bilim-sanayi-teknoloji alanındaki gelişmeler

advertisement
AVRUPA BİRLİĞİ VE DIŞ İLİŞKİLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
BİLİM-SANAYİ-TEKNOLOJİ
ALANINDAKİ GELİŞMELER
Sayı: 65
2016
ab.sanayi.gov.tr
ALMANYA
Bursalı Gökçen, Alman Uçak Firmasını Satın Aldı
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep
Altepe’nin yönlendirme ve teşviki ile yerli
tramvay üretimini gerçekleştiren Bursa sanayii,
şimdi
de uçak
sanayiinin
öncü
üretimine başlıyor. Bursa
kuruluşlarından
Gökçen
Ailesi’ne bağlı B Plas, Alman Uçak firması
AQUILA’yı satın alırken, Almanya’da yapılan
imza törenine katılan Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, 3 adet uçak siparişi vererek, üretim için
önemli ve anlamlı bir destek vermiş oldu.
Almanya’nın Berlin şehrinde bulunan fabrikada yapılan imza törenine katılan Bursa Büyükşehir Belediye
Başkanı Recep Altepe, bu tarihi imza ile Bursa’nın yerli tramvay üretiminin ardından ikinci büyük hedefleri
olan havacılık sektörünün üssü olacağını açıkladı. Yapılan sunumun ardından tesisleri gezerek uçakları
inceleyen Başkan Altepe,
Bursa adına tarihi bir sözleşmeye imza attıklarını kaydetti.
Kendilerinin
yönlendirmeleri ve eşlik etmeleri ile B Plas ile birlikte Bursa’nın artık havacılık sektörüne giriş yaptığını
ifade eden Başkan Altepe, “Almanya’nın tecrübeli firması AQUILA artık Gökçen ailesinin. Bizler de bu
güzel olaya şahitlik etmiş olduk. Bursa olarak hedefimiz her zaman ileri teknoloji, yüksek katma değerli
ürünler üretmek. Yerli araçların üretimini sağlamak. Bu doğrultuda hedefleri olan Türkiye’nin lokomotif
şehri olmak istiyoruz” diye konuştu.
AQUILA Artık Türk Kartalı
Yapılan sözleşme nedeniyle çok mutlu olduğunu
açıklayan
otomotiv
yan
sanayi
ve
plastik
teknolojileri konusunda Bursa’nın yenilikçi ve
öncü kurumu B Plas CEO’su Mehmet Celal
Gökçen,
bu önemli fırsatı B Plas tecrübesiyle
önemli bir noktaya taşıyacaklarına dikkat çekti.
Gökçen, “B Plas Ar-Ge, dizayn ve üretim
geliştirme merkezimizle uyum içinde olacağını düşündüğümüz bu işe adım atmış olduk. Özellikle
kompozit ve plastik konusunda otomotiv sektöründe yaptığımız önemli işler var. Şimdi bu tecrübemiz
2
ve birikimimizle bu sektörde de kendimizi geliştirebileceğimizi düşünüyorum. Havacılık sektöründe
Bursa’dan başarılı bir firma olarak yükseleceğiz. İtalyanca ‘kartal’ anlamına gelen AQUILA artık Türk
kartalı. Emeği ve desteği olan herkese çok teşekkür ediyorum. Bursa’mıza ve ülkemize hayırlı olmasını
diliyorum” dedi.
Alman AQUILA
1995 yılında faaliyetlerine başlayan Alman
AQUILA Uçak Firması dizayn, üretim, servis ve
yedek parça olanakları ile sahip olduğu çok
sayıdaki uluslararası yetki sertifikasyonlarıyla
dikkat çekiyor. Sektörde özel bir dizayna sahip
olan AQUILA, ekonomik, yüksek performanslı
ve sağlamlık gibi özellikleriyle öne çıkan bir
marka. 6 bin saat uçuştan sonra diğer uçak firmalarının bakım maliyetleri 25 bin Euro seviyesinde iken
AQUILA’da bu maliyet 4 bin Euro’ya kadar düşmekte. 95 oktav normal benzin ile çok düşük maliyet ile
uçma ayrıcalığı sunan AQUILA, isteğe bağlı olarak uçak gazı ile de çalışabiliyor. 450 metre mesafede
hem kalkış hem de iniş yapabilen AQUILA, İngiliz Hava Kuvvetleri pilotları başta olmak üzere eğitim için
pilotlar tarafından tercih edilen ilk marka. Aynı zamanda diğer marka uçaklara bakım ve servis hizmeti
sunan AQUILA, ABD, AB ve Avusturalya’da kabul gören sertifikasyon yetkilerine sahip.
Derleyen : Avrupa Birliği Uzmanı R.Zeynep SÜMER
Kaynak: http://www.dunya.com/sirketler/bursali-gokcen-alman-ucak-firmasini-satin-aldi-289526h.htm
Türkiye’deki Alman Şirketlere Odaklandı; TAÜ Teknopark’ı Kuruluyor
Türkiye
Cumhuriyeti
ve
Almanya
Federal
Cumhuriyeti’nin ortaklığında devlet üniversitesi olarak
kurulan Türk Alman Üniversitesi (TAÜ), araştırma
odaklı yaklaşımıyla kısa sürede 500 öğrenciye ulaştı.
Araştırma ve teknolojiye ağırlık veren TAÜ, 2016’da
teknopark projesini hayata geçirerek Türkiye’deki
Alman şirketlerine odaklanacak.
Kariyerini uzun vadeli planlayanlar için tasarlanan Türk Alman Üniversitesi (TAÜ), İstanbul’da Türk
yükseköğretim mevzuatına tabi, Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında
3
imzalanan anlaşmaya dayanarak kurulan bir devlet üniversitesi. Kuruluş amacı; Türk-Alman
yükseköğretim geleneklerinin en önemli başarı ve kazanımlarını araştırma, öğretim alanlarında
birleştirmek, iki ülke arasındaki bilimsel, iktisadi ve kültürel işbirliğine önemli katkılar vermek olan TAÜ,
akademik
sınıflamada
bir
araştırma
üniversitesi
olarak
tanımlanıyor.
TAÜ Rektörü Prof.Dr. Halil Akkanat, kampüsü İstanbul Beykoz'da bulunan TAÜ’de, öğrenimin ücretsiz
olduğunu ve çokdilli (multilingual) eğitim modeli uygulandığını açıklıyor. Akkanat, “Eğitim, lisans
programlarında ağırlıklı Almanca, lisansüstü programlarda -ihtiyaca ve anlama bağlı olarak- Almanca
veya İngilizce olarak verilmektedir. İleride, Alman paydaş üniversitelerle yapılacak işbirliği çerçevesinde
Türk üniversitesi diploması yanında Alman üniversitesi diploması (ya 'double degree' veya 'joint degree'
şeklinde) verilmesi de planlanmıştır. TAÜ'ye öğrenci olarak kabul edilmek için Almanca bilmek şartı
aranmamaktadır. Dil hazırlık sınıfımız, Almanca bilmeyenler için 1 yıl süreli Almanca eğitimi vermektedir.
Yüksek düzeyde Almanca bilenler (dil sınavı ile tespit edilir) doğrudan eğitime başlayabilirler” bilgisini
veriyor.
TAÜ’de birebir eğitim veriliyor
Türk Alman Üniversitesi’nin nihai öğrenci hedefi 6 bin. Mevcut 5 bölümde eğitimin verildiği üniversitede
bu eğitim-öğretim yılında Malzeme Bilimi, Bilgisayar ve İletişim Bölümü’nün açılması planlanıyor.
Akkanat, YÖK’e Mart 2016’nın sonunda başvuracaklarını açıklıyor. Üniversitenin nihai bölüm hedefi ise
20.
Rektör Akkanat, “Her bölümümüz için 50 öğrenci hedefliyoruz. Öğrencinin niteliği bizim için önemli.
Birebir eğitim modelini kullanıyoruz. Yüksek lisans ve doktoraya ağırlık vereceğiz. Lisans bölümlerimizde
klasik bölümler yeralıyor. Ancak yüksek lisans ve doktorada Türkiye’nin ihtiyacı olan niş alanlarda eğitim
verilmesini planlıyoruz. Örneğin; otomobil teknolojileri, enerji bilimi, çevre gibi bölümleri devreye
alacağız” diye konuşuyor. Akkanat, önümüzdeki dönem uluslararası finans yüksek lisans programının
onayını
aldıklarını
ve
eğitime
başlayacaklarını
anlatıyor.
“Kaynakta sıkıntı yok bürokraside sıkıntı var”
