Sayfa: 10 Sayfa: 12 Sayfa: 17 HASENE Tarafından Suriyeli Mültecilere 5 Bin Battaniye, 16 Bin 500 Kışlık Giysi Dağıtıldı IGMG RNS Mainz Kadınlar Teşkilatından “Alemlere Rahmet Hz. Muhammed (s.a.v)” Programı Başarılı Öğrenciler Ödüllendirildi Sayfa: 16 TDU Pfalz Türk Alman İşverenler Derneği Yeni Yıl Resepsiyonu Hayat Gerçekler “Hayat”ın Ýçinde Gizlidir Aylık Ü cretsiz Gazete / Kostenlose M onatliche Zeitung • S a y ı / N r . : 1 0 1 • Yıl/Jahre: 12 • Þ ubat / Feb ruar 2015 / Rebiü'l-Ahir 1436 BiZ ...ve ceylan Rasulullah (s.a.v)`ı görünce gözyaşlarını tutamadı SENi GÖRMEDEN CEYLANIM Ürkme ceylanım sakın ürkme Derler ki seninle gelmiş göz göze.. Boyun, posun, güzelliğin neyime, Vurgunum ben o güzel gözleri gören gözlerine.. Ömer Vehbi Hatipoğlu SEVDiK EY Sevgili Sayfa: 18 Sayfa: 08 İSLAMRAT Başkanı Ali Kızılkaya “Biz Almanya’da Müslümanlar Olarak Barışa Katkı Sağlayarak Burada Bu Toplumun Huzurunu İstiyoruz” Hz. Muhammed (s.a.v)’in Barışa Yönelik Faaliyetleri Dr. Yusuf IŞIK Almanya Federal Adalet Bakanı Heiko Maas (SPD) “Nefret Yayan Fikirlere Müsamaha Gösteremem” Ben, Bizim “Öteki”miz!.. 05 Mahmut AŞKAR 07 M.Salih AYDIN Gurbet Mektupları 14 21 Murat KUBAT Can(ım) Efendim (s.a.v) 15 $ ("' !" ' '& $$ $% # $ ("' !" " & # 1. #'+#+ +.1$ 3#'0 #+0$#.+0 1$#+ '# 1+/ + $7. #'+ +%# ,0 .,/(7!&#+%#.50# 7&)*6 #) '# ( 1$#+ '.#(0 2,* #./0#))#. ,!&%#.50# /&#."# 2,+ '/ ) **#+ #)$ #.2'!# +) %# '+ 2'#)#+ .#'0#+ #.&5)0)'!& ,/0 .50#. .')) '# &. )#'/!& 3'# 1$ ,)4 (,&)# 7&)0&#(#+ 5!(#.#' 2 /0#'+ .')) '+ '+ "#+ .#'0#+ !* #.&5)0)'!& ,+"'0,.#'0&#(#+ 5+!&#+%.')) #/0 1+" 7!&#+ )1$0 1)1$0 8+. ,()-8+.7(..(/ '+0'-%/.%*(/ %..(&%4 %/((.( &,2 9 '44 ,$#+ 7&)/!&. +( ) 7&)0'/!& ) .#'0#+ ) "#00# !* '44 0'/!& "#)/0 &)*6 #) '/37.$#)* /!&'+#+ -7)!#+0#. #/!&'../-7)* /!&'+#+ HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Biz Seni Görmeden Sevdik Ey Sevgili [email protected] Impressum / Künye S Sinan AKTÜRK yasını ve müslümanları gereği gibi tanımadığı için yüzyıllardır süren düşmanlıklar hala devam etmektedir diye. Doğru kabul edelim. Ama biz kendimizi doğru tanıtmak için özellikle de günümüzde neler yapıyoruz. Kafamızı ellerimizin arasına alıp hiç düşündük mü? Irak`ta, Suriye`de, Mısır`da, Yemen`de vs... son dönemde yaşanan olaylara baktığınızda hangi insan bu yapılanların İslam`la ve Müslümanlarla alakası olduğunu söyleyebilir. Tamam doğru ama ölen de öldüren de müslüman. Ve insan haysiyetine sığmayan hayvanlık derecesinde uygulamalarla. IŞİD belasına kızıyoruz ama; adamlar bu sapık hayvani yapılanmayı istedikleri gibi kullanıyorlar. Kim bu adamlar diyeceksiniz. İşte yukarıda bahsi geçen eski dönemdeki Tapınakçıların günümüz uzantıları. İslam`ın bırakın yaşanmasını, manasını bile bilmeyen, çocukluğundan beri ezilmiş her türlü pisliğe bulaşmış zavalli gençleri, yine sözde İslam adına tebliğ yapan satılmış haysiyetsizler vaat ettikleri eşşek cennetleriyle kandırarak hayvandan daha aşağı işler yaptırarak İslam`ın izzet ve şerefine leke sürme çalışmaları yaptırmaktadırlar. Batılı Tapınak zihniyeti bu vesile ile tüm dünyayı istediği gibi karıştırmakta, bir kısım müslümanı da buna istediği gibi alet etmektedir. Peki nedir bunun caresi; bir kere Paris`teki saldiri vesilesi ile tüm dünyada Efendimiz (s.a.v) ile alakali yapilan cirkin karikatürler müslümanlar da dahil herkes tarafindan izlendi. Peki Peygamberimiz (s.a.v) ne diyor; “Eğer benim resmimi bir yerde görürseniz onu yırtın ve ayaklarınız altında çiğneyin.” bu hadisin yaninda yine Efendimiz (s.a.v)in Mekke`de yasadigi bir hadise bu güne isik tutmasi acisindan oldukca önemlidir. Peygamberimiz'e bir gün Ebu Cehil rastlamış ve şöyle söylemişti: - Ya Muhammed ne çirkinsin. Senin gibi çirkin adam görmedim. Hz. Rasulallah (s.a.v) ona: - Haklısın, buyurmuştu. Biraz sonra Hz. Ebubekir (r.a.) Efendimiz Peygamber Aleyhisselam'a rastladı. O da görür görmez: - Ya Rasulallah ne kadar güzelsiniz, dedi. Peygamber Efendimiz ona da aynı cevabı verdi: Biz müslümanlar dinimizi ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)in hayatını ne kadar biliyoruz. Özellikle Paris saldırısından sonra inanın yayınlanan karikatürlere hiç bakmadım. O günden sonra biraz meraklı olduğum İslam Tarihini ve Efendimiz (s.a.v)in hayatını bir kere daha dikkatli şekilde okumaya başladım. Yine bu vesile ile çok orjinal bilgileri öğrenmenin zevkine vardım. Herhalde Efendimiz (s.a.v)e ve müslümanlara yapılan hakaretlere verilecek en güzel cevap da budur diye düşünüyorum. - Haklısın. Bu iki cevaba da şahit olan ashab-ı kiram hayretle sordular: - Ya Rasulallah, Ebu Cehil “ne kadar çirkinsin” dedi, haklısın dediniz. Ebubekir “ne kadar güzelsin” dedi ona da haklısın dediniz. Sebebi nedir? Buyurdular ki: - Ben bir ayna gibiyim. Bana bakan kendisini görür. Dolayısıyla Ebu Cehil baktı kendisini gördü ve çok çirkinsin dedi, haklıydı. Ebubekir baktı o da kendisini gördü, çok güzelsin dedi, o da haklıydı. Onun için öyle cevap verdim, buyurdu. Buradan hareketle, aynaya bakan kendisini görür. Dünyanın neresinde olursa olsun Efendimiz (s.a.v) ile alakalı kim ne karikatür, ne resim yaparsa yapsın kendi yüzünü, kendi ahlakını kendi insanlığını yansıtır. Ve yine buradan hareketle belki de bu olaylar bizim için bir rahmet vesilesidir. Kendi şahsımı da katarak söylemek istiyorum ki, kişi bilmediğinin düşmanıdır doğru, ama biz müslümanlar dinimizi ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)in hayatını ne kadar biliyoruz. Özellikle Paris saldırısından sonra inanın yayınlanan karikatürlere hiç bakmadım. O günden sonra biraz meraklı olduğum İslam Tarihini ve Efendimiz (s.a.v)in hayatını bir kere daha dikkatli şekilde okumaya başladım. Yine bu vesile ile çok orjinal bilgileri öğrenmenin zevkine vardım. Herhalde Efendimiz (s.a.v)e ve müslümanlara yapılan hakaretlere verilecek en güzel cevap da budur diye düşünüyorum. Kıymetli dava adamı, beraberce çalışma şerefine erdiğim Hanau`nun Hasan Abisi, Hasan Şimşek Ağabeyi ebedi aleme uğurladık. Sessizce hizmet eder, haksızlıklara karşı dağ gibi dururdun. Tertemiz bit şekilde, kimseye sıkıntı vermeden ama herkesi gözyaşı içinde bırakarak Baki Aleme göçtün. Rabbim sana rahmet etsin, kederli ailesine de sabr-ı cemil niyaz ediyorum. Kıymetli okuyucularım sizlerden birer Fatiha rica ediyorum. Bu vesile ile Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin, şuurlandırsın. Çalışmak bizden başarı Allah`tandır. Allah`a emanet olun. HAYAT Yayın Kurulu Aylık Ücretsiz Gazete Şubat- Februar 2015 Rebiü`l-Ahir 1436 Dr. Yusuf Işık, Mehmet Ateş, Bilal Demiroğlu, Fikret Ekin, Mahmut Aşkar, Yaşar Cimşit, Cengiz Şahbaz, M. Salih Aydın, Habib Yazıcı, Gülsen Aktürk, Sinan Aktürk, İskender Güngör, Ali Atik, Halit Erdemir, Murat Kubat Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Sinan AKTÜRK editör Gazetemizde Yayınlanan Yazıların ve Reklamların İçeriğinden Sorumlu Değiliz. hasbihalhasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal evgili dostlar! Geçen sayımızı tam baskıya vermek üzere iken Paris`teki saldırının haberleri dünyası sarmaya başlamıştı. Neyseki bu sefer biraz daha akl-ı selim hakim olmuş, belli medya gruplarının kışkırtmalarına rağmen olayın boyutları 11 Eylül 2001 sonrası gibi kartopu etkisi yapmasına fırsat verilmeden bazı devlet adamlarının da katıldığı terörü lanetleyen mitingle biraz da olsa yavaşlatıldı. Gerçi dünyada terörle aynı kefede olan bazı yüzsüz devlet adamları da davet edilmedikleri halde bu mitinge katılma aymazlığını gösterebildiler. Ama biz yine de bu tavrın da, yani pekçok devletin yönetici bazında ortaya koydukları ortak tavrın da önemli bir gelişme olduğu kanaatindeyiz. Maalesef menfur saldırıyı gerçekleştiren sözde müslüman ve yine maalesef ki ölenlerden bazıları da müslüman. Bu ne yaman çelişki Allah`ım!.. Son dönemde TRT kurumunun yayınladığı iki diziye de bu vesile ile dikkatlerinizi çekmek istiyorum: Birincisi Ertuğrul-Diriliş, ikincisi ise Filinta isimli diziler. Bu dizilerin sadece teknik mükemmelliklerini yanında bize ait olan değerleri imkan dahilinde en ince kaynaklara inilerek bizlere yeniden sunulması, diğeri ise Selçuklu döneminde de Osmanlı döneminde de İslam ve Türk düşmanlarının taktiklerinin her daim aynı olduğunu ve günümüzde de bu taktiklerin figüranlarının değişik olması yanında aynen devam ettiğini görebilmekteyiz. Tapınakçılar olarak gösterilen sapık tarikatın hem İslam Dünyasına ve hem de Hristiyan Dünyasına verdikleri zararlar tüm açıklığı ile gösterilmektedir. Şunu diyebilirsiniz; yav bu film senaryosunda böyle yazılmış. Ama bir farkla; bu senaryolar Tarihçi Profesörlerin danışmanlığında hazırlanıyor. İçerik olarak bilgiler doğru ama belki sahneler farklı olabilir. Bunları niye hatırlatıyoruz. Bu dizilerde de ve son olarak Paris`te gerçekleşen saldırıda da belki kendi adıma söylemek daha doğru olacak; kişi bilmediği şeyin düşmanı olur. Bilmediği şeyi savunsa bile yanlış savunur. Savunduğunu sansa bile en büyük zararı verdiğinin farkına bile varmaz. Senelerdir söylenen klişeleşmiş bir söz var kullanılan; Batı, İslam Dün- ❬ ❬ 03 ❭ Şubat · Februar 2015 · Rebiü’l-Ahir 1436 Merkez Königsbergerstr. 16 61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 E-Mail: [email protected] Web: www.hayatonline.eu Baskı: Sunprint GmbH Offenbach HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Din Araştırması: Birliktelik Sağlanmalı ve Kültürlerarası İlişkiler Her Zamankinden Daha Çok Güçlendirilmeli slam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Mustafa Yeneroğlu, Bertelsmann Vakfı’nın gerçekleştirdiği din araştırmasının İslam ile ilgili sonuçları münasebetiyle bir açıklama yaptı. “Almanya’da yaşayan vatandaşların yarısından çoğunun İslam’ı tehdit olarak algılıyor oluşu endişe vericidir. Toplumsal barışı nasıl sağlayabileceğimiz ve ön yargılarla nasıl etkin mücadele edebileceğimiz hakkında daha fazla endişe sahibi olmamız ve düşünmemiz gerektiği, Paris’teki menfur saldırıdan sonra daha da gün yüzüne çıkmıştır.” ifadelerinde bulunan Yeneroğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Araştırma sonuçlarına göre Almanya’daki vatandaşların yüzde 57’si İslam’ı bir tehdit olarak görüyor. Ayrıca vatandaşların yüzde 40’ı da Müslümanlar dolayısıyla kendilerini kendi ülkelerinde yabancı gibi hissediyor. Her dört kişiden biri, Müslümanların Almanya’ya göç etmesinin yasaklanmasını istiyor. Bu veriler oldukça üzücü ve endişe vericidir. Korkarız ki, Paris’teki menfur saldırı vesilesiyle Müslümanlar hakkındaki olumsuz düşünceler daha da artış gösterecektir. ‘Pegida’ gibi sağ popülist çevreler bu saldırıyı kendi emelleri için kullanmak adına şimdiden ellerini ovuşturmaya başladılar bile. Buna fırsat verilmemelidir. Paris’teki saldırının faillerinin ‘İslamist’ diye adlandırılmalarından veya işledikleri cürmün din bağlamında değerlendirilmesinden ve böylelikle de Müslümanlar hakkındaki olumsuz algının derinleştirilmesinden artık vazgeçilmeli, bu failler hak ettikleri şekilde adlandırılmalıdırlar; yani terörist olarak! Hepimizin televizyonları başında gözlemlediği üzere bu kişiler, dinin şart koştuğu edep ve ahlak değerlerinden tamamen yoksundurlar. Popülistlerin toplumumuzu frenlemesine izin vermemeliyiz. Bizler bu toplumun değişmez birer parçasıyız ve bölünmeyeceğiz. Araştırmanın da gösterdiği üzere Müslümanlar devlete ve topluma sıkıca bağlıdır. Bu hakikati vurgulamalı ve daha görünür kılmalıyız. Bu hepimizin görevidir. Bu sebeple, bütün insanları birliktelik sergileyerek gösterilerde ve kurbanların cenaze törenlerinde yer almaya; insanlararla bugün her zamankinden daha çok yakınlık içerisinde olup kültürlerarası ilişkileri güçlendirmeye davet ediyoruz.” İ ❬ 04 ❭ Şubat · Februar 2015 · Rebiü’l-Ahir 1436 haber Köln Dom Kilisesinde Bayram Namazını Kıldıran İki Genç 50 Yıl Sonra Buluştu undan tam 50 yıl önce tarihi Köln Katedralinde kılınan bayram namazını organize eden Yusuf Topçu, o namazın Türklere balkış açısını değiştirdiğini ve Almanlar ile kaynaşmasına vesile olduğunu söyledi. Cemaat içinde yer alan İbrahim Toparslan ise günümüzde yükselişe geçen İslamafobinin kendilerini çok üzdüğünü belirtti. Türklerin Almanya'ya göç tarihinde çok özel bir yeri olan tarihi Köln Katedrali'nde namaz kılınmasının 50. yıldönümünde olayın tanıkları yine Katedral önünde buluştu. 3 Şubat 1965 tarihinde Katedralin kıbleye bakan kuzey tarafındaki duvar resimlerini ve heykelleri kapatılarak kıldıkları Ramazan Bayramı namazını dün gibi hatırladığını belirten İbrahim Toparslan, 600-700 kişi karlı bir günde burada namaz kılarken kendilerine Almanların sempatiyle baktığını ancak günümüzde çıkan İslamafobinin kendilerimi çok üzdüğünü belirterek şöyle konuştu: “Bayram namazı kılacak yerimiz olmadığından dolayı Yusuf Topçu öncülüğünde kiliseden alınan müsadeyle, 35-40 cm karla beraber 600-700 vatandaşımızla beraber namazımızı burada kıldık. O günle bu gün arasında çok şey değişti. Eskiden bizi ve dinimizi çok sevip saygı duyuyorlardı, B biz de onları ve dinleri seviyorduk, saygı duyuyorduk. Şimdi ise içler acısı, içimiz yanıyor. Şimdi ise gençlik ve bizi tanımayan insanlar İslamafobi olarak bize karşı çıkıyorlar. Biz bu memlekette can verdik, büyük emek sarfettik. Ben Almanya'ya 25 yaşımda geldim, şu an 73 yaşımdayım. Almanya onların değil bizimdir, bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum.” Bayram namazını organize eden Yusuf Topçu ise o gün yaşananları şöyle dile getirdi: “Bundan 50 yıl önce görmüş olduğunuz şu meydanda bir ilk yaşandı. Bundan 50 yıl önce bura- da Allah-ü Ekber nidalarıyla Köln semaları yankılandı. Köln halkının şaşkın bakışlarını bugün yine yaşar gibiyiz. 