Untitled - Davet Mektebi Dergisi

advertisement
Sayı: 01 | Şubat 2015 | Fiyatı: 6
t
KUR’ANDA DAVET İLKELERİ
Murat Padak
SAMİMİYET SINAVIMIZ
Ahmet Milli
DAVETTE BEYAN
SORUMLULUĞU
Dr.Maruf Çelik
Şehit
olmak için
şehit gibi
yaşamak
gerek!
Davetçilerin
İmamı Şehit
Hasan El-Benna
Arzusu cennet
olanların işi:
DAVET
www.davetmektebi.com
EDİTÖR
Editör’den...
Bismillahirrahmanirrahim...
Davet, kurtuluşa çağrıdır...
Çorak yüreklere can veren bir damla su,
Yolunu kaybetmişlere bir ışık,
Hayat veren bir soluk,
Karanlıktan aydınlığa açılan bir penceredir...
Onu anlamlı kılan ise davete yapılan icabettir elbette...
Davetle kurtulanı görünce biter çekilen acılar...
Günde beş defa çağıran ezanlar da bunu sembolize
etmiyor mu?
Ezan ile çağrı, kamet ile kıyam, ayağa kalkış…
Hayat, ezan ile kamet arasındaki süre kadar kısa,
Bu gerçek aslında gelip geçen şu ömrümüzde bütün
vazifemizin, “öğrenmek ve amel etmek” olduğunu
anımsatıyor.
Kalk ve uyar!
Hiç durma, yükün ağır, vaktin yok!
Bizi sarmalayan, kuşatan bütün tehlikelere karşı
unutulmaması gerekli olan yegâne şey, hakikate davet
ve ona icabettir.
Muhataplar bellidir, davetçiler, davet edilecekler...
Birde ‘Davet’ vardır tüm güzelliğiyle...
Üç güzelliğin aynı çizgide buluşmasıdır bütün güzellik...
Hakka susamış gönüllere ulaşmak için bu üç güzelin
aynı anda buluşması, tarihi değiştiren bir devrimin
kıvılcımı olur kimi zaman...
Müslümanların izzeti ve bütün insanlığın kurtuluşunun
sırrı burada gizlidir.
Çünkü ideal toplum modeli, yaşantısı ve ilişkilerinde
dengeyi yakalayan, varlığının bilincinde bir şahsiyet ile
başlar.
Sırasıyla fert, aile ve toplum ile daire genişler.
Kuran’da Hz. İbrahim tek başına bir ümmet olarak
sunulur.
Çünkü onun bütün amacı insanlığı felaha ulaştırma
mücadelesiydi.
Bunun için evini, yurdunu, eşini, hatta minik İsmail’ini
bile bu eşsiz bucaksız vahanın ortasında terk etmeye
varan bir kararlılık örneği göstermişti.
Her ne kadar bir baba için zor olsa da Peygamberlik
vazifesinin gereği buydu.
Peygamberleri bu çilekeş yola yolcu kılan temel dinamik,
nübüvvet mektebiydi.
Demek ki davet işi bir mekteptir, Hz. Âdem (a.s) ile
başlayan, Hz. İbrahim (a.s) ile süren, Hz. Muhammed
(s.a.v) ile günümüze kadar gelen nübüvvet halkasının
mektebi…
Öğretmenlerinin Peygamberler olduğu bir mektep...
Şimdi Peygamber varisi olan müminlerin bu mirasa
sahip çıkması, mirası devraldıkları gibi korumaları
gerekiyor...
Bu mirası korumak, anlatmak, derdini hissetmek ve
yolun yolcusu olmak için “Bismillah” diyoruz.
Davet mektebimiz hayırlı olsun…
Şubat 2015 / Sayı 1
davetmektebi.com
5
Dosya
İÇİNDEKİLER
06
Şubatın
Bir Adı da
Şehadettir
Recep Songül
20
Davette
Beyan
Sorumluluğu
Dr. Maruf
Çelik
28
Daveti
Kuşanmak
Doç. Dr.
Mehmet
Akbaş
32
De ki:
O, Sizin
Kendi
Eserinizdir!
Muharrem
Güneş
34
Kur’anda
Tebliğ
İlkeleri
Murat Padak
06
09
13
16
Şubatın Bir Adı da Şehadettir
18
19
20
23
28
32
34
38
41
Şehitler Geçidi
44
47
49
53
55
56
58
61
65
67
Derin Gücün İhaneti
Recep Songül
Davetçilerin İmamı Hasan el-Benna
Ömer Deniz Övün
Şehit Olmak İçin Şehit Gibi Yaşamak Gerek
Röportaj
Türkiyenin Mazlumlardan Yana Tavrı Asla
Unutulmayacak
Röportaj
Çizgilerin Dili
Davette Beyan Sorumluluğu
Dr. Maruf Çelik
Daveti Allah için Yapmak
Recep Songül
Daveti Kuşanmak
Doç. Dr. Mehmet Akbaş
De ki: O Sizin Kendi Eserinizdir
Muharrem Güneş
Kur’anda Tebliğ İlkeleri
Murat Padak
Hayra Anahtar Olmak
Ömer Aytaş
İslami Başarıyı Dünyadaki Somut Başarı ve
Kazanımlarla Ölçmek
Yrd. Doç. Dr Adnan Oktay
Muhammed Özkılınç
Samimiyet Sınavımız
Ahmet Milli
Ku’ran Mütercimi, İdeal Müslüman
Mehmet Akif Ersoy
Kızıl Lalelerde Mutluluk Aramak
Nihat Öner
Şiir: Bizim İşimiz
Tahir Özkılınç
Bir İsraillinin İntiharı
Feride Karadaş
Hayatın İçinden: Cadallah Kur’an
Gösteri Yapmanın Hükmü ?
Salih Turgut
R4BIA Meydanında Hayat Bulan Bir Ümmet
İslam Dünyasındaki Gelişmeler
Ahmet Varol
44
Derin
Gücün
İhaneti
Muhammed
Özkılınç
47
Samimiyet
Sınavımız
Ahmet Milli
Sayı: 1 | Şubat 2015 | Fiyatı: 6 TL
Nida Yayıncılık Dağıtım Paz. İç ve Dış Tic. Ltd. Şti. adına,
İmtiyaz Sahibi
Recep Songül
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ve Genel Yayın Yönetmeni
Muharrem Güneş
53
Kızıl
Lalelerde
Mutluluk
Aramak
Nihat Öner
65
Yayın Danışma Kurulu
Ahmet varol
Dr. Tahir Deniz
Nihat Öner
Dr. Maruf Çelik
Murat Padak
Yayın Türü: Yerel - Süreli
Hukuk Danışmanı: Av. Ömer Adlim
Grafik Tasarım: Tarık Allosh
Reklam ve Tanıtım: Yusuf Seyhan
Mali işler koordinatörü: Yunus Yoldaş
Yıllık Abonelik: 70 TL
Gösteri
Yapmanın
Hükmü ?
Salih Turgut
Hesap Bilgileri
Banka Adı:Türkiye Finans
Hesap Sahibi:Nida Yayıncılık
Hesap No: 2709051-2
İban: TR67 0020 6000 5302 7090 5100 02
Posta Çeki Hesabı: 281894411
Abonelik iletişim
[email protected]
[email protected]
web
www.davetmektebi.com
67
İslam
Dünyasındaki
Gelişmeler
Ahmet Varol
Dağıtım merkezi
Balabanağa Mh. Büyük Reşit Paşa Cd. Yümni İş Merkezi No:16/11
Vezneciler 34134 Fatih/İSTANBUL
0212 527 9386
İdarî Merkez:
Akşemsettin Mh. Balipaşa Cd. No:28 Kat: 4 Fatih/istanbul
0212 523 2791
Basım Yeri
Step Matbaacılık
Recep Songül
BAŞ YAZI
[email protected]
Şubatın bir adı da
Şehadettir...