Toplam alanı 120 dönüm olan TAÜ’de, kampüs yatırımı tamamen Türkiye tarafından yürütülüyor. Ancak
kampüs alanı doğal SİT alanında yeraldığı için yapılaşma yavaş ilerliyor. Akkanat, yaşadıkları sıkıntıları
şöyle özetliyor: “SİT alanı olması nedeniyle inşaat ruhsatı alma sürecimizde geç kaldık. TOKİ bu nedenle
binalarımız için ihaleye çıkamadı. Bir iki ay içinde İl Çevre Kurulu toplantısına katılacağız. Toplantıda
sıkıntı çıkmaz ise inşaat ruhsatlarını alacağız. Toplam 70 bin metrekare kapalı alanda inşaatlar sürecek.
İnşaatların 600 gün sonra teslim edilmesi hedefleniyor. Toplam 100 milyon TL’ye mal olması planlanan
kampüsümüzün bitmesiyle daha hızlı bir gelişim sürecine gireceğiz.”
4
TAÜ Teknopark Kuracak, Hedef Alman Şirketleri
TAÜ’nün en önemli hedefini Teknopark Projesi oluşturuyor. Üniversitenin kampüsüne yakın 28-30
dönümlük Hazine arazisinde TAÜ Teknopark’ını kurmak istediklerini ifade eden Akkanat, “Tüm
görüşmeler yapıldı. Bürokratik işlemler devam ediyor. Endüstri 4.0, sürdürülebilir üretim ve
biyomalzemeler teknoparkın alanlarını oluşturacak. Bu yıl içinde projeyi hayata geçirmeyi amaçlıyoruz”
diyor.
Firma çekme konusunda sıkıntı yaşamayacaklarını iddia eden Akkanat, hedef olarak Türkiye’de faaliyet
yürüten Alman şirketlerini belirlediklerini açıklıyor. Türkiye’de faaliyet yürüten Türk Alman Ticaret Odası
ile ortak çalışmalar yürüttüklerini aktaran Akkanat, “Türkiye’de 6 bin 500 Alman şirketi var. Tabi irili ufaklı
bu şirketlerde ana hedef lokomotif şirketler. Şimdiden yazışmalara başladık. Ayrıca henüz Türkiye’ye
gelemeyen Airbus gibi şirketler var. Teknopark ile bu şirketleri Türkiye’yi getirmeyi planlıyoruz” diye
konuşuyor.
Eğitimin İçeriğinden Almanya Sorumlu
Türk Alman Üniversitesi’nde; Almanlar ağırlıklı eğitim ve yürütülen projelere odaklanıyor. Almanya
Federal Cumhuriyeti, bilimsel teşvik modeliyle ödeme yapıyor. Kaynak sağlama, biraz da öğretim
üyesinin kendi performansına ve proje üretmesine bağlı. Almanlar’ın eğitimin içeriğinden birebir
sorumlu olduğunu kaydeden Akkanat, yürütülen işbirliğini şöyle aktarıyor: “TAÜ bünyesinde yeralan beş
fakültenin her biri ile yabancı dil merkezi için önde gelen bir Alman yüksek eğitim kurumu partner olarak
yeralıyor. Hukuk Bölümü’ndeki eğitimden Berlin Hür Üniversitesi (Freie Universität Berlin) sorumludur.
Hem eğitim hem öğretmen Almanya’dan desteklenir ve denetlenir. Derslerin yüzde 30’u Almanca
yapılmak
zorunda.
Maketronik
Bölümü’nden
Berlin
Teknik
Üniversitesi
sorumludur.”
Öğrencinin Artısı 2 Modelli Staj
Türk Alman Üniversitesi’nde eğitimin niteliği öğrencinin eğitim-öğretim yılında gördüğü stajla yakından
ilintili. Mühendislikte özellikle 2 tür staj stratejisi kullanılıyor. 3. ve 4. sınıflarda stajın yanında hazırlık
sınıfını bitiren öğrencinin doğrudan doğruya işletmeye gönderildiği “temel staj” sözkonusu.
Akkanat, anlatıyor: “Temel staja imkan sunan Türk şirketleri yok. Bu nedenle ağırlıklı Türkiye’de faaliyet
yürüten Alman şirketleriyle ortak çalışıyoruz. Mercedes, Bosch’da staj yapan öğrencilerimiz oldu. Öğrenci
stajda basit mühendislik faaliyetleri yürütüyor. 30 günlük stajda öğrencinin ne yapacağı daha önce
tanımlanmış oluyor. Okulda ise teori dışındaki uygulamaya yönelik dersler proje esaslı yürütülüyor.”
Öğrenciler Almanya’da staj yapabiliyor. Almanya tarafı öğrenci başına; yol, sigorta, yemek, konaklama
ve cep harçlığı sağlıyor. Bu çerçevede 60 öğrenci Almanya’da staj yapmış.
5
Liselerde Almanca öğretilemiyor
TAÜ’de yaşanan bir dizi sorun da yok değil. Örneğin; dil bilgisi eksikliği ilk sırada yeralıyor. Zira gelen
öğrencinin yüzde 99’u 1 yıl hazırlık okuyor ve eğitim-öğretim 5 yıla çıkıyor. Akkanat, bu konuda bir eleştiri
yaparak Türkiye’nin en iyi Almanca eğitim veren liselerinden gelen öğrencilerin dahi hazırlık görmek
zorunda kaldığını anlatıyor.
Üniversitenin yaşadığı diğer bir zorluk ise Almanya’nın sağladığı bütçelerdeki belirsizlik. Eğitimde
sürekliliğin önemli olduğuna dikkat çeken Akkanat, bu alandaki belirsizliğin okulun eğitim niteliğini
etkileyebildiğini söylüyor. Üçüncü zorluk da Almanca bilen öğretim üyesi sayınının azlığı. Akademisyen
eksikliği nedeniyle istedikleri alanda bölüm açamadıklarını dillendiren Akkanat, kendi öğretim üyelerini
kendilerinin yetiştirdiğini dile getiriyor.
Derleyen : Avrupa Birliği Uzmanı R.Zeynep SÜMER
Kaynak:
http://www.kobi-efor.com.tr/universite/turkiyedeki-alman-sirketlere-odaklandi-tau-
teknoparki-kuruluyor-h4913.html
ABD (AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ)
Havadaki Karbondioksit Doğrudan Metanol Yakıtına Dönüştürülebilecek
Araştırmacılar
yakalayarak
ilk
kez
metanole
havadan
CO2‘yi
dönüştürebildiklerini
gösterdiler, metanol de hidrojen depolamasında,
yakıt pillerinde veya plastikler için yapıtaşı olarak
kullanılabiliyor.
Bu heyecan verici bir gelişme, çünkü yalnızca atmosferimizdeki CO2‘yi kullanıyor olmayacağız, aynı
zamanda faydalı bir şeye dönüştürebileceğiz. Baş araştırmacı G. K. Surya Prakash (Güney Kaliforniya
Üniversitesi), Phys.org’a verdiği demeçte “doğrudan CO2 yakalanması ve aynı kap içinde metanole
moleküler hidrojenle dönüştürülmesi daha önce hiç yapılmamış bir şeydi, ve yaptık!” diyor.
Metanolün (CH3OH) CO2 ve hidrojenden oluşturulması bilinmedik bir şey değil. Bu araştırmanın son
derece önemli olmasının sebebi, ekibin tepkimeyi hızlandıracak ve her şeyi çok kolaylaştıracak olan bir
katalizör hazırlamış olması.
6
Katalizör rutenyum metali içeriyor ve homojen katalizör olarak kullanılıyor, bunun anlamı CO2 ve
hidrojenin tepkimeye girdiği ortamda bulunuyor. Bundan ötürü, CO2 havadan alındıktan sonra
dönüştürülemiyor ve doğrudan hidrojen gazına ilave edilebiliyor.
İlk testler yeni katalizörün, birkaç ilave bileşikle beraber, havadan alınan CO2‘nin %79 gibi etkileyici bir
miktarını metanole çeviriyor. Tepkimenin sonunda, araştırmacıların söylediğine göre metanol su ile
karışıyor, ancak kolaylıkla damıtma ile saflaştırılabiliyor. Buradaki önemli olan konu, yeni katalizörün de
tekrar kullanılabilmesi, böylece tepkime tekrar tekrar yürütülebiliyor.
Bütün süreç basit görünüyor, ancak bütün bu gereksinimlere sahip bir katalizörün bulunması ve aynı
zamanda tepkimenin gerek duyduğu 150 0C gibi yüksek sıcaklıkta çalışabilmesi bilim insanlarının ellerini
yıllarca boş bırakmıştı.
Prakash, şöyle diyor: “CO2‘nin metanole indirgenmesi için kararlı ve homojen katalizörlerin geliştirilmesi
