Anglo-Sakson Dini ve Rükünleri…

advertisement
Rıza Heybetoğlu
Anglo-Sakson Dini ve Rükünleri…
Afganistan’da bir kadının kafası uzun namlulu silahla ateş
edilerek dağıtılır… Dinciler açıklama yaparlar; “İslam dini bu tür
uygulamaları hoş görmez, bizimle bir alakası yoktur.”
Gerçi kapitalizmin, insanlığı hayvandan daha aşağıya sürüklediği
gerçeği ortada durmakla beraber, bu gün en azından bir Katolik,
Protestan’ın ciğerini yemiyor.
Afrika’da küçücük kızlar, sırf okula gittikleri için kaçırılıp, dedeleri
yaşındaki adamlarla evlendirilirler… Yobazlar gene konuşur; “biz
böyle değiliz…”
Biz ise böyle acı tecrübeler yaşamadan da “dini fanatizm”
konusunda bir şeyler yapabilirdik. Şayet Atatürk’ün yolundan
gidebilseydik. Ancak görülen o ki, olmadı, beceremedik…
İran’da, yaşamak için etini satmak zorunda olan bir kadın vinçte
sallandırılır…
Onunla
aynı
günahı
işleyen
erkeklere
dokunulmazken hem de, el cevap; “İslam, bu değildir.”
Şimdi, ortaçağı dahi gölgede bırakacak bir vahşet söyleminin ve
fiiliyatının tam ortasındayız. Yunus ve Mevlana’dan öğrendiğimiz
dini -yani Allah’ın dinini- terk edip, Anglo-Sakson dinine tabi
olduk, iman ettik.
Suriye’de sırf alevi oldukları için insanlar katledilir, kafaları
kesilir, ciğerleri yenir tekbir sesleri eşliğinde… “dinimizle bir ilgisi
yoktur bunların”, diye konuşmaya başlarlar hemen…
Peki, kardeşim bu adamlar, bu çağda, bu yamyamlıkları hangi
referanslarla yapıyorlar?
Madem İslam dini bu tür insanlık dışı eylemlere referans
bulunabilecek bir din değil, bu canlı türü hangi kitabı okuyor?
Hangi peygambere iman ediyor? Nerden beslenir bu adamlar?
Hangi mollalarca eğitilirler? Dinin hangi yorumu, insanların
hayvanlaşmasına olanak tanır?
Elbette bu adamların mollaları var. Elbette Kuran ve hadis ile
besleniyorlar. Elbette fikirsel köklerini, ta peygambere kadar
uzanan bir silsile ile taçlandırıyorlar.
Dinlerin, sadece İslam’ın değil, tüm dinlerin fanatik yaratma
materyalleri, argümanları, emirleri mevcuttur. Normalde bir
insan, doğası itibariyle vahşileşebilir ancak ardından gelecek
olan “vicdan azabı”, kişiyi öylesine bir buhrana sevk eder ki,
insan bu acıyı dindirmek için hayatına dahi kasteder. Yani durup
dururken bir insanın kafasını kesemezsiniz. İnsansanız bunu
yapamazsınız. Fakat size bunu yapmanızı Tanrı emrettiyse, bir
insanın ciğerini yiyerek Tanrının gözüne girebileceğinizi
sanıyorsanız veya üzerinizdeki bombayı bir ilkokul önünde
patlatıp, onlarca çocuğun parçalanması yoluyla “şehid”
olacağınıza inanmışsanız, çok kolay hayvanlaşa bilirsiniz.
Bir insanın tek başına yapa bileceği vahşet bellidir. Bilim
insanları, yıllardır bu tipolojileri gözlemliyorlar. Tüm
araştırmalarda en korkunç tipler olarak görülenler, dini
referanslarla süslenmiş bir motivasyona sahip psikopatlar. Bu
tipler, yaptıkları şeyi Tanrı adına yaptıkları için vicdanen de bir
acı duymuyorlar. Ve yol açabilecekleri yıkımın hesabını kimse
yapamıyor.
Hıristiyan dünyası, haçlı seferleri tecrübesiyle, reform ve
aydınlanma süreçleriyle, dinden kaynaklanan hayvanlaşma
sürecini kontrol altına aldı veya bu konuda hala çalışıyorlar.
http://www.mgkmedya.com
Hep değdim gibi Anglo-Saksonlar, gittikleri ülkelerde, kıta
Avrupa’sı aydını gibi davranmazlar. Kıta Avrupa’sı aydını, gittiği
yerde bir çağdışılık görürse buna müdahale eder, düzeltemese
bile en azından köhne fikirlerle ve inançlarla mücadele eder.
İnsanların “eğitilebilir” olduklarına inanırlar…
Ama Anglo-Sakson akıl, “bunlar zaten adam olmazlar” diyerek,
elde edebileceği azami kazanca odaklanır. Neye inanıyorlar, ne
giyiyorlar, nasıl besleniyorlar, uğraşmaz.
