bahaettin karakoç`un şiirlerinde sıra dışı bağdaştırmalar

advertisement
TC
GAZø ÜNøVERSøTESø
SOSYAL BøLøMLER ENSTøTÜSÜ
TÜRK DøLø BøLøM DALI
BAHAETTøN KARAKOÇ’UN ùøøRLERøNDE SIRA DIùI
BAöDAùTIRMALAR
MASTER TEZø
Hazırlayan
Aytaç DøNÇ YILDIRIM
Tez Danıúmanı
Yrd. Doç. Dr. Güzin TURAL
ANKARA – 2005
2
GAZø ÜNøVERSøTESø
SOSYAL BøLøMLER ENSTøTÜSÜ MÜDÜRLÜöÜNE
Aytaç DøNÇ YILDIRIM’a ait “Bahaettin KARAKOÇ ‘un ùiirlerinde Sıra
Dıúı Ba÷daútırmalar” baúlıklı çalıúma, jürimiz tarafından Türk Dili Bilim
Dalında YÜKSEK LøSANS TEZø olarak kabul edilmiútir.
14.06.2006
Tez Danıúmanı:............................................
Yrd. Doç. Dr. Güzin TURAL
Jüri Üyesi:.....................................................
Doç. Dr. Çetin PEKACAR
Jüri Üyesi:.....................................................
Doç. Dr. Fatih KøRøùÇøOöLU
3
SÖZ BAùI
Bahaettin Karakoç, Türk úiir dünyasında zamana ve
mekâna
sı÷mayan, sınır kural tanımayan, gerçek dünyadan ba÷larını koparmadan
masallar âlemini yaúatan úiirleriyle çı÷ır açmıú, yaúarken devleúmiú ender
úairlerdendir. Tezimizin konusu olan “sıra dıúı ba÷daútırmalar”ı çalıúmak için
metin olarak, örnek sıkıntısına düúülmeyecek zenginlikte olması sebebiyle,
onun anlamına ket vuramadı÷ımız úiirlerini seçtik. Tezimizin amacı hem
üzerinde detaylı bir çalıúma bulunmayan sıra dıúı ba÷daútırmaları dilbilimsel
açıdan incelemek hem de sıra dıúı ba÷daútırmaların Bahattin Karakoç’un
úiirlerine ve bu yolla dilin yaratıcı gücüne katkısını ortaya koyabilmektir.
Tez konusunu öneren ve çalıúmamın her aúamasında aradaki
uzaklı÷a inat, sürekli yanımda olup birikimlerini benimle paylaúan de÷erli
hocam Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Özbay’a; tezimi hazırlama sürecinde büyük
deste÷im, tez danıúmanım, sevgili hocam Yrd. Doç. Dr. Güzin Tural’a;
yardımlarından dolayı sayın Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun’a, kitaplarını
benimle hiç çekinmeden paylaúan büyük insan Bahaettin Karakoç ve de÷erli
úair Ali Akbaú’a teúekkür borçluyum.
Ayrıca
tezin
yazımı
sırasında
büyük
yardımlarını
gördü÷üm
kardeúlerim Ayúe Dinç, Esra Yıldırım’a ve aileme; Sema ve Semra Bayraktar
ile Nihâl Kilci’ye ve de sevgili eúime ve biricik kızıma içtenlikle teúekkür
ediyorum.
Aytaç DøNÇ YILDIRIM
Ankara 2005
4
øÇøNDEKøLER
SÖZBAùI……………………………………………………………………
3
øÇøNDEKøLER ……………………………………………………………..
4
KISALTMALAR………………………………………………………........
20
GøRøù …………………………………………………………………….....
21
Tezin Amacı........................................................................................
21
Tezin Önemi........................................................................................
21
Tezin Yöntemi.....................................................................................
21
Tezin Kapsamı....................................................................................
22
Tezin Sınırlılıkları................................................................................
22
Bahaettin Karakoç’un Hayatı …………………………………………..
23
Ba÷daútırma ve Sıra dıúı ba÷daútırma……………………….............
25
I. BÖLÜM
CÜMLE DÜZEYøNDE SIRA DIùI BAöDAùTIRMALAR ………………
34
1. 1 Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması…………………………..
34
1. 1. 1 øsim Cümlelerinde Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması..
34
1. 1. 1. 1 øsim Cümlelerinde Benzetme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Özne+Yüklem Ba÷daútırması…………………….................................
35
1. 1. 1. 2 øsim Cümlelerinde Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Özne+Yüklem Ba÷daútırması.......…………….....................................
35
1. 1. 1. 2. 1 øsim Cümlelerinde Do÷adan ønsana Aktarma Yoluyla
Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması………………..…….
52
1. 1. 1. 2. 2 øsim Cümlelerinde Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Özne+Yüklem Ba÷daútırması…………………….…………................
52
1. 1. 1. 2. 3 øsim Cümlelerinde Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Özne+Yüklem Ba÷daútırması………………………..………................
53
5
1. 1. 2 Fiil Cümlelerinde Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması...
53
1. 1. 1. 2. 1 Fiil Cümlelerinde Benzetme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Özne+Yüklem Ba÷daútırması……………………………….................
56
1. 1. 1. 2. 2 Fiil Cümlelerinde Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan
Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması………………………………..
57
1. 1. 1. 2. 2. 1 Fiil Cümlelerinde Do÷adan ønsana Aktarma Yoluyla
Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması……………………...
57
1. 1. 1. 2. 2. 2 Fiil Cümlelerinde Kiúileútirme Yoluyla Yapılan
Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması………………………………..
58
1. 1. 1. 2. 2. 3 Fiil Cümlelerinde Canlandırma Yoluyla Yapılan
Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması………………………………...
62
1. 1. 1. 2. 2. 4 Fiil Cümlelerinde Somutlaútırma Yoluyla Yapılan
Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması…………………………..…….
68
1. 1. 1. 2. 2. 5 Fiil Cümlelerinde Farklı Düzlemler Arasında Geçiú
Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması…………….
70
1. 2 Sıra Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması………………………...
72
1. 2. 1 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem
Ba÷daútırması…………………………………………….........................
73
1. 2. 1. 1 Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem
Ba÷daútırması………………………………………….........................…
73
1. 2. 1. 2 Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem
Ba÷daútırması…………………………………………….........................
74
1. 2. 1. 3 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem
Ba÷daútırması……...............................................................................
76
1. 3 Sıra Dıúı Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması…….......................
86
1. 3. 1 Sıra Dıúı Yer Tamlayıcısı+Yüklem Ba÷daútırması………......
87
1. 3. 1. 1 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Yer Tamlayıcısı+
Yüklem Ba÷daútırması………...............................................................
88
6
1. 3. 1. 1. 1 Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Yer Tamlayıcısı+
Yüklem Ba÷daútırması………...............................................................
88
1. 3. 1. 1. 2 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Yer Tamlayıcısı+
Yüklem Ba÷daútırması……………........................................................
89
1. 3. 1. 1. 3 Farklı Düzlemler Arasında Geçiú Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Yer Tamlayıcısı+Yüklem Ba÷daútırması………………................
90
1. 3. 2 Sıra Dıúı Hâl Tamlayıcısı+Yüklem Ba÷daútırması………......
91
1. 3. 2. 1 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Hâl Tamlayıcısı+
Yüklem Ba÷daútırması……..................................................................
91
1. 3. 2. 1. 1 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Hâl Tamlayıcısı+
Yüklem Ba÷daútırması…………...........................................................
92
1. 3. 2. 1. 2 Farklı Düzlemler Arasında Geçiú Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Hâl Tamlayıcısı+Yüklem Ba÷daútırması………....................................
92
1. 4 Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması……….............
94
1. 4. 1 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne
Ba÷daútırması………...........................................................................
94
1. 4. 1. 1 Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne
Ba÷daútırması…………........................................................................
95
1. 4. 1. 2 Kiúileútirme Ve Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması….............................................
96
1. 4. 1. 3 Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+
Nesne Ba÷daútırması ………..............................................................
96
1. 4. 1. 4 Canlandırma ve Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması.................................................
97
1. 4. 1. 5 Canlandırma ve Farklı Düzlemler Arasında Geçiú Yoluyla
Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması………….....
98
7
1. 5 Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması………….....
99
1. 5. 1 Benzetme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı
Ba÷daútırması………............................................................................
99
1. 5. 2 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+
Tamlayıcı Ba÷daútırması………...........................................................
101
1. 5. 2. 1 Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı
Ba÷daútırması………............................................................................
102
1. 5. 2. 2 Kiúileútirme ve Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması…..........................................
103
1. 5. 2. 3 Canlandırma Ve Farklı Düzlemler Arasında Aktarma
Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması...
104
1. 5. 2. 4 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+
Tamlayıcı Ba÷daútırması……...............................................................
105
1. 5. 2. 5 Farklı Düzlemler Arasında Geçiú Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması………..........................
107
1. 6 Sıra Dıúı Nesne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması……..........
108
1. 6. 1 Benzetme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem+Tamlayıcı
Ba÷daútırması…………........................................................................
108
1. 6. 2 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem+
Tamlayıcı Ba÷daútırması ………….......................................................
109
1. 6. 2. 1 Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem+
Tamlayıcı Ba÷daútırması…...............................................................…
109
1. 6. 2. 2 Kiúileútirme Ve Farklı Düzlemler Arasında Aktarma Yoluyla
Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması……….....
110
1. 6. 2. 3 Canlandırma Ve Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Nesne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması……….................................
110
1. 6. 2. 4 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem+
Tamlayıcı Ba÷daútırması……………….................................................
111
8
1. 6. 2. 5 Farklı Düzlemler Arasında Geçiú Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Nesne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması………………......................
113
1. 7 Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne+Tamlayıcı Ba÷daútırması…...
115
II. BÖLÜM
KELøME GURUBU DÜZEYøNDE SIRA DIùI BAöDAùTIRMALAR….
125
2. 1 øsim Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar…...
125
2. 1. 1 Benzetme Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması Kuruluúundaki
Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar………............................................................
125
2. 1. 2 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması Kuruluúundaki
Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar……...............................................................
134
2. 1. 2. 1 Do÷adan ønsana Aktarma Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması
Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar..............................................
134
2. 1. 2. 2 ønsandan Do÷aya Aktarma Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması
Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar…………................................
136
2. 1. 2. 3 Kiúileútirme Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması Kuruluúundaki
Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar……...............................................................
138
2. 1. 2. 4 Canlandırma Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması Kuruluúundaki
Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar………...........................................................
140
2. 1. 2. 5 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması Kuruluúundaki
Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar……………………..........................................
144
2. 1. 2. 6 Farklı Düzlemler Arasında Aktarma Yoluyla Yapılan øsim
Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar….…...................
149
2. 1. 3 Ad Aktarması Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması Kuruluúundaki
Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar……..............................................................
154
9
2. 2 Sıfat Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar…...
154
2. 2. 1 Benzetme Yoluyla Yapılan Sıfat Tamlaması Kuruluúundaki Sıra
Dıúı Ba÷daútırmalar……......................................................................
159
2. 2. 2 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıfat Tamlaması Kuruluúundaki
Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar………...........................................................
162
2. 2. 2. 1 Do÷adan ønsana Aktarma Yoluyla Yapılan Sıfat Tamlaması
Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar…..........................................
162
2. 2. 2. 2 Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıfat Tamlaması Kuruluúundaki
Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar…..................................................................
163
2. 2. 2. 3 Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıfat Tamlaması Kuruluúundaki
Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar……………...................................................
165
2. 2. 2. 4 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıfat Tamlaması Kuruluúundaki
Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar ….....................……………….....................
169
2. 2. 2. 5 Duyular Arası Aktarım Yoluyla Yapılan Sıfat
Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar…........................
172
2. 2. 2. 6 Farklı Düzlemler Arasında Aktarma Yoluyla Yapılan Sıfat
Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar…........................
174
2. 3 Fiilimsi Gurubu Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar……
176
2. 3. 1 Fiilimsi Gruplarında Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması
176
2. 3. 1. 1 Fiilimsi Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması........................................................
176
2. 3. 1. 1. 1 Fiilimsi Gruplarında Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması…....................................................
177
2. 3. 1. 1. 2 Fiilimsi Gruplarında Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması…….................................................
178
2. 3. 1. 1. 3 Fiilimsi Gruplarında Eúyalaútırma Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması…....................................................
179
2. 3. 1. 1. 4 Fiilimsi Gruplarında Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması……….............................................
180
10
2. 3. 1. 1. 5 Fiilimsi Gruplarında Farklı Düzlemler Arasında Aktarma
Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne-Yüklem Ba÷daútırması…...................
181
2. 3. 2 Fiilimsi Gruplarında Sıra Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması
182
2. 3. 2. 1 Fiilimsi Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması…..................................................
182
2. 3. 2. 1. 1 Fiilimsi Gruplarında Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması…..................................................
182
2. 3. 2. 1. 2 Fiilimsi Gruplarında Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması………...........................................
183
2. 3. 2. 1. 3 Fiilimsi Gruplarında Farklı Düzlemler Arasında Aktarma
Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması....................
183
2. 3. 3. Fiilimsi Gruplarında Sıra Dıúı Tamlayıcı+Yüklem
Ba÷daútırması………………………………………...............................
184
2. 3. 3. 1 Fiilimsi Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması................................................
184
2. 3. 3. 1. 1 Fiilimsi Gruplarında Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması.................................................
184
2. 3. 3. 1. 2 Fiilimsi Gruplarında Farklı Düzlemler Arasında Aktarma
Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması...............
186
2. 3. 4 Fiilimsi Gruplarında Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne
Ba÷daútırması…..................................................................................
186
2. 3. 4. 1 Fiilimsi Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması………........................................
187
2. 3. 4. 1. 1 Fiilimsi Gruplarında Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması………........................................
187
2. 3. 4. 1. 2 Fiilimsi Gruplarında Kiúileútirme Ve Somutlaútırma Yoluyla
Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması………..........
187
11
2. 3. 5 Fiilimsi Gruplarında Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı
Ba÷daútırması………..........................................................................
188
2. 3. 5. 1 Fiilimsi Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması……......................................
188
2. 3. 5. 1. 1 Fiilimsi Gruplarında Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması………..................................
188
2. 3. 5. 1. 2 Fiilimsi Gruplarında Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Özne+Yüklem +Tamlayıcı Ba÷daútırması……….................................
189
2. 3. 6 Fiilimsi Gruplarında Sıra Dıúı Nesne+Tamlayıcı+Yüklem
Ba÷daútırması……………...................................................................
190
2. 3. 6. 1 Fiilimsi Gruplarında Benzetme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması………….............................
190
2. 3. 6. 2 Fiilimsi Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması……....................................
191
2. 3. 6. 2. 1 Fiilimsi Gruplarında ønsandan Do÷aya Aktarma Yoluyla Yapılan
Sıra Dıúı Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması............................
191
2. 3. 6. 2. 2 Fiilimsi Gruplarında Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması……....................................
192
2. 3. 6. 2. 3 Fiilimsi Gruplarında Farklı Düzlemler Arasında Aktarma Yoluyla
Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması……........
194
2. 4 ùart Gurubu Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar………..
195
2. 4. 1 ùart Gruplarında Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması …
196
2. 4. 1. 1 ùart Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Özne+Yüklem Ba÷daútırması………....................................................
196
2. 4. 1. 1. 1 ùart Gruplarında Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Özne+Yüklem Ba÷daútırması……........................................................
197
12
2. 4. 2 ùart Gruplarında Sıra Dıúı Tamlayıcı+Yüklem
Ba÷daútırması.....................................................................................
197
2. 4. 2. 1 ùart Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması……................................................
197
2. 4. 2. 1. 1 ùart Gruplarında Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması…....................................................
198
2. 4. 3 ùart Gruplarında Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne
Ba÷daútırması....................................................................................
198
2. 4. 3. 1 ùart Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması..................................................
198
2. 4. 3. 1. 1 ùart Gruplarında Canlandırma ve Somutlaútırma Yoluyla
Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması…..................
199
2. 4. 4 ùart Gruplarında Sıra Dıúı Nesne+Tamlayıcı+Yüklem
Ba÷daútırması…….............................................................................
199
2. 4. 4. 1 ùart Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması………................................
199
2. 4. 4 ùart Gruplarında Somutlaútırma ve Farklı Düzlemler Arasında
Aktarma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Tamlayıcı+Yüklem
Ba÷daútırması......................................................................................
200
2. 5 Birleúik Fiil Gurubu Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar
200
SONUÇ………………………………………………………………….......
202
A. Bahaettin KARAKOÇ’un ùiirlerinde Sıra Dıúı Ba÷daútırmaların
Söz Dizimi Temelli ønceleme Sonuçları.............................................
202
B. Bahaettin KARAKOÇ’un ùiirlerinde Sıra Dıúı Ba÷daútırmaların
Kavramlar Temelli ønceleme Sonuçları.............................................
210
13
KAYNAKÇA…………………………………………………………….......
215
EK 1
Bahaettin KARAKOÇ’un Tezde Kullanılan ùiirleri…………………..
220
SEYRAN...............................................................................................
220
( 1 ) Beúgen Ça÷rı Çiçe÷i......................................................................
220
( 2 ) Bir Defter Açtım Geceye................................................................
221
( 3 ) Ortalıkta.........................................................................................
221
( 4 ) Seyran............................................................................................
222
( 5 ) Ba÷.................................................................................................
222
( 6 ) Islak Direklerdeki Yorgun Kuúlar Festivali......................................
223
( 7 ) Gök Olanda Aúk ve ùiir..................................................................
224
( 8 ) Akúam Olur....................................................................................
224
( 9 ) Biraz Daha.....................................................................................
225
( 10 ) Ak Muútuluk.................................................................................
226
ZAMAN BøR BEYAZ TÜRKÜDÜR ......................................................
226
( 11 ) Zaman Bir Beyaz Türküdür...........................................................
226
( 12 ) Sabah Selamı...............................................................................
228
( 13 ) Av..................................................................................................
230
SEVGø TURNALARI .............................................................................
230
( 14 )ùafa÷a Do÷ru.................................................................................
230
( 15 ) Kapısı Açık Duran Ev....................................................................
231
( 16 ) Çıkmaz..........................................................................................
231
( 17 ) Da÷ Yollarında..............................................................................
232
( 18 ) Dostlar...........................................................................................
233
( 19 ) Gövermiú Gök Ekince....................................................................
233
( 20 ) Kutlu Dönem..................................................................................
234
( 21 )Yolda...............................................................................................
235
( 22 ) Mutsuzluk Çemberi........................................................................
236
14
( 23 ) Kader Da÷ının Eteklerinde.............................................................
237
AY ùAFAöI ÇOK ÇøÇEK ....................................................................
237
( 24 ) Ay ùafa÷ı Çok Çiçek....................................................................... 237
( 25 ) Sök Çıkar Yüre÷imden Bu Sevdayı................................................. 238
( 26 ) Bir Hasret Yılı Daha.....................................................................
238
( 27 ) Bıçak Kemice Sert Vurunca........................................................
239
( 28 ) Sensin Ak Sevgilerde Gülümseyen.............................................
240
( 29 ) O.................................................................................................
241
( 30 ) Mavi Sevda..................................................................................
242
( 31 ) Sen Benim ømzamsın..................................................................
242
( 32 ) Sancı...........................................................................................
243
( 33 ) Sınırda........................................................................................
244
( 34 ) Bu ùölen Bir Baúak ùöleni..........................................................
245
KAR SESø ..........................................................................................
245
( 35 ) Kar Sesi......................................................................................
245
( 36 ) Kan..............................................................................................
246
( 37 ) Eski Bahçelerde Can Bir Kuú Evi................................................
247
( 38 ) Sen Bir Dara÷acısın Yorgun Gecelerimde..................................
248
( 39 ) Yürek Bir Kırmızı Güldür Seninle................................................
249
( 40 ) Serencam....................................................................................
250
( 41 ) Kar Ya÷ıyor.................................................................................
251
( 42 ) Yeúil Direnç.................................................................................
252
( 43 ) Kader...........................................................................................
253
( 44 ) Senin øçin -I-, -II- ........................................................................
254
( 45 ) Ölüme Bakan Açılar.....................................................................
256
( 46 ) Gözlerinin Üúümesi......................................................................
257
( 47 ) Aúk Zincirinden Halkalar..............................................................
258
øLK YAZDA .........................................................................................
261
( 48 ) ølk Yazda......................................................................................
261
15
( 49 ) ølk Yazda -V-................................................................................
262
( 50 ) Rüzgarlara Astım Türkülerimi......................................................
263
( 51 ) Boúlukta.......................................................................................
264
( 52 ) Da÷lar..........................................................................................
265
( 53 ) Seninle........................................................................................
265
( 54 ) Ve Bütün Atlar Rehin Bıraktılar Nallarını.....................................
266
( 55 ) Baúka Ne Beklerim Ki.................................................................
267
( 56 ) Sahib...........................................................................................
268
( 57 ) Bir Devi Emziren Mor Acılar........................................................
269
BøR ÇøFT BEYAZ KARTAL ...............................................................
269
( 58 ) Bir Çift Beyaz Kartal....................................................................
269
( 59 ) Son Raks....................................................................................
270
( 60 ) Uzun Saçlı Sevdam....................................................................
271
( 61 ) Bühtan Kuúları ...........................................................................
272
( 62 ) Paylaúmak..................................................................................
273
( 63 ) Baki Kalan..................................................................................
274
( 64 ) E÷er Özün Biraz Mühlet Verirse.................................................
275
( 65 ) Konuúan Parmak øzleri...............................................................
276
( 66 ) Ya÷murlu Bir Türkü.....................................................................
277
( 67 ) ùekiller........................................................................................
279
( 68 ) Köúeleri Törpülerim Severken....................................................
279
( 69 ) Özüm Gerçe÷i Söyler.................................................................
280
( 70 ) Boú De÷il Kuúça Elleri................................................................
281
MENZøL ..............................................................................................
281
( 71 ) Bismillahi.....................................................................................
281
( 72 ) Zulmün Karanlı÷ında..................................................................
282
( 73 ) Senden Özge Bir Dost Yoktur Ki Bana.......................................
282
( 74 ) Yalnızlı÷a Dayanabilir Mi Da÷lar.................................................
282
( 75 ) Can, Sen Bize Ufuklarca Yürek Sesi Sun...................................
282
( 76 ) Yi÷itsen Mum Yak Götür.............................................................
283
16
( 77 ) Duası Boúta Kalmaz Hakk'a Yalvaranların.................................
283
( 78 ) Duman Çıkan Yerde Ateú De Vardır..........................................
283
( 79 ) Gitti÷im Yere Taúırdım Güneú’i Ay’ı...........................................
283
( 80 ) Muhabbet Çırasında...................................................................
284
( 81 ) Yordamı......................................................................................
284
( 82 ) Yolcu...........................................................................................
284
( 83 ) Denizlerin Med Vakti...................................................................
284
( 84 ) Fırındaki Hamur..........................................................................
285
( 85 ) Ferman Sendedir........................................................................
285
( 86 ) Gördü÷üm Her Asmanın Üzümü Koruk......................................
285
( 87 ) Zaman Sana Akortludur Sıfırdan Sonsuza.................................
285
UZAKLARA TÜRKÜ ..........................................................................
286
( 88 ) Uzaklara Türkü............................................................................
286
( 89 ) Asıldı÷ım Her øp Boynumda Uzar................................................
288
( 90 ) Gözlerim Can Evimde.................................................................
292
( 91 ) Kavilname...................................................................................
293
( 92 ) Açık Adres...................................................................................
293
( 93 ) Miras...........................................................................................
294
( 94 ) Bütün Kelebekler 9 Temmuzdur.................................................
295
( 95 ) Yeniden.......................................................................................
296
( 96 ) Söktüm Tan Yerinin Mührünü.....................................................
296
( 97 ) Beyaz Bulutlar Altında.................................................................
297
( 98 ) Mühre..........................................................................................
298
( 99 ) Merhaba......................................................................................
298
( 100 ) Nostalji......................................................................................
299
( 101 ) Yeterince...................................................................................
299
( 102 ) Üç Damla Kan Düútü Karların Üstüne......................................
301
( 103 ) Redd-ø Miras.............................................................................
302
( 104 ) Ola Ki Bir Gün...........................................................................
302
( 105 ) Yürek Duyunca Yunus’u...........................................................
303
17
GÜNEùE UÇMAK øSTøYORUM .........................................................
304
( 106 ) Nemrût Da÷ı Esintisi..............................................................
304
( 107 ) Her Ay ùafa÷ında Bir Beyaz Turnayım Ben............................
306
( 108 ) Dün..........................................................................................
307
( 109 ) Yaúama Sevinci.......................................................................
308
( 110 ) Er Kiúi Niyetine..........................................................................
310
( 111 ) Benimle.....................................................................................
311
( 112 ) Türkçem....................................................................................
312
( 113 ) Serhat’çı÷ım..............................................................................
313
( 115 ) øflas Duyurusu...........................................................................
314
( 116 ) Ne Ocak Ayını Seviyorum Ne De Silahları................................
315
( 117 ) Yorgun Bulutlar Oturmuú Gözlerine ve Hâlâ Bir Hüsnüyusuftur
Bendeki Yüzün.....................................................................................
316
( 118 ) Bahçeye Açılan Pencereden.....................................................
317
( 119 ) øndeks........................................................................................
317
( 120 ) Kara Yılan..................................................................................
318
( 121 ) Karanlık Odada økinci Banyo.....................................................
320
( 122 ) Yorumlar....................................................................................
321
( 123 ) Gönül Döverken Yokuúu...........................................................
322
BEYAZ DøLEKÇE ...............................................................................
323
( 124 ) Beyaz Dilekçe'ye Beyaz Bir Önsöz...........................................
323
( 125 ) Beyaz Dilekçe IV.......................................................................
328
GÜNEùTEN ÖTE ...............................................................................
331
( 126 ) Ötelere Do÷ru............................................................................
331
(127 ) Sesinle Yaka Yaka Oku Beni.....................................................
332
( 128 ) øfúa............................................................................................
333
( 129 ) Suçumuz Müslüman Olmakmıú
Bu Yeryüzünde.........................................................................
333
( 130 ) Tespihin øpli÷i Kopuverdi...........................................................
335
( 131 ) Ay ùafa÷ında Turnalar..............................................................
336
18
( 132 ) Demirkazık Yıldızı....................................................................
336
( 133 ) Geçenin Eúi÷inde Kendini Yakan Su........................................
338
( 134 ) A÷ıt Gibi....................................................................................
338
( 135 ) Söze Dair..................................................................................
339
( 136 ) Zonguldak.................................................................................
340
( 137 ) Merkez Olan Sevgilidir..............................................................
341
( 138 ) Üstümde Zorlu Bir øúin
Yorgunlu÷u Var..........................................................................
341
( 139 ) Sizin øçin Yazdım Bu ùiiri..........................................................
341
LEYL Ü NEHAR AùK .........................................................................
344
( 140 ) Münacat.....................................................................................
344
( 141 ) Ayrılık Köprüsü..........................................................................
345
( 142 ) Bu Kervan Yollarda Kalası De÷il...............................................
346
( 143 ) Yatak.........................................................................................
347
( 144 ) Güzsü/Güz................................................................................
348
( 145 ) Dönüúüm Bir Utkudur Sevdalanınca.........................................
349
( 146 ) Geç Kaldım Ba÷ıúla..................................................................
350
( 147 ) Hayatım Sana Ayarlı.................................................................
351
(148 ) Sen Yaklaú Bir Adım Daha..........................................................
352
( 149 ) Bildi÷im Tek Adres Sensin........................................................
353
( 150 ) A÷ır Geliyor...............................................................................
354
( 151 ) Taze Kar Ya÷dı Da÷ıma............................................................
354
( 152 ) Özüm Seninle............................................................................
355
AùK MEKTUPLARI ...........................................................................
356
( 153 ) Leyla..........................................................................................
356
( 154 ) Aúk Mektubu IV.........................................................................
357
( 155 ) Aúk Mektubu IX.........................................................................
358
( 156 ) Aúk Mektubu XIV.......................................................................
358
( 157 ) Aúk Mektubu XIX .....................................................................
359
( 158 ) Aúk Mektubu XXIV....................................................................
360
19
( 159 ) Aúk Mektubu XXIX....................................................................
361
( 160 ) Aúk Davulcusu..........................................................................
362
( 161 ) Hamiú - 5
363
Tutanak Yerine......................................................
IHLAMURLAR ÇøÇEK AÇTIöI ZAMAN
AY IùIöINDA SERENATLAR ..................................................
365
( 162 ) Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman..................................................
365
( 163 ) Sen Adres Bırakmadan Gidince................................................
368
( 164 ) Bir Kör Koridorda Uçmak Kuúça................................................
369
( 165 ) Küllük.........................................................................................
371
( 166 ) Kanlı Atlas.................................................................................
371
( 167 ) Ba÷lamamın Tellerine Takılan Koúma......................................
372
( 168 ) Bahar Kapısında........................................................................
373
( 169 ) Seninle Doluyor Bütün Boúluklar...............................................
374
(170 ) Damlanın Denizli÷i.....................................................................
375
( 171 ) Gelgit.........................................................................................
376
( 172 ) Çeperinden Kan Sızan
Bir Testinin Yalın Öyküsü.........................................................
377
( 173 ) Açılmayan Mor ùemsiye Veya Sitemdide.................................
378
( 174 ) Süresiz......................................................................................
378
( 175 ) Rastlantı Mı Bu..........................................................................
380
( 176 ) Yokuúları Tırmanırken...............................................................
380
( 177 ) Su Tutar Mı Kırık Testi..............................................................
381
( 178 ) Ehram Bilip Sana Geldim..........................................................
382
( 179 ) Çorum'da Bir Harman Üstü.......................................................
383
( 180 ) Tek Tek Kıyıya Vurur Unuttuklarımız
( Malatya øçin Poem)..................................................................
384
( 181 ) Yaúadıkça Seni Hep Anaca÷ız.................................................
390
( 182 ) Ölü Bir ùaire Son Mektup.........................................................
391
ÖZET……………………………………………………………………......
393
ABSTRACT…………………………………………………………….......
394
20
KISALTMALAR
bkz.
bakınız
çev.
çeviren
F.D.E
Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve
Edebiyatı Dergisi
N
nesne
No.
numara
Ö
özne
s.
sayı
T
tamlayıcı
TDK
Türk Dil Kurumu
TDKS
Türk Dil Kurumu Sözlü÷ü
vb.
ve benzeri
Y
yüklem
yay.
yayınları
21
GøRøù
Tezin Amacı
Bu tezi yapmaktaki amacımız; araç metin üzerinde yapılacak olan
incelemeler sonucunda, etkili anlatım çabasıyla, yazı dilinde ve özellikle de
úiir dilinde, sıra dıúı ba÷daútırmalardan nasıl faydalanıldı÷ını ve birleútirmeler
yapılırken gerek gramatikal yapıyı, gerekse kullanılan kelimeler arasındaki
anlam ba÷lantılarını ortaya koymaktı.