Bismihi Sübhanehu…
Allah yolunda şehit olmak, en büyük arzumuzdur…
Fikir dünyamıza bir katkı sunmasını temenni ettiğimiz
‘Davet Mektebi Dergisi’nin ilk sayısı Şubat 2015 itibariyle
yayın hayatına başlamış bulunmaktadır. İlmi, siyasi ve
edebi bir çizgi takip edeceğini ve bu konuda ileriye yönelik güçlü kalemler için bir kale olmayı hedeflemektedir. Bu kutlu yolculukta Davet Mektebi ekibine başarılar
diler, yapacakları her türlü hayrın bereketlenmesini dilerim.
Şubat ayı acıları, kayıpları hatırlatır bizlere… Hain kurşunlara hedef olan o güzel insanların gidişi çoğu zaman şubatın soğuk yüzüyle buluştu… Bu ay bize bir çok
dertler, yaşlı gözler, üzgün kalpler yaşattı hep… Nereye
gidiyor, kayıplarımızdan sonra ne yapacak, davamızın
erlerini kaybetmemizin telafisini nasıl sağlayacaktık. Güzel insanlar, fedakar öncüler öyle çabuk yetişmiyordu
çünkü… Ümit ile ümitsizlik buhranı içerisinde kaldık kimi
zaman… Ama Allah’a olan inancımız herşeyden güçlüydü, han değişecek, hancı değişecek ama yol aynı kalacak ve değişmeyecekti…
Şubat ‘Şehadet’ ayı olarak bilinir. Bu ayda özellikle, şehadetleri Şubata denk gelenleri hatırlar, bize bıraktıkları
mücadelenin güzelliğini, onların öncülüğünü ve hizmet
ettikleri davayı anlamaya çalışırız. Onlar, kendisiyle şeref duyduğumuz bu davanın bir sonraki kuşağa ulaşması adına yoruldular, sıkıntıya düştüler, vazgeçmediler, canlarını feda edip bu kutsal davanın yükselmesini
sağladılar. Her bir şehit bir bereket vesilesidir… Onlar şehadetlerinden sonra daha çok hatırlanırlar, anlattıkları
hakikatler daha güçlü bir şekilde ele alınır ve böylelikle
6
Şubat 2015 / Sayı 1
davetmektebi.com
ölümden sonra hizmetleri ve davaları yaşar ve gittikçe
yayılır.
Kimi şehitler vardı, hakikatin parlak ve güçlü bir şekilde herkese ulaşmasını istiyorlardı. Hayatlarını verdiler, sadakatlerini
gösterdiler ve bu uğurda can verdiler…
Kimi şehitler vardı, mazlumlara yardım etmek istiyorlardı, uğraştılar, didindiler, sadakat üzerine öldüler...
Kimi şehitler vardı, mukaddesatın korunması uğruna
candan, canandan vazgeçtiler, amansız bir cihad ettiler,
arkalarında paramparça bedenler bırakarak göçtüler
bu diyardan…
Selçuklu Sultanı Alparsalan, Malazgirt harbinden önce
şöyle dua etmişti:
“Ya Rabbi! Seni kendime vekil yapıyor; azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ya Rabbi! Niyetim halistir; bana yardım et; sözlerimde hilaf varsa beni kahret!” Sonra atına biner ve
askerlerine dönerek der ki:
Hz. Yahya’mı (a.s), Hz. Hamza’mı (r.a), Hz. Ömer’mi (r.a),
Hz. Ali’mi (r.a), Hz. Hüseyin’mi (r.a), Said bin Cübeyr’mi,
İmam Hasan el-Benna’mı, Üstad Seyyid Kutub’mu, Şeyh
Ahmet Yasin’mi, İskilipli Atıf hoca mı, Şeyh Said Palevi mi,
Metin Yüksel mi, Mavi Marmara mı… kimler geçmedi ki
bu mektepten… Ama her biri bir seda, bir derya ve bir
dava bıraktı arkalarından…
Zifaf gecesinin sabahında cihada çağrıldığını duyup, sabah
erkenden
yıkanma
fırsatı bulamadı Hanzala.. Cünüb olarak
Uhud meydan muharebesine şehadete koşan, müşriklerle
göğüs göğüse çarpışarak şehid olan ve
sonra
gökyüzünde
melekler tarafından
yıkanan Hanzala’nın
(r.a.) hayatı Müslümanlar
dan…
Şehadet bir lütuftur,
hak edene hediye edilir.
Koltuğuna yaslanmış,
rahatlık içerisinde
gevşek duranlara
verilmez şehitlik... Her bir
Şehit hayatıyla şehadete
layık olduğunu ispat
etmiştir. Şehadetlerinin
ardından anlarız
şehadetin onlara ne
kadar yakıştığını…
için örnek oldu güzel sayfa-
Nice meçhuller geçti bu diyardan,
Nice atılanlar oldu yüksek burçlardan,
Nice yiğitler can verdi haince esen kasırgalardan,
“Biz ne kadar az olursak olalım, Bizanslılar ne kadar
çok olursa olsunlar, bütün Müslümanların minberlerde
bizler için duâ ettikleri şu saatte kendimi düşman üzerine atmak istiyorum. Ya muzaffer oluruz veya şehit olarak cennete gideriz. Ayrılmak isteyen ayrılsın. Bu gün
burada Sultan yoktur. Bende ancak sizlerden biriyim
“Ey askerlerim! Eğer şehid olursam bu beyaz elbise
kefenim olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır.”
Şehadet bir lutüftür, hak edene hediye edilir. Koltuğuna yaslanmış, rahatlık içerisinde gevşek duranlara verilmez şehitlik... Her bir Şehit hayatıyla şehadete layık
olduğunu ispat etmiştir. Şehadetlerinin ardından anlarız
şehadetin onlara ne kadar yakıştığını…
Hepsinin yaptığı ise çıkarmaktı gemiyi bataklıktan…
Şehitler ne söyler bizlere…
Fedakar olun, büyük davanıza büyük hizmetler edin.
Bu dava öyle bir davadır ki kişi herşeyini feda etse azdır.
Ölümü sen bekle, ölümü sen üret, ölüm sana gelmesin,
sen git ölüme... Büyük davalar büyük adamların elinde
büyür. Bundan dolayı mümin ya şehit olmalı yada şahit
olarak yaşamalı. Rahmetli Metin Yüksel gibi ‘Şehadet bir
çağrıdır tüm nesillere ve çağlara’ demeli ve hayatıyla ispat etmelidir.
Şubat 2015 / Sayı 1
davetmektebi.com
7
“Şüphesiz hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, benim yolumda kendilerine eziyet edilenlerin, çarpışanların ve
öldürülenlerin kötülüklerini örtecek ve kendilerini altından ırmaklar akan cennetlere sokacağım.
