TC GAZø ÜNøVERSøTESø SOSYAL BøLøMLER ENSTøTÜSÜ TÜRK DøLø BøLøM DALI BAHAETTøN KARAKOÇ’UN ùøøRLERøNDE SIRA DIùI BAöDAùTIRMALAR MASTER TEZø Hazırlayan Aytaç DøNÇ YILDIRIM Tez Danıúmanı Yrd. Doç. Dr. Güzin TURAL ANKARA – 2005 2 GAZø ÜNøVERSøTESø SOSYAL BøLøMLER ENSTøTÜSÜ MÜDÜRLÜöÜNE Aytaç DøNÇ YILDIRIM’a ait “Bahaettin KARAKOÇ ‘un ùiirlerinde Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar” baúlıklı çalıúma, jürimiz tarafından Türk Dili Bilim Dalında YÜKSEK LøSANS TEZø olarak kabul edilmiútir. 14.06.2006 Tez Danıúmanı:............................................ Yrd. Doç. Dr. Güzin TURAL Jüri Üyesi:..................................................... Doç. Dr. Çetin PEKACAR Jüri Üyesi:..................................................... Doç. Dr. Fatih KøRøùÇøOöLU 3 SÖZ BAùI Bahaettin Karakoç, Türk úiir dünyasında zamana ve mekâna sı÷mayan, sınır kural tanımayan, gerçek dünyadan ba÷larını koparmadan masallar âlemini yaúatan úiirleriyle çı÷ır açmıú, yaúarken devleúmiú ender úairlerdendir. Tezimizin konusu olan “sıra dıúı ba÷daútırmalar”ı çalıúmak için metin olarak, örnek sıkıntısına düúülmeyecek zenginlikte olması sebebiyle, onun anlamına ket vuramadı÷ımız úiirlerini seçtik. Tezimizin amacı hem üzerinde detaylı bir çalıúma bulunmayan sıra dıúı ba÷daútırmaları dilbilimsel açıdan incelemek hem de sıra dıúı ba÷daútırmaların Bahattin Karakoç’un úiirlerine ve bu yolla dilin yaratıcı gücüne katkısını ortaya koyabilmektir. Tez konusunu öneren ve çalıúmamın her aúamasında aradaki uzaklı÷a inat, sürekli yanımda olup birikimlerini benimle paylaúan de÷erli hocam Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Özbay’a; tezimi hazırlama sürecinde büyük deste÷im, tez danıúmanım, sevgili hocam Yrd. Doç. Dr. Güzin Tural’a; yardımlarından dolayı sayın Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun’a, kitaplarını benimle hiç çekinmeden paylaúan büyük insan Bahaettin Karakoç ve de÷erli úair Ali Akbaú’a teúekkür borçluyum. Ayrıca tezin yazımı sırasında büyük yardımlarını gördü÷üm kardeúlerim Ayúe Dinç, Esra Yıldırım’a ve aileme; Sema ve Semra Bayraktar ile Nihâl Kilci’ye ve de sevgili eúime ve biricik kızıma içtenlikle teúekkür ediyorum. Aytaç DøNÇ YILDIRIM Ankara 2005 4 øÇøNDEKøLER SÖZBAùI…………………………………………………………………… 3 øÇøNDEKøLER …………………………………………………………….. 4 KISALTMALAR………………………………………………………........ 20 GøRøù ……………………………………………………………………..... 21 Tezin Amacı........................................................................................ 21 Tezin Önemi........................................................................................ 21 Tezin Yöntemi..................................................................................... 21 Tezin Kapsamı.................................................................................... 22 Tezin Sınırlılıkları................................................................................ 22 Bahaettin Karakoç’un Hayatı ………………………………………….. 23 Ba÷daútırma ve Sıra dıúı ba÷daútırma………………………............. 25 I. BÖLÜM CÜMLE DÜZEYøNDE SIRA DIùI BAöDAùTIRMALAR ……………… 34 1. 1 Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması………………………….. 34 1. 1. 1 øsim Cümlelerinde Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması.. 34 1. 1. 1. 1 øsim Cümlelerinde Benzetme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması……………………................................. 35 1. 1. 1. 2 øsim Cümlelerinde Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması.......……………..................................... 35 1. 1. 1. 2. 1 øsim Cümlelerinde Do÷adan ønsana Aktarma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması………………..……. 52 1. 1. 1. 2. 2 øsim Cümlelerinde Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması…………………….…………................ 52 1. 1. 1. 2. 3 øsim Cümlelerinde Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması………………………..………................ 53 5 1. 1. 2 Fiil Cümlelerinde Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması... 53 1. 1. 1. 2. 1 Fiil Cümlelerinde Benzetme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması………………………………................. 56 1. 1. 1. 2. 2 Fiil Cümlelerinde Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması……………………………….. 57 1. 1. 1. 2. 2. 1 Fiil Cümlelerinde Do÷adan ønsana Aktarma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması……………………... 57 1. 1. 1. 2. 2. 2 Fiil Cümlelerinde Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması……………………………….. 58 1. 1. 1. 2. 2. 3 Fiil Cümlelerinde Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması………………………………... 62 1. 1. 1. 2. 2. 4 Fiil Cümlelerinde Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması…………………………..……. 68 1. 1. 1. 2. 2. 5 Fiil Cümlelerinde Farklı Düzlemler Arasında Geçiú Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması……………. 70 1. 2 Sıra Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması………………………... 72 1. 2. 1 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması……………………………………………......................... 73 1. 2. 1. 1 Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması………………………………………….........................… 73 1. 2. 1. 2 Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması……………………………………………......................... 74 1. 2. 1. 3 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması……............................................................................... 76 1. 3 Sıra Dıúı Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması……....................... 86 1. 3. 1 Sıra Dıúı Yer Tamlayıcısı+Yüklem Ba÷daútırması………...... 87 1. 3. 1. 1 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Yer Tamlayıcısı+ Yüklem Ba÷daútırması………............................................................... 88 6 1. 3. 1. 1. 1 Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Yer Tamlayıcısı+ Yüklem Ba÷daútırması………............................................................... 88 1. 3. 1. 1. 2 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Yer Tamlayıcısı+ Yüklem Ba÷daútırması……………........................................................ 89 1. 3. 1. 1. 3 Farklı Düzlemler Arasında Geçiú Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Yer Tamlayıcısı+Yüklem Ba÷daútırması………………................ 90 1. 3. 2 Sıra Dıúı Hâl Tamlayıcısı+Yüklem Ba÷daútırması………...... 91 1. 3. 2. 1 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Hâl Tamlayıcısı+ Yüklem Ba÷daútırması…….................................................................. 91 1. 3. 2. 1. 1 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Hâl Tamlayıcısı+ Yüklem Ba÷daútırması…………........................................................... 92 1. 3. 2. 1. 2 Farklı Düzlemler Arasında Geçiú Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Hâl Tamlayıcısı+Yüklem Ba÷daútırması……….................................... 92 1. 4 Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması………............. 94 1. 4. 1 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması………........................................................................... 94 1. 4. 1. 1 Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması…………........................................................................ 95 1. 4. 1. 2 Kiúileútirme Ve Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması…............................................. 96 1. 4. 1. 3 Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+ Nesne Ba÷daútırması ……….............................................................. 96 1. 4. 1. 4 Canlandırma ve Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması................................................. 97 1. 4. 1. 5 Canlandırma ve Farklı Düzlemler Arasında Geçiú Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması…………..... 98 7 1. 5 Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması…………..... 99 1. 5. 1 Benzetme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması………............................................................................ 99 1. 5. 2 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+ Tamlayıcı Ba÷daútırması………........................................................... 101 1. 5. 2. 1 Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması………............................................................................ 102 1. 5. 2. 2 Kiúileútirme ve Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması….......................................... 103 1. 5. 2. 3 Canlandırma Ve Farklı Düzlemler Arasında Aktarma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması... 104 1. 5. 2. 4 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+ Tamlayıcı Ba÷daútırması……............................................................... 105 1. 5. 2. 5 Farklı Düzlemler Arasında Geçiú Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması……….......................... 107 1. 6 Sıra Dıúı Nesne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması…….......... 108 1. 6. 1 Benzetme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması…………........................................................................ 108 1. 6. 2 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem+ Tamlayıcı Ba÷daútırması …………....................................................... 109 1. 6. 2. 1 Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem+ Tamlayıcı Ba÷daútırması…...............................................................… 109 1. 6. 2. 2 Kiúileútirme Ve Farklı Düzlemler Arasında Aktarma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması………..... 110 1. 6. 2. 3 Canlandırma Ve Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması………................................. 110 1. 6. 2. 4 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem+ Tamlayıcı Ba÷daútırması………………................................................. 111 8 1. 6. 2. 5 Farklı Düzlemler Arasında Geçiú Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması………………...................... 113 1. 7 Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne+Tamlayıcı Ba÷daútırması…... 115 II. BÖLÜM KELøME GURUBU DÜZEYøNDE SIRA DIùI BAöDAùTIRMALAR…. 125 2. 1 øsim Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar…... 125 2. 1. 1 Benzetme Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar………............................................................ 125 2. 1. 2 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar……............................................................... 134 2. 1. 2. 1 Do÷adan ønsana Aktarma Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar.............................................. 134 2. 1. 2. 2 ønsandan Do÷aya Aktarma Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar…………................................ 136 2. 1. 2. 3 Kiúileútirme Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar……............................................................... 138 2. 1. 2. 4 Canlandırma Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar………........................................................... 140 2. 1. 2. 5 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar…………………….......................................... 144 2. 1. 2. 6 Farklı Düzlemler Arasında Aktarma Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar….…................... 149 2. 1. 3 Ad Aktarması Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar…….............................................................. 154 9 2. 2 Sıfat Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar…... 154 2. 2. 1 Benzetme Yoluyla Yapılan Sıfat Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar……...................................................................... 159 2. 2. 2 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıfat Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar………........................................................... 162 2. 2. 2. 1 Do÷adan ønsana Aktarma Yoluyla Yapılan Sıfat Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar….......................................... 162 2. 2. 2. 2 Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıfat Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar….................................................................. 163 2. 2. 2. 3 Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıfat Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar……………................................................... 165 2. 2. 2. 4 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıfat Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar ….....................………………..................... 169 2. 2. 2. 5 Duyular Arası Aktarım Yoluyla Yapılan Sıfat Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar…........................ 172 2. 2. 2. 6 Farklı Düzlemler Arasında Aktarma Yoluyla Yapılan Sıfat Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar…........................ 174 2. 3 Fiilimsi Gurubu Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar…… 176 2. 3. 1 Fiilimsi Gruplarında Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması 176 2. 3. 1. 1 Fiilimsi Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması........................................................ 176 2. 3. 1. 1. 1 Fiilimsi Gruplarında Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması….................................................... 177 2. 3. 1. 1. 2 Fiilimsi Gruplarında Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması……................................................. 178 2. 3. 1. 1. 3 Fiilimsi Gruplarında Eúyalaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması….................................................... 179 2. 3. 1. 1. 4 Fiilimsi Gruplarında Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması………............................................. 180 10 2. 3. 1. 1. 5 Fiilimsi Gruplarında Farklı Düzlemler Arasında Aktarma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne-Yüklem Ba÷daútırması…................... 181 2. 3. 2 Fiilimsi Gruplarında Sıra Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması 182 2. 3. 2. 1 Fiilimsi Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması….................................................. 182 2. 3. 2. 1. 1 Fiilimsi Gruplarında Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması….................................................. 182 2. 3. 2. 1. 2 Fiilimsi Gruplarında Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması………........................................... 183 2. 3. 2. 1. 3 Fiilimsi Gruplarında Farklı Düzlemler Arasında Aktarma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması.................... 183 2. 3. 3. Fiilimsi Gruplarında Sıra Dıúı Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması………………………………………............................... 184 2. 3. 3. 1 Fiilimsi Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması................................................ 184 2. 3. 3. 1. 1 Fiilimsi Gruplarında Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması................................................. 184 2. 3. 3. 1. 2 Fiilimsi Gruplarında Farklı Düzlemler Arasında Aktarma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması............... 186 2. 3. 4 Fiilimsi Gruplarında Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması….................................................................................. 186 2. 3. 4. 1 Fiilimsi Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması………........................................ 187 2. 3. 4. 1. 1 Fiilimsi Gruplarında Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması………........................................ 187 2. 3. 4. 1. 2 Fiilimsi Gruplarında Kiúileútirme Ve Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması……….......... 187 11 2. 3. 5 Fiilimsi Gruplarında Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması……….......................................................................... 188 2. 3. 5. 1 Fiilimsi Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması……...................................... 188 2. 3. 5. 1. 1 Fiilimsi Gruplarında Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması……….................................. 188 2. 3. 5. 1. 2 Fiilimsi Gruplarında Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem +Tamlayıcı Ba÷daútırması………................................. 189 2. 3. 6 Fiilimsi Gruplarında Sıra Dıúı Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması……………................................................................... 190 2. 3. 6. 1 Fiilimsi Gruplarında Benzetme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması…………............................. 190 2. 3. 6. 2 Fiilimsi Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması…….................................... 191 2. 3. 6. 2. 1 Fiilimsi Gruplarında ønsandan Do÷aya Aktarma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması............................ 191 2. 3. 6. 2. 2 Fiilimsi Gruplarında Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması…….................................... 192 2. 3. 6. 2. 3 Fiilimsi Gruplarında Farklı Düzlemler Arasında Aktarma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması……........ 194 2. 4 ùart Gurubu Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar……….. 195 2. 4. 1 ùart Gruplarında Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması … 196 2. 4. 1. 1 ùart Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması……….................................................... 196 2. 4. 1. 1. 1 ùart Gruplarında Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması……........................................................ 197 12 2. 4. 2 ùart Gruplarında Sıra Dıúı Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması..................................................................................... 197 2. 4. 2. 1 ùart Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması……................................................ 197 2. 4. 2. 1. 1 ùart Gruplarında Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması….................................................... 198 2. 4. 3 ùart Gruplarında Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması.................................................................................... 198 2. 4. 3. 1 ùart Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması.................................................. 198 2. 4. 3. 1. 1 ùart Gruplarında Canlandırma ve Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması….................. 199 2. 4. 4 ùart Gruplarında Sıra Dıúı Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması……............................................................................. 199 2. 4. 4. 1 ùart Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması………................................ 199 2. 4. 4 ùart Gruplarında Somutlaútırma ve Farklı Düzlemler Arasında Aktarma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması...................................................................................... 200 2. 5 Birleúik Fiil Gurubu Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar 200 SONUÇ…………………………………………………………………....... 202 A. Bahaettin KARAKOÇ’un ùiirlerinde Sıra Dıúı Ba÷daútırmaların Söz Dizimi Temelli ønceleme Sonuçları............................................. 202 B. Bahaettin KARAKOÇ’un ùiirlerinde Sıra Dıúı Ba÷daútırmaların Kavramlar Temelli ønceleme Sonuçları............................................. 210 13 KAYNAKÇA……………………………………………………………....... 215 EK 1 Bahaettin KARAKOÇ’un Tezde Kullanılan ùiirleri………………….. 220 SEYRAN............................................................................................... 220 ( 1 ) Beúgen Ça÷rı Çiçe÷i...................................................................... 220 ( 2 ) Bir Defter Açtım Geceye................................................................ 221 ( 3 ) Ortalıkta......................................................................................... 221 ( 4 ) Seyran............................................................................................ 222 ( 5 ) Ba÷................................................................................................. 222 ( 6 ) Islak Direklerdeki Yorgun Kuúlar Festivali...................................... 223 ( 7 ) Gök Olanda Aúk ve ùiir.................................................................. 224 ( 8 ) Akúam Olur.................................................................................... 224 ( 9 ) Biraz Daha..................................................................................... 225 ( 10 ) Ak Muútuluk................................................................................. 226 ZAMAN BøR BEYAZ TÜRKÜDÜR ...................................................... 226 ( 11 ) Zaman Bir Beyaz Türküdür........................................................... 226 ( 12 ) Sabah Selamı............................................................................... 228 ( 13 ) Av.................................................................................................. 230 SEVGø TURNALARI ............................................................................. 230 ( 14 )ùafa÷a Do÷ru................................................................................. 230 ( 15 ) Kapısı Açık Duran Ev.................................................................... 231 ( 16 ) Çıkmaz.......................................................................................... 231 ( 17 ) Da÷ Yollarında.............................................................................. 232 ( 18 ) Dostlar........................................................................................... 233 ( 19 ) Gövermiú Gök Ekince.................................................................... 233 ( 20 ) Kutlu Dönem.................................................................................. 234 ( 21 )Yolda............................................................................................... 235 ( 22 ) Mutsuzluk Çemberi........................................................................ 236 14 ( 23 ) Kader Da÷ının Eteklerinde............................................................. 237 AY ùAFAöI ÇOK ÇøÇEK .................................................................... 237 ( 24 ) Ay ùafa÷ı Çok Çiçek....................................................................... 237 ( 25 ) Sök Çıkar Yüre÷imden Bu Sevdayı................................................. 238 ( 26 ) Bir Hasret Yılı Daha..................................................................... 238 ( 27 ) Bıçak Kemice Sert Vurunca........................................................ 239 ( 28 ) Sensin Ak Sevgilerde Gülümseyen............................................. 240 ( 29 ) O................................................................................................. 241 ( 30 ) Mavi Sevda.................................................................................. 242 ( 31 ) Sen Benim ømzamsın.................................................................. 242 ( 32 ) Sancı........................................................................................... 243 ( 33 ) Sınırda........................................................................................ 244 ( 34 ) Bu ùölen Bir Baúak ùöleni.......................................................... 245 KAR SESø .......................................................................................... 245 ( 35 ) Kar Sesi...................................................................................... 245 ( 36 ) Kan.............................................................................................. 246 ( 37 ) Eski Bahçelerde Can Bir Kuú Evi................................................ 247 ( 38 ) Sen Bir Dara÷acısın Yorgun Gecelerimde.................................. 248 ( 39 ) Yürek Bir Kırmızı Güldür Seninle................................................ 249 ( 40 ) Serencam.................................................................................... 250 ( 41 ) Kar Ya÷ıyor................................................................................. 251 ( 42 ) Yeúil Direnç................................................................................. 252 ( 43 ) Kader........................................................................................... 253 ( 44 ) Senin øçin -I-, -II- ........................................................................ 254 ( 45 ) Ölüme Bakan Açılar..................................................................... 256 ( 46 ) Gözlerinin Üúümesi...................................................................... 257 ( 47 ) Aúk Zincirinden Halkalar.............................................................. 258 øLK YAZDA ......................................................................................... 261 ( 48 ) ølk Yazda...................................................................................... 261 15 ( 49 ) ølk Yazda -V-................................................................................ 262 ( 50 ) Rüzgarlara Astım Türkülerimi...................................................... 263 ( 51 ) Boúlukta....................................................................................... 264 ( 52 ) Da÷lar.......................................................................................... 265 ( 53 ) Seninle........................................................................................ 265 ( 54 ) Ve Bütün Atlar Rehin Bıraktılar Nallarını..................................... 266 ( 55 ) Baúka Ne Beklerim Ki................................................................. 267 ( 56 ) Sahib........................................................................................... 268 ( 57 ) Bir Devi Emziren Mor Acılar........................................................ 269 BøR ÇøFT BEYAZ KARTAL ............................................................... 269 ( 58 ) Bir Çift Beyaz Kartal.................................................................... 269 ( 59 ) Son Raks.................................................................................... 270 ( 60 ) Uzun Saçlı Sevdam.................................................................... 271 ( 61 ) Bühtan Kuúları ........................................................................... 272 ( 62 ) Paylaúmak.................................................................................. 273 ( 63 ) Baki Kalan.................................................................................. 274 ( 64 ) E÷er Özün Biraz Mühlet Verirse................................................. 275 ( 65 ) Konuúan Parmak øzleri............................................................... 276 ( 66 ) Ya÷murlu Bir Türkü..................................................................... 277 ( 67 ) ùekiller........................................................................................ 279 ( 68 ) Köúeleri Törpülerim Severken.................................................... 279 ( 69 ) Özüm Gerçe÷i Söyler................................................................. 280 ( 70 ) Boú De÷il Kuúça Elleri................................................................ 281 MENZøL .............................................................................................. 281 ( 71 ) Bismillahi..................................................................................... 281 ( 72 ) Zulmün Karanlı÷ında.................................................................. 282 ( 73 ) Senden Özge Bir Dost Yoktur Ki Bana....................................... 282 ( 74 ) Yalnızlı÷a Dayanabilir Mi Da÷lar................................................. 282 ( 75 ) Can, Sen Bize Ufuklarca Yürek Sesi Sun................................... 282 ( 76 ) Yi÷itsen Mum Yak Götür............................................................. 283 16 ( 77 ) Duası Boúta Kalmaz Hakk'a Yalvaranların................................. 283 ( 78 ) Duman Çıkan Yerde Ateú De Vardır.......................................... 283 ( 79 ) Gitti÷im Yere Taúırdım Güneú’i Ay’ı........................................... 283 ( 80 ) Muhabbet Çırasında................................................................... 284 ( 81 ) Yordamı...................................................................................... 284 ( 82 ) Yolcu........................................................................................... 284 ( 83 ) Denizlerin Med Vakti................................................................... 284 ( 84 ) Fırındaki Hamur.......................................................................... 285 ( 85 ) Ferman Sendedir........................................................................ 285 ( 86 ) Gördü÷üm Her Asmanın Üzümü Koruk...................................... 285 ( 87 ) Zaman Sana Akortludur Sıfırdan Sonsuza................................. 285 UZAKLARA TÜRKÜ .......................................................................... 286 ( 88 ) Uzaklara Türkü............................................................................ 286 ( 89 ) Asıldı÷ım Her øp Boynumda Uzar................................................ 288 ( 90 ) Gözlerim Can Evimde................................................................. 292 ( 91 ) Kavilname................................................................................... 293 ( 92 ) Açık Adres................................................................................... 293 ( 93 ) Miras........................................................................................... 294 ( 94 ) Bütün Kelebekler 9 Temmuzdur................................................. 295 ( 95 ) Yeniden....................................................................................... 296 ( 96 ) Söktüm Tan Yerinin Mührünü..................................................... 296 ( 97 ) Beyaz Bulutlar Altında................................................................. 297 ( 98 ) Mühre.......................................................................................... 298 ( 99 ) Merhaba...................................................................................... 298 ( 100 ) Nostalji...................................................................................... 299 ( 101 ) Yeterince................................................................................... 299 ( 102 ) Üç Damla Kan Düútü Karların Üstüne...................................... 301 ( 103 ) Redd-ø Miras............................................................................. 302 ( 104 ) Ola Ki Bir Gün........................................................................... 302 ( 105 ) Yürek Duyunca Yunus’u........................................................... 303 17 GÜNEùE UÇMAK øSTøYORUM ......................................................... 304 ( 106 ) Nemrût Da÷ı Esintisi.............................................................. 304 ( 107 ) Her Ay ùafa÷ında Bir Beyaz Turnayım Ben............................ 306 ( 108 ) Dün.......................................................................................... 307 ( 109 ) Yaúama Sevinci....................................................................... 308 ( 110 ) Er Kiúi Niyetine.......................................................................... 310 ( 111 ) Benimle..................................................................................... 311 ( 112 ) Türkçem.................................................................................... 312 ( 113 ) Serhat’çı÷ım.............................................................................. 313 ( 115 ) øflas Duyurusu........................................................................... 314 ( 116 ) Ne Ocak Ayını Seviyorum Ne De Silahları................................ 315 ( 117 ) Yorgun Bulutlar Oturmuú Gözlerine ve Hâlâ Bir Hüsnüyusuftur Bendeki Yüzün..................................................................................... 316 ( 118 ) Bahçeye Açılan Pencereden..................................................... 317 ( 119 ) øndeks........................................................................................ 317 ( 120 ) Kara Yılan.................................................................................. 318 ( 121 ) Karanlık Odada økinci Banyo..................................................... 320 ( 122 ) Yorumlar.................................................................................... 321 ( 123 ) Gönül Döverken Yokuúu........................................................... 322 BEYAZ DøLEKÇE ............................................................................... 323 ( 124 ) Beyaz Dilekçe'ye Beyaz Bir Önsöz........................................... 323 ( 125 ) Beyaz Dilekçe IV....................................................................... 328 GÜNEùTEN ÖTE ............................................................................... 331 ( 126 ) Ötelere Do÷ru............................................................................ 331 (127 ) Sesinle Yaka Yaka Oku Beni..................................................... 332 ( 128 ) øfúa............................................................................................ 333 ( 129 ) Suçumuz Müslüman Olmakmıú Bu Yeryüzünde......................................................................... 333 ( 130 ) Tespihin øpli÷i Kopuverdi........................................................... 335 ( 131 ) Ay ùafa÷ında Turnalar.............................................................. 336 18 ( 132 ) Demirkazık Yıldızı.................................................................... 336 ( 133 ) Geçenin Eúi÷inde Kendini Yakan Su........................................ 338 ( 134 ) A÷ıt Gibi.................................................................................... 338 ( 135 ) Söze Dair.................................................................................. 339 ( 136 ) Zonguldak................................................................................. 340 ( 137 ) Merkez Olan Sevgilidir.............................................................. 341 ( 138 ) Üstümde Zorlu Bir øúin Yorgunlu÷u Var.......................................................................... 341 ( 139 ) Sizin øçin Yazdım Bu ùiiri.......................................................... 341 LEYL Ü NEHAR AùK ......................................................................... 344 ( 140 ) Münacat..................................................................................... 344 ( 141 ) Ayrılık Köprüsü.......................................................................... 345 ( 142 ) Bu Kervan Yollarda Kalası De÷il............................................... 346 ( 143 ) Yatak......................................................................................... 347 ( 144 ) Güzsü/Güz................................................................................ 348 ( 145 ) Dönüúüm Bir Utkudur Sevdalanınca......................................... 349 ( 146 ) Geç Kaldım Ba÷ıúla.................................................................. 350 ( 147 ) Hayatım Sana Ayarlı................................................................. 351 (148 ) Sen Yaklaú Bir Adım Daha.......................................................... 352 ( 149 ) Bildi÷im Tek Adres Sensin........................................................ 353 ( 150 ) A÷ır Geliyor............................................................................... 354 ( 151 ) Taze Kar Ya÷dı Da÷ıma............................................................ 354 ( 152 ) Özüm Seninle............................................................................ 355 AùK MEKTUPLARI ........................................................................... 356 ( 153 ) Leyla.......................................................................................... 356 ( 154 ) Aúk Mektubu IV......................................................................... 357 ( 155 ) Aúk Mektubu IX......................................................................... 358 ( 156 ) Aúk Mektubu XIV....................................................................... 358 ( 157 ) Aúk Mektubu XIX ..................................................................... 359 ( 158 ) Aúk Mektubu XXIV.................................................................... 360 19 ( 159 ) Aúk Mektubu XXIX.................................................................... 361 ( 160 ) Aúk Davulcusu.......................................................................... 362 ( 161 ) Hamiú - 5 363 Tutanak Yerine...................................................... IHLAMURLAR ÇøÇEK AÇTIöI ZAMAN AY IùIöINDA SERENATLAR .................................................. 365 ( 162 ) Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman.................................................. 365 ( 163 ) Sen Adres Bırakmadan Gidince................................................ 368 ( 164 ) Bir Kör Koridorda Uçmak Kuúça................................................ 369 ( 165 ) Küllük......................................................................................... 371 ( 166 ) Kanlı Atlas................................................................................. 371 ( 167 ) Ba÷lamamın Tellerine Takılan Koúma...................................... 372 ( 168 ) Bahar Kapısında........................................................................ 373 ( 169 ) Seninle Doluyor Bütün Boúluklar............................................... 374 (170 ) Damlanın Denizli÷i..................................................................... 375 ( 171 ) Gelgit......................................................................................... 376 ( 172 ) Çeperinden Kan Sızan Bir Testinin Yalın Öyküsü......................................................... 377 ( 173 ) Açılmayan Mor ùemsiye Veya Sitemdide................................. 378 ( 174 ) Süresiz...................................................................................... 378 ( 175 ) Rastlantı Mı Bu.......................................................................... 380 ( 176 ) Yokuúları Tırmanırken............................................................... 380 ( 177 ) Su Tutar Mı Kırık Testi.............................................................. 381 ( 178 ) Ehram Bilip Sana Geldim.......................................................... 382 ( 179 ) Çorum'da Bir Harman Üstü....................................................... 383 ( 180 ) Tek Tek Kıyıya Vurur Unuttuklarımız ( Malatya øçin Poem).................................................................. 384 ( 181 ) Yaúadıkça Seni Hep Anaca÷ız................................................. 390 ( 182 ) Ölü Bir ùaire Son Mektup......................................................... 391 ÖZET……………………………………………………………………...... 393 ABSTRACT……………………………………………………………....... 394 20 KISALTMALAR bkz. bakınız çev. çeviren F.D.E Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Dergisi N nesne No. numara Ö özne s. sayı T tamlayıcı TDK Türk Dil Kurumu TDKS Türk Dil Kurumu Sözlü÷ü vb. ve benzeri Y yüklem yay. yayınları 21 GøRøù Tezin Amacı Bu tezi yapmaktaki amacımız; araç metin üzerinde yapılacak olan incelemeler sonucunda, etkili anlatım çabasıyla, yazı dilinde ve özellikle de úiir dilinde, sıra dıúı ba÷daútırmalardan nasıl faydalanıldı÷ını ve birleútirmeler yapılırken gerek gramatikal yapıyı, gerekse kullanılan kelimeler arasındaki anlam ba÷lantılarını ortaya koymaktı. Tezin Önemi 1. Sıra dıúı ba÷daútırmalar, dilin yeni kullanımına katkı sa÷lar, 2. Sıra dıúı ba÷daútırmalar, dilde yeni kelimeler kullanarak de÷il herkesin kullandı÷ı sıradan kelimelerle yeni kullanımlar yaparak dile katkı sa÷lar, 3. Sıra dıúı ba÷daútırmalar, dildeki basmakalıplı÷ı yok etmede baúarılıdır, 4. Sıra dıúı ba÷daútırmalar, dile dinamizm, hareket getirir, 5. Sıra dıúı ba÷daútırmalar, úiirin etkileme, duygulandırma ve güçlü etkiler bırakma amaçlarını yerine getirebilmede çok baúarılıdır. Yöntem Tezimizde sıra dıúı ba÷daútırmaları tahlil ederken Do÷an Aksan’ın dilbilimsel yöntemi ile edebiyatı harmanlayarak oluúturdu÷umuz disiplinler arası bir alanda çalıútık. Sıra göstergelerden temel anlamında ve dıúı iliúkiler içerisinde birleútirilen yan tasarımları, duygu de÷erleri, uzak/yakın ça÷rıúımları ile kullanılanları tespit ettikten sonra, anlam 22 yüklemesiyle ortaya çıkabilecek ifadeleri gözler önüne serdik, bu ifadelerdeki úiirsel gücü ortaya koyduk. Kapsam “Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar” konusunu çalıútı÷ımız metni, Bahaettin Karakoç’un bütün úiirleri arasından örnekleme yöntemiyle seçti÷imiz úiirlerden oluúturduk. Göstergeleri kullanımındaki ustalı÷ı ile sıra dıúı ba÷daútırmayı hem çok hem de farklı yöntemlerle yapması Bahaettin Karakoç’u seçmemizin nedeni oldu. Sınırlılıklar 1. Metin sınırı: Etkili anlatma çabasıyla úiir dilinde sıra dıúı ba÷daútırmalardan sık sık yararlanılması sebebiyle, istenilen ilmî ölçülere ve bu ölçülere ba÷lı olarak arzu edilen sonuçlara eriúebilmek için, metnin úiir olmasını uygun gördük. “Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar” konusunu üzerinde çalıútı÷ımız metni, Bahaettin Karakoç’un bütün úiirleri arasından örnekleme yöntemiyle seçti÷imiz úiirlerden oluúturduk. Göstergeleri kullanımındaki ustalı÷ı ile sıra dıúı ba÷daútırmayı hem çok hem de farklı yöntemlerle yapması Bahaettin Karakoç’u seçmemizin nedeni oldu. 2. Konu Sınırı: Metinlerde tüm ba÷daútırmalar de÷il sadece sıra dıúı ba÷daútırmalar üzerinde çalıúılmıútır. 23 Bahaettin KARAKOÇ1 Bahaettin Karakoç, 5 Mart 1930 tarihinde Maraú Elbistan'a ba÷lı Ekinözü (Celâ) köyünde, soyca úair bir aile zincirinin, sa÷lam halkalarından biri olarak dünyaya geldi. Asıl adının yanı sıra Baha Deliorman, Said Yaylalı, Ekinözülü Âúık Rahmanî mahlaslarını kullandı. ølk ö÷renimini do÷du÷u köyde yaptı. Adana Düziçi Köy Enstitüsü'nde baúladı÷ı tamamladı memuru orta ö÷renimini (1949). olarak Hasano÷lan Kahramanmaraú'taki (1949-82) görev Köy sa÷lık yaptıktan Enstitüsü'nde (Ankara) kuruluúlarında sona kendi sa÷lık iste÷iyle 1982'de emekli oldu. ølk úiiri, 1942 yılında Behçet Kemal Ça÷lar'ın yönetti÷i Yurt gazetesinde yayımlanan úairin ilk denemeleri ise daha erken, 8 yaúlarında filizlenir. Ustası, babasıdır. O tarihten bu yana sürekli kendini yenileyerek yazar. Kim sorsa, “Mola yok, yola devam! ...” diyen KARAKOÇ’un hep baúa soyunması, hep uzak ufukları kollaması kendine olan güveninden ve yo÷un birikiminden kaynaklanmaktadır. 1986 yılında Dolunay Yayıncılık'ı kurdu ve úairin editörlü÷ünü üstlendi÷i bu sanat ve edebiyat dergisi 37 sayı yayımlandı. Yayımlandı÷ı sürece metropollerde çıkıp ulusal anlamda yayın yapan dergilerin birço÷unu geride bıraktı ve haklı bir üne kavuútu. Bu dergi etrafında; genç, amatör; ama yetenekli kiúileri toplayıp, úemsiyesi altına alan Karakoç, Türk ùiir ve Edebiyatı adına, edebiyat tarihlerine girecek bir çı÷ır açtı. ùairin biyografisi www.antoloji.com adlı internet sitelerindeki ve kendi kitaplarındaki bilgilerden, Mehmet Nuri Yardım’ın Türk Edebiyatı Dergisi’nde yayımlanan yazısından (357/25. Temmuz 2003) yararlanılarak hazırlanmıútır. 1 24 1986’da Türkiye’de “Bir Çift Beyaz Kartal” adlı kitabıyla Türkiye Yazarlar Birli÷i tarafından yılın úairi seçildi. 1989 yılında Kültür Bakanlı÷ı tarafından ülkemizi temsilen “Strugua Uluslar Arası ùiir Akúamları Festivali”ne katıldı ve burada bir tebli÷ sundu. 1991 yılında Diyanet Vakfı’nca düzenlenen “Münacaat Yarıúması”nda “Beyaz Dilekçe” isimli úiiriyle birincilik kazandı. 1993 yılında Kazakistan’ın baúkenti Almaatı’da düzenlenen “Türkçe’nin Uluslar Arası 2. ùiir ùöleni”nde “Büyük Abay Ödülü” ile mükâfatlandırıldı. ùair önceleri halk úiirine daha yakın olan úiir anlayıúını, son dönemlerinde modern tarzla birleútirip kendine özgü yeni bir stil ortaya koydu. úiiri, Birçok de÷iúik formlarda bestelendi. ùiirleri; Yurt Gazetesi (1942), Köy Postası (1949), Genç Kalemler (1950), Hareket, Hisar, Türk Edebiyatı, Do÷uú Edebiyat ve Dolunay gibi dergiler ile bazı gazetelerde yayınlandı. Baúlıca eserleri: Mevsimler ve Ötesi (1962) , Seyran (1973) , Zaman Bir Beyaz Türküdür (1974) , Sevgi Turnaları (1975) , Ay ùafa÷ı Çok Çiçek (1983) , Kar Sesi (1983) , ølkyazda (1984) , Bir Çift Beyaz Kartal (1986) , Menzil (1991) , Uzaklara Türkü (1991) , Güneúe Uçmak østiyorum (1993) , ùiir Burcunda Çocuk (Antoloji- H. ÖZBAY ve M. TATÇI ile beraber) , Beyaz Dilekçe (1995) , Güneúten Öte (1995) , Dolunay ùiir Güldestesi (1996) , Leyl ü Nehar Aúk (1997) , Aúk Mektupları (1999) , Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Ay Iúı÷ında Serenatlar (2001) , Sürgün Vezirin Aúk Neúideleri (2004) . 25 BAöDAùTIRMA ve SIRA DIùI BAöDAùTIRMA Ba÷daútırma ve sıra dıúı ba÷daútırma terimlerini ilk ortaya atan ve üzerinde ilk çalıúmaları yapanlar anlambilimcilerdir. Halihazırda bugün de bu konu, yine anlambilim çerçevesinde incelenmektedir. Bu terimlerin açıklamaları da bu nedenle daha çok anlambilimine özgü bakıú açısını içerir. Açıklamalarda en çok üzerinde durulan konu ise “anlam” dır. Bu konunun, ba÷daútırma ve sıra dıúı ba÷daútırma terimlerinin tanımlarına geçmeden aydınlatılması, tanımların anlaúılabilirli÷ini sa÷layaca÷ı için öncelikle “anlam” konusunda ortaya atılan fikirler hakkında bilgi vermek yerinde olacaktır. Anlambilim ortaya çıktı÷ı günden bu yana “anlam” ile ilgili birçok fikir öne sürülmüútür.2 Geleneksel anlambilimde anlam kavramı, daha çok “anlam de÷iúmesi” ve “aktarma” dedi÷imiz dil olaylarından yola çıkılarak “bir sözcü÷ün yansıttı÷ı kavram” olarak tanımlanırken (Aksan, 2003: 159) bugünkü dilbilimciler anlamın tanımında ortak bir noktada birleúememiútir.3 Sözcü÷ün anlamı üzerinde duran ünlü düúünür Wittgenstein eserinde “Sözcü÷ün anlamı, onun dil içindeki kullanımıdır.” der (Aksan, 1999a: 46). J. Lyons da buradan hareketle “Dil incelemesinde deneysel yönden denetleyebilece÷imiz tek úey, günlük yaúamın çok çeúitli durumlarında, dil sözcelerinin ‘kullanımıdır’. ‘Bir sözcü÷ün anlamı’, ‘bir tümcenin (ya da önermenin) anlamı’ gibi deyiúler bizi bunların ‘anlamlarını araútırmaya’ ve ‘anlamları’ olarak da fiziksel dünyadaki ‘iúlerin durumunu’ tanımaya 2 Anlambilim, son do÷an dilbilim dallarından biri olmasına karúın bu dalın son yirmi yılda yapılan çalıúmalarla oldukça geliúti÷i söylenebilir. Bununla beraber dilbilimcilerin pek çok konuda uzlaúamadıkları bu dalda, en büyük fırtınalar da “anlam”ın kendisi üzerinde kopmaktadır. Bu nedenle “anlam” konusunda kesin yargılardan söz etmek yerine yapılan çalıúmaları belirtmek yerinde olur. Türkiye’de bu alanda en kapsamlı çalıúma Do÷an Aksan’a aittir (Aksan 1999a). Bunun dıúında “anlambilim” konusu için bkz. Aksan, 2003; Grünberg, 1970; Arıklı, Tunçdo÷an ve Vardar, 1969; Guiraud, 1955; Kocaman, 1979a; Lyons, 1983; Palmer, 1976. 3 Lyons eserinde bu problemi úöyle dile getirmektedir: ”Konunun belirli incelemelerine gelir gelmez, ‘anlam’ın tanımına ve belirlenmesine iliúkin úaúırtıcı ölçüde çeúitli yaklaúımlarla karúı karúıya geliyoruz. ’Duygusal’ ve ‘anlık anlam’; ve ‘anlamlama’; ‘edimsel’ ve ‘betimlemeli anlam’, ‘içlem’ ve ‘gönderim’; ‘düz anlam’ ve ‘yan anlam’; ‘gösterge’ ve ‘simge’; ‘kaplam’ ve ‘içlem’; ‘sezdirim’ ve ‘içerme’ ve ‘önsayıltı’ arasında ayrımlar çizilmektedir. (Lyons, 1983:360) 26 yönelttikleri için tehlikeli biçimde yanıltıcıdırlar.” (Kocaman, 1983:367) diyerek P. GUIRAUD’un “Sözcüklerin anlamları yoktur, kullanımları vardır.” (Guiraud, 1975: 26-27) tezini savunur. Firth anlamın bir birimin girdi÷i iliúkiler, iúlevler a÷ının bütünü oldu÷u görüúünü savunurken yapısal anlambilimin kurucularından Greimas ise; tek ögenin anlamının bulunmadı÷ını, anlamın mutlak koúulunun ö÷eler arasındaki ba÷ıntı (relation) oldu÷unu ileri sürer(Aksan, 1999a: 46-47). Ülkemizde dilbilimi çalıúmalarına büyük katkıları olan Aksan ise gerek kavram gerekse terim olarak “anlam”ın belirlenebilece÷ini söyler. Aksan’a göre alıúılagelmiú dil kuralları içinde kurulan bir cümleyi oluúturan ögelerin ve bu ögelerin birbiriyle kurdukları iliúkinin anlamı, bu cümlenin yapı kurallarının belirlenmesiyle, bu cümle içindeki ögelerin birbirleriyle iliúkilerinin ses ve anlam açısından belli kurallar ve yollarla açıklanmasıyla ortaya konulabilir. Bununla birlikte özellikle úiir dilinde oldu÷u gibi bir öge di÷eriyle iliúkiye girerek yepyeni anlamlar kazanabilmekte, sıra dıúı ba÷daútırmalar içinde insanda ola÷anüstü duygulanmalara yol açabilmekte, üstelik de bu yadırgadı÷ımız kullanımlarla çok güçlü bir iletiúim kurulabilmektedir. øúte asıl açıklanamayan dilin bu tarz kullanımlarının, ögelerin tek tek anlam özellikleri ve dizin iliúkilerine, genel kabul görmüú kurallara aykırı olmasıdır. Bu nedenle Aksan, anlam teriminin ve kavramının, dildeki birimlere ba÷lı olarak kullanılabilece÷ini düúünmektedir (Aksan, 2003: 175-76). Bütün bu kargaúaya karúın, araútırmacıların hemen hepsi “anlam”ı genellikle göstergeden yola çıkarak kelimeye dayalı olarak tanımlamakla birlikte, kelimelerin tek tek anlamlarının olması dıúında, bir dil birli÷i içinde, di÷er kelime ve kelime gruplarıyla kurdukları iliúkiler, ba÷daútırmalar sonucunda kazandıkları anlamların varlı÷ı konusunda hem fikirlerdir. Özellikle úiir dilinde anlamı, göstergelerin tek tek anlamlarıyla ortaya koymanın imkansızlı÷ını düúünürsek, bu fikre katılmamak mümkün de÷ildir. Ne var ki, anlam konusunda bir úekilde anlaúan araútırmacılar, bu anlamın ortaya koyulması konusunda farklı yaklaúımlar sergilemektedirler. Oysa 27 Chomsky “standart model” içinde yer alan “seçim sınırlaması (selectional)”, Katz ve Fodor “yönlendirme kuralları (projection rules)”, Jakobson “seçim ekseni (axis of combination)”, yapısalcılar anlam ekseni ile hep aynı úeyi açıklamaya çalıútılar: Bir cümlenin anlamlı, mantı÷a uygun olabilmesi için, cümleyi oluúturan birimler arasında birtakım ba÷daúma koúulları vardır. Anlamlı ve mantı÷a uygun bir cümle anlamsal özellikler ve ayırıcılar bakımından eúde÷erleri sözdizimine uygun arasından olarak seçilip birleútirilmesiyle ba÷daútırılan kurulabilir. kelimelerin, Anlam ortaya koyulurken de bu koúullara göre de÷erlendirme yapılır.4 Biz de “anlam” konusunu daha çok bu bakıú açısıyla de÷erlendirdik. Çünkü sıra dıúı ba÷daútırmaların temelinde de aynı görüú yatmaktadır: Göstergeler dilde sadece temel anlamlarıyla yer almaz. Göstergelerin temel anlamları bir buzda÷ıysa kullanımları sırasında kazandıkları anlamlar buzda÷ının görülmeyen bölümüdür ve kullanımlarında kazandıkları anlamlar, sularıyla denizlere hayat veren nehirler gibi göstergeleri besler. Dilde kavramlar birden fazla kelimenin bir araya gelerek kurdu÷u birleúimlerle anlatılır. Bu birleúimler kimi zaman tamlamadır, kimi zaman kelime grubudur, kimi zaman da bir cümledir. Mavi kalem, güzel kız, evin kapısı, úarkı söylemek gibi birleútirmeler, göstergelerin anlam belirleyicileri ve anlam ayırıcıları uyuútu÷u ve dilbilgisi kurallarına uydukları için yadırganmaz, okuyan ve dinleyen tarafından çözümlenir ve kolayca anlaúılır. Buradan yola çıkan Aksan, ba÷daútırma adını verdi÷imiz bu birleútirmeleri úöyle tanımlar: “Tamlama, deyim gibi, sözvarlı÷ı içindeki ögeleri ve tümce ya da sözceleri 4 Bu konu daha çok “anlam çözümlemesi” ya da “bileúen çözümlemesi” baúlıkları altında açıklanmaktadır. Firth, bir ögenin anlamını, onun birlikte bulundu÷u öteki ögelerle belirler. Yorumlayıcı anlambilimde yer alan ‘seçim sınırlamaları’ kavramı ile cümlede yer alan birimlerin arasında anlam açısından uyumun koúulları belirlenir. Katz ve Fodor’un ‘anlamsal belirleyicileri’ ve ‘anlam ayırıcıları’ da dildeki birimlerin anlam özelliklerini anlatmaya yöneliyordu.(Aksan, 2003:203) Jakobson ise dilin sanat iúlevinden bahseder ve onu açıklamak için dilin iki temel boyutuna yani seçme ve birleútirme olan dilin çift özelli÷ine baú vurur. “Çocuk uyuyor.” cümlesini kuran biri, “çocuk, küçük, yumurcak, veled” gibi göstergeler içinden “çocuk”u; “uyumak, uykuya dalmak, dinlenmek, uyuklamak” gibi göstergelerin içinden de “uyumak”ı seçmekte ve birleútirmektedir.(Kıran, 2001:97-102). Bu konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Aksan, 2003: 161-170); Kıran, 1996: 20072009;, 168-171; Lyons,1983: 419-428 28 anlamlı, kabul edilebilir birimler halinde bir araya getirme” (Aksan, 1999a: 83). Bu birleútirmelerden sözdizimine uygun olmasına ra÷men bazılarının kelime ve kelime gruplarının anlamsal özellikleri ve ayırıcılarının uyuúmadı÷ını, ilk duyuldu÷unda yadırgandı÷ını ve toplumun bu ögeler arasındaki iliúkiyi tanımadı÷ını ve bu nedenle de onaylamadı÷ını da görürüz ki øngilizcede “collocation” olarak bilinen, Aksan’nın “alıúılmamıú”; Kantel’in “de÷iúik” terimleriyle adlandırdıkları bu birleútirmelere biz, “sıra dıúı ba÷daútırma” diyoruz. Bize göre her mantık dıúı, de÷iúik veya alıúılmamıú ifade sıra dıúı de÷ildir. Mesela “göze girmek” ifadesi mantık dıúı olsa da sıra dıúı de÷ildir. Bu ifade açıklanırken göstergelerin yan ve mecaz anlamlarından faydalanılır. “Girmek” fiilinin “göz” göstergesine do÷ru yapılması, bu göstergelerin kullanımları açısından belki de÷iúiktir, belki alıúılmamıútır; ama sıra dıúı olabilmesi için bu göstergelerin asla bu tarz kullanımlarla karúımıza çıkmaması gerekir. Oysa “sözleri kula÷a girmek”, “birinin, bir úeyin burnuna girmek” gibi ifadeler vardır. Bununla birlikte amacımız, sadece bir kere kullanılmıú olanlar sıra dıúıdır demek de÷ildir ki zaten bir ifadenin kaç kere kullanıldı÷ını tespit etmek, hem imkansız hem de gereksizdir. Bir ifadenin birden fazla kullanılmıú olması, onun sıra dıúılı÷ını yok etmez. Kim kullanırsa kullansın, kaç kere duyulursa duyulsun her defasında yadırganan, yeni bir benzetme, aktarım içeren ifadelere sıra dıúı demek yerinde olacaktır. Nitekim bir genç, toplum tarafından garipsenen, topluma yabancı hâl ve hareketleriyle, kıyafetleriyle her gün insan içine karıúsa; insanlar ona alıúır; ama onun için “sıradan bir genç” demezler. Ayrıca de÷iúik olma ve alıúılmamıú olma görecelidir; bir insan için de÷iúik olan di÷eri için olmayabilir. Oysa sıra dıúı terimi herkese göre aynıdır. Sıra dıúı diye niteledi÷imiz insanlar da tıpkı sıra dıúı ifadeleri kullanan úairler gibi, sıra dıúı olduklarını bilirler ve farklı, etkileyici ve dikkat çekici olmak adına bunu bilinçli yaparlar. 29 Aksan’ın tanımına göre sıra dıúı ba÷daútırma “anlam belirleyicileri, anlam ayırıcıları arasında uyum bulunmayan birleútirmelerdir.”(Aksan 1999a:84)5. Kantel ise sıra dıúı ba÷daútırmaları úöyle tanımlar: “Birbirini herhangi bir úekilde ve sürekli olarak yadsıyan, ama karúılıklı olarak da birbirini etkileyen ve bu etkileúimden úiirsel bir güçle yüklü bir imgenin do÷du÷u, en az iki terimden oluúan söz birleúimi.”(Kantel, 1978: 58). Bizce sıra dıúı ba÷daútırma; dilin yaratıcı gücü yardımıyla, birbirine yabancı iki ö÷eden birinin temel anlamına, di÷erinin anlamsal özellikleri (tasarımlar, duygu de÷eri, ça÷rıúımlar) yüklenerek akla gelmedik izahının yapıldı÷ı, dil verilerinin yeni ve canlı kullanımıyla güçlü, etkileyici ve zengin bir imgenin yakalandı÷ı birleúmelerdir. Ba÷daútırmalar, en az iki ögesi olan birleútirmeler oldu÷u için kelimede anlamdan yola çıkılarak açıklanamaz. Bir kelime grubunun ya da cümlenin anlamını, ögelerin dizimi ve birlikteli÷ini oluúturan kelimelerin anlamlarına ba÷lı olarak ortaya çıkan iliúki belirler. Bununla birlikte söz dizimi bakımından do÷ru kurulan bir cümle, kelime ve kelime gruplarının ba÷daútırılmasıyla oluúan iliúki yönüyle anlamsız kabul edilebilmektedir. Örne÷in “Kitaplar yıllardır dinleniyor.” cümlesi, dilbilgisi kurallarına uygun oldu÷u için do÷ru ve anlamlı kabul edilmektedir. Oysa cümlede “dinlen-“ canlı özne gerektiren bir fiil iken; bu fiili gerçekleútiren, cansız olmasına ra÷men, “kitaplar” öznesidir. Bir cümlede her türlü öge, bir kelime grubunda her türlü kelime arasında görülen bu dil olayını açıklayabilmek için kelimelerin temel anlamları, yan anlamları, mecaz anlamları dıúında sahip oldukları duygu 5 Aksan’ın sık sık kullandı÷ı “anlam belirleyicisi” ve “anlam ayırıcısı” terimleri Chomsky kuramına Katz ve Fodor’un katkılarıyla ortaya çıkmıútır. ønsan zihninde dünya bilgisine, kazanılmıú deneyimlere ba÷lı olarak yaúayan özellikler anlam belirleyicisi; sözcü÷ün en belirgin nitelikleri de anlam ayırıcısı olarak kabul edilir.(Aksan, 1999a: 48-49) Yapısal dilbilimin Avrupadaki yandaúları ise “anlambirimcik” tabirini kullanmıúlardır. Yapısalcıların kuramını ise anlam ekseni belirler. øki terim arasında ortak alana anlam ekseni denir. øki terimi beraber düúünebilmek için ikisinin ortak yanları ve ayırıcı özellikleri bulunmalıdır. Böylece iki terim arasında karúıt iki iliúki oluúur. Birçok karúıtlık için geçerli olan bu eksenin birbirine karúı olan her iki ögesine anlambirimcik adı verilir.(Kıran, 1996:207) 30 de÷erleri, tasarımları ve uzak-yakın ça÷rıúımlarını de÷erlendirmek gerekmektedir. Bahaettin Karakoç’un úiirlerinde yer alan sıra dıúı ba÷daútırmaları, “cümle düzeyinde” ve “kelime grubu düzeyinde” olmak üzere iki bölümde inceledik. Cümle düzeyinde ve “tamlamalar” dıúındaki kelime gruplarında yaptı÷ımız incelemelerde, ögeler arası iliúkileri esas aldık; çünkü cümle birbiriyle karúılıklı iliúki içinde bulunan ve yargı bildiren kelime ve kelime gruplarından oluúur. Biz bu kelime ve kelime grupları cümlede “özne, yüklem, nesne ve tamlayıcı” adlarıyla çeúitli görevler üstlenirken, kendi içlerinde de cümle özelli÷i gösterir savını esas aldık. Yüklem, cümlede yargı bildirme; özne, yüklemin bildirdi÷i iúi, oluúu yapma veya karúılama; nesne, yüklemin bildirdi÷i ve öznenin gerçekleútirdi÷i iúten etkilenme; tamlayıcı yüklemin anlamını zaman, yer, yön, ölçü, nitelik, soru kavramları bakımından tamamlama görevinde kullanılmaktadır. Sıra dıúı ba÷daútırmalarda ise sıra dıúılık, birbirine ba÷lanamayacak ögelerin birlikte kullanılması sırasında ortaya çıkmaktadır. Yüklemin gösterdi÷i iúi gerçekleútiremeyecek bir özne, yüklemin bildirdi÷i fiilden etkilenemeyecek bir nesne ya da yüklemin gerçekleúti÷i zamanı, yeri, durumu karúılayamayacak bir tamlayıcının kullanılması; birbirine uyumlu olmayan nesnenin ve tamlayıcının birlikte kullanılması yadırganan, absürt karúılanan dil birliktelikleri yaratır. Bu birliktelikler sıra dıúı ba÷daútırmanın açıklanmasıyla okuyanı ve dinleyeni derinden etkileyen anlamlar ortaya koyar. Cümle düzeyindeki sıra dıúı ba÷daútırmaların ilk bölümünde, cümlenin asıl iki ögesi olan özne ile yüklemin sıra dıúı ba÷daútırılıúı incelenmiútir. Özne ile yüklemi oluúturan kelime ve kelime grupları arasında kurulan akla gelmedik ve orijinal iliúki, bu iki ö÷e arasında sıra dıúı ba÷daútırma kurulmasını sa÷lamaktadır. Biz söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmayı, yüklemin isim ve fiil oluúunda oluúan farkları göze alarak “øsim Cümlelerinde Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması” ve “Fiil Cümlelerinde 31 Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması” olmak üzere iki baúlık altında inceledik. Üzerinde durulması gereken di÷er bir nokta ise; yüklemi edilgen çatıda bir fiil olan cümlelerde özne+yüklem iliúkisidir. Bilindi÷i gibi “edilgen çatı ekleri geçiúli fiilleri geçiúsiz fiillere çevirir; fiil etken çatıdaki özneyi ve nesneyi almaz. Bu nedenle edilgen çatı, öznesi belli olmayan, fiilin gösterdi÷i iúin kimin tarafından yapıldı÷ı bilinmeyen veya söylenmemiú olan çatıdır. Etken fiilin nesnesi edilgen çatıda bir özne görüntüsüne girmiútir.” (Korkmaz, 2003: 547). Biz cümlelerde yer alan sıra dıúı ba÷daútırmaları, unsurların birbirine olan etkisi açısından inceledi÷imiz için, bu cümlelerdeki iliúkiyi özne+yüklem açısından de÷il; nesne+yüklem açısından de÷erlendirmeyi uygun bulduk; çünkü yüklemi etken çatıda bir fiil olan cümlede özne, yüklemin gösterdi÷i iúin yapanı ya da olanı iken; yüklemi edilgen çatıda bir fiil olan cümlede özne, aynı nesne gibi, yüklemin gösterdi÷i iúten veya oluútan etkilenendir. Böyle cümlelerde sıra dıúı iliúki de yüklemin gösterdi÷i iúi, oluúu ve hareketi gerçekleútiremeyecek bir öznenin varlı÷ından de÷il; bu iú, oluú ve hareketten etkilenemeyecek bir nesnenin varlı÷ından kaynaklanır. Sıra dıúı nesne+yüklem ba÷daútırmalarında yüklem ile nesne arasında kurulan iliúkide, nesnenin fiile ekli veya eksiz ba÷lanmasında sıra dıúı ba÷daútırma adına herhangi bir fark oluúmadı÷ı için, “belirtili nesne” veya “belirtisiz nesne” diye bir ayrıma gitmedik. Sıra dıúı ba÷daútırmalarda yüklem, kendine ba÷lanan nesneyi ola÷an dil kullanımları içerisinde etkileyemedi÷i için iliúkiyi, yüklemin nesneyi ola÷an durumlarda etkileyip etkileyemeyece÷i açısından de÷erlendirdik. Cümle düzeyindeki sıra dıúı ba÷daútırmaların üçüncüsünde, tamlayıcılar ile yüklemin sıra dıúı ba÷daútırılmasını ele aldık. Zarf tümleci ve dolaylı tümleç/yer tamlayıcısı olarak ikiye ayrılsa da biz çalıúmamızda, ögelerin iúlevinden hareket ederek, iúlev farkları olmayan bu ögelerin hepsini “tamlayıcı” olarak adlandırmayı, “zarf tümleci” içinde yer alan “hâl 32 tamlayıcısı”nı da yine iúlevden hareket ederek ayrı bir baúlık altında de÷erlendirmeyi uygun bulduk ve sıra dıúı kullanımı, bu cümle kombinasyonları içerisinde de÷erlendirdik. Bununla birlikte úair yüklemi, bildirdi÷i zaman ile ba÷daútırırken dilin ola÷an kullanımlarını tercih eti÷i için sadece zaman tamlayıcısı ile yüklemin sıra dıúı iliúkilerle ba÷daútırıldı÷ına rastlamadık. Çalıúmamızda cümle düzeyinde incelemeler yaparken sıra dıúı ba÷daútırmalarda, ögelerin sadece yüklemle sıra dıúı iliúkiler kurmadı÷ını, bu iliúkilere baúka ögelerin de katılabildi÷ini gördük. Anlamda bütünlü÷ü sa÷layabilmek amacıyla biz de bu örnekleri ikili ögeler halinde ayırmaktan ziyade, çok ögeli bütünlükler hâlinde ve ögeler arasındaki iliúkileri bütünlük içerisinde de÷erlendirerek “özne+yüklem+nesne”, “özne+yüklem+tamlayıcı”, “nesne+yüklem+tamlayıcı” ve “özne+yüklem+nesne+tamlayıcı “ úeklinde ayrı ayrı baúlıklar altında incelemeyi uygun bulduk. Tezimizin ikinci bölümünde Bahaettin Karakoç’un úiirlerinde yer alan sıra dıúı ba÷daútırmalardan “kelime grubu kuruluúunda” olanları ele aldık. Türkçede pek çok kelime grubu olmasına ra÷men; Bahaettin Karakoç’un úiirlerinde isim ve sıfat tamlamaları, fiilimsi grubu, úart grubu ve birleúik fiil grubu kuruluúunda olanlarda sıra dıúı ba÷daútırmaları kullandı÷ını tespit ettik ve biz de bu gruplardaki sıra dıúı iliúkileri inceledik. øncelememizde isim ve sıfat tamlamaları dıúındaki gruplarda da tıpkı cümlelerde oldu÷u gibi, ögeler arası iliúkiye dayanan bir sıra dıúı iliúki bulundu÷unu tespit ettik ve bu iliúkinin gerçekleúme koúullarını ve iliúkide kullanılan yolları da cümle düzeyinde kullandı÷ımız metotlarla ortaya koyduk. Ayrıca fiilimsileri çeúitlerine göre incelemek, yapılan sıra dıúı ba÷daútırmalarda bir fark do÷urmadı÷ı için fiilimsi grubu kuruluúundaki sıra dıúı ba÷daútırmalarda, “isim fiil, sıfat fiil, zarf fiil” ayrımına gitmedik. Tamlamaları ise “isim tamlaması” ve “sıfat tamlaması” olarak iki baúlık altında inceledik; çünkü bu iki grupta oluúan sıra dıúı iliúkilerde anlam 33 yükleme yönlerinin de÷iúik oldu÷unu tespit ettik: øsim tamlaması kuruluúundaki sıra dıúı ba÷daútırmalarda 1. unsurun yani tamlayanın temel anlamına, 2. unsurun yani tamlananın temel anlamı dıúındaki anlam özellikleri yüklenirken sıfat tamlamasında bu iliúki tam tersidir; sıfat unsuruna isim unsurunun temel anlamı dıúındaki anlam özellikleri yüklenir. Bu iliúkiyi úema ile úöyle gösterebiliriz: isim tamlaması (tamlayan unsuru) temel anlam (tamlanan unsuru) anlam yükleme yönü duygu de÷eri, tasarımlar, ça÷rıúımlar, anlam özellikleri sıfat tamlaması (sıfat unsuru) anlam yükleme yönü duygu de÷eri, (isim unsuru) temel anlam tasarımlar, ça÷rıúımlar, anlam özellikleri Tüm bu incelemelerimizde, sıra dıúı ba÷daútırmalar kurulurken çeúitli yolların kullanıldı÷ını ve kullanılan bu yolların kurulan sıra dıúı iliúkide etkili oldu÷unu tespit ettik. Bu nedenle her baúlı÷ı, kullanılan benzetme, deyim aktarması (do÷adan insana ve insandan do÷aya, duyular arasında ve farklı düzlemler arasında aktarma, kiúileútirme, canlandırma, somutlaútırma, eúyalaútırma) ve ad aktarması gibi yolları dikkate alarak ayrı baúlıklara ayırmak suretiyle inceledik. ønsandan do÷aya aktarmada, insana ait organ adlarının, vücudun bölümlerinin do÷adaki varlıklara; kiúileútirmede ise insana ait niteliklerin do÷adaki varlıklara aktarıldı÷ını görürüz. Bu detayı da tezimizde kullanmak istedi÷imiz için kiúileútirme ile insandan do÷aya aktarmayı, farklı baúlıklar altında incelemeyi uygun bulduk. Somutlaútırmanın kullanıldı÷ı sıra dıúı ba÷daútırmalarda ise úair, kimi zaman soyut nesneleri, kavramları, varlıkları ve durumları somutlaútırırken; kimisinde de zaten somut olanların somutluk derecelerini arttırmıútır. Bu nedenle somut ve soyut oluúu fizik kurallarına de÷erlendirdik. göre de÷il; toplumun telakkisine, kabulüne göre 34 I. BÖLÜM CÜMLE DÜZEYøNDE SIRA DIùI BAöDAùTIRMALAR 1.1 SIRA DIùI ÖZNE+YÜKLEM BAöDAùTIRMASI Cümlenin asıl iki ögesi olan özne ile yüklemi oluúturan kelime ve kelime grupları arasında kurulan akla gelmedik ve orijinal iliúki, bu iki öge arasında sıra dıúı ba÷daútırma kurulmasını sa÷lamaktadır. øsim cümlelerinde iliúkinin temelini, öznenin yüklem aracılı÷ıyla akla gelmedik izahının yapılması oluúturur. Bu izah yapılırken ço÷unlukla benzetmelerden yararlanılır. Özne yükleme benzetilirken yüklemin sahip oldu÷u anlam özelliklerinin özneye yüklenmesi ile sıra dıúı ba÷daútırma kurulur. Fiil cümlelerinde ise sıra dıúılık, öznenin yüklemin gösterdi÷i iúi, oluúu, hareketi gerçekleútiremeyecek bir özneler kümesinden seçiliúinden kaynaklanmaktadır. 1. 1. 