Tezin Önemi
1. Sıra dıúı ba÷daútırmalar, dilin yeni kullanımına katkı sa÷lar,
2. Sıra dıúı ba÷daútırmalar, dilde yeni kelimeler kullanarak de÷il
herkesin kullandı÷ı sıradan kelimelerle yeni kullanımlar yaparak dile katkı
sa÷lar,
3. Sıra dıúı ba÷daútırmalar, dildeki basmakalıplı÷ı yok etmede
baúarılıdır,
4. Sıra dıúı ba÷daútırmalar, dile dinamizm, hareket getirir,
5. Sıra dıúı ba÷daútırmalar, úiirin etkileme, duygulandırma ve güçlü
etkiler bırakma amaçlarını yerine getirebilmede çok baúarılıdır.
Yöntem
Tezimizde sıra dıúı ba÷daútırmaları tahlil ederken Do÷an Aksan’ın
dilbilimsel yöntemi ile edebiyatı harmanlayarak oluúturdu÷umuz disiplinler
arası
bir
alanda
çalıútık.
Sıra
göstergelerden temel anlamında ve
dıúı
iliúkiler
içerisinde
birleútirilen
yan tasarımları, duygu de÷erleri,
uzak/yakın ça÷rıúımları ile kullanılanları
tespit ettikten sonra, anlam
22
yüklemesiyle ortaya çıkabilecek ifadeleri gözler önüne serdik, bu ifadelerdeki
úiirsel gücü ortaya koyduk.
Kapsam
“Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar” konusunu çalıútı÷ımız metni, Bahaettin
Karakoç’un bütün úiirleri arasından örnekleme yöntemiyle seçti÷imiz
úiirlerden oluúturduk. Göstergeleri kullanımındaki ustalı÷ı ile sıra dıúı
ba÷daútırmayı hem çok hem de farklı yöntemlerle yapması Bahaettin
Karakoç’u seçmemizin nedeni oldu.
Sınırlılıklar
1. Metin sınırı:
Etkili anlatma çabasıyla úiir dilinde sıra dıúı ba÷daútırmalardan sık sık
yararlanılması sebebiyle, istenilen ilmî ölçülere ve bu ölçülere ba÷lı olarak
arzu edilen sonuçlara eriúebilmek için, metnin úiir olmasını uygun gördük.
“Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar” konusunu üzerinde çalıútı÷ımız metni,
Bahaettin Karakoç’un bütün
úiirleri arasından
örnekleme
yöntemiyle
seçti÷imiz úiirlerden oluúturduk. Göstergeleri kullanımındaki ustalı÷ı ile sıra
dıúı ba÷daútırmayı hem çok hem de farklı yöntemlerle yapması Bahaettin
Karakoç’u seçmemizin nedeni oldu.
2. Konu Sınırı:
Metinlerde tüm ba÷daútırmalar de÷il sadece sıra dıúı ba÷daútırmalar
üzerinde çalıúılmıútır.
23
Bahaettin KARAKOÇ1
Bahaettin Karakoç, 5 Mart 1930 tarihinde Maraú Elbistan'a ba÷lı
Ekinözü (Celâ) köyünde, soyca úair bir aile zincirinin, sa÷lam halkalarından
biri olarak dünyaya geldi. Asıl adının yanı sıra Baha Deliorman, Said Yaylalı,
Ekinözülü Âúık Rahmanî mahlaslarını kullandı.
ølk ö÷renimini do÷du÷u köyde yaptı. Adana Düziçi Köy Enstitüsü'nde
baúladı÷ı
tamamladı
memuru
orta
ö÷renimini
(1949).
olarak
Hasano÷lan
Kahramanmaraú'taki
(1949-82)
görev
Köy
sa÷lık
yaptıktan
Enstitüsü'nde
(Ankara)
kuruluúlarında
sona
kendi
sa÷lık
iste÷iyle
1982'de emekli oldu.
ølk úiiri, 1942 yılında Behçet Kemal Ça÷lar'ın yönetti÷i Yurt
gazetesinde yayımlanan úairin ilk denemeleri ise daha erken, 8 yaúlarında
filizlenir. Ustası, babasıdır. O tarihten bu yana sürekli kendini yenileyerek
yazar. Kim sorsa, “Mola yok, yola devam! ...” diyen KARAKOÇ’un hep baúa
soyunması, hep uzak ufukları kollaması kendine olan güveninden ve yo÷un
birikiminden kaynaklanmaktadır.
1986 yılında Dolunay Yayıncılık'ı kurdu ve úairin editörlü÷ünü
üstlendi÷i bu sanat ve edebiyat dergisi 37 sayı yayımlandı. Yayımlandı÷ı
sürece metropollerde çıkıp ulusal anlamda yayın yapan dergilerin birço÷unu
geride bıraktı ve haklı bir üne kavuútu. Bu dergi etrafında; genç, amatör; ama
yetenekli kiúileri toplayıp, úemsiyesi altına alan Karakoç, Türk ùiir ve
Edebiyatı adına, edebiyat tarihlerine girecek bir çı÷ır açtı.
ùairin biyografisi www.antoloji.com adlı internet sitelerindeki ve kendi kitaplarındaki bilgilerden,
Mehmet Nuri Yardım’ın Türk Edebiyatı Dergisi’nde yayımlanan yazısından (357/25. Temmuz 2003)
yararlanılarak hazırlanmıútır.
1
24
1986’da Türkiye’de “Bir Çift Beyaz Kartal” adlı kitabıyla Türkiye
Yazarlar Birli÷i tarafından yılın úairi seçildi. 1989 yılında Kültür Bakanlı÷ı
tarafından
ülkemizi
temsilen
“Strugua
Uluslar
Arası
ùiir
Akúamları
Festivali”ne katıldı ve burada bir tebli÷ sundu. 1991 yılında Diyanet Vakfı’nca
düzenlenen “Münacaat Yarıúması”nda “Beyaz Dilekçe” isimli úiiriyle birincilik
kazandı. 1993 yılında Kazakistan’ın baúkenti Almaatı’da düzenlenen
“Türkçe’nin Uluslar Arası 2. ùiir ùöleni”nde “Büyük Abay Ödülü” ile
mükâfatlandırıldı.
ùair önceleri halk úiirine daha yakın olan úiir anlayıúını, son
dönemlerinde modern tarzla birleútirip kendine özgü yeni bir stil ortaya koydu.
úiiri,
Birçok
de÷iúik
formlarda
bestelendi.
ùiirleri;
Yurt Gazetesi (1942), Köy Postası (1949), Genç Kalemler (1950),
Hareket,
Hisar,
Türk
Edebiyatı,
Do÷uú
Edebiyat
ve
Dolunay
gibi
dergiler ile bazı gazetelerde yayınlandı.
Baúlıca eserleri: Mevsimler ve Ötesi (1962) , Seyran (1973) , Zaman
Bir Beyaz Türküdür (1974) , Sevgi Turnaları (1975) , Ay ùafa÷ı Çok Çiçek
(1983) , Kar Sesi (1983) , ølkyazda (1984) , Bir Çift Beyaz Kartal (1986) ,
Menzil (1991) , Uzaklara Türkü (1991) , Güneúe Uçmak østiyorum (1993) ,
ùiir Burcunda Çocuk (Antoloji- H. ÖZBAY ve M. TATÇI ile beraber) , Beyaz
Dilekçe (1995) , Güneúten Öte (1995) , Dolunay ùiir Güldestesi (1996) , Leyl
ü Nehar Aúk (1997) , Aúk Mektupları (1999) , Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman,
Ay Iúı÷ında Serenatlar (2001) , Sürgün Vezirin Aúk Neúideleri (2004) .
25
BAöDAùTIRMA ve SIRA DIùI BAöDAùTIRMA
Ba÷daútırma ve sıra dıúı ba÷daútırma terimlerini ilk ortaya atan ve
üzerinde ilk çalıúmaları yapanlar anlambilimcilerdir. Halihazırda bugün de bu
konu,
yine
anlambilim
çerçevesinde
incelenmektedir.
Bu
terimlerin
açıklamaları da bu nedenle daha çok anlambilimine özgü bakıú açısını içerir.
Açıklamalarda en çok üzerinde durulan konu ise “anlam” dır. Bu konunun,
ba÷daútırma ve sıra dıúı ba÷daútırma terimlerinin tanımlarına geçmeden
aydınlatılması, tanımların anlaúılabilirli÷ini sa÷layaca÷ı için öncelikle “anlam”
konusunda ortaya atılan fikirler hakkında bilgi vermek yerinde olacaktır.
Anlambilim ortaya çıktı÷ı günden bu yana “anlam” ile ilgili birçok fikir
öne sürülmüútür.2 Geleneksel anlambilimde anlam kavramı, daha çok “anlam
de÷iúmesi” ve “aktarma” dedi÷imiz dil olaylarından yola çıkılarak “bir
sözcü÷ün yansıttı÷ı kavram” olarak tanımlanırken (Aksan, 2003: 159)
bugünkü dilbilimciler anlamın tanımında ortak bir noktada birleúememiútir.3
Sözcü÷ün anlamı üzerinde duran ünlü düúünür Wittgenstein eserinde
“Sözcü÷ün anlamı, onun dil içindeki kullanımıdır.” der (Aksan, 1999a: 46). J.
Lyons
da
buradan
hareketle
“Dil
incelemesinde
deneysel
yönden
denetleyebilece÷imiz tek úey, günlük yaúamın çok çeúitli durumlarında, dil
sözcelerinin ‘kullanımıdır’. ‘Bir sözcü÷ün anlamı’, ‘bir tümcenin (ya da
önermenin) anlamı’ gibi deyiúler bizi bunların ‘anlamlarını araútırmaya’ ve
‘anlamları’ olarak da fiziksel dünyadaki ‘iúlerin durumunu’ tanımaya
2
Anlambilim, son do÷an dilbilim dallarından biri olmasına karúın bu dalın son yirmi yılda yapılan
çalıúmalarla oldukça geliúti÷i söylenebilir. Bununla beraber dilbilimcilerin pek çok konuda
uzlaúamadıkları bu dalda, en büyük fırtınalar da “anlam”ın kendisi üzerinde kopmaktadır. Bu nedenle
“anlam” konusunda kesin yargılardan söz etmek yerine yapılan çalıúmaları belirtmek yerinde olur.
Türkiye’de bu alanda en kapsamlı çalıúma Do÷an Aksan’a aittir (Aksan 1999a). Bunun dıúında
“anlambilim” konusu için bkz. Aksan, 2003; Grünberg, 1970; Arıklı, Tunçdo÷an ve Vardar, 1969;
Guiraud, 1955; Kocaman, 1979a; Lyons, 1983; Palmer, 1976.
3
Lyons eserinde bu problemi úöyle dile getirmektedir: ”Konunun belirli incelemelerine gelir gelmez,
‘anlam’ın tanımına ve belirlenmesine iliúkin úaúırtıcı ölçüde çeúitli yaklaúımlarla karúı karúıya
geliyoruz. ’Duygusal’ ve ‘anlık anlam’; ve ‘anlamlama’; ‘edimsel’ ve ‘betimlemeli anlam’, ‘içlem’ ve
‘gönderim’; ‘düz anlam’ ve ‘yan anlam’; ‘gösterge’ ve ‘simge’; ‘kaplam’ ve ‘içlem’; ‘sezdirim’ ve
‘içerme’ ve ‘önsayıltı’ arasında ayrımlar çizilmektedir. (Lyons, 1983:360)
26
yönelttikleri için tehlikeli biçimde yanıltıcıdırlar.” (Kocaman, 1983:367) diyerek
P. GUIRAUD’un “Sözcüklerin anlamları yoktur, kullanımları vardır.” (Guiraud,
1975: 26-27) tezini savunur. Firth anlamın bir birimin girdi÷i iliúkiler, iúlevler
a÷ının
bütünü
oldu÷u
görüúünü
savunurken
yapısal
anlambilimin
kurucularından Greimas ise; tek ögenin anlamının bulunmadı÷ını, anlamın
mutlak koúulunun ö÷eler arasındaki ba÷ıntı (relation) oldu÷unu ileri
sürer(Aksan, 1999a: 46-47).
Ülkemizde dilbilimi çalıúmalarına büyük katkıları olan Aksan ise gerek
kavram gerekse terim olarak “anlam”ın belirlenebilece÷ini söyler. Aksan’a
göre alıúılagelmiú dil kuralları içinde kurulan bir cümleyi oluúturan ögelerin ve
bu ögelerin birbiriyle kurdukları iliúkinin anlamı, bu cümlenin yapı kurallarının
belirlenmesiyle, bu cümle içindeki ögelerin birbirleriyle iliúkilerinin ses ve
anlam açısından belli kurallar ve yollarla açıklanmasıyla ortaya konulabilir.
Bununla birlikte özellikle úiir dilinde oldu÷u gibi bir öge di÷eriyle iliúkiye
girerek yepyeni anlamlar kazanabilmekte, sıra dıúı ba÷daútırmalar içinde
insanda ola÷anüstü duygulanmalara yol açabilmekte, üstelik de bu
yadırgadı÷ımız kullanımlarla çok güçlü bir iletiúim kurulabilmektedir. øúte asıl
açıklanamayan dilin bu tarz kullanımlarının, ögelerin tek tek anlam özellikleri
ve dizin iliúkilerine, genel kabul görmüú kurallara aykırı olmasıdır. Bu nedenle
Aksan, anlam teriminin ve kavramının, dildeki birimlere ba÷lı olarak
kullanılabilece÷ini düúünmektedir (Aksan, 2003: 175-76).
Bütün bu kargaúaya karúın, araútırmacıların hemen hepsi “anlam”ı
genellikle göstergeden yola çıkarak kelimeye dayalı olarak tanımlamakla
birlikte, kelimelerin tek tek anlamlarının olması dıúında, bir dil birli÷i içinde,
di÷er kelime ve kelime gruplarıyla kurdukları iliúkiler, ba÷daútırmalar
sonucunda kazandıkları anlamların varlı÷ı konusunda hem fikirlerdir.
Özellikle úiir dilinde anlamı, göstergelerin tek tek anlamlarıyla ortaya
koymanın imkansızlı÷ını düúünürsek, bu fikre katılmamak mümkün de÷ildir.
Ne var ki, anlam konusunda bir úekilde anlaúan araútırmacılar, bu anlamın
ortaya koyulması konusunda farklı yaklaúımlar sergilemektedirler. Oysa
27
Chomsky “standart model” içinde yer alan “seçim sınırlaması (selectional)”,
Katz ve Fodor “yönlendirme kuralları (projection rules)”, Jakobson “seçim
ekseni (axis of combination)”, yapısalcılar anlam ekseni ile hep aynı úeyi
açıklamaya çalıútılar: Bir cümlenin anlamlı, mantı÷a uygun olabilmesi için,
cümleyi oluúturan birimler arasında birtakım ba÷daúma koúulları vardır.
Anlamlı ve mantı÷a uygun bir cümle anlamsal özellikler ve ayırıcılar
bakımından
eúde÷erleri
sözdizimine
uygun
arasından
olarak
seçilip
birleútirilmesiyle
ba÷daútırılan
kurulabilir.
kelimelerin,
Anlam
ortaya
koyulurken de bu koúullara göre de÷erlendirme yapılır.4 Biz de “anlam”
konusunu daha çok bu bakıú açısıyla de÷erlendirdik. Çünkü sıra dıúı
ba÷daútırmaların temelinde de aynı görüú yatmaktadır: Göstergeler dilde
sadece temel anlamlarıyla yer almaz. Göstergelerin temel anlamları bir
buzda÷ıysa
kullanımları
sırasında
kazandıkları
anlamlar
buzda÷ının
görülmeyen bölümüdür ve kullanımlarında kazandıkları anlamlar, sularıyla
denizlere hayat veren nehirler gibi göstergeleri besler.
Dilde kavramlar birden fazla kelimenin bir araya gelerek kurdu÷u
birleúimlerle anlatılır. Bu birleúimler kimi zaman tamlamadır, kimi zaman
kelime grubudur, kimi zaman da bir cümledir. Mavi kalem, güzel kız, evin
kapısı, úarkı söylemek gibi birleútirmeler, göstergelerin anlam belirleyicileri ve
anlam ayırıcıları uyuútu÷u ve dilbilgisi kurallarına uydukları için yadırganmaz,
okuyan ve dinleyen tarafından çözümlenir ve kolayca anlaúılır. Buradan yola
çıkan Aksan, ba÷daútırma adını verdi÷imiz bu birleútirmeleri úöyle tanımlar:
“Tamlama, deyim gibi, sözvarlı÷ı içindeki ögeleri ve tümce ya da sözceleri
4
Bu konu daha çok “anlam çözümlemesi” ya da “bileúen çözümlemesi” baúlıkları altında
açıklanmaktadır. Firth, bir ögenin anlamını, onun birlikte bulundu÷u öteki ögelerle belirler.
Yorumlayıcı anlambilimde yer alan ‘seçim sınırlamaları’ kavramı ile cümlede yer alan birimlerin
arasında anlam açısından uyumun koúulları belirlenir. Katz ve Fodor’un ‘anlamsal belirleyicileri’ ve
‘anlam ayırıcıları’ da dildeki birimlerin anlam özelliklerini anlatmaya yöneliyordu.(Aksan, 2003:203)
Jakobson ise dilin sanat iúlevinden bahseder ve onu açıklamak için dilin iki temel boyutuna yani
seçme ve birleútirme olan dilin çift özelli÷ine baú vurur. “Çocuk uyuyor.” cümlesini kuran biri,
“çocuk, küçük, yumurcak, veled” gibi göstergeler içinden “çocuk”u; “uyumak, uykuya dalmak,
dinlenmek, uyuklamak” gibi göstergelerin içinden de “uyumak”ı seçmekte ve birleútirmektedir.(Kıran,
2001:97-102). Bu konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Aksan, 2003: 161-170); Kıran, 1996: 20072009;, 168-171; Lyons,1983: 419-428
28
anlamlı, kabul edilebilir birimler halinde bir araya getirme” (Aksan, 1999a:
83).
Bu birleútirmelerden sözdizimine uygun olmasına ra÷men bazılarının
kelime
ve
kelime
gruplarının
anlamsal
özellikleri
ve
ayırıcılarının
uyuúmadı÷ını, ilk duyuldu÷unda yadırgandı÷ını ve toplumun bu ögeler
arasındaki iliúkiyi tanımadı÷ını ve bu nedenle de onaylamadı÷ını da görürüz
ki øngilizcede “collocation” olarak bilinen, Aksan’nın “alıúılmamıú”; Kantel’in
“de÷iúik” terimleriyle adlandırdıkları bu birleútirmelere biz, “sıra dıúı
ba÷daútırma” diyoruz.
Bize göre her mantık dıúı, de÷iúik veya alıúılmamıú ifade sıra dıúı
de÷ildir. Mesela “göze girmek” ifadesi mantık dıúı olsa da sıra dıúı de÷ildir.
Bu ifade açıklanırken göstergelerin yan ve mecaz anlamlarından faydalanılır.
“Girmek” fiilinin “göz” göstergesine do÷ru yapılması, bu göstergelerin
kullanımları açısından belki de÷iúiktir, belki alıúılmamıútır; ama sıra dıúı
olabilmesi için bu göstergelerin asla bu tarz kullanımlarla karúımıza
çıkmaması gerekir. Oysa “sözleri kula÷a girmek”, “birinin, bir úeyin burnuna
girmek” gibi ifadeler vardır. Bununla birlikte amacımız, sadece bir kere
kullanılmıú olanlar sıra dıúıdır demek de÷ildir ki zaten bir ifadenin kaç kere
kullanıldı÷ını tespit etmek, hem imkansız hem de gereksizdir. Bir ifadenin
birden fazla kullanılmıú olması, onun sıra dıúılı÷ını yok etmez. Kim
kullanırsa kullansın, kaç kere duyulursa duyulsun her defasında
yadırganan, yeni bir benzetme, aktarım içeren ifadelere sıra dıúı demek
yerinde olacaktır. Nitekim bir genç, toplum tarafından garipsenen, topluma
yabancı hâl ve hareketleriyle, kıyafetleriyle her gün insan içine karıúsa;
insanlar ona alıúır; ama onun için “sıradan bir genç” demezler. Ayrıca de÷iúik
olma ve alıúılmamıú olma görecelidir; bir insan için de÷iúik olan di÷eri için
olmayabilir. Oysa sıra dıúı terimi herkese göre aynıdır. Sıra dıúı diye
niteledi÷imiz insanlar da tıpkı sıra dıúı ifadeleri kullanan úairler gibi, sıra dıúı
olduklarını bilirler ve farklı, etkileyici ve dikkat çekici olmak adına bunu bilinçli
yaparlar.
29
Aksan’ın tanımına göre sıra dıúı ba÷daútırma “anlam belirleyicileri,
anlam
ayırıcıları
arasında
uyum
bulunmayan
birleútirmelerdir.”(Aksan
1999a:84)5. Kantel ise sıra dıúı ba÷daútırmaları úöyle tanımlar: “Birbirini
herhangi bir úekilde ve sürekli olarak yadsıyan, ama karúılıklı olarak da
birbirini etkileyen ve bu etkileúimden úiirsel bir güçle yüklü bir imgenin
do÷du÷u, en az iki terimden oluúan söz birleúimi.”(Kantel, 1978: 58).
Bizce sıra dıúı ba÷daútırma; dilin yaratıcı gücü yardımıyla,
birbirine yabancı iki ö÷eden birinin temel anlamına, di÷erinin anlamsal
özellikleri (tasarımlar, duygu de÷eri, ça÷rıúımlar) yüklenerek akla
gelmedik izahının yapıldı÷ı, dil verilerinin yeni ve canlı kullanımıyla
güçlü, etkileyici ve zengin bir imgenin yakalandı÷ı birleúmelerdir.
Ba÷daútırmalar, en az iki ögesi olan birleútirmeler oldu÷u için
kelimede anlamdan yola çıkılarak açıklanamaz. Bir kelime grubunun ya da
cümlenin anlamını, ögelerin dizimi ve birlikteli÷ini oluúturan kelimelerin
anlamlarına ba÷lı olarak ortaya çıkan iliúki belirler. Bununla birlikte söz dizimi
bakımından do÷ru kurulan bir cümle, kelime ve kelime gruplarının
ba÷daútırılmasıyla oluúan iliúki yönüyle anlamsız kabul edilebilmektedir.
Örne÷in “Kitaplar yıllardır dinleniyor.” cümlesi, dilbilgisi kurallarına uygun
oldu÷u için do÷ru ve anlamlı kabul edilmektedir. Oysa cümlede “dinlen-“ canlı
özne gerektiren bir fiil iken; bu fiili gerçekleútiren, cansız olmasına ra÷men,
“kitaplar” öznesidir. Bir cümlede her türlü öge, bir kelime grubunda her türlü
kelime arasında görülen bu dil olayını açıklayabilmek için kelimelerin temel
anlamları, yan anlamları, mecaz anlamları dıúında sahip oldukları duygu
5
Aksan’ın sık sık kullandı÷ı “anlam belirleyicisi” ve “anlam ayırıcısı” terimleri Chomsky kuramına
Katz ve Fodor’un katkılarıyla ortaya çıkmıútır. ønsan zihninde dünya bilgisine, kazanılmıú
deneyimlere ba÷lı olarak yaúayan özellikler anlam belirleyicisi; sözcü÷ün en belirgin nitelikleri de
anlam ayırıcısı olarak kabul edilir.(Aksan, 1999a: 48-49) Yapısal dilbilimin Avrupadaki yandaúları ise
“anlambirimcik” tabirini kullanmıúlardır. Yapısalcıların kuramını ise anlam ekseni belirler. øki terim
arasında ortak alana anlam ekseni denir. øki terimi beraber düúünebilmek için ikisinin ortak yanları ve
ayırıcı özellikleri bulunmalıdır. Böylece iki terim arasında karúıt iki iliúki oluúur. Birçok karúıtlık için
geçerli olan bu eksenin birbirine karúı olan her iki ögesine anlambirimcik adı verilir.(Kıran, 1996:207)
30
de÷erleri,
tasarımları
ve
uzak-yakın
ça÷rıúımlarını
de÷erlendirmek
gerekmektedir.
Bahaettin Karakoç’un úiirlerinde yer alan sıra dıúı ba÷daútırmaları,
“cümle düzeyinde” ve “kelime grubu düzeyinde” olmak üzere iki bölümde
inceledik. Cümle düzeyinde ve “tamlamalar” dıúındaki kelime gruplarında
yaptı÷ımız incelemelerde, ögeler arası iliúkileri esas aldık; çünkü cümle
birbiriyle karúılıklı iliúki içinde bulunan ve yargı bildiren kelime ve kelime
gruplarından oluúur. Biz bu kelime ve kelime grupları cümlede “özne, yüklem,
nesne ve tamlayıcı” adlarıyla çeúitli görevler üstlenirken, kendi içlerinde de
cümle özelli÷i gösterir savını esas aldık. Yüklem, cümlede yargı bildirme;
özne, yüklemin bildirdi÷i iúi, oluúu yapma veya karúılama; nesne, yüklemin
bildirdi÷i ve öznenin gerçekleútirdi÷i iúten etkilenme; tamlayıcı yüklemin
anlamını zaman, yer, yön, ölçü, nitelik, soru kavramları bakımından
tamamlama görevinde kullanılmaktadır. Sıra dıúı ba÷daútırmalarda ise sıra
dıúılık, birbirine ba÷lanamayacak ögelerin birlikte kullanılması sırasında
ortaya çıkmaktadır. Yüklemin gösterdi÷i iúi gerçekleútiremeyecek bir özne,
yüklemin bildirdi÷i fiilden etkilenemeyecek bir nesne ya da yüklemin
gerçekleúti÷i zamanı, yeri, durumu karúılayamayacak bir tamlayıcının
kullanılması; birbirine uyumlu olmayan nesnenin ve tamlayıcının birlikte
kullanılması yadırganan, absürt karúılanan dil birliktelikleri yaratır. Bu
birliktelikler sıra dıúı ba÷daútırmanın açıklanmasıyla okuyanı ve dinleyeni
derinden etkileyen anlamlar ortaya koyar.
Cümle düzeyindeki sıra dıúı ba÷daútırmaların ilk bölümünde,
cümlenin asıl iki ögesi olan özne ile yüklemin sıra dıúı ba÷daútırılıúı
incelenmiútir. Özne ile yüklemi oluúturan kelime ve kelime grupları arasında
kurulan akla gelmedik ve orijinal iliúki, bu iki ö÷e arasında sıra dıúı
ba÷daútırma
kurulmasını
sa÷lamaktadır.
Biz
söz
konusu
sıra
dıúı
ba÷daútırmayı, yüklemin isim ve fiil oluúunda oluúan farkları göze alarak “øsim
Cümlelerinde Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması” ve “Fiil Cümlelerinde
31
Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması” olmak üzere iki baúlık altında
inceledik.
Üzerinde durulması gereken di÷er bir nokta ise; yüklemi edilgen
çatıda bir fiil olan cümlelerde özne+yüklem iliúkisidir. Bilindi÷i gibi “edilgen
çatı ekleri geçiúli fiilleri geçiúsiz fiillere çevirir; fiil etken çatıdaki özneyi ve
nesneyi almaz. Bu nedenle edilgen çatı, öznesi belli olmayan, fiilin gösterdi÷i
iúin kimin tarafından yapıldı÷ı bilinmeyen veya söylenmemiú olan çatıdır.
Etken fiilin nesnesi edilgen çatıda bir özne görüntüsüne girmiútir.” (Korkmaz,
2003: 547). Biz cümlelerde yer alan sıra dıúı ba÷daútırmaları, unsurların
birbirine olan etkisi açısından inceledi÷imiz için, bu cümlelerdeki iliúkiyi
özne+yüklem açısından de÷il; nesne+yüklem açısından de÷erlendirmeyi
uygun bulduk; çünkü yüklemi etken çatıda bir fiil olan cümlede özne,
yüklemin gösterdi÷i iúin yapanı ya da olanı iken; yüklemi edilgen çatıda bir fiil
olan cümlede özne, aynı nesne gibi, yüklemin gösterdi÷i iúten veya oluútan
etkilenendir. Böyle cümlelerde sıra dıúı iliúki de yüklemin gösterdi÷i iúi, oluúu
ve hareketi gerçekleútiremeyecek bir öznenin varlı÷ından de÷il; bu iú, oluú ve
hareketten etkilenemeyecek bir nesnenin varlı÷ından kaynaklanır.
Sıra dıúı nesne+yüklem ba÷daútırmalarında yüklem ile nesne
arasında kurulan iliúkide, nesnenin fiile ekli veya eksiz ba÷lanmasında sıra
dıúı ba÷daútırma adına herhangi bir fark oluúmadı÷ı için, “belirtili nesne” veya
“belirtisiz nesne” diye bir ayrıma gitmedik. Sıra dıúı ba÷daútırmalarda yüklem,
kendine ba÷lanan nesneyi ola÷an dil kullanımları içerisinde etkileyemedi÷i
için iliúkiyi, yüklemin nesneyi ola÷an durumlarda etkileyip etkileyemeyece÷i
açısından de÷erlendirdik.
Cümle
düzeyindeki
sıra
dıúı
ba÷daútırmaların
üçüncüsünde,
tamlayıcılar ile yüklemin sıra dıúı ba÷daútırılmasını ele aldık. Zarf tümleci ve
dolaylı tümleç/yer tamlayıcısı olarak ikiye ayrılsa da biz çalıúmamızda,
ögelerin iúlevinden hareket ederek, iúlev farkları olmayan bu ögelerin hepsini
“tamlayıcı” olarak adlandırmayı, “zarf tümleci” içinde yer alan “hâl
32
tamlayıcısı”nı da yine iúlevden hareket ederek ayrı bir baúlık altında
de÷erlendirmeyi
uygun
bulduk
ve
sıra
dıúı
kullanımı,
bu
cümle
kombinasyonları içerisinde de÷erlendirdik. Bununla birlikte úair yüklemi,
bildirdi÷i zaman ile ba÷daútırırken dilin ola÷an kullanımlarını tercih eti÷i için
sadece zaman tamlayıcısı ile yüklemin sıra dıúı iliúkilerle ba÷daútırıldı÷ına
rastlamadık.
Çalıúmamızda cümle düzeyinde incelemeler yaparken sıra dıúı
ba÷daútırmalarda, ögelerin sadece yüklemle sıra dıúı iliúkiler kurmadı÷ını, bu
iliúkilere baúka ögelerin de katılabildi÷ini gördük. Anlamda bütünlü÷ü
sa÷layabilmek amacıyla biz de bu örnekleri ikili ögeler halinde ayırmaktan
ziyade, çok ögeli bütünlükler hâlinde ve ögeler arasındaki iliúkileri bütünlük
içerisinde de÷erlendirerek “özne+yüklem+nesne”, “özne+yüklem+tamlayıcı”,
“nesne+yüklem+tamlayıcı” ve “özne+yüklem+nesne+tamlayıcı “ úeklinde ayrı
ayrı baúlıklar altında incelemeyi uygun bulduk.