Bu Allah katından bir karşılıktır. Karşılığın en güzel
olanı Allah katındadır. (Ali İmran 195)
Hz. Enes (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (s.a.v) buyurdular
ki: “Cennete giren hiç bir kimse dünyaya geri dönmek
istemez, yeryüzünde olan her şey orada vardır. Ancak
şehid böyle değil. O, mazhar olduğu ikramlar sebebiyle
yeryüzüne dönüp on kere daha şehit olmayı temenni
eder” (Buhari, Cihad; Müslim,İmaret)
Dostlar! Bu din, bu
Kur’an ve bu medeniyet
şehitlerin, salihlerin
ve alimlerin gayretleri
sayesinde geldi bu
topraklara… Cennete
girme ümidimiz
varsa yine onların
gayretlerinin eseridir.
Biz, bizden öncekilerin
mirasını tüketiyoruz.
Bizden sonrakilere
kalacak mirası ve
fedakarlığı bizim
yapmamız gerekmez mi?
Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Bilakis onlar
diridirler, lâkin siz anlayamazsınız.
(Bakara 154)
İmam İbni Teymiye’nin, Moğol ve Tatarların kılıçları gölgesinde şu unutulmaz
cümlesi bizim şehadete ne kadar aşık bir
ümmet olduğumuzu
göstermez mi?
‘Düşmanlarım bana ne yapabilir ki; sürgün edilmem seyahat, hapsedilmem halvet, öldürülmem ise şehadettir’
Şehidin ne için uğraştığını ve amacının ne olduğunu
Ebu Dücane’den (r.a) daha güzel ifade eden olmuş mudur acaba? “Biz, ne Medine hurmalıkları, ne de cahiliye
damarı için harb ettik. Biz, Allah (cc) ve Resulü’nün (sav)
dinini tebliğ yolunda cihad etmekteyiz. Bu uğurda akan
kanların, alınan yaraların, kaybedilen canların hiçbiri
boşuna değildir.” 8
Şubat 2015 / Sayı 1
davetmektebi.com
Şaire Hz. Hansâ’ının Kadisiye savaşında dört oğluna
söylediği söz:
Din düşmanlarına ilk hücum eden sizler olmalısınız.
Sizlerin arkada değil, daima en ön safta çarpıştığınızı
görmeliyim. Çünkü bu harp, eski savaşlarımız gibi adi,
basit çıkarlar uğruna yapılan çapulculuk ve yağmacılık
hareketi değildir. Kısaca bu cihadda emir Allah (cc)’tan,
kumanda da Rasûlullah (sav) efendimizdedir.”
Sahabe-i Kiram’dan Hubeyb (r.a.) şehit edilmeye götürülürken söylediği şiirin sonunu şöyle bağlıyor:
“Mü’min öldürüleyim de, dünya umrumda değil.
Yolum Allah’a gitsin de, şekli önemli değil.”
Dostlar! Bu din, bu Kur’an ve bu medeniyet şehitlerin,
salihlerin ve alimlerin gayretleri sayesinde geldi bu topraklara… Cennete girme ümidimiz varsa yine onların
gayretlerinin eseridir. Biz, bizden öncekilerin mirasını
tüketiyoruz. Bizden sonrakilere kalacak mirası ve fedakarlığı bizim yapmamız gerekmez mi?
“Beni bu değersiz dallarda asmanıza pervam yoktur.
Muhakkak mücadelem; Allah, Din’im ve Millet’im içindir.”
(Şehid Şeyh Said Palevi)
Ölüm Allah’ın elindedir ve bizi bulacaktır. “De ki: Kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak size bulacaktır.
Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah’a döndürüleceksiniz de O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir.” (Cuma 8) Korkunun ecele faydası yoktur, hayatı
şehadete kilitlemeli ve yapılacak hizmetleri bu cesaretle
yapmalıyız. Dünya sevgisi bir kalbe girdi mi artık o kalp
uslanmaz. Gemi su aldıysa batacaktır. Allah sevgisinin
yerine dünya sevgisi yerleştimi, o kalpte batacaktır…
Sadakatle ve ihlasla İmam Hasan el-Benna’nın bir hareketin parolası haline getirdiği ‘Allah yolunda ölmek en
büyük arzumuzdur’ demeli, efendimizin (s.a.v) hadisini
unutmamalıyız ‘Herkim kalbinden sadık olarak Allah’tan
şehitlik isterse, yatağında ölse bile Allah (cc) o kişiyi şehitler mertebesine eriştirir’ (Tirmizi, Ebu Davud İbni Mace)
ÖNCÜ ŞAHSİYETLER
Ömer Deniz Övün
[email protected]
DAVETÇİLERİN İMAMI HASAN EL-BENNA
T
arih insanlık ile birlikte farklı devirlerde farklı karanlık çağlara şahit olmuştur. Skolastik düşüncenin
hakim olduğu Ortaçağ karanlığından tutun, Dünya Savaşları’nın yaşandığı dönem ve günümüz kaos ortamı
ile oluşan karanlık çağ buna örnek teşkil eder. Bu karanlık devirler insanlığın sıkışıp kaldığı, çözümün hayal
olduğu ve sorunların sorun ürettiği dönemlerdir. Ve her
sancılı devirde dönemine şahitlik eden yenileyiciler doğurmuştur.
Farklı yerlerde yemek yedikten sonra artıkları temizlemeden kalkıp gittiğinizi düşünün. Kısa bir süre sonra
oralarda bölük bölük, bölge bölge karıncalar türeyecektir.
Karıncalar birbirine benzer, bütün oluşumlar aynıdır ve bulunduğu bölgeyi kemirip temizlemek gibi ortak bir hedefe
sahiplerdir. Osmanlı’nın Eski Roma’nın kolaylaştırıcı etkeni
‘divida et imperia’ parçala ve yönet siyaseti ile parçalandığı ve bölge bölge ortak hedefe yönelmiş kemirgenlerin
türediği, Ulus-Devletlerin yükselip toplumsal çürümenin
başladığı karanlık dönemin şahididir Hasan El Benna…
Hasan El Benna’nın fikir ve sözleri her insanın anlayacağı kadar kolay, fakat çoğunun söyleyemeyeceği kadar zordur. Üstad’a kendisini tanımlanması istendiğinde
şunları söylemiştir: ‘Ben gerçeği arayan bir izci, insanların içinde insanlığın izlerinin araştıran bir insan, vatanı için yüce İslam’ın sancağı altında özgürlük, istikrar
ve güzel bir hayat isteyen bir yurttaşım. Ben varlığının
sırrını bu çağrıda bulan biriyim. De ki ‘Şüphesiz benim
namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin
Şubat 2015 / Sayı 1
davetmektebi.com
9
Hasan ElBenna’nın fikir ve
sözleri her insanın
anlayacağı
kadar kolay,
fakat çoğunun
söyleyemeyeceği
kadar zordur.
Üstad’a kendisini
tanımlanması
istendiğinde
şunları söylemiştir:
‘Ben gerçeği
arayan bir izci,
insanların içinde
insanlığın izlerinin
araştıran bir
insan, vatanı
için yüce İslam’ın
sancağı altında
özgürlük, istikrar
ve güzel bir
hayat isteyen
bir yurttaşım.
Ben varlığının
sırrını bu çağrıda
bulan biriyim.
De ki ‘Şüphesiz
benim namazım,
ibadetlerim,
hayatım ve
ölümüm alemlerin
Rabbi olan Allah
içindir. O’nun
hiçbir ortağı
yoktur. Ben böyle
emrolundum ve
ben Müslüman
olanların ilkiyim.’
Ben buyum. Peki,
sen kimsin?