1 øSøM CÜMLELERøNDE SIRA DIùI ÖZNE+YÜKLEM BAöDAùTIRMASI øsim cümlelerinde görülen özne+yüklem ba÷daútırmalarında sıra dıúılık ço÷unlukla benzetmeye dayalıdır. Benzeyen ve kendisine benzetilen ögelerin arasında kurulan okuyan ve dinleyenin aklına gelmeyecek ba÷, úairane bir ifadeyle ortaya konulur. ølk bakıúta yadırganan bu ba÷daútırmalar, ba÷daútırılan ögelerin anlam özelliklerinin açıklanabilmekte ve anlam kazanmaktadır. ortaya konulmasıyla 35 1.1.1.1 øsim Cümlelerinde Benzetme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması Benzetmeye dayalı söz konusu ba÷daútırmalarda benzeyen öge olan özne, temel anlamında kullanılırken kendisine benzetilen öge olan yüklem, yan tasarımları, duygu de÷erleri veya uzak-yakın ça÷rıúımlarıyla görev almaktadır: “Karanlık, bir kan kanseri, Bıldırcın ıúıklar yansın.” (Seyran, Bir Defter Açtım Geceye,17,6)6 Örnekte karanlı÷ın kan kanserine benzetilmesi amaçlanmıútır. ùair bunu yaparken “karanlık” göstergesinin temel anlamıyla “kan kanseri”nin duygu de÷eri arasında ba÷lantı kurmuú, aynı ögenin temel anlamını bir yana bırakmıútır. Bu iliúkiyi bir úemayla úöyle gösterebiliriz: Ö söz dizimi çizgisi iliúki çizgisi karanlık temel anlam Y > (bir) kan kanseri < temel anlam ıúı÷ı olmayan, bütünü veya bir parçası ıúıktan yoksun olan, ıúık olmama durumu ba÷daútırma çizgisi duygu de÷eri üzüntü, acı, ümitsizlik, ölüm, korku, sıkıntı, belirsizlik, keder, çaresizlik Örneklerde sırasıyla kitabın ismi, úiirin ismi, kitabın sayfa numarası ve kitabın satır numarası verilmiútir. Örnekleri tezimizin ekinde yer alan úiirlerden bulmak için, kitap adı ve úiir adına bakmak gerekmektedir. Bu úiirler, örnekleme usulü seçilmiú ve kitapların basım yıllarına göre düzenlenmiútir. 6 36 ùemaya göre özne ve yüklem arasında kurulan sıra dıúı ba÷daútırmayı úöyle açıklayabiliriz: Karanlık ürkütücüdür, ölüm hissi uyandırır, sıkıntı ve acı verir, çaresizlik uyandırır, ümitsizli÷e sevk eder, korkutur, belirsizlik yaratır. Cümlede yüklem olarak kullanılan “kan kanseri” tamlamasının duygu de÷erlerinin özne olarak kullanılan “karanlık” göstergesinin temel anlamına yüklenmesiyle ortaya çıkan anlam zenginli÷i, úairin kurmuú oldu÷u bu sıra dıúı ba÷daútırmayla okuyana ve dinleyene duygularını daha etkili hissettirebildi÷ini, tek bir ögeyi kullanarak onlarca anlamı ustalıkla ortaya koyabildi÷ini gösteriyor. Aúa÷ıda aynı sistem ile açıklanabilen, úairin duygularını özneyi yüklemle sıra dıúı iliúkiler içerisinde ba÷daútırarak yeni ve canlı kullanımlarla anlattı÷ı örnekleri görmekteyiz: “Söylenmeyen son sözleri Yürekte asma kilitti” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Sen Benim ømzamsın, 83, 7) “Ne tuzaklar saklıdır güleç yüzler ardında, Kine kinle yürümek bir gece karartması” (Menzil, Fırındaki Hamur, 77, 4) “Ufuk,bir sarı papirüs, Iúık güllerden güllerden” (Sevgi Turnaları,Kutlu Dönem, 65, 11) “Güneú köste÷inden kopmuú eski bir saattir ønerken her ö÷le vaktinin sa÷ır davulu” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Mavi Sevda , 72, 7) 37 “Baúın omzumda, omzum gökte Ölüm bir ak çiçek bu özgürlükte,” (Bir Çift Beyaz kartal, Bir Çift Beyaz Kartal,10, 6) “Horoz bir bakır iletken, ùaúkın erken öttü yine. Fitneler hiç yatmaz zaten, Basar sözün teti÷ine.” (Güneúe Uçmak østiyorum,Gönül Döverken Yokuúu, 202, 1) ùair aynı ögeyi her defasında baúka ba÷daútırmalarla sunabiliyor. Aúa÷ıdaki iki örnekte de farklı yüklemler aynı özneyi farklı úekillerde açıklamaktadır: “Aúk, özümü yontan keser,” (Seyran, Ortalıkta, 24, 11) “Direklerdeki sallantı Nükseden bir sayrılıktır Tutulmuyor gönül atı, Aúk en kaynar ayrılıktır Eritti kokusu kaldı” (Zaman Bir Beyaz Türküdür,Islak Direkteki Yorgun Kuúlar, 47, 9) “Aúk” göstergesi ilk örnekte ”özümü yontan keser”, son örnekte ise “en kaynar ayrılık” kelime grubuyla yadırganan yeni bir birleúme yapmıú, anlam belirleyicileri ve anlam ayırıcıları arasında uyum sa÷lanamadı÷ı için anlaúılması güç bir iliúki kurmuútur. økinci örnekte sıvılar için kullanılan “kayna-“ fiili ayrılık gibi soyut bir kavramla ba÷daútırılmıútır. ”Aúk”ın “en kaynar ayrılık”a benzetilmesinin sebeplerini açıklayabilmek için öncelikle bu tamlamayla sa÷lanan anlam zenginli÷ini ortaya koymamız gerekir; çünkü úair bir önceki örnekte oldu÷u 38 gibi bir sıra dıúı ba÷daútırmayı kurarken baúka bir sıra dıúı ba÷daútırmadan yararlanmıútır. Di÷er bir deyiúle bir sıra dıúı ba÷daútırma baúka bir sıra dıúı ba÷daútırmanın ögesi durumundadır. Bu kullanım yapılan benzetmeye zenginlik ve derinlik katmaktadır. Örnek aúa÷ıda úema ile gösterilmektedir: sıfat unsuru söz dizimi çizgisi isim unsuru ayrılık(tır) kaynar iliúki çizgisi temel anlam > < temel anlam kaynamakta olan, ayrı olma durumu, çok sıcak birinden ayrı düúme ba÷daútırma çizgisi tasarımlar, duygu de÷eri sıcak, can acıtıcı, yakıcı, eritici, hareketli, birleúme ba÷daútırma çizgileri Y 1.sıra dıúı kaynar sıfat unsuru ba÷daútırma (duygu de÷eri, tasarımlar) ayrılık(tır) isim unsuru (temel anlam) 2.sıra dıúı ba÷daútırma ba÷daútırma çizgileri aúk (temel anlam) Ö 39 ønsano÷lunun tarih sahnesine çıktı÷ı ilk andan beri aúk üzerine çok söz söylenmiú,hatta Habil ile Kabil bile sırf bu yüzden birbirine düúmüútür. Ne var ki hiç kimse aúkı kaynar bir ayrılı÷a benzetmeyi düúünmemiútir. Oysa herkes hayatında bir kez olsun kaynar suyun verdi÷i acıyı tatmıútır. Bir damlasının bile canı ne kadar yaktı÷ını düúünecek olursak, kaynar ayrılı÷ın bizde uyandıraca÷ı can acıtıcılık, yakıcılık, eriticilik gibi özellikleri daha iyi kavramıú oluruz. ùair de bu yolla “kaynar” göstergesinin zihnimizde oluúan duygu de÷erinden yararlanarak ayrılı÷ın acısını daha güçlü ifade etmiútir. Aúk çeken insanların yemeden içmeden kesilip günden güne zayıfladı÷ını somut bir úekilde ortaya koymak için kullanılan “eritti” göstergesi de bu tamlamayı bütünleyip zenginleútiren bir ögedir. “Kaynar” göstergesinin tasarımları bununla daha da güçlenmekte, anlatılmak istenen imge etkileyici bir biçimde ortaya konulmaktadır. “Ö÷le büyük bir ayrılık ki insanı kaynatıp eritir ve cisminden geriye bir úey kalmaz. Bu erimeden geriye kalan sadece kokudur.” diyen úair, ayrılı÷ın tüm duylara hitap eden bir acı duygu oldu÷unu da dile getirmiú oluyor. “Kaynar ayrılık” tamlamasıyla ”aúk” göstergesinin oluúturdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmada yüzyıllardır úairlerin savundu÷u ”Vuslat aúkın mezarıdır.” tezi gözler önüne seriliyor ve aúkın úairane bir tanımı ortaya çıkıyor: “Aúk en kaynar ayrılıktır.”, “En kaynar ayrılık” tamlamasının bizde oluúan anlamıyla birleútirdi÷imizde aúkın ne kadar acı verici, can yakıcı, insanı cisminin içinde eriten bir duygu oldu÷u karúımıza çıkıyor. Üstelik ifadesi en zor soyut kavramların sıra dıúı ba÷daútırmalar kullanılarak nasıl somutlaútırıldı÷ına da úahit oluyoruz. Soyut birer kavram olan “aúk” ve “ayrılık” göstergeleri “kaynar” göstergesiyle somutlaútırılmıú oluyor. Aúa÷ıdaki örnekte iç içe geçmiú iki sıra dıúı ba÷daútırma görmekteyiz. Açıklayıcıları ile sıra dıúı bir iliúki kuran yüklem, kazandı÷ı yeni anlamları özneye yüklemektedir. Bu yolla úair, en girift duyguları, az sözle 40 zengin ve güçlü ifade yakalama imkânı veren sıra dıúı ba÷daútırmaları kullanarak anlatmaktadır: “Ölü topra÷ı çökmüú her canlının üstüne Tepkinin buzul ça÷ı, gözleri yakan biber” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Bıçak Kemi÷e Sert Vurunca, 39, 6) ùimdi bu örne÷i yine úema ile gösterelim: tamlayan sözdizimi çizgisi tamlanan iliúki çizgisi tepki(nin) > < temel anlam buzul ça÷(ı) temel anlam ba÷daútırma çizgisi tasarımlar: tepkisizlik, hareketsizlik, tavırsızlık, donup kalmak, duygusuzlaúmak, kayıtsızlık,hayat belirtisinin olmayıúı Ö sözdizimi çizgisi Y gözleri yakan biber tepkinin buzul ça÷ı iliúki çizgisi sıra dıúı ba÷daútırmanın anlamı ba÷daútırma çizgisi > < temel anlam duygu de÷eri: çok büyük ve hemen geçmeyecek bir acı 41 ba÷daútırma çizgileri Ö tepki(nin) tamlayan (temel anlam) 1.sıra dıúı ba÷daútırma buzul ça÷(ı) tamlanan (tasarımlar) 2.sıra dıúı ba÷daútırma ba÷daútırma çizgileri gözleri yakan biber duygu de÷eri Y “Tepkinin buzul ça÷ı, gözleri yakan biber” dizesindeki iç içe geçmiú iki sıra dıúı ba÷daútırma yukarıda üç úema ile gösterilmektedir. Birincisinde öznenin açıklayıcılarıyla kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırma, ikincisinde özne ile yüklem arasındaki sıra dıúı ba÷daútırma görülmektedir. Üçüncüsünde ise bu iki sıra dıúı ba÷daútırma arasında kurulan iliúki úemalaútırılmıútır. “Tepki” göstergesinin temel anlamına “buzul ça÷ı” göstergesinin aktardı÷ı çeúitli duygular (donmuú/durmuú zaman, tepkisizlik, hareketsizlik, tavırsızlık, duygusuzluk) yüklenmiú, “Kimse tepki vermiyor.” gibi bir ifade ile verilemeyecek pek çok duygu devreye sokulmuútur. Tepkisizli÷in boyutunu göstermek için “gözleri yakan biber” sıfat tamlaması kullanılmıútır. ønsanların olaylara, yaúanılanlara karúı kayıtsızlı÷ı, tepkisizli÷i, tavır göstermeyip sinmesi buzul ça÷ına; bu durumun úairde uyandırdı÷ı acı his “gözleri yakan biber”e benzetilerek durum somutlaútırılmıútır. ùair bu dizelerle hem insanların hem de yaúanılan zamanın tahlilini yapmaktadır. Birinci dize ise tepkisizli÷in daha net ortaya konulmasında anlama açıklık getiren yardımcı bir ögedir. Ayrıca mutlaka tepki gösterilmesi, tavır konulması, ses çıkarıp, 42 karúı durulması gereken bir durumdaki sükûnetin ve kabulleniúin buzul ça÷ıyla; çekilen sıkıntıların, acının, adaletsizli÷in de gözleri yakan biberle ba÷daútırılmasında yakalanan “buz” ve “yan-“ zıtlı÷ı da semantik açıdan anılmaya de÷erdir. “Bıçak kemi÷e sert vurunca korku bir ölü kuútur” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Bıçak Kemi÷e Sert Vurunca, 39, 23) Aynı úiirde geçen yukarıdaki örnekte buzul ça÷ının nasıl sona erece÷ini anlatılmaktadır. Kuú ürkektir, küçüktür, zararsızdır, narindir. Tüm bu anlam özelliklerine “ölü” sıfatını da ekleyen úair, korkuyu küçümsemiú, onu yok etmiútir. Temel anlamında kullanılan korku göstergesine yüklenen “ölü kuú” göstergesinin yan tasarımları ile verilmek istenen anlam güçlendirilmiú ve “zararsızdır” ya da “önemsizdir” gibi göstergelerle yakalanamayacak bir ifade zenginli÷i yakalanmıútır. Aúa÷ıdaki örnekte úair, tasvir yapmak için benzetmelerden yararlanmakta, ifadeyi canlı ve güçlü kılabilmek için de benzetmenin unsurlarını sıra dıúı yollarla ba÷daútırmaktadır: “Kar ya÷ıyor tozum tozum Var sakla delik ceplerine ellerini ùimdi gökyüzü bir beyaz kısraktır øçime silkeliyor kardan tellerini Benim ellerim duada Yüre÷im kadar sıcaktır.” (Kar Sesi, Kar Ya÷ıyor, 71, 19) ùiirde “gökyüzü”nün temel anlamıyla “kısrak”ın duygu de÷eri arasında yapılan sıra dıúı bir ba÷daútırma görmekteyiz. “Kısrak”ın tarihte Türkler için de÷eri ve önemi büyüktür. Teknolojinin geliúmedi÷i o ilk devirlerde Türkler baúarıdan baúarıya hep onun sırtında koúmuútur. 43 Kültürüne, insanına, örf ve âdetlerine sıkı sıkıya ba÷lı bir úairin duygu ve düúüncelerini yansıtan bu mısralarda, kar ya÷ıúlı bir havada gö÷ün güzelli÷inin kısra÷a benzetilmesi bundandır. Kısra÷ın bu duygu de÷erine beyaz sıfatının ilahiyat, temizlik, saflık, güzellik gibi duygu de÷erleri de eklenmiútir. Benzetmelerden ve sıra dıúı ba÷daútırmalardan yararlanılarak çok güçlü bir kar ya÷ıúının hatta tipinin oldu÷u, kardan gö÷ün bembeyaz bir hâl aldı÷ı, rüzgârlı, so÷uk bir tabiat tasviri yapılmaktadır. Düúen kar tanelerinin kısra÷ın terlerine benzetilmesi kısra÷ın çok koútu÷una, dolayısıyla rüzgârın gücüne ve hızına iúaret eder. “Önce atlar vardı farkına çelik namluların Fırtına yüklü bulutlar gibiydi burun kanatları” (ølk Yazda, Ve Bütün Atlar Rehin Bıraktılar Nallarını, 78, 4) “Si÷il gibidir korku Si÷il gibidir úehvet Si÷il gibidir zulüm Düútü÷ü yerde ço÷almaya baúlar” (Zaman Bir Beyaz Türküdür, Zaman Bir Beyaz Türküdür, 8, 6-7-8) Yukarıdaki örneklerde görüldü÷ü gibi sıra dıúılık benzeyen ve kendisine benzetilen unsurları arasında kurulan yeni ve akla gelmedik iliúkiden benzetme kaynaklanır. yönü, Benzetmeye kelimelerin temel dayalı sıra veya yan dıúı ba÷daútırmalarda anlamlarından ziyade tasarımlarında, duygu de÷erinde ve ça÷rıútırdıklarında saklıdır. Sıradan bir benzetmede, benzetme yönü hemen anlaúılırken sıra dıúı ba÷daútırmalarda hemen bulunamadı÷ı gibi kiúiden kiúiye de÷iúiklik de gösterebilir. Aúa÷ıdaki örneklerde renklerin kiúiden kiúiye de÷iúebilen anlam özelliklerinden yararlanılmıútır: 44 “Ellerin bir çift beyaz kuú Tanımıyor ki dur durak Gönlümde pervaza durmuú Gel demiúse dostun sana, Git demiúse deli yürek Ba÷lasalar da yerinde Duramazsın ki” (Yürek Bir Kırmızı Güldür Seninle, 51, 5) “Dilimde Zaman bir beyaz türküdür Bir türkü ki onca görklüdür” (Zaman Bir Beyaz Türküdür, 9,28) Aúa÷ıdaki iki örnekte de úair “beyaz yelkenli” yi kendisine benzetilen unsur olarak kullanmıútır. “Beyaz” renginin ve yelkenlinin zihnimizde oluúan tasarımları ile yaptı÷ı tasvirlere güç katmıútır: “Sen bir beyaz yelkenli Kıyısız gözlerimde Hep yalnız koydun beni Kendi denizlerimde” (ølk Yazda, Ve Bütün Atlar Rehin Bıraktılar Nallarını, 87, 13) “Kiminizin yüzü bir beyaz yelkenli; Yola çıkmıú ölümsüz úafaklardan” (Sevgi Turnaları,Dostlar, 39, 3) Aúa÷ıdaki örneklerde benzetmenin her iki unsuru da somuttur: “Göçeri yollarda yalnız de÷il; ùu lâle Leylâ' dır, úu sümbül ùirin… Ceylan gözleridir úuradaki kil , U÷uldar ormanı tüm kemiklerin” (Sevgi Turnaları, Da÷ Yollarında, 25, 11) 45 “Güneú çok sesli bir zil Ha çaldı ha çalacak” (Zaman Bir Beyaz Türküdür, Sabah Selamı, 36,15) “Güneú köste÷inden kopmuú eski bir saattir ønerken her ö÷le vaktinin sa÷ır davulu” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Mavi Sevda, 72, 7) “Bilirim emeksiz döner onların yel de÷irmenleri, A÷ızları delik sepettir, gözleri tavuk karası” (Bir Çift Beyaz Kartal, Bühtan Kuúları, 32, 2) Aúa÷ıdaki örneklerde ise yürek, çeúitli nesnelere benzetilmiú, bu nesnelerin anlam özelliklerinden yararlanılarak yüre÷in çeúitli hâlleri tasvir edilmiútir: “Elini tuttu÷umda elimi sen de unutuyorsam Bil ki yüre÷im hâlâ sıcak bir tandırdır” (Bir Çift Beyaz Kartal, Köúeleri Törpülerim Severken, 101, 4) “Senin yüre÷in do÷uútan sevgi muskası” (Bir Çift Beyaz Kartal, Bühtan Kuúları, 32, 8) “Türküm a÷ıt oldu bir yâr üstüne, Yüre÷im bir delik hurçtu.” (Uzaklara Türkü, Üç Damla Kan Düútü Karların Üstüne, 111, 8) Yukarıdaki örneklerde de oldu÷u gibi úair, soyut kavramları somut varlıklara, nesnelere benzetmekte; bu yolla bir nevi somutlaútırma yapmaktadır. Aúa÷ıdaki örneklerde hayvan düzlemine geçiúlerle soyut kavramlar somutlaútırılmıútır. Bu ba÷daútırmalar düzlem farklılı÷ı nedeniyle sıra dıúı iliúkiler kurmuútur: 46 “Kiraz kırmızısında utangaç pusan Kekliklerin gagaları terliyor mercan mercan Dörtnala koúan bir küheylandır zaman Yakın ve uzak...” ( Kar Sesi, Kar Sesi, 8, 7 ) “Kar ya÷ıyor Ve úimdi zaman bir gök balık Bir denizde yürüyorum kelimelere çarpa çarpa Zaman úiir ve musikiyle uyanıyor Kana kesiyor ortalık” (Kar Sesi, Kar Ya÷ıyor, 70, 2 ) “Gam çekmeni dilemem Bu ça÷ bir kuduz çakal” ( Kar Sesi, Senin øçin-1-, 99, 18 ) “Sevgi ap-ak bir buza÷ı Seker ıúı÷ı masada Ekmek tarlası tuz da÷ı Yok diyorsan,yok yasada” (Seyran, Ba÷, 39, 13 ) Aúa÷ıdaki ba÷daútırmalarda sıra dıúılık soyut bir düzlemden bitki düzlemine geçiúten kaynaklanmaktadır: “Baúın omuzumda,omuzum gökte Ölüm bir ak çiçek bu özgürlükte,” (Bir Çift Beyaz Kartal, Bir Çift Beyaz Kartal, 10, 6 ) “Sabır at a÷zında gem, sabır úifalı çiçek, Sınırlı herúey fânî, bir Sensin Mutlak Gerçek.“ (Beyaz Dilekçe, Beyaz Dilekçe -4-, 38, 13 ) “úairler eúkali bozuk úiirler do÷uruyor yanlıú iz peúinde geziyor hafiyeler 47 duyarak, düúünerek yaúayanların ha çıktı ha çıkacak canı çiçeksiz bir a÷açtır yarın” (Güneúten Öte, Sizin øçin Yazdım Bu ùiiri, 128,11 ) Kimi sıra dıúı ba÷daútırmalarda ise soyut kavramların tabiata ait bir unsura benzetildi÷ini görüyoruz: “Gönlüm bir keklik pınarı Akarım sevda da÷ında” (ølk Yazda, Rüzgarlara Astım Türkülerimi, 35, 5 ) Kimisi bir eúyaya benzetilerek açıklanır: Kendi kınında paslanan bir bıçaktır sözün do÷rusu” (Güneúe Uçmak østiyorum, Ne Ocak Ayını Seviyorum Ne Silahları, 134, 8 ) Soyut bir öznenin somut bir yükleme benzetildi÷i yukarıdaki sıra dıúı ba÷daútırmaların dıúında aynı soyut öznenin farklı farklı somut yüklemlere benzetilmesiyle kurulmuú pek çok sıra dıúı ba÷daútırma görürüz: “Ruh bir kanaviçedir,iúleyen güzel iúler Bütün renkler tükense tükenmez kutsal beyaz” (Kar Sesi, Bir Aúk Zinciridir Hayat, 151, 13) “Ve kendime sordum ben bu soruyu Bedenim bir koza, ruhum bir beyaz kelebektir Bildim ki dünyada sevdiklerini dünyada bırakıp Ölüm soyunarak Hakk'a yürümektir.” (Kar Sesi, Müjde-Ölüme Bakan Açılar, 111, 18) Yukarıdaki örneklerde oldu÷u gibi úair özne olarak kullanılan “ruh” göstergesini somutlaútırabilmek için farklı farklı yüklemlerle ba÷daútırmakta, 48 “ruh”a her seferinde farklı bir elbise giydirmektedir. Ölümü anlattı÷ı bu úiirinde úair, koza ve kelebek göstergelerinin yan tasarımlarından (koza:dıú yüzey, kullanıldıktan sonra terk edilen nesne, geride kalmak, önemini ve de÷erini kaybetmek, anlamsızlaúmak, bozulmak ve yok olmak; kelebek: temizlik, saflık, narinlik, uçmak, kozanın içinde bulunma ve zamanı geldi÷inde onu terk etme) faydalanarak kurdu÷u ba÷daútırmalarda beden ve ruh kelimelerini bambaúka anlamlar kazandırmıútır. “Beden” ve “ruh” göstergeleri temel anlamda kullanılmıú, bu kelimelere ait kavram alanından “koza” ve “kelebek” kelimelerinin kavram alanlarına geçiú yapmak suretiyle de÷iúik ve zengin imgelerin oluúması sa÷lanmıútır. ùair, isim cümlelerinde görülen sıra dıúı özne+yüklem ba÷daútırmalarında somutlaútırma amacıyla en çok “zaman” mefhumunu kullanmıútır: “Dilimde Zaman bir beyaz türküdür Bir türkü ki onca görklüdür.” (Zaman Bir Beyaz Türküdür, Zaman Bir Beyaz Türküdür, 9, 28) “Zaman gök kuúaklı rende Yorgunluk en a÷ır úelek Ölüm yola ip gerende Uçar can ve batar kelek” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Sancı, 92, 1) “Güller Irgalanırken aúk meltemleriyle nakıú nakıú Zaman bir duvak úöleni” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Bu ùölen Bir Baúak ùöleni, 101, 6) 49 “Kar ya÷ıyor Ve úimdi zaman bir gök balık Bir denizde yürüyorum kelimelere çarpa çarpa Zaman úiir ve musikiyle uyanıyor Kana kesiyor ortalık” (Kar Sesi, Kar Ya÷ıyor, 70, 2) “Bir sedir dalına astım zamanı Saygıyla sustular bütün sirenler Zaman ki çok lifli bir düú urganı Sabah gider, akúam döner trenler” (Uzaklara Türkü, Uzaklara Türkü,1, 23) “Ben ayna olmuúum bakanlar bakmıú Zaman gergin deri, yürek tokmaklamıú” (Aúk Mektupları, Aúk Davulcusu, 82, 5) “Dört nala koúan bir küheylandır zaman Yakın ve uzak” (Kar Sesi, Kar Sesi, 8, 7-8) Yukarıda da görüldü÷ü gibi úair, úiirlerinde “zaman”ı pek çok kavramla ba÷daútırmıútır. Aúa÷ıda özne olarak kullanılan “zaman”ın aynı úiirde bile her seferinde baúka bir yüklemle ba÷daútırıldı÷ını görüyoruz: “Çarúıdaki zaman bir asur çalgısıdır Bana diyorlar ki sen de koúul sen de söyle çal” (ølk Yazda, ølk Yazda 1-, 23, 1) “Çarúıdaki zaman bir etrüsk vazosudur Çıplak omuzlu kızlar karanfiller gibi dal dal” (ølk Yazda, ølk Yazda (5), 23, 9) 50 “Çarúıdaki zaman bir çin kumaúıdır Sarı,yeúil,al ipekler daha tutku daha mal” (ølk Yazda, ølk Yazda (5), 23, 16) “Çarúıdaki zaman bir miken heykelidir Bütün kadınlar afrodit, zamirleri cam ve metal” (ilk yazda, ilk yazda (5), 24, 1) “Çarúıdaki zaman bir dior-rubinstein akordudur Ve insanların hepsi de birer gönüllü hamal” (ølk Yazda,ølk Yazda (5), 24, 16) “Benim kaderimdeki zaman bir Türkmen tar'ıdır Ya da bir derviú ney'idir veya bir dertli kaval” (ølk Yazda,ølk Yazda (5), 24, 8) “Zaman” göstergesini her tür sıra dıúı ba÷daútırmada kullanan úair, yukarıdaki örneklerde özel adların insan zihninde oluúturdu÷u tasarımlardan da yararlanmıútır. Do÷up büyüdü÷ü bölgenin, alıúkanlıklarının, örf, âdet ve ananelerinin úairin diline, kelime dünyasına, hayata bakıúına etkisini kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmalarda açık bir úekilde görmekteyiz: “Aúk, özümü yontan keser,” (Seyran, Ortalıkta, 24, 11) “Sevgi ap-ak bir buza÷ı Seker ıúı÷ı masada Ekmek tarlası tuz da÷ı Yok diyorsan, yok yasada” (Seyran, Ba÷, 39, 13) 51 “Uygarlık; yeniça÷ türkülerinin tuz torbası, Kolan vuruyoruz öfkelere, isyanlara, kinlere En olumlu uygarlık adına kesilen damatlar Ve akıtılan en sıcak kanlar Solur mavi mavi Silindir úapkalarımızda tavúanlar biraz daha.” (Seyran, Biraz Daha, 80, 7) “Ay bir ala buza÷ı Kara inek koynunda Gökçen çiçekler açtı ùafa÷ın kaz boynunda Ben de domurdum aha... “ (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Bir Hasret Yılı Daha, 23, 1) “Senin yüre÷in do÷uútan sevgi muskası” (Bir Çift Beyaz Kartal, Bühtan Kuúları, 32, 8) “Elini tuttu÷umda elimi sen de unutuyorsam Bil ki yüre÷im hala sıcak bir tandırdır” (Bir Çift Beyaz Kartal,Köúeleri Törpülerim Severken, 101, 4) 1. 1. 1. 2 øsim Cümlelerinde Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması ùair, isim cümlelerinde özne ile yüklemi sıra dıúı ba÷daútırırken daha çok benzetmelerden yararlanmakla beraber deyim aktarmalarına da baú vurmuútur. Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda úair, deyim aktarmalarından do÷adan insana aktarma, canlandırma ve somutlaútırma yollarını kullanmıútır. 52 1. 1. 1. 2. 1 øsim Cümlelerinde Do÷adan ønsana Aktarma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması: Do÷aya ait niteliklere sahip yüklemin anlam özellikleri özneye yüklenerek yapılmaktadır: “Ey bakıúı a÷ulu, bayra÷ı yemyeúil dost Neden sesin bulutlu, öyle sana ne ettim” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Sınırda, 101, 14 ) Yukarıdaki örnekte “bulutlu” göstergesinin tasarımları “ses” göstergesine yüklenmiútir. “Ses”i açıklamak için onlarca sıfat varken úair, do÷aya ait bir niteli÷i kullanmıútır. ”Sesin iyi gelmiyor, bana dargın gibi konuúuyorsun, sesin kısık çıkıyor” vb. ifadeler yerine, ”bulutlu” göstergesi kullanılarak etkili bir ifade yakalanmıútır. 1. 1. 1. 2. 2 øsim Cümlelerinde Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması ùair bu sıra dıúı ba÷daútırmalarda canlı olmayan nesneleri canlandırma yoluyla somutlaútırmıú olur. “Tut ki susuz bir yaz yaúıyor úimdi úu kavruk-boz toprak Gelip-geçici bulutlar anadan kısır, mevsimler kurak…” (Bir Çift Beyaz Kartal, Baki Kalan, 52, 2) “Harita diyorsan kalbim harita Pusula diyorsan, gözlerime bak Sonsuzlu÷a karúı nedir beú kıta Bu takvimler ölü, bu toprak çorak” (Uzaklara Türkü, Uzaklara Türkü, 2, 20) 53 “Ya÷mur bekliyorum ,bir kuú ya÷muru; A÷açlar sancılı,gönlüm sabırsız” (Uzaklara Türkü, Gözlerim Can Evimde, 23, 6 ) “Ölü olan nedir?” ya da “Sancılı olan kimdir?” gibi sorulara verilecek pek çok cevabın hiçbirinde yukarıdaki örnekler bulunmaz. “Takvimin ölmesi”, “a÷açların sancı çekmesi” ya da “bulutların kısır olması” kelimelerin ilk akla gelen anlamları dâhilinde mümkün de÷ildir. øúte bu birleútirmelere sıra dıúı denmesi de bundandır. ùair kelimelerin görünen ve bilinen anlamlarını bir yana bırakıp, duygu de÷erlerini, tasarımlarını devreye sokmuútur. Böylece úiir okuyan ve dinleyende daha güçlü etkiler bırakmıútır. 1. 1. 1. 2. 3 øsim Cümlelerinde Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması Deyim aktarmalarıyla kurulmuú örneklerde en çok soyut bir özne ile somut bir yüklemi sıra dıúı ba÷daútırarak öznenin somutlaútırıldı÷ını görmekteyiz. “Yarattı÷ın bu dünya öyle bir de÷irmen ki Bu÷day giren un çıkar, bir girense bin çıkar Piúmanlık dürüm dürüm” (ølk Yazda, Sahib, 121,12 ) 1. 1. 2. FøøL CÜMLELERøNDE SIRA DIùI ÖZNE+YÜKLEM BAöDAùTIRMASI Cümlede yargı bildiren unsur yüklem, yapanı veya olanı karúılayan unsur öznedir. Türkçenin söz dizimine göre bu iliúki úöyledir: 54 Ö Y söz dizimi çizgisi Özne yüklemi etkileyendir. Günlük dilde anlam bakımından do÷ru bir cümlede yüklem gösterdi÷i iúi, oluúu, hareketi gerçekleútirebilecek özneler kümesinden bir eleman ile ba÷daútırılabilir. Örne÷in “Babam konuúuyor.” cümlesinde “konuú-“ fiili insan düzleminde, konuúma kabiliyeti olan özneler kümesinin elemanları tarafından gerçekleútirilebilir; çünkü ”baba” göstergesi úahıs gösteren bir isimdir. Bu iliúkiyi úema üzerinde gösterelim: Ö Y söz dizimi çizgisi konuú(uyor) baba(m) iliúki çizgisi temel anlam temel anlam Kelimelerin temel anlamları arasında, anlamlı ve do÷ru bir iliúki görülmektedir. ùimdi özneyi “kitap” göstergesi ile de÷iútirelim: ”Kitap konuúuyor.” Bu cümleyi de úema ile gösterelim: Ö Söz dizimi çizgisi Y konuú(uyor) kitap iliúki çizgisi temel anlam > < temel anlam Konuúma kabiliyeti olan canlılar için kullanılan bir fiili, cansız bir varlık olan “kitap” göstergesi gerçekleútiremez. Bu nedenle temel anlamları arasında bir anlam iliúkisi yoktur. Ne var ki dil belli kalıpları ve kuralları olsa da bu kalıp ve kurallarla sınırlandırılamaz. Özellikle de úiir dilinde kural ve sistemden söz etmek mümkün de÷ildir. ùiir dilinde amaç etkileme, duygulandırma, güçlü tasarımlar, imgeler oluúturma olunca úair, her türlü 55 farklı kullanımı dener, yeni deyiúler bulur ve kelimelerin ses, biçim, dizim ve anlam özellikleri ile oynar. Yukarıda “mantıksız” gördü÷ümüz cümle, kelimelerin anlam özellikleri arasında kurulan yeni ba÷larla pek çok anlamı sırtlanarak karúımıza çıkabilmektedir. Yukarıdaki cümlenin bu gözle de÷erlendirmesi úema üzerinde úöyle gösterilebilir: Ö kitap söz dizimi çizgisi Y iliúki çizgisi konuúuyor temel anlam > < temel anlam ba÷daútırma çizgisi yan anlam, tasarımlar: bilgi aktarıyor, duygu aktarıyor, fikir aktarıyor, iletiúim dili çok akıcı, etkileyici, açık, anlaúılır ùemaya göre “Kitap konuúuyor.” cümlesinde “kitap” kiúileútirilerek “konuúma” vasfını kazanmıútır. Kitapta yazılanların okuyucudaki etkisi, kitabın konuúması úeklinde ifade edilmektedir. Burada “söyleyici özne” ve “atıf özne” den söz etmek yerinde olacaktır. “Kitap konuúuyor.” úeklindeki bir ifade, bu cümleyi kuran söyleyici özneye aittir. “Kitap” ise söyleyici öznenin konuútu÷unu bildirdi÷i atıf öznedir. Aslında konuúan söyleyici öznenin kendisidir. Fiil cümlelerinde özne+yüklem sıra dıúılı÷ının kayna÷ını da söyleyici öznenin, cümlede yüklemi gerçekleútiren, konuúan insanla, yüklem ve bunların türlü açıklayıcıları arasında kurdu÷u akla gelmedik iliúkiler oluúturur. 56 øúte fiil cümlelerinde özne+yüklem sıra dıúılı÷ında ilk bakıúta özne, yüklemin bildirdi÷i yargıyı gerçekleútiremez göründü÷ü için cümle anlamsız, mantı÷a aykırı olarak de÷erlendirilmektedir. Oysa dilin zengin kullanımları içersinde kelimelerin temel anlamlarının dıúına çıkıldı÷ında, yan anlamlar, tasarımlar, duygu de÷erleri ve ça÷rıúımlarıyla farklı anlamlar kazanan kelime, yepyeni, zengin ve güçlü iliúkilerle karúımıza çıkar. 1. 1. 2. 1 Fiil Cümlelerinde Benzetme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması Fiil cümlelerinde özne+yüklem ba÷daútırmalarının temelinde deyim aktarmaları yatmakla birlikte, benzetmelerden yararlanılarak oluúturulmuú örneklere de rastlarız: “Zaman bir kurt olmuú, diúler etimi; Gönlümse her zaman bir aúk yetimi. (Uzaklara Türkü, Asıldı÷ım Her øp Boynumda Uzar, 9, 7) Zamanın bir kurt olması benzetmedir. ønsanların hayatlarında yaúadıkları zorlukları ifade etmek için bu benzetmeyi yapan úair, sonra “diúler etimi” ifadesini kullanmıútır. E÷er zamana kurt gözüyle bakacak olursak, burada bir sıra dıúı ba÷daútırmadan söz etmek yanlıútır. Öyleyse mısrada asıl sıra dıúılık yaratan “kurt” ile “zaman” göstergeleri arasında kurulan ba÷dır. “Kurt” göstergesinin anlam belirleyicileri canlı ve hayvan oluúu iken; “zaman” göstergesinin en belirgin anlam belirleyicisi soyut oluúudur. Anlam belirleyicileri uyuúmayan bu iki gösterge arasında benzerlik iliúkisi kurulması, ifadeyi sıra dıúı kılmıútır. “Etin diúlenmesi” ise bu ifadedeki anlamı güçlendirmektedir. Zamanı kurda benzeten úair, kendine verdi÷i zararı ifade etmek için de kurdun özelliklerinden yararlanmıútır. 57 1. 1. 2. 2 Fiil Cümlelerinde Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda úair, deyim aktarmalarından do÷adan insana aktarma, kiúileútirme, canlandırma, somutlaútırma ve farklı düzlemler arasında aktarma yollarını kullanmıútır. 1. 1. 2. 2. 1 Fiil Cümlelerinde Do÷adan ønsana Aktarma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda úair, insanlarla ilgili soyut durumları, do÷ada belirgin birtakım tasarımları olan olay ve durumlarla açıklayarak somutlaútırma yoluna gitmektedir. Sıra dıúılık kullanılan yüklemin do÷adaki varlıklara ait olmasına ra÷men, insan veya insana ait nesne ve kavramlarla kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Aúa÷ıdaki örneklerde “çı÷ ba÷la-” fiilini “saç”ın, “yakamozlan-” fiilini de “el”in gerçekleútirmesi mümkün de÷ildir. (Yakamoz ay ıúı÷ının suya yansımasıdır. Oysa “el” bu iúi yerine getirebilecek özellikte bir özne de÷ildir.) Herkesin zihnine yerleúmiú “çı÷” göstergesinin azameti, büyüklü÷ü, ürkütücülü÷ü; “yakamoz”un hoú görüntüsü, memnuniyet verici etkisiyle, içinde bulunulan durum mübala÷a edilerek anlatılmıú ve úiir dilinin “etkileme” amacı yerine getirilmiú olur: “Kar ya÷ar baúıma, çı÷ ba÷lar saçım , Taraksı ellerin cana yâr bugün.” (Uzaklara Türkü, Açık Adres, 36, 7) “Gezginim, her seher bir rüyânın kapısını çalarım, Ellerim yakamozlanır boúlukta bir bulut yakalayınca Alevler ortasında nice hülyâlara dalarım, Beynimde gezerken binlerce beyaz karınca.” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Süresiz, 133, 10) 58 Kendisini tabiatın içinde kaybeden, tabiatın bir parçası olarak yaúayan úairin, tabiata ait unsurları insana, insana ait unsurları tabiata aktarması bizi úaúırtmaz. Aúa÷ıdaki örneklerde bu yolla bitki düzleminden insan düzlemine geçiú vardır. “Hangi hoyrat rüzgar söküp götürür Çatıdaki yorgun kiremitleri? Tayfalar da÷ılmıú, tekneler çürür; Mor mor çiçek açmıú çocuk etleri?” (Kar Sesi, Eski Bahçelerde Can Bir Kuú Evi, 26, 4) Aúa÷ıdaki örnekte ise hayvan düzleminden (kuú) insan düzlemine geçiúle sıra dıúı bir ba÷daútırma kurulmuútur: “Doruklardan doruklara sekelim, Bir elim göklerde ,sende bir elim”(Bir Çift Beyaz Kartal, Bir Çift Beyaz Kartal, 9, 9) 1. 1. 2. 2. 2 Fiil Cümlelerinde Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması Tüm sıra dıúı ba÷daútırmalarda oldu÷u gibi fiil cümlelerinde özneyüklem sıra dıúılı÷ında da yeni aktarımlar, dilin yeni kullanımları vardır. ùair, insandan do÷aya yapılan bir deyim aktarması çeúidi olan kiúileútirmeyle dildeki birimler arasında akla gelmedik iliúkiler kurar: “Tuz taúları hariç bütün kayalar Ya÷murdan güneúten çopur çopur Her giysiyi giymiyor úimdiki rüyalar Koyaklardan esip gelen yapa÷ı kokusudur” (Leyl ü Nehar Aúk, Yatak, 51, 11) 59 “BENøMLE Tan ıúık dökerken bir ün ederim, Sesim seke seke çarpar da÷lara Ve da÷lar benimle Türkçe konuúur. Rüzgarlar neúeyle sokulur bana, Nefesleri kekik, reçine kokar... Rüzgarlar benimle Türkçe konuúur. Göksümü tokaçlar yüre÷im güm güm, øner dere kenarında yürürüm, Tüm sular benimle Türkçe konuúur. Yardan mektup gelir açar okurum, øçim çiçeklenir, kuúça úakırım, Çiçekler benimle Türkçe konuúur. Bastı÷ım topraklar, baktı÷ım yerler. Yıldızlar gönlümle Türkçe seviúir, Yıldızlar benimle Türkçe konuúur. ”(Güneúe Uçmak østiyorum, Benimle, 79, 3-6-9-12-13-14-15) Yukarıdaki úiirde yıldız, çiçek, toprak, su gibi tabiat unsurlarının de÷il, tüm bu tabiat unsurlarını insan, hatta arkadaú gibi gören úairin konuútu÷u anlaúılmaktadır. “Yıldızlar benimle Türkçe konuúur.” dizesinde “yıldızlar” atıf öznedir. Söyleyici özne úairdir. Aslında fiili gerçekleútiren de durumu anlatan da úairin kendisinden baúkası de÷ildir. Söyleyici özne Türkçe konuútu÷u için tabiatın dili de Türkçedir. Bu önemli bir ayrıntıdır. ”Çiçek, yıldız, toprak konuúuyor.” dedi÷imiz zaman sıradan bir kiúileútirme yapmıú oluruz. Oysa úair, çiçe÷i kendisiyle Türkçe konuúturuyor, yıldızları gönlünde Türkçe seviútiriyor. Bu örnekler úairin dile ve Türkçeye olan aúkını ve tabiatla arasında kurdu÷u ba÷ı göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Üstelik úair 60 “Ben onlarla konuúuyorum.” ifadesini kurnazca bu mısraların arasına gizleyebilmiútir. Gönderen alıcıya durumların, olayların anlamlandırırken ulaútırmak anlatıldı÷ı çeúitli istedi÷i soyut kavramlarla ilgili iletiyi oluútururken; alıcı da iletiyi sıkıntılar yaúar. Bu nedenle özellikle soyut kavramları, durumları, olayları anlatılırken bu yola sıkça baú vuran úair, sırtını yasladı÷ı kiúileútirmelerle sıra dıúı ba÷daútırmalar kurmuú, etkili ifadeler oluúturmuútur. Aúa÷ıda soyut kavramların kiúileútirilerek anlatıldı÷ı örneklerde, insanlara ait nitelikler, davranıúlar, devinimler ve bunların türlü duygu de÷erleri, tasarımları ve ça÷rıúımları soyut kavramlara yüklenmektedir. Böylece pek çok cümle ile aktarılamayacak duygu ve durumlar, tek bir kelime veya kelime grubuyla ifade edilebilmektedir: “Gökçen bir kumrudur prizmalarda, Yedi-renk üstüne ba÷daú kuran can; Düúler,yemlik yemlik biter baharda, Zaman ötesinden konuúur zaman” (Sevgi Turnaları, Da÷ Yollarında, 25, 8) “Öfkeler birikmiú evler dolusu, Bütün bacaların dumanı e÷ri Durur teper ince bir a÷rı, Kurmuú çadırını ölüm korkusu” (Kar Sesi, Eski Bahçelerde Can Bir Kuú Evi, 27, 7) “Çadır kur-“ yerleúmeyi ifade eder. Ölüm korkusunun kalıcı oldu÷unu belirtmek için kullanılmıútır. Ev de÷il çadır oluúu da bu korkunun yer de÷iútirebilece÷inin, insandan insana geçebilece÷inin göstergesidir. ùairin bu ayrıntıyı gözden kaçırmayıúı, sıra dıúı iliúkilerle ba÷daútırdı÷ı göstergeleri ne kadar itina ile seçti÷inin göstergesidir. 61 ùair aynı yüklemi kullanarak farklı özneleri kiúileútirebilmektedir: “Kırk dü÷üm atmıúım kırık yanıma, Vakit çivi çakar boú kovanıma, Son avcı kuú bile döndü yuvaya,” (Uzaklara Türkü, Asıldı÷ım Her øp Boynumda Uzar, 11, 17) “Yine çivisini çaktı ayrılık øçimizi yaman yaktı ayrılık” (Güneúten Öte, A÷ıt Gibi, 83, 1) Yukarıdaki sıra dıúı ba÷daútırmaların ilkinde “vakit”, ikincisinde ise “ayrılık” göstergeleri “çivi çak-“ fiilini gerçekleútirerek soyut düzlemden insan düzlemine geçmiú ve kiúileútirilmiútir. “Çivi çak-“ söz grubunun duygu de÷eri, tasarımları ve ça÷rıútırdıkları “vakit” ve “ayrılık” göstergelerine yüklenmiú, anlatıma etkileyicilik kazandırılmıútır. Örneklerin ilkinde vaktin geçmeyiúi, ikincisinde ise ayrılı÷ın kalıcı oluúu vurgulanmaktadır. Aúa÷ıdaki örneklerde yer alan sıra dıúı ba÷daútırmalarda kiúileútirmelerden yararlanılmasında amaç; do÷a unsurlarının kendisinin de÷il, úairin içinde bulundu÷u duygu yo÷unlu÷unun oluúmasında yaptı÷ı etkinin tasvir edilmesidir. “Bir çimdik menekúe tohumu düúer Topra÷ım o anda aúka aúerer” (Uzaklara Türkü, Asıldı÷ım Her øp Boynumda Uzar, 13, 18) “Güneú ıslık çalıyor, ben türkü söylüyorum içimden Yorgunlu÷a,yalnızlı÷a baston olan türkülerden.” (Güneúe Uçmak østiyorum, Kara Yılan, 173, 14) “Güneú beynimde çalsın ıslı÷ını, Üveyikler gözlerime tünesin, Gül çalısı geri versin yılanı 62 Neler istemiyor sevenin canı?..” (Güneúe Uçmak østiyorum, Kara Yılan, 174, 23) “Bir salkım sö÷üdün ıúıl ıúıl yapraklarında Ya÷mur damlacıkları demleniyordu Yalankı çiçekleri vakte gülümsüyor Tatlı bir serinlik saçlarımda dinleniyordu” (Leyl ü Nehar Aúk, Geç Kaldım Ba÷ıúla, 77, 7-8) Al bir aygır gibi kiúnerken güneú, Göz kıptı Fırat'a bendeki ateú…(Güneúe Uçmak østiyorum, Nemrut Da÷ı Esintisi, 28, 18) 1. 1. 2. 2. 3 Fiil Cümlelerinde Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması Sıra dıúı ba÷daútırmalarda canlandırmadan yararlanılarak hem yo÷un duygu tasvirlerinin etkili bir úekilde anlatıldı÷ını hem de canlı sahneler hâlinde somutlaútırıldı÷ını görürüz. Bu deyim aktarmalarına sıra dıúı denmesinin nedenini ise úaire özgü, kiúisel ve kimsenin aklına gelmedik kullanımlar olması úeklinde açıklayabiliriz. Üstelik aktarma sırasında kullanılan göstergelerin ba÷daútırılma koúulları da bilindik ve ola÷an dil kuralları içinde yer almaz. ùiir dilinin imkânlarından faydalanan úairler, etkileme, duygulandırma ve güçlü etkiler bırakma amacıyla önce farklı ve yeni oluúlarıyla úaúırtan, sonra göstergelerin tasarım, duygu de÷erleri ve ça÷rıútırdıklarıyla kiúiden kiúiye de÷iúebilen ve bu yönüyle de okuyucuyla bütünleúti÷i için hoúa giden ifadelere ra÷bet göstermektedir: “øúte úafak, iúte su: Uyanıyor kıraç-bor øúte güneúin burnu 63 Doruklarda kanıyor” (Zaman Bir Beyaz Türküdür, Sabah Selâmı,33, 24-25) Örnekte “güneúin burnu” öznesi, “kanıyor” yüklemi ile sıra dıúı bir iliúki kurmuú , “doruklarda” tamlayıcısı da bu iliúki de yardımcı öge olarak görev almıútır. øsim tamlamasında insandan do÷aya yapılan bu deyim aktarmasında “kana-“ fiili ile güneúin canlandırılmasıyla etkili bir ifade yakalanmıútır. Burun göstergesi temel anlamının yanında bazı úeylerin ön ve sivri bölümü için de kullanılır. Geminin burnu, ayakkabının burnu örneklerinde oldu÷u gibi. Deyim aktarması yoluyla oluúturulan bu ifadeler çokça kullanıldı÷ı için alıúılmasına ra÷men, örnekteki ifade yenidir. ùair hem güneú do÷arken güneúin görünen ilk bölgesine burun demiú, hem de kiúileútirerek “güneú” göstergesine “burun kanaması” ifadesini yüklemiútir. øúte asıl sıra dıúlılık burada ortaya çıkar. “Kanamak” göstergesinin zihnimizde oluúturdu÷u kırmızı renk tasarımı da yeni anlamların oluúmasını sa÷lar. Böylelikle güneúin do÷uúu sırasında oluúan kızıllık, bir burun kanamsına benzetilerek etkili bir ifade yakalanmıú olur. “Doruklarda” tamlayıcısının “da÷ , a÷aç gibi yüksek úeylerin tepesi, en yüksek yeri " göndergesel7 anlamıyla birleútirildi÷inde iliúki daha net belirir. Yükseklere çıkıldıkça basıncın artmasının sebep oldu÷u burun kanaması, güneú göstergesine yüklenerek güneúin do÷uúu sırasında hissetti÷imiz ürkme, korkma, çekinme gibi duygular ustaca ifade edilmiú olur. Ayrıca somutlaútırılan sahnelerle canlandırma yapılmıútır. 7 Dilbilimindeki geliúmeler dilbilimi terminolojisinde de de÷iúikliklere sebep olmuútur. Kelime, sözcük; temel, gerçek, ilk anlam; kavram terimlerinin yerini sırasıyla gösterge, göndergesel anlam, gösterilen terimleri almıútır. Yeni terimler için Demircan, 1949; 1980 gibi sözlüklere bakılabilece÷i gibi detaylı açıklamalar için çeúitli eserlere (Aksan, 1999a: 33-52 ; 2003: 149-157) baúvurulabilir. 64 “Bir haber oldu, Habersiz avladı beni Gökler baúıma geçti, Yerler ayaklarımın altından uçtu, Göller umutlarımı içti Bir uyurgezerim úimdi” (Güneúe Uçmak østiyorum, Her Mevsim Açı÷ım Ya÷murlara, 110, 16) “Geceye açılan her kapı kaygan; Kader bazen a÷ıt, bazen türküdür Bin soru úimúe÷i çakar uza÷a, Bir ünlem basar topra÷a Suya inen ördekleri ürkütür…” (Kar Sesi, Eski Bahçelerde Can Bir Kuú Evi, 26, 16) “Gittikçe azalıyor soyu aúk kuúlarının Mezar mezar geziyor úehvet kokan çı÷lıklar” (ølk Yazda, Sahib, 121, 23) “Geceyi da÷lara sı÷ınmakla geçiririm,konuúan da÷lar Bir kuú öter ötelerden, emzirir yüre÷imi mor acılar” (ølk Yazda, Bir Devi Emziren Mor Acılar, 126,14) “Tabipler uzaktan bakıp geçtiler, Yaralı bir úiir kanıyor bende” (Uzaklara Türkü, Asıldı÷ım Her øp Boynumda Uzar, 11, 2) Aúa÷ıdaki örnekte canlandırma yolu ile hem sıra dıúı bir ba÷daútırma hem de hüsn-ü talil sanatı yapılmıútır: 65 “Asıl ha asıl zaman ipine Iúık ba÷ını koparır, sabah olur.” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Sen Adres Bırakmadan Gidince, 23, 11) ”Zaman” göstergesini sık sık sıra dıúı ba÷daútırmalar içinde kullanan úairin aúa÷ıdaki dizeleri de üzerinde konuúulmaya de÷erdir: “Çok erdemli bir sabır Kaç sabah kaç ikindi Zaman ba÷ladı nasır Bende umut tükendi” (ølk Yazda, Baúka Ne Beklerim ki, 88, 9) Yukarıdaki dizelerde úair, “nasır ba÷la-” fiilini temel anlamının dıúında sahip oldu÷u anlam özellikleri ile kullanmıútır. Zaman ve nasır ba÷lamak arasındaki iliúkiyi úöyle gösterebiliriz: Ö Y söz dizimi çizgisi nasır ba÷la(dı) zaman iliúki çizgisi temel anlam > ba÷daútırma çizgisi < temel anlam yan anlam, tasarımlar duygu de÷eri: uzun süre geçmesi, u÷raú, emek, uygusuzlaúma, acı çekmek, dayanıklılık. Yukarıdaki úemayla gösterdi÷imiz “zaman” öznesi ile “nasır ba÷la-“ yüklemi arasında kurulan sıra dıúı ba÷daútırmada, soyut bir kavramın canlandırılarak somutlaútırıldı÷ını görmekteyiz. Di÷er bir deyiúle, tabiata ait 66 soyut bir düzlemden, canlı düzleme geçiú ile zaman canlandırılmıútır. Cümlede “nasır ba÷la-“ kelime grubunun temel anlamı bir tarafa bırakılmıú, sahip oldu÷u duygu de÷erleri, tasarımları zaman göstergesine yüklenmiútir. Nasır ancak aynı yere sürekli bir etki uygulanmasıyla oluúur. ùair böylelikle kesintisiz bir sabrı da tasvir etmiú olur. Zamanın nasır ba÷layarak etkiye duyarsızlaúması, gelecekte de sabrının sonuç vermeyece÷inin delilidir. Geçen zamanı gösteren “kaç sabah kaç ikindi”; sabrın gücünü gösteren “çok erdemli”; sabrının sonuç vermeyece÷ini gösteren “umut tükendi” gibi ifadeler, yapılan sıra dıúı ba÷daútırmanın anlaúılırlı÷ını sa÷lamıútır. ùair çok uzun bir süredir çekti÷i tüm sıkıntılara, zorluklara ra÷men yılmayıp sabretti÷ini, bu u÷urda çok çaba gösterdi÷ini, çok acı çekti÷ini, her türlü olumsuzlu÷a katlandı÷ını; ama hala selamete kavuúamadı÷ını anlatabilmek için “nasır ba÷lamak” göstergesinin duygu de÷erinden, tasarımlarından yararlanmıútır. Bu göstergenin “zaman” göstergesiyle ba÷daútırılması duyguların hem somutlaútırılmasını sa÷lamıú hem de ne kadar güçlü oldu÷unu ortaya koymuútur. Yine aúa÷ıdaki örnekte de “zaman” göstergesi canlılara ait olan “esne-“ göstergesiyle ba÷daútırılmaktadır: “Bıça÷ın a÷zıyla sırtı Arsında esner zaman. Bir umuttur her karartı, Acabalara uzaktan.” (Güneúe Uçmak istiyorum, Gönül Döverken Yokuúu, 202, 6) Örne÷i önce úema üstünde gösterelim: 67 Ö Y iliúki çizgisi zaman temel anlam > esne(r) < temel anlam ba÷daútırma çizgisi yan anlam, tasarımlar, duygu de÷eri: uykusu gelmek, mamurlaúmak, algılamada güçlük çekmek, tehlikelere açık olmak, savunmasız olmak tetikte olmak ùemada da görüldü÷ü gibi zaman göstergesi tek baúına kullanılmıú, “esnemek” fiilinin ça÷rıútırıldı÷ı anlamlardan ve yan tasarımlardan faydalanılmıútır. “Bıça÷ın a÷zıyla sırtı arasında” kelime grubu ba÷daútırmanın anlamını pekiútiren, anlama açıklık getiren bir yardımcı öge olarak kullanılmaktadır. ùair zamanın savunmasızlı÷ının, dikkatsizli÷inin, tehlikelere açık duruúunun sıkıntı do÷uraca÷ını anlatmak için bu söz grubundan yararlanmıútır. Tüm unsurlar birlikte de÷erlendirilince úöyle bir anlam ortaya çıkar: “Çok tehlikeli, her türlü belanın, kötülü÷ün gelebilece÷i, dikkat edilmezse çok zor úartların oluúaca÷ı, tetikte durulması gereken bir dönemde bir kayıtsızlık umursamazlık ve rahatlık var.” Yüklem ve bu yüklemin gösterdi÷i hareketi gerçekleútiremeyecek bir özne, sıra dıúı iliúkiler içersinde ba÷daútırılmıú, anlatıma açıklık getiren, anlatımı zenginleútiren yardımcı ögelerin de katkısıyla güçlü imgeler, canlı tasarımlar, görüntüler yakalanmıútır. Ayrıca soyut bir varlık canlandırılarak somutlaútırılmıú, ifade canlılık kazanmıútır. “Söz var unutulursa zaman tökezler.” (Güneúten Öte, Söze Dair, 92, 7) 68 Yukarıdaki örnekte úair, söylenecek sözün unutulmasının do÷uraca÷ı sonuçları, “zamanın tökezlemesi” sıra dıúı ba÷daútırmasının imgemizde oluúturdu÷u tasarımlardan yararlanarak açıklar. ”Tökezle-“ fiili hem zamanı canlandırmıú hem de olayları somutlaútırmıútır. Bu fiilin “aya÷ı bir yere çarpıp sendelemek” temel anlamı bir tarafa bırakılarak, ”iúlerin aksaması, güçlükle karúılaúılması, duraksama, yanlıú iúlerin olmasına imkan verme” gibi yan tasarımlarının “zaman“ göstergesinin temel anlamına yüklenmesiyle; ”Bazı sözler tüm insanların, olayların ve durumların gidiúatını de÷iútirecek kadar önemlidir. E÷er yerinde ve zamanında söylenmezse çok büyük olumsuzluklar yaúanabilir, tarih de÷iúebilir veya iúler aksayabilir.” gibi geniú bir anlam çerçevesinin oluúması sa÷lanmıútır. ùair bu sıra dıúı ba÷daútırmaları kullanmak yerine; “Önemli sözler unutulmamalıdır.” veya “Önemli sözlerin unutulması insanlara ve yaúananlara zarar verebilir.” úeklinde ifadeler kullanmıú olsaydı úiirinde aynı zenginli÷e ve etkileyicili÷e ulaúamayacaktı. Aúa÷ıdaki örnekte “ezgi” göstergesinin anlam ayırıcısı soyut oluúu; “yolup dur-“ fiilinin anlam ayırıcısı canlı özne istemesidir. Yani soyut bir gösterge olan özne, ancak canlıların yapabilece÷i bir fiile ba÷lanmıútır. øúte anlam ayırıcıları arasında uyum bulunmaması fiilimsi grubunu sıra dıúı yapmaktadır: “Bir ezgi yolup duruyor yüre÷imin perçemini Söyleyen usta, Malatyalı Fahri'dir” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Malatya øçin Poem, 198, 6 ) 1. 1. 2. 2. 4 Fiil Cümlelerinde Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması Yüklem ancak somut bir özne tarafından gerçekleútirilebilecekken soyut özne kullanılması, sıra dıúı bir iliúkinin oluúmasına neden olmaktadır. Anlam, yüklemin anlam özelliklerinin özneye yüklenmesiyle ortaya konulur. 69 Sıra dıúı ba÷daútırmalarda amaç; anlatılamayanı en iyi úekilde anlatmak, anlatılabileni ise farklı ve etkili bir úekilde anlatmak olunca úair, somutlaútırmadan sık sık yararlanmıútır. Aúa÷ıdaki örnekte úair, soyut bir düzlemden bitki düzlemine geçiúle somutlaútırma yapmıútır: “Gökçen bir kumrudur prizmalarda, Yedi-renk üstüne ba÷daú kuran can; Düúler, yemlik yemlik biter baharda, Zaman ötesinden konuúur zaman” (Sevgi Turnaları, Da÷ Yollarında, 25, 7) Aúa÷ıdaki örnekte ise “söz”e kokup bulaúma özelli÷i kazandıran úair, yine somutlaútırmadan yararlanmıútır: “Söz var; ne kokar ne bulaúır çevresine,” (Güneúten Öte, Söze Dair, 92, 5) Bir dil üstadı olan úair, özellikle dile ait soyut göstergeleri somutlaútırarak sadece anlatılması güç duyguları ifade etmekle kalmayıp zihninde: “Ben de hep böyle hissediyordum ama kendimi ifade edecek kelimeleri bulamadı÷ım için bu duyguları dıúa vuramıyordum. Oysa úair hiç akla gelmeyecek kelimeleri bir arada kullanarak, nasıl da güzel ifade edivermiú.” gibi düúünceleri oluúturdu÷u okuyucu ve dinleyiciyi, bir anda etkisine almaktadır. “Sultan suyu harasında yetiúen atlar gibi Kalem baúını alıp gidiyorsa Kelimeler uçuúuyorsa yıldız yıldız Vakit mayalanmıúsa Ve úair sesi yakalamıúsa 70 Aúk, dilin frenini boúaltmıúsa Niye söylemesin türküsünü Niye sezmesin ve övmesin güzeli” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Malatya øçin Poem, 206, 9) “Sana koçak diyecekler Peúinden de gülecekler Düúün-taúın, ama korkma Koçaklık erdemsiz olmaz Söz dedi÷in demsiz olmaz, Dökülür i÷reti yama” (Leyl ü Nehar Aúk, Sen Yaklaú Bir Adım Daha, 100, 11 ) “Söz” ve “dem” göstergelerinin iliúkilendirildi÷i bu sıra dıúı ba÷daútırmada, sözün sahip olması gereken baúka bir özelli÷e parmak basılmaktadır. “Dem bir zaman gerektirir, dem için beklemek lazımdır, demlenen úey deha lezzetlidir, kıvamını almıútır, istenilen duruma gelmiútir, tadını kokusunu bulmuútur” gibi tasarımlar “söz” göstergesine yüklendi÷inde, úairin vermek istedi÷i mesaj canlanmakta, anlatılmak istenen duygular etkileyici ve zengin bir úekilde ortaya çıkmaktadır: ”Konuúmadan önce iyice bir düúünüp tartmak, söze en güzel úeklini vermek gerekir. Söylenenler ancak o zaman kıymetlenir.” 1. 1. 2. 2. 5 Fiil Cümlelerinde Farklı Düzlemler Arasında Geçiú Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması ùair, kimi zaman aralarında kavramsal alan benzerli÷i bulunmayan, yorumlayıcı anlambilimcilerin de÷iúiyle anlam belirleyicileri ve anlam ayırıcıları arasında bir benzerlik bulunmayan, göstergeleri sıra dıúı ba÷daútırmalar içinde kullanarak; ancak dile hakimiyeti sa÷lam insanların baúarı gösterebilece÷i ifadeler yakalar. 71 Aúa÷ıdaki örnek tezat iki unsur arasında kurulmuú sıra dıúı bir ba÷daútırmadır: “Uzakta bir yerde bir can yanıyor Yakut, zümrüt, safir, mercan yanıyor Su yanıyor, suda cihan yanıyor” (Güneúten Öte, Gecenin Eúi÷inde Kendini Yakan Su, 75, 8) ùair sıra dıúı ba÷daútırmalarla, deyim olabilecek kadar etkili ve yo÷un ifadeler yakalar. Aúa÷ıda buna güzel bir örnek yer almaktadır: “Bu ne sevda anlamak zor, gözlerin kılçık atıyor Beni sana dü÷ümleyen tatlı dillerin oluyor” (Leyl ü Nehar Aúk, Hayatım Sana Ayarlı, 90, 1) Aúa÷ıda her biri kendi içinde açıklanabilecek bir yöntemle, farklı düzlemde iki öge arasında kurulmuú sıra dıúı ba÷daútırmalara örnekler görmekteyiz: “Gagası kılıçsı kuú terk etti bedenimi Bir yaldırak sevdaya yüre÷im maya tuttu” (Kar Sesi, Bir Aúk Zinciridir Hayat, 153, 20) “Orkideler ya÷ıyor, ıslanmamak mümkün mü Ne var ki sonu melal” (ølk Yazda, ølk Yazda -5-, 23, 21) Bu örnekte ise yüklem kar, ya÷mur, dolu vb “ya÷ma” özelli÷i olan bir özne istemektedir. “Orkide”nin bu gruba dahil olmaması sıra dıúılık yaratmıútır. ùair úiirlerinde “ses” göstergesini pek çok kere kullanır, de÷iúik fiillerle ba÷daútırır. Kimisinde ses ipi ba÷lar, kimisinde kar sesi çiçek açar: 72 “øp nerde inceliverse Daha sa÷lam ba÷lar sesin” (Kar Sesi, Yürek Bir Kırmızı Güldür Seninle, 51, 11) “Bir akvaryumda dinleniyor haziran güneúi, Yer-gök ak kavak Kavaklar donmuú, çiçekler açmıú kar sesi kuúak kuúak” (Kar Sesi, Kar Sesi, 9, 15) Aúa÷ıdaki örneklerde farklı düzlemlerden bitkli düzlemine geçiúle sıra dıúı ba÷daútırmalar kurulmuútur: “Gökçen bir kumrudur prizmalarda, Yedi-renk üstüne ba÷daú kuran can; Düúler, yemlik yemlik biter baharda, Zaman ötesinden konuúur zaman.” (Sevgi Turnaları, Da÷ Yollarında, 25, 79) “Nerde gönül tarlama Karanfil eken eller Beklerken yenik düútüm Meyve vermedi gel'ler Pembe tükendi aha…” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Bir Hasret Yılı Daha, 24, 4) 1. 2 SIRA DIùI NESNE+YÜKLEM BAöDAùTIRMASI Nesne, cümlede “fiilin tesir etti÷i nesneyi, úahsı, úeyi, karúılayan cümle unsurudur.” (Ergin, 1993: 377). E÷er bir nesne kendine tesir edemeyecek bir fiille iliúkiye sokulmuúsa o birleútirme, o ba÷daútırma dilin 73 ola÷an kullanımlarına, genel kurallara, toplum kabulüne aykırılık gösteriyor demektir. Cümlede sıra dıúı bir nesne+yüklem ba÷daútırmasında yüklem, kendine ba÷lanan nesneyi ola÷an dil kullanımları içinde etkileyemez, nesneyle anlamlı bir birliktelik oluúturamaz. “Su(yu) yedim.” cümlesinde “su” ve “ye-“ göstergelerinin anlam özellikleri uyuúmamaktadır. “Su” sıvıdır ve içilerek tüketilir; “ye-“ fiili ise katı besinler için kullanılmaktadır. Bu da demektir ki “su” nesnesi, sıradan durumlarda “ye-“ fiilinin bildirdi÷i iúten etkilenmez. Di÷er bir deyiúle “Su yenilemez.”. Okuyan ve dinleyenin anlam veremedi÷i bu tür kullanımlar, birer sıra dıúı ba÷daútırmadır. Bununla birlikte úiir dilinde sıra dıúı ba÷daútırmalara anlamsız ifadeler oluúturmak için de÷il; tam tersine güçlü ve etkileyici anlam yakalamak için baúvurulur. 1. 2. 1 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda úair, deyim aktarmalarından kiúileútirme, canlandırma, somutlaútırma yollarını kullanmıútır. 1. 2. 1. 1 Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması: Kiúileútirmeden yararlanılarak yapılan sıra dıúı nesne+yüklem ba÷daútırmalarında insan düzleminde yer almayan göstergeler, insanlar için kullanılan fiillere ba÷lanır. Cümlenin yükleminin sahip oldu÷u insanlara has nitelikler de o insan dıúı nesneye yüklenmiú olur: 74 “Tavúanlar, sincaplar, kelerler, kuúlar Ya kaçıp gitmiúler ya kül olmuúlar Hıçkıra hıçkıra a÷lar rüzgar Rüzgârı dul bıraktılar.” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Küllük, 44, 5) Ola÷an durumlarda “dul kal-“ ancak insanlar için kullanılan bir fiildir. E÷er bir varlık dul bırakılıyorsa ancak insan düzlemine ait olabilir. Tüm insanlar için do÷rulu÷u sabit olan bu durum nedeniyle úairin rüzgarları dul kalmıú göstermesi, okuyan ve dinleyeni úaúırtır. ùair böylece dikkatleri ifadeye çekmiú olur. “Dul bırak-“ fiilinin tasarımları, duygu de÷eri ve ça÷rıúımları, “rüzgâr” göstergesine yüklendi÷inde ise anlam ortaya çıkar. Özellikle Türk toplumundaki úartlar göze alındı÷ında dul kalmıú bir insan, yalnızlık, özlem, dıúlanmıúlık, tedirginlik, acı, yıpranmıúlık, gelecek kaygısı gibi pek çok olumsuz duygu ile yaúar. Bir önceki mısrada özne ile yüklem arasında yer alan sıra dıúı ba÷daútırma ile “a÷lama” özelli÷i yüklenerek kiúileútirilen rüzgar, bu mısrada daha bir ete ve kemi÷e bürünerek çıkar karúımıza. Bu nedenle de onu insan gibi sıkıntıları olan bir varlık olarak görmek, hiç itiraz etmeden kabul edilir. 1. 2. 1. 2 Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması Sıra dıúı nesne+yüklem ba÷daútırmalarında yüklem canlı düzlemine ait fiillerden seçilirken nesne; cansız düzleme ait bir gösterge olur. Yüklemin canlılara ait anlamsal özellikleri yüklenerek nesne canlandırılır. ùema ile úöyle gösterebiliriz: 75 söz dizimi çizgisi cansız düzleme ait nesne cansız düzleme ait yüklem iliúki çizgisi temel anlam > < ba÷daútırma çizgisi temel anlam yan anlam, duygu de÷erleri, tasarımlar, Aúa÷ıdaki örnekte “úiir” ve ”do÷ur-“ göstergeleri ile temel anlamlarına, toplum kabulüne ters düúen bir iliúki kurulmuú, fiiller ve fiillerin bildirdi÷i iúten etkilenme özelli÷i olmayan nesneler ba÷daútırılmıútır: “Alnımın ortasına bir öpücük kondur ùiirler do÷urayım kuca÷ına” (Güneúten Öte, Seninle Yaka Yaka Oku Beni, 19, 9) Örne÷i ilk okudu÷umuzda “ùiir do÷rulur mu?” gibi bir soru belirir zihnimizde ve cevap hep negatiftir. Oysa úair, “ùiir yazayım.” ifadesi ile yakalanamayacak anlam zenginli÷ine “do÷ur-“ fiilinin duygu de÷eri, ça÷rıúımları ile ulaúır. “Do÷ur-“ fiili çok meúakkatlidir, dikkat ister, özen ister, heyecan uyandırır, can yakar, do÷an bebek annenin bir parçasıdır, en de÷erlisidir. ùair tüm bu anlamlar, duygular, ça÷rıúımlar ile sevgilisinin verece÷i bir buse karúılı÷ında ona kelimeleri özenle, sabırla heyecanla, emek sarf ederek iúledi÷i, mucize güzelli÷inde pek çok úiir yazaca÷ını vaat etmektedir. ùair baúka bir úiirinde aynı sıra dıúı ba÷daútırmayı tekrar kullanmıútır: “ùairler eúkali bozuk úiirler do÷uruyor” (Güneúten Öte, Sizin øçin Yazdım Bu ùiiri, 128, 7) 76 1. 2. 1. 3 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması Sıra dıúı nesne+yüklem ba÷daútırmalarında soyut olan nesne, somut iú, oluú ve hareketler için kullanılan bir fiilin anlam özelliklerini yüklenerek somutlaúır. Bu iliúki úema ile úöyle gösterilebilir: söz dizimi çizgisi soyut düzleme ait nesne somut düzleme ait yüklem iliúki çizgisi temel anlam > < ba÷daútırma çizgisi temel anlam yan anlam, duygu de÷erleri, tasarımlar, ùair somutlaútırmadan iki amaçla faydalanır: Soyut göstergeleri somutlaútırmak ve somut olan göstergelerin somutluk derecelerini arttırıp daha bir elle tutulur, gözle görülür yapmak. “Biz kanatsız uçan garip kuúlarız Acıkınca ufukları diúleriz Yolculu÷a gün do÷madan baúlarız Yürürüz,koúarız,aúk yolu bitmez.” (ølk Yazda, Seninle, 67,2) Yukarıdaki örnekte geçen “ufuk” göstergesi, gözle görüldü÷ü için somut kabul edilebilir. ùair ise kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırma ile “ufuk”a dokunulabilen, tadılabilen bir varlık niteli÷ini de yükler. Aúa÷ıdaki örneklerde geçen “ıúık” göstergesi de böyledir. Ne katı cisimler gibi toplanabilme, ne de kumaú gibi dokunabilme özelli÷i olmasına ra÷men úair, “ıúık”ı hem toplamıú, hem de dokumuútur: 77 “Bir sabah yeliyim ba÷ında bahçesinde Kırıp dökmeden esen, Yoruldu÷um yerde ıúık topluyorum” (Beyaz Dilekçe, Beyaz Dilekçeye Beyaz Bir Önsöz -I-, 8, 30) “Aúka ıúık dokur kuúların sesi” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, 12, 6) ùair soyut göstergeleri ise hiç akla gelmedik yollarla somutlaútırır: “Bakkal bozuk terazide tartıyor gelece÷i” (Güneúten Öte, Sizin øçin Yazdım Bu ùiiri, 129, 12) Aúa÷ıda pek çok kez sıra dıúı iliúkiler kurmuú “zaman” kavramının nesne olarak kullanılarak, yüklemin anlam özellikleri ile somutlaútırıldı÷ı örnekler yer almaktadır. Bu örneklerde, öznelerin sıra dıúı iliúkiler kuruyormuú gibi görünmelerine ra÷men sıra dıúı iliúkiye neden olmayıúları ilginçtir. Vaktin boyanması, zamanın rendelenmesi sıra dıúı birer ba÷daútırmadır. Bu göstergeler arasında sıra dıúı bir iliúki kurulduktan sonra bu iúi yapan sıra dıúılık yaratmaz. Yani zaman rendelenecekse bunu marangozun, vakit boyanacaksa bunu bir nakkaúın yapmasından daha do÷al bir úey olamaz: “Nakkaú-ı ezelî'nin yaratıcı fırçası Vakti renk renk boyuyor” (Beyaz Dilekçe, Beyaz Dilekçeye Beyaz Bir Önsöz -I-, 8, 11) "Marangoz rendeliyor zamanı demirci önündeki demiri yo÷uruyor taúlarla oynuyor taú ustası damlardan inmiyor her kuú hastası pazarlarda en ucuz mal insan kanı 78 hiç do÷ru tütmüyor bacaların dumanı” (Güneúten Öte, Sizin øçin Yazdım Bu ùiiri, 128,1) “Zaman”dan sonra en çok kullanılan göstergelerden biri de “karanlık”tır: “Öperim her zindanın küflü karanlı÷ını da Yalanın boyalı yanaklarından Öpmem” (Bir Çift Beyaz Kartal, Ya÷murlu Bir Türkü, 85, 5) ùair aúka de÷inmeden yapamaz: “ølmik tutmaz, iliklenmez; Bir dünya ki paramparça. Aúk ya÷muru beliklenmez ùiúeye girmiú bir serçe, Kanat vuruyor delice.” (Sevgi Turnaları, Mutsuzluk Çemberi, 83, 3) Yukarıdaki dizelerde yer alan örnekte, isim grubu oluúturmuú “aúk ya÷muru” öznesiyle, edilgen çatıda bir fiil olan “beliklenmez” yüklemi arasında sıra dıúı bir ba÷daútırma söz konusudur. Ba÷daútırmadaki iliúkiyi bir úema ile gösterirsek, söz dizimi çizgisinde okun yönünü özneye çevirmemiz gerekecektir. Çünkü yüklem özneden etkilenen de÷il özneyi etkileyendir: aúk ya÷muru beliklenmez söz dizimi çizgisi ùairin kendini mutsuz eden ögeleri anlatıp içinde bulundu÷u zamandan ve güzel alıúkanlıkların, örf ve ananelerin kaybediliúinden yakındı÷ı bu úiir, sıra dıúı ba÷daútırmaların kullanıúı açısından zengindir. Örnekte dünyanın paramparça olup ilmik tutmayıúı ve iliklenmeyiúi, aúk 79 ya÷murunun beliklenmeyiúi ve bir serçenin úiúeye giriúi birer sıra dıúı ba÷daútırmadır. Bu örnekleri sırasıyla inceleyelim: “ølmik tutmaz, iliklenmez bir dünya”, “paramparça bir dünya” “Paramparça” göstergesi “iúe yaramaz duruma gelmek, üzülmek, incinmek” gibi duyguları daha etkili bir biçimde ifade edebilmek ve somutlaútırmak amacıyla sık sık kullanılmaktadır: Kalbini paramparça etmek, uykuları paramparça olmak vb. ùair de burada, dünyayı paramparça görmektedir. Artık de÷erlerin yitirildi÷i, örf ve ananelerin unutuldu÷u, sevgi ve saygının, dostluk ve barıúın kalmadı÷ı bir dünya, onun için paramparçadır. Hatta öyle kötü parçalanmıútır ki artık tamiri yapılamaz, yapıútırılamaz, eski úekline döndürülemez, e÷reti úekilde bile dü÷ümlenip, iliklenip parçalar arasında bir ba÷ kurulamaz. Bir anadolu úairinin “yapıútırmak” sözü yerine anadoluda çok kullanılan “ilmik tutmaz, iliklenmez” sözcüklerini tercih etmesi bizi úaúırtmamalı. O, bu iki mısra ile aslında ço÷umuzun dile getirmeyi baúaramadı÷ı bir çok duyguyu, kolayca gözler önüne sermiútir. ølmik tutmamak ve iliklenememek göstergelerinin taúıdı÷ı tüm duygu de÷erleri ve yan tasarımları düúünüldü÷ünde, dünyanın içinde bulundu÷u durum daha net belirir. Neler ilmik tutmaz? Çürük, eski, yıpranmıú úeyler Neler iliklenmez? Bundan yola çıkarak úu soruyu soralım: - ølmik tutmayan, iliklenmeyen úeyler nasıl bir izlenim bırakır? Alaca÷ımız cevap úu olacaktır: 80 -Be÷enilmeyen, eski, yıpranmıú, anlamsız, eski güzelli÷ini ve de÷erini kaybetmiú. Öyleyse úu sonuca varabiliriz: øúe yaramaz, anlam taúımaz, eskiye döndürülemez, eskimiú, yıpranmıú, de÷erini kaybetmiú, insana zevk vermeyen bir dünya! ùair böylelikle hem somutlaútırmadan yaralanarak yo÷un bir anlatım yakalamıú hem de kelimeler arasında bambaúka iliúkiler kurmuútur. ølk duydu÷umuzda yadırgadı÷ımız bu iliúki, aslında a÷zına kadar dolu oldu÷u için açmakta zorlandı÷ımız bir kapı gibidir. øçindeki güzellik, ancak o kapılar açıldı÷ında ortaya çıkar. Bazı úairler önümüze açılması kolay birçok kapı sıralar ve bizler tüm kapıları açarak sonuca ulaúırız. Bazısı da Bahaettin Karakoç gibi bir çelik kapı koyar önümüze. Kelimelerin sihirli anahtarını bulursak içeriye kolayca girebiliriz. Aksi halde kapıdan baúka bir úey göremez, güzelliklerin varlı÷ını bile fark etmeden o kapıdan geri döneriz. “Aúk”ın yüzyıllardır tanımı yapılmasına ra÷men hâlâ tam olarak açıklanamayan, kabına sı÷maz bir anlamı vardır. “Ya÷mur”, aúk ile tamlanınca da ortaya bambaúka bir ifade çıkar. Bu sıra dıúı ba÷daútırmada “aúk” göndergesel anlamıyla kullanılırken “ya÷mur”un yan tasarımları, duygu de÷erleri devreye girer. Yukarıda da gösterdi÷imiz gibi “ya÷mur” göstergesine ait tüm bu özellikler “aúk”a yüklenmiú, etkili bir anlatım sa÷lanmıú olur. “Aúk” aniden gelir, bazen üzer bazen mutlu eder, insanın iliklerine iúler, kutsaldır, onsuz yaúanmaz, bazen ısıtır bazen üúütür, kaçıp kurtulmak mümkün de÷ildir. ùair bu sıra dıúı ba÷daútırmayla arasında iliúki kurdu÷u “beliklenmez” göstergesiyle, yine bir somutlaútırma yapmıútır. Daha çok Anadolu’da kullanılan bu gösterge, úairin yaúam dilinden bir örnektir. Ya÷mur damlalarının hızla akıúı saç teline benzetilmektedir. 81 “Belikle-“ göstergesinin göndergesel anlamı “saçları örmek” tir. Oysa burada “beliklenmez” kelimesine “örülmez” kelimesinden çok daha farklı anlamlar yüklenmiú, göstergenin göndergesel anlamının dıúında anlamsal özellikleri ile ba÷lantı kurulmuútur. Ya÷murun akıcı oluúundan da yola çıkarsak; “ya÷murdan yapılmıú saçlar tutulup örülemez, ona bir úekil verilemez, ba÷lanamaz, düzenlenemez, özgürlü÷üne kilit vurulamaz” gibi ifadelere ulaúırız. Sonraki mısrada yer alan “úiúeye girmiú bir serçe/ kanat vuruyor delice” dizeleri de bu sıra dıúı ba÷daútırmayı bütünleyip ifadeyi zenginleútirmektedir. Aúk ya÷murunun sınır tanımaması ve özgürlü÷üne düúkünlü÷ü, kendinden sonra gelen bir mısra ile güçlendirilmiútir. Elinden özgürlü÷ü alınmıú bir serçenin kurtulmak için deli gibi kanat çırpması ifade edilirken bir yandan da “aúk sınır ve boyut tanımaz” düúüncesi güçlendirilmiú olur. Dikkat edecek olursak sıra dıúı ba÷daútırmalar kurulurken ba÷daútırılan ö÷eler arasındaki iliúki, baúka ö÷elerle zenginleútirilmektedir. ùair zaman zaman anlamı aydınlatmak, zaman zaman ifadenin etkileyicili÷ini artırmak amacı ile bu ö÷elerden yararlanmıútır. ùairin sıra dıúı ba÷daútırmaları kullanıúı ile ilgili di÷er bir nokta ise duygu ve düúüncelerini ayrı ayrı sıra dıúı ba÷daútırmalarla anlatmasının yanında, tek bir amaç için kullanılan ve her biri di÷eri ile bambaúka iliúki içinde bulunan sıra dıúı ba÷daútırmaları birleútiriúindeki ustalı÷ıdır. ùair úiire, söze de÷inmeden de geçemez. Bunu da sık sık sıra dıúı ba÷daútırmalarla yapar: “kelimelerin hakkını vermeden,kelimeleri sapan taúı gibi fırlatıp boúlu÷a atmak, murdar etmektir kelimeyi.” (Güneúe Uçmak østiyorum, Bahçeye Açılan Pencereden, 152, 9) 82 Aúa÷ıda ise divan edebiyatının kokusu sinmiú bir sıra dıúı ba÷daútırma yer almaktadır.8 “Sevgilinin bahçesinden bir gül koklarken Kıskanmayı damıtırım gülün dikeninden, Basarım masivâya “hükümsüzdür“ damgasını,, Çil çil kubbelerde yankılanır tutuúan sesim Her iúe baúlarken can-özümden / “Bismillah” derim.”( Beyaz Dilekçe, Beyaz Dilekçeye Beyaz Bir Önsöz -II-, 11,2) Aúa÷ıdaki örnekte ise “ezgi” göstergesine “ıslanabilme” özelli÷i kazandırılmıútır: “Turna oldum, ufuklarda süzüldüm, Ezgiler ısladım da÷ göllerine.” (Uzaklara Türkü, Gözlerim Can Evimde, 23, 4) “Islan-“, “ıslat-“ gibi göstergeleri pek çok kez kullanan úairin aúa÷ıdaki úiiri, özellikle sıra dıúı ba÷daútırmalar açısından oldukça zengindir. Biz sıra dıúı nesne+yüklem ba÷daútırmalarına iyi bir örnek olması dolayısıyla sadece “ıslattı yüre÷imi” üzerinde duraca÷ız: “GÖVERMøù GÖK EKøNCE Gövermiú gök ekince, Uyandım bengi bengi... Su yürümüú çeli÷e, Yer - gök menekúe rengi; Sıra dıúı ba÷daútırmalara divan edebiyatı ve halk edebiyatı úairleri de baú vurmuútur. Bu dönemlere ait ait sıra dıúı ba÷daútırma örnekleri için bkz. Aksan, 1999b: 152-155 8 83 Islattı yüre÷imi. Süt sızılı bir geyik Bir koúar iki meler; Gözler bir çift üveyik, Çözüldükçe dü÷meler; Islattı yüre÷imi. Nice heybeler dolmuú Günaydın yenisine. Sevinç bir ya÷murlu kuú, Her sofra sinisine Islattı yüre÷imi. Keúiú kurnazlıklara At bırakmaz koçyi÷it. Sevgi bir ya÷lı çıra; Kan barut, zaman kibrit; Islattı yüre÷imi. Gövermiú gök ekince, Uyandım bengi bengi. Güneú kiúner topra÷a, Yer - gök menekúe rengi Islattı yüre÷imi.” (Sevgi Turnaları, Gövermiú Gök Ekince, 53, 5) ùiirin neredeyse tamamı sıra dıúı ba÷daútırmalardan oluúmaktadır: bengi bengi uyanmak, yerin–gö÷ün menekúe rengi olması, süt sızılı bir geyik, üveyik göz, sevincin her sofra sinisine bir ya÷murlu kuú oluúu, keúiú 84 kurnazlıklar, ya÷lı çıra bir sevgi, barut kan, kibrit zaman. “Islattı yüre÷imi” sıra dıúı ba÷daútırmasını ise úair, her dörtlü÷ün sonunda tekrar ederek hem bir ahenk oluúturuyor hem de yansıtmak istedi÷i duygu ve imgeyi ortaya koyuyor. “Islat-“ göstergesinin “su” ile arasındaki fonetik ba÷ kadar semantik ba÷ da çok güzel yakalanmıútır. Zihnimizde su akla gelince göz yaúı; göz yaúı akla gelince de üzüntü, hüzün, acı, duygulanma; mutluluktan dökülen göz yaúları ve “yüre÷ine su serpmek” deyimi düúünüldü÷ünde ferahlama, rahatlama, mutlu olma, acısı dinme gibi bir çok yan tasarımlar, duygular oluúuyor. Öyleyse diyebiliriz ki bu sıra dıúı ba÷daútırmada da úair, sırtını var olan bir deyime yaslamıú, “yüre÷ine su serpmek” gibi var olan bir deyimden örnekseme yapmıútır. ùiirin tamamını göz önünde tuttu÷umuz zaman görüyoruz ki úairin yüre÷i, güzel olaylar karúısında ıslanıyor. Ekinlerin yeúermesi, heybelerin dolması, sofradaki sevinç, koç yi÷itlerin gücü, güneúin do÷uúu ve sonrası onu mutlu ediyor ve kötü olayların olabilece÷i kaygısıyla yüre÷inde oluúan yangının üstüne onları serperek yüre÷ini ıslatıyor. ùair “mutlu oluyorum, rahatlıyorum, ferahlıyorum, acım diniyor; üzüntüm, hüznüm, kaygım kayboluyor” demek yerine “Islattı yüre÷imi.” sıra dıúı ba÷daútırmasını kullanarak kısa ve yo÷un, bir o kadar da etkileyici anlatım sa÷lamıú oluyor. “Fidele-“ fidan dikmek, fidan ise a÷aç ve a÷aççıkların yeni yetiúeni, baúka bir yere dikilmek için bulundu÷u yerden çıkarılan taze a÷aç (TDKS) anlamlarına gelmektedir. Öyleyse bu fiilin nesnesi olabilecek kelimeler a÷aç isimleridir. Oysa aúa÷ıdaki örnekte úair, nesne olarak bu kümeye dahil olmayan “yürek” göstergesini seçmiú, bu iki kelime arasında akla gelmedik bir iliúki kurmuútur. 