bir zorluktu. Katalizörlerin büyük kısmı formik asit kademesinde duruyordu. Bunun dışında, karbamatları
veya alkilamonyum bikarbonatları doğrudan metanole indirgeyebilecek bir katalizöre ihtiyacımız vardı.
Geliştirdiğimiz katalizör ile her iki amacı da gerçekleştirdik”.
Bu, kimyacılar için büyük bir haber ise de, böyle bir çalışmaya gelen bazı eleştiriler de yok değil.
Atmosferdeki CO2‘nin pratik bir kullanımını inceleyen bu çalışmaya bazı kişiler, bu çalışma ile “insanlığın
fosil yakıtlarını tüketmesine izin verildiği” görüşünü paylaşıyor.
Ancak araştırmacılar çalışmalarının zavallı ve eski karbon çevrimine yardımcı olacağını düşünüyor, bu
çevrimi biz, doğal sistemlerimizle dönüştüremeyecek kadar çok fosil yakıtı tüketerek kırmış
bulunuyoruz.“Toplum metanolü bir yakıt ve enerji kaynağı olarak kullanmaya başlarsa, aşırı CO2‘den
metanol üretmeyi ve dengeyi kurmaya yardımcı olmayı başarabiliriz” diyorlar.
Kimya endüstrisi tarafından her yıl üretilen 70 milyon ton metanolden daha fazlası (çoğunluğu plastiğe
çevriliyor) için bu yeni teknik, metanolün üretilmesindeki finansal ve çevresel maliyetleri ciddi ölçüde
azaltabilir.
Elbette, daha iyi bir çözüm, güneş ve rüzgâr enerjisi gibi bütün yenilenebilir kaynaklara dönmek olabilir,
ancak bu olana kadar ne yapsak kârdır.
Bu tarafta, araştırmacılar tepkimenin mümkün olabildiği kadar etkili olması için tepkimelerine ince ayar
yapacaklar. Prakash, Phys.org’dan Lisa Zyga’ya “100 ile 120 0C arasında çalışabilecek daha sağlam
7
katalizörleri geliştirmek için çalışmalara devam edeceğiz” diyor. “Kimyasal tepkimeyi hazırlama
açısından faydalı bir şekle getirmek istiyoruz ve böylelikle hiç bir çözücü veya reaktif kaybı olmayacak”.
Araştırma Journal of the American Chemical Society isimli prestijli bilim dergisinde yayınlandı.
Derleyen : Avrupa Birliği Uzmanı R.Zeynep SÜMER
Kaynak:
http://www.sciencealert.com/
Tesla’nın Otonom Projesindeki Ortağı Belli Oldu
Amerikalı otomobil üreticisi Tesla, kendi kendini sürebilen otonom araç için aradığı işlemci gücünü
buldu.
Efsanevi yonga geliştirici Jim Keller, kısa süre
önce
AMD’nin
bünyesine
katılmış
ve
çalışmalarına burada devam etmeye karar
vermişti.
Efsanevi isim daha önce, ilk 64 bitlik
masaüstü işlemcisi K7 ve varisi K8’nin
geliştirilmesinden kilit rol oynamıştı. Keller
daha sonra Apple’a transfer olarak iPad, iPhone 4 ve 4S’in işlemcisi Apple A serisinin geliştirilmesinde
baş rolü üstlenmişti. Teknoloji dahisi, yeni nesil işlemci geliştirilmesinde yardımcı olmak için Advanced
Micro Devices’a döndü. Jim Keller, şimdi üst sınıftaki Intel hegomanyasını kırmak için Zen mimarisi
üstünde çalıştı.
Ne var ki Jim Keller, bir kez daha Advanced Micro Devices’tan ayrıldı. AMD’yi 2015 yılının Eylül ayında
terk eden Jim Keller’ın yeni rotası nihayet belli oldu.
Tesla’dan yapılan resmi açıklama, şirketin aradığı işlemci gücünü nasıl elde edeceğini belli ediyor.
Amerikalı otomobil üreticisi, “Jim Keller bünyemize, otomatik pilot donanımı mühendisliği
departmanının liderliği için katıldı. Jim’e inancımız tam. Jim Keller, var olan en güvenli ve gelişmiş oto
pilot sistemlerini geliştirecek.” ifadesini kullandı.
Google ve Nvidia’nın otonom araçları, hali hazırda Kaliforniya’da test ediliyor. Apple’ın da bu pazara
girip, zirveyi hedeflediği teknoloji dünyasında fısıldanıyor.
Yine de, kendi kendini kullanabilen araçları yaratmak kolay değil. Data işletim donanımları kesinlikle
başarısız olmamalı. Zira yaşam ve ölüm arasında onlar duruyor. Sensörler, fazlasıyla hassas olmalı ki,
8
sokakta oynayan bir çocuğa zarar vermemeli. Yani Cruise Control’dan katbekat etkili bir teknoloji söz
konusu. Bunun için de birkaç yıl gerekli.
Derleyen : Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Halil ARSLAN
Kaynak:
http://www.mynet.com/teknoloji/teslanin-otonom-projesindeki-ortagi-belli-oldu-2297048-1
Microsoft 250 Milyon Dolara Swiftkey'i Satın Alıyor
Yayınlanan yeni rapor, yazılım devi Microsoft'un,
250 milyon dolar karşılığında akıllı tahmin
teknolojisine sahip alternatif klavye uygulaması
SwiftKey'i satın almaya hazırlandığını gösteriyor.
Financial Times kaynaklı yeni bir rapora göre
yazılım devi Microsoft, yaklaşık 250 milyon dolar
karşılığında klavye uygulaması SwiftKey'i satın almaya hazırlanıyor. Mobil cihazlarda daha hızlı yazmaya
yardımcı olmak için akıllı tahmin teknolojisini kullananan ücretsiz klavye uygulaması SwiftKey, iOS ve
Android platformlarında kullanılabiliyor.
Microsoft kanadının henüz anlaşmayı doğrulamadığını belirtelim. Eğer rapor gerçeğe dönüşürse
SwiftKey uygulaması da Acompli, MileIQ, Sunrise ve Wunderlist gibi CEO Satya Nadella önderliğinde
satın alınan yazılımlar listesine katılmış olacak. Uygulama, iOS ve Android'de en popüler alternatif
klavyelerden biri olsa da henüz Microsoft'un Windows Phone platformunu desteklemiyordu.
Microsoft'un zaten gayet iyi birine sahip olduğu halde klavye uygulaması satın alması garip görünebilir.
Financial Times, yazılım devinin daha çok SwiftKey'in yapay zeka araştırmalarıyla ilgilendiğini söylüyor.
Zira, SwiftKey geçtiğimiz günlerde kelimeleri tahmin etmek için standart algoritmalar yerine sinir ağı
kullanan bir Android klavye başlatmıştı.
SwiftKey 2013 yılında 17.5 milyon dolarlık bir finansman turu açıkladı. Şirketin yatırımcıları arasında Accel
Partners, Index Ventures ve Octopus Investments yer alıyor. Jon Reynolds ve Ben Medlock'ın 2008 yılında
henüz 20'li yaşlardayken kurdukları SwiftKey'in Londra, San Francisco ve Seul'de ofisleri bulunuyor. Satın
alma hamlesinin gerçekleşmesinin ardından SwiftKey'in 150'den fazla çalışanının yenilikçi çalışmalarla
adından söz ettiren "Microsoft Research" bünyesine katılması bekleniyor.
Derleyen : Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Halil ARSLAN
Kaynak: http://m.donanimhaber.com/haberler/Microsoft-250-milyon-dolara-SwiftKeyi-satin-aliyor.htm
9
Havadan İnternet’e Hazır Olun
ABD’nin New Mexico eyaletindeki Virgin
Galactic’in:
“Gateway
to
Space”
Terminalinde bulunan Telsizler ve çok
sayıdaki
Drone’la
denemeler
yapan
Google;
Projeye:
“Skybender”
adını
koymuş.
Milimetrik Radyo Dalgalarıyla çalışan
Skybender, teorik olarak saniyede onlarca gigabyte veri aktarabiliyor.
Bunun 4G LTE teknolojisinden 40 kata kadar daha hızlı Veri Aktarımı anlamına da gelmektedir.