Tezimizin ikinci bölümünde Bahaettin Karakoç’un úiirlerinde yer alan
sıra dıúı ba÷daútırmalardan “kelime grubu kuruluúunda” olanları ele aldık.
Türkçede pek çok kelime grubu olmasına ra÷men; Bahaettin Karakoç’un
úiirlerinde isim ve sıfat tamlamaları, fiilimsi grubu, úart grubu ve birleúik fiil
grubu kuruluúunda olanlarda sıra dıúı ba÷daútırmaları kullandı÷ını tespit ettik
ve biz de bu gruplardaki sıra dıúı iliúkileri inceledik. øncelememizde isim ve
sıfat tamlamaları dıúındaki gruplarda da tıpkı cümlelerde oldu÷u gibi, ögeler
arası iliúkiye dayanan bir sıra dıúı iliúki bulundu÷unu tespit ettik ve bu iliúkinin
gerçekleúme koúullarını ve iliúkide kullanılan yolları da cümle düzeyinde
kullandı÷ımız metotlarla ortaya koyduk. Ayrıca fiilimsileri çeúitlerine göre
incelemek, yapılan sıra dıúı ba÷daútırmalarda bir fark do÷urmadı÷ı için fiilimsi
grubu kuruluúundaki sıra dıúı ba÷daútırmalarda, “isim fiil, sıfat fiil, zarf fiil”
ayrımına gitmedik.
Tamlamaları ise “isim tamlaması” ve “sıfat tamlaması” olarak iki
baúlık altında inceledik; çünkü bu iki grupta oluúan sıra dıúı iliúkilerde anlam
33
yükleme
yönlerinin
de÷iúik
oldu÷unu
tespit
ettik:
øsim
tamlaması
kuruluúundaki sıra dıúı ba÷daútırmalarda 1. unsurun yani tamlayanın temel
anlamına, 2. unsurun yani tamlananın temel anlamı dıúındaki anlam
özellikleri yüklenirken sıfat tamlamasında bu iliúki tam tersidir; sıfat unsuruna
isim unsurunun temel anlamı dıúındaki anlam özellikleri yüklenir. Bu iliúkiyi
úema ile úöyle gösterebiliriz:
isim tamlaması
(tamlayan unsuru)
temel anlam
(tamlanan unsuru)
anlam yükleme yönü
duygu de÷eri, tasarımlar,
ça÷rıúımlar, anlam özellikleri
sıfat tamlaması
(sıfat unsuru)
anlam yükleme yönü
duygu de÷eri,
(isim unsuru)
temel anlam
tasarımlar, ça÷rıúımlar,
anlam özellikleri
Tüm bu incelemelerimizde, sıra dıúı ba÷daútırmalar kurulurken çeúitli
yolların kullanıldı÷ını ve kullanılan bu yolların kurulan sıra dıúı iliúkide etkili
oldu÷unu tespit ettik. Bu nedenle her baúlı÷ı, kullanılan benzetme, deyim
aktarması (do÷adan insana ve insandan do÷aya, duyular arasında ve farklı
düzlemler arasında aktarma, kiúileútirme, canlandırma, somutlaútırma,
eúyalaútırma) ve ad aktarması gibi yolları dikkate alarak ayrı baúlıklara
ayırmak suretiyle inceledik. ønsandan do÷aya aktarmada, insana ait organ
adlarının, vücudun bölümlerinin do÷adaki varlıklara; kiúileútirmede ise insana
ait niteliklerin do÷adaki varlıklara aktarıldı÷ını görürüz. Bu detayı da
tezimizde kullanmak istedi÷imiz için kiúileútirme ile insandan do÷aya
aktarmayı, farklı baúlıklar altında incelemeyi uygun bulduk. Somutlaútırmanın
kullanıldı÷ı sıra dıúı ba÷daútırmalarda ise úair, kimi zaman soyut nesneleri,
kavramları, varlıkları ve durumları somutlaútırırken; kimisinde de zaten somut
olanların somutluk derecelerini arttırmıútır. Bu nedenle somut ve soyut oluúu
fizik
kurallarına
de÷erlendirdik.
göre
de÷il;
toplumun
telakkisine,
kabulüne
göre
34
I. BÖLÜM
CÜMLE DÜZEYøNDE SIRA DIùI BAöDAùTIRMALAR
1.1 SIRA DIùI ÖZNE+YÜKLEM BAöDAùTIRMASI
Cümlenin asıl iki ögesi olan özne ile yüklemi oluúturan kelime ve
kelime grupları arasında kurulan akla gelmedik ve orijinal iliúki, bu iki öge
arasında sıra dıúı ba÷daútırma kurulmasını sa÷lamaktadır.
øsim cümlelerinde iliúkinin temelini, öznenin yüklem aracılı÷ıyla akla
gelmedik izahının yapılması oluúturur. Bu izah yapılırken ço÷unlukla
benzetmelerden yararlanılır. Özne yükleme benzetilirken yüklemin sahip
oldu÷u anlam özelliklerinin özneye yüklenmesi ile sıra dıúı ba÷daútırma
kurulur. Fiil cümlelerinde ise sıra dıúılık, öznenin yüklemin gösterdi÷i iúi,
oluúu, hareketi gerçekleútiremeyecek bir özneler kümesinden seçiliúinden
kaynaklanmaktadır.
1. 1. 1 øSøM CÜMLELERøNDE SIRA DIùI ÖZNE+YÜKLEM
BAöDAùTIRMASI
øsim cümlelerinde görülen özne+yüklem ba÷daútırmalarında sıra
dıúılık ço÷unlukla benzetmeye dayalıdır. Benzeyen ve kendisine benzetilen
ögelerin arasında kurulan okuyan ve dinleyenin aklına gelmeyecek ba÷,
úairane bir ifadeyle ortaya konulur. ølk bakıúta yadırganan bu ba÷daútırmalar,
ba÷daútırılan
ögelerin
anlam
özelliklerinin
açıklanabilmekte ve anlam kazanmaktadır.
ortaya
konulmasıyla
35
1.1.1.1 øsim Cümlelerinde Benzetme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Özne+Yüklem Ba÷daútırması
Benzetmeye dayalı söz konusu ba÷daútırmalarda benzeyen öge olan
özne, temel anlamında kullanılırken kendisine benzetilen öge olan yüklem,
yan tasarımları, duygu de÷erleri veya uzak-yakın ça÷rıúımlarıyla görev
almaktadır:
“Karanlık, bir kan kanseri,
Bıldırcın ıúıklar yansın.” (Seyran, Bir Defter Açtım Geceye,17,6)6
Örnekte karanlı÷ın kan kanserine benzetilmesi amaçlanmıútır. ùair
bunu yaparken “karanlık” göstergesinin temel anlamıyla “kan kanseri”nin
duygu de÷eri arasında ba÷lantı kurmuú, aynı ögenin temel anlamını bir yana
bırakmıútır. Bu iliúkiyi bir úemayla úöyle gösterebiliriz:
Ö
söz dizimi çizgisi
iliúki çizgisi
karanlık
temel anlam
Y
>
(bir) kan kanseri
<
temel anlam
ıúı÷ı olmayan, bütünü
veya bir parçası ıúıktan
yoksun olan, ıúık olmama
durumu
ba÷daútırma çizgisi
duygu de÷eri
üzüntü, acı, ümitsizlik, ölüm, korku,
sıkıntı, belirsizlik, keder, çaresizlik
Örneklerde sırasıyla kitabın ismi, úiirin ismi, kitabın sayfa numarası ve kitabın satır numarası
verilmiútir. Örnekleri tezimizin ekinde yer alan úiirlerden bulmak için, kitap adı ve úiir adına bakmak
gerekmektedir. Bu úiirler, örnekleme usulü seçilmiú ve kitapların basım yıllarına göre düzenlenmiútir.
6
36
ùemaya
göre
özne
ve
yüklem
arasında
kurulan
sıra
dıúı
ba÷daútırmayı úöyle açıklayabiliriz: Karanlık ürkütücüdür, ölüm hissi
uyandırır, sıkıntı ve acı
verir, çaresizlik uyandırır, ümitsizli÷e sevk eder,
korkutur, belirsizlik yaratır.
Cümlede yüklem olarak kullanılan “kan kanseri” tamlamasının duygu
de÷erlerinin özne olarak kullanılan “karanlık” göstergesinin temel anlamına
yüklenmesiyle ortaya çıkan anlam zenginli÷i, úairin kurmuú oldu÷u bu sıra
dıúı
ba÷daútırmayla
okuyana
ve
dinleyene
duygularını
daha
etkili
hissettirebildi÷ini, tek bir ögeyi kullanarak onlarca anlamı ustalıkla ortaya
koyabildi÷ini gösteriyor.
Aúa÷ıda aynı sistem ile açıklanabilen, úairin duygularını özneyi
yüklemle sıra dıúı iliúkiler içerisinde ba÷daútırarak yeni ve canlı kullanımlarla
anlattı÷ı örnekleri görmekteyiz:
“Söylenmeyen son sözleri
Yürekte asma kilitti” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Sen Benim ømzamsın,
83, 7)
“Ne tuzaklar saklıdır güleç yüzler ardında,
Kine kinle yürümek bir gece karartması” (Menzil, Fırındaki Hamur,
77, 4)
“Ufuk,bir sarı papirüs,
Iúık güllerden güllerden” (Sevgi Turnaları,Kutlu Dönem, 65, 11)
“Güneú köste÷inden kopmuú eski bir saattir
ønerken her ö÷le vaktinin sa÷ır davulu” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Mavi
Sevda , 72, 7)
37
“Baúın omzumda, omzum gökte
Ölüm bir ak çiçek bu özgürlükte,” (Bir Çift Beyaz kartal, Bir Çift
Beyaz Kartal,10, 6)
“Horoz bir bakır iletken,
ùaúkın erken öttü yine.
Fitneler hiç yatmaz zaten,
Basar sözün teti÷ine.” (Güneúe Uçmak østiyorum,Gönül Döverken
Yokuúu, 202, 1)
ùair aynı ögeyi her defasında baúka ba÷daútırmalarla sunabiliyor.
Aúa÷ıdaki iki örnekte de farklı yüklemler aynı özneyi farklı úekillerde
açıklamaktadır:
“Aúk, özümü yontan keser,” (Seyran, Ortalıkta, 24, 11)
“Direklerdeki sallantı
Nükseden bir sayrılıktır
Tutulmuyor gönül atı,
Aúk en kaynar ayrılıktır
Eritti kokusu kaldı” (Zaman Bir Beyaz Türküdür,Islak Direkteki Yorgun
Kuúlar, 47, 9)
“Aúk” göstergesi ilk örnekte ”özümü yontan keser”, son örnekte ise
“en kaynar ayrılık” kelime grubuyla yadırganan yeni bir birleúme yapmıú,
anlam belirleyicileri ve anlam ayırıcıları arasında uyum sa÷lanamadı÷ı için
anlaúılması güç bir iliúki kurmuútur.
økinci örnekte sıvılar için kullanılan “kayna-“ fiili ayrılık gibi soyut bir
kavramla ba÷daútırılmıútır. ”Aúk”ın “en kaynar ayrılık”a benzetilmesinin
sebeplerini açıklayabilmek için öncelikle bu tamlamayla sa÷lanan anlam
zenginli÷ini ortaya koymamız gerekir; çünkü úair bir önceki örnekte oldu÷u
38
gibi bir sıra dıúı ba÷daútırmayı kurarken baúka bir sıra dıúı ba÷daútırmadan
yararlanmıútır. Di÷er bir deyiúle bir sıra dıúı ba÷daútırma baúka bir sıra dıúı
ba÷daútırmanın ögesi durumundadır. Bu kullanım yapılan benzetmeye
zenginlik ve derinlik katmaktadır. Örnek aúa÷ıda úema ile gösterilmektedir:
sıfat unsuru
söz dizimi çizgisi
isim unsuru
ayrılık(tır)
kaynar
iliúki çizgisi
temel anlam
>
<
temel anlam
kaynamakta olan,
ayrı olma durumu,
çok sıcak
birinden ayrı düúme
ba÷daútırma çizgisi
tasarımlar, duygu de÷eri
sıcak, can acıtıcı, yakıcı,
eritici, hareketli, birleúme
ba÷daútırma çizgileri
Y
1.sıra dıúı
kaynar
sıfat unsuru
ba÷daútırma
(duygu de÷eri, tasarımlar)
ayrılık(tır)
isim
unsuru
(temel anlam)
2.sıra dıúı
ba÷daútırma
ba÷daútırma
çizgileri
aúk
(temel anlam)
Ö
39
ønsano÷lunun tarih sahnesine çıktı÷ı ilk andan beri aúk üzerine çok
söz söylenmiú,hatta Habil ile Kabil bile sırf bu yüzden birbirine düúmüútür. Ne
var ki hiç kimse aúkı kaynar bir ayrılı÷a benzetmeyi düúünmemiútir. Oysa
herkes hayatında bir kez olsun kaynar suyun verdi÷i acıyı tatmıútır. Bir
damlasının bile canı ne kadar yaktı÷ını düúünecek olursak, kaynar ayrılı÷ın
bizde uyandıraca÷ı can acıtıcılık, yakıcılık, eriticilik gibi özellikleri daha iyi
kavramıú oluruz. ùair de bu yolla “kaynar” göstergesinin zihnimizde oluúan
duygu de÷erinden yararlanarak ayrılı÷ın acısını daha güçlü ifade etmiútir.
Aúk çeken insanların yemeden içmeden kesilip günden güne
zayıfladı÷ını somut bir úekilde ortaya koymak için kullanılan “eritti” göstergesi
de bu tamlamayı bütünleyip zenginleútiren bir ögedir. “Kaynar” göstergesinin
tasarımları bununla daha da güçlenmekte, anlatılmak istenen imge etkileyici
bir biçimde ortaya konulmaktadır. “Ö÷le büyük bir ayrılık ki insanı kaynatıp
eritir ve cisminden geriye bir úey kalmaz. Bu erimeden geriye kalan sadece
kokudur.” diyen úair, ayrılı÷ın tüm duylara hitap eden bir acı duygu oldu÷unu
da dile getirmiú oluyor.
“Kaynar ayrılık” tamlamasıyla ”aúk” göstergesinin oluúturdu÷u sıra
dıúı ba÷daútırmada yüzyıllardır úairlerin savundu÷u ”Vuslat aúkın mezarıdır.”
tezi gözler önüne seriliyor ve aúkın úairane bir tanımı ortaya çıkıyor: “Aúk en
kaynar ayrılıktır.”, “En kaynar ayrılık” tamlamasının bizde oluúan anlamıyla
birleútirdi÷imizde aúkın ne kadar acı verici, can yakıcı, insanı cisminin içinde
eriten
bir duygu oldu÷u karúımıza çıkıyor. Üstelik ifadesi en zor soyut
kavramların sıra dıúı ba÷daútırmalar kullanılarak nasıl somutlaútırıldı÷ına da
úahit oluyoruz. Soyut birer kavram olan
“aúk” ve
“ayrılık”
göstergeleri
“kaynar” göstergesiyle somutlaútırılmıú oluyor.
Aúa÷ıdaki
örnekte
iç
içe
geçmiú
iki
sıra
dıúı
ba÷daútırma
görmekteyiz. Açıklayıcıları ile sıra dıúı bir iliúki kuran yüklem, kazandı÷ı yeni
anlamları özneye yüklemektedir. Bu yolla úair, en girift duyguları, az sözle
40
zengin ve güçlü ifade yakalama imkânı veren sıra dıúı ba÷daútırmaları
kullanarak anlatmaktadır:
“Ölü topra÷ı çökmüú her canlının üstüne
Tepkinin buzul ça÷ı, gözleri yakan biber” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek,
Bıçak Kemi÷e Sert Vurunca, 39, 6)
ùimdi bu örne÷i yine úema ile gösterelim:
tamlayan
sözdizimi çizgisi
tamlanan
iliúki çizgisi
tepki(nin)
>
<
temel anlam
buzul ça÷(ı)
temel anlam
ba÷daútırma çizgisi
tasarımlar:
tepkisizlik, hareketsizlik,
tavırsızlık, donup kalmak,
duygusuzlaúmak,
kayıtsızlık,hayat belirtisinin
olmayıúı
Ö
sözdizimi çizgisi
Y
gözleri yakan biber
tepkinin buzul ça÷ı
iliúki çizgisi
sıra dıúı ba÷daútırmanın anlamı
ba÷daútırma çizgisi
>
<
temel anlam
duygu de÷eri:
çok büyük ve hemen
geçmeyecek bir acı
41
ba÷daútırma çizgileri
Ö
tepki(nin)
tamlayan (temel anlam)
1.sıra dıúı
ba÷daútırma
buzul ça÷(ı)
tamlanan (tasarımlar)
2.sıra dıúı
ba÷daútırma
ba÷daútırma
çizgileri
gözleri yakan biber
duygu de÷eri
Y
“Tepkinin buzul ça÷ı, gözleri yakan biber” dizesindeki iç içe geçmiú iki
sıra dıúı ba÷daútırma yukarıda üç úema ile gösterilmektedir. Birincisinde
öznenin açıklayıcılarıyla kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırma, ikincisinde özne ile
yüklem arasındaki sıra dıúı ba÷daútırma görülmektedir. Üçüncüsünde ise bu
iki sıra dıúı ba÷daútırma arasında kurulan iliúki úemalaútırılmıútır.
“Tepki” göstergesinin temel anlamına “buzul ça÷ı” göstergesinin
aktardı÷ı çeúitli duygular (donmuú/durmuú zaman, tepkisizlik, hareketsizlik,
tavırsızlık, duygusuzluk) yüklenmiú, “Kimse tepki vermiyor.” gibi bir ifade ile
verilemeyecek pek çok duygu devreye sokulmuútur. Tepkisizli÷in boyutunu
göstermek için “gözleri yakan biber” sıfat tamlaması kullanılmıútır. ønsanların
olaylara, yaúanılanlara karúı kayıtsızlı÷ı, tepkisizli÷i, tavır göstermeyip
sinmesi buzul ça÷ına; bu durumun úairde uyandırdı÷ı acı his “gözleri yakan
biber”e benzetilerek durum somutlaútırılmıútır. ùair bu dizelerle hem
insanların hem de yaúanılan zamanın tahlilini yapmaktadır. Birinci dize ise
tepkisizli÷in daha net ortaya konulmasında anlama açıklık getiren yardımcı
bir ögedir. Ayrıca mutlaka tepki gösterilmesi, tavır konulması, ses çıkarıp,
42
karúı durulması gereken bir durumdaki sükûnetin ve kabulleniúin buzul
ça÷ıyla; çekilen sıkıntıların, acının, adaletsizli÷in de gözleri yakan biberle
ba÷daútırılmasında yakalanan “buz” ve “yan-“ zıtlı÷ı da semantik açıdan
anılmaya de÷erdir.
“Bıçak kemi÷e sert vurunca korku bir ölü kuútur” (Ay ùafa÷ı Çok
Çiçek, Bıçak Kemi÷e Sert Vurunca, 39, 23)
Aynı úiirde geçen yukarıdaki örnekte buzul ça÷ının nasıl sona
erece÷ini anlatılmaktadır. Kuú ürkektir, küçüktür, zararsızdır, narindir. Tüm bu
anlam özelliklerine “ölü” sıfatını da ekleyen úair, korkuyu küçümsemiú, onu
yok etmiútir. Temel anlamında kullanılan korku göstergesine yüklenen “ölü
kuú” göstergesinin yan tasarımları ile verilmek istenen anlam güçlendirilmiú
ve “zararsızdır” ya da “önemsizdir” gibi göstergelerle yakalanamayacak bir
ifade zenginli÷i yakalanmıútır.
Aúa÷ıdaki
örnekte
úair,
tasvir
yapmak
için
benzetmelerden
yararlanmakta, ifadeyi canlı ve güçlü kılabilmek için de benzetmenin
unsurlarını sıra dıúı yollarla ba÷daútırmaktadır:
“Kar ya÷ıyor tozum tozum
Var sakla delik ceplerine ellerini
ùimdi gökyüzü bir beyaz kısraktır
øçime silkeliyor kardan tellerini
Benim ellerim duada
Yüre÷im kadar sıcaktır.” (Kar Sesi, Kar Ya÷ıyor, 71, 19)
ùiirde “gökyüzü”nün temel anlamıyla “kısrak”ın duygu de÷eri
arasında yapılan sıra dıúı bir ba÷daútırma görmekteyiz. “Kısrak”ın tarihte
Türkler için de÷eri ve önemi büyüktür. Teknolojinin geliúmedi÷i o ilk
devirlerde Türkler baúarıdan baúarıya hep onun sırtında koúmuútur.
43
Kültürüne, insanına, örf ve âdetlerine sıkı sıkıya ba÷lı bir úairin duygu ve
düúüncelerini yansıtan bu mısralarda, kar ya÷ıúlı bir havada gö÷ün
güzelli÷inin kısra÷a benzetilmesi bundandır. Kısra÷ın bu duygu de÷erine
beyaz sıfatının ilahiyat, temizlik, saflık, güzellik gibi duygu de÷erleri de
eklenmiútir. Benzetmelerden ve sıra dıúı ba÷daútırmalardan yararlanılarak
çok güçlü bir kar ya÷ıúının hatta tipinin oldu÷u, kardan gö÷ün bembeyaz bir
hâl aldı÷ı, rüzgârlı, so÷uk bir tabiat tasviri yapılmaktadır. Düúen kar
tanelerinin kısra÷ın terlerine benzetilmesi kısra÷ın çok koútu÷una, dolayısıyla
rüzgârın gücüne ve hızına iúaret eder.
“Önce atlar vardı farkına çelik namluların
Fırtına yüklü bulutlar gibiydi burun kanatları” (ølk Yazda, Ve Bütün
Atlar Rehin Bıraktılar Nallarını, 78, 4)
“Si÷il gibidir korku
Si÷il gibidir úehvet
Si÷il gibidir zulüm
Düútü÷ü yerde ço÷almaya baúlar” (Zaman Bir Beyaz Türküdür,
Zaman Bir Beyaz Türküdür, 8, 6-7-8)
Yukarıdaki örneklerde görüldü÷ü gibi sıra dıúılık benzeyen ve
kendisine benzetilen unsurları arasında kurulan yeni ve akla gelmedik
iliúkiden
benzetme
kaynaklanır.
yönü,
Benzetmeye
kelimelerin
temel
dayalı sıra
veya
yan
dıúı
ba÷daútırmalarda
anlamlarından
ziyade
tasarımlarında, duygu de÷erinde ve ça÷rıútırdıklarında saklıdır. Sıradan bir
benzetmede, benzetme yönü hemen anlaúılırken sıra dıúı ba÷daútırmalarda
hemen bulunamadı÷ı gibi kiúiden kiúiye de÷iúiklik de gösterebilir. Aúa÷ıdaki
örneklerde renklerin kiúiden kiúiye de÷iúebilen anlam özelliklerinden
yararlanılmıútır:
44
“Ellerin bir çift beyaz kuú
Tanımıyor ki dur durak
Gönlümde pervaza durmuú
Gel demiúse dostun sana,
Git demiúse deli yürek
Ba÷lasalar da yerinde
Duramazsın ki” (Yürek Bir Kırmızı Güldür Seninle, 51, 5)
“Dilimde
Zaman bir beyaz türküdür
Bir türkü ki onca görklüdür” (Zaman Bir Beyaz Türküdür, 9,28)
Aúa÷ıdaki iki örnekte de úair “beyaz yelkenli” yi kendisine benzetilen
unsur olarak kullanmıútır. “Beyaz” renginin ve yelkenlinin zihnimizde oluúan
tasarımları ile yaptı÷ı tasvirlere güç katmıútır:
“Sen bir beyaz yelkenli
Kıyısız gözlerimde
Hep yalnız koydun beni
Kendi denizlerimde” (ølk Yazda, Ve Bütün Atlar Rehin Bıraktılar
Nallarını, 87, 13)
“Kiminizin yüzü bir beyaz yelkenli;
Yola çıkmıú ölümsüz úafaklardan” (Sevgi Turnaları,Dostlar, 39, 3)
Aúa÷ıdaki örneklerde benzetmenin her iki unsuru da somuttur:
“Göçeri yollarda yalnız de÷il;
ùu lâle Leylâ' dır, úu sümbül ùirin…
Ceylan gözleridir úuradaki kil ,
U÷uldar ormanı tüm kemiklerin” (Sevgi Turnaları, Da÷ Yollarında, 25,
11)
45
“Güneú çok sesli bir zil
Ha çaldı ha çalacak” (Zaman Bir Beyaz Türküdür, Sabah Selamı,
36,15)
“Güneú köste÷inden kopmuú eski bir saattir
ønerken her ö÷le vaktinin sa÷ır davulu” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Mavi
Sevda, 72, 7)
“Bilirim emeksiz döner onların yel de÷irmenleri,
A÷ızları delik sepettir, gözleri tavuk karası” (Bir Çift Beyaz Kartal,
Bühtan Kuúları, 32, 2)
Aúa÷ıdaki örneklerde ise yürek, çeúitli nesnelere benzetilmiú, bu
nesnelerin anlam özelliklerinden yararlanılarak yüre÷in çeúitli hâlleri tasvir
edilmiútir:
“Elini tuttu÷umda elimi sen de unutuyorsam
Bil ki yüre÷im hâlâ sıcak bir tandırdır” (Bir Çift Beyaz Kartal,
Köúeleri Törpülerim Severken, 101, 4)
“Senin yüre÷in do÷uútan sevgi muskası” (Bir Çift Beyaz Kartal,
Bühtan Kuúları, 32, 8)
“Türküm a÷ıt oldu bir yâr üstüne,
Yüre÷im bir delik hurçtu.” (Uzaklara Türkü, Üç Damla Kan Düútü
Karların Üstüne, 111, 8)
Yukarıdaki örneklerde de oldu÷u gibi úair, soyut kavramları somut
varlıklara,
nesnelere
benzetmekte;
bu
yolla
bir
nevi
somutlaútırma
yapmaktadır. Aúa÷ıdaki örneklerde hayvan düzlemine geçiúlerle soyut
kavramlar somutlaútırılmıútır. Bu ba÷daútırmalar düzlem farklılı÷ı nedeniyle
sıra dıúı iliúkiler kurmuútur:
46
“Kiraz kırmızısında utangaç pusan
Kekliklerin gagaları terliyor mercan mercan
Dörtnala koúan bir küheylandır zaman
Yakın ve uzak...” ( Kar Sesi, Kar Sesi, 8, 7 )
“Kar ya÷ıyor
Ve úimdi zaman bir gök balık
Bir denizde yürüyorum kelimelere çarpa çarpa
Zaman úiir ve musikiyle uyanıyor
Kana kesiyor ortalık” (Kar Sesi, Kar Ya÷ıyor, 70, 2 )
“Gam çekmeni dilemem
Bu ça÷ bir kuduz çakal” ( Kar Sesi, Senin øçin-1-, 99, 18 )
“Sevgi ap-ak bir buza÷ı
Seker ıúı÷ı masada
Ekmek tarlası tuz da÷ı
Yok diyorsan,yok yasada” (Seyran, Ba÷, 39, 13 )
Aúa÷ıdaki ba÷daútırmalarda sıra dıúılık soyut bir düzlemden bitki
düzlemine geçiúten kaynaklanmaktadır:
“Baúın omuzumda,omuzum gökte
Ölüm bir ak çiçek bu özgürlükte,” (Bir Çift Beyaz Kartal, Bir Çift
Beyaz Kartal, 10, 6 )
“Sabır at a÷zında gem, sabır úifalı çiçek,
Sınırlı herúey fânî, bir Sensin Mutlak Gerçek.“ (Beyaz Dilekçe, Beyaz
Dilekçe -4-, 38, 13 )
“úairler eúkali bozuk úiirler do÷uruyor
yanlıú iz peúinde geziyor hafiyeler
47
duyarak, düúünerek yaúayanların
ha çıktı ha çıkacak canı
çiçeksiz bir a÷açtır yarın” (Güneúten Öte, Sizin øçin Yazdım Bu ùiiri,
128,11 )
Kimi sıra dıúı ba÷daútırmalarda ise soyut kavramların tabiata ait bir
unsura benzetildi÷ini görüyoruz:
“Gönlüm bir keklik pınarı
Akarım sevda da÷ında” (ølk Yazda, Rüzgarlara Astım Türkülerimi,
35, 5 )
Kimisi bir eúyaya benzetilerek açıklanır:
Kendi kınında paslanan bir bıçaktır sözün do÷rusu” (Güneúe
Uçmak østiyorum, Ne Ocak Ayını Seviyorum Ne Silahları, 134, 8 )
Soyut bir öznenin somut bir yükleme benzetildi÷i yukarıdaki sıra dıúı
ba÷daútırmaların dıúında aynı soyut öznenin farklı farklı somut yüklemlere
benzetilmesiyle kurulmuú pek çok sıra dıúı ba÷daútırma görürüz:
“Ruh bir kanaviçedir,iúleyen güzel iúler
Bütün renkler tükense tükenmez kutsal beyaz” (Kar Sesi, Bir Aúk
Zinciridir Hayat, 151, 13)
“Ve kendime sordum ben bu soruyu
Bedenim bir koza, ruhum bir beyaz kelebektir
Bildim ki dünyada sevdiklerini dünyada bırakıp
Ölüm soyunarak Hakk'a yürümektir.” (Kar Sesi, Müjde-Ölüme Bakan
Açılar, 111, 18)
Yukarıdaki örneklerde oldu÷u gibi úair özne olarak kullanılan “ruh”
göstergesini somutlaútırabilmek için farklı farklı yüklemlerle ba÷daútırmakta,
48
“ruh”a her seferinde farklı bir elbise giydirmektedir. Ölümü anlattı÷ı bu úiirinde
úair, koza ve kelebek göstergelerinin yan tasarımlarından (koza:dıú yüzey,
kullanıldıktan sonra terk edilen nesne, geride kalmak, önemini ve de÷erini
kaybetmek, anlamsızlaúmak, bozulmak ve yok olmak; kelebek: temizlik,
saflık, narinlik, uçmak, kozanın içinde bulunma ve zamanı geldi÷inde onu terk
etme) faydalanarak kurdu÷u ba÷daútırmalarda beden ve ruh kelimelerini
bambaúka anlamlar kazandırmıútır. “Beden” ve
“ruh” göstergeleri temel
anlamda kullanılmıú, bu kelimelere ait kavram alanından “koza” ve “kelebek”
kelimelerinin kavram alanlarına geçiú yapmak suretiyle de÷iúik ve zengin
imgelerin oluúması sa÷lanmıútır.