85 “Yürek fideledim zamana ve mekana Hasat vakti geldi yürek topladım” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, 13, 6) “Fidan” ve “yürek” arasında bir iliúki kuran úair, fidanın fidelenince yeúermeye, büyümeye, geliúmeye baúlamasından yola çıkarak zamana ve mekana yüre÷i fideler ki bu da tamlayıcı ile yapılan baúka bir sıra dıúı ba÷daútırmadır. Fidelenen fidan büyüyüp geliúince meyve verir. ùair fidanı yürek yapınca meyve olarak da yine yürek toplar. ùair sık sık olmayacak nesneleri güneúe serer: “Güneúe sermiúim uykularımı, Iúı÷ına yüre÷imi mercek bil” (Bir Çift Beyaz Kartal, E÷er Özün Biraz Mühlet Verirse, 63, 3) “Her gece üstüme kıra÷ılar düúer Her sabah yüre÷imi güneúe sererim Bir güz çiçe÷inin yaktı÷ı ıúıkta Seninle dinlenir yorgun gözlerim” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Sök Çıkar Yüre÷imden Bu Sevdayı, 14, 6) Yukarıdaki örnekte úiir dilinin olanaklarından yararlanan úair, okuyan ve dinleyende güçlü bir duygu yo÷unlu÷u oluúturmayı baúarmıútır. Vazgeçemedi÷i, içinden söküp atamadı÷ı sevdasını anlattı÷ı úiirinde úair, hepimizin kullandı÷ı kelimelere bambaúka elbiseler giydirip, kelimelerin gösteren ve gösterilenleri arasında yeni iliúkiler kurmuútur. Bu dizelerde mısra bütünlü÷ü içinde açıklanabilen ve her bir kelimenin sıra dıúı ba÷daútırma ile iliúkili oldu÷u güzel bir örnek görmekteyiz. Aúk ateúi ile yanarken sevdi÷inden uzak olmanın verdi÷i yalnızlık, úairi 86 üúütmektedir. Bu durumu ısı farkından oluúan kıra÷ıların düúmesine benzeterek somutlaútıran úair, durumundan kurtulmaya da niyetli de÷ildir. Çünkü o ne kadar acı çekse de sevdasından hoúnuttur. Geceleri yalnızlı÷ı ve çaresizli÷i nedeniyle üúüyen, sıkıntıdan terleyen ve göz yaúı döken úair, sabahları yüre÷ini, aúk ateúinin korunu söndürmek için, güneúe sererek ısıtıp kurutmaktadır. ùair, duygularını anlatabilmek için “gece” göstergesinin özlem, ayrılık, yalnızlık, karamsarlık, ümitsizlik; sabah göstergesinin ümit, aydınlık, sevinç, baúlangıç, kavuúma gibi duygu de÷erlerinden yararlanırken gecenin hissettirdiklerini üzerine kıra÷ılar düúmesine; sabahın hissettirdiklerini ise her úeye yeniden baúlayaca÷ını ifade etmek üzere yüre÷ini güneúe sermeye benzeterek etkili bir anlatım yakalamıútır. “Senin yoklu÷un beni üúütüyor ama ben sana kavuúma ümidi ile ısınıyorum.” gibi bir ifade “güneúe sermek” söz grubunun taúıdı÷ı yan tasarımlar ve duygu de÷eri yüre÷e yüklenerek verilmektedir. Bu anlam, açıklamamızın baúında da belirtti÷imiz gibi iki mısra içindeki di÷er göstergelerle zenginleútirilmekte, “sabah” ve “gece” göstergelerinin yan tasarımları ile bütünlenmektedir. Bilindi÷i gibi deyimlerde amaç, az sözle çok úey ifade edebilmektir. “Yüre÷ini güneúe ser-“ sıra dıúı ba÷daútırması çokça kullanıldı÷ında deyimleúebilecek kadar güçlü bir ifadedir. ùairi de baúarılı kılan, sıkıútırılmıú mısralarında yakaladı÷ı anlam yo÷unlu÷u ve zenginli÷idir. Bahaettin Karakoç, bu denli zengin kelimeler dünyasında kaybolmadan her bir kelimeyi itina ile kullanan, sadece temel anlamlarıyla yetinmeyip sıra dıúı iliúkiler içerisinde yepyeni anlamlar yükleyerek kelimeleri hakkını vererek kullanan ender úairlerden biridir. 1. 3 SIRA DIùI TAMLAYICI+YÜKLEM BAöDAùTIRMASI Tamlayıcı içine pek çok baúlık alabilmesine karúın Bahaettin Karakoç bunlardan ikisi ile yüklemi sıra dıúı iliúkiler içinde ba÷daútırmaktadır. ùair ya yeri, yönü ya da durumu ifade ederken dilin ola÷an kullanımlarını de÷il; sıra dıúı kullanımlarını tercih etmektedir. 87 1. 3. 1 SIRA DIùI YER TAMLAYICISI+YÜKLEM BAöDAùTIRMASI Yüklemin bildirdi÷i yerin, yönün dilin ola÷an kullanımları dıúında sıra dıúı ifadelerle verildi÷i dil birlikleridir. Yer tamlayıcısı ile yüklem arasındaki sıra dıúı ba÷daútırmaların sayısının az olmasının nedeni, úairin genellikle özneyi veya nesneyi de bu ba÷daútırmaya dahil etmesinden kaynaklanır. ùair ifadelerine güç kazandırmak için yüklem ile sadece yeri ba÷daútırmaz. Yapılan iú ve bu iúin yerinin yanında, iúin yapanı ve iúten etkilenenin arasında kurulan sıra dıúı iliúki birbirini tamamlar. “Zamana sevgiyi aúıladım.” derken úair “sevgiyi aúıla-” ve “zamana aúıla-” úeklinde iki sıra dıúı ba÷daútırma kurar. Anlam bu iki sıra dıúı ba÷daútırmanın birlikte de÷erlendirilmesiyle ortaya koyulur. Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda dikkatimizi fiillere yönelme hali eki ile ba÷lanmıú yer tamlayıcıları çeker. øsimler bazı fiillere yönelme hali eki ile ba÷lanmadı÷ı halde úair, bazı isimleri ve isim gruplarını aynı türden fiillere yönelme hali eki ile ba÷lamıútır. Dil biliminde “sapma”9 adıyla anılan bu olay aynı zamanda sıra dıúı ba÷daútırmalara da sebep olmaktadır: “Toylarda, úölenlerde,dal dal,göze göze Zaman sonsuzlu÷a senin egemenli÷ini kanıyor” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Sensin Ak Sevgilerde Gülümseyen, 53, 4) “Köro÷lu Nigar'ıyla söyleúirken Vakit yorgunlu÷unu sulara çözer” (Bir Çift Beyaz Kartal, Konuúan Parmak øzi, 75, 18) “Sapma” konusunda milat öncelerine dayanan çalıúmalar vardır. ùiir dilinde sapmalar konusunda ise gerek yurt dıúında gerekse ülkemizde oldukça baúarılı incelemeler yapılmıútır. ùiir dilinin günlük dilden farklarının ortaya koyulmasında da en çok sapmalardan yararlanılmaktadır. ùairler sapmalarla, okuyan ve dinleyende farklı tasarımlar oluúturmayı, ifadelerini etkili ve orijinal kılmayı amaçlarlar; kelimelerin ses ve biçimlerinin, dilin sözdizimi kurallarının de÷iútirilmesiyle dile yeni kelime ve ifade yolları kazandırmıú olurlar. 9 88 “Tövbe sularına kanıyor yaralı yüre÷im.” (Beyaz Dilekçe, Beyaz Dilekçeye Beyaz Bir Önsöz -V-, 18, 1) “Senin uzak kaçıúındır bu dalgalar da÷-da÷ Sanki bir ordu bozulmuú, ya÷malanır ota÷ Bulutlar sende toplanmıú, ya÷acaksan ya÷ Bozdum küslük mührünü çok çiçekli sana” (Uzaklara Türkü, Merhaba, 91,14) 1. 3. 1. 1. Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Yer Tamlayıcısı+Yüklem Ba÷daútırması Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda úair, deyim aktarmalarından kiúileútirme, canlandırma, somutlaútırma ve farklı düzlemler arasında aktarma yollarını kullanmıútır. 1. 3. 1. 1. 1 Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Yer Tamlayıcısı+Yüklem Ba÷daútırması Türkçede kullanılan deyimlerin pek ço÷u sıra dıúı ba÷daútırmalarla yapılır. Ne var ki toplumun hafızasına yerleúip kabul gördükleri için artık sıradanlaúmıúlardır. Di÷er bir deyiúle, ilk duyulduklarında yadırganmazlar. Aúa÷ıdaki örnekte geçen “a÷ır gel-“ deyimi de böyledir. ùair, insanlar için kullanılan bu deyim ile soyut bir kavramı ifade eden “yıl” göstergesini sıra dıúı iliúkilerle ba÷daútırmıú, deyimin duygu de÷erini “yıl” göstergesine yükleyerek “yıl”ı kiúileútirmiútir. “Sevda bana vurdu geçti Kıran geldi kırdı geçti Desem ki ısırdı geçti Yıllara a÷ır geliyor” (Leyl ü Nehar Aúk, A÷ır Geliyor, 130, 12) 89 1. 3. 1. 1. 2 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Yer Tamlayıcısı+Yüklem Ba÷daútırması Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda somut bir iú, soyut bir düzlemde yapılmaktadır. ùairin úiirlerinde “zaman” göstergesi özne, nesne olabildi÷i gibi yer tamlayıcısı da olabilmektedir. Aúa÷ıda yüklemin anlam özelliklerinin yer tamlayıcısı olarak kullanılan “zaman”a yüklenerek zamanın somutlaútırıldı÷ı örnekler yer almaktadır: “Her gün biraz daha yorgun taúınıp durdum takvimlerde Her gün biraz daha umutsuz çekildim içime” (ølk Yazda, Bir Devi Emziren Mor Acılar, 126, 1) Ça÷ına tanık olan en seçkin biderimi Benim olan zamana ektim geliyorum” (Uzaklara Türkü, Söktüm Tan Yerinin Mührünü, 67, 19) Birinci örnekte zaman anlamında kullanılan “takvim”, bir yer ismi gibi kullanılmaktadır. ùair düzen oturtamadı÷ını, geçmiúi, bugünü ve gelece÷i düúünerek zaman içerisinde yolculuk yaptı÷ını ifade etmektedir. Ço÷umuzun “zaman içinde yolculuk yapmak” úeklinde ifade eti÷i bu durumu Karakoç, dilin imkanlarından faydalanarak bambaúka bir yolla ifade etmiútir. Bu kullanımın yeni ve orijinal olması dolayısıyla okuyanı ve dinleyeni etkileme gücü oldukça yükselmiútir. økinci örnekte ise úair “ek-“ fiili ile zamanı tarlaya benzeterek somutlaútırmıú olur. ùairin Türkçede var olan deyiúlere sırtını yaslayarak yaptı÷ı sıra dıúı ba÷daútırmalardan biri de “hicrete can kuúan-“ ifadesidir. Ölüm için yapılan hazırlı÷ı ifade eden bu deyiú, “kılıç kuúan-“tan örneksenerek yapılmıútır: 90 “Yi÷itler hep kahrından hicrete can kuúanır” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek,Bıçak Kemi÷e Sert Vurunca, 39, 11) 1. 3. 1. 1 .3 Farklı Düzlemler Arasında Geçiú Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Yer Tamlayıcısı+Yüklem Ba÷daútırması ùair sıra dıúı tamlayıcı+yüklem ba÷daútırmalarıyla yüklemin bildirdi÷i iúin, oluúun, hareketin gösterdi÷i istikametle oyunlar oynar. Onun úiirlerinde olmayacak iúler olmayacak yerlerde yapılır: “Kar ya÷ıyor Ve úimdi zaman bir gök balık Bir denizde yürüyorum kelimelere çarpa çarpa Zaman úiir ve musikiyle uyanıyor Kana kesiyor ortalık” (Kar Sesi, Kar Ya÷ıyor, 70, 3) ùiirde zaman balık olunca içinde yaúanılan dünya da deniz olur. Bu úiirde yaúayan úairse; dünyasında çarpılacak úey de kelimelerdir. “Söz var; gecikirse dilinde ay tutulur,” (Güneúten Öte, Söze Dair, 92, 7) Ay gökte oldu÷una göre, do÷al úartlarda ay tutulmasını gökte bekleyen okuyucu ve dinleyici, bu ifade ile úaúkınlık yaúar. ùairin amacı da budur. Çünkü bu úaúkınlık úiirin etkileme gücünü arttırır. Sözlük anlamıyla ay tutulması; “yer yuvarla÷ının güneú ile ay arasına girmesiyle, ayın yer yuvarla÷ı gölgesinde kalmasıdır” (TDKS). O anda her yer zifiri karanlı÷a bürünür. Karanlık kasvettir, gerçeklerin üstünün örtülmesidir. Karanlık üzüntü, sıkıntı, periúanlıktır. ùair “ay tutulması” söz grubunun duygu de÷erinden faydalanarak sözün geç söylenmesinin neden olaca÷ı olumsuzlukları gözler önüne sermektedir. 91 ùairin “ay”dan baúka “güneú” göstergesini de sık sık sıra dıúı ba÷daútırmalarda kullandı÷ına úahit oluruz: “Dergâhına mürit oldum güneúe astın sen beni, Yürek akkora dönüútü,ölüm gider dirim kalır.” (Uzaklara Türkü, Miras, 43, 1) “ùiir pusatlı yüre÷im,turna kanatlı yüre÷im Koruganlara sı÷maz olur ve güneúe omuz vurur.” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Süresiz, 134, 6) 1. 3. 2 SIRA DIùI HÂL TAMLAYICISI+YÜKLEM BAöDAùTIRMASI ùair sıra dıúı hâl tamlayıcısı+yüklem ba÷daútırmalarında, hâl tamlayıcısının duygu de÷erleri, yan tasarımları ve uzak/yakın ça÷rıúımlarını yükleme yükler. Ancak bu anlam özellikleri di÷er sıra dıúı ba÷daútırmalara göre daha görecelidir. Bu da okuyan ve dinleyene ait yorumlarda çok çeúitlili÷e sebep olur. 1. 3. 2. 1 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Hâl Tamlayıcısı+Yüklem Ba÷daútırması Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda úair, deyim aktarmalarından somutlaútırma ve farklı düzlemler arasında aktarma yollarını kullanmıútır. 92 1. 3. 2. 1. 1 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Hâl Tamlayıcısı+Yüklem Ba÷daútırması Somutlaútırma, úiirin her döneminde duygu ve düúünceleri daha açık ve daha etkileyici bir úekilde ifade etmek için baúvurulan bir yöntemdir. ùair bu yolu sıra dıúı ba÷daútırmalar içerisinde herkesten farklı úekillerde kullanır. ùiir yazarken pek çok úiir gelene÷inden ve úiirin her döneminden yararlanan úairin somutlaútırma yoluyla kurdu÷u aúa÷ıdaki sıra dıúı ba÷daútırmasında, tasavvuf úiirinin etkisi açıktır; ama o bunu yine kendine özgü úekillerde yapmıútır: “Çeltik düúekleri gibiyim yaz kıú Ipıslak yaúarım kalubeladan beri” (Aúk Mektupları, Aúk Mektubu -9-, 25, 2) Tasavvuf úiirinde, elest bezminde ruhları Allah’a kulluk için söz vermelerinden sonra insanların Allah’tan ayrılıúları, dünyaya geliúleri ve bu ayrılıktan duyulan üzüntüye çokça yer verilmiútir. ùair ise aúa÷ıdaki örnekte “ıpıslak yaúarım” diyerek “ıpıslak” göstergesinin sahip oldu÷u “gözyaúı, üzüntü, acı, keder, memnuniyetsizlik” gibi duygu de÷eri ve yan tasarımları devreye sokmuú, “Kalûbeladan beri ayrılık acısı çekiyor, üzüntümden sürekli a÷lıyorum. Bu bana çok acı veriyor. Kederler içindeyim.” gibi bir ifadeyi bir çırpıda söyleyivermiútir: 1. 3. 2. 1. 2 Farklı Düzlemler Arasında Geçiú Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Hâl Tamlayıcısı+Yüklem Ba÷daútırması Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda yüklemler, hâl tamlayıcılarının anlam özelliklerini yüklenerek yeni anlamlar kazanırlar. Bu anlamların kiúiden kiúiye gösterdikleri farklılıklar, di÷er türdeki sıra dıúı ba÷daútırmalara göre daha fazladır: 93 “Gövermiú gök ekince, Uyandım bengi bengi... Su yürümüú çeli÷e, Yer - gök menekúe rengi; Islattı yüre÷imi” (Sevgi Turnaları, Gövermiú Gök Ekince, 53, 2) “Öyle yük yükledin ki cılız omuzlarıma Ayaklarım yetmez de ellerimle yürürüm” (ølk Yazda, Sahib, 121, 9) “Gözlerimi kapayıp kalbimle bakıyorum, Kemiklerim su olmuú, ayakta akıyorum;” (Beyaz Dilekçe, Beyaz Dilekçe-5-, 38, 20) “Gözümün biriyle ırma÷a giriyorum Biriyle yapıúmıúım eyere Ayaklarım üzengide” (Güneúten Öte, Ötelere Do÷ru, 9, 4-5) Yukarıdaki son örnekte yer tamlayıcısıyla yüklem arasında herhangi bir sıra dıúı iliúki yoktur; ama bu iúin “göz” ile yapılması sıra dıúılık do÷urmuútur. “Uygarlık ;yeniça÷ türkülerinin tuz torbası,/Kolan vuruyoruz öfkelere, isyanlara, kinlere/En olumlu uygarlık adına kesilen damatlar/ Ve akıtılan en sıcak kanlar /Solur mavi mavi/Silindir úapkalarımızda tavúanlar biraz daha.” (Seyran, Biraz Daha, 80, 11) “Gün burnunda bana mavi mavi gül A÷ız-burun lale, kaú ve göz sümbül” (Bir Çift Beyaz Kartal, Bir Çift Beyaz Kartal, 9, 7) ùair yukarıdaki örneklerin ilkinde mavi rengi ile niteledi÷i yüklemle “yaúamak iste÷ini”; ikincisinde ise “umut”u ifade edebilmektedir. 94 1. 4 SIRA DIùI ÖZNE+YÜKLEM+NESNE BAöDAùTIRMASI Sıra dıúı özne+yüklem+nesne ba÷daútırmalarının merkezinde yüklem vardır. Genellikle hem özne+yüklem hem de nesne+yüklem uygunsuzlu÷u nedeniyle ögeler arasında sıra dıúı iliúkiler kurulur. Anlam yükleme yönü, yüklemden di÷er ögelere do÷rudur. Nesnenin ve öznenin temel anlamlarına yüklemin yan tasarımları, duygu de÷erleri ve ça÷rıútırdıkları yüklenir. Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda tek bir yoldan söz etmek güçtür. ùair, özne ile yüklem arasında canlandırma yaparken nesne ile yüklem arasında baúka bir yolu kullanabilmektedir. 1. 4. 1 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+YüklemNesne Ba÷daútırması Sıra dıúı özne+yüklem+nesne ba÷daútırmalarında úair, deyim aktarmalarından kiúileútirme, canlandırma, somutlaútırma ve farklı düzlemler arasında aktarma yollarını kullanmıútır. 1. 4. 1. 1 Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması Söz konusu üç öge arasında yapılan sıra dıúı ba÷daútırmalarda genellikle özne, yüklem yoluyla kiúileútirilirken nesne, bu ba÷daútırmayı zenginleútirici rol oynar. Aúa÷ıdaki örneklerde sıra dıúılı÷ın sebebi; temel anlamları düúünüldü÷ünde öznenin, hem yüklemin gösterdi÷i iúi gerçekleútiremeyecek oluúu hem de nesneyle olan uyumsuzlu÷udur: 95 “Gün olgun hurmaları ısırırken, Kovalarla su taúıyor taze gülüúler.” (Menzil, Na't -III-, Zaman Sana Akortludur Sıfırdan Sonsuza, 100, 4) “Dil kendini ba÷ladı bir yankısız vadiye” (Kar Sesi, Bir Aúk Zinciridir Hayat, 150, 9) Aúa÷ıdaki sıra dıúı ba÷daútırma, insanın içindeki heyecanı somut bir úekilde anlatmak için kullanabilece÷i ender ifadelerden biridir. ønsanların ço÷u böyle bir durumu anlatmak için “içi içine sı÷mamak” gibi artık alıúılmıú deyimleri kullanır. ùair, Türkçenin sa÷ladı÷ı imkanları sonuna kadar kullanarak yepyeni ifadeler oluúturur ve içine sı÷dıramadı÷ı, atıúları hat safhaya çıkmıú yüre÷ine gö÷sünü tokaçlatır: “Göksümü tokaçlar yüre÷im güm güm, øner dere kenarında yürürüm, Tüm sular benimle Türkçe konuúur.” (Güneúe Uçmak østiyorum, Benimle, 79, 7) Aúa÷ıdaki örnekte, özne ile yüklem arasında herhangi bir sıra dıúı iliúki yokken, yüklemin gösterdi÷i iúten beklenmedik bir nesnenin etkilenmesi sıra dıúılık yaratmıútır: “Batık bir gemiyi söker serçeler Su yüzüne tek tek çıkar parçalar” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, O, 61,8) Serçeler pek çok úeyi sökebilir; ancak “gemi” bu kümenin elemanlarından biri de÷ildir. 96 1. 4. 1. 2 Kiúileútirme Ve Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması ùair, söz konusu üç öge arasında sadece kiúileútirme yolunu kullanmaz. Çünkü amaç kiúileútirme, canlandırma ya da somutlaútırma yapmak de÷il; göstergeleri etkileyici ve güçlü imgeler oluúturmak amacıyla, herkesten farklı yollarla sunmak, onları okuyanı ve dinleyeni úaúırtacak úekilde sıra dıúı iliúkilerle ba÷daútırmaktır. Bu nedenle de úair sıra dıúı ba÷daútırma kurarken kendini en iyi ifade edebilece÷i yolları kullanır: “Birisi da÷lardan ça÷ırıyor beni, Birisi denizlerde kulaçlarıma hasret… Bu sesler,bu rüzgarlar dokuyor kökenimi, Yarınlara ıúkın atan” (Kar Sesi, Kan, 16, 11-12) Yukarıdaki örnekte özne ile yüklemi ba÷daútırırken kiúileútirmeden yararlanan úair, nesne ile yüklem arasında somutlaútırma yapar. Amaç “doku-“ fiilinin tasarımlarını “ses” göstergesine yükleyerek aslının, soyunun nasıl oluútu÷unu, onun için geçmiúten bu güne neyin önemli oldu÷unu vurgulayabilmektir. 1. 4. 1. 3 Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması ùair aynı sıra dıúı ba÷daútırmada hem özneyi hem de nesneyi canlandırabilmektedir. Aúa÷ıda úairin “emzir-“ fiili ile kurdu÷u iki farklı sıra dıúı ba÷daútırma yer almaktadır: 97 “Karanlıkları emzirir sular, büyür a÷ızları kuyuların” (Seyran, Biraz Daha, 79, 1) “Geceyi da÷lara sı÷ınmakla geçiririm,konuúan da÷lar Bir kuú öter ötelerden, emzirir yüre÷imi mor acılar” (ølk Yazda, Bir Devi Emziren Mor Acılar, 126, 14) ùair “emzir-“ iúinden etkilenen nesne olarak seçti÷i “karanlıklar” ve “yürek” göstergeleri ile yüklem ve nesne arasında sıra dıúı bir iliúki kurmuútur. Emzirilen nesne büyür, geliúir, hayatın devamlılı÷ını sa÷lar. ”Emzir-“ fiilinin nesne üzerinde bırakaca÷ı etkilerden, di÷er bir deyiúle emzirilen ögelerde medyana gelen de÷iúikliklerden yararlanarak güçlü bir anlam yakalayan úair, fiilin temel anlamı olan “süt verme” iúlemini bir tarafa bırakmaktadır. ùair, emzirilme yetisi kazandırdı÷ı “karanlık” ve “yürek” göstergelerini canlandırırken somutlaútırmıú da olur. Bu anne ve yavru, hayvan da olabilir, insan da. Ne sular, ne de mor acılar emzirme fiilini gerçekleútirebilecek özneler olmadı÷ı için özne ve yüklem arasında da sıra dıúı bir ba÷daútırma yapılmıútır. 1. 4. 1. 4 Canlandırma Ve Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması Özne+yüklem ve nesne arasında kurulan sıra dıúı ba÷daútırmalarla hem özne canlandırılıp hem de nesne somutlaútırılabilmektedir. Aúa÷ıdaki örneklerde yüklemin anlam özellikleri nesneye yüklenerek somutlaútırma; özneye yüklenerek canlandırma yapılmaktadır: “Özlemlerim vatan kadar geniúler, Ufuklara yansır gönlümden geçen. Zamansa en gevrek sabrımı diúler, 98 øki da÷ın arasından geçerken.” (Güneúe Uçmak østiyorum, Her Ay ùafa÷ında Bir Beyaz Turnayım Ben, 38, 7) Aúa÷ıdaki örneklerin ikisinde de “iç-“ fiilinin anlam özellikleri nesneye yüklenerek somutlaútırma; özneye yüklenerek canlandırma yapılmaktadır: “Ruhum dirilen sesleri içiyor tas tas” (Zaman Bir Beyaz Türküdür, Zaman Bir Beyaz Türküdür, 9, 4 ) “Bir haber oldu, habersiz avladı beni gökler baúıma geçti, yerler ayaklarımın altından uçtu, göller umutlarımı içti bir uyurgezerim úimdi” (Güneúe Uçmak østiyorum, Her Mevsim Açı÷ım Ya÷murlara, 110, 16) 1. 4. 1. 5 Canlandırma Ve Farklı Düzlemler Arasında Geçiú Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması Aúa÷ıdaki örnekte yüksek ses, gürültü anlamlarına gelen “velvele” göstergesi canlandırılmakta, cümlenin nesnesi olan “güneú” ise farklı bir düzlemden bir yükleme ba÷lanarak bambaúka anlamlar yüklenmektedir. Kıymıklanan nesne küçülür, parçalara ayrılır, nesne harcanmıú olur. Güneú kıymıklanarak azalmakta, güneú azaldıkça hava kararmakta, yani zaman geçmektedir. “Eski bir dostla geçmiúten konuúurken zaman su gibi aktı geçti” gibi bir ifadeyi kullanmak çok da zor de÷ildir. Bu nedenle de etkileyicili÷i sınırlıdır. Oysa úair kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmayla, kolay kolay dile dökülemeyecek bambaúka duyguları ve durumları ifade etmekte, kendine özgü kullanımlarla güçlü ve etkili mısralar ortaya koymaktadır: 99 “Ola ki bir gün çıkıp gele Uzaklarda kalan eski dostlardan biri Sesinde âúina bir velvele Kıymıklayıp durur güneúi” (Uzaklara Türkü, Ola Ki Bir Gün, 123, 23) 1. 5 SIRA DIùI ÖZNE+YÜKLEM+TAMLAYICI BAöDAùTIRMASI ùair özne ile yüklemin arasında kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmalara daha çok yer tamlayıcısını, sonra ise hâl tamlayıcısını dahil eder. Sıra dıúı ba÷daútırmanın temelinde yine yüklem vardır. Yüklemin bildirdi÷i iúi, oluúu, hareketi gerçekleútiremeyecek bir öznenin ve bu iúe, oluúa ve harekete uymayan bir yerin, durumun kullanımı sıra dıúılık do÷urmaktadır. Yüklemin sahip oldu÷u yan tasarımlar, duygu de÷erleri ve uzak/yakın ça÷rıúımlar, cümlenin tamlayıcısına, öznesine veya her ikisine birden yüklenmektedir. 1. 5. 1 Benzetme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması ùair söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda benzetmelerden çok yararlanmıútır. Özne her zaman benzeyen unsur olup temel anlamında kullanılırken tamlayıcı ve yüklem cümleden cümleye de÷iúebilen kullanımlarla karúımıza çıkar: “Çı÷lıklar dumanca tüttü, Gönül döverken yokuúu.” (Güneúe Uçmak østiyorum, Gönül Döverken Yokuúu, 201, 3) 100 “U÷uldasa iki da÷ın arası Sesin yaprak yaprak düúmüú oluyor” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Rastlantı Mı Bu, 144, 4) “Senin gönlün ıúıklar ülkesinde bir gümüú sandal Ne olur sen de ye-iç,keyfince aúk úarkıları söyle Her güzelde bir kez kal” (ølk Yazda, ølk Yazda -5-, 23, 13) “Kesilir tıpırtılar kapı eúi÷inde ùimdi ne yapacak? diye beklerim Uzak yıldızlar ırgalanırken gök beúi÷inde Merakıma tarla olur göklerim” (Kar Sesi, Sen Bir Dara÷acısın Yorgun Gecelerimde, 38, 8) “Tek odakta toparlanmıú çiçekler Hüzün bir yırtıcı do÷ana döndü” (Bir Çift Beyaz Kartal, ùekiller, 93, 4) “Sen benim dünyamdan azat düúende Yürek bile çiçeksiz so÷ana döndü” (Bir Çift Beyaz Kartal, ùekiller, 93, 6) “Kalbim aúkına vatan Irma÷ım gölüm güzel” (Bir Çift Beyaz Kartal, Özüm Gerçe÷i Söyler, 111, 1) “Gellere gitlere sabun oldu can økiye bölündü dünyam ortadan.” (Menzil, Denizlerin Med Vakti, 72, 5) Aúa÷ıdaki örneklerde “gibi” edatı kullanılarak özne olmayacak úeylere benzetilir ve bu benzetme sonunda çeúitli özellikler kazanan öznenin yaptı÷ı iúin yeri de sıra dıúılık do÷urur: 101 “Yorgunluk bir kilit gibi vurulur ufka her akúam, Ben gönlüme derim ki : Geri dön ey serseri kurúun, Serenatları yeter, dokunma tüylerine kuúun!” (Bir Çift Beyaz Kartal, Uzun Saçlı Sevdam, 24, 17) “Bir umut alfabesidir senin terliklerin ; Gelir, geçecek, geliyor iúte... Yaklaúır …yaklaúır ayak seslerin Zaman sabun gibi erir bu tür düúlerle” (Kar Sesi, Sen Bir Dara÷acısın Yorgun Gecelerimde, 38, 4) “Yıldızlar kınalı keklikler gibi suya iner Korkarım ürkütmekten” (Seyran, Akúam Olur, 66, 1) “Kırmızı otobüslerin dolu dolu geçti÷i Sapa yollarda yaúamak var ya Temmuzu øri bir meúenin arkasından bakar güneú Bütün hatıralar kıpır kıpır Her özlem yürekte sofra tuzu” (Uzaklara Türkü, Bütün Kelebekler Dokuz Temmuzdur, 51, 5) 1. 5. 2 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda úair, deyim aktarmalarından kiúileútirme, canlandırma, somutlaútırma ve farklı düzlemler arasında aktarma yollarını kullanmıútır. 102 1. 5. 2. 1 Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması Hâl tamlayıcısının yüklem ve özneyle birlikte sıra dıúılık oluúturdu÷u örneklerin büyük ço÷unlu÷u kiúileútirme yoluyla yapılmıútır: “Aúk abdest aldırır kurban kanıyla, Âúık úehit bir gül Mansur yanıyla…” (Uzaklara Türkü, Asıldı÷ım Her øp Boynumda Uzar, 13, 11) ùair úiirlerinde sıra dıúı ba÷daútırma kurarken anlam olaylarından çok farklı úekillerde yararlanmaktadır. Aúa÷ıdaki örnekte úair, önce do÷adan insana yaptı÷ı bir aktarımla kendisini “kuú”a benzetmiú ve kanatlara sahip kılmıútır. Sonrasında “kanat” göstergesini kiúileútirmiú ve ona “sevda çekme” özelli÷i yüklemiútir. Bu sıra dıúı ba÷daútırmada asıl sıra dıúı olan “sevda sevda sızlamak” ifadesidir. ùair “sevda sevda” ikilemesini, “sevda diye diye, sevda çekti÷i için, sevda yüzünden” anlamlarında kullanmıútır. Aslında bu ikileme “sızla-“ fiilinin durumunu belirtmek için kullanılamaz. “Diye” sıfat-fiilinin düúmüú oldu÷unu düúündü÷ümüzde de, ki anlam bu úekilde ortaya çıkmaktadır, “kanatlar” kiúileútirilmiú olur: “Nere ya÷sam üç güvercin izledi Kanatlarım sevda sevda sızladı” (Güneúe Uçmak østiyorum, Nemrut Da÷ı Esintisi, 27, 24) Aúa÷ıdaki örneklerde sıra dıúı iliúki kurulurken yer tamlayıcısının anlam özelliklerinden yararlanılmıútır. Yer tamlayıcısıyla özne arasında do÷rudan bir ba÷ kurmak mümkün de÷ildir. Bu ba÷ ancak yüklem vasıtasıyla kurulabilir. Bu nedenle anlamın ortaya koyulabilmesi için yer tamlayıcısının anlam özelliklerinin önce yüklemin temel anlamına yüklenmesi, sonra da çıkan sonucun öznenin temel anlamına yüklenmesi gerekir: 103 “Bıkıp usanmam yoktur affını beklemekten, Akıl çoktan kurtuldu uzun emeklemekten,” (Beyaz Dilekçe, Beyaz Dilekçe-4-, 40, 12) “Gökçen bir kumrudur prizmalarda, Yedi-renk üstüne ba÷daú kuran can; Düúler,yemlik yemlik biter baharda, Zaman ötesinden konuúur zaman” (Sevgi Turnaları, Da÷ Yollarında, 25, 8) “Güneú beynimde çalsın ıslı÷ını, Üveyikler gözlerime tünesin, Gül çalısı geri versin yılanı Neler istemiyor sevenin canı?..” (Güneúe Uçmak østiyorum, Kara Yılan, 174, 24) 1. 5. 2. 2 Kiúileútirme ve Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda öznenin temel anlamına, yüklemin ve yer tamlayıcısının yan tasarımları, duygu de÷erleri ve ça÷rıútırdıkları yüklenir. Yüklem vasıtasıyla özne kiúileútirilirken yer tamlayıcısı somutlaútırılır. Aúa÷ıdaki örneklerde yer alan sıra dıúı ba÷daútırmaların anlamlarının ortaya koyulabilmesi için, yüklemin tasarımlarının önce öznenin temel anlamına yüklenmesi, sonra ise çıkan anlam ile yer tamlayıcısının anlam özelliklerinin birleútirilmesi gerekir: 104 “Bir çimdik menekúe tohumu düúer Topra÷ım o anda aúka aúerer” (Uzaklara Türkü, Asıldı÷ım Her øp Boynumda Uzar, 13, 18) “Bir salkım sö÷ütün ıúıl ıúıl yapraklarında Ya÷mur damlacıkları demleniyordu Yalankı çiçekleri vakte gülümsüyor Tatlı bir serinlik saçlarımda dinleniyordu” (Leyl ü Nehar Aúk, Geç Kaldım Ba÷ıúla, 77, 8) “Takvim-i kebirde bir sır ötesi Vakte kamçı vurur hüznümün sesi” (Uzaklara Türkü, Asıldı÷ım Her øp Boynumda Uzar, 9, 18) 1. 5. 2. 3 Canlandırma Ve Farklı Düzlemler Arasında Aktarma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması Canlandırmanın kullanıldı÷ı söz konusu örneklerde, yüklemin taúıdı÷ı insanlara özgü nitelikler yüklenerek özne canlandırılırken, gerçekleúen fiilin yerinin de ne öznenin ne de yüklemin temel anlamına uygun olmaması, farklı düzlemler arasında aktarma yoluyla yapılan sıra dıúı bir iliúkiye neden olur. Aúa÷ıdaki örneklerde ögeler arasındaki sıra dıúı iliúkiler úöyledir: “Da÷ların oturması” ve oturulan yerin “göbek” oluúu: “Akúam olur da÷lar göbe÷ime oturur” (Seyran, Akúam Olur, 65, 11) “Bir ünlemin basması” ve basılan yerin “toprak“ oluúu: “Geceye açılan her kapı kaygan; Kader bazen a÷ıt, bazen türküdür 105 Bin soru úimúe÷i çakar uza÷a, Bir ünlem basar topra÷a Suya inen ördekleri ürkütür…” (Kar Sesi, Eski Bahçelerde Can Bir Kuú Evi, 26, 16) “Serinli÷in dinlenmesi” ve dinlenilen yerin “saç” oluúu: “Bir salkım sö÷ütün ıúıl ıúıl yapraklarında Ya÷mur damlacıkları demleniyordu Yalankı çiçekleri vakte gülümsüyor Tatlı bir serinlik saçlarımda dinleniyordu” (Leyl ü Nehar Aúk, Geç Kaldım Ba÷ıúla, 77, 7) “Bulutların oturması” ve oturulan yerin “göz” oluúu: “Yorgun bulutlar oturmuú gözlerine Ve hâlâ taze bir hüsnüyusuftur bendeki yüzün” (Güneúe Uçmak østiyorum, Yorgun Bulutlar Oturmuú Gözlerine ve Hâlâ Bir Hüsnüyusuftur Bendeki Yüzün, 146, 11) 1. 5. 2. 4 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması Sıra dıúı özne+yüklem+tamlayıcı ba÷daútırmalarındaki iliúki her seferinde farklılık gösterebilmektedir. Anlamı çözebilmek için göstergelerin iliúkisini inceleyip temel anlamda ve tasarım, duygu de÷eri ve ça÷rıúımlarıyla kullanılan göstergeler tespit edilmelidir: “Kara taútan kin yeúerir, Taptaze Habil'in izi…“ (Seyran, Beúgen Ça÷rı Çiçe÷i, 11, 16) 106 Örnekteki sıra dıúı ba÷daútırma aúa÷ıda bir úemayla gösterilmiútir: söz dizimi çizgisi söz dizimi çizgisi özne yüklem yer tamlayıcısı kin yeúerir kara taú(tan) temel anlam> < temel anlam > iliúki çizgisi < temel anlam iliúki çizgisi ba÷daútırma yan tasarımlar, yan tasarımlar, çizgisi duygu de÷erleri duygu de÷erleri do÷mak, büyümek kötülük, fenalık, ço÷almak, yayılmak, karamsarlık, yetiúmek, düúmanlık Kin temel anlamında kullanılırken, ”kara taú”ın ve “yeúer-“ fiilinin duygu de÷erlerinden faydalanılarak bir anlam yakalanmaya çalıúılmıútır. “Yeúer-“ sözcü÷ü, bitkiler için yaprak vermek, yapraklanmak, yetiúmek, büyümek anlamlarında kullanılıyor. “Kin”in yeúermesi ise bir sıra dıúı ba÷daútırmadır. Bu aktarmada amaç, hissedilen duyguları somutlaútırabilmektir. “Kin yeúerir” denilerek kinin oluúması, do÷ması, büyümesi ve yayılması kastedilmektedir. “Kara taú” sıfat tamlamasındaki “kara” sıfatının insanda uyandırdı÷ı kötülük, düúmanlık gibi kavramlarla yapılan sıra dıúı ba÷daútırmanın anlamı da güçlendirilmiútir. Yine taútan bir úeyin yeúermesinin zorlu÷u da düúünülürse kinin ne kadar güçlü bir duygu oldu÷u da anlaúılır. Aynı zamanda kinin kalpte oluútu÷unu da hatırlarsak burada, “kara taú”ın kötü kalbe benzetildi÷ini de düúünmek gerek. ùairin sıra dıúı ba÷daútırmalarında sırtını var olan deyimlere yasladı÷ını daha önce de belirtmiútik. Bu örnek de “taú kalpli” deyiminden örneksenerek yapılmıútır demek do÷ru olacaktır. Öyle ise úair, kötü kalpli insanlarda oluúan kin duygusunun çirkinli÷ini, so÷uklu÷unu ve sevimsizli÷ini etkili bir úekilde anlatabilmek için bu ifadeyi kullanmıútır. økinci mısrada yer alan ”Taptaze 107 Habil'in izi…” sözleri ile hatırlatılan “Hâbil ile Kabil” hikâyesindeki kötülük, okuyanda ve dinleyende daha güçlü hissettirilmiú olur. Bahattin Karakoç'un úiirlerinin ço÷unda gördü÷ümüz etkili ifade yollarından biri de yukarıdaki ikinci mısrada gördü÷ümüz Hâbil örne÷inde oldu÷u gibi özel adlardan yaralanmasıdır. ùair, tıpkı sıra dıúı ba÷daútırmaları kullandı÷ı gibi insan zihninde birtakım tasarımların belirmesine yol açtıkları, kiúisel ve belli bir topluma özgü duygu de÷erleri oluúturdukları için sık sık özel adlara da baúvurmuútur. ùair ba÷daútırmalarının anlaúılırlılı÷ını özel adları kullanarak sıra dıúı kolaylaútırmıú, etkili ifadelerinin gücünü artırmıútır. 1. 5. 2. 5 Farklı Düzlemler Arasında Geçiú Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması Farklı düzlemlerde yer aldıkları için kavram alanları uyuúmayan göstergelerin etkili bir ifade yakalamak adına sıra dıúı iliúkiler içerisinde ba÷daútırıldıkları örneklerin sayısı oldukça fazladır. ùair aúa÷ıdaki örneklerde bulut, süt, aúk, gönül gibi göstergelerle dilin yeni kullanımları içerisinde bambaúka duyguları ifade etmektedir: “Kilide vurdum keseri, Aynaya bulutlar a÷sın; Düúü naza uslukladım.” (Seyran, Bir Defter Açtım Geceye, 17, 9) “ùiirim, Kıble kumaúına sarar sarmalar beni Ve esrik gönlüme minarelerin sütleri damlar” (Sevgi Turnaları, ùafa÷a Do÷ru, 9, 8) 108 Aúa÷ıdaki örneklerde özne ile yüklemin ba÷daútırılmasında hiçbir sıra dıúılık yokken, yüklemin gösterdi÷i iúin özne tarafından gerçekleútirildi÷i yer sıra dıúılık do÷urmuútur: “Ay bir ala buza÷ı kara inek koynunda gökçen çiçekler açtı úafa÷ın kaz boynunda ben de domurdum aha...” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Bir Hasret Yılı Daha, 23, 2-3) “Güneú beynimde çalsın ıslı÷ını, Üveyikler gözlerime tünesin, Gül çalısı geri versin yılanı Neler istemiyor sevenin canı?..” (Güneúe Uçmak østiyorum, Kara Yılan, 174, 24) 1. 6 SIRA DIùI NESNE +YÜKLEM+TAMLAYICI BAöDAùTIRMASI ùair yüklemi sadece bir öge ile de÷il, birden fazla öge ile de sıra dıúı iliúkiler içerisinde kullanabilmektedir. Gerçekleúen iú ile bu iúin gerçekleúti÷i yer, yön, durum ve iúten etkilenen arasında kurulan sıra dıúı iliúkilerle yapılan ba÷daútırmalarda etkileyici ifadeler yakalanmaktadır. 1. 6. 1 Benzetme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması ùair, göstergeler arasında kurdu÷u yeni ba÷larla onları bambaúka úekillerde ifade eder. Aúa÷ıdaki örnekte ruhunu ipli÷e benzeten úair, somutlaútırma amaçlı bir benzetme ile sıra dıúı bir ba÷daútırma yapmıútır: 109 “Ruhumu iplik iplik sardım aúkın i÷ine Gördüm ki iplik i÷de zikirsiz bükülmüyor” (Kar Sesi, Bir Aúk Zinciridir Hayat, 152, 3) 1. 6. 2 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda úair, deyim aktarmalarından kiúileútirme, canlandırma, somutlaútırma ve farklı düzlemler arasında aktarma yollarını kullanmıútır. 1. 6. 2. 1 Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması ùair özne+nesne ve tamlayıcıyı farklı úekillerde ba÷daútırarak her seferinde baúka yollarla kiúileútirme yapabilmekte, yaptı÷ı bu kiúileútirmeler yoluyla kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmalarda kullandı÷ı göstergelere her seferinde yeni anlamlar yükleyebilmektedir: “Bir gel'e kendimi orda unuttum, Yürüdüm düz bayır, iniú ve yokuú. ùiiri en uzun saçından tuttum, Sevgidir özümde úakıyan tek kuú” (Uzaklara Türkü, Gözlerim Can Evimde, 24, 3) Yukarıdaki örnekte úair özne olarak kullandı÷ı úiiri, “tut-“ yükleminin tasarımlarından yararlanarak somutlaútırmıú; ”en uzun saçından” yer tamlayıcısıyla yapılmıútır; da çünkü kiúileútirmiútir. kiúileútirilen Somutlaútırma, her úey elbette kiúileútirmenin ki aynı içinde zamanda somutlaútırılmıú olur. Sıra dıúı ba÷daútırmayı bir bütün içinde ele aldı÷ımızda hem yüklemin hem de yer tamlayıcısının yan tasarımlarının ve duygu 110 de÷erlerinin öznenin temel anlamına yüklenmesiyle sıra dıúı bir ba÷daútırmanın kuruldu÷unu görürüz. 1. 6. 2. 2 Kiúileútirme Ve Farklı Düzlemler Arasında Aktarma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması Çok ögeli sıra dıúı ba÷daútırmalarda, tüm ögeler arasında aynı yol izlenmemektedir. ùair de kimi zaman söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda kiúileútirme ve farklı düzlemler arasında aktarma yollarını birlikte kullanılarak etkili ifadeler yakalar: “Her sese pervazlanan yüreklerimizi Zehra Bilir emzirirdi türküleriyle” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman Malatya øçin Poem, 199, 13) Yukarıdaki dizelerde kilit gösterge “emzir-“ fiilidir. Bu fiilin hâl tamlayıcısı olarak kullanılan “türkü” göstergesi ile anlam özellikleri uyuúmadı÷ı gibi, nesne olarak kullanılan “yürek” göstergesiyle de sıradan bir iliúki kuramayaca÷ı açıktır. Örnekte “emzir-“ fiilinin kiúileútirerek etkiledi÷i “yürek” göstergesi de, farklı bir düzleme aktardı÷ı “türkü” göstergesi de temel anlamında kullanılmıútır. Temel anlamlarında kullanılan bu göstergelere “emzir-“ fiilinin anlam özellikleri, tasarımları ve ça÷rıútırdıkları yüklenerek etkili bir ifade yakalanmıútır. 1. 6. 2. 3 Canlandırma Ve Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması ùair kimi zaman da aynı sıra dıúı ba÷daútırmada canlandırma ve somutlaútırmadan birlikte yararlanır. Aúa÷ıdaki örneklerde “iç-“ fiilinden ve içilen nesnelerin anlam özelliklerinden yararlanılarak sıra dıúı ba÷daútırmalar 111 kurulmuútur. Aralarında herhangi bir yakınlık bulunmayan, normal úartlarda kimsenin bir arada kullanmayaca÷ı “ses” ve “iç-“ böylelikle anlaúılır bir iliúki kurmuú olur: “Ruhum dirilen sesleri içiyor tas tas” (Zaman Bir Beyaz Türküdür, Zaman Bir Beyaz Türküdür, 9, 4) “Ben ayak seslerimi topra÷a içiriyorum, Sevgilinin yakınında yürürken.” (Beyaz Dilekçe, Beyaz Dilekçeye Beyaz Bir Önsöz IV, 15, 22) Farklı kavram alanlarına ait göstergeler arasında kurulan iliúki ile “ses” gibi cismi olmayan bir nesne “sıvı olma” gibi bir özellik kazanmıútır. Bu iliúkide toprak (içen), ayak sesleri (içilen) ve iç- göstergeleri arasında akla gelmedik bir ba÷ kurulmuútur. “Toprak” göstergesi, “iç-“ fiilini gerçekleútirerek canlanmıú; “ayak sesleri” söz grubu içilme özelli÷i kazanarak hacmi, a÷ırlı÷ı ve kütlesi olan sıvı bir maddeye dönüúmüú ki bu yolla göstergenin somutluk derecesi artmıútır. Kavram alanlarında yapılan bu sıçramalarla dil, rutin kullanımlarının dıúına çıkarılmıútır. 1. 6. 2. 4 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması Nesne+yüklem+tamlayıcı arasındaki sıra dıúı ba÷daútırmalar, kendi içinde kullanılan metotlarla açıklanabilir. ùairin sürekli kullandı÷ı bir metot yoktur. O, her seferinde göstergelerin insanı úaúırtan bambaúka yüzlerini göstererek okuyan ve dinleyende güçlü imgelerin oluúmasını sa÷lamaktadır: “Bense merdivenler dayıyorum gönlümdeki sabaha Düú atlarımı geceye seyipledim artık” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, 6, 4) 112 “Düú atları”, isim tamlaması úeklinde kurulmuú bir sıra dıúı ba÷daútırmadır. Cümlede nesne olarak kullanılan bu sıra dıúı ba÷daútırma, “seyiple-“ fiilinin gerçekleúti÷i yer olarak “gece”nin gösterilmesi nedeniyle tekrar sıra dıúı bir ba÷daútırma kurmuútur. Örnekte “gece” göstergesinin yan tasarımlarından yararlanılmaktadır. ùair “as-“ fiilini kimi zaman astı÷ı yer ile asılan nesne, kimi zaman “as-“ fiili ile asılan nesne, kimi zaman da her üçü arasında kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmalar içersinde pek çok kez kullanmıútır: “Ansızın uyanırım sıfır üçlerde Bir daha da gözlerim uyku tutmaz Asarım gönlümü senin her bir dalına Düúlerimde güneú batmaz, ay batmaz” (Kar Ses, Sen Bir Dara÷acısın Yorgun Gecelerimde, 37, 3) “Gönlümü bir da÷a asıyorsam yalnızlı÷ımda Göklere ulaúmak tutkumdandır” (Bir Çift Beyaz Kartal, Köúeleri Törpülerim Severken, 101,1) “Bir sedir dalına astım zamanı Saygıyla sustular bütün sirenler Zaman ki çok lifli bir düú urganı Sabah gider, akúam döner trenler “ (Uzaklara Türkü, Uzaklara Türkü, 1,21) “Aúkım ile ufukları al al ettim Yanarak dirilmeyi ö÷retsin diye Ben rüzgarlara astım türkülerimi” (ølk Yazda, Rüzgarlara Türkülerimi, 11, 21) Astım 113 Yukarıdaki örnekte “rüzgâr” ve “as-“ göstergeleri arasında sıra dıúı bir ba÷daútırma yapılmıútır. “As-“ fiili temel anlamında kullanılırken “rüzgar” kelimesinin an duygu de÷erinden faydalanılmaktadır. Aslında bu örnekte soyut göstergeler somutlaútırılmamıú, somut olan “rüzgar” ve “türkü” göstergelerinin somutluk dereceleri arttırılmıútır “As-“ göstergesinin temel anlamı; “Bir úeyi aúa÷ıya sarkacak biçimde bir yere iliútirip sarkıtmak, üzerine takınmak, kuúanmak.” tır.(TDKS) Demek ki úair rüzgârları türküleriyle kuúandırmıú; çünkü “türkü” göstergesi de yüklü bir duygu de÷erine sahiptir. Türkü acıdır, özlemdir, mutluluktur, sıladır, gurbettir, sevdadır…ùair do÷rudan do÷ruya duygularını duyurabilmek için rüzgâr gibi, da÷ gibi, pınar, a÷aç, çiçek, kuú gibi do÷aya ait göstergelerden yararlanmaktadır. Rüzgâr sevgilinin kokusunu ulaútırır. Rüzgâr bir postacıdır, ulaktır: Sevgiliden âúıka koku; âúıktan sevgiliye özlem getirip götürür. Rüzgâr aynı âúık gibi sevgilinin etrafında dolaúır. Âúık a÷larken o da ya÷mur bulutlarını harekete geçirir. Rüzgâr, her yerde her zamandadır. ùairin türkülerle anlattıklarını en iyi o taúıyabilir .Tüm bu duygu de÷erleri eklendi÷i zaman üç gösterge ile kurulan sıra dıúı bir ba÷daútırmayla zengin bir duygu yo÷unlu÷u ifade edilmektedir. ùairin sıra dıúı ba÷daútırmalarında en çok kullandı÷ı fiillerden biri de aúılamaktır: “Zamana sevgiyi aúıladım, tutmadı, øki mendil gibi boúlu÷a takıldı ellerim” (Sevgi Turnaları, Çıkmaz, 18, 9) 1. 6. 2. 5 Farklı Düzlemler Arasında Geçiú Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması ùair, göstergelerin kavram alanlarında yaptı÷ı çok yönlü sıçramalarla yepyeni kavram alanları oluúturmaktadır. Aúa÷ıdaki örnekte “ellerin 114 uzanması” ifadesinde herhangi bir sıra dıúılık yokken, “ellerin ufuklardan uzanması” sıra dıúıdır. Di÷er bir deyiúle yer tamlayıcısının temel anlamı nesne ve yükleme uymamaktadır: “Uzat ufuklardan bana, ellerini koçan koçan, Yeni bir dünya çiziyor günıúı÷ı kavakları…” (Bir Çift Beyaz Kartal, Uzun Saçlı Sevdam, 26, 19) Aúa÷ıdaki örnekte yine sıra dıúılı÷a neden olan yer tamlayıcısının temel özelli÷inin, nesne ve yüklemin temel özellikleriyle uyuúmamasıdır. “Bulut” göstergesinin tasarımları, nesne ve yüklemin temel anlamlarına yüklenmiútir. Ortaya çıkan anlam artık göstergelerin temel anlamlarından uzak yepyeni bir kavram alanına aittir: “Göksu’ya bakan Helete yaylalarında Hasta Bekir’in çadırına indirdiler beni Barsa÷ı dü÷ümlenmiú mecali tükenmiúti Bulutlardan biçiliyordu kefeni” (Leyl ü Nehar Aúk, Bu Kervan Yollarda Kalası De÷il, 27, 8) Aúa÷ıdaki örneklerde yer alan “uslukla-“ fiili, sözlüklerde yer almayan úairin “us” kökünden türetti÷i yeni bir kelimedir10. Sıra dıúı ba÷daútırma nesne ve yer tamlayıcısının bu yeni yüklemle birleútirilmesiyle yapılmıútır: “Sesi saza uslukladım.” (Seyran, Bir Defter Açtım Geceye, 17,5) “Kilide vurdum keseri, Aynaya bulutlar a÷sın Düúü naza uslukladım.” (Seyran, Bir Defter Açtım Geceye, 17, 10) 10 Bu konu “úiir dilinde sapma” baúlı÷ı altında incelenmektedir. Bkz.: Aksan, 1999b: 166-179; Özünlü, 1982 115 ùair her zaman aynı yolu kullanmaz. Aúa÷ıdaki örnekte ise nesne isim tamlaması úeklinde oluúmuú bir sıra dıúı ba÷daútırmadır. Bu ba÷daútırmada “gökler” kiúileútirilmiútir. Ögeler arasındaki sıra dıúı iliúki “bozmak” fiilinin nasıl gerçekleúti÷ini dile getiren hâl tamlayıcısından kaynaklanmaktadır. Hâl tamlayıcısı olarak kullanılan “sesleriyle” göstergesi “boz-“ yüklemi ile bir sıra dıúı iliúki kurmuú nesne de bu iúten etkilenmiútir: “Bekaretini bozdular sesleriyle mahmur göklerimizin Kirli ayaklar altında sancılanıyor kutsal topraklar”(Güneúe Uçmak østiyorum, Ne Ocak Ayını Seviyorum Ne Silahları, 134, 1) 1. 7 SIRA DIùI ÖZNE+YÜKLEM+NESNE+TAMLAYICI BAöDAùTIRMASI Sıra dıúı ba÷daútırmaların sadece iki öge arasında kullanılmadı÷ına daha önce de de÷inmiútik. Bahaettin KARAKOÇ, úiirlerinin gücünü arttırabilmek ve úiirin sahip oldu÷u duygu yo÷unlu÷unu zirveye taúıyabilmek amacıyla bazen tüm mısrayı bazen birkaç mısrayı bazense tüm úiiri sıra dıúı iliúkiler içerisinde birbirine ba÷lar. Bu tarz sıra dıúı ba÷daútırmalarda, tek bir yoldan söz etmek mümkün de÷ildir. Özne ile yüklem arasında kiúileútirmeden yararlanan úair, nesne ya da tamlayıcıyla yüklem arasında somutlaútırmadan, canlandırmadan veya baúka bir anlam olayından yararlanabilmektedir. Bahaettin Karakoç söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda, özne ile yüklem arasında, genellikle ya kiúileútirmeden ya da canlandırmadan yararlanır. Di÷erlerinde ise kullanılan yol de÷iúkendir. Bu tarz iç içe geçmiú sıra dıúı ba÷daútırmalarda amaç, içinde bulunulan durumu, yeri, olayları canlı ve etkili bir úekilde tasvir edebilmektir. Aúa÷ıdaki örnekte hem özne ile yüklem hem de nesne ile yüklem arasında canlandırmadan yararlanılarak bir sıra dıúı ba÷daútırma yapılmıútır. 116 Baúka bir deyiúle yer tamlayıcısıyla bütünlük kurmuú yüklemin yan tasarımları, hem nesnenin hem de öznenin temel anlamına yüklenerek bir tabiat tasviri canlandırılmıútır: “Ay'ın cebelden do÷uúu Burnundan tutmuú yöreyi” (Sevgi Turnaları, Mutsuzluk Çemberi, 84, 6-7) Aúa÷ıdaki örnekte ise sıra dıúı özne+yüklem ba÷daútırmasında kiúileútirmeden -vaktin çözmesi-, sıra dıúı nesne+yüklem ba÷daútırmasında somutlaútırmadan -yorgunlu÷unu çözmesi-, sıra dıúı yer tamlayıcısı+yüklem ba÷daútırmasında farklı düzlemler arasında aktarmadan - sulara çözmesiyararlanılmıútır. Amaç yine bir tabiat tasviri yapmaktır. “Vakit”in durumu somutlaútırılmıú sahnelerle canlı bir biçimde verilmektedir: “Köro÷lu Nigar'ıyla söyleúirken Vakit yorgunlu÷unu sulara çözer” (Bir Çift Beyaz Kartal, Konuúan Parmak øzi, 75, 18) Aúa÷ıdaki örnekte de sıra dıúı özne+yüklem ba÷daútırmasında kiúileútirmeden yararlanılırken, nesne ile yüklem arasında kurulan sıra dıúı iliúkide somutlaútırmadan yararlanılmıútır. Yer tamlayıcısı ile yüklem arasındaki sıra dıúı ba÷daútırmada ise yine somutlaútırma yolu kullanılmıútır. Tüm bu ifadelerle içinde bulunulan durumun canlı bir tasviri yapılmaktadır. ùairin yaptı÷ı bahar tasvirinde her yer çiçeklerle donanmıú, kuúlar cıvıldamaktadır. O yaptı÷ı sıra dıúı ba÷daútırmalarla baharın aynı zamanda “aúk mevsimi” oluúunu da dile getirmektedir: “Gök papatya, yer ise lale bahçesi Aúka ıúık dokur kuúların sesi Seninle hep aynı yerde oluruz 117 -Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman.” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, 12, 6) Aúa÷ıdaki örnekte ise bambaúka bir aúk tasviri vardır. ùair aúkı çakma÷ın alevi olarak görmüú ve bu çakma÷ı çakanı da yürek olarak göstermiútir. “Aúk çakma÷ı” sıra dıúı ba÷daútırmasının kazandı÷ı anlamlar, yüklem olarak kullanılan “çak-“ fiiliyle birleútirilmiú ve sonuç temel anlamıyla kullanılan özneye yüklenmiútir. Ayrıca hâl tamlayıcısı görevinde kullanılan “derin” göstergesinin yan tasarımları da devreye sokulmuú, aúkın insanın taa içine iúleyen gücü vurgulanmıútır: “Aúıksa bir akdo÷an kan haramdır pençelerine, Beyaz güvercinler mum mum ıúırlar gecelerine Yürekse aúk çakma÷ını durmadan derin çakar.” (Bir Çift Beyaz Kartal, Uzun Saçlı Sevdam, 25, 19) Aúa÷ıdaki örnekte de yine canlı bir tabiat tasviri yapılmaktadır: “Ne karını gördüm ,ne ya÷murunu, Güneú baúak baúak sermiú nurunu;” (Güneúe Uçmak østiyorum, Nemrut Da÷ı Esintisi, 28, 10) Yukarıdaki örnekleri ço÷altmak mümkündür. Aúa÷ıda durum tasvirlerinin yapıldı÷ı birkaç tane örnek daha yer almaktadır: “Toylarda,úölenlerde,dal dal,göze göze Zaman sonsuzlu÷a senin egemenli÷ini kanıyor” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Sensin Ak Sevgilerde Gülümseyen, 53, 4) “Dil kendini ba÷ladı bir yankısız vadiye” (Kar Sesi, Bir Aúk Zinciridir Hayat, 150, 9) 118 ùair sık sık var olan söyleyiúlerden örneksemeler yaparak yeni sıra dıúı iliúkiler kurmaktadır demiútik. Buna en güzel örnek aúa÷ıdaki úiirde geçen “Baúımda gül yelleri esiyor.” dizesidir: “Soka÷ın bir baúından bir baúına selam vere vere yürüyorum, bir cümleyi noktalar gibi arada bir duruyorum, herkes konuúuyor duyuyorum, sevgimle herkese dokunabiliyorum kavak de÷il, baúımda gül yelleri esiyor gönlümde kırk ikindi ya÷murları dolaúıp eve dönüyorum, sofra hazır evinse iklimi aúk ve huzur herkesin yüzü gülüyor üst kata çıkıyorum alt-kata iniyorum sofraya oturuyorum bir lokma ya yiyor ya yiyemiyorum, masam beni bekliyor masanın üstünde -yazı makinam tuúlar kulvarda koúmaya hazır úiir yaz diye kiúniyor yazmaya oturuyorum, ilk tuúa basıyorum besmeleyle beynimde raks ediyor 119 uzun kanatlı kelimeler gönlümün memeleri süt dolu sa÷ılmak ister úiir ve kelam güzeli baldan tatlı kelimeler sevilmek ister hayattayım, hayattasın, hayattayız seviniyorum.” (Güneúe Uçmak østiyorum, Yaúama Sevinci, 61, 17-18; 62, 7-8-12-13-15-16) ”(Genç için) sorumluluk duygusundan uzak, zevk, e÷lence peúinde koúmak, gerçekleúmeyecek úeyler düúünülerek vakit harcamak” gibi anlamlar içeren “baúında kavak yelleri es-” de÷iminin örneksenmesiyle, “baúında gül yelleri esmek” sıra dıúı ba÷daútırması yapılmıútır. Bu sıra dıúı ba÷daútırma güçlü bir anlatım sa÷lamıú, ayrıca ça÷rıúımlara yol açmıútır. ”Gül” göstergesinin çok geniú bir ça÷rıúım alanı vardır. “Gül” divan edebiyatında sevgilinin yüzüdür, kokusudur. Daima tazedir. Baharın di÷er adı ”gül mevsimi”dir. Onun açılması bir neúe ve sevinç belirtisidir; çünkü gül açınca bahar gelir, e÷lence baúlar. Gül narindir. (Pala 1995: 208-209) ùair “yel” kelimesinin temel anlamına “gül“ kelimesinin ça÷rıúımlarını yükleyerek bambaúka bir ifade zenginli÷i yakalamıú; çok mutlu oldu÷unu, hayattan keyif aldı÷ını, her úeyin yolunda oldu÷unu, huzurlu oldu÷unu, içini sevinç ve neúe kapladı÷ını, sevdikleriyle hiçbir sorunun olmadı÷ını, sevip sevildi÷ini, sa÷lıklı oldu÷unu bu sıra dıúı ba÷daútırmayla kolayca ama etkili bir úekilde anlatıvermiútir. Kelimelere sıra dıúı ba÷daúıklıklar içerisinde yeni kimlikler yüklemek için zengin bir kelime hazinesi, iyi bir birikim, seçicilik, iyi bir iúçilik, geniú bir hayal gücü ve gözlem yetene÷i gereklidir. Birbiriyle ilgisi olmayan her ö÷e yan 120 yana geldi÷inde sıra dıúı ba÷daútırma oluúturamaz. Aralarındaki iliúkisizlik temel anlamları için geçerlidir. Yoksa amaç kelimeleri rast gele sıralamak de÷ildir. ùiir “gönlümde kırk ikindi ya÷murları” dizesiyle devam eder. Kırk ikindi ya÷murları bahar aylarında ya÷ar ve baharı müjdeler. ønsanı üúütmeyen, etrafa mis gibi bir koku yayan, topra÷ı tazeleyen, tabiatı canlandıran ya÷murlardır. ùair “gül yelleri” sıra dıúı ba÷daútırmasıyla oluúturdu÷u anlamı güçlendirmek, belirginleútirmek için “kırk ikindi ya÷murları”nın ça÷rıútırdıklarını ki bunlar gül yelleriyle paralellik göstermektedir, gönlüne yüklemiú ve bir üst mısra ile bütünlük oluúturmuútur. “Tuúlar kulvarda koúmaya hazır / ùiir yaz diye kiúniyor” dizelerinde yer alan sıra dıúı ba÷daútırmada temel anlamında kullanılan öge “tuúlar” öznesidir. “Kulvar, koúmak, kiúnemek” göstergeleri “at”ı ça÷rıútırır. “Koúmaya hazır olmak” ve “kiúnemek” yüklemleri ile “at”ın gerçekleútirdi÷i fiiller “tuúlara” yüklenmiútir. Bu göstergelerin yan tasarımları úöyle sıralanabilir: koúmaya hazır olmak + kiúnemek yan tasarımları yan tasarımları *bir iúe baúlama *hazır oldu÷unu belirtme *acele etme *acele etme *meraklanma *harekete geçmeyi çok isteme *hız *dizginleyememe, önüne geçilmez istek *hareket øki yüklemin yan tasarımları birbirini tamamlar niteliktedir. ùair “tuúlar” göstergesini ortak kullanarak kurdu÷u iki sıra dıúı ba÷daútırmayı bir amaç için kullanmayı hedeflemiútir. Oluúan bu yan tasarımlarla úair, “tuúlar” göstergesinin kendi için anlamını özetlemiú olur. O, tuúları gördü÷ünde heyecanlanmakta, yazmak için acele etmekte, ortaya çıkacakların merakını 121 taúımakta ve sonucu görmek için önüne geçilmez bir istek duymaktadır. Kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmayla tuúlarla kendini özdeúleútirmiú, sanki bu duyguları tuúlar taúıyormuú ve onları dizginlemek için yazmaya baúlıyormuú gibi bir izlenim vermiútir. “Beynimde raks ediyor / Uzun kanatlı kelimeler” dizelerindeki sıra dıúı ba÷daútırma úöyle úemalaútırılabilir: söz dizimi çizgisi sıfat unsuru uzun kanatlı isim unsuru kelimeler øliúki çizgisi temel anlam > < temel anlam yan tasarımları ba÷daútırma çizgisi *yükseklerden uçabilir *görüú açısı geniúler *sınır tanımaz *özgürdür söz dizimi çizgisi özne yüklem kelimeler rakset-(iyor) øliúki çizgisi temel anlam > < temel anlam yan tasarımları *sevinmek ba÷daútırma çizgisi *gösteri yapmak *göze hitap etmek kelimeler raksetmek + uzun kanatlı yan tasarımları temel anlam ba÷daútırma çizgisi 122 “Kelimeler “göstergesinin temel anlamı, yukarıda úema ile gösterildi÷i gibi yine farklı iki ö÷e ile, ayrı ayrı ba÷daútırılmıú ve ortak bir anlama ulaúılmıútır. ùair, kendi úiirindeki kelimeler arası anlam iliúkilerini anlatmaktadır. ”Raksetmek” ve “uzun kanatlı” ögelerinin yan tasarımları birleútirilerek “kelimeler” göstergesi etrafında geniú bir anlam yelpazesi oluúturulmuútur. ùair úiir yazmaya baúlar baúlamaz aklına duygularını ifade edecek binlerce kelime gelir ve mutlu olur. Sonra her bir kelimeyi özenle seçer ve onlara çeúitli anlamlar yükler. Kelimelerin raks etmesi ve uzun kanatlı oluúları; sınır tanımaz ve úiirde kendilerine yer seçmekte baúarılı ve özgür oluúlarını, birleúerek çok baúarılı birliktelikler kurduklarını, birçok anlamı aynı anda verebildiklerini göstermektedir. Sonraki iki mısrada ”gönül “kelimesinin temel anlamına, “meme” göstergesinin “verimli, besleyici, faydalı, yaúam kayna÷ı, eúiz” gibi yan tasımları yüklenmiútir. ùair gönlünü anneye benzetmektedir. Bu durumda úiir de çocuk olur; çünkü úiiri duygu, çocu÷u süt besler. ùair böyle bir sıra dıúı ba÷daútırmayla çok fazla duygu birikimi oldu÷unu ve tüm bunları anlatmak, insanlarla paylaúmak istedi÷ini, çünkü bunların paylaúan insanlara faydalı olaca÷ını daha güçlü bir biçimde dile getirmiútir. Aúa÷ıda ayrılık ve ayrılı÷ın getirdi÷i özlem duygusunun úaire etkisi dilin yeni ve zengin kullanımları içinde yeni aktarmalarla verilmektedir: “Sen gittin gideli Yüre÷im özleminle kahrolur Sesim karıncalanır kılıfında Kalem saçlarını kazıtır ùiir kendini da÷ıtır ipli÷inin rengince” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Sen Adres Bırakmadan Gidince, 23, 6-7-8) ùiirde “yüre÷in kahrolması, sesin karıncalanması, kalemin saçlarını kazıtması, úiirin kendi ipli÷inin rengince da÷ıtması” birer sıra dıúı 123 ba÷daútırmadır. Öznelerin canlılara özellikle de insanlara ait fiillerle ba÷daútırılması, duygu yo÷unlu÷unun somut bir úekilde ortaya koyulmasını sa÷lamıútır. Aynı kelimeleri sözlükte arayarak anlam ilgisi kurmak imkansızdır. Bu örnek aúa÷ıda úeme ile gösterilmiútir: Ö söz dizimi çizgisi Y karıncalan(ır) ses(im) iliúki çizgisi temel anlam > < temel anlam yan tasarımlar ba÷daútırma çizgisi i÷ne batarmıú gibi bir his, genellikle vücudun uzun süre hareketsiz kalan yerlerinde görülür, ihtiyaç yok ki kullanılmıyor, karıncalanan bölümü kullanmak zordur. Yukarıdaki úemaya göre örne÷i úöyle açıklayabiliriz: Sen gittikten sonra kimseyle konuúmam, konuúmak istemem, sesimi kimse duyamaz, içime kapanırım, a÷zımı (sesin kılıfı a÷ızdır) açmam; çünkü sen gidince canım konuúmak istemez, susarım, sustukça seni düúünür daha çok özler, acı çekerim. ùair sadece “karıncalan-“ fiilini kullanarak, bu fiilin etrafında oluúan bütün tasarımları, duyguları da devreye sokmuú, etkili bir ifade yakalamıútır. Yine “kalem” öznesi ile “saçları kazıt-“ yüklemi arasında kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmada, “saç” göstergesinin duygu de÷erinden yararlanarak; okuyan ve dinleyende “kalem güzelli÷ini kaybeder, bir úey yazamaz olurum, sı÷laúırım, darlaúırım, kelimeler anlamını yitirir, yan yana gelemez olur” gibi ifadelerin oluúmasını sa÷lamıútır. ùair için kalem úiirdir. Yaptı÷ı son sıra dıúı 124 ba÷daútırmayla “úiir”i kiúileútirmiútir. øúler yolunda gitmedi÷i zaman, üzgün oldu÷u zaman, insanın kendini da÷ıttı÷ını gözlemleyen úair, bu da÷ılmanın etkisini arttırmak için yüklemi ”ipli÷inin rengince” kelime grubu ile tamlamıútır. Biz bu mısraları okudu÷umuzda úairin çekti÷i özlemden dolayı konuúup yazamadı÷ını anlarız. Ama o “ben yazamıyorum” demek yerine, “kalem saçlarını kazıtır, úiir ipli÷inin rengince kendini da÷ıtır” diyerek yazdı÷ı úiirlerin kendini ifade etmemesi, kelimelerin içinden çıkılmaz olması, anlamsızlaúması, karmakarıúık olması vb. pek çok imgenin oluúmasını sa÷lamıútır. 125 II. BÖLÜM KELøME GRUBU DÜZEYøNDE SIRA DIùI BAöDAùTIRMALAR 2. 1 øSøM TAMLAMASI KURULUùUNDAKø SIRA DIùI BAöDAùTIRMALAR øsim tamlamalarında tamlanan unsur, tamlayan unsura “ait olma” iliúkisiyle ba÷lıdır. Tamlama bu iliúki belirtilmiúse (tamlayan ek almıúsa) belirtili isim tamlaması; belirtilmemiúse (tamlayan ek almamıúsa) belirtisiz isim tamlaması adını alır. ùair, zincirleme isim tamlaması úeklinde bir kuruluú yerine ya tamlayan ya tamlanan ya da her ikisi birden sıfatla tamlanmıú belirtili/belirtisiz isim tamlamalarını tercih etmektir. øsim tamlaması úeklinde oluúmuú sıra dıúı ba÷daútırmalarda tamlayanın temel anlamına, tamlananın temel anlamı dıúındaki anlam özellikleri, tasarımları, duygu de÷eri yüklenmektedir. Her sıra dıúı ba÷daútırma yeni bir benzetme, yeni bir aktarım, dilin yeni kullanımıdır. Bu dil birliklerine bakıldı÷ı zaman temelinde benzetmelerin ve aktarmaların yattı÷ı görülür. 2. 1. 1 Benzetme Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar ùair bu tür sıra dıúı ba÷daútırmalarda, benzetmelerden en çok somutlaútırma amacıyla yararlanmıútır. Asıl olan benzetme yoluyla durumun somutlaútırılmasıdır. Bu yapılırken, seçilen kelimelerin birbirleriyle kurdu÷u ba÷ okuyana ve dinleyene yabancıdır. E÷er somutlaútırma sırasında yapılan benzetmenin benzeyen ve kendisine benzeyen ögeleri aynı kavram 126 alanından seçilmiú olsaydı, bu sıra dıúı bir ba÷daútırma olmayacaktı. Öyleyse sıra dıúı ba÷daútırmalar yapılırken benzetmelerden, aktarmalardan yararlanılması esastır ama her benzetme veya aktarma bir sıra dıúı ba÷daútırma de÷ildir. Sıra dıúı ba÷daútırmalarda bir araya getirilen ögelerin anlam belirleyicileri, özellikleri ve anlam ayırıcıları birbirleriyle uyumlu de÷ildir. Aúa÷ıdaki örnekte “kerpiç” göstergesinin yan tasarımları “umut” göstergesine yüklenmektedir: “Sitemlerin ya÷ar çok uzaklardan Islattı÷ın umut kerpiçlerim dökülür tek tek Boú bir tekne gibi sürüklenir dururum Sıtmalı hayal sularında gevúek gevúek” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Sök Çıkar Yüre÷imden Bu Sevdayı, 15, 6) “Umut” göstergesinin anlam ayırıcısı soyut bir kavram oluúu, “kerpiç” göstergesinin anlam ayırıcısı ise somut bir nesne oluúudur. Bu iki ögeyi bir araya getirip ba÷daútırılmasını sa÷layan, “kerpiç” göstergesinin kırılganlık, hassaslık, dayanıksızlık, parçalanıp un ufak olma gibi yan tasarımlarıdır. Sevgili uzaktadır ve sitem etmektedir. Ya÷murun ıslatıp un ufak ederek kerpiçlere zarar verdi÷i gibi, sevgilinin sitemleri de umutlarını teker teker söndürerek úaire zarar vermektedir. Umut insanı ayakta tutan, tüm olumsuzluklara karúı direnmesini sa÷layan ama kolay zedelenen ve zedelendi÷i zaman kırılganlık, hassaslık, karamsarlık veren bir duygudur. Bir úiirde sıra dıúı ba÷daútırma kurulurken anlamı güçlendirici, zenginleútirici ve açıklayıcı baúka ögelerin de kullanıldı÷ına de÷inmiútik. Burada “sitemlerin ya÷ması” ve “umut kerpiçleri” sıra dıúı ba÷daútırmaları arasında kurulan ve bu iki ba÷daútırmayı birbirine ba÷layan “ıslatmak” ve “dökülmek” göstergelerini görmekteyiz. Kerpice en büyük zararı su verir. Suyu çeken kerpicin dayanıklılı÷ı azalır. Buradan yola çıkan úair, umuda zarar veren sitemleri, kerpice zarar veren ya÷mura benzeterek anlam 127 zenginli÷i arttırmıútır. “Ya÷mak” ve “ıslanmak” kelimeleri ararsındaki semantik ba÷, di÷er iki mısrada geçen “tekne” ve “su” göstergeleriyle tamamlanmıú, dörtlükte bütünlük sa÷lamıútır. ùair bu haliyle kendini sıtmalı hayal sularında sürüklenen boú bir tekneye benzetir. Aúa÷ıda “sıtmalı hayal suları” sıra dıúı ba÷daútırmasında, iki sıra dıúı ba÷daútırmanın nasıl birbirini tamamladı÷ı úemayla gösterilmektedir: ba÷daútırma çizgileri 1.sıra dıúı hayal sıfat unsuru (duygu de÷eri, ba÷daútırma suları isim unsuru (temel anlam) tasarımlar) 2.sıra dıúı ba÷daútırma ba÷daútırma çizgileri aúk (temel anlam) “Hayal” göstergesinin temel anlamı ve “sular” göstergesinin insanda uyandırdı÷ı tasarımları arasında kurulan ba÷da amaç, “hayal”in sulara yani dolaylı olarak büyük su birikintisine (göl, deniz, okyanus) benzetilmesidir. Bu yolla suların geniúlik, derinlik, yo÷unluk, özgürlük, yalnızlık gibi yan tasarımlarıyla ”e÷er hayal sularındaysam hayallerime yön veremiyorum, hayal kurmaya baúlayınca duramıyorum, çok fazla hayal kuruyorum, hayal kurmakta özgürüm, yalnızlı÷ım beni hayal kurmaya zorluyor” gibi anlamlar oluúur. 128 Hayal suları sıra dıúı ba÷daútırmasını niteleyen “sıtmalı” göstergesi ile iki faklı benzetme yapılmaktadır: 1- Hayallerin gerçekleúmeme ihtimalinin verdi÷i korku ve endiúenin sıtma hastalı÷ına benzetilmesi (korkudan ve endiúeden titreme) 2- Sulardaki ufak hareketlerin, dalgaların görüntüsünün titremeye dolayısıyla sıtma hastalı÷ına benzetilmesi ùair hem çok fazla hayal kuruyor, hem kurdu÷u hayallerin gerçekleúece÷inden emin olmadı÷ı için korkuyor ve bu nedenle de sıtma tutmuú gibi titriyor. Tüm bunlar onu dalgalı sularda sürüklenen boú bir tekne gibi bir o tarafa, bir bu tarafa sürüklüyor. Dördüncü mısrada yer alan bu ikinci örnekte gördü÷ümüz gibi, sıra dıúı ba÷daútırmaların tam bir kuralı yoktur. Bazen sadece iki kelime arasında, bazen iki söz grubu arasında, bazen mısrayı oluúturan tüm sözcükler arasında, bazen ise tüm úiire yayılmıú úekilde çıkar karúımıza. Ne var ki tüm sıra dıúı ba÷daútırmalarda gördü÷ümüz úudur: Ba÷daútırmayı oluúturan ö÷elerden en az bir tanesi temel anlamını dıúında duygu de÷eri, yan tasarımları veya di÷er anlam özellikleri ile kullanılır. Zaten ba÷daútırmayı sıra dıúı yapan, ba÷daútırılan ögelerin temel yani ilk akla gelen anlamları arasındaki uyumsuzluktur. Bir sıra dıúı ba÷daútırmanın daha önce veya daha sonra kullanılmıú olması sıra dıúılı÷ı ortadan kaldırmaz; sıra dıúılı÷ın sıradanlaúması için toplumun o iliúkiyi tanıması, o iliúkinin de÷iúmezli÷ini onaylaması gerekir (Kantel 1978: 56). Aúa÷ıda da birkaç yerde kullanıldı÷ına úahit oldu÷umuz, belki de kısa bir süre sonra sıradanlaúabilecek “da÷ yalnızlı÷ı” ifadesi yer almaktadır: 129 “Bir da÷ yalnızlı÷ında ve sonsuza azat O÷ul veren arılar gibi kaynaútı÷ında úiir Ak mermerlerin mavi damarlarından Sızan sırlı sular gibi terleyen ceylan yüre÷imdir” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek , Sensin Ak Sevgilerde Gülümseyen, 52, 1 Di÷er bölümlerin ço÷unda da örnekleri görüldü÷ü üzere “zaman”, úairin en çok kullandı÷ı göstergelerdendir: “Asıl ha asıl zaman ipine Iúık ba÷ını koparır, sabah olur” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Sen Adres Bırakmadan Gidince, 23, 10) Aúa÷ıdaki iki örnek ise akan zaman ile su arasında kurulan iliúkiyi göstermektedir: “Gün sayar,ay sayar,yıl sayar âúık Ve zaman ırma÷ı akar gider” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Malatya øçin Poem, 198, 18) “Sahili döver de çekilir deniz Zaman denizinde saf köpü÷üz biz;” (Uzaklara Türkü, Asıldı÷ım Her øp Boynumda Uzar, 14, 15) ùairin sıra dıúı ba÷daútırmalarında çok kullandı÷ı di÷er bir gösterge de “ses”tir: “Bir renk cümbüúüdür her ses kervanı, Kükrek deve deli eder sarvanı...” (Uzaklara Türkü, Asıldı÷ım Her øp Boynumda Uzar, 13, 19) 130 Aúa÷ıdaki örnekte ise “umut” gibi soyut bir kavram ile “alfabe” göstergesi benzerlik iliúkisi içinde ba÷daútırılarak somutlaútırma yapılmaktadır: “Bir umut alfabesidir senin terliklerin; ‘Gelir, geçecek, geliyor iúte...’ Yaklaúır …yaklaúır ayak seslerin Zaman sabun gibi erir bu tür düúlerle” (Kar Sesi, Sen Bir Dara÷acısın Yorgun Gecelerimde, 38, 1) ùair, “sevgilim yaklaúıyor, onunla konuúabilmeyi umut ediyorum” gibi sıradan, okuyan ve dinleyenin dikkatini çekip onlarda pek etki yaratmayacak bir ifade yerine; “alfabe” göstergesinin tasarımlarını “umut” göstergesine yükleyerek oluúturdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmayı kullanmıú, dili rutin kullanımının dıúına çıkarmıútır. Dilin seslerini gösteren alfabe bir baúlangıçtır. Sevgilisiyle konuúabilmeyi hayal eden úair, sevgilisinin yaklaútı÷ını gösteren her terlik sesini, alfabenin bir harfine benzetmekte, bu harfler tamamlanınca sevgili ile görüúebilece÷ini umut etmektedir. ùairin “su” göstergesi ile kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmalarda “su”yun özellikle soyut kavramlarla ba÷daútırıldı÷ına úahit oluruz. Su, bir taraftan “derinlik; derinlerine inildikçe karanlık; karardıkça korku veren, tehlikeli, ürkütücü, kötülük barındıran ve gece” ça÷rúımları; di÷er taraftan “akıúkanlık, berraklık, hayat verici, kutsîyet, geniú alan kaplama ile miktar fazlalı÷ı belirtme, saflık, temizlik” gibi anlam özellikleri ile úiirde, “tövbe, sabır, erdem, ülkü, ses, kötülük, karanlık, akúam,” gibi göstergelerle ba÷daútırılan su ile úair, úiirlerinde güçlü tasarımlar, etkileyici bir ifade yakalamıútır. 131 øsim tamlaması úeklinde kurulmuú ve yer tamlayıcısı görevinde kullanılan aúa÷ıdaki örneklerde benzetme yolu ile soyut bir düzlemden somut bir düzleme geçiú vardır: “Umut yelkenleri açılsın, güven yeli üfürsün, Kötülük sularına hiç girmesin bu beyaz gemi.” (Bir Çift Beyaz Kartal, Uzun Saçlı Sevdam, 25, 7) “Dost elinden Gizli bir kanama ça÷rıúım yapar onca bıçaklı Sevgi,sabır sularında bir ak zamirdir.” (Güneúe Uçmak østiyorum, Yorumlar 1, 193, 15) “Tövbe sularına kanıyor yaralı yüre÷im.” (Beyaz Dilekçe, Beyaz Dilekçeye Beyaz Bir Önsöz I, 18, 1) Aúa÷ıdaki örneklerde “aúk” göstergesi, somutlaútırılmak için her seferinde baúka bir göstergeye benzetilmekte ve her birinde “aúk”ın farklı bir özelli÷i vurgulanmaktadır: “Gözyaúıyla döner aúk de÷irmeni, Gülü soldurmayın varsa gücünüz” (Uzaklara Türkü, Gözlerim Can Evimde, 23, 19) “Birden bezeklenir sevda haritam Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, 12, 1) 132 “Aúıksa bir akdo÷an kan haramdır pençelerine, Beyaz güvercinler mum mum ıúırlar gecelerine Yürekse aúk çakma÷ını durmadan derin çakar.” (Bir Çift Beyaz Kartal, Uzun Saçlı Sevdam, 25, 20) “Aúkın davulunu astım boynuma Çalıp geziyorum hep sokak sokak” (Aúk Mektupları, Aúk Davulcusu, 82, 1) “Iúıktan bir dü÷üm atıp yüre÷ime Bu dü÷üm çözülmez demiú, güven vermiútin Bir çift atın çekece÷i aúk arabasını Tek at çekiyor úimdi sapa yollarda Suskunluk yalnızlı÷ın kırık sazı Senin yüre÷in hani?“ (Uzaklara Türkü, Kavilnâme, 30, 20) Bu örneklerde somut birer nesne oluúları dıúında ortak yanları bulunmayan, temel anlamları ile aralarında en ufak bir ba÷lantı kurmak mümkün de÷ilken “aúk” ile ba÷daútırılmıú “kumaú, çakmak, araba, davul, harita, de÷irmen” göstergelerini görmekteyiz. ùair, aúkı farklı yollarla somutlaútırmıú, her birinde farklı bir imge yaratmıútır. Son örnekte aúkı âúıkların çekti÷i bir arabanın a÷ır yüküne benzeten úair, sevgilisinin kendini terk etmesi ile bu yükü tek baúına sırtlandı÷ını anlatmakta, okuyan ve dinleyende zengin tasarımların oluúmasını sa÷lamaktadır. Yer belirten unsurları etkili bir biçimde ifade etmek için isim tamlaması úeklinde kurulmuú sıra dıúı ba÷daútırmalardan çokça yararlanılmıútır. Aúa÷ıda yine aúk göstergesiyle anlam belirleyicileri somut ve soyut olma noktasında uyuúmayan göstergelerin, benzetme yoluyla, isim tamlaması úeklinde birleútirilmeleriyle oluúturulmuú sıra dıúı ba÷daútırmalar yer almaktadır: 133 “Ruhumu iplik iplik sardım aúkın i÷ine Gördüm ki iplik i÷de zikirsiz bükülmüyor” (Kar Sesi, Bir Aúk Zinciridir Hayat, 152, 3) “Sen ki âúıkı oldu÷un peygamber-i ekberin Aúk aynasında dem tutmuú bir yar-ı güzinsin” (ølk Yazda, Boúlukta, 46, 6) Aúa÷ıdaki iki örnekte ise “düú atlarımı” sıra dıúı ba÷daútırmasını farklı iki dize içersinde görmekteyiz: “Bense merdivenler dayıyorum gönlümdeki sabaha Düú atlarımı geceye seyipledim artık” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, 6, 4) “Hangi mer'aya saldımsa, vurdular düú atlarımı, Yoluma aúılmaz duvarlar ördüler da÷ca yüce;” (Bir Çift Beyaz Kartal, Uzun Saçlı Sevdam, 26, 3) Aúa÷ıdaki örnekte ise eyer vurulan atın “aúk atı “ oluúu sıra dıúılık yaratmaktadır: “Yoruldum fecirsiz hayal kurmaktan, Aúk atına sık sık eyer vurmaktan, Yoruldum, dahası, daha zor bugün.” (Uzaklara Türkü, Açık Adres, 35, 7) “Aúk” gibi soyut düzleme ait bir göstergenin “at” gibi somut düzleme ait bir göstergeye benzetilmesi, göstergelerin kavram alanlarının örtüúmemesinden dolayı ola÷an dil kullanımlarının dıúındadır. øfadeyi zenginleútiren de dilin bu dinamik kullanımlarıdır. 134 ùair sadece iki isim unsurunu sıra dıúı iliúkilerle ba÷daútırmakla kalmaz, bu unsurları niteleyen veya belirten baúka unsurları da sıra dıúı iliúkilerle bu ba÷daútırmaya dahil eder: “Yaúamaksa bir ıúık cümbüúüdür, Ça÷ıl ça÷ıl akan sevgi düúüdür” (Bir Çift Beyaz Kartal, Bir Çift Beyaz Kartal, 10, 8) “Bu÷day kokulu rüzgârlar Gebe emeklerin çı÷ı” (Seyran, Bir Defter Açtım Geceye, 17, 2) “Sabrın sadık kalemidir kokuyu, rengi veren güle;”(Bir Çift Beyaz Kartal, Baki Kalan, 53, 6) 2. 1. 2 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda úair, deyim aktarmalarından do÷adan insana aktarma, insandan do÷aya aktarma, kiúileútirme, canlandırma, somutlaútırma, duyular arasında aktarma ve farklı düzlemler arasında aktarma yollarını kullanmıútır. 2. 1. 2. 