10
Şubat 2015 / Sayı 1
davetmektebi.com
Rabbi Allah içindir. O’nun
hiçbir ortağı yoktur. Ben
böyle emrolundum ve ben
Müslüman olanların ilkiyim.’ Ben buyum. Peki, sen
kimsin?’ Kendisi hakkında
yaptığı bu tanımlamayla
genel olarak insanlığın
anlamını üzerinde taşıdığı,
ülkesinin sorunlarını dert
edindiği, kalkınmanın hedefleriyle uğraştığı, insanın evrendeki yerini ve hayattaki önemini anladığı
ve İslam’ın güzel bir hayat
sağlayacağına inandığı
anlaşılmaktadır.
Fakat ne yazık ki ümmetin birçok nesli ile Hasan
El Benna’nın fikirlerini ve
davasını tanıma arasına setler çekilmiştir. Genç
kuşak ile, Üstad Hasan el
Benna’nın çizdiği sağlam
yolda yürümek arasına
engeller koymak için çabalayanların sayısı da
oldukça fazladır. Çeşitli
yerlerde Hasan el Benna’nın davasından ve fikirlerinden kurtulmak isteyen bazı hasta düşünceler
yeşermiştir. Bu sebepten
dolayı bu nesillerin hakkı,
Üstad el Benna’yı tanımak
ve hakkıyla tanıtmaktır.
Davetçiler İmamı olarak
da anılan Üstad El Benna,
kurduğu Müslüman Kardeşler Cemaatini bilinenin
aksine silahlı bir direniş örgütü olarak değil, Islah Hareketi olarak kurmuştur. İslam’ı hakim kılmanın yolunun
tabandan tavana ıslah temelli bir davet ve İman hakikatlerini yayma çalışmasından geçtiğini savunmuştur.
Kardeşlerin hedeflerini; Müslüman fert, Müslüman aile,
Müslüman toplum, Müslüman devlet ve İslami Hilafet
olarak belirleyen Hasan el Benna, ‘Gayemiz Allah, Önderimiz Resulullah, Yolumuz Cihad, Anayasamız Kuran,
Allah yolunda şehitlik en yüce arzumuzdur’, prensipleriyle temellendirmiştir. Ehli Sünnet Vel Cemaat çizgisini
benimseyen El Benna, farklı düşüncelere ve fıkhi ihtilaflarla ‘İttifak ettiğimiz konularda yardımlaşırız, İhtilaf ettiğimiz konularda ise birbirimizi mazur görürüz’ diyerek
hoşgörü çizgisini oluşturmuştur. İttihad-ı İslam’dan yana
duruşu ve tekfircilikten uzak duruşu vasat (orta) bir yol
izlemesini sağlamıştır.
Osmanlı Devleti’nin yıkılması ve akabinde Hilafetin
kaldırılması ile İslam Beldelerine kümelenen sömürgeci
hareketler ortaya çıkmıştır. Kuzey Amerika ve Avrupa’nın
kendilerini özne, dünyanın geri kalanını nesne olarak
gördüğü bu sömürgen düzene karşı Hasan el Benna,
‘Gevşemeyin, üzülmeyin, ümidinizi kesmeyin, boyun eğmeyin. Yeryüzü ne Amerika’nın, ne Rusya’nın, ne İngiltere’nin, ne de Fransa’nındır. Bütün yeryüzü Allah’a aittir.
O’nun istediği kullarına verir. Zalimlere, haddi aşanlara
ve haklara tecavüz edenlere değil iyi son, Allah’a karşı
sorumluluk bilinci taşıyanlara hazırlanmıştır. Sözünden
dönmeyecek olan Allah’ın vaadine güvenin.’ diyerek,
dünyaya meydan okuyan batılı küresel soyguncu ve
Vücudun askerleri için artık o organ bir düşmandır ve diğer düşmanlar gibi mücadele edilmesi gerekir. Yani dış
tehditlere karşı savaşması gereken savunma birlikleri
kendi kalp gibi, dalak gibi, karaciğer gibi hayati organlarla savaşıp onu yok etmeye çalışır. Bu otoimmünite
hali, İslam toplumlarında kendilerine alan bulmuş sözde İslam’a hizmet edenler ve sözde İslam Devleti kurmak isteyenlerin özetidir.
sömürgenlere karşı İslam Beldelerini harekete çağırmıştır. Bu öyle bi çağrı olmuş ki, Hasan el Benna’nın nefesi
nereye ulaşmışsa orada İslam ve Müslümanların canlılığı görülecektir. Bu nefesin ulaşmadığı yerlerde ise uluslar arası şer güçlere ve onların zalim yerli uşaklarına korkunç bir teslimiyet içerisinde bulunulduğu görülecektir.
Karınca örneğinde ki gibi küresel sömürgenlerle birbirine benzeyen ve ortak hedefe yönelmiş, toplumu içten
çürüten yerli yönetici sömürgenlerde türemiştir. Yemenli
Alim Abdulmecid Zındani bu sömürgeci yöneticileri şu şekilde tanımlar: ‘Adı bizimki gibi olan, teni bize benzeyen,
soyu bizde olan fakat bizim gibi düşünmeyen, bizim gibi
yaşamayan ve bizi istemeyen yöneticilerdir bunlar.’ Bu
konuda Üstad el Benna, ‘Yaratana isyanda yaratılmışa
itaat yoktur’ diyerek zalim yöneticilerle zalimlikten vazgeçinceye kadar mücadele edilmesi gerektiğini savunmuştur. O dönemde başlayan bu mücadele günümüze
kadar süregelmiştir.
Geçmişte başlayıp günümüzde de devam eden bir
diğer yerli sömürgenlerde, sözde İslam’a hizmet ve sözde İslam Devleti kurma yolunda İslam’a en büyük zararı verenlerdir. Tıpta ‘otoimmünite’ diye bir durum vardır.
Otoimmünite, vücudun savunma sisteminin kendi dokularına dönmesi ve onu düşman bilmesi durumudur.
Bildiğiniz gibi vücudun, dışarıdan gelen mikroplara karşı
bir savunma sistemi vardır. Bu sistem mikroplarla savaşarak bünyeyi korur. Sağlıklı kalmayı sağlayan vücudun
askerleri, otoimmünite durumunda kendi organını düşman olarak görür ve onunla savaşmaya başlar.
İslam Dünyasını ‘Ilımanlar’ ve ‘Radikaller’ arasında eritmeye çalışan bu yapılara karşı en büyük mücadele dili,
Hasan el Benna’nın metodu ile verilecektir. Günümüzde
bazıları bir yada birkaç grup adamla İslam Devleti’nin
kurulabileceğini zannediyor. Bu doğru bir şey değildir.
Ustad el Benna bu konuda şöyle der: ‘ Sizin bu yolunuzun adımları çizilmiş ve sınırları da tesbit edilmiştir. Ben
de gayeye ulaşmak için en sağlam yol olduğuna tamamen inandığım bu sınırlara muhalefet edecek değilim.
Evet uzun bir yol olabilir. Fakat ortada başka yol yoktur.
Yiğitlik ancak, sabır, devamlılık, ciddiyet ve gayretli çalışma ile ortaya çıkar. Aranızda kim olgunlaşmadan önce
meyveye acele etmek yada zamanından önce çiçeği
koparmak isterse ben bu işle onunla beraber değilim.