Buna karşın milimetrik Radyo Dalgalarının daha kısıtlı alana sinyal göndermeleri Google’ın karşılaştığı en
büyük sorun olmuş.
Google şu an Radyo Dalgalarının menzilini nasıl genişletebileceği üzerinde uzun bir süredir kafa yoruyor.
Türkiye’de 4.5G İnterneti konuştuğumuz şu günlerde 5G İnternet için Google’ın Projesi; TeknolojiSeverler
için çok önemli.
Google; Güneş Enerjisiyle çalışan Drone’lar sayesinde Gökyüzünden, 5G İnternet servisi sunmak istiyor.
Bunun için çalışmalara çoktan başlanılmış bile. Bakalım, Projenin sonu nasıl sonuçlanacak? Bekleyip
göreceğiz.
Derleyen : Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Halil ARSLAN
Kaynak: http://www.mynet.com/teknoloji/havadan-internete-hazir-olun-2298530-1
AVUSTRALYA
Havadaki Nemi İçilebilir Suya Dönüştüren Şişe
Su nadir bulunduğu zaman neden onu havadan çekip almıyoruz? Avusturya’daki bir endüstriyel tasarımcı
bunu biraz da olsa yapmayı umut ediyor.
10
Viyana’da yaşayan bir tasarımcı olan Kristof Retezár, havadan nemi alıp içilebilir suya yoğuşturan bir
cihaz icat etti. Fontus adı verilen yetenekli araç bir bisiklete monte edilebilir ve böylelikle bisikletçiler
uzun sürüşlerde su üretebilirler.
Fontus yoğuşma dediğimiz basit bir prensibe göre çalışıyor. Bunu kolayca zihninizde canlandırmanız için
şu örneği verelim: buzdolabından bir şey alın, meselâ bir soda şişesi alın ve bir süre mutfak tezgâhında
bekletin. Sonunda, nesnenin etrafında nem toplandığını göreceksiniz.
Retezár,
Live
Science’ye
verdiği
demeçte “Bu olay basitçe havadaki
nemin yoğuşmasıdır” diyor. “Havada
belli bir yüzdede nem mutlaka vardır,
nerede olduğunuzun önemi yoktur –
çölde bile olsanız bu değişmez. Bunun
anlamı, havadan nemi her zaman
çekip alabilme olanağımız vardır”.
Güneş enerjisi ile çalışan cihazda
soğutucu olarak görev yapan bir yoğunlaştırıcı, suyu iten bir seri hidrofobik yüzeye bağlı duruyor.
Bisiklete takılmış araç havayı alınca bu yüzeyler soğuyor ve yoğuşma elde ediliyor.
Retezár, “bunlar hidrofobik olduğu için derhal oluşan suyu itmeye başlayacaklar ve (şişeye) damla damla
akacaktır” diyor. “Temelde havayı buhar halinde alyor ve sıvı hale dönüştürüyorsunuz” diye ekliyor.
Retezár, şöyle devam ediyor: “Fontus 0,5 litre suyu 1 saatte ‘son derece iyi’ koşullar altında elde
edebiliyoruz, sıcaklığı 30-40 derece ve rutubet oranı da %80-90 olabiliyor”.
Retezár, “elde ettiğiniz su temizdir, ancak pis kabul edilmesi için havanın ciddi oranda kirli olması
gerekir” diyor. “Karbon süzgece de sahip olan bir şişe yapılmasından söz ediyoruz, ve havanın kirli
olduğunu düşündüğünüz yerler için kullanmayı aklınızdan geçirebilirsiniz. Ancak bizim bu şişeyi
yaparken düşüncemiz kirli olmayan havaya sahip yerlerde ve tabiatta kullanmanızdır”.
Retezár, ters çevrilmiş bir vantilatör kullanarak sisteme hava çeken (hareket eden bir bisikletteki gibi
içine hava dolmasını beklemeden) ve kendi kendine çalışan bir sürüm üzerinde de çalışıyor. Bu sürümle
nemin yüksek olduğu, ancak suyun nadir bulunduğu bölgelerde fayda sağlanabilir.
11
Retezár, “fikir küresel bir sorunu çözmek için ortaya atıldı: Çok az yer altı suyuna sahip, ancak çok yüksek
nem içeren yerlerdeki su sorunlarını çözmek” diyor. “Niyetim havadaki nemi süzebilecek bir makine veya
cihaz icat etmek ve içilebilir nitelikte bir su elde etmek”.
İlk Fontus tasarımı 2014 James Dyson Ödülü’nde son listeye girmişti, bu da Retezár’ın icadını
sergilemesine olanak tanımıştı. O tarihten bu yana, teknik geliştirme aşamasında Avusturya
hükümetinden yardım aldı. Tasarımcı Mart ayında “kalabalık esaslı sermaye” planına uygun bir kampanya
düzenlemeyi amaçlıyor ve böylece cihazların toplu üretilmesi için gerekli maliyeti karşılamayı umuyor.
Retezár, Fontus’un perakende fiyatını 100 dolardan aşağıda tutmaya çalışacağını söylüyor, ve her şey
yolunda giderse kendini dolduran şişeler ticari olarak 9-10 ay içinde piyasada olacak.
Derleyen : Avrupa Birliği Uzmanı R.Zeynep SÜMER
Kaynak:
http://www.livescience.com/
ENDONEZYA
Felçli Kaynak İşçisi Topladığı Hurdalardan Kendisine Biyonik Kol Yaptı
Endonezya'da, beyin kanaması nedeniyle sol kolu felç olan Wayan Sumardana isimli bir kaynak işçisi,
hurdalardan topladığı malzemeyle kendisine biyonik kol yapmayı başardı.
Endonezya'nın Bali kenti yakınlarındaki bir köyde
yaşayan Wayan Sumardana'nın altı ay önce geçirdiği
beyin kanaması sonucu sol kolu felç oldu. Kaynak
işçisi
isteyen
olarak
çalışan
Sumardana
ve
işine
çözümü
devam
yine
etmek
topladığı
hurdalarda buldu. Sumardana internet üzerinden
yaptığı araştırmalardan yararlanarak topladığı hurda
metalleri biyonik kola dönüştürmeyi başardı.
12
Kurgubilim
filmlerinden
çok
Mad
Max filmlerindeki tuhaf hurdaları andıran 31
yaşındakiSumardana'nın
biyonik
kolu,
kafa
derisine bağladığı elektrodlardan gelen sinyaller
yardımıyla hareket ediyor.
Sumardana, bu kol sayesinde kolunu istediği
gibi hareket ettirip ihtiyaç duyduğu malzemeleri
eliyle tutabiliyor.
Derleyen : Avrupa Birliği Uzmanı R.Zeynep SÜMER
Kaynak:http://www.girisimhaber.com/post/2016/01/22/Felcli-Kaynak-Iscisi-Kendisine-Biyonik-KolYapti.aspx
HOLLANDA
Türkiye ve Hollanda İnovasyon Alanında İşbirliği Yaptı
Türkiye İnovasyon Haftası kapsamında, "İnovasyon Platformu İyi Niyet Anlaşması", TÜBİTAKBaşkan
Yardımcısı Dr. Orkun Hasekioğlu ile Hollanda Ekonomi
Bakanlığı Girişimcilik ve İnovasyon Müsteşarı Jasper
Wesseling tarafından imzalandı.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından, Ekonomi
Bakanlığı'nın desteği, Arçelik, Sabancı Holding, Türk
Ekonomi Bankası (TEB), Türk Hava Yolları (THY) ve
Turkcell'in stratejik ortaklığında, partner ülke Hollanda'nın
katkılarıyla bu yıl dördüncüsü düzenlenen Türkiye İnovasyon Haftası'nın ikinci gününde, Türkiye
Hollanda İnovasyon Platformu İmza Töreni gerçekleştirildi.
Türkiye ve Hollanda arasında ortak inovasyon platformu kurmak üzere yapılan iş birliğiyle, iki
ülkenin üniversiteleri, bilim merkezleri ve inovasyon merkezleri ile karşılıklı bilgi alışverişi, öğrenci
değişimleri ve teknoloji transferleri hedefleniyor.
13
Söz konusu platformun kurulması için iyi
niyet
anlaşması
Yardımcısı
TÜBİTAK
Dr.
Başkan
Orkun
Hasekioğlu ile Hollanda Ekonomi Bakanlığı
Girişimcilik ve İnovasyon Müsteşarı Jasper
Wesselingtarafından imzalandı.
İmza töreninde konuşan Hasekioğlu, enerji
ve lojistik gibi stratejik alanlarda bilgi paylaşımı yapacaklarını belirterek, "Üniversiteler, kurumlar ve