1 Do÷adan ønsana Aktarma Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar Tabiatla bütünleúmiú bir úair olan Bahaettin Karakoç, sadece insandan do÷aya aktarma yapmakla kalmaz. Tabiata dair pek çok unsuru ve niteli÷i de insanı hiç rahatsız etmeyen bir tavırla insanlara yükler. Aúa÷ıdaki örnekte bu tavrı açık bir úekilde görmekteyiz: 135 “Sen bir dara÷acısın yorgun gecelerimde, Asarım gönlümü senin her bir dalına Yüregimi so÷uk tüylü kuúlar gagalarken Sen geldi÷in gibi gidersin salına salına” (Kar Sesi, Sen Bir Dara÷acısın Yorgun Gecelerimde, 38, 14) Bu örnekte “senin her bir dalına” tamlamasında, insan düzleminden bitki düzlemine geçilmektedir. ”Sen bir dara÷acısın” sıra dıúı ba÷daútırmasında aynı úey söz konusudur. “Yorgun geceler”, “gönlünü asmak” ise di÷er sıra dıúı ba÷daútırmalardır. Örnekte sevgili kastedilerek kullanılan “sen” öznesi ile “dara÷acı” yüklemi ba÷daútırılmıútır. Özne ile yüklem arasında yapılan sıra dıúı ba÷daútırmaların genellikle tanımlayıcı özellik taúıdı÷ını ve çok baúarılı oldu÷unu belirtmiútik. ùair çok fazla duygu de÷eri olan “dara÷acı” göstergesi (ölüm getirir, korkutucudur, so÷uktur, acı verir, yalnızlık hissi uyandırır)ni seçerek, akılda tek bir imge, tek bir duygu yerine, de÷iúik duygu ve tasarımların bir araya gelerek oluúturdu÷u bir duygular zinciri meydana getirilmiútir. Sevgilinin yakınında oldu÷unu bilmeye ra÷men ona ulaúamamak, ona kavuúamamak ve bu nedenle duyulan özlemin giderilememesi, yalnızlık, çaresizlik, yürekteki acı akıllara ölümü getirmektedir. ùair de tüm bu duyguları tattırıp ona acı verdi÷i için, sevgilisini dara÷acına benzetmektedir ve bunlar úairin yorgun gecelerinde geçer. Söyleyici özne yorgunlu÷unu gecelere yükleyerek yine bir sıra dıúı ba÷daútırma yapmıú olur. Bir üst mısrada, sevgiliyi olumsuz nitelikteki duygu de÷erinden yararlanarak “dara÷acı”na benzeten úair, sevgilinin her bir dalına yüre÷ini asarak baúka bir sıra dıúı ba÷daútırmayla karúımıza çıkar. Dara÷acında asılan bedeni de÷il sevgili yüzünden sürekli acı çeken yüre÷idir. Sıra dıúı mısra ba÷daútırması diyebilece÷imiz böyle örneklerde, her gösterge, di÷er göstergelerin ba÷daútırmadaki yerini açıklayıcı, tamamlayıcı ve anlamı zenginleútirici bir görev yapmaktadır. Sevgili bir a÷açsa dalları da vardır. Çekilen her farklı acı için ayrı bir dal düúünülmüútür. Böylelikle úair, di÷er sıra 136 dıúı ba÷daútırma ile bir ba÷ kurmuú olur. Zira yürek farklı farklı duygulardan dolayı acı çekmektedir. Sevgilinin acı veren her hareketi bir dalsa, úair de yüre÷ini sevgilinin her dalına asacaktır. “Yüre÷ini asmak” sıra dıúı ba÷daútırmasındaki "asmak" göstergesinin acı vermek, öldürmek, cezalandırmak gibi duygu de÷erleri, “yürek”e yüklenmiútir. Farklı duygular insana çok farklı úekillerde acı verebilir. ùair, acılarının kayna÷ı olan dar a÷acının (sevgilinin) her dalına ayrı ayrı asılarak her defasında bir daha öldü÷ünü anlatmaktadır. Aúa÷ıdaki örnekte de do÷adan insana bir aktarım söz konusudur: “So÷an-ekmek yemiúsin açlık tekmeledikçe, Keskin acılar sinmiú, gözlerinin damına Kavunca sulandırmıú, Birisi ayna gibi suyunu bulandırmıú” (Beyaz Dilekçe, Beyaz Dilekçeye Beyaz Bir Önsöz -I-, 7, 8) 2. 1. 2. 2 ønsandan Do÷aya Aktarma Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar ønsana ait organ adlarının veya insan vücudunun bölümlerinin anlam özellikleri, do÷adaki varlıklara, nesnelere yüklenerek sıra dıúı ba÷daútırmalar kurulmaktadır. Bu, canlı ve etkili anlatım sa÷ladı÷ı için úiir dilinde çok kullanılan deyim aktarmalarındandır. ùair bu kullanımlarla herkesten daha farklı birleútirmeler yapmaktadır. “Suyu her metruk kuyunun çipildir gözleri, Beklemeye asılı Hârût' la Mârût yere bakar;” (Bir Çift Beyaz Kartal, Uzun Saçlı Sevdam, 25, 11) 137 “Akúamın elleri koynumda gezer Asıldı÷ım her ip boynumda uzar…” (Uzaklara Türkü, Asıldı÷ım Her øp Boynumda Uzar, 11, 12) “Uzun saçlı sevdam dolaútı dallarına zamanın Hangi da÷da dinleniyor rüzgarının parmakları?” (Bir Çift Beyaz Kartal, Uzun Saçlı Sevdam, 26, 12) Son örnekte “zamanın dalları” ve “rüzgarının parmakları” sıra dıúı birer ba÷daútırmadır. ønsan organlarının, vücut bölümlerinin do÷aya aktarılması ile yapılan “rüzgarının parmakları” sıra dıúı ba÷daútırması, cümlede özne görevinde kullanılmaktadır. Aúa÷ıda insana ait organların, vücut bölümlerini do÷aya ve soyut varlıklara aktarıldı÷ı cümlede, yer tamlayıcısı görevindeki isim tamlamaları yer almaktadır: “Gün burnunda bana mavi mavi gül A÷ız-burun lale,kaú ve göz sümbül” (Bir Çift Beyaz Kartal, Bir Çift Beyaz Kartal, 9, 7) “Karacao÷lan tutmuú bir ya÷murun ete÷inden Güzeli bol olan yurtlarda gezer” (Bir Çift Beyaz Kartal, Konuúan Parmak øzi, 75, 15) “Sabrın saçlarına dü÷ümlenirim gül gül Zikrim gülâb olur yüre÷im bir gülâbdan” (Güneúten Öte, øfúa, 31, 7) 138 2. 1. 2. 3 Kiúileútirme Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda tamlayan unsura tamlanan unsurun yan tasarımları, duygu de÷erleri ve ça÷rıútırdıkları yüklenir. Bu anlam özellikleri insanlara ait oldu÷u için tamlayan kiúileúmiú olur. Aúa÷ıda tamlanan unsuru sıfat tamlaması olan belirtili isim tamlaması kuruluúunda sıra dıúı ba÷daútırma örnekleri yer almaktadır. Örnekte insan dıúındaki bir varlı÷a, insana ait özellikler yüklenmiú, farklı kavram alanlarına ait göstergeler sıra dıúı iliúkilerle ba÷daútırılmıútır: “Hani gökyüzünün toy vakti olur, Kaynaúırlar yıldızlar bulgur bulgur;” (Bir Çift Beyaz Kartal, Bir Çift Beyaz Kartal, 10, 9) “Toy” genellikle gençler için kullanılan bir kelimedir. ùair bu sözcü÷ün kıpır kıpır, hareketli, enerji dolu, heyecanlı, neúeli, hayat dolu, sevimli, etkileyici gibi duygu de÷erleri ve tasarımlarını “vakit” göstergesinin temel anlamına yüklemiútir. Böylece geceye dönmekte olan, kararmaya yeni baúlamıú gün, “toy vakit” úeklinde tasvir edilmekte, “toy” göstergesi ile okuyan ve dinleyenin zihninde zengin tasarımların oluúması sa÷lanmaktadır. ùairin içinde bulundu÷u ruh hâli, yaúadı÷ı, do÷up büyüdü÷ü çevre ve zaman, kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmaları oluúturan kelimelerin seçimini etkilemektedir; çünkü úair bundan kaçınmaz, hatta ço÷u zaman bunu ustaca kullanır. Yukarıdaki örne÷in ikinci dizesinde geçen “kaynaúırlar yıldızlar bulgur bulgur” ifadesinde, bu yöreselli÷i görmekteyiz. ùair bu dize ile, kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmanın anlamını zenginleútirmiú, çizdi÷i resmi belirginleútirmiútir. 139 “Bir ezgi yolup duruyor yüre÷imin perçemini Söyleyen usta, Malatyalı Fahri'dir” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Malatya øçin Poem, 198, 6) “En uzak bir yıdızın ıúı÷ı da yeter bana Ay hilâl iken uzar úiirlerimin saçları” (Uzaklara Türkü, Redd-i Miras, 117, 10) Yukarıdaki örneklerde görülen saç ve saç ile ilgili göstergelerin sıra dıúı iliúkiler içerisinde pek çok kez ba÷daútırıldı÷ına úahit oluruz. ùair “saç”ın güzellik katma, uzayabilme ve sayıca artabilme” özelliklerinin oluúturdu÷u imgeyi, ba÷daútırdı÷ı di÷er kelimelere yükleyerek güçlü tasarımlar yaratmaktadır. Aúa÷ıdaki örnekte geçen tamlamada “kiúileútirme” yoluyla, göklere diúi cinsiyeti yüklenerek bir sıra dıúı ba÷daútırma kurulmuútur: “Bekaretini bozdular sesleriyle mahmur göklerimizin Kirli ayaklar altında sancılanıyor kutsal topraklar” (Güneúe Uçmak østiyorum, Ne Ocak Ayını Seviyorum Ne De Silahları, 134, 1) Aúa÷ıdaki örnekte ise kiúileútirilerek somutlaútırılan “yalnızlık”tır: “Iúıktan bir dü÷üm atıp yüre÷ime Bu dü÷üm çözülmez demiú, güven vermiútin Bir çift atın çekece÷i aúk arabasını Tek at çekiyor úimdi sapa yollarda Suskunluk yalnızlı÷ın kırık sazı Senin yüre÷in hani?” (Uzaklara Türkü, Kavilnâme, 30, 22) Örnekte soyut bir gösterge olan “yalnızlık”ın, somut bir gösterge olan “saz” ile ba÷daútırılması sıra dıúılık yaratmaktadır. Kendini niteleyen “kırık” 140 sıfatı ile tek bir kelime gibi görev olan tamlanan unsurunun yan tasarımları, “yalnızlık”a yüklenmektedir. Örne÷i úema üstünde gösterelim: tamlayan unsuru söz dizimi çizgisi tamlanan unsuru kırık saz(ı) yalnızlık(ın) iliúki çizgisi temel anlam > ba÷daútırma çizgisi < temel anlam yan anlam çalınamaz, ses çıkaramaz, çıkan ses anlamsız olur. “Saz” gibi bir enstrümanı ancak insanlar çalabilecekken “yalnızlık”a ait kılınmıútır. ùair, “yalnızlık” ve “kırık saz” arasında buldu÷u “sesin çıkmaması, çıksa da güzel ve anlamlı olmaması” gibi benzerlikler ile ayrı kavram alanlarına ait iki göstergeyi anlamlı iliúkiler içinde ba÷daútırmıú olur. 2. 1. 2. 4 Canlandırma Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar øsim tamlaması kuruluúundaki sıra dıúı ba÷daútırmalarda tamlayan unsura, tamlanan unsurun yan tasarımları, duygu de÷erleri ve ça÷rıútırdıkları yüklenir. Bu anlam özellikleri canlılara ait oldu÷u için tamlayan canlandırılmıú olur. Sık sık belirtti÷imiz gibi úair anneli÷e has unsurları sıra dıúı ba÷daútırmalarda çok kullanmaktadır. Aúa÷ıda canlandırma yoluyla yapılmıú örnekler görmekteyiz: “Kirazlar, viúneler çiçek açmıútır Seversen,gülümsersen yer-gök çiçek 141 Ötelerden ya÷mur atlı bir cevap gelir Dalların uykuları kaçmıútır Rüzgârın nefesi kesilir Gönül bir olmaza asılır Ve hülyâlarda úekillenir gelecek: Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Malatya øçin Poem, 199, 4) “yazmaya oturuyorum ilk tuúa basıyorum besmeleyle beynimde raksediyor uzun kanatlı kelimeler gönlümün memeleri süt dolu sa÷ılmak ister úiir ve kelam güzeli baldan tatlı kelimeler sevilmek ister hayattayım, hayattasın, hayattayız seviniyorum.” (Güneúe Uçmak østiyorum, Yaúama Sevinci, 62, 13) ùairin pek çok defa kullandı÷ı göstergelerden biri de “ses”tir: “Gökyüzü baúka türlü yansıtır, yeryüzü baúka Dinlerim yıldızlar arası konuúmaları Denizlere girip denizlerden çıkıyorum seninle Ufuklarda dokuz telli ses koúuúmaları” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Sensin Ak Sevgilerde Gülümseyen, 53, 8) "Ey latası sırtına dar gelen çelebi, Nereden dinlemeye geçtin beni? 142 Konuúursam sesimin kanaması durmaz Susarsam takvimlere úavkım vurmaz ” (Güneúten Öte, Seninle Yaka Yaka Oku Beni, 19, 3) Aúa÷ıda bu son örne÷in daha detaylı incelemesi yer almaktadır: söz dizimi çizgisi tamlayan unsuru tamlanan unsuru iliúki çizgisi ses(imin) > temel anlam < kanama(sı) temel anlam ba÷daútırma çizgisi yan tasarımlar tehlikeli olabilir, durdurulması zor olabilir, kan sıvı oldu÷u için akıcıdır, kanama olması için bir neden gerekir, Yukarıda úema ile gösterdi÷imiz örnekte, “ses” ve “kanama” göstergeleri arasında kurulan iliúkiyi anlaúılır kılan, “kanama” göstergesinin yan tasarımlarıdır. Sıra dıúı ba÷daútırmadan úairin úöyle bir durum içinde oldu÷unu anlarız: øçinde söylenmesi gereken öyle çok söz var ki konuúmaya baúlarsa hiç susmayacak, sözleri su gibi akacak. ùair ayrıca, “susarsam takvimlere úavkım vurmaz” mısrasıyla sözlerinin önemini vurgulamakta, ifadeyi zenginleútirmektedir. Aúa÷ıdaki örnekte ise hem tamlayan hem de tamlanan sıra dıúı ba÷daútırmadır. Üstelik birleúerek yeni bir sıra dıúı ba÷daútırma oluútururlar: 143 “Karanlı÷a bakıyorum, karúımda bir kuru kafa Soyunmuú bütün ziynetlerinden bana gülüyor Gözlerini ba÷ıúlamıú aç karıncalara Dilinin dudaklarının yerlerinde yeller esiyor Sukûtu zehirler kusuyor Öyküsü, ölü kelimelerin çiçeksiz öyküsü” (Leyl ü Nehar Aúk, Ayrılık Köprüsü, 16, 6) Örnekteki iliúkiyi úema ile gösterelim: ba÷daútırma çizgileri tamlayan unsuru 3.sıra dıúı ölü kelimeler(in) ba÷daútırma 1. sıra dıúı ba÷daútırma tamlanan unsuru çiçeksiz öykü(sü) 2. sıra dıúı ba÷daútırma Birinci sıra dıúı ba÷daútırma “ölü” sıfatıyla “kelimeler” ismi arasında gerçekleúmiútir. “Ölü” göstergesinin tasarımları, ça÷rıútırdıkları ve duygu de÷eri ile “kelime” göstergesinin temel anlamı arasında gerçekleúen iliúki sonucunda, sıra dıúı ba÷daútırma úöyle bir anlam kazanmaktadır: Artık kullanılmayan, geçerlili÷i olmayan, eski önemini ve de÷erini yitirmiú kelimeler. økinci sıra dıúı ba÷daútırma ise “çiçeksiz” sıfatıyla “öykü” ismi arasında gerçekleúmiútir. “Çiçeksiz” göstergesinin tasarımları, ça÷rıútırdıkları ve duygu de÷eri ile “öykü” göstergesinin temel anlamı arasında gerçekleúen iliúki sonucunda sıra dıúı ba÷daútırma úöyle bir anlam kazanmaktadır: Güzelli÷i, etkileyicili÷i olmayan, be÷enilecek özelli÷i olmayan öykü Üçüncü sıra dıúı ba÷daútırma ile úair asıl söylemek istedi÷ini ortaya koymuú oluyor: Dikkate de÷er, anlamlı bir öykünün olmayıúı, öyküsüzlük. 144 ùairin anneli÷e has “do÷urmak, meme, emzirmek, süt” gibi kelimelerle sıra dıúı ba÷daútırmalar kurdu÷una, “anne”nin duygu de÷erinden, tasarımlarından ve ça÷rıútırdıklarından faydalanarak yepyeni canlandırmalarla güçlü ifadeler oluúturdu÷una úahit oluruz. Aúa÷ıda isim tamlaması kurmuú böyle bir örnek görmekteyiz: “ùiirim, Kıble kumaúına sarar sarmalar beni Ve esrik gönlüme minarelerin sütleri damlar” (Sevgi Turnaları, ùafa÷a Do÷ru, 9, 8) Aúa÷ıdaki örneklerde de canlandırma yoluyla yapılmıú sıra dıúı ba÷daútırmalardan yararlanılarak göstergelere yepyeni anlamlar yüklenmiú, göstergeler canlı sahnelerle somutlaútırılmıútır: “Topra÷ın kemiklerini kırıyor deli deli akan su” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Gel –Git, 98, 3) “Bir özlemin kalp atıúlarıdır çizdi÷im her resim” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Sensin Ak Sevgilerde Gülümseyen, 53, 23) 2. 1. 2. 5 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar øsim tamlamalarında tamlayan unsuruna, tamlanan unsurunun somut varlıklara ait anlam özelliklerini yüklenerek sıra dıúı ba÷daútırmalar kurulur. ùairin “ses” göstergesi ile sık sık sıra dıúı ba÷daútırma kurdu÷una de÷inmiútik. Aúa÷ıda “ses” göstergesinin kullanıldı÷ı temelinde somutlaútırma yatan isim tamlaması úeklinde kurulmuú sıra dıúı ba÷daútırmalardan örnekler yer almaktadır: 145 “Benden önce varır ırma÷a gölgemin sesi Da÷ılırım acılar sabrımın üstüne yüklendi mi” (ølk Yazda, Bir Devi Emziren Mor Acılar, 126, 11) “Sevgilinin sofrasına otururken ben Önce segâh kıvamında besmele çekerim, Sesimin úimúekleri maverayı arúınlar.” (Beyaz Dilekçe, Beyaz Dilekçeye Beyaz Bir Önsöz -II-, 10, 3) “Sesimin kırılmıú ayna döküklü÷ü, Benzimin sarılı÷ı,boynumun büküklü÷ü Can korkusundan de÷il canlar,” (Beyaz Dilekçe, Beyaz Dilekçeye Beyaz Bir Önsöz -IV-, 16, 1) ùairin aynı göstergelerle, farklı sıra dıúı ba÷daútırmalar kurdu÷una da úahit oluruz. Aúa÷ıda “kumaú” göstergesi ile hem “aúk” hem de “ses” göstergeleri arasında ba÷ kurulmakta ve bu soyut göstergeler somutlaútırılmaktadır: “Dingin sularda uyuklarken siyah ku÷ular øçimde ses kumaúları dokunur ça÷layanların.” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Süresiz, 133, 6) “Aúkımın kumaúını Kör makasla el kesti” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Bir Hasret Yılı Daha, 24, 15) Aúa÷ıdaki örnekte “takvim”, zamanı ifade etmek için kullanılmakta, “yorgun” sıfatı ile kiúileútirilirken, “gölge” sahibi kılınarak somutlaútırılmaktadır. “Yorgun takvim”, “mor gölge”, “sünger ses” sıfat tamlaması úeklinde kurulmuú birer sıra dıúı ba÷daútırmadır. ùair onları baúka sıra dıúı ba÷daútırmaların içinde kullanmaktadır: 146 “Gelip-geçici bulutlar anadan kısır, mevsimler kurak… Gittikçe kısalıyor yorgun takvimlerin mor gölgesi Bütün sesleri bastırmıú, kızgın güneúin sünger sesi” (Bir Çift Beyaz Kartal, Baki Kalan, 52, 3-4) Örnekte úair, güneúin dik açıyla geldi÷i ve en kızgın oldu÷u ö÷le vaktini tasvir etmektedir. Gölgeler, bu vakte do÷ru kısalır ve sıcaklık artar. “Kızgın güneúin sünger sesi” tamlamasında “güneú”in temel anlamına, ”sünger ses” sıra dıúı ba÷daútırmasının kazandı÷ı anlamlar yüklenmiútir. øç içe bu iki sıra dıúı ba÷daútırmayı úema ile gösterelim: ba÷daútırma çizgileri tamlanan sıfat unsuru sünger 1.sıra dıúı ba÷daútırma tasarımlar isim unsuru ses(i) temel anlam 2.sıra dıúı ba÷daútırma ba÷daútırma çizgileri tamlayan (kızgın) güneú(in) temel anlam Birinci sıra dıúı ba÷daútırmada “ses” göstergesinin temel anlamına “sünger göstergesinin yan tasarımları yüklenmiútir. Sünger; emici, silici, temizleyici, içine çeken gibi yan tasarımlara sahiptir. Ses göstergesiyle birleúince úöyle bir imge oluúuyor: Di÷er sesleri yok eden, susturan, bastıran, güçlü bir ses. 147 ùair göstergeleri kiúileútirip somutlaútırarak zamandan ve mekandan bir kesiti canlandırmaktadır. Baúka úairlerin de yaptı÷ı gibi, sessizli÷i dile getirirken çevreyi ve zamanı da tasvir etmekte, sessizli÷in boyutunu göstermek için de güneúin sesinden -daha do÷rusu sessizli÷indenyararlanmaktadır. Güneúi bu kadar çok hissedip, sadece onun sesini duyabilen, gölgelerin her an kısaldı÷ını görebilen úair, düz bir alanda olmalı. Muhtemelen sıcaktan toprak da kavrulmuútur. Etrafta derin bir sukûnet hasıl olmuútur. Aúa÷ıdaki örneklerde yine “zaman” göstergesini görmekteyiz. Biz zamanın geçti÷ini a÷aca, çiçe÷e, topra÷a, havaya, kısacası bizi çepe çevre sarmalayan tabiata bakarak anlarız ama zamanı çiçek gibi, böcek gibi tutamayız. Zamanın temel anlamına tabiata ait unsurların anlam özelliklerini yükleyen úair, genellikle tabiata ait unsurlarla somutlaútırdı÷ı zamana, elle tutulur, gözle görülür bir özellik kazandırır: “øçim oyulmuú Deniz olmuú Deniz ve deniz kadar bir kuú Zamanın en gevrek dalına konmuú Hangi kitaba sı÷abilirim ki ben Her mekân bir agora” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Çeperinden Kan Sızan Bir Testinin Yalın Öyküsü, 111, 16) “Uzun saçlı sevdam dolaútı dallarına zamanın Hangi da÷da dinleniyor rüzgarının parmakları?” (Bir Çift Beyaz Kartal, Uzun Saçlı Sevdam, 26, 11) Aúa÷ıda “zaman” göstergesinin geçti÷i baúka bir örnek görmekteyiz: 148 “Güneú köste÷inden kopmuú eski bir saattir ønlerken her ö÷le vaktinin sa÷ır davulu” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Mavi Sevda, 72, 8) ùema ile úöyle gösterebiliriz: ba÷daútırma çizgileri sa÷ır sıfat unsuru 1.sıra dıúı davul(u) ba÷daútırma isim unsuru (duygu de÷eri, (temel anlam) tasarımlar) 2.sıra dıúı ba÷daútırma ba÷daútırma çizgileri (ö÷le) vak-i-t(inin) (temel anlam) Yukarıda, insanlara ait bir özellik (sa÷ır ol-), insan dıúında üstelik de cansız bir nesneye (davul) yüklenerek birinci; bu somut düzleme ait nesne ile soyut bir düzlemden alınan göstergenin (vakit) birleútirilmesiyle ikinci sıra dıúı ba÷daútırma yapılmıútır. Aúa÷ıdaki iç içe girmiú iki sıra dıúı ba÷daútırma úeklinde kurulmuú örnek, “su”yun kendine yabancı görünen bir gösterge ile ba÷daútırılıp, güçlü bir ifadede nasıl buluútu÷unu göstermektedir: “Gün iyice a÷aracak birazdan, Çekilecek karanlı÷ın yorgun düúen suları.” (Güneúe Uçmak østiyorum, Karanlık Odada økinci Banyo, 84, 6) 149 Sıra dıúı ba÷daútırmanın tasarımlarından yararlandı÷ımız “su” ögesi, “yorgun düúen” sıfat fiil grubuyla nitelenerek kiúileútirilmiú ve baúka bir sıra dıúı ba÷daútırma oluúturmuútur. Günün do÷uúunun yavaú yavaú gerçekleúmesi, suların çekiliúine benzetilmiú; yavaú yavaú akan zaman ile su özdeúleútirilmiútir. Temel anlamları arasındaki uyumsuzluk nedeniyle sıra dıúı olarak adlandırdı÷ımız bu ba÷daútırma, “karanlık” göstergesinin temel anlamına yüklenen “su” göstergesinin “derinlik, giz, bilinmezlik, sır” gibi tasarımları ve ça÷rıútırdı÷ı “zaman” kavramı ile anlam kazanır. Farsça’da “dolaylarında” anlamına gelen “su”yu, “ikindi suları, akúam suları” úeklinde zamanı da tasvir etmek için kullanırız. Bu kullanım bir süre sonra “zamanın su gibi akması” deyimi ile birlikte suyun “zaman” anlamını da üstlenmesini sa÷lamıú ve úair úiirlerinde bu iliúkiyi çok iyi kullanmıútır. Aúa÷ıda yer alan baúka bir örnekte úairin yine “karanlık” göstergesini somutlaútırdı÷ını görürüz: “Beklenmedik bir kuyruklu yıldızdır kalbime çarpan, Hoyrat darbelere karúı sevgidir dik tutan beni Ve sesimdir karanlı÷ın sazlarını biçen tırpan…” (Bir Çift Beyaz Kartal, Uzun Saçlı Sevdam, 25, 3) 2. 1. 2. 6 Farklı Düzlemler Arasında Aktarma Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar ùair, farklı düzlemlere ait göstergelerle sıra dıúı ba÷daútırma kurarken deyim kalitesinde söz birliktelikleri oluúturmaktadır. Aúa÷ıdaki örnekte mesafeyi anlatmak için kullanılan ”bir göz erimi” kelime grubu da böyle bir sıra dıúı ba÷daútırmadır: 150 “Gemiler dolar boúalır Konup konup kalkar martılar Ben ufka bakarım bir göz erimi” (Uzaklara Türkü, Yeterince, 104, 7) Aúa÷ıdaki örnekte “söz” ve “tetik” arasında farklı bir iliúki kurulmuútur. “Horoz bir bakır iletken, ùaúkın erken öttü yine. Fitneler hiç yatmaz zaten, Basar sözün teti÷ine.” (Güneúe Uçmak østiyorum, Gönül Döverken Yokuúu, 202, 4) Bu örnek aúa÷ıda úema üzerinde gösterilmiútir: söz dizimi çizgisi söz(ün) tetik(i) tamlayan unsuru tamlanan unsuru iliúki çizgisi temel anlam > < temel anlam ba÷daútırma çizgisi tasarımlar, duygu de÷eri: (silah dolayısıyla) zarar verici, acı verici, üzüntü verici, mutsuzluk verici, kötülük getiren, dikkatli olma, birden birelik, anilik, ùair bu yolla “sözün teti÷ine basmak” gibi deyim güzelli÷inde bir ifade yakalamıú olur. “Sözün teti÷i” tamlamasında, “söz” göstergesinin temel 151 anlamıyla “tetik” göstergesinin ça÷rıúımları, an duygu de÷eri arasında ba÷lantı kurulmuútur. Devreye giren bu yeni anlamlarla úair, “fitneler (geçimsiz, ara bozucu insanlar) uygun anı kollar ve hiç beklenmedik bir anda insanlara zarar veren, ara bozan, mutsuzluk, acı, üzüntü getiren konuúmalar yaparlar” demektir. ”Fitne” göstergesinin olumsuz ça÷rıúımları da bu ifadenin belirginleúmesinde etkili olmuútur. Önceki bölümlerde de görüldü÷ü gibi úair, “maya, mayala-, maya tut-“ gibi kelimelerle pek çok kez sıra dıúı ba÷daútırma kurmuútur. ùair bunu, bahsi geçen kelimelerle, “mayalanabilir özellikler gösteren kelimeler kümesi”nin dıúından seçti÷i elemanlar arasında kurdu÷u akla gelmedik iliúkilerle yapar. Aúa÷ıda isim tamlaması úeklinde kurulmuú böyle bir örnek yer almaktadır: “Sesiniz mutlulu÷umuzun mayası Sesiniz bir diriliú potası” (Zaman Bir Beyaz Türküdür, Zaman Bir Beyaz Türküdür, 7, 16) Aúa÷ıdaki örnekte ise úair hüsn-ü talil sanatından da faydalanarak sıra dıúı ba÷daútırma yoluyla güzel bir tabiat tasviri yapmaktadır: “Söktüm tan yerinin mührünü Aydınlı÷ı saçlarıma taktım geliyorum.” (Uzaklara Türkü, Söktüm Tan Yerinin Mührünü , 66, 7) Yukarıdaki örnekte “tan yeri” temel anlamında kullanılmıú, “mühür göstergesinin tasarımlarından yararlanılmıútır. Örnek aúa÷ıda tabloyla gösterilmektedir: 152 tamlayan unsuru söz dizimi çizgisi tamlanan unsuru mühr(ü) tan yeri(nin) temel anlam iliúki çizgisi temel anlam > ba÷daútırma çizgisi < tasarımlar, ça÷rıúımlar açılması için bazı úartlar gerekir, açılması zordur, gizli úeyler için kullanılır, zaman mühür açıldı÷ı sırlar da açı÷a çıkar, mühür açıldı÷ı zaman yeni bir dönem baúlar ùair mühür göstergesinin tabloda yer alan tasarımlarını tan yeri ile iliúkilendirmiútir. Tan yeri, güneúin do÷mak üzere oldu÷u sırada ufukta hafifçe aralanan yerdir. ùair günün aydınlanmasını, hüsn-ü talil sanatından faydalanarak mührün açılması olarak ifade etmiútir. Böylelikle karanlık ve dolayısıyla kötülük korku, umutsuzluk, acı, keder ve dahil tüm olumsuzluklar sona ermiú, umut ve tüm güzellikler aydınlıkla birlikte ortaya çıkmıútır. Gün ıúı÷ı vurdu÷u zaman saç parlar. ùair buradan yola çıkarak bu do÷al olayı “aydınlı÷ı saçlarına takmak” úeklinde ifade ederek yeni bir hüsn-ü talil sanatı daha yapmıútır. Aúa÷ıdaki örneklerde farklı düzlemlerden hayvan düzlemine geçiú söz konusudur: “Ay bir ala buza÷ı Kara inek koynunda Gökçen çiçekler açtı ùafa÷ın kaz boynunda 153 Ben de domurdum aha...” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Bir Hasret Yılı Daha, 23, 4) “Kar ya÷ıyor Türkülerin kanadına” (Kar Sesi, Kar Ya÷ıyor, 71, 12) Aúa÷ıdaki örneklerde ise tamamen farklı düzlemlere ait göstergelerin ba÷daútırılmasıyla yepyeni kavram alanlarının oluúturuldu÷u görülmektedir: “Kar ya÷ıyor, kar ya÷ıyor Kılıçlar úakırdıyor kar dü÷ümlerinde” (Kar Sesi, Kar Ya÷ıyor, 71, 24) “Dü÷üm” göstergesinin anlam özellikleri “kar”a yüklenmiútir. “Dü÷üm” somut nesneler için kullanılan kelime iken, içinden çıkılmaz durumların somutlaútırılması için soyut kavramlarla da kullanılır olmuútur : duyguların dü÷ümlenmesi , olayların dü÷ümlenmesi gibi. Burada ise “dü÷üm” göstergesi ile bir kar tasviri yapılmaktadır. Bir úeyin dü÷ümlenebilmesi için karıúması gerekir. Demek ki kar öyle çok ya÷ıyor ki kar taneleri birbirine karıúıyor. Ayrıca ip gibi görünmesi için taneleri bir o tarafa bir bu tarafa savuran rüzgar da olmalı. ùiiri okurken yapabilece÷imiz yukarıda bir kısmı basit bir açıklamayla verilmiú yorumlar, zihnimizde zengin hayallerin oluúmasını sa÷lar. ùair bu yolla okuyan ve dinleyeni etkilemiú olur. “En zengin damarı bendedir aúk cevherinin Asılmıúım güneúin en kıvrak ipine Gölgeler sokulunca içime Üúüyüverdim” (Kar Sesi, Kader, 88, 10) “Güneú” ve “ip”, anlam özellikleri arasında uyum bulunmayan iki gösterge iken isim tamlaması úeklinde aralarında kurulan sıra dıúı iliúkilerle ba÷daútırılmıútır. Güneú ıúınlarını uzanan iplere benzetip, üúüdü÷ü için kendini bu iplere asarak ısıtan úair, göstergeler arasında anlaúılması güç 154 iliúkiler kurmuútur. “Güneúin ipi” isim tamlamasında “ip” parçası olamayacak bir nesnenin, yani “güneú”in, parçası yapılınca isim tamlaması bir sıra dıúı ba÷daútırma olmuútur. 2. 1. 3 Ad Aktarması Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar ùair az da olsa ad aktarmalarından da yararlanmaktadır. Aúa÷ıdaki örnekte úair bu yolla yıldızları, hizmet eden genç kızlara benzetmektedir: “ùu kızıl-kor gözlü deli kartallar Ay do÷arken gö÷e do÷ru uçarlar Tayfalarla konuúur so÷uk kayalar Gök kızları gökte sofra açarlar.” (Uzaklara Türkü, Uzaklara Türkü, 2, 10) 2. 2 SIFAT TAMLAMASI KURULUùUNDAKø SIRA DIùI BAöDAùTIRMALAR Sıfatlar niteledikleri ve belirttikleri isimleri çeúitli yönlerden açıklar ve tamamlar. Sıra dıúı ba÷daútırmalarda bu daha önce kullanılmadık, akla gelmedik yollarla yapılmaktadır. Temel anlamları düúünüldü÷ünde anlamsız, mantık dıúı görülen bu tamlamalar sıfat unsurlarının duygu de÷erleri, ça÷rıútırdıkları ve di÷er anlam özellikleriyle açıklanabilmektedir. ùairin bu yola baúvurma sebebi güçlü, etkili ve yo÷un anlamları az sözle verme, kliúeleúmiú, rutin kullanımların dıúına çıkma iste÷idir. 155 Di÷er sıra dıúı ba÷daútırmalarda oldu÷u gibi burada da mecazlardan, benzetmelerden ve aktarmalardan faydalanılmaktadır. Ne var ki úair, klasik kullanımları bilinçli olarak de÷iútirerek dilde yeni anlatım biçimleri dener. Bu yolla dile yeni bir güç kazandırmayı, kelimelerin etkisini arttırmayı, okuyan ve dinleyende zengin imgeler oluúturmayı amaçlar. Sıfat tamlaması úeklinde kurulmuú sıra dıúı ba÷daútırmalarda sıfat unsuru tek bir kelime olabilece÷i gibi, ismi niteleyen birden çok sıfat da bulunabilmektedir. Karakoç ise daha çok ya tek sıfatı tercih eder, ya da tek bir sıfat gibi kullandı÷ı sıfat grubunu ki bu grup da genellikle sıfat-fiillerle kurulmaktadır. Aúa÷ıdaki iki örnekte sıfat unsuru tektir: “Kesir yargılar tüm çürür Gök olanda aúk ve úiir.” (Seyran, Gök Olanda Aúk Ve ùiir, 56, 5) “Geceyi da÷lara sı÷ınmakla geçiririm,konuúan da÷lar Bir kuú öter ötelerden,emzirir yüre÷imi mor acılar” (ølk Yazda, Bir Devi Emziren Mor Acılar, 126, 14) ùu iki örnekte birden fazla sıfat aynı isimle akla gelmedik yollarla ba÷daútırılmıútır: “Yorgun bakıúlar bulutu ùimúeksiz bir kırık kanat Giden kalanı unuttu Iúı÷ı emdi serenat” (Seyran, Islak Direkteki Yorgun Kuúlar, 47, 12) “Renkten renge gire gire gün battı aha Çöküverdi bir kemikli sinsi karanlık” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, 6, 2) 156 Aúa÷ıdaki örneklerde sıfat unsuru bir kelime grubudur. Genellikle de isim unsuruna “-lı, -li, -lu, -lü” eki getirilerek oluúturulmuú sıfat tamlamasının baúka bir ismi nitelemesiyle yapılır: “Bir yangın yerinde süpürgesini sallarken rüzgar Dumandır, alevdir, küldür benim uzun saçlı sevdam.” (Bir Çift Beyaz Kartal, Uzun Saçlı Sevdam, 24, 11) “Kuyunun dibine düútüm birden Bütün yolları kesince Çift a÷ızlı gece” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Sen Adres Bırakmadan Gidince, 22, 18) “ùiir pusatlı yüre÷im, turna kanatlı yüre÷im Koruganlara sı÷maz olur ve güneúe omuz vurur.” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Süresiz, 134, 5) “Kirazlar, viúneler çiçek açmıútır Seversen,gülümsersen yer-gök çiçek Ötelerden ya÷mur atlı bir cevap gelir Dalların uykuları kaçmıútır Rüzgârın nefesi kesilir Gönül bir olmaza asılır Ve hülyâlarda úekillenir gelecek.” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Malatya øçin Poem, 199, 3) Sıfat unsuru, isim ve sıfat unsurunun yerleri de÷iútirilip isim unsuruna iyelik eki getirilmesiyle yapılmıú isnat grubu kuruluúunda da olabilmektedir: “Turnalar geçer yaylalardan sesleri ıslak Gönül kuúatıverir ta A÷rı'dan østanbul'u” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Mavi Sevda, 72, 5) 157 “ùairler eúkali bozuk úiirler do÷uruyor” (Güneúten Öte, Sizin øçin Yazdım Bu ùiiri, 128, 7) Aúa÷ıdaki örneklerde isim unsurunu sıra dıúı yollarla niteleyen sıfat unsuru sıfat-fiil grubu halindedir: “Zifiri karanlı÷a dalmadan bir çıra bul, ùafak dokuyan yürek sevgiyle versin o÷ul” (Menzil, Yi÷itsen Mum Yak Götür, 33, 6) “Sevgilimin bana iúledi÷i ses A÷ca kanatlarıyla uçarken tepelere Kediler yalanıyor pusularda Bütün yapraklar kıpır kıpır Yerlerde rengârenk kır çiçe÷i” (Uzaklara Türkü, Bütün Kelebekler Dokuz Temmuzdur, 50, 11) “Ey ıúık hızında seyreden hüzün Gülümse, kördü÷ümler çözülsün” (Güneúe Uçmak østiyorum, Yorgun Bulutlar Oturmuú Gözlerine ve Hâlâ Bir Hüsnüyusuftur Bendeki Yüzün, 146, 14) “Seher ya da gurûb vakti âfaka renk-ıtır veren Senin baúak söken terin, gonca güllerin oluyor” (Leyl ü Nehar Aúk, Hayatım Sana Ayarlı, 89, 10) Bunların dıúında: “Gün iyice a÷aracak birazdan, Çekilecek karanlı÷ın yorgun düúen suları.” (Güneúe Uçmak østiyorum, Karanlık Odada økinci Banyo, 184, 6) 158 örne÷inde oldu÷u gibi isim tamlaması kuruluúundaki öznenin sıfat-fiil grubu ile de sıra dıúı iliúkiler içinde oldu÷u durumlar vardır. 11 ùimdiye kadar verdi÷imiz örneklere bakılacak olursa sıfat tamlaması kuruluúundaki kullanılmaktadır. sıra dıúı Belirtme ba÷daútırmalarda sıfatlarının sıra hep dıúı niteleme bir iliúki sıfatları ile ismi tamlayamamalarının sebebi portatif oluúlarından kaynaklanıyor olabilir. “ùu” iúaret sıfatı yerine göre “bu” olur, “öteki” “beriki” olur. “Üç kulak vardı.” dedi÷imizde kula÷ın sayısı sıra dıúılık yaratmaz ama “Üç kulaklı adam” dersek “kulak” ismi ile birlikte niteleme sıfatı olan üç, anlama sıra dıúılık katmaktadır. ùairin “Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman” adlı úiirinde geçen: “Kumaúı eprimiú üç mevsim geçer” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, 12, 9) örne÷inde “üç”, sadece “mevsim” ismini belirtmekte, ba÷daútırmanın sıra dıúı olmasında bir rol oynamamaktadır. ùairin úiirlerinde belirtme sıfatı ile bir ismin sıra dıúı ba÷daútırılmasına bir tek örnek bile bulunmamaktadır. Sıfat tamlaması kuruluúundaki sıra dıúı ba÷daútırmalarda isim unsuru temel anlamında kullanılırken sıfat unsurunun duygu de÷eri, tasarımları, ça÷rıúımları devreye girmekte, isim unsuru akla gelmedik yollarla açıklanmaktadır. Tüm sıra dıúı ba÷daútırmalarda oldu÷u gibi söz konusu örneklerde de isim unsuru kendini niteleyen sıfatlar yoluyla bambaúka varlıklara, nesnelere, kavramlara benzetilmekte, yeni aktarmalar, yeni mecazlar oluúturulmaktadır. Böylelikle úiirsel bir güçle yüklü tasarımlarla, insanı derinden etkileyen duygular uyandıran úair, úiir dilinin etkileme ve duygulandırma iúlevlerini yerine getirmiú olur. 11 Bu örnekleri bütünlük içinde de÷erlendirmek için “øsim Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar” baúlı÷ı altında inceledik. 159 2. 2. 1 Benzetme Yoluyla Yapılan Sıfat Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar Benzetmelerden yararlanılarak yapılan sıra dıúı ba÷daútırmalarda “gibi” edatlı úekillerin yanında, “-sı, -si, -su, -sü” benzetme ekiyle yapılmıú úekillere de rastlamaktayız. Bunların dıúındakilerde ise genellikle ek kullanılmadı÷ı görülür: “Bir sesin var ki zemzem” (Kar Sesi, Senin øçin 1, 99, 12) ”Ki” ba÷lama edatı ile kurulmuú bu örne÷i düz cümleye çevirdi÷imizde benzetme edatını da görürüz: “Zemzem gibi bir sesin var.” “Zemzem” göstergesinin mukaddes, de÷erli, ilahi, etkileyici, eúiz, aynı zamanda zemzem su oldu÷u için tertemiz, pürüzsüz, akıcı, dinlendirici, ferahlık verici gibi yan tasarımlarından yararlanılarak zihnimizde yeni ve de÷iúik tasarımlar oluúturulmaktadır. “Bir sesin var ki mukaddes” denilse bile o ses “zemzem” göstergesi ile yapıldı÷ı kadar “mukaddes” yapılamaz; çünkü úairler sıra dıúı ba÷daútırmaları kullanarak okuyucu ve dinleyiciyi de úiirlerinde oluúturmaya çalıútıkları anlama dahil ederler. Açık açık yazılmıú, ilk görüúte anlamını haykıran dizelerdense okuyana ve dinleyene yorumlayabilme, hayal gücünü kullanabilme, kendi duygu ve düúünce dünyası ile úairinkini özdeúleútirebilme imkanı veren dizeler, her zaman daha etkileyici olmuútur. Sıra dıúı ba÷daútırmaların úiir dilinde daha çok tercih edilmesi de bundandır. ùair sıra dıúı ba÷daútırmalarında zaman zaman sırtını var olan deyimlere, aktarmalara ve benzetmelere yaslamaktadır. Yukarıdaki örnek “su gibi ses” benzetmesinden örneksenerek yapılmıútır. Aúa÷ıdaki örne÷in ise özellikle çocuklar için kullanılan örneksenerek yapıldı÷ını görmekteyiz: “uykusu baúına vur-“ deyiminden 160 “A÷rıtmadan giriyorsun etimden içeri Beynimde ve ruhumda sinsin ateúleri yakarak Sahura uyanmıú çocuklar gibi kıvırcıklı sevinçlerle Seninle se÷iriyorum yaprak yaprak” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Sensin Ak Sevgilerde Gülümseyen, 52, 7) Dörtlükte bir sevginin yüre÷e yerleúmesi “etten içeri girmesi; aúkın etkisi “sinsin ateúlerinin yanması”; duyulan heyecan “yaprak yaprak se÷irmek” ile ifade edilmektedir. Ancak bizim dikkatimizi çeken daha çok “kıvırcıklı sevinç” sıra dıúı ba÷daútırmasıdır. Sevincin niteli÷ini anlatmak amacıyla kullanılan “kıvırcıklı” göstergesinin yan tasarımlarının “sevinç” göstergesinin temel anlamını yüklenmesiyle yapılan bu sıra dıúı ba÷daútırma, aúa÷ıda úema üzerinde gösterilmiútir: sıfat unsuru söz dizimi çizgisi iliúki çizgisi kıvırcıklı temel anlam isim unsuru > sevinç < temel anlam ba÷daútırma çizgisi yan tasarımlar da÷ınıklık, sevimlilik, içinden çıkılamama, içinde pek çok duygu barındırma ùair ancak çocukların duyabilece÷i kadar masum, içinde pek çok duyguyu da barındıran, her an daha çok artan, içinde dolandıkça her yanını saran, hissettiklerinin yüzüne sevimlilik verdi÷i bir sevici anlatmak için “kıvırcıklı” göstergesini seçmiútir. “Sahura uyanmıú çocuklar gibi” edat grubu ile zenginleútirdi÷i (sahura kalkmak çocuklar için çok farklı, büyüdüklerini hissettikleri için mutlu oldukları, uykulu ve da÷ınık halleriyle onları sevimli 161 gösteren bir etkinliktir.) kıvırcıklı kelimesi, aynı zamanda bir sözcüksel sapmadır.12. Aúa÷ıdaki ise “-sı, -si, -su, -sü” benzetme ekinden yararlanılarak yapılmıú benzetmeye dayalı sıra dıúı ba÷daútırmalardan birkaçı yer almaktadır: “Kar ya÷ar baúıma, çı÷ ba÷lar saçım, Taraksı ellerin cana yâr bugün”(Uzaklara Türkü, Açık Adres, 36, 8) “Seni bildim dirildim, otsu yanım çürüdü.” (Beyaz Dilekçe, Beyaz Dilekçe 4, 37, 33) “Ve renkli bir ya÷mur baúlar Dört köúeden úakır úakır, Iúıktan úaúıran kuúlar Bir bulutsu tüy bırakır.”(Güneúe Uçmak østiyorum, Gönül Döverken Yokuúu, 202, 16) ùair sıra dıúı ba÷daútırmalarında da “sapma”lardan yararlanmaktadır. Benzetme edatının yer almadı÷ı aúa÷ıdaki örnekte ise úair, “sabah” ve “akúam” göstergelerini adı verilen olaydan da yararlanarak benzerlik ilgisi kurdu÷u “gül” ve “ıtır” göstergeleri ile nitelemiútir. “Gönül bostanlarında baúlarken taze kırım Derim, sahip, büyüksün, iúlerine karıúmam Cemaline aúı÷ım gül sabah ıtır akúam Ben sana sı÷ınırım”(ølk Yazda, Sahip, 121, 20) 12 “Sapma” konusuyla ilgili detaylı bilgi için bkz.: Aksan 1999b: 166-179; Özünlü 1982 162 Örnekte “gül” ve “ıtır” göstergelerinin tasarımlarını ve duygu de÷erlerini günün vakitlerine yükleyerek zamanı açıklayan úair, aslında sevgiliye ait bu özellikleri sabah ve akúam göstergelerine yükleyerek günün her vaktine sevgiliyi sindirmiú olur. Aúa÷ıdaki ilk örnekte úair, “çiçek” gibi bir bitki ismini “sıfat” gibi kullanarak “yürek” kelimesini nitelemiútir. økincisinde de yine isim, “bıldırcın” gibi bir hayvan ismi ile nitelenmektedir: “Senin dostlu÷unun iffeti için Saygıya sarılan çiçek yüre÷im Sızılar aúk ile bir târ gibi” (Güneúten Öte, Ay Iúı÷ında Turnalar, 56, 5) “Karanlık bir kan kanseri, Bıldırcın ıúıklar yansın.” (Seyran, Bir Defter Açtım Geceye, 17, 7) 2. 1. 2 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıfat Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar Sıfat tamlaması kuruluúundaki sıra dıúı ba÷daútırmalarda úair deyim aktarmalarından, do÷adan insana aktarma, somutlaútırma, duyular arasında kiúileútirme, canlandırma, ve farklı düzlemler arasında aktarma yollarını kullanmıútır. 2. 1. 2. 1 Do÷adan ønsana Aktarma Yoluyla Yapılan Sıfat Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalar do÷aya ait anlam özellikleri olan bir sıfatın isimle tamlama kurup, bu özellikleri isme yüklemesi yoluyla kurulur. 163 Aúa÷ıdaki dörtlükte úair sevdi÷ini beyaz bir yelkenliye benzetince gözleri de deniz oluvermiútir: “Sen bir beyaz yelkenli Kıyısız gözlerimde Hep yalnız koydun beni Kendi denizlerimde” (ølk Yazda, Ve Bütün Atlar Rehin Bıraktılar Nallarını, 87, 14) “Sen” diyerek kastedilen “sevgili” göstergesi, “beyaz yelkenli” tamlamasının anlam özelliklerini yüklenerek “narin, alımlı, rüzgarda saçları savrularak dans eden gibi ilerleyen” ve benzeri niteliklere sahip olmuútur. “kıyısız göz” sıra dıúı ba÷daútırmasında ise “göz”ün temel anlamıyla “kıyısız”ın anlam özellikleri arasında bir ba÷ kurulmuú, kurulan bu ba÷ ile “sen beyaz bir yelkenli(sin)” sıra dıúı ba÷daútırması birleútirilmiútir. “Kıyısız” göstergesi ile “kaçılacak yeri olmayan, kurtulmanın imkansız oldu÷u, sabit kalındı÷ı ne baúka birinin gidebildi÷i ne gidenin dönebildi÷i yer” akıllara gelmektedir. ùair aslında sevdi÷ini beyaz bir yelkenliye benzetince, sürekli sevgilisine bakmak, onu yanında tutmak isteyen úairin gözleri de sadece o beyaz yelkenlinin yol aldı÷ı, yanaúıp çıkılmaması için kıyısı olmayan, sevgilinin hapsoldu÷u bir deniz oluvermiútir, ama sevgili gitmiú, úair de boú gözlerle bakakalmıútır. 2. 2. 2. 2 Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıfat Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar Karakoç, kimsenin fark etmedi÷i benzerlikleri bularak, insanla di÷er varlıklar arasında bir ba÷; sıfatın insanlara has anlam özelliklerini isme yükleyerek sıra dıúı bir ba÷daútırma kurar. 164 Aúa÷ıdaki örnekte úair “güneúin aya÷ı” diyerek yaptı÷ı kiúileútirme ile sıra dıúı ba÷daútırma kurmakla kalmaz, o aya÷a terlik giydirerek aklın ve dilin sınırlarını zorlar. Bu zorlamayla okuyan ve dinleyenin zihninde yeni, de÷iúik tasarımlar ve duygu de÷erleri oluúturur: “Her zaman demir ökçelidir güneúin aya÷ındaki terlik, Mezar taúlarını kemirir ökçeleriyle her zaman” (Bir Çift Beyaz Kartal, Baki Kalan, 53, 12) “Güneúin aya÷ındaki terlik” tamlamasında güneú, ayak ve terlik kelimelerinin anlam belirleyicileri ve anlam ayırıcıları (ya da yapısal dil bilimcilerin anlambirimcik adını verdikleri), bakımından birbiriyle uyuúmadıkları görülür. Terlik, insanların giyebilece÷i bir úeydir, yine ayak, bir organ adıdır. Oysa “güneú” kelimesi ne insandır, ne de organları vardır. øúte bu uyumsuzluk tamlamayı bir sıra dıúı ba÷daútırma yapmaktadır. Aúa÷ıdaki örnekte sıfat fiil grubunun yüklemi ile isim unsurunun anlam özelliklerinin uyuúmadı÷ı, ancak insanlar için kullanılabilecek bir niteli÷in cansız bir varlı÷a yüklendi÷ini görmekteyiz: “ùekere,bala karıúmıú kömür cürufu , Dul kalmıú yollarda ömür tüketmek niye” (Bir Çift Beyaz Kartal, Köúeleri Törpülerim Severken, 101, 12) Aúa÷ıdaki örnekte ise yine insanlarla kullanabilecek bir fiil, insan dıúındaki bir kavramla ba÷daútırılmıútır. “Bıçakla-“ fiiline sıfat-fiil eki getirilerek “çı÷lık” göstergesine “bıçaklayabilme” özelli÷i kazandırılmıútır: “Dost dedi ki yalnız uçan kuúun baúı dertte, Gökleri bıçaklayan çı÷lıklardan bilirim...” (Bir Çift Beyaz Kartal, Ya÷murlu Bir Türkü, 86,16 ) 165 Aúa÷ıdaki örnekte ise úair, önce bulutları kiúileútirmiú, sonra da kiúileútirdi÷i bulutlarla kendi arasında bir benzerlik kurmuútur: “Ayaklarım baúka yöne çekti, gönlüm baúka yöne; Kör bulutlar gibi dolaúıp durdum…” (Uzaklara Türkü, Üç Damla Kan Düútü Karların Üstüne, 111, 10) Yukarıdaki örnekte úair, körler gibi dolaúmıyor; kör bulutlar gibi dolaúıyor; çünkü kör bile olsalar insanlar gidecekleri istikameti bilir ve o yöne gitmek için çaba sarf eder. Oysa bulutlar için bir istikamet yoktur. Kendini benzetti÷i, her yere, her yöne gidebilen bulutlara “kör” sıfatının anlam özelliklerini yükleyen úair, çaresizli÷ini, ne yapaca÷ını bilmezli÷ini daha güçlü bir úekilde ifade etmiú olur. Aúa÷ıdaki örnekte ise “sa÷ır” sıfatının insan dıúındaki bir varlık için kullanılmasından kaynaklanan bir sıra dıúılık vardır: “Hareket yok eúyada biçim dersen Benek benek nokta ve sa÷ır bir ünlem” (Kar Sesi, Kar Sesi, 8, 10) 2. 2. 2. 3 Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıfat Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar ùair, sık sık canlı dıúındaki varlıklarla canlılara ait nesneleri, fiilleri, nitelikleri, duyguları, davranıúları birleútirerek sıra dıúı ba÷daútırma yapmaktadır: “Her sancılı düúte bir do÷um bestesi Ardından bastırıyor canım kar sesi” (Kar Sesi, Kar Sesi, 9, 1) 166 “At dedin ey úair,burda biraz dur Mızrap sancılı tellere vaktinde vurmuútur” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Malatya øçin Poem, 202, 2) “Sancılı” göstergesi yukarıdaki örneklerin ilkinde soyut bir kavramı, ikincisinde somut bir nesneyi canlandırmıútır. Aúa÷ıdaki örnekte “yorgun” sıfatı ancak kiúi gösteren bir adla birleúece÷i halde “bulut” gibi cansız bir nesneyle ba÷daútırılmıútır. Burada yorgun olan aslında söyleyici öznenin yorgun gördü÷ü sevgilidir: “Yorgun bulutlar oturmuú gözlerine Ve hâlâ taze bir hüsnüyusuftur bendeki yüzün” (Güneúe Uçmak østiyorum, Yorgun Bulutlar Oturmuú Gözlerine ve Hâlâ Bir Hüsnüyusuftur Bendeki Yüzün, 146, 11) “Yorgun” göstergesiyle yapılmıú aúa÷ıdaki örnekte projeksiyon vardır. Söyleyici özne hem kendi yorgunlu÷unu, hem de yorgun gördü÷ü insanların durumunu yansıtmaktadır: “Hangi hoyrat rüzgar söküp götürür Çatıdaki yorgun kiremitleri? Tayfalar da÷ılmıú, tekneler çürür; Mor mor çiçek açmıú çocuk etleri?” (Kar Sesi, Eski Bahçelerde Can Bir Kuú Evi, 26, 2) Aúa÷ıda örnek úema ile gösterilmiútir: 167 sıfat unsuru söz dizimi çizgisi isim unsuru iliúki çizgisi yorgun temel anlam kiremit > < temel anlam ba÷daútırma çizgisi tasarımlar dirençsiz, güçsüz, dayanıksız, eskimiú, yıpranmıú, yorgun insanların rengi solmuú, gözleri mamur, omuzları düúük görüntüleri “Yorgun” göstergesinin “kiremitler”in canlandırıldı÷ı belirleyicileri ve yadırgadı÷ımız anlam ve bu anlamsal bu ba÷daútırma, ayırıcıları nedenle özelliklerinin de arasındaki “sıra yüklenmesi göstergelerin uyuúmazlık dıúı” olarak ile anlam nedeniyle niteledi÷imiz örneklerdendir. “Yorul-“ canlılar için kullanılan bir fiil iken “kiremit” gibi cansız bir varlıkla iliúkilenmiútir. Her iki sözcü÷ün temel anlamını kullanarak açıklayamadı÷ımız bu ifade ile yapılmaya çalıúılan, göstergelerden birinin taúıdı÷ı yan tasarımları kullanarak farklı ama bir o kadar da etkili bir anlatım yakalama çabasıdır. ùair için kiremit ile “yıpranmıú dayanıksız, eskimiú” gibi göstergeleri birleútirmek kolay ama bu sözcüklerden sadece birini kullanarak úiire etkileyicilik katmak zordur. Dizelerde, “uzun zaman boyunca görevini baúarıyla yaptıktan sonra eskimiú, yıpranmıú, direncini kaybetmiú, güçsüz düúmüú, dayanıklılı÷ını yitirmiú” gibi anlamların, “yorgun” göstergesi aracılı÷ı ile “kiremit”ler‘e yüklendi÷ini görmekteyiz. Bu da rüzgârın onu kolayca söküp götürmesine olanak vermiútir. Elbette ki burada “kiremitler” in canlandırılmasıyla sa÷lanmıú mecazi bir anlam vardır. Yorgun bir insanın görünüú özellikleri ile (yorgun insanın rengi soluk, gözleri mamur, omuzları düúük olur.) yıpranmıú 168 bir “kiremit”in özellikleri (kiremitler eskidikçe renkleri atar, çatlar, kirlenir) arasındaki benzerlikler bu canlandırmada etkili olmuútur. “Çatıdaki” (insanların çıktıkları zirveyi hatırlatıyor) göstergesinin niteledi÷i “yorgun kiremit” sıra dıúı ba÷daútırması ile uzun zaman çalıúıp didinip baúarılı olmuú, iyi konumlara gelmiú ama artık yorulmuú, dermanı kalmamıú, eski gücünü, direnme kabiliyetini yitirmiú ve yaúlanmıú insanların ölümünden duyulan úaúkınlık ve üzüntü ustaca ifade edilmiútir. Aúa÷ıdaki örnekte ise leventlerin ölümleri, denizlerin aç olması sebebi ile onları yemeleri olarak açıklanmaktadır: “Güzeller ,yi÷itler nerdedir,diye Kime soracaksın,sır vakti ,kime Aç denizler yutmuú tüm leventleri” (Kar Sesi, Eski Bahçelerde Can Bir Kuú Evi, 26, 9) Bir úair bo÷ulmayı böyle anlatırsa elbette ki ifade etkileyicilik kazanacaktır. “Deniz” göstergesinin temel anlamının, “aç” ve ”yut-“ göstergelerinin yan tasarımlarının kullanıldı÷ı bu tamlamanın, mısradaki tüm sözcüklerle sıkı bir iliúki içinde oldu÷unu görüyoruz. Aç bir canlı saldırganlaúır, her úeyi yemek ister, tahammülsüzdür, her fırsatı de÷erlendirir, iútahlıdır, korkutucudur, can acıtabilir. Bu anlamsal özellikler, tüm leventlerin ölümünü kaçınılmaz kılmaktadır. “Aç” ile “yut-“, “deniz” ile “levent” göstergeleri arasındaki semantik ba÷, bu sıra dıúı ba÷daútırmayı güzelleútiren di÷er bir unsurdur. Aúa÷ıdaki örneklerde soyut ve cansız kavramların canlılar düzlemine ait sıfatlarla ba÷daútırılarak, somutlaútırılmıú sahnelerle canlandırıldı÷ını görmekteyiz: 169 “Ruhum dirilen sesleri içiyor tas tas “ (Zaman Bir Beyaz Türküdür, Zaman Bir Beyaz Türküdür, 9, 4) “Tabipler uzaktan bakıp geçtiler, Yaralı bir úiir kanıyor bende” (Uzaklara Türkü, Asıldı÷ım Her øp Boynumda Uzar, 11, 2) 2. 2. 2. 4 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıfat Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar ùairin úiirlerinde her úeyin rengi vardır. Özellikle yüklemin renk belirten bir sıfatla nitelendi÷i örneklerin sayısı oldukça fazladır. Beyaz rengi, genellikle temizli÷in, saflı÷ın; siyah, kötülük, karamsarlık, kin, nefretin; kırmızı, ateúin, kanın, güneúin do÷uú ve batıúının rengidir. Mavi ve mor renklerinin karúılıklarını net olarak koymak zordur. Özellikle mavinin anlamı úairin ruh haline göre de÷iúir. ùair her türlü kelimeyi, hatta fiili bile, mavi rengi ile niteler.13 Mor ise bazen sıkıntının, zorlu÷un, bazense umudun, mutlulu÷un, güzelli÷in sembolü olabiliyor: “Bir so÷an yeúerir göçük altından, Beyaz yorgunlu÷u lâle yapar kan” (Kar Sesi, Eski Bahçelerde Can Bir Kuú Evi, 26, 18) “Dilimde Zaman bir beyaz türküdür Bir türkü ki onca görklüdür” (Zaman Bir Beyaz Türküdür, Zaman Bir Beyaz Türküdür, 9, 28) 13 Bu konuya “Sıra Dıúı Durum Tamlayıcısı+Yüklem Ba÷daútırmaları” bölümünde de de÷inilmiútir. 170 “Dost elinden Gizli bir kanama ça÷rıúım yapar onca bıçaklı Sevgi,sabır sularında bir ak zamirdir.” (Güneúe Uçmak østiyorum, Yorumlar -1-, 193, 15) “øúte gene karúımda, gene gülümsüyor Demirkazık yıldızı, Saçlarımda rüzgarın úerbet damlaları bir beyaz sızı” (Güneúten Öte, Demirkazık Yıldızı, 68, 4) “Koúan atların solu÷u Mavi bir türkü zamana ,”(Sevgi Turnaları, Yolda, 75, 2) “Ey ebruli türkülere çiçek eken aúk güneúi Ey yalımı büyük ayrılık ateúi Merhaba!”(Uzaklara Türkü, Merhaba, 91, 23) Yukarıdaki örneklerdeki nitelemeler ile söyleyici öznenin aklından geçmeyen bir duruma, bir genellemeye gideriz. Mavi türkü, kırmızı türkü gibi.14 ùair bunu farklı kavram alanlarına ait göstergeleri birleútirerek yapmıútır. Böyle bir durumda gerçek bir gerçekli÷in dıúında gerçek olmayan bir gerçeklikle karúılaúırız. Bu gerçek dıúı gerçeklik zihnimizde zengin tasarımların oluúmasını sa÷lamaktadır. “Som sevgilerle belenen Mor kundaklı düútür gelen” (Sevgi Turnaları, Yolda, 75, 12) “Mor” renginin umudun, mutlulu÷un, güzelli÷in sembolü olarak kullanıldı÷ı bu örnekte görüldü÷ü gibi úair, soyut kavramları kiúileútirerek somutlaútırabilmektedir. Aúa÷ıdaki örnekte ise temel anlamları arasında anlam iliúkisi bulunmayan göstergelerin, sıra dıúı ba÷daútırma içerisinde somutlaútırılarak nasıl etkili ifadeler oluúturabildi÷ine úahit olmaktayız: 14 Bkz. Kantel 1978: 61-62 171 “Renkten renge gire gire gün battı aha Çöküverdi bir kemikli sinsi karanlık” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, 6, 2) Aúa÷ıdaki örnekte soyut olan “düú” göstergesi, salatalık, karpuz, kavun gibi meyveleri nitelemek için kullanılan somut bir göstergeyle ba÷daútırılarak sıra dıúı bir ba÷daútırma kurulmuútur “Bengi-su sende diye kanatlar döúedim ufuklara , Kelek kelek düúler sardım Kıútan bahara” (Bir Çift Beyaz Kartal, Ya÷murlu Bir Türkü, 86, 6) Somutlaútırmadan yararlanılan bu örnekte “kelek” göstergesinin “olmamıú, tatsız , lezzetsiz, istenilen kıvama gelmeyen, be÷enilmeyen” gibi tasarımlarından ve duygu de÷erinden yola çıkılarak “düú” göstergesinin izahı yapılmıútır. ùairin úiir yazarken yaúadıklarını, hissettiklerini somutlaútırarak anlattı÷ı aúa÷ıdaki mısralarda, hayvan -kuú- düzleminden soyut bir düzleme geçiú yapılmıútır: “Yazmaya oturuyorum ølk tuúa basıyorum besmeleyle Beynimde raks ediyor Uzun kanatlı kelimeler Gönlümün memeleri süt dol Sa÷ılmak ister ùiir ve kelam güzeli Baldan tatlı kelimeler Sevilmek ister Hayattayım, Hayattasın, 172 Hayattayız Seviniyorum.” (Güneúe Uçmak østiyorum, Yaúama Sevinci, 62, 12) 2. 2. 2. 5 Duyular Arası Aktarım Yoluyla Yapılan Sıfat Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar Sıra dıúı ba÷daútırmalarda úairin kullandı÷ı yollardan biri de farklı duyu alanlarına ait göstergeleri ba÷daútırmaktadır. Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda sıfat unsuru ile isim unsuru farklı duyulara hitap eden anlam özellikleri taúımaktadır. Sıfat unsurunun anlam özellikleri isim unsuruna yüklenerek yepyeni bir kavram alanı oluúturulur. Aúa÷ıda “tatlı ses”ten örneksenerek duyular arasında aktarımla yapılmıú “pekmezli ses” sıra dıúı ba÷daútırması yer almaktadır: “Bir pekmezli ses kavalda” (Seyran, Beúgen Ça÷rı Çiçe÷i, 11, 2) Yukarıdaki örnekte tatma duyusuna ait bir göstergenin iúitme duyusuna ait bir göstergeyle ba÷daútırıldı÷ını görüyoruz. Bu örnek úema üzerinde úöyle gösterilebilir: sıfat unsuru söz dizimi çizgisi iliúki çizgisi pekmezli temel anlam isim unsuru > ses < temel anlam pekmezi olan, kula÷ın duyabildi÷i çok tatlı titreúim ba÷daútırma çizgisi tasarımlar, ça÷rıúımlar hafif a÷dalı, koyu kıvamlı, faydalı, direnç arttırıcı, enerji verici 173 “Pekmezli” göstergesine, temel anlamıyla ba÷ı koparılmadan yeni anlamlar yüklenmiútir. Pekmez gibi faydalı bir besinin bedeni beslemesi gibi ses de ruhu besleyecektir. Aslında eskiden beri “pekmezli ses” yerine kullanılan “tatlı ses” ba÷daútırması da sıra dıúıdır. Ne var ki göstergenin sıkça kullanımı, duygular arası geçiúle yapılan bu sıra dıúlılı÷ı sıradanlı÷a çevirmiútir. Tıpkı günlük yaúantımızda kullandı÷ımız di÷er ba÷daútırmalar gibi: kırık kalp, so÷uk savaú… ùair bu sıradanlaútırmaya inat “pekmezli” göstergesiyle yan tasarımları, ça÷rıúımları ço÷altmıú, tekrar bir sıra dıúılık sa÷lamıútır. Tadın yo÷unlu÷unu artırmıú, üstelik “faydalı bir tat” -bilindi÷i gibi pekmez kan yapıcı, vücut direncinin artırıcı, enerji verici vb. özelliklere sahiptir- anlamını “tatlı” yerine kullandı÷ı pekmezli göstergesiyle etkili bir úekilde ifade etmiútir. Kavaldan çıkan sesin pekmezli oluúu her ne kadar dil için sıra dıúı ise Anadolu’nun ba÷rında yaúamıú, do÷ayı ve do÷allı÷ı ruhuna asmıú bir úair için oldukça sıradandır. Aúa÷ıda úairin tatma duyusuna ait “epekúi” göstergesini, soyut, tadılma özelli÷i olmayan bir ismi nitelemek için kullandı÷ını görmekteyiz: “Epekúi bir duyguyla uzanırım yata÷a Bir ba÷ bozumu havası çöker sensiz odama güzlek Her belki içimde omuz vermiú bir karlı da÷a Resmini çizerim her puslu cama tek tek” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, 7, 1) “Epekúi bir duygu” sıfat tamlaması duyular arasında yapılan aktarmalı bir sıra dıúı ba÷daútırmadır. Tat alma duyusu ile ilgili olan “epekúi” göstergesinin duygu de÷eri “duygu” göstergesine yüklenerek ayrı kavram alanlarına ait göstergelerle yeni bir kavram alanı oluúturulmuútur. Amaç hissedilen duyguyu somut bir úekilde gözler önüne sermektir. Yapılan 174 benzetmede “duygu” göstergesinin temel anlamıyla “epekúi” göstergesinin duygu de÷eri arasında ba÷lantı kurulmaktadır. “Acı “ ve “tatlı” göstergelerinin duygu de÷erlerinden ve yan tasarımlarından yararlanılarak yapılan birçok sıra dıúı ba÷daútırmayla karúılaúırız: Acı hatıra, acı deneyim, tatlı uyku… Oysa úairin epekúi (ekúilik derecesi artırılmıú) göstergesi ile yaptı÷ı ba÷daútırma sıra dıúı olu÷u gibi, göstergenin duygu de÷erinde sakladı÷ı hoúa gitmeme, insanı irkme, rahatsızlık verme gibi anlamları ile yakaladı÷ı farklı ifade tarzı ile etkileyicidir de. Bu anlamı ne acı, ne kötü ne de buruk göstergeleri ile verebilmek mümkün de÷ildir. Çünkü “epekúi” göstergesi insanda “rahatsızlık verici” anlamı uyandırırken bu rahatsızlı÷ın bıraktı÷ı izin yüze yansıdı÷ını da hissettirir. Ço÷u insan ekúi tadı olan besinleri gördü÷ünde yüzünü buruúturup irkilir. ùair bu yolla, hissetti÷i duygudan duydu÷u rahatsızlı÷ı görsel olarak da ortaya koymuú olur. Dörtlü÷ün son iki mısrasındaki “içimde omuz vermiú bir karlı da÷a resmini çizerim,“ ifadesi de Bahaettin Karakoç’un úairli÷inin gücünü gösteren örneklerden biridir. Gerek dörtlükte yakaladı÷ı ahenk, gerekse kelimelerin sıralanıúında ve birbirleri ile iliúkilendiriliúindeki ustalık takdire de÷erdir. Da÷larla iç içe yaúadı÷ını, onlardan güç aldı÷ını ve tabiatın ondaki anlamını gösteren bu ifade de güzel bir sıra dıúı ba÷daútırmadır. ùairin úiirlerinde da÷ların, gökyüzünün, a÷açların, kuúların, çiçe÷in, gö÷ün, güneúin ve de ayın daha do÷rusu tüm tabiatın anlamı bir baúkadır. 2. 2. 2. 6 Farklı Düzlemler Arasında Aktarma Yoluyla Yapılan Sıfat Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar Tabiatın, kültürün ve tarihin iç içe geçirilerek anlatıldı÷ı “Mavi Sevda” adlı úiirden alınan beyitte, sürekli karúımıza çıkan “ses” göstergesiyle farklı duyu alanlarına ait oldukları için yadırgadı÷ımız bir birleútirme yapılmıútır. 175 “Ses” ve “ıslak” göstergeleri arasında kurulan bu sıra dıúı iliúki aúa÷ıda incelenmiútir: “Turnalar geçer yaylalardan sesleri ıslak Gönül kuúatıverir ta A÷rı'dan østanbul'u” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Mavi Sevda, 72, 5) “Islak” göstergesi içinde özlem (göz yaúı), su, deniz, ya÷mur gibi anlamları da barındırmaktadır. Su hayattır. Bu yan tasarımlar “ses” göstergesine yüklendi÷inde turnaların bizim için anlamını ortaya koyar. Turna haber taúır, özlem taúır, sevgi taúır, umut taúır… Tüm bunlar insanı etkileyen ve duygulandıran kavramlardır. E÷er bu turnaların sesleri ıslaksa gözyaúı da vardır. Nitekim gerek mutluluk, gerek hüzün, yo÷un duyguların oldu÷u her yerde gözyaúı vardır. Turnalar bizde ülkenin bir ucundan di÷er ucuna haber götüren ulaç tasarımını uyandırmakta, seslerinin ıslak oluúu da bu haberlerdeki duygu yo÷unlu÷unu ça÷rıútırmaktadır. Nitekim duyguların en iyi aktarıldı÷ı türkülerimizde de bu sembollerden fazlasıyla yararlanılmıútır. ùair dikkati çekmek, ilgi uyandırmak için özellikle farklı düzlemler arasından seçti÷i, birbirine son derece yabancı göstergeleri sıra dıúı iliúkiler içinde kullanır: “Yürüsem köpükten terliklerimin sesini duyacaklar” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Gel–Git, 98, 12) Yukarıdaki örnekte úair çok sessiz olmaya çalıúmaktadır. O kadar sessizdir ki kendini köpükten terlik giymiú gibi görür. “Köpük” ve “terlik” göstergelerinin temel anlamları arasında herhangi bir iliúki kurmak imkansızdır. ùair, “köpük” göstergesinin tasarımlarını “terlik” göstergesine yükleyerek “terlik”e hafif olma, ses çıkarmama özelliklerini kazandırmıútır. Böylelikle sessizli÷ini vurgulamıú olur. E÷er ki “Ben çok sessiz hareket ediyorum, çok yavaú yürüyorum” deseydi bu kadar etkili olamayacaktı. 176 2. 3 FøøLøMSø GRUBU KURULUùUNDAKø SIRA DIùI BAöDAùTIRMALAR Türkçede fiilimsi grupları cümle özelli÷i göstermektedir. Bu gruplarda da sıra dıúılık birbirine ba÷lanamayacak ögelerin birlikte kullanılması sırasında ortaya çıkmaktadır. Yüklemin gösterdi÷i iúi gerçekleútiremeyecek bir özne, yüklemi etkileyemeyecek bir nesne ya da yüklemin gerçekleúti÷i zamanı, yeri karúılayamayacak bir tamlayıcının kullanılması, birbirine uyumlu olmayan nesnenin ve tamlayıcının birlikte kullanılması, yadırganan, absürt karúılanan dil birliktelikleri yaratır. Bu birliktelikler sıra dıúı ba÷daútırmanın açıklanmasıyla okuyanı ve dinleyeni derinden etkileyen anlamlar ortaya koyar. 2. 3. 1 FøøLøMSø GRUPLARINDA SIRA DIùI ÖZNE+YÜKLEM BAöDAùTIRMASI Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalar cümle düzeyindeki örneklerle aynı özellikleri göstermektedir. 2. 3. 1. 2 Fiilimsi Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması Fiilimsi gruplarında sıra dıúı özne+yüklem ba÷daútırmalarında úair, deyim aktarmalarından kiúileútirme, canlandırma, eúyalaútırma, somutlaútırma ve farklı düzlemler arasında aktarma yollarını kullanmıútır. 177 2. 3. 1. 2. 1 Fiilimsi Gruplarında Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması ùair günlük dilde kullandı÷ımız söyleyiúlerde yaptı÷ı ufak de÷iúikliklerle yeni ifadeler yakalamaktadır: “Zaman gök kuúaklı rende Yorgunluk en a÷ır úelek Ölüm yola ip gerende Uçar can ve batar kelek” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Sancı, 92, 4) “Gökçen bir kumrudur prizmalarda, Yedi renk üstüne ba÷daú kuran can; Düúler, yemlik yemlik biter baharda, Zaman ötesinden konuúur zaman “(Sevgi Turnaları, Da÷ Yollarında, 25, 6) Aúa÷ıdaki örnekte “sek sek oyna-“ fiili ile bu fiili gerçekleútiremeyecek soyut bir kavram olan “akıl” göstergesi ba÷daútırılmıútır: “Tel örgüler içinde akıl oynarken sek sek Ne iú isterim çukur, ne aú isterim tümsek Bana derini göster, bitsin artık bu sı÷lık” (ølk Yazda, Sahip, 121, 26) “Kimler sek sek oynar?” dedi÷imizde “çocuk, genç kız, delikanlı, babam, ablam, Ali, Hülya…” gibi insan düzleminden pek çok örnek sayabiliriz. Ne var ki úair, bu düzleme ait olmayan “akıl” göstergesini bu fiili gerçekleútiren yaparak aralarında ilk duydu÷umuzda anlam veremedi÷imiz, kabul görmüú kullanımların dıúında bir iliúki kurmuútur. 178 2. 3. 1. 2. 2 Fiilimsi Gruplarında Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda fiilimsi eki almıú fiilin en önemli anlam belirleyicisi, canlılarla kullanılmasıdır. Öznenin en önemli anlam belirleyicisinin cansız ya da soyut oluúu, özne ile yüklem arasında sıra dıúı bir iliúkinin kurulmasına neden olur. Bu tarz sıra dıúı ba÷daútırmalarda tıpkı “Fiil Cümlelerinde Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırmaları”nda oldu÷u gibi yüklemin yan tasarımları, duygu de÷erleri ve ça÷rıútırdıkları özneye yüklenerek özne canlandırılır. Aúa÷ıdaki örnekte úairin, yüklemin durumunu sıra dıúı ba÷daútırmalarla açıkladı÷ını görürüz: “So÷an-ekmek yemiúsin açlık tekmeledikçe, Keskin acılar sinmiú, gözlerinin damına Kavunca sulandırmıú, Birisi ayna gibi suyunu bulandırmıú” (Beyaz Dilekçe, Beyaz Dilekçeye Beyaz Bir Önsöz -I-, 7, 7) Açlık hissinin verdi÷i rahatsız edici durum “tekmele-“ fiili ile ifade edilmekte, kiúileútirmeden yararlanılarak bu fiil, soyut bir kavrama yüklenmektedir. Ola÷an durumlarda böyle bir gerçeklik olamayaca÷ı için ilk duyuldu÷unda mantıksız bir ifade görünümünde olan grup “tekmele-“ fiilinin yan tasarımlarıyla açıklanabilmektedir. Aúa÷ıdaki örnekte somut bir gösterge olan özne, canlıların yapabilece÷i bir fiile ba÷lanmıútır. “Ses” göstergesi somut olmasına ra÷men bu somutlu÷un derecesi çok yüksek de÷ildir. Üstelik de canlı özne isteyen bir fiille ba÷daútırılamaz. øúte özne ve yüklemin anlam belirleyicileri ve ayırıcıları arasında uyum bulunmaması fiilimsi grubunu sıra dıúı yapmaktadır: 179 “Gökyüzü baúka türlü yansıtır, yeryüzü baúka Dinlerim yıldızlar arası konuúmaları Denizlere girip denizlerden çıkıyorum seninle Ufuklarda dokuz telli ses koúuúmaları” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Sensin Ak Sevgilerde Gülümseyen, 53, 8) Aúa÷ıdaki örnekte de “-ma, -me” eki ile isim-fiil yapılmıú “koú-“ fiilini gerçekleútiren öznenin, “tuú” gibi cansız bir nesne oluúu sıra dıúılık yaratmıútır: “Sofraya oturuyorum bir lokma ya yiyor Ya yiyemiyorum, masam beni bekliyor Masanın üstünde -yazı makinam Tuúlar kulvarda koúmaya hazır ùiir yaz diye kiúniyor Yazmaya oturuyorum,” (Güneúe Uçmak østiyorum, Yaúama Sevinci, 61, 7) 2. 3. 1. 2. 3 Fiilimsi Gruplarında Eúyalaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması Eúyalaútırma, canlandırmanın tam zıttı olan bir dil özelli÷idir. Nasıl ki sıra dıúı ba÷daútırmalarla cansız varlıklar canlı gibi kullanılabiliyorsa, cansızlara ait fiiller de canlı öznelerle kullanılmaktadır. “Çehre” bir eúya gibi “kilitlen-“ yükleminin öznesi olmuú, bu göstergenin anlam özelliklerini yüklenmiútir: 180 “Eski foto÷raflarda kilitlendikçe çehreler Görüntülerle artar bizim yalnızlı÷ımız” (Leyl ü Nehar Aúk, Bu Kervan Yollarda Kalası De÷il, 28, 11) 2. 3. 1. 2. 4 Fiilimsi Gruplarında Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda sıra dıúılık, soyut ya da ses gibi somutluk derecesi düúük bir öznenin, somutlarla kullanılan bir yüklemle ba÷daútırılmasından kaynaklanır. Aúa÷ıdaki örnekte fiilin gerçekleúece÷i zamanın sıra dıúı anlatımı vardır: “Sizin de baharınızda diken diken, çalı çalı Yalnızlık yeúerdi÷inde özünüz kan a÷lar (Menzil, Yalnızlı÷a Dayanabilir mi Da÷lar, 23, 4) Aúa÷ıdaki örnekte iki farklı sıra dıúı ba÷daútırma yapılmıútır: “Sevgilimin bana iúledi÷i ses A÷ca kanatlarıyla uçarken tepelere Kediler yalanıyor pusularda Bütün yapraklar kıpır kıpır Yerlerde rengârenk kır çiçe÷i” (Uzaklara Türkü, Bütün Kelebekler Dokuz Temmuzdur, 50, 11-12) 181 Yapılan iki sıra dıúı ba÷daútırma úöyledir: 1. Zarf fiil grubunun öznesi olan “sevgilimin bana iúledi÷i ses” sıfat tamlamasında “ses”, nakıú gibi “iúlenme“ özelli÷i kazanarak somutlaútırma yoluyla bir sıra dıúı ba÷daútırma yapılmıútır. 2. Zarf fiil grubunun öznesi, hâl tamlayıcısı ve yüklemi arasında yine somutlaútırma yoluyla “ses” gibi soyut bir göstergeye “uçabilme” özelli÷i yüklenmiú, anlam ayırıcıları arasındaki uyumsuzluk da bu söz grubunu sıra dıúı bir iliúki içine sokmuútur. 2. 3. 1. 2. 5 Fiilimsi Gruplarında Farklı Düzlemler Arasında Aktarma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması Farklı düzlemlere ait kelimelerin birleútirilmesi, anlam özellikleri arasındaki uyumsuzluk nedeniyle açıklamakta güçlük çekti÷imiz ama tasarımlarını, duygu de÷erlerini ve ça÷rıútırdıklarını devreye soktu÷umuzda etkileyici ve duygu yüklü anlamlara ulaútı÷ımız bir iliúkiyi do÷urur. “Deniz kamçı yemeyince dalgalar yükselmez,” (Güneúe Uçmak østiyorum, Dün, 51, 22) “Kesilir tıpırtılar kapı eúi÷inde ùimdi ne yapacak?diye beklerim Uzak yıldızlar ırgalanırken gök beúi÷inde Merakıma tarla olur göklerim” (Kar Sesi, Sen Bir Dara÷acısın Yorgun Gecelerimde, 38, 7) “Göz harama kapandı,güneú doldu zindana Yeúerirken tövbeler kuruyan günahlardır” (Kar Sesi, Bir Aúk Zinciridir Hayat, 150, 2 ) 182 2. 3. 2 FøøLøMSø GRUPLARINDA SIRA DIùI NESNE+YÜKLEM BAöDAùTIRMASI Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalar cümle düzeyindeki örneklerle aynı özellikleri göstermektedir. Fiilimsi eki almıú fiil ile nesnenin sıra dıúı iliúkiler içinde ba÷daútırıldı÷ını görürüz. 2. 3. 2. 2 Fiilimsi Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması Fiilimsi gruplarında sıra dıúı nesne+yüklem ba÷daútırmalarında úair, deyim aktarmalarından canlandırma, somutlaútırma ve farklı düzlemler arasında aktarma yollarını kullanmıútır. 2. 3. 2. 2. 1 Fiilimsi Gruplarında Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması Bu tarz sıra dıúı ba÷daútırmalarda canlıların etkilenebilece÷i bir iúten cansız bir nesnenin etkilenmesi sa÷lanır: “Ben senin için kaldım gerilerde Buz gibi bir söz duyar da kayarsın diye Yürek yalnızlı÷ına bir sancak dikmek için Yıldızları sa÷mak için içine Yolların denize ulaútı÷ı yerde Sen varsın diye” (Güneúten Öte, Ay Iúı÷ında Turnalar, 56, 10) Yukarıdaki sıra dıúı ba÷daútırmada fiilimsi grubunun yüklemi “sa÷-“ fiilidir. Sa÷ım iúlemi ancak canlı varlıklardan yapılabilirken úiirde bu iúten 183 etkilenen “yıldız” gibi cansız bir nesnedir. Anlam özellikleri uyuúmayan bu iki göstergenin bir dil birli÷i oluúturması sıra dıúılık yaratmıútır. 2. 3. 2. 2. 2 Fiilimsi Gruplarında Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması ùair somutlaútırma iúlemini farklı farklı yollarla yapar. Bazen soyut bir nesneyi görür, bazen bu nesneyi koklar, bazense onun tadına bakar. E÷er somutluk soyutluk noktasında ölçüt beú duyu organıysa o, kimi zaman onları bitkiler gibi yeúertir, kimisinde sesini duyurur. Bakarsınız zaman su olur, bir bakarsınız a÷aç ya da aúa÷ıdaki örnekte oldu÷u gibi ısırılabilecek bir nesne: “Ya úu yıldızlar âleminden gelen gürültü? Göçük altında kalmıú bütün gömü… Zamanı ısıran bir direniú gülü mü, Don örtülerini yakan?” (Kar Sesi, Kan, 16, 7) 2. 3. 2. 2. 3 Fiilimsi Gruplarında Farklı Düzlemler Arasında Aktarma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması ùairin deyim kalitesindeki sıra dıúı ba÷daútırmalarını her çeúit baúlık altında görmek mümkündür. Aúa÷ıda yer alan fiilimsi grubu da bunlardan bir tanesidir. Kavram alanları arasında benzerlik bulunmayan, farklı düzlemlerden göstergelerin kullanılarak yapıldı÷ı bu örnekte, önce düúünüp sonra konuúmak “dili yede÷e alarak düúün-“ gibi bir ifade ile anlatılmıútır: 184 “söz eri der: -gönül sarayımda dilsiz yaúarım, boynu bükük ay çiçe÷inden ö÷rendim ben dili yede÷e alıp düúünmeyi” (Güneúe Uçmak østiyorum, Bahçeye Açılan Pencereden, 152, 15) Aúa÷ıdaki örnekte “damarları döve döve” zarf fiil grubu anlam özellikleri uyuúmayan kelimelerin ba÷daútırılması nedeniyle sıra dıúıdır; çünkü damar dövülebilecek bir nesne de÷ildir, yüklemin gösterdi÷i iúten etkilenemez: “Sök götür içimden korlu aúkını Damarlarımı döve döve dalaúmasın Kara zambaklar açmasın takvimlerimde Kanım parmaklarına bulaúmasın” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Sök Çıkar Yüre÷imden Bu Sevdayı, 14, 2) 2. 3. 3 FøøLøMSø GRUPLARINDA SIRA DIùI TAMLAYICI+YÜKLEM BAöDAùTIRMASI Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda fiilimsi grubunun yükleminin anlam özellikleri, tamlayıcının temel anlamına yüklenir. 2. 3. 3. 1 Fiilimsi Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması Fiilimsi gruplarında sıra dıúı tamlayıcı+yüklem ba÷daútırmalarında úair, deyim aktarmalarından somutlaútırma ve farklı düzlemler arasında aktarma yollarını kullanmıútır. 185 2. 3. 3. 1. 