 2002 tarihinde Kopenhag’da toplanan Avrupa Mesleki Eğitim ve Öğretim Bakanları’nın ve
Avrupa Komisyonu’nun mesleki eğitim ve öğretimde geliştirilmiş işbirliği hakkında bildirisi, yani «Kopenhag
Bildirgesi ».
18
Bu uygulamaya sebep olarak iletişim meslek liselerinde öğretilen konuların iletişim bilimleri
fakültelerindekilerle uyum sağlamadığı gösterilmiştir (kararın 7. paragrafı).
Katsayılar arasındaki fark ve bu farkın gerekçesi başlı başına ayrımcı niteliktedir. Bu
sistem sonucunda somut olarak, uzmanlık alanları iletişim olan ve ilgili konunun esasıyla
ilgili bilgilere sahip olan teknik lise mezunları iletişim fakültelerine kayıt olurken, tamamıyla
uzmanlıktan yoksun düz lise mezunlarına kıyasla dezavantajlı bir duruma düşmüşlerdir.
Aynı sistem sadece yasal bir gerekçeden değil, herhangi bir mantıksal yaklaşımdan da
yoksundur, dolayısıyla lisede ilgi alanlarını içeren dersleri alarak iletişim bilimleri fakültesine
girmek
için
önceden
hazırlanan
mezunlar
bu
tercihte
bulunmaları
sebebiyle
cezalandırılmışlardır. Demokratik bir toplumda kesinlikle kabul edilemez bu türden politik bir
tercih, sadece çok güçlü bir sınıfsal önyargı ile açıklanabilir.
Ayrıca, meslek lisesi ile düz lise arasında bir geçiş sisteminin bulunmaması doğal
olarak başvuran gibi mezunlara ayrımcılık tuzağına yakalanmamak için hiçbir şans
bırakmayan sistem içerisindeki adaletsizliği artırmıştır. Ancak böyle bir geçiş söz konusu
olsaydı bile bu sistem o kadar da mantıklı ve adil değildir. Aslında, 2000-2001 eğitim yılında
birtakım şartların bir araya getirilmesiyle meslek liselerinden düz liselere uygulanan geçiş,
iletişim bilimlerinde en iyi eğitimi alan lise mezunlarının iletişim bilimleri fakültesine kayıt
olurken dezavantajlı olmalarını haklı göstermemektedir.
Mesleki eğitim konusunda uluslararası normlar
Ayrıca Türkiye, Bologna ve Kopenhag Süreçleri çerçevesinde sözleşme imzaladığı
uluslararası taahhütleri ve Avrupa Konseyi nezdinde yükümlülüklerini 3, yani, bir taraftan
uygulamayla öğrenme gibi klasik lise eğitimine girişten başka diğer yolları da içermesi
amacıyla yüksek öğrenime giriş yollarının skalasını genişletmeyi ve meslek liselerinden
mezun olanlar gibi yüksek öğrenimde az temsil edilen grupları çoğaltmayı 4, diğer taraftan
mesleki eğitimin çekiciliğini artırmayı ve meslek liselerinden yüksek öğrenime geçişe imkân
veren aşamaları kolaylaştırmayı5 göz ardı etmektedir.
3
4
Bakanlar Kurulu’nun üye Devletlere yüksek öğrenime erişim hakkında R(98)3 sayılı Tavsiye Kararı.
Bkz. 2012 Budapeşte Bakanlar Konferansı Bildirisi, 2009Leuven/Louvain-La-Neuve Bakanlar Konferansı
Bildirisi, 2011 Aarhus Üniversite Birliği Bakanlar Konferansı Bildirisi.
5
Avrupa Komisyonu, Avrupa sosyal tarafları, mesleki öğretim ve eğitim hakkında Avrupa işbirliğinin
güçlendirilmesi konusundaki Avrupa Bakanları’nın Bordeaux Bildirgesi, 26 Kasım 2008.