şirketler
arasında
geliştireceğiz"
ortak
dedi.
toplantılar
Startup'ların
ve
seminerler
gelişimi
için
düzenleyerek
çalışmaları
iş
birliğini
hızlandıracaklarını
aktaran Hasekioğlu, Hollanda ile sağlanan sinerjiden memnuniyet duyduklarını söyledi.
Hollanda
Ekonomi
Bakanlığı
Girişimcilik
ve
İnovasyon
Müsteşarı Wesseling ise, Türkiye ile imzalanan anlaşmayla iki
ülkenin AB programlarındaki ortak çalışmalarını ileri aşamaya
taşıyacağını belirtti. Wesseling, "Horizon 2020 programındaki
ortaklıklarımızı ileri aşamaya taşıyacağız. Üniversitelerimiz
arasında ortaklıklar yapacağız. Beş sektörde şirketler arasında yeni iş birlikleri inşa edeceğiz" diye
konuştu.
Derleyen : Avrupa Birliği Uzmanı R.Zeynep SÜMER
Kaynak:
http://www.girisimhaber.com/post/2015/12/16/Turkiye-ve-Hollanda-Inovasyon-Alaninda-
Isbirligi-Yapti.aspx
BİRLEŞİK KRALLIK
İngiltere’de Şeritler Kalkıyor
İngiltere’de ulaşım yetkilileri, yoğun olarak kullanılan otoyolların büyük bir kısmına artık şerit çizmeyi
planlamadıklarını açıkladı. Bunun sebebi ise sürücülerin şeritsiz yollarda daha yavaş ve dikkatli otomobil
kullandıklarının ortaya çıkması.
14
Uzmanlar yaptıkları bir araştırmayla, Britanya adasındaki otoyollarda son 100 yıldır kullanılan şeritlerin
kaldırılmasının araçların ortalama hızını yüzde 13 oranında azaltacağını düşündüklerini açıkladı.
Yetkililer,
şeritsiz
kendilerinden
yollarda sürücülerin
emin olamadıklarını
ve
tedirgin hissettikleri için yavaşladıklarını
söyledi.
Başkent
Londra’daki
otoyolların
işletmesinden sorumlu olan ‘Transport For
London’ yöneticileri “Özellikle otoyolların
ortasında ve kenarlarında bulunan şerit
işaretlerinin kaldırılması yağmurlu havalarda hayat kurtarmada önemli bir fark yaratabilir” dedi.
Times gazetesine konuşan yetkililer daha şimdiden Güney Londra’daki A22- A23 ve şehir merkezinden
geçen A100 otoyollarından şeritlerin kaldırıldığını ve bu uygulamanın önümüzdeki günlerde şehrin diğer
kalabalık yollarına da ulaştırılacağını belirtti.
Derleyen: Avrupa Birliği Uzmanı C. Ufuk Yıldıran
Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/ingilterede-seritler-kalkiyor-40048894
Dünyanın İlk Hidrojen İle Çalışan Hibrit Uçağı İçin Düğmeye Basıldı
Hidrojen emisyonu ile çalışacak ilk hibrit uçağını test etmeye hazırlanan EasyJet, bu işlemin ardından
ortaya çıkan atık suyu arıtıldıktan sonra yolculara servis etmeyi planlıyor
Yakıt tasarrufu sağlamak için yeni teknolojilere yatırım yapan EasyJet, enerjisini hidrojen yakıt
hücrelerinden alan uçağı kullanan ilk havayolu şirketi olmaya hazırlanıyor.
Temiz bir enerji sağlayan yeni teknoloji uçakların benzin faturalarını da gözle görülür bir oranda
düşürecek. Yapılan açıklamaya göre, bu
sistem ile gücünü sağlayacak uçakların
yaygınlaşması şirkete tahmini olarak 35
milyon dolarlık (105 milyon TL) bir tasarruf
imkanı sağlayacak.
15
Enerjisini hidrojen emisyonu ile sağlayan hibrit sistemin tek negatif yanı, bu işlemin bir sonucu olarak
ortaya çıkacak su.
ATIK SU YOLCULARA SERVİS EDİLECEK
Ancak
şirketin
elde
edilecek
suyun
nerede
kullanılacağına ilişkin de bir planı mevcut. Şirketin
mühendis takımının başındaki isim olan Ian Davies
basına yaptığı açıklamada ortaya çıkan suyun,
arıtılmasının
ardından
edilebileceğini
belirtti.
Ian
neticesinde
elde
emisyonu
yolculara
servis
Davies,
hidrojen
edilecek
suyun,
uçaktaki, tuvaletlerde de kullanılabileceğinin altını
çizdi.
DENEMELER NE ZAMAN BAŞLAYACAK?
Hava taşımacılığında bir ilk olacak olan bu sistemin bu yılın sonunda test edilmesi planlanıyor.
Derleyen : Avrupa Birliği Uzmanı R.Zeynep SÜMER
Kaynak:
http://www.sciencealert.com/a-budget-airline-intends-to-power-its-planes-using-hydrogen-
fuel-cells
3 Boyut Teknolojisinin Geleceği Peygamberdevelerinin Gözlerinde
İngiliz bilim insanları 3 boyutlu görüş kabiliyetine
sahip Peygamberdevelerini inceleyerek 3 boyutlu
görüş hakkında bilgi topluyor.
Newcastle
Üniversitesi
laboratuvarlarında
3
boyutlu gösteriler izletilen peygamberdevelerinin
3d
teknolojisinin
gelişimine
katkı
sunması
bekleniyor.
Profesör Jenny Read : “Peygamberdeveleri verdikleri tepkiler ile bize ne gördüklerini söylüyor. Gözlerini
oynatamadıkları için, ilginç birşey gördüklerinde kafalarını etrafında döndürerek bakıyorlar. Ayrıca yırtıcı
hayvanlar olduklarından yakalayabilecekleri bir şey gördüklerinde uzanıp almaya çalışıyorlar.”
16
1980’li yıllarda yapılan deneyler ile peygamberdevelerinin 3 boyutlu gördüğü kanıtlanmıştı. Çok boyutlu
ancak siyah beyaz görüş kabiliyetine sahip peygamberdeveleri iki boyutlu olarak gösterilen böceklere
tepki vermezken aynı böceğin görüntüsü 3 boyutlu olarak verildiğinde saldırıya geçiyor.
Profesör Jenny Read : “Neyi görebildiklerini ve neyi göremediklerini anlamak için çeşitli deneyler
yapıyoruz. 3 boyutlu görüş üzerine varolan eski hipotezleri çürütüp yenilerini geliştiriyoruz. Deneyler
ilerledikçe ya bu yeni hipotezleri destekleyecek kanıtlar buluyoruz, ya da onları da çürütüyoruz. Bu
şekilde 3 boyutlu görüşü kopyalamaya yaklaşmayı umut ediyoruz.”
Biliminsanları peygamberdevelerinin görme duyuları hakkında edindikleri bilgiler ile 3 boyutlu algılama
kabiliyetine sahip bilgisayarlar ve robotlar geliştirmeyi hedefliyor.
Derleyen : Avrupa Birliği Uzmanı R.Zeynep SÜMER
Kaynak:
http://tr.euronews.com/2016/01/25/3-boyut-teknolojisinin-gelecegi-peygamberdevelerinin-
gozlerinde/
MISIR
Mısır, Rusya'ya Sanayi Bölgesi Hibe Etti
Mısır ile Rusya arasında görüşülen sanayi bölgesi oluşturma projesi tamamlandı. Mısır, sanayi bölgesi
anlaşması çerçevesinde, Süveyş Kanalı çevresinde
bulunan 2 milyon metrekare alanı Rusya'ya hibe
ettiğini açıkladı.
Konuyla ilgili açıklama yapan Süveyş Kanalı Ekonomi
Bölgesi Başkanı Ahmed Derviş, arazinin Rusya'nın
sanayi yatırımları için verildiğini ve anlaşmanın yarın
imzalanacağını belirtti.
Sanayi projesi çerçevesinde deniz limanı, endüstriyel
lojistik yerleşim alanı, balık çiftliklerinin kurulması ve dört tünel yer alacak.
Derleyen : Avrupa Birliği Uzmanı R.Zeynep SÜMER
Kaynak:
http://www.dunyabulteni.net/haberler/353757/misir-rusyaya-sanayi-bolgesi-hibe-etti
17
TÜRKİYE
Türk Mucit Biopipe Teknolojisi İle Dünyayı Fethediyor
Türk girişimci Enes Kutluca’nın üniversite
yıllarında
evinin
garajında
geliştirdiği
teknoloji dünya pazarına açılıyor. Biopipe ile
Metito arasında imzalanan ortak girişim
anlaşması
