siyasal iletisimicindekiler

advertisement
Ta r i h i S ü reçte Sahra alt› A f r i k a:
O s m a n l › -Afrika ‹liflkileri ve Sömürgecilik
Doç. Dr. Ahmet KAVAS
‹stanbul Üniversitesi, TASAM Afrika Enstitüsü Direktörü
Uluslararas› iliflkiler alan›nda üçüncü bin y›la girildi¤i bir dönemde üzerinde en fazla konuflulacak bölgelerin bafl›nda Afrika’n›n “Sahra alt›” ad›yla ifade edilen ve bugün 47 ba¤›ms›z ülkenin yer ald›¤› oldukça genifl co¤rafya akla gelmektedir. K›tan›n büyük bir k›sm›n› kaplayan bu bölgenin sadece baz›
imkânlar›na sahip olmak u¤runa günümüz dünya ekonomisine yön veren güçler aras›nda büyük kavgalar›n yaflanaca¤› flimdiden strateji uzmanlar› taraf›ndan ciddi ciddi kayg› verici flekilde dile getirilmektedir. Toplam 30 milyon kilometre kareyi biraz aflan bir yüzölçümüne sahip Afrika’n›n kuzeyi ile güneyini sekiz buçuk milyon kilometre kare yüzölçümüyle Büyük Sahra Çölü ikiye
ay›rarak adeta iki eksenli bir k›ta oluflturmaktad›r. Afrika’n›n bu k›sm›ndaki
ülkelerin tamam›na yak›n› yerüstü ve yeralt› zenginlikleri bak›m›ndan dünyan›n baflka bölgeleriyle k›yas edilmeyecek kadar k›ymetli olup herkesin dikkatini buraya çekmektedir.
Afrika’n›n kuzeyini güneyinden ayr›lan Büyük Sahra Çölü ve bunun güneyinde kalan genifl verimli araziler asl›nda geçen iki bin boyunca da dünya tarihinin kaderini belirleyen bir konumdayd›. Fenikeliler, Yunanl›lar ve Romal›lar kadar k›ta d›fl›ndan buraya ilgi duyan milletlerden birisi de Araplar oldu ve
yaln›z ‹slam öncesi dönemde sadece K›z›ldeniz’in bat› k›y›lar›yla yak›n münasebetler kurmakla yetindiler. ‹slam’›n Arap Yar›madas›ndan di¤er k›tlara yay›l›fl›yla birlikte Müslüman Araplar için k›tan›n kuzeyi kadar do¤usu, hatta iç
bölgeleri de birer cazibe merkezine dönüfltü. Sekizinci yüzy›la kadar s›n›rl›
iliflkileriyle d›fl dünyaya aç›lan Afrika, ‹slam dininin bu k›tada yay›lmas›yla
birlikte gerçek manada Asya ile Avrupa aras›nda bir etkileflim merkezine dönüfltü.
Emeviler döneminde Afrika k›tas›n›n kuzeyi tamamen fiam merkezli idareyle birleflirken ayn› zamanda bir ucu ‹spanya, hatta Fransa’n›n orta bölgele-
76 S a h r a Alt› Afrika / S u b - S a h a r a n Africa
rine kadar uzanan genifl bir aç›l›m›n içinde yer ald›. Bu arada Do¤u Afrika sahilleri de Müslüman toplumlar›n›n giriflimcili¤iyle Arap yar›madas› kadar Güney Asya ve Çin ile karfl›l›kl› münasebetler gelifltirecek bir seviyeye geldi. Giderek önemi artan k›ta Abbasiler döneminde hem kendi s›n›rlar› içinde yeni
devletlerin kurulmas›na sahne oldu, hem de Asya’dan gelen Türkler için etkisi bin y›l› aflacak bir bafllang›ca sahne oldu.
S›n›rlar›n›n bir k›sm› veya tamam› bu çölle kapl› olan 10 Afrika ülkesi bulunmaktad›r. Bu çölün güneyinde kalan bölgelere ise yine Arapça “k›y›” manas›nda “Sahel” denmektedir. Nil havzas› d›fl›nda kalan çöl bölgesinde toplam
birkaç milyon insan yaflamakta olup bunlar›n ço¤unlu¤unu Tevar›klar oluflturmaktad›r.
‹slam fetihlerinin bafllad›¤› yedinci yüzy›ldan itibaren Müslümanlar Afrika’n›n bu bölgesini de yak›ndan tan›maya bafllad›lar. Çöle genifl yüzölçümünden dolay› “Sahra-y› Kebîr/Büyük Sahra” ad›n› verirken, bunun güneyinde kalan bölgelere ise burada yaflayan insanlar›n tenlerinin siyah olmas›ndan dolay› “Bilâdüssudan”, yani Siyahlar Ülkesi ad›n› verdiler. Tarih boyunca daha ziyade bu isimle tan›nan bölge 19. yüzy›l›n sonunda ‹ngiltere ve Fransa aras›nda paylafl›l›nca daha farkl› isimlerle tan›nd›. Afrika’n›n merkezinde yer alan
Çad Gölü’nün do¤usuna önce Osmanl› M›s›r’› taraf›ndan Sudan-i M›srî, yani
M›s›r Sudan’›, ard›ndan her ikisini de iflgal eden ‹ngiltere taraf›ndan ‹ngiliz
Sudan›, bat›s›na ise Frans›z Sudan› ad› verildi.