50 yıl önce bizleri bağrına basan Alman halkına ve bize izin veren Vatikan'a, kilise görevlilerine ve Alman medyasına teşekkür ediyoruz. O günlerde Alman basınının dinler arası diyaloğa ilk adım atıldı şeklindeki başlıklarını unutmadık. Kilise olayından sonra Almanların da Türklere bakış açısı değişti ve kaynaşmamıza vesile oldu. Elimizde kilim battaniye ne varsa toplayıp geldik ve burada namazımızı kıldık. Mutluyum gururluyum, unutmadık unutulmadık diyorum. ATİB Genel Başkanı İhsan Öner Dernek Ziyaretlerine Devam Ediyor uma Namazı'nda ATİB Köln 1. Şube' de vatandaşlara bir sohbet sunan Genel Başkan İhsan Öner, Cumartesi akşamı Bielefeld teşkilatındaydı. Yatsı namazına müteakiben yapılan sohbete ilgi büyüktü. Avrupa'daki gelişmeler, teşkilatların durumu ve önemi sohbetin ana C konusuydu. Teşkilatların öneminin hergeçen gün arttığının belirtildiği sohbet toplantısı yapılan çiğ köfte ikramıyla gece geç saatlere kadar devam etti. Ertesi gün Bielefeld Dernek Başkanı İhsan Gökçe ve ATİB Niedersachsen Hac ve Umre Sorumlusu Selami Tok ile ATİB Osnabrück Türk Kültür Merkezi kahvaltı programına katılan Genel Başkan İhsan Öner, ağırlıklı olarak hanımların bulunduğu salonda aynı minvalde bir sohbet yaptı. Genel Başkanın Sohbetinden sonra Selami Tok, hac ve umre konusunda katılımcıları bilgilendiren bir konuşma gerçekleştirdi. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hz. Muhammed (s.a.v)’in Barışa Yönelik Faaliyetleri [email protected] slâmî öğreti, toplumda çatışma ve şiddeti önleyip barışı tesis konusunda bir dizi önlemler almış, ancak bununla birlikte şiddeti tamamen ortadan kaldırmak hiçbir zaman mümkün olmamıştır. Hz.Peygamberin müslümanların liderliğini yaptığı dönemlerde de bilhassa düşman tarafının saldırısı sebebiyle karşılıklı savaşlar gerçekleşmiştir. Bundan dolayı İslâm karşıtları meydana gelen savaşları örnek göstermek suretiyle İslâm’ı şiddet dîni, Hz. Muhammed’i de savaşçı Peygamber olarak nitelemişler, ardından da İslâm Dîninin barış yoluyla değil, kılıç zoruyla yayıldığını ileri sürmüşlerdir. Bu ve benzeri iddialarla ilgili olarak Hz. Peygamberin ve ilk müslümanların savaşla, dolayısıyla şiddetle ilişkisi hususunun bütün yönleriyle ortaya konulması gerekmektedir. Hz. Peygamber Hicretin ardından Medîne vatandaşlığı ortak paydasında şehirde yaşayan insanları hukukî bir zeminde birleştirdikten sonra, Medîne dışındaki farklı din ve ırka mensup insanlarla dinî, iktisadî ve siyasî münasebetler geliştirmeye karar verdi. O’nun ilişki kurmak istediği gurupların tamamına yakını müslümanlara karşı düşmanca tavır besleyen, en azından onlarla dostane ilişkiye soğuk bakan topluluklardı. Dolayısıyla yakın zamanda bu guruplarla ya anlaşmanın gerçekleştirilmesi veya kaçınılmaz olarak aralarında savaşın meydana gelmesi muhtemeldi. Ancak İslâm öncesi arap sosyal hayatında savaş barışa, şiddet de sükûnete tercih edildiği için müslümanların savaşla karşı karşıya kalma ihtimalleri daha kuvvetliydi. Onlara karşı saldırı gerçekleştirecek düşman unsurların başında da Mekke müşrikleri geliyordu. Zira müşrik Mekke’liler, tebliğin Mekke dönemi boyunca başta Allah Resûlü Hz. Muhammed (s.a.v) olmak üzere bütün müslümanlara sistematik baskı ve şiddet uygulamışlardı. Mekke’de müşrik ileri gelenleri müslümanlardan bir kısmının yakınını öldürmüşler, bir kısmını öldürmeye teşebbüs etmişler, yine hepsinin şehirde sahipsiz kalan mallarını gasp etmişlerdi. Bu sebeple Medîne’ye göç eden Müslümanlarla Mekke müşrikleri arasında fiilî savaş durumu ve şiddet ortamı vardı. Üstelik müşrikler Medîne ileri gelenlerine müslümanları himaya etmemeleri konusunda uyarı mektupları yazmışlar, aksi takdirde Medîne’ye saldıracakları tehdidinde bulunmuşlardı. Dolayısıyla Hz. Peygamber ile Mekkeliler arasındaki ilk münasebetlerin şiddete dayalı olacağı açıkca görülmektedir. Hz. Peygamberin risâlet vazifesi boyunca İ ❬ ❬ 05 ❭ Şubat · Februar 2015 · Rebiü’l-Ahir 1436 Dr. Yusuf IŞIK dosya Sonuç olarak denilebilir ki, İslâm Dîni şiddete karşı olmasına rağmen, halkının ekseriyeti müslüman olan ülkelerdeki şiddet, dehşet, intikam ve terör de neyin nesi?... Cevap çok basit. Bu ülkelerde uygulanan ve dayatılan baskıcı, ötekileştirici, ayrıştırıcı ve kışkırtıcı siyâsî rejimler ve onları acımasızca uygulayanlardır. müslümanlar arasında şiddetin önlenmesi ve barışın temini adına attığı en önemli adımlardan biri de cahiliye döneminde Arap sosyal hayatında şiddetin en önemli kaynağı olan kabile asabiyetiyle mücadele etmek olmuştur. Çünkü kabilecilik anlayışı cahiliye döneminde Arap kabilelerinin dağılmasına sebep olmuş, kabileler arasında devamlı düşmanlık üretniş, intikam hislerini körüklemiş ve neticede toplumu adeta şiddet sarmalına alarak sosyal hayatı yaşanmaz hale getirmişti. Halbuki İslâm, insanlık için barış ve kardeşliği hedefliyordu. İslâmî öğreti, toplumsal şiddetin kaynağı olan asabiyetle (ırkçılıkla) mücadelenin ilk adımı olarak bütün inananların kardeş olduklarını îlân etmiş ve asabiyetin esasını oluşturan ırk üstünlüğü ve kabîle övgüsü anlayışını kesin bir şekilde reddetmiştir. Bu hususta açıklamak üzere Kur’ân-ı Kerîm’de insanların doğuşta kazanılan, soylarından gelen bir ayrıcalığa sahip olmadıkları, onlar arasında üstünlüğün ancak ahlâkî hassasiyet demek olan takvâda ve kullukta gerçekleşeceği, bunun da ancak kişinin kendi gayretiyle sağlanabileceği ifade edilmiştir. Hz. Muhammed (s.a.v) de Mekkenin fethindeki hitabesinde İslâm kardeşliğinin ana prensiplerini şu veciz sözlerle ortaya koymuştur; -“Ey Kureyşliler! Allah sizden cahiliye gururunu, büyüklenmeyi ve babalarınızla (atalarınızla) övünmeyi kaldırmıştır. Bütün insanlar Âdem’dendir, Âdem’de topraktandır.” Hz. Peygamber vedâ konuşmasında bu gerçeği daha kapsamlı bir şekilde şöyle dile getirmiştir; -“Ey İnsanlar!, Sizin Rabbiniz birdir, babanız da birdir. Haberiniz olsun ki, takvâ dışında hiç bir Arab’ın Arap olmayana, hiç bir Acem’in Arab’a, hiç bir siyahın beyaza, hiç bir beyazın siyaha karşı bir üstünlüğü yoktur. Şübhesiz ki İlâhî huzurda en değerliniz en müttakî olanınızdır.” Burada örnek olarak zikredilen âyet ve hadislerin ortaya koyduğu prensipler, sadece ahkâkî davranışlarla sınırlı kalmamış, hukukî sonuçlara da yansımıştır. Nitekim İslâm Hukukuna göre insanların temel hak ve sorumlulukları belirlenirken herhangi bir soya aidiyet bir kişi için avantaj veya dezavantaj olarak görülmemiş, etnik kökeni ne olursa olsun herkes hukuk karşısında eşit sayılmıştır. İslâm’ın, toplumsal şiddetin engellenmesi amacıyla kabîle övünmesinden sonra ikinci olarak hedef aldığı asabiyet tezahürü ise barışın en büyük tehditi olan intikam düşüncesi, yani kan davâlarıdır. Hz. Peygamber Arap kabileleri arasında husûmet ve düşmanlık davalarını ilga (ortadan kaldırma) hususunda cahiliye intikamının/kanının iptal edilmesi için özel gayret sarfetmiş, gerek Mekke’nin fethi, gerekse vedâ hitabesinde bu hususu özellikle dile getirmiştir. İslâm Dîni müslüman toplumu tehdit eden kan dâvâlarının kötülüğünü vurgulayarak ahlâhî/vicdânî tedbirler almanın yanında bu hususu ayrıca hukukun konusu içine dahil etmek suretiyle çözmeye çalışmıştır. -“Ey îman edenler! öldürülenler hakkında size kısas yazıldı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın öldürülür.” (Bakara: 178) âyeti buna işaret eder. İslâm Hukukuna göre şiddeti besleyen ve barışı tehdit eden intikam ve kan dâvâsı uygulamalarının ortadan kaldırılabilmesi için öldürme cezasının infazı (kısas), maktülün (öldürülenin) yakınına veya kabilesine değil, devlet otoritesine devredilmiştir. Yeni uygulamada suçluyu takip ve ceza sorumluluğu fertlerden ya da kabilelerden toplum adına devlete intikal ettirilmiş, intikam hissi de, sosyal düzeni bozmadan meşrû sınırlar, yani hukuk içinde tatmin edilmeye çalışılmıştır. Kısasın infazı/yerine getirilmesi yasal yolla ve devlet tarafından gerçekleştirildiği için, yeni kan dâvâları, dolayısıyla sonu gelmez kabile savaşlarının sebebi ortadan kalkmıştır. Cahiliye dönemi intikam savaşları göz önüne alındığında yeni hukukî uygulamaların intikam hislerini önlediği, sonuçta müslüman toplumda şiddet hareketlerini büyük oranda engellediği görülür. Sonuç olarak denilebilir ki, İslâm Dîni şiddete karşı olmasına rağmen, halkının ekseriyeti müslüman olan ülkelerdeki şiddet, dehşet, intikam ve terör de neyin nesi?... Cevap çok basit. Bu ülkelerde uygulanan ve dayatılan baskıcı, ötekileştirici, ayrıştırıcı ve kışkırtıcı siyâsî rejimler ve onları acımasızca uygulayanlardır. Yani, şiddet, intikam, baskı, özgürlükleri kısıtlayıcı ve terör ortamını âdeta oluşturucu uygulamalar İslâm’dan kaynaklanmamaktır. İslâm bu noktada çoğu kez kamuflaj aracı olarak kullanılmaktadır. Bunu kullananlara binlerce defa lânet olsun. Allah’ın, meleklerin ve tüm insanların lâneti onların üzerine olsun... İslâm’a ve O’na samimi olarak inanan müslümanlara yazık oluyor. Çünkü bir çok ülkede potansiyel suçlu muamelesi görüyor bu insanlar. Yazık, ama çok yazık. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ❬ 06 ❭ Şubat · Februar 2015 · Rebiü’l-Ahir 1436 haber IGMG KT BYK’lar YES ve 3. BBT Hollanda’da Gerçekleşti GMG Kadınlar Teşkilatı (KT) tarafından düzenlenen BYK’lar Yatılı Eğitim Semineri ve 3. Bölge Başkanlar Toplantısı (BBT), iki günlük kampa 29 bölgeden, 240 idareci katıldı. Misafirler, çocuklar ve refakatçılarla birlikte toplam 272 kişi Elspeet Hollanda’da bir araya geldi. Açılış Kur’an-ı Kerimi ve yoklamadan sonra, IGMG Genel Sekreteri Mustafa Yeneroğlu: „IGMG‘nin sorumlulukları“ seminerini takdim etti. IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün de: “Peygamberimizi daha güzel anlamalı ve anlatmalıyız. Müminler hiç bir zaman ümitsizliğe kapılmaz. Doğrunun hakim olması için, çok çalışmalı, çok mücadale etmeliyiz. Nahl suresi 125. ayetine vurgu yaparak, Rabbimi- I zin yoluna insanları hikmetle çağırmalıyız” dedi. IGMG Eğitim Başkanı, Yrd. Doç. Dr. Abdulhalim İnam “Eğitim Stratejimiz ve Kurumlarımız”ı tanıttı, IGMG Teşkilatlanma Başkan Yardımcısı Ramazan Başlık “Teşkilat Yapımız, Usul ve Prensiplerimiz”, IGMG İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç “Manevi Terbiye Metodumuza” değindi, IGMG Teşkilatlanma Başkanı Murat İleri “Örnek Dava Adamı”, Mehmet Baki Öztürk ise “Örnek Teşkilatçının Vasıflarından” bahsetti ve Fatma Öztürk’ün dersinde “Bir Liderde Olması Gereken Özelliklere” değinildi. Pazar günü öğlenden sonra IGMG Kadınlar Teşkilatı Başkanı Hatice Şahin yapılan ve yapılacak olan çalışmalara değindi ve şu ayetleri hatırlattı. Hud 117: “ Islah niyetiyle çalışanlar kazanır”, Enfal 46: “İttifakını bozmayanlar kazanır”, Asr Suresi “Hakta ve sabırda olanlar kazanır” ayetlerini açıklayarak sorumluluklarımızı hatırlattı. 2014 yılının çalışmaları değerlendirilip, birim birim notlar verildi ve bölge karneleri açıklandı. İlk 5. giren Bölgelere plaket takdim edildi. 1. Württemberg, 2. Av. Viyana, 3. Bremen, 4. Güney Bavyera, 5. Ruhr A. IGMG KT 3. BBT, 9 ayrı grup halinde birim çalışmaları yapıldı. Bölge Başkanları, Teşkilatlanma, Eğitim, İrşad, Sosyal Hizmetler, Kurumsal İletişim, İdare İşler, Teftiş, Muhasebe, Hac ve Umre ayrı ayrı toplantılar yaptılar. IGMG Köln Bölgesinde Köln’de Unutulmaz Şiir Akşamı Hutbe Yarışması TİB Kadın Kolları tarafından düzenlenen şiir dinletisi programına katılan bayanlar, okudukları birbirinden güzel şiirlerle izleyicilere unutulmaz bir şiir akşamı yaşattı. ATİB Kadın Kolları tarafından Köln Hoca Ahmet Yesevi Camii konferans salonunda düzenlenen Şiir Akşamı’nda ATİB‘li bayanların okuduğu şiir ve ilahiler katılımcıları mest etti. ATİB Kadın Kolları Başkanı Hacer Diker yaptığı açış konuşmasında; şiirin kardeşlik dili olduğunu, halimizin resmini çektiğini ve bugün her zamandan çok temiz bir yüreğe ve berrak bir zihne ihtiyaç duyduğumuzu söyledi. Programı çok sayıda davetli izledi. Müzik eşliğinde ünlü şairlerimizin şiirlerini başarıyla okuyan bayanlar büyük beğeni aldı. Katılımcılara şiir ziyafeti yaşatan bayanlar, türküleri de birlikte okudular. Özellikle genç kızların yoğun ilgi gösterdiği programda, bayanlar Yunus Emre, Necip Fazıl Kısakürek, Abdürrahim Karakoç, Yahya Kemal Beyatlı, Ozan Arif ve Ozan Yusuf gibi Türk edebiyatına unutulmaz eserler bırakmış üstadları da anarak onların şiirlerini seslendirdi. Program başlarken, Çanakkale Zaferi’nin 100’üncü yılı olması sebebiyle Arif Nihat Asya’ nın “Bayrak” isimli şiiri de şairin kendi sesinden ekranda izlenerek şehitlerimize dua edildi. Program sonunda ATİB Kadın Kolları Başkanı Hacer Diker, katılımcılara teşekkür ederek, kültürel faaliyetlere hız vereceklerini belirtti. A GMG KÖLN Bölgesi takvim yılına Kur`an-ı Kerim, Bilgi, hadis, hitabet, ezan gibi branşlarda, şubeler arasında yarışmalar düzenleyerek yılın bölge birincilerini belirlemeye çelışıyor. Mütakibende zaman zaman Avrupa`nın en iyisini çıkarabilmek için eğitime yoğun mesai harcıyor. Binlerce çocuk içinden en iyi 21 başarılı çocuk Bürühl`de hutbe yarışmasında kıyasıya yarıştılar. Küçükler 9-13 yaş katagorisinde 13 çocuk, büyükler 14-21 yaş gurubunda ise 9 çocuk hutbe yarışmasına katıldılar. Üç ilahiyatcı hocaefendi Mehmet Kara başkanlığında Bekir Bozkurt, Bekir Tanrıkulu jüride yarışmanın ve puanların belirlenmesinde görev aldılar. Yarışma sonunda Küçükler katagorisinde Finnetrop şubesinden Ertuğrul Karataş birinci ,Weidenpesch`den Yakup Uysal ikinci, Kalk Kubadan Muhammet Başkan üçüncülüğü elde etti. Büyükler katagorisinin puanlamasında 600 tam puan üzerinden yapılan oylamada son yılların başa- I rılı şubesi Finnetrop 1 puan farkla da olsa yine birinciliği yakalarken Bürühl`den Umut Yılan ikinci, Stolbergden Alper Koç üçüncü oldu. Jürinin puanlaması izleyenler tarafından takdirle karşılandı. Zira birincileri duyurmadan cemaat aynı şube ve yarışmacıyı işaret ettiği görüldü. Köln Bölgesi İrşad Başkanlığınca yapılan yarışma sonunda , Birim sorumlusu Ahmet Çakılcı ve yardımcısı İsmail Demirci dereceye girenlere ödüllerini takdim ettiler. Jüri Başkanı Mehmet Kara yarışmaya katılan çocuklara ve hocalarına gayretlerinden dolayı teşekkür etti. IGMG Köln Bölge Başkanı Hasan Batır organizasyonda ve ikramlarda ev sahipliği yapan Bürühl şube başkanı Osman Düzgün’e teşekkür etti. Yarışmayı kazananlara, hocalara ve tüm katılanlara hakediş hediyeleri ayrı ayrı takdim edildi. Proğrama sponsor olan SELAM FOOD müdürü Halil Ayan, IGMG Köln teşkilat yönetimine çalışmalarından dolayı teşekkür etti. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Ben, Bizim “Öteki”miz!.. [email protected] anışalım mı?... Ben, Mahmut Aşkar! Bizim, sizin ve onların “Öteki”si... Kırk yılı devirdik hâlâ dertlerimizle başbaşa ve buralardayız. Bundan tam otuz sene evvel idi; üniversite öğrencisiydim. Birinci kuşak Türklerin çocuklarının derdi, derdimiz oldu: Onların kaderini, dalından kopmuş yaprağın kaderine benzettiğimizden olacak ki, senaryosunu yazdığım ve yönetmenliğini yaptığım filmin adı da; “Dalından Kopmuş Yapraklar” oldu. Dost-akrabadan borç aldığım parayla yapmıştım. Acemilik dönemini geride bırakarak, “İstikbal”i yazdım ve daha ustaca bir film yapacaktım ama olmadı... Kaynak bulamadım. İkinci nesil Türkler için kaleme aldığım “İstikbal”, o gün bu gündür rafta bekliyor. İstersen tanışalım... Benim adım; Mahmut Aşkar... Ben, bizimkilerin “Öteki”siyim. Ya sen?... Aradan yıllar yılı geçti... Bu sefer, “Han Kapıcıları” adlı kısa hikâyemin üzerinde aylarca çalışarak, senaryo olarak yazdım. Bir televizyoncu film çekeceği vaadinde bulundu fakat sözünü tutmadı. Benim senaryoyu geri plana attı; kendisininkilere, kendi mizaçlarına yaraşır senaryo yazdırdı. Ötekilere beğendirmek adına, Müslüman-Türk’ün değerlerine basarak yükseleceklerdi. Tanışalım mı?... Ben, Mahmut Aşkar.... Ben, onların “Öteki”siyim. Daha 18-20’sinde köşebaşlarında uyuşturucu müptelası olmuş, mahpushanelere tıkanmış Alileri, Mehmetleri gördükçe, bizimle ilgili çarşaf çarşaf nahoş haberleri Alman medyasında okudukça, sokakta Türkçesizleşen Türkleri gördükçe, bazen içim kan ağlar, bazen vicdanım sızlar, bazen öfkem tepeme çıkar. Sen duymazsan, görmezsen, bilmezsen de; onlar bizim... Bizim onlar, onların “Öteki”si... Ben de senin “Öteki’n”! Yine “Kutlu Doğum” etkinlikleri başlamak üzere... Yıllar yılı, hep aynı minval üzre yapılan “Kutlu Doğum”lar, hoş bir vakit geçirmenin ötesinde, salonları dolduranlara birşey vermiyor, dedik. Hâlbuki, ablukaya alındığımız bu kültür coğrafyasında, uygulanabilir, akla hitap eden, hayata geçirilebilir yani ete kemiğe büründürülebilir bir Hz. Peygamber tasavvuru ve öğretisi elzemdi. Anlatamadık! T ❬ ❬ 07 ❭ Şubat · Februar 2015 · Rebiü’l-Ahir 1436 Mahmut AŞKAR dosya Kırk yıldır; biz bu toplumun bir parçasıyız, dedik olmadı ve kırk yıldır düşünürken, yazarken, alkışlarken ve eleştirirken; öteki’miz hiç olmadı lâkin sizin kafanızdaki “öteki” şablonunu bir türlü yıkamadık. Birlikte yaşadığımız toplumun ötelediği ve ötekileştirdiğinden şikayetçi olanların, birbirlerini aynı muameleye tabi tutmaları ne yaman bir çelişkidir değil mi? Böyle dedikçe, bizimkiler beni ötekileştirdiler. Kem küm ettiler, burun kıvırdılar, dudak büktüler, kafa salladı, ense kaşıdılar ama yine de bildiklerinden şaşmadılar. Yüzüme söylemeseler de, arkamdan; “Zaten bu bizden değildir!” dediler. Yıl, 2005; Danimarka’da patlak veren “Karikatür Krizi”ne karşı Almanya’daki irili ufaklı, camili camisiz Türk/Müslüman kuruluş temsilcileri tam tekmil basının karşısına; “Düşünce hürriyetinin arkasına sığınarak bizim Peygamberimizi karikatürüze edemezsiniz!” diyerek karşı çıkarken; bu işi fazla abartmayalım, demek istediğimizde, neredeyse bizim gibi düşünenleri dinden çıkaracaklardı. Yıl, 2015, Paris’te maalesef kanlı bir şekilde sonuçlanan “Karikatür Krizi”nde ise, aynı kuruluşlar bu sefer de, “düşünce hürriyeti” için yürüyüşler yaptılar, medya kuruluşlarının önünde “uyarı nöbetleri” tuttular. Allah aşkına, bu ne yaman bir çelişkidir... Hem onları, hem de bizi şaşırtıyorsunuz, dediğimizde; sen zaten!... deyip arkasını getirmediklerinde, ben de zaten... anlamıştım ne demek istediklerini. Gel, seninle aynalaşalım: Sen, benim aynam ol, ben de senin... Ben kendimi sen de görmeğe hem razıyım, hem de hazır. Ya sen?... Ağzım dilim kuruyana kadar; şu atadan babadan görüp götürdüğünüz din anlayışıyla Avrupa’nın göbeğinde yetişen çocuklarımızı tatmin edemez, onları Selefici ve daha beterlerinin kucağına iterseniz, dediğimde, işin vahametini fehmedemedin! Gel, tanış olalım: Ben; “Bilgiçlik taslıyor, entel ayaklarına yatıyor” diyerek kafadan ötelediğin adam. Ya sen?... Almanya Müslümanlığının içini doldurmazsanız, “Almanya İslamı”nı dayatırlar dediğimde, “öteki kuruluşun adamı” gördüğün benim sözüme zaten itibar etmezdin. Kitaplar yazmışsın, incelemiş araştırmış, yüzlerce makale kaleme almışsın, ne çıkar... Senin gözünde, “öteki” olan ben, aynı zamanda bizimkilerin de ötekisiyim. Onların “Ötekisi” adam, tanışalım: Ben, sizin öteki’nizin içindeki bizim “öteki”miz... Kırk yıldır; biz bu toplumun bir parçasıyız, dedik olmadı ve kırk yıldır düşünürken, yazarken, alkışlarken ve eleştirirken; öteki’miz hiç olmadı lâkin sizin kafanızdaki “öteki” şablonunu bir türlü yıkamadık. Birlikte yaşadığımız toplumun ötelediği ve ötekileştirdiğinden şikayetçi olanların, birbirlerini aynı muameleye tabi tutmaları ne yaman bir çelişkidir değil mi? “Türkçem, Anadilim, Geleceğim” sloganıyla yola çıkan “Türkçe Sevdalıları”nın “Liderleri”yle samimiyet ve ehliyet kavgası verirken; bunu, şahsî ikbal kavgası gibi görenler, aslında kendi niyetlerini ortaya koyuyorlardı ama yine de, “öteki” olmaktan kurtulamayan bu fakir oldu. Baksan da, bakmasan da, kırk yıldan beri sana ayna tutuyorum. Ne güzelliğini, ne de çirkinliğini aynaya borçlusun. Hah!... Şimdi, tanışdığımıza gerçekten memnun oldum. Ben, Mahmut Aşkar! Bizim, sizin ve onların “Öteki”si... HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ❬ 08 ❭ Şubat · Februar 2015 · Rebiü’l-Ahir 1436 röportaj Almanya Federal Adalet Bakanı Heiko Maas (SPD) “Nefret Yayan Fikirlere Müsamaha Gösteremem” lmanya Federal Adalet Bakanı Heiko Maas (SPD), Pegida hareketi ve Charlie Hebdo saldırısının ardından Almanya’da yapılması planlanan yasal değişiklikler hakkındaki sorularımızı yanıtladı. Paris saldırısından sonra medeniyetler çatışmasına izin verilmemesi gerektiğini vurguladınız. Hemen ardından da Berlin’de bir camiyi ziyaret ettiniz. Kamuoyundan olumsuz tepkiler aldınız mı? Paris’teki korkunç cinayetlerden sonra Müslüman temsilcilerle bir görüşme gerçekleştirmek benim için önemli idi. Farklı kültürler arasındaki insanlar arasında gerçekleştirilen iletişim, teröristlerin nefretinden her zaman için daha güçlü olacaktır. Bu toplumun içerisinde sürdürmekte olduğumuz yaşam biçiminin katiller tarafından bozulmasına müsaade edemeyiz. Cami ziyaretine gelen tepkiler genel olarak olumluydu. Birkaç kişisel saldırı da oldu, ama bugünün sosyal iletişim ortamında bunları normal karşılamak gerek. Neyse ki gerçek anlamda talihsizlikler yaşanmadı. Araştırmalara göre Almanya’da her iki kişiden biri İslam’ı tehdit olarak algılıyor. Medya uzmanları İslam’ın daima terörle bağdaştırılmasının bu korkuda payı olduğu görüşünde. Aynı şekilde “İslamcı” gibi kavramların kullanılması da genelleyici ve zarar verici olarak etki ediyor. Bu durumda siyaset, halkın İslam’dan korkmasını teşvik etmeden terörle nasıl mücadele edebilir? İslam hakkında yalnızca terörizm bağlamında haber yapılınca kamuoyunda kötü bir tablo oluşuyor. Bunun böyle devam etmesine izin veremeyiz. Şunu açıkça ifade etmek zorundayız: Teröristler İslam’ı bir maske olarak kullanıp suistimal ediyorlar. İşte tam da bu yüzden aktif bir şekilde elimizi taşın altına koyup şunu kanıtlamalıyız: Biz burada barış içerisinde beraberce yaşıyoruz ve medeniyetler çatışmasından yana değiliz. Bunu tam olarak isteyen ise teröristler. Hangi tanrıya inandıkları veya Tanrı’ya inanıp inanmadıkları fark etmeksizin, insanların istediği şey bu değil. Fransa’da güvenlik güçlerinin resmî açıklamalarında Charlie Hebdo saldırganlarını “Fransız teröristler” olarak isimlendirmeleri ve “İslamcı” gibi kavramları kullanmamaları dikkat çekti. Eylemle-rin dinî olduğu varsayılan arka planıyla ilgili her-hangi bir ifadede bulunulmadı. Bu anlayış tarzını Almanya’da gerçekleştirmek mümkün mü sizce? Kavramların seçiminden bağımsız olarak şunu açıkça belirtmek gerekir: Müslümanlar genel terör şüphelisi konumuna getirilemezler. Ekstremistlerin Müslümanlar arasında çok küçük bir azınlık konumunda olduklarını açıklığa kavuşturmak zorundayız. Ayrıca ekstremistler maalesef her yerde var. Paris’teki A şiddet olayları aynı zamanda İslam’a karşı da işlenmiş suçlardır. Müslümanların çok büyük bir çoğunluğu bu saldırıları kendi inançlarına ihanet olarak görüp kınadı; bunu da hiçbir yanlış anlamaya mahal vermeyecek kadar açık bir şekilde Brandenburg Kapısı önünde düzenlenen protesto gösterilerinde yeniden teyit ettiler. Bahsettiğiniz protesto gösterisinde Müslümanlar ve devletin en üst düzey yetkilileri ilk defa şiddet ve teröre karşı bir araya geldi. Almanya Cumhurbaşkanı konuşmasında birlik ve beraberliğe vurgu yaptı. Bu buluşmadan hangi sinyaller verildi sizce? Bu açık bir şekilde birlikteliğin bir işaretiydi. Teröristlerin nefreti sebebiyle toplumumuzda bir bölünme yaşanmasına müsaade etmeyeceğimizi gösterdik. Müslümanlar Almanya’ya aittir. Toplumumuzun tam da merkezinde değişmez bir yere sahiptirler. Brandenburg Kapısı önünde iyilerin başkaldırısına öncülük ettiklerini gösterdiler. Şiddete hazır ekstremistleri izole etmek istiyorsak, Almanya’da barış içerisinde yaşamakta olan Müslümanların büyük çoğunluğunu güçlendirmemiz gerekir. Paris saldırısının ardından da Pegida rağbet görmeye devam etti. Bazı siyasetçiler Pegida taraftarlarını anlamak ve Pegida’ya katılanların endişelerini dikkate almak gerektiğini söylerken siz her türlü yakınlaşmayı reddediyorsunuz. Neden? Zaten her şeyini kaybetmiş olarak çaresizce bize sığınan mültecilere karşı bile insanlar kışkırtılabiliyorsa, o zaman şunun altını çizmek bizim so-rumluluğumuz hâline gelir: Almanya bu değil! Buradaki insanların büyük çoğunluğu böyle düşünmüyor. Bunun yanında, hoşumuza gitmese de ifade özgürlüğü Pegida gösterilerinde dile getirilen ifadeler için de geçerli. Ben şahsen kötü bulduğum fikirlerinde ifade edilme hakkına sahip olduğunu düşünüyorum. Bununla beraber, nefret ve tahammülsüzlük yayan fikirlereanlayış göstermek ya da bu fikirlerekarşı koymadan onları kabul etmek benim için söz konusu olamaz. Paris saldırısının ardından iletişim bilgilerinin kayıt altına alınması ile ilgili talepleri reddettiniz. Bunun nedeni, bu tarz bir uygulamanın Fransa’da yürürlükte olmasına rağmen Charlie Hebdo saldı-rısının önlenememiş olması olabilir mi? Hukuki düzlemde Avrupa Adalet Divanı (AAD) kararında herhangi bir değişiklik meyda-na gelmiş değil. AAD, verilerin sebepsiz olarak kaydedilmesinin insan haklarıyla bağdaşmayacağını belirtmişti. Bu karardan beri hükûmet içerisinde ve Avrupa’daki partnerlerimizle birlikte bu konu hakkında ne gibi adımlar atılabileceği üzerine görüşmeler yapıyoruz. AB Komisyonu da AAD kararından sonra ortaya çıkan hukuki belirsizlikle ilgili neler yapılabileceği üzerinden görüşüyor. İçişleri Bakanı Sayın Thomas de Maizière ile oldukça yapıcı ve güvenli bir iş birliği içerisindeyiz. Bu konuda da bu iş birliğini devam ettireceğiz. Tamamlanması tabii ki biraz zaman alacaktır. Bakanlığınız terörle mücadele bağlamında yasal değişikliklerde bulunacak mı? Önümüzdeki aylarda Almanya’yı neler bekliyor? Aylardır Almanya’yı nasıl daha güvenli hâle getirebileceğimiz üzerinde çalışıyoruz. Kimlik kartlarına dair değişiklikler bunun bir parçasıydı. Bu değişiklik kapsamında kurumlar, IŞİD terörüne katılmak istediğinden şüphelenilen kişilerin kimlik kartlarına el koyabiliyor. Bunun ötesinde Bakanlar Kurulu’na Ceza Hukuku’nun değiştirilmesi teklifini götüreceğiz. Bu öneriyle IŞİD ve daha önce bu şekilde bir örneği ile karşılaşmadığımız diğer yabancı savaşçılara karşı önlemler almayı planlıyoruz. Bu adımlar ülkemizi daha güvenli hâle getirecek. Fakat şunu da bilmemiz gerekiyor: Kimse mutlak