ile,
sistem
Afrika
ve
Asya
kıtalarında satışa sunulacak.
Enes Kutluca henüz Bahçeşehir Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü 2. sınıf öğrencisi iken kendisine
şu soruyu sordu: “Her ev nasıl kendi atık suyunu arıtıp nasıl yeniden kullanabilir?”
Yaratmak istediği çözüm; hem dünyada bir ilk, hem sürdürülebilir hem de çok uygun maliyetli olmalıydı.
Enes Kutluca, bir yıl boyunca kendi evinin garajında çalıştı ve sonuçta dünyanın ilk atıksu arıtım borusu
olan BIOPIPE’ı geliştirdi ve bu icadının patentini aldı. 2013 yılında İsviçre’den yatırım alan Kutluca, ortağı
Enver Mısırlı ile Biopipe TR Çevre Teknolojileri A.Ş.’yi kurdu.
Türkiye’de son iki yılda kurulumu yapılan önemli projelerin de katkısıyla bugün, Biopipe dünya devlerinin
merceğine yerleşmiş durumda.
Her iki kurucu ortak başarılarını net bir
vizyona sahip olmakla açıklıyorlar ve hedefl
erini şöyle ifade ediyorlar: “Yeniliği heyecanla
birleştirerek her evin kendi atık suyunu
arıttığı temiz bir dünya görmek.”
Japon Mistubishi’nin ana hissedarı olduğu
Metito ile imzaladıkları ortak girişim anlaşması da, bu hedefte çok önemli bir adım.Bu anlaşma ile
18
Biopipe, Afrika ve Asya kıtalarında satışa sunulacak. Akıllı su yönetimi çözümleri üreten Metito, tasarım,
dizayn, inşaat, kimyasallar ve kamu hizmetleri alanlarında faaliyet gösteriyor.
Biopipe, Metito ile yapılan Teknoloji Lisanslama ve Ortak Girişim Anlaşması ile 3 yıl içinde satış hacmini
arttırmayı öngörüyor. Ayrıca Biopipe teknolojisinin konvansiyonel sistemlere alternatif hale getirildiği
noktada, Metito’nun global pazarda hakim olduğu konvansyionel satış hacmine ilave satış hacmi
yakalama da hedefl er arasında.
Biopipe, doğadan ilham alan ve devrim yaratan bir arıtma sistemi. Devrim yaratmasının nedeni atık suyun
biyolojik borularda arıtılıyor olması. Tüm arıtma süreci boruların içinde gerçekleşiyor ve çamur/atık
üretilmeden organik tarıma bile elverişli temiz su elde ediliyor. Yani Biopipe hem sürdürülebilir, hem
çevreci, hem de maliyeti düşük bir atık su arıtma sistemi.
Biopipe’ın özelliklerinden birisi de tamamen Türkiye’de geliştirilen bir teknoloji olmasının yanı sıra
uluslararası alanda patentlenerek dünya çapında kullanıma sunulması.
Her eve uygun bir maliyetle uygulanabilen Biopipe, yüksek maliyeti olan kanalizasyon sistemleri
kurmakya ve büyük atık su arıtma tesisleri inşa etmeye alternatif getirmeyi amaçlıyor.
Derleyen : Avrupa Birliği Uzmanı R.Zeynep SÜMER
Kaynak:http://www.dunya.com/b-stylecolor-greensurdurulebilirb-dunya/turk-mucit-biopipeteknolojisi-ile-dunyayi-f-289015h.htm
'Ortak Ar-Ge İçin Özel Sektöre Kapımız Açık'
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Fikri
Işık, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumu
(TÜBİTAK)
Marmara
Araştırma
Merkezi (MAM) "Açık Kapı" uygulamasıyla,
MAM bünyesinde oluşturulan bilgi ve teknoloji
birikiminin özel sektöre daha etkin transferini
sağlamayı hedeflediklerini belirterek, "Ortak
Ar-Ge için özel sektöre kapımız açık" dedi.
Bakan Işık, AA muhabirine, TÜBİTAK MAM'ın "Açık Kapı" uygulamasına ilişkin açıklamalarda bulundu.
19
Işık, "Açık Kapı" uygulamasıyla özel sektörle daha yakın işbirlikleri kurarak, MAM bünyesinde oluşturulan
bilgi ve teknoloji birikiminin özel sektöre daha etkin transferini sağlamayı hedeflediklerini söyledi.
KOBİ'ler başta olmak üzere, özel sektörün Ar-Ge potansiyelinin güçlendirilmesinde kamu Ar-Ge
merkezleri ve üniversitelere çok önemli görevler düştüğüne işaret eden Işık, "Bu kapsamda ortak Ar-Ge
ekosistemi oluşturabilmek için uyumlu işbirliği yöntemleri üzerinde çalıştık ve 'Açık Kapı' uygulamasını
geliştirdik.
Ortak
Ar-Ge
için
özel
sektöre
kapımız
açık"
ifadesini
kullandı.
"Ar-Ge işbirliği kültürü yaygınlaşacak"
Uygulama hakkında bilgi veren Işık, "Açık Kapı uygulamasında, firmalar 'mam.tubitak.gov.tr' web
sitesinde yer alan basit ve anlaşılır bir anketle yetkinlik alanlarına göre ortak Ar-Ge yapabilecekleri
enstitüleri seçebilecekler. Toplanan veriler sınıflandırılarak, ilgili araştırma enstitüleriyle paylaşılacak ve
ihtiyaçlarına göre firmalarla iletişime geçilecek" diye konuştu.
Işık, uygulamanın uzun vadede ülke özel sektörünün belli başlı ihtiyaçlarına da ışık tutacağına da dikkati
çekerek, birbirini tamamlayacak nitelikte projeler yapan firmaları tespit ederek, kendi aralarında
işbirlikleri kurmalarını destekleyeceklerini, böylece çok ortaklı ve çok disiplinli Ar-Ge işbirliği kültürünün
yaygınlaştırılmasına katkı sağlayacaklarını vurguladı.
Bakan Işık, "Açık Kapı" uygulamasının KOBİ'lere katma değer yaratacağını da kaydetti.
Derleyen : Avrupa Birliği Uzmanı R.Zeynep SÜMER
Kaynak: http://www.sanayi.gov.tr/NewsDetails.aspx?newsID=18852&lng=tr
Dünyada İlk Defa Türkiye'de Üretildi
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'ndan onaylı Ar-Ge Merkezi'nde, Türkiye, Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu'nun (TÜBİTAK) desteğiyle göz içi lens hammaddesi üretildi. Hem Türkiye'den hem de
yurt dışından üniversiteler ile gerçekleştirilen test sonucunda bu materyalin üstün kalitesi kanıtlandı.
20
Yapılmış Olan partner çalışmalardan ele geçirilen pozitif
neticeler ile ihracat gelirlerinin çoğalması , dik cari açığın
azaltılması amaçlaniyor .Partner iş ile teknolojik ürün
hammaddesi üretebilen misal şirketlerden biri ise VSY
Biotechnology.
VSY
Biotechnology;
Bilim
Endüstri
ve
Bilişim
Bakanlığı'ndan onaylı Ar-Ge Merkezi'nde, TÜBİTAK desteğiyle göz içi lens hammaddesini üretmeyi
başarmıştı . Firma, hem Türkiye'den aynı zamanda yurt dışından üniversiteler ile gerçekleştirdiği test
sonucu olarak bu materyalin kudretli kalitesini ispatladı . Bu yeni yöntemi ile hem Amerika Birleşik
Devletlerinden aynı zamanda Türkiye'den patent aldı. Amerika'da "Oftalmik Amaçlı Dik Refraktif Indeksli
Polimerler (High Refractive Index Polymers)" uluslararası patentinin sahibi oldu .
DÜNYADA İLK VE BIR ÖZELLİKLERE SAHİP
VSY Biotechnology tarafından geliştirilerek üretilen hammadde materyali, Enova markalı yeni göz içi
lenslerin üretiminde kullanılıyor. Materyal hidrofobik yapıda olup glistening-free (parlama yapmahemen
yan) özelliğe sahip olan dünyadaki önce ve bir göz içi lensin üretilmesine imkân sağlıyor.
Materyalin Camsı Geçiş Hararet Değeri'nin (Tg) dik olması, yapısı itibariyle göz ameliyatlarında pratik