1 Fiilimsi Gruplarında Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması Durum tahlillerinin yapıldı÷ı söz konusu örneklerin sayısı fazla de÷ildir. Aúa÷ıda úair isim fiil grubu kuruluúundaki örnekle içinde bulunulan durumu somutlaútırmaktadır: “Sen ki aúık oldu÷un peygamber-i ekberin Aúk aynasında dem tutmuú bir yar-ı güzinsin Bizi hasretine asmak da varmıú kaderde Ki sen bu dünyadan izinlisin” (ølk Yazda, Boúlukta, 46, 7) Örnekte asma iúlemi, hasret gibi soyut bir kavram ile gerçekleútirilmek istenmektedir. Bunun ola÷an koúullarda imkansız ve saçma olması sebebi ile ifade sıra dıúıdır. Anlam “as-“ fiilinin tasarımları ve duygu de÷erinin “hasret” göstergesine yüklenmesiyle ortaya koyulabilir. Aúa÷ıdaki örnekte iki tane sıra dıúı ba÷daútırma vardır: Birincisi “küflü ses”, ikincisi “sese cila vur-“. Sıfat tamlaması kuruluúundaki birinci örnekte de, fiilimsi grubu kuruluúundaki ikinci örnekte de somutlaútırmadan yararlanılmıútır. "Karnavalda/Yalak a÷ızlı soytarılar/Kralın küflü sesine cila vururken/En talimli süs köpekleri/Merasim elbiselerini giyip/Huzurda salta dururken /dümbükler korosu nobel ödülü düúü görürüken/Onca al ve akyuvarlar hiçli÷e erirken/Av töreni biter…(Zaman Bir Beyaz Türküdür, Zaman Bir Beyaz Türküdür, 7,6-7) Aúa÷ıda yine aynı yolla yapılmıú sıra dıúı ba÷daútırmalar yer almaktadır: 186 “Kar ya÷ıyor Ve úimdi zaman bir gök balık Bir denizde yürüyorum kelimelere çarpa çarpa Zaman úiir ve musikiyle uyanıyor Kana kesiyor ortalık“ (Kar Sesi, Kar Ya÷ıyor, 70, 3) “Senin dostlu÷unun iffeti için Saygıya sarılan çiçek yüre÷im Sızılar aúk ile bir tar gibi” (Güneúten Öte, Ay Iúı÷ında Turnalar, 56, 5) 2. 3. 3. 1. 2 Fiilimsi Gruplarında Farklı Düzlemler Arasında Aktarma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması Bu tarz ba÷daútırmalarda, kavram alanları uyuúmayan farklı düzlemlere ait göstergelerin birleútirilmesi sebebiyle sıra dıúılık oluúur. Aúa÷ıdaki örnekte yıldız damıtılabilecek nesneler kümesine dahil de÷ildir: “øçimdeki saçakbulutlar kıpır kıpır Umuttur yıldızlardan damıttı÷ım ıtır” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Küllük, 45, 6) 2. 3. 4 FøøLøMSø GRUPLARINDA SIRA DIùI ÖZNE+YÜKLEM+NESNE BAöDAùTIRMASI Aynı cümle düzeyinde oldu÷u gibi fiilimsi gruplarında da birden fazla öge birbirleri ile sıra dıúı iliúkiler içerisinde ba÷daútırılabilmektedir. ùair bu yolla úiirin etkileme ve duygulandırma iúlevini en iyi úekilde yerine getirmiú olur. 187 2. 3. 4. 1 Fiilimsi Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması Fiilimsi gruplarında sıra dıúı özne+yüklem+nesne ba÷daútırmalarında úair, deyim aktarmalarından kiúileútirme, canlandırma ve somutlaútırma yollarını kullanmıútır. 2. 3. 4. 1. 1 Fiilimsi Gruplarında Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda özne, yüklemin yan tasarımları, duygu de÷erleri kullanılarak canlandırılmaktadır. “-Ken” gerundium ekinin kullanıldı÷ı aúa÷ıdaki örnekte “ısır-“ fiilini gerçekleútiren özne, canlı bir düzleme ait olmayan “gün” göstergesidir. ùair, bu yolla güne ısırabilme kabiliyeti yüklemiú, “gün”ü canlandırmıútır. Bununla birlikte ısırılan úeyin “olgun hurmalar” olarak seçilmesi de tesadüfî de÷ildir. ùair, kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmayı bu öge ile tamamlamaktadır: “Gün olgun hurmaları ısırırken, Kovalarla su taúıyor taze gülüúler.” (Menzil, Na't -III- Zaman Sana Akortludur Sıfırdan Sonsuza, 100, 3) 2. 3. 4. 1. 2 Fiilimsi Gruplarında Kiúileútirme Ve Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması Sıra dıúı ba÷daútırma kurulurken kimi zaman farklı farklı yollar bir arada kullanılabilmektedir. Özne ile yüklem arasında kiúileútirme, nesne ile yüklem arasında somutlaútırmadan yararlanılarak sıra dıúı ba÷daútırmanın yapıldı÷ı örnek aúa÷ıda yer almaktadır: 188 “Ufku kulaçlarken tekbir, Gelen gider kırık dökük.” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Su Tutar Mı Kırık Testi, 163, 21) 2. 3. 5 FøøLøMSø GRUPLARINDA SIRA DIùI ÖZNE+YÜKLEM+TAMLAYICI BAöDAùTIRMASI ùair kimi zaman yüklemin kimi zaman da özne ve tamlayıcının anlam özelliklerinden yararlanarak sıra dıúı iliúkiler kurmaktadır. 2. 3. 5. 1 Fiilimsi Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması ùair, fiilimsi gruplarında sıra dıúı özne+yüklem+tamlayıcı ba÷daútırmalarında deyim aktarmalarından canlandırma ve somutlaútırma yollarını kullanmıútır. 2. 3. 5. 1. 1 Fiilimsi Gruplarında Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması Bahaettin Karakoç’un úiirlerinde sadece sıra dıúı ba÷daútırmaları görmeyiz. ùair bunun yanında yan tasarımlarını, duygu de÷erlerini, ça÷rıútırdıklarını kullandı÷ı göstergelerle de oyunlar oynar. Aúa÷ıdaki örnekte genellikle “kuú” ile kullandı÷ımız “sek-“ fiilinin anlam özellikleri, soyut bir gösterge olan “gün”e yüklenmektedir. Buraya kadar ço÷u úairin de kullandı÷ı sıra dıúı ba÷daútırmalarla anlam zenginli÷i yakalanmaya çalıúılmıútır. ùaire özgülük buradan sonra ortaya çıkmaktadır: 189 “Gün sekerken da÷dan da÷a Âúıklar canân derdinde.” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Su Tutar Mı Kırık Testi, 164, 11) Örnekte “sek-“ fiili ile güneú ıúınlarının da÷lara vuruúundaki güzellik ortaya çıkarılmıútır. ønsanlar için bile, e÷er yürüyüúündeki güzelli÷i ifade edeceksek, “keklik gibi sekiyor” deriz. Ama úair “gün”e sadece kuú gibi “sekme” özelli÷ini de÷il, kuú gibi “da÷dan da÷a sekme” özelli÷ini yüklemiútir. Böylece günü da÷dan da÷a sektirmekle kalmamıú, kuúa da da÷dan da÷a sekme özelli÷i kazandırmıútır. Aúa÷ıdaki örnekte canlılara ait bir gösterge olan “tırnak”, soyut bir gösterge olan “ça÷”ın parçası yapılarak “ça÷”a bir vücut kazandırılmıú ve bu somut vücudun “üstüne git-“ fiilini gerçekleútirmesi sa÷lanmıútır. “Kirli tırnaklarıyla üstüme geldikçe ça÷ Dıúım sessiz bakar da içimden haykırırım” (ølk Yazda, Sahip, 121, 15) 2. 3. 5. 1. 2 Fiilimsi Gruplarında Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması ùair soyut durumları anlaúılır kılmak için sık sık sıra dıúı ba÷daútırmalara baúvurmaktadır. Bu somutlaútırma iúini kimi zaman göstergeleri somutlaútırarak yapan úair, kimi zaman da farklı düzlemlere ait göstergeleri ba÷daútırarak somut ifadelere ulaúır: “Gezginim, her seher bir rüyânın kapısını çalarım, Ellerim yakamozlanır boúlukta bir bulut yakalayınca Alevler ortasında nice hülyâlara dalarım, Beynimde gezerken binlerce beyaz karınca.” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Süresiz,133, 12) 190 Yukarıdaki örnekte karıncaların gezmesi ola÷an bir durumken gezdikleri yerin “beyin” oluúu sıra dıúılık yaratmaktadır. ùair, farklı düzlemlere ait bu göstergeleri kullanarak içinde bulundu÷u durumu, ruh halini somut bir úekilde ifade etmiú olur. 2. 3. 6 FøøLøMSø GRUPLARINDA SIRA DIùI NESNE+TAMLAYICI+YÜKLEM BAöDAùTIRMASI Aynı cümle düzeyinde oldu÷u gibi fiilimsi gruplarında da birden fazla öge birbirleri ile sıra dıúı iliúkiler içerisinde ba÷daútırılabilmektedir. Bu tür ba÷daútırmalarda úair cümlelerde baúka baúka ögelerin anlam özelliklerinden yararlanabilmektedir. 2. 3. 6. 1 Fiilimsi Gruplarında Benzetme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması Birden fazla öge arasında yapılan sıra dıúı ba÷daútırmalarda her öge arasında farklı bir yol kullanılabilmektedir. Aúa÷ıdaki örnekte, kelime somut bir gösterge olmadı÷ı halde úair onu sapan taúına benzeterek fırlatıp atılabilme özelli÷i kazandırmıútır. Sıra dıúı ba÷daútırmalarda benzerlik iliúkisini, kelimelerin temel anlamlarında de÷il; tasarımlarında, duygu de÷erlerinde, okuyana ve dinleyene ça÷rıútırdıklarında aramak gerekir. Aksi takdirde, örnekte oldu÷u gibi, úairin anlatmaya çalıútı÷ını bulmak imkansızdır. Kelimelerin üzerinde düúünülmeden, anlamlarını irdeleyip kullanılacak yere yakıúıp yakıúmadı÷ını umursamadan, geliúigüzel kullanılması ile sapan taúının sapandan fırlayıúı, bu iúin hızlı yapılıyor oluúu, fırlatılan taúın önemsizli÷i arsında bir ba÷ kurulmuútur. Bahaettin Karakoç çevresine, insanlara, olaylara hep inceleyici ve 191 gözlemleyici bir tavırla bakar. Onu sıra dıúı ba÷daútırmalarda baúarılı kılan da bunun gibi kimsenin aklına gelmeyecek benzerlikleri keúfedebilmesidir: “kelimelerin hakkını vermeden,kelimeleri sapan taúı gibi fırlatıp boúlu÷a atmak, murdar etmektir kelimeyi.” (Güneúe Uçmak østiyorum, Bahçeye Açılan Pencereden, 152, 7-8) 2. 3. 6. 2 Fiilimsi Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması ùair, fiilimsi gruplarında sıra dıúı nesne+tamlayıcı+yüklem ba÷daútırmalarında deyim aktarmalarından insandan do÷aya aktarma, somutlaútırma ve farklı düzlemler arasında aktarma yollarını kullanmıútır. 2. 3. 6. 2. 1 Fiilimsi Gruplarında ønsandan Do÷aya Aktarma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması ønsanlara ait organ adları ya da vücudun bölümleri, do÷adaki varlıklara aktarılabilmektedir. ùair ise bu yolu kullanarak anlam özellikleri uyuúmayan göstergeleri birbirleriyle ba÷daútırabilmektedir. Zarf –fiil eki alarak gerundium grubu oluúturmuú aúa÷ıdaki örnekte sıra dıúılık, grubun yüklemi ile bu yüklemi tamlayan ve açıklayan ögeler arasında okuyanı ve dinleyeni úaúırtan, akla gelmedik iliúkiden kaynaklanır: “Denizi saçlarından tutup kim aya÷a kaldırır böyle Kim çı÷lık attırır, hangi demir güç döver” (Uzaklara Türkü, Merhaba, 91, 1) 192 Göstergelerin anlam özelliklerini basit bir úema üzerinde úöyle gösterebiliriz: Deniz Saç somut somut sıvı katı tabiata ait olma insana ait olma Yukarıda birkaç anlam özelli÷i verilen deniz ve saç göstergelerinin anlam belirleyicileri arasında bir uyum bulunmamaktadır. Deniz tabiata, saç insana ait bir unsurdur. Bu uyumsuzluk yadırganan bir iliúkiye sebep olmuútur. 2. 3. 6. 2. 2 Fiilimsi Gruplarında Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması Ço÷u insan için soyut kavramları anlatmak ne kadar güç ise de úair onları sadece anlatmaz, onların yaúantımızdaki anlamlarını da ortaya koyar, onların varlı÷ından bizi haberdar eder: “Vakti tırnakla kaúımak Kızıl alevde üúümek Yorgunlukları taúımak Sallara a÷ır geliyor” (Leyl ü Nehar, Aúk A÷ır Geliyor, 130, 5-6-7) Yukarıdaki dörtlükte her dize bir sıra dıúı ba÷daútırma olmakla birlikte, son dize ile de bütünlük arz etmektedir. Sıra dıúılık birinci ve üçüncü dizelerde aynı yolla sa÷lanmaktadır. “Kaúı-“ ve “taúı-“ eylemlerini, ancak ögesi insan ve hayvan olan canlılar gerçekleútirir ve bu eylemlerden ancak somut varlıklar etkilenebilir. Oysa “vakit” de “yorgunluk” da soyut birer 193 kelimedir ve adı geçen fiillerle anlam özellikleri uyuúmamaktadır. økinci mısrada ise tezatlıktan yararlanılmaktadır. Üúümek için ısının düúmesi gerekirken ısı arttırılmıútır. ùair bu yolla üúümenin miktarını da arttırmıú olur. Son mısrada ise yer tamlayıcısı ve yüklem ararsında somutlaútırma yoluyla sıra dıúı bir ba÷daútırma yapılmıútır. “Dü÷ümlen-“, göstergesi, deyim aktarması yoluyla “soyut kavramların somut devinim ve iúlemlerle dile getirildi÷i eylemlerden” (Aksan, 1999a: 119) biridir. øki canlı arasındaki içten sevgiyi genellikle “ba÷lan-“ fiili ile anlatsak da “dü÷ümlen-“ fiilinin kullanıldı÷ı örnekler de vardır: “Bu ne sevda anlamak zor,gözlerin kılçık atıyor Beni sana dü÷ümleyen tatlı dillerin oluyor” (Leyl ü Nehar Aúk, Hayatım Sana Ayarlı, 90, 2) Aúa÷ıdaki örnekte ise bir zarf-fiil grubu yer almaktadır: “A÷rıtmadan giriyorsun etimden içeri Beynimde ve ruhumda sinsin ateúleri yakarak Sahura uyanmıú çocuklar gibi kıvırcıklı sevinçlerle Seninle se÷iriyorum yaprak yaprak” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Sensin Ak Sevgilerde Gülümseyen, 52, 6) Aúa÷ıdaki örnekte de somut nesnelerle kullanılan “torba” göstergesi ile, duyguyu karúılayan “hüzün” gibi soyut bir gösterge arasında iliúki kurulmaktadır: “Hüznümü bir torbaya doldurup Merakımı yıldızlara arz ettim” (Güneúten Öte, Seninle Yaka Yaka Oku Beni, 18, 14) 194 Aúa÷ıdaki örnekte ise “bakıúlarını giydir-“ ifadesi bir deyim gibi kullanılmaktadır: “ùimdi bir denizde sürgün yaúamanın tadıyla sarhoúum Benim ufuklara bakıúlarını giydiren en cömert kaptan” (Güneúten Öte, øfúa, 31, 14) 2. 3. 6. 2. 3 Fiilimsi Gruplarında Farklı Düzlemler Arasında Aktarma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması Farklı düzlemlerden seçilmiú göstergeler de aralarında kurulan sıra dıúı iliúkilerle ba÷daútırılabilmektedir. Aúa÷ıdaki mısralarda yer alan sıra dıúı ba÷daútırmada yüklem, úairin úiirlerinde pek çok defa karúılaútı÷ımız “damıt-“ fiiline isim-fiil eki getirilerek kurulmuútur. Sıra dıúılık, “usare” kelimesinin “damıtılabilecek nesneler kümesi”ne ait olmayıúından kaynaklanmaktadır; çünkü ayrı kavram alanlarına ait göstergelerin ba÷daútırılması sıra dıúılık do÷urur: “Ben dünyalar dolusu Leylâların içinde Kendi Leylâ'mı bulup seçmiúim ùimdi bütün çiçeklerden usareler damıtmaktır benim iúim” (ølk Yazda, ølk Yazda -5-, 24, 20) 195 2. 4 ùART GRUBU KURULUùUNDAKø SIRA DIùI BAöDAùTIRMALAR ùart cümlelerinde, úart ekini almıú kelimelerin yan tasarımları, duygu de÷erleri ve ça÷rıúımları iliúkilendirildikleri di÷er kelimenin temel anlamlarına yüklenmiútir. Bu iliúkiyi úöyle úemalaútırabiliriz: úart cümlesinin öznesi, nesnesi, úart cümlesinin yüklemi tamlayıcısı (úart eki almıú fiil) temel anlam iliúki çizgisi > temel anlam < yan tasarımları, duygu de÷erleri, ba÷daútırma çizgisi ça÷rıútırdıkları Aúa÷ıdaki úiirde yer alan beú farklı sıra dıúı ba÷daútırman hepsi de úart grubu kuruluúundadır: “Sultansuyu harasında yetiúen atlar gibi Kalem baúını alıp gidiyorsa Kelimeler uçuúuyorsa yıldız yıldız Vakit mayalanmıúsa Ve úair sesi yakalamıúsa Aúk,dilin frenini boúaltmıúsa Niye söylemesin türküsünü Niye sevmesin ve övmesin güzeli” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Malatya øçin Poem, 206, 11) “Kalemin baúını alıp gitmesi”nde kiúileútirme, “kelimelerin uçuúması”nda canlandırma, “vaktin mayalanması”nda farklı düzlemler arasında somutlaútırmaya dayalı bir aktarım, “sesin yakalanması”nda 196 somutlaútırma ve “dilin freninin boúaltılmasında” yine farklı düzlemler arasında bir aktarım söz konusudur. ùiirdeki sıra dıúı ba÷daútırmalardan biri de “vakit mayalanmıúsa”dır. Örnekte yüklem, maya tutabilecek bir özne istemektedir. “Yürek”, ”maya tut-“ fiilini gerçekleútirebilecek süt, ekmek, üzüm gibi öznelerden oluúan kümeye dahil de÷ildir. Di÷er bir deyiúle maya tutabilecek özneler kümesi oluúturulsa “yürek” bu grubun bir üyesi olamaz. Ancak úair yine de bu göstergeye mayalanabilme özelli÷i kazandırmıútır. Bu sıra dıúı ba÷daútırmayı açıklarken maya tutan besinlerin özelliklerini düúünmek ve bu özellikleri “yürek”e yüklemek gerekir. 2. 4. 1 ùART GRUPLARINDA SIRA DIùI ÖZNE+YÜKLEM BAöDAùTIRMASI: Aynı cümle düzeyinde oldu÷u gibi úart gruplarında da özne ile yüklem sıra dıúı iliúkiler içerisinde ba÷daútırılabilmektedir. Bu tür ba÷daútırmalarda úair cümlelerde yüklemin anlam özelliklerini özneye yükler. 2. 4. 1. 1 ùart Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması: ùair, úart gruplarında sıra dıúı özne+yüklem ba÷daútırmalarında deyim aktarmalarından canlandırma yolunu kullanmıútır. 197 2. 4. 1. 1. 1 ùart Gruplarında Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması ùart durumundaki kelime grubunun sıra dıúı ba÷daútırma olmasının nedeni, cansız bir öznenin canlılara ait bir yüklemin gösterdi÷i iúi yapmasıdır: “Gök esnese yıldız kayar Taze umuttur her do÷uú” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Sancı, 92, 6) Yukarıdaki örnekte cansız bir düzlemden canlı düzlemine geçiú yapılmıútır. ùair elbette ki “gök” göstergesinin bu fiili gerçekleútiremeyece÷ini biliyordu. Amaç úiirde etkili bir ifade yakalamak için söylemek istenileni do÷rudan de÷il okuyan ve dinleyende uyandırılan úaúkınlı÷ın bıraktı÷ı güçlü etkiyle ifade etmektir. Esneme hareketinin tasarımları ile okuyan ve dinleyen, úairin “Sanki gök esnerse gerginleúen gökte yıldızlar tutunamayacak ve kayacaklar.” demek istedi÷ini çıkarırlar. Yıldızların kaymasını güzel bir sebebe ba÷layan úair etkili bir ifade yakalamıú olur. 2. 4. 2 ùART GRUPLARINDA SIRA DIùI TAMLAYICI+YÜKLEM BAöDAùTIRMASI: Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalar, cümle düzeyindeki örneklerinden farklı bir özellik göstermez. 2. 4. 2. 1 ùart Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması ùair, úart gruplarında sıra dıúı tamlayıcı+yüklem ba÷daútırmalarında deyim aktarmalarından sadece somutlaútırma yolunu kullanmıútır. 198 2. 4. 2. 1. 1 ùart Gruplarında Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması ùart durumundaki kelime grubunun sıra dıúı ba÷daútırma olmasının nedeni, somut göstergelerle kullanılabilen bir yüklemin soyut bir tamlayıcıyla ba÷daútırılmasıdır. Aúa÷ıda yer alan úiirde sıra dıúı ba÷daútırma, yer tamlayıcısı ile yüklem arasında kurulmuútur. Ses, yaslanılabilecek somut bir göstergeye dönüútürülmüú, somutluk derecesi arttırılmıútır: Yanına yaklaúsam yıkar, devirir Gözlerine baksam yakar, kavurur Sesine yaslansam eser savurur Nasıl anlatayım ne âfettir bu.” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Açılmayan Mor ùemsiye Veya Sitem Dide, 123, 11) 2. 4. 3 ùART GRUPLARINDA SIRA DIùI ÖZNE+YÜKLEM+NESNE BAöDAùTIRMASI Aynı cümle düzeyinde oldu÷u gibi úart gruplarında da bu üç öge beraber bir sıra dıúı ba÷daútırma kurabilmektedir. 2. 4. 3. 1 ùart Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması ùair, úart gruplarında sıra dıúı özne+yüklem+nesne ba÷daútırmalarında deyim aktarmalarından canlandırma ve somutlaútırma yolunu kullanmıútır. 199 2. 4. 3. 1. 1 ùart Gruplarında Canlandırma Ve Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması Tıpkı cümlelerde oldu÷u gibi úart gruplarında da birden fazla öge ile sıra dıúı ba÷daútırma kurulabilmektedir. Elimizde tek örnek oldu÷u için ayrı baúlıklar altında incelemedi÷imiz aúa÷ıdaki örnekte “dilin kirletmesi”nde canlandırmadan, “kelamın kirlenmesi”nde somutlaútırmadan yararlanılarak sıra dıúı ba÷daútırma yapılmıútır: “Dilim kelamı kirletirse Yasak arazilerde gezersem E÷ri ve kırık çizgiler çizersem Tövbelerim sa÷nak sa÷nak uzanacak sana” (Leyl ü Nehar Aúk, Münacat, 5,1) 2. 4. 4 ùART GRUPLARINDA SIRA DIùI NESNE+TAMLAYICI+YÜKLEM BAöDAùTIRMASI Söz konusu ögelerin sıra dıúı iliúkiler içerisinde kullanılması okuyucuyu ve dinleyiciyi derinden etkileyen ifadelerin oluúmasını sa÷lamaktadır. 2. 4. 4. 1 ùart Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması ùair, úart gruplarında sıra dıúı nesne+tamlayıcı+yüklem ba÷daútırmalarında deyim aktarmalarından somutlaútırma ve farklı düzlemler arasında aktarma yolunu kullanmıútır. 200 2. 4. 4. 1. 1 ùart Gruplarında Somutlaútırma ve Farklı Düzlemler Arasında Aktarma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması Bahaettin Karakoç’un úiirlerinde, úart gruplarında nesne+tamlayıcı+yüklem arasında kurulan sıra dıúı ba÷daútırmalara örnek olabilecek aúa÷ıdaki úiirde, nesne ile yüklem arasında somutlaútırmadan, tamlayıcı ile yüklem arasında farklı düzlemler arasında aktarımdan yararlanılmıútır: “Gönlümü bir da÷a asıyorsam yalnızlı÷ımda Göklere ulaúmak tutkumdandır” (Bir Çift Beyaz Kartal, Köúeleri Törpülerim Severken, 101, 1) 2. 5 BøRLEùøK FøøL GRUBU KURULUùUNDAKø SIRA DIùI BAöDAùTIRMALAR Bahaettin Karakoç’un úiirlerinde kullandı÷ı sıra dıúı ba÷daútırmalardan birleúik fiil grubu kuruluúunda olanlar, genellikle Türk dilinde var olan deyiúlerin içinde yer alan göstergelerin de÷iútirilmesine dayalıdır. ùair bu yolla deyimlerin etkileyici anlam zenginliklerinden sıra dıúı yollarla yararlanmıútır. Aúa÷ıda yer alan örneklerde úair, sırtını var olan deyimlere dayamaktadır. Aúa÷ıdaki iki sıra dıúı ba÷daútırmada “kılıç kuúan-“, “silah kuúan-” gibi deyimler örneksenmiútir: “Yi÷itler hep kahrından hicrete can kuúanır” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Bıçak Kemi÷e Sert Vurunca, 39, 11) 201 “Derim ki beú vakit yüre÷inle sevgiyi kuúan Varsın seni görenler sana sevdalı desinler” (Bir Çift Beyaz Kartal, Bühtan Kuúları, 31,1) Bazı sıra dıúı ba÷daútırmalarda ise deyim gibi kullanılmıú sözlere rastlamaktayız. Aúa÷ıdaki örnekte geçen “sıvan-“ göstergesi, bir iúe giriúmek (TDKS) anlamına gelmektedir. “Ve su oldum beklemeye sıvandım Ses dinlerken sıkıútırdım muslu÷u” (Güneúten Öte, Seninle Yaka Yaka Oku Beni, 18, 6) Aúa÷ıdaki örnekte yer alan “kılçık at-“ birleúik fiil grubu, Türk Dil Kurumu sözlü÷ünde “(birine) kılçık at-“ olarak geçer ve “Bir kimsenin iúini karıútırmak, bozmak” úeklinde açıklanmaktadır. ùair bu fiili “göz” göstergesine yaptırarak yepyeni bir ifade oluúturmuútur: “Bu ne sevda anlamak zor, gözlerin kılçık atıyor Beni sana dü÷ümleyen tatlı dillerin oluyor” (Leyl ü Nehar Aúk, Hayatım Sana Ayarlı, 90,1) Aúa÷ıdaki örnekte “silahın teti÷ine bas-“ söz grubundan örnekseme yapılmıútır. 15 “Horoz bir bakır iletken, ùaúkın erken öttü yine. Fitneler hiç yatmaz zaten, Basar sözün teti÷ine.” (Güneúe Uçmak østiyorum, Gönül Döverken Yokuúu, 202, 4) Sözün açıklaması için “Farklı Düzlemler Arasında Aktarım Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar” maddesine bakınız. 15 202 SONUÇ A. BAHAETTøN KARAKOÇ’UN ùøøRLERøNDE SIRA DIùI BAöDAùTIRMALARIN SÖZ DøZøMø TEMELLø øNCELEME SONUÇLARI: 1. øsim cümlelerinde sıra dıúı özne+yüklem ba÷daútırmalarında iliúkinin temelini, öznenin yüklem aracılı÷ıyla akla gelmedik izahının yapılması oluúturur. Bu izah yapılırken ço÷unlukla benzetmelerden yararlanılır. ùair, özneyi yüklemle de÷iúik benzetmelerle ba÷daútırarak okuyan ve dinleyende yeni, zengin, güçlü ve orijinal tasarımların, duyguların imgelerin oluúmasını sa÷lamaktadır. B. Karakoç’un úiirlerinde görülen söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda ço÷unlukla soyut bir özne, somut bir yüklemle ba÷daútırılarak öznenin önemli bir özelli÷i güçlü bir úekilde ifade edilir. Kimisinde ba÷daútırılan her iki öge de somuttur. Nâdiren de somut bir özne ile soyut bir yüklemin sıra dıúı ba÷daútırıldı÷ı görülür. 2. B. Karakoç isim cümlelerinde özne ile yüklem arasında yaptı÷ı sıra dıúı ba÷daútırmaları, “tanım, tasvir duygu anlatımı“ amaçlı kullanmaktadır. Genellikle bildirme ekinin kullanılmadı÷ı bu cümleler ifadeye “sadece úaire ait olma” özelli÷i de yükler. Di÷er bir deyiúle úair, göstergeleri kendi kavram alanlarından sıyırıp kurdu÷u yeni kavram alanlarına geçirerek yepyeni bir ifade tarzıyla sunar, yeniden tanımlar. 3. øsim cümlelerinde özne ile yüklem arasında kurulan sıra dıúı ba÷daútırmalarda ço÷unlukla özne tek bir kelimeden oluúurken yüklem, açıklayıcılarıyla bir kelime grubu úeklinde kullanılır. ùair böylelikle ister deyim aktarması ister benzetme yoluyla yapılmıú olsun, sıra dıúı ba÷daútırmadaki ifadenin açıklamasını yapmıú olur ki bu ilk bakıúta anlaúılması güç görülen iliúkinin çözülmesini kolaylaútırmaktadır. 4. ùairlerin kelimeler arasında sıra dıúı ba÷daútırmalar kurarken bazen meziyetlerini sergiledikleri bazen de farklı olma çabasıyla zafiyete 203 düútükleri görülür. Bahaettin Karakoç’un isim cümlelerinde özne ile yüklem arasında kurdu÷u, anlamın somutlaútırıldı÷ı sıra dıúı ba÷daútırmalarının çok baúarılı oldu÷unu görüyoruz. Bir tanım yaparcasına sunulan bu ifadeler hem çok güçlü hem de tabiatı ve insanları itina ile gözlemlemiú bir úairin edindi÷i bilgileri sunmasındaki baúarısı ile dikkat çekicidir. 5. Fiil cümlelerinde özne+yüklem sıra dıúılı÷ı, söyleyici öznenin ögeler arasında akla gelmedik iliúkiler kurmasından kaynaklanır; cümlede yüklemi gerçekleútiren özne ile di÷er ögeler ve bunların türlü açıklayıcıları arasında kurdu÷u sıra dıúı iliúki yeni bir aktarım, yeni bir benzetme ve dilin yeni ve canlı kullanımıdır. 6. Fiil cümlelerinde sıra dıúı özne+yüklem ba÷daútırmalarında yüklemin temel anlamı bir tarafa bırakılıp sahip oldu÷u duygu de÷erleri, yan tasarımları ve uzak/yakın ça÷rıúımları öznenin temel anlamına yüklenir. Bu yolla özne do÷aya ait kılınır, kiúileútirilir, canlandırılır, somutlaútırılır veya baúka düzlemlere aktarılır. Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda ilk bakıúta özne, yüklemin bildirdi÷i yargıyı gerçekleútiremez göründü÷ü için cümle anlamsız, mantı÷a aykırı olarak de÷erlendirilmektedir. Oysa dilin zengin kullanımları içersinde, kelimelerin temel anlamlarının dıúına çıkıldı÷ında yan anlamlar, tasarımlar, duygu de÷erleri ve ça÷rıúımlarıyla farklı anlamlar kazanan kelime, yepyeni, zengin ve güçlü iliúkilerle karúımıza çıkar. B. Karakoç da sıra dıúı ba÷daútırmalar yoluyla ifadelerinin gücünü ve zenginli÷ini arttırmakta, kendine has bir üslûp oluúturmaktadır. 7. ùairin úiirlerindeki fiil cümlelerinde özne+yüklem sıra dıúılı÷ının sebeplerini úöyle sıralayabiliriz: Aralarında benzerlik iliúkisi olmayan, anlam özellikleri uyuúmayan özne ile yüklemin ba÷daútırılması, insanlar için kullanılan bir yüklem ile insan dıúındaki varlıkların ba÷daútırılması (kiúileútirme), canlı özne isteyen bir yüklem ile cansız bir öznenin ba÷daútırılması (canlandırma), somut özne isteyen bir yüklem ile soyut bir öznenin ba÷daútırılması (somutlaútırma), cansızlar için kullanılan bir yüklem 204 ile canlı bir öznenin ba÷daútırılması (eúyalaútırma), farklı düzlemden özne ve yüklemin ba÷daútırılması 8. Belirtili nesne ve belirtisiz nesnenin yüklem ile kurdu÷u ba÷daútırmalarda sıra dıúılık aynı nedene dayanır: Fiil kendine ister ekli ister eksiz olsun, akuzatif halde ba÷lanan isme mantık kuralları içerisinde tesir edemez. Di÷er bir deyiúle yüklem, kendine ba÷lanan nesneyi ola÷an dil kullanımları içerisinde etkileyemez. ølk bakıúta anlamsız görünen iliúki, yüklemin ve bu yüklemin etkileyebilece÷i nesneler kümesinin duygu de÷eri, tasarımları ve uzak yakın ça÷rıúımları ile anlam kazanır. 9. Nesne, cümlede yüklemin gösterdi÷i iúten veya oluútan etkilenen ögedir. Ba÷daútırmayı sıra dıúı yapan yüklemin gösterdi÷i iúin, oluúun, hareketin, durumun kullanılan nesneyi etkileyemeyecek özellikte oluúudur. Yüklemi edilgen çatıda bir fiil olan cümlede özne de aynı nesne gibi yüklemin gösterdi÷i iúten veya oluútan etkilenendir. Sıra dıúı iliúki de yüklemin gösterdi÷i iúi, oluúu ve hareketi gerçekleútiremeyecek bir öznenin varlı÷ından de÷il; bu iú, oluú ve hareketten etkilenemeyecek bir nesnenin varlı÷ından kaynaklanır. Bu nedenle edilgen çatıda bir yüklem ile özne sıra dıúı iliúkiler içerisinde ba÷daútırılıyorsa o ba÷daútırma; ancak sıra dıúı nesne+yüklem ba÷daútırılmasında uygulanacak yöntemlerle açıklanabilir. 10. ùair yüklemle tamlayıcılardan sadece yer tamlayıcısı ve hâl tamlayıcısını sıra dıúı iliúkiler içerisinde kullanmaktadır. Cümlede tamlayıcı görevinde kullanılan di÷er kelime ve kelime gruplarının yüklemle olan iliúkisinde ola÷an dil kurallarına uyulmuútur. Cümlelerinde zaman tamlayıcısına sık sık yer veren úair, bildirilen zamanın yerine zaman mefhumunun kendisini akla gelmeyecek iliúkiler içerisinde, akla gelmeyecek kelimelerle ba÷daútırarak zaman üstü bir zaman yaratır. 11. ùairin yer tamlayıcısı ve hâl tamlayıcısını sıra dıúı iliúkilerle sadece yüklemle ba÷daútırdı÷ı örneklerin sayısı da çok fazla de÷ildir. øçinde 205 yer tamlayıcısı bulunan sıra dıúı ba÷daútırmalarda yapılan iú ve bu iúin yerinin yanında iúin yapanı ve iúten etkilenenin arasında kurulan sıra dıúı iliúki birbirini tamamlar. Anlam, tüm ögelerin arasındaki iliúkinin birlikte de÷erlendirilmesiyle ortaya konulabilir. Keza yine hâl tamlayıcısının bulundu÷u örneklerde de yüklemin gösterdi÷i iú, oluú, hareket veya durumun nasıl yapıldı÷ının yanında iúin yapanı, olanı, yapıldı÷ı yer, etkiledi÷i unsurlar da sıra dıúı iliúkiye dahil edilir. 12. ùairin úiirlerinde yer tamlayıcısı ile yüklemin ba÷daútırılmasında sıra dıúı olan, yüklemin bildirdi÷i iúin, oluúun, hareketin gösterdi÷i istikametle oyunlar oynanmasının, olmayacak iúlerin olmayacak yerlerde yapılmasının yanında, fiillere yönelme hali eki ile ba÷lanmayacak isimlerin kullanılmasıdır. Dil biliminde “sapma” adıyla anılan bu olay sıra dıúı ba÷daútırmalara sebep olmaktadır. 13. Cümle düzeyindeki sıra dıúı ba÷daútırmalardan yüklemle tek öge arasında gerçekleúenlerde, anlam yükleme yönü tespit edilebilmektedir. Sıra dıúı iliúki özne ile yüklem arasında kurulmuúsa nesne ile yüklem arasında kurulmuúsa anlam yükleme özneye, anlam yükleme nesneye, yer tamlayıcısı ile yüklem arasında kurulmuúsa anlam yükleme tamlayıcıya, tüm bunlardan farklı olarak hâl tamlayıcısı ile yüklem arasında kurulmuúsa anlam yükleme cümlenin yüklemine yapılmaktadır. Oysa çok ögeli sıra dıúı ba÷daútırmalarda anlam yükleme yönü de÷iúkendir. Yüklem ço÷unlukla duygu de÷erleri, yan tasarımları, ça÷rıútırdıkları ile kullanılsa da zaman zaman temel anlamında da kullanılabilmekte, öznenin, nesnenin veya tamlayıcının anlam özelliklerinden yararlanılabilmektedir. 14. Bahaettin Karakoç, úiirlerinin gücünü arttırabilmek ve úiirin sahip oldu÷u duygu yo÷unlu÷unu zirveye taúıyabilmek amacıyla bazen tüm mısrayı bazen birkaç mısrayı bazense tüm úiiri sıra dıúı iliúkiler içerisinde birbirine ba÷lar. Bu tarz sıra dıúı ba÷daútırmalarda tek bir yoldan söz etmek mümkün de÷ildir. Özne ile yüklem arasında kiúileútirmeden yararlanan úair, nesne ya 206 da tamlayıcıyla yüklem arasında somutlaútırmadan, canlandırmadan veya baúka bir anlam olayından yararlanabilmektedir. 15. øsim tamlaması úeklinde oluúmuú sıra dıúı ba÷daútırmalarda tamlayanın temel anlamına, tamlananın temel anlamı dıúındaki anlam özellikleri, tasarımları, duygu de÷eri yüklenmektedir. Di÷er bir deyiúle anlam yükleme yönü, tamlanandan tamlayana do÷rudur. Bu tamlamalardan tamlayan ya da tamlananın sıfatla nitelendi÷i örneklerde sıfat unsuru sıra dıúı ba÷daútırmayı açıklayıcı bir rol üstlenir. 16. Sıfat tamlaması kuruluúundaki sıra dıúı ba÷daútırmalarda, isim unsuru temel anlamında kullanılırken sıfat unsurunun duygu de÷eri, tasarımları, ça÷rıúımları devreye girmekte, isim unsuru akla gelmedik yollarla açıklanmaktadır. Tüm sıra dıúı ba÷daútırmalarda oldu÷u gibi söz konusu örneklerde de isim unsuru kendini niteleyen sıfatlar yoluyla bambaúka varlıklara, nesnelere, kavramlara benzetilmekte, yeni aktarmalar, yeni mecazlar oluúturulmaktadır. Böylelikle úiirsel bir güçle yüklü tasarımlar, insanı derinden etkileyen duygular ortaya koyan úair, úiir dilinin etkileme ve duygulandırma iúlevlerini yerine getirmiú olur. 17. Sıfat tamlaması úeklinde kurulmuú sıra dıúı ba÷daútırmalarda isim unsuru, tek bir sıfat unsuru ile nitelenebildi÷i gibi birden çok sıfat da kullanılabilmektedir. Karakoç ise daha çok ya tek sıfatı tercih eder ya da tek bir sıfat gibi kullandı÷ı sıfat grubunu. Bu sıfat gruplarında sıfat unsuru ya sıfat tamlaması biçimindedir ya isnat grubu ya da sıfat-fiil grubu biçimindedir ki úair de en çok bunu kullanır. Sıfat unsuru bir kelime olan tamlamalarda ise belirtme sıfatları kullanılmaz. Bununla birlikte niteleme sıfatlarının yanında úair, dilbilimindeki sapmalardan yararlanarak isimleri teúbih-i beli÷ yoluyla bir sıfat gibi kullanmaktadır. 18. Bir cümledeki sıra dıúılık, cümlenin ögeleri arasında ya da bir öge gibi kullanılan kelime grupları içinde ortaya çıkar. Cümledeki sıra dıúılık nasıl 207 inceleniyorsa bir cümle özelli÷i gösteren kelime grupları da aynı yöntemle incelenmektedir. 19. Bahaettin ba÷daútırmalardan úiirlerinde Karakoç’un birleúik fiil grubu kullandı÷ı kuruluúunda sıra olanlar, dıúı genellikle deyimlerdeki göstergelerin de÷iútirilmesine dayalıdır. ùair bu yolla deyimlerin etkileyici anlam zenginliklerinden sıra dıúı yollarla yararlanmıútır. 20. Kelimelere sıra dıúı ba÷daúıklıklar içerisinde yeni kimlikler yüklemek için zengin bir kelime hazinesi, iyi bir birikim, seçicilik, iyi bir iúçilik, geniú bir hayal gücü ve gözlem yetene÷i gereklidir. Birbiriyle ilgisi olmayan her öge yan yana geldi÷inde sıra dıúı ba÷daútırma oluúturamaz. Ögeler arasındaki iliúkisizlik, ögelerin temel anlamları için geçerlidir. Yoksa amaç kelimeleri rast gele sıralamak de÷ildir. 21. Duygu ve düúünceler ayrı ayrı sıra dıúı ba÷daútırmalarla anlatılabilece÷i gibi tek bir amaç için kullanılan ve her biri di÷eri ile bambaúka iliúki içinde bulunan sıra dıúı ba÷daútırmalar birleútirilerek de kullanılabilmektedir. Böylelikle ba÷daútırılan ögeler arasındaki iliúki, baúka ögelerle zenginleútirilmiú olur. Zaman zaman anlamı aydınlatmak zaman zaman ifadenin etkileyicili÷ini artırmak amacı ile yapılmıú bu tarz örneklerde, bir sıra dıúı ba÷daútırma baúka bir sıra dıúı ba÷daútırmanın ögesi olur. 22. Sıra dıúı ba÷daútırmalarda sözcüksel, biçimbilimsel, anlambilimsel, sessel ve öteki sapmalardan faydalanılmıútır. 23. ùiir yazarken pek çok úiir gelene÷inden ve úiirin her döneminden yararlanan úair, klasik úiire ve tasavvuf úiirine has konuları da sıra dıúı ba÷daútırmalar içerisinde kendine özgü úekillerde kullanmaktan çekinmez. 24. ùair sıra dıúı ba÷daútırmalara çok sık baúvurur. Bunun belli baúlı nedenleri úunlardır: 208 a. Sıra dıúı ba÷daútırmalar önce farklı ve yeni oluúlarıyla úaúırtan, sonra göstergelerin tasarım, duygu de÷erleri ve ça÷rıútırdıklarıyla zenginleúen, úiirde oluúturulan anlama dahil ederek okuyucuyla bütünleúen ifadelerdir ve úiirin etkileme, duygulandırma ve güçlü etkiler bırakma amaçlarını yerine getirebilmek için böyle ifadeler gerekir; b. Bu ifadeler akılda tek bir imge, tek bir duygu yerine de÷iúik duygu ve tasarımların bir araya gelerek oluúturdu÷u duygular zinciri meydana getirir; c. Sıra dıúı ba÷daútırmalar güçlü, etkili ve yo÷un anlamları sıkıútırılmıú mısralarla, az sözle vererek, ifadeyi kliúeleúmiú, rutin kullanımların dıúına çıkarır; d. Sıra dıúı ba÷daútırmalar dilde yeni anlatım biçimleri deneme imkanı sa÷lar. 25. ùairin içinde bulundu÷u ruh hâli, do÷up büyüdü÷ü, yaúadı÷ı çevre ve zaman kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmaları ve bu ba÷daútırmaları oluúturan kelimelerin seçimini etkilemektedir. ùair bundan kaçınmaz, hatta ço÷u zaman bunu ustaca kullanır. 26. ùair kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmalarda, sırtını var olan deyimlere yaslar, var olan deyimlerden örneksemeler yapar. Yaptı÷ı de÷iúikliklerle ifadenin hem bilinen hem de kendisiyle kazandı÷ı anlamlarının etkisini, gücünü ve zenginli÷ini birlikte kullanmıú olur. 27. Sıra dıúı ba÷daútırmalar yapılırken benzetmelerden, aktarmalardan yararlanılması esastır ama her benzetme veya aktarma bir sıra dıúı ba÷daútırma de÷ildir. Benzetme bu anlam olayının ilk aúamasıdır ve unsurlar arasındaki ba÷ açıktır. Aktarma ikinci aúamadır ve göstergeler arasındaki ba÷ sezdirilir. Oysa sıra dıúı ba÷daútırmalarda duygu, düúünce gücü devreye girer. Di÷er bir deyiúle benzetme veya aktarmalarda iki unsur 209 arasında uzaktan ya da yakından bir ilgi vardır ama sıra dıúı ba÷daútırmalarda birbirine yabancı iki kavram arasında, úaire özgü bir ba÷ kurulur. Bu ba÷ göstergelerin temel, yan ya da mecaz anlamlarının dıúında kullanıldıkları ba÷lamda kazandıkları anlamlar arasındadır. Sıra dıúı ba÷daútırmalarda bir araya getirilen ögelerin anlam belirleyicileri, özellikleri ve anlam ayırıcıları birbirleriyle uyumlu de÷ildir. Sıra dıúı ba÷daútırmalarda benzetme yönü kelimelerin temel veya yan anlamlarından ziyade tasarımlarında, duygu de÷erinde ve ça÷rıútırdıklarında saklıdır. Sıradan bir benzetmede, benzetme yönü hemen anlaúılırken sıra dıúı ba÷daútırmalarda hemen bulunamadı÷ı gibi kiúiden kiúiye de÷iúiklik de gösterebilir. Kiúileútirme yolunun kullanıldı÷ı örneklerde, insanlara ait nitelikler, davranıúlar ve devinimler ve bunların türlü duygu de÷erleri, tasarımları ve ça÷rıúımları insan dıúındaki varlıklara, kavramlara, nesnelere yüklenmektedir. Böylece pek çok cümle ile aktarılamayacak duygu ve durumlar, tek bir kelime veya kelime grubuyla ifade edilebilmektedir. ùiirlerinde tabiatla bütünleúti÷i görülen bir úair olan Bahaettin Karakoç, sadece insandan do÷aya aktarma yapmakla kalmaz. Tabiata dair pek çok unsuru ve niteli÷i de okuyanı ve dinleyeni rahatsız etmeyen bir tavırla insanlara yükler. ønsanlarla ilgili soyut durumları, do÷ada belirgin birtakım tasarımları olan olay ve durumlarla açıklayarak somutlaútırma yoluna gider. Sıra dıúılık kullanılan göstergenin do÷adaki varlıklara ait olmasına ra÷men, insan veya insana ait nesne ve kavramlarla kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Sıra dıúı ba÷daútırmalarda canlandırmadan yararlanılarak hem yo÷un duygu tasvirlerinin etkili bir úekilde anlatıldı÷ını hem de canlı sahneler halinde somutlaútırıldı÷ını görürüz. Bu deyim aktarmalarına sıra dıúı denmesinin nedeni ise, úaire özgü ve kimsenin aklına gelmedik kullanımlar 210 olması úeklinde açıklanabilir. Üstelik aktarma sırasında kullanılan göstergelerin ba÷daútırılma koúulları da bilindik ve ola÷an dil kuralları içinde yer almaz. Canlandırmanın tam zıttı olan bir dil özelli÷i de eúyalaútırmadır. Nasıl ki sıra dıúı ba÷daútırmalarla cansız varlıklar canlı gibi kullanılabiliyorsa cansızlara ait fiiller de canlı öznelerle kullanılmaktadır. ønsanlar en çok soyut kavramları, durumları ve duyguları dile dökmekte zorlanırlar ve böyle durumlarda genellikle somutlaútırma yoluna baúvururlar. Sıra dıúı ba÷daútırmada kullanılan göstergelerin somut veya soyut oluúunda toplum kabulü önemli bir kıstas olarak alan úair, buradan yola çıkarak somutlaútırmadan iki amaçla faydalanır: Soyut göstergeleri somutlaútırmak ve somut olanların somutluk derecelerini arttırıp daha bir elle tutulur, gözle görülür yapmak. Bunların dıúında kavram alanları arasında hiçbir ortaklık bulunmayan göstergeler de duygu de÷erleri, tasarımları, ça÷rıúımlarıyla oluúturulan yeni kavram alanlarında buluúturulmakta, güçlü ve etkileyici ifadeler ortaya konmaktadır. B. BAHAETTøN KARAKOÇ’UN ùøøRLERøNDE SIRA DIùI BAöDAùTIRMALARIN KAVRAMLAR TEMELLø øNCELEME SONUÇLARI Bahaettin Karakoç çevresine, insanlara, olaylara, durumlara hep inceleyici ve gözlemleyici bir tavırla bakar, unsurlar arasında kimsenin aklına gelmeyecek benzerlikleri ya da farkları tespit eder ve elde etti÷i verileri sıra dıúı ba÷daútırmalar içerisinde ustaca kullanır. Hatta kimi zaman aynı kavram, farklı sıra dıúı ba÷daútırmalar içerisinde yeniden açıklanarak her seferinde baúka bir özelli÷i ile ortaya koyulur. ùairin en çok kullandı÷ı göstergeleri ve bu göstergelerin sıra dıúı ba÷daútırmalarla kazandı÷ı anlamları úöyle sıralayabiliriz: 211 FøøLLER ùairin çok kullandı÷ı fiiller “as-, ser-, konuú-, emzir-, damıt-, kana-, ısla-, aúıla-“. Türküyü rüzgarlara, zamanı sedir dalına asan, yüre÷ini, uykularını güneúe seren úair, da÷lara çul serdirir, güneúe nur. TABøAT Karakoç’un úiirlerinde tabiat úairin parçası, úair da tabiatın parçasıdır. Tüm göstergeler bir kere olsun tabiat veya tabiata ait unsurlarla sıra dıúı iliúkilere sokulur. a. Kozmik Âlem “Gökyüzü, güneú, ay, ufuk, úimúek, ıúık, karanlık, ses” gibi kozmik aleme ait unsurlar en çok kullanılanlardandır. ùairin úiirlerinde “gökyüzü” benzetmeye dayalı iliúkiler içerisinde yer alır ve her iklim koúuluna göre bir benzetme yapılırken “güneú” sürekli kiúileútirilir. “Ses” úairin úiirlerinden kula÷ınıza kadar gelir. Çünkü onun úiirleri yüzyıllar öncesinin sesini bugünle birleútirip bize ulaútırır. Onun úiirlerinde eúsiz bir ses oldu÷u kadar, “ses” göstergesinin kendisi de çoktur. Ses kiúileútirilir, canlandırılır, somutlaútırılır kısacası her tür dil yolu kullanılarak her tür kelimeye ba÷lanabilir. Ses insandır, gölgedir, kuútur, kumaútır, ak bayramlıktır, perili bir ülkedir, gökyüzüdür, uçan bir geyiktir; ses kanar, karıncalanır, seker… ùair “türkü, ezgi” gibi sese ve müzi÷e has göstergeleri ise daha çok kuúlara ait unsurlarla, zaman ve zaman unsurlarıyla ve de renklerle ba÷daútırmaktadır. b. Zaman Ve Zamanla ølgili Mefhumlar ùairin úiirlerine damgasını vuran gösterge “zaman”dır. Zaman konuúur, yorulur, erir, esner, mayalanır, türkü olur, küheylan olur, zamanın dalı, ırma÷ı, ipi, tekeri olur. Karakoç’un úiirlerinde yüklemin zamanı de÷il; 212 zamanın yüklemi sıra dıúıdır. Zaman göstergesinin dıúında zamanı ifade eden geçmiú, gelecek, takvim, gün, sabah, ö÷le, akúam, tan vakti, úafak, seher, yıl, gece, mevsimler, kıú, yaz, güz, ça÷ gibi göstergelerle de çok sık sıra dıúı ba÷daútırmalar kuruldu÷u görülür. Biz zamanın geçti÷ini a÷aca, çiçe÷e, topra÷a, havaya kısacası bizi çepe çevre sarmalayan tabiata bakarak anlarız ama zamanı çiçek gibi böcek gibi tutamayız. Zamanın temel anlamına tabiata ait unsurların anlam özelliklerini yükleyen úair, genellikle tabiata ait unsurlarla somutlaútırdı÷ı zamana elle tutulur, gözle görülür bir özellik kazandırır. c. Hayvanlar Tabiata ait unsurlardan bir di÷eri de hayvanlardır. Kuúlar, úair için baúka bir de÷erdir. ùairin ufkunun geniúli÷i, úiirlerini kuúların kanatlarında yazdı÷ını düúündürür. Güvercin, turna, kartal, üveyik en çok kullandıklarıdır. “Kanat” ise kuúlara ait unsurlar içinde sıra dıúı ba÷daútırmalarında çok sık kullandı÷ı bir göstergedir. d. Dört Unsur Tabiata ait dört unsur da úairin çok kullandı÷ı göstergelerdendir. Özellikle de “su” úairin özel kelimelerindendir, “karanlık” ve “zaman” göstergeleriyle birlikte kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmalar dikkati çeker. øNSAN ønsanlarla ilgi olan göstergeler neredeyse her úiirde vardır: aúk, sevgi, sevda, yürek, gönül, can, ayrılık, korku, yorgunluk, düú, göz, saç, kan ve anne. a. Aúk, Sevgi, Sevda “Aúk, sevgi, sevda”nın geçti÷i sıra dıúı ba÷daútırmalar daha çok özne ile yüklemden oluúmuú ve tanımlama cümlesi úeklinde kurulmuútur. Allah aúkını anlataca÷ı zaman, dilin ola÷an kullanımlarını tercih eden úair, di÷er 213 durumlarda bu göstergeleri özellikle de tabiata ait unsurlar ve tabiat olaylarıyla ba÷daútırır. Yine tabiata ait unsurların özellikleri “yürek, gönül, can, kalp” gibi göstergelere yüklenmekte, bu göstergeler tabiatın bir parçası kılınmaktadır. b. Yorgun “Yorgun” göstergesi ile kurulmuú sıra dıúı ba÷daútırmalar daha çok sıfat tamlaması úeklindedir. ùair, úiirlerinde sadece canlıların de÷il, tüm varlıkların yorgunlu÷unu dile getirir. c. Düú ùairin úiirlerinde “düú” her kimli÷e bürünür; kimi zaman bir bitkidir kimi zaman bebek, kimisinde kanatlanır kimisinde at kuúanır. Gerçek dünya ile ba÷larını koparmayan úair, úiir yazarken düú ile gerçe÷i birlikte kullanır. e. Saç Onun úiirlerinde her úeyin “saç”ı olabilir. Yüre÷in, úiirin, kalemin, denizin… f. Anne ùair “anne”yi ve anneye ait “süt, meme, emzirmek, do÷urmak” gibi göstergelerle sıra dıúı ba÷daútırmalar kurarak di÷er göstergelerin önemini, de÷erini arttırmaktadır. DøN øLE øLGøLø KAVRAMLAR Din ile ilgili kavramlarla sıra dıúı ba÷daútırma kurarken somutlaútırma yoluna giderek, zaman zaman dînî kavramları somutlaútırmıú zaman zaman da tabiata, nesnelere olaylara dini bir kimlik yüklemiútir. Bu konu ile ilgili en çok geçen iki gösterge “ruh” ve “ölüm”dür. 214 RENKLER ùairin dünyası çok renklidir. Onun úiir dünyasında somut/soyut tüm kavramlar bir renge bürünerek kendilerine elle tutulup, gözle görülür bir vücut bulurlar. ùair, fiilleri bile bir renkle niteleyebilmektedir ki bu renk genellikle “mavi”dir. “Kırmızı” ateúin ve kanın rengidir ve bu göstergelerin anlam özelliklerini yüklenerek kullanılır. “Yeúil” tabiatın rengidir ve úair zamanı onunla boyar. “Mor” sıkıntının, zorlu÷un rengi oldu÷u kadar umuttur da. “Ak” ve “kara” ise özellikle soyut göstergelerle kullanılıúlarıyla dikkat çeker. DøL ve ùøøR ùair dile, úiire, söze ait göstergelerin temel anlamlarıyla oyunlar oynar. Dil úair için “sözün evi”dir. Tüm iyilikler ve tüm kötülükler orada yaúar. O evin dire÷i de “úiir”dir. ùiir onun için sadece ruhun gıdası de÷il; yaúamını devam ettirmesini sa÷layan damak tadıdır. Tabiata ait unsurları içine hapseden úair, úiiri de oraya ait bir unsur gibi ifade eder. Zaten tüm tabiatın dili vardır ve bu da “Türkçe”dir. “Kelime” tabiatın her yerinde görülür: denizde, gökte, toprakta… Yapmıú oldu÷umuz bu çalıúmada en büyük sıkıntımız, Türkiye’de konuyla ilgili inceleme ve araútırmaların çok az olması sebebiyle bize yol gösterebilecek baúvuru kaynaklarının sınırlı oluúuydu. Bunun dıúında, sıra dıúı ba÷daútırmaların açıklama ve incelemelerinde, “Türkçenin Ça÷rıúımlar Sözlü÷ü”nün olmayıúı da bizi çok yordu. Türkçenin ça÷rıúımlar dünyasının aydınlatılması, hem sıra dıúı ba÷daútırmaların tahlilini kolaylaútıracak hem de yapılan tahlillerin daha sa÷lıklı olmasınına katkıda bulunacaktır. 215 KAYNAKÇA A. BAHAETTøN KARAKOÇ KAYNAKÇASI KARAKOÇ, Bahaettin (1999) Aúk Mektupları. Dolunay Yay. 1. baskı Ankara. (1982) Ay ùafa÷ı Çok Çiçek. Ocak Yay. 1. baskı. Ankara (1998) Beyaz Dilekçe. Beyan Yay. østanbul. (1986) Bir Çift Beyaz Kartal. Dolunay Yay. 1. baskı. Ankara. (1993) Güneúe Uçmak østiyorum. Ecdat Yay. 1. baskı. Ankara. (1995) Güneúten Öte. Ocak Yay. 1. baskı. Ankara. (2001) Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman Ay Iúı÷ında Serenatlar. Eylül Yay. østanbul. (1984) ølkyazda. Cönk Yay. østanbul. (1983) Kar Sesi. Ocak Yay. 1. baskı. Ankara. (1997) Leyl ü Nehar Aúk. Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 1. baskı. Ankara. (1991) Menzil. Dolunay Yay. østanbul. 216 (1975) Sevgi Turnaları. Türk Edebiyatı Yay. 1. baskı. østanbul. (1973) Seyran. Hareket Yay. 1. baskı. østanbul. (1991) Uzaklara Türkü. Kültür Bakanlı÷ı Yay. 1. baskı. Ankara. (1984) Zaman Bir Beyaz Türküdür. Orkun Yay. østanbul. B. GENEL KAYNAKÇA AKSAN, Do÷an (1999a) Anlam Bilim (Anlam Bilim Konuları Ve Türkçenin Anlam Bilimi). Engin Yay. 1. baskı. Ankara. (1999b) ùiir Dili Ve Türk ùiir Dili. Engin yay. 3. baskı. Ankara. (2003) Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim. Cilt 1-2-3. TDK Yay. 3. Baskı. Ankara. ARIKLI, N., T. Tunçdo÷an ve B. Vardar (1969) Semantik Akımları. østanbul. AYDIN, Özgür (1996) “ùiir Dilinin Sözdizimsel Yapıları Üzerine”. Edebiyat Dergisi. Sayı 1 (ùubat-Mart). 23-7. BARTHES, Roland (1988) Anlatılanların Yapısal Çözümlemesine Giriú. Çev. Mehmet RIFAT. Gerçek Yay. østanbul. BAYRAKTAR, Nesrin (2004) Dil Bilimi. Nobel Yay. 1. baskı. Ankara. 217 BøLGEGøL, M. Kaya (1984) Türkçe Dilbilgisi. Dergâh Yay. østanbul. DEMøRCAN, Ö. (1949) Dilbilim Terimleri Sözlü÷ü, TDK Yay. Ankara. (1980) Dilbilim Ve Dilbilgisi Terimleri Sözlü÷ü (ortak yapıt). TDK Yay.Ankara. ERGøN, Muharrem (1993) Türk Dilbilgisi. Bayrak Yay. østanbul. FAøK, ĝully (1979) “Anlam Çözümlemesi”. Çev. Dürnev YAZICIOöLU. øzlem Dergisi. No: 2. 48-53. GENCAN, Tahir Nejat (1991) Dilbilgisi. Kanaat Yay. østanbul. GRÜNBERG, Teo (1970) Anlambilim Üzerine Bir Deneme. Ankara. GUIRAUD, Pierre (1955) Anlambilim. Çev. Berke VARDAR. Geliúim Yay. østanbul(1975) KANTEL, Semiramis (1978) “Ba÷daútırmalar Üzerine”. F.D.E 2, 56-62. (1979) “Prieto’nun Göstergebiliminde ‘Connotation’ Kuramı Ve Hjelmslev”. F.D.E 3. 103-118. (1984) “Dilbilim Açısından ùiir Dili”. Yabancı Diller Birinci Sempozyumu (Bursa, 18-22 Haziran ). 92-99. KIRAN, Zeynel (1996) Dil Bilimi Akımları. Onur Yay. 2. baskı. Ankara. (2001) Dil bilime Giriú: Dil Bilgisinden Dil Bilime. Seçkin Yay. Ankara. 218 KOCAMAN, Ahmet (1979a) “Anlambilimi Üzerine”: Genel Dilbilim Dergisi, 1/3-4, 10-29. (1979b) “ Dilde Ba÷lam ve Anlam øliúkileri Üzerine”. Türk Dili. No: 332. 397-401. (1980) “Dilbilimsel Anlambilim”: “Dilbilim ve Dilbilgisi Konuúmaları I “. Ankara. 89-103. KORKMAZ, Zeynep (2003) Türkiye Türkçesi Grameri (ùekil Bilgisi). TDK Yay. Ankara. Lyons, J. (1983) Kuramsal Dil Bilime Giriú. Çev. Ahmet KOCAMAN. Ankara: TDK. Yay. ÖZÜNLÜ, Ünsal (1982) “ùiir Dilinde Sapmalar”. Türk Dili. 365.77-85 (1983) “Deyiúbilimde ùiir øncelemeleri ve Dönüúümsel Üretici Dilbilgisi”. F.D.E 11. 44-53. (2001) “Edebiyatta Dil Kullanımları”. Multilingual Yay. østanbul. PALA, øskender (1995) Divan ùiiri Sözlü÷ü. Akça÷ Yay. 3. baskı. Ankara. PALMER, F. R. (1976) Semantics. a New Outline. Cambridge Üniversitesi Yay. Cambridge RIFAT, Mehmet (1983) Dilbilim ve Göstergebilim Kuramları (Temel Metinlerin Çevirisiyle Birlikte). Yazko Yay. østanbul. 219 Saussure, Ferdinand de (1931) Genel Dilbilim Dersleri. Çev. Berke Vardar, 2 cilt. Ankara. (1976, 1978) TOKLU, Osman (2003) Dilbilime Giriú. Akça÷ Yay. Ankara. TÜRKÇE SÖZLÜK (1998) TDK Yay. Ankara. Ullmann, Stephen(1973) “Anlambilimi”. Çev. Ahmat KOCAMAN. Türk Dili. No: 324(1978) 355-363 www.antoloji.com YARDIM, Mehmet Nuri (2003) “Bahaettin Karakoç Kimdir?“.Türk Edebiyatı. 357/25 YAZIM KILAVUZU (2005) TDK Yay. Ankara 220 EK-1 BAHAETTøN KARAKOÇ’UN TEZDE KULLANILAN ùøøRLERø ( 1 ) SEYRAN ( 1 ) BEùGEN ÇAöRI ÇøÇEöø Sinek burcu aranjmanı Bir pekmezli ses kavalda Ayva der ki: - Ben tutsa÷ım; Ya sandıkta, ya da dalda, Zulme belene belene. Bir küçücük masa, kirli Ya÷mur mu ya÷acak, bekle... Toprak der ki: - Ben tutsa÷ım; Ya kazmada, ya kürekte, Ya÷mur dilene dilene. Gülsüz günaydınlar süngü Bahar gelmez bir çiçekle Bu÷day der ki: - Ben tutsa÷ım; Ya çuvalda, ya elekte, Hoyrat elene elene. Kara taútan kin yeúerir, Taptaze Habil'in izi... Irmak der ki: - Ben tutsa÷ım; Sütüm besliyor denizi, Da÷-taú dolana dolana. Aúk çizgisinde karanfil Yüre÷e úavkını vermez Zaman der ki: - Ben tutusa÷ım; Muhabbetsiz ça÷ yeúermez, Ra÷bet yalana yalana. Bir bileyi taúı olur Neye âúinaysa bu dil Yürek der ki: - Ben tutsa÷ım; Zengine zorluya de÷il, Kıymet bilene bilene. 221 Karanlıkta koúar Burak Dilim dilim Anadolu Rüzgâr der ki: - Ben tutsa÷ım; Hızımı dü÷ümler bayrak, Bir dar alana alana. Hızır seher vakti geçer Beyaz lâleler ölçe÷i, Bırakır tutsak kuúları Ezanlar…ça÷rı çiçe÷i; Gider,gelene gelene Gider,gelene gelene ( 2 ) BøR DEFDER AÇTIM GECEYE Bu÷day kokulu rüzgârlar Gebe emeklerin çı÷ı, Muútu evden eve uçar, Müzik bastırır açlı÷ı Sesi saza uslukladım. Karanlık bir kan kanseri Bıldırcın ıúıklar yansın. Kilide vurdum keseri, Aynaya bulutlar a÷sın; Düúü naza uslukladım. Harp paketi iyot kokar, Kansız bir úölen baúlıyor. Kar güzeli lâmba yakar, Kuúlar bahçemi taúlıyor; Kıúı yaza uslukladım. ( 3 ) ORTALIKTA Ceylân derisine yazdım, Bir medâr kuúu götürdü; Pul pul çırpınan kanatlar En renkli düúü götürdü, Gene kaldım ortalıkta. Hiç ekmek banmadım kana, Kıvam buldum yana yana, Ve geldim, kapı aç bana; Baharlar kıúı götürdü Sana kaldım ortalıkta. 222 Aúk, özümü yontan keser, Rüzgârlarım dosta eser Ertelemeyen süreler Kuruyu, yaúı götürdü; Sona kaldım ortalıkta. Dudak tahta, dil tebeúir; Us, gönülle cebelleúir Bütünü kemirir kesir, Her giden boúu götürdü; Donakaldım ortalıkta. ( 4 ) SEYRAN Renk renk ufuk bahçesine, Çıkar bir da÷dan bakarım. Muhammedîdir kökenim, Lâtinsiz sa÷dan bakarım. Aúk u÷runa esrik gezen ùol duraksız âúık benim. Seferim çıplak atlarla, Gümbür gümbür salâtlarla... Hep Kur'an-î halatlarla Ba÷lanır, ba÷dan bakarım; Figürlerde yalap yalap Parıldayan ıúık benim. Bir Kûfî yazı edamız, Harman yeridir odamız, BøR'dir, RAHÎM'dir Hudamız; Yeni bir ça÷a bakarım, Piúmiúlerin kapısında Aúınmayan eúik benim ( 5 ) BAö Bir gazi sancaksın balam Dürüm dürüm nur içinde Ekme÷ini kesmez palam Rüzgârlarım sur içinde Azat etsem isyan dersin Etmem, tuz-ekmek sayarım. 223 Engel tanımaz sel iken Sende kaybettim dalgamı Sitemin a÷ulu diken Sesin karamsarlık camı Taúlamaya taúım mı yok? Atmam, tuz-ekmek sayarım. Sevgi ap-ak bir buza÷ı ùeker ıúı÷ı masada Ekmek tarlası tuz da÷ı Yok diyorsan, yok yasada Gitsem yalnız kalacaksın, Gitmem, tuz-ekmek sayarım. ( 6 ) ISLAK DøREKLERDEKø YORGUN KUùLAR FESTøVALø Islak ıslaktı saçları Konuk geldi÷inde gece, Öptü, okúadı burçları Düúte sevdi÷imiz ece Ve gitti, kokusu kaldı. Direklerdeki sallantı Nükseden bir sayrılıktır Tutulmuyor gönül atı, Aúk en kaynar ayrılıktır Eritti, kokusu kaldı. Yorgun bakıúlar bulutu ùimúeksiz bir kırık kanat Giden kalanı unuttu Iúı÷ı emdi serenat Kilitti, kokusu kaldı. Kuúlar konmuú direklere Ufuk çarpmasından bezgin Kurt sokulur yüreklere Bir ezgiyle kopar dizgin Düú bitti, kokusu kaldı Festivali izler ölüm Ak ellerde kandan kına Süreler sarsılır güm güm Yıldırım düúer yakına Mut yitti, kokusu kaldı 224 ( 7 ) GÖK OLANDA AùK VE ùøøR Ulu bir meúe a÷acı, Güneúe sermiú gövdeyi... Kötülük de÷il amacı, Allah yaratmıú öv deyi; Kesir yargılar tüm çürür Gök olanda aúk ve úiir. Urba diken usta mahmur; Mayası, huzur sütü nur Nerde arasan bulunur Allah yaratmıú öv deyi; Kısır yergiler tüm çürür Gök olanda aúk ve úiir. Özsu kaynar fıkır fıkır Iúık oynar úıkır úıkır ølk uygarlık kalay-bakır Allah yaratmıú öv deyi; Hasır sergiler tüm çürür Gök olanda aúk ve úiir. Doruk doruk giden kervan Sonsuz ufuklara kurban, Bir kutsal kitaptır her can, Allah yaratmıú öv deyi; Nasır sargılar tüm çürür, Gök olanda aúk ve úiir. ( 8 ) AKùAM OLUR Akúam olur mesafeler daralır Yollar kilitlenir, sesler aydınlık Bir rüzgâr eser ki türküyle ıslık Da÷lar geçit vermez yolcuya Burası Anadolu'dur Mektup yaz Gün do÷ar, gün batar balam Sen uzaksın Sen uzaksın, gönül ister A÷lar da avutulmaz. Akúam olur da÷lar göbe÷ime oturur, øp bo÷azıma… sesim çıkmaz Karanlıklar katleder kanım akmaz 225 Derim, úimdi biri kapımı vurur Vurmaz Burası Anadolu’dur Sen uzaksın Sen uzaksın, gönül ister A÷lar da avutulmaz. Yıldızlar kınalı keklikler gibi suya iner Korkarım ürkütmekten Zayıfım, gidecek yeri bilmem Saçların, gözlerin dâvet eder Durulmaz Burası Anadolu'dur Zaman yorulur gönül yorulmaz Ama sen Sen uzaksın Sen uzaksın balam, gönül özler Beklerim, beklerim sabah olmaz. ( 9 ) BøRAZ DAHA Karanlıkları emzirir sular, büyür a÷ızları kuyuların Kımıldar anlamsız korkular mazgal deliklerinde Parıldar bir masal yıldızı hep aynı yerde Yalap yalap O yitik canlar biraz daha. Ölü yılanlarla yatmıúız so÷uk çarúaflarda, Rakslarla gelmiúiz beri beri Yunus olmuúuz Yunuslardan içeri Sularımıza göç etmiú ak ku÷ular, esrik ku÷ular Konuk konuk O ulu kervanlar biraz daha. Üúüyen kuú yumurtaları gibi Da÷ılmıú gökyüzüne gözlerimiz Uzaklardan gelip uzaklara gidiyoruz biz Konak konak O büyük hanlar biraz daha. Sevgiyle ısıtsak yeryüzünü, bahar gelecek ønsan insan, çiçek çiçek... Bayramlaúaca÷ız, yüreklerimiz kar aklı÷ında Nerede ama? Pusu pusu Uyanık düúmanlar biraz daha. 226 Uygarlık; yeniça÷ türkülerinin tuz torbası, Kolan vuruyoruz öfkelere, isyanlara, kinlere En olumlu uygarlık adına kesilen damarlar Ve akıtılan en sıcak kanlar Solur mavi mavi Silindir úapkalarımızda tavúanlar biraz daha. ( 10 ) AK MUùTULUK Mutlulu÷undur unuttu÷un ıúık; Bıraktı÷ın ıúık, tuttu÷un ıúık; Her zaman özünde yalap yalaptır. Salkım salkım bulut, köpük köpük su Bir ibadet evi dilek kapısı; Dilekler ki sende kelep keleptir. Bu ıúık, bu renkler bir rahmet seli; Ceylanlar meleúir gözü sürmeli, øman, yüre÷inde bir ak kitaptır. Yürü, var doruklara, verme mola! Seven kiúi sevdi÷ini tez bula; Ça÷rılar ap-aktır, sevap sevaptır. Sevgi hançerini koruyan ak kın, Bak, güler her yöreden aradı÷ın; Rahîm'dir, Kerîm'dir, Ulu Çalaptır. ( 2 ) ZAMAN BøR BEYAZ TÜRKÜDÜR ( 11 ) ZAMAN BøR BEYAZ TÜRKÜDÜR Tüm yitiklerimiz çıkar gelir bir bir, Bir meteor taúı yı÷ınıdır kumda karpuzlar. Her; taraftan kavganın tohumları yeúerir, Bir ıúık gecenin son kavına kuzlar, Gözlerim, kulaklarım tetiktedir. Karnavalda / Yalak a÷ızlı soytarılar / Kralın küflü sesine cilâ vururken / Entalimli süs köpekleri / Merasim elbiselerini giyip / Huzurda salta dururken / Dümbükler korosu / Nobel ödülü düúü görürken / Onca al ve akyuvarlar hiçli÷e erirken / Av töreni biter / Ve úehvet ayinine hazırlanırken karanlık dehlizler / Ey soylu süvariler / øúte o zaman / Siz konuúursunuz / Ay'ın 227 göçebe úavkını ayna yapan dolunay yüzlüler / Sesleriyle úahdamarıma parmak basan nazlılar / Siz konuúursunuz / Sesiniz mutlulu÷umuzun mayası/Sesiniz bir diriliú potası / Sesiniz bir âúıklar obası/ Yılanı deli÷inden çıkaran dil da÷ına / Gözlerin / Gönüllerin nakıú vurdu÷u met ça÷ına / Sesiniz uçurur beni / Sesiniz gezdirir beni evrenin derinli÷inde / Gönül esrikli÷inde /Yi÷it ve zinde.. U÷ruların basmadı÷ı onurlu da÷lardan Piramidin tepesindeki dört maymuna bakıyorum; Üçgen yüzlü yalan, iftira, kin ve zulüm... Ben bunların tümünü sı÷dakilere bırakıyorum Dilim ve dudaklarım tetikdedir. Kardaúlar / Kara güne yoldaúlar / Si÷il gibidir korku / Si÷il gibidir úehvet / Si÷il gibidir zülüm / Düútü÷ü yerde ço÷almaya baúlar / Ayıcı Miko kralın kapısında keman çalarken / Kral, Miko'nun kızını úampanyayla çimdirirken / Dümbükler yeni bir av partisi düúlerken / Sarayın kıdemli falcıları fala bakarken / Birileri durmadan parsa toplar / Toplar ve bir yerlere yı÷ar / Hünerlidir / Tuttu÷u ine÷i sa÷ar ha sa÷ar / Acımasızdır / Bolluk içinde açtır / øne÷i öyle alıútırmıútır /Kral úampanya / Mika küf kokarken / Kral Miko'nun kızına / Miko ayısına sarılır / Derken ay buluttan sıyrılır / Tan vaktinin kırçıl bıyıkları / Sarayın pencerelerinden içeri sarkarken / Ve izinsiz öttü diye / Bir horozun kafası koparılırken / Gerçek faúizme karúı / Allıpullu yabanlık giysiler altında / Kurbanlar arayan komünist enternasyonale karúı /Mor menevúeli bir güzellemedir / Kansız pilazmasız bir koçaklamadır dillerinizden dökülen / Sesiniz bir inanç anıtıdır doruk doruk dikilen / Sesiniz karca beyazdır / Sesiniz pıtıraksız düzdür /Sesiniz bir bengisudur úafaklarda Gökyüzü soylu bir aúiret beyi çadırı Yeryüzü yi÷it analara, o÷ullara, kızlara miras... Esince kavganın rüzgârı en ölü tohum dirilir, Ruhum dirilen sesleri içiyor tas tas Gözlerim niúangâhta, parmaklarım tetiktedir. Hekimbaúı yumurta akı içirirken krala / Kral, Miko'nun kızını kusuyor le÷ene / Soytarılar sonneli havlular tutuyorlar / Zaman a÷rılı bir konçerto / Dörtnala at sürer sesiyle / Sık sık günah çıkarttıran bir soprano / A÷layan bir Miko / Kirli bir çarúaf / Midas'ın çirkin kulakları / Devrim gergedanlarının ıúıldaklı boynuzları / Eúikte / Hiram ustanın duvarcı malası / Ve satırbaúı / Ey soylu süvariler / Ey güneú yüzlüler / Gö÷e omuz vuranlar / Canlar / Candan içeride ota÷ kuranlar / Saf olup namaza duranlar / Kavgada / Sır vermeyip ser verenler / Ey erenler / Ben sizi dinliyorum / Sizi / Sesiniz bir muhabbet denizi / Sesiniz karca beyazdır / Bir diriliú muútusudur / Bir hürriyet muútusudur / Kayna÷ı ømandan gelen / Bir bengisudur / Haber taúır úafaklara / Renkler taúır çiçeklere / Rüzgâr olur bayraklara / Kement atar uzaklara / ømza olur tutanaklara / Tut ki Edirne'den Ardahan'a / Daha daha / Tuna'dan Tanrıda÷ı'na / Gönlümün kenetlendi÷i met ça÷ına / Sesiniz uçurur beni / 228 Uçurur, ulaútırır Ahî Evrân ùeyhime / Uçurur, ulaútırır Osman Beyime / Beyli÷im devlet devlet büyür / Dilimde / Zaman bir beyaz türküdür / Bir türkü ki onca görklüdür / Benden selam olsun tüm ak-ça÷lara / Baú e÷ip geçit vermeyen da÷lara / Benden çok çok selâm olsun!... ( 12 ) SABAH SELAMI Gün do÷acak diyorsak gün do÷acak muhakkak; Oksitlenmiú mi÷ferler yine parıldayacak... Yer-gök tüm uyanacak ve yanacak her ocak, Do÷ru do÷ru tütecek bacaların dumanı, Yumrukluyorum iúte senin kapılarını At sırtından pis tüyünü ey sömürgeler ça÷ı Yaldızlı boynuzlarını gösterip övünemesin Sen bir ala geyik de÷ilsin Sana türküler yakılmadı Timsahsın karanlı÷a sırtını verdi÷inde Kart bir büyücüsün renkli cam kırıklarıyla oynayan Uzay yolunu açsan da hasır kanatlarınla, inan Barıú sembolü bir ak güvercin, bir üveyik de÷ilsin Biz bir tohumuz; sana karúı Bir omuzumuz Erciyes, beyaz bulutlar içinde Bir omuzumuz yaz-kıú kar yüklü A÷rı da÷ı Kardelenler gibi uç verdik eski karların altından Bir bir tohumuz bir direnciz En güzel lâleleri döllüyor iúte en asil kan Biz her zaman genciz Sil gözünün çapa÷ını ey sarı sürgünler ça÷ı: øúte úafak, iúte su: Uyanıyor kıraç-bor. øúte güneúin burnu Doruklarda kanıyor. ønsanlar balık gibi vurmayacak a÷lara, Kuúlar sı÷ınmak için kaçmayacak da÷lara. øman terazisinde tartılır ak’ la kara, Kimse kaçamıyacak büyük hesap zamanı. Gel sök yüre÷imi, gel sök beynimi çıkar ømkânı mı var Ülkü bir özsudur köklerden dallara Dallardan köklere ap-ak cevelân eden Yıldızlar iúâret taúları dizmeye baúladı yollara Yüreklere ak azıklar özümleyen minarelerden Kuúlar çiçek olmuú, çiçekler meyva 229 Oynaúmak de÷ildir bizdeki sevda O÷ul vermiú arılar gibi çokuúmaktır çiçekli dallara Çiçe÷i bal yapmaktır Bu sevda Allah'a hep yakın yaúamaktır Kaderi gönüllü kucaklamaktır Bir nizamdır bu sevda Dolsa da dolmasa da kırılacak artık fitne kaba÷ı Boz-sarı ortasında tek yeúil bizim direncimizdir Bir parola gibidir ve ölü topra÷ı diriltir Çek diúlerini etimizden ey Firavunlar ça÷ı: Vurmasını biliriz, Maksat kılıç düúürmek. Yarının ekme÷ini, Hüner, úimdi piúirmek. Mazgal deliklerinden sızan ıúık az bize, Karanlık putevleri, ahır yaramaz bize. Gün do÷acak diyorsak gün do÷acak muhakkak, Azatlı÷ı vurgular yi÷itlerin imanı. Büyük yürüyüú baúladı büyük hedeflere do÷ru Bir sabah selâmıdır bu Haberleri yorumlayan bir özge haberdir Bir Müslüman çocu÷unun do÷uúu Bir sultanın kılıç kuúanıúıdır törenle Düúmanın rahatının kaçıúıdır Tohumdan tohuma, dirençten dirence Bir sabah selâmıdır bu Binlerce çiçe÷in kimyasından Yeni bir esanstır burcu burcu Biz bir tohumuz ve her zaman diriyiz Umutluyuz, imânlıyız, dirençliyiz Kardelenler gibi uç verdik eski karların altından Yeni karları da bekliyoruz korkup yılmadan Biz her zaman genciz En güzel lâleleri döllüyor iúte en asil kan Büyük yürüyüú baúladı büyük hedeflere do÷ru Sen çok omuz verdin kötülüklere Derin yüzülmeden artık ruhunu temizle Sil gözünün çapa÷ını ey sürgünler ça÷ı: Ya÷murda kavlimiz var, Kurúundan daha sıcak. Güneú çok sesli bir zil, Ha çaldı ha çalacak. 230 ( 13 ) AV Kovaladım bir bahçeye indirdim, Geyik mavileri doldu bahçeye. Vuslatını kaderime sindirdim, Bahar çiçek çiçek güldü bahçeye. Ak çi÷demden azık tuttum ye diye, Çok dil döktüm, derdin varsa de diye, Dedim; canım, baúım sana hediye, Gökten yıldızları yoldu bahçeye. Ben baktıkça gözlerini kaçırdı, Ayrılı÷ı yudum yudum içirdi, Nasıl etti, kime haber uçurdu? Sıçradı elimden, daldı bahçeye. Havuzun baúına çöküp oturdum, Ellerimi so÷uk suya batırdım, Ben hem avı hem kendimi yitirdim Teselliye kuúlar geldi bahçeye. Baktım ki ufukta güneú batıyor, Düúündükçe yorgunlu÷un artıyor Yürüdüm bir süre yürek kızıl kor Umudum arma÷an kaldı bahçeye. SEVGø TURNALARI ( 14 )ùAFAöA DOöRU øçim cıvıl cıvıl seslerle donanır úenlik - úölen; Bir alageyi÷e binmiúim elimde, gül çubu÷u, Gökyüzünün evlek evlek uyanıúına gömülen Bakıúlarım, sevgiyle deliyor en zırhlı kabu÷u. Ezan vakti mavi bir parıltı kuúatır evreni; Kökler topra÷a yumulur, bir ıúık depremi dallar. ùiirim, Kıble kumaúına sarar sarmalar beni Ve esrik gönlüme minarelerin sütleri damlar. Ey, kanatlarının altında boz korkular taúıyan Alıcı kuúlar, yırtıcı kurtlar, siper, ev, il - oba; Ey úafa÷a do÷ru açan gül, ey uyanık yaúayan Sevginin gökkuúa÷ı sevecen yi÷itler, merhaba! 231 ùafa÷a do÷ru her diri soluk, bir yayla ba÷ıúlar; ùiir çobanları seyiplerler yi÷it atlarını... A÷aran sulara al- al yüre÷i kanayan kuúlar, Hep sihirli bir çalgıya vururlar kanatlarını. ( 15 ) KAPISI AÇIK DURAN EV Bırakmıúız bir yol baba evini, Kuru kirlerimizi daldırmıúız kirli sulara ùehvet cehennemini cennet sanmıúız, Bülbül diye dost olmuúuz kargalara. Yedi÷imiz kardeú eti, içti÷imiz dost kanı Bir engizisyon belgesidir kimlik cüzdanlarımız Belki bir gün Hakk'a yönelir diye Çocuklarımızın kanatlarını yolarız. Bütün köprüleri yıkmıúız, bütün Kudurgan güçlerimiz son uygarlık heykeli Dost, bize «Gel!» diyor, «ne olursan ol, yine gel» Peygamber yolunu gösterir Kur'an tutan eli. Ayrılık ateúini âúıklar bilir Ve süt sızısını yavrusunu yitiren diúi deve, Mademki o bizi köúesiz ça÷ırır, Soyunup etten-deriden dönelim eve. ( 16 ) ÇIKMAZ Düúle gerçek arası bir yol tutmuúum, Gönül verdiklerim benden uzak... Bir maça kızı gibi gamlı akúamlarda Koúulur ezgime bir akça kavak, Acıdır oyunu kardeúlerimin Her zaman onlar hür, her gün ben tutsa÷ım; Her gün beni bir baúka kuyuya bırakırlar Nereye yaslansam sırtımda bıçak. Zamana sevgiyi aúıladım, tutmadı, øki mendil gibi boúlu÷a takıldı ellerim. En güzel gözlerde yalanın úehvetini gördüm, Se÷iriyordu karanlıkta yaprak yaprak. 232 Kolay de÷il böyle düzlü÷e çıkmak Yukardan taú atıyorlar, aúa÷ıdan mızrak Köprüler yıkılmıú, geriye de dönülmez Beni bu çıkmazdan al götür ırmak! ( 17 ) DAö YOLLARINDA Kutlu gün yapıcısı sabah yeli, Tokma÷ıyla güm güm öttürür gö÷ü; Ça÷ıldar yüre÷imde deli deli ùiirle karıúık bir aúk göynü÷ü. Gökçen bir kumrudur pirizmalarda, Yedi - renk üstüne ba÷daú kuran can; Düúler, yemlik yemIik biter baharda, Zaman ötesinden konuúur zaman. Göçeri yollarda yalnız de÷il; ùu lâle Leyla'dır, úu sümbül ùirin... Ceylan gözleridir úuradaki kil, U÷uldar ormanı tüm kemiklerin. Aslı'yı simgeler acı bir badem; Kaçak kokusunu katmıú güllere... Kays, ayçiçe÷idir, Ferhat ak çi÷dem, Kerem, kenetlenmiú bütün yollara. Mavi tabutunu almıú sırtına Gönül bir cılgıda yalpalar gider. ùarapla ıslanmıú yeúil bir kına . Bahar göklerine ekilen bider. øçmek, daha içmek istiyorum ben Ve esrik yaúamak ömrün tümünü... Murat bu, tarlamız gök ekin iken, Kuzular melerken mutlu göç günü. Kırma kadehimi, doldur, ey bahar! ùükür úarabımdır, sabır huyumdur.... Beni delirtmeye öter turnalar, Vakte çizdiklerim kenar suyumdur. 233 ( 18 ) DOSTLAR Gelip bir acı kahvemi içmiyorsunuz, Tayflar gibi geçiyorsunuz uzaklardan. Kiminizin yüzü bir beyaz yelkenli; Yola çıkmıú ölümsüz úafaklardan. Kiminizin yüzü bir gök mavisi; Geyikgöbe÷i kokulu kar - su yataklardan. Kiminizin yüzü al al muhabbet reçeli; Kamçılar esrikli÷imi gümüú tabaklardan. Kiminizin elinde bir gül, kiminizde kitap; Kan pahasına alınan haklardan. Kiminiz o tepede, kiminiz úu tepede; Farkınız yok burçlara dikilen bayraklardan. «Otu çek köküne bak» derler, kökünüz sa÷lam; Kimse sökemez sizi bu topraklardan. Kader - kıvanç birli÷i yapmıúız, bölünmeyiz; Kurbanlık koçlarız ki korkmayız bıçaklardan. I÷ıl I÷ıl rüzgârlarla gelir aydınlı÷ın suyu; Bulanmamıú yüreklerden, kirlenmemiú, dudaklardan. Sizden gelen selâm bereketine Salıverdim kuúlarımı sı÷ınaklardan. Ey, hak rızasında birleúip seviúen dostlar! Size serdim bu sofrayı úiir baúaklardan. ( 19 ) GÖVERMøù GÖK EKøNCE Gövermiú gök ekince, Uyandım bengi bengi... Su yürümüú çeli÷e, Yer - gök menekúe rengi; Islattı yüre÷imi. 234 Süt sızılı bir geyik Bir koúar iki meler; Gözler bir çift üveyik, Çözüldükçe dü÷meler; Islattı yüre÷imi. Nice heybeler dolmuú Günaydın yenisine. Sevinç bir ya÷murlu kuú, Her sofra sinisine Islattı yüre÷imi. Keúiú kurnazlıklara At bırakmaz koçyi÷it. Sevgi bir ya÷lı çıra; Kan barut, zaman kibrit; Islattı yüre÷imi. Gövermiú gök ekince, Uyandım bengi bengi. Güneú kiúner topra÷a, Yer - gök menekúe rengi Islattı yüre÷imi. ( 20 ) KUTLU DÖNEM Yavuz Sultan Selim Han'ın U÷urdur taht'a cülûsu; Dar çemberler parçalanır, Gölü deniz yapar bu su... Perçemi bir ıslak nimbüs, Eúik yıllardan yıllardan Ne øran'dan bir kızıl gül, Ne Mısır'dan bir top kumaú; Atı Karabulut - Düldül, Özü Türk, sözü Türk - úahnaz... Kılıçsı gözlerinde düú Beúik yellerde yellerden. Bakar doruktan aúa÷ı, 235 Develer kuúca görünür... Fırat, deri de÷iútiren Bir yılan gibi sürünür, Ufuk, bir sarı papirüs, Iúık güllerden güllerden. Yukarı bakar, sonsuzluk; Her yıldızda açık bir fal. Hızı dorukları yontar, Yüre÷i úavklanır al al Yüzünü kıbleye dönmüú Âúık hallerden hallerden. Kırar fitne kilidini Barıúıverir gül ve kan Kurar düzenini ça÷ın Aúk ozanı Ulu Sultan; Vakit altın, vakit gümüú Koúuk tellerden tellerden.. ( 21 )YOLDA Sancılı bekleyiúler var, Döneriz ıúık - deleme. . . Ak - ezgi yüre÷e batar, Yürek ki, zevkten teleme; øçimdeki ses diyor, ki: _Bekledi÷in dosttur gelen. Koúan atların solu÷u Mavi. bir türkü zamana, Umut, silker buruklu÷u Capcanlı güler gök-ana; Demiri, betonu delen Bir vurucu sestir gelen. Yanık deri gibi sular Kabarcıklanır gözlerde Yo÷unlaúır u÷ultular Müjde dü÷ümlü sözlerde; Som sevgilerle belenen Mor kundaklı düútür gelen. 