güvenliğin sözünü veremez. Her şiddet saldırısında kanuni değişiklikler yapamayız. Yine yaşadığımız özgür toplum modelini de komple değiştiremeyiz. Zira bunu yapmak, teröristlerin arzu ettiği şeyi yapmak anlamına gelecektir. Bu Röportaj Perspektif Dergisi Şubat 2015 238. Sayısından Alıntıdır. HAYAT ❬ 09 ❭ Şubat · Februar 2015 · Rebiü’l-Ahir 1436 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Pegida Almanya’nın Bir Parçası mı? İlknur KÜÇÜK • [email protected] kültürümüzün Hristiyan ve Yahudi olarak kalacağını ifade ederek tamamlanmalıydı.” ifadelerinde bulundu. Merkel’in ifadelerinde ancak belirli koşullar ve eklemelerle doğruluk payının bulunabileceğine işaret eden pozisyonlardan bir diğeri ise Bavyera Eyalet Meclisi CSU fraksiyonu Başkanı Thomas Kreuzer tarafından dile getirildi: “Müslümanlar kendilerine İslamcı hareketin neden zayıflamadığını, bilakis güçlendiğini sormak zorundalar. Müslümanlar kendilerine 2013 yılında küresel terörizm indeksinde dünya üzerindeki kanlı eylemlerin yüzde 66’sından neden dört İslamcı grubun sorumlu olduğunu sormak zorundalar. (...) İslam ne yazık ki hâlâ Avrupa aydınlanmasını yaşamamış bir din. İslam gerçekten Avrupa’nın bir parçası olmak istiyorsa bunu (bu aydınlanmayı) gerçekleştirmek zorundadır.” Pegida eylemlerinin düzenlendiği Saksonya’nın Eyalet Başbakanı Stanislaw Tillich de Almanya’nın Müslümanların hoş karşılandığı bir ülke olduğunu belirterek Merkel’e karşı çıktı: “Bu, İslam’ın Saksonya’nın bir parçası olduğu anlamına gelmez.” Tillich’in Pegida bağlamında dile getirilen ön yargıların haklı olduğuna dair bir sinyal gönderdiğini belirten Yeşiller ve Sol Parti eyalet temsilcileri, bu tarz cümlelerle açık toplumların düşmanlarına hizmet edildiğini vurguladılar. Örneğin Yeşiller Partisinin Dinî Politikalar Sözcüsü Volker Beck’in İslam’ın Almanya’ya ait olup olmadığına yönelik tartışmaya tepkisi oldukça sert oldu: “Bu tartışmanın tek bir mesajı vardır: Sizi istemiyoruz.” Bu tartışmalardan da anlaşılacağı üzere “İslam Almanya’ya aittir.” cümlesine dair pozisyonlar sosyal bir gerçeklikten ziyade siyasi bir yönelimin ya da temenninin açığa vurulması şeklinde cereyan etmektedir. Tıpkı Pegida gösterilerinde dile getirilen “endişe”lerin aslında somut verilere dayanmayan korkular ve temennilerden ibaret olması gibi... “İslam Almanya’ya aittir.” cümlesini ancak belirli koşullar ve sınırlamalar dâhilinde doğru kabul eden siyasetçiler gibi Pegida da, “barışçıl bir şekilde yaşayan değil, terör ve şiddet yanlısı Müslümanlara”, yine aynı şekilde “savaş ya da açlık gibi nedenlerle bize sığınan değil, sosyal sistemi suistimal eden mültecilere” karşı olduğunu vurgulamaktadır. Oysa belirli toplumsal kesimlere yönelik ön yargı ve genel şüphenin kaynağı, tam olarak bu iç içe geçmiş ve görünmeyen niyetlere göre yapılan “ayrım”lardır. Saksonya Eyalet Başkanı Tillich Pegida gösterilerinde dile getirilen ön yargıları haklı bulduğunu erkel’in “İslam Almanya’nın bir parçasıdır.” cümlesi tartışılırken siyasiler “haklı” korkulara sahip olan Pegida taraftarlarıyla diyalog içerisinde olmak gerektiğini vurguluyor. İslam’ın Almanya’nın parçası olup olmadığına dair tartışmalar benzer bir çerçevede Pegida bağlamında da yürütülürken, bilhassa birlik partilerinin başlıktaki soruya olumlu cevap verdikleri gayet açık görünüyor. “Her şeyden önce açık bir tutuma ihtiyacımız var. Aidiyeti pasaporta, aile geçmişine ya da bir inanca sıkıştıran değil, daha geniş bir şekilde tanımlayan bir Almanya anlayışına ihtiyacımız var. Hristiyanlık şüphesiz ki Almanya’nın bir parçasıdır. Yahudilik de şüphesiz Almanya’nın bir parçasıdır. Bu bizim Hristiyan-Yahudi tarihimizdir. Fakat İslam da Almanya’nın bir parçasıdır.” 3 Ekim 2010 tarihinde Almanya’nın Yeniden Birleşmesi Günü’nde bu cümlelerle çok açık bir sinyal veren Almanya eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff ’a o dönem oldukça sert tepkiler gösterilmişti. Örneğin Norbert Geis (CSU) Almanya’nın iki bin yıllık geçmişinde Hristiyanlık ve Yahudiliğin belirleyici olduğunu belirterek buna karşın Almanya’da sadece 4 milyon Müslüman’ın yaşadığını ifade etmişti. Başbakan Angela Merkel ise Wulff ’un o zamanki ifadelerini “gerçekçi” olarak değerlendirerek, Almanya’ya ait olan İslam’ın “nasıl bir İslam” olması gerektiğine dair soruların hâlâ yanıtlanmadığına dikkat çekmiş, “İslam’ın anayasaya uygun olmasının” gerekliliğine vurgu yapmıştı. Ocak ayında T.C. Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile ortak basın toplantısında Wulff ’un yaklaşık 5 sene önceki ifadelerini tekrarlayan Merkel, “İslam Almanya’nın bir parçasıdır. Bu böyledir ve ben de bu fikre sahibim.” diyerek Almanya’daki Pegida gösterilerinde Müslümanlara ve yabancılara karşı oluşan olumsuz atmosferi yumuşatma yönünde başka bir adım daha atmış oldu. Merkel’in Pegida’ya dair ilk ve en açık sinyali yılbaşı konuşmasında dile getirdiği, “Onları (Pegida) takip etmeyin, onların kalplerinde nefret var.” cümleleriyle kamuoyuna yansımıştı. Bu ifade tıpkı 5 sene önce olduğu gibi bu kez de yoğun eleştirilere maruz kaldı. CDU/CSU Federal Fraksiyon Başkan Yardımcısı Arnold Vaatz, “Müslüman âlimler şeriatı İslam’ın bir parçası olarak gördükleri sürece eski Cumhurbaşkanı Wulff ’unki gibi ifadelere karşı daha dikkatli olacağım ve bu ifadelerle hemfikir olmayacağım.” açıklamasında bulundu. Vaatz’la aynı görevi paylaşan Georg Nüsslein ise, “Merkel’in cümlesi üst M ifade eder bir tarzda Müslümanların “Müslüman terörü”ne mesafe koymaları gerektiğini, insanların İslam adına terör eylemlerinde bulunduğu için İslam’dan korktuğunu belirtmektedir. Bu tespit, sorunun yanlış tanımlanması ve bu nedenle çözümün de yanlış yerde aranması sonucunu doğurmaktadır. Nitekim bu bakış açısı, dışlayıcı ve bir arada yaşamı zorlaştırıcı ön yargıların “haklı” ön yargılar olduğu gibi bir sonuca açılmaktadır. Benzer şekilde Pegida’nın “sadece yüzde 2,2’lik bir yabancı oranının bulunduğu Saksonya eyaletinde” ortaya çıktığına dair argümanlar da ifade edilen bu ön yargıları meşrulaştırmaya yöneliktir. Ancak bu noktada şu soru akla gelebilir: Yabancı ya da Müslüman sayısının fazla olması durumunda bu gösterilerde dile getirilen endişelerin haklılığı konusunda daha mı az şüphe taşımak gerekecekti? Pegida ile birlikte ortaya çıkan en önemli sonuç, bu hareketin seneler boyunca ana akım medya ve siyasiler tarafından ortaya atılan ön yargılardan beslendiğidir. Araştırmalara göre Almanların İslam ve Müslümanlara dair düşünceleri somut vakalardan çok, “hayali” korku ve tereddüt üzerine bina edilmiştir. Bertelsmann Vakfı’nın yayımlanan son raporu, Almanların yüzde 57’sinin İslam’ı bir tehdit ola-rak algıladığını, yüzde 40’ının kendisini “kendi vatanında yabancı” olarak hissettiğini, yüzde 24’ünün ise Müslümanların Almanya’ya göçünün yasaklanması taraftarı olduğunu ortaya koymuştur. Bu korkutucu sonuçlar bilhassa Müslümanlarla iletişimin en seyrek gerçekleştiği bölgelerde yoğunlaşmaktadır. Araştırmanın katılımcılarından Kai Hafez’ın da belirttiği üzere “İslam algısı, postmodern liberal top-lumların kabullenme yeteneklerinin oldukça gerisinde kalmaktadır.” Yine 2012 yılında Almanların yüzde 52’si İslam’ın Batı dünyasına uyum sağlayamadığını düşünürken bu oranın 2014’te yüzde 61’e yükselmesi, adı geçen araştırmada da belirtildiği gibi 19. yüzyılın “salon antisemitizmi” ile kıyaslanabilecek bir fenomene işaret etmektedir. Bu bağlamda, Hristiyan Demokrat Birlik Partileri başta olmak üzere birçok siyasetçinin, “Pegida’nın organizatörleri ve aşırı sağ yönelimli kişileri değil ama oraya katılıp endişelerini dile getiren insanları anlamamız gerekiyor.” şeklindeki kanaatleri de dikkat çekicidir. Bu diyaloğun Pegida’nın taleplerini haklı bulmak yerine, Pegida gibi hareketleri ortaya çıkartan nedenleri analiz ederek, bu nedenleri ortadan kaldırmaya yönelik bir hareket planı üzerinde yoğunlaşması gelinen aşamada en doğru girişim olacaktır. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ❬ 10 ❭ Şubat · Februar 2015 · Rebiü’l-Ahir 1436 haber HASENE Tarafından Suriyeli Mültecilere 5 Bin Battaniye, 16 Bin 500 Kışlık Giysi Dağıtıldı uriye’de başlayan savaş 4cü yılını tamamlamak üzere. Savaşın bilançosu ağır; yüz binlerce insan hayatını kaybetti, on binlerce kişi yaralandı ve milyonlarca insan evlerini terketmek zorunda kaldı. Yaşadıkları yerleri terkederek komşu ülkelere sığınan milyonlarca Suriyeli mülteci yardımlarla ayakta duruyor. Mültecilerin kış aylarında mağduriyetleri daha da artıyor. Geçtiğimiz haftalarda İstanbul’da Suriyeli bir çocuğun üşüyen ellerini belediye otobüsünün egzosuna dayayarak ısıtmaya çalışması mültecilerin dramını bir defa daha gözler önüne serdi. Hasene Derneği’nin zor kış şartları altında yaşamlarını sürdüren Suriyeli mültecilere dönük yürüttüğü acil kış yardımı ile 5 bin battaniye ve 16 bin 500 adet çocuklar için kışlık giysi (gocuk, kazak, pantolon) mültecilere ulaştırıldı. Dağıtımlar Reyhanlı, Kırıkhan ve Osmaniye’nin Toprakkale ilçesinde gerçekleştirildi. Battaniye ve kışlık elbise dağıtımlarına katılan Hasene Derneği teşkilatlanma sorumlusu Ömer Benli çocuklara kendi elleriyle kışlık elbise giydirdiğini söyledi ve çalışmalarla ilgili şunları paylaştı: “Dağıtımları mülteci kampları başta olmak üzere evleri tek tek dolaşarak yaptık. Reyanlı’da ve Osmaniye’de bulunan kamplar ve Kırıkhan’da mültecilerin kaldığı evleri ziyaret edip mültecilerin durumunu bizzat yerinde gördük. Çadır yetişmeyen yerlerde evler kiralanmış ve mülteciler buraya yerleştirilmiş. Evlere oda sayısı kadar aile yerleştirilmiş. Odalara sünger yataklar konulmuş. Aileler dört beş çocuğu ile birlikte bu odada yaşıyor. Suriye içlerine de kamyonlarla battaniyeler gönderdik. Kamplarda kalmak çileye razı olmak demektir; çadırda kalanlar tekrar memleketine dönme ümidi ile bekliyorlar. Buralarda ihtiyaç çok. İnsanlar kışlık ayakkabıya da ihtiyaç duyuyor. Kamplarda yaşayan çocuklar her türlü olumsuzluğa rağmen gülüyor ve oynuyor. Ailelerin yüz hatlarında sıkıntı okunuyor; her ne kadar karınları doysa, ihtiyaçları giderilmeye çalışılsa da.” Toprakkale’deki mülteci çadır kentlerde 50 bin kişi kalıyor Büyük bir çadırkentin bulunduğu Osmaniye’nin Toprakkale ilçesinde yapılan çalışmaları Benli şöyle aktardı: “Toprakkale’deki dağıtımları İmam Hatip okulunda yaptık. Burada 1.000 çocuk için S kışlık giysi verdik. Buradaki dağıtımlara kaymakam yardımcısı, ilçe milli eğitim müdürü, okul müdürü, vakıflar müdürü ve nüfus müdürü katıldı. Burada hem Hasene’mizi tanıttık hem de dağıtımları yaptık. Dağıtım yaptığımız İmam Hatip okulu yeni yapılmış ve henüz eğitime başlamadan ihtiyaca binaen kamplardaki Suriyeli çocukların eğitimi için kullanılmaya başlanmış. İlkokul seviyesinde 5 sınıf halinde Suriyeli çocuklara eğitim veriliyor. Kaymakamımız çalışmaların organizeli olmasından dolayı bizlere teşekkür etti; kimi yardım kuruluşlarının elbise yardımlarını karışık olarak getirildiğini ve dağıtımda sıkıntılar yaşandığını söyledi. Malzemeleri dağıtımdan üç gün önce okula getirdik. Okul müdürü ve buradaki öğretmenlerin yardımı ile yardımları alacak çocuklar önceden tespit edilmiş ve listesi oluşturulmuş. Dağıtılacak torbalar üzerine çocukların isimleri yazılmış. Dağıtımlara çocukların ailelerini de davet etmişler; evlerde kalan küçük çocuklar da unutulmamış; onlar da not alınarak tüm çocuklara giysi paketleri organizeli bir şekilde ulaştırılmaya çalışıldı.” Benli, dağıtımda yetkililerin yaptığı konuşmaları da şöyle aktardı: “okulda yapılan konuşmalarda yetkililer Türkiye’nin Suriyeli mültecilere özveriyle çalıştığını; komşuda yaşanan sıkıntıya duyarsız kalınamayacağını ve kardeşlik hukukunun kucak aşmak olduğunu; ciddi uluslararası bir destek olmadan Türkiye’nin milyonlarca mülteciye destek çıktığını; buraya gelen ailelerin yakınlarının bir kısmınının Suriye’de kaldığını, ailelerin parçalandığını ve farklı dramların yaşandığını; Suriyeli mültecilerin yerlerine ve yurtlarına dönebilmeleri için dua ettiklerini söylediler. Yetkililer ayrıca Hasene’nin yaptığı bu anlamlı çalışmadan dolayı teşekkür etti.