Günümüzde insanlar›n renklerinden hareketle bir bölgeye isim verme döneminin geçmifl as›rlarda kalmas› dolay›s›yla tarihî Bilâdüssudan bölgesine
20. yüzy›l›n ikinci yar›s›ndan itibaren Sahra alt› Afrika denilmesi tercih edilmektedir. Bugün bu bölgede toplam 53 Afrika ülkesinin 47’s› yer almaktad›r.
M›s›r d›fl›nda di¤er befl ülke ise Ma¤rib ülkeleri olarak bilinmektedir. K›tan›n
bir milyara yaklaflan nüfusunun dörtte üçü Sahra alt› Afrika’da yaflamaktad›r
(2004 y›l›nda 730 milyon).
Sahra alt› Afrika’da yer alan günümüz modern ülkelerinin bir k›sm› binli
y›llarda kurulan ve as›rlarca bölgelerinde hüküm sürren krall›klar›n ve sultanl›klar›n devam› konumundad›r. ‹çlerinde Mali Cumhuriyeti, 1200 y›l›nda tarihî Gana sultanl›¤›n›n yerine kurulan tarihî Mali Sultanl›¤›n›n ad›n› ba¤›ms›zl›k sonras›nda modern devlete isim olarak verdi. Türklerle ilk münasebete geçen Sahra alt› Sultanlar›ndan birisi Mali sultanlar›n›n en önde gelenlerinden
olan Kankan Musa olup hac yolculu¤u esnas›nda 1324 y›l›nda u¤rad›¤› M›s›r’da Türk soylu Memlûk sultan› taraf›ndan büyük bir misafirperverlikle karfl›land›. O da kendisine yap›lan bu ikramlar karfl›s›nda yan›na bulunan ve Hicaz’da sadaka olarak da¤›tmay› düflündü¤ü alt›nlar›n bir k›sm›n› burada da¤›t-
Girifl Konuflmalar› 77
t›. Hac dönüflünde ise tekrar u¤rad›¤› M›s›r’dan ordular›n› yetifltirmek üzere
Türk soylu askerler götürdü¤ü dahi rivayet edilmektedir.
Afrika’n›n en eski sultanl›klar›ndan birisi bugünkü Çad devleti s›n›rlar›
içinde ve Çad Gölünün kuzeydo¤usunda 9. yüzy›lda kurulan Kânim Krall›¤›
idi. Buran›n kral› ve tebaas›n›n ‹slam’a girmeleri 11. yüzy›l gibi oldukça erken
bir dönemde bafllad›. Bu sultanl›¤›n s›n›rlar› kuzeyde bugünkü Libya s›n›rlar›
içinde kalan Fizan’dan bafllamakta ve güneyde ise bugünkü Orta Afrika Cumhuriyeti’nin kuzey bölgelerini de içine alan oldukça genifl bir bölgeyi içine al›yordu. Daha sonra bu büyük Afrika Sultanl›¤›n›n ad›n›n Bornu oldu¤unu görüyoruz ve payitaht merkezinin Çad Gölü’nün güneybat›s›ndaki Bornu’ya tafl›nmas› etkili oldu. Osmanl› Devleti ile özellikle münasebetler 16. yüzy›l›n
ortas›nda bafllad›. 1510 y›l›nda Trablusgarp’›n ‹spanyollar taraf›ndan iflgali
üzerine bir müddet Kuzey Afrika’daki Müslüman sultanl›klarla kopan tarihî
ba¤lar›n› bir müddet ‹spanyollarla mecburen sürdürüldüyse de Osmanl›lar›n
1551’te Trablusgarp’› almas›yla birlikte eskisinden daha fazla geliflti. Çünkü
çok geçmeden bu bölgeye gelen Osmanl› denizcileri ve onlar›n ard›ndan kurulan Trablusgarp, Tunus ve Cezayir eyaletleriyle eskisinden daha kuvvetli
münasebetler gelifltirdiler. ‹stanbul’a elçi gönderen Bornu sultan›n bu tavr› kanuni Sultan Süleyman taraf›ndan takdir edildi ve kendilerine gerekli yard›m
yap›lmas›na özen gösterildi.