Kim de benimle, tohum gelişip ağaç oluncaya ve meyvesi olgunlaşıp koparma anı gelinceye kadar sabrederse, bundaki mükafatı yetişecektir. Ya zafer ve üstünlük,
yada şehadet ve mutluluk…
İslam Dünyasını bu şekilde iki kutuplu bir yapıya çevirip kendi içerisinde eritmeye çalışanlar, Çağdaş İslami
Hareketin Teorisyeni Hasan el Benna’nın vasat(orta) yol
çizgisini karşılarında bulacaklardır. İslam beldelerine
meydan okuyan, bizzat İslam’a meydan okuyan yerli ve batılı küresel soyguncu sömürgenlere karşı; İslam
coğrafyası yeni siyasal iklimlerde ‘orta yol’ sosyal ve siyasal alternatiflere yönelme eğilimindedir. Bu yöneliş
doğrudur. Çünkü Müslüman toplum, sosyal hayatta, siyasette ve ekonomide, Amerika ve batının çifte ve çoklu
standartları yerine, tüm insanlığı kapsayan, yeni küresel
standartlar üretebilecek mirasa sahiptir. Ve yakın gelecekte, İslam Coğrafyasının değişim potansiyelinin neleri
alt-üst edeceği henüz bilinmemektedir.
Şubat 2015 / Sayı 1
davetmektebi.com
11
Fur
aydın kan, bir s
e
lanm
ış yen mbol artık
i nesi
. Vah
Genç
l
ö
m
n
ümin iyle
de yü
lerim
genç
r
izin r
liğin
ol mo üyeni…
d
el ara
21. Y
ması
üzyıl
y
ok!
na ge
ın Mu
rek
sabı,
F
Bir ge
u
rkan’
Anlas
nç ne
ı tanı
ı
nlar,
Haya
i
sınla
ç
i
n
ve na
tın an
r.
sıl ya
lamın
fedak
şar
ı,
ârlığı
, diğe tebessüm , nasıl ölü
r,
ü, ok
rkâm
u
l
ı
m
ğ
ı
a
, teva
edeb
zuyu yı,
i…
ve
Kızla
rımız
21. Y
üzyıl
ın Me
ry
t
a
Dava Öğrensin nısınlar. em’i, Esm
ya ad
a’yı
l
anma er, örnek
alsın
k nas
ı
Tanıs
l
o
tanık
lurmu lar…
ınlar,
olsun
ş bu
baba
devir
l
a
r…
sının
de
S
evgil
öğret
i kızı
meni
ve de
ni...
ğerli
12
Şubat 2015 / Sayı 1
davetmektebi.com
Muharrem Güneş
RÖPORTAJ
[email protected]
ŞEHİT OLABİLMEK İÇİN
ŞEHİT Gİ
Bİ
YAŞAMAK
GEREK
F
urkan çok narin, saygılı, edepli biriydi. Yüzüne bakıldığında dahi gözlerini eğerdi. Yüzünden tebessüm hiç eksik olmazdı. Kimsenin sözünü kesmez, asla
ses tonunu yükseltmezdi. Çocukluktan bu yana sakin
bir kişiliği vardı. Annesi küçükken onu sohbetlere götürür, o ortamlarda asla ağlamaz, hırçınlık yapmaz,
kimseyi rahatsız etmezdi. Güzel ahlakı ve maneviyatını
annesi ve ablasından edinmişti. Özellikle annesinin yetişmesinde büyük emekleri vardır. Aslında Furkan annesinin eseriydi. Çünkü annesi onu abdestsiz emzirmezdi.
Bundan dolayı gemide tuttuğu hatıra defterindeki son
yazdıklarında “şehadet mi annem mi?” yazmıştı. Neden
baba yazmamıştı ki? Çünkü o annesinin eseriydi.
Çok yardımsever ve karşılıksız iyilik yapma aşkıyla
dolu biriydi. Şehadetinden sonra yaşanan bir tanıklığı
anlatayım size;
Mahalleye haftada bir süt satmak için belirli bir günde
gelen yaşlı bir sütçü vardı. Yine süt satmak için mahalleye geliyor. O günlerde apartmanın önünde Furkan’ın
taziyesi kurulu olduğu için bir hayli kalabalıktı. Sütçü
merak ediyor, kalabalığa yaklaşıp soruyor:
-Ne oldu, bu kalabalık niye?
Oradakiler Furkan’ın asılı resmini gösterip, “İsrail’in saldırdığı mavi Marmara gemisinde şehit olanlardan bir
çocuk işte bu apartmanda oturuyordu “ diyorlar.
!
Yaşlı sütçü, posteri gördükten sonra oturup ağlamaya
başlıyor. Etraftakiler ağlama sebebini sorunca,
Yaşlı sütçü gözyaşları içinde ben apartmana haftanın belli günü, belli
saatlerde gelirdim. Bu
Şehadetinden sonra mahalçocuk da bunu öğrenlenin camisinde Furkan’ın
miş olacak ki her haffotoğrafının altında bir
branda üzerinde şu yazıyı
ta aynı saatte yanıma
gördüğümde çok sevinmiş
gelir:
- Amca sen yaşlısın,
yorulmuşsundur. Ben
sütleri taşır, dağıtırım
derdi ve benimle birlikte gelir evlere sütleri
dağıtırdı.
ve Allah’a hamdetmiştim.
“Furkan Doğan camimizin devamlı cemaatinden
biriydi.”
Sabah namazına birlikte
kalkardık. Ben namazı evde
kılar yatağıma geçerdim.
O ise abdestini evde alır
namazı ise camide kılardı.
Bu bizim görmediğimiz bir hasletiydi. Gizlice insanlara yardım
eder, bunu açıktan belli etmezdi. Hizmet etmeyi çok severdi, fedakârdı ancak hiç ön planda olmak istemezdi.
İyiliklerini hep gizlerdi.
Evimiz okuduğu liseye yakın olmasına rağmen yatılı
olarak yurtta kalmak istiyordu. Gerekçesi, oradaki çocuklara faydalı olmak, öğrendiklerini başkalarıyla paylaşmak için daha fazla insan ile içli dışlı olmak arzusuydu.
Şubat 2015 / Sayı 1
davetmektebi.com
13
Helal ve harama riayet konusunda çok hassastı.
Ücretli özel okula Yüzde yüz kazandığı burs ile kayıt
yaptırmıştık. Yurt ücretti de ücretsiz olmasına rağmen
bana, en azından yemek ücretlerini ödeyelim diye
ricada bulunmuştu.
Şehadetinden sonra Kayseri’de özel bir üniversitede
derslere giriyordum. Okulun en çalışkanlarından biri
olan Osman isimli genç sezon sonunda; Hocam ben
Furkan’ın ortaokuldan sınıf arkadaşıyım size söylememiştim. Ancak şimdi söylemek istiyorum. Ortaokulda iken
bana namazı anlatan ve beni camiye götürüp namaza
başlamama Furkan vesile oldu. O zamanlarda eğer o
bana bu bilinci kazandırmamış olsaydı, ben şu anda
çok farklı yerlerde olabilirdim.
Bunu Osman’ın ve başkalarının tanıklığıyla şehadetinden sonra öğrenebildik. Meğer o yaşlarda dahi
arkadaşlarını da sabah uyandırır, camiye götürürdü de
bizim haberimiz olmazdı.
14
Şubat 2015 / Sayı 1
davetmektebi.com
Şehadetinden sonra mahallenin camisinde Furkan’ın
fotoğrafının altında bir branda üzerinde şu yazıyı gördüğümde çok sevinmiş ve Allah’a hamdetmiştim.