kullanım fırsatı , yeniden yeryüzünde önce olan bir kullanımlık kalıplama teknolojisi ile imalatının
sağlanması mühim nitelikleri arasında .
ROBOTİK KALIPLAMA MEKANİZMASI DEVREDE
Yeni hammadde materyali ile üretilen Enova Lensler, robot
sistemi ile el değmeden bir kullanımlık plastik kalıplama
yöntemi ile üretiliyor. Lensler, dik optik kaliteye ve düşük
üretim maliyetine sahip.
Enova göz içi lenslerinin refraktif indeksinin yüksekliği
sayesinde lensler benzer standartlara göre daha ince üretilebiliyor ve daha dar alandan (1,8 mm) göz
içerisine yerleştirilebiliyor, ameliyat sonrası hızla iyileşme sağlanabiliyor.
21
KAMU VE ÜNİVERSİTELERLE YAPILAN İŞBİRLİKLERİ
VSY Biotechnology, Fransa ve Almanya'daki Akredite Test Merkezleri'nde biyouyumluluk, fizikokimyasal,
optik ve mekanik testler, göz içi lensleri üstünde ekstraksiyon testleri, projen testleri gerçekleştirdi. Ayrıca
Türkiye'deki üniversiteler ve üniversite hastaneleri ile göz içi lenslerinin hidrofobik özelliğinin
belirlenmesinde yüzey iletişim açısı testleri, stabilite testleri sürecinde biyouyumluluk testleri ve öteki
klinik çalışmalarda bulunuldu. TÜBİTAK ile Ar-Ge projeleri kapsamındaki çalışmalar sonucunda; kavram
geliştirme, bilişim yönetimi konularında bilgi birikimi sağlandı.
VSY BIOTECHNOLOGY CEO'SU DR. ERCAN VARLIBAŞ: "BİYOTEKNOLOJİ BİLİM DALI HEPTEN GELİŞECEK"
VSY Biotechnology CEO'su Dr. Ercan Varlıbaş konu ile ilgili yaptığı açıklamada; "Projemiz ülkemizde
öncelikli alanlardan biri olan biyoteknoloji bilim dalına yönelik ar-ge ve inovasyon faaliyetlerine katkı
sağlayacak. Geliştirilen Enova lensleri ile Glistening-free, düşük Tg'li, ileri bilişim hidrofobik lens ihtiyaç
sahibi hastaları memnun edeceğiz. Ön yüklü göz içi lensi yerleştirme sistemi sayesinde de doktorlar
operasyonlarını daha yüksek hızda ve pratik biçimde gerçekleştirebilecek. Katma değeri dik olan bu
üründen elde edeceğimiz ticari kazanımları öteki ar-ge projelerinde kullanarak ürün çeşitliliğimizi
artıracağız" şeklinde konuştu.
Derleyen : Avrupa Birliği Uzmanı R.Zeynep SÜMER
Kaynak:
http://www.haberport.com/ekonomi/turkiye-teknolojik-lens-materyalini-uretmeye-basladi-
h114221.html
Türk Akademisyenler Yapay Kan Üretti
Çukurova ve Ankara üniversitelerinden
bilim
insanları,
sürdürdükleri
2012'den
çalışmalar
bu
yana
sonucunda
yapay kan üretti.
Çukurova Üniversitesinden (ÇÜ) yapılan
yazılı açıklamaya göre, ÇÜ Tıp Fakültesi
Tıbbi Biyokimya, Fen-Edebiyat Fakültesi
Kimya ve Ankara Üniversitesi (AÜ)
Biyomedikal Mühendisliği bölümlerinden bilim insanları, yaklaşık 4 yıldır süren çalışmalar sonucunda,
doğal kan yerine kullanılabilecek ve "biomalzeme" adı verilen yapay kan üretmeyi başardı.
22
ÇÜ Tıbbi Biyokimya Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurten Dikmen, geliştirilen yapay kanın, kanın
oksijeni taşıyan asıl molekülü olan hemoglobinin, manyetik nanopartiküller üzerine eklenmesiyle
üretildiğini belirtti.
Nanoteknoloji temelli geliştirilen yapay kanın acil durumda hastaya uygulanacağını bildiren Dikmen, bu
kanın, yine aynı çalışma ekibince geliştirilen yöntemle, normale dönen hastadan uzaklaştırılacağını ifade
etti. Dikmen, böylece yapay olan şeyin, insan doğal döngüsüne müdahale etmesinin engelleneceğini
belirtti.
Dikmen, projede kendisinin yanı sıra Tıbbi Biyokimya Bölümünden doktora öğrencisi Ümit Yaşar,
Anorganik Kimya Anabilim Dalından Prof. Dr. Bilgehan Güzel ve doktora öğrencisi Fatma Ulusal ile
Ankara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Biyomedikal Mühendisliği Bölümünden Yrd. Doç. Dr. Pınar
Yılgör Huri'nin yer aldığını bildirdi.
Derleyen : Avrupa Birliği Uzmanı R.Zeynep SÜMER
Kaynak:
http://berlinturk.com/index.php/bilim-ve-teknoloji/item/42688-t%C3%BCrk-akademisyenler-
yapay-kan-%C3%BCretti.html
25 dakikada İstanbul-Ankara
İTÜ’lü gençler, Silikon Vadisi’nin çılgın mucidi Elon Musk’un son hayalini gerçekleştirdi. Gençler, Elon
Musk’ın yüksek hızlı kara aracı ‘Hyperloop’ için düzenlediği yarışmada finale kalarak projelerini
23
ABD’de ünlü bilim insanlarına tanıttı. Zorlu Holding’in destek verdiği Türk gençlerinin projesi
gerçekleşirse İstanbul-Ankara arası 25 dakikaya kadar düşecek.
Elektrikli otomobil Tesla’yı geliştiren ekibin baş mimarı ve şirket ortağı olan Silikon Vadisi’nin çılgın
mucidi Elon Musk’ın üst düzeyde yüksek hızlı kara aracı projesi ‘Hyperloop’ için gerçekleştirilen
yarışmada finale kalan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) öğrencileri, Zorlu Holding’in desteği ile
Amerika’da projelerini sunma imkanı buldu.
Dünya
çapında
1200
ekibin
katıldığı
yarışmada en iyi 124 proje arasına giren İTÜ
Sci-X Hyperloop Pod Tasarım Ekibi, Houston
Texas’ta gerçekleşen ‘SpaceX Hyperloop Pod
Competition
detayını
Weekend’de
dünyanın
önde
projelerinin
gelen
bilim
insanlarına anlattı. Toplu taşımacılığın hızını
ve
emniyetini
değiştiren
‘Hyperloop’
gerçekleşirse yolcular bugün karayolu ile ortalama 4 saat süren İstanbul ile Ankara arası kadar bir
mesafeyi 25 dakikada alabilecekler. Proje hayata geçerse hava, deniz, kara ve demiryollarının
ardından ‘beşinci ulaşım şekli’ olacak.
Derleyen: Avrupa Birliği Uzmanı C. Ufuk Yıldıran
Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/25-dakikada-istanbul-ankara-40049109
24
GENEL
KPMG Endüstriyel Üretimde Mega Trendler
Çağımızın hızla değişen dünyasında sürdürülebilir üretim ve büyüme stratejileri için geleceğe
endüstri çerçevesinden bakarak hazırlanan “KPMG Endüstriyel Üretimde Mega Trendler” raporu
yayınlandı.
Geleceğin üreticilerine, rekabet güçlerini
korumak
ve
yatırımcıları
için
değer
yaratabilmek amacıyla hazırlanan rapor,
finansal yapılanmadan bilişim alanındaki
yeniliklere
kadar
10
önemli
mega
trendianaliz ederek sebep-sonuç ilişkilerini
anlatıyor.
Endüstri Devrimi’nden bu yana toplumları
meşgul
eden
“sürdürülebilir
üretim”,
gelecekte de gündemin en önemli konusu
olarak şirketleri ve toplumları bu alana yönlendirmeye devam edecek gibi görünüyor. KPMG’nin
(Klynveld, Peat, Marwick ,Goerdeler) hazırladığı “Endüstriyel Üretimde Mega Trendler” raporu,
önümüzdeki yıllardan günümüze bakarak gelecekte üretim stratejilerinin nasıl şekilleneceği üzerine
ipuçları veriyor.
KPMG Türkiye Endüstriyel Üretim Sektör Lideri ve Denetim, Şirket Ortağı Hakan Ölekli, raporda
ortaya konan ve üretim dünyası için büyük önem taşıyan 10 mega trend ve çıkış noktalarını şöyle
sıraladı:
Trend 1: Geleceğin Fabrikası:

Otomasyon,
gelişmekte
olan
ekonomiler için üretimde dış kaynak
kullanımına gitmekten daha düşük
maliyetli bir seçenek olarak belirecek

Birbiriyle bağlantılı bir üretim değer
zincirindeki şirketler endüstriyel BT
güvenliği
riskleriyle
daha
fazla
karşılaşacak

Yasal yükümlülüklerde, yönetmeliklerde ve endüstri standartlarında artış görülecek
25
Trend 2: Yakın Bölgelere Taşınma

Üretim şirketleri, ana faaliyetlerine daha fazla odaklanmak için idari hizmetlerde dış kaynak
kullanımına gidecek

Ülke dışında çalışanların ücretleri giderek artacak

Gelişmiş ekonomiler, yakın bir gelecekte üretime yönelik önemli iç yatırımlar yapmaya
başlayacak
Trend 3: Doğuya Doğru Talep Kayması

Asya’nın tüm dünyadaki ekonomik etkisi giderek artıyor.

Yerel Ar-Ge, üretim ve montaj tesislerinin, bölgesel tedarik zincirlerinin ve ürünleri yerel
pazarlara uygun hale getirmenin önemi giderek artıyor.
Trend 4: Üretim Kümelenmesi

Kümeler, üretim sektörünü inovasyon ve verimlilik bakımından güçlendirmenin temelini
oluşturacak

Büyük müşterilerin mühendislik merkezlerine ve bilimsel araştırma kuruluşlarına yakın bir
noktada olmaları önemli hale gelecek
Trend 5: Enerji/Kaynak Verimliliği

Emtia fiyatları, enerji kullanımı ve lojistik yönetimi, rekabet gücünün korunmasında daha kritik
öneme sahip olacak

Otomasyonlu üretim ve yeni üretim teknolojilerinin (katmanlı üretim gibi) malzeme, enerji ve
atık azaltımında kilit rol oynayacak
Trend 6: Yetenek Mücadelesi

Bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanındaki uzmanlara olan talepte artış olacak

“Ender” bulunan uzmanların ücretlerindeki sürekli artış şirketler için ilave ekonomik baskı
getirecek
Trend 7: Nanoteknoloji/Nanoüretim

Nanoteknoloji, yakın bir gelecekte sürdürülebilirlik üzerinde önemli bir etki yaratacak

Nanoparçacıkların hizmet ömürleri boyunca görülebilen, bilinmeyen sağlık ve emniyet etkileri,
araştırmaya dayalı endüstriler için risk yönetimi konusunda hem zorluklar hem de fırsatlar
doğuracak
Trend 8: Hizmet Odaklı İş Modelleri

Üretim şirketleri, müşterilerinin ihtiyaçları konusunda bütüncül bir yaklaşım sergileyerek
hizmetlerini müşterilerine kesintisiz bir şekilde satmaya devam etmenin yollarını bulmak amaçlı
çalışmaya başlayacak
26

Üreticilerin karşılaştığı zorluk ise bilimsel ve teknolojik yenilikleri ürün ve hizmet
kombinasyonları halinde ticarileştirebilmek olacak
Trend 9: Kaynak Kullanımı Yönetişimi

Şirketler, disiplinli ve birinci sınıf süreçlere sahip olan ve değer zincirinin uygun seviyelerinde
sürece dâhil olan nitelikli bir tedarik organizasyonuna ihtiyaç duyacak

Kaynak kullanımı yönetişimi yaklaşımı, 1. Kademeden son kademeye kadar şirketin tüm harici
tedarik zincirini kapsadığından kurumsal sorumluluğun bir parçasını oluşturacak
Trend 10: Katmanlı Üretim/3D Baskı

Katmanlı üretim veya 3D baskı, endüstriler, şirketler ve toplum üzerinde etkileri olan yeni iş
modelleri oluşturacak

“Bozulan yeni tedarik zinciri dünyasında” bir şirketin değer zinciri yapısının önemi artacak
“KPMG Endüstriyel Üretimde Mega Trendler” raporu hakkında daha detaylı bilgi edinmek için
raporun tamamı
http://www.girisimhaber.com/file.axd?file=2016/2/1454333515_MegaTrendler_190cak16.pdf
adresindeki pdf dosyasından incelenebilir.
Derleyen : Avrupa Birliği Uzmanı R.Zeynep SÜMER
Kaynak: http://www.girisimhaber.com/post/2016/02/02/Endustrinin-Gelecegi-10-Mega-Trend.aspx
Enerji Depolama Maliyetleri 15 Yıl İçinde Yüzde 70 Düşecek
Dünya Enerji Konseyi tarafından hazırlanan “EDepolama Maliyetten Değere Değişim” başlıklı
raporda günümüzde yapım aşamasında olan
birçok yeni teknolojinin gelecek ‘15 yıl içinde
enerji depolama maliyetlerini yüzde 70 kadar
düşüreceği’
belirtildi.
Raporu
değerlendiren Dünya Enerji Konseyi Türk Milli
Komitesi
Başkanı
Murat
Mercan,
“Yeni
teknolojilerle yenilenebilir enerjiyi depolamak
mümkün olacak” diye konuştu.
27
Dünya Enerji Konseyi tarafından hazırlanan “E-Depolama – Maliyetten Değere Değişim” başlıklı rapora
göre, enerji depolama maliyetleri gelecek 15 yıl içinde düşecek. Enerji depolama konusunda dünyanın
önde gelen 23 sanayi uzmanı ve akademisyen tarafından hazırlanan raporda, henüz üzerinde çalışmaların
devam ettiği yeni teknolojilerin 15 yıl sonra kullanılabilir hale gelmesiyle enerji depolama maliyetlerinin
yüzde 70 kadar düşeceği belirtildi. Konsey tarafından geçtiğimiz hafta yayınlanan raporda, yenilenebilir
enerjinin önündeki en ciddi sorunlardan biri olan “depolama”nın gelecek yıllarda sorun olmaktan
çıkabileceği vurgulandı.
Raporda, yeni teknolojilerin fiyatları aşağı çekmesinden dolayı, güneş enerjisinin daha rekabetçi olacağı,
rüzgâr türbinlerinde kullanılan ve üretilen enerjiyi artıran kompozit / bileşik materyaller alanındaki teknik
gelişmeler sayesinde rüzgâr enerjisi depolamanın mümkün olacağı öngörülüyor. Geliştirilecek enerji
depolama sistemleri sayesinde yeni enerji
santrallerinin kurulmasına gerek kalmayacağı
belirtilen raporda bir önemli tespit daha yer
alıyor; gelecekte petrole olan ihtiyaç azalabilir.
E-Depolama
–
Maliyetten
Değere
Değişim raporunu değerlendiren Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi Başkanı Murat Mercan,
gelecek yıllarda yenilenebilir enerjinin depolanmasıyla enerji güvenliği konusunda önemli adımlar
atılabileceğini dile getirdi. Mercan, Türkiye’de son dönemde sıkça gündeme gelen enerji
depolama sorununun yeni teknolojilerle çözülebileceğini belirtti. Mercan,9-13 Ekim 2016 tarihleri
arasında
İstanbul’da
düzenlenecek
Dünya
Enerji
Kongre’sinde
de
katılımcıların
"enerji
depolama" ve "enerjide yeni teknoloji" konusunu gündeme getireceğine dikkat çekti.
Enerji Depolama Yeni İş Modelleri Doğuracak
Raporda, enerji depolama konusunda sadece depolama maliyetinin düşünülmesinin yanlış yargılara
neden olacağı belirtildi. Güneş ve rüzgâr enerjisi uygulamalarına odaklanılan raporda, sadece enerji
depolama yatırım maliyetini dikkate alan bakış açısının enerji depolamasının değer sistemini göz ardı
etmesi nedeniyle daha pahalı bir sistem algısı oluşturduğu savunuldu. Dünya Enerji Konseyi’nin
raporunda, enerji depolamanın gerçek değerinin hem maliyeti hem de sağlayacağı kazançlar dikkate
alınarak anlaşılabileceğinin altı çiziliyor.
Dünya Enerji Konseyi Genel Sekreteri Christoph Frei, enerji depolamasının, değeri halen azımsanan ama
enerji bağlantıları için kritik bir katalizör olduğuna dikkat çekti. Frei ayrıca, enerji depolama maliyetlerinin
düştüğünü ve enerji depolama işlemlerinin daha geniş bir kullanıma sunulması, hatta hane halkı ile e-
28
hareketlilik kullanımına sunulmasıyla maliyetlerin daha da düşeceğini belirtti. Frei, “Enerji depolama, yeni
iş modelleri fırsatları doğuracak ve bu konuda yatırımcılara heyecan verici yeni olanaklar sunacak” dedi.
Raporda ayrıca, enerji depolamanın potansiyelini ortaya çıkaracak doğru politikaların oluşturulması,
enerji depolamanın gerçek maliyetinin ve değer faydalarının belirlenmesi için kanun koyuculara
tavsiyelerde bulunuluyor.
Bunlar şöyle sıralanıyor:

Maliyetlerin ötesine geçilmesi; her zaman en ucuz olan en iyi olan değildir.

Enerji depolama maliyetini bütünsel vaka çalışmaları ile analiz edin; genelleyici maliyet
değerlendirmeleri yeterli değildir.

Esnek pazarların gelişimi için işletmeciler ve düzenleyiciler ile çalışın – esnekliğin tam değeri çoğu
kez teslim edilemez ve paraya çevrilemez.

Enerji depolama teknolojilerinin daha ticari şeklide mevzilenmesinin kolaylaştırılması için
destekleyici politikalar ve kolaylaştırıcı bir yönetmelik çerçevesi oluşturun.

Enerji şebeke genişlemesi ve artırımı için enerji depolamayı anahtar bileşen olarak kabul edin.
Derleyen: Avrupa Birliği Uzmanı R.Zeynep SÜMER
Kaynak: http://enerjigunlugu.net/enerji-depolama-maliyetleri-yuzde-70dusecek_17033.html#.VrNqurKLTcs
29
Download