ùair,
isim
cümlelerinde
görülen
sıra
dıúı
özne+yüklem
ba÷daútırmalarında somutlaútırma amacıyla en çok “zaman” mefhumunu
kullanmıútır:
“Dilimde
Zaman bir beyaz türküdür
Bir türkü ki onca görklüdür.” (Zaman Bir Beyaz Türküdür, Zaman Bir
Beyaz Türküdür, 9, 28)
“Zaman gök kuúaklı rende
Yorgunluk en a÷ır úelek
Ölüm yola ip gerende
Uçar can ve batar kelek” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Sancı, 92, 1)
“Güller
Irgalanırken aúk meltemleriyle nakıú nakıú
Zaman bir duvak úöleni” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Bu ùölen Bir Baúak
ùöleni, 101, 6)
49
“Kar ya÷ıyor
Ve úimdi zaman bir gök balık
Bir denizde yürüyorum kelimelere çarpa çarpa
Zaman úiir ve musikiyle uyanıyor
Kana kesiyor ortalık” (Kar Sesi, Kar Ya÷ıyor, 70, 2)
“Bir sedir dalına astım zamanı
Saygıyla sustular bütün sirenler
Zaman ki çok lifli bir düú urganı
Sabah gider, akúam döner trenler” (Uzaklara Türkü, Uzaklara
Türkü,1, 23)
“Ben ayna olmuúum bakanlar bakmıú
Zaman gergin deri, yürek tokmaklamıú” (Aúk Mektupları, Aúk
Davulcusu, 82, 5)
“Dört nala koúan bir küheylandır zaman
Yakın ve uzak” (Kar Sesi, Kar Sesi, 8, 7-8)
Yukarıda da görüldü÷ü gibi úair, úiirlerinde “zaman”ı pek çok
kavramla ba÷daútırmıútır. Aúa÷ıda özne olarak kullanılan “zaman”ın aynı
úiirde bile her seferinde baúka bir yüklemle ba÷daútırıldı÷ını görüyoruz:
“Çarúıdaki zaman bir asur çalgısıdır
Bana diyorlar ki sen de koúul sen de söyle çal” (ølk Yazda, ølk Yazda 1-, 23, 1)
“Çarúıdaki zaman bir etrüsk vazosudur
Çıplak omuzlu kızlar karanfiller gibi dal dal” (ølk Yazda, ølk Yazda (5),
23, 9)
50
“Çarúıdaki zaman bir çin kumaúıdır
Sarı,yeúil,al ipekler daha tutku daha mal” (ølk Yazda, ølk Yazda (5),
23, 16)
“Çarúıdaki zaman bir miken heykelidir
Bütün kadınlar afrodit, zamirleri cam ve metal” (ilk yazda, ilk yazda
(5), 24, 1)
“Çarúıdaki zaman bir dior-rubinstein akordudur
Ve insanların hepsi de birer gönüllü hamal” (ølk Yazda,ølk Yazda (5),
24, 16)
“Benim kaderimdeki zaman bir Türkmen tar'ıdır
Ya da bir derviú ney'idir veya bir dertli kaval” (ølk Yazda,ølk Yazda (5),
24, 8)
“Zaman” göstergesini her tür sıra dıúı ba÷daútırmada kullanan úair,
yukarıdaki örneklerde özel adların insan zihninde oluúturdu÷u tasarımlardan
da yararlanmıútır.
Do÷up büyüdü÷ü bölgenin, alıúkanlıklarının, örf, âdet ve ananelerinin
úairin diline, kelime dünyasına, hayata bakıúına etkisini kurdu÷u sıra dıúı
ba÷daútırmalarda açık bir úekilde görmekteyiz:
“Aúk, özümü yontan keser,” (Seyran, Ortalıkta, 24, 11)
“Sevgi ap-ak bir buza÷ı
Seker ıúı÷ı masada
Ekmek tarlası tuz da÷ı
Yok diyorsan, yok yasada” (Seyran, Ba÷, 39, 13)
51
“Uygarlık; yeniça÷ türkülerinin tuz torbası,
Kolan vuruyoruz öfkelere, isyanlara, kinlere
En olumlu uygarlık adına kesilen damatlar
Ve akıtılan en sıcak kanlar
Solur mavi mavi
Silindir úapkalarımızda tavúanlar biraz daha.” (Seyran, Biraz Daha,
80, 7)
“Ay bir ala buza÷ı
Kara inek koynunda
Gökçen çiçekler açtı
ùafa÷ın kaz boynunda
Ben de domurdum aha... “ (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Bir Hasret Yılı
Daha, 23, 1)
“Senin yüre÷in do÷uútan sevgi muskası” (Bir Çift Beyaz Kartal,
Bühtan Kuúları, 32, 8)
“Elini tuttu÷umda elimi sen de unutuyorsam
Bil ki
yüre÷im
hala
sıcak
bir
tandırdır” (Bir Çift
Beyaz
Kartal,Köúeleri Törpülerim Severken, 101, 4)
1. 1. 1. 2 øsim Cümlelerinde Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan
Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması
ùair, isim cümlelerinde özne ile yüklemi sıra dıúı ba÷daútırırken daha
çok benzetmelerden yararlanmakla beraber deyim aktarmalarına da baú
vurmuútur.
Söz
konusu
sıra
dıúı
ba÷daútırmalarda
úair,
deyim
aktarmalarından do÷adan insana aktarma, canlandırma ve somutlaútırma
yollarını kullanmıútır.
52
1. 1. 1. 2. 1 øsim Cümlelerinde Do÷adan ønsana Aktarma Yoluyla
Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması:
Do÷aya ait niteliklere sahip yüklemin anlam özellikleri özneye
yüklenerek yapılmaktadır:
“Ey bakıúı a÷ulu, bayra÷ı yemyeúil dost
Neden sesin bulutlu, öyle sana ne ettim” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek,
Sınırda, 101, 14 )
Yukarıdaki
örnekte
“bulutlu”
göstergesinin
tasarımları
“ses”
göstergesine yüklenmiútir. “Ses”i açıklamak için onlarca sıfat varken úair,
do÷aya ait bir niteli÷i kullanmıútır. ”Sesin iyi gelmiyor, bana dargın gibi
konuúuyorsun, sesin kısık çıkıyor” vb. ifadeler yerine, ”bulutlu” göstergesi
kullanılarak etkili bir ifade yakalanmıútır.
1. 1. 1. 2. 2 øsim Cümlelerinde Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması
ùair bu sıra dıúı ba÷daútırmalarda canlı olmayan nesneleri
canlandırma yoluyla somutlaútırmıú olur.
“Tut ki susuz bir yaz yaúıyor úimdi úu kavruk-boz toprak
Gelip-geçici bulutlar anadan kısır, mevsimler kurak…” (Bir Çift
Beyaz Kartal, Baki Kalan, 52, 2)
“Harita diyorsan kalbim harita
Pusula diyorsan, gözlerime bak
Sonsuzlu÷a karúı nedir beú kıta
Bu takvimler ölü, bu toprak çorak” (Uzaklara Türkü, Uzaklara Türkü,
2, 20)
53
“Ya÷mur bekliyorum ,bir kuú ya÷muru;
A÷açlar sancılı,gönlüm sabırsız” (Uzaklara Türkü, Gözlerim Can
Evimde, 23, 6 )
“Ölü olan nedir?” ya da “Sancılı olan kimdir?” gibi sorulara verilecek
pek çok cevabın hiçbirinde yukarıdaki örnekler bulunmaz. “Takvimin ölmesi”,
“a÷açların sancı çekmesi” ya da “bulutların kısır olması” kelimelerin ilk akla
gelen anlamları dâhilinde mümkün de÷ildir. øúte bu birleútirmelere sıra dıúı
denmesi de bundandır. ùair kelimelerin görünen ve bilinen anlamlarını bir
yana bırakıp, duygu de÷erlerini, tasarımlarını devreye sokmuútur. Böylece úiir
okuyan ve dinleyende daha güçlü etkiler bırakmıútır.
1. 1. 1. 2. 3 øsim Cümlelerinde Somutlaútırma Yoluyla Yapılan
Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması
Deyim aktarmalarıyla kurulmuú örneklerde en çok soyut bir özne ile
somut bir yüklemi sıra dıúı ba÷daútırarak öznenin somutlaútırıldı÷ını
görmekteyiz.
“Yarattı÷ın bu dünya öyle bir de÷irmen ki
Bu÷day giren un çıkar, bir girense bin çıkar
Piúmanlık dürüm dürüm” (ølk Yazda, Sahib, 121,12 )
1. 1. 2. FøøL CÜMLELERøNDE SIRA DIùI ÖZNE+YÜKLEM
BAöDAùTIRMASI
Cümlede yargı bildiren unsur yüklem, yapanı veya olanı karúılayan
unsur öznedir. Türkçenin söz dizimine göre bu iliúki úöyledir:
54
Ö
Y
söz dizimi çizgisi
Özne yüklemi etkileyendir. Günlük dilde anlam bakımından do÷ru bir
cümlede yüklem gösterdi÷i iúi, oluúu, hareketi gerçekleútirebilecek özneler
kümesinden bir eleman ile ba÷daútırılabilir. Örne÷in “Babam konuúuyor.”
cümlesinde “konuú-“ fiili insan düzleminde, konuúma kabiliyeti olan özneler
kümesinin elemanları tarafından gerçekleútirilebilir; çünkü ”baba” göstergesi
úahıs gösteren bir isimdir. Bu iliúkiyi úema üzerinde gösterelim:
Ö
Y
söz dizimi çizgisi
konuú(uyor)
baba(m)
iliúki çizgisi
temel anlam
temel anlam
Kelimelerin temel anlamları arasında, anlamlı ve do÷ru bir iliúki
görülmektedir. ùimdi özneyi “kitap” göstergesi ile de÷iútirelim: ”Kitap
konuúuyor.” Bu cümleyi de úema ile gösterelim:
Ö
Söz dizimi çizgisi
Y
konuú(uyor)
kitap
iliúki çizgisi
temel anlam
>
< temel anlam
Konuúma kabiliyeti olan canlılar için kullanılan bir fiili, cansız bir varlık
olan “kitap” göstergesi gerçekleútiremez. Bu nedenle temel anlamları
arasında bir anlam iliúkisi yoktur. Ne var ki dil belli kalıpları ve kuralları olsa
da bu kalıp ve kurallarla sınırlandırılamaz. Özellikle de úiir dilinde kural ve
sistemden söz etmek mümkün de÷ildir. ùiir dilinde amaç etkileme,
duygulandırma, güçlü tasarımlar, imgeler oluúturma olunca úair, her türlü
55
farklı kullanımı dener, yeni deyiúler bulur ve kelimelerin ses, biçim, dizim ve
anlam özellikleri ile oynar. Yukarıda “mantıksız” gördü÷ümüz cümle,
kelimelerin anlam özellikleri arasında kurulan yeni ba÷larla pek çok anlamı
sırtlanarak
karúımıza
çıkabilmektedir.
Yukarıdaki
cümlenin
bu
gözle
de÷erlendirmesi úema üzerinde úöyle gösterilebilir:
Ö
kitap
söz dizimi çizgisi
Y
iliúki çizgisi
konuúuyor
temel anlam >
<
temel anlam
ba÷daútırma çizgisi
yan anlam, tasarımlar:
bilgi aktarıyor,
duygu aktarıyor,
fikir aktarıyor,
iletiúim dili çok akıcı,
etkileyici, açık, anlaúılır
ùemaya göre “Kitap konuúuyor.” cümlesinde “kitap” kiúileútirilerek
“konuúma” vasfını kazanmıútır. Kitapta yazılanların okuyucudaki etkisi,
kitabın konuúması úeklinde ifade edilmektedir. Burada “söyleyici özne” ve
“atıf özne” den söz etmek yerinde olacaktır.
“Kitap konuúuyor.” úeklindeki bir ifade, bu cümleyi kuran söyleyici
özneye aittir. “Kitap” ise söyleyici öznenin konuútu÷unu bildirdi÷i atıf öznedir.
Aslında konuúan söyleyici öznenin kendisidir. Fiil cümlelerinde özne+yüklem
sıra
dıúılı÷ının
kayna÷ını
da
söyleyici
öznenin,
cümlede
yüklemi
gerçekleútiren, konuúan insanla, yüklem ve bunların türlü açıklayıcıları
arasında kurdu÷u akla gelmedik iliúkiler oluúturur.
56
øúte fiil cümlelerinde özne+yüklem sıra dıúılı÷ında ilk bakıúta özne,
yüklemin bildirdi÷i yargıyı gerçekleútiremez göründü÷ü için cümle anlamsız,
mantı÷a aykırı olarak de÷erlendirilmektedir. Oysa dilin zengin kullanımları
içersinde kelimelerin temel anlamlarının dıúına çıkıldı÷ında, yan anlamlar,
tasarımlar, duygu de÷erleri ve ça÷rıúımlarıyla farklı anlamlar kazanan kelime,
yepyeni, zengin ve güçlü iliúkilerle karúımıza çıkar.
1. 1. 2. 1 Fiil Cümlelerinde Benzetme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Özne+Yüklem Ba÷daútırması
Fiil cümlelerinde özne+yüklem ba÷daútırmalarının temelinde deyim
aktarmaları yatmakla birlikte, benzetmelerden yararlanılarak oluúturulmuú
örneklere de rastlarız:
“Zaman bir kurt olmuú, diúler etimi;
Gönlümse her zaman bir aúk yetimi. (Uzaklara Türkü, Asıldı÷ım Her
øp Boynumda Uzar, 9, 7)
Zamanın bir kurt olması benzetmedir. ønsanların hayatlarında
yaúadıkları zorlukları ifade etmek için bu benzetmeyi yapan úair, sonra “diúler
etimi” ifadesini kullanmıútır. E÷er zamana kurt gözüyle bakacak olursak,
burada bir sıra dıúı ba÷daútırmadan söz etmek yanlıútır. Öyleyse mısrada
asıl sıra dıúılık yaratan “kurt” ile “zaman” göstergeleri arasında kurulan
ba÷dır. “Kurt” göstergesinin anlam belirleyicileri canlı ve hayvan oluúu iken;
“zaman” göstergesinin en belirgin anlam belirleyicisi soyut oluúudur. Anlam
belirleyicileri uyuúmayan bu iki gösterge arasında benzerlik iliúkisi kurulması,
ifadeyi sıra dıúı kılmıútır. “Etin diúlenmesi” ise bu ifadedeki anlamı
güçlendirmektedir. Zamanı kurda benzeten úair, kendine verdi÷i zararı ifade
etmek için de kurdun özelliklerinden yararlanmıútır.
57
1. 1. 2. 2 Fiil Cümlelerinde Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan
Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması
Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda úair, deyim aktarmalarından
do÷adan insana aktarma, kiúileútirme, canlandırma, somutlaútırma ve farklı
düzlemler arasında aktarma yollarını kullanmıútır.
1. 1. 2. 2. 1 Fiil Cümlelerinde Do÷adan ønsana Aktarma Yoluyla
Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması
Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda úair, insanlarla ilgili soyut
durumları, do÷ada belirgin birtakım tasarımları olan olay ve durumlarla
açıklayarak somutlaútırma yoluna gitmektedir. Sıra dıúılık kullanılan yüklemin
do÷adaki varlıklara ait olmasına ra÷men, insan veya insana ait nesne ve
kavramlarla kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Aúa÷ıdaki örneklerde “çı÷
ba÷la-” fiilini “saç”ın, “yakamozlan-” fiilini de “el”in gerçekleútirmesi mümkün
de÷ildir. (Yakamoz ay ıúı÷ının suya yansımasıdır. Oysa “el” bu iúi yerine
getirebilecek özellikte bir özne de÷ildir.)
Herkesin zihnine yerleúmiú “çı÷” göstergesinin azameti, büyüklü÷ü,
ürkütücülü÷ü; “yakamoz”un hoú görüntüsü, memnuniyet verici etkisiyle,
içinde bulunulan durum mübala÷a edilerek anlatılmıú ve úiir dilinin “etkileme”
amacı yerine getirilmiú olur:
“Kar ya÷ar baúıma, çı÷ ba÷lar saçım ,
Taraksı ellerin cana yâr bugün.” (Uzaklara Türkü, Açık Adres, 36, 7)
“Gezginim, her seher bir rüyânın kapısını çalarım,
Ellerim yakamozlanır boúlukta bir bulut yakalayınca
Alevler ortasında nice hülyâlara dalarım,
Beynimde gezerken binlerce beyaz karınca.” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı
Zaman, Süresiz, 133, 10)
58
Kendisini tabiatın içinde kaybeden, tabiatın bir parçası olarak
yaúayan úairin,
tabiata ait unsurları insana, insana ait unsurları tabiata
aktarması bizi úaúırtmaz. Aúa÷ıdaki örneklerde bu yolla bitki düzleminden
insan düzlemine geçiú vardır.
“Hangi hoyrat rüzgar söküp götürür
Çatıdaki yorgun kiremitleri?
Tayfalar da÷ılmıú, tekneler çürür;
Mor mor çiçek açmıú çocuk etleri?” (Kar Sesi, Eski Bahçelerde
Can Bir Kuú Evi, 26, 4)
Aúa÷ıdaki örnekte ise hayvan düzleminden (kuú) insan düzlemine
geçiúle sıra dıúı bir ba÷daútırma kurulmuútur:
“Doruklardan doruklara sekelim,
Bir elim göklerde ,sende bir elim”(Bir Çift Beyaz Kartal, Bir Çift Beyaz
Kartal, 9, 9)
1. 1. 2. 2. 2 Fiil Cümlelerinde Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması
Tüm sıra dıúı ba÷daútırmalarda oldu÷u gibi fiil cümlelerinde özneyüklem sıra dıúılı÷ında da yeni aktarımlar, dilin yeni kullanımları vardır. ùair,
insandan do÷aya yapılan bir deyim aktarması çeúidi olan kiúileútirmeyle
dildeki birimler arasında akla gelmedik iliúkiler kurar:
“Tuz taúları hariç bütün kayalar
Ya÷murdan güneúten çopur çopur
Her giysiyi giymiyor úimdiki rüyalar
Koyaklardan esip gelen yapa÷ı kokusudur” (Leyl ü Nehar Aúk, Yatak,
51, 11)
59
“BENøMLE
Tan ıúık dökerken bir ün ederim,
Sesim seke seke çarpar da÷lara
Ve da÷lar benimle Türkçe konuúur.
Rüzgarlar neúeyle sokulur bana,
Nefesleri kekik, reçine kokar...
Rüzgarlar benimle Türkçe konuúur.
Göksümü tokaçlar yüre÷im güm güm,
øner dere kenarında yürürüm,
Tüm sular benimle Türkçe konuúur.
Yardan mektup gelir açar okurum,
øçim çiçeklenir, kuúça úakırım,
Çiçekler benimle Türkçe konuúur.
Bastı÷ım topraklar, baktı÷ım yerler.
Yıldızlar gönlümle Türkçe seviúir,
Yıldızlar benimle Türkçe konuúur. ”(Güneúe Uçmak østiyorum,
Benimle, 79, 3-6-9-12-13-14-15)
Yukarıdaki úiirde yıldız, çiçek, toprak, su gibi tabiat unsurlarının de÷il,
tüm bu tabiat unsurlarını insan, hatta arkadaú gibi gören úairin konuútu÷u
anlaúılmaktadır. “Yıldızlar benimle Türkçe konuúur.” dizesinde “yıldızlar” atıf
öznedir. Söyleyici özne úairdir. Aslında fiili gerçekleútiren de durumu anlatan
da úairin kendisinden baúkası de÷ildir. Söyleyici özne Türkçe konuútu÷u için
tabiatın dili de Türkçedir. Bu önemli bir ayrıntıdır. ”Çiçek, yıldız, toprak
konuúuyor.” dedi÷imiz zaman sıradan bir kiúileútirme yapmıú oluruz. Oysa
úair, çiçe÷i kendisiyle Türkçe konuúturuyor, yıldızları gönlünde Türkçe
seviútiriyor. Bu örnekler úairin dile ve Türkçeye olan aúkını ve tabiatla
arasında kurdu÷u ba÷ı göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Üstelik úair
60
“Ben onlarla konuúuyorum.” ifadesini kurnazca bu mısraların arasına
gizleyebilmiútir.
Gönderen
alıcıya
durumların, olayların
anlamlandırırken
ulaútırmak
anlatıldı÷ı
çeúitli
istedi÷i
soyut
kavramlarla
ilgili
iletiyi oluútururken; alıcı da iletiyi
sıkıntılar
yaúar.
Bu
nedenle
özellikle
soyut
kavramları, durumları, olayları anlatılırken bu yola sıkça baú vuran úair, sırtını
yasladı÷ı kiúileútirmelerle sıra dıúı ba÷daútırmalar kurmuú, etkili ifadeler
oluúturmuútur.
Aúa÷ıda
soyut
kavramların
kiúileútirilerek
anlatıldı÷ı
örneklerde, insanlara ait nitelikler, davranıúlar, devinimler ve bunların türlü
duygu de÷erleri, tasarımları ve ça÷rıúımları soyut kavramlara yüklenmektedir.
Böylece pek çok cümle ile aktarılamayacak duygu ve durumlar, tek bir kelime
veya kelime grubuyla ifade edilebilmektedir:
“Gökçen bir kumrudur prizmalarda,
Yedi-renk üstüne ba÷daú kuran can;
Düúler,yemlik yemlik biter baharda,
Zaman ötesinden konuúur zaman” (Sevgi Turnaları, Da÷ Yollarında,
25, 8)
“Öfkeler birikmiú evler dolusu,
Bütün bacaların dumanı e÷ri
Durur teper ince bir a÷rı,
Kurmuú çadırını ölüm korkusu” (Kar Sesi, Eski Bahçelerde Can Bir
Kuú Evi, 27, 7)
“Çadır kur-“ yerleúmeyi ifade eder. Ölüm korkusunun kalıcı oldu÷unu
belirtmek için kullanılmıútır. Ev de÷il çadır oluúu da bu korkunun yer
de÷iútirebilece÷inin, insandan insana geçebilece÷inin göstergesidir. ùairin bu
ayrıntıyı gözden kaçırmayıúı, sıra dıúı iliúkilerle ba÷daútırdı÷ı göstergeleri ne
kadar itina ile seçti÷inin göstergesidir.
61
ùair aynı yüklemi kullanarak farklı özneleri kiúileútirebilmektedir:
“Kırk dü÷üm atmıúım kırık yanıma,
Vakit çivi çakar boú kovanıma,
Son avcı kuú bile döndü yuvaya,” (Uzaklara Türkü, Asıldı÷ım Her øp
Boynumda Uzar, 11, 17)
“Yine çivisini çaktı ayrılık
øçimizi yaman yaktı ayrılık” (Güneúten Öte, A÷ıt Gibi, 83, 1)
Yukarıdaki sıra dıúı ba÷daútırmaların ilkinde “vakit”, ikincisinde ise
“ayrılık” göstergeleri “çivi çak-“ fiilini gerçekleútirerek soyut düzlemden insan
düzlemine geçmiú ve kiúileútirilmiútir. “Çivi çak-“ söz grubunun duygu de÷eri,
tasarımları ve ça÷rıútırdıkları “vakit” ve “ayrılık” göstergelerine yüklenmiú,
anlatıma etkileyicilik kazandırılmıútır. Örneklerin ilkinde vaktin geçmeyiúi,
ikincisinde ise ayrılı÷ın kalıcı oluúu vurgulanmaktadır.
Aúa÷ıdaki
örneklerde
yer
alan
sıra
dıúı
ba÷daútırmalarda
kiúileútirmelerden yararlanılmasında amaç; do÷a unsurlarının kendisinin
de÷il, úairin içinde bulundu÷u duygu yo÷unlu÷unun oluúmasında yaptı÷ı
etkinin tasvir edilmesidir.
“Bir çimdik menekúe tohumu düúer
Topra÷ım o anda aúka aúerer” (Uzaklara Türkü, Asıldı÷ım Her øp
Boynumda Uzar, 13, 18)
“Güneú ıslık çalıyor, ben türkü söylüyorum içimden
Yorgunlu÷a,yalnızlı÷a baston olan türkülerden.” (Güneúe Uçmak
østiyorum, Kara Yılan, 173, 14)
“Güneú beynimde çalsın ıslı÷ını,
Üveyikler gözlerime tünesin,
Gül çalısı geri versin yılanı
62
Neler istemiyor sevenin canı?..” (Güneúe Uçmak østiyorum, Kara
Yılan, 174, 23)
“Bir salkım sö÷üdün ıúıl ıúıl yapraklarında
Ya÷mur damlacıkları demleniyordu
Yalankı çiçekleri vakte gülümsüyor
Tatlı bir serinlik saçlarımda dinleniyordu” (Leyl ü Nehar Aúk, Geç
Kaldım Ba÷ıúla, 77, 7-8)
Al bir aygır gibi kiúnerken güneú,
Göz kıptı Fırat'a bendeki ateú…(Güneúe Uçmak østiyorum, Nemrut
Da÷ı Esintisi, 28, 18)
1. 1. 2. 2. 3 Fiil Cümlelerinde Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması
Sıra dıúı ba÷daútırmalarda canlandırmadan yararlanılarak hem
yo÷un duygu tasvirlerinin etkili bir úekilde anlatıldı÷ını hem de canlı sahneler
hâlinde somutlaútırıldı÷ını görürüz. Bu deyim aktarmalarına sıra dıúı
denmesinin nedenini ise úaire özgü, kiúisel ve kimsenin aklına gelmedik
kullanımlar olması úeklinde açıklayabiliriz. Üstelik aktarma sırasında
kullanılan göstergelerin ba÷daútırılma koúulları da bilindik ve ola÷an dil
kuralları içinde yer almaz. ùiir dilinin imkânlarından faydalanan úairler,
etkileme, duygulandırma ve güçlü etkiler bırakma amacıyla önce farklı ve
yeni oluúlarıyla úaúırtan, sonra göstergelerin tasarım, duygu de÷erleri ve
ça÷rıútırdıklarıyla kiúiden kiúiye de÷iúebilen ve bu yönüyle de okuyucuyla
bütünleúti÷i için hoúa giden ifadelere ra÷bet göstermektedir:
“øúte úafak, iúte su:
Uyanıyor kıraç-bor
øúte güneúin burnu
63
Doruklarda kanıyor” (Zaman Bir Beyaz Türküdür, Sabah Selâmı,33,
24-25)
Örnekte “güneúin burnu” öznesi, “kanıyor” yüklemi ile sıra dıúı bir
iliúki kurmuú , “doruklarda” tamlayıcısı da bu iliúki de yardımcı öge olarak
görev almıútır. øsim tamlamasında insandan do÷aya
yapılan bu deyim
aktarmasında “kana-“ fiili ile güneúin canlandırılmasıyla etkili bir ifade
yakalanmıútır.
Burun göstergesi temel anlamının yanında bazı úeylerin ön ve sivri
bölümü için de kullanılır. Geminin burnu, ayakkabının burnu örneklerinde
oldu÷u gibi. Deyim aktarması yoluyla oluúturulan bu ifadeler çokça
kullanıldı÷ı için alıúılmasına ra÷men, örnekteki ifade yenidir. ùair hem güneú
do÷arken güneúin görünen ilk bölgesine burun demiú, hem de kiúileútirerek
“güneú” göstergesine “burun kanaması” ifadesini yüklemiútir. øúte asıl sıra
dıúlılık burada ortaya çıkar. “Kanamak” göstergesinin zihnimizde oluúturdu÷u
kırmızı renk tasarımı da yeni anlamların oluúmasını sa÷lar. Böylelikle güneúin
do÷uúu sırasında oluúan kızıllık, bir burun kanamsına benzetilerek etkili bir
ifade yakalanmıú olur. “Doruklarda” tamlayıcısının “da÷ , a÷aç gibi yüksek
úeylerin tepesi, en yüksek yeri " göndergesel7 anlamıyla birleútirildi÷inde iliúki
daha net belirir. Yükseklere çıkıldıkça basıncın artmasının sebep oldu÷u
burun kanaması, güneú göstergesine yüklenerek güneúin do÷uúu sırasında
hissetti÷imiz ürkme, korkma, çekinme gibi duygular ustaca ifade edilmiú olur.
Ayrıca somutlaútırılan sahnelerle canlandırma yapılmıútır.
7
Dilbilimindeki geliúmeler dilbilimi terminolojisinde de de÷iúikliklere sebep olmuútur. Kelime,
sözcük; temel, gerçek, ilk anlam; kavram terimlerinin yerini sırasıyla gösterge, göndergesel anlam,
gösterilen terimleri almıútır. Yeni terimler için Demircan, 1949; 1980 gibi sözlüklere bakılabilece÷i
gibi detaylı açıklamalar için çeúitli eserlere (Aksan, 1999a: 33-52 ; 2003: 149-157) baúvurulabilir.
64
“Bir haber oldu,
Habersiz avladı beni
Gökler baúıma geçti,
Yerler ayaklarımın altından uçtu,
Göller umutlarımı içti
Bir uyurgezerim úimdi” (Güneúe Uçmak østiyorum, Her Mevsim
Açı÷ım Ya÷murlara, 110, 16)
“Geceye açılan her kapı kaygan;
Kader bazen a÷ıt, bazen türküdür
Bin soru úimúe÷i çakar uza÷a,
Bir ünlem basar topra÷a
Suya inen ördekleri ürkütür…” (Kar Sesi, Eski Bahçelerde Can Bir
Kuú Evi, 26, 16)
“Gittikçe azalıyor soyu aúk kuúlarının
Mezar mezar geziyor úehvet kokan çı÷lıklar” (ølk Yazda, Sahib,
121, 23)
“Geceyi da÷lara sı÷ınmakla geçiririm,konuúan da÷lar
Bir kuú öter ötelerden, emzirir yüre÷imi mor acılar” (ølk Yazda, Bir
Devi Emziren Mor Acılar, 126,14)
“Tabipler uzaktan bakıp geçtiler,
Yaralı bir úiir kanıyor bende” (Uzaklara Türkü, Asıldı÷ım Her øp
Boynumda Uzar, 11, 2)
Aúa÷ıdaki örnekte canlandırma yolu ile hem sıra dıúı bir ba÷daútırma
hem de hüsn-ü talil sanatı yapılmıútır:
65
“Asıl ha asıl zaman ipine
Iúık ba÷ını koparır, sabah olur.” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman,
Sen Adres Bırakmadan Gidince, 23, 11)
”Zaman” göstergesini sık sık sıra dıúı ba÷daútırmalar içinde kullanan
úairin aúa÷ıdaki dizeleri de üzerinde konuúulmaya de÷erdir:
“Çok erdemli bir sabır
Kaç sabah kaç ikindi
Zaman ba÷ladı nasır
Bende umut tükendi” (ølk Yazda, Baúka Ne Beklerim ki, 88, 9)
Yukarıdaki dizelerde úair,
“nasır ba÷la-” fiilini temel anlamının
dıúında sahip oldu÷u anlam özellikleri ile kullanmıútır. Zaman ve nasır
ba÷lamak arasındaki iliúkiyi úöyle gösterebiliriz:
Ö
Y
söz dizimi çizgisi
nasır ba÷la(dı)
zaman
iliúki çizgisi
temel anlam >
ba÷daútırma çizgisi
<
temel anlam
yan anlam, tasarımlar
duygu de÷eri:
uzun süre geçmesi, u÷raú,
emek, uygusuzlaúma, acı
çekmek, dayanıklılık.