“Furkan Doğan camimizin devamlı cemaatinden biriydi.”
Sabah namazına birlikte kalkardık. Ben namazı evde
kılar yatağıma geçerdim. O ise abdestini evde alır namazı ise camide kılardı.
Okuldaki başarısı nedeniyle Kayserinin en prestijli
okullarından biri olan Anadolu Lisesini kazanmıştı.
Ancak 1. Dönem sonunda bize okuldan ayrılmak istediğini Özel Fen Lisesine kayıt yaptırmamızı istedi. Okul yönetiminin kaydını aldırmaması çabalarına rağmen ikna
olmamıştı. Sebebini daha sonraki zamanlarda dolaylı
yollardan öğreniyoruz; meğer okulun kız öğrencilerinden biri Furkan’a arkadaşlık teklif ediyor. Kızdan gelen
ısrarlı ilgi yetiştiği prensiplere aykırı olacağından okul
değiştirmeyi göze almış ancak hayâsı nedeniyle bunu
dahi açıklamamıştı. Çok narindi, kimsenin kırılmasını istemezdi.
Çok okuyan biriydi, süreli yayınları zengin içerikli dergilere aboneydi. Ablası evleninceye kadar ortak bir kütüphaneleri vardı. Ablasının evliliğinden sonra kendi kütüphanesini oluşturmuştu.
Çok merhametliydi. Doktor olmak istiyordu. Göz Doktoru olup Afrika’daki âmâların gözlerini açmak ve Filistin’deki insanlara gönüllü olarak hizmet etmek istediğini
söylüyordu. Okulda çok başarılıydı. Diplomasını dahi
alamadan Şehit oldu. Kendisi göremedi ama sınavda
İstanbul Tıp Fakültesini kazanmıştı. Filistin’deki kardeşleri
yardıma muhtaçken, şimdi yardım etmek için bir fırsat
doğmuşken bize gitmek istediğini söyleyince kıramadık
kendisini. Nasıl hayır diyebilirdik ki! Furkan bizi hiç kırmamıştı ki, bir kere olsun bizi hiç üzmemişti ki…
olarak Furkan’ımız, Esma’mız var. Şimdi gençlerimize
anlatabileceğimiz şehitlerimiz var. Biz ailesi olarak “keşke göndermeseydik ”demedik hiçbir zaman. Şehidimle
gurur duyuyorum Çünkü ben şehit babasıyım, Rabbime
sunabileceğim en güzel amelim bu…
Allah mükâfatlandıracağı kullarını seçiyordu. Şimdi
Mavi Marmara şehitlerinin hayatlarına bakıyorum da
hepsi birbirinden değerli şahsiyetler… Seçkin kullar, her
birinin apayrı bir hikâyesi var.
Furkan’ın da hayatı küçük ama değerli adımlarla büyük bir sona - şehadete - hazırlanan bir hayattı. Şehit
olabilmek için şehit gibi yaşamak gerek!
Yakın tarihimizde yaşantısı ve şehadetiyle gençlere
örnek gösterebileceğimiz genç şahsiyetlerimiz yoktu.
Fedakârlığı cesareti ve adanmışlığı Rachel corrie gibileri anlatıyorduk. Ancak artık Müslüman birer şahsiyet
Şubat 2015 / Sayı 1
davetmektebi.com
15
üzerinde çok büyük bir etki bıraktı. Zor dönemler geçiriyorduk. Babam hapisteydi, erkek kardeşim hapisteydi,
ben hapisten yeni çıkmıştım, ailem üzgün, mahzundu.
Çevremizde baskınlar tutuklamalar vardı sürekli. O esnada bir başbakanın ve halkın bize sahip çıkması bizim
acılarımızı hafifletti. Bu bizim için çok kıymetliydi.’
ESMA’YI INTIKAM ALMAK IÇIN ÖLDÜRDÜLER.
Esma küçük bir çocuk, onu niçin öldürdüler?
Biz meydanda iken onlarda burada meydanları doldurmuşlardı. Aslında bunda garipsenecek bir durum yok.
Çünkü bizimle sizin aranızda tarihi bir bağ var ve bu sadece şahıslarla alakalı değil. Türkiye›nin halkları ve yönetimiyle üstlenmiş olduğu rol, almış olduğu inisiyatifin
tarihi bir önemi var.
Bu topraklar sadece şimdi değil İslam ile tanıştıkları
günden bu yana, özellikle Osmanlılar zamanından beri
İslam’ı koruma noktasında bir kale gibi sağlam durmuşlardır. Yani bir manada tüm İslam topraklarını koruma
ve himaye altına almışlardır. ‘Bu tarihi sürecin devam
edeceğinden şüphemiz yok.’
RECEP TAYYIP ERDOĞAN
ACIMIZI PAYLAŞTI
GÖZYAŞLARIYLA
O dönemde başbakanlık görevini yürüten Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı bir programda şehide Esma’ya
yazdığı mektubu dinlerken gözyaşlarını tutamadı. Bu
konudaki duygunu bizimle paylaşır mısın?
Bu asil duruşun ailemiz üzerinde çok büyük bir etkisi
olmuştu. Program yayınlandığı gün babam Muhammed Biltaci’nin mahkemesi vardı ve babama olanları
sıcağı sıcağına anlattığımda bana ; ‘Benim burada kendisine ulaşma imkânım yok, eğer sen bir fırsatını bulabilirsen bu şerefli duruşu ve gösterdiği onurlu tavrından
dolayı kendisine teşekkürlerimi ilet’ demişti.
‘Recep Tayyip Erdoğan’ın bir ülkenin başbakanı olarak
Rabia direnişini sahiplenmiş olması, Esma’yı birebir dile
getirmesi onun için gözyaşı dökmesi aile olarak hepimizin
Özgürlük için büyük bedeller ödeniyor, bütün katliamlara rağmen zafere ulaşacağımızı düşünüyor, buna inanıyor ve bunun için emek veriyoruz. Biz ailece bu zalim
rejime karşı duruşun en ön saflarında yer alan bir aileydik ve Esma’yı babamdan intikam almak için öldürdüler.
Yargılamalar ve idam kararları devam ediyor. Hukuki
sürece bakış açınız nedir?
Rabia meydanın dünyanın gözü önünde sadece haklarını isteyen binlerce silahsız vatandaşını katleden bir
yönetimden her şeyin beklenebilir. Fakat biraz da olsa
uluslararası baskıdan çekindikleri için çok cüretli adımlar atamıyorlar.
Ülkemde şu anda kanun, ahlak ve vicdanla hükmedilmediği için trajikomik şeyler yaşanıyor, genç yaşlarında meydanda oldukları için iki üç çocuğu öldürülen
insanların hiçbir şiddet eylemi içinde olmadıkları halde
cinayetle suçlanmasının bunun sadece küçük bir misali… Hem çocuklarını katlet sonra da silahla yönetimi devirmekle suçlayarak yargıla ve mahkûm et. Bu olacak
şey değil!
Ülkemin geleceği için endişeleniyorum ancak ümitliyim. Çünkü halkımız bu kadar katliam ve sindirme girişimlerine rağmen sokakları terk etmiyor özgürlük mücadelesini kararlılıkla sürdürüyor. Suriye Filistin ve tüm
mazlum coğrafyaları biz Müslümanların ortak davası.