Padiflah Üçüncü Murad (1574-1595) zaman› Osmanl› Devleti’nin s›n›rlar›n›n üç k›tada en fazla geniflledi¤i dönemdir. Öyle ki bu dönemde Trablusgarp
eyaletinin güneyinde bulunan Fizan’›n Osmanl› idaresine ba¤lanmas› bölgede
yeni aç›l›mlar› beraberinde getirdi. Gerçi buras› o döneme kadar Bornu’nun
idaresinde kald›¤› için buran›n sultan› ‹dris Elevma Afrika içindeki bu geliflmeden memnun olmad›. Bunun üzerine Fas’taki Sa’dî hanedan›na yaklaflarak
onunla Osmanl› genifllemesini durdurmak için yard›m istedi. Bu arada bugünkü Mali Cumhuriyeti topraklar›nda hüküm süren Songay Sultanl›¤› da bu iki
Afrika devleti aras›nda yap›lan anlaflman›n kendi varl›¤› için s›k›nt› do¤uraca¤›n› anlad›¤› için Osmanl› Devleti’ne yaklaflmaya çal›flt›. Ancak buran›n Sa’dî
Sultan› Ahmed el-Mansur ez-Zehebî taraf›ndan 1591 y›l›nda ele geçirilmesiyle birlikte Sahra alt› Afrika’n›n bat› k›sm› büyük oranda Fas Sultanl›¤›n›n tesirine girdi. Ard›ndan Bat› Afrika’da uzun süre varl›¤›n› hissettirecek olan Fas
kendisine ba¤l› Timbüktü Paflal›¤›’n› kurdu.
Osmanl› Devleti’nin Sahra alt› Afrika bölgesinin K›z›ldeniz Sahilindeki
mahalli sultanl›klarla münasebetleri bugünkü Sudan, Eritre, Etiyopya, Cibuti,
Somali ve Kenya’ya kadar uzanan Do¤u Afrika bölgede de 16. yüzy›l›n ortalar›nda bafllad› ve 20. yüzy›l›n ilk y›llar›na kadar belli dönemlerde kesintiye
78 S a h r a Alt› Afrika / S u b - S a h a r a n Africa
u¤rasa da varl›¤›n› hissettirdi. Bu bölgede Osmanl› idaresini Habefl eyaleti
temsil ediyordu ve Beylerbeyileri bugünkü Sudan’›n K›z›ldeniz sahilindeki
Sevakin adas›nda oturuyorlard›. Özellikle 16. yüzy›lda bugünkü Etiyopya’n›n
güneydo¤u bölgesindeki Harar flehrini payitaht yapan Harar Sultanl›¤› henüz
o dönemde Kanuni Sultan Süleyman ile yak›n münasebetler kurarak Portekizlilerin bölgeye nüfuz etmesini engellediler. Afrika boynuzu olarak bilinen ve
Eritre, Etiyopya, Cibuti ve Somali’den ibaret olan bölgelerle münasebetler zaman zaman Osmanl› Devleti’nin Yemen eyaleti üzerinden yürütüldü. Hatta bu
eyaletin 16. yüzy›l›n sonunda bölgede artan nüfuzu sebebiyle yaklafl›k 80 senedir Portekiz iflgali alt›nda bulunan ve bugünkü Kenya’n›n, daha do¤rusu bütün Do¤u Afrika sahili boyunca en büyük liman flehri olan Mombasa’n›n ve
Hint Okyanusu’nun bat›s›ndaki di¤er adalardaki sultanl›klar›n yard›m taleplerine karfl›l›k verildi. Emir Ali Bey isminde bir kaptan›n komutas›nda gönderilen bir Osmanl› donanmas› Mombasa’y› 1585 y›l›nda Portekizlilerden alarak
Yemen’e ba¤lad›. Ancak Portekizliler bu liman› kaybetmenin bütün Do¤u Afrika’n›n elden ç›kmas› demek olaca¤›n› bildikleri için Hindistan’›n Goa liman›ndan sevk ettikleri büyük bir donanma ile 1589 y›l›nda buradaki Osmanl›
varl›¤›n› sona erdirdiler.
1698 y›l›nda Uman’dan gelerek Zengibar adas›n› idarelerine alan Maskat
Sultanl›¤› bölgedeki Portekiz nüfuzuna 18. yüzy›l boyunca büyük zarar vererek kesin olarak son erdirdi. Do¤u Afrika bölgesinde giderek güçlenen bu sultanl›k ile Osmanl› Devleti münasebetlerini geniflletti. 1806 y›l›nda ise bu aday› payitaht merkezi yapan Bûsaîd Hanedan›’n›n Osmanl› Devleti’ne her geçen
gün daha fazla yak›nlaflt›¤› görüldü. Hatta bu hanedan 1860 y›l›nda Uman’dan
tamamen ayr›larak müstakil bir sultanl›k haline gelince bu iliflkiler uluslararas› iliflkiler aç›s›ndan daha da etkili boyutlarda sürdürüldü. 19. yüzy›lda bölgede artan ‹ngiliz, Frans›z ve Almanlar›n faaliyetlerine karfl› ‹stanbul’la çok s›k›
münasebet kuran Zengibar sultanlar›ndan Sultan Bergafl Sultan ‹kinci Abdülhamid ile karfl›l›kl› münasebetleri iyice artt›rd›. Her ne kadar ‹ngiltere 1890 y›l›nda buray› himaye ad› alt›nda sömürgesi yapsa da Zengibar Sultanlar›’n›n
Osmanl› Devleti ile münasebetleri aral›ks›z devam etti. Hatta 1902-1910 y›llar› aras›nda Zengibar Sultan› olan Seyyid Ali b. Hamud ‹stanbul’a kadar geldi ve burada padiflah›n misafiri olarak a¤›rland›. Daha sonra Avrupa’ya geçen
bu sultan Paris’te bulundu¤u esnada vefat etti. Buradaki Osmanl› sefareti 1859
y›l›nda Paris’te Osmanl› Devleti vatandafllar› için tahsis edilen Père Lachaise
Mezarl›¤› içindeki Müslümanlara ait k›sma bu sultan›n defnini sa¤lad›.