Yukarıdaki úemayla gösterdi÷imiz “zaman” öznesi ile “nasır ba÷la-“
yüklemi arasında kurulan sıra dıúı ba÷daútırmada, soyut bir kavramın
canlandırılarak somutlaútırıldı÷ını görmekteyiz. Di÷er bir deyiúle, tabiata ait
66
soyut bir düzlemden, canlı düzleme geçiú ile zaman canlandırılmıútır.
Cümlede “nasır ba÷la-“ kelime grubunun temel anlamı bir tarafa bırakılmıú,
sahip oldu÷u duygu de÷erleri, tasarımları zaman göstergesine yüklenmiútir.
Nasır ancak aynı yere sürekli bir etki uygulanmasıyla oluúur. ùair
böylelikle kesintisiz bir sabrı da tasvir etmiú olur. Zamanın nasır ba÷layarak
etkiye duyarsızlaúması, gelecekte de sabrının sonuç vermeyece÷inin delilidir.
Geçen zamanı gösteren “kaç sabah kaç ikindi”; sabrın gücünü gösteren “çok
erdemli”; sabrının sonuç vermeyece÷ini gösteren “umut tükendi” gibi ifadeler,
yapılan sıra dıúı ba÷daútırmanın anlaúılırlı÷ını sa÷lamıútır.
ùair çok uzun bir süredir çekti÷i tüm sıkıntılara, zorluklara ra÷men
yılmayıp sabretti÷ini, bu u÷urda çok çaba gösterdi÷ini, çok acı çekti÷ini, her
türlü
olumsuzlu÷a
katlandı÷ını;
ama
hala
selamete
kavuúamadı÷ını
anlatabilmek için “nasır ba÷lamak” göstergesinin duygu de÷erinden,
tasarımlarından yararlanmıútır. Bu göstergenin “zaman” göstergesiyle
ba÷daútırılması duyguların hem somutlaútırılmasını sa÷lamıú hem de ne
kadar güçlü oldu÷unu ortaya koymuútur. Yine aúa÷ıdaki örnekte de “zaman”
göstergesi canlılara ait olan “esne-“ göstergesiyle ba÷daútırılmaktadır:
“Bıça÷ın a÷zıyla sırtı
Arsında esner zaman.
Bir umuttur her karartı,
Acabalara uzaktan.” (Güneúe Uçmak istiyorum, Gönül Döverken
Yokuúu, 202, 6)
Örne÷i önce úema üstünde gösterelim:
67
Ö
Y
iliúki çizgisi
zaman
temel anlam
>
esne(r)
<
temel anlam
ba÷daútırma çizgisi
yan anlam, tasarımlar,
duygu de÷eri:
uykusu gelmek, mamurlaúmak,
algılamada güçlük çekmek,
tehlikelere açık olmak, savunmasız
olmak tetikte olmak
ùemada da görüldü÷ü gibi zaman göstergesi tek baúına kullanılmıú,
“esnemek”
fiilinin
ça÷rıútırıldı÷ı
anlamlardan
ve
yan
tasarımlardan
faydalanılmıútır. “Bıça÷ın a÷zıyla sırtı arasında” kelime grubu ba÷daútırmanın
anlamını pekiútiren, anlama açıklık getiren bir yardımcı öge olarak
kullanılmaktadır. ùair zamanın savunmasızlı÷ının, dikkatsizli÷inin, tehlikelere
açık duruúunun sıkıntı do÷uraca÷ını anlatmak için bu söz grubundan
yararlanmıútır. Tüm unsurlar birlikte de÷erlendirilince úöyle bir anlam ortaya
çıkar: “Çok tehlikeli, her türlü belanın, kötülü÷ün gelebilece÷i, dikkat
edilmezse çok zor úartların oluúaca÷ı, tetikte durulması gereken bir dönemde
bir kayıtsızlık umursamazlık ve rahatlık var.” Yüklem ve bu yüklemin
gösterdi÷i hareketi gerçekleútiremeyecek bir özne, sıra dıúı iliúkiler içersinde
ba÷daútırılmıú, anlatıma açıklık getiren, anlatımı zenginleútiren yardımcı
ögelerin
de
katkısıyla
güçlü
imgeler,
canlı
tasarımlar,
görüntüler
yakalanmıútır. Ayrıca soyut bir varlık canlandırılarak somutlaútırılmıú, ifade
canlılık kazanmıútır.
“Söz var unutulursa zaman tökezler.” (Güneúten Öte, Söze Dair, 92,
7)
68
Yukarıdaki örnekte úair, söylenecek sözün unutulmasının do÷uraca÷ı
sonuçları, “zamanın tökezlemesi” sıra dıúı ba÷daútırmasının imgemizde
oluúturdu÷u tasarımlardan yararlanarak açıklar. ”Tökezle-“ fiili hem zamanı
canlandırmıú hem de olayları somutlaútırmıútır. Bu fiilin “aya÷ı bir yere çarpıp
sendelemek” temel anlamı bir tarafa bırakılarak, ”iúlerin aksaması, güçlükle
karúılaúılması, duraksama, yanlıú iúlerin olmasına imkan verme” gibi yan
tasarımlarının “zaman“ göstergesinin temel anlamına yüklenmesiyle; ”Bazı
sözler tüm insanların, olayların ve durumların gidiúatını de÷iútirecek kadar
önemlidir. E÷er yerinde ve zamanında söylenmezse çok büyük olumsuzluklar
yaúanabilir, tarih de÷iúebilir veya iúler aksayabilir.” gibi geniú bir anlam
çerçevesinin oluúması sa÷lanmıútır. ùair bu sıra dıúı ba÷daútırmaları
kullanmak yerine; “Önemli sözler unutulmamalıdır.” veya “Önemli sözlerin
unutulması insanlara ve yaúananlara zarar verebilir.” úeklinde ifadeler
kullanmıú olsaydı úiirinde aynı zenginli÷e ve etkileyicili÷e ulaúamayacaktı.
Aúa÷ıdaki örnekte “ezgi” göstergesinin anlam ayırıcısı soyut oluúu;
“yolup dur-“ fiilinin anlam ayırıcısı canlı özne istemesidir. Yani soyut bir
gösterge olan özne, ancak canlıların yapabilece÷i bir fiile ba÷lanmıútır. øúte
anlam ayırıcıları arasında uyum bulunmaması fiilimsi grubunu sıra dıúı
yapmaktadır:
“Bir ezgi yolup duruyor yüre÷imin perçemini
Söyleyen usta, Malatyalı Fahri'dir” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman,
Malatya øçin Poem, 198, 6 )
1. 1. 2. 2. 4 Fiil Cümlelerinde Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması
Yüklem ancak somut bir özne tarafından gerçekleútirilebilecekken
soyut özne kullanılması, sıra dıúı bir iliúkinin oluúmasına neden olmaktadır.
Anlam, yüklemin anlam özelliklerinin özneye yüklenmesiyle ortaya konulur.
69
Sıra dıúı ba÷daútırmalarda amaç; anlatılamayanı en iyi úekilde anlatmak,
anlatılabileni
ise farklı
ve
etkili
bir
úekilde
anlatmak
olunca
úair,
somutlaútırmadan sık sık yararlanmıútır.
Aúa÷ıdaki örnekte úair, soyut bir düzlemden bitki düzlemine geçiúle
somutlaútırma yapmıútır:
“Gökçen bir kumrudur prizmalarda,
Yedi-renk üstüne ba÷daú kuran can;
Düúler, yemlik yemlik biter baharda,
Zaman ötesinden konuúur zaman” (Sevgi Turnaları, Da÷ Yollarında,
25, 7)
Aúa÷ıdaki örnekte ise “söz”e kokup bulaúma özelli÷i kazandıran úair,
yine somutlaútırmadan yararlanmıútır:
“Söz var; ne kokar ne bulaúır çevresine,” (Güneúten Öte, Söze
Dair, 92, 5)
Bir dil üstadı olan úair, özellikle dile ait soyut göstergeleri
somutlaútırarak sadece anlatılması güç duyguları ifade etmekle kalmayıp
zihninde: “Ben de hep böyle hissediyordum ama kendimi ifade edecek
kelimeleri bulamadı÷ım için bu duyguları dıúa vuramıyordum. Oysa úair hiç
akla gelmeyecek kelimeleri bir arada kullanarak, nasıl da güzel ifade
edivermiú.” gibi düúünceleri oluúturdu÷u okuyucu ve dinleyiciyi, bir anda
etkisine almaktadır.
“Sultan suyu harasında yetiúen atlar gibi
Kalem baúını alıp gidiyorsa
Kelimeler uçuúuyorsa yıldız yıldız
Vakit mayalanmıúsa
Ve úair sesi yakalamıúsa
70
Aúk, dilin frenini boúaltmıúsa
Niye söylemesin türküsünü
Niye sezmesin ve övmesin güzeli” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman,
Malatya øçin Poem, 206, 9)
“Sana koçak diyecekler
Peúinden de gülecekler
Düúün-taúın, ama korkma
Koçaklık erdemsiz olmaz
Söz dedi÷in demsiz olmaz,
Dökülür i÷reti yama” (Leyl ü Nehar Aúk, Sen Yaklaú Bir Adım Daha,
100, 11 )
“Söz”
ve
“dem”
göstergelerinin
iliúkilendirildi÷i
bu
sıra
dıúı
ba÷daútırmada, sözün sahip olması gereken baúka bir özelli÷e parmak
basılmaktadır. “Dem bir zaman gerektirir, dem için beklemek lazımdır,
demlenen úey deha lezzetlidir, kıvamını almıútır, istenilen duruma gelmiútir,
tadını kokusunu bulmuútur” gibi tasarımlar “söz” göstergesine yüklendi÷inde,
úairin vermek istedi÷i mesaj canlanmakta, anlatılmak istenen duygular
etkileyici ve zengin bir úekilde ortaya çıkmaktadır: ”Konuúmadan önce iyice
bir düúünüp tartmak, söze en güzel úeklini vermek gerekir. Söylenenler
ancak o zaman kıymetlenir.”
1. 1. 2. 2. 5 Fiil Cümlelerinde Farklı Düzlemler Arasında Geçiú
Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması
ùair, kimi zaman aralarında kavramsal alan benzerli÷i bulunmayan,
yorumlayıcı anlambilimcilerin de÷iúiyle anlam belirleyicileri ve anlam
ayırıcıları arasında bir benzerlik bulunmayan, göstergeleri sıra dıúı
ba÷daútırmalar içinde kullanarak; ancak dile hakimiyeti sa÷lam insanların
baúarı gösterebilece÷i ifadeler yakalar.
71
Aúa÷ıdaki örnek tezat iki unsur arasında kurulmuú sıra dıúı bir
ba÷daútırmadır:
“Uzakta bir yerde bir can yanıyor
Yakut, zümrüt, safir, mercan yanıyor
Su yanıyor, suda cihan yanıyor” (Güneúten Öte, Gecenin Eúi÷inde
Kendini Yakan Su, 75, 8)
ùair sıra dıúı ba÷daútırmalarla,
deyim olabilecek kadar etkili ve
yo÷un ifadeler yakalar. Aúa÷ıda buna güzel bir örnek yer almaktadır:
“Bu ne sevda anlamak zor, gözlerin kılçık atıyor
Beni sana dü÷ümleyen tatlı dillerin oluyor” (Leyl ü Nehar Aúk,
Hayatım Sana Ayarlı, 90, 1)
Aúa÷ıda her biri kendi içinde açıklanabilecek bir yöntemle, farklı
düzlemde iki öge arasında kurulmuú sıra dıúı ba÷daútırmalara örnekler
görmekteyiz:
“Gagası kılıçsı kuú terk etti bedenimi
Bir yaldırak sevdaya yüre÷im maya tuttu” (Kar Sesi, Bir Aúk
Zinciridir Hayat, 153, 20)
“Orkideler ya÷ıyor, ıslanmamak mümkün mü
Ne var ki sonu melal” (ølk Yazda, ølk Yazda -5-, 23, 21)
Bu örnekte ise yüklem kar, ya÷mur, dolu vb “ya÷ma” özelli÷i olan bir
özne istemektedir. “Orkide”nin bu gruba dahil olmaması sıra dıúılık
yaratmıútır.
ùair úiirlerinde “ses” göstergesini pek çok kere kullanır, de÷iúik fiillerle
ba÷daútırır. Kimisinde ses ipi ba÷lar, kimisinde kar sesi çiçek açar:
72
“øp nerde inceliverse
Daha sa÷lam ba÷lar sesin” (Kar Sesi, Yürek Bir Kırmızı Güldür
Seninle, 51, 11)
“Bir akvaryumda dinleniyor haziran güneúi,
Yer-gök ak kavak
Kavaklar donmuú, çiçekler açmıú kar sesi kuúak kuúak” (Kar Sesi,
Kar Sesi, 9, 15)
Aúa÷ıdaki örneklerde farklı düzlemlerden bitkli düzlemine geçiúle sıra
dıúı ba÷daútırmalar kurulmuútur:
“Gökçen bir kumrudur prizmalarda,
Yedi-renk üstüne ba÷daú kuran can;
Düúler, yemlik yemlik biter baharda,
Zaman ötesinden konuúur zaman.” (Sevgi Turnaları, Da÷ Yollarında,
25, 79)
“Nerde gönül tarlama
Karanfil eken eller
Beklerken yenik düútüm
Meyve vermedi gel'ler
Pembe tükendi aha…” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Bir Hasret Yılı Daha,
24, 4)
1. 2 SIRA DIùI NESNE+YÜKLEM BAöDAùTIRMASI
Nesne, cümlede “fiilin tesir etti÷i nesneyi, úahsı, úeyi, karúılayan
cümle unsurudur.” (Ergin, 1993: 377). E÷er bir nesne kendine tesir
edemeyecek bir fiille iliúkiye sokulmuúsa o birleútirme, o ba÷daútırma dilin
73
ola÷an kullanımlarına, genel kurallara, toplum kabulüne aykırılık gösteriyor
demektir.
Cümlede sıra dıúı bir nesne+yüklem ba÷daútırmasında yüklem,
kendine ba÷lanan nesneyi ola÷an dil kullanımları içinde etkileyemez,
nesneyle anlamlı bir birliktelik oluúturamaz. “Su(yu) yedim.” cümlesinde “su”
ve “ye-“ göstergelerinin anlam özellikleri uyuúmamaktadır. “Su” sıvıdır ve
içilerek tüketilir; “ye-“ fiili ise katı besinler için kullanılmaktadır. Bu da demektir
ki “su” nesnesi, sıradan durumlarda “ye-“ fiilinin bildirdi÷i iúten etkilenmez.
Di÷er bir deyiúle “Su yenilemez.”. Okuyan ve dinleyenin anlam veremedi÷i bu
tür kullanımlar, birer sıra dıúı ba÷daútırmadır. Bununla birlikte úiir dilinde sıra
dıúı ba÷daútırmalara anlamsız ifadeler oluúturmak için de÷il; tam tersine
güçlü ve etkileyici anlam yakalamak için baúvurulur.
1. 2. 1 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem
Ba÷daútırması
Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda úair, deyim aktarmalarından
kiúileútirme, canlandırma, somutlaútırma yollarını kullanmıútır.
1. 2. 1. 1 Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem
Ba÷daútırması:
Kiúileútirmeden yararlanılarak yapılan sıra dıúı nesne+yüklem
ba÷daútırmalarında insan düzleminde yer almayan göstergeler, insanlar için
kullanılan fiillere ba÷lanır. Cümlenin yükleminin sahip oldu÷u insanlara has
nitelikler de o insan dıúı nesneye yüklenmiú olur:
74
“Tavúanlar, sincaplar, kelerler, kuúlar
Ya kaçıp gitmiúler ya kül olmuúlar
Hıçkıra hıçkıra a÷lar rüzgar
Rüzgârı dul bıraktılar.” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Küllük, 44,
5)
Ola÷an durumlarda “dul kal-“ ancak insanlar için kullanılan bir fiildir.
E÷er bir varlık dul bırakılıyorsa ancak insan düzlemine ait olabilir. Tüm
insanlar için do÷rulu÷u sabit olan bu durum nedeniyle úairin rüzgarları dul
kalmıú göstermesi, okuyan ve dinleyeni úaúırtır. ùair böylece dikkatleri
ifadeye çekmiú olur. “Dul bırak-“ fiilinin tasarımları, duygu de÷eri ve
ça÷rıúımları, “rüzgâr” göstergesine yüklendi÷inde ise anlam ortaya çıkar.
Özellikle Türk toplumundaki úartlar göze alındı÷ında dul kalmıú bir insan,
yalnızlık, özlem, dıúlanmıúlık, tedirginlik, acı, yıpranmıúlık, gelecek kaygısı
gibi pek çok olumsuz duygu ile yaúar. Bir önceki mısrada özne ile yüklem
arasında yer alan sıra dıúı ba÷daútırma ile “a÷lama” özelli÷i yüklenerek
kiúileútirilen rüzgar, bu mısrada daha bir ete ve kemi÷e bürünerek çıkar
karúımıza. Bu nedenle de onu insan gibi sıkıntıları olan bir varlık olarak
görmek, hiç itiraz etmeden kabul edilir.
1. 2. 1. 2 Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem
Ba÷daútırması
Sıra dıúı nesne+yüklem ba÷daútırmalarında yüklem canlı düzlemine
ait fiillerden seçilirken nesne; cansız düzleme ait bir gösterge olur. Yüklemin
canlılara ait anlamsal özellikleri yüklenerek nesne canlandırılır. ùema ile
úöyle gösterebiliriz:
75
söz dizimi çizgisi
cansız düzleme ait nesne
cansız düzleme ait yüklem
iliúki çizgisi
temel anlam
>
<
ba÷daútırma çizgisi
temel anlam
yan anlam,
duygu de÷erleri,
tasarımlar,
Aúa÷ıdaki örnekte “úiir” ve ”do÷ur-“ göstergeleri ile temel anlamlarına,
toplum kabulüne ters düúen bir iliúki kurulmuú, fiiller ve fiillerin bildirdi÷i iúten
etkilenme özelli÷i olmayan nesneler ba÷daútırılmıútır:
“Alnımın ortasına bir öpücük kondur
ùiirler do÷urayım kuca÷ına” (Güneúten Öte, Seninle Yaka Yaka
Oku Beni, 19, 9)
Örne÷i ilk okudu÷umuzda “ùiir do÷rulur mu?” gibi bir soru belirir
zihnimizde ve cevap hep negatiftir. Oysa úair, “ùiir yazayım.” ifadesi ile
yakalanamayacak
anlam
zenginli÷ine
“do÷ur-“
fiilinin
duygu
de÷eri,
ça÷rıúımları ile ulaúır. “Do÷ur-“ fiili çok meúakkatlidir, dikkat ister, özen ister,
heyecan uyandırır, can yakar, do÷an bebek annenin bir parçasıdır, en
de÷erlisidir. ùair tüm bu anlamlar, duygular, ça÷rıúımlar ile sevgilisinin
verece÷i bir buse karúılı÷ında ona kelimeleri özenle, sabırla heyecanla, emek
sarf ederek iúledi÷i, mucize güzelli÷inde pek çok úiir yazaca÷ını vaat
etmektedir.
ùair baúka bir úiirinde aynı sıra dıúı ba÷daútırmayı tekrar kullanmıútır:
“ùairler eúkali bozuk úiirler do÷uruyor” (Güneúten Öte, Sizin øçin
Yazdım Bu ùiiri, 128, 7)
76
1. 2. 1. 3 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem
Ba÷daútırması
Sıra dıúı nesne+yüklem ba÷daútırmalarında soyut olan nesne, somut
iú, oluú ve hareketler için kullanılan bir fiilin anlam özelliklerini yüklenerek
somutlaúır. Bu iliúki úema ile úöyle gösterilebilir:
söz dizimi çizgisi
soyut düzleme ait nesne
somut düzleme ait yüklem
iliúki çizgisi
temel anlam
>
<
ba÷daútırma çizgisi
temel anlam
yan anlam,
duygu
de÷erleri,
tasarımlar,
ùair somutlaútırmadan iki amaçla faydalanır: Soyut göstergeleri
somutlaútırmak ve somut olan göstergelerin somutluk derecelerini arttırıp
daha bir elle tutulur, gözle görülür yapmak.
“Biz kanatsız uçan garip kuúlarız
Acıkınca ufukları diúleriz
Yolculu÷a gün do÷madan baúlarız
Yürürüz,koúarız,aúk yolu bitmez.” (ølk Yazda, Seninle, 67,2)
Yukarıdaki örnekte geçen “ufuk” göstergesi, gözle görüldü÷ü için
somut kabul edilebilir. ùair ise kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırma ile “ufuk”a
dokunulabilen, tadılabilen bir varlık niteli÷ini de yükler. Aúa÷ıdaki örneklerde
geçen “ıúık” göstergesi de böyledir. Ne katı cisimler gibi toplanabilme, ne de
kumaú gibi dokunabilme özelli÷i olmasına ra÷men úair, “ıúık”ı hem toplamıú,
hem de dokumuútur:
77
“Bir sabah yeliyim ba÷ında bahçesinde
Kırıp dökmeden esen,
Yoruldu÷um yerde ıúık topluyorum” (Beyaz Dilekçe, Beyaz
Dilekçeye Beyaz Bir Önsöz -I-, 8, 30)
“Aúka ıúık dokur kuúların sesi” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman,
Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, 12, 6)
ùair soyut göstergeleri ise hiç akla gelmedik yollarla somutlaútırır:
“Bakkal bozuk terazide tartıyor gelece÷i” (Güneúten Öte, Sizin øçin
Yazdım Bu ùiiri, 129, 12)
Aúa÷ıda pek çok kez sıra dıúı iliúkiler kurmuú “zaman” kavramının
nesne olarak kullanılarak, yüklemin anlam özellikleri ile somutlaútırıldı÷ı
örnekler yer almaktadır. Bu örneklerde, öznelerin sıra dıúı iliúkiler kuruyormuú
gibi görünmelerine ra÷men sıra dıúı iliúkiye neden olmayıúları ilginçtir. Vaktin
boyanması, zamanın rendelenmesi sıra dıúı birer ba÷daútırmadır. Bu
göstergeler arasında sıra dıúı bir iliúki kurulduktan sonra bu iúi yapan sıra
dıúılık yaratmaz. Yani zaman rendelenecekse bunu marangozun, vakit
boyanacaksa bunu bir nakkaúın yapmasından daha do÷al bir úey olamaz:
“Nakkaú-ı ezelî'nin yaratıcı fırçası
Vakti renk renk boyuyor” (Beyaz Dilekçe, Beyaz Dilekçeye Beyaz
Bir Önsöz -I-, 8, 11)
"Marangoz rendeliyor zamanı
demirci önündeki demiri yo÷uruyor
taúlarla oynuyor taú ustası
damlardan inmiyor her kuú hastası
pazarlarda en ucuz mal insan kanı
78
hiç do÷ru tütmüyor bacaların dumanı” (Güneúten Öte, Sizin øçin
Yazdım Bu ùiiri, 128,1)
“Zaman”dan sonra en çok kullanılan göstergelerden biri de
“karanlık”tır:
“Öperim her zindanın küflü karanlı÷ını da
Yalanın boyalı yanaklarından
Öpmem” (Bir Çift Beyaz Kartal, Ya÷murlu Bir Türkü, 85, 5)
ùair aúka de÷inmeden yapamaz:
“ølmik tutmaz, iliklenmez;
Bir dünya ki paramparça.
Aúk ya÷muru beliklenmez
ùiúeye girmiú bir serçe,
Kanat vuruyor delice.” (Sevgi Turnaları, Mutsuzluk Çemberi, 83, 3)
Yukarıdaki dizelerde yer alan örnekte, isim grubu oluúturmuú “aúk
ya÷muru” öznesiyle, edilgen çatıda bir fiil olan “beliklenmez” yüklemi
arasında sıra dıúı bir ba÷daútırma söz konusudur. Ba÷daútırmadaki iliúkiyi bir
úema ile gösterirsek, söz dizimi çizgisinde okun yönünü özneye çevirmemiz
gerekecektir. Çünkü yüklem özneden etkilenen de÷il özneyi etkileyendir:
aúk ya÷muru
beliklenmez
söz dizimi çizgisi
ùairin kendini mutsuz eden ögeleri anlatıp içinde bulundu÷u
zamandan ve güzel alıúkanlıkların, örf ve ananelerin kaybediliúinden
yakındı÷ı bu úiir, sıra dıúı ba÷daútırmaların kullanıúı açısından zengindir.
Örnekte dünyanın paramparça olup ilmik tutmayıúı ve iliklenmeyiúi, aúk
79
ya÷murunun beliklenmeyiúi ve bir serçenin úiúeye giriúi birer sıra dıúı
ba÷daútırmadır. Bu örnekleri sırasıyla inceleyelim:
“ølmik tutmaz, iliklenmez bir dünya”, “paramparça bir dünya”
“Paramparça” göstergesi “iúe yaramaz duruma gelmek, üzülmek,
incinmek” gibi duyguları daha etkili bir biçimde ifade edebilmek ve
somutlaútırmak amacıyla sık sık kullanılmaktadır: Kalbini paramparça etmek,
uykuları paramparça olmak vb. ùair de burada, dünyayı paramparça
görmektedir. Artık de÷erlerin yitirildi÷i, örf ve ananelerin unutuldu÷u, sevgi ve
saygının, dostluk ve barıúın kalmadı÷ı bir dünya, onun için paramparçadır.
Hatta öyle kötü parçalanmıútır ki artık tamiri yapılamaz, yapıútırılamaz, eski
úekline döndürülemez, e÷reti úekilde bile dü÷ümlenip, iliklenip parçalar
arasında bir ba÷ kurulamaz. Bir anadolu úairinin “yapıútırmak” sözü yerine
anadoluda çok kullanılan “ilmik tutmaz, iliklenmez” sözcüklerini tercih etmesi
bizi úaúırtmamalı. O, bu iki mısra ile aslında ço÷umuzun dile getirmeyi
baúaramadı÷ı bir çok duyguyu, kolayca gözler önüne sermiútir. ølmik
tutmamak ve iliklenememek göstergelerinin taúıdı÷ı tüm duygu de÷erleri ve
yan tasarımları düúünüldü÷ünde, dünyanın içinde bulundu÷u durum daha net
belirir.
Neler ilmik tutmaz?
Çürük, eski, yıpranmıú úeyler
Neler iliklenmez?
Bundan yola çıkarak úu soruyu soralım:
- ølmik tutmayan, iliklenmeyen úeyler nasıl bir izlenim bırakır?
Alaca÷ımız cevap úu olacaktır:
80
-Be÷enilmeyen, eski, yıpranmıú, anlamsız, eski güzelli÷ini ve de÷erini
kaybetmiú.
Öyleyse úu sonuca varabiliriz: øúe yaramaz, anlam taúımaz, eskiye
döndürülemez,
eskimiú,
yıpranmıú,
de÷erini kaybetmiú,
insana
zevk
vermeyen bir dünya!
ùair böylelikle hem somutlaútırmadan yaralanarak yo÷un bir anlatım
yakalamıú hem de kelimeler arasında bambaúka
iliúkiler kurmuútur. ølk
duydu÷umuzda yadırgadı÷ımız bu iliúki, aslında a÷zına kadar dolu oldu÷u
için açmakta zorlandı÷ımız bir kapı gibidir. øçindeki güzellik, ancak o kapılar
açıldı÷ında ortaya çıkar. Bazı úairler önümüze açılması kolay birçok kapı
sıralar ve bizler tüm kapıları açarak sonuca ulaúırız. Bazısı da Bahaettin
Karakoç gibi bir çelik kapı koyar önümüze. Kelimelerin sihirli anahtarını
bulursak içeriye kolayca girebiliriz. Aksi halde kapıdan baúka bir úey
göremez, güzelliklerin varlı÷ını bile fark etmeden o kapıdan geri döneriz.
“Aúk”ın yüzyıllardır tanımı yapılmasına ra÷men hâlâ
tam olarak
açıklanamayan, kabına sı÷maz bir anlamı vardır. “Ya÷mur”, aúk ile
tamlanınca da ortaya bambaúka bir ifade çıkar. Bu sıra dıúı ba÷daútırmada
“aúk” göndergesel anlamıyla kullanılırken “ya÷mur”un yan tasarımları, duygu
de÷erleri devreye girer. Yukarıda da gösterdi÷imiz gibi “ya÷mur” göstergesine
ait tüm bu özellikler “aúk”a yüklenmiú, etkili bir anlatım sa÷lanmıú olur. “Aúk”
aniden gelir, bazen üzer bazen mutlu eder, insanın iliklerine iúler, kutsaldır,
onsuz yaúanmaz, bazen ısıtır bazen üúütür, kaçıp kurtulmak mümkün
de÷ildir.
ùair bu sıra dıúı ba÷daútırmayla arasında iliúki kurdu÷u “beliklenmez”
göstergesiyle, yine bir somutlaútırma yapmıútır. Daha çok Anadolu’da
kullanılan bu gösterge, úairin yaúam dilinden bir örnektir. Ya÷mur
damlalarının hızla akıúı saç teline benzetilmektedir.
81
“Belikle-“ göstergesinin göndergesel anlamı “saçları örmek” tir. Oysa
burada “beliklenmez” kelimesine “örülmez” kelimesinden çok daha farklı
anlamlar yüklenmiú, göstergenin göndergesel anlamının dıúında anlamsal
özellikleri ile ba÷lantı kurulmuútur. Ya÷murun akıcı oluúundan da yola
çıkarsak; “ya÷murdan yapılmıú saçlar tutulup örülemez, ona bir úekil
verilemez, ba÷lanamaz, düzenlenemez, özgürlü÷üne kilit vurulamaz” gibi
ifadelere ulaúırız. Sonraki mısrada yer alan “úiúeye girmiú bir serçe/ kanat
vuruyor delice” dizeleri de bu sıra dıúı ba÷daútırmayı bütünleyip ifadeyi
zenginleútirmektedir. Aúk ya÷murunun sınır tanımaması ve özgürlü÷üne
düúkünlü÷ü, kendinden sonra gelen bir mısra ile güçlendirilmiútir. Elinden
özgürlü÷ü alınmıú bir serçenin kurtulmak için deli gibi kanat çırpması ifade
edilirken bir yandan da “aúk sınır ve boyut tanımaz” düúüncesi güçlendirilmiú
olur.
Dikkat
edecek
olursak
sıra
dıúı
ba÷daútırmalar
kurulurken
ba÷daútırılan ö÷eler arasındaki iliúki, baúka ö÷elerle zenginleútirilmektedir.
ùair zaman zaman anlamı aydınlatmak, zaman zaman ifadenin etkileyicili÷ini
artırmak
amacı
ile
bu
ö÷elerden
yararlanmıútır.