Uğraşmadığı gibi, o kültürden etkilenmiş ve hayran olmuş gibi
görünmeyi de çok iyi becerir. Hatırlayın! Bay Clinton Türkiye
ziyaretinde İngilizce bir Kuran istemişti, kızı “İslam tarihine ve
Kurana çok meraklıymış” deyu… Veya Arap kıyafetleri içinde,
Arap emirlerle beraber geleneksel Arap dansı yapan prens
Charles’ı hatırlayın… Müslüman bile olmuştu hani…
Burada sakın ola, emperyalizmin ehvenine alkış tuttuğum
sanılmasın. Sadece iki aklı karşılaştırıyorum. Mesela, bir Fransız
sömürgesi olan Lübnan’a bakın, bir de İngiliz sömürgesi olan
Suudi Arabistan’a bakın… İki ülke insanı arasındaki farkı
görürseniz, ne demek istediğimi anlarsınız. Suud’dan asla ve
kat’a bir Amin Maalouf çıkmaz, çıka bilemez…
Bu, efendinin laboratuarlarından vahyolunan dinlerin çok
belirgin özellikleri vardır. Kulağa çok hoş gelirler… Gayet
mantıklı söylemleri, vurucu sloganları vardır… Ama hepsinde
keskin bir itaat anlayışı mevcuttur, akla ve felsefeye, yani
sorgulamaya kapalıdırlar, ritüellerden ibarettirler, ruh ve öz diye
bir şey yoktur, ilim vardır ama irfanın zersi bulunmaz, din vardır
ama maneviyat ölmüştür ve mutlaka bir süre sonra orduya
dönüşüp, kendi insanlarının başlarına bela olurlar.
Örnek;
Sihizm… Hindistan topraklarında, terörle en çok kan dökmüş bir
din… Oysa incelediğinizde ne kadar da haklı argümanlara
sahip… Yarı Hindu, yarı Müslüman…
Siyonizm… Binlerce yıllık, dokuz köyden kovulmuşluğa, ezilmiş
Pazar, Haziran 15, 2014 - Sayfa 1 / 2
Rıza Heybetoğlu
Anglo-Sakson Dini ve Rükünleri…
bir halka can simidi… Referansları da hep Tevrat’tan… Ama
Yahudilerin dahi tanıyamadığı bir “Yahudi” tipi yaratmış
durumda.
Vehhabilik… Propagandacısı olsam eminim birçoğunuz Vehhabi
oludunuz… O kadar mantıklı, o kadar sağlam deliller… Ancak
gelin görün ki, bu “öze dönüşçü” Müslümanlar, Mehmetçiğin
kafasını kesen birer hayvana dönüştüler kısa sürede…
İhvan… Daha İsrail kurulmadan, saf Müslümanlara silahlı eğitim
vererek, anti-semit bir cihat ilan ettiler…
Bu arada belirtmeden geçmeyeceğim… Siyonistlere “vaat
edilmiş toprakları” kanla hedef gösterenler, “İhvan” adı altında,
Siyonistlerle savaşacaklara eğitim vermeye başlamışlardı, 20.
Yüzyılın başlarında…
yapmadım, yapmam… Onlar, kime nasıl davranacaklarını
biliyorlar. Saygın kişiliklere saygı duyuyor ama eşeklere de
semer vuruyorlar. Sadece bu zekâ karşısında, Ortadünya
halklarının sergilediği eblehliğe katlanamıyorum… İki dedesi,
efendinin şapka çıkardığı ve eğildiği Çanakkale’de vuruşmuş biri
olarak, bunca akılsızlığa isyan ediyorum…
İşitin ve anlayın ki, bu gün inandırıldığınız ve tatbiki için canınızı
verdiğiniz din, Allah’ın dini olmaktan çıkmıştır. Ne kavramları, ne
uygulamaları
kalmamıştır
bin
yıllık
Anadolu
Tanrı
tasavvurunun…
Kapitalizmin sizi sadece sürekli ibadet ettirerek inancınıza karşı
körelten, sürekli hac, umre, zekât vs. ile de kazancınızı sömüren
bir makine olduğunu sanmayın…
Ruhlarınıza da talipler…
Amerika’daki “new age” dinlerini hiç saymıyorum…
Alacaklar da…
Hepsi, 19. Yüzyıl mahsulü… (Uydurup da kendilerini daha
derinlere bağlamasınlar…)
Başladı bile…
Hepsi, ritüellere boğulmuş ve özden sapmış durumda…
Hepsi, kapitalizmle barışık…
Hepsi, Anglo-Sakson tezgâhından çıkma…
Zira hiçbirinin namlusu efendiye yönelmedi. Bu gün İŞİD ve
benzeri selefi/cihatçı sürünün, İngiliz üslerine düzenlediği tek
saldırı var mı? Olsun demiyorum ama neden hiç yok? Irak’ta
ABD askeri ölür, Şii ölür, Sünni ölür… Basra bölgesi İngiliz
kontrolünde hala… Tek saldırı var mı? Yok… Olamaz da…
İŞİD ile savaş yapmayı planlayanlar, onları doğuran bataklığa
bakmalıdırlar. Pakistan’da, Arabistan’da, Afrika’da ve daha birçok
ülkede faaliyet gösteren Anglo-Sakson İslam medreselerine
bakmalıdırlar. Oralarda verilen Kuran ve Hadis derslerini
incelemelidirler.
İŞİD militanlarının karar mekanizmalarına ve özellikle o
mekanizmalardaki tekfirci ulemanın/komutanların eşlerine
dikkat etmelidirler. Bir gece rüyasında İslam’ın nuru ile
aydınlanan İngiliz kızların, nasıl olup da ve hangi bağlantılarla,
cihat önderlerinin karıları olup, kara çarşaflarıyla silah eğitimi
verdiklerine bakmalıdırlar…
Bu yamyamlara el altından destek veren iktidarların, kimler
tarafından iktidara taşındıklarına ve sürekli desteklendiklerine
çok iyi bakmalıdırlar, İŞİD ve benzerleri ile savaşacak olanlar…
Ben
yazılarımda
hiçbir
zaman
http://www.mgkmedya.com
Anglo-Sakson
düşmanlığı
Pazar, Haziran 15, 2014 - Sayfa 2 / 2
Download