19
Acı gerçek, davalı devletin politik tercihlerinin, düz lise eğitimi ile meslek lisesi
eğitimi arasındaki değerlendirme eşitliğini ve meslek liseleri ile yüksek öğrenim arasındaki
geçirgenliği desteklememesi ve Kopenhag Süreci çerçevesinde tavsiye edildiği gibi6 daha çok
meslek lisesi mezunlarına daha iyi niteliklere sahip olma imkânı veren bir sisteme
ulaşılmamış olmasıdır. Aksine bu tercihler, meslek lisesinden mezun olanlar aleyhinde
önyargıları artırmıştır ve daha iyi niteliklere sahip olmak için öğrencileri teşvik etme gücünü
ve çekiciliğini azaltmıştır 7. Meslek lisesi öğrencilerinin yüksek öğrenim veya mesleki eğitim
sistemi nezdinde eğitimlerini ve derslerini devam ettirmelerine imkân vererek bazen özel
mesleki yeteneklerle ve anahtar yetkinliklerle yani çapraz yeteneklerle donatılmış olduklarını
gözetmek yerine davalı Devlet, mesleki eğitimi önyargıların ve gettolaşmanın kısırdöngüsüne
terk etmeyi tercih etmiştir.
Ayrımcılığın tanınması/kabul edilmesi
Ayrıca, Başbakan’ın da aralarında bulunduğu birçok kamu makamı açıkça, 2003, 2004
ve yeniden 2009 yıllarında üniversiteye giriş sisteminin ayrımcı niteliğini kabul etmiştir ve
hatta meslek lisesi mezunlarının üniversiteye girişlerinde aleyhlerinde yapılan bütün
ayrımcılıklara son vereceklerine söz vermişlerdir 8. Oysaki davalı devlet sözünü icra etmekte
başarısız olmuştur. Meslek lisesi mezunlarının durumu aksine kötüleşmiştir çünkü günümüzde
uygulanan katsayılar daha da ayrımcı bir nitelik kazanmıştır: bu oran meslek liseleri
mezunları için 0,3, düz lise mezunları için 0,8 olarak belirlenmiştir.
Sonuç
6
Mesleki eğitim ve öğretimde geliştirilen Avrupa işbirliğinin gelecekteki öncelikleri konusunda Maastricht
Bildirgesi, 14 Aralık 2004.
7
Mesleki eğitim ve öğretimde geliştirilen Avrupa işbirliği konusunda Helsinki Bildirgesi, 5 Aralık 2006: «
Esnek eğitim yollarından biri olarak MEÖ (Mesleki Eğitim ve Öğretim) sistemleri, özellikle temel MEÖ’den
yükseköğretime geçişi sağlayacak şekilde eğitim ve öğretimde daha ileri gitmeyi mümkün kılmalıdır».
8
Bkz. 12 Eylül 2003, 28 Şubat 2004 ve 2 Mayıs 2004 tarihli Yeni Şafak Gazetesi ve 28 Ocak 2009 tarihli
Hürriyet Gazetesi.
20
Bilgi toplumunda, mesleki nitelikler ve yetenekler, teorik nitelikler ve yeteneklerle
aynı öneme sahiptir9. Davalı Devlet, iletişim bilimlerinde uzmanlaşan meslek lisesi
mezunlarına karşı ayrımcılık yaparak zıt görüşlü avukata haksız yere karşı çıkmaktadır.
Devletin eğitim kurumlarındaki düzenlemeler söz konusu olduğunda, Taraf Devletlerin
değerlendirme payının daha geniş, özel kurumlar söz konusu olduğunda bu payın daha az
olduğunu kabul edersek, daha dar bir değerlendirme payının daha ziyade (a fortiori) kurumsal
özerkliğin merkezi bir rol oynadığı yüksek öğrenim için geçerli olduğunun altını
çizmekteyiz10. Bu istisnai durumda davalı Devlet, mesleki ve yüksek öğrenimin çıkarlarına
tamamıyla ters düşen sebeplerle meslek lisesi mezunlarına karşı ayrımcı ve keyfi bir
üniversiteye giriş sistemi oluşturmuştur. Sözleşme’nin 14. maddesi ile birlikte Sözleşme’nin 1
No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesinin ihlal edildiği yönünde oy kullanmamızın ve
Sözleşme’nin 46. maddesinin esası hakkında davalı Devlet’in en kısa sürede bu rejimi
değiştirmesi gerektiği şartını eklememizin sebebi budur.
9
Bkz. 2011-2020 süreci için mesleki eğitim ve öğretim konusunda Avrupa işbirliğinin güçlendirilmesine ilişkin
Bruges Bildirgesi, 7 Aralık 2010.
10
Bkz. Daha önce anılan Tarantino ve diğerleri Davası’nda Yargıç Pinto de Albuquerque’nin ayrık görüşü.
21
Download