ùairin
sıra
dıúı
ba÷daútırmaları kullanıúı ile ilgili di÷er bir nokta ise duygu ve düúüncelerini
ayrı ayrı sıra dıúı ba÷daútırmalarla anlatmasının yanında, tek bir amaç için
kullanılan ve her biri di÷eri ile bambaúka iliúki içinde bulunan sıra dıúı
ba÷daútırmaları birleútiriúindeki ustalı÷ıdır.
ùair úiire, söze de÷inmeden de geçemez. Bunu da sık sık sıra dıúı
ba÷daútırmalarla yapar:
“kelimelerin hakkını vermeden,kelimeleri
sapan taúı gibi fırlatıp boúlu÷a atmak,
murdar etmektir kelimeyi.” (Güneúe Uçmak østiyorum, Bahçeye
Açılan Pencereden, 152, 9)
82
Aúa÷ıda ise divan edebiyatının kokusu sinmiú bir sıra dıúı
ba÷daútırma yer almaktadır.8
“Sevgilinin bahçesinden bir gül koklarken
Kıskanmayı damıtırım gülün dikeninden,
Basarım masivâya “hükümsüzdür“ damgasını,,
Çil çil kubbelerde yankılanır tutuúan sesim
Her iúe baúlarken can-özümden /
“Bismillah” derim.”( Beyaz Dilekçe, Beyaz Dilekçeye Beyaz Bir Önsöz
-II-, 11,2)
Aúa÷ıdaki örnekte ise “ezgi” göstergesine “ıslanabilme” özelli÷i
kazandırılmıútır:
“Turna oldum, ufuklarda süzüldüm,
Ezgiler ısladım da÷ göllerine.” (Uzaklara Türkü, Gözlerim Can
Evimde, 23, 4)
“Islan-“, “ıslat-“ gibi göstergeleri pek çok kez kullanan úairin aúa÷ıdaki
úiiri, özellikle sıra dıúı ba÷daútırmalar açısından oldukça zengindir. Biz sıra
dıúı nesne+yüklem ba÷daútırmalarına iyi bir örnek olması dolayısıyla sadece
“ıslattı yüre÷imi” üzerinde duraca÷ız:
“GÖVERMøù GÖK EKøNCE
Gövermiú gök ekince,
Uyandım bengi bengi...
Su yürümüú çeli÷e,
Yer - gök menekúe rengi;
Sıra dıúı ba÷daútırmalara divan edebiyatı ve halk edebiyatı úairleri de baú vurmuútur. Bu dönemlere
ait ait sıra dıúı ba÷daútırma örnekleri için bkz. Aksan, 1999b: 152-155
8
83
Islattı yüre÷imi.
Süt sızılı bir geyik
Bir koúar iki meler;
Gözler bir çift üveyik,
Çözüldükçe dü÷meler;
Islattı yüre÷imi.
Nice heybeler dolmuú
Günaydın yenisine.
Sevinç bir ya÷murlu kuú,
Her sofra sinisine
Islattı yüre÷imi.
Keúiú kurnazlıklara
At bırakmaz koçyi÷it.
Sevgi bir ya÷lı çıra;
Kan barut, zaman kibrit;
Islattı yüre÷imi.
Gövermiú gök ekince,
Uyandım bengi bengi.
Güneú kiúner topra÷a,
Yer - gök menekúe rengi
Islattı yüre÷imi.” (Sevgi Turnaları, Gövermiú Gök Ekince, 53, 5)
ùiirin neredeyse tamamı sıra dıúı ba÷daútırmalardan oluúmaktadır:
bengi bengi uyanmak, yerin–gö÷ün menekúe rengi olması, süt sızılı bir geyik,
üveyik göz, sevincin her sofra sinisine bir ya÷murlu kuú oluúu, keúiú
84
kurnazlıklar, ya÷lı çıra bir sevgi, barut kan, kibrit zaman. “Islattı yüre÷imi” sıra
dıúı ba÷daútırmasını ise úair, her dörtlü÷ün sonunda tekrar ederek hem bir
ahenk oluúturuyor hem de yansıtmak istedi÷i duygu ve imgeyi ortaya
koyuyor.
“Islat-“ göstergesinin “su” ile arasındaki fonetik ba÷ kadar semantik
ba÷ da çok güzel yakalanmıútır. Zihnimizde su akla gelince göz yaúı; göz
yaúı akla gelince de üzüntü, hüzün, acı, duygulanma; mutluluktan dökülen
göz yaúları ve “yüre÷ine su serpmek” deyimi düúünüldü÷ünde ferahlama,
rahatlama, mutlu olma, acısı dinme gibi bir çok yan tasarımlar, duygular
oluúuyor. Öyleyse diyebiliriz ki bu sıra dıúı ba÷daútırmada da úair, sırtını var
olan bir deyime yaslamıú, “yüre÷ine su serpmek” gibi var olan bir deyimden
örnekseme yapmıútır.
ùiirin tamamını göz önünde tuttu÷umuz zaman görüyoruz ki úairin
yüre÷i, güzel olaylar karúısında ıslanıyor. Ekinlerin yeúermesi, heybelerin
dolması, sofradaki sevinç, koç yi÷itlerin gücü, güneúin do÷uúu ve sonrası onu
mutlu ediyor ve kötü olayların olabilece÷i kaygısıyla yüre÷inde oluúan
yangının üstüne onları serperek yüre÷ini ıslatıyor. ùair “mutlu oluyorum,
rahatlıyorum,
ferahlıyorum,
acım
diniyor;
üzüntüm,
hüznüm, kaygım
kayboluyor” demek yerine “Islattı yüre÷imi.” sıra dıúı ba÷daútırmasını
kullanarak kısa ve yo÷un, bir o kadar da etkileyici anlatım sa÷lamıú oluyor.
“Fidele-“ fidan dikmek, fidan ise a÷aç ve a÷aççıkların yeni yetiúeni,
baúka bir yere dikilmek için bulundu÷u yerden çıkarılan taze a÷aç (TDKS)
anlamlarına gelmektedir. Öyleyse bu fiilin nesnesi olabilecek kelimeler a÷aç
isimleridir. Oysa aúa÷ıdaki örnekte úair, nesne olarak bu kümeye dahil
olmayan “yürek” göstergesini seçmiú, bu iki kelime arasında akla gelmedik bir
iliúki kurmuútur.
85
“Yürek fideledim zamana ve mekana
Hasat vakti geldi yürek topladım” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman,
Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, 13, 6)
“Fidan” ve “yürek” arasında bir iliúki kuran úair, fidanın fidelenince
yeúermeye, büyümeye, geliúmeye baúlamasından yola çıkarak zamana ve
mekana yüre÷i fideler ki bu da tamlayıcı ile yapılan baúka bir sıra dıúı
ba÷daútırmadır. Fidelenen fidan büyüyüp geliúince meyve verir. ùair fidanı
yürek yapınca meyve olarak da yine yürek toplar.
ùair sık sık olmayacak nesneleri güneúe serer:
“Güneúe sermiúim uykularımı,
Iúı÷ına yüre÷imi mercek bil” (Bir Çift Beyaz Kartal, E÷er Özün Biraz
Mühlet Verirse, 63, 3)
“Her gece üstüme kıra÷ılar düúer
Her sabah yüre÷imi güneúe sererim
Bir güz çiçe÷inin yaktı÷ı ıúıkta
Seninle dinlenir yorgun gözlerim” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Sök Çıkar
Yüre÷imden Bu Sevdayı, 14, 6)
Yukarıdaki örnekte úiir dilinin olanaklarından yararlanan úair, okuyan
ve
dinleyende
güçlü
bir
duygu
yo÷unlu÷u
oluúturmayı
baúarmıútır.
Vazgeçemedi÷i, içinden söküp atamadı÷ı sevdasını anlattı÷ı úiirinde úair,
hepimizin kullandı÷ı kelimelere bambaúka elbiseler giydirip, kelimelerin
gösteren ve gösterilenleri arasında yeni iliúkiler kurmuútur.
Bu dizelerde mısra bütünlü÷ü içinde açıklanabilen ve her bir
kelimenin sıra dıúı ba÷daútırma ile iliúkili oldu÷u güzel bir örnek görmekteyiz.
Aúk ateúi ile yanarken sevdi÷inden uzak olmanın verdi÷i yalnızlık, úairi
86
üúütmektedir. Bu durumu ısı farkından oluúan kıra÷ıların düúmesine
benzeterek somutlaútıran úair, durumundan kurtulmaya da niyetli de÷ildir.
Çünkü o ne kadar acı çekse de sevdasından hoúnuttur. Geceleri yalnızlı÷ı ve
çaresizli÷i nedeniyle üúüyen, sıkıntıdan terleyen ve göz yaúı döken úair,
sabahları yüre÷ini, aúk ateúinin korunu söndürmek için, güneúe sererek ısıtıp
kurutmaktadır. ùair, duygularını anlatabilmek için “gece” göstergesinin özlem,
ayrılık, yalnızlık, karamsarlık, ümitsizlik; sabah göstergesinin ümit, aydınlık,
sevinç, baúlangıç, kavuúma gibi duygu de÷erlerinden yararlanırken gecenin
hissettirdiklerini üzerine kıra÷ılar düúmesine; sabahın hissettirdiklerini ise her
úeye yeniden baúlayaca÷ını ifade etmek üzere yüre÷ini güneúe sermeye
benzeterek etkili bir anlatım yakalamıútır. “Senin yoklu÷un beni üúütüyor ama
ben sana kavuúma ümidi ile ısınıyorum.” gibi bir ifade “güneúe sermek” söz
grubunun taúıdı÷ı yan tasarımlar ve duygu de÷eri yüre÷e yüklenerek
verilmektedir. Bu anlam, açıklamamızın baúında da belirtti÷imiz gibi iki mısra
içindeki
di÷er
göstergelerle
zenginleútirilmekte,
“sabah”
ve
“gece”
göstergelerinin yan tasarımları ile bütünlenmektedir. Bilindi÷i gibi deyimlerde
amaç, az sözle çok úey ifade edebilmektir. “Yüre÷ini güneúe ser-“ sıra dıúı
ba÷daútırması çokça kullanıldı÷ında deyimleúebilecek kadar güçlü bir
ifadedir. ùairi de baúarılı kılan, sıkıútırılmıú mısralarında yakaladı÷ı anlam
yo÷unlu÷u ve zenginli÷idir. Bahaettin Karakoç, bu denli zengin kelimeler
dünyasında kaybolmadan her bir kelimeyi itina ile kullanan, sadece temel
anlamlarıyla yetinmeyip sıra dıúı iliúkiler içerisinde yepyeni anlamlar
yükleyerek kelimeleri hakkını vererek kullanan ender úairlerden biridir.
1. 3 SIRA DIùI TAMLAYICI+YÜKLEM BAöDAùTIRMASI
Tamlayıcı içine pek çok baúlık alabilmesine karúın Bahaettin Karakoç
bunlardan ikisi ile yüklemi sıra dıúı iliúkiler içinde ba÷daútırmaktadır. ùair ya
yeri, yönü ya da durumu ifade ederken dilin ola÷an kullanımlarını de÷il; sıra
dıúı kullanımlarını tercih etmektedir.
87
1. 3. 1 SIRA DIùI YER TAMLAYICISI+YÜKLEM BAöDAùTIRMASI
Yüklemin bildirdi÷i yerin, yönün dilin ola÷an kullanımları dıúında sıra
dıúı ifadelerle verildi÷i dil birlikleridir. Yer tamlayıcısı ile yüklem arasındaki
sıra dıúı ba÷daútırmaların sayısının az olmasının nedeni, úairin genellikle
özneyi veya nesneyi de bu ba÷daútırmaya dahil etmesinden kaynaklanır. ùair
ifadelerine güç kazandırmak için yüklem ile sadece yeri ba÷daútırmaz.
Yapılan iú ve bu iúin yerinin yanında, iúin yapanı ve iúten etkilenenin arasında
kurulan sıra dıúı iliúki birbirini tamamlar. “Zamana sevgiyi aúıladım.” derken
úair “sevgiyi aúıla-” ve “zamana aúıla-” úeklinde iki sıra dıúı ba÷daútırma
kurar. Anlam bu iki sıra dıúı ba÷daútırmanın birlikte de÷erlendirilmesiyle
ortaya koyulur.
Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda dikkatimizi fiillere yönelme
hali eki ile ba÷lanmıú yer tamlayıcıları çeker. øsimler bazı fiillere yönelme hali
eki ile ba÷lanmadı÷ı halde úair, bazı isimleri ve isim gruplarını aynı türden
fiillere yönelme hali eki ile ba÷lamıútır. Dil biliminde “sapma”9 adıyla anılan bu
olay aynı zamanda sıra dıúı ba÷daútırmalara da sebep olmaktadır:
“Toylarda, úölenlerde,dal dal,göze göze
Zaman sonsuzlu÷a senin egemenli÷ini kanıyor” (Ay ùafa÷ı Çok
Çiçek, Sensin Ak Sevgilerde Gülümseyen, 53, 4)
“Köro÷lu Nigar'ıyla söyleúirken
Vakit yorgunlu÷unu sulara çözer” (Bir Çift Beyaz Kartal, Konuúan
Parmak øzi, 75, 18)
“Sapma” konusunda milat öncelerine dayanan çalıúmalar vardır. ùiir dilinde sapmalar konusunda ise
gerek yurt dıúında gerekse ülkemizde oldukça baúarılı incelemeler yapılmıútır. ùiir dilinin günlük
dilden farklarının ortaya koyulmasında da en çok sapmalardan yararlanılmaktadır. ùairler sapmalarla,
okuyan ve dinleyende farklı tasarımlar oluúturmayı, ifadelerini etkili ve orijinal kılmayı amaçlarlar;
kelimelerin ses ve biçimlerinin, dilin sözdizimi kurallarının de÷iútirilmesiyle dile yeni kelime ve ifade
yolları kazandırmıú olurlar.
9
88
“Tövbe sularına kanıyor yaralı yüre÷im.” (Beyaz Dilekçe, Beyaz
Dilekçeye Beyaz Bir Önsöz -V-, 18, 1)
“Senin uzak kaçıúındır bu dalgalar da÷-da÷
Sanki bir ordu bozulmuú, ya÷malanır ota÷
Bulutlar sende toplanmıú, ya÷acaksan ya÷
Bozdum küslük mührünü çok çiçekli sana” (Uzaklara Türkü,
Merhaba, 91,14)
1. 3. 1. 1. Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Yer
Tamlayıcısı+Yüklem Ba÷daútırması
Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda úair, deyim aktarmalarından
kiúileútirme, canlandırma, somutlaútırma ve farklı düzlemler arasında
aktarma yollarını kullanmıútır.
1. 3. 1. 1. 1 Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Yer
Tamlayıcısı+Yüklem Ba÷daútırması
Türkçede kullanılan deyimlerin pek ço÷u sıra dıúı ba÷daútırmalarla
yapılır. Ne var ki toplumun hafızasına yerleúip kabul gördükleri için artık
sıradanlaúmıúlardır. Di÷er bir deyiúle, ilk duyulduklarında yadırganmazlar.
Aúa÷ıdaki örnekte geçen “a÷ır gel-“ deyimi de böyledir. ùair, insanlar için
kullanılan bu deyim ile soyut bir kavramı ifade eden “yıl” göstergesini sıra dıúı
iliúkilerle ba÷daútırmıú, deyimin duygu de÷erini “yıl” göstergesine yükleyerek
“yıl”ı kiúileútirmiútir.
“Sevda bana vurdu geçti
Kıran geldi kırdı geçti
Desem ki ısırdı geçti
Yıllara a÷ır geliyor” (Leyl ü Nehar Aúk, A÷ır Geliyor, 130, 12)
89
1. 3. 1. 1. 2 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Yer
Tamlayıcısı+Yüklem Ba÷daútırması
Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda somut bir iú, soyut bir
düzlemde yapılmaktadır.
ùairin úiirlerinde “zaman” göstergesi özne, nesne olabildi÷i gibi yer
tamlayıcısı da olabilmektedir. Aúa÷ıda yüklemin anlam özelliklerinin yer
tamlayıcısı olarak kullanılan “zaman”a yüklenerek zamanın somutlaútırıldı÷ı
örnekler yer almaktadır:
“Her gün biraz daha yorgun taúınıp durdum takvimlerde
Her gün biraz daha umutsuz çekildim içime” (ølk Yazda, Bir Devi
Emziren Mor Acılar, 126, 1)
Ça÷ına tanık olan en seçkin biderimi
Benim olan zamana ektim geliyorum” (Uzaklara Türkü, Söktüm Tan
Yerinin Mührünü, 67, 19)
Birinci örnekte zaman anlamında kullanılan “takvim”, bir yer ismi gibi
kullanılmaktadır. ùair düzen oturtamadı÷ını, geçmiúi, bugünü ve gelece÷i
düúünerek zaman içerisinde yolculuk yaptı÷ını ifade etmektedir. Ço÷umuzun
“zaman içinde yolculuk yapmak” úeklinde ifade eti÷i bu durumu Karakoç, dilin
imkanlarından faydalanarak bambaúka bir yolla ifade etmiútir. Bu kullanımın
yeni ve orijinal olması dolayısıyla okuyanı ve dinleyeni etkileme gücü oldukça
yükselmiútir. økinci örnekte ise úair “ek-“ fiili ile zamanı tarlaya benzeterek
somutlaútırmıú olur.
ùairin Türkçede var olan deyiúlere sırtını yaslayarak yaptı÷ı sıra dıúı
ba÷daútırmalardan biri de “hicrete can kuúan-“ ifadesidir. Ölüm için yapılan
hazırlı÷ı ifade eden bu deyiú, “kılıç kuúan-“tan örneksenerek yapılmıútır:
90
“Yi÷itler hep kahrından hicrete can kuúanır” (Ay ùafa÷ı Çok
Çiçek,Bıçak Kemi÷e Sert Vurunca, 39, 11)
1. 3. 1. 1 .3 Farklı Düzlemler Arasında Geçiú Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Yer Tamlayıcısı+Yüklem Ba÷daútırması
ùair sıra dıúı tamlayıcı+yüklem ba÷daútırmalarıyla yüklemin bildirdi÷i
iúin, oluúun, hareketin gösterdi÷i istikametle oyunlar oynar. Onun úiirlerinde
olmayacak iúler olmayacak yerlerde yapılır:
“Kar ya÷ıyor
Ve úimdi zaman bir gök balık
Bir denizde yürüyorum kelimelere çarpa çarpa
Zaman úiir ve musikiyle uyanıyor
Kana kesiyor ortalık” (Kar Sesi, Kar Ya÷ıyor, 70, 3)
ùiirde zaman balık olunca içinde yaúanılan dünya da deniz olur. Bu
úiirde yaúayan úairse; dünyasında çarpılacak úey de kelimelerdir.
“Söz var; gecikirse dilinde ay tutulur,” (Güneúten Öte, Söze Dair,
92, 7)
Ay gökte oldu÷una göre, do÷al úartlarda ay tutulmasını gökte
bekleyen okuyucu ve dinleyici, bu ifade ile úaúkınlık yaúar. ùairin amacı da
budur. Çünkü bu úaúkınlık úiirin etkileme gücünü arttırır. Sözlük anlamıyla ay
tutulması; “yer yuvarla÷ının güneú ile ay arasına girmesiyle, ayın yer
yuvarla÷ı gölgesinde kalmasıdır” (TDKS). O anda her yer zifiri karanlı÷a
bürünür. Karanlık kasvettir, gerçeklerin üstünün örtülmesidir. Karanlık üzüntü,
sıkıntı, periúanlıktır. ùair “ay tutulması” söz grubunun duygu de÷erinden
faydalanarak sözün geç söylenmesinin neden olaca÷ı olumsuzlukları gözler
önüne sermektedir.
91
ùairin “ay”dan baúka “güneú” göstergesini de sık sık sıra dıúı
ba÷daútırmalarda kullandı÷ına úahit oluruz:
“Dergâhına mürit oldum güneúe astın sen beni,
Yürek akkora dönüútü,ölüm gider dirim kalır.” (Uzaklara Türkü, Miras,
43, 1)
“ùiir pusatlı yüre÷im,turna kanatlı yüre÷im
Koruganlara sı÷maz olur ve güneúe omuz vurur.” (Ihlamurlar Çiçek
Açtı÷ı Zaman, Süresiz, 134, 6)
1. 3. 2 SIRA DIùI HÂL TAMLAYICISI+YÜKLEM BAöDAùTIRMASI
ùair sıra dıúı hâl tamlayıcısı+yüklem ba÷daútırmalarında, hâl
tamlayıcısının duygu de÷erleri, yan tasarımları ve uzak/yakın ça÷rıúımlarını
yükleme yükler. Ancak bu anlam özellikleri di÷er sıra dıúı ba÷daútırmalara
göre daha görecelidir. Bu da okuyan ve dinleyene ait yorumlarda çok
çeúitlili÷e sebep olur.
1. 3. 2. 1 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Hâl
Tamlayıcısı+Yüklem Ba÷daútırması
Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda úair, deyim aktarmalarından
somutlaútırma ve farklı düzlemler arasında aktarma yollarını kullanmıútır.
92
1. 3. 2. 1. 1 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Hâl
Tamlayıcısı+Yüklem Ba÷daútırması
Somutlaútırma, úiirin her döneminde duygu ve düúünceleri daha açık
ve daha etkileyici bir úekilde ifade etmek için baúvurulan bir yöntemdir. ùair
bu yolu sıra dıúı ba÷daútırmalar içerisinde herkesten farklı úekillerde kullanır.
ùiir yazarken pek çok úiir gelene÷inden ve úiirin her döneminden yararlanan
úairin somutlaútırma yoluyla kurdu÷u aúa÷ıdaki sıra dıúı ba÷daútırmasında,
tasavvuf úiirinin etkisi açıktır; ama o bunu yine kendine özgü úekillerde
yapmıútır:
“Çeltik düúekleri gibiyim yaz kıú
Ipıslak yaúarım kalubeladan beri” (Aúk Mektupları, Aúk Mektubu -9-,
25, 2)
Tasavvuf úiirinde, elest bezminde ruhları Allah’a kulluk için söz
vermelerinden sonra insanların Allah’tan ayrılıúları, dünyaya geliúleri ve bu
ayrılıktan duyulan üzüntüye çokça yer verilmiútir. ùair ise aúa÷ıdaki örnekte
“ıpıslak yaúarım” diyerek “ıpıslak” göstergesinin sahip oldu÷u “gözyaúı,
üzüntü, acı, keder, memnuniyetsizlik” gibi duygu de÷eri ve yan tasarımları
devreye sokmuú, “Kalûbeladan beri ayrılık acısı çekiyor, üzüntümden sürekli
a÷lıyorum. Bu bana çok acı veriyor. Kederler içindeyim.” gibi bir ifadeyi bir
çırpıda söyleyivermiútir:
1. 3. 2. 1. 2 Farklı Düzlemler Arasında Geçiú Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Hâl Tamlayıcısı+Yüklem Ba÷daútırması
Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda yüklemler, hâl tamlayıcılarının
anlam özelliklerini yüklenerek yeni anlamlar kazanırlar. Bu anlamların kiúiden
kiúiye gösterdikleri farklılıklar, di÷er türdeki sıra dıúı ba÷daútırmalara göre
daha fazladır:
93
“Gövermiú gök ekince,
Uyandım bengi bengi...
Su yürümüú çeli÷e,
Yer - gök menekúe rengi;
Islattı yüre÷imi” (Sevgi Turnaları, Gövermiú Gök Ekince, 53, 2)
“Öyle yük yükledin ki cılız omuzlarıma
Ayaklarım yetmez de ellerimle yürürüm” (ølk Yazda, Sahib, 121, 9)
“Gözlerimi kapayıp kalbimle bakıyorum,
Kemiklerim su olmuú, ayakta akıyorum;” (Beyaz Dilekçe, Beyaz
Dilekçe-5-, 38, 20)
“Gözümün biriyle ırma÷a giriyorum
Biriyle yapıúmıúım eyere
Ayaklarım üzengide” (Güneúten Öte, Ötelere Do÷ru, 9, 4-5)
Yukarıdaki son örnekte yer tamlayıcısıyla yüklem arasında herhangi
bir sıra dıúı iliúki yoktur; ama bu iúin “göz” ile yapılması sıra dıúılık
do÷urmuútur.
“Uygarlık ;yeniça÷ türkülerinin tuz torbası,/Kolan vuruyoruz öfkelere,
isyanlara, kinlere/En olumlu uygarlık adına kesilen damatlar/ Ve akıtılan en
sıcak kanlar /Solur mavi mavi/Silindir úapkalarımızda tavúanlar biraz daha.”
(Seyran, Biraz Daha, 80, 11)
“Gün burnunda bana mavi mavi gül
A÷ız-burun lale, kaú ve göz sümbül” (Bir Çift Beyaz Kartal, Bir Çift
Beyaz Kartal, 9, 7)
ùair yukarıdaki örneklerin ilkinde mavi rengi ile niteledi÷i yüklemle
“yaúamak iste÷ini”; ikincisinde ise “umut”u ifade edebilmektedir.
94
1. 4 SIRA DIùI ÖZNE+YÜKLEM+NESNE BAöDAùTIRMASI
Sıra
dıúı
özne+yüklem+nesne
ba÷daútırmalarının
merkezinde
yüklem vardır. Genellikle hem özne+yüklem hem de nesne+yüklem
uygunsuzlu÷u nedeniyle ögeler arasında sıra dıúı iliúkiler kurulur. Anlam
yükleme yönü, yüklemden di÷er ögelere do÷rudur. Nesnenin ve öznenin
temel
anlamlarına
yüklemin
yan
tasarımları,
duygu
de÷erleri
ve
ça÷rıútırdıkları yüklenir.
Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda tek bir yoldan söz etmek
güçtür. ùair, özne ile yüklem arasında canlandırma yaparken nesne ile
yüklem arasında baúka bir yolu kullanabilmektedir.
1. 4. 1 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+YüklemNesne Ba÷daútırması
Sıra dıúı özne+yüklem+nesne ba÷daútırmalarında úair, deyim
aktarmalarından kiúileútirme, canlandırma, somutlaútırma ve farklı düzlemler
arasında aktarma yollarını kullanmıútır.
1.
4.
1.
1
Kiúileútirme
Yoluyla
Yapılan
Sıra
Dıúı
Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması
Söz konusu üç öge arasında yapılan sıra dıúı ba÷daútırmalarda
genellikle özne, yüklem yoluyla kiúileútirilirken nesne, bu ba÷daútırmayı
zenginleútirici rol oynar.
Aúa÷ıdaki
örneklerde
sıra
dıúılı÷ın
sebebi;
temel
anlamları
düúünüldü÷ünde öznenin, hem yüklemin gösterdi÷i iúi gerçekleútiremeyecek
oluúu hem de nesneyle olan uyumsuzlu÷udur:
95
“Gün olgun hurmaları ısırırken,
Kovalarla su taúıyor taze gülüúler.” (Menzil, Na't -III-, Zaman Sana
Akortludur Sıfırdan Sonsuza, 100, 4)
“Dil kendini ba÷ladı bir yankısız vadiye” (Kar Sesi, Bir Aúk Zinciridir
Hayat, 150, 9)
Aúa÷ıdaki sıra dıúı ba÷daútırma, insanın içindeki heyecanı somut bir
úekilde anlatmak için kullanabilece÷i ender ifadelerden biridir. ønsanların ço÷u
böyle bir durumu anlatmak için “içi içine sı÷mamak” gibi artık alıúılmıú
deyimleri kullanır. ùair, Türkçenin sa÷ladı÷ı imkanları sonuna kadar
kullanarak yepyeni ifadeler oluúturur ve içine sı÷dıramadı÷ı, atıúları hat
safhaya çıkmıú yüre÷ine gö÷sünü tokaçlatır:
“Göksümü tokaçlar yüre÷im güm güm,
øner dere kenarında yürürüm,
Tüm sular benimle Türkçe konuúur.” (Güneúe Uçmak østiyorum,
Benimle, 79, 7)
Aúa÷ıdaki örnekte, özne ile yüklem arasında herhangi bir sıra dıúı
iliúki yokken, yüklemin gösterdi÷i iúten beklenmedik bir nesnenin etkilenmesi
sıra dıúılık yaratmıútır:
“Batık bir gemiyi söker serçeler
Su yüzüne tek tek çıkar parçalar” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, O, 61,8)
Serçeler pek çok úeyi sökebilir; ancak “gemi” bu kümenin
elemanlarından biri de÷ildir.
96
1. 4. 1. 2 Kiúileútirme Ve Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması
ùair, söz konusu üç öge arasında sadece kiúileútirme yolunu
kullanmaz. Çünkü amaç kiúileútirme, canlandırma ya da somutlaútırma
yapmak de÷il; göstergeleri etkileyici ve güçlü imgeler oluúturmak amacıyla,
herkesten farklı yollarla sunmak, onları okuyanı ve dinleyeni úaúırtacak
úekilde sıra dıúı iliúkilerle ba÷daútırmaktır. Bu nedenle de úair sıra dıúı
ba÷daútırma kurarken kendini en iyi ifade edebilece÷i yolları kullanır:
“Birisi da÷lardan ça÷ırıyor beni,
Birisi denizlerde kulaçlarıma hasret…
Bu sesler,bu rüzgarlar dokuyor kökenimi,
Yarınlara ıúkın atan” (Kar Sesi, Kan, 16, 11-12)
Yukarıdaki örnekte özne ile yüklemi ba÷daútırırken kiúileútirmeden
yararlanan úair, nesne ile yüklem arasında somutlaútırma yapar. Amaç
“doku-“ fiilinin tasarımlarını “ses” göstergesine yükleyerek aslının, soyunun
nasıl oluútu÷unu, onun için geçmiúten bu güne neyin önemli oldu÷unu
vurgulayabilmektir.
1.
4.
1.
3
Canlandırma
Yoluyla
Yapılan
Sıra
Dıúı
Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması
ùair aynı sıra dıúı ba÷daútırmada hem özneyi hem de nesneyi
canlandırabilmektedir.
Aúa÷ıda úairin “emzir-“ fiili ile kurdu÷u iki farklı sıra dıúı ba÷daútırma
yer almaktadır:
97
“Karanlıkları emzirir sular, büyür a÷ızları kuyuların” (Seyran, Biraz
Daha, 79, 1)
“Geceyi da÷lara sı÷ınmakla geçiririm,konuúan da÷lar
Bir kuú öter ötelerden, emzirir yüre÷imi mor acılar” (ølk Yazda, Bir
Devi Emziren Mor Acılar, 126, 14)
ùair “emzir-“ iúinden etkilenen nesne olarak seçti÷i “karanlıklar” ve
“yürek” göstergeleri ile
yüklem ve nesne arasında sıra dıúı bir iliúki
kurmuútur. Emzirilen nesne büyür, geliúir, hayatın devamlılı÷ını sa÷lar.