236 Ey küzün, kuúku, karanlık Mutsuzlu÷a mürit olan! Sökün eyledi aydınlık, Damarda cıva gibi kan Gümbür gümbür vurur vakte; Bir alıcı kuútur gelen. ( 22 ) MUTSUZLUK ÇEMBERø ølmik tutmaz, iliklenmez; Bir dünya ki paramparça. Aúk ya÷muru beliklenmez ùiúeye girmiú bir serçe, Kanat vuruyor delice. Bir kanlı beúik sallanır, Sayrıya su vermez Fırat. Kara kuúkular dallanır, Bütün dostluklar yalınkat; Korku yürüyor delice Ay'ın cebelden do÷uúu Burnundan tutmuú yöreyi, Kin tüfe÷inin kayıúı Bo÷muú barıúı, töreyi; Ömür çürüyor delice. Unutmuúuz çocukları Kayıyoruz karda - buzda, Nerde bayram sabahları? Beslenmeyen bir havuzda Sular kuruyor delice. Ve üúümüú bir göz gibi Çapaklanırken lâmbalar; Baharlar geçer güz gibi Dalından düúerken bir nar Renkler eriyor delice 237 ( 23 ) KADER DAöININ ETEKLERøNDE Baúım, çiçek açmıú bir kiraz a÷acına dönüútü, Bir görsen, yüre÷im dalbastı kiraz... Umutla, tutkuyla hep seni bekliyorum; Sen gittin, belime him taúı düútü... Yıllar dönüyor bir plâk gibi a÷ır a÷ır Ve yılların türküsü, Yâr olmaz olmaz... Gel, yılların türküsünü yalanla n'olur!.. ( 4 ) AY ùAFAöI ÇOK ÇøÇEK ( 24 ) AY ùAFAöI ÇOK ÇøÇEK Renkten renge gire gire gün battı aha Çöküverdi bir kemikli sinsi karanlık Bense merdivenler dayıyorum gönlümdeki sabaha Düú atlarımı geceye seyipledim artık Kâinat büzülüyor bir dram ateúinde Fukara evleri bu haritada ha var ha da yok Gökdelenler horuldar dostlu÷un ötesinde Yay’ın boyunu aúmıyor acın attı÷ı ok Epekúi bir duyguyla uzanırım yata÷a Bir ba÷bozumu havası çöker sensiz odama güzlek Her belki içimde omuz vermiú bir karlı da÷a Resmini çizerim her puslu cama tek tek Sesler pelteleúe pelteleúe süner galaksilere Savrulur bir cumhuriyetin boyalı kapçıkları Bense hep seni uygularım artılara eksilere Fıstıkları gagalarken talan kuúları Ve havaya fiúek atarken terlemeden yeyenler Senin sükûtun olur en çok basan gazete Bir kenar bahçede iki ishakkuúu öter Ben sana bir gönül úehri kurarım etten kemikten öte Ulu a÷aç altında bir ney'e üflerken can øçim seninle dolar yarına petek petek Acı úölen yorgunu soylu yi÷it da÷lardan Gönlüm müjdeyle döner ay úafa÷ı çok çiçek 238 ( 25 ) SÖK ÇIKAR YÜREöøMDEN BU SEVDAYI Sök götür içimden korlu aúkını Damarlarımı döve döve dalaúmasın Kara zambaklar açmasın takvimlerimde Kanım parmaklarına bulaúmasın Her gece üstüme kıra÷ılar düúer Her sabah yüre÷imi güneúe sererim Bir güz çiçe÷inin Yaktı÷ı ıúıkta Seninle dinlenir yorgun gözlerim Sen, bütün kalabalı÷ı yı÷arsın baúıma Herkesi düúlerime ortak edersin Sonra yalnızlı÷a kapatırsın da beni Bir úey yapmamıú gibi çekip gidersin Sitemlerin ya÷ar çok uzaklardan Islattı÷ın umut kerpiçlerim dökülür tek tek Boú bir tekne gibi sürüklenir dururum Sıtmalı hayal sularında gevúek gevúek Sök götür yüre÷imden bu sevdayı Ya da yüre÷ime yüre÷ini aúıla Her zaman göklerden insin gönül payı Her zaman gönlümü bir gülle karúıla Bir rüzgâr estir ki, güçlü bir rüzgâr Silip-süpürsün içimde biriken bulutları Bin ıúık yılı kadar ötelere geniúletsin Yoklu÷unla daralan hudutları ( 26 ) BøR HASRET YILI DAHA Ay bir ala buza÷ı Kara inek koynunda Gökçen çiçekler açtı ùafa÷ın kaz boynunda Ben de domurdum aha... Sen hep aynı yerdesin Bir hasret yılı daha Nerde gönül tarlama Karanfil eken eller Beklerken yenik düútüm 239 Meyva vermedi gel’ler Pembe tükendi aha... De, sahi sen nerdesin Bir hasret yılı daha Selvi boyu kesildi Sabır dirili÷inin Do÷uma faydası ne Kaya irili÷inin Da÷lar ufaldı aha... Sen öfkeme perdesin Bir hasret yılı daha Aúkımın kumaúını Kör makasla el kesti Senin için yeúerdim Su kabardı, çöl kesti Bir canım var ki, aha Sen hangi geverdesin Bir hasret yılı daha ( 27 ) BIÇAK KEMøCE SERT VURUNCA Kimler yoldu kanatlarını ebabillerin Ve kimler tutup tutup kafeslere doldurdu Alçaktan alçaktan uçuyor kan kokusu alan akbabalar Gene yas içinde Türkmenin yurdu Kimlerin izlerine düúüp gitti ceylanlar Çakallar uluúur ki geceler tekin de÷il Sancılı bir vakti yaúıyor avcılar ve takvimler Yeúeren kuúkudur, ekin de÷il Kimler iúletir bu barı, bu kulübü ki Yi÷it bir millet kaybeder, hep o kurnazlar kazanır Sülük zehirlemesi hileli teraziler Cambaz ne ipten düúer ne Allah 'tan utanır Ölü topra÷ı çökmüú her canlının üstüne Tepkinin buzul ça÷ı gözleri yakan biber Dokuz tu÷lu vezirce saltanat sürmektedir Hep pergelli cüceler 240 Azınlıklar azıtmıú, çete kurmuú katiller Kızıl-kara kol kola ve ba÷lı kurallara Yi÷itler hep kahrından hicrete can kuúanır Günse úaraplar sunar sarhoú maskaralara Direnin ey yi÷itler, sönmeyecek bu Hilâl Ve ebediyen rüzgârsız kalmayacak bu sancak Yeter ki mâ’veradan bir ıúık yaksın Bilâl Bu mü'min ebabiller yine çil çil uçacak Alçaktan çok alçaktan uçsa da akbabalar Yılanlar yı÷ılsa da kafeslerin önüne Bir sabah gürül gürül esecek bir dost rüzgâr Azatlık dü÷ününe Selâm Afganistan da÷larının yaralı güvercinlerine Selâm kutsal cuma'dan gerideki çarúambaya Bıçak kemi÷e sert vurunca korku bir ölü kuútur Ses fizi÷e sı÷ınır, ruhsa derin kimyaya ( 28 ) SENSøN AK SEVGøLERDE GÜLÜMSEYEN Bir da÷ yalnızlı÷ında ve sonsuza azat O÷ul veren arılar gibi kaynaútı÷ında úiir Ak mermerlerin mavi damarlarından Sızan sırlı sular gibi terleyen ceylân yüre÷imdir A÷rıtmadan giriyorsun etimden içeri Beynimde ve ruhumda sinsin ateúleri yakarak Sahura uyanmıú çocuklar gibi kıvırcıklı sevinçlerle Seninle se÷iriyorum yaprak yaprak Dere boyundaki sazlar ve tepelerdeki köknar a÷açları Rüzgâr estikçe senin mesajlarınla çalkalanıyor Toylarda, úölenlerde dal dal, göze göze Zaman sonsuzlu÷a senin egemenli÷ini kanıyor Gökyüzü baúka türlü yansıtır, yeryüzü baúka Dinlerim yıldızlar arası konuúmaları Denizlere girip denizlerden çıkıyorum seninle Ufuklarda dokuz telli ses koúuúmaları Da÷ların eridi÷i hissedilir ıúı÷ın vurunca Her toprakta bir do÷um sancısı baúlar Kökleri daha sa÷lam oturur sabah a÷acının Seni kokar çiçekler, seni öter kuúlar 241 Herúey nasıl susar ve dinlerse ezanlar okunurken Nasıl yeniden mayalanırsa hayatlar øúte öyle bir tava bıraktım ruhumu Kur’an bahçelerinde Sevgi buyru÷unda úahlanır bütün gâzi atlar øftar soframızın beyaz ekme÷isin, hiç tükenmeyen Aúk orucudur orucumuz can esrimesinde Sensin ak sevgilerde sürekli gülümseyen Toprak korkusunda, ya÷mur sesinde Bir Türkmen úairiyim, yüzüm merkeze dönük ømzama bengisu olan her renk sensin Bir özlemin kalb atıúlarıdır çizdi÷im her resim Tanrım, sana mahsustur gerçek büyüklük ( 29 ) O Hep beni gözetmiú, hep beni kurmuú Beni ki bendeki (ben)i tanıyor... Yazgımla oynarken saklanıp durmuú Yüzü yeni yeni aydınlanıyor Uçuruma itmiú, kırmamıú beni Düzlü÷e çıkarıp sınamıú beni Konuúurken dudakları kanıyor Tebessümü bahar, kalbi hazine Kokusunu alan düúer izine... Ruhum sunaca÷ı saf iksirinde Sesi ufuklarda bit uçan geyik Varır varır toslar ses duvarına Gözleri telveden bir çift üveyik Tünemiú sabahın beyaz zarına Batık bir gemiyi söker serçeler Su yüzüne tek tek çıkar parçalar Benimse her parçam intizarına Beni yüre÷imden vurdu O ıúık Son kirim de çıktı, hazırım artık O, hâlâ benimle oyun peúinde 242 ( 30 ) MAVø SEVDA Bir halay havasına dönüyor bulutlar Da÷larsa alabildi÷ine geniú sermiú çulu Gök-meúeler, akca-kavaklar balkıyor Geceler kokulu kavunlar gibi sulu Turnalar geçer yaylalardan, sesleri ıslak Gönül kuúatıverir tâ A÷rı'dan østanbul'u Güneú köste÷inden kopmuú eski bir saattir ønlerken her ö÷le vaktinin sa÷ır davulu Sarp bir yola vurmuú gider izinli bir asker Kafasında sıla derdi, elinde bavulu Kaç akıncı kuúa÷a konak yeri olmuú Çınarlar var ki bir Osmanlı gibi ulu Çayıra bırakılmıú atlar, hep o eski atlar Figürlerinde yansıyan fetih yolu Balıksı ıúıklar oynaúır sö÷ütlü derelerde Kubbeler ve bahçeler güvercinli, kumrulu Dünden sa÷lam bir köprü kalmıúsa úimdilere Ya Karacuk Çoban'ı vurgular, ya Dumrul' u Sır yüklü kümbetlerle yıkık kervansaraylarla Tarihi konuúturur bu ermiú Anadolu Camiler, úadırvanlar (çok sesli, çok köúeli) Billûrlaúmıú bir evren çizerken anlam dolu Sevginin balı sızar, úimúekleri çakar da Kendinden nasıl geçmez Rab' bin Karakoç kulu ( 31 ) SEN BENøM øMZAMSIN O÷ulcu÷um, gonca gülüm, mirasım Ben sizi kanımla yorumlamıúım Kan dü÷ümü baskılarla çözülmez Yüre÷e oturmuú bu ıúıklı gez... 243 Ça÷ıldar gücümüz bir gök olukta Yeniler kendini her ak solukta Çifte su verilmiú kılınç gibiyiz Türk ve Müslümanız, úerefliyiz biz øman özümüzde bir kutlu çıra Yelip se÷irtmeyiz öyle çaysıra Gökten avuçlayıp almıúız ay'ı Toprak bize vatan olmuú kan payı Ça÷ın maymununu hergün bir ipte Görünce gam çekme, köúede dipte Topra÷ı emerken üç beú solucan Sen yurt topra÷ına kan aúıla, kan Bu toprak bizimdir-kıraç ve kepir Sen kanat ger, sana Allah kefildir Can gönensin görüp halk u÷raúını Ey erdem anıtı dik tut baúını Sen benim imzamsın, Bahadır tepe Dilerim ak-ça÷lar alnımdan öpe ( 32 ) SANCI Zaman gök kuúaklı rende Yorgunluk en a÷ır úelek Ölüm yola ip gerende Uçar can ve batar kelek Deryada sallar sancılı Gök esnese yıldız kayar Taze umuttur her do÷uú Gittikleri nice diyar Gider amma bitmez her kuú Boú kalan dallar sancılı Selviler, kara selviler Bir sır var sizde, ezelden Biri yazar yazar siler Tepki gelmez yüz binlerden 244 Gün batar yollar sancılı Söylenmeyen son sözleri Yürekte asma kilitli Ufka dikildi gözleri Giden hep vakitsiz gitti Irmaklar göller sancılı ùu karanlık bir sökülse Çözülse sırlar demeti Her giden bir ıúık yaksa, Bekleyen gam mı çekerdi Gün burcu günler sancılı ( 33 ) SINIRDA Akúam göynü÷ündeydi telaúlı gönlümün Bir kuú sürüsüne katılıp uzaklara gittim Soyundum ça÷rısına bir sevdalı yüre÷in Ve yenik düúe düúe durakları tükettim Hani ne verdi düúler hülyalar dost kitaplar Soru çemberlerinde yelip yelip se÷irttim Sabah aydınlı÷ını kuúanmıú gökçek yüzün Sana hayranlı÷ımdan mumca eriyip bittim Neden tek can de÷il de biz iki duygudaúız Bir sınır çizmiúsin ki geçemedim, sabrettim Bu gece de kavımı senin çıngın yakacak Cinler sinsin, oynarken ben susmaya ahdettim Sen kaçıncı uykuda kan tutmuú mor halinle Uyurken dökülecek ıssız da÷lara etim Sen gene dünyamızda tek sultan kalacaksın Ben daha soyunurken her rütbemi kaybettim Hep seni gösteriyor pusulamın ibresi Kan topra÷a bulaútı hayaline zor yettim Ey bakıúı a÷ulu bayra÷ı yemyeúil dost Neden sesin bulutlu, söyle sana ne ettim 245 ( 34 ) BU ùÖLEN BøR BAùAK ùÖLENø Geller Dinlenmiú gül bahçelerinden damıtılmıú Ve parlatılmıú bir mızrak úöleni Güller Irgalanırken aúk meltemleriyle nakıú nakıú Zaman bir duvak úöleni Yollar Yolcularla dalgalanan yaz kıú Bir bayrak úöleni Göller Düú çobanları, sürüleri da÷ılmıú Gecesi bir kısrak úöleni Dallar Iúık ıúık usaresi sa÷ılmıú Ark bekçisi akçakavak úöleni Yıllar Öyle veya böyle akıp gitmiú Bu úölen son baúak úöleni ( 5 ) KAR SESø ( 35 ) KAR SESø Bir akvaryumda dinleniyor Haziran güneúi, Yer kavak gök kavak Yazla kıú arasında sallanıyorum Kavaklara rüzgârlara uyarak Kiraz kırmızısında utangaç pusan Kekliklerin gagaları terliyor mercan mercan Dörtnala koúan bir küheylandır zaman Yakın ve uzak... Hareket yok, eúyada biçim dersen Benek benek nokta ve sa÷ır bir ünlem Bir sonsuz beyazlıktır tek gündem, Se÷iren tek yaprak... 246 Her sancılı düúte bir do÷um bestesi Ardından bastırıyor canım kar sesi Yüre÷imin böyle gürlemesi, Kader çizgimde pembe bir duvak. Kapımı her zaman açık tutuyorum Kar sesinde at kiúnemeleri duyuyorum Dört mevsimi karla yo÷uruyorum Her gün yüre÷imi yorumlayarak. Saklayacak neyim kalmıú ki sır diye? Bir kalıpta bölünmüúüm ikiye... Besliyorum her sevgiyi etimde, kemi÷imde Ço÷altarak, duyarak... Bir akvaryumda dinleniyor Haziran güneúi, Yer - gök ak kavak... Kavaklar donmuú, çiçekler açmıú kar sesi Kuúak kuúak... ( 36 ) KAN Bu gürül gürül esen rüzgâr da ne, Hiç keklik. konmamıú kaya yarıklarından øbre yapraklı a÷açların gövdesine Bir deli ıúık hızıyla akan? Ya úu yıldızlar âleminden gelen gürültü? Göçük altında kalmıú gibi bütün gömü... Zamanı ısıran bir diriliú gülü mü, Don örtülerini yakan? Birisi da÷lardan ça÷ırıyor beni, Birisi denizlerde kulaçlarıma hasret... Bu sesler, bu rüzgârlar dokuyor kökenimi, Yarınlara ıúkın atan. Asya'da, Afrika'da, Avrupa'da Yumru÷um kavgaya acıkmıútır, Yüre÷im bin kez fırınlara girip çıkmıútır, Tınmamıútır can Ey, soy - kütü÷ümde möhürü bozulmayan Iúık pete÷im, hayat ve övünç kayna÷ım; Seni damarlarında úerefimle taúıyaca÷ım, Beni ben yapan KAN!.. 247 ( 37 ) ESKø BAHÇELERDE CAN BøR KUù EVø Hangi hoyrat rüzgâr söküp götürür Çatıdaki yorgun kiremitleri? Tayfalar da÷ılmıú, tekneler çürür; Mor mor çiçek açmıú çocuk etleri. Kopuvermiú umut denen renkli ip; Dünya sarhoú, gönüllerse mustarip. Güzeller, yi÷itler nerdedir, diye Kime soracaksın, sır vakti, kime Aç denizler yutmuú tüm leventleri. Mezarlı÷a giden yolda her akúam Bir sarı karınca úehvetle yürür. Geceye açılan her kapı kaygan; Kader bazen a÷ıt, bazen türküdür Bin soru úimúe÷i çakar uza÷a, Bir önlem yavaúça basar topra÷a Suya inen ördekleri ürkütür... Bir so÷an yeúerir göçük altından, Beyaz yorgunlu÷u lâle yapar kan. Ufuk bir çöl, koúuúuyor bizonlar; Sabır bir anadır, sancı acı su. Al atlara binmiú tüm amazonlar Her yol kavúa÷ında kurulmuú pusu, Her tepede sallanan bir ceset var; Öfkeler birikmiú evler dolusu, Bütün bacaların dumanı e÷ri Durur durur teper bir ince a÷rı, Kurmuú çadırını ölüm korkusu. Nerkis'in hülyalı bakıúlarıdır Akça kavakları tarayan ıúık, Gümüú aynalar la bölüútü÷ü sır Sevgisi, korkusu, yalnızlı÷ıdır; Tırmanır içinde bir ak sarmaúık Balık pullarında yansır sevinci, Hüznü her ırmakta bir kara inci, Kimseyle bölüúmedi sevgisini, Bu yürek ki kendi içine kırık. Eski defterleri çeviren rüzgâr, Bütün yitikleri serer ortaya; Uzak bahçelere sı÷ınan kuúlar Çıkarlar her göçü u÷urlamaya... Ya sevgiyse, güvense kopup giden? 248 Ne uçak yetiúir daha, ne tren... Rüzgâr da, kaúlar da çalamaz maya, Ay do÷arken uyuúsa da acılar; Mezar eski mezar, kar’sa taze kar. Her kırık gönülü sarmak isterim, Kaderse sürekli çeker teti÷i... Verince yürekten vermek isterim, Sevgidir barıúım gülü katı÷ı... Eski bahçelerde can bir kuú evi, Kuúça úakımalı yürekte sevi. Ben buyum, ülküm bu, özge yarın bu; Baúımda da÷ların gür u÷ultusu, Gizli tiranların sürgün etti÷i. Hangi mezarlıkta görsem bir çiçek Derim ki : - Burada hâlâ hayat var... Bu sentezde canlı hayal ve gerçek, Yürek direnecek sonsuza kadar. Öldürme tutkusu, ölüm korkusu; Her canlıyı kahreden bir kirli su. Her tepeden her yıldıza uçmalı, Gönül, dostluk için bir yol açmalı, Gelince hep içte kalmalı bahar... Demetler da÷ılmıú ama yeniden Derleyip toplayıp ba÷lamak gerek; Silâh yapıp silâh satan her yerden Geçerken, düúünüp a÷lamak gerek. Bir dünya olmalı, barut kokmayan; Bir düzen kurmalı, yıkıp yakmayan. Eski bahçelerde can bir kuú evi; Kuúça ùakımalı yürekte sevi... Yürek... yürek... yürek... her iú'te yürek!.. ( 38 ) SEN BøR DARAöACISIN YORGUN GECELERøMDE Ansızın uyanırım sıfır üçlerde Bir daha da gözlerim uyku tutmaz, Asarım gönlümü senin herbir dalına Düúlerimde güneú batmaz, ay batmaz Geceyi dinlerim, ürünü bol geceyi Tebessümüm çı÷lık, sabrım bir isyan Bir çelik sesidir bendeki sessizlik, Kayalar söker karlı da÷lardan 249 Bir umut alfabesidir senin terliklerin; «Gelir, gelecek, geliyor iúte...» Yaklaúır... yaklaúır ayak seslerin Zaman sabun gibi erir bu tür düúlerle Kesilir tıpırtılar kapı eúi÷inde, «ùimdi ne yapacak?» diye beklerim Uzak yıldızlar ırgalanırken gök beúi÷inde, Merakıma tarla olur göklerim Bir i÷neli beúiktir artık yata÷ım, Hangi yöne dönsem kancalar batar Koúsam kapıya sana «buyur» demek için Biliyorum, yüzüme so÷uk bir hava çarpar Sen bir dara÷acısın yorgun gecelerimde, Asarım gönlümü senin herbir dalına Yüre÷imi so÷uk tüylü kuúlar gagalarken Sen geldi÷in gibi gidersin salına salına ( 39 ) YÜREK BøR KIRMIZI GÜLDÜR SENøNLE Güzel duygular yeúerip Gök tatlı yemiúler verince Gönül kanatlarını gerince Gördüklerine gösterip Bu hâl ne haldir, diye Bu yol ne yoldur, diye Soramazsın ki Sen bayramlar kadar Canlı ve güzelsin Bazen yanık bir türkü Bazen gazelsin Can masmavi bir göldür Yürek bir kırmızı güldür seninle østesen de istemesen de Koparamazsın ki Ellerin bir çift beyaz kuú Tanımıyor ki dur durak Gönlümde pervaza durmuú Gel demiúse dostun sana, Git demiúse deli yürek Ba÷lasalar da yerinde Duramazsın ki 250 Sen bayramlar kadar canlı, Has bahçelerden güzelsin øp nerde inceliverse Daha sa÷lam ba÷lar sesin Sen hep özümde özelsin Yürek bir kırmızı güldür seninle østesen de istemesen de Ayıramazsın ki ( 40 ) SERENCAM Ne selam ne sabah demiúim Demiúim de dünyaya gelivermiúim Saat o saatmıú, erem o erem Görece÷im günleri birem birem Devúirmiúim (Battı balık yan gider) Ben de hasretle bakıp mor ufuklara -Düúünüp kara karaDalıvermiúim. Yolcular geçmiú yanımdan, yolcular Akúam olup kararınca sular Yosunlu sular yıldız yıldız çiçeklendikçe Sarmıú içimi en hazin duygular, Yalnız kalıvermiúim. Sevdalanmıúım hayatımın her ça÷ında Ferhat gibi sarpa sevdalanmıúım Nârına-nuruna yanmıúım Sevdiklerimin A÷zım dilim ba÷lanmıú yıllar yılı Ve çözülmüú kırk kilitten sonra büyü Dile gelivermiúim. ùiir yazmıúım aklıma estikçe Tümünüzün saadetine düúleyen úiir (A÷aç, kuú, ekmek, musikî Ve zaman insanlarımla bâkidir) Samanlar bir yana çeç bir yana Ama bakacaksınız ki birgün Topra÷ımın ça÷rısı ulaúmıú bana Ve ecel ara vermemiú Ölüvermiúim. Toprak çürümüú, topra÷a girivermiúim Mısraların tadına ekme÷imi dürmeden 251 Toprak olmuúum, a÷aç olmuúum ben Kuúlar yuva yapmıúlar dallarıma Güzeller salıncaklar kurmuúlar Gölgelerimde oturanlar olmuú Hep iúe yaramıú gölgem, çiçe÷im, yemiúim Bir ulu sevinmiúim. ( 41 ) KAR YAöIYOR Kar ya÷ıyor Ve úimdi zaman bir gök balık Bir denizde yürüyorum kelimelere çarpa çarpa Zaman úiir ve musikiyle uyanıyor Kana kesiyor ortalık Kar ya÷ıyor tozum tozum Rüzgârla sevdalı saçlarımın ateúine Bir keklik, bir bıldırcın, bir tavúan Ve daha çok kan En ezgili kar sesine Kar ya÷ıyor Deniz dipten bulanıyor Yarım balık, yarım kuú, yarım insan Elimde bir kiraz sepeti ve daha çok kan Kirpiklerim sulanıyor Kar ya÷ıyor tozum tozum Dere tepe hep kepek kar Bıldırcınlar gibi düúüyor yüre÷imin ateúine Tüne÷inden uçan karlar Ve bir baúka uyanıyorum ben bu kar sesine Kar ya÷ıyor Saklama bahtın kara mı ak mı Farkın yok da÷dan inip gelen bir geyikten Yüre÷in bir mayhoú nar, gözlerin çimen Öpen bakıúların harlı dudak mı? Kar ya÷ıyor tozum tozum Çocuklar nerelere saklandılar ki? Avcıların hepsi da÷lara do÷ru gitti Çıkıp gelseler ya Korku bitti 252 Kar ya÷ıyor Türkülerin kanadına Acelem yok bir duldaya çekilmek için Varsın ıslansın bütün tüfeklerin barutları Gönlüm bir çıplak atı koúturuyor Cümbüú úairlerinin inadına. Kar ya÷ıyor tozum tozum Var sakla delik ceplerine ellerini ùimdi gökyüzü bir beyaz kısraktır øçime silkeliyor kardan terlerini Benim ellerim duada Yüre÷im kadar sıcaktır Kar ya÷ıyor, kar ya÷ıyor Kılınçlar úakırdıyor kar dü÷ümlerinde øster hayal olsun, istersen gerçek Bir ana kendi çocu÷unu bo÷uyor Kar bir bıçaktır kanlı gözlerinde Benimse gözlerimde kar-çiçek... ( 42 ) YEùøL DøRENÇ Bir yeúil direnç toprakta Yerleúir en deli vakte Nisbet olsun diye midir Gö÷e ve denize karúı Nisbet olsun diye midir Kendi içine bakmakta Bir harlı tutku baúakta Günü olgun yaúamakta Nisbet olsun diye midir Çil çil yıldızlara karúı Nisbet olsun diye midir Topra÷a deli basmakta Bir soylu tutku bayrakta Hep dalgalanıp durmakta Nisbet olsun diye midir Kuúlara ve bulutlara Nisbet olsun diye midir Durmadan kanat vurmakta Bir vahúi tay çok uzakta Topuk vurur nokta nokta 253 Nisbet olsun diye midir Ceylanlara ve kurtlara Nisbet olsun diye midir økide bir parlamakta Bir yeúil direnç kavakta Hep boyatıp uzamakta Nisbet olsun diye midir Da÷lara giden yollara Nisbet olsun diye midir Aúk türküsü ça÷ırmakta Bir yeúil direnç yürekte Seller gibi kükremekte Nisbet olsun diye midir Yalnızlı÷a yorgunlu÷a Nisbet olsun diye midir Yarınlara aúermekte ( 43 ) KADER Minyatür gibi bir kalpte da÷ kadar bir yük ùahitlik ettiler ki taúınmaz diye Taktım, canımı diúime Taúıyıverdim Leylâ dedim Aslı dedim ùirin dedim Güzelleri karıútırdım En zengin damarı bendedir aúk cevherinin Asılmıúım güneúinin en kıvrak ipine Gölgeler sokulunca içime Üúüyüverdim Mecnun dedim Kerem dedim Ferhat dedim Çilelerle barıútırdım østermiydin gözlerindeki kuúlar ürküp uçsunlar Sen,serenada baúlarken birdenbire sus Ve ben piúmanlıklar la kendimi zehirleyeyim øster miydim? 254 Dün dedim Bugün dedim Yarın dedim Takvimleri yarıútırdım Dört mevsimi karıútırdım ( 44 ) SENøN øÇøN -ISen ne sırlı çiçeksin ùiir bahçelerinde Her çiçekten gökçeksin Tut ki kardelenler gibi / Mavi geyik göbe÷i gibi / Gülgibi / Peygamberçiçe÷i gibi / Sendedir gökkuúa÷ının bütün rengi / Sensin temizli÷in ilk kapısıra dıúı ba÷daútırma / Sensin sevgide diriliúin evrensel yüre÷i Gözlerinin renginde Bunca yıldız ne arar Kin, ihtiras, kan yok da Allah'ın elifi var Bir burcun var ki saf süt / Bir teman var ki ebed / Iúık ıúık kesafet / Yuva yuva saadet / Yerden gö÷e asalet / Ve en güzel rahmet / Sensin Konuúur oyuncaklar Senin elin de÷ince Çok sesli parmakların Bir tar telinden ince Bir sesin var ki zemzem / Bir halin var ki úeker / Sensin en güzel kader / Sensin en güzel úiir / Hep ya÷mursun gönlümce Aybike aydan bebem Hep böyle bir yürek kal Gam çekmeni dilemem Bu ça÷ bir kuduz çakal Yolunu ihlasla aç / Bir yüzün sıla olsun / Bir yüzün gazi bayrak / Zamanı kendin koútur / Iúı÷ını kendin saç Dedem Korkut de÷il de Dersin Karakoç dede ùiirle oynuyordu Benim ilk gördü÷ümde 255 Ey çok beyaz güvercin / En helâl çocuklardan / Birgün biri sorarsa / Som gerçe÷i ararsa / Tanı÷ım sen ol yeter / Bu dostluk ve bu güven / Bu umut senin için SENøN øÇøN -IIAybike cenksiz ipek Bir nurdur has kumaúın Dilerim da÷ca dik dur Yüzün hiç buruúmasın Biz neler gördük neler / Ah bir kalksa perdeler / Kırılsa fermanlı büyüteçler / Ve çözülse dost diller / Hayır vakti var daha / ùimdilik çok úey duyma / Ama Fırtınasız sularda Sevincin pupa yelken Bir perili ülkedir Sesin baúak sökerken Bir masalım var sana / Dinle, de soru sorma / Bir sabah Koca Reis / Açılmıú denizlere / Güneú selama durmuú Reisin teknesine / Rota / Mutluluk ülkesine / Gözükünce kıyılar / Birden yarılmıú sular / Reisin teknesini düúmanlar torpillemiú / Ve gerçe÷i bilenler / Bunda úike var demiú / Demiú ya Bak benim ilham perim Deniz kalleú de÷ildir Kokutmaz hiçbir sırrı Bizden damlamazsa kir ùimdi baúka bir gerçek / Ki en zehirli çiçek / Bilir misin / Nasıl kazanılır ekmek / Bilirmisin iúsizlik ne demek / Ya grizu patlaması / Bir cehennemdir ocak / Ölüler salkım-saçak / Ne demek gönüllerin kara mezar olması Akkavak uçmak ister Bilmez çakıldı÷ını Kuú kavaktan daha hür Görmedim yıldı÷ını Her enkazın altından / Yitik bir nesil çıkar / Bunlarla u÷raúırsan / Bütün müzeler kokar / Sen dürbünü gö÷e çevir / yükünü yükse÷e çöz / Hayatın özünü süz / Ne iúsizlik ne terör / Ne úike ne de kan gör / Yalnız Allah için sev / Yalnız Resûlü dinle / Her eylemin kimli÷i hazret-i Kur'an olsun / ømânın kayma÷ını yüre÷ine kalın sür / Ve her zaman taze kal / En güzel úarkılara yüre÷in vatan olsun 256 Aybike tan ıúı÷ı Toprak uyandı÷ında Sen kitap güzelisin Zamanın sandı÷ında Neler unutulmadı / Tarihin açık gözü neye tanık olmadı / ùimdi bırak bunları / Masal / Bir korsan kedi varmıú / Sürekli miyavlarmıú / Gece gündüz demeden / O avını kollarmıú / Saldırırmıú kuúlara / Korsan kedi yüzünden / Bahçeler dönmüú mezara / Dünya kime kala ki / Bu zalime de kala / Bir gün düúen bir pala / Kedinin kuyru÷unu ta kökünden koparmıú / Masal da noktalanmıú / Uyut bebeklerini / Haydi / Sen de dinlen güzelim / Mutlu günlere ninni ( 45 ) ÖLÜME BAKAN AÇILAR Birinde sordum ki ölümün aslı nedir Dedi ki sevmemektir, içmemektir Ne zaman ki kadeh düúüp kırılır Bil ki vakit grup, yaklaúan ölüm demektir Yorgun bir iúçiye sordum aynı soruyu Yüzüme bir tuhaf bakıp durdu Sanki yüzü ba÷lanmıú da yüz mimikleriyle Benim için ölüm iúsizlik diyordu Bir askere sordum aynı soruyu Dedi ki çirkini korkulara yenilmektir Ölümün güzeli ise cihat yaparken úehit olmak Ne götürece÷ini yaúarken bilmektir Hiç a÷lamamıú bir hakime sordum bu soruyu Titredi deri de÷iútiren bir yılan gibi Belli ki ölümü hiç aklına getirmemiú Herhalde iktidardan düúmek dedi Aç gözlü bir bezirgâna sordum bu soruyu Bir servetine baktı, bir de da÷lara Ne fırtınalar atlatmıútı bugüne dek Ölüm bir iflastı kapkara ùanlı bir güzele sordum aynı soruyu Iúıklı kanatları aniden buruúuverdi ølk kez sıkıúıyordu zaman aralı÷ında Ölüm yaúlanmak dedi ıslandı kirpikleri Umutsuz bir hastaya sordum aynı soruyu Doktoruna baktı baktı ve daldı 257 Doktorsa bir kalbin durmasıdır ölüm dedi Ve ıslıkla a÷ır bir melodi çaldı. Bir katı inkârcıya sordum bu soruyu Dedi ki ruhlardan maddenin intikam almasıdır Her úey do÷umla baúlar, ölümle biter ønancım Darvin'le muâsır Bir inanmıúa sordum bu soruyu Dedi ki ölüm bir geçittir gerçek sılaya Yeter ki azı÷ın has, binitin yürük olsun Tevhid bayra÷ıyla türü ukbâya Bir ressama sordum aynı soruyu Danseden parmakları kasılıp kaldı Dedi ki anatomiden ötesini göremiyorum Belki de ölüm bir çılgın tablonun adı Yüre÷i süt bir çobana sordum aynı soruyu Dedi ki ben úu sürüyü güden çobanım Sürü de, bu can da emanet bana Ver derse veririm Sultanım Bir âúıka sordum bu soruyu Dumansız yanıp eriyen bir aúkerine Dedi ki ölüm bir vuslat uykusudur Perdeyi aralayan gözlerine Ve kendime sordum ben bu soruyu Bedenim bir koza, ruhum bir beyaz kelebektir Bildim ki dünyada sevdiklerini dünyada bırakıp Ölüm soyunarak Hakk' a yürümektir ( 46 ) GÖZLERøNøN ÜùÜMESø Bir yangının ortasında Gözlerinin üúümesi Neye iúarettir bilmem Bir yangının ortasında Elindeyim, avcundayım Bakıp bakıp görememek Neye iúarettir bilmem Bir meydanın ortasında Tutundu÷un direk benim ùu koca çatı altında 258 Sende çarpan yürek benim øki gö÷sün ortasında Bıraksan ilk ben düúerim Cümle halkın ortasında Neye iúarettir bilmem Sıkarsın sıkarsın beni Korkutuyor dostum beni Gözlerinin üúümesi Kirpiklerin akkor olmuú Bir yangının ortasında ( 47 ) AùK ZøNCøRøNDEN HALKALAR -IGöz harama kapandı, güneú doldu zindana Yeúerirken tövbeler kuruyan günahlardır Kılıç vurmaktan vazgeç ey can kıyma bir cana ønsanı ıúık yapan Allah diyen ahlardır -IIGönül a’lâyı arar, Hakk Teâlayı arar Muhammed Mustafa'da gerçek sılayı arar Bu çemberin merkezi olamayan bir gönül Putlaúır-putçulaúır ve hep belâyı arar -IIIDil kendini ba÷ladı bir yankısız vadiye Gök-kırmızı dilekçem özlemlerimde yandı Çile, sabır ve iman a÷artırken ufkumu Aklımdan daha önce dost yüre÷im uyandı -IVKazancımla kaybımı hesaplamak istedim Gördüm ki hep ömrümü çok ucuz harcamıúım Son perde kapanmadan uyandım ve dedim ki Ben gölgeyle avunmuú ve kumda oynamıúım 259 -VGüneú batmak üzere, bekledi÷in hangi ay Hilal mi, dolunay mı, aha do÷du, ya sonu Sen düúlerde sekerken gerçek yakalar seni Girdapların türküsü çizer gerçek sonunu -VIIrma÷ın akıúına ters yürüyüp durmuúum Rüzgar arkamdan de÷il sürgit karúımdan esmiú Ne saman var ortada ne de bir avuç tane Olsa bile ne yazar, hepsi birer kafesmiú -VIILiman liman dolaútım kalamadım bir yerde Kader ile dalaútım, gülemedim bir yerde Nerde çirkin bir izim kalmıú ise uluyan Dama, dememe ra÷men silemedim bir yerde -VIIIRuh bir kanaviçedir, iúleyen güzel iúler Bütün renkler tükense tükenmez kutsal beyaz Demet demet çiçekler, tabak tabak yemiúler Her aúkın baharına bol hasatla güler yaz -IXBizden kopup gidenler dönmüyorlar bir daha Bense bir balık gibi su içinde susadım Sır yüklü yüre÷imin úifresini kasadan Çıkarıp çözmek için ak nefesler adadım -XDıú konforun hamlı÷ı kara bir çayır gibi Çift saban koúsanız da pek kolay sökülmüyor Ruhumu iplik iplik sardım aúkın i÷ine Gördüm ki iplik i÷de zikirsiz bükülmüyor 260 -XIAúkım, úiúeden de÷il ben seni senden içtim Yer-gök içime aktı, yer-gök benimle úarhoú Rabb'dan müjde belledim bende gülümsemeni Azatladım acımı bir dorukta baúı boú -XIIBir havuz arıyordum, sızım sızım akacak ùimdi akıntılara kucak açan havuzum Zaman bir namlu gibi parıldarken siperde Gök kapısı açıldı, gel dedi kılavuzum -XIIIGel diyene giderim, bir açık kapı her gel Bu úölenin birinde Seni bulmam mümkündür Kollarım gökyüzüne açılmıú pergel pergel Dünkü gün dün tükendi, benim olan bu gündür -XIVHangi söz bunca düzdür, hangi ses bunca zinde Canevinde duyarsın cemrenin düútü÷ünü Görürsün gel diyenin bekleyiú direncinde Zaman denen kavramla hızın öpüútü÷ünü -XVOturmuúum sofraya, açını ama yiyemem Her lokmanın bir hakkı, bir töresi olmalı. Yollara kan saçmanın rızayla ilgisi yok Ok nerede de÷miúse av orada kalmalı -XVIKafesteki kuú neyse ben de oyum dünyada Gönlümü çarpa çarpa sürekli çırpınırım Korku ana temadır gördü÷üm her rüyada Bir umutttur hayata beni ba÷layan sırım 261 -XVIIRabb'im bunca sancılı sorular yüklemiúsin Ararım her sorunun do÷ru cevabı nerde Dünya bir renkli perde, insan bir has görüntü Benim yerim ve rolüm nedirki bu perdede -XVIIIAynaya baktı÷ımda gördüm çarpık yüzümü Nice dahalara aç hep bulanıp durmuúum Zaman aúındırmamıú, beslemiú pürüzümü Renklerle úekillerle oyalanıp durmuúum -XIXBeynimde çakan úimúek eritti madenimi Kızıl ihtirasların köklerini kuruttu Gagası kılıçsı kuú terketti bedenimi Bir yaldırak sevdaya yüre÷im maya tuttu -XXTopra÷ım uyanmıútır, yalnız de÷ilim artık Nere gitsem içimde sevgilimin aúkı var Tekbir ne güzel haber, tevhîd ne güzel ya÷mur Kurtuluúu kutlayan imanı nura bo÷ar -XXIBir aya÷ını içerde, bir aya÷ım dıúarda Her zerrem secdededir, kula÷ını gir sesinde Eúi÷ine bulaúan toz olmaya razıyım Ukbâ için çırpınan kanatlar gölgesinde ( 6 ) (øLK YAZDA) ( 48 ) øLK YAZDA Sen bir úarkıyı yorumlarken Ayaklarım yerden kesilir benim Yedi kat göklerde dolaúırken Baúım bir yıldıza çarpar Akkor kesilir bedenim 262 Sen bir úiiri yorumlarken Ben gökkuúaklarına binerim Yüre÷im kıpır kıpır bir kuútur artık Da÷ların vadilerin üzerinde Ya÷murla yarıú ederim Sen bir resmi yorumlarken Boyalar tanıma karıúır benim Figürler egemen olur zamana ve mekana Yer-gök bir türkü çiçe÷idir artık Yeúerten sensin güzelim Sen sustu÷un vakit ilkyaz yok artık Bereket te biter, sevda da biter Birden çöküverir kıú ve karanlık ùarkısız, úiirsiz, resimsiz bir dünyaya dökülür Kanatları kırılan türküler ( 49 ) øLK YAZDA -VÇarúıdaki zaman bir Asur çalgısıdır Bana diyorlar ki sen de koúul, sen de söyle çal Yahuda kızlarının sundu÷u úaraplar içilmez mi Kırmızı úarapların hepsinde de Ester'in ateúi var Kim içerse bu úaraplardan o kendini Ahaúveroú sanır Ya da Asur kralı ünlü Asurbanipal Sen de ye-iç, keyfince úarkılar söyle Ve her nimetten payına düúeni al Çarúıdaki zaman bir Etrüsk vazosudur Çıplak omuzlu kızlar karanfiller gibi dal dal Bana diyorlar ki sen bu kızlara bakmıyorsun Yaúamadı÷ın için karanlıkların úiirini de yazmıyorsun Senin gönlün ıúıklar ülkesinde bir gümüú sandal Ne olur sen de ye-iç, keyfince aúk úarkıları söyle Her güzelde bir kez kal Çarúıdaki zaman bir Çin kumaúıdır Sarı, yeúil, al ipekler daha tutku daha mal Tao 'nun tapına÷ı kız kuúlarıyla dolmuú Hepsi bana diyor ki göz hakkına benden al Her dudak bir güldeste, kaúlarsa hilal hilal Orkideler ya÷ıyor, ıslanmamak mümkün mü Ne var ki sonu melal 263 Çarúıdaki zaman bir Miken heykelidir Bütün kadınlar Afrodit, zamirleri cam ve metal Nereye baksam orası bir esir pazarı Bana diyorlar ki sen anlamıyorsun kadınları Gönlüne engeller çıkarıyorsun çatal çatal Ne olur sen de ye-iç, sen de sev, sen de yaúa Ve hayattan bir tat al Çarúıdaki zaman bir Dior-Rubinstein akordudur Ve insanların hepsi de birer gönüllü hamal Bana diyorlar ki sen güzellere bakmasını bilmiyorsun Birisi yaklaúınca sen, çekip gidiyorsun Bilesin ki onların da gönülleri birer kırmızı úal Ne olur ye-iç, sen de sev, sen de yaúı Harmanları kucakla Göllere korkmadan dal Benim kaderimdeki zaman bir Türkmen tar'ıdır Ya da bir derviú ney'idir veya bir dertli kaval Ben dünyalar dolusu Leylaların içinde Kendi Leyla 'mı bulup seçmiúim ùimdi bütün çiçeklerden usareler damıtmaktır benim iúim Özüm Hakk'a teslim olmuú, aúkım Resûl-i Kibriya'yadır Sizin olsun kepek dünya, sizin olsun hırsızlık bal Bakmayın yüzüme aval aval Benim yedi÷i m içti÷im Benim sevdi÷im has ve helal ( 50 ) RÜZGARLARA ASTIM TÜRKÜLERøMø Yoruldum dünyalar arasında gidip gelmekten Bir yahúi kuú idim kanatlarımı bıraktım Bir can süvariyken atlarımı bıraktım Ayaklarım úimdi bir yayla topra÷ında Gönlüm bir keklik pınarı Akarım sevda da÷ında Ben rüzgarlara astım türkülerimi Benim gidemedi÷im uzak yerlere úimdi Rüzgarlar posta-pasta gider Gün geçer, hafta geçer, ay geçer Eski ham topraklardan bir hayal rüsvay geçer Fısıldaúır yıldızlar duyar da yüre÷imi Deste deste selamı m dosta gider Ben rüzgarlara astım türkülerimi 264 Helal et güzelli÷ini hana ey dünya Çiçekler siz de kokularınızı helal edin Seyran ettim, kokladım, sevdim ve yaúadım Ama bitti bu çok boyutlu rüya Uyandım, kendimi topladım Yongalar üstümden bulut bulut gidin Ben rüzgarlara astım türkülerimi Bilin ki bir uçak yanarak düútü yere Sızlasa da yaralarım tek sa÷kurtulan benim Mutlak'ın imzası vardır her zerremde kare kare Kimde hakkım varsa benim, cümlesine helal ettim Aúkım ile ufukları al-al ettim Yanarak dirilmeyi ö÷retsin diye Ben rüzgarlara astım türkülerimi ( 51 ) BOùLUKTA Bekleyip durdu÷um kuúların cilvesi çok Çevremde uçuyorlar da yüzüme bakmıyorlar Gagalarında taúıdıkları destan filizlerini Getirip içime bırakmıyorlar Sizinse emanetiniz yüre÷imde bir bıçak Hangi yöne çevrilsem kendini duyuruyor Bense hep bekliyorum verdi÷im sözden kaçak Gün bir batıp bir do÷uyor Sen soyunup gittin er meydanına ùimdi ne etin kalmıútır ne de kemi÷in Bizse haram ederimize halaylar çektiriyoruz Bir gün daha fazla yaúamak için Sen ki âúıkı oldu÷un Peygamber-i ekberin Aúk aynasında dem tutmuú bir yar-ı güzinsin Bizi hasretine asmak da varmıú kaderde Ki sen bu dünyadan izinlisin østeklerin içimde yüzünü ço÷altıyor Uyku tutmaz gözleri m nuruna bakmak için Hala, kayan bir yıldız gibiyim boúlukta Vakit mi var sanki yarına bırakmak için Bende hasret, korku, kuúlardaysa bu cilve Kayalara yazar sabrın adını Birgün dilim çözülecek, girece÷im bismihi kapısından Ve kıraca÷ım bu sessiz taúlaúma inadını 265 ( 52 ) DAöLAR Ben baúı dumansız da÷ları sevmem Da÷ dendi mi fırtınalar gelmeli akla Kolay geçit vermemeli kervanlara Hep bakıp durmalı uzaklara Korkuyla çarpmalıdır hatırladıkça En cesur avcıların bile nabızları Yaz kıú buzullarla kaplı olmalı bir yanı Bir yanı seyrangah olmalı yazları Ben yüre÷i olmayan da÷ları sevmem Yüre÷i olmalı ama belli etmemeli Bir yi÷it koynuna sı÷ındı÷ı vakit Evcil iki kuú olmalı da÷ın iki eli Sevgiyle çarpmalıdır hatırladıkça En umutsuz bir yolcunun yorgun yüre÷i Yıldızlara ulaúmalı düúlerinde Rüzgarlara karıúmalı deli deli Benim de baúım dumanlı, benim de yüre÷im Yüce da÷lar, sultan da÷lar, beni de sizden sayın Baúımın dumanından belli içimdeki fırtınalar Baúına da, sonuna da koysanız bir halayın ( 53 ) SENøNLE Yüzünü saklamak ne verir sana? Madem ki benimsin, bir sesin yetmez. Seninle, dört mevsim böyle yan yana Yürürüz, koúarız, aúk yolu bitmez. Ben çiçek, sen özsu, bütün dallarda; Ben dalga, sen ku÷u, yeúil göllerde; Ben Mecnun, sen Leyla, kızgın çöllerde, Yürürüz, koúarız, aúk yolu bitmez. Biz kanatsız uçan garip kuúlarız Acıkınca ufukları diúleriz Yolculu÷a gün do÷madan baúlarız Yürürüz, koúarız, aúk yolu bitmez. 266 Ses sese de÷ince can bir porselen Yazgımda en kutsal bir nakıúsın sen Dur-durak bilmeden, hiç dinlenmeden Yürürüz, koúarız, aúk yolu bitmez. Bitmesi gerekmez, bitmesin varsın, Gönlümüzü hep bu sevda aparsın... Ne zaman yetiúir, ne deli kurúun Yürürüz, koúarız, aúk yolu bitmez. Seninle ya÷murda, tipide, karda; Çimenli yollarda, taúlı yollarda; Seninle ben türlü türlü hallerde Yürürüz, koúarız, aúk yolu bitmez. Dost, senin edanda hep güller açar; Gül derimi gönlüm enginden uçar Yaklaútıkça menzil daha çok kaçar Yürürüz, koúarız, aúk yolu bitmez. ( 54 ) VE BÜTÜN ATLAR REHøN BIRAKTILAR NALLARINI Birisi kibrit kutusundan bir tank çıkardı Birisi bir uçak çıkardı uçkur dü÷ümünden Öteki bir denizaltı çıkardı iç cebinden Ye üçü iki artı reste gittiler Önlerinde bir harita, üç úiúe iki artı kırmızı úarap Ve ufaklarda nal sesleri, tiki-tak, tiki-tak Köprünün baúında pusudaydılar Irma÷ın kıyısındaysa bir sıra kavak Hafiften bir rüzgar öpüyordu taze otları Daha dönmemiúti ilk çıkan keúif kolu Önce atlar vardı farkına çelik namluların Fırtına yüklü bulutlar gibiydi burun kanatlan Kulaklarını bir yatırıp bir dikiyorlardı Hırsla seviúen kızgın yılanlar vari Derken bir yaylım ateúiyle kuúatıldılar Cıv cıv akıyordu kurúun kiri Sıkıúıp kaldılar üç artı iki ateú arasında Kim demiú "Garp cephesinde yeni birúey yok" diye? Kurúun kızgın, kan kızgın, ırmak kızgın Üçü de karıúmıú birbirine 267 Teslim ol ça÷rısıyla inledi dere-tepe Ve bütün adar rehin bıraktılar nalların Gene de kurtaramadılar delik-deúik olmuú onurlarını Yüre÷e yabancı sarhoú süvarilerin ( 55 ) BAùKA NE BEKLERIM Kø Gündemde bir sevda var Görüúülsün bu akúam Deme ki vakit uzar Böyle vakit bulamam Hoúnut de÷ilsen e÷er Zarfa koy bana gönder Firavun de÷il Musa Sana sundu÷um yürek Biraz so÷uk buldunsa Senin ısıtman gerek Vakit yok dersen e÷er Zarfa koy bana gönder Sen beyaz bir yelkenli Kıyısız gözlerimde Hep yalnız koydun beni Kendi denizlerimde Eksik buldunsa e÷er Zarfa koy bana gönder Cins úiir sancısıyla Çok yıkıldım kapına E÷er yavan buldunsa Demem ki tekrar sına Ya da tersine dönder Zarfa koy bana gönder Çok erdemli bir sabır Kaç sabah kaç ikindi Zaman ba÷ladı nasır Bende umut tükendi Dertse tasaysa e÷er Zarfa koy bana gönder Çok demlenmiú bir úiir Sana imzaladı÷ım Neden görürsün hakir Sevgimdi tek katı÷ım 268 Be÷enmediysen e÷er Zarfa koy bana gönder Ey yekpare sevgilim Bilemezsin halimi Ben "ELIF LÂM MÎM" dedim Sendeki melalimi Anlamadıysan e÷er Zarfa koy bana gönder ( 56 ) SAHøB Bezm-i elest'te sana verdi÷im söze bedel Gönderdin bu dünyaya beni sınamak için Koúturdun gece-gündüz, da÷ıttın beni tel tel Hem serdin nimetini hem de yasaklar koydun Hem nefsimin hakkını vermemi Sen istedin Hem de beni nefsimin üstüne bekçi diktin Kırmak kınamak için Öyle yük yükledin ki cılız omuzlarıma Ayaklarım yetmez de ellerimle yürürüm Dostlar bile katlanmaz a÷rılı nazlarıma Bende ilik eridi, atlarsa hep kötürüm Yarattı÷ın bu dünya öyle bir de÷irmen ki Bu÷day giren un çıkar, bir girense bin çıkar Piúmanlık dürüm dürüm Kirli tırnaklarıyla üstüme geldikçe ça÷ Dıúım sessiz bakar da içimden haykırırım Umutsuzluk yasa÷ı sırtımı verdi÷im da÷ Gönül bostanlarında baúlarken taze kırım Derim, Sahib, büyüksün, iúlerine karıúmam Cemaline aúıkım gül sabah ıtır akúam Ben sana sı÷ınırım Gittikçe azalıyor soyu aúk kuúlarının Mezar mezar geziyor úehvet kokan çı÷lıklar Bir çift göz se÷irse de altında kaúlarının Gözler ölü gözleri, irinle kan çı÷lıklar Telörgüler içinde akıl oynarken seksek Ne iú isterim çukur, ne aú isterim tümsek Bana derini göster, bitsin artık bu sı÷lık 269 ( 57 ) BøR DEVø EMZøREN MOR ACILAR Hergün biraz daha yorgun taúınıp durdum takvimlerde Hergün biraz daha umutsuz çekildim içime Susayınca dilimi emerek ıslattım dudaklarımı Acıkınca diúlerime takılıp döküldüm içime Gölgesinde dinlendi÷im a÷acın dalları arasında Bir çift kumru yuva yapmıú, gidip gidip gelirler Bu kaçıncı yavrularıdır yuvadan uçurdukları bilmem Daima mutluluk içinde seviúirler Ne zaman yürüyüúe çıksam en kalabalık bir yolda Yollar birden tenhalaúır, yalnız bulurum kendimi Benden önce varır ırma÷a gölgemin sesi Da÷ılırım acılar sabrımın üstüne yüklendi mi Geceyi da÷lara sı÷ınmakla geçiririm, konuúan da÷lar Bir kuú öter ötelerden, emzirir yüre÷imi mor acılar Günler, aylar, yıllar hep böyle gelip geçer Ne bahar semtime u÷rar ne de bekledi÷im yar ( 7 ) BøR ÇøFT BEYAZ KARTAL (58)BøR ÇøFT BEYAZ KARTAL Hangi yayla yeúil, nerde keklik çok Gel seninle arda olalım çocuk. Kayalar, kayalar.. sırt sırta vermiú; Kimi yeni mürit, kimisi ermiú. Otlar dalgalansın biz yürüdükçe Sular düze insin kar eridikçe, Gün burnunda bana mavi mavi gül; A÷ız-burun lale, kaú ve göz sümbül. Doruklardan doruklara sekelim, Bir elim göklerde, sende bir elim; økimizin yüreci÷i bir atsın, Bizi gören bin katarak anlatsın. Hangi yayla karlı, nerde çiçek çok Gel seninle orda olalım çocuk. BuIut1ar, bulutlar.. iç-içe germiú Bulutlar ki gö÷e perdeler germiú; Çi÷dem devúirelim, çiçek biçelim Susayınca hep ezgiler içelim Batmasın eline bir gül dikeni, 270 Sen hep beni kolla, bense hep seni. Çıkıp yükseklerden taú bırakalım, Kopan sese, kalkan toza bakalım, Tavúanlar ürkerken bu gürültüden Kaçan tavúanlara ıslıklar çal sen. Hangi yayla yüce, nerde kavga yok Gel seninle orda uçalım çocuk; øster Maraú olsun, ister Erzincan, Sonsuzluk düúüne set de÷il mekan. Baúın omuzumda, omuzum gökte Ölüm bir ak çiçek bu özgürlükte, Yaúamaksa bir ıúık cümbüúüdür, Ça÷ıl ça÷ıl akan sevgi düúüdür. Hani, gökyüzünün toy vakti olur, Kaynaúırlar yıldızlar bulgur bulgur; En uzak nereyse ora gidelim, Bulutları yara yara gidelim. Hangi yayla serin, nerde bühtan yok, Gel seninle orda uçalım çocuk. Meúe1er, ardıçlar, çamlar yan yana Biz kanat çırpınca dursun divana. Bir çift beyaz kartal, hey bu da nesi Diyerek úaúırsın çobanın hepsi; ølk kez görüyoruz desin görenler, Bütün oymaklarda dolaúsın haber. Keúiú da÷larından görünsün østanbul, Bütün da÷ gölleri ıúırken pul pul. Güzel dost, ey hüzne aúina yürek, Gel gidelim keklik gibi sekerek. ( 59 ) SON RAKS Ateú yalımın üstünde uçtum Kanatlarım yandı, bir kör kuúum ben Sanki hiç do÷mamıú, yaúamamıúım, Renksiz bir hayalim ya da düúüm ben. Semtimden geçenler ilkbahar sanır, øçimi görseler, karakıúım ben. Umut sermayemi kaç kez batırdım, Bir daha.. bir daha.. hep kül-hıúım ben Ayaklarım a÷lar, baúım çok a÷rır, 271 Gönlümse saz çalar; pür-sarhoúum ben Derler ki; Karakoç gönül-eri 'dir, ølam var elimde, artık taúım ben. Benden ne bir duvar, ne anıt olur; O BøR hariç, hepten unutmuúum ben. ( 60 ) UZUN SAÇLI SEVDAM ...ve asırları arúınlayıp gelen ayak sesleri Sanırsın yılalı göle inen bir angıt sürüsü. Ben her gece yalnız dolaúırım bu kepir yerleri, Bulut bulut kabarırken ıslı÷ımda aúk türküsü Mor dalgalar kıyılarda erirlerken kelep kelep Çiçeksiz, yapraksız bir hikayede dü÷ümlenir hep Gönlüyle göklerde pervazlanan bir úairin düúü. Kaçan fırsatlar içine dokunurken en sazak sazak, Birden yanıbaúında tecelli eder sana uzak, Batırır hançerini mutlulu÷un taúkın gülüúü. Bir yangın yerinde süpürgesini sallarken rüzgar Dumandır, alevdir, küldür benim uzun saçlı sevdanı. Kalbim çok eski bir úarkının notalarını arar, Bense kuúların çaldı÷ını kalbime anlatamam; Dilim bo÷azıma akar, bir mihnettir ki çok a÷ır, Oysa menekúeler güleç, ya÷mur canlı ya÷maktadır. Yorgunluk bir kilit gibi vurulur ufka her akúam, Ben gönlüme derim ki : Geri dön ey serseri kurúun, Serenatları yeter, dokunma tüylerine kuúun! O zaman sen gelirsin aklıma uzun saçlı sevdam. Beklenmedik bir kuyruklu yıldızdır kalbime çarpan, Hoyrat darbelere karúı sevgidir dik tutan beni Ve sesimdir karanlı÷ın sazlarını biçen tırpan... Dost, sanadır meylim inan, yeni bulmuúum dengemi, Bozmaya niyetim yok, varsın bu raks bir ömür sürsün; Umut yelkenleri açılsın, güven yeli üfürsün, Kötülük sularına hiç girmesin- bu beyaz gemi. Ben gene hamaklar kurarım düúle gerçek arası, Deniz dibi bitkilerinden, iki yürek karması Sevgi úiirleri oluúturur merityenlerimi. Suyu her metruk kuyunun çipildir gözleri, Beklemeye asılı Hârût' la Mârût yere bakar; Masmavi tüller içinde dinlenir de gündüzleri, 272 Her gece gökyüzü sarı gül gamzeli Zühre kokar. Ey benim dost Zührem, zümrüt tacını parıldatarak Sana a÷ır gelen eski hüzünleri bana bırak; Yolu kısaltmaya çalıú, korkuyu gönülden çıkar! Aúıksa bir akdo÷an kan haramdır pençelerine, Beyaz güvercinler mum mum ıúırlar gecelerine Yürekse aúk çakma÷ını durmadan derin çakar. Yalnızım, dost bildiklerim yoldu gür kanatlarımı; Uçamam, yüzemem, rahat gezemem seven gönlümce. Hangi mer'aya saldımsa, vurdular düú atlarımı, Yoluma aúılmaz duvarlar ördüler da÷ca yüce; Gene de hükümran benim gecesine, gündüzüne, Ses oldum, ıúık oldum, da÷ıldım bütün yeryüzüne, Sana rastlayınca dedim ki : iúte yeni bir ece, Çil bir serap de÷ilse e÷er bir pınar olabilir; Sesi bir ak bayramlıktır, suları taze bir iksir, Ne düúler, ne ya÷murlar getirmez ki cins atlı gece? Uzun saçlı sevdam dolaútı dallarına zamanın Hangi da÷da dinleniyor rüzgarının parmakları? Beni duyuyorsan bir iúaret ver, özünü göster; Yırt kuúkuların bulutlarını da ay yüzünü göster, Dört bir yan mut da÷ıtsın hakça gönül savakları Ve úimdi çıkma vaktidir içinden bu kör-dumanın. Dost kokusu kuúatınca yeryüzüne sı÷ınıyor can, Uzat ufuklardan bana, ellerini koçan koçan, Yeni bir dünya çiziyor günıúı÷ı kavakları... ( 61 ) BÜHTAN KUùLARI Derim ki beú vakit yüre÷inle sevgiyi kuúan Varsın seni görenler sevdalı desinler Muhabbet isteyen tarlaya ya÷murlar gibi boúan Hasutlarsa kara çadırlar kurup dar geçitlere Varsın çepelleriyle önünü kesmek istesinler Yeter ki sen úaúırma dolunay vaktini Diri tut, güzel tut aúkla akdini O zaman yorulmadan aúarsın bütün yokuúları Hoyratca gagalasalar da gönül yemiúlerini Yarasa kanatlı bühtan kuúları Sen niye korkarsın, sevgin ıúık tuttukça cana? Dost canlar hiç darda kalası de÷il østedikleri kadar pusu kursunlar sana, østedikleri kadar çamur atsınlar arkandan 273 Aúıklar çileden yılası de÷il Yeter ki ayakların sa÷lan1 bassın yere, Kıvrak passın ve azıklı çık her sefere Yüre÷inin ıúı÷ıyla öp ayaklarına de÷en taúları Varsın bütün aleme Adını müzik yapsın bühtan kuúları Bilirim, emeksiz döner onların yel de÷irmenleri, A÷ızları delik sepettir, gözleri tavuk karası Habil ile Kabil'in açtıkları çatlaktan beri Her toz kalkan yerde muhakkak onlar vardır, Onlar ki do÷uútan sevgi fukarası Sense bir gökkuúa÷ısın, görkemini yitirme Korkma ü÷ütülür un-ufak olurum diye Senin yüre÷in do÷uútan sevgi muskası Varsın úeytanına oynasın onların gözleri, kaúları ønatları inat, dilleri kürek Caymaz huylarından bühtan kuúları Havada bir bulut görmek doluya yakalanmak de÷il, Dere yataklarına ev kuranlar çeksin selin tasasını Sevmek-sevilmek bir duldaya saklanmak de÷il, Erzak yapmak de÷ildir rahimleri yolunmuú kelimelerden Sen elinde taúıyorsun aúkın sihirli asasını Sen dostsun, gönüler elçisisin ve güzellikler habercisi Sendedir beklenen haberlerin en iyisi Kesilmesinden korkupta e÷me onurlu baúını Ve bırak kendi hallerine damarları kurumuúları Ay yorulur, yıl yorulur Yorulmaz bühtan kuúları ( 62 ) PAYLAùMAK Çöz götür gönlümü bu rıhtımdan Bölük bölük eyle kurtlara yedir Onlar da ö÷rensinler nedir kan, Onlar da ö÷rensinler sevda nedir Al götür günlümden bu delili÷i ømbiklerde damıt, isteyenlere içir Onlar da ö÷rensinler nedir sarhoúluk Onlar da ö÷rensinler sevda nedir Al götür gönlümden bu delili÷i Tüy-telek yap, cümle kuúlara giydir Onlar da ö÷rensinler zamanla yarıúmayı, Onlar da ö÷rensinler sevda nedir Al götür gönlümden bu delili÷i 274 Yüce da÷lardan aúır, dar bo÷azlardan geçir Onlar da ö÷rensinler kaderle güreúmeyi, Onlar da ö÷rensinler sevda nedir Çöz götür gönlümü bu rıhtımdan Hiç gönül tanımamıú denizlerde gezdir Onlar da ö÷rensinler nedir gönül, Onlar da ö÷rensinler sevda nedir ( 63 ) BAKø KALAN Tut ki susuz bir yaz yaúıyor úimdi úu kavruk-boz toprak; Gelip-geçici bulutlar anadan kısır, mevsimler kurak... Gittikçe kısalıyor yorgun takvimlerin mor gölgesi, Bütün sesleri bastırmıú kızgın güneúin sünger sesi; Rüzgar da susmuú, ne bir dal kıpırdanır ne de bir yaprak, Seninse yüre÷inde sonsuza kadar uçmak hevesi Herúeyi.. herúeyi geride bırakıp, sonsuza uçmak... ønsan daha bir derinden duyar da÷larda bu arzuyu, Her arzunun sesine yankılanmasa da bu kör kuyu Oylum oylum çiçeklenir yüre÷inde seher edalı Yepyeni bir sevginin gücü, yeni bir incirin balı, Dersin ki; bu yürek varoldu÷u günden beri sevdalı, Taúbasması ço÷altırsın bu ak inancı, bu duyguyu. Zirvedesin, mümkün de÷il artık gerisin geri dönüú, Bulut katmanlarını aúkla ıúınladı÷ında bu düú; Hiç mümkün de÷il, gökle öpüúen kanatların döküle, Ve sen bir ormandan geçerken baúıl1 e÷ile büküle. Derinlik bir hazinedir ki güneú altın, ay gümüú, Sabrın sadık kalemidir kokuyu, rengi veren güle; Onca sınavdan geçmiú ve de onca çok günler görmüú. Bak, bir yerden geçiyorsun ki park olmuú mezarlık; Gördü÷ün bütün yeúil örtü ya süpürge ya üzerlik... Hani nerde o pirlerden, nevcivanlardan, balalardan Yaúadıklarını belirleyen bir iz dipdiri kalan? Her zaman demir ökçelidir güneúin aya÷ındaki terlik, Mezar taúlarını kemirir ökçeleriyle her zaman Ve durmadan ıslık çalar elma bahçesindeki yılan. ùu gördü÷ün canlıların hepsi kanser hücreli etler; Yoklu÷a akıyor nehrin sürükledi÷i iskeletler, Dost topraksa kimli÷inde asalet mührünü taúıyor, Sofrasındaki nimetleri herkesle paylaúıyor. 275 Baki kalan Mecnun-lar, Leyla-lar, Romeo ve Jülyet-ler, Sen de iz bırak aúık kalbim, gayri vakit yaklaúıyor, Açsın cennet kapısını sevgiliden gelen davetler. Bir dar kelepçedir ruhuma úehirler ve her dam altı, Ben yıldızlara yakın olmalıyım, yerimse çam altı. Kayınlar, köknarlar ve çevren1de renk renk da÷ çiçekleri. Çiçeklere sürtündükçe esrisin yarin etekleri. Aúktan gayri ne bir yudum kahve isterim, ne kavaltı, Tefekkür saatlerinde sussun cırcır böcekleri, Ayıúı÷ı yarin adını fısıldasın tatlı tatlı. ( 64 ) EöER ÖZÜN BøRAZ MÜHLET VERøRSE Benim sana olan duygularımı, Seher vakti açmıú bir gül-çiçek bil. Güneúe sermiúim uykularımı, Iúı÷ına yüre÷imi mercek bil. Gündüz yetmez, geceleri eklerim; Kanat gerer, geçitleri beklerim. «Benim balam bu evrende tek» derim, Yanlıú demem, bu sözümü gerçek bil. Don çözülür, karlar-buzlar erirse, Burcu burcu kokun ufku bürürse, E÷er özün biraz mühlet verirse Düúlerimi kanın kadar sıcak bil. Baúı yıldızlara de÷en da÷ gibi, Harmanı yemyeúil bahçe-ba÷ gibi, Gün batarken gökte kızıl tu÷ gibi Sevdamızı dalgalanan göcek bil. Bulutlar kıpırdar yeller esince, Pınarlar su vern1ez, gönül küsünce Canevine sarı gazel düúünce Dost sesimi gök kubbene bezek bil. Aúk topra÷ı acılarla aúınır, Güzel seven düúten düúe taúınır, De ki: «Beni benden fazla düúünür» Sitemimi yol kesmekten uzak bil. 276 ( 65 ) KONUùAN PARMAK iZLERø Gündo÷usu bir sevdalı renk almıú Yer-gök çiçek, çiçek hülyaya dalmıú Sekiye yattı÷ımda ay yeni do÷uyordu Sanki bir al tın sini do÷uyordu Uyandın aklımda izi kalmıú øçime en çılgın ıúıklar ya÷ıyordu Bir üveyik ya÷murudur bu ya÷an ùaçları kınalı görkemli bulutlardan Ne olup bitiyor, anlamıyorum øçimden, birisi açıklasa, diyorum Birisi fısıldıyor uzaklardan Bense yüksek sesle konuúsun istiyorum «Bu ya÷an Han o÷lu Kerem canın Sevenlere miras bıraktı÷ı küllerdir ùu yerden kopardı÷ın bir tutam çimen Keúiú kızı Aslıhan'ın kakülleridir Ve bu sabah seni böyle büyüleyen Erzincan ba÷larının gülleridir» Susuyor fısıltı, ama otlar ıslak Irgalanıp duruyor bir akçakavak A÷ır a÷ır uçuyor kuúların en yalnızı Bir aúk bestesine ba÷lı bütün hızı Gönlüm bütün hatıraları kucaklayarak Bir gül özümlüyor kan-kırmızı Bir çiçek ya÷murudur ya÷an artık Aúk ile rakseder renkler ve ıúık Bu olup bitenler bir mucizedir Yüre÷im esrimiú göze, gözedir Yine o fısıltı, yine can aúık Her nefesim çi÷dem kadar tazedir «Bu ya÷an Dede Korkut' un göklerinden Gönül topra÷ımıza muhabbet, ya÷murudur ùol Türkmen derviúi Yunus Emre'den Her úimúek çakıúında bir ilahi duyulur Gök bir maden gibi erimeden Dilerim ki baygın gönül ayılır» Gidip gidip gelelim karúı kıyıya Kaç kavil ba÷ladım belli sayıya Ne varsa benim sandı÷ım, bir puslu rüya 277 Kumaúı bildi÷imiz kumaú de÷il Yürek yürek de÷il, baúsa baú de÷il Ey bir yüzü dost bir yüzü düúman dünya Benim derdim aúktır, ekmek-aú de÷il! Gündo÷usu bir sevdalı renk almıú Yel de÷dikçe dilegelir her kalmıú Suyu avuçlarken çektim besmele Gönlümü bölmeden verdim güzele Ey can, cananınla yürü el-ele Dünya ne Mecnun'a ne Leyla'ya kalmıú Yüre÷in atarken aúkı tazele «Karacao÷lan tutmuú bir ya÷murun ete÷inden Güzeli bol olan yurtlarda gezer Köro÷lu Nigâr'ıyla söyleúirken Vakit yorgunlu÷unu sulara çözer KARAKOÇ, sen de kaç kez geçtin bu sevda gedi÷inden Yüre÷in ıp-ılık bir lale-zar» ( 66 ) YAöMURLU BøR TÜRKÜ Dost dedi ki : Adım, a÷zına yakıúandır; Âúık de, vurgun de, garip de bana... østedi÷in kadar parantezler açıp kapa, østersen mutlu de, mustarip de bana Öperim her zindanın küflü karanlı÷ını da Yalanın boyalı yanaklarından Öpmem. Hüzün kuúu dedi ki : Bunun için geldim sana; Iúı÷ında yaktım ben eski kimli÷imi. Ne zaman yüre÷im karıncalansa Sayısız kardelenler kaplar içimi. Ben de yılanın gözlerinden öperim de Yalanın çiçekli dudaklarından Kesinkes öpmem Dost dedi ki : Tazesin, narinsin, incesin; Kavlinde sadıksın, muhabbetinde hoú. Rüzgarda dalgalanan gök ekincesin, Var bir gönül ardında ömür boyu koú. Gene de duymak isterim ne istedi÷ini; Yüre÷ini diriltecek bir iksir, Sevgiye banılmıú bir dal çiçek mi? 278 Hüzün kuúu dedi ki : Gönlüme yetmiyorum; Derdimi artırıyor denedi÷im her ilaç. Bir yanım sarp bir da÷dır, bir yanımsa uçurum Kumaúım aúk desenli, canım gerçek dosta aç; Bengi-su sende diye kanatlar döúedim ufuklara, Kelep kelep düúler sardım Kıútan bahara. Dost dedi ki : Beri gel, daha beri; Aynaya bakta söyle, hangi yıldıza inmek istedi÷ini. Hüzün kuúu dedi ki : Kırdın yüre÷imi sıkan çemberi, Kanımdır úimdi úana kıyan bir yaz gecesi gibi Senin damarlarında sana tutsak, Bunun bundan daha yakını yokki øúte boynum, iúte bıçak. Dost dedi ki : Yalnız uçan kuúun baúı dertte, Gökleri bıçaklayan çı÷lıklardan bilirim... Karlı doruklarda aúk kin1yasıyla pervazlanan Gönlümü ben senin sesine verdim. Nereye uçarsan uç, a÷ır yanım sendedir Bir úeyin de÷erini Onu yitiren bilir. Hüzün kuúu dedi ki : Ben en beyaz sevgimi Lif lif sana ba÷ladım ve kanat kanat gerdim. Hüzün yüre÷imin bir adıdır ki, oradaki gökyüzünü Senden baúkasına açıp göstermedim. øki dal hüsnüyusuf ellerimi bırakma Yeni kimli÷im sensin Bana hep mahmur bakına. Dost ona gülün1sedi, o dosta canevinden; Kaç gemi, uçak kalktı, kaç otobüs ve tren Sevinçli bir ferman gibi açıldı gökyüzü «Herkes sevdi÷iyle haúrolacaktır» Bu bir müjdedir ki bunu bilenler Sonsuza dek gönlümüzce söyleyecekler Bizim bu ya÷murlu türkümüzü Dediler ve sustular; uyanmak üzere her seher vakti; Vuslat bekleyen aúıklar, ya÷mur bekleyen ekinler... Umutlar içinde herkes kendi ormanının bir yiti÷i; Dost, dolunaylı bir gecede bekler hüzün kuúunu, Hüzün kuúuysa yıldızlardan esen rüzgarı dinler Ya÷murlu bir türküye dayamıú baúını, Çok ya÷murlu bir türküye... 279 ( 67 ) ùEKøLLER Akúam sularında vurmuú avcılar Ufuk bir yaralı ceylana döndü Tek odakta toparlanmıú çiçekler Hüzün bir yırtıcı do÷ana döndü Sen benim dünyamdan azat düúende Yürek bir çiçeksiz so÷ana döndü Bey-arı bildi÷in KARAKOÇ var ya Pete÷i alınmıú kovana döndü Gidip gidip geldi kendi içinde En sonunda yine yar sana döndü ( 68 ) KÖùELERø TÖRPÜLERøM SEVERKEN Gönlümü bir da÷a asıyorsam yalnızlı÷ımda Göklere ulaúmak tutkumdandır Elini tuttu÷umda elimi sende unutuyorsam Bil ki yüre÷im hala sıcak bir tandırdır Ölümü hiç umursamam severken Çemrenip dereyi geçmek kolaydır Varaca÷ın yerde aradı÷ını bir bulsan. Her zaman araya kılıç koyar yatarım Dü÷ümler çözülür, bu kılıcı kaldıracak olsan Zulümü umursamam severken ùekere, bala karıúmıú kömür cürufu, Dul kalmıú yollarda ömür tüketmek niye? Bakarken gözlerimi bir güzelde unutuyorsam Bu benim meúrebime göre bir hediye Halimi umursamam severken Tarlakuúu kanat çırpıyor ezgileriyle Bu so÷uk Ankara akúamının körüksü yanına Bir ezgiyi dinlerken zamanı ve mekanı unutuyorsam Budur yakıúanı bir úairin úanına Zalimi umursamam severken Dil var, körün elindeki budaklı de÷nek, Dil var; kırk çatal, seksen çatal 280 Açık söylenenleri de bilirim, saklananları da Ama her söze olamam bir ucuz hamal Çalımı umursamam severken Birileri karalar, bense hep siler aklarım Bakır tasta bayat çorba bana göre de÷il Birini severken ben kendimi unuturum Bunu yanlıú yorumlamasın ehl-i dil Tâlimi umursamanı severken ( 69 ) ÖZÜM GERÇEöø SÖYLER Kalbim aúkına vatan, Irma÷ım, gölüm güzel. Gez salına salına Çiçekli yolum güzel. Çık tepeye seyran et, Kuú konmaz çalım güzel. Özümsün sütü aha, Süzekte balım güzel. Zambaktan, orkideden Dikenli gülüm güzel. Koy zulüm senden gelsin, Seninle zulüm güzel. østersen gir kanınla, Elinde ölüm güzel. Ben hep helal süt emdim, Halim-ahvalim güzel. Yanarını çıra gibi Kına yap, külüm güzel. Aúk namazı kılana Gönülden kilim güzel. Yar, her dilleri dinle, Hepsinden dilini güzel., Güzeller destebaúı, Baúta sevgilim güzel. 281 ( 70 ) BOù DEöøL KUùÇA ELLERø Bir elinde beyaz ya÷lık Belli ki yeni sevdalı Ne zaman baksam yüzüne Çiçekli bir kiraz dalı Konuúurken al al olur Ona sanki bir hâl olur Çokluk dili tutulur da Yüreci÷i atar çı÷lık Bir elinde iki çiçek Aklı ile gönlü gibi Belli ki bekler birini Çiy altında gülce taze Gönüldür pek inmez düze O, biri bir ile çarpar Bakıúı uzak menzilli Ufka diker gözlerini Der; Ya÷mur yüzlüm gelecek Ve ya÷mur yüzlüm dedi÷i øki bulut arasında Kötü sıkıúıp kalmıútır Kurtlar ulur yöresinde Dönüú yoktur töresinde Kanatlıdır rüyasında Her zoru göze almıútır Ordayken nazlım dedi÷i ( 8 ) (MENZøL) ( 71 ) BøSMøLLAHø Sırlı bir gözeden bengisu içer gibi Senin adınla baúlarım her iúe Rabbim; Sana sı÷ınırım nefsimin zehirli oklarından Ve albenisinden dünyanın.. arınır içim Latifsin, Rezzaksın, Azizsin Ey NÛR; Esirgemek, ba÷ıúlamak sana mahsustur. 282 ( 72 ) ZULMÜN KARANLIöINDA "Has dostlardan birisi tutsakken zorbalara; Zulmün karanlı÷ında nice sabırlar erir... Serçeler küskün bakar zindan duvarlarına, Gülleri yolup atar dikeni çok her úerir. Yi÷itler ipe gider, korkaklar dü÷ün tutar; Her yaralı ananın bir yarim hesabı var. ( 73 ) SENDEN ÖZGE BøR DOST YOKTUR Kø BANA Seni duymak için sarıldım zamana, Yüre÷ime kan oturdu, bu ne çiçektir? Kaç ıúıkyılı yürüdüm ki böyle sana, Her tarafta yorgunlu÷um yeúerir?.. Bitsin topra÷ın bu ölümlü aúermeleri, Dost, namertler kapısına sürme beni! ( 74 ) YALNIZLIöA DAYANABøLøR Mø DAöLAR Gurbete o÷ul-kız göndermiú ana edalı Baúları serin, yürekleri yanık da÷lar; Sizin de ba÷rınızda diken diken, çalı çalı Yalnızlık yeúerdi÷inde özünüz kan a÷lar. Bilirim u÷ultunuzun hepsi ordan gelir; Ayrılık dendi mi anaların sütü kesilir. ( 75 ) CAN, SEN BøZE UFUKLARCA YÜREK SESø SUN Ses ıúı÷a karıúsın, ıúık bir renk seline; ølahi bir ritimle inlesin gönül telleri. øftar soframıza telle-pulla sun, Has úiirin damıttı÷ı helal güzelleri. Dost ça÷ırırsa ölüm bir engel de÷il, Dost yoluna bütün varımız sebil. 283 ( 76 ) YøöøTSEN MUM YAK GÖTÜR Çalıp-çarptıklarının hangisi kanat oldu? Tünelden çıkmak için ıúık gerek yollara. Ne boyun gö÷e erdi, ne de ambarın doldu, Tanıdı÷ın tek renk var, ufkun sınırsız kara. Zifiri karanlı÷a dalmadan bir çıra bul, ùafak dokuyan yürek sevgiyle versin o÷ul. ( 77 ) DUASI BOùTA KALMAZ HAKK'A YALVARANLARIN Kulun kula gölge etmesi var ya, Belki de en kötüsü budur haramların; En bencili, en katısı, sevgisiz ve çorak Saklanır arkasına renkli camların... Elbet bir gün bir ibrahim kırar bu camları, Sürüp gitmez bu Haccac-ı zalim akúamları ( 78 ) DUMAN ÇIKAN YERDE ATEù DE VARDIR At ürkmüú, da÷lardan iri taúlar dökülür; Kılıç yüre÷ime girmiú, iúte haber bu. Ölüevinde úarkılar söylüyor birileri, Bizim toyumuz figanlı, iúte kader bu. Rüzgar nerden eserse essin, de÷iútiremez; Levvh-î mahfûzda ba÷rımıza basmıúız bir kez. ( 79 ) GøTTøöøM YERE TAùIRDIM GÜNEù’ø AY’I Dost dese ki: - Vakit geldi, çöz sandalını, Asıl küreklere; güneú'i, ay'ı sırtına sar. Kalbimi pusula bitip açılırdım denizlere, Dostun «dur!» dedi÷i yerde durana kadar. Oruçlar tutardım yüzüm yerlere yapıúık, Denizler kadar a÷lardım içime ıúık ıúık 284 ( 80 ) MUHABBET ÇIRASINDA Emziren ya÷, yanan fitil benim; Vakan sevda, yangını yayan rüzgar bende... Niyeti has olan yolcu, varılacak menzil benim; Doruklarca kar, 'bahçeler dolusu nar bende. Okuntular da÷ıttırdım bu aúk úenli÷ine, Davullar-zurnalar konuúur gelenlerin esenli÷ine. ( 81 ) YORDAMI Sanki bir kumaúım ya da bir arsayım ben; Bir kenarımdan karım tutmuú, bir kenarımdan çocuklarım. Sanki sinilerde öbeklenmiú parsayım ben; Bir tarafımdan düúmanlarım kapar, bir taraftan dostlarım. Varsın çekiútirsinler dar dünyalarında gönüllerince; Da÷ yerinde kalır, toz-toprak uçar gider yel esince. ( 82 ) YOLCU Hani aúk abdesti, kamed ve namaz? Vakit akúam yaklaútı, aksıyor bindi÷in at. Yoldaúı Hızır olan elbette yolda kalmaz; Yıldızlar do÷acak birazdan, da÷lar kanat kanat Secdeye kapanacak, sen de katıl bu safa; Gölgelerle oynaúma, azıklı çık sabaha. ( 83 ) DENøZLERøN MED VAKTø Kesinkes de÷ilim iki kapılı, TEVEKKÜL ruhuma bir dost ufuktur. Bekle, de beklerim bin ıúıkçılı, Ufuk seferinde ne ilk, ne son tur Gel'lere, gitlere sabun oldu can, ikiye bölündü dünyam ortadan. 285 ( 84 ) FIRINDAKø HAMUR Akrep soktu, at tepti, yılan ısırdı diye, Üúütmesin gönlünü soruların artması. Ne tuzaklar saklıdır güleç yüzler ardında, Kine kinle yürümek bir gece karartması. Güneúi sa÷acaksan içine yumak yumak, SABIR’ dan kenar düúme, canınla merkeze bak. ( 85 ) FERMAN SENDEDøR ùu renksiz, terkipsiz rüzgara es dersin eser, Sendendir bulutların ya÷mura, kara dönüúmesi. Ateú yak dersen yakar, bıçak kes dersen keser, Sendendir deli kıúların ilkbaharlara dönüúmesi. Sana teslim olmaktan ötede bir ülke yok, Kuyudan su çekmeye bundan sa÷lam helke yok. ( 86 ) GÖRDÜöÜM HER ASMANIN ÜZÜMÜ KORUK Haram ra÷bet bulunca elbet baúlar tantana, Helalın duva÷ını açan yi÷it az olur. Yetiúmek zor nefsini yenemeyen insana, Dünyayı yutmak için yırtıcı bir baz olur. Alçakgönüllü olup, derinden akmak varken, Bir yak'ın hörgücünde ayakta duramam ben. ( 87 ) ZAMAN SANA AKORTLUDUR SIFIRDAN SONSUZA... Kisra' dan diyar-ı Rum'a kadar Bir baúka uçuyor haberci kuúlar. Gün olgun hurmaları ısırırken, Kovalarla su taúıyor taze gülüúler. ùafak vakti açan bir çöl çiçe÷i Yummuú gözlerini, yarını düúler. 286 Hangi kervan esen varmıú menzile? Çok yi÷itler baskınlarda ölmüúler. Ama kurt girmiútir haramilere, Kuúkuları yürek yürek bölmüúler. Kokusu geliyor, ça÷ de÷iúecek; Elbet böyle sürüp gitmez ham iúler. ( 9 ) (UZAKLARA TÜRKÜ) ( 88 ) UZAKLARA TÜRKÜ Uyku vakti gelen bütün yıldızlar Kapatırlar birer birer gözlerini Ufuklar uyanır, onlar uyurlar Bense her tarafta kollarım seni Tütünsüz bacalar olmasın engel Hangi doruktaysan atık in de gel Hangi kuyudaysan elini uzat Kula÷ım sestedir, tetikte elim Çiy düúmeden ya da güneú do÷madan Bin terkime diyar diyar gidelim Salavan da÷ım duman kuúatmıú Bulutlarla oynuyor rüzgarın kanatları Benim çelet gönlüm azıklar yapmıú økimize hazırlamıú atları Bu can avunmuyor artık masalla Hangi gedikteysen bir mendil salla. Hangi deredeysen bir defa seslen Kula÷ım sestedir, kapıda elim Kem gözler görmeden, kimse duymadan Bin terkime diyar diyar gidelim Bir sedir dalına astım zamanı Saygıyla sustular bütün sirenler Zaman ki çok lifli bir düú urganı Sabah gider, akúam döner trenler Rüzgar tepelerden hep kum savurur Hangi toyda isen bir davula vur Hangi yasta isen bir zılgıt eyle Kula÷ım sestedir', dizginde elim Üstümüze kara bulut a÷madan Bin terkime diyar diyar gidelim 287 ùu kızıl-kor gözlü deli kartallar Ay do÷arken gö÷e do÷ru uçarlar Tayflarla konuúur so÷uk kayalar Gök kızları gökte sofra açarlar Köprüyü bulması zor olur körün Hangi mevsimdeysen o renkle görün Hangi vakitteysen o vakti yansıt Kula÷ım sestedir, boúlukta elim Üstümüze yıldırımlar ya÷madan Bin terkime diyar diyar gidelim Harita diyorsan kalbim harita Pusula diyorsan, gözlerime bak Sonsuzlu÷a karúı nedir beú kıta Bu takvimler ölü, bu toprak çorak Aúıklar ölmez ki yakıla a÷ıt E÷er divandaysan divanı da÷ıt E÷er yalnız isen ben niye varım? Kula÷ım sestedir, sendedir elim Bin terkime diyar diyar gidelim Açtırma yüzündeki tülü rüzgara Güneúi kıskandır, ay'ı kıskandır Sakla gönlündeki gülü bahara Her zaman bir candır, can bir zamandır Çoklardan süzülür tek olur yüzün E÷er uzaktaysan ıúısın özün E÷er yakındaysan bir gül at bana Kula÷ım sestedir, aranır elim Ecel üstümüze toprak yı÷madan Bin terkime diyar diyar gidelim Hakk’ ın huzurunda e÷ri durulmaz Gölgene bak selvi boylum gölgene Aúkı kuúananlar yolda yorulmaz Cilvene bak ıúık soylum cilvene Sular morarmada, ufuklar kaçak Neye bakacaksan yüre÷inle bak Nerden geleceksen bir iúaret ver Kula÷ım sestedir, çiçektir elim Hak’tan gayrisine boyun e÷meden Bin terkime diyar diyar gidelim 288 ( 89 ) ASILDIöIM HER øP BOYNUMDA UZAR Vakayinamede bir hat öncesi Mekana sı÷mazken gönlümün sesi Dedim ki: Ey evim, put olma bana Tutsaklı÷ım yeter bunca yalana, Bu güleç yüzlerin bir de tersi var, Bu anaç sözlerin belli dersi var!... Zaman bir kurt olmuú, diúler etimi; Gönlümse her zaman bir aúk yetimi. Dolmuyor rüyayla hayalle çanak; Ya damla damla ya÷, ya da sa÷anak, Olmazları oldur, kilitleri sök, Ayak seslerini ufuklara dök; Sen ufuk ol denizlere, da÷lara Sevgi pazarı aç bütün ça÷lara, Sussun beynimdeki müzmin sorular, Hiç yangın görmesin yeúil korular! Takvim-i kebirde bir sır ötesi Vakte kamçı vurur hüznümün sesi; Ya÷murlar ya÷arken çok ötelere, Eski bir ezgidir bende her töre, Görünmez zincirler ba÷lamıú beni Kader akkorlarla da÷lamıú beni; ùehirlerden kaçar úehir kurarım, Da÷lara sı÷ınır, cevap ararım Ve döner gelirim, mekan o mekan; ùehvet kokan, riya kokan, kin kokan. Derim ki: Bu sondur, dönmem bir daha, Sıla-yı rahim der kalmam sabaha... Ben dönek de÷ilim, saklanır dönek, Çukurda bir çift göz, düúük bir enek; Gördü÷üm portrede iki nirengi, Biri san sıtma, biri firengi. Bir gece yarısı yarım, yaralı, Kaçmaya kalkıútım, elim turalı, Dedim ki: Denizi yürür geçerim, Yol vermeyen da÷ı sürür geçerim; Gönlüm kal deyince kalırım orda; Bir candır, tez piúer bir tandır korda. Döndüm ki, ardımca o nefis denilen Kendi yılanımdır ritimle gelen, Gözlerinde kızıl kızıl bulutlar, Sanki bir tarlada anız yakmıúlar; 289 Alıcı kuú gibi döndüm üstüne, Sıktım bo÷azını, bindim üstüne; Eski tufanlardan ne kalmıú diye Örenler kazırken piúmiúe-çi÷e Bildim ki her hayat ayrı bir tünel, Yapan da O eldir, yıkan da O el.... Görünmez bir el var, yakamdan tutmuú: Her tan a÷artısı tılsımlı bir kuú Eski bir zabıttan okur ruhumu, Öldürür, diriltir, dokur ruhumu; Mülk O'nun mülküdür, malik O'dur der, Sen aksesuarsın, Halik O'dur, der... Sonra bir sessizlik ve bir tefekkür, Tabipler uzaktan bakıp geçtiler, Yarlı bir úiir kanıyor bende Yüre÷im seriyor yeller esende, Aúk hep beri, vuslat öte geçedir, Her kara bulut bir ıslak keçedir. Vakit dar, tekinsiz yollar dolamaç; Kurtlar aç, kuúlar aç, kara toprak aç, Bu kanlı vücuda nere giderim? Kimden ne beklerim, kime ne derim? Bir keçi sürüsü iniyor yola, Benimse hasretim bir yitik sıla, Akúamın elleri koynumda gezer, Asıldı÷ım her ip boynumda uzar.... Gün batmadan çayı geçmem gerekir, Yorumdan-yordamdan kaçmam gerekir. Kırk dü÷üm atmıúım kırık yanıma, Vakit çivi çakar boú kovanıma, Son avcı kuú bile döndü yuvaya, Bir nefes serinlik üfler havaya; Her tepe bir timsah, her kaya bir diú Rükûda, secdede, ya da dikilmiú... Her kaya bir insan, her insan kaya, Her yerde iç-içe gerçekle rüya; Kaya kaya gezer rüzgarın sesi, Kayalar ki yazgıların türbesi, Yi÷itler gölgesi, kartallar yurdu; Kayalar Alp-Eren, kayalar ordu.... Kartalca yaúayıp ölmek isterim, Ölünce bir olmak isterim. 