Dünyanın şu anki durumu gerçekten ümitsiz bir vakıa
gibi görünüyor ama şartlar ne olursa olsun mazlumdan
yana tavır alan, şerefli bir duruş sergileyen insanların
varlığı bize umut veriyor, Türkiye’nin bu durumu bizim
gibi hiçbir mazlum halk tarafından asla unutulmayacak.
Şubat 2015 / Sayı 1
davetmektebi.com
17
ŞEHİTLER GEÇİDİ
18
Şubat 2015 / Sayı 1
davetmektebi.com
ÇİZGİLERİN DİLİ
Şubat 2015 / Sayı 1
davetmektebi.com
19
Dr. Maruf Çelik
BAŞ
YAZI
DOSYA
[email protected]
Davette Beyan
Sorumluluğu
B
eyan; apaçık, aşikâr olmak demektir. Beyan etmek ise; apaçık kılmak, anlaşılır kılmak, vuzuha
kavuşturmak anlamına gelir. Tersi
olan ketm ve ketman ise gizlemek,
üstünü örtmek, kapalı kılmak demektir. Beyan ve ketm Kur’an’î birer
kavramdırlar. Kur’an-ı Kerim’de sıkça
tekrarlanan bu kavramlara örnek
olması açısından Bakara Süresinin
159–160. ayetlerini verelim:
Ñ Ñ Ë=m__
k ‚‚‚=ÍÜÍ ÿÜ ^=„= „d=
= È›k› ’’
= ‚‹=__
Ò ÑÑ7^^
ÒÑÑ
_ „ÈÈ
= _·_ η gÎ ÿg ^=‚‚
‚ _·_ ÿ· äÿ ‡‡`=___‹=
Ñ Ë=m__
k ÍÍ==‚‚
= È›ÈÈ k› ’’
= ‚‹=__
Ò Ñ7^^
ÒÑÑ
‚=ÍÜÍ ÿÜ ^=„= „d=
_ „ÈÈ
= _·_ η gÎ ÿg ^=‚‚
‚ _·_ ÿ· äÿ ‡‡`=___‹=
fi= fiÂfi · ≈· ŸŸÍ=÷== ÷Ù÷ ÙÿÙ ËË̀Ë̀=i__
__k_ ’k ’ÿ’ ^=Ω== é__
__·_ ŸÿŸ ==Á____·_ η fÎ =___‹=
Ñ≈≈
_ ÑÑ
Ñ f=‚‚‚‹=
=
‚
=
=
fi= fiÂfi ·≈· ŸŸÍ=÷ ÷Ù÷ ÿË =i__
_k’k ÿ^=Ω== é__
_·ŸÿŸ ==Á___·Î· fÎ =___‹=
_ ÑÑ
Ñ f=‚‚
= Ñ≈≈
‚
=
=
==‚‹=
= d̆=„ÈÈ
ƒ fififi=Âfi ·Â ≈· Ÿ≈ ÍŸ ËÍ ===!^=
= È·È ƒ· ˙ÿ^=
^== ÈÈÈwÈ wŸw ìŸ ì̀ì̀Ë̀==^= ÈÈÈfÈ __j_ =‚‚‚=ÍÜÍ ÜÿÜ ^==˘
ƒ fififi=Âfi ·Â ≈· Ÿ≈ ÍŸ ËÍ =!^=
= È·È ƒ· ˙ÿ^=
^ÈÈÈwÈ ŸìŸ Ë̀=^ÈÈÈfÈ _j =‚‚‚=ÍÜÍ ÿ^=˘d̆=„ÈÈ
fi= ÎvÎ àv ÿ^=i^^
Ÿ iÈ
= ÈÈkÈ ÿ^=__‡_‡‡`Ë̀=fi= Âfi ΠΟΠƒ=
= ÈjÈj̀j̀=÷== Ù÷ ÙÿÙ Ëÿ ËaË Ãaa ==^= ÈÈ·È Î· fÎ Ëf
fi= ÎvÎ àv ÿ^=i^^
Ÿ iÈ
= Èkÿ^=_‡`Ë̀=fi= Âfi ΠŸƒ=
= j =÷ Ù÷ ÿËÿ aÃ=^ȷη fÎ Ëf
“İndirdiğimiz apaçık delilleri ve
hidayeti Kitap’ta açıklamamızdan
sonra onları gizleyenler var ya, işte
onlara hem Allah lânet eder, hem
de bütün lânet ediciler lânet eder.
Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya
koyanlar (lânetlenmekten) kurtulmuşlardır. Çünkü ben onların tövbelerini kabul ederim. Zira ben tövbeleri çok kabul edenim, çok merhamet
edenim.”
Şubat 2015 / Sayı 1
davetmektebi.com
20
Sadece bu iki ayet bile beyan sorumluluğunun ne denli kritik olduğunu ifade etmeye kâfidir.
Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette İslam mesajı ‘beyyine’, apaçık hakikat olarak zikredilmiştir. Bu mesaj, yapısı gereği apaçıktır.
Hiç kimsenin onu bazı kaygılarla muğlâk,
silik, belirsiz kılmaya hakkı yoktur.
Cemil Meriç ‘Bu Ülke’ adlı eserinde ‘Tefekkür vuzuhla başlar, kurtuluş şuurla’
başlığı altında şöyle diyor: “Kelimeleri tarif
etmeden girişilecek her tartışma kısır kalmaya mahkûmdur.” Son dönemin önemli
düşünce ve kültür adamı Cemil Meriç ne
güzel ifade etmiştir! Sözler, ideolojiler, kavramlar, düşünceler ve mesajlar net, apaçık, anlaşılır olmadan kısır döngülerden ve
bocalamalardan kurtaramayız kendimizi.
Ahlakta doğruluk ve yalan ne ise İslami çalışma usul ve yöntemlerinde beyan ve ketm
/ hakikati gizleme de odur. Doğruluk sahibine geçici zarar ve kalıcı kazanç sağladığı
gibi, yalancılık da sahibine geçici kurtuluş
ve kalıcı zarar sağlar. Tebuk savaşından
geri kalan K’ab b. Malik ve iki arkadaşının
durumu ile diğerlerinin durumları gibi.
Cemil Meriç ‘Bu Ülke’
adlı eserinde ‘Tefekkür
vuzuhla başlar, kurtuluş
şuurla’ başlığı altında
şöyle diyor: “Kelimeleri
tarif etmeden girişilecek
her tartışma kısır kalmaya mahkûmdur.” Son
dönemin önemli düşünce ve kültür adamı Cemil
Meriç ne güzel ifade etmiştir! Sözler, ideolojiler,
kavramlar, düşünceler
ve mesajlar net, apaçık,
anlaşılır olmadan kısır
döngülerden ve bocalamalardan kendimizi
kurtaramayız.
Peygamberlerin Kur’an-ı Kerim’de geçen kıssaları ve
Peygamberimizin sireti incelendiğinde beyan sorumluluğunun çok zirve bir düzeyde yerine getirildiği görülecektir. Başka bir deyişle elçiler ilahi mesajı yontmadan,
eğip bükmeden ve halkların benimseyeceği bir formata
sokmadan olduğu gibi aktardılar. Bu beyan sorumluluğu nice işkencelere ve sıkıntılara yol açsa bile… Peki,
çağımızdaki davetçiler bu hususta ne durumdalar?
Metodolojide beyanı veya ketman’ul hakkı / hakkı
gizlemeyi prensip edinen İslami çalışmaların durumları
da böyledir.