”Emzir-“ fiilinin nesne üzerinde bırakaca÷ı etkilerden, di÷er bir deyiúle
emzirilen ögelerde medyana gelen de÷iúikliklerden yararlanarak güçlü bir
anlam yakalayan úair, fiilin temel anlamı olan “süt verme” iúlemini bir tarafa
bırakmaktadır. ùair, emzirilme yetisi kazandırdı÷ı “karanlık” ve “yürek”
göstergelerini canlandırırken somutlaútırmıú da olur. Bu anne ve yavru,
hayvan da olabilir, insan da. Ne sular, ne de mor acılar emzirme fiilini
gerçekleútirebilecek özneler olmadı÷ı için özne ve yüklem arasında da sıra
dıúı bir ba÷daútırma yapılmıútır.
1. 4. 1. 4 Canlandırma Ve Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması
Özne+yüklem ve nesne arasında kurulan sıra dıúı ba÷daútırmalarla
hem özne canlandırılıp hem de nesne somutlaútırılabilmektedir.
Aúa÷ıdaki örneklerde yüklemin anlam özellikleri nesneye yüklenerek
somutlaútırma; özneye yüklenerek canlandırma yapılmaktadır:
“Özlemlerim vatan kadar geniúler,
Ufuklara yansır gönlümden geçen.
Zamansa en gevrek sabrımı diúler,
98
øki da÷ın arasından geçerken.” (Güneúe Uçmak østiyorum, Her Ay
ùafa÷ında Bir Beyaz Turnayım Ben, 38, 7)
Aúa÷ıdaki örneklerin ikisinde de “iç-“ fiilinin anlam özellikleri nesneye
yüklenerek somutlaútırma; özneye yüklenerek canlandırma yapılmaktadır:
“Ruhum dirilen sesleri içiyor tas tas” (Zaman Bir Beyaz Türküdür,
Zaman Bir Beyaz Türküdür, 9, 4 )
“Bir haber oldu,
habersiz avladı beni
gökler baúıma geçti,
yerler ayaklarımın altından uçtu,
göller umutlarımı içti
bir uyurgezerim úimdi” (Güneúe Uçmak østiyorum, Her Mevsim
Açı÷ım Ya÷murlara, 110, 16)
1. 4. 1. 5 Canlandırma Ve Farklı Düzlemler Arasında Geçiú
Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması
Aúa÷ıdaki örnekte yüksek ses, gürültü anlamlarına gelen “velvele”
göstergesi canlandırılmakta, cümlenin nesnesi olan “güneú” ise farklı bir
düzlemden bir yükleme ba÷lanarak bambaúka anlamlar yüklenmektedir.
Kıymıklanan nesne küçülür, parçalara ayrılır, nesne harcanmıú olur. Güneú
kıymıklanarak azalmakta, güneú azaldıkça hava kararmakta, yani zaman
geçmektedir. “Eski bir dostla geçmiúten konuúurken zaman su gibi aktı geçti”
gibi bir ifadeyi kullanmak çok da zor de÷ildir. Bu nedenle de etkileyicili÷i
sınırlıdır. Oysa úair kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmayla, kolay kolay dile
dökülemeyecek bambaúka duyguları ve durumları ifade etmekte, kendine
özgü kullanımlarla güçlü ve etkili mısralar ortaya koymaktadır:
99
“Ola ki bir gün çıkıp gele
Uzaklarda kalan eski dostlardan biri
Sesinde âúina bir velvele
Kıymıklayıp durur güneúi” (Uzaklara Türkü, Ola Ki Bir Gün, 123,
23)
1. 5 SIRA DIùI ÖZNE+YÜKLEM+TAMLAYICI BAöDAùTIRMASI
ùair özne ile yüklemin arasında kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmalara
daha çok yer tamlayıcısını, sonra ise hâl tamlayıcısını dahil eder. Sıra dıúı
ba÷daútırmanın temelinde yine yüklem vardır. Yüklemin bildirdi÷i iúi, oluúu,
hareketi gerçekleútiremeyecek bir öznenin ve bu iúe, oluúa ve harekete
uymayan bir yerin, durumun kullanımı sıra dıúılık do÷urmaktadır. Yüklemin
sahip oldu÷u yan tasarımlar, duygu de÷erleri ve uzak/yakın ça÷rıúımlar,
cümlenin tamlayıcısına, öznesine veya her ikisine birden yüklenmektedir.
1.
5.
1
Benzetme
Yoluyla
Yapılan
Sıra
Dıúı
Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması
ùair söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda benzetmelerden çok
yararlanmıútır. Özne her zaman benzeyen unsur olup temel anlamında
kullanılırken tamlayıcı ve yüklem cümleden cümleye de÷iúebilen kullanımlarla
karúımıza çıkar:
“Çı÷lıklar dumanca tüttü,
Gönül döverken yokuúu.” (Güneúe Uçmak østiyorum, Gönül Döverken
Yokuúu, 201, 3)
100
“U÷uldasa iki da÷ın arası
Sesin yaprak yaprak düúmüú oluyor” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı
Zaman, Rastlantı Mı Bu, 144, 4)
“Senin gönlün ıúıklar ülkesinde bir gümüú sandal
Ne olur sen de ye-iç,keyfince aúk úarkıları söyle
Her güzelde bir kez kal” (ølk Yazda, ølk Yazda -5-, 23, 13)
“Kesilir tıpırtılar kapı eúi÷inde
ùimdi ne yapacak? diye beklerim
Uzak yıldızlar ırgalanırken gök beúi÷inde
Merakıma tarla olur göklerim” (Kar Sesi, Sen Bir Dara÷acısın
Yorgun Gecelerimde, 38, 8)
“Tek odakta toparlanmıú çiçekler
Hüzün bir yırtıcı do÷ana döndü” (Bir Çift Beyaz Kartal, ùekiller, 93,
4)
“Sen benim dünyamdan azat düúende
Yürek bile çiçeksiz so÷ana döndü” (Bir Çift Beyaz Kartal, ùekiller,
93, 6)
“Kalbim aúkına vatan
Irma÷ım gölüm güzel” (Bir Çift Beyaz Kartal, Özüm Gerçe÷i Söyler,
111, 1)
“Gellere gitlere sabun oldu can
økiye bölündü dünyam ortadan.” (Menzil, Denizlerin Med Vakti, 72, 5)
Aúa÷ıdaki örneklerde “gibi” edatı kullanılarak özne olmayacak úeylere
benzetilir ve bu benzetme sonunda çeúitli özellikler kazanan öznenin yaptı÷ı
iúin yeri de sıra dıúılık do÷urur:
101
“Yorgunluk bir kilit gibi vurulur ufka her akúam,
Ben gönlüme derim ki : Geri dön ey serseri kurúun,
Serenatları yeter, dokunma tüylerine kuúun!” (Bir Çift Beyaz Kartal,
Uzun Saçlı Sevdam, 24, 17)
“Bir umut alfabesidir senin terliklerin ;
Gelir, geçecek, geliyor iúte...
Yaklaúır …yaklaúır ayak seslerin
Zaman sabun gibi erir bu tür düúlerle” (Kar Sesi, Sen Bir
Dara÷acısın Yorgun Gecelerimde, 38, 4)
“Yıldızlar kınalı keklikler gibi suya iner
Korkarım ürkütmekten” (Seyran, Akúam Olur, 66, 1)
“Kırmızı otobüslerin dolu dolu geçti÷i
Sapa yollarda yaúamak var ya Temmuzu
øri bir meúenin arkasından bakar güneú
Bütün hatıralar kıpır kıpır
Her özlem yürekte sofra tuzu” (Uzaklara Türkü, Bütün Kelebekler
Dokuz Temmuzdur, 51, 5)
1.
5.
2
Deyim
Aktarması
Yoluyla
Yapılan
Sıra
Dıúı
Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması
Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda úair, deyim aktarmalarından
kiúileútirme, canlandırma, somutlaútırma ve farklı düzlemler arasında
aktarma yollarını kullanmıútır.
102
1.
5.
2.
1
Kiúileútirme
Yoluyla
Yapılan
Sıra
Dıúı
Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması
Hâl tamlayıcısının yüklem ve özneyle birlikte sıra dıúılık oluúturdu÷u
örneklerin büyük ço÷unlu÷u kiúileútirme yoluyla yapılmıútır:
“Aúk abdest aldırır kurban kanıyla,
Âúık úehit bir gül Mansur yanıyla…” (Uzaklara Türkü, Asıldı÷ım Her
øp Boynumda Uzar, 13, 11)
ùair úiirlerinde sıra dıúı ba÷daútırma kurarken anlam olaylarından çok
farklı úekillerde yararlanmaktadır. Aúa÷ıdaki örnekte úair, önce do÷adan
insana yaptı÷ı bir aktarımla kendisini “kuú”a benzetmiú ve kanatlara sahip
kılmıútır. Sonrasında “kanat” göstergesini kiúileútirmiú ve ona “sevda çekme”
özelli÷i yüklemiútir. Bu sıra dıúı ba÷daútırmada asıl sıra dıúı olan “sevda
sevda sızlamak” ifadesidir. ùair “sevda sevda” ikilemesini, “sevda diye diye,
sevda çekti÷i için, sevda yüzünden” anlamlarında kullanmıútır. Aslında bu
ikileme “sızla-“ fiilinin durumunu belirtmek için kullanılamaz. “Diye” sıfat-fiilinin
düúmüú oldu÷unu düúündü÷ümüzde de, ki anlam bu úekilde ortaya
çıkmaktadır, “kanatlar” kiúileútirilmiú olur:
“Nere ya÷sam üç güvercin izledi
Kanatlarım sevda sevda sızladı” (Güneúe Uçmak østiyorum, Nemrut
Da÷ı Esintisi, 27, 24)
Aúa÷ıdaki örneklerde sıra dıúı iliúki kurulurken yer tamlayıcısının
anlam özelliklerinden yararlanılmıútır. Yer tamlayıcısıyla özne arasında
do÷rudan bir ba÷ kurmak mümkün de÷ildir. Bu ba÷ ancak yüklem vasıtasıyla
kurulabilir. Bu nedenle anlamın ortaya koyulabilmesi için yer tamlayıcısının
anlam özelliklerinin önce yüklemin temel anlamına yüklenmesi, sonra da
çıkan sonucun öznenin temel anlamına yüklenmesi gerekir:
103
“Bıkıp usanmam yoktur affını beklemekten,
Akıl çoktan kurtuldu uzun emeklemekten,” (Beyaz Dilekçe, Beyaz
Dilekçe-4-, 40, 12)
“Gökçen bir kumrudur prizmalarda,
Yedi-renk üstüne ba÷daú kuran can;
Düúler,yemlik yemlik biter baharda,
Zaman
ötesinden
konuúur
zaman”
(Sevgi
Turnaları,
Da÷
Yollarında, 25, 8)
“Güneú beynimde çalsın ıslı÷ını,
Üveyikler gözlerime tünesin,
Gül çalısı geri versin yılanı
Neler istemiyor sevenin canı?..” (Güneúe Uçmak østiyorum, Kara
Yılan, 174, 24)
1. 5. 2. 2 Kiúileútirme ve Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması
Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda öznenin temel anlamına,
yüklemin ve yer tamlayıcısının yan tasarımları, duygu de÷erleri ve
ça÷rıútırdıkları
yüklenir.
Yüklem
vasıtasıyla
özne
kiúileútirilirken
yer
tamlayıcısı somutlaútırılır.
Aúa÷ıdaki örneklerde yer alan sıra dıúı ba÷daútırmaların anlamlarının
ortaya koyulabilmesi için, yüklemin tasarımlarının önce öznenin temel
anlamına yüklenmesi, sonra ise çıkan anlam ile yer tamlayıcısının anlam
özelliklerinin birleútirilmesi gerekir:
104
“Bir çimdik menekúe tohumu düúer
Topra÷ım o anda aúka aúerer” (Uzaklara Türkü, Asıldı÷ım Her øp
Boynumda Uzar, 13, 18)
“Bir salkım sö÷ütün ıúıl ıúıl yapraklarında
Ya÷mur damlacıkları demleniyordu
Yalankı çiçekleri vakte gülümsüyor
Tatlı bir serinlik saçlarımda dinleniyordu” (Leyl ü Nehar Aúk, Geç
Kaldım Ba÷ıúla, 77, 8)
“Takvim-i kebirde bir sır ötesi
Vakte kamçı vurur hüznümün sesi” (Uzaklara Türkü, Asıldı÷ım Her
øp Boynumda Uzar, 9, 18)
1. 5. 2. 3 Canlandırma Ve Farklı Düzlemler Arasında Aktarma
Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması
Canlandırmanın kullanıldı÷ı söz konusu örneklerde, yüklemin taúıdı÷ı
insanlara özgü nitelikler yüklenerek özne canlandırılırken, gerçekleúen fiilin
yerinin de ne öznenin ne de yüklemin temel anlamına uygun olmaması, farklı
düzlemler arasında aktarma yoluyla yapılan sıra dıúı bir iliúkiye neden olur.
Aúa÷ıdaki örneklerde ögeler arasındaki sıra dıúı iliúkiler úöyledir:
“Da÷ların oturması” ve oturulan yerin “göbek” oluúu:
“Akúam olur da÷lar göbe÷ime oturur” (Seyran, Akúam Olur, 65, 11)
“Bir ünlemin basması” ve basılan yerin “toprak“ oluúu:
“Geceye açılan her kapı kaygan;
Kader bazen a÷ıt, bazen türküdür
105
Bin soru úimúe÷i çakar uza÷a,
Bir ünlem basar topra÷a
Suya inen ördekleri ürkütür…” (Kar Sesi, Eski Bahçelerde Can Bir
Kuú Evi, 26, 16)
“Serinli÷in dinlenmesi” ve dinlenilen yerin “saç” oluúu:
“Bir salkım sö÷ütün ıúıl ıúıl yapraklarında
Ya÷mur damlacıkları demleniyordu
Yalankı çiçekleri vakte gülümsüyor
Tatlı bir serinlik saçlarımda dinleniyordu” (Leyl ü Nehar Aúk, Geç
Kaldım Ba÷ıúla, 77, 7)
“Bulutların oturması” ve oturulan yerin “göz” oluúu:
“Yorgun bulutlar oturmuú gözlerine
Ve hâlâ taze bir hüsnüyusuftur bendeki yüzün” (Güneúe Uçmak
østiyorum, Yorgun Bulutlar Oturmuú Gözlerine ve Hâlâ Bir Hüsnüyusuftur
Bendeki Yüzün, 146, 11)
1.
5.
2.
4
Somutlaútırma
Yoluyla
Yapılan
Sıra
Dıúı
Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması
Sıra dıúı özne+yüklem+tamlayıcı ba÷daútırmalarındaki iliúki her
seferinde farklılık gösterebilmektedir. Anlamı çözebilmek için göstergelerin
iliúkisini inceleyip temel anlamda ve tasarım, duygu de÷eri ve ça÷rıúımlarıyla
kullanılan göstergeler tespit edilmelidir:
“Kara taútan kin yeúerir,
Taptaze Habil'in izi…“ (Seyran, Beúgen Ça÷rı Çiçe÷i, 11, 16)
106
Örnekteki sıra dıúı ba÷daútırma aúa÷ıda bir úemayla gösterilmiútir:
söz dizimi çizgisi
söz dizimi çizgisi
özne
yüklem
yer tamlayıcısı
kin
yeúerir
kara taú(tan)
temel anlam>
< temel anlam >
iliúki çizgisi
< temel anlam
iliúki çizgisi
ba÷daútırma
yan tasarımlar,
yan tasarımlar,
çizgisi
duygu de÷erleri
duygu de÷erleri
do÷mak, büyümek
kötülük, fenalık,
ço÷almak, yayılmak,
karamsarlık,
yetiúmek,
düúmanlık
Kin temel anlamında kullanılırken, ”kara taú”ın ve “yeúer-“ fiilinin
duygu de÷erlerinden faydalanılarak bir anlam yakalanmaya çalıúılmıútır.
“Yeúer-“ sözcü÷ü, bitkiler için yaprak vermek, yapraklanmak, yetiúmek,
büyümek anlamlarında kullanılıyor. “Kin”in yeúermesi ise bir sıra dıúı
ba÷daútırmadır.
Bu
aktarmada
amaç,
hissedilen
duyguları
somutlaútırabilmektir. “Kin yeúerir” denilerek kinin oluúması, do÷ması,
büyümesi ve yayılması kastedilmektedir. “Kara taú” sıfat tamlamasındaki
“kara” sıfatının insanda uyandırdı÷ı kötülük, düúmanlık gibi kavramlarla
yapılan sıra dıúı ba÷daútırmanın anlamı da güçlendirilmiútir. Yine taútan bir
úeyin yeúermesinin zorlu÷u da düúünülürse kinin ne kadar güçlü bir duygu
oldu÷u da anlaúılır. Aynı zamanda kinin kalpte oluútu÷unu da hatırlarsak
burada, “kara taú”ın kötü kalbe benzetildi÷ini de düúünmek gerek. ùairin sıra
dıúı ba÷daútırmalarında sırtını var olan deyimlere yasladı÷ını daha önce de
belirtmiútik. Bu örnek de “taú kalpli” deyiminden örneksenerek yapılmıútır
demek do÷ru olacaktır. Öyle ise úair, kötü kalpli insanlarda oluúan kin
duygusunun çirkinli÷ini, so÷uklu÷unu ve sevimsizli÷ini etkili bir úekilde
anlatabilmek için bu ifadeyi kullanmıútır. økinci mısrada yer alan ”Taptaze
107
Habil'in izi…” sözleri ile hatırlatılan “Hâbil ile Kabil” hikâyesindeki kötülük,
okuyanda ve dinleyende daha güçlü hissettirilmiú olur.
Bahattin Karakoç'un úiirlerinin ço÷unda gördü÷ümüz etkili ifade
yollarından biri de yukarıdaki ikinci mısrada gördü÷ümüz Hâbil örne÷inde
oldu÷u gibi özel adlardan yaralanmasıdır. ùair, tıpkı sıra dıúı ba÷daútırmaları
kullandı÷ı gibi insan zihninde birtakım tasarımların belirmesine yol açtıkları,
kiúisel ve belli bir topluma özgü duygu de÷erleri oluúturdukları için sık sık özel
adlara
da
baúvurmuútur.
ùair
ba÷daútırmalarının anlaúılırlılı÷ını
özel
adları
kullanarak
sıra
dıúı
kolaylaútırmıú, etkili ifadelerinin gücünü
artırmıútır.
1. 5. 2. 5 Farklı Düzlemler Arasında Geçiú Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması
Farklı düzlemlerde yer aldıkları için kavram alanları uyuúmayan
göstergelerin etkili bir ifade yakalamak adına sıra dıúı iliúkiler içerisinde
ba÷daútırıldıkları örneklerin sayısı oldukça fazladır. ùair aúa÷ıdaki örneklerde
bulut, süt, aúk, gönül gibi göstergelerle dilin yeni kullanımları içerisinde
bambaúka duyguları ifade etmektedir:
“Kilide vurdum keseri,
Aynaya bulutlar a÷sın;
Düúü naza uslukladım.” (Seyran, Bir Defter Açtım Geceye, 17, 9)
“ùiirim, Kıble kumaúına sarar sarmalar beni
Ve esrik gönlüme minarelerin sütleri damlar” (Sevgi Turnaları,
ùafa÷a Do÷ru, 9, 8)
108
Aúa÷ıdaki örneklerde özne ile yüklemin ba÷daútırılmasında hiçbir sıra
dıúılık yokken, yüklemin gösterdi÷i iúin özne tarafından gerçekleútirildi÷i yer
sıra dıúılık do÷urmuútur:
“Ay bir ala buza÷ı
kara inek koynunda
gökçen çiçekler açtı
úafa÷ın kaz boynunda
ben de domurdum aha...” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Bir Hasret Yılı Daha,
23, 2-3)
“Güneú beynimde çalsın ıslı÷ını,
Üveyikler gözlerime tünesin,
Gül çalısı geri versin yılanı
Neler istemiyor sevenin canı?..” (Güneúe Uçmak østiyorum, Kara
Yılan, 174, 24)
1. 6 SIRA DIùI NESNE +YÜKLEM+TAMLAYICI BAöDAùTIRMASI
ùair yüklemi sadece bir öge ile de÷il, birden fazla öge ile de sıra dıúı
iliúkiler içerisinde kullanabilmektedir. Gerçekleúen iú ile bu iúin gerçekleúti÷i
yer, yön, durum ve iúten etkilenen arasında kurulan sıra dıúı iliúkilerle yapılan
ba÷daútırmalarda etkileyici ifadeler yakalanmaktadır.
1.
6.
1
Benzetme
Yoluyla
Yapılan
Sıra
Dıúı
Nesne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması
ùair, göstergeler arasında kurdu÷u yeni ba÷larla onları bambaúka
úekillerde ifade eder. Aúa÷ıdaki örnekte ruhunu ipli÷e benzeten úair,
somutlaútırma amaçlı bir benzetme ile sıra dıúı bir ba÷daútırma yapmıútır:
109
“Ruhumu iplik iplik sardım aúkın i÷ine
Gördüm ki iplik i÷de zikirsiz bükülmüyor” (Kar Sesi, Bir Aúk Zinciridir
Hayat, 152, 3)
1.
6.
2
Deyim
Aktarması
Yoluyla
Yapılan
Sıra
Dıúı
Nesne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması
Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda úair, deyim aktarmalarından
kiúileútirme, canlandırma, somutlaútırma ve farklı düzlemler arasında
aktarma yollarını kullanmıútır.
1.
6.
2.
1
Kiúileútirme
Yoluyla
Yapılan
Sıra
Dıúı
Nesne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması
ùair özne+nesne ve tamlayıcıyı farklı úekillerde ba÷daútırarak her
seferinde baúka yollarla kiúileútirme yapabilmekte, yaptı÷ı bu kiúileútirmeler
yoluyla kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmalarda kullandı÷ı göstergelere her
seferinde yeni anlamlar yükleyebilmektedir:
“Bir gel'e kendimi orda unuttum,
Yürüdüm düz bayır, iniú ve yokuú.
ùiiri en uzun saçından tuttum,
Sevgidir özümde úakıyan tek kuú” (Uzaklara Türkü, Gözlerim Can
Evimde, 24, 3)
Yukarıdaki örnekte úair özne olarak kullandı÷ı úiiri, “tut-“ yükleminin
tasarımlarından yararlanarak somutlaútırmıú; ”en uzun saçından” yer
tamlayıcısıyla
yapılmıútır;
da
çünkü
kiúileútirmiútir.
kiúileútirilen
Somutlaútırma,
her
úey
elbette
kiúileútirmenin
ki
aynı
içinde
zamanda
somutlaútırılmıú olur. Sıra dıúı ba÷daútırmayı bir bütün içinde ele aldı÷ımızda
hem yüklemin hem de yer tamlayıcısının yan tasarımlarının ve duygu
110
de÷erlerinin
öznenin
temel
anlamına
yüklenmesiyle
sıra
dıúı
bir
ba÷daútırmanın kuruldu÷unu görürüz.
1. 6. 2. 2 Kiúileútirme Ve Farklı Düzlemler Arasında Aktarma
Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması
Çok ögeli sıra dıúı ba÷daútırmalarda, tüm ögeler arasında aynı yol
izlenmemektedir. ùair de kimi zaman söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda
kiúileútirme ve farklı düzlemler arasında aktarma yollarını birlikte kullanılarak
etkili ifadeler yakalar:
“Her sese pervazlanan yüreklerimizi
Zehra Bilir emzirirdi türküleriyle” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman
Malatya øçin Poem, 199, 13)
Yukarıdaki dizelerde kilit gösterge “emzir-“ fiilidir. Bu fiilin hâl
tamlayıcısı
olarak
kullanılan
“türkü”
göstergesi
ile
anlam
özellikleri
uyuúmadı÷ı gibi, nesne olarak kullanılan “yürek” göstergesiyle de sıradan bir
iliúki kuramayaca÷ı açıktır. Örnekte “emzir-“ fiilinin kiúileútirerek etkiledi÷i
“yürek” göstergesi de, farklı bir düzleme aktardı÷ı “türkü” göstergesi de temel
anlamında kullanılmıútır. Temel anlamlarında kullanılan bu göstergelere
“emzir-“ fiilinin anlam özellikleri, tasarımları ve ça÷rıútırdıkları yüklenerek etkili
bir ifade yakalanmıútır.
1. 6. 2. 3 Canlandırma Ve Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Nesne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması
ùair kimi zaman da aynı sıra dıúı ba÷daútırmada canlandırma ve
somutlaútırmadan birlikte yararlanır. Aúa÷ıdaki örneklerde “iç-“ fiilinden ve
içilen nesnelerin anlam özelliklerinden yararlanılarak sıra dıúı ba÷daútırmalar
111
kurulmuútur. Aralarında herhangi bir yakınlık bulunmayan, normal úartlarda
kimsenin bir arada kullanmayaca÷ı “ses” ve “iç-“ böylelikle anlaúılır bir iliúki
kurmuú olur:
“Ruhum dirilen sesleri içiyor tas tas” (Zaman Bir Beyaz Türküdür,
Zaman Bir Beyaz Türküdür, 9, 4)
“Ben ayak seslerimi topra÷a içiriyorum,
Sevgilinin yakınında yürürken.” (Beyaz Dilekçe, Beyaz Dilekçeye
Beyaz Bir Önsöz IV, 15, 22)
Farklı kavram alanlarına ait göstergeler arasında kurulan iliúki ile
“ses” gibi cismi olmayan bir nesne “sıvı olma” gibi bir özellik kazanmıútır. Bu
iliúkide toprak (içen), ayak sesleri (içilen) ve iç- göstergeleri arasında akla
gelmedik bir ba÷ kurulmuútur. “Toprak” göstergesi, “iç-“ fiilini gerçekleútirerek
canlanmıú; “ayak sesleri” söz grubu içilme özelli÷i kazanarak hacmi, a÷ırlı÷ı
ve kütlesi olan sıvı bir maddeye dönüúmüú ki bu yolla göstergenin somutluk
derecesi artmıútır. Kavram alanlarında yapılan bu sıçramalarla dil, rutin
kullanımlarının dıúına çıkarılmıútır.
1.
6.
2.
4
Somutlaútırma
Yoluyla
Yapılan
Sıra
Dıúı
Nesne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması
Nesne+yüklem+tamlayıcı arasındaki sıra dıúı ba÷daútırmalar, kendi
içinde kullanılan metotlarla açıklanabilir. ùairin sürekli kullandı÷ı bir metot
yoktur. O, her seferinde göstergelerin insanı úaúırtan bambaúka yüzlerini
göstererek okuyan ve dinleyende güçlü imgelerin oluúmasını sa÷lamaktadır:
“Bense merdivenler dayıyorum gönlümdeki sabaha
Düú atlarımı geceye seyipledim artık” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Ay
ùafa÷ı Çok Çiçek, 6, 4)
112
“Düú atları”, isim tamlaması úeklinde kurulmuú bir sıra dıúı
ba÷daútırmadır. Cümlede nesne olarak kullanılan bu sıra dıúı ba÷daútırma,
“seyiple-“ fiilinin gerçekleúti÷i yer olarak “gece”nin gösterilmesi nedeniyle
tekrar sıra dıúı bir ba÷daútırma kurmuútur. Örnekte “gece” göstergesinin yan
tasarımlarından yararlanılmaktadır.
ùair “as-“ fiilini kimi zaman astı÷ı yer ile asılan nesne, kimi zaman
“as-“ fiili ile asılan nesne, kimi zaman da her üçü arasında kurdu÷u sıra dıúı
ba÷daútırmalar içersinde pek çok kez kullanmıútır:
“Ansızın uyanırım sıfır üçlerde
Bir daha da gözlerim uyku tutmaz
Asarım gönlümü senin her bir dalına
Düúlerimde güneú batmaz, ay batmaz” (Kar Ses, Sen Bir
Dara÷acısın Yorgun Gecelerimde, 37, 3)
“Gönlümü bir da÷a asıyorsam yalnızlı÷ımda
Göklere ulaúmak tutkumdandır” (Bir Çift Beyaz Kartal, Köúeleri
Törpülerim Severken, 101,1)
“Bir sedir dalına astım zamanı
Saygıyla sustular bütün sirenler
Zaman ki çok lifli bir düú urganı
Sabah gider, akúam döner trenler “ (Uzaklara Türkü, Uzaklara Türkü,
1,21)
“Aúkım ile ufukları al al ettim
Yanarak dirilmeyi ö÷retsin diye
Ben rüzgarlara astım türkülerimi” (ølk Yazda, Rüzgarlara
Türkülerimi, 11, 21)
Astım
113
Yukarıdaki örnekte “rüzgâr” ve “as-“ göstergeleri arasında sıra dıúı bir
ba÷daútırma yapılmıútır. “As-“ fiili temel anlamında kullanılırken “rüzgar”
kelimesinin an duygu de÷erinden faydalanılmaktadır. Aslında bu örnekte
soyut göstergeler somutlaútırılmamıú, somut olan “rüzgar” ve “türkü”
göstergelerinin somutluk dereceleri arttırılmıútır
“As-“ göstergesinin temel anlamı; “Bir úeyi aúa÷ıya sarkacak biçimde
bir yere iliútirip sarkıtmak, üzerine takınmak, kuúanmak.” tır.(TDKS) Demek ki
úair rüzgârları türküleriyle kuúandırmıú; çünkü “türkü” göstergesi de yüklü bir
duygu de÷erine sahiptir. Türkü acıdır, özlemdir, mutluluktur, sıladır, gurbettir,
sevdadır…ùair do÷rudan do÷ruya duygularını duyurabilmek için rüzgâr gibi,
da÷
gibi,
pınar,
a÷aç,
çiçek,
kuú
gibi
do÷aya
ait
göstergelerden
yararlanmaktadır. Rüzgâr sevgilinin kokusunu ulaútırır. Rüzgâr bir postacıdır,
ulaktır: Sevgiliden âúıka koku; âúıktan sevgiliye özlem getirip götürür. Rüzgâr
aynı âúık gibi sevgilinin etrafında dolaúır. Âúık a÷larken o da ya÷mur
bulutlarını harekete geçirir. Rüzgâr, her yerde her zamandadır. ùairin
türkülerle anlattıklarını en iyi o taúıyabilir .Tüm bu duygu de÷erleri eklendi÷i
zaman üç gösterge ile kurulan sıra dıúı bir ba÷daútırmayla zengin bir duygu
yo÷unlu÷u ifade edilmektedir.
ùairin sıra dıúı ba÷daútırmalarında en çok kullandı÷ı fiillerden biri de
aúılamaktır:
“Zamana sevgiyi aúıladım, tutmadı,
øki mendil gibi boúlu÷a takıldı ellerim” (Sevgi Turnaları, Çıkmaz, 18, 9)
1. 6. 2. 5 Farklı Düzlemler Arasında Geçiú Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Nesne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması
ùair, göstergelerin kavram alanlarında yaptı÷ı çok yönlü sıçramalarla
yepyeni
kavram
alanları
oluúturmaktadır.