Sahra alt› Afrika’n›n Osmanl› Devleti ile münasebetlerinin yo¤un oldu¤u
bölgelerden bir di¤eri ise bugünkü Sudan devleti topraklar›d›r. 16. yüzy›l›n
bafllar›nda buran›n iç bölgelerindeki Sinnâr merkezli kurulan Func Sultanl›¤›
Girifl Konuflmalar› 79
ile M›s›r valisi Kavalal› Mehmed Ali Pafla aras›ndaki münasebetler daha sonra bu valinin Sudan’› M›s›r’a ba¤l› bir vilayete dönüfltürülmesiyle devam etti.
Kesela, Hartum ve el-Ubeyd’de kurulan askeri k›fllalar zamanla birer büyük
flehre dönüflerek bugünkü modern Sudan devletinin kurulmas›nda ilk ad›mlar
oldu. Öyle ki o döneme kadar müstakil sultanl›klar ve krall›klardan oluflan
Dârfûr, Kordofan, Bahrül-Gazal, Nûbe bölgeleri Hartum merkezli idarenin alt›nda topland›lar ve bugün bütün Afrika k›tas›n›n en büyük yüzölçümüne sahip ülkesi olan Sudan’›n s›n›rlar› bu dönemde çizildi. Hatta Ekvator bölgesine
kadar inilerek bugünkü Uganda-Sudan s›n›r›nda Hatt›istivâ müdüriyeti, yani
Ekvator Müdürlü¤ü ad› alt›nda yeni bir idari birim kuruldu. Bu bölgeyi yerlilerden ald›klar› destek kadar Avrupal› asker ve bürokratlar› da görevlendirerek
idare eden Osmanl› M›s›r idaresi 1882 y›l›nda ‹ngiltere’nin M›s›r’› ve buna
ba¤l› Sudan’› ele geçirmesiyle büyük bir kesintiye u¤rad›. Ama Osmanl› Devleti’nin bu ülkenin iç bölgelerinde nüfuzu devam etti ve özellikle Darfûr sultan› Ali Dinar’›n 1916 y›l›nda ‹ngilizler taraf›ndan öldürülmesine kadar ba¤l›l›k devam etti.
Afrika k›tas›n›n merkezi konumundaki Çad Gölü çevresinde bugün Çad,
Nijer, Kamerun, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Nijerya yer almaktad›r. Avrupa
sömürge idarelerinin 19. yüzy›l›n son y›llar›nda burada kuruldu¤u dönemde
Osmanl› Devleti de özellikle Trablusgarp vilayeti üzerinden bu bölgeyle münasebetlerini s›klaflt›rd›. Hatta bugünkü Nijer’in kuzeydo¤usundaki Kavar
Sultan› Trablusgarp’›n Fizan Sanca¤›’n›n merkezi Merzuk’a gelerek Osmanl›
Devleti’ne ba¤l›l›¤›n› bildirdi. 19. yüzy›l›n›n son y›llar›nda bölgeyi nüfuzuna
almak isteyen Fransa karfl›s›nda Nijer’in bu bölgesinde merkezi Bilma kasabas› olan ve Fizan’a ba¤l› bir idari birim olan Kavar kazas› kuruldu. Yine
Çad’›n kuzeyindeki Tibesti’nin Barday kasabas›nda da Tîbû Reflâde ad›yla yeni bir kaza daha kuruldu ve buraya ‹stanbul’dan tayin edilen kaymakamlar giderek görevlerini yürüttüler. Ayr›ca Fizan’da bir askeri birlik düzenlenerek
bunlar Çad’›n güneyindeki tarihi Vaday ve Bagirmi sultanlar›n›n bulundu¤u
bölgeleri de Osmanl› Devleti’ne ba¤lamak üzere sefere ç›kt›lar. Çad Gölü bölgesine kadar ilerleyerek buralara Osmanl› bayraklar›n› çektiler. Bugünkü Çad
devletinin orta k›s›mlar›nda Borku ve Ayn Galaka’da yeni kazlara kurma giriflimlerinde bulundular. Ne var ki 1911-1912 y›llar› aras›nda Trablusgarp’ta yaflanan Osmanl›-‹talyan Savafl› ile bu giriflimler durduruldu ve 1913 y›l›nda buradaki birlikler geri çekilmek zorunda kald›lar.