290 Sırt sırta yaslanmıú kayalarca gür. Yüre÷imi saklar kayalaúırım, Sanki kainatı tek ben taúırım... Bir katil bir mavzer koysa yüzüme, Gökten yıldırımlar ya÷ar özüme; Boz ardıç kokusu tiryak, bengisu, ùafaklar düúlerim hep gülkurusu; Kara yılan ak güvercin olurmuú, Aúk iksiri içen Hakkı bulurmuú. Hak dedim ve kırdım zincirlerimi, Kendi ellerimle yüzdüm derimi; Yürüdüm güneúte orak zamanı, Ruhta rüzgar, baúta sevda dumanı... Ben yürürüm, çekirgeler kaçıúır, Ben dururum, azalarım uçuúur; Önüm sıra gider bir ak güvercin Iúıktan tüyleri özümde perçin. Cırcır böcekleri bitevî öter, Benimse gözümde öteler tüter; Ötenin ötesi yok mudur sanki? Derdim yüre÷imde öyle harman ki Dökecek yerim yok, taúısam a÷ır, Neden taú duyar da taú yontan sa÷ır? Gün iki parçalı: Gündüz ve gece, Bir hayat ki iplik iplik bilmece... Ve vakanüvisler nice uyurlar? Uyansınlar anık, yıkıldı surlar; Yangın askerleri yakıp geçtiler, Ey baúımda esen yıldız rüzgarı, Tutamla özümü, taúı yukarı! Kalbimin mihmanı tekçe bir Allah, Bu can sultan hakkı, Hakka eyvallah! Hak dedim ve kırdım zincirlerimi, Kendi ellerimle yüzdüm derimi; Aúıka her zaman ten a÷ır gelir, Aúkı bilen dinini de tam bilir, Ben do÷dum do÷alı aúka talibim, Kanlı bir cidalda böyle galibim. Aúk, abdest aldırır kurban kanıyla, Aúık úehit bir gül Mansur yanıyla... Sarhoú muyum, ölü müyüm, diri mi? Tövbe kapısında yaktım kirlimi, Sehiv secdesinde gururum yandı, Sesim yaralandı, gök yaralandı.... 291 Bir çimdik menekúe tohumu düúer, Topra÷ım o anda aúka aúerer; Bir renk cümbüúüdür her ses kervanı, Kükrek deve deli eder sarvanı... Kasap kimlik arar bir kan selinde, Her narsis bir ayna taúır elinde, Tarar saçlarını ça÷lak sulara, Sular ki baú e÷mez ipe-yulara; Çi÷lere dost demek bana ar gelir, Yalama hudutlar cana dar gelir. Bir güzel a÷lasın, sen koú sesine, Giden bulutların bas gölgesine Sonra ortalıkta bu kimlikle gez, Yani yarımca gül, yarımca erez, Gönül istiyor ki her pay hak ola, ønsan sonsuz ola, yürek ak ola.... Çok derviú kuúlara karıúıp gitmiú, Kimi altın, kimi gönül eritmiú... Bir-bal-kuyusuymuú úu Balkayası, ùu O÷lakkayası, úu Malkayası... Her kayanın adı var, öyküsü var, "Kayalar, kayalar, yüksek kayalar" Bir gelin alayı taúa dönüúmüú, Bir ordu burada pusuya düúmüú... ùahmaranın kuyusuna in-in çık, Gün kısaldı, yolcu yoruldu anık; Sahili döverde çekilir deniz, Zaman denizinde saf köpü÷üz biz; Kayalar sûrnâme, kayalar divan, Kayalardır gö÷e bakıp a÷layan... Ses verir sır vermez, merttir kayalar; Dergahtır, yuvadır, yurttur kayalar. ùair, yüksek uçan beyaz kartalsın, Sazını öp ve as, hep yüksek kalsın. Devler yalnız yaúar ve yalnız ölür, Kimse bilmez devler nere gömülür... Her gün bir kayada görülür izi, Her fecir nefesi yakar denizi; Her mevsim dev kanı kokar topraklar, Kıpır kıpır sevdalanır yapraklar... Dostun var, "tabut" der, dostun var, "ev" der; Benimse yüre÷im sınırsız sev der. Karakoç kayası muhal bir mekan, Alt kata iner mi üst kata çıkan? Elimi uzatsam yıldız toplarım, 292 Uzatmam, o yüzden her hasat yarım. Kime bir söylesem o hep bin yazar, Asıldı÷ım her ip boynumda uzar... ( 90 ) GÖZLERøM CAN EVøMDE Ay dolanıp orta yere gelende, Salavat getirdim, kıyama durdum. Kim yürek alır ki aúksız úölende? Ben aúka adanmıú bir sofra kurdum. Ala-firik, dibeklerde ezildim, Kına oldum kızların ellerine. Turna oldum, ufuklarda süzüldüm, Ezgiler ısladım da÷ göllerine. Ya÷mur bekliyorum, bir kuú ya÷muru; A÷açlar sancılı, gönlüm sabırsız. Tohum delifiúek, toprak kupkuru, Düzgün de÷il bulutlarla aramız. Atıkların kirletti÷i sularda, Yoldan çıkmıú asi kızlar gülüúür. Hesaplar karıúır düú uykularda; Bir yürek kahrolur, bir balık üúür. øndirdim usulca kirpiklerimi, Gözlerimi can evime çevirdim. Elma soyar gibi soydum derimi, Derbentlere kayaları devirdim. Mümkün mü dinozor bulup a÷latmak? Aúınmıú bir tablet sı÷daki her yüz. Göz yaúıyla döner aúk de÷irmeni, Gülü soldurmayın varsa gücünüz. Bende, terkedilmiú bir çocuk a÷lar; Yeúil erik sepetiyle yan yana... Gün batınca daha büyüyor da÷lar, Sesim beyaz beyaz dönüyor bana. Bir gel’e kendimi orda unuttum, Yürüdüm düz bayır, iniú ve yokuú. ùiiri en uzun saçından tuttum, Sevgidir özüm de úakıyan tek kuú. 293 ( 91 ) KAVøLNAME Bir salkımsögütün yere de÷en ince dalları gibi Hani ellerini hiç çekmeyecektin benim üstümden? Has çiçekli yaylak bulmuú bir arı gibi Gözlerin, gözlerimden balözü sa÷acaktı, Yel esse, bulut kıpırdasa mutluluk ya÷acaktı Mut úöyle dursun bu karanlıkta Ellerin, gözlerin hani? Hani iyi günde, kötü günde Sevgin tek katık olacaktı ömür ekme÷ime, Sesin kanatlarım olacaktı sessizlik denizini geçerken. Kokun tek konalgam olacaktı hasret da÷ını aúarken Ben senden gayrisini almadım yüre÷ime Hangi topra÷ı avuçlasam daha kepir Sevgin, sesin, kokun hani? Iúıktan bir dü÷üm atıp yüre÷ime Bu dü÷üm çözülmez demiú, güven vermiútin Bir çift atın çekece÷i aúk arabasını Tek at çekiyor úimdi sapa yollarda Suskunluk yalnızlı÷ın kırık sazı Senin yüre÷in hani? Hani, ne kazansak bölüúecektik; Bir bıçak a÷zı acı, bir kaúık dolusu kan veya mutluluk?.. Dün akúam bir yıldız kaydı uzaklara, ben seni düúünürken Nereye, kim için bu sonu meçhul yolculuk? Bir yerlere ya÷mur ya÷ıyor, duyuyorum, øçimde úimúekler balkıyor, biliyorum Bizim kavlimiz hani? Kavlimiz sonsuzlukla sınırlıydı, Zaman üstüneydi bembeyaz yeminlerimiz... Hangi hoyrat bıçak bu eti kemikten sıyırdı, Hangi yangınlarda kaldı kavilnamemiz? Parmak izleri de bizim, bu imzalar da Hani bu kalıplar ötesine taúan dünyamız, Ölümle sınırlı vefa hani? ( 92 ) AÇIK ADRES Mavi Zührem, dirimli÷im, ay tası; Kutlu da÷da yerim Kartalkayası, Gökce düúlerime da÷lar dar bugün! 294 Yoruldum fecirsiz hayal kurmaktan, Aúk atına sık sık eyer vurmaktan, Yoruldum, dahası, daha zor bugün. Kınalı bir keklik vurdum düúümde, Harut' la Marut'u gördüm düúümde, Her kuyu gönlüme bir mezar bugün. Doruklara bakar, dikçe yürürüm, Taze belkilere ayak sürürüm, Olmazlarla dünyam farümar bugün. Ak azı÷ım, arzumanım, kökenim; Ay batında san perçem dökenim, Halimi sorarsan, âhûzar bugün. Topuk vurup geçme, sana muhtacım; Kar ya÷ar baúıma, çı÷ ba÷lar saçım, Taraksı ellerin cana yar bugün. Ya bir urgan uzat gö÷e çek beni, Yada yar ol, yüre÷ine ek beni, Yoksa heyheylerim intizar bugün Kuúatıldım, yol kalmadı kaçacak, Kımıldasam gök üstüme uçacak, KARAKOÇ' u muhabbetle sar bugün! ( 93 ) MøRAS Dergahına mürîd oldum, güneúe astın sen beni, Yürek akkora dönüútü, ölüm gider dirim kalır. Vakit renkli boncuklarla oynamanın vakti de÷il, Sel baskınına u÷rarsa ne tarlam ne sürüm kalır. Özü yanık, sesi kırık aúıklarda akıl gelgeç; Aúktan baúka katık bilmem, yüre÷imde dürüm kalır. Gökte ay, denizde gelgit, hasretse ısırır beni; Kırılır benlik yumurtam, ne ak'ım ne sarım kalır. Boú çuvala kapçık koymak, ömrü tüketmeye saymak, Bana göre de÷il bunlar, ben göçsem úamarım kalır. Gökkuúa÷ı bir ezgidir damar damar menekúeli Sesin mutluluk oldu÷u yerde sesim yarım kalır. 295 Yar adını tekce yazan sadık bir zernüvisim ben, Adım kütükten yolunsa, yürekte nigarım kalır. KARAKOÇ bu úiirde de yorulmadan "dama" dedi, Her dost dilde birkaç mısram, yolda intizarım kalır. ( 94 ) BÜTÜN KELEBEKLER 9 TEMMUZDUR Ötelerden geçip giden uça÷ın Kaynayan kükürtlü bir sudur homurtusu Çekiyor bakıúlarımızı gökyüzüne Bütün mavilikler kıpır kıpır Bütün çiçeklenmeler bir özsu Iúı÷a bulanmıú ince tüyleriyle Çam yapraklarını fırçalıyor serin rüzgar Bazan bir kuú olup úarkımızı söylüyor Yüre÷imiz kıpır kıpır Mutlulu÷u yeúertiyor tarlalar Sevgilimin bana iúledi÷i ses A÷ca kanatlarıyla uçarken tepelere Kediler yalanıyor pusularda Bütün yapraklar kıpır kıpır Bütün yan bakmalar bir susuz dere Sevgilerin tam úölenli hasat vakti Kemale eriúmiú bir ipekböce÷i Deliyor kozasını ve dünyayı görüyor Havada bulutlar kıpır kıpır Yerlerde rengarenk kır çiçe÷i Toyca seken gözlerimiz duraksız Böyle güzel baúlayan gün güzel gider Bir gong vurmasıdır uzaklarda Iúık kıpır kıpır 9 Temmuzdur bütün kelebekler Kırmızı otobüslerin dolu dolu geçti÷i Sapa yollarda yaúamak var ya Temmuzu øri bir meúenin arkasından bakar güneú Bütün hatıralar kıpır kıpır Her özlem yürekte sofra tuzu ølk kim hatırlarsa bir çentik atsın Sonra sese döksün aklından geçenleri, 296 Ben hep çiçek açmıú bir ıhlamur düúünürüm Sevdalı dalları kıpır kıpır Sevgi bir pınardır candan içeri ( 95 ) YENøDEN Evi yanan adam Yeniden kurabilir evini Yüre÷i yanmıú adam Yeniden diriltebilir yüre÷ini Yazgısına küsmüú bir úair Yeniden sebil edebilir sevgisini Güzele aúık bir bahçıvan Her gün yeniden düzeltir, süsler bahçesini Yeter ki gönlü zengin olsun Kiúi bir so÷an la da kurar sofrasını Ama ahmaklı÷ı yüzünden Yurdunu, dilini, dinini Ve hürriyetini yitiren bir adam Bir daha bulamaz kendisini ( 96 ) SÖKTÜM TAN YERøNøN MÜHÜRÜNÜ Söktüm tan yerinin mühürünü Aydınlı÷ı saçlarıma taktım geliyorum Sen hala dalındasın, tomurcuksun Sen hala dünü yaúıyorsun dünü Yeni bir misafir beklemedi÷ini Sen söze dökmeden biliyorum Bozdum çiçeksiz yaúamanın kara sihrini Çorak toprakları bıraktım geliyorum Sen hala gördüklerinle avunuyorsun, çocuksun Acısız bakıúların sini sini Sen hala o çocuksun, biliyorum Ay karanlı÷ında da úaúırmadım yolumu Sana yüre÷imi yaktım geliyorum Sen hala elindeki i÷neye iplik takmakla meúgulsün Demiyorsun ki benim iúim bu mu Duymuyorsun bile baharın kokusunu Topra÷a bakmadı÷ını biliyorum Vefa derler, bir kutsal ayna vardır Ben bu aynaya canımla baktım geliyorum 297 Sen hala uçarısın, adımı unutmuúsun Bana merkez olan sana kenardır Ben senin kıvam mı biliyorum Nereye bakarsan bak izimi göreceksin Bir sarı yıldız gibi aktım geliyorum Sen hala yuvadasın, sen hala küçük kuúsun Ormanların u÷ultusunda tükeneceksin Gözlerin yarı açık yarı kapalı Kapını tam açmayacaksın, biliyorum Çı÷ kopar, seller gider, ortalık bir velvele Ben kirli çıkınımı döktüm geliyorum Kapalı avucunda sen neyi saklıyorsun? Kelebek kovalıyan hala dünkü çocuksun Vaktidir düúlerini, aúklarını tazele Uzaklara uçma÷a hazırsın, biliyorum Ça÷ına tanık olan en seçkin biderimi Benim olan zamana ektim geliyorum Aúk úöleni baúladı, sen kimi bekliyorsun? Her defter de adın var ama ortada yoksun Nazlısın biliyorum Söktüm tan yerinin mühürünü Aydınlı÷ı saçlarıma taktım geliyorum Sen hala dalındasın, ıúıl-ıúıl tomurcuk Sen hala dünü yaúıyorsun dünü Ben sana bugünü getiriyorum Ey maviler üstüne maviler giyen çocuk Ben senin iftar vuslatı, bekledi÷ini Beklerken hangi havuzlara aktı÷ını Ben senin nerelere baktı÷ını biliyorum ( 97 ) BEYAZ BULUTLAR ALTINDA Açmayın yüzünü ölünün O üstünde yatıyor úimdi Vakitsiz solmuú gülünün A÷latmayın kızını ölünün O hesabını veriyor úimdi Kanatları yolunmuú dilinin 298 Silmeyin izini ölünün Melekler kalıbını alıyor úimdi Üstüne serilecek halının Çalmayın sazını ölünün O bütün notaları unuttu úimdi Tılsımı bozuldu elinin øri kanatlı kuúlar götürdü yazını ölünün O sonsuza bakan bir baúak úimdi Kilidi sökülmüú yolunun ( 98 ) MÜHRE Kara ipliklerine yıldızları dizer Suyunu ısıtırdı gecenin. Havaya ayrılı÷ın resmini çizer, Gülünü kanatırdı gecenin. Bir dura÷an bulut, bir deliúmen tay; Bir görürsün güneú, bir görürsün ay; Bir duyarsın hem paydadır hem de pay Yordamını anlatırdı gecenin. Uzaktan bakınca bir görkemli kale Hilesi cilvedir, cilvesi hile.. ùavkıyıp durur bu görkem ile Damarını sızlatırdı gecenin. Bir düú yansımasıdır gökte Zühre, Hârut ile Mârut bu düúten bir behre ùiirle hemhal olur mühre Bahtını parlatırdı gecenin. Yılanlar yuvalanmıú mazgalları Kaç gönül kalmıú ki sevda hamalı? Dil mühre, kalem mühre olalı øffet kuúa÷ını sardı gecenin. ( 99 ) MERHABA Denizi saçlarından tutup kim aya÷a kaldırır böyle Kim çı÷lık attırır, hangi demir güç döver? Dalgalar kepeze çarpıp çarpıp dönerler "Vefasız bir dostun selamı alınırsa e÷er 299 Merhaba!" Merhaba ey vefasız dost, kalbimdeki kırık hançer Yıllar var ki bu sahilde yanmaz fener Yine hülyalı úarkılara baúlamıú Siren'ler Düúlerimizin teknesi kayalıklara do÷ru gider Merhaba! Senin uzak kaçıúındır bu dalgalar da÷-da÷ Sanki bir ordu bozulmuú, ya÷malanır ota÷ Bulutlar sende toplanmıú, ya÷acaksan ya÷ Bozdum küslük mühürünü çok çiçekli sana Merhaba! Benimse yorgun gönlümdür, sabrımdır úu kepez Her dalgaya kucak açar da úikayet etmez Bu kaçak vuslatlar artık aúıklara yetmez Bir de÷il, beú de÷il, bin kez Merhaba! Ufukları yaylım ateúine tutan rüzgarın sesi Burgu burgu ta iliklerime kadar iúledi Ey ebru1i türkülere çiçek eken aúk güneúi Ey yalımı büyük ayrılık ateúi Merhaba! Merhaba dost, merhaba kalbimin ince zan Merhaba kutlu konuk, ana arı Emzikteki çocu÷umun süt kokan dudakları Sen bir gönder, ben bin ço÷altırım selamlan Merhaba! ( 100 ) NOSTALJø Ak katı÷ım, al-kirazım, aúk tavım; Güzel yazgım, karbeyazım, has kavım; Üç buutlu bir zamanda tek avım; Bayram geldi, hasret arttı, sen yoksun... Hayal çöllerinde yandım-üúüdüm, Yay1adan yaylaya seymen taúıdım, Kabuk tutan her yarayı kaúıdım; Bayram geldi, hasret arttı, sen yoksun... Dolunayı kuúak yaptım beline, Seni ezberledim seher yeline, Kaç kurban istersin o kuú diline? 300 Bayram geldi, hasret arttı, sen yoksun... Yedi da÷dan yetmiú çiçek topladım; Tek baúıma gezdim, tek-tek topladım; Hep mut umdum, acı gerçek topladım, Bayram geldi, hasret arttı, sen yoksun... Saldırır da alıcıkuú saldırır, Pence vurur, gökyüzüne kaldırır... Bu gidiúle KARAKOÇ' un çıldırır, Bayram geldi, hasret arttı, sen yoksun... ( 101 ) YETERøNCE Arada bir böyle dalıp giderim Bilmedi÷im bir limanda açarım gözlerimi Her dilden çı÷lıklar ayyuka çıkar Kim kime ne söyler, anlamam Gemiler dolar boúalır Konup konup kalkar martılar Ben ufka bakanın bir göz erimi Arada bir böyle dalıp giderim Gözlerimi açarım ki ben kaybolmuúum Yanmıú bir úehirden küller topluyorum Kırmızı bir gülün gölgesi düúüyor önüme Yeúil kediler dökülüyor an peteklerinden -Aklın buradaki rolü ne?Yarı ayık yan sarhoúum Arada bir böyle dalıp giderim Gözlerimi açarım ki çevrem mezarlık Ölülerin kimlikleridir mezar taúları Ama beni ne kimlikleri düúündürür Ne de taúlara kazılmıú yaúları Bir cevap veren çıksın istiyorum Yerin üstü mü karanlıktı, Yerin altı mı karanlık? Arada bir böyle dalıp giderim Gözlerimi açarım ki bir kristal çarúı Ne önü görünür ne ötesi Beyler kostak kostak yürür Hanımlar úıkır úıkır Herkes kendi arzusunun kölesi Herkesin dilinde bir úehvet marúı Arada bir böyle dalıp giderim 301 Gözlerimi açarım ki kıyametler kopmuú Yıkılmıú zalimlerin sarayları ve puthaneler Gerçekleúmiú mazlumların rüyaları Herkes kendi hesabını veriyor Ça÷rılınca dayısı olanlar de÷il Sırası gelen giriyor Aynı terazide tartılıyor fil ile kuú Arada bir böyle dalıp giderim Arada bir rüyamda da gülerim Bir úiir arı gibi sokup uyandırmasa beni Yıldızlar sayısınca açar çiçeklerim Vav kucaklım, turna perçemlim kandırmasa beni Ebelik ederdim daha nice do÷umlara Yeterince esans verdi güllerim ( 102 ) ÜÇ DAMLA KAN DÜùTÜ KARLARIN ÜSTÜNE Gökyüzünde gök tüylü güvercinler Takla ata ata uçuyorlardı, Hayat ekme÷inin boz hamurunu Kanat çırpa çırpa açıyorlardı.... En erken uç veren kardelenlerden Baharı kokluyordu ilk uyanan böcek Ak sütü bereketli bir anaydı zaman, Umutlar yemyeúil göcek. Basınca teti÷e pusuda yatan avcı, Sıçrayıverdi kedilerin en irisi. Bir güvercin düúerken yırtılıverdi ùiirli bir sessizli÷in beyaz derisi. Üç damla kan düútü karların üstüne, Havada bir avuç tüy uçtu. Türküm a÷ıt oldu bir yar üstüne, Yüre÷im bir delik hurçtu. Ayaklarım baúka yöne çekti, gönlüm baúka yöne; Kör bulutlar gibi dolaúıp durdum... A÷ladım bir güvercinin ölümüne, Barut kokusunu içimde duydum. Döküle döküle yürüdüm yollarda, Arkamdan konuútular, duydum-duymadım.... Karda üç damla kan koúturdu beni, Gökyüzü yırtıldı, yamayamadım 302 ( 103 ) REDD-ø MøRAS Eskimiú Türkmen kilimim yeter bana, Kaçak döúek sereceksen, istemem! Mezarlıklardan çiçek çalıp geceleri, Gündüz bana göndereceksen, istemem! Ruhumun kirli tırnaklarını kesip kesip Aúıma katacaksan, dostluk kalır mı? øyi günde yüzüme gülümseyip, Kötü günde yüz döndüreceksen, istemem! En uzak bir yıldızın ıúı÷ı da yeter bana Ay hilal iken uzar úiirlerimin saçları Önce önümsıra ıúıklar yakıp, Sonra söndüreceksen, istemem! Kumar masasında kazanılmıú kirli para gibi Hayatı benimle kucaklamaksa maksadın, Bırak, kendi iklimimde düúler kurayım, Hoyratça uyandıracaksan, istemem. En büyük ödül Hakk' ın yüzüdür bana, Sevgiden, inançtan, helalinden bir úölen Do÷ru gel, güzel gel, dostça gel ama Usandıracaksan, østemem! Çıkar ellerindeki kanlı eldivenleri, Sesindeki, sözlerindeki sargıları çöz... Yasak mısın de÷il misin, açık söyle, Beni kandıracaksan, istemem! ( 104 ) OLA Kø BøR GÜN Ola ki bir gün çıkıp gele Uzaklarda kalan eski dostlardan biri Sesinde aúina bir velvele Kıymıklayıp durur güneúi Ola ki bir gün çıkıp gele El olup göç çekmiú sevgililerden biri Gözlerinde bir turfanda gülücük Estirir kavak yelleri 303 Ola ki bir gün çıkıp gele Gönlümde yaúattıklarımdan eski biri Kalbim yeniden úarkı söylemeye baúlar Nabzımı tutunca elleri Ola ki bir gün çıkıp gele Hiç mi hiç gelmemek üzere giden biri Se÷irir gök ekinler misali Gölgesi düúünce içeri Ola ki birgün çıkıp gele Savaúlarda kaybolan úairlerden biri Konuúmazdım yaraları kanamasın diye O konuúurdu dipdiri Ola ki bir gün çıkıp gele Beni her zaman böyle bekletenlerden biri Ilık bir ya÷mur gibi dokununca derime De÷iúirdi kaderimin kaderi Ya da bir gün ben çekip giderim burdan Gelmeden benim beklediklerimin hiç biri Dünyadır, duyanlar neler konuúmazlar ki ardımdan Darbızlı tarlada çift sürer gibi ( 105 ) YÜREK DUYUNCA YUNUS’U Salkımsögüt, san çiçek Yunus'u bildi, konuútu. Dertli dolap, börtü-böcek Yunus'a geldi, konuútu. Dolunaydır Yunus adın, Güzel eve güzel odun, E÷risi yakıúmaz dedin Bu aúka canlar tutuútu. Tuttum iúte ete÷inden, øzinsıra gelirim ben... Irmak taútı yata÷ından Sular yükseldi, konuútu. Yıldız saydım tane tane, Konuk oldum hane hane... Bu aúkla deli-divane Oy yüre÷im ne tutuútu. 304 Gönüldür en yüce makam Seni bildim, neden korkam? øúte derim, iúte hırkam Özünü buldu konuútu. Yıldız da÷ınca ulusun Mevla'nın özge kulusun Sevgi ve hikmet dolusun Hay yüre÷im ne tutuútu. Ne köyüm var, ne bir úarım, Ne sopam var, ne davarım ùu KARAKOÇ hala yarım Yüre÷i doldu, konuútu. ( 10 ) (GÜNEùE UÇMAK øSTøYORUM) ( 106 ) NEMRÛT DAöI ESøNTøSø BøR úölen sonrası baúladı gezi, Gündemdeki úiir sünün çerezi... Kayısılar daha gök, kirazlar çıra, Gönül gerek yari gökte uçura... ølk aúkı ben burda tattım tanıdım; Nice ilklerim var, hep kıdım kıdım. Esme deli rüzgar, esme, uyandım; øúte gene o kapıya dayandım... Burda her güzeli Reyhan sanırım, Baúka bir ad ne bilir, ne tanırım. Yıllar Beyda÷ı'ndan karlar kürümüú, Kupkuru dallara özsu yürümüú, Gönül ki firarı, aúkta, hülyada, Battal Gazi diyarına elveda!.. SÜRGÜ' de kahvaltı, Gölbaúı'nda çay, Çay demlemek san' at, çay geçmek kolay. Ben zoru severek sürer ekerim, Suyu bile yokuúlara çekerim... ùiir bir sevdaysa, hastasıyım ben, ùiir bir san'atsa, ustasıyım ben... Gölbaúı'ndan sonra yol kıvrım kıvrım, Her gözgüde aynı imzamla tavrım. Eskiden ünlüydü Besni beyleri, Eúkıya basardı sık sık köyleri, ùimdi da÷lar sa÷ır tüfek sesinden, Gün bir tanık arar günötesinden... 305 ADIYAMAN-KAHTA kopmaz ikili, Da÷/bayır her taraf tütün ekili. Karakuú Tepesi nice sır saklar, Bir tepe ki ufukları kucaklar... Cendere köprüsü gerçek cendere, Gökteki kartalı çeker mindere Karúıda görkemli Kahta kalesi, Sanki dev yumru÷u, aslan yelesi. Gönlümü dinleyip kaleye çıktım, Sevdalıydım; bir ya÷mur, bir ıúıktım, Nere ya÷sam üç güvercin izledi, Kanatlarım sevda sevda sızladı. Kim girer korukken üzüm ba÷ına? Çevirdim yolumu Nemrut Da÷ı'na. NEDEN ova de÷il bir da÷ tepesi? Sorgulanan burda ça÷lar ötesi... Yontanlar kaybolmuú, yontulanlar var, Kandan mızraklarla gün baúka do÷ar. Nemrut' ta úölendir günün do÷uúu, Bir, baúka albeni, bir baúka huúu... ønsan büyülenir, insan büyürmüú, Sanki yeryüzüyle gök öpüúürmüú. Ne karım gördüm, ne ya÷murunu, Güneú baúak baúak sermiú nurunu; Baúı açık, baúı börklü tanrılar, Almaz/vermez, taúa örklü tanrılar; Aslanlar, kartallar, ateú suna÷ı, Kırallar, eceler bekler bu da÷ı... GÜN batarken ba÷daú kurdum doru÷a, Selam verdim, topuk vurdum doru÷a; Al bir aygır gibi kiúnerken güneú, Göz kırptı Fırat'a bendeki ateú... Petrol kuyuları gül-gül kızardı, Nemrut'ta ruhumu sonsuzluk sardı; Hem geçmiúi gördüm, hem gelece÷i, Gün batarken ufuk bir kan çiçe÷i. Nedir bu saltanat, nedir bu tören? Semâvî bir düúle sarhoú oldum ben, Rüzgar uçurmadan ineyim dedim, Bekleyen dostlar var, döneyim dedim, Kartal gibi kanat açtım engine, Nemrut tepesinden uçtum engine... 306 ( 107 ) HER AY ùAFAöINDA BøR BEYAZ TURNAYIM BEN KANATLARIM sızlar gezi deyince, Her ay úafa÷ımda bir turnayım ben. Ayaklarım boz topra÷a de÷ince Tüy-telek dizerim has türkülerden. Özlemlerim vatan kadar geniúler, Ufuklara yansır gönlümden geçen. Zamansa en gevrek sabrımı diúler, øki da÷ın arasından geçerken. Yarpuz otlarını ırgalar rüzgar, Bir pınardan yayla suyu çerken. Gün vuranda çiçek-çimen ıúılar, Keskin gözler uzakları seçerken. Hiçbir mekan tutsak alamaz gönlü, Yörük halkı yaylasına göçerken. HER ay úafa÷ında bir turnayım ben, Sabah ezanını gökte dinlerim. Çiçe÷e duranda kekik ve keven, Bir ırma÷ın kenarına inerim. Mevsim kurak gitse, hasat gecikse ølk ben u÷unurum, ilk ben inlerim. Bir çoban derdini kavala dökse Yüre÷inde olanları anlarım. Uzakları görmek, tanımak için Yolda geçer çok sayılı günlerim. Çoruh'ta bir köprüyü sel almıútır, Geçit arayanlar bellim çanlarım. Bir kamyon devrilmiútir Toroslarda, Firaklı firaklı hep ben ünlerim. "ALLI TURNAM bizim ele varırsan, ùeker söyle, kaymak söyle, bal söyle!" Böyle der türküyle garibin biri, Dilsizi söyletir bu hasret böyle. Fırat'ta bo÷ulmuú bir yol iúçisi, Haber acı, kader buymuú, hâl böyle. "Yayla yollarında kaldım yalınız, Eúe-dosta malum olsun halimiz" Böyle der türküyle garibin biri, Dilsizi söyletir bu hasret böyle. Kars'ta, Erzurum' da aúıklar ile Sarıl saza, her havadan çal söyle. Her ay úafa÷ında bir turnayım ben, Bana derler, beyaz beyaz gül söyle. 307 Her ay úafa÷ında bir turnayım ben, Barıúa beklerim bütün küsleri. Ateú yakarak konuúur çobanlar, Da÷dan da÷a alazlanır sesleri. Bütün turnalara haram kıldım ben, Boyalı-boncuklu tüm kafesleri... Kömür iúçileri kömür üretir, Yeraltında gül kokar nefesleri. Akca kızlar, ferik kızlar gül derer, Aynaları deli eder süsleri. Davullu-zurnalı ırgat dü÷ünü, Halaya ça÷ırır bütün dostları. Bu yurt bizim, bu insanlar bizimdir, Sonsuza dek kısılmasın sesleri!.. ( 108 ) DÜN Rengini atmıú bir foto÷rafın künyesidir dün! Bu rengini yitirmiú eski foto÷rafı økide bir çıkarıp gösterirsin Çocuklarına, torunlarına, dostlarına Gösterdikçe doldurursun boúalan rafı. Foto÷raf baktıkça canlanır, anlamlaúır Eski bahçelerden ıtırlar taúır, Sen hep bu foto÷rafı yorumlarsın Dünü ve bugünü yaúayan bir tanık olarak, Ayrıntılarına kadar anlatırsın, Bugüne taúırsın bütün dünü. Yansı dünde kalanların aynasıdır dün! Bir gider bir gelir sallayınca, Bahçede bir a÷aca kurdu÷un salıncak. Telli-duvaklı bir gelinin Çarpıtırsa görüntüsünü bu kadar çarpıtır ancak Yılların, yüzyılların hizmetini vermiú bir ayna. Kastı yoktur, tozlanmıútır øçin için a÷lamıú, küsmüú, nazlanmıútır Bir sınır kapısıdır, Bir köprü baúıdır Buruú buruú bir mendil Sesini yitirmiú bir kuú Bir mektuptur 308 Gündemden düúmüú Ve tünelin geri dönülmez ucudur bütün dün. Kokusu seherlerde kalmıú bir kuú dansıdır dün! Çalgıcılar çalmaya baúladılar iúte, O umur görmüú eski çalgıları... Bütün hatıralar dansa kalkmıú, Giysiler, figürler, ritimler eski. Edep ve erkan a÷ır basıyor bu cümbüúte, Sarmaúık - güller tırmanmıú balkonlara, Ayın úavkı vurmuú pencereden.. Bütün úadırvanlardan dökülen su Ya güvercindir ya kumru Zaman, dünde bırakır bütün dünü. Hiç deniz dibine inmemiúlerin rüyasıdır dün! Iúı÷ın fazlası fazla Karanlık ta öyle Göz ne ıúı÷ı çok sever, ne karanlı÷ı økisi de etkiler görmeyi Ölüm bile ya karanlık halinde gelir, ya ıúık Her göz kaldırmaz sürmeyi Ve kuyulardan fazla sarkmaya gelmez Deniz kamçı yemeyince dalgalar yükselmez, Âúık olur da aúkı tarif edemez aúık. Belki de çok derinlerde saklanan bir incidir Yada herúeyin anasıdır dün... ( 109 ) YAùAMA SEVøNCø Her sabah yataktan kalkar kalkmaz aynanın karúısında giyiniyorum tıraúım gelmiúse tıraú olup kahvaltıyı beklemeden kapıya çıkıyorum, bütün komúuları soruyorum sayrı ve sa÷ her kes hayatta seviniyorum. Serçeler cıvıldaúıyor bahçelerde bir horoz bir tavu÷u kovalıyor bir köpek bir kediyi akrep yelkovanı 309 dakikalar saniyeleri ömür zamanı kuúlar, karıncalar, anlar her yerde ıúı÷ı kovalıyor, çocuk ve büyük sayrı ve sa÷ herkes ayakta seviniyorum. Postacı buradan geçecek birazdan çantası dolu dolu uzakları yakın edecek bıraktı÷ı zarflar dolusu, úu komúunun kızı úu komúunun o÷lu, birisi rüzgar gibi çarpar öteki güneú, herkes sıcak herkes hızlı herkes mutlu seviniyorum. Yel vurdukça ırgalanan yayla sabahlarına tutkun ıúı÷a sevdalı taze bir kenger gibiyim, gördü÷üm güzellikler karúısında iyilikler karúısında su emen bir sünger gibiyim, yerler ve gökler gözlerimden yüre÷ime akıyor dere, tepe, da÷ meyveli bahçe Ekili tarla üzümlü ba÷ balıklı göl ve gökyüzü yerli yerinde herkes sa÷ seviniyorum. Soka÷ın bir baúından bir baúına selam vere vere yürüyorum, bir cümleyi noktalar gibi arada bir duruyorum, herkes konuúuyor 310 duyuyorum, sevgimle herkese dokunabiliyorum kavak de÷il, baúımda gül yelleri esiyor gönlümde kırk ikindi ya÷murları dolaúıp eve dönüyorum, sofra hazır evinse iklimi aúk ve huzur herkesin yüzü gülüyor üst kata çıkıyorum Alt-kata iniyorum sofraya oturuyorum bir lokma ya yiyor ya yiyemiyorum, masam beni bekliyor masanın üstünde -yazı makinam tuúlar kulvarda koúmaya hazır úiir yaz diye kiúniyor yazmaya oturuyorum, ilk tuúa basıyorum besmeleyle beynimde raksediyor uzun kanatlı kelimeler gönlümün memeleri süt dolu sa÷ılmak ister úiir ve kelam güzeli baldan tatlı kelimeler sevilmek ister hayattayım, hayattasın, hayattayız seviniyorum. ( 110 ) ER Køùø NøYETøNE Ne erli÷i kalmıú ne pirli÷i Ruh uçmuú, kavuúmuú hürriyetine, Rapor da düzenlenmiú öldü÷üne dair, Yeri de hazırlanmıú mezarlıkta Yumuúlar, kefenlemiúler Buyurun úimdi namazına: - "Er kiúi niyetine!" Son yolculu÷una çıkacak omuzlar üstünde, Görüp görece÷i son saltanat bu. Artık televizyon seyredemiyecek hiçbir kanaldan, 311 Sigara üstüne sigara yakamıyacak Bir güzel geçerken Bir daha do÷rulup bakamıyacak, Aldırmayacak sevdiklerinin nazına Buraya kadardı korkusu. Can, sevdi÷ine kaçan bir kadın gibi Terk etti÷inde o nazenin bedeni Beden bir kuru kütüktür boylu boyunca Yitirir beú duyusunu, kilitlenir Vakit tek boyutludur artık Parmaklan kuú olamaz sazına, Daha sorulur mu nedeni? Dört tekbir ile imama uyup Durmuúlar namaza er kiúi niyetine... Erdemler ki sıralanıyor úimdi kenar suyu gibi Son gönderilerdir bunlar kapanan defterine Ne üúür, ne terler artık Ne aú, ne ekmek derdi Kim bakar ço÷una-azına Kim damak úaklatır ölmüú bülbül etine? Oysa ne erli÷i kalmıú ne pirli÷i Bir tabuta sı÷mıú bütün varlı÷ı, Pusudan tek tek çıkıyor mirasçılar Bir kaç gün diz dize oturacaklar Bir kaç gün göz göze bakıúacaklar Gizli gizli açacaklar radyonun dü÷mesini Filim seyredemiyecekler aúikare Sinekler bile alıúacak a÷ıtçıların avazına Terekeden sayılmayacak diú fırçası-macunu Pijaması ve terli÷i... Tarla-takım, nakit Ortaya döküp bölüúecekler, Satlı÷a çıkaracaklar evini, Birisi diyecek: "Geç kaldılar!" ( 111 ) BENøMLE Tan ıúık dökerken bir ün ederim, Sesim seke seke çarpar da÷lara Ve da÷lar benimle türkçe konuúur. Rüzgarlar neúveyle sokulur bana, Nefesleri kekik, reçine kokar... Rüzgarlar benimle türkçe konuúur. 312 Göksümü tokaçlar yüre÷im güm güm, øner dere kenarında yürürüm, Tüm sular benimle türkçe konuúur. Yardan mektup gelir açar okurum, øçim çiçeklenir, kuúça úakırım, Çiçekler benimle türkçe konuúur. Bastı÷ım topraklar, baktı÷ım yerler. Yıldızlar gönlümle türkçe seviúir, Yıldızlar benimle türkçe konuúur. ( 112 ) TÜRKÇEM Türkçem kıpır kıpır, türkçem renk-ıúık; Sanki imbiklerden süzülüp gelir... Beyaz gül, mor sümbül, mavi sarmaúık; Gönül bahçemizden çözülüp gelir. Annem dama÷ıma sa÷mıú süt diye, Vakte nokta nokta kazılıp gelir. Dolamıú diline babam, kut diye, Her söz mısra mısra dizilip gelir. Bugünüm, yarınım, gündüzüm, gecem Hep ayın potada ezilip gelir. Devletim, bayra÷ım, ülkemdir türkçem, Türkçem gök katında yazılıp gelir. ( 113 ) SERHAT’ÇIöIM ùimdi güneúin gurûb vaktidir yavaú yavaú maviden ala dönüúüyor bütün deniz. Sular bir can alacakları vakit ulum ulum ulurlarmıú, kurban kuca÷a düúünce ulumalar susar, her oyunda "ùah!" dermiú giz. Sayfaları yitik mezmur divanlarının efsunlu inciri 313 yılan öldü, takvimlere sobe hayat bir kör dehliz. Bir asma altında biraz dinlenecektim güya ellerin düútü aklıma, dingin havaları sevmezdin sen iúte fırça, iúte boya bulut gerekiyorsa bulut, a÷aç gerekiyorsa a÷aç, kuú, yıldız, çocuk ve çiçek daha neler gerekiyorsa onu çiz! Parçalar toynaklarıyla yüre÷imi ayrılık kulvarında koúan atlar, gözlerim toroslarda iki çeúme balam der a÷larım úimdi güneúin gurub vaktidir, úimdi mevsim güz... ( 114 ) HER MEVSøM AÇIGIM YAöMURLARA Teti÷e basarsın tetik düúer ve tüfek patlar, kurúun çekirde÷i uçar gider bir ses yankılanır sessizlikte sonrası gene sessizlik... Ortada ölü bir av, bir boú kovan, úimdi o boú kovan benim iúte. Bilâücret çalıúırım elime kalemi alınca, içime úiirin rüzgarı dolunca nerde ne zaman duraca÷ımı bilemem, bir konuma girince bütün turnaları, bütün cerenleri ba÷rına çeken en geniú savan benim iúte. Nasıl da görür gökten bakınca saklanan bıldırcını 314 saklandı÷ı yerde, nasıl da sa÷ılır üstüne bıldırcının bir korkusuz akdo÷an, top bana geçince çekerim úutu kaleye do÷ru o akdo÷an benim iúte. Bir deprem oldu, habersiz avladı beni gökler baúıma geçti, yerler ayaklarımın altından uçtu, göller umutlarımı içti bir uyurgezerim úimdi döúüme vururum eyvah deyi, boú bir koyan ıssız bir sayan kötürüm bir akdo÷an yaralı bir baba yörük bir úair, yüre÷imden vurulmuúum kan revan benim iúte... ( 115 ) øFLAS DUYURUSU Hayra bir alamet sayma halimi, Aynaya bakacak yüzüm kalmadı. Bin kez teslim oldum keskin kesere, Yontula yontula özüm kalmadı. Bilemedim gitti dünya kime yar, Kimler gam ehlidir, kimler bahtiyar? Karıútı hesapta yar ile a÷yar, Dünyada kimseye nazım kalmadı. Orman idim ateú yaktı kavurdu. Küllerimi deli rüzgar savurdu, Felek tokadım vurdukça vurdu, Çıkacak topra÷ım- tozum kalmadı. Evlat verdi, ayrı ayrı adreste, Gül dalından kopmuú, bülbül kafeste, Zübde-i ademdim ben her nefeste, Kuru saltanatta gözüm kalmadı. 315 Mürur-ı zamandan söz etme bana, Fare bir kez düúer aynı kapana. KARAKOÇ, bu sözüm-sohbetim sana, Ölümden öteye çözüm kalmadı. ( 116 ) NE OCAK AYINI SEVøYORUM NE DE SøLAHLARI Bekaretini bozdular sesleriyle mahmur göklerimizin Kirli ayaklar altında sancılanıyor kutsal topraklar Sadistçe alkıúlıyoruz yanıúını Körfezin Bin inip, bin kalkıyor istavroz çizen uçaklar Ça÷daú bir Haçlı Savaúıdır bu savaú, merhameti yok Atmıú kapa÷ım pandora kutusu Her yerde, her zaman kötülükler egemen Kendi kınında paslanan bir bıçaktır sözün do÷rusu Körfezde ton-ton bombalar ya÷ıyor, ülkemize zam Orda da, burda da ezilen, horlanan hep halk Durmadan ibikleri kızarıyor harp zenginlerinin Her zaman mazlumun kafasında patlıyor kabak Bir çocuk, çiçeklere de÷il, gökten ya÷an bombalara bakıyor O bombalar ki evlerini yerle bir etmiú Kaç gündür aç, kaç göndür açıkta yatıp kalkıyor Anne gitmiú, baba gitmiú, amcalar gitmiú. Bir kedi o çocuktan daha úanslıdır Yangın yerlerinde ürkek ürkek dolaúırken "Komúusu aç iken, tok gezen mü' min de÷il" diyor Peygamberimiz ùimdi, kendi çocuklarımı nasıl öper okúarım ben? ùahlanmıú çelik atları kelle avcılarının "Çöl Fırtınası"nda Burada sulu-kafa bir köstebek zevkinden sı÷ınıyor ekranlara Ba÷dat da, Basra da can çekiúiyor "Kapıp kaçmak yok" diyorlar bir koyup üç alanlara Saddam küçük diktatör, kötü figüran, "star"lar baúkaları Er-geç anlayacak bu gerçe÷i, ama iú iúten geçince Ekmek ve ilaç taúısalar bile artık sevmiyorum uçakları Çok ölüm kustular kaúarlanmıúların keyfince Gücüm yetseydi bir úiirle kınamaz takvimlerden kazırdım Çiçeksiz bir mezar gibi onbir ayın önünde dikilen úu ocak ayını Nasıl unuturum, bir yirmi ocakta Azerbaycan'da da soykırımı yapıldı, Bu onyedi ocakta da Körfez aldı payını 316 Hangisini hatırlasam, yüre÷im yemden kanar Hiç iúlem görmemiú bir dilekçeye dönüúür çaresizli÷im Karanfiller a÷larken savaú, sonrasını bekliyor akbabalar ùimdiden pis bir ya÷mur baúladı siyim siyim. ( 117 ) YORGUN BULUTLAR OTURMUù GÖZLERøNE VE HÂL BøR HÜSNÜYUSUFTUR BENDEKø YÜZÜN Sanki do÷du÷umda kayalara zincirlenmiú bir mahkûmum ben Seslensem bütün kayalar üzerime uçacak Sanki türbelere adanan son mumum ben Yüre÷im öylesine sımsıcak Sesimse içimde yer arar saklanacak Parkın tenha bir yerinde tek baúıma oturmuúum Kanatlarım daireler çiziyor eski temmuzlarda Sık sık yüzünle karúılaúıyorum, seyre durmuúum Bir cenaze gidiyor omuzlarda Kaderim kayıyor buzlarda Her zaman çevrem kalabalık, bense yalnızım Sorana derim ki; yüre÷im yarimin yaúında Bütün pusulaların ibrelerini úaúırtır yıldızım Bir senin dıúında Güneúse senin peúinde Gelip geçen her geminin selam düdü÷ünde Sanki ateúlere basar, bıçak üstünde yürürüm Bir bulut gerisinde yüzünün güldü÷ünde Renk renk bandıralarda seni görürüm Düú görmekte özgürüm Yorgun bulutlar oturmuú gözlerine Ve hâlâ taze bir hüsnüyusuftur bendeki yüzün Ey benim takvimim, künyem, güldestem, divanım, Ey ıúık hızında seyreden hüzün Gülümse, kördü÷ümler çözülsün Çok vaktimi çaldı düú hırsızlan øzci kuúlarıma dedim ki, arayın, bulun Ben senin potanda erimiú sen olmuúum Da÷ılmıúım yollarına østanbul'un Kesiúti÷i çizgideyiz arz ve tul’un 317 ( 118 ) BAHÇEYE AÇILAN PENCEREDEN Tadını, kokusunu tanımak için bir tanesi yeter ehline, ısırmaya gerek yok birlerce úeftaliyi. Seferlerin en kutlusu, kamuslar zenginli÷ince geniú düúünmek ve çok az kelimeyle boyutlandırmak çok úeyi. Kelimelerin hakkını vermeden, kelimeleri sapan taúı gibi fırlatıp boúlu÷a atmak, murdar etmektir kelimeyi. Asker terhis olur, memur emekli, ama her sabah kıúlada baúka bir kur'a talimdedir gece bir maça kızı, gündüz bir kupa beyi. Söz eri der:-Gönül sarayımda dilsiz yaúarım, boynu bükük ay çiçe÷inden ö÷rendim ben dili yede÷e alıp düúünmeyi. Dil ki, gönül sarayının anahtarıdır, kimyacı der: - Hem zehir hem de tiryakdir dil, suyu tatlı pınar, kimli÷i sevi. ( 119 ) øNDEKS Bir úehrin en büyük parkındayım: Vakit biraz sabah, biraz da akúam. Güllere bakıyorum, güller mahmur, Akúamsafalarıysa patlamıú domur domur. Arılar var, kovanlardan yeni çıkıyor, Arılar var, dönüyorlar kovanlarına Hareketle dinginlik iç-içe, Herúeyin farkındayım. Bir úehrin en büyük parkındayım: Bir yanda çocuklar, bir yanda yaúlılar Ya oturmuúlar ya da uzanmıúlar Sanki seslerini yitirmiúler de Hülyalı gözleriyle konuúurlar. Bir a÷açta bir çift kumru Ötede bir sürü serçe Fakirlikle zenginlik iç-içe, Hepsinin farkındayım. 318 Bir úehrin en büyük parkındayım: Gölgemden bir avcı peydah olur Tüfe÷i omuzunda ava gider, Bilirim ki gece kıra÷ı ya÷acak üstüne Kaúları, kirpikleri, bıyıkları ıslanacak Derken uzaklarda sabah olur Ça÷alayla erginlik iç-içe Seyrangâhımdadır, farkındayım. Bir úehrin en büyük parkındayım: Bir gölgeli adam çıkar gölgemden, Tamdık birine benzetirim ben; Elinde keseri, durmadan yontar Tahta kaúıklar yapar úimúirden Sonra da nakıúlar ve cilalar Dirençle yılgınlık iç-içe olup bitenlerin farkındayım. Bir úehrin en büyük parkındayım: Kapıya içimin haritasını çizmiúler øçerde yerleri kirletmeyin Ve çiçek koparmayın diye yazmıúlar. Parktaki havuzda bir çift kayık, Kafeste birkaç geyik Sabırla gerginlik iç-içe, Farkındayım. Bir úehrin en büyük parkındayım: Sanki bir tepede dikenim, çalıyım Gece yıldızlara, gündüz kuúlara sevdalıyım. øçimdeki ovada ordular vuruúuyor, øçimdeki parktaysa yerle gök seviúiyor Baúı kesiliyor baúkaldıranın Yükseklik enginlik iç-içe, Gelenin, gidenin farkındayım. ( 120 ) KARA YILAN Çok ıssız bir vadide yürüyorum Vakit ala-sıcak kuúluk vakti Acım, susuzum, yorgunum Her adımımda biraz daha eriyorum Ama hepsini de bastırıyor Sılaya dönmenin sevinci. 319 Keklikler ötüúüyor karúı yamaçlarda Üveyikler uçuúuyor meúelerin arasında, Bir kelebe÷i izliyorum sevgiyle Sanki bana yolları ö÷retiyor Öyle güzel öyle güzel ki Tutup öpmek istiyorum kanatlarından Etrafta kimse yok benden baúka. Güneú ıslık çalıyor, ben türkü söylüyordum içimden -Yorgunlu÷a, yalnızlı÷a baston olan türkülerden Nereden çıktıysa bir kara yılan çıktı Sırık gibi uzun kara bir yılan Gözleri korlaúmıú ateú renginde Saatlerce birlikte yürüdük O yolun solundan, ben sa÷ından. O tetikte, ben tetikteyim Alıútık birbirimize baka baka Sevgiye dönüútü içimizdeki so÷ukluk Ne keklikleri duyuyordum, ne üveyikleri görüyordum Kelebe÷i çoktan unutmuútum Bir kara yılandı yine dostum, Dilimizle de÷il ama Bakıúlarımızla konuútuk. Metrûk bir ba÷ın bitti÷i yerde Güneúte zor çekilir bir yokuú baúlıyordu Dostum kara yılan orada durdu O durdu ben de durdum Daha uzun, daha sıcak bakıútık Sanki boynunu bükmüú, a÷lıyordu. Hüzünlüydü, uzun sürdü vedalaúması Sonra a÷ır a÷ır bir çalıya girdi Dalları çiçeklere bezenmiú bir gül çalısına Benim de içimden a÷lamak geçti Selam verdim sı÷ındı÷ı çalıya Ve hoúçakal deyip vurdum yola, Saatlerce birlikteli÷imiz sona erdi. Vücutta gezinen bir kurúun gibi. Sık sık nükseder durur bu güzel anı, Çok úeyi unuttum da bu dünyada Hiçbir zaman unutmadım ben o yılanı. Ne vakit tek baúıma bir yolculu÷a çıksam Umarım o dost yine yanımda olsun, O renkli kelebek hep önüm sıra uçsun 320 Güneú beynimde çalsın ıslı÷ını, Üveyikler gözlerime tünesin, Gül çalısı geri versin yılanı Neler istemiyor sevenin canı?.. Güzel kendini da÷ıtmıú bir aynanın karúısında; Gözler gazel, dil kaside, dudaklar beyt-i musarra. Onu kitabıyla buldum yüre÷imin çarúısında, Saçlarının kokusuyla çengel atmıútı bahara, Iúıkla çiçek gibi. ( 121 ) KARANLIK ODADA øKøNCø BANYO ùurda bir top bulut, orda bir yıldız kümesi Vaktin bekledi÷i haber ya÷mur kuúlarında. Yel ıúı÷ın yeli, ses ıúı÷ın sesi Daha bir ço÷alır dü÷üm baúlarında. Gün iyice a÷aracak birazdan, Çekilecek karanlı÷ın yorgun düúen suları. Yer-gök çiçek çiçek gülümseyecek, Öze yansıyacak her sır duvarı. Kurt pusuda, kuzu a÷ılda bekler, Yıldızlara baka baka vakti ayarlar çoban. Iúı÷a do÷ru seyirir en sa÷lam kökler Iúık ki at gibi kiúner uzaktan. Evler bir kav gibi yanar içlerinden Gönül bir o yana, bir bu yana kayar, Dur durabilirsen artık yerinde Saatler hep geriye do÷ru sayar. Eskiden, çok eskiden úu düzlükte Ordular karúılaúmıú, savaúlar olmuú. Ay acı çı÷lıklar duymaktan geceleri, Gündüz güneú kan kurutmaktan yorulmuú. Nerede o úanlı komutanlar ki Adları, zaferleri úimdi belli de÷il, Peúlerinden çılgınca koúturmuúlar Ve göçüp gitmiúler sersefil. 321 Eskiden, çok eskiden úu düzlükte Pazarlar kurulmuú mal-can üstüne, Gel gör ki devran de÷iúmiú, demler bitmiú Yıldızlar ıúık yakmıyor artık düne. Bunları topra÷a, güneúe, ay' a Haykırmak de÷ildir bu úiirin sancısı, ønandı÷ım zaman ve mekan bütünlü÷ünde Her dilim foto÷rafımın yabancısı. Hem suyuz biz, hem balı÷ız aynı suda, Süzeklerden geçerken aúkın ebrûli rengi. ùairler a÷asıdır bizim Peygamberimiz Ve bütün kainatta tek nirengi... ( 122 ) YORUMLAR Kör ihtiras Gölgesi olmayan bir dev a÷açtır kendi topra÷ında Tek yemiúi var ki, o da zifirdir. Rastgele Gözlere kızıl bulutları yaymaya baúladımı Bil ki zaman zaman de÷il, gönülse esirdir. Saplar Kana susamıú kılıncını bir, bir daha Kan de÷il göllenen, tepe tepe kirdir. A÷ulu Bir yel kıpırdar hain karanlıklardan Bir yüzü keven çiçe÷i, bir yüzü kepirdir. Kılıncını Kiniyle görkemli kılan yalınkat bir dıú-ben Turfanda bostan kokulu bir kelepirdir. Ve En güzel düúler ölür tabut yetiútiremez zaman Her mekanda acı acı ço÷almak bir cebirdir. A÷lar Sedef kabukları altında çok antenli bir iç-ben Dalgalar gelir gelir gider: Sahib birdir. 322 Bir yürek Iúır bahçe bahçe çok sı÷ırcıklı Kuyudaki gece unutulmuú bir mezamirdir. Dost elinden Gizli bir kanama ça÷rıúım yapar onca bıçaklı Sevgi, sabır sularında bir ak zamirdir. ( 123 ) GÖNÜL DÖVERKEN YOKUùU Çobanlar neden ürküttü, Seher vakti bunca kuúu? Çı÷lıklar dumanca tüttü, Gönül döverken yokuúu. Ufukta süzülüp giden, Bir gemi mi, bir serçe mi? Takılmıú bir gül dalına Güzelin altın perçemi. Neden geç kalır çocuklar? Sokak kedilerle dolu... Anneler bir serenattır, Çiçekliyse evin yolu. Horoz bir bakır iletken, ùaúkın erken öttü yine. Fitneler hiç yatmaz zaten, Basar sözün teti÷ine. Bıça÷ın a÷zıyla sırtı Arasında esner zaman... Bir umuttur her karartı, Acabalara uzaktan. Kaval yeleli bir atın Iúıktır köpüklü teri. Dost gelecek diye bekler. Tutsak gönül, derbentleri. Ve renkli bir ya÷mur baúlar Dört köúeden úakır úakır, Iúıktan úaúıran kuúlar Bir bulutsu tüy bırakır. 323 Yaú ne ki yörük gönüle, Her mevsim sevdası yeúil. Her ortamda gök kanatlı Bir tohumdur ıúıl ıúıl. ( 11 ) (BEYAZ DøLEKÇE) ( 124 ) BEYAZ DøLEKÇE'YE BEYAZ BøR ÖNSÖZ I Sevgili bir sepet incir göndermiú bahçesinden, Sepetin üstünde bir demet kırmızı gül... Daha balı akan incire dokunmadan, Gülleri koklamadan kendinden geçti gönül. Sevgili göz kırpıyor gördüm diye, Susarsan ölürsün ey bülbül! So÷an-ekmek yemiúsin açlık tekmeledikçe, Keskin acılar sinmiú, gözlerinin damına Kavunca sulandırmıú, Birisi ayna gibi suyunu bulandırmıú øsyân yok, katlanacaksın… Önce çan sesleri duyulur kervan gelirken Peúinden toz-duman, Ya÷mur bekliyorsan her buluttan Umutlanabildi÷in kadar umutlan Öyle dokunmuú kader, Öyle dokunmuú zaman, Sayman kapıya gelmiú dü÷ün evi uyuyor, Ne can alıcı bekler, ne de gelin alıcı Nakkaú-ı ezelî’nin yaratıcı fırçası Vakti renk renk boyuyor... Zaman hem gül, hem incir Zaman, seçme vaktidir; Gülü bir vazoda kurutmaktan GüIü kendi yumuúaklı÷ında Bir yürek aklı÷ında Ve kan sıcaklı÷ında bırakmak daha güzel. Sevgili herúeyi tahlîl etmiútir, Noksansız tertip etmiútir, Güvercin gerdanlı÷ı sabahlarda Zincir zincir Göç ateúi yakmak daha güzel. 324 Sevgili bir gü÷üm süt göndermiú sürüsünden, Yedi da÷ın çiçe÷inin kokusu sinmiú bu süte, ùimdi soluk solu÷adır burayla öte, ùimdi tamamen kelepçelendim sevgiliye ben Sularında yüzen bir ak ku÷uyum, Bir sabah yeliyim ba÷ında bahçesinde Kırıp dökmeden esen, Yoruldu÷um yerde ıúık topluyorum. Bir mektup yazıyorsun yâre ulaúmak için, Madem ki seviyorsun, zora katlanacaksın. Her yerde dövülmek, kovulmak vardır, Bin kez kovulsan da sevgilinin kapısından Bin kez kanatlanacaksın, Gönlüne de ki, Seni sevgiliye adadım, dönüúüm yok Artık mevsim som/bahardır., II Sevgilinin sofrasına otururken ben Önce segâh kıvamında besmele çekerim, Sesimin úimúekleri mâverâyı arúınlar. Sofradan kalkarken sultanıyegâh kıvraklı÷ında "Elhamdü-lillah!" derim, ùeytanının baca÷ını kırar kurúunlar. Sevgili vuslat odasına ça÷ırır beni, Kurbanlık koç gibi süslenirim, Abdest üstüne abdest alır, öyle giderim. Zikir kuúlarının hepsi içimde kanatlanır, Sevgilinin kapısında kimlik sorarlar Fazla söz bilmem ben, "La ilahe illallah!" derim. Sevgilinin bahçesinde bir gül koklarken Kıskanmayı damıtırım gülün dikeninden, Basarım masivâya 'hükümsüzdür' damgasını, Çil çil kubbelerde yankılanır tutuúan sesim Her iúe baúlarken can-özümden "Bismillah!" derim Laikler mahallesinden geçerim arada bir, Hıúımla pençelerini gösterir bütün kör kediler. Zehirli mantar tarlalarında Fingirder ateistler za÷arlaúarak, Duvardan duvara geçerler Çorapsız gezen feministler 325 Cümlesi putperest, cümlesi hakir Çatal dilli yılanlara benzerler... Acırım, üzülürüm, düúünürüm, "Elhubbu-lillâh!" derim. Herúeye doyarsın, sevgi hariç, Sevgilinin sofrasında sevgi has katık; Dünyaya tapınan yıkılır kerpiç kerpiç, Kalıcı de÷ildir mevki-makam, Adam olmak lazım adam... Gürültüsüz ve vakûr akar derin ırmaklar, Sevgili kin bilmez, nuruyla kucaklar øçim kamaúınca aúka gelir "MâúalIah!" derim. Duyun dört köúe yedi iklim, Sevgili kurtuluúa ça÷ırıyor, dinleyin! Sevgili kılavuz göndermiú iki cihan nuru Sevgiler sultanı sevgilisini, Yerleri-gökleri Hep bir a÷ızdan Salavâtlarla çiçekleyelim, Kutluyalım cümle inananları Aúkla çalkalansın sonsuzluk suları! Dalgalar nasıl döverse kayaları Yüre÷im de öyle dövüyor beni, Kopuyor, da÷ılıyor çiçekten kemerim. Nice güzeller var seyrangâhımda, Ben, Güzeller içinde bâkî olan tek güzel "Allah!" derim III Duysun beni tân edenler, gönlüme bühtan edenler Duysun dört köúe yedi iklim! Horlamadı, göz kırptı bana sevgilim; Aúk bâdesini içirdi, ben artık bende de÷ilim... Zorlu bir hüküm gecesinde Kansız ve a÷rısız yüzüldü derim, Yeni açıldı gözlerim, Dönüúüm yok Söz verdim, Sözüme sâdı÷ım ben. 326 Malik-üI mülk'tür, mâlik-i yevmiddîn'dir sevgili, Rüzgâr bulutları toplamıú geliyor, Can ya÷mur kokusu aldı, Dur-durak bilmeden seyrir Gönlüm úimdi bir gök ekin.. Hücremin kapısı muhkem kilitli, Gardiyan diyor ki, senin iúin bitti, Bitmeyen hangi iú, hangi gün var ki? Ne can kaygusudur telâúımın sebebi Ne de ten... Kırılan testinin suyu dökülür, Yârdan ayrılanın boynu bükülür Biliyorum ben. Sevgilinin saçının her bir teline Asılmaktan yılgınlı÷a düúmem ben, Murat bu murattır der, gülümserim ölüme, Mutluluk sevinç kınaları sürer Duâ için açılan ellerime, Can usâreler damıtır çiçeklerden... Horozlar boúa ba÷ıracaklar bu gece, Bu gece sevgilinin kokusuna Kırılan bir testiden boúalan sular gibi Akaca÷ım ben. IV Yüre÷im çarptıkça hayattayım ben, Düúünebildi÷im sürece hür... ønanmıú, îmân etmiúimdir sevgiliye, Yolunda ölmem gerekince Bir nar gibi parçalanarak ölürüm. Çok ya÷lı bir çırayım ben, Yakmak istedi÷inde hemen yanarım; Asılmamı isterse En yüksek bir dala asılmaya da varım, Her bıçak kolay keser, Hep ip incinmeden götürür. Ben cellatlarıma bile hakkımı helâl ettim Yeter ki münâdiler fazla ba÷ırmasınlar, Zikir hâlindeyken kalbim Ve ruhum vücudumu selâmlarken... Yeter ki sebebime haram bulaútırmasınlar, Sevgilinin kaúları çatılmasın, Aynalar sır vermez parçalanmakla 327 Tevhid pervâzında bir âúık turna Dosta yönelince ay tutulmasın, Beni öldürürse sevgim öldürür... Ben ayak seslerimi topra÷a içiriyorum, Sevgilinin yakınında yürürken. Sesimin kırılmıú ayna döküklü÷ü, Benzimin sarılı÷ı, boynumun büküklü÷ü Can korkusundan de÷il canlar, Çok ötelere açılın pergel kanatlarla Çok ötelere... Asr'a yemin etmiútir sevgili, Demek ki zaman çok önemli, Ben de bu eksende yemin ederim ki Canla kıyaslanmayacak kadar sınırsızdır Sevgilinin nazarıyla úekillenen Kalbimin edeb'i, Beni anlarsa bıça÷ın a÷zını öpen, Öperken gülümseyen Kurbanlıklar anlar. Ömür dedi÷in bir bulut gölgesidir, Bir çoban ateúidir kıvrım kıvrım tüten, Tepede esen rüzgar, çöldeki su sesidir Ve sürtüldükçe öten Bir testere sesidir... Dinleyin dört köúe yedi iklim, Uyan deli gönlüm uyan, "Esip savuran rüzgâra, ya÷mur yüklü bulutlara, Kolayca süzülen gemilere Ve iúleri yöneten meleklere And olsun ki, Size söz verilen kıyametin kopması ùüphesiz gerçektir. "Ödeúme günü gelecektir." (*) diyor sevgili. (*) Zariyat Suresi Ayet 1-6 "ödeúme günü gelecektir." O güne hazır mıyız, kuúkuluyum, Sevgilinin hoúnutlu÷unu kazanamazsan Karakoç atlarla yola çıksan yolda kalırsın, Evin viraneye döner, Tarlaların kepirleúir; Benim diye kucakladı÷ın ne varsa Cümlesini mirasçılar üleúir. O sevgili ki bilir her gizlimizi, 328 Dilimiz içimize aksa da, Diúlerimiz dudaklarımıza batsa da O duyar koyaklarda yatan sesimizi... O isterse ak eder yüzümüzü, Kuruyan damarlarımızı nuruyla doldurur, O isterse nârıyla yakar özümüzü Bet beniz bırakmaz soldurul', ø÷neden ipli÷e sorgular bizi.. Savurur küllerimizi kâinata Hallaç pamu÷u gibi Da÷ları da÷lara çarpar, Gökleri maden gibi eritir, Kurutur gölü, denizi. Rahmânirrahîm' dir sevgili, "øncir' ve zeytine and olsun, And olsun Sinâ da÷ına, And olsun bu güvenli Mekke úehrine ki; Biz insanı en güzel úekilde yarattık" diyor. (**) Bütün güzelliklere and olsun ki, Lavlar püsküren bir yanarda÷ gibi (**) Tîn Süresi Âyet 1-4 Tövbe sularına kanıyor yaralı yüre÷im. Her zaman sevgiliye sı÷ınıyorum, Bizi yarattı÷ın gibi güzel al, Bizi sevdi÷ine ba÷ıúla, diyorum Ve bahar tomurcukları gibi Açılıp yalvarıyorum, Kapanıp yalvarıyorum. Güzel duâlarla doluúuyor içime, Ay aydınlı÷ı serinlik kuúları. Gören, gözeten, koruyan Sevgili, hâlimiz sana ayan, Hep seni zikrediyor bütün kâinat!.. ( 125 ) BEYAZ DøLEKÇE IV ùu besmele vurgunu kalbimi arz ederim, Leylâ'msın, Mecnûn'unum, celbimi arz ederim. ùeytan bit düúürmesin øslâmın harmanına, Bir çıngı zarar verir bin sedir ormanına. Adını kim zikretse, hastaysa úifâ bulur; Sana sı÷ınan serçe, her avcıdan kurtulur. 329 Elimi Sana açtım, yüre÷im Sana açık, Kucakla ki kulunu bitsin artık her açlık. Gök ekince çalkansın güvercin gıdıkları, østersen bin kez sına sözüne sâdıkları... Gözlerin arkasında saklanan tüm sırları, Gönülden geçenleri ve kayıp asırları, Olmuúu-olaca÷ı bir Sen bilirsin ancak; Benim dilimde tevhîd, kumaúı kutlu sancak. Bezm-i elest'ten beri hasretini çekerim, Rızan baharım olur, ben hep çiçek dökerim. Iúı÷ım Sen olursun her tünelden geçerken, Katı÷ım sevgin olur bengisu'lar içerken. Tâ ezelden ebed'e sarhoúsam sebep Sensin, Aklımdan ve kalbimden hiç çıkmayan hepSensin Seni buldum úâdoldum, ham madenim eridi, Seni bildim dirildim, otsu yanım çürüdü. Kırklandım tövbelerle, sildim kirli izimi, Huúûyla yere koydum alnımı ve dizimi... Bana úahdamarımdan daha yakınsın Rabb'im, Seninle zenginim ben, Seninle ıúır içim. Sabrımı arz ederim, úükrümü arz ederim. Yanı k duygularımı, fikrimi arz ederim. Var olan co÷rafyada muhakkak ki Sen varsın, Kulun fiyakası boú, Sen hep kalbe bakarsın. Ey kalbime adını noksansız Yazan Allah! Ancak sana mahsustur bu sırlı düzen, Allah. Sana sevdalanmıúım, beni umutsuz etme; Nefsin elinde koyup ma÷dur ve mutsuz etme! Cehennem bir cezadır, cennet ise bir ödül, Hepsini aúmak kolay, yeter ki ruhuma gül. Ne ibretler damıttım sa÷lıktan-sayrılıktan, Korkum ölümden de÷il, dost ile ayrılıktan. Sabır at a÷zında gem, sabır úifalı çiçek, Sınırlı herúey fânî, bir Sensin Mutlak Gerçek. En güzeli güzelin, en do÷rusu do÷runun Kuzeyin ve güneyin, batının ve do÷unun Ey gerçek mâliki Dost, topra÷ım çürümekte, Ateú gözlü afetler duvarda yürümekte... Gözlerimi kapayıp kalbimle bakıyorum, Kemiklerim su olmuú, ayakta akıyorum; Tut elimden bırakma, denizler kabarıyor, Bir hiç olma korkusu zamanımı sarıyor. Andolsun zamana ki, hep Sen varsın özümde, Zikrimin kayna÷ısın gecemde-gündüzümde. Dilim Seninle kıvrak, vaktim Seninle berrak; 330 Sensin Rabbü'l-Âlemîn, Sensin Rahîm ve Rezzâk Defterim önündedir, hâlimi arz ederim, Ya÷murlu bir úairim, selimi arz ederim. Bizi yoktan varettin, bize o÷ul-kız verdin; A÷ız-burun tek ama çift-çift kulak-göz verdin. Her vücut bir úehirdir, kalptir onun sultanı, . Emanettir, taúırız, bize verdi÷in canı... Hamd yalnız Sana mahsus, úükür Sana övgüdür, Verdiklerine úükür, aldıklarına úükür!... Ey bizi nefsimizle sorguya çeken Rabbim, ønsan ne bir dikendir, ne de bir liken,Rabbim. ønsan, "eúref-î mahlûk", insan bir "halife" dir, Bu ritmi kim bozarsa o bozuk bir kefedir. Sana ortak koúanın ba÷ıúlanmaz sirkati, Kalbi mühürlü olan bilmez aúkı, firkati. Tavuk çöplük deúeler, bülbül gül için úakır, , Seninle dost olanlar sularda iz bırakır. Ufukta çakan úimúek bir ya÷mur habercisi, Kayıp türbeler vardır, uzaktan yırtar sisi. Gönül hep Seni umar, kul olmanın tadı bu, Aúk bir Kerbelâ çölü, cümlenin muradı su. Suyum-topra÷ım Senden,havam-ıúı÷ım Senden, Nimetine gark ettin, bir nankör de÷ilim ben. Bir adım yaklaúana on adım va'din vardır, Sendendir her geniúlik, Sensiz kâinat dardır. Can-evim çok ısındı, kaynıyor, coúuyorum; Bütün talebim Sensin, yolunda koúuyorum. Seni zikre ayırdım gündüzümü gecemi, Yazdım Yüce Katına bembeyaz dilekçemi. Âúıkların gözyaúı ya imzadır ya da pul, Asla umutsuz de÷il Sana el açan bu kul. Sadıklar çizgisinde úekillenirken fecir, ùüpheli bir amel'e nasıl beklenir ecir? Can-evimde dinlenir gam yükünün kervanı, ùakır úakır su döker gönlümün úadırvanı. Sesimin her yapra÷ı hamd ile mührelidir, Yüre÷imden boúalan Sana özlem selidir. Mezarlı÷a vuruyor ömrümüzün gölgesi, Elde kalan köpüktür, dibe çöktü telvesi Ey Rabb'im, silkelendim, yıkanıp geldim Sana, Tevhîd sularındayım, demir attım limana. Geçmiúimi unuttum bugünü yaúıyorum. Lâyık gördün kullu÷a, imzanı taúıyorum. . Öncenin öncesisin, sonranın sonrasısın, 331 Cümle yaratılmıúın yalansız aynasısın. Kuú var mı ki uçmayı bırakıp da yürüsün? Mümkün mü seni bilen gaflet içre sürünsün? "ALLAH U EKBER" dedik, "LAøLÂHE øLLÂLLAH!" Ve sarıldık ipine, sahibsin güzel Allah. Bıkıp usanmam yoktur affını beklemekten, Akıl çoktan kurtuldu uzun emeklemekten, ømanımda gölge yok, úanımı arz ederim, Yoluna kurban diye canımı arz ederim!.. ( 12 ) (GÜNEùTEN ÖTE) ( 126 ) ÖTELERE DOöRU Sular akıp gidiyor Köprü yerinde Gözümün biriyle sulara bakıyorum Biriyle bulutlara Köprünün üzerinde Bulutlar geçip gidiyor Gök yerli yerinde Gözümün biriyle güneúe bakıyorum Biriyle yollara Bir tepenin üzerinde Rüzgar esip esip gider Da÷ hep yerinde Yalnız büyüyen bir ardıç Direnir zamana karúı Da÷ın üzerinde Kuúlar geç gelir, erken göçer Tarlalar eski yerinde Gözümün biriyle ırma÷a giriy rum Biriyle yapıúmıúım eyere Ayaklarım üzengide Sultanım da gitti candostlar ùanı yerinde O yeni bir kutup yıldızıdır artık Yolcu yönünü bulacak ıúı÷ında Bu garip hep adını zikredecek Ateú yalımı türkülerinde 332 (127 ) SESøNLE YAKA YAKA OKU BENø Musluktan damlayan su sesine uyandım Dudaklarım uçuklamıú, a÷zımın içi kupkuru Bir kukumav öttü yanı baúımda Sonra uç up gitti mezarlı÷a do÷ru Orada sıkılır, durmaz döner sandım Ve su oldum beklemeye sıvandım Ses dinlerken sıkıútırdım muslu÷u Kukumav dönmedi, ben çıktım araziye Geceyi çiçekli bir kaktüse benzettim Dükkanlar kapalı, çarúılar boútu Her bekçi kahverengi tüylü bir kuútu Atiye nerden gidilir, nerden bakılır maziye Oturtmadım teraziye Hüznümü bir torbaya doldurup Merakımı yıldızlara arzettim Ey latası sırtına dar gelen çelebi, Nereden dinlemeye geçtin beni? Konuúursam sesimin kanaması durmaz Susarsam takvimlere úavkım vurmaz øki uç arasında oturmuú bir tepeyim Nazardan saklarım gönlümde eseni En parlak tüylerini döküyor sonyaz Alnımın ortasına bir öpücük kondur ùiirler do÷urayım kuca÷ına Çiçeklerden kanatlar yapayım yüre÷ime Her vardiya ineyim sevginin oca÷ına Çok derine inince sen sesini dokundur Hazreti Davut gibi bir taú koyup sapana Sonsuza fırlatayım sıca÷ı sıca÷ına Sedef kakmalı bir rahlenin üzerine Kırk besmeleyle gözlerimi bırakaca÷ım Sesinle yaka yaka oku beni Küllerimi toplayıp yeniden doku beni Oruçluyum, sevdalıyım, abdestim taze Silkelensem tozum Buhara kokar Bir ceylan yüre÷i kadar sıca÷ım 333 ( 128 ) øFùA Ne zaman içim burkulsa açılarım daralır kurbanlık bir koç olurum yakamı kurtaramam kasaptan oturur zaman üstüne hayaller üretirim kanatları çiçekli bütün boúlukları düúerim hesaptan Derken bir duvar yıkılır, gülümser ötelerin ötesi evrenime ölümsüzlü÷ün sırrını yakalarım devreye giren bir eshabdan sabrın saçlarına dü÷ümlenirim gül gül zikrim gülab olur yüre÷im bir gülabdan Ey, anaforunda fırıl fırıl döndü÷üm deli nehir uyan, sen ayrı kabtan yer içersin ben ayrı kabdan hep benim firkatim yankılanır ufuklara yapraklarını ya÷mur damlalarıyla ıslattı÷ım kitaptan Aúktır zincirlerin en kalını, en a÷ırı, en kopmazı aúk ve de parçayı bütüne, beriyi öteye ba÷layan tek kılabdan et ve ot yiyenler anlar da anlamaz hak yiyenler a÷layan bir gönülden inleyen bir rebabdan ùimdi bir denizde sürgün yaúamanın tadıyla sarhoúum benim ufuklara bakıúlarını giydiren en cömert kaptan köhnemiú merasim kalıplarını kırıp döken benim yer-gök bilgilidir bendeki inkılaptan ( 129 ) SUÇUMUZ MÜSLÜMAN OLMAKMIù BU YERYÜZÜNDE -Bosna-Hersek 'te savaúırken úehit düúen Maraúlı Ali Pınarbaúı 'na ve bu savaúta inancı u÷runa direnmesini ve ölmesini bilen bütün Bosna Hersekli müslümanlara bir saygı borcu.Geceli gündüzlü mermi çekirdekleri ya÷ıyor Sevgi çiçekleri açmayan kirli göklerden Sütlü mısırlarımız tarlalarda kurtlandı Yedi÷imiz ölü aúı, içti÷imiz kan. Bana adımı sormayın amcalarım Bosnalı bir çocu÷um ben Her úeyim yarım Ne kadar zorlansam da ellerim uzanmıyor Pazarda úehit düúen ablamın kanlı saçlarına Her gece karartma var, ıúıklar yanmıyor Fink atıyor varoúlarda kafir dinliler ùehvetle sarılmıúlar savaú araçlarına 334 Köyler tek tek silindi haritalardan ùehirler yakıldı ya÷malandı Drina köprüsünün beli kırıldı Mostar, Goradze düútü, Tuzla felç Direnen Saraybosna' nın kalbi durdu duracak Karlar yaralarımızın üstüne ya÷sa bile Havalar bir kurúun kadar sıcak Babam bir çıktı evimizden Gidiú o gidiú, bir daha dönmedi geri Annemi sürükleyi sürükleyi götürmüúler Korkumdan, utancımdan Kimseye soramıyorum götürdükleri yeri Evimizin yerinde yeller esiyor Uykusuz gözlerimize kaçan kül, duman Oysa ne kadar mutluyduk daha dün Ne kadar da çabuk de÷iúiyor zaman Anamı babamı bu savaúta yitirdim Ben Bosnalı çocuk/biz Bosnalı çocuklar Yangın yerlerinde kedi yavrularıyla oynuyoruz Lunaparka veda ettik Güller, karanfiller ellerimize küskün Yedi÷imiz ya kurúun ya kar Hangi eve baksam feryad-figan Herúey târümar Dayımın o÷lu hastanede yatıyor øki gözünü ve kolunu kaybetmiú Kısacası iúi bitmiú Komúumuzun kızı çıldırmıú iúkenceden Toplu mezarlardan bahsediliyor Irzına geçilmiú, hakarete u÷ramıú kadınlar Dik tutamıyorlar e÷ilen baúlarını Delik-deúik olmuú çocuklar Artık gökyüzüne tutkuyla bakmıyorlar Bir deli rüzgar kapıp götürmüú uçurtmalarını Daha kimyasal silahlar da kullanacakmıú düúman Üstümüze üstümüze geleceklermiú Bunlar Hergün duydu÷umuz haberlerden 335 Kime yaklaúsak üstümüze akrep atıyor Her haçın zinciri kanlı bir kırbaç Nerede barıú havarileri, insan hakları türkücüleri Boynunu kim kırdı beyaz barıú güvercininin Hep böyle kıvıracak mı çengi Gali, Hep boú sözlerle oyalıyacaklar mı bizi? Silahsızız, gönllümüz boú, karnımız aç Genç-ihtiyar, kadın-erkek Ve biz çocuklar Topluca namaza duruyoruz Bildi÷imiz baúka adres kalmadı Ya özgürlük ya da ölüm diyoruz Bütün dünyamız kan ve kar ( 130 ) TESPøHøN øPLøöø KOPUVERDø Tesbihin ipli÷i kopuverdi Ortalı÷a saçıldı taneleri Ey gönül ustası sevdamızın, Bir kuyuya düútüm, çıkar beni Tohumun karnı yarıldı Ortasından bir hayat filizlendi Ey ak ku÷usu sularımızın, Bütün karanlıklardan koru beni Seninle güzeldi dolunay Aynı rafa dizilirdi eski-yeni Ey akıncıların baúı muallimim ey, Kurtlar arasında bırakma beni Seninle tatlıydı çorba, demli çay Sofra zengin ama o iútah hani? Daha bak, daha bak gözlerime Ham yanım direndikçe daha yak beni Göremiyorum ama duyuyorum Durmadan ilahiler okuyor birileri Sen’se bir bayrak açmıúsın ötelerden Yer-gök ayakta selamlıyor seni Kimseye soramıyorum kaç gün oldu Sen bizim bu diyarı terk edeli Gözlerinin foto÷rafını çekip büyüttüm En güzel bir duaydı bedeli 336 Sen gitti n tesbihin ipli÷i kopuverdi Kim toplayacak úimdi da÷ılan taneleri? Ey aúk kervanının esenlik kılavuzu, Sultanım efendim kolla beni ( 131 ) AY ùAFAGINDA TURNALAR Has dostların hepsi erken kalkıp gittiler Ay úafa÷ında rakseden beyaz turnalar gibi Bense senin için kaldım gerilerde Senin dostlu÷unun iffeti için Saygıya sarılan çiçek yüre÷im Sızılar aúk ile bir tar gibi Ben senin için kaldım gerilerde Buz gibi bir söz duyarda kayarsın diye Yürek yalnızlı÷ına bir sancak dikmek için Yıldızları sa÷mak için içine Yolların denize ulaútı÷ı yerde Sen varsın diye Sen varsın diye sıvadım paçaları Denize de dalabilirim artık, ateúe de Yeniden yazabilirim aúkın kitabını Herúeye baúlayabilirim yeniden øçimde bir buhur gibi yürüdükçe sen Dost, sana mecburum her köúede Aúıkların göçü her zaman önden gider Ben göçten ayrıldıysam, senin içindir bu ayrılık Bak ya÷murlu ezgilerimle yeúeriyor stepler Ay úafa÷ında rakseden beyaz turnalar gibi Onlar batmadan suları çoktan geçtiler Ve imtihan sırası bizde artık ( 132 ) DEMøRKAZIK YILDIZI Gökyüzü bir Kazak çadırı, Alada÷lar'sa gümüú direk, Her gece Demirkazık yıldızıyla konuútum, taútı yürek. Kızlar dombra çalıp úen úarkılar söylüyor bülbül avazlı, Bir kısrak gibi havalı, kırlangıç edalı, gülce nazlı. Astragan kürkler gibidir bu Almatı'da bütün geceler, Düúen pelit yerde patlar; ay ıúı÷ına bakar küceler. Bir top beyaz bulut dönüp dolaúır gelir rüyama konar, Etrafta kurt sürüleri dolaúır, mevsim karakıú, da÷-taú kar: 337 -Çocuktum, benim gözümde babam,arz'ın en yüksek da÷ıydı Derviúti ve bilmiúti, sesi yıkanmıú bir gökkuúa÷ıydı Ne zaman babamı dinlesem yere basmaz, gökte uçardım, Bana sonsuzluk va'deden o gökkuúa÷ına gönül sardım. Muhammed Bahaûddin'di babamın Demirkazık yıldızı Hep O'na bakar, O'na ayarlardı sıklaúan nabzımızı. Bir Semerkant ve Buhara haritası çizmiúti ruhuma, Zaman, úimdi en güzel aynasını tutuyor çocuklu÷uma: -Yaú, Peygamber yaúı, mıknatıslanmıú bir demir tozu gibi Aúkın ululu÷una adıyorum ben arınmıú içimi... Gözlerdeki ıúık, yüzlerdeki anlam, seslerdeki huzur Yeryüzünü, gökyüzünü mutla ya÷murlamaya yetiyor. Asya bir úiir bahçesi, hikmetli sözler saçılır gül gül, Derim ki, budur, gördü÷üm ve görece÷im en güzel eylül. Güzel dostlarla bölüúüyoruz bu aúkı, bu saltanatı Yar gibi, ana gibi sarıp sarmalamıútır hür Almatı: - ùapan giy, ata bin, kartalca çok yükseklere duraksız çık, Seni hangi ok vurabilir yüre÷inden, kim tutar artık? øúte gene karúımda, gene gülümsüyor Demirkazık yıldızı, Saçlarımda rüzgarın úerbet damlaları bir beyaz sızı... Üç Kırgız ressama poz verdim iúlek bir yolun ortasında, Bana yüzümü çizdiler onbeú dakikanın ertesinde. Dedim ki, sürgün ata yurduna döndü, gezgin yuvaya, Her gece pencere md en mendil salladım ufuktaki aya: - Onca yakından tanıdım ben Özbe÷i, Kaza÷ı, Kırgızı Ey bana yolumu çizen kılavuzum Demirkazık yıldızı, Kimseler kargımasın, kara bulutlar örtmesin yüzünü! Sen ondur, sen güldür, koru bu büyülenmiú aúk öksüzünü! Özledi÷im kutsal kentleri makarama sara sara Dolaútım Biúkek, Çimkent, Taúkent, Novai, Buhara. Kasr-ı Arifan'da can esridi, vakit dal dal çiçeklendi, Hamur burda kıvam buldu ve sona erdi beklenti: -El açıp yalvardım Hakk' a, olaki duamız kabul ola, Yaratan, veren Allah’tır, istemek yaraúır aúık kula. Hoúçakal Balkaú Gölü, Isık-Göl, dünyayı besleyen Aral, Hoúçakal Cambul, Siriderya, Amuderya, sevdam hoúçakal. Hoúçakal pirim efendim ùah-ı Nakú-i Bend hazretleri, Hoúçakal úairim Abay, ulu Buhari ve Ali ùir Nevai! Geldim, gördüm, gidiyorum, her çiçekten tuttum helal azık, Iúı÷ın mahúere dek sürsün ey yıldızlar úahı Demirkazık! 338 ( 133 ) GECENøN EùøöøNDE KENDøNø YAKAN SU Vakit hayli geçti o kapı açık Saklandı÷ın yerden haydi artık çık Ben nereye baksam binlerce kılçık Bir kıymık umuda yüre÷im esrir Bir damla kan için uluúur kurtlar Uzakta bir yerde bir can yanıyor Yakut, zümrüt, safir, mercan yanıyor Su yanıyor, suda cihan yanıyor Sanmayınız yürek yaz, kıraç, kepir Bir kurúun üstüne kurtulur yurtlar Soyunup dökündüm bütün varımı Dilimle ıslattım dudaklarımı Gönül iter diúlenmiú her yarımı Sevmek ne arma÷an ne de kelepir Sevdikçe depreúir yürekte dertler Ben nefsi öldürdüm artık savaú yok Çok gözyaúı döktüm, kurudum, yaú yok Gecenin boyuna göre kumaú yok Selamladım uzak da÷ları bir bir Ben kendimi yaktım, gülsün namertler ( 134 ) AöIT GøBø Bir damla su için yaktım uykuyu ey zalim Kerbela kıskandın suyu i÷nesi a÷ulu geceler boyu tek ezgi bilirim: canım yar o÷ul, kanayan yaramı gel de sar o÷ul. Hani dönecektin gitti÷in yerden ne olur dönde gel sen bu seferden dururken yüre÷im tutuúur birden ne sular söndürür, ne de kar o÷ul, kanayan yaramı gel de sar o÷lu. O güzel yüzünde güneú batmazdı bengisu yüre÷in kir-pas tutmazdı sensiz bahçemizde bülbül ötmezdi úimdi tek iúimiz ahüzar o÷ul, kanayan yaramı gel de sar o÷ul. Yine çivisini çaktı ayrılık 339 içimizi yaman yaktı ayrılık yine yolumuza çıktı ayrılık bu ayrılık yüre÷imde kor o÷ul, kanayan yaramı gel de sar o÷ul. Aç mısın, tok musun, yaralı mısın dumanlı da÷ların maralı mısın dünyada tek bahtı karalı mısın bizi bizden -gayri kim anlar o÷ul, kanayan yaramı gel de sar o÷ul. A÷larım gözyaúım içim e akar her damlası beni kavurur yakar güller karanfiller kokunla kokar nedir bu felaket, bu zarar o÷ul, kanayan yaramı gel de sar o÷ul. Uyur-uyanırım yola bakarım her mermimi senin için sıkarım bilmem ki yarına nasıl çıkarım bize veda etti ilkbahar o÷ul, kanayan yaramı gel de sar o÷ul! ( 135 ) SÖZE DAøR Söz var; a÷zından kurúun gibi seker gider, Söz var; padiúah gibi oturur cümlenin baúına. Söz var; asılmaktan kurtarır seni, Söz var; sülüs bir yazıyla kazılır mezar taúına. Söz var; ne kokar ne bulaúır çevresine, Söz var; benzer hatem yüzük kaúına. Söz var; gecikirse dilinde ay tutulur, Söz var; yakıútıramazsın yaúına. Söz var; unutulursa zaman tökezler, Söz var; söyleyince bereket katar aúına. Söz var; saklarsan yaralanır adalet, Söz var; söylersen dert olur baúına. Söz var; ya÷lı kendir olup geçer boynuna, Söz var; her kolaylı÷ı sa÷lar iúine. 