İslam mesajının son temsilcisi olan Hz. Muhammed (sav)
davetinde beyanı prensip edinmiştir. O İslam mesajını
muhataplarına çok net bir şekilde ulaştırmıştır. Tabir yerinde ise beyanın zirvesini yaşamıştır. O İslam mesajını
ümmilere de medenilere de, müşrik kabilelere de ehli
kitaba da, Kureyş ve Arabistan’ın diğer kabileleri gibi düzensiz topluluklara da Rum ve Fars imparatorlukları gibi
gelişmiş sistemlere sahip olanlara da apaçık bir şekilde ulaştırmıştır ve gönül huzuruyla bu dünyadan irtihal
etmiştir. Hz. Muhammed (sav) Veda Haccında Sahabe-i
Kiram’a şöyle seslenmiştir: “Size benden sorulacak. Benim hakkımda ne diyeceksiniz?” Sahabe-i Kiram ise şöyle cevap verdi: ‘Senin ilahi mesajı ilettiğine, emaneti yerine getirdiğine, ümmete hayır ve nasihatte bulunduğuna
şehadet ederiz.’ Bunun üzere Efendimiz (sav) şehadet
parmağını göğe doğru kaldırarak ve Müslümanları kastederek şöyle buyurdu: “(Allahümme’şhed!) Allah’ım şahit ol! Allah’ım şahit ol! Allah’ım şahit ol!” (İbni Mace)
Davet hususunda Davetçinin sorumluluğu ile davet
edilenin sorumluluğu farklı şeylerdir. Davetçi beyanla,
davet edilen ise dinlemek ve kabul etmek ile yükümlüdür. Burada sorumlulukların ve rollerin değişmemesi
gerekir. Başka bir ifade ile davetçi, “Davet edilen nasıl
karşılar?” ,“Davetimi beğenir mi?” gibi kaygılara kapılmadan davetini net bir şekilde aktarmalıdır. Mesaj davet
edilen nezdinde ayan beyan olmalıdır. Davetin kabulü
hususunda sorguya çekilecek olan davetçi değil; davet
edilendir. Mesaj apaçık ve net olduktan sonra dileyen
kabul eder, dileyen de vazgeçer.
Son iki asrı incelediğimizde çoğu davetçinin elçilerin izinden yürümedikleri maalesef görülecektir. Çağımızda çoğu davetçinin mesajı olduğu
Peygamberlerin Kur’an-ı
gibi sunmak yerine;
Kerim’de geçen kıssalatoplumların hoşuna
rı ve Peygamberimizin
gidecek bir formatsireti incelendiğinde beta sunmaya çalıştığı
yan sorumluluğunun çok
görülmektedir. Sanki
zirve bir düzeyde yerine
herkesin razı olacağı
getirildiği görülecektir.
bir mesaj varmış gibi.
Başka bir deyişle elçiler
Bunun sonucunda ‘sol
ilahi mesajı yontmadan,
İslam’ veya ‘sosyalist
eğip bükmeden ve halkMüslümanlar’, ‘Ameların benimseyeceği bir
rikancı İslam’ veya
formata sokmadan ol‘sağcı Müslümanlar’
duğu gibi aktardılar. Bu
türemeye başladı. Bir
beyan sorumluluğu nice
başka ülkede suya
işkencelere ve sıkıntılara
sabuna dokunmayan
yol açsa bile… Peki, çasadece kendi hayatını
ğımızdaki davetçiler bu
yaşayan Müslümanhususta ne durumdalar?
lar türedi. Japonya
Son iki asrı incelediğiizlenimlerini
yazan
mizde çoğu davetçinin
bir âlimin makalesini
elçilerin izinden yürümeokuduğumda bir izledikleri maalesef görülenim beni dehşette bıcektir. Çağımızda çoğu
rakmıştı:
davetçinin mesajı olduğu
gibi sunmak yerine; toplumların hoşuna gidecek
bir formatta sunmaya
çalıştığı görülmektedir.
Şubat 2015 / Sayı 1
davetmektebi.com
21
İslam’la şereflendikten sonra nice Müslüman Japon,
bankadaki birikimini kimseyle paylaşmadığı gibi
İslam’ını da paylaşmıyormuş!
Çağımızda hakkı beyan etme sorumluluğunu iyi bir
şekilde icra eden bir örnekle bu makaleyi bitirmek istiyorum.
Bu yaklaşım son
derece gereksiz ve
sakıncalı bir yaklaşımdır. Allah’ın lanetini gerektirecek kadar
büyük bir günahtır.
Zira davetçiler bu dinin mesajını halkların
nezdinde apaçık kılmakla yükümlüdürler.
Davetçiler şunu çok
iyi bir şekilde bilmek
zorundadırlar: Din insanlarda köklü bir değişim yapmak üzere
gönderilmiştir, insanlardan etkilenmek için
değil. Bu dinin yerel
gelenek ve ideolojilere uyumlu hale getirilmesi onu rabbani olmaktan çıkarıp beşeri
bir nizam düzeysizliğine indirir.
İmam Hasan el-Benna Müslüman Kardeşler davasını 1928’de kurduğu günden günümüze kadar ihvan
davetçileri hakkı beyan etme ve onu gizlememe hususunda son derece örnek bir tavır sergilediler. Onlar tüm
dönemlerde gür bir sedayla hakkı beyan ettiler ve bunun için nice sıkıntılara katlandılar. İhvan tarihindeki sürgünler, takipler, tutuklamalar, işkenceler ve şehadetler
hep beyan sorumluluğunun bedelidir. İhvan, değişimde
şiddeti metod olarak benimsememesine ve Müslüman
topluluklarda şiddete başvurmamasına rağmen bunca fedakârlıkları neyle açıklayacağız? İhvan’ın ilk Genel
Mürşidi ile son Genel Mürşidinin yaklaşımı aynıdır. Son
Genel Mürşit Muhammed Bedii’nin kendilerine karşı işlenen katliamlara karşı söylediği ‘Barışçıl tavrımız onların kurşunlarından daha güçlüdür’ sözü hala kulaklarda çınlamaktadır.
Evet, İhvan-ı Müslimin
Filistin gibi bazı yerler
hariç - ki burada Kâfir
düşmanın fiili işgali
söz konusudur - hiçbir
Müslüman memlekette
şiddet eylemlerine
başvurmamıştır. Fakat
her dönmede hakkı
apaçık bir şekilde
haykırmıştır ve bunun
için nice bedeller
ödemiştir. Diyebiliriz
ki asrımızda İslam’ın
siyasi varlığının
sonlandırılmasından
sonra (hilafetin ilgası)
İslam mesajının
anlaşılmasında bu
hareket en önemli paya
sahiptir. Bu sonuç için
tüm bu çile ve sıkıntılar
değer.
22
Şubat 2015 / Sayı 1
davetmektebi.com
Evet, İhvan-ı Müslimin Filistin gibi bazı yerler hariç –ki
burada Kâfir düşmanın fiili işgali söz konusudur- hiçbir
Müslüman memlekette şiddet eylemlerine başvurmamıştır. Fakat her dönmede hakkı apaçık bir şekilde haykırmıştır ve bunun için nice bedeller ödemiştir. Diyebiliriz
ki asrımızda İslam’ın siyasi varlığının sonlandırılmasından sonra (hilafetin ilgası) İslam mesajının anlaşılmasında bu hareket en önemli paya sahiptir. Bu sonuç için
tüm bu çile ve sıkıntılar değer.
Şubat 2015 / Sayı 1
davetmektebi.com
23
Download