Sahra alt› Afrika bölgesinde 19. yüzy›l›n sonunda etkili olan Rabih B. Fazlallah’›n 1900 y›l›nda Frans›zlar taraf›ndan öldürülmesine kadar Trablusgarp
vilayeti ile yak›n münasebetler kuruldu. Zaten onun idaresine ald›¤› bugünkü
Nijerya’n›n Bornu bölgesi Kamerun’un kuzeyi ve Sudan’dan bu bölgeye ilk
80 S a h r a Alt› Afrika / S u b - S a h a r a n Africa
defa geçti¤inde yerleflti¤i Orta Afrika Cumhuriyeti’nin kuzey bölgesi Trablusgarpl› tüccarlar›n s›kça gidip geldikleri bölgeler aras›ndayd›.
Bugünkü Nijerya’n›n Osmanl› Devleti ile münasebetleri de 16. yüzy›la kadar gitmekte olup bu bölgeden Trablusgarp vilayetine gelip gidenler ‹stanbul’a
ba¤l›l›klar›n› her defas›nda dile getirmekteydiler. Hatta bunlardan Trablusgarp’›n merkezine ve çevresindeki flehirlere yerleflenler Osmanl› vatandafl› olmufllard›. ‹ngilizler, Nijerya’y› sömürgelefltirdiklerinde bunlar› kendisine ba¤l› tebaa olarak görmek istediyse de onlardan ret cevab› ald›. Trablusgarp vilayeti Osmanl› idaresinde kald›¤› sürece de onlar›n ‹ngiliz tebaas› olarak kabul
edilmesine müsaade edilmedi.
Sömürgecilik öncesinde ve bu sürecin bafllamas›ndan sonra Osmanl› Devleti’nin Sahra alt› Afrika’n›n güneyindeki toplumlarla da belli aral›klarla karfl›l›kl› münasebetler kurdu¤u bilinmektedir. Afrika’n›n en güney ucu olarak
kabul edilen bugünkü Güney Afrika Cumhuriyeti topraklar›na Hollanda’n›n
Endonezya ve çevresindeki sömürgelerinden getirdi¤i Müslümanlara köle muamelesi yap›lmaktayd› ve dini inançlar›n› yaflamalar› neredeyse imkâns›z hale
getirilmiflti. Bu bölgeyi daha sonra Hollanda’dan alan ‹ngiltere ise Hindistan
sömürgesinden buraya çok say›da Hindu getirdi ve bunlar›n aras›nda da önemli miktarda Müslüman vard›. ‹ki farkl› co¤rafyadaki ülkelerden de¤iflik sebeplerle Güney Afrika’ya getirilip yerlefltirilen bu Müslümanlar aras›nda zamanla büyük anlaflmazl›klar ç›kt›. Bunlar›n aras›nda bir anlaflma ortam› kuramayan ‹ngiltere çareyi Osmanl› Devleti’nden yard›m istemekte buldu. 19. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda ‹stanbul’a müracaat edip buraya bir Osmanl› âlimi gönderilmesi durumunda bu iki toplum aras›nda bir bar›fl ortam› tesis etmenin mümkün oldu¤unu bildirdi. ‹flte böylesine hassas bir dönemde Afrika’n›n bu en güney ucundaki küçük bir Müslüman toplulukla dahi ciddi say›labilecek bir yak›nl›k kuruldu. Buraya gönderilen Ebubekir isimli âlimin flahs›nda bafllat›lan
münasebetler giderek artt› ve burada bir Osmanl› mektebi aç›lmas› dahi mümkün oldu. Ard›ndan buradaki Müslümanlarla daha yak›n irtibat kurmak üzere
konsolosluk seviyesinde diplomatik temsilcilik kuruldu. Asya bölgesinden buraya getirilen Müslümanlar aras›nda Osmanl› Devleti’ne karfl› önemli bir ba¤l›l›k oluflturuldu ve onlar da kendilerine yap›lan bu ilgiye kay›ts›z kalmad›lar.
20. yüzy›l›n bafl›na kadar Padiflaha ba¤l›l›klar›n› daima gösterdiler ve cülus
merasimlerini tebrik etmek dahil pek çok konuda ‹stanbul’da yaflanan geliflmeleri yak›ndan takip ettiler.