340 Söz var; kelep kelep ıúık, bölüúürsün, Söz var; söylemezsin yoldaúına. ( 136 ) ZONGULDAK Eli-yüzü kara bir kent sanırdım, Yanıttı gördü÷üm Zonguldak beni. Bir göçük olunca hep utanırdım, Kuúatırdı kara ile ak beni. Gözümde Kilimli, Karadon, Kozlu Can alan üç devdi, üç çarpık yüzlü, Gördüm ki kızları hep ahu gözlü, Haksızlıktan esirgedi Hak beni. Yollar büklüm büklüm, binalar kat kat, Pes eder burada en yü÷rük bir at... Sanırsın gümüúe vurulmuú savat, Diyemedim yakacaksan yak beni. Kapuz’a yürüdüm, Fener’de gezdim, Merkezde, kıyıda-kenarda gezdim, Ben ki nice nice diyarda gezdim, Bir baúka sarmıútır Zonguldak beni. Dersin ki, bu úehir kartal yuvası, Ufku deniz kesmiú, hiç yok ovası, Yayladan gelene çarpar havası, Kesmiyor burada her bıçak beni. Köprüler, tüneller, vadiler geçtim, Ekme÷inden yedim, suyundan içtim, Yeúil tepelerde gönlümce uçtum, Dolunay say, gök kubbeye çak beni! Rıhtımda, iú yapmaz köhne tekneler, Sanki kayıplardan birúeyler bekler... Duldalardan gülümseyen çiçekler, Kör etmez burada her yasak beni. Aú-ekmek ve sudur kara kömürü, Özünü ararken bulmuú demiri. Kolay de÷il kırık kalbin tamiri, Bahara taúıyor bir sıcak beni. 341 ønerken, çıkarken baúım dönüyor, Martılar sürüyle uçup konuyor, Zonguldak, konukluk sürem doluyor, Ak çiçe÷im, al yakana tak beni!.. ( 137 ) MERKEZ OLAN SEVGøLøDøR Merkez olan sevgilidir, gevremiú bir kenarım ben, ønsan kalıbı içinde yemyeúil bir çınarım ben... Kendi dalıma asarım kendi ıslak yanlarımı; Zikrederim, úükrederim, bir kaynayan pınarım ben. Güç kimde, sabırlı kimdir, selam ile sınırım ben, Vuruúan benlikler olur, hep kendimi kınarını ben. ( 138 ) ÜSTÜMDE ZORLU BøR øùøN YORGUNLUöU VAR Üstümde zorlu bir iúin yorgunlu÷u var, teri var, Kaderi asla suçlamam, herkesin bir kaderi var... ùikayetsiz yaúamayı mut için ilke bilmiúim, Beter ne ki bu ölçekte, beterin de beteri var. Meydan öyle geniútir ki dıúarı var, içeri var; Her rüyanın bir yorumu, her eúyanın bir yeri var. ( 139 ) SøZøN øÇøN YAZDIM BU ùøøRø - Çi÷dem ve Harun DOGRU' ya sevgilerimle. Adresi belli ölülere nasıl olsa çok tez ulaúır haberler ey evrenin yitikleri adresleri bilinmeyen ölüler size do÷rultuyorum ıúı÷ımı size ayarlıyorum sesimi dilimde en tatlı sevda iksiri bendedir en taze haber sizin için yazdım ben bu úiiri Direnmekte israr eden bir úehrin üstüne cehennem topları gülleler ya÷dırıyor taúımaya mahkumuz bu dünyanın yükünü bir yük ki durmadan a÷dırıyor 342 yürek ulaúamıyor dostuna her kedi göz dikmiú bir kaplan postuna kısrak süt vermiyor yavrusuna potuk anasını yadırgıyor a÷aç kendi kökünü Marangoz rendeliyor zamanı demirci önündeki demiri yo÷uruyor taúlarla oynuyor taú ustası damlardan inmiyor her kuú hastası pazarlarda en ucuz mal insan kanı hiç do÷ru tütmüyor bacaların dumanı úairler eúkali bozuk úiirler do÷uruyor yanlıú iz peúinde geziyor hafiyeler duyarak, düúünerek yaúayanların ha çıktı ha çıkacak canı çiçeksiz bir a÷açtır yarın Dünya dünya oldu÷u günden beri hiç böylesine pis kokmamıútı sular zehir saçarak akmamıútı úimdi parma÷ını de÷irsen diline dilin i÷nesini batırır eline haram akar her kapıdan içeri dost dersin dost atar tekmeyi beline Gece mezarınızdan toprak çalarlar da÷lardan, denizlerden çalarlar gündüz bütün kasalar boú çalanlar hep sizlerden çalarlar üúür, titrer, sarınırsınız mitillere sizi selama durdururlar usta hırsızlara, ödüllü katillere baúa geçen mîrler sarhoú tüm hizmet görenler sarhoú berberin usturası gırtla÷ınızda Berber deyince geldi aklıma úimdi bütün basın birer berber dükkanı konuúan, yazan, çizen herkes berber göletler doldurur akıtılsa kesilen saçların, sakalların kanı okullar umulanı vermiyor hep kekeme konuúuyor e÷itmenler Nalbant durmadan nallıyor aynı atı bir at ki sadece resim 343 terzi emekli bir cambazı oynuyor sahnede sayıyor müúterilerini isim isim bakkal bozuk terazide tartıyor gelece÷i eczacı hergün yeni bir etiket yapıútırıyor sa÷mal inek sanıyor hastaları nerden bakarsanız bakın çürük temeller üstünde i÷reti bir çatı Gıybettir, ses bombasıdır artık siyaset kamçılı "bir geçit resmidir kıyadet Türkçeyi susturdu bö÷ürenler ahmaklar putlardan bekliyor keramet bir aksakal akın diyor ki kaç saklan, kaçabilirsen doludizgin gelmekte kıyamet Ben kara yüzlü, kaypak sözlü bir savacı de÷ilim hakkımı herkese helal ettim kimseden davacı de÷ilim bu siyah-beyaz resimde beni umutsuz görenler öyle olmadı÷ımı görüp gülümsesinler ben güzel muútular vermek için çıktım yola yerlere-göklere selam ola mezarlardan çalınan toprakları da÷lardan, denizlerden çalınanları bulup yerlerine koyaca÷ım gözünüz, kula÷ınız, diliniz olaca÷ım Ey otlarla karıútırılıp demetlenen güller ey acıları eminerek büyüyen sabiler anneler, babalar, sevgililer uyuyanlar, uyanıklar, hastalar, körler tutsaklar, hürler ey evrenin yitikleri adresi bilinmeyen ölüler size do÷rultuyorum ıúı÷ımı size uçuyoruyorum sesimi benim kalbim her zaman diri tevhîddir dilimin iksiri bendedir en taze haberler en güzel müjdeler sizin için yazdım bu úiiri 344 ( 13 ) (LEYL Ü NEHAR AùK) ( 140 ) MÜNACAT Bismillahirrahmânirrahim Patır patır gömleklerini yırtan Baúlarına bahar vuran tomurcuklar, Iúıkta se÷riyen yapraklar Ve ya÷murlarla kucaklaúan Yanık topraklar gibi Bir iúe adınla sarılmak Bir söze adınla baúlamak Ne güzel Rabbim ùu sonsuz kainatta Katı, sıvı, gaz, plazma Canlı / cansız ne varsa Hepsi senin eserin Iúı÷ı izleyen ayçiçe÷i gibi Hangi yöne dönsem Ayan beyan ardasın Yerler / gökler Ve bütün yaratılmıúlar Senin imzanı taúır Herúey sana úükreder Zaman hep seninle var Hiçli÷in tek yorumudur zamansızlık, Aklın intiharıdır Nefsin sefaleti Ve en çirkin küfürdür ømansızlık Dur / durak bilmez Bir koç baúıdır döver tak tak Gö÷sümün et, kemik ve kastan duvarlarını Yerle gök arası kadar kırmızı zambak Kanımla renklenir Aúıktır, iklimini bulmuútur Hep senin güzel adını Zikreder kalbim Kulunum Elbette olacak kusurum Ahadsin, samedsin Rahman ve rahim olan sensin Gaflette kayabilirim Nefsime uyabilirim Kalemim sürçer 345 Dilim kelamı kirletirse Yasak arazilerde gezersem E÷ri ve kırık çizgiler çizersem Tövbelerim sa÷nak sa÷nak uzanacak sana Adilsin, adaletine sı÷ınırım Hakım-i mutlaksın Yalvarıyorum Günahlarımı ba÷ıúla ( 141 ) AYRILIK KÖPRÜSÜ Ne zaman- bir úimúek parlasa ötelerden Damda yuvarlanan bir lo÷ gibi uzar gider gök görültüsü Kara donlu atlara binmiú süvariler tutar ufukları Bütün kuúlar susuverir öterken Bastırır her sesi ya÷murun türküsü? Akkora dönüúmüú bir demir külçesinin Suya daldırılıúı gibi bir ses bir koku yayılır etrafa Ne ıúı÷ı kalır güneúin ne de ısısı Karanlı÷ı ufku sarınca ya÷mur sesinin Bozulur aúk namelerinin bütün büyüsü Karanlı÷a bakıyorum, karúımda bir kuru kafa Soyunmuú bütün ziynetlerinden bana gülüyor Gözlerini ba÷ıúlamıú aç karıncalara Dilinin dudaklarının yerlerinde yeller esiyor Sükûtu zehirler kusuyor Öyküsü, ölü kelimelerin çiçeksiz öyküsü Her do÷an çocukla yeniden dirilir kelimeler A harfiyle baúlar ve uzanır z’ ye kadar Her sabah kasaplar bıçaklarını yeniden bile÷lerler En yakın mezarlı÷a ya da en eski müzeye kadar Kırılarak dökülür bir melalin görüntüsü Ey sıkıntılar arttıkça zorlanan yi÷it kalbim, En yüce da÷ların boylarım aútı artık çilem Seni bu dünya için hiç kirletmedim Seninle sonsuzlu÷a kanatlanır muhayyilem Unuttum ayaklarının sayısını Her köprü artık gizemli bir ayrılık köprüsü 346 ( 142 ) BU KERVAN YOLLARDA KALASI DEöøL Az önce götürüp mezarlı÷a gömdüler Bu eski kasabanın en güzel kızını O ölünce dünya sarsılır sanırdım Güneú bile buruúturmadı yüzünü Derdim ki müebbet yas tutar delikanlılar Bir sevgili genç yaúında ölünce Gördüm ki kimsenin umurunda de÷il Herkes kendi ezgisini söylüyor keyfince Dönüp gerilere bakıyorum tahassürde Sisler yavaú yavaú da÷ılıyor ufuklardan Bir gün bir yörük çadırında saz çalmıútı bana ùimdi kara toprakta yatıyormuú Aliosman Göksu’ya bakan Helete yaylalarında Hasta Bekir’in çadırına indirdiler beni Barsa÷ı dü÷ümlenmiú mecali tükenmiúti Bulutlardan biçiliyordu kefeni Haydar’ın babası bir jandarma baúçavuúuydu Yanına yaklaúılmazdı çalımından Arif a÷a derseniz pür-ateú Çevre ö÷ünürdü yalımından Tahsildar emeklisi çolak Tahsin A÷nam borçları için haczetti÷i evleri anlatırdı ùimdi gümüú saplı kamçısının akibetini bilen yok Kader onun da mezar taúlarını kırdı Bezirgan Hurúit’in de izi tozu çekilmiú Malikanesi, viran, malları talan olmuú Sindirdin mi yuttu÷unu diye sorarmıú her gece Mezar taúıma konup öten baykuú Da÷ gibi pehlivan Ali’nin sırtını yerlere seren Fele÷e sitem etmem ben o bilir cengini Cepheye gidenler a÷lıyor artık Davullar zurnalar atmıú rengini Keyfince doldur süsle dünya denen dükkanı Sonunda çırılçıplak bırakırlar topra÷a øsrafîl’in sûruyla yırtılır mavilikler Balık düúünce a÷a 347 Yüzlerce cenaze namazı kaldıran imam Yaúar efendi O da Azrail' in karúısında düútü zebun Dün salası verildi bütün camilerde ønna lillahi ve inna ileyhi raci’un Ötelere bakan kapı her zaman açık Biz kendi kabımızda kalabalı÷ız Eski foto÷raflarda kilitlendikçe çehreler Gürültülerle artar bizim yalnızlı÷ımız ( 143 ) YATAK O÷lumun yata÷ında yatıyorum Beni kendisine rakip gören o÷lumun Beynim bu yerzüyünün en çilekeú hamalı O÷lumun sesini duyamıyorum Benimse sesim paramparça Çevrem karanlık Arada bir gökler aydınlanıyor Okunan sure-i kenz olmalı Mezarına sı÷mayan bir ölü gibiyim Araf’ta bir gemi bekliyorum Daha çok bekletmesin Gelsin kurtarsın beni Iúık gibi ıtır gibi sarsın beni Cennet ve cehenneme bakan iki kapılı bu adada Usunu yitirmiú bir deli gibiyim Her derdin bir çaresi olmalı Bütün kanalları arıyorum tek tek Hiç birisinde ses yok Rüzgar cehennem kuyularından esiyor/cennet uzak Sözde dört duvar yok/kafes yok Ama kendi gölgem bile bana tuzak Ne doruk belli ne uçurum Ortada sıtma tutmuú gibi titriyorum Kılavuz bir ses olmalı Ah söylemek istediklerimi bana söyletmeyen Yüre÷ime tıpa dilime kelepçeler vuran úiir Bu gezgin kimli÷imle bir sürgünüm ben Bir konuk bekliyorum çıkıp gelsin Karúı gedikten Artık taúma çizgisine dayandı nehir Yüre÷im öylesine kabardı ki Yaslanacak bir taú-duvar olmalı 348 Derin sular tek tek kıyalara atıyor Aynalarla bütünleúen narsistleri Bü÷etlerde bo÷ulan úiúmiú mor cesetleri Kiminin a÷zına yosunlar yapıúmıú Kimi balıklarla öpüúmüú Hala gökyüzüne bakıyor kimileri Sinekler ısırıyor parçalanan etleri Kader dedikleri bu olmalı Güzel o÷ul bir kelebe÷e dönüúüp Adres bırakmadan çekip gitti Peúinden yollara düúüp Adını fısıldadım Hazret-i Yakup gibi Ben altmıúbeú yaúında yedim vurgunu Karınlıkta dolu dolu a÷ladım Her yatak mezarı hatırlatıyor bana Bunu úimdi daha iyi anladım Dokunan kadim bir kumaú olmalı ( 144 ) GÜZSÜ/GÜZ Evden, úehirden çıkmıúım, tek baúımayım Bütün ezgilerin do÷asında aúk ve hasret var Kula÷ım beú vakit ezan sesinde Nabzım kaç atıyor saymaktadır yar Ayaklarımı yere usul usul basıyorum Topraklar taúlar benden incinmesin diye Yarpuz kokulu pınarların uza÷ından geçiyorum Su içen kuúlar incinmesin diye Tuz taúları hariç bütün kayalar Ya÷murdan güneúten çopur çopur Her giysiyi giymiyor úimdiki rüyalar Koyaklardan esip gelen yapa÷ı kokusudur Bir karınca yuvasına yakın oturuyorum Ne kutlu bir u÷raú, ne kutlu bir devlet Balözü toplamaya çıkan anlar da böyledir Terzikuúu da böyledir yuva yaparken, hayret Bembeyaz bulutların üzerlerinden uçan Her uça÷ın içinde sanki ben varım Gönlüm sevgiliyle koúa yaúarken Kütür kütür kar sesleri duyarım 349 Da÷lar tenhalaútı yollar sancılı Açtım güldesteyi çevirdim cüz cüz ùurda okunmamıú kaç sayfa kaldı Mum bitmek üzere, mevsim güzsü/güz ( 145 ) DÖNÜùÜM BøR UTKUDUR SEVDALANINCA Dilimin sihirli de÷ne÷i Sıradan kelimelere dokunuyor Dokundu÷u her kelime Kanatlı bir at oluyor, Deh demeden bütün atlar Doludizgin koúuyorlar Dilim yaúatarak yaúıyor Gönlümün sihirli de÷ne÷i Eski türkülere dokunuyor Açılıyor kapalı sandıklar Al, beyaz, doru renginde Her türkü uçan bir at oluyor Barajlardan bırakılan sular gibi Atlar durmadan koúuyor Gönlüm çoútukça çoúuyor Gönlümün sihirli de÷ne÷i A÷açlara, taúlara dokunuyor Dokundu÷u bütün a÷açlar taúlar ùaha kalkan birer at oluyor Atlar burunlarından soluyor Atlar koúuyor, durmadan koúuyor Gönlüm aúkını yaúıyor Gönlümün sihirli de÷ne÷i Kaleme, ka÷ıda dokunuyor Kalemler, ka÷ıtlar at oluyor Nal sesleri dalga dalga çarptıkça Gökteki yıldızlar savruluyor Da÷lar ufuklara devriliyor Dokundu÷unu ata dönüútüren Gönlüm yata÷ından taúıyor Gönlümün ve dilimin sihirli de÷ne÷i Asya’da, ,ata yurdu göbe÷inde Alada÷’ ın çiçekli ete÷inde Yani Uzuna÷aç kolhozunda Soylu bir kazak atına dokunuyor 350 Dokundu÷u at gerçek bir at oluyor E÷ilip öpüyorum alnından Kulaklarına yüre÷imi fısıldıyorum Yelesine rüzgarları doluyor At gönlüme göre koúuyor Sırtımdaki çapan raksediyor havada Gönlüm kabarıyor, çoúuyor ( 146 ) GEÇ KALDIM BAöIùLA Yalapúap hazırlanıp yola çıktım Sana bir an önce gelmek için Birgün öncesinden sözüm vardı Bense her sözüme sadıktım Ve sana sırılsıklam aúıktım Bir kenar semtte kaldı÷ımı biliyorsun Yolda ya÷mura tutuldum Bir taraftan ya÷murun u÷ultusu B ir taraftan toprak kokusu Sardı sarmaladı beni Hayat öpücükleri gibi Sarhoú oldum Hızım kesildi Bu yüzden geciktim Ba÷ıúla Ya÷mur yavaúladı÷ında Açık bir arazide yürüyordum Senli hülyalar kuruyor Senli düúler görüyordum Bir salkım sö÷ütün ıúıl ıúıl yapraklarında Ya÷mur damlacıkları demleniyordu Yalankı çiçekleri vakte gülümsüyor Tatlı bir serinlik saçlarımda dinleniyordu Ben Su toplayan kaklıklara baka baka Kayalarda seke seke Tarlakuúlarını dinliyordum Biraz da bu yüzden geç kaldım Ba÷ıúla Bilirsin, herúeyin sınırlı bir ömrü var Yürekleri sıkıúan bulutlar da A÷ladılar a÷layacakları kadar Gözyaúları kuruyunca Rahatlayıp ufuklara da÷ıldılar 351 Güneú çıktı ortaya cengaver güneú Tek at tek mızrak Ve terkisinde yedi renkli gökkuúa÷ı Yedi renkli bir bayrak Senin hayalin dikildi karúıma Acelem oldu÷unu hatırladım Yürüdüm koúar adım Soluk solu÷a Senin semtinde Bir çiçekçiye u÷radım Onca çiçek türü arasında ùaúırıp kaldım Önce üç kırmızı karanfil istedim Sonra üç beyaz karanfil daha Güllerden de istedim bir demet gül Evreni kucaklamak ister sevince günül Biraz da çiçekçide geçti zaman Geç kaldım Ba÷ıúla Pür-telaú ayrıldım çiçekçiden Kuca÷ımda çiçekler vardı Yüre÷imde sen Bir i÷neye iplik usluklar gibi En duyarlı bir úiire uslukladım sesimi Bakma bakına kapına geldim Sı÷ındı limana okyanusları tüketen bu gemi Çilesiz vuslat mı daha güzel Yoksa hep uzaktan hayal etmek mi øçimde savaúlar, yangınlar yaúadım Anahtar deli÷inden içeriye süzülen Iúık gibi, rüzgar gibi Adını adım Usulca sana geldim Geciktim, özürlüyüm, biliyorum Ba÷ıúla ( 147 ) HAYATIM SANA AYARLI Nehrin ortasına düútüm burgaçta dönüp dururum Bana de÷ip kaçan balık birden ellerin oluyor Ben a÷larken yaúın yaúın çözülen kara bulutlar Sen gülerken ak duva÷ın, al-al tellerin oluyor 352 Bir kahkaha tufanına dönüútü÷ü zaman neú’en Beni söküp sürükleyen deli sellerin oluyor Hangi sapa yere çadır kurup yurtlansam, orası, Senin sultanlık çayırın, çamlıbellerin oluyor Seher ya da gurûb vakti âfaka renk-ıtır veren Senin baúak söken terin, gonca güllerin oluyor Bu ne sevda anlamak zor, gözlerin kılçık atıyor Beni sana dü÷ümleyen tatlı dillerin oluyor Ne cinim ne de bir melek, bir ønsanım yolu dölek Gamı bana yükler felek, ödül ellerin oluyor Renkleri senden düúlerin, beytülkasid’dir kaúların Peúine düútüm kuúların, sebep gellerin oluyor Karakoç yolunu seçmiú, seninle kendinden geçmiú Sı÷ındı÷ı tek gölgelik, yeúil dalların oluyor 148 ) SEN YAKLAù BøR ADIM DAHA Tuz bassalar da yarana Sana adını sorana Adını demekten korkma Her ad bir bellik taúıdır Ya da bir kimlik kuúudur Kötü dedirtme adına Sabah mosmor, akúam tirúe Sana sevdalı derlerse Sevdalıyım de, hiç korkma Sevda bir yürek iúidir Karanlıkları ıúıtır Hep sevdalan inadına Yolcusu olan yol bekler Sana deli diyecekler Desinler, aldırma, korkma Delilik tezcanlılıktır Yada delikanlılıktır Sarıl iki kanadına Sana koçak diyecekler Peúinden de gülecekler Düúün-taúın, ama korkma 353 Koçaklık erdemsiz olmaz Söz dedi÷in demsiz olmaz, Dökülür i÷reti yama Sana kafa takacaklar Sana ters ters bakacaklar Baksınlar, nazardan korkma Bakıú var, bir kör baltadır Bakıú yar a÷dır, oltadır Çorap yapma aya÷ına Dayan zorlu boranlara Sana adres soranlara, Adres göstermekten korkma Adres bir açık kapıdır Ve her gerçe÷in çapıdır Sen yaklaú bir adım daha ( 149 ) BøLDøöøM TEK ADRES SENSøN Kul kullu÷unu bilmeli Hiç dedim mi sultan eyle? Sendendir kulun erdemi Çolpa ay' ı çulpan eyle Rahmansın rahimsin sahip Sana koúar her muztarip Kapını bekler bu garip Kuluna bir derman eyle Bir ateútir evim barkım Günahımdandır tüm korkum Adınla baúlar her türküm Ürünü mü harman eyle Seni zikrederim çok çok Bildi÷im baúka adres yok Amamma neden ses yok? Geldim iúte kurban eyle Dayanılmaza dayandım Topra÷ım dürttü uyandım Aúkın rengine boyandım Noksanımı tamam eyle Da÷lar taúlar sırtımda yük Tanı÷ımdır buna yer gök 354 Alem bir hiç sensin büyük Affın için ferman eyle Karakoç kulun çok darda Yüre÷i mahkum bir úarda N’ olur düzlü÷e çıkar da Çitilimi orman eyle ( 150 ) AöIR GELøYOR Yaralı kuúumun kanı Dallara a÷ır geliyor Yere bassa aya÷ını Yollara a÷ır geliyor Uzaktan gider bulutlar Çiçekken kurur umutlar Suna beklemek her bahar Göllere a÷ır geliyor Naçar vurgun gönlüm naçar Kurt kovalar ceylan kaçar Ufuklar bir konar göçer Çöllere a÷ır geliyor Yolcu yeler yeler yetmez Derdi olmayan kuú ötmez Hayattan úikayet bitmez Kullara a÷ır geliyor Vakti tırnakla kaúımak Kızıl alevde üúümek Yorgunlukları taúımak Sallara a÷ır geliyor Sevda bana vurdu geçti Kıran geldi kırdı geçti Desem ki ısırdı geçti Yıllara a÷ır geliyor ( 151 ) TAZE KAR YAöDI DAöIMA Onca dilekler dilerim Bir balık düúmez a÷ıma ønce dokur, sık elerim Mecburum ayak ba÷ıma 355 Beni gören esrik sanır Esrikli÷iin ayıplanır Eúim-dostum hayıflanır Dayanılmaz sıca÷ıma Derdim vardır höyük höyük Mazrufum zarfımdan büyük Omuzumu çökerten yük Hiç sı÷madı kuca÷ıma Bilemem kimdedir hata Kim öle kim dü÷ün tuta Kim durmadan odun ata Taúı yakan oca÷ıma Yürek sızlar zari zari Tek úifa sensin ey bari Gözlerimle öpsem yari, Köz basılır duda÷ıma Karakoç der bozuldu tar Ölü evinde ya÷ma var Daha kalkmadan eski kar Taze kar ya÷dı da÷ıma ( 152 ) ÖZÜM SENøNLE Serinlik çöktü mü giyer abayı Da÷lara çıkarım, özüm seninle. Donatır, doyurur badısabayı Peúine takarım, özüm seninle. Belle ki bir kuúum, kondum çalıya; Düúüne düúüne döndüm deliye... Kader kilitlemiú Anadolu'ya, Yollara bakarım, özüm seninle. Asya resim, ahenk, Asya yazıdır; Gökteki ay gülen Uygur kızıdır, Yüre÷imde damla damla sızıdır ùiire dökerim, özüm seninle. Çiçekten ıtırlı, baldan úirinsin; Gökçe mavi, göller kadar derinsin; Yüz yıl da beklerim bilsem benimsin, Diúimi sıkarım, özüm seninle. 356 Ay ceylan balası, yıldız irisi; Hörmetli, hükümlü sevda dirisi; Sana yanlıú baksa kulun birisi Canını yakarım, özüm seninle. Yürürüm, dururum, yolum yol de÷il; Yatarım kalkarım, halim hâl de÷il; Sensiz günüm, ayım, yılım yıl de÷il Bir kaysam çökerim, özüm seninle. Domburanın tellerine de÷ince Parmakların çiçeklenir keyfince Karakoç der, hasret kaldım sevince, øçimi çekerim, özüm seninle, ( 14 ) ( AùK MEKTUPLARI ) ( 153 ) LEYLA Gözlerini bir kez gördüm ve vuruldum, bittim Leyla! Sanki bir kıyamet koptu, kıyamette yittim, Leyla! Bütün tüneller karanlık, köprülerse çürük ve dar; Saçlarının siyahında úahlanırken karanlıklar Sana kavuúmak aúkıyla her ça÷rıya gittim, Leyla! Yorganım bir kaçak bulut, döúe÷imse gebreotu; Yüre÷im sevi evidir, odaları kutu kutu... Bir ah çektim Keremleyin, çıra gibi yandım, Leyla! Halimi bir kıyasladım Mecnun'u kıskandım, Leyla! Can iflasın eúi÷inde, bu günüm dünden de kötü. Her gece bir meyhanede körkütük sızar kalırım; Gören, duyan kınar beni, cevapta bîzar kalırım... Ay da sensin, Güneú te sen, neye baksam herúey Leyla øçiren sebep Leyla'dır ve içti÷im tüm mey, Leyla, Seni içimden çekseler bir kuru mezar kalırım. Sen silahını çekince en demirbaú baúlar düúer, Toprak Kerbela topra÷ı, gözlerimden yaúlar düúer. ùu kainat atlasında lale, sümbül, güldür Leyla, Ya dirilik aúısı vur ya da hepten öldür Leyla! Leyla deyip yola çıksam peúime tüm kuúlar düúer. 357 Gözlerini bir kez gördüm, gözlerimden kalktı perde; Yıldırımına çarpıldım, kınayan düúsün bu derde... Hüzün hecinsüvar gelir, terkisinde benim Leyla! ùular da÷ gibi yükselir, Leyla, Leyla,canım Leyla! Ahlar aúk türküsü olur en karanlık gecelerde. ( 154 ) AùK MEKTUBU IV Her tehlikeyi göze almıúım Sadece cesaretimden korkuyorum Karlı da÷lar gibi kıúlı baúım Kaçak ıúıklar gibi Bulutları delip sarkıyorum Karanlıkta da muhkemdir senin yerin Aydınlıkta da Da÷larla rüzgarlar sustu÷u an Dünya ikiye bölünüyor ortasından Bir adım ötesi uçurum Parmaklarım uyuúuyor zaman zaman Bitevîye kalem tutmaktan Bazen sesimi de yitiriyorum Sana söyleyeceklerimi Tam konuúacak vakit unutuyorum Resmini karalıyor birileri Senin öptü÷ün yüre÷im kir kabul etmez Bir tünel açılır benden içeri Sebepsiz gül açmaz, bülbül ötmez Hep sebebi m ba÷lar beni Ay ıúı÷ı, turna sesi, çiçek kokusu Fırsat bu fırsat diyorum, dem bu dem Gözyaúım mürekkep, kirpiklerim kalem Aúk mektuplarımı en temiz ka÷ıtlara En fırtınalı an'larda yazıyorum Yorulup gözlerimi kapatsam, Can-evimde yakıyorsun kandilini Cemaline dalar dalar giderim Uyuyorsun diye sitem edersin Piúmanlık yok, yıktım siperlerimi Sen benim herúeyimsin ey sevgili 358 ( 155 ) AùK MEKTUBU IX Rüzgarın yorgun dallara ve kuru otlara Fısıldadıklarını ben yüre÷ime fısıldıyorum Nevri de÷iúiyor yüre÷imin, durdu-duracak Ne tekzib bekliyor, ne bir yorum Ey benim tabibim, tacidarım Gündönümüdür, ben seni bekliyorum Karpuz mevsimi geçiyor, üzümler yetti Geceler serin geçiyor, yıldızlar daha ziyalı Güz kapıda, topra÷ınsa keyfi yok Karıncayı sarhoú eden incirin balı Vakti sevgiyle çiçekliyorum Ey benim tabibim, tacidarım Gündönümüdür, ben seni bekliyorum Rüzgar vaktin daraldı÷ını fısıldıyor Döne döne yorgun dallara, kuru otlara Yetiúmekne mümkün sınırı geçen atlara Vakit daraldı, gel bunu hayra yor Sesime umutlarımı ekliyorum Ey benim tabibim, tacidarım Gün dönümüdür, ben seni bekliyorum Çeltik düúekleri gibiyim yaz-kıú Ipıslak yaúarım kalûbeladan beri Özdeútir bendeki nakkaúla nakıú Hep seninle yalnız kalmayı isterim geceleri, Sanki bir çocu÷um, yeni emekliyorum Ey benim tabibim, tacidarım Gündönümüdür, ben seni bekliyorum Vakit daraldı, kuúların çı÷lıkları uçurumlardan gelir Herúey kendi yerine konmak ister, geç kalma Kalemim bir çalgıç gibi inletir telleri Sana gönül sofraları hazırladım, aç kalma Sevdasız kalınca tekliyorum Ey benim tabibim, tacidarım Gündönümüdür, ben seni bekliyorum ( 156 ) AùK MEKTUBU XIV Sen bir hatemîsin, bense bir maden, Kazarsın, e÷ersin, bükersin beni Hatayî bir kumaúı bezekler gibi 359 Kalıptan kalıba dökersin beni øtirazım yok Bazan çukurdayım, bazan tümsekte Canlıya - cansıza vermem bir sekte Adını tesbih yapan úu felekte østedi÷in yere nöbetçi dikersin beni Hiçbir nazım yok Bir sevda ateúidir her do÷um Parlar alevleri bo÷um bo÷um Sen mülk sahibisin bense bir tohum Yetirip biçmek için ekersin beni Gönlümden baúka sazım yok Bazan ateúlere sokarım elimi Çôkluk sabrımla ütülerim dilimi Arzetmeye gerek var mı halimi Pervaneyim aúka çekersin beni Kıúım-yazım yok Koklayınca ya÷mur kokusu alıyorum Çok güzel hülyalara dalıyorum Her niyazımı duydu÷unu biliyorum Ey sevgili, niye yakarsın beni? Ba÷ıúla demeye yüzüm yok Yüre÷im kav gibi yanar ( 157 ) AùK MEKTUBU XIX Fırtınalı bir hayat yaúadım bunca zaman Ölümün bin çeúit yüzüyle karúılaútım Havada, denizde, karada Ne bir korka÷ım ben, ne de kahraman Her belaya istemeden bulaútım Sürgünü oynuyorum buralarda Bir karabatak nasıl dalarsa derin sulara Bazan ben de öyle hülyalara dalarım Derdimle özdeúir deniz olurum Kıyıları döver dev dalgalarım Bazan bir yolcuyum uzaklara giden bir trende Bazan parmaklarımla trampet çalarım Geceleri üzerlerine kıra÷ılar ya÷an Gündüzleri kılık düzelten güz çiçekleri gibiyim 360 Olanca ıtırım içime da÷ılmıútır Dıú eúkalimse darda÷an Yollarda kaybolan asker kaçakları gibiyim Üç adım ötesi zorlu bir kıútır Badısaba umdum hep hoyrat rüzgarlarla karúılaútım Taze sürgünlerimin yapraklarını yolup yolup atan Dost cilvesi deyip dilime kilit vurdum Hicranla dolup taútım Bir güle razı oldum dikenler çit çevirdi Aúktır beni a÷latan Huzur, renkli bir kelebek Hep peúinden koúarım ben Yakalamam mümkün de÷il, en yüksek dallara konar Kan yerine aúk dolaúır damarlarımda Aúksız nasıl yaúarım ben? Aúktır benim tılsımım Cilam, neúem ve sermayem Tutuúmuúum øtip denize düúürdün, yüzme bilmem, çırpınırım Çok su yuttum, içim doldu, artık bo÷ulmak üzereyim Her gece yıldızlar biraz daha parlak Ve sular daha úarlak Ey sevgili, sana hangi yaramı göstereyim Sesimi bastırıyor ormanların u÷ultusu Dünya bir top gibi yuvarlak Ben sesi kırık bir çırçırım Ayda olmak, ayın ortasında bir huú a÷acı olmak Ve daha neler neler geçer içimden Bakarım ki beni yo÷un bakıma almıúlar Rüyalarımda asarlar beni saçımdan O÷ul vermiú bir arı yuma÷ı gibi sallanırken Bütün azalarımla dinlerim ki Senin adını haykırırlar ey sevgili Kuúlar kuúlar kuúlar Yeri-gö÷ü doldurmuúlar ( 158 ) AùK MEKTUBU XXIV "Az bekle" demeye utanırım "Biraz daha.." sözü beni öldürür "Hele kalsın.." demek ipe un sermek Olacak anında olsun derim 361 Yüzümü yapaca÷ım iú de÷il Yaptı÷ım iú güldürür "ùu olursa.." diye bir úartım olmaz Görücü beklemek temelden sakat Aúktan baúka elimde kartım olmaz Her "acaba?" giriúime barikat Yalanlar, yanlıúlar harmanlandıkça Felç olur hakikat "ùunu da isterim.." bir dayatmadır Ve süresiz bir erteleme Boúlukta kalan zamanı, zamandan saymam "Çam sakızı çoban arma÷anı" Süte incir sütü damıtırsın, olur teleme Aúkla taçlanmayan imanı ømandan saymam "Kim demiú, ne demiú, niçin demiú Nerede, ne zaman ve nasıl?" Sen cevap beklerken kervan göçüp gider Kaybeden sen olursun her fasıl Askıya aldı÷ın süreç Geriye do÷ru sayan bir süre olur Ve ça÷ın geçip gider Ey ça÷ı hiç geçmeyen sevgili, Her mala biraz daha geciktirir vuslatı Benim acelem var, imtihandayım Sevdalıyım, tez canlıyım Ayaklarımın altından yer kayıyor Baúımın üstünden gök-çatı Yeryüzü, gökyüzü hareket eder Sular, bulutlar ve yıldızlar Rüzgarın kendisi harekettir Yatarım-kalkarım bir yanım sızlar Kuú yanım uçar gider Bende kalanın hepsi sensin Her sevgi bir berekettir ( 159 ) AùK MEKTUBU XXIX Bir hemzemin geçittir aúk-ı mecazı O geçitten çok geçtim, biliyorum Aúk-ı ilahîyse din uygarlı÷ının tek merkezi 362 Ve nur ırmaklarının döküldü÷ü tek havuz Sonunda tek olanı seçip O havuzdan içtim, biliyorum Esrük düútüm, saklamaya gerek yok Sırları dökülen aynalar gibiyim Rüzgarın savurdu÷u kar gibiyim Savurup savurup koyaklara bastı÷ı Beklemeye alınmıú kar Gül yanımın yaprakları dökülüyor Kuú yanımın ince boynu bükülüyor Menazile aç bir rüzgar gibiyim Fırsat yakalamıú aç bir rüzgar Çok döküp saçtım, biliyorum Aklımı bir posta arabasına koúup Durmadan kamçıladım Senin için düútüm yollara, ey sevgili Senin için yürüdüm çöllerde adım adım Doruklardan yuvarlanan taúlar misali Kanatları ateúe de÷miú kuúlar misali Silkinip pervazlanınca gönlüm Pergelimin bacaklarını Çok geniú açtım, biliyorum Yüre÷im en geniú kanatlı bir albatros Güneúi kovalıyor ufukta Üstüne vardıkça kaçıyor ufuk Ufuktan ufu÷a geçiyor ufuk Yüre÷im sonsuzlu÷a bakan bir nokta Ey sevgili, Karanlıkta ve boúlukta bırakma beni Her zaman senin sevginle Her zaman sana do÷ru uçtum, biliyorum ( 160 ) AùK DAVULCUSU Aúkın davulunu astım boynuma, Çalıp geziyorum hep sokak sokak. Ateúi gül diye aldım koynuma Bilmeyenler diyor; úu garibe bak! Ben ayna olmuúum bakanlar bakmıú Zaman gergin deri, yürek tokmakmıú Herkes cananına bir isim takmıú, Kimi aúk serhoúu demiú; ene'l-hak. 363 Ben ne kemik, ne et, ne de deriyim Fizi÷inden firar etmiú biriyim Duman ve kül oldum hala diriyim østeyen cesur der, isteyen korkak... Alemde ne kulum, ne de úahım var Gönülle örtüúen özge rahım var An-ı daim özümde Allah'ım var Dinleyin ne diyor davulla tokmak. Kalp uçmazsa zikir zikir olur mu? Özü Hakk’ la olan hakir olur mu? Ölümsüze münkir-nekir olur mu? KARAKOÇ, son sözü ehline bırak!.. ( 161 ) HAMøù - 5 TUTANAK YERøNE øfadem bu kadar, diyemiyorum Bir kelam zinciri akıp geliyor Söze nokta koyaca÷ım zaman Tatilde sandı÷ım ilham perim Bir de bakıyorum ki allı-pullu Çıkıp geliyor Yüre÷imin met ça÷ıdır artık Beynim zonklayıp duruyor Yanarda÷lar gibi kaynıyor içim Kanımın rengi yüzüme vuruyor Parmaklarım ikide bir yumruk oluyor Her gök gürültüsü bir ya÷mur habercisi Benimki de o biçim Nadasa bırakamıyorum topra÷ımı Bıraksam kendi ci÷erini deler Saçını-baúını yolar Anadır, gönlünce do÷urmazsa Ve do÷urduklarını yeterince emzirmezse ölür ølhamla gelen Bilinçle biçimlenen ùiir tohumunu tekmeler Havuzda tutamıyorum suyu mu Tutarsam yosun ba÷layacak Rengini, kokusunu yitirecek Taze otların, köklerin arasından Emine emine akmak istiyor Aktı÷ı topraklarda 364 øz bırakmak istiyor Akmazsa a÷layacak Bir odaya hapsedemiyorum rüzgarımı Yücelerde esmek istiyor Kuúları uçarken yakalamak Suları uykularında dalgalandırmak Ve en hızlı koúan atların Önlerini kesmek istiyor Iúı÷ı ve ritmi øçimde bo÷amam ben bir úairim Iúık, eúyayla oynaúmak ister Ritim, úiirle kaynaúmak ister Kaleme egemen Aúka esirim Renkleri kendi hallerine bırakamam Çobansız sürüye kurtlar saldırır Su vermekle yeúermez kuru sırık Eúref saatlerde yenilenir dünya Enfüsî çizgilerin hepsi kırık Ressamın paletinde Fırça çıldırmazsa renkler çıldırır Vakti kendi akıúına bırakamam Asra yemin eden sensin sevgili Vakit kuúanmanın töreni/töresi var Ve vakti ululamanın edebi Ben bu bilinçle yaúarım leyl ü nehar Kova sallamadan su beklenmez kuyu baúında Herúeyi bilensin ey sevgili øki elim iki turaç Bıraksam uçup gidecekler yabana Kimlikleri merak edildi÷inde Kalem der, bana sor Ka÷ıt der, bana Sevgisiz her gönül yoz, kepir, kıraç Cümle ma'rûzatım budur, diyemem Elvan elvan çiçeklenen derdim var Dertlerle dostlu÷um dem be dem artar Gönül at ba÷lamaz konuksuz hana Bir boúalsam ya÷mur yüklü bulutça Ses ya÷murum ufuklarda sel yapar Ey sevgili, ma'rûzatım çok sana 365 Her aúk mektubumun adresi sensin Seni sevme cüretimi ba÷ıúla Ha sözlü olmuútur ha da yazılı Ye÷imi dürüm dürüm sunarım Gönül doyurmayan ben bu ya÷ıúla Yanarım ey sevgili.. Alev alev yanarım ( 15 ) (IHLAMURLAR ÇøÇEK AÇTIöI ZAMAN AY IùIöINDA SERENATLAR) ( 162 ) IHLAMURLAR ÇøÇEK AÇTIöI ZAMAN I. Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü Kar ya÷mıú da÷lara, bozulmamıú ütüsü Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü Gözlerimi kamaútırsa da gelece÷im sana ùimdilik ba÷layıcı bir takvim sorma bana -Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman. Ay, úafa÷a yakın bir mum gibi erimeden Da÷lar çivilendikleri yerde çürümeden Bebekler hayta hayta yürümeden Gelece÷im diyorum, gelece÷im sana Ne olur kesin bir takvim sorma bana -Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman. Beklesen de olur beklemesen de Ben bir gök kuruúum sırmalı kesende Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde Hangi ses yürekten ça÷ırsa beni sana Gelece÷im diyorum, takvim sorma bana -Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman. Bu úiir böyle do÷arken dost elin elimdeydi Sen bir zümrüdü ancaydın, elim tüylerine deydi Sevda duvarını aútım, sendeki bu tılsım neydi Baúka bir gezegende de olsan dönüúüm hep sana Kesin bir gün belirtemem, n’olur takvim sorma bana -Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman. Eski dikiúler sökülür de kanama baúlarsa yeniden Yaralarıma en acı tütünleri basaca÷ım ben Yeter ki bir ça÷ır beni çiçeklendirdi÷in yerden Gemileri yaksalar da gelece÷im sana 366 Oniki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana -Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman. Bak iúte, notalar karıútı, ezgiler muhalif Hava kurúun gibi a÷ır, ya÷mursa arsız Ey benim alfabemdeki kadım Elif Ne güzellik, ne de tat var baharsız Güzellikleri yaúamak için gelece÷im sana Gelece÷im diyorum, biraz mühlet tanı bana -Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman. II. Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman Ben güneú gibi girece÷im her dar kapıdan Kimseye u÷ramam ben sana u÷ramadan Kavlime sabıkım, sadıkım sana Takvim sorup hudut çizdirme bana Ben sana çiçeklerle gelece÷im -Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman. Bilirsin ki burada de÷ilim artık Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman Gelir benim yüre÷imde toplanıl Da÷ların Üstünden sıyrılan duman Bir yarlim mosmordur, bir yanım beyaz Bir yanım karakıú, bir yanım ilkyaz Can evime bakıúların saplanır -Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman Ne sen gurbetçisin, ne ben sılacı Senden gayrisine bakmak mümkün mü Gözlerimi esir alan da÷lardan Kapımı üç defa çalan postacı " Adresimde yok" diye notlar düúer Eski adresimse bir hüzün eser ıhlamurlar çiçek açtı÷ı zaman. Eski adresin ise kurumuú bir gül Gizemli bir ıtır. domur domur kan Yaba yaba yelde savrulur gönül Firkatli turnalar geçer uzaktan Dalgınlı÷ım desimetre tanımaz Baúım çarpar bir gemi bordasına Düúerim bir girdabın ortasına -Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman. 367 Birden bezeklenir sevda haritam Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman Laleler toplarım ben tutam tutam Bizim için çalar kıvrak bir keman Gök papatya, yer ise lale bahçesi Aúka ıúık dokur kuúların sesi Seninle hep aynı yerde oluruz -Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman. Kumaúı eprimiú üç mevsim geçer ølkyazla uyanır derin uyuyan Tan sesine cıvıldaúır serçeler Sevdadır alnıma namlu dayayan Havuzuma ay ıúı÷ı dökülür Bilirsin ki burada de÷ilim artık Ruhum ya÷mur gö÷e çekilir -Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman. Gülde çiy damlası... buzum, sırçayım; Güneúe çarpınca param-parçayım Bir Emirgan'dayım, bir Kanlıca'da Üsküdar da, Beykoz'da, çamlıca'da ùehir bir hançerken kan burgacında Mekana sı÷ar mı bu dolu yürek Bu sevda çeúmesi, bu deli yürek Baylanır, beklerken baygın düúerim - Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman. III. Saçlarına pütür pütür yapıúmıú Gözlerinin rengi ile sıvanmıú Bir avuç kuru çiçek topladım Kırılıp dökülmesinler diye Sevgiyle, özenle tek-tek topladım Yürek fideledim zamana ve mekana Hasat vakti geldi yürek topladım Belli ki bu yıl da vuslat gecikecek Aúıdır, serumdur, besindir her umut Ey sevgili umudunu diri tut . Bedenim hür de÷il, mühlet ver bana Er veya geç çıkıp gelece÷im sana -Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman. Mevsimi geçiyormuú geçsin varsın Hep böyle dönüyor zaman tekeri Biri gider biri gelir mevsimlerin Sonsuzlu÷u diri aúklarla kucaklarsın 368 Acılardan damıtırsın úekeri Sabrı da güzel olur çeyizi hazır kızların En ıúıltılı ça÷ında yıldızların Kaç bıldır öteden göz kırpar bana Her umut bir yoldaú, her dert aúina Sorma ıhlamurlar ne zaman çiçek açar Beni güneúin ortasına atsalar da Yanarım, piúerim, gelirim sana - Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman. ( 163 ) SEN ADRES BIRAKMADAN GøDøNCE Hiç beklemedi÷im bir yel esti Tarümar oldu içimdeki bahçe Kuúlar cıvıldaúmayı kesti Sen uzaklara gidince De÷iúti nameleri úarkıların Bir sızı yerleúti yüre÷ime øpince Dünyam daralıverdi birden Birdenbire kuúattı karanlıklar Uzadı da uzadı geceler Açıldı önümde taze bir mezar Kim kaçıp kurtulmuú Münker-Nekir’den? Birden çullandı üstüme Sulu-sepken kar Ve kamçı gibi bir rüzgar Kuyunun dibine düútüm birden Bütün yolları kesince Çift a÷ızlı gece Bilmem ki bir yaralı kurt mudur Gökler ulum ulum ulur Sular ve topraklar ulur Sen gittin gideli Yüre÷im özleminle kahrolur Sesim karıncalanır kılıfında Kalem saçlarını kazıtır ùiir kendini da÷ıtır øpli÷inin rengince Asıl ha asıl zaman ipine Iúık ba÷ını koparır, sabah olur Do÷an güneú kirli bir bal mumudur Erir damla damla gözlerime 369 Solar albenisi çiçeklerin Da÷ıtılırken rızıkları Kurtların, kuúların, böceklerin Sen beni kendi çölümde Bırakıp gittin. Sevdice÷im, adaletin bu mudur? Aúkını yüre÷ime sa÷lam astım, Adınsa yudumladı÷ım tek bengisudur Dönüúün tez olsun Bana olsun diyorum Bekliyorum Ey yüreklere hükmeden ece ( 164 ) BøR KÖR KORøDORDA UÇMAK KUùÇA Kaç çeúit silah, kaç çeúit ölüm var, bilir misiniz? Bütün gizemli harfleri benim potama dökmüú kader. ølk kez böyle kabarıyor imbikten geçmiú ölü bir deniz ølk kez úimdi aralanıyor' birer birer perdeler. Karaya vurmuú beyaz bir balina gibiyim artık, . Güneú altında su kaybederek can çekiúen yaúlı bir balina.. Üstümde yırtıcı kuúlar dönüp duruyor çı÷lık çı÷lık, Güneúse gözlerime hapsetti÷im bir mandalina Akreple yelkovan dizgin koparmıú, doludizgin gidiyorlar; Etrafı kirletmiúler, kimsenin silip-süpüresi yok. Herkes bana, "Kalbinin sesine ne oldu" diyorlar, Diyorum ki, hiçbir piúmanlı÷a yazgımın ek süresi yok Cürüm defterimi açmıú bir úeyler okuyor' birileri; Öyle kelimeler var ki her harfi bir acı badem... Yutamam, tüküremem, harfler kıvanır ben kıvranırım Anında tutanaklara geçer yazgımla örtüúen ifadem. Baúımda onca kalabalık gaile varken Nasıl bir silahla vuruldu÷umu, nasıl öldü÷ümü soruyorlar bana, Kan emici sineklerin hortumlarına benzer sorular; Benim için ödünç birkaç damla ya÷mur arar bulut ana. Bazen dram, bazen trajedi, bazen da komediyle açılır Hayat sahnesinin sık sık de÷iúen perdeleri... Ne sürekli dürten acı, ne keder ne de neú’eler kadîmdır; Var mıdır hep aynı yerde yapıúıp kalan kaya keleri Balarısı bir gökkuúa÷ına dönüúür yayla yayla çiçek ararken, Birkaç bu÷day kırı÷ına nasıl da çullanıverir serçeler, 370 Tutkular akıllardan, gönüllerden daha baskın çıkar, Sayılı ömrümüz hep vuruúmakla geçer... Sadede gel diyor, rüzgâra konuúan yüzü saklı adam, . Sadede gelece÷im, zor olsa da bu ırma÷ı atlayıp geçmek... Dün neler olmuúsa ben onları anlataca÷ım tastamam, Dilimin zekatı olsun anlataca÷ım her gerçek. Bir maktul aranıyorsa o maktul benim iúte, Toy sevdalıları ürkütse de bir morg töresi Silahlar karúılıklı patladı÷ında ønim inim inlemiútir Keklik deresi. ølkönce ben ateú ettim "LE" karúılık verdi, Silahım dilimdi, mermilerim bir gönül sandı÷ı dolusu sevgi... Benim kurúunumun sesine bir çı÷ koptu, "LE"nin kurúunuysa kula÷ımı sıyırıp geçti. "HAK"a do÷rultmadan patladı aynı silahım Bir barut dumanına bo÷dum gülü/gülúeni Yanarda÷dan lav püskürür gibi püskürdü ahım, Vicdanım müebbet derken, herkes suçsuz buldu, beni. "Ava çıkan avlanır'" derler ya, iúte o hesap, Dolar gözlü "SE "nin kurúunuyla tanıútı yüre÷im. Ben öldürsem büyük günah, o öldürse sevab, Dudaklarımda soldu ona adadı÷ım sevda çiçe÷im, Dürdüm/ katladım bütün acıları yüre÷imde, Yeni hayâller peúinde yollara düúmekten korkuyordum Azıksız yaúamaya alıúık olmayan gönlüme, "Sabret hele, bir kıú geçsin, bahar gelsin" diyordum, "ELøF", Ay ıúı÷ı, Güneú ıúı÷ı gibi bulutlar arasından Süzülerek geldi bana ve can-evime mihman oldu. Tetikler aúk için düútü, namlulardan çiçekler ya÷dı, Vuran da, vurulan da mihriban oldu... Deniz dalgaları nasıl saldırırsa ana kayalıklara Ben de kendimi döve döve oymaya çalıúırım öylece Bir üçgenin merkezine ba÷lamıú beni gök / deniz / kara, Dünü de, bu günü de, yarını da bilmece... Eúleútirdi÷im gizemli harflere diyorum ki buyurun, Bu maktulü kendi silahıyla birlikte gömünüz içinize. Bildi÷iniz bütün sözcükleri kuúça uçurun Gün batarken bir çelenk bırakınız fırtınalı denize. 371 ( 165 ) KÜLLÜK Kardeúçe yaúamanın adıydı orman Ormanları en kirli sunaklarda yaktılar Kıskandılar da÷larım tesettürünü Da÷ları çırıl-çıplak bıraktılar Tavúanlar, sincaplar, kelerler, kuúlar Ya kaçıp gitmiúler ya kül olmuúlar Hıçkıra hıçkıra a÷lar rüzgâr Rüzgârı ortada dul bıraktılar En mutlu günlerin adresi dünlü Derenin úırıltısı bile çok hüzünlü Unutturdular lâleyi sümbülü Gül gösterip taú bıraktılar Kardeúi kardeúe kırdıran çıkar Sa÷lam paketlense de yine kokar Her evin kapısı da÷lara bakar Yolları haramilere bıraktılar Yeúilin, mavinin ismi kaldı Eski kartpostallarda resmi kaldı Çalanlar en güzel düúlerimizi çaldı Bize yalnızlı÷ı bıraktılar øçimdeki saçakbulutlar kıpır kıpır Umuttur yıldızlardan damıttı÷ım ıtır Her göç bir yenilgiyi hatırlatır Her derdi kuca÷ımıza bıraktılar Kardeúçe yaúamanın remziydi orman Ormanları en kirli sunaklarda yaktılar Külleri karıútırıyor iúsiz cinler Sabrı bize miras bıraktılar ( 166 ) KANLI ATLAS Ekmek kapısı demiú evden çıkmıúsın Uzaklara iú için gidiyorsun Kafana neler neler takmıúsın Binmiúsin úehirlerarası çalıúan Tıklım tıklım dolu bir otobüse Derken bir trafik kazası Et kemi÷e, beyin toza-topra÷a karıúmıú 372 Yaralıların feryatları arúa eriúmiú Ve bir fecaat tablosu oluúmuú Etrafta göllenen kandan Kim demiú ki kader böyle yazası?-ùoför tek úoförmüú ve uyuyormuú... Askersin, iúçisin, talebesin Terhis demiú, izin demiú yola vurmuúsun Dü÷ünlü dernekli hayâller kurmuúsun Sen ey, Anadolu'nun kavruk çocu÷u, sen Telefon direklerini saya saya Memleketine do÷ru uçmuú gidiyorsun Derken yeni bir trafik kazası Can mala karıúmıú, mal toza-topra÷a ùu kadar ölü var, úu kadar yaralı Kim demiú ki kader böyle yazası? -ùoför içkiliymiú, úoför sarhoúmuú. Anneni, babanı, tüm yakınlarını Özlemiú, hazırlanmıú, yola çıkmıúsın Zor izin almıúsın çalıútı÷ın yerden Çantaya koymuúsun çıkınlarını Yüre÷in davullara koúulmuú Güm güm de güm güm, güm güm de güm güm Sılaya kavuúsan çözülür dü÷üm Derken bir trafik kazası Neyin varsa ortalı÷a saçılmıú, Kim demiú ki kader böyle yazası? -ùoför yanlıú sollamıú.. Ya gelirken olur ya da giderken Ya teker patlamıútır ya da fren Yol kısaldı kavuúmaya az kaldı derken Derken bir trafik kazası Bir kızıl alev yükselir birden Bir duman yayılır yanık et kokan Yollarda ölürüz sebebi bilmeden Kim demiú ki kader böyle' yazası? -ùoför Azrail'le yarıúıyormuú... ( 167 ) BAöLAMAMIN TELLERøNE TAKILAN KOùMA Sessizli÷in ortasında kırılan bir cam sesi Biraz a÷lı" bil' tokattır, biraz bir hayat busesi Yüre÷ini emzirirken acıların annesi topra÷a konulaca÷ın günü hatırla 373 Bindi÷in at mahmuzlanıp úaha kalktı÷ı zaman Ovadan da÷lara do÷ru yükselecek toz-duman Ne yeryüzü bakirdir ne asuman Mahúer yerimi hatırla Ne kadar dakik iúlerse iúlesin saat Erinde gecinde aksar en yü÷rük bir at Baharda kirazlar çiçek açarken pat pat Yeniden diriliúi hatırla Aúk topra÷ında çileyle çürümüú bir sö÷üt bil Tümüyle karalanmıú beyaz ka÷ıt bil Diline yakıúan en güzel a÷ıt bil Yalnızlı÷ın ortasında beni hatırla Uykudur özümüzün en azılı hırsızı Yaylı yataklar uyuúturur kanımızı . Nerde yüre÷ine bir bıçak gibi saplanan sızı Çarelerin çaresizli÷ini, hatırla. Kaçan bir gölgenin peúine düúme, Her zaman pınar ol, sel olup coúma Dilinde çiçekleniúinde bu koúma Kelimelerin, sancısını. hatırla ( 168 ) BAHAR KAPISINDA Erguvanlar çiçek açmıú, duymak çok hoútur; Gönül aúk atına binmiú koútur ha Koútur Bir ya÷mur baúlamıú ki aheste aheste Bülbül gül için çırpınır süslü kafeste Yol denize ulaúmıú, öteye geçit yok; Kader a÷ına düúürmüú, burdan geç git yok Sorma beni, da÷ılmıúım, salkım_saça÷ım Sen kimde saklanırsın ey güzel kaça÷ım? Saklandı÷ın o yerde hiç sabah olmaz mı, Karlarla kaplı da÷larda renkler solmaz mı? Ba÷ıúladım alacak bir öcüm kalmadı, Erguvanlar çarptı beni gücüm kalmadı Sen söyle, mum ıúı÷ından úimúek mi çakar Ya gel dirilt ya da katime ferman çıkar Limanda bekleyen bir gemi hantallaúır Süt kesmi÷i usl<urunda yosunlar taúır. Özledim dilinin özgün kıvraklı÷ını Gel, damar damar dü÷ümle kısraklı÷ını; Gel, bir tan vakti içimde ota÷ını kur 374 Irama hiç, hep kalbimin üzerinde otur! Erguvanlar çiçek açmıú, gönlümse haúat; Ya erguvanlarla göm beni ya da yaúat ikisi bir arada hiç gitmiyor gülüm Sen yoksura, yine hücreye kapandı gönlüm. Erguvanlar.. erguvanlar hücremde iúte; Paraúütüm açılmıyor böyle düúüúte Çarpılıp kalmıúım öyle, salkım-saça÷ım Bahar gelmiú sense hala yoksun kaça÷ım Umut olsa seni mahúere dek beklerim Ödünç alır dar vaktime vakit eklerim Rüyayla hakikat ve varla yok arası Kapanırken genç dallarda balta yarası, Kendini aú, bütün korkularını at gel, Dertse, da÷lara-taúlara bir bir anlat, gel! ( 169 ) SENøNLE DOLUYOR BÜTÜN BOùLUKLAR Sen geldin; kilitli kapılar açıldı, Sen geldin; duvarlar çiçeklendi rengarenk. Sen geldin; etrafa ıúıklar saçıldı, Sen geldin; yeryüzünü kuúattı ahenk, Sen gidersen neler olur, onu bir düúün Sen geldin; yüreklerin çarpması hızlandı, Sen geldin; cilveli cilveli úakıdı kuúlar. Sen geldin; yavru kuúlar palazlandı, Sen geldin; kıyam etti gönlü haúlar, Sen gidersen neler olur, onu bir düúün. Sen geldin; sofraya bereket geldi, Sen geldin; gülücükler da÷ıttı zaman. Sen geldin; mekana asalet geldi, Sen geldin; çekildi bütün toz-duman, Sen gidersen neler olur, onu bir düúün. Sen geldin; iútihamız açıldı, a÷zımıza tat geldi Sen geldin; meúaleler yandı kararan içimizde. Sen geldin, huzura kainat geldi, Sen geldin; damla deniz oluverdi bizde, Sen gidersen neler olur, onu bir düúün. Sen geldin; çıkının/heyben dolu dolu, Sen geldin; beraberinde güzellikleri de getirdin, Sen geldin; kapandı gurbet yolu, 375 Sen geldin; katı küskünlükleri bitirdin, Sen gidersen neler olur, onu bir düúün Sen geldin; kuru so÷anımız bal oldu, Sen geldin; kuúlarla seviúiyor her pencere Sen geldin; mutlulu÷umuz dal dal oldu, Sen gelelin; taze bir ruh geldi türkülere, Sen gidersen neler olur, onu bir düúün... Sen geldin; tepeden tırna÷a ıúık, Sen geldin; çevrende toplandı bütün hacılar. Sen geldin; mektubunu sana verdi her aúık, Sen geldin; ortadan çekildi tufacılar, Sen gidersen neler olur, onu bir düúün... Sen geldin; ben ben oldum, sevdice÷im; Sen geldin; úavkın cihanı bürüdü. Sen geldin; aradı÷ımı sen de buldum, sevdice÷im, Sen gelelin; peúinden güzellikler yürüdü, Sen gidersen neler olur, onu bir düúün. (170 ) DAMLANIN DENøZLøöø Dere ve ırmak ne ki denize karıútım ben Gördüm kirlilerimi, hayatla barıútım ben Nefsimin umundu÷u her payı lif lif yaktım, Çile bana keyif verir, perhize alıútım ben. Küskünlü÷ü kaldırdım, co÷rafyam geniúledi Bunun için nefsimle kaç kere vuruútum ben Altmıúyedi yıl yaúa karınca adımıyla, Dön bak bir arpa boyu, kimlerle gülüútüm ben Aúk úifreli yüre÷im kutlarken dirili÷i Hiç rakibim olmadı, kendimle yarıútım ben Her serap avcısının avı yankısız boúluk Uçurumun a÷zında ya÷mura dönüútüm ben Benimle yola çıkan yaya ya da sipahi Tüm yolcular eri di, kendime eriútim ben Kötüye ve çirkine kapattım gözlerimi Helal güzellikleri herkesle bölüútüm ben 376 Beden ruhun_kalesi, her isim bir kalebent, Yar ile hemhal oldum destursuz görüútüm ben Üstüme ne örtseler bir yanım açık kalır Ya÷mur damlası idi m denize karıútım ben ( 171 ) GELGøT Ah, içimi ürpertiyor bu gizemli ten kokusu, Ne zaman öpmek istesem, dudaklarım bir yumak selüloit . topra÷ın kemiklerini kırıyor deli-deli akan su Yutuyor ufukları, boyutları belli olmayan bir gelgit Ruhum alabora olmuú bir tekne gibi batıp batıp çıkıyor Ça÷rılarıma hala olumlu bir cevap gelmiyor senden Köprüler, tüneller üstüme çöküyor Senin o duraklar arası gülümsemenden Artık hiç güvenim kalmadı o çok sevdi÷im martılara øçime kaçıp saklanmasam gözlerimi oyacaklar Zaman takvim dıúı, eúya gömülmüú karanlıklara Yürüsem köpükten terliklerimin sesini duyacaklar Hep ensemde hissediyorum ölüm mele÷inin solu÷unu Yol uzun, vakit dar, benimse hep acelem var. . . Yaralı bir turnadan dinlerim aúıkların yu÷unu Kan topra÷a düúer; ses gö÷e uçar -havar havar Sevgim úafak, sevaplarım ya÷mur olsun yanık topraklara Razıyım ödemeye günahlarımın a÷ır bedellerini Nevrim dönüúmeden tenhalarda sararan yapraklara Yüre÷ime bastır mektup yazan, elma soyan ellerini Gel-git, gel-git, baúımı döndürüyor bu tekrarlar Kan uykularda yakalıyor müzi÷in beni Ötelerin ötesine gizli bir kapı açar Beynime saplanan her gül dikeni Ah, esin kayna÷ım, kan basıncım, aúkım, rüyam ah! Akgülüm, güzelim, sevdalım ah sen... . Mutlulukla örtüúen son yıldız sen olursun her sabah Ahsen-i takvim üzere sensin tek ahsen..., 377 ( 172 ) ÇEPERøNDEN KAN SIZAN BøR TESTøNøN YALIN ÖYKÜSÜ øçim oyulmuú Deniz .olmuú Deniz ve deniz kadar bir kuú Yankılanır gözlerinde, Binlerce karanlık ma÷ara Akúam oldu mu Mercan mercan Yıldızlardır ıúıyan Çocuklardır üúüyen Gamzeleri çıra çıra Kim dayanabilir böyle akúamlara? Türküsüne yaslanır gönül Da÷lar çeker alır sesi Da÷ılır deniz üzerine Yanık bir türküden geride kalan kül Bir sevdadır dalgıçlara denizin dibi Yada agorafobi Yelkenler fora Karanlık yerleri/gökleri sarmıú Sular kabarmıú Deniz atları en keskin kayalıklara varmıú Kırılan ben oluyorum A÷layan kayalar Bütün tekneler alabora Ne silindir var, ne piramit Ne koni, ne de küp Yazgılar, karaca, çizgiler kırık , Sadece beklemek var boyun büküp Geçit yok yeúile, al’a, mora øçim oyulmuú , Deniz olmuú Deniz ve deniz kadar bir kuú Zamanın en gevrek dalına konmuú Hangi kitaba sı÷abilirim ki ben Her mekan bir agora 378 ( 173 ) AÇILMAYAN MOR ùEMSøYE VEYA SøTEMDøDE Dosttan bir taú gelse sarsılır nizam, Ölçemem, nasıl bir hararettir bu... Kaybolur ritimler, kalmaz intizam, Korkarım katlime iúarettir bu. Yüzülüp asılan Mansur, bendedir; Kıbleyi gösterir, huzur bendedir; Pervaneyi çeken o nur bendedir Anmayın bir garip kehanettir bu. Yanına yaklaúsam yıkar, -devirir Gözlerine baksam yakar, kavurur Sesine yaslansam eser, savurur Nasıl anlatayım ne afettir bu. Yanık leblebiyim-kokum ci÷erden Eyer dönmüú, ben düúmüúüm eyerden Bırakmaz yakamı geçsem de serden Sözüm ona sanki adalettir bu... Sarpta alageyik, gölde sunadır Bir kolu Sava'dır, biri Tuna'dır. Cilvesi yabana, cevri banadır Bilmem ki ne biçim asalettir bu. Teline dokunsam kaúlar çatılır, Sitemi ne yenir ne de yutulur Konuúmak isterim, dilim tutulur Belki de aúkıma siyanettir bu. Zindana dönüúür bir ev sofrasız Hicrana gark olur gönül safasız Kim varsa dünyada ahde vefasız Bilsin ki aslına ihanettir bu. ( 174 ) SÜRESøZ Sözcükler yatkın olsa da "biraz mola!" ya dilim varmıyor; Hala yüre÷imde koúuyor hırsı geçmemiú en hızlı atlar Umutlar elvan elvan: yeúil, kırmız"ı, mavi, mor; Erguvandır, ıhlamurdur, akasyadır umutlar. Dingin sularda uyuklarken siyah ku÷ular øçimde ses kumaúları dokunur ça÷layanların. 379 Kayan son yıldızın sessiz gürültüleriyle ürperir sular, Bahtına gün ıúır aúk derdiyle a÷layanların. Gezginim, her seher bir rüyanın kapısını çalarım, Ellerim. yakamozlanır boúlukta bir bulut yakalayınca Alevler ortasında nice hülyalara dalarım, Beynimde gezerken binlerce beyaz karınca. Simurg sahur vakti yumurtasını bırakır ay a÷ılına, Uzak bir gezegenden gözetlerim evrende olanları. Bir güvercin durmadan öpücükler kondurur halhaline; Sa÷alır renk çiçeklenir en sıngın yanları. Gariplerin yitik yurdu, her hastanın derdi bende Ahlarına havuz benim, aúk vurgunu aúıkların... Bülbüle figan ibadet, kusur ne gülde ne de gülmende, Zülüfleri ya÷mur uzar, foto÷raftan kaçan ıúıkların. ùiir pusatlı yüre÷im, turna kanatlı yüre÷im Koruganlara sı÷maz olur ve güneúe omuz vurur. Nerden pis bir koku gelse kuúkusuz habis Yahudi Yalan, iftira ve zulüm etrafı kasıp-kavurur. Her gece kaçak girerim kuúatılmıú adanıza Her halı tezgahında aúkla kirkit vuran benim Omuz verdim kavganıza, duvar oldum kabanıza. Her belaya, her kabaya da÷ca karúı duran benim. Ay buluttan, pusat úiir örtüsünden çıkanda Tabanda mermerler çatlar, tavanda aynalar kırılır Rüzgar, ya÷mur yüklü bulutları karlı da÷lara çekende Aúk süvarisi yüre÷im "Deh!" der dizgine sarılır. Son yavuklu ölüm olur, gerdek odasında bekler; Da÷ılır ömür demeti, salt hatıralar diri kalır. Goncayken tohuma biner topra÷a bakan çiçekler Ses yiter ahenk bozulur, yüzünün tasviri kalır. Yüzüm bir güldeste kalsın, özümü koydum ortaya Her rüyam yeni bir kalyon, her liman biraz Ceneviz. Ebrehe'ler yaúadıkça ebabiller kon ar-kalkar dolunaya, Aúıka oruç bozduran yarin her yana÷ı ceviz. Atamız cennet sürgünü, bizse dünya sürgünüyüz Baúka yazgı umulmasın aynı suçu iúleyenler Bir yelde÷irmeni zaman, keyfince dönüyor iúte "Biraz mola!" dememeli aklanmayı düúleyenler. 380 Ne zaman bir ateú yaksam da÷da veya bir kıyıda, Da÷ı tayflar basar, kabardıkça kabarır deniz. Her úiir úöleninde geniú kanatlı bir albatrostur ruhum, Yükseklerde süzülerek uçar süresiz... ( 175 ) RASTLANTI MI BU Ne zaman bir kalem, bir ka÷ıt alsam, Kalem bir at, ka÷ıt bir kuú oluyor. Nerede oturup hülyaya dalsam, Sonunda kıyamet kopmuú oluyor. Taú ve kurúun ya÷ar önde gidene, Sevdalı baú a÷ır gelir bedene... Aúksız ömür bir avuççuk çeçene, Güreúe soyunsa tez tuú oluyor. Farzımuhal gökler binse sırtıma Kusur diye iúleniyor kartıma, Eksilerim tay geliyor artıma, Talih takvimimi öpmüú oluyor. Duman çöker, ben göremem önümü Sarsılırım, úaúırırım yönü mü Nerden ıúık yaksa bir gündönümü Yitirip buldu÷um hep düú oluyor. Silahlar her zaman vakitsiz patlar, Her söze mim koyar psikopatlar, ùikayete kalksam mermerler çatlar Sussam birileri küsmüú oluyor, KARAKOÇ, yüre÷in var mı darası? Sarmal bir hüzündür aúkın yarası. – U÷uldasa iki da÷ın arası Sesin, yaprak yaprak düúmüú oluyor, ( 176 ) YOKUùLARI TIRMANIRKEN Bulanıksın gurbet suyu, Senden içmek zor geliyor. Gurka yatmıú gönül kuúum Artık uçmak zor geliyor. 381 Bir güzel avına çıktım, Kurúunu kendime sıktım Piyade gezmekten bıktım Kanat açmak zor geliyor. Her güzelin cilvesi var, Köpü÷ü var, telvesi var; Yaralayan bir sesi var Bakıp geçsek zor geliyor. Baúımdan sevda eksilmez Kimse çekti÷i mi bilmez Kader yazdı÷ını silmez Konup göçmek zor geliyor. Ben burdayım, yar orada Kalmıúım iki arada Yuh olsun böyle murada Döküp saçmak zor geliyor Gölge etme hasret da÷ı, Gül açsın muhabbet ba÷ı Kırıp úiúeyi, barda÷ı Burdan kaçmak zor geliyor. KARAKOÇ der; .harman ola Yabala gönül yabala Dertler yüklendim kabala Tek tek seçmek zor geliyor ( 177 ) SU TUTAR MI KIRIK TESTø Mezarlı÷ın karúısında Gül yanım burun kanattı. Gönül hayal çarúısında De÷erinden ucuz sattı Yerle-gök dudak duda÷a, Ne hamam, ne han der dinde. En taze mezara baktım, Adı-sanı belli de÷il. Hancıya mektup bıraktım Gelenler temelli de÷il... Bir kuú iúleyen çapra÷a, Ne úöhret ne úan derdinde 382 Yüzlerce badem a÷acı Tekmil, çiçe÷e durmuúlar Bir dem tatlı, bir dem acı Cıvıldaúıp öter kuúlar, øki taú yanak yana÷a, Toprak taze kan derdinde. Baktım bir kafile gelir, Gerenlerin boynu bükük. Ufku kulaçlarken tekbir, Gelen gider kırık-dökük. Rüzgar yapıúmıú yapra÷a, Yapraksa zaman derdinde. Teferrücde buldum huzur, Tefekkürde derin gittim. Ölenle girdim mezara, Gömenlerle de seyrettim; Uzanmıú kara topra÷a Ne mal ne de can derdinde. Acıpayam'dan gelirken Kızılhisar dolayında, Ne gördümse yaúadım ben Çok ılık bir mart ayında. Gün sekerken da÷dan da÷a Aúıklar canan derdinde. Su tutar mı kırık testi, Yürü dedi m güle-güle!.. Sesim ötelere esti, Bittim döküle döküle Orak aú erer baúa÷a, Yer-gök bir figan derdinde. ( 178 ) EHRAM BøLøP SANA GELDøM E÷ir-bük bir iplik gibi, Parma÷ına dola beni. Susuz kalmıú keklik gibi Ellerinle sula beni. Hedef göster at süreyim, Ver de canımı vereyim... Sayende bir gün göreyim, Muhtaç etme ele beni. 383 Bir da÷ım, kıúım hiç gitmez Bitsin derim çilem bitmez Her koyakta keklik ötmez Kul eyleme kula beni. Kim ki örtümüzü açar Huzurum haramdan kaçar Bir sevdaya oldum duçar Bilmeyenler bile beni. ùahinim serçeden pustu Bülbülüm seherde sustu Ey aúıkların has dostu Sürme sa÷a-sola beni! Erhamım bo÷ma erkamda Ecel izcisi arkamda Rüzgar e÷lenmez hırkamda Sarhoú etti sıla beni. KARAKOÇ ne taú ne çelik Gezer durur fellik fellik Bir duvara olmaz helik Esir almıú çile beni. ( 179 ) ÇORUM'DA BøR HARMAN ÜSTÜ Virgül, noktalı virgül ve soru iúaretleri gibi Kıvrılmıú yatıyorlar, Çorum Otelin'de úairler karması Boyutsuz bir sahne olan rüyalarında Balonlu sözcükleri patlatıyorlar maç sonrası Kimisi çarúafa sarınmıú, sanki bir avcıdan saklanıyor, Kimisi sararmıú tohumluk kabaklar gibi ana-üryan "DO-RE" sesinden baúka bir ses gelmiyor Oksijeni tükenen 408 numaralı odadan 413 numaralı odada martıya dönüúmüú bir úair Kanatlarını içine çekmiú uyanmak istemez Baúucunda bir kalem, bir tesbih, birkaç kitap Uyanıp úiirin yıldırımıyla yanmak istemez 412 numaralı yan odada iki deli kafa Çalıp söylemiúler, sonunda kendilerinden geçmiúler Davullar çalınsa duyacak halleri yok Sanki pir elinden bade içmiúler 384 Bulutlar kraliçesi Çuvaúlı Raisa Sarbi Yeni bir rüya görüyor ya da el falına bakıyor Telekleri düzgün en usta yorumcu Mehmet øsmail Laçin bakıúlarnı ufuklara takıyor "Taúa Türkü" úairi øskender Muzbeg Priznen'den gelmiú bir evlad-ı fatihan Kuzey Kafkasya, Karaçay-Balkar Türklerinden Bir beyaz laledir 9rüzlan Bolat can Çorlu'dan, beylerbeyi Vahap Akbaú, Her mazereti geçersiz sayar bir okuntu gelende ùiirin havasına, suyuna, topra÷ına Bir cemre gibi gülümser her úölende Paloroid bir foto÷rafla görüntüleniyor kafiyeler Zerre-i miktar tarçın ile i÷reti bir perçin... ølham perisi bir úairin deyneklerine gülümser Sayıklar aneyin o÷lu Atilla: "Çin, cin, güvercin". Ben kanatlarını her zaman geniú açan Bir beyaz kartalım, sürekli uyanık, sürekli gezgin ùu an gönlümce keser sallıyorum ücret almadan Bir Osmanlı sipahisiyim úiiristanda at koúturan Ve evrensel bir cumhuriyetçiyim. ( 180 ) TEK TEK KIYIYA VURUR UNUTTUKLARIMIZ ( MALATYA øÇøN POEM) -I Abdullah Yüce'nin bir pla÷ı çalıyor Mevsim leylak mevsimidir yani bahar, Kernek'te bir bahçede dü÷ün var Her nameden içimde iz kalıyor Bey Da÷ı'nın dorukları ala-kar Bir ezgi yolup duruyor yüre÷imin perçemini Söyleyen usta, Malatyalı Fahri' dir Derme suyu gibi akar ipek sesi Bir dilekçe sunar adsız da÷lara Ve açılıp gider ötesi: "Sarı kurdelem sarı Da÷lara saldım yari Da÷lar kurban olayım. Tez gönder nazlı yari" 385 Da÷lar yari göndermez Yollar yari getirmez Gün sayar, ay sayar, yıl sayar aúık Ve zaman ırma÷ı akar gider Kirazlar, viúneler çiçek açmıútır Seversen, gülümsersen yer-gök çiçek Ötelerden ya÷mur atlı bir cevap gelir Dalların uykuları kaçmıútır Rüzgarın solu÷u kesilir Gönül bir olmaza asılır Ve hülyalarda úekillenir gelecek: "Çiçekten harman olmaz O yarden derman olmaz Darılmıú güle bülbül Gelip bir dala konmaz" Her sese pervazlanan yüreklerimizi Zehra Bilir emzirirdi türküleriyle. "Ha bu diyar Ha bu diyar" dedikçe Bıyıklarımız yeni yeni terlerken Kuúlar gibi kanatlanır Gök ekin misali ırgalanırdık Dipdiri hala Ve Selahattin Alpay, "Gel ey gönül" diyor Gel-gel ediyor gönlüne Koç Köro÷lu'nun kır atı gibi Kiúner yüre÷imde bir baúka ezgi "Bülbülü tuttumda güle ba÷ladım" Sonrasını sormayın bana Dayatmakla kazanılmaz ki sevgi Fahri yok, Abdullah Yüce yok artık Herúey yeniden yeni - II Yeni hiç eskimez ki Kökleri su gibi derinlere iner Sonsuza boy sürer dalları Tıpkı Malatya gibi; Eskisi Battf1lgazi Aspuzu ba÷ları yenisi Düre düre gelir ça÷ları 386 O Malatya ki Hitit'lerden beri anlı-úanlıdır Yüre÷iyle, bile÷iyle Uygarlık savaúında bir delikanlıdır Rüzgarı var, Battal Gazi kılıcı, Gülleri var, herdem gönül alıcı, Güzelleri sanki yürek deli ci Ünlüdür kayısısı, úekerparesi Yıllar var ki semtinden hiç geçmedim Azat mıdır ‘tutsak' mıdır bilemem Hiç aklımdan çıkmaz Beyler Dere Niyazi-i Mısrı burda do÷muútur Aúk ya÷murum bana burda ya÷mıútır Bir kutsal beldedir yeúil Malatya Kar kalkınca da÷ı-taúı papatya Gülden, gelincikten reçel yapılır Gönül burda gördü÷üne kapılır Darende'de yatar Somuncu baba Karıútır tarihi tütsün sıca÷ı Bir belde ki Her tarafı alperenler oca÷ı ùeyh Hamid-i Veli baúka bir doruk Baúka bir alemden gülce gülümser ve Osman Hulusi Ateú efendi Her gece bir yıldızdan iúaret eder Malatya'da gündüzün rengi yeúil Geceleriyse leylaki . Ve topra÷ın kanı esmer Malatya ovasını Ortasından keser Tohma çayı Dostlu÷un böylesi de olurmuú me÷er Arapkir nüfusuna kayıtlı Bir er-kiúi tanıdım ki ne er kiúi Gemuhluo÷lu ørfan Fethi Gönül kanatları sonsuzlu÷a açılan Yanık bir aúk derviúi Hep O gelir aklıma Malatya den di mi Bakıyorum ormanlar gibi ço÷almıú Kültür co÷rafyamızın topraklarına Onun kendi elleriyle Fidan iken seçip diktikleri O da en iyi ata binip gitti 387 "At" dedin ey úair, burda biraz dur; Mızrap sancılı tellere vaktinde vurmuútur Ocaktaki külü karıútıran Kül altından çıkan közleri görmeden geçemez Gönül kanaları yanık olanlar Çok uzaklara uçamaz Yıl 1949 Kıúla caddesinde gidiyoruz Hamid Fendo÷lu geliyor karúıdan Al bir ata binmiú sektiriyor Çizmeleri pırıl pırıl Kasketi rüzgarı kesiyor Sa÷ına-soluna selam veriyor At cilveleniyor "At" dedin ey úair, burda biraz dur; Malatya ki soylu atı ar yurdudur Sultansuyu Harasında arap atlar yetiúir Bir at kiúneyince Ufuklar tutuúur Deli gönül biraz daha delirir Öyle bir sevda ki at sevdası Ötelerden úavk verir Sipahilerin rüyası Sürgü'de mola ver, su sesi dinle Oynaúan alabalıkları seyret Sonra sıçra gönül atının sırtına, Yelesine yapıú Yeúilyurt'a git, Yazıhan'a git Bey Da÷ının gönlünü alıp Öteki da÷ları da ziyaret et Bir yurt köúesi ki cennet mi cennet Bahar der koyunlar-kuzular meleúir Bülbülleri bahçe, bahçe dolaúır Bulutları ya÷mur taúır, kar taúır Bir cennet ki ancak bize yaraúır - IIIÇok a÷ıt yakıldı Fırat üstüne Kömürhan Köprüsü unutulur mu? Gül, leylak ve kayısı kokulu bir rüzgar Tenine çarpıp içine sızmasa. Peúinden koúmakla tutulur mu? Güneúi tutmak istersin Ay'ı ve yıldızları da Canın arzular/arzular amma 388 Ellerinin yetiúmesi mümkün de÷il Boyun göklere uzanmaya kısa En kestirme yoldan Aslantepe'ye git Vur kazmayı topra÷a / Vur ha vur Topra÷ın damarları çatlasın Çamurmuú, çakılmıú, fosilmiú Topraktır, kazıldıkça do÷urur Bir tarih müzesiyle karúılaúacaksın Zaman tünelinde dolaúacaksın Hitit, Roma, Bizans ve Selçuklulardan Miras kalan Neleri beslemiú, neleri saklamıú bu toprak Nelere tanık olmuú zaman. Bir miras ki Her kültürden bir harman Hepsiyle kucaklaúacaksın, Gündüzbey'e uzan gör armoniyi Renkler cıvıl cıvı!, sesler de öyle Pınarbaúı'nda soluklan ve hülyaya dal Hissettiklerin sana tanıútan öte Dön yine tarihi eserler úehrine Yepyeni bir mevsim doku tezgahında Nabızları belli yazdan-kıútan öte Kümbetler, kervansaraylar, camiler Sana kimliklerini anlatsınlar birer birer Tefekkür çerçevesinde dinle Huzur, metafizik bir boyuttur Belki de tamamen boyutsuzluk Yalın bir deyimle øç rahatlı÷ı ve hoúluksa huzur Vakti kovala Ve git, bir ulu camide namaza dur Sa÷ına-soluna selam yer Gözlerin bir kırlangıç ürkekli÷inde Renkleri, desenleri kovalarken çinilerde øçinde yepyeni bir dünya kur Huzur seni orda bulur Evliya Çelebi üslubuyla Sözü bir yere vardırmak gerekirse Hayra tebdil olur burda her rüya Cenneti okúatır ab-u havası Sofralara türlü taam dizilir Gönüllere haritası çizilir 389 E÷er bir eyvanda gönlün esrirse Gözlerini kamaúmaya alıútır Tanımamak bir gaflette kalıútır Malatya bir ilim-irfan yuvası Burda her minare sıcak bir yürek Burda ilim-irfan doru÷a ermiú Fabrikalar yarın için çalıúır Burada her úölen daha çok miúmiú Bulutlar göklere açılmıú gemi, Da÷larsa men direk Burda folklar renkli, kültür çok zengin Nabzı yüksek atar burda sanatın Bayra÷ı ritimdir ses ölçe÷inin Çiçeklenir izdüúümü kalemin Her alanda büyük a÷ırlı÷ı var Bakırcılar çarúısında bakır dövülür Zikire dönüúür çekiç sesleri Her güzel sevilir, yi÷it övülür Hak çi÷neyen Hakkı a uzak demektir Gerçe÷in önüne çekilmez duvar Sultansuyu harasında yetiúen atlar gibi Kalem baúını alıp gidiyorsa Kelimeler uçuúuyorsa yıldız yıldız Vakit mayalanmıúsa Ve úair sesi yakalamıúsa Aúk, dilin frenini boúaltmıúsa Niye söylemesin türküsünü Niye sevmesin ve övmesin güzeli? Bu övgü sanadır Malatya Benim türkülü ve úiirli dünyamda Sen çok özelsin Kabul et sevgimi, selamımı Oyumun rengini biliyorsun ømzamı senin için atıyorum iúte Sen gerçek güzelsin Güzel ve füsunkar . Sularını öpe öpe sarhoú olur rüzgar Öptüm gözlerinden güzel Malatya Bir, daha, bir daha, bir daha öptüm 390 ( 181 ) YAùADIKÇA SENø HEP ANACAöIZ Mevsim ilkbahardıVe aylardan nisan Karaçay'ın köpüre köpüre aktı÷ı Sı÷lara kumlar bıraktı÷ı Yemyeúil da÷lar arasında Pembe-beyaz çiçekler açmıú Zakkumlar vardı Yanımda hep o güzel insan Yüzümden çok öte Bir yere bakardı O güzel insan sendin Neú'et Albayım Dört buca÷a okuntular çıkaran sen Kim mazeret arar dil yordamıyla Sen gel demiúsen Geldik ve úiirle soluklandık Karaçay kıyısında úair dost1arla Bir güneú úavkımasıydı Senin dört buca÷a gülümsemen Yan yana durup resimler çektirmiúiz Yaúlıydık ve kadim iki dosttuk biz Yüzünü görmek mümkün de÷il resimlerde Sen göçüp gittikten sonra farkettim Bu garip hali Birbirine kilitleniverdi Renklerin, çizgilerin gizemli dili Ne kadar canlıydın oysa o gün Bu dü÷ün senin dü÷ünün demiútim sana Bu, dü÷ün senin dü÷ünün Tatlı bir pembelik yayılmıútı yanaklarına Ben pozlar verirken Aytekin'in kamerasına Gelincikler arasında Sen çimenler üstünde namaza durmuútun Kıyamda, rükuda, secdede Derin bir ıııuhabbetle izlemiútim seni Sense dıúına kapatmıútın gözlerini Ruhunla arúa kanatlanmıútın sanki Ne güzel yakıúmıútı çimenden seccade Çimene koydu÷unda dizlerini "ønna lillahi ve inna ileyhi raciun" Ondan geldik, yine O'na dönece÷iz Mesajı geçti içimden, Ve bir vurgun yemiú gibi oldum ben 391 Uzun yaúamıyaca÷ını biliyordum Çünkü böbreklerin iflas etmiú Makineye ba÷lı yaúıyordun Soluk soluk sona do÷ru yaklaúıyordun Helalleúerek ayrılıyorduk her buluúmamızda. ùikayet etmedin bir kez olsun ùairim, kadim dostum Neú'et albayım Her zaman güleçtin Derviú gönüllüydün ve çok içtendin Öldü÷ün günün akúam üstü Müridin, can dostun Bestami aradı Dedi ki, "Neú'et Bey, Hakka yürüdü" Sanki da÷lar-taúlar, gökler eridi Sanki yüre÷imi bir demir tırmık taradı Bir ateú selinin içinde kaldım Ecel a÷dırınca kim olur ki tay? Yas sarmıú Zorkun 'u a÷lar Karaçay Varsa helal olsun sana hakkımız. Evine gittim ki bir sen eksiksin Mezarına gittim, topra÷ın taze Selamladık, fatihalar gönderdik. Dedim bu ırmak da aktı denize Acıyı katık yapmak kaldı bize Yaúadıkça seni hep anaca÷ız ( 182 ) ÖLÜ BøR ùAøRE SON MEKTUP Her zaman hissediyorum yoklu÷unu Anılarda karúılaúıyoruz, yüzün yok Mekanın her diliminde' Zamanın her dü÷ümünde Bende hüzün var Sende hüzün yok ùölenlerin tadı-tuzu kalmadı Aramızdan eksildi÷in günden beri Her de÷irmen kendini ö÷ütmekte Hep úahdamara de÷iyor aúkın keseri Acelen ne idi erken gitmekte Baúın bir da÷ı gibi sisler içinde Gövden bir gazel Hayalin var, özün yok 392 Ey, "DELAL" úairi Bir gömeç bal delal sende Sen gittin kovanın içi boúaldı Sevgili Hasan Ali Kasır, Her zaman hissediyorum yoklu÷unu. Dost hasreti Denizlerce derin Ufuklarca geniú melal bende Benim dört mevsim gecem-gündüzüm var Senin hayatın düz . Senin gecen-gündüzün yok Tarlan var mezar kadar øúleyecek sabanın, öküzün yok. 393 ÖZET Anlambilimin ba÷ımsız bir disiplin olarak ortaya çıktı÷ı günden itibaren “anlam” konusunda birçok görüú ileri sürülmüú olmakla birlikte “anlam”ın tanımı konusunda bir uzlaúma sa÷lanabilmiú de÷ildir. Ancak dilbilimciler kelimenin tek baúına bir anlamı olmasının yanı sıra bir dil birli÷i içinde di÷er kelime ve kelime gruplarıyla kurdu÷u iliúkiler ve ba÷daútırmalar sonucunda da çeúitli anlamlar kazandı÷ı konusunda hemfikirdirler. Söz konusu iliúkilerin ve ba÷daútırmaların anlamlı olabilmesi için belli söz dizimsel ba÷daúma koúullarının gerçekleúmesi gerekmektedir. Ne var ki bu koúullar gerçekleútirildi÷inde de bazı ba÷daútırmaları oluúturan unsurların anlamsal özellikleri ve anlam ayırıcılarının uyuúmadı÷ı, ilk duyuldu÷unda yadırgandı÷ı ve toplumun bu ögeler arasındaki iliúkiyi tanımadı÷ı görülmektedir. Bu durumda, “sıra oluúmaktadır. dıúı ba÷daútırmalar” Tezimizde Bahaettin olarak nitelendirilen Karakoç’un úiirlerinde kullanımlar sıra dıúı ba÷daútırmalar ele alınmıútır. Bu konuda çok sayıda ve çeúitlilikte veri sundu÷u için Bahaetin Karakoç’un úiirleri seçilmiútir. Bu amaçla úairin bütün úiirleri arasından örnekleme yöntemiyle belirlenen 182 metin üzerinde çalıúılmıú; bu metinlerde kullanılan sıra dıúı ba÷daútırmalar ögeler arası iliúkiler açısından ele alınarak sınıflandırılmıú, sıra dıúı ba÷daútırmaların nasıl oluútu÷u incelenmiú; söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmaların oluúumunda úairin içinde bulundu÷u ruh hâli kadar do÷up büyüdü÷ü çevre ve içinde yaúadı÷ı dönemin de etkili oldu÷u belirlenmiútir. Anahtar kelimeler: Bahaettin Karakoç, úiir, sıra dıúı ba÷daútırma 394 ABSTRACT Since the day semantics occured as an independent discipline many idea has been claimed about the definition of “meaning”, but linguists couldn’t come to an agreement about this subject. Nevertheless they are unanimous that words have connotations besides their elementary meanings. These connotations are bound to certain sentactic rules. However, althuogh these sentactic rules are obeyed, the compenents of connotations may not go with each other. So these can be found strange at first, and the community may not recognize this sort of relationship. This causes “collocations” in semantics. In this thesis we studied about the collocations in Bahaettin Karakoç’s poems. We chose him because his poems gave many datas about this subject. We studied his poems which are selected by exemplification method. The collocations in these poems were classified by the relations among the elements of sentences, and we examined the ways in which collocations occured. As a result we concluded that his mood, the environment in which he grew up, and the day he experienced all effected the formation of collocations in Bahaettin Karakoç’s poems. Key words: Bahaetin Karakoç, poem, collocation