Aúa÷ıdaki
örnekte
“ellerin
114
uzanması” ifadesinde herhangi bir sıra dıúılık yokken, “ellerin ufuklardan
uzanması” sıra dıúıdır. Di÷er bir deyiúle yer tamlayıcısının temel anlamı
nesne ve yükleme uymamaktadır:
“Uzat ufuklardan bana, ellerini koçan koçan,
Yeni bir dünya çiziyor günıúı÷ı kavakları…” (Bir Çift Beyaz Kartal,
Uzun Saçlı Sevdam, 26, 19)
Aúa÷ıdaki örnekte yine sıra dıúılı÷a neden olan yer tamlayıcısının
temel özelli÷inin, nesne ve yüklemin temel özellikleriyle uyuúmamasıdır.
“Bulut” göstergesinin tasarımları, nesne ve yüklemin temel anlamlarına
yüklenmiútir. Ortaya çıkan anlam artık göstergelerin temel anlamlarından
uzak yepyeni bir kavram alanına aittir:
“Göksu’ya bakan Helete yaylalarında
Hasta Bekir’in çadırına indirdiler beni
Barsa÷ı dü÷ümlenmiú mecali tükenmiúti
Bulutlardan biçiliyordu kefeni” (Leyl ü Nehar Aúk, Bu Kervan
Yollarda Kalası De÷il, 27, 8)
Aúa÷ıdaki örneklerde yer alan “uslukla-“ fiili, sözlüklerde yer almayan
úairin “us” kökünden türetti÷i yeni bir kelimedir10. Sıra dıúı ba÷daútırma nesne
ve yer tamlayıcısının bu yeni yüklemle birleútirilmesiyle yapılmıútır:
“Sesi saza uslukladım.” (Seyran, Bir Defter Açtım Geceye, 17,5)
“Kilide vurdum keseri,
Aynaya bulutlar a÷sın
Düúü naza uslukladım.” (Seyran, Bir Defter Açtım Geceye, 17, 10)
10
Bu konu “úiir dilinde sapma” baúlı÷ı altında incelenmektedir. Bkz.: Aksan, 1999b: 166-179;
Özünlü, 1982
115
ùair her zaman aynı yolu kullanmaz. Aúa÷ıdaki örnekte ise nesne
isim tamlaması úeklinde oluúmuú bir sıra dıúı ba÷daútırmadır. Bu
ba÷daútırmada “gökler” kiúileútirilmiútir. Ögeler arasındaki sıra dıúı iliúki
“bozmak” fiilinin nasıl gerçekleúti÷ini dile getiren hâl tamlayıcısından
kaynaklanmaktadır. Hâl tamlayıcısı olarak kullanılan “sesleriyle” göstergesi
“boz-“ yüklemi ile bir sıra dıúı iliúki kurmuú nesne de bu iúten etkilenmiútir:
“Bekaretini bozdular sesleriyle mahmur göklerimizin
Kirli ayaklar altında sancılanıyor kutsal topraklar”(Güneúe Uçmak
østiyorum, Ne Ocak Ayını Seviyorum Ne Silahları, 134, 1)
1.
7
SIRA
DIùI
ÖZNE+YÜKLEM+NESNE+TAMLAYICI
BAöDAùTIRMASI
Sıra dıúı ba÷daútırmaların sadece iki öge arasında kullanılmadı÷ına
daha önce de de÷inmiútik. Bahaettin
KARAKOÇ, úiirlerinin gücünü
arttırabilmek ve úiirin sahip oldu÷u duygu yo÷unlu÷unu zirveye taúıyabilmek
amacıyla bazen tüm mısrayı bazen birkaç mısrayı bazense tüm úiiri sıra dıúı
iliúkiler içerisinde birbirine ba÷lar. Bu tarz sıra dıúı ba÷daútırmalarda, tek bir
yoldan söz etmek mümkün de÷ildir. Özne ile yüklem arasında kiúileútirmeden
yararlanan úair, nesne ya da tamlayıcıyla yüklem arasında somutlaútırmadan,
canlandırmadan veya baúka bir anlam olayından yararlanabilmektedir.
Bahaettin Karakoç söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda, özne ile
yüklem arasında, genellikle ya kiúileútirmeden ya da canlandırmadan
yararlanır. Di÷erlerinde ise kullanılan yol de÷iúkendir. Bu tarz iç içe geçmiú
sıra dıúı ba÷daútırmalarda amaç, içinde bulunulan durumu, yeri, olayları canlı
ve etkili bir úekilde tasvir edebilmektir.
Aúa÷ıdaki örnekte hem özne ile yüklem hem de nesne ile yüklem
arasında canlandırmadan yararlanılarak bir sıra dıúı ba÷daútırma yapılmıútır.
116
Baúka bir deyiúle yer tamlayıcısıyla bütünlük kurmuú yüklemin yan
tasarımları, hem nesnenin hem de öznenin temel anlamına yüklenerek bir
tabiat tasviri canlandırılmıútır:
“Ay'ın cebelden do÷uúu
Burnundan tutmuú yöreyi” (Sevgi Turnaları, Mutsuzluk Çemberi,
84, 6-7)
Aúa÷ıdaki örnekte ise sıra dıúı özne+yüklem ba÷daútırmasında
kiúileútirmeden -vaktin çözmesi-, sıra dıúı nesne+yüklem ba÷daútırmasında
somutlaútırmadan -yorgunlu÷unu çözmesi-, sıra dıúı yer tamlayıcısı+yüklem
ba÷daútırmasında farklı düzlemler arasında aktarmadan - sulara çözmesiyararlanılmıútır. Amaç yine bir tabiat tasviri yapmaktır. “Vakit”in durumu
somutlaútırılmıú sahnelerle canlı bir biçimde verilmektedir:
“Köro÷lu Nigar'ıyla söyleúirken
Vakit yorgunlu÷unu sulara çözer” (Bir Çift Beyaz Kartal, Konuúan
Parmak øzi, 75, 18)
Aúa÷ıdaki örnekte de sıra dıúı özne+yüklem ba÷daútırmasında
kiúileútirmeden yararlanılırken, nesne ile yüklem arasında kurulan sıra dıúı
iliúkide
somutlaútırmadan
yararlanılmıútır.
Yer
tamlayıcısı
ile
yüklem
arasındaki sıra dıúı ba÷daútırmada ise yine somutlaútırma yolu kullanılmıútır.
Tüm bu ifadelerle içinde bulunulan durumun canlı bir tasviri yapılmaktadır.
ùairin yaptı÷ı bahar tasvirinde her yer çiçeklerle donanmıú, kuúlar
cıvıldamaktadır. O yaptı÷ı sıra dıúı ba÷daútırmalarla baharın aynı zamanda
“aúk mevsimi” oluúunu da dile getirmektedir:
“Gök papatya, yer ise lale bahçesi
Aúka ıúık dokur kuúların sesi
Seninle hep aynı yerde oluruz
117
-Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman.” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman,
Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, 12, 6)
Aúa÷ıdaki örnekte ise bambaúka bir aúk tasviri vardır. ùair aúkı
çakma÷ın alevi olarak görmüú ve bu çakma÷ı çakanı da yürek olarak
göstermiútir. “Aúk çakma÷ı” sıra dıúı ba÷daútırmasının kazandı÷ı anlamlar,
yüklem olarak kullanılan “çak-“ fiiliyle birleútirilmiú ve sonuç temel anlamıyla
kullanılan özneye yüklenmiútir. Ayrıca hâl tamlayıcısı görevinde kullanılan
“derin” göstergesinin yan tasarımları da devreye sokulmuú, aúkın insanın taa
içine iúleyen gücü vurgulanmıútır:
“Aúıksa bir akdo÷an kan haramdır pençelerine,
Beyaz güvercinler mum mum ıúırlar gecelerine
Yürekse aúk çakma÷ını durmadan derin çakar.” (Bir Çift Beyaz
Kartal, Uzun Saçlı Sevdam, 25, 19)
Aúa÷ıdaki örnekte de yine canlı bir tabiat tasviri yapılmaktadır:
“Ne karını gördüm ,ne ya÷murunu,
Güneú baúak baúak sermiú nurunu;” (Güneúe Uçmak østiyorum,
Nemrut Da÷ı Esintisi, 28, 10)
Yukarıdaki
örnekleri
ço÷altmak
mümkündür.
Aúa÷ıda
durum
tasvirlerinin yapıldı÷ı birkaç tane örnek daha yer almaktadır:
“Toylarda,úölenlerde,dal dal,göze göze
Zaman sonsuzlu÷a senin egemenli÷ini kanıyor” (Ay ùafa÷ı Çok
Çiçek, Sensin Ak Sevgilerde Gülümseyen, 53, 4)
“Dil kendini ba÷ladı bir yankısız vadiye” (Kar Sesi, Bir Aúk Zinciridir
Hayat, 150, 9)
118
ùair sık sık var olan söyleyiúlerden örneksemeler yaparak yeni sıra
dıúı iliúkiler kurmaktadır demiútik. Buna en güzel örnek aúa÷ıdaki úiirde
geçen “Baúımda gül yelleri esiyor.” dizesidir:
“Soka÷ın bir baúından bir baúına
selam vere vere yürüyorum,
bir cümleyi noktalar gibi
arada bir duruyorum,
herkes konuúuyor
duyuyorum,
sevgimle herkese
dokunabiliyorum
kavak de÷il,
baúımda gül yelleri esiyor
gönlümde kırk ikindi ya÷murları
dolaúıp eve dönüyorum,
sofra hazır
evinse iklimi aúk ve huzur
herkesin yüzü gülüyor
üst kata çıkıyorum
alt-kata iniyorum
sofraya oturuyorum
bir lokma ya yiyor
ya yiyemiyorum,
masam beni bekliyor
masanın üstünde -yazı makinam
tuúlar kulvarda koúmaya hazır
úiir yaz diye kiúniyor
yazmaya oturuyorum,
ilk tuúa basıyorum besmeleyle
beynimde raks ediyor
119
uzun kanatlı kelimeler
gönlümün memeleri
süt dolu
sa÷ılmak ister
úiir ve kelam güzeli
baldan tatlı kelimeler
sevilmek ister
hayattayım,
hayattasın,
hayattayız
seviniyorum.” (Güneúe Uçmak østiyorum, Yaúama Sevinci, 61, 17-18;
62, 7-8-12-13-15-16)
”(Genç için) sorumluluk duygusundan uzak, zevk, e÷lence peúinde
koúmak, gerçekleúmeyecek úeyler düúünülerek vakit harcamak” gibi anlamlar
içeren “baúında kavak yelleri es-” de÷iminin örneksenmesiyle, “baúında gül
yelleri esmek” sıra dıúı ba÷daútırması yapılmıútır. Bu sıra dıúı ba÷daútırma
güçlü bir anlatım sa÷lamıú, ayrıca ça÷rıúımlara yol açmıútır. ”Gül”
göstergesinin çok geniú bir ça÷rıúım alanı vardır. “Gül” divan edebiyatında
sevgilinin
yüzüdür, kokusudur. Daima tazedir. Baharın di÷er adı ”gül
mevsimi”dir. Onun açılması bir neúe ve sevinç belirtisidir; çünkü gül açınca
bahar gelir, e÷lence baúlar. Gül narindir. (Pala 1995: 208-209) ùair “yel”
kelimesinin temel anlamına “gül“ kelimesinin ça÷rıúımlarını yükleyerek
bambaúka bir ifade zenginli÷i yakalamıú; çok mutlu oldu÷unu, hayattan keyif
aldı÷ını, her úeyin yolunda oldu÷unu, huzurlu oldu÷unu, içini sevinç ve neúe
kapladı÷ını, sevdikleriyle hiçbir sorunun olmadı÷ını, sevip sevildi÷ini, sa÷lıklı
oldu÷unu bu sıra dıúı ba÷daútırmayla kolayca ama etkili bir úekilde
anlatıvermiútir.
Kelimelere sıra dıúı ba÷daúıklıklar içerisinde yeni kimlikler yüklemek
için zengin bir kelime hazinesi, iyi bir birikim, seçicilik, iyi bir iúçilik, geniú bir
hayal gücü ve gözlem yetene÷i gereklidir. Birbiriyle ilgisi olmayan her ö÷e yan
120
yana geldi÷inde sıra dıúı ba÷daútırma oluúturamaz. Aralarındaki iliúkisizlik
temel anlamları için geçerlidir. Yoksa amaç kelimeleri rast gele sıralamak
de÷ildir.
ùiir “gönlümde kırk ikindi ya÷murları” dizesiyle devam eder. Kırk ikindi
ya÷murları bahar aylarında ya÷ar ve baharı müjdeler. ønsanı üúütmeyen,
etrafa mis gibi bir koku yayan, topra÷ı tazeleyen, tabiatı canlandıran
ya÷murlardır. ùair “gül yelleri” sıra dıúı ba÷daútırmasıyla oluúturdu÷u anlamı
güçlendirmek,
belirginleútirmek
için
“kırk
ikindi
ya÷murları”nın
ça÷rıútırdıklarını ki bunlar gül yelleriyle paralellik göstermektedir,
gönlüne
yüklemiú ve bir üst mısra ile bütünlük oluúturmuútur.
“Tuúlar kulvarda koúmaya hazır / ùiir yaz diye kiúniyor” dizelerinde
yer alan sıra dıúı ba÷daútırmada temel anlamında kullanılan öge “tuúlar”
öznesidir. “Kulvar, koúmak, kiúnemek” göstergeleri “at”ı ça÷rıútırır. “Koúmaya
hazır olmak” ve “kiúnemek”
yüklemleri ile
“at”ın gerçekleútirdi÷i fiiller
“tuúlara” yüklenmiútir. Bu göstergelerin yan tasarımları úöyle sıralanabilir:
koúmaya hazır olmak
+
kiúnemek
yan tasarımları
yan tasarımları
*bir iúe baúlama
*hazır oldu÷unu belirtme
*acele etme
*acele etme
*meraklanma
*harekete geçmeyi çok isteme
*hız
*dizginleyememe, önüne geçilmez istek
*hareket
øki yüklemin yan tasarımları birbirini tamamlar niteliktedir. ùair “tuúlar”
göstergesini ortak kullanarak kurdu÷u iki sıra dıúı ba÷daútırmayı bir amaç
için kullanmayı hedeflemiútir. Oluúan bu yan tasarımlarla úair, “tuúlar”
göstergesinin kendi için anlamını özetlemiú olur. O, tuúları gördü÷ünde
heyecanlanmakta, yazmak için acele etmekte, ortaya çıkacakların merakını
121
taúımakta
ve sonucu görmek için önüne geçilmez bir istek duymaktadır.
Kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmayla tuúlarla kendini özdeúleútirmiú, sanki bu
duyguları tuúlar taúıyormuú ve onları dizginlemek için yazmaya baúlıyormuú
gibi bir izlenim vermiútir.
“Beynimde raks ediyor / Uzun kanatlı kelimeler” dizelerindeki sıra dıúı
ba÷daútırma úöyle úemalaútırılabilir:
söz dizimi çizgisi
sıfat unsuru
uzun kanatlı
isim unsuru
kelimeler
øliúki çizgisi
temel anlam
>
< temel anlam
yan tasarımları
ba÷daútırma çizgisi
*yükseklerden uçabilir
*görüú açısı geniúler
*sınır tanımaz
*özgürdür
söz dizimi çizgisi
özne
yüklem
kelimeler
rakset-(iyor)
øliúki çizgisi
temel anlam
>
<
temel anlam
yan tasarımları
*sevinmek
ba÷daútırma çizgisi
*gösteri yapmak
*göze hitap etmek
kelimeler
raksetmek + uzun kanatlı
yan tasarımları
temel anlam
ba÷daútırma çizgisi
122
“Kelimeler “göstergesinin temel anlamı, yukarıda úema ile gösterildi÷i
gibi yine farklı iki ö÷e ile, ayrı ayrı ba÷daútırılmıú ve ortak bir anlama
ulaúılmıútır.
ùair,
kendi
úiirindeki
kelimeler
arası
anlam
iliúkilerini
anlatmaktadır. ”Raksetmek” ve “uzun kanatlı” ögelerinin yan tasarımları
birleútirilerek “kelimeler” göstergesi
etrafında geniú bir anlam yelpazesi
oluúturulmuútur. ùair úiir yazmaya baúlar baúlamaz aklına duygularını ifade
edecek binlerce kelime gelir ve mutlu olur. Sonra her bir kelimeyi özenle
seçer ve onlara çeúitli anlamlar yükler. Kelimelerin raks etmesi ve uzun
kanatlı oluúları; sınır tanımaz ve úiirde kendilerine yer seçmekte baúarılı ve
özgür oluúlarını, birleúerek çok baúarılı birliktelikler kurduklarını, birçok
anlamı aynı anda verebildiklerini göstermektedir.
Sonraki iki mısrada ”gönül “kelimesinin temel anlamına, “meme”
göstergesinin “verimli, besleyici, faydalı, yaúam kayna÷ı, eúiz” gibi yan
tasımları yüklenmiútir. ùair gönlünü anneye benzetmektedir. Bu durumda úiir
de çocuk olur; çünkü úiiri duygu, çocu÷u süt besler. ùair böyle bir sıra dıúı
ba÷daútırmayla çok fazla duygu birikimi oldu÷unu ve tüm bunları anlatmak,
insanlarla paylaúmak istedi÷ini, çünkü bunların paylaúan insanlara faydalı
olaca÷ını daha güçlü bir biçimde dile getirmiútir.
Aúa÷ıda ayrılık ve ayrılı÷ın getirdi÷i özlem duygusunun úaire etkisi
dilin yeni ve zengin kullanımları içinde yeni aktarmalarla verilmektedir:
“Sen gittin gideli
Yüre÷im özleminle kahrolur
Sesim karıncalanır kılıfında
Kalem saçlarını kazıtır
ùiir kendini da÷ıtır ipli÷inin rengince” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı
Zaman, Sen Adres Bırakmadan Gidince, 23, 6-7-8)
ùiirde “yüre÷in kahrolması, sesin karıncalanması, kalemin saçlarını
kazıtması,
úiirin
kendi
ipli÷inin
rengince
da÷ıtması”
birer
sıra
dıúı
123
ba÷daútırmadır. Öznelerin canlılara özellikle de insanlara ait fiillerle
ba÷daútırılması, duygu yo÷unlu÷unun somut bir úekilde ortaya koyulmasını
sa÷lamıútır.
Aynı
kelimeleri
sözlükte
arayarak
anlam
ilgisi
kurmak
imkansızdır. Bu örnek aúa÷ıda úeme ile gösterilmiútir:
Ö
söz dizimi çizgisi
Y
karıncalan(ır)
ses(im)
iliúki çizgisi
temel anlam
>
<
temel anlam
yan tasarımlar
ba÷daútırma çizgisi
i÷ne batarmıú gibi bir his,
genellikle vücudun uzun süre
hareketsiz kalan yerlerinde
görülür, ihtiyaç yok ki
kullanılmıyor, karıncalanan
bölümü kullanmak zordur.
Yukarıdaki úemaya göre örne÷i úöyle açıklayabiliriz: Sen gittikten
sonra kimseyle konuúmam, konuúmak istemem, sesimi kimse duyamaz,
içime kapanırım, a÷zımı (sesin kılıfı a÷ızdır) açmam; çünkü sen gidince
canım konuúmak istemez, susarım, sustukça seni düúünür daha çok özler,
acı çekerim. ùair sadece “karıncalan-“ fiilini kullanarak, bu fiilin etrafında
oluúan bütün tasarımları, duyguları da devreye sokmuú, etkili bir ifade
yakalamıútır. Yine “kalem” öznesi ile “saçları kazıt-“ yüklemi arasında kurdu÷u
sıra dıúı ba÷daútırmada, “saç” göstergesinin duygu de÷erinden yararlanarak;
okuyan ve dinleyende “kalem güzelli÷ini kaybeder, bir úey yazamaz olurum,
sı÷laúırım, darlaúırım, kelimeler anlamını yitirir, yan yana gelemez olur” gibi
ifadelerin oluúmasını sa÷lamıútır. ùair için kalem úiirdir. Yaptı÷ı son sıra dıúı
124
ba÷daútırmayla “úiir”i kiúileútirmiútir. øúler yolunda gitmedi÷i zaman, üzgün
oldu÷u zaman, insanın kendini da÷ıttı÷ını gözlemleyen úair, bu da÷ılmanın
etkisini arttırmak için yüklemi ”ipli÷inin rengince” kelime grubu ile tamlamıútır.
Biz bu mısraları okudu÷umuzda úairin çekti÷i özlemden dolayı konuúup
yazamadı÷ını anlarız. Ama o “ben yazamıyorum” demek yerine, “kalem
saçlarını kazıtır, úiir ipli÷inin rengince kendini da÷ıtır” diyerek yazdı÷ı úiirlerin
kendini
ifade
etmemesi,
kelimelerin
içinden
çıkılmaz
olması,
anlamsızlaúması, karmakarıúık olması vb. pek çok imgenin oluúmasını
sa÷lamıútır.
125
II. BÖLÜM
KELøME GRUBU DÜZEYøNDE SIRA DIùI BAöDAùTIRMALAR
2.
1
øSøM
TAMLAMASI
KURULUùUNDAKø
SIRA
DIùI
BAöDAùTIRMALAR
øsim tamlamalarında tamlanan unsur, tamlayan unsura “ait olma”
iliúkisiyle ba÷lıdır. Tamlama bu iliúki belirtilmiúse (tamlayan ek almıúsa)
belirtili isim tamlaması; belirtilmemiúse (tamlayan ek almamıúsa) belirtisiz
isim tamlaması adını alır. ùair, zincirleme isim tamlaması úeklinde bir kuruluú
yerine ya tamlayan ya tamlanan ya da her ikisi birden sıfatla tamlanmıú
belirtili/belirtisiz isim tamlamalarını tercih etmektir.
øsim tamlaması úeklinde oluúmuú sıra dıúı ba÷daútırmalarda
tamlayanın temel anlamına, tamlananın temel anlamı dıúındaki anlam
özellikleri, tasarımları, duygu de÷eri yüklenmektedir.
Her sıra dıúı ba÷daútırma yeni bir benzetme, yeni bir aktarım, dilin
yeni kullanımıdır. Bu dil birliklerine bakıldı÷ı zaman temelinde benzetmelerin
ve aktarmaların yattı÷ı görülür.
2.
1.
1
Benzetme
Yoluyla
Yapılan
øsim
Tamlaması
Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar
ùair bu tür sıra dıúı ba÷daútırmalarda, benzetmelerden en çok
somutlaútırma amacıyla yararlanmıútır. Asıl olan benzetme yoluyla durumun
somutlaútırılmasıdır. Bu yapılırken, seçilen kelimelerin birbirleriyle kurdu÷u
ba÷ okuyana ve dinleyene yabancıdır. E÷er somutlaútırma sırasında yapılan
benzetmenin benzeyen ve kendisine benzeyen ögeleri aynı kavram
126
alanından seçilmiú olsaydı, bu sıra dıúı
bir ba÷daútırma olmayacaktı.
Öyleyse sıra dıúı ba÷daútırmalar yapılırken benzetmelerden, aktarmalardan
yararlanılması esastır ama her benzetme veya aktarma bir sıra dıúı
ba÷daútırma de÷ildir. Sıra dıúı ba÷daútırmalarda bir araya getirilen ögelerin
anlam belirleyicileri, özellikleri ve anlam ayırıcıları birbirleriyle uyumlu de÷ildir.
Aúa÷ıdaki örnekte “kerpiç” göstergesinin yan tasarımları “umut”
göstergesine yüklenmektedir:
“Sitemlerin ya÷ar çok uzaklardan
Islattı÷ın umut kerpiçlerim dökülür tek tek
Boú bir tekne gibi sürüklenir dururum
Sıtmalı hayal sularında gevúek gevúek” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Sök
Çıkar Yüre÷imden Bu Sevdayı, 15, 6)
“Umut” göstergesinin anlam ayırıcısı soyut bir kavram oluúu, “kerpiç”
göstergesinin anlam ayırıcısı ise somut bir nesne oluúudur. Bu iki ögeyi bir
araya getirip ba÷daútırılmasını sa÷layan, “kerpiç” göstergesinin kırılganlık,
hassaslık, dayanıksızlık, parçalanıp un ufak olma gibi yan tasarımlarıdır.
Sevgili uzaktadır ve sitem etmektedir. Ya÷murun ıslatıp un ufak ederek
kerpiçlere zarar verdi÷i gibi, sevgilinin sitemleri de umutlarını teker teker
söndürerek úaire zarar vermektedir. Umut insanı ayakta tutan, tüm
olumsuzluklara karúı direnmesini sa÷layan ama kolay zedelenen ve
zedelendi÷i zaman kırılganlık, hassaslık, karamsarlık veren bir duygudur.
Bir úiirde sıra dıúı ba÷daútırma kurulurken anlamı güçlendirici,
zenginleútirici ve açıklayıcı baúka ögelerin de kullanıldı÷ına de÷inmiútik.
Burada “sitemlerin ya÷ması” ve “umut kerpiçleri” sıra dıúı ba÷daútırmaları
arasında kurulan ve bu iki ba÷daútırmayı birbirine ba÷layan “ıslatmak” ve
“dökülmek” göstergelerini görmekteyiz. Kerpice en büyük zararı su verir.
Suyu çeken kerpicin dayanıklılı÷ı azalır. Buradan yola çıkan úair, umuda
zarar veren sitemleri, kerpice zarar veren ya÷mura benzeterek anlam
127
zenginli÷i arttırmıútır. “Ya÷mak” ve “ıslanmak” kelimeleri ararsındaki semantik
ba÷, di÷er iki mısrada geçen “tekne” ve “su” göstergeleriyle tamamlanmıú,
dörtlükte bütünlük sa÷lamıútır. ùair bu haliyle kendini sıtmalı hayal sularında
sürüklenen boú bir tekneye benzetir. Aúa÷ıda “sıtmalı hayal suları” sıra dıúı
ba÷daútırmasında, iki sıra dıúı ba÷daútırmanın nasıl birbirini tamamladı÷ı
úemayla gösterilmektedir:
ba÷daútırma çizgileri
1.sıra dıúı
hayal
sıfat unsuru (duygu de÷eri,
ba÷daútırma
suları
isim unsuru (temel anlam)
tasarımlar)
2.sıra dıúı
ba÷daútırma
ba÷daútırma çizgileri
aúk
(temel anlam)
“Hayal” göstergesinin temel anlamı ve “sular” göstergesinin insanda
uyandırdı÷ı tasarımları arasında kurulan ba÷da amaç, “hayal”in sulara yani
dolaylı olarak büyük su birikintisine (göl, deniz, okyanus) benzetilmesidir. Bu
yolla suların geniúlik, derinlik, yo÷unluk, özgürlük, yalnızlık gibi yan
tasarımlarıyla ”e÷er hayal sularındaysam hayallerime yön veremiyorum,
hayal kurmaya baúlayınca duramıyorum, çok fazla hayal kuruyorum, hayal
kurmakta özgürüm, yalnızlı÷ım beni hayal kurmaya zorluyor” gibi anlamlar
oluúur.
128
Hayal suları sıra dıúı ba÷daútırmasını niteleyen “sıtmalı” göstergesi
ile iki faklı benzetme yapılmaktadır:
1- Hayallerin gerçekleúmeme ihtimalinin verdi÷i korku ve endiúenin
sıtma hastalı÷ına benzetilmesi (korkudan ve endiúeden titreme)
2- Sulardaki ufak hareketlerin, dalgaların görüntüsünün titremeye
dolayısıyla sıtma hastalı÷ına benzetilmesi
ùair hem çok fazla hayal kuruyor, hem kurdu÷u hayallerin
gerçekleúece÷inden emin olmadı÷ı için korkuyor ve bu nedenle de sıtma
tutmuú gibi titriyor. Tüm bunlar onu dalgalı sularda sürüklenen boú bir tekne
gibi bir o tarafa, bir bu tarafa sürüklüyor.
Dördüncü mısrada yer alan bu ikinci örnekte gördü÷ümüz gibi, sıra
dıúı ba÷daútırmaların tam bir kuralı yoktur. Bazen sadece iki kelime arasında,
bazen iki söz grubu arasında, bazen mısrayı oluúturan tüm sözcükler
arasında, bazen ise tüm úiire yayılmıú úekilde çıkar karúımıza. Ne var ki tüm
sıra dıúı ba÷daútırmalarda gördü÷ümüz úudur: Ba÷daútırmayı oluúturan
ö÷elerden en az bir tanesi temel anlamını
dıúında duygu de÷eri, yan
tasarımları veya di÷er anlam özellikleri ile kullanılır. Zaten ba÷daútırmayı sıra
dıúı yapan, ba÷daútırılan ögelerin temel yani ilk akla gelen anlamları
arasındaki uyumsuzluktur.
Bir sıra dıúı ba÷daútırmanın daha önce veya daha sonra kullanılmıú
olması sıra dıúılı÷ı ortadan kaldırmaz; sıra dıúılı÷ın sıradanlaúması için
toplumun o iliúkiyi tanıması, o iliúkinin de÷iúmezli÷ini onaylaması gerekir
(Kantel 1978: 56). Aúa÷ıda da birkaç yerde kullanıldı÷ına úahit oldu÷umuz,
belki de kısa bir süre sonra sıradanlaúabilecek “da÷ yalnızlı÷ı” ifadesi yer
almaktadır:
129
“Bir da÷ yalnızlı÷ında ve sonsuza azat
O÷ul veren arılar gibi kaynaútı÷ında úiir
Ak mermerlerin mavi damarlarından
Sızan sırlı sular gibi terleyen ceylan yüre÷imdir” (Ay ùafa÷ı Çok
Çiçek , Sensin Ak Sevgilerde Gülümseyen, 52, 1
Di÷er bölümlerin ço÷unda da örnekleri görüldü÷ü üzere “zaman”,
úairin en çok kullandı÷ı göstergelerdendir:
“Asıl ha asıl zaman ipine
Iúık ba÷ını koparır, sabah olur” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Sen
Adres Bırakmadan Gidince, 23, 10)
Aúa÷ıdaki iki örnek ise akan zaman ile su arasında kurulan iliúkiyi
göstermektedir:
“Gün sayar,ay sayar,yıl sayar âúık
Ve zaman ırma÷ı akar gider” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman,
Malatya øçin Poem, 198, 18)
“Sahili döver de çekilir deniz
Zaman denizinde saf köpü÷üz biz;” (Uzaklara Türkü, Asıldı÷ım Her
øp Boynumda Uzar, 14, 15)
ùairin sıra dıúı ba÷daútırmalarında çok kullandı÷ı di÷er bir gösterge
de “ses”tir:
“Bir renk cümbüúüdür her ses kervanı,
Kükrek deve deli eder sarvanı...” (Uzaklara Türkü, Asıldı÷ım Her øp
Boynumda Uzar, 13, 19)
130
Aúa÷ıdaki örnekte ise “umut” gibi soyut bir kavram ile “alfabe”
göstergesi
benzerlik
iliúkisi
içinde
ba÷daútırılarak
somutlaútırma
yapılmaktadır:
“Bir umut alfabesidir senin terliklerin;
‘Gelir