“ Çocuklar ince kazakları ile soğuk karşısında korunmasız Hasene Derneği Ruhr A Temsilcisi Hasan Aydoğan çalışmalara dair gözlemlerini aktardı: “Reyhanlı ve Kırıkhan’a ulaştığımızda çok yoğun bir yağmur vardı. Mültecilerin yaşadıkları yerleri gördük; her ne kadar başını sokacak bir yer bulmuş olsalar da ihtiyaçları çok büyük. Çocuklar soğukta ince kazakları ile dolaşıyordu. İçlerinden bir çocuğun tavrı dikkatimi çekti. Bizden ısrarla battaniye isteyen çocuk battaniyeyi alıp hemen annesine götürüp verdi. Evlerde kalan Suriyeli mültecilerin durumu da çok iyi değil. Bazı evlerin içerisine yağan yağmur suları damlıyordu. Bazı evlerde ne kalorifer, ne de elektrik var. Evlerde kalan ailelerin her biri bir odada çocukları ve bebekleriyle birlikte kalıyorlar. Battaniye bu insanlar için ısınabilecekleri bir alternatif sunuyor. Farklı farklı bedende giysiler götürdüğümüz için her çocuğa giysi verebildik. Bazı yerlerde de başları sargılı çocuklar gördüm. Suriyelilerin gelişi hâlâ sürüyormuş. Yetkililer mültecileri evlere ve kamplara yerleştirmeye çalışıyor. Bu çocuklar savaşta yaralanıp buraya gelmiş ve tedavi görüyorlarmış. Bizlere yapılan yardımlardan dolayı teşekkür ediyorlar.” HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ❬ 12 ❭ Şubat · Februar 2015 · Rebiü’l-Ahir 1436 haber Türk Toplumu RLP’den Eğitim Hamlesi ürk Toplumu Rheinland-Pfalz Çatı Derneği ile Y.C- Danışma Merkezi ile ortaklaşa yapılan ’’Dünya’da Yıldızı Parlayan Ülke TÜRKİYE’de ÜNİVERSİTE EĞİTİMİ Bilgilendirme Toplantısı’’na katılım yüksek oldu. Almanya`da yaşayan Türk uyruklu ve Türk Kökenli öğrenciler için Türkiye`de 100’ü aşkın Devlet Üniversite- T lerinde Örgün öğrenim veya AUZEF (Açık ve Uzaktan Eğitim) ile ilgili okuma imkanlarının tanıtımı yapıldı. Çok değerli, alanlarında uzman Türkiye Devlet Üniversitelerindeki Akademisyenlerin katılımıyla gerçekleştirilen bilgilendirme toplantısında T.C. Mainz Muavin Konsolosu Emrah Özen eğitimin önemini vurgulayan bir konuşma yaptı. Ayrıca Prof. Dr. Adem Ersoy (Adana Bilim ve Teknik Üniversitesi Rektörü, Prof. Dr. Recep Güloğlu (İstanbul Üniversitesi Rektörü Yrd., Prof. Dr. Alper Cihan (İstanbul Üniversitesi AUZEF Dekanı, Dr. Ahmet Koçak (ASEU Danışmanlık ve Eğitim Ltd. Şti. CEO ve AB Danışmanı) ve Rheinland Pfalz ASEU Temsilcisi Yaşar Cimşit kendi alanları ile ilgili bilgilendirme yaptılar. TGRLP Başkanı İhsan Altındaşoğlu Almanya ve Avrupa`da vuku bulan son olayları dile getirerek Fransa´da yaşanan Terör olaylarının hiç bir dine mal edilmeyeceği gibi, hiç bir fikir ve basın özgürlüğünün başka insanların değerlerine ve kutsallarına saldırmayı ve hakaret etmeyi meşru kılamayacağını ifade etti. Altındaşoğlu ayrıca “Türk Toplumu olarak bulunduğumuz cografyadaki insanlara hizmet için ve toplumsal barışı korumak için ihtiyaç duyalan her alana koşuyoruz ve bu çalışmalarımızı sürdüreceğiz” açıklamasında bulundu. Başarılı Öğrenciler Ödüllendirildi .C. Berlin Büyükelçiliğinin her yıl düzenlemiş olduğu başarılı öğrencileri teşvik ödülü kapsamında seçilen 2 öğrenci ödüllendirildi. T.C. Köln Başkonsolosluğunda düzenlenen programda Bonn Tıp Fakültesi öğrencisi Tamara Schink ve Drei Königs Gymnasium öğrencisi Merve Kural, Köln Başkonsolosu Hüseyin Emre Engin tarafından birer tablet ve teşekkür belgesi ile ödüllendirildiler. Başarılı öğrencileri ve ailelerini Başkonsolosluk makamında kabul eden Başkonsolos Hüseyin Emre Engin, "Her şey ailelerde bitiyor. Bugün de gördüğümüz üzere çocuklarının eğitim hayatı ile ilgilenen ailelerinin verdikleri önem ve hassasiyet onların bu denli başarılı bireyler yetişmelerine olanak sağlamaktadır. Bu bağlamda öğrencilerimizin ve gençlerimizin üniversite eğitimi ve meslek eğitimi almalarına özen göstermeliyiz. Her iki aileye de çocuklarına verdikleri eğitiminden ve çabadan dolayı teşekkür ediyorum öğrenilerimizi de bundan sonraki başarılı çalışmalarının devamını diliyorum" şeklinde konuştu. Aşkım ve Volka Schnik'in ailesi 1.2 not ortalaması ile ödül almayı hak kazanan biricik kızları Tamara Schrik, başarının azimle çok çalışmaktan geçtiğini belirterek en büyük desteği ailesinden aldığını belirtti. Özkan ve Kadriye Kural ailesinin Gymnasium öğrencisi kızları Merve Kural ise aldığı 1,3 not ortalaması başarısını derslere konsantre olmasına ve sevdiği ders ve konulara yönelmesinden kaynaklandığını belirterek ilerdeki hedefinin tıp okumak olduğunu belirtti. T HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ❬ 13 ❭ Şubat · Februar 2015 · Rebiü’l-Ahir 1436 ilan HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ❬ 14 ❭ haber Şubat · Februar 2015 · Rebiü’l-Ahir 1436 Prof. Aşıkoğlu Basın Mensuplarıyla Kahvaltıda Buluştu D deşliği sürekli vurguluyoruz. Okullarda da düzenli bir İslam din eğitimi radikal tutumları engelleyecek ve barışa katkı sağlayacaktır. Üniversitelerde yürütülen İslam teolojisi ve öğretmenlik eğitimi, bugünkü haliyle çok yetersizdir. Programların zenginleştirilmesi gerekmektedir. Üniversiteler bu konuda işbirliğine açık olurlarsa biz, programların zenginleştirilmesi konusunda her türlü desteği vermeye hazırız” dedi Şiddet ve terörün İslam ile bağdaştırılmasının kesinlikle mümkün olmayacağına vurgu yapan Prof. Dr. Aşıkoğlu, “Bu aybaşında, Fransa’da meydana gelen çirkin terör saldırısı bizleri de derinden üzmüştür. Bunu şiddetle kınıyoruz. Bu eylemin İslam ile bağdaştırılması kesinlikle mümkün değildir. İslam inancına göre hiçbir mümin bir başkasının canına kıyamaz. Bizim inancımız buna izin vermez ve bir insanın öldürülmesini bütün insanlığın ölümü olarak niteler” dedi. DİTİB Merkez Camii inşaatı ile ilgili kısa bilgi veren DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat Yaşar Aşıkoğlu konuşmaşını şu şekilde tamamladı: “İnşaatla bazı yapım hataları nedeniyle ilgili iki mahkeme süreci devam etmektedir. Mahkemenin tayin ettiği bilirkişi raporunu ancak 2 yıl sonra verdiği için yapım çalışmalarımız kısmen durmuştur. Biz DİTİB olarak cami inşaatının bir an önce tamamlanmasını istiyoruz. Bunun için ne gerekiyorsa yapacağız. Cami inşaatının bu şekilde kalması bizi ve bütün Müslümanları üzüyor. Ben, Müslümanlar ve Köln şehri adına bu yapının bir an önce tamamlanmasını diliyorum.” Konuşmaların ardından, Genel Başkan Prof. Dr. Aşıkoğlu basın mensuplarının sorunlarına cevap verdi. ALMANCA KUR'AN MEALİ Al-Quran Al-Karim Cemiyetlere ve İşadamları mı za Fırsat, Programlara Gelen ve Alman ca Meal i le İslamı Tanımak İsteyen Misafirlere Ve rile bilecek En Güzel Hediye (100 Adet 250,- Euro) 2,5 € +Posta Ücreti 288 sayfa Paket Halinde Almak İsteyenlere Posta Ücretini Biz Karşılıyoruz 13,5x19,5 cm Orta Boy Karton Kapak İki Renk Baskılı Sipariş İçin: [email protected] · Handy: 0171-1970212 İBADETE DAHA FAZLA ZAMAN AYIRIN DİYE... HACI ADAYLARININ DİKKATİNE HEDİYELİK HAC MALZEMELERİNİ HİZMETİNİZE SUNUYORUZ Daha Pek Çok Çeşit Hediyelik Hac Malzemesi İle Hizmetinizdeyiz www.hacdunyasi.de - HAC'DA YÜK PROBLEMİNE SON 11.90 - KALİTE GARANTİSİ - İADE GARANTİSİ - LÜX HEDİYELİK PAKET - 20 SET VE ÜZERİ SİPARİŞLERDE POSTA ÜCRETİ BİZDEN HED HAC S İYELİK ETLER İMİZ HEDİYELİK SETİMİZDE BULUNAN MALZEMELER seccade - takke - kina - tesbih - esans - misvak - sürme - namaz başörtüsü iTiBAR EN euro'dan İTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat Yaşar Aşıkoğlu, yerel ve ulusal basın temsilcileriyle kahvaltıda bir araya geldi. DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat Yaşar Aşıkoğlu‘nun ev sahipliğinde düzenlenen kahvaltıya, Genel Başkan Yardımcısı Suat Okuyan, Genelsekreter Dr. Bekir Alboğa ile Alman ve Türk basın mensupları katıldı. Basın temsilcileriyle tanışmak, güncel faaliyetleri ve gündemdeki konular hakkında bilgi paylaşımında bulunmak üzere basın mensuplarıyla bir araya gelen DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat Yaşar Aşıkoğlu kahvaltı sonrası kendisini tanıtarak konuşmasına başladı. DİTİB’in hedef kitlesinin Almanya’da yaşayan Müslümanlar olduğunu ifade eden DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat Yaşar Aşıkoğlu, “Diyanet İşleri Türk-İslam Birliği DİTİB, kuruluşundan buyana yaklaşık 30 yıldır hizmet etmektedir. Hedef kitlesi, ağırlıklı olarak Türkler ve Almanya’da yaşayan tüm Müslümanlardır” dedi. DİTİB’in faaliyetleri Almanya’yı kapsadığının altını çizen Prof. Dr. Aşıkoğlu, DİTİB çatı kuruluşu olarak bir yandan cami derneklerimizin ve üyelerimizin dini ihtiyaçları karşılamakta, diğer yandan ise gençlere, kadınlara ve ailelere yönelik bilgilendirici ve eğitici faaliyetler yürütmektedir. Faaliyetlerimiz tüm eyaletleri kapsamaktadır…” diye konuştu. Barış ve kardeşliği sürekli vurgu yaptıklarını söyleyen Prof. Dr. Aşıkoğlu “Bu güne kadar DİTİB camiası radikal hareketlere karışmamıştır. Çünkü biz sevgi ve merhameti önceleyen bir İslam eğitimini veriyoruz. Hutbelerimizde barış ve kar- Bonner Straße 40 . 65428 Rüsselsheim Tel: 06142-2309224 Web: www.hacdunyasi.de . E-Mail: [email protected] HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ❬ 15 ❭ Can(ım) Efendim (s.a.v) [email protected] an Efendim. Canım Efendim. Sen bizim için en güzel örneksin; Sen bizim özlemimizsin; Sen bizim önderimizsin. Senin vesilenle ilahi vahye muhatap olduk; Senin vesilenle hidayet bulduk; Senin vesilenle cahiliye karanlığından kurtulduk. Sen pürüzsüz bir aynasın. Sana bakanlar aslında kendisinde olanı görüyor. İyiler iyiliklerini, güzeller güzelliklerini; kötüler kötülüklerini, çirkinler de çirkinliklerini. Hz. Ebubekir’in gözüne iyi, Ebu Cehil’in gözüne ‘kötü’ gözüktüğün gibi. Ahde vefayı Senden öğrendik. Kendisine yapılan en ufak bir iyiliği dahi yıllar sonra unutmamayı seninle bildik. Sen sevindiğinde sevindik, Sen üzüldüğünde üzüldük. Sen bizim için tarihte kalmış bir anı değil, şimdi ve buradamıza taşınması gereken en güzel modelsin; düşüncemizi düşüncene, eylemimizi eylemine, ahlakımızı ahlakına benzetmemiz gereken. Kabul ediyorum; Seni hakkıyla örnek alamıyoruz. Kabul ediyorum; Seni layıkıyla hayata taşıyamıyoruz. Seni anlamakta ve Seninle hayatımızı anlamlandırmakta ciddi sıkıntılarımız var. Ama şunu da biliyorum ki, Seni çok seviyoruz. Sen insanlığın yüz akısın. Güzel ahlakı tamamlamak için gönderildin. Güzeldin, güzel düşündün, güzel eylemler ortaya koydun ve ahlakınla hayatı güzelleştirdin. Senin yönün bu dünyaya değil, diğer aleme (ahirete) dönüktü. Geçici olana tamah etmedin, kalıcı olanı gösterdin. Bizim için hayırlı olanın ahiret olduğunu işaret ettin. Dünyalık olana sevgini bağlamadın; ondan bile isteye yüz çevirdin. Hani bir defasında Hz. Ömer huzuruna girmişti. Seni hasır üzerinde yatarken bulmuş, mübarek yüzünde hasırın izi belirmişti. Dayanamamış üzülmüş, ağlamış ve demişti ki; ‘Ya C Murat KUBAT Resulallah! Dünya kralları, kisralar servet içerisinde yüzüyorlar. Senin ise altına sereceğin bir sergin bile yok. Yatağın hasır. Ve teninde yattığın zeminin izleri...’. Sen de ona demiştin ki; ‘İstemez misin ya Ömer, dünya onların, ahiret bizim olsun’. Ama geçici olanı (dünyayı) kalıcı gibi kılmaya çalışanlar Seni anlamadılar, anlayamadılar ve dahi anlamak istemediler. Zira Senin sundukların işlerine gelmiyordu, oyunlarını bozuyordu, haksız ve adaletsiz bir şekilde oluşturdukları çarklarına çomak sokuyordu. İnsan tanımadığına nasıl da düşman olabiliyor. İnsan bilmediğini nasıl da karalayabiliyor ve hakaret edebiliyor. İnsan acımasızlaştığında nasıl da sınır tanımıyor. İnsan, kin ve nefretin elinde oyuncak olduğunda nasıl da merhametsizleşebiliyor. Sana karşı bugün küresel ölçekte ifade özgürlüğü adına yapılan hakaretler ne kadar da haksızca, insafsızca ve acımasızca. Hakaretin adını ifade özgürlüğü koydular Efendim. Özgürlük olarak nitelendirdikleri eylemler tarafından kuşatıldıklarının; bir tutsak hali yaşadıklarının dahi farkına varamadılar. Sen Sana saldıranlara karşı dahi merhamet sahibiydin. Sana acımasızca davrananlara “Rabbim ❬ dosya Şubat · Februar 2015 · Rebiü’l-Ahir 1436 Ah bir bilselerdi, insanlık adına ortaya koyduğun çabayı. Ah bir bilselerdi, insanlığın hem bu dünyada hem de ahirette huzur ve mutlu olması için neler yaptığını. Ah bir bilselerdi, geceleri kendi kurtuluşun için değil, insanlığın kurtuluşu için döktüğün göz yaşlarını, ettiğin duaları. onlar bilmiyor!” diye onlar için dua edecek kadar yürekliydin. İnancını yaşamana ve yaşatmana Mekke’de hayat hakkı tanımadıklarında Taif ’e gitmiştin. Taifliler de Sana hakareti, saldırıyı reva görmüşlerdi, nasipsiz oldukları için. Mekke’ye girememiş, Taif ’ten dışlanmış idin. İşte orada beddua değil, dua etmiştin: “Rabbim onlar bilmiyorlar!” Uhud’da dişin kırılmış, yüzün kanamış idi. En sevdiklerini kaybetmiştin. Senden Sana bunu reva görenlere beddua etmen istendiğinde, ellerini açmış şunu söylemiştin: “Rabbim onlar bilmiyorlar!” Ah bir bilselerdi, insanlık adına ortaya koyduğun çabayı. Ah bir bilselerdi, insanlığın hem bu dünyada hem de ahirette huzur ve mutlu olması için neler yaptığını. Ah bir bilselerdi, geceleri kendi kurtuluşun için değil, insanlığın kurtuluşu için döktüğün göz yaşlarını, ettiğin duaları. Ama merhametten yoksun olanlar bilemezlerdi. Kalpleri kötülükle kapanmış olanlar hissedemezdi. Hakikat karşısında gözleri kör, kulakları sağır olanlar düşünemezdi. Bu hal dün öyleydi, bugün de aynen böyle. Zaman ve zemin değişse de insanın zafiyetleri değişmeyecekti. Seni çirkin göstermeye çalışanlar kendi çirkinliklerini göremiyorlar. Seni kötü göstermeye çalışanlar, kendi kötülüklerini gizliyorlar. Seni karikatürize edenler alçaldıklarını ve değersizleştiklerini unutuyorlar. Oysa Sen insanlığın saadeti için gayret ettin. Biz Seni görmeden sevdik. Seni anlamayanların Seni anlamasını, seni tanımayanların Seni tanımasını niyaz ediyorum. Sana ve İslam’a dönük imaj bozmaya çalışma çabalarının tersine dönmesini murat ediyorum. Sen bizim için, bizim seni nefsimizden dahi çok seveceğimiz, ‘Anam, babam sana feda olsun’ diyeceğimiz bir makamdasın. 