Güney Afrika’da yaflanan bu yak›nlaflma asl›nda çevredeki di¤er Müslüman toplumlar için de geçerli idi. Bunun en güzel örne¤i olarak buran›n yan›ndaki Portekiz sömürgesi Mozambikli Müslümanlar verilebilir, çünkü bunlar
Girifl Konuflmalar› 81
Hicaz demiryolu yap›m› esnas›nda katk›da bulunmak istediler. Kendi aralar›nda toplad›klar› yard›mlar› ‹stanbul’a ulaflt›ran o günkü ad›yla Lourenço Marques, yani bugünkü baflkent Maputo’da yaflayan Müslümanlar›n bu yak›n ilgisi karfl›l›ks›z kalmad› ve gönderdikleri yard›m mukabilinde de¤iflik rütbeleri
havi madalyalarla taltif edildiler. Sadece bu örnek bile onlar›n ‹stanbul’a ilgilerinin ne kadar yak›ndan oldu¤unu göstermek aç›s›ndan oldukça önemlidir.
Afrika k›tas›n› çevreleyen adalar›n en büyü¤ü olan Madagaskar adas›nda
genelde kuzeyindeki Komor adalar›ndan gelenler ile adan›n yerlisi Malgafl
as›ll› Müslümanlar ve az say›da da olsa Hindistan çevresinden getirilenlerin
oluflturdu¤u önemli bir topluluk yafl›yordu. Bir Frans›z sömürgesi olan bu adada Osmanl› Devleti’nin menfaatlerini gözeten bu topluluk zaman zaman ‹stanbul ile irtibata geçmekteydi. Kendi varl›klar›n›n devam› için Osmanl› Devleti’ne ba¤l› olmaya önem verdikleri gibi ‹stanbul’daki geliflmeleri yak›ndan takip etmifller ve ellerinden geldi¤ince kendi aralar›nda yard›mlar toplayarak
bunlar› ulaflt›rm›fllard›. Osmanl› Devleti de Avrupa devletleriyle olan karfl›l›kl› münasebetleri sayesinde sömürgeci devletlerin bu bölge Müslümanlar› üzerinde bask›c› bir tutum içine girmemeleri için gayret göstermekteydi.
Hint Okyanusu’nun bat›s›nda yer alan ve 19. yüzy›lda Avrupal› devletler
taraf›ndan birer birer istila edilerek sömürgelefltirilen adalar aras›nda bugünkü
Komor Adalar› da bulunuyordu. Frans›zlar bu adalardan önce Mayotte’u 1843
y›l›nda iflgal etmifl ve halen de elinde tutmaktad›r. Bu ada d›fl›nda di¤erlerini
de ele geçirme niyeti tafl›yordu. Ancak bölgede etkili olmak isteyen ‹ngilizler
ise di¤er üç ada ile yak›n diplomatik temas kurmufllard›. Hatta bu üç adaya
hükmeden sultan buradaki ‹ngiliz konsolosunun iste¤i do¤rultusunda kendi
halk›na eziyet etmekten çekinmiyordu. Bu durum adalar›n yerli idarecisi ile
halk› aras›na büyük nefret duygular› ekmiflti. Yak›n gelecekte bu so¤ukluk büyüyecek ve sömürgeci devletlerin buraya müdahalesini kolaylaflt›racakt›. ‹flte
böylesine hassas bir dönemde Komorlu Müslümanlar adan›n sayg›n flahsiyetlerinden iki kifliyi ‹ngiliz konsolosun entrikalar›n› flikayet etmek üzere Londra’ya gönderdiler, ard›ndan da kendilerine yard›m etmesi için ‹stanbul’a geçmelerini istediler. Londra’da bulunan Osmanl› sefiri bunlara her türlü yard›mda bulundu ve gerekli görüflmeleri yapmalar›n›n ard›ndan onlar› Padiflah ve
Osmanl› idarecileriyle irtibata geçerek dertlerini anlatmalar› için ‹stanbul’a
gönderdi. Birkaç ay burada kalan Komorlu temsilciler hem Frans›zlardan hem
de ‹ngiliz sömürgecilerinden rahats›zl›k duyduklar›n›, kendi bafllar›ndaki sultanlar›n›n da onlarla iflbirli¤i içinde oldu¤unu ilettiler. Osmanl› Devleti, Hint
Okyanusu bölgesinden gelen bu Müslümanlara kay›ts›z kalmad› ve derhal onlarla ilgilenmesi için Ümit Burnu’nu dolaflarak Basra Körfezi’ne gidecek olan
askeri geminin komutan›n› görevlendirdi. Her ne kadar bu gemi yaflanan yeni
82 S a h r a Alt› Afrika / S u b - S a h a r a n Africa
geliflmeler üzerinde planlanan zamanda yola ç›kamam›flsa da Komor meselesi ‹stanbul’un ilgi alan›na dahil edilmifl oldu. Gelen yetkililer daha sonra ülkelerine dönerken Osmanl› Devleti’nin yak›n ilgisi bu adalarda hissedildi. Yine
bu adalar içinde Frans›zlar›n ilk iflgal ettikleri Mayotte’un Han›m sultan› elinden yetkileri al›nd›ktan sonra Avrupa seyahatine ç›km›fl ve dönüflünde Osmanl› M›s›r’›na u¤ram›flt›. Burada Hidiv idaresi taraf›ndan yak›n ilgiyle karfl›lanm›fl ve ülkesine dönmesi için kendisine yard›m edilmiflti.
Portekizliler, Hollandal›lar, Frans›zlar ve son olarak ‹ngilizler taraf›ndan
iflgal edilerek sömürgelefltirilen Hint Okyanusu adalar›ndan Moritus’ta yaflayan Müslümanlar bu sömürgeci devletlere iflçi olarak hizmete zorlanmaktayd›lar. Kendi iradeleri d›fl›nda getirildikleri bu aday› ço¤unlu¤u oluflturan Hindu soydafllar›yla birlikte yurt edinmek zorunda b›rak›ld›lar. Geride b›rakt›klar› ülkeleri de ‹ngiltere taraf›ndan sömürgelefltirildi¤i için kendilerini Osmanl›
Devleti’nin himayesinde görmekten baflka çareleri yoktu. Adadaki varl›klar›n›
‹stanbul taraf›ndan buraya tayin edilen bir konsolos vekiline tescil ettirdiler ve
bafllar›ndaki imamlar›n›n Osmanl› Devleti taraf›ndan tan›nd›¤›n› resmi kay›tlara geçirdiler. Resmi törenlerde Moritus Müslümanlar› olarak Osmanl› k›yafetleri ile ç›kmak için ‹stanbul’dan yard›m istediler. Kendilerine gösterilen yak›n ilgiden memnun kalan Morituslu Müslümanlar, 1877’de Rusya ile savaflan
Osmanl› askerlerinin gazi ve yetimleri için aralar›nda para toplay›p gönderdiler. Ayn› yak›n ilgiyi Kurtulufl Savafl› esnas›nda da gösterdiler ve toplad›klar›
maddi yard›mlar› Avrupa üzerinden ‹stanbul’a ulaflt›rd›lar.
Sahra alt› Afrika’n›n günümüzde de en önemli bölgelerinden birisi olan
Do¤u Afrika’daki Büyük Göller ve çevresi olup 19. yüzy›l sonunda sömürgeci devletlerin aras›nda büyük bir rekabet alan›na dönüfltü. ‹ngilizler, Frans›zlar, ‹talyanlar, Belçikal›lar ve Portekizliler yan›nda Almanlar›n da bu bölge
üzerinde giderek artan bir flekilde nüfuz kurma planlar› vard›. Bu amaçla bugünkü Tanzanya ve çevresinde faaliyetlere bafllad›lar ve belli bir mesafe ald›lar. Asl›nda bu bölge yaklafl›k iki yüzy›ld›r Tanzanya’n›n Hint Okyanusu üzerinde bulunan Zengibar adas›n› merkez edinen Uman as›ll› hanedan›n idaresindeydi. Osmanl› Devleti’nin de bu sultanl›kla yak›n münasebet kurdu¤u biliniyordu. 19. yüzy›l›n bafl›nda bu hanedana mensup tüccar ve di¤er yetkililer
bu adadan hareket ederek Afrika’n›n içlerinde de faaliyet göstermeye bafllam›fllard›. Bu geliflmelerle k›sa zamanda bugünkü Malavi, Ruanda, Burundi,
Uganda, Kenya ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin do¤usundaki Manyema bölgesinde hem Zengibar Sultanl›¤›’n›n nüfuzu artt›r›lm›fl, hem de ‹slam
dini ilk defa buralardaki yerliler aras›nda yay›lmaya bafllam›flt›. Avrupal›lar’›n
Tippo Tip ad›yla tan›d›klar› Uman as›ll› bir aileye mensup olan Hamid B. Muhammed El-Mürcibi, Tanganyika gölünün bat›s›na geçerek burada Avrupal›la-
Girifl Konuflmalar› 83
r›n tabiriyle büyük bir sultanl›k kurdu. Modern Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin kurucusu olarak kabul edilen ve bu bölgeyi medeniyete açan el-Mürcibi Avrupal› seyyahlar›n bölgede rahat bir flekilde dolaflmalar› için kendilerine büyük yard›mlarda bulundu. Fakat onlar›n as›l niyetlerinin bölgede ilmî,
co¤rafî kefliflerde bulunmak yerine buray› Avrupal› devlet adamlar›na pazarlamak oldu¤unu anlad›¤›nda çok geç olmufltu. Çünkü kendisine en fazla yard›mda bulundu¤u Henri Morton Stanley isimli ‹ngiliz as›ll› Amerikal› seyyah
Kongo’nun Belçika Kral› ‹kinci Leopold’un flahsi mülkü olmas› için çal›flmaktayd›. Sonuçta kazanan Stanley ve onun ad›na çal›flt›¤› ‹kinci Leopold olurken,
El-Mürcibi büyük bir hayal k›r›kl›¤› yaflad›. Bafl›na gelen bu kadar s›k›nt›dan
sonra geri çekildi¤i Zengibar adas›nda önce Hicaz’a, ard›ndan da ‹stanbul üzerinden Avrupa’ya gitmeye haz›rlan›rken 1905 y›l›nda vefat etti. Böylece onun
eski topraklar›n› elde etme niyeti de bafllamadan sona erdi.
Osmanl› Devleti ad›na Afrika’n›n farkl› bölgelerinde çal›flmak için Avrupa’dan gelenler de vard›. Bunlar içinde en meflhuru Alman as›ll› Eduard Carl
Oscar Teodor Schnitzer adl› bir genç olup t›p tahsilini tamamlad›ktan sonra
doktor olarak Osmanl› devlet adamlar›n›n hizmetine girmifl ve onlar›n güvenini kazanm›flt›. Balkanlar ve Anadolu’nun farkl› flehirlerinde bulunduktan sonra ihtida ederek Mehmed Emin ad›n› da alm›flt›. Emrinde çal›flt›¤› Yanya valisi ‹smail Hakk› Pafla’n›n 1873 y›l›nda vefat› üzerine Almanya’ya dönen doktor daha sonra Osmanl›-M›s›r idaresinde bulunan bugünkü Sudan’›n baflkenti
Hartum’a geçti. Buradan da bugünkü Uganda s›n›r›na yak›n Güney Sudan’daki Hatt›istiva, yani Ekvator müdürlü¤üne tayin edildi ve bir müddet sonra kendisine paflal›k unvan› da verildi. 1882 y›l›nda ‹ngiltere’nin Sudan’› iflgal sürecinde bafl gösteren Mehdi isyan› s›ras›nda bulundu¤u bölgede s›k›fl›p kald›.
Bunun üzerine bir müddet emrindeki Osmanl›-M›s›r askerleriyle direndiyse de
daha sonra Uganda’ya geçti ve burada karfl›laflt›¤› Stanley’in kendisini Belçika kral›n›n hizmetine girdirme giriflimlerini reddetti. Ard›ndan Tanzanya’ya
gidip Almanya’n›n Do¤u Afrika’da bulunan sömürge idaresine hizmet etmeye
bafllad›. Ülkenin iç k›s›mlar›nda Alman sömürgecili¤ine karfl› direnen yerli kabilelerden birisine karfl› yap›lan bir sald›r› esnas›nda yakalanarak öldürüldü.
Böylece Sahra alt› Afrika’n›n en verimli topraklar›nda Osmanl› Devleti ad›na
hareket ederken bu amac›ndan sapan Mehmed Emin Pafla’n›n Almanya ad›na
mücadelesi de yar›m kalm›fl oldu. Zaten bu bölge sahillerinin büyük bir k›sm›n›n ‹ngiltere’nin, iç k›s›mlar›n›n ise Belçika’n›n sömürgesi olmas› fazla gecikmedi.
Sonuç olarak Osmanl› Devleti’nin Sahra alt› Afrika ile iliflkileri yaklafl›k
dört yüzy›l devam etti ve k›tan›n büyük bir k›sm›n› oluflturan bu bölgenin güneybat› bölgesi hariç hemen her taraf›nda etkisini hissettirdi. Daha ziyade
84 S a h r a Alt› Afrika / S u b - S a h a r a n Africa
Müslüman toplumlarla yak›n münasebet tesisi fleklinde geliflen iliflkiler ya buran›n yerli putperest krall›klar›na veya Avrupa sömürgecili¤ine karfl› iflbirli¤i
ve yard›mlaflma fleklinde devam etti. Sadece bugünkü Etiyopya topraklar›nda
yerli bir hanedan olan H›ristiyan krall›¤›na karfl› 16-19 yüzy›llar aras›nda
Müslümanlar› desteklerken 20. yüzy›la girilmesine az bir zaman kala bu siyasetini de¤ifltirdi. Çünkü Avrupa sömürgecili¤i ad›na ‹talya taraf›ndan bu ülkeye yap›lan sald›r› karfl›s›nda Osmanl› Devleti buradaki Müslümanlar› da himaye den Etiyopya ‹mparatoru ‹kinci Menelik’i destekledi. Böylece Osmanl›
Devleti Sahraalt› Afrika siyasetinde sadece din merkezli düflünmedi¤ini, sömürgecilik karfl›s›nda bütün Afrikal›lar›n yan›nda yer ald›¤›n› gösterdi. Sömürgeci devletlerle hiçbir zaman paralel bir hedef gütmeyen Osmanl› Devleti
Sahra alt› Afrika ile iliflkilerinde daima insani boyutu öne ç›kard› ve dinî, siyasî, askerî ve hatta ticarî konularda hep Afrikal›lar yarar›na bir davran›fl gösterdi. Bu yüzden as›rlarca kald›¤› k›tadan çekilirken arkas›nda büyük bir sayg›nl›k b›rakt›. Karfl›l›¤›nda ise en zor zamanlar›nda son derece s›n›rl› imkânlara sahip bu insanlar›n yard›mlar›n›n ‹stanbul’a kadar ulaflt›r›ld›¤›na flahit oldu.
Download