3. HASENE Şurası Freiburg’da Yapıldı asene Yardım Derneği, başta Başkan Mesut Gülbahar ve ekibi, 22 bölge sorumlusunun katılımı ile toplam 32 kişilik ekip 3. Hasene şurasını Freiburg Bölgesinde gerçekleştirdi. Ev sahipliğini Freiburg -Donau Bölgesinin yaptığı proğram, bölge eğitim merkezi Villingen`de yapıldı ve 4 gün sürdü. İlk gün Hasene yönetimi toplantısını kendi arasında gerçekleştirirken, ikinci gün ise 22 bölgeden sorumluların katılımı oldu. Ömer Benli ve Mesut Gülbahar’ın açılış konuşmalarının ardından, Mehmet Güneştepe yapılanma, Ömer Benli teşkilatlanma ve Akil Altuntaş internet üzerine bilgilendirmelerde bulundu. Workshoplar-Grup çalışmaları, Workshop değerlendirmesi yapıldı. HASENE Genel Baskani Mesut Gülbahar tarafından “Yardım çalışmalarında kalite” adlı seminer yer aldı. 3. gün Kumanya ve Kurban çalışmaları 2015 istişaresi yapılırken, Mobil yemek pilot proje, mikro finans ve seminerler ile devam etti. Ev sahibi olan Freiburg-Donau Bölge Yürütme Kurulu Üyeleri, cemiyet başkanları ve Hasene ekibi akşam biraraya gelerek topluca yemek yediler ve burda kısa bir proğram gerçekleşti. Proğramda Freiburg Bölge Hasene Sorumlusu Ali Atik, FreiburgDonau Bölge Başkanı Ahmet Ölmez ve Hasene Derneği Başkanı Mesut Gülbahar birer konuşma yaptılar. Gece ise, Hüfingen Lokalda sıra gecesi düzenlenerek kaynaşmaya vesile olundu. 4. gün ise Muhasebe çalışmaları ve çözümler, yeni tanıtım malzemeleri, Hasene günleri oturumu gerçekleşti. Proğram sonunda Triberg Şelale Gezisi, Schluchsee Gölü Gezisi ve Feldberg Kayak Merkezi gezisi yapıldı. Ayrıca Cuma namazında ve Mevlid kandilinde Hasene ekibi cemiyetlere ziyaretlerde bulunarak, çalışmaları hakkında kısa bilgilendirmelerde bulundular. H HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir TDU Pfalz Türk Alman İşverenler Derneği Yeni Yıl Resepsiyonu Düzenledi ısa adı TDU Pfalz olan Türk Alman İşverenler Derneği Ludwigshafen ve çevresinde aktiv bir şekilde faaliyetlerini sürdürüyor. Kuruluşundan bu yana insanımıza ve diğer toplumlara her zaman her yerde her konuda yardımcı olan kurum geçtiğimiz günlerde Rheinland Pfalz eyaletinin Ludwigshafen şehrinde bulunan Pfalzbau salonunda yeni yıl resepsiyonu düzenledi. Büyük katılımla gerçekleşen resepsiyona işverenlerin yanısıra sivil toplum kuruluşları ve dernek temsilcileri katıldı. Programın açılışını Songül Beschtum yaparak ilk sözü TDU Başkanı Ender Önder`e verdi. Önder konuşmasında öncelikle misafirlere hoşgeldiniz dedi ve herkesi selamlayarak şimdiye kadar yapmış oldukları faaliyetleri sinevizyon eşliğinde aktardı. İşverenler olarak birlik ve beraberliğimizi korumamız gerektiğini vurgulayarak son zamanlarda çeşitli ülkelerde ırkçı terör olaylarınıve gösterilerini kınayarak bu tür olayların ve gösterilerin uyuma yapılan en büyük darbe olarak gördüğünü ifade etti. Resepsiyona katılan T.C. Mainz Başkonsolosu Arif Eser Torun, Türk girişimcilerden gurur duyduklarını söyledi ve yapılacak insanlığa faydalı bütün çalışmalarda yanlarında olacakların sözünü verdi. Daha sonra Fedaral Devlet Bakanı Prof.Dr. Maria Böhmer mikrofona gelerek TDU Pfalz`ın yapmış olduğu güzel çalışmalardan dolayı kendilerini tebrik ettiğini dile getirerek ve uyumun önemine dikkat çekti. Güzel bir atmosferde devam eden resepsiyonda ayrıca Ludwigshafen Türk Musiki Cemiyeti de Türk sanat müziği olarak mini bir konser verdi. Ayrıca davetliler arasında IGMG Rhein Neckar Saar Bölge Başkanı Şerif Aslan ve Kurumsal iletişim Başkanı ve Sekreter görevini yürüten Akif Ünal, Basın Yayın Başkanı Mehmet Çalay da orada bulundular. ❬ 16 ❭ Şubat · Februar 2015 · Rebiü’l-Ahir 1436 haber Göppingen’de Şiir Sağanağı K illi Şairimiz Mehmet Akif ve Bayrak Şairimiz Arif Nihat Asya ATİB de Şiir proğramında Anıl- M dı. Göppingen ve çevresi ATİB üyesi Türk Kültür Merkezi, Cumhurriyet öncesi ve sonrası şairlerimizden Mehmet Akif Ersoy, Bayrak Şairi Arif Nihat Asya ve Şairlerimizin, şiirleriınden oluşan Şiirlerle bir demet şiir dinletisi sunuldu. Proğramın sunuculuğunu Tuba Çelik, Hilal Salgın’ın sunduğu proğramın şeref konuğu dünya ağır siklet boks şampiyonu Fırat Arslan Menajeri Okan Yavuz şiir severlerle birikde yer aldılar. Din Görevlisi Hidayet Karahan Hoca Kur`an-ı Kerimimizden bir bölüm okudu, toplu halde Milli Marşımız söylendi. Sunucu Tuba Çelik acılış konuşması için Türk Kültür Merkezi eski Başkanı Şeref Salgın‘ı kürsüye davet etti. Şiirlerimizden bir demet proğramına hoş geldiniz diyerek söze başlayan Şeref Salgın, Mehmet Emin Yurdakul bir şiirinde “Şairleri haykırmayan bir millet, sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir” Bugün Milli şairimiz Mehmet Akif ’imizi Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya ve Cumhurriyetimizin öncesi ve sonrasında yetişen şairlerimizin hayatlarını ve şiirlerini okuyacağız. Şiir okuyacak olan genç kardeşlerimize başarılar diliyorum“ dedi. ATİB Genel İdare Kurulu Üyesi Şeref Salgın, konuşmada, "Şiirin önemini vurguladı, güzel Türkçemizin burda yetişen genç nesillere sevdirilmesi için bu tür proğramlar çok önemli” dedi. Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy`un hayatı anlatıldı. Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek`e ait İstanbul şiirini, Bilge Çimen, Asım Yıldırım`a ait olan Türk Olmak şiirini, Büşra Tufan Arif Nihat Asya`ya ait olan Bayrak şiirini, Deniz Mehmet Akif Ersoy`un Tükürün şiirini Abdurrahman Karakoç, Mehmet Emin Yurdakul, Ozan Yusuf Polotaoğlu, Mevlana`ya ait şiirleri, Gülsüm Özgül, Mustafa Tufan, Deniz Malak, Mustafa Görsev, Bilge Çimen, Hilal Salgın İlyas Çimen, Ahmet Elçi, Umur Çelik, Emıne Çimen, Şafak Biber, Samet Tufan, Sinan Duman, Emre Arıcı, Ercan Karaaslan ve torunu okudukları şiirlerle dinleyiciler üzerine sağınak yağmur gibi göz yaşlarımızla akıttılar. Türk Kültür Merkezi Başkanı Doğan Tufan kürsüye davet edildi. Tufan "Ben de bu şiir proğramını sunan ve okuyarak gözyaşlarımızı akıtan bizi duygulandıran gençlerimizi ve ailelerini kutluyorum. Amacımız gençlerimiz Türkçemizi öğrensinler, lisanımızla hasbiahal yapsınlar istedik” dedi. Daha sonra Fırat Arslan’ı kürsüye davet eden Tufan; “Fırat bizim bir dünya markamız kıymetini biliyor ve onu gözümüz gibi koruyoruz, duamız Fırat Arslan‘ların sayısı artsın istiyoruz onun için gayret ediyoruz. "Burada yetişen Türk gençliğine gösterdiğiniz ilgi ve desteğinizden dolayı teşekkür eder, hizmetlerinizin devamını rica ederiz “yazısı bulunan bir plaket verdi. Plaketi büyük bir sevinçle alan Fırat Arslan da yaptığı konuşmada, "Ben çok duygulandım Allah razı olsun. Ben böyle bir ortamda yetişmedim. Sizler çok şanslısınız sizleri ve ATİB‘İ tebrik ediyorum" dedi. Türk Kültür Dersleri Öğretmeni Aynur Hıdıroğlu da yaptığı konuşmada,"Dilimizin sevdirilmesi için bu tür etkinliklerin sık sık yapılması gerekli. Bu proğramı düzenleyen ekibi tebrik ediyorum" dedi. Türk Kültür Merkezi İlahi korosu Yunus Emre`den İlahiler okudu. Proğramın son bölümünde Veli Özcan bağlamasıyla müzik ziyafeti verdi. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ❬ 17 ❭ Emekli Maaşlarını 1 Ay Çekemeyenler Dikkat! Erhan NACAR www.erhannacar.de osyal Güvenlik Kurumu İçerisinde Sürekli Kanun ve İç genelgeler ile yapılan değişiklikler sebebi ile EMEKLİ MAAŞLARINI 1 AY ALMAYANLARA ŞOK YAŞATILIYOR! EMEKLİ MAAŞI özellikle Yurtdışında yaşayarak Türkiye`den borçlanma yapmış ve tabiki sonucunda aylık alanların bu uyarım karşısında son derece dikkatli olmaları gerekmektedir. Emekli maaşlarını çekmeyenler yeniden yurtdışında çalışmadıklarına dair ve yardım almadıklarına ilişkin belgeleri SOSYAL GÜVENLİK KURUMUNA vererek durdurulan ve bankalardan geri çekilen emekli maaşlarını incelemeler neticesinde kurum kişilerin yardım veya çalışmadıklarını tespiti halinde EMEKLİ MAAŞLARINI tekrar ödemekle mükelleftir. Emekli olduktan sonra çalışan kişilerin kurum tarafından tespiti halinde ödenmiş olan aylıklar faizleri ile birlikte kişilerden tahsil edilecektir. YURTDIŞI BORÇLANMA YAPMAK İSTEYENLER, YÜKSEK MAAŞ ALMAYA SON DAKİKALAR KALDI S ❬ dosya Şubat · Februar 2015 · Rebiü’l-Ahir 1436 Kısa bir süre önce yasalaşan torba yasada Yurtdışı borçlanma ile ilgili yeni düzenlemelere yer verildi. Bu düzenlemeler ile birlikte tuzaklar da oluşturuldu. “Başvuru sahiplerinin kısmi borçlanma taleplerine istinaden yapılacak borçlanma süresinin tespitinde ibraz edecekleri belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere gün sayılan esas alınır” hükmü ortadan kaldırılıyor. KISACASI 1240 TL AYLIK YERİNE 680 TL AYLIK ALACAKSINIZ!!! Gurbetçi vatandaşlarımız işin uzmanı Sosyal Güvenlik Müşavirleri ile irtibata geçmeleri halinde ocak ayına kadar yüksek emekli aylığına kavuşma hakkınız olacaktır. Borçlanma yapmak isteyenler için kesin dönüş şartı aranmaz ülkemiz, 28 ülke ile ikili sosyal güvenlik sözleşmesi imzalamış olup bunlardan 23 tanesi yürürlüktedir. SOSYAL GÜVENLİK MÜŞAVİRLERİ SİZE HEM DETAYLI HEM DE YASAL HİZMET VERİYOR 1) Yurtdışı borçlanması yaparken Avrupalı Köprübaşılılar 14 Mart’ta Buluşuyor öncelikle sizin sorununuz masaya yatırılıyor. 2) Bulunduğunuz ülke koşullarına göre emeklilik planlamamız yapılıyor. 3) En efektif maaş hesaplamaları yapılıyor. 4) Alternatif maaş hesaplamaları ile emekli maaşınız belirleniyor. 5) Prim iadelerini de yol haritanız belirleniyor. 6) Yurtdışı malullük, sakatlık indirimine göre çalışmalar belirleniyor. 7) Evraklarınız uzmanlarımız tarafından titizlikle dolduruluyor, emniyet giriş çıkışlarınız ve diğer evraklarınızın takibi yapılıyor. Sosyal Güvenlik Uzmanı Erhan NACAR uyarıyor!!! Gurbetçilerimiz için azalan emekli aylıkları ile ilerde sıkıntıya düşmek istemiyorsanız, paranızı da merdiven altı dediğimiz kişilere kaptırmadan önce işin ehli olan SOSYAL GÜVENLİK MÜŞAVİRİ olan sertifikalı kişileri seçin. ÜCRETSİZ DANIŞMA HATTI 0090 312 444 0 860 vrupa Trabzon Köprübaşılılar Kültür Sosyal ve Dayanışma Derneği, her yıl geleneksel olarak düzenlediği “Birlik ve Dayanışma Gecesi” 14 Mart’ta Schwelm’de gerçekleşecek. Merkezi Almanya'nın Neuss kentinde bulunan Avrupa Trabzon Köprübaşılılar Derneği'nin organizesinde dördüncüsü düzenlenecek etkinlik için hazırlıklar başladı. Gece için Schwelm şehrindeki 2000 kişilik şık ve modern donanımlı Eventhalle tutuldu. Karadenizin sevilen ve güçlü seslerinin sahne alacağı geceye Türkiye’den ve Almanya’dan bir çok seçkin davetli katılacak. Yönetim kurulu olarak gece için bir araya geldiklerini ifade eden Dernek Başkanı Ahmet Anaç, 4 yıldır bu etkinliği düzenlediklerini, amaçlarının birlik, beraberlik ve dayanışmayı sağlamak olduğunu söyledi. Son dönemde Almanya’da ve Avrupa’da üzücü olaylar yaşadıklarını belirten Anaç, "Almanya’yı kendi vatanımız gibi gören bizler, bu olaylar karşısında tedirginiz. Dernek olarak terör, şiddet ve ayrımcılığı kınıyor ve lanetliyoruz" dedi. Gece için kendilerine destek verecek olan hayırsever işadamlarına teşekkür eden Anaç, 14 Mart’ta düzenleyecekleri etkinliğe de herkesi davet etti. ''Birlik, Beraberlik ve Dayanışma Gecesi'' ile ilgili 0170-4765505 (Başkan Ahmet Anaç), 0178-8132412 (Mustafa Aydın) telefon numaralarından detaylı bilgi alabilirsiniz. A IGMG RNS Mainz Kadınlar Teşkilatından “Alemlere Rahmet Hz. Muhammed (s.a.v)” Programı GMG RNS Mainz Kadınlar Teşkilatı tarafından tertip edilen “Alemlere Rahmet Hz. Muhammed (s.a.v)” programı coşkulu bir kalabalığın katılımıyla Liebfrauensaal`da gerçekleştirildi. Okunan Kur´an-ı Kerim´in ardından münacat ve salavatlarla açılış yapılan proğramda Mainz KT Başkanı Merziye Canbaz Hocahanım selamlama konuşması yaparak, programa katılan misafirlere, sponsorlara, başta KT icrası olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür etti. Daha sonra IGMG RNS Bölgesi KT Başkanı Selime Ökden, IGMG RNS Bölge Başkanı Şerif Aslan da birer selamlama konuşması yaparak, Mainz Kadınlar Teşkilatını tebrik ettiler ve IGMG çalısmaları hakkında bilgiler aktardılar. Günün hatibesi Büşra Kaçmaz, Hz. Muhammed (s.a.v)‘e ümmet olmanın sorumluluğuna dair anlamlı bir konuşma yaptı. Salondaki yaklaşık 420 kişilik katılımcı topluluğu tarafından pür dikkat takip edilen sunumunda I şunları kaydetti: “Peygamberimiz doğdu diyorlar, ne zaman ölmüştü ki? O bizim hayatımızın her karesindedir. Peygamberimize çirkin karikatürlerle yapılan satışmalara karşı verilecek en büyük cevap ona sadık ashab olmakla olur. Çünki ashab “Peygamberine sahib çıkan toplum” dinini ve davasını her demektir. Ona sahip çıkmak onun “d zaman ve her yerde yaşamak ve yaşatmakla olur” dedi. Proğramın ikinci bölümünde Hamide İleri Hocahanım enfes kıraatı ile salondaki misafirlere Kur´an ziyafeti sunumunda bulundu. Mainz Barbaros Camiinde eğitim gören talebelerin sahne performansları proğrama renk katarken, talebelerin okuduğu Güller Verilsin ilahisi eşliğinde misafirlere Hadis-i Şerif süslü güller takdim edildi. Zeynep Kılcı’nın büyük bir aşk ve şevkle ezbere okuduğu Veda Hutbesini ayakta dinleyen misafirler duygulu anlar yaşadı. Minik misafirlere sahnede verilen tesbih, tesbih defteri ve şeker hediyelerinin ardından günahsız ağızlarla toplu dua yapıldı. Sakal-ı Şerif ziyareti, zemzem ve hurma ikramıyla son bulan programdan katılımcılar gözyaşları ve hayr dualarıyla ayrıldılar. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ❬ 18 ❭ Şubat · Februar 2015 · Rebiü’l-Ahir 1436 röportaj Almanya İslam Konseyi İSLAMRAT Başkanı Ali Kızılkaya Biz Almanya’da Müslümanlar Olarak Barışa Katkı Sağlayarak Burda Bu Toplumun Huzurunu İstiyoruz lmanya İslam Konseyi Başkanı Ali Kızılkaya ile Almanya`nın bazı şehirlerinde gerçekleşen son Pegida karşıtı yürüyüşleri için randevulaşmamızın ardından, Fransa`nın 11 Eylül`ü adı verilen bir gelişme dünya gündeminde ilk sıraya oturdu. İslam Konseyi Başkanı Ali Kızılkaya gazetemize hem Pegida`yı hem de Fransadaki saldırıyı değerlendirdi. Efendim malum güya Almanyadaki İslami gelişmelere karşı vatanlarını koruyanlara karşın, tüm Almanya cevabını sokaklarda en güzel şekliyle verdi. Başbakan ve yardımcısı siyasetten sanat çevrelerine, belediye başkanlarına geniş bir kitle göçmenlerin tarafında durdu. Bu toplumsal barışa hizmet eden gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz. “Almanyadaki son günlerdeki gelişmeler bizleri ister istemez endişelendiriyor. Şimdi bir de Pegidamız oldu. Niçin kuruldu, Pegida denen hareket Almanyadaki İslamlaşmaya karşı olarak kurulan örgüt. Bir kere Almanya`da İslamlaşmanın mümkün olması söz konusu değil 80 milyonluk Almanya`nın sadece 4 milyonluk müslüman hiç bir zaman tehdit olmadı. Değil de dolayısıyla başka sebeplerden hareket ederek İslam düşmanlığı maalesef yapılıyor, bu bizi endişelendiriyor. Burada hem siyasetten hem medyadan sorumlu bir tavır bekliyoruz. Yani özellikle siyaset İslamla ilgili söylemini çok ciddi bir şekilde gözden geçirmesi gerekiyor. Aynı zamanda medya İslamla ilgili haberlerde aşırı bir şekilde haberler yayınlamaktan vazgeçmesi lazım. Bu medyanın sorumluluğudur. Siyasetin sorumluluğudur. Biz Almanya`da müslümanlar olarak barışa katkı sağlayarak burda bu toplumun huzurunu istiyoruz. Kimseyle bir kavgamız yok. Bu sebepten dolayı ümit ediyoruz bu gelişmeler bir an önce son bulur. Siyaset medya ve bütün toplum gereğini yapar. Tabiki burada bu olumsuz gelişmelerin yanında ümit verici gelişmeler de var. Bu Pegida hareketine karşı sağ duyulu Almanlar göçmenlerden daha kalabalık bir şekilde sokaklara döküldü. Dolayısıyla burdaki yanlış gidişata dur diyen bir ses de var. Münster`de 10 A “Alman kamuoyu Pegida`yla alakalı kararlılığını ortaya koyup, göçmenlere sahip çıkmasının hemen ardından, Fransadaki o menfur olay Almanya`daki havayı birden tersine çevirdi. Medya İslamla ilgili söylemini yeniden gözden geçirmelidir.” bin kişi Köln`de 20 bine yakın insan, aynı zamanda Berlin`de Hamburg`da Almanya`nın pek çok şehrinde bu Pegida`ya dur diyerek hep beraber yürüdük. Dolayısıyla Almanya`da İslam düşmanlığı var ama Almanya İslam düşmanı değil dolayısıyla bu da ümit verici bir şekilde dikkate alınması gerekiyor. İslami kuruluşlar, Türk sivil kuruluşlar burada güzelce bir tepkilerini ortaya koydular, bu haksızlığa işaret ettiler.” Efendim aradan 2 gün geçmeden Fransa`da yaşanan katliam buradaki olumlu havayı etkiler mi? “Alman kamu oyunun bu Pegida tepkisine karşı tepki koymasından ümitlendik. Bizi gelecekle ilgili biraz daha ümitlendirmiş oldu. Basında bu olayı oldukça güzel verdi. Ama bu dünkü Fransadaki menfur olay, Almanyadaki atmosferi de İslam`ın aleyhine çevirdi. Biz bu olayları şiddetle kınıyoruz. Müslümanlar bu tip canilikleri hiç bir zaman onaylamamıştır. Batı toplumu da bunu biliyor. Endişemiz Pegida gibi hareketlerin bunu istismar ederek, İslam düşmanlığının propagandasını yapacak olmasından dolayı, bu konuda herkes çok sorumlu davranması lazım fırsatcılık yapmaması lazım. Burda müslümanlar bir araya gelerek, Alman toplumuyla bizim bir kavgamız olmadığını, bizler burada anayasa çerçevesinde sadece dinimizi yaşamak istiyoruz. Bu olay böyle bilinmeli Alman kamuoyunundan da bunu böyle bekliyoruz.” ORDU’nun Altınordu Beldesi Rechlinghausen’le Kardeş Şehir Oluyor urt Dışı Ordulular Dayanışma Derneği Başkanı Sefa Yüce ve Dernek Saymanı Necati Tente, 1995 yılında kurulan derneklerinin faaliyetleri ve yakın zamanda yapacakları faaliyetler hakkında basın mensupları ile birlikte bir araya gelerek bir basın toplantısı düzenledi. Ordu Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu' nun 30 kişilik ekibi gelecek. İlk gösteri 6 Şubat günü Rechling hausende, 7 Şubat`ta Frankfurt ve 8 Şubat`ta Ratingen'de olmak üzere gösteriler yapacaklar. Bununla ilgili olarak ciddi çalışmalarımız var. Bunun yanı sıra 7 Şubat tarihinde Ordu'ya bağlı Altınordu ilçemiz ile Rechlinghausen kenti ile kardeş şehir protokolü imzalanacak. Üst düzeyde katılımı gerçekleşecek programla iki şehir kardeş şehir olacaklar. Diğer bir projemiz ise Mart 2015 tarihinde bitmesi planlanan Ordu havaalanına 225 kişilik Y bir uçak kiralayarak ilk inişi biz yapmayı hedefliyoruz. Bununla alakalı olarak Türk Havayolları ile görüşmelerimiz devam etmektedir. Diğer bir gurur verici konu ise Habertürk Gazetesi 2014 yılının en iyi sivil toplum kuruluşu olarak Yurt Dışı Ordulular Derneğimizi layık gördüler. Bununla alakalı 21 Şubat'ta düzenlenen törenle ödülümüzü alacağız. Gazetecileri Buluşturacağız Eğer bir Avrupa fonu ile işbirliği yapabilirsek Ordu basını ile Almanya basınını buluşturmayı planlıyoruz. Fikir alışverişinde bulunmanızı düşünüyoruz. Sizleri Ordu`ya davet ederek Ordu'yu daha iyi tanımanızı ve oradaki gazetecilerle kaynaşmanızı düşünüyoruz. Diğer bir konu ise maalesef Orduspor 'un kötü gidişatından rahatsızız. Bu konuda çağrıda bulunuyoruz, şayet elimizden gelecek bir şey olursa yapmaya hazırız" dedi. Yüce ayrıca, Almanya'daki Türk toplumunun son günlerde meydana gelen Pegida tarzı oluşumlardan tedirgin olduğunu ve bu konuda Almanlara ve Türk toplumuna büyük görevler düştüğünü ve bu konuda duyarlı olunması gerektiğini sözlerine ekledi. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ❬ 19 ❭ Şubat · Februar 2015 · Rebiü’l-Ahir 1436 Almanya’da -Kur’an Hayat İlişkimiz ve Hududullah- Paneli lmanya’nın Neuss kentinde İrşad Kitabevi’nin yeni dönemde ilk kez düzenlendiği müzakereli panelin oturumunu açılışta okunan Kur’an-ı Kerim ve mealinden sonra Hasan Korkmaz yönetti. “Kur’an Hayat İlişkimiz ve Hududullah” başlıklı panelin konuşmacıları Türkiye’den davet edilen Prof. Dr. İbrahim Sarmış ve Hamza Türkmen idi. Tebliğlerin müzakerelerini Hüseyin Kerim Ece, Muhammed Kaya, Murat Kubat ve Murat Kurt yaptılar. Prof. Dr. İbrahim Sarmış’ın tebliğindeki öne çıkan vurgular: Kur’an’ın 23 yıllık nüzul sürecinde ele aldığı konular ve genel özellikleri itibarıyla incelediğimizde birçok husus dikkatimizi çeker. Temel inanç ve değerlerin vurgulandığı ve sağlıklı bir inanç ve değer sistemi bağlamında insan şahsiyetinin inşa edildiği birinci dönemde başlayıp toplumun inşa edildiği ve vahyin egemen kılındığı ikinci dönemin tamamında bu süreci görüyoruz. Her iki dönemde de tevhide dayalı bilincin verilmesi baştan sona Kur’an vahyine egemen ana tema olarak karşımıza çıkar. Tevhid bilincinin inşa ettiği bireyler ve bu bireylerin oluşturduğu sağlıklı bir toplumsal yapı Kur’an’ın temel hedefi olup ilk Müslüman toplumda bunun gerçekleştiğini görüyoruz. Müslümanlar Vahyin Yolundan Sapmanın Bedelini Öderken, Fatura İslam’a Kesilmektedir; İslam’a mensup halkların bu gerilik ve bozukluklarının, bu sefalet ve perişanlıklarının, bu sapma ve kötülüklerinin, bu zillet ve güçsüzlüklerinin faturası Allah’ın hidayet, rahmet, sıratı müstakim, hürriyet, eşitlik, adalet, şeref ve izzet olan/olması gereken dinine ve kitabına çıkarılmaktadır. Dünyada, Müslümanların içine düştükleri bu zayıflığın, bilimsel, kültürel, ekonomik, sosyal, askeri, siyasi ve teknik alanında içinde bulundukları bu geriliğin, yaşanan bu şiddetin sebebi olarak İslam gösterilmektedir. O halde Batı medeniyetinin ürünleri ile edindiğimiz statülerle yetinmek yerine, ciddi birmedeniyet perspektifi geliştirmemiz kaçınılmazdır. O zaman neslimizi zihnen ve bedenen yabancı kültürlerin atıklarıyla beslenmekten kurtarabiliriz” Hamza Türkmen’in sunduğu tebliğden öne çıkan vurgular: “Kitabı ve Hikmet’i öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek aranızdan bir Resul gönderdik…” (Bakara, 2/151) diye buyuran Rabbimiz, “Resul ve Resulle birlikte olanların” eğitimde, tebliğde bilgi, inanç ve amel görevini nasıl birbirini tamamlayan iç içe bir bütün olarak yaşadıklarını (73/20; 12/108) A göstermekte ve bu bilgi-inanç-amel bütünlüğünü “Birr” ayeti ile özetlemektedir (2/177). Kuran çalışmaları: Kur’an’ın kolaylaştırılmış ve anlaşılır olan çağrısını ve amacın yüklenmeyen hiçbir çalışma ister “Kur’an Çalışması”, ister “Kur’ani Kavram Çalışması”, ister “Kur’an Halkası”, ister “Siyer-i Resul Çalışması” olarak tanımlansın aydınlığa/nur’a ulaştıramaz. Kur’an-ı Kerim, vahyi ölçülerle inşa edilmeyen toplum ve kültürlere “cahiliye” demektedir. Araçlar ve imkânlar değişmekle beraber içerik olarak vahyin muhatap aldığı toplum da, biz Müslümanların bugün içinde yaşadığımız toplumlar da benzer nitelikler göstermektedir. Günümüz cahiliyesi karşısında vahyin aydınlığını savunmak durumunda olan Müslümanlar üç tavır içinde bulunuyorlar: a. Cahiliyeye sığınarak var olmaya çalışanlar; b. cahiliyyeden uzaklaşmak için inzivaya çekilenler; c. cahiliyyeyi aşmak isteyenler. Çağdaş cahiliyye karşısında ortaya çıkan üç tutum; büyük ölçüde Fatır Sûresi’nde belirtilen Kitab’a miras olanların haline benzemektedir: a. “Kendilerine zulmedenler”; b. “Orta gidenler”; c. “Sabikun”. Hududullah: Ancak Rabbimizin evrensel olarak koyduğu mutlak ve muhkem hadler konusunda, tarihi ve tarihsel olan içtihadi ve zanni rivayetler birbirine karıştırılmamalıdır. Hududullah’ın konuları hayatımızın bütün alanları ile ilgilidir. Cahiliyyeyi oluşturan Allah ve gayb hakkında zan, reyb, şek ve şüpe temelli görüş ve rivayetler nasıl hududullahı çiğnemek ise; şer’i ölçülerde Şarî’nin sınırlarını aşmak da benzer olumsuzluğu getirir. Zaten Kur’an ümmetini zaaflı hale getiren de, gaybi ve ameli alanda bu tür ölçüsüzlükler ve yaşanmış tuğyan halleri değil midir? 20. ve 21. yüzyılda yerel ve küresel ölçekte cahili bir ortama doğduk. Ama hidayet kitabı Kur’an-ı Mübin’i temel rehber edinerek ve tüm resullerin yolunu örnek alarak Hz. Muhammed’in örnekliğini uygulamalarıyla gösterdiği gibi biz de bugünkü cahili kirlerden arınabiliriz. Cahiliyyeden hicret etmek, kimliğimizi ve ilişkilerimizi vahyi ölçülerle gücümüz yettiği kadar iyileştirip zindeleştirmek; nefsimizden, yakınlarımızdan ve çevremizden başlamak üzere ıslah ve inşa görevini üstlenmek; zulüm ve saldırıya uğrayan mü’minlerle dayanışma içinde olmak; şüheda neslini yeniden inşa ve ihya etmek ve bütün bu çaba, cehd ve savaşımımımız içinde de hududullahı gözetmek kulluk görevimizdir. Kalabalık geçen program müzakereler ve soru cevaplardan sonra sona erdi. haber Radikalizmin Kıskacındaki Müslüman Gençlik ve Selefilik TİB Göppingen Türk Kültür Merkezi‘nin düzenlediği, “Radikalizm Kıskacındaki Müslüman Gençlik ve İslam Tarihinde Selefilik” adı altındaki konferansa çevredeki Türklerden yoğun bir ilgi vardı. ATİB camiasından ve diğer kardeş kuruluşlardan katılanların yanısıra, ATİB Bölge Başkanı Davut Özyurt, ATİB GYK üyeleri Abdülcelil Akyüz, Ünal Göktaş, ATİB Gençlik Kolları Başkanı Serdar Düzgün, ATB Genel Başkanı Erol Yazıcıoğlu ve işadamları iştirak etti. Sunuculuğunu Birol Ayhan‘ın yaptığı konferans, din görevlisi Hidayet Karahan’ın Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Daha sonra Göppingen Teşkilatı Başkanı Doğan Tufan misafirleri selamlayan bir konuşma yaptı. Yazar Mahmut Aşkar, “Son zamanlarda Avrupa’daki Müslüman Göçmenlerin karşı karşıya oldukları en önemli konulardan birisi; İslamafobi olarak bilinen İslam korkusu, karşıtlığı hatta düşmanlığıdır. Diğeri ise; genç kuşakların radikal örgütlerin tuzağına düşme tehlikesidir” dedi. Konuşmasının devamında; burada yetişen gençler arasında aşırı dini gruplara ve radikal örgütlere duyulan yakınlığın, giderek artmasının altında yatan sebepler üzerinde duran Aşkar, “Yerli toplumun İslam dinine mensup gençleri dışlaması, ailelerin ilgisizliği kadar, ailevi problemler ve anadilin zayıflamasına paralel olarak, kökkültürle olan bağların da giderek zayıflaması sonucunda gençler, radikal örgütler tarafından kandırılmaktadır” dedi. İlgiyle dinlenen konferansın sonunda Mahmut Aşkar şu konulara dikkat çekti: -Avrupa’da yetişmekte olan yeni nesil Türklerin en hayati iki meselesi var. Bunlardan birisi kimlik, diğeri ise kişilik konusudur. İçiçe geçmiş bu iki konuyu birbirinden bağımsız düşünmek veya çözmeğe kalkmak mümkün değildir. -Kültürel değerlerden arındırılmış bir din anlayışı, gençleri her türlü aşırılığın kucağına itmektedir. -Derneklerimizde türkülerimize, folklorumuza, edebiyat ve sanata daha çok yer verin. ATİB Genel Başkanı Baş Danışmanı, Gazeteci Yazar Mahmut Aşkar‘ın dikkatle dinlendiği program 4 saate yakın sürdü. Program sonunda Göppingen başkanı ve idarecilerinin sunduğu ikram ise bir başka güzellikteydi. Bu güzel proğramdan dolayı, konuşmacılara, Doğan Tufan‘ın şahsında yönetim kuruluna ve misafirlere nefis yemek ikramında bulunan Göppingen Kadın Kollarına Teşekkür edildi. A HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ❬ 20 ❭ Şubat · Februar 2015 · Rebiü’l-Ahir 1436 Prof. Dr. Gümrükçü: Türkiye-AB Müzakereleri 100 Yıl Sürebilir öln Üniversitesi’nde bir seminer veren Prof. Dr. Harun Gümrükçü, Türkiye’nin AB’ye katılım ilişkilerinin 1963 Ankara Anlaşması ile başlayıp 50 yılı aştığını, Türkiye’ye çifte standartla muamele edildiğini hatırlattı. Müzakerelerin daha ne kadar sürebileceği yönündeki soruya “2063’e kadar sürebilir” cevabını veren Gümrükçü, sürecin 100 yılı bulabileceğine işaret etti. Türkiye – Avurupa Birliği (AB) hukuku uzmanı Prof. Dr. Harun Gümrükçü, Türkiye’nin AB müzakerelerinin 2063’ü bulabileceğini, 100 yılı doldurabileceğini söyledi. Akdeniz Üniversitesi’nden Prof. Dr. Harun Gümrükçü, Türk-Alman Bilim Yılı kapsamındaki Köln’de Türkiye Haftaları bağlamında, Köln Üniversitesi’nde bir seminer verdi. “Avrupa Birliği-Türkiye İlişkilerinde Hukuk ve Güven(siz)lik” konulu sempozyumun Alman ve Türk üniversite öğrencileri ve vatandaşlar izledi. Köln Üniversitesi ve Türk Üniversiteliler Derneği’nin (Türk ÜniD) organize ettiği sempozyumun moderatörlüğünü Köln Üniversitesi Dış İlişkiler başkanı Dr. Stefan Bildhauer yaptı. Sunumunda, AB’ye üye olan ülkelerin büyük bir çoğunluğunun kendi ev ödevlerini yapmadıklarının görüldüğünü belirten Prof. Dr. Gümrükçü, “Ama Türkiye’den bu ev ödevini yerine getirmesini istiyorlar. Avrupa Hukuku’nun koruyucusu görevini yüklenen Avrupa Komisyonu aynı şekilde üye ülkelerin de eksiklerini de saymak zorundadır. Bunu saymıyor” dedi. AB ÜLKELERİ, AB ADALET DİVANI’NIN KARARLARINA UYMUYOR Öte yandan Avrupa Adalet Divanı’nın hem Avrupa’daki Türk işçilerine, hem de Türkiye’deki insanlara dönük verdiği 60’tan fazla karar olduğunu hatırlatan Gümrükçü, “Üye ülkelerin bu kararları yerine getirmediğini veya kısmen yerine getirdiğini görü- K yoruz. Avrupa Komisyonu yine görevi icabı yazdığı raporlarda bu eksiklikleri belirtmelidir. Yine bunları yapmadığını görüyoruz” dedi. Gümrükçü, “Bu mahkeme kararları Alman yasalarının üstündedir. Almanya İçişleri Bakanı bu mahkeme kararını uygulasın diye bürokrasiye yazı gönderiyor. Ancak altına not düşüyor ve eğer ilgili vatandaş bunun uygulamasını senden istemezse bunu uygulama diyor. Bu, bir hukuk devletinde olmaması gereken bir uygulamadır” dedi. Türkiye – AB anlaşmalarına göre Almanya’da okuyan bir öğrencinin örneğin İngiltere’ye gittiği zamanda bir Alman öğrenci gibi bursla, para ödemeden okuma hakkı olduğunu belirten Gümrükçü, “Yine bu hakların uygulanmadığını görüyoruz. Yine üniversite çalıştırmış olduğu bir İtalyan öğrenciden daha fazla bir belge isteme hakkı yoktur. Avrupa’da hukuk güvencesinin yanında ciddi bir hukuki güvencesizliğin de olduğunu, buna Alman bilim insanları tarafından da göz yumulduğunu görüyoruz” dedi. Türkiye’nin 1963 yılından beri AB adayı konumunda olduğunu ve 90’lı yıllara kadar 1 milyon civarında asker besleyerek Komünist Bloka karşı AB’nin güvenliğini sağladığını hatırlatan Gümrükçü, “1980 yılında Doğu Almanya’nın yıkılacağı anlaşılınca Türkiye’nin partnerlik hakkı elinden alınıyor. Bize gerekli değilsin muamelesi yapılıyor. Mahkemelerin verdiği kararlar bile değişiyor. Gelinen noktada Köln’de sizin derneğinize mali destek verilip verilmeyeceğine, geçmişte sizin koruduğunuz Polonyalılar, Çekler, Macarlar karar veriyor. Halbuki bu ülkelerin demokratikleşmesinde Türkiye’nin büyük payı var. Avrupa’da hukuk çiğneniyor. Bu kavga sadece Türklerin kavgası değil, Avrupa’da hukukun üstünlüğünü kabul ettirme projesi. AB, barış projesi özelliğini kaybedip emperyal projeye dönüşmektedir” dedi. Gümrükçü Türkiye’de bir zamanlar yüzde 80 olan AB taraftarı oranın yüzde 30’lara düştüğünü de hatırlattı. Türk Alman Bilim Yılı’nın çok doğru ancak yetersiz olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Gümrükçü, “Bir yıllık bir işbirliği. Halbuki bir araştırma bile bir yıldı bizmet, üç beş yıl sürer. Araştırma zamanları arttırılmalı, Polonya ile yapılan araştırmalara hangi imkanlar veriliyorsa, Türkiye ile birlikte olana da verilmeli” dedi. haber ...ve Müslüman Türk Göçmenin İlk Camisi Barbaros Tarih Oldu Köln Barbaros Camiinin Son Cuması İzdihamla Kılındı öç tarihinin sembolü, 50 yıldır hizmet veren ve Avrupa'nın ilk camilerinden biri olan Köln Barbaros Camisi, kılınan son Cuma namazından sonra kapandı. 50 yılda ikinci kez el değiştiren caminin sahibi Bay Ensen caminin mülkünün satışında tercihini İtalyan kökenli bir firmaya yapmasıyla Barbaros cami tarihteki yerini aldı. Barbaros caminin kapanmaması için hem Milli Görüş yönetimi direk olarak hem de 2`si Türk biri İranlı işadamı aynı mülke talip olmasına rağmen, alış verişin karlısı İtalyan iş adamı oldu.Türk ve İranlı iş adamları almaları durumunda kompleksin cami bölümü kapanmayacaktı. 31 Ocak 2015 günü kılınan son Cuma namazı sosyal medyadan caminin kapanacağı duyulunca Türk göçmenlerin akınına uğradı. Cami cemaatinin son derece üzgün olduğu son Cuma namazına çeşitli STK temsilcilerinin yanı sıra T.C. Köln Başkonsolosu Hüseyin Emre Engin de katıldı. Köln Fatih Cami imamı Salman Aydın kürsüde Düsseldorf Din Hizmetleri Ataşesi de hutbe ve Barbaros caminin son Cuma namazını kıldırdı. Son Cuma`ya IGMG`yi temsilen Köln Bölge Başkanı Hasan Batır ve bazı Köln Yürütme Kurul Üyeleri, İslamrat Başkanı Ali Kızılkaya, Köln Ataşesi, Ditib Köln Merkez Cami imamı Emre Şimşek, Köln Uyum Meclis Üyeleri Ali Esen, Abdullah Aydık, Troidorf`tan Finnetrop‘a Mülheim‘e kadar cami tıklım tıklım doldu. Başkonsolos Engin cemaate yönelik yaptığı konuşmada, “Bugün hüzünlü bir gün olmanın ötesinde görevini yerine getirmiş, çok sayıda kişiye okulluk yapmış bir müessesenin görevini, bayrağı başka camilere verdiği bir gün olarak bu günü görmek istiyorum. Buranın bir ibadethane olması kadar burada işçilerimizin biraraya gelip duygularını paylaştığı ve o ilk yıllarındaki yalnızlığı attığı bir müessese olması sıfatıyla biraz daha fazla bir hüzün yaratıyor. 50 yıl sonra toplumumuzun geldiği noktaya baktığımızda ise hüzünlenmemizin değil gurur duymamızın, mutlu olmamızın gerektiğini düşünüyorum. O yüzden de buranın yöneticilerine görevlerini misyonlarını layıkıyla yaptıkları için gurur duyuyoruz. Camide emeği geçen herkesten haklarını helal etmesini istiyorum” dedi. Köln Uyum Meclis Üyesi Ali Esen Barbaros camisiyle alakalı cemaatı bilgilendirdi. Esen, Köln Belediyesinin ilgili organlarında yeni yer noktasında arayışların devam ettiğini ifade etti. Caminin kapanacağını öğrenen Köln Şehir Müzesi geçtiğimiz günlerde caminin mihrabını ve mimberini sergilemek üzere müzeye taşımıştı. G HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ❬ 21 ❭ Gurbet Mektupları-14 [email protected] Aldanma dünya malına! Kazandım sandın, dünya malını, Hazırladın, mezar için salını, Kimseyi, sokmadığın yalını, Mirasçılara kalır, dağılır birgün. - Kırk dereden kırk laf söylerdin, Fakir, fukaranın yüreğini, delerdin, Menfaat amaçlımı yere sererdin, Mirasçılara kalır, dağılır birgün. Hiç bir garibin, yüzü gülmedi, Seni, o garibler, hiç mi, hiç sevmedi, Ölünce, cenazene gelmedi, Mirasçılara kalır, dağılır birgün. Öksüzler, sokağından geçmedi, Yardım için, senin evi seçmedi, Asla, ekmeğinden yemedi, Mirasçılara kalır, dağılır birgün. Salih, Şimdi fırsat varken, ver sadakanı, Bakma, o insafsız, acımasız, yürek yakanı, Sev öksüz, yetim, garib, demeden bakanı, Sevme asla kendini, ruhunu mala satanı. M.S.A. Bunca yalvarmalara rağmen hiç ödün vermiyordun. Bütün akraba, dost toplanmış, baba’nın vefatında, seni yalnız bırakmamışlardı. Ama, senin hal ve hareketlerin, sanki oralarda değil de, bir hesap peşindeydi. Aradan geçen bu uzun zaman, senin için bunun en iyi ilacı idi. Sonunda baklayı ağzından çıkarmış, herşeyi itiraf etmiştin. Demek ki bu dünyanın nimetlerini, kendine dert edinmişsin. İstediğin olmayınca arkana bakmadan giderken, nasıl da hırs yapıyordun. Bütün haklar benim, ben varım, kimse beni rahatsız etmesin, istiyordun. Gözlerin yanındaki insanları, sanki görmüyor, kulakların kimseyi duymuyordu. Binbir, hile, desise ile, rakip gördüğün kardeşlerinin, ölmelerini bile içinden geçirdin. Yanındaki adamlarınla, çevirtdiğin dolaplar kalmamış, istediğini haksızca almıştın. Milletin, ilgi ve dikkatini çekmek için, cumalara gidip, kardeşlikten dem vuruyordun. Bu halinle, herkes seni adam zannediyor, sana daima saygı duyuyorlardı. Hayatında şöyle beş dakika durup, kendi iç hesaplaşması yaptın mı? Bütün bunlara rağmen, hiç pişmanlık duymadan, senelerini arkana attın. O kadar yüzsüzsünki, hayatını fakirlik içinde geçiren yiğenlerinle dalga geçtin. Ne, örnek bir baba, ne dayı, ne amca olabildin, yıktığın onca yuvalar ve kırdığın kalpler, yaptığının yanında kar kalacak sandın. Gülerek dalga geçerek geçerdin garibin yanından. Bırak bu cakaları, yürürken yere basmayan ayakları, toprak çeker birgün demedin. ❬ M. Salih AYDIN Senelerce kahrını çeken hanımın bile sonunda illallah demişti. Rüzgar eken fırtına biçer demişler, sen fırtına biçtin hayatını vererek. Ah nelerini anlatayım, nelerini anlatayım da, insanlar anlasın seni. Bütün düşüncen paralarındı, paraların seni yalnızlıktan, dostsuzluktan kurtardı mı? Artık çekilmez olmuş millete yaka silktirmiştin, yine de inadından vazgeçmemiştin. Senin hayatın da böyle geçmişti ama ızdırap çektirdiklerin olanları hala unutamamıştı. Yaptıkların adeta zihinlere kazınmıştı. Ah zaman dile gelse de sana olanları bir bir anlatsaydı anlatılsaydı. İbret alan olur mu bilmem ama almayanlar çoğunlukta olacağını biliyorum. Ölümünde hayatın gibi cimri be adam, geriye bıraktığın nefretten başka. Elveda diyemeden bırakıp gittin, geriye bir sürü pürüz bırakarak. Sorduk mu? Hayatın dünü, bugünü, yarını var, üç gün gibi, dünya hayatı dediğin hayat değil mi. Kimseye yarın adına konuşamazsın ama bugün adına birşey sorabilirsin, diye birşey var mı bu hayatta, kimse, kimseye hesap vermeye yanaşmıyor bu alemde. Kime hesap sorduk, kimle böyle bir durumu sorduk ki şimdi soralım, meraklılar gibi. Hani diyorum, bunca yolu aştıktan sonra konuşalım, içimiz, dışımız aynı olsun. Nerde, hep aynı durum, aynı düşünce ve hayat devam ediyor. Sana secde ettim, ya RAB! Uzaklardan bir ses; dur orada, umuda kim ulaşmış ki, sen ulaşasın dedi, Ay doğmuş, ortalık apaydınlık, gökyüzü siyah çarşafına bürünmüş, Hatıralardan, ne gam kalmış, ne keder, durgunluk etrafı, nasıl da sarmış, Gidenler, ne geri gelir, ne de gittikleri yerden haber getirir, susmakla anlatır derdini. Hani diyordunki; mutlu olalım, asla birbirimizi üzmeyelim gurbet ellerde, Bütün bunlar, unutulup eskidi ve mazi oldu, seneler geçti, gitti üzerinden, Ellerimde acıların, ruhumda eskimiş bir hatıran, unutulan oldun, defterdeki notumda, Gidenler, ne geri gelir, ne de gittikleri yerden haber getirir, susmakla anlatır derdini. Salih, maziden alıp gittin, hatıralara, anılara, kendinimi anlatırsın, nedir derdin, Sakın ha yine anlatıp, anlatıp, yıkma, insanlara acıları, kederleri tattırıp durma, Yine aşk ile girdap oldum, Ama sonunda, hakikate erdim, senin aşkına ya RAB, Şimdi, gidenler gitsin, gelenler gelsin, sana bağlandım, sana secde ettim, ya RAB... Allah’a emanet olunuz. Selam ve Dua ile…. özel köşe Şubat · Februar 2015 · Rebiü’l-Ahir 1436 UETD Hessen’de “DOSTLUĞA KAN VERİYORUZ” Kampanyası ETD Halkla İlişkiler "DOSTLUĞA KAN VERİYORUZ" Kampanyası Finali UETD Hessen Bölge Başkanlığı Offenbach Şubesinde Yapıldı. UETD Genel Merkez Halkla İlişkiler Başkanlığı; “Başta Konya milletvekili Harun Tüfekçi olmak üzere UETD Genel Başkanı Süleyman Çelik, UETD Halkla İlişkiler Genel Başkanı Mehmet KARA ve Hessen Bölge Teşkilat Başkanı Mustafa Kasalak bizzatihi kampanyanın finaline katıldılar. Kampanya kapsamında destek amaçlı dostluk için kan verdiler. Avrupa`da Kardesliğe Kan bağışı kampanyasına çok sayıda Türk kökenli vatandaşın yanı sıra Alman vatandaşları da katıldı. Saat 18:00`dan 20:00`a kadar 2 saatlik zaman diliminde 80 kişinin üzerinde katılımla kan bağışı yapıldı. Katılımın oldukça yüksek olması yüzleri güldürdü. Bu kampanyada emeği geçen tüm UETD Bölge Teşkilatlarını ve Halkla İlişkiler Başkanlarını, onların nezlinde tüm katılımcıları ve kampanyanın son durağı, finali olan UETD Hessen Bölge Yönetimini, kampanyada kampanya süresince emeği geçen, başta Halkla İlişkiler Genel Başkan Yardımcısı Serap Hanım ve Hessen Bölge Teşkilatı Halkla İlişkiler Başkanı Hüseyin bey olmak üzere onların nezdinde emeği geçen ismini saymakla bitiremeyeceğimiz gizli kahramanları, kan bağışına iştirak eden değerli halkımızı ve bu konuda özellikle kampanyamıza destek olan, katılan ya da katılamayan siz değerli basın ve medya mensuplarını UETD Genel Merkez Halkla İlişkiler Başkanlığı adına kutluyor, bu tür sosyal anlamı derin içeriğe sahip aktivitelerin artarak devam edeceğini bilmenizi istiyoruz” açıklamasında bulundu. U DİTİB’i YAKAB Üyeleri Ziyaret Etti alova - Altınova Belediye Başkanı Dr. Metin Oral Başkanlığı'nda ilçe belediye başkanlarından oluşan 15 kişilik Yalova Katı Atık Birliği (YAKAB) Üyeleri DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat Yaşar Aşıkoğlu DİTİB Genel Merkezi’nde ziyaret etti. Almanya’da da bulunan çöp yakma tesislerini yerinde görerek çöpün değerlendirilmesi hususunda bilgi alış verinde bulunmak üzere Almanya’ya geldiklerini söyleyen Yalova Altınova Belediye Başkanı Dr. Metin Oral, DİTİB’i ve DİTİB Merkez Camii’ni ziyaret etmekten duydukları memnuniyeti ifade etti. DİTİB Yönetim Kurulu üyeleri Suat Okuyan, Ramazan Ilıkkan ve Mehmet Toprak’ın hazır bulunduğu ziyarette Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat Yaşar Aşıkoğlu da, değerli misafirlerimizi DİTİB’de ağırlamaktan mutluluk duydukların belirterek, DİTİB çalışmaları hakkında bilgi verdi. Ziyaret sonrası Başkan Dr. Oral günün anısına ipek kozadan yapılmış gül tablosunu Genel Başkan Prof. Dr. Aşıkoğlu’da DİTİB Merkez Camii resimli duvar saatini takdim ettiler. Y HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ❬ 22 ❭ Şubat · Februar 2015 · Rebiü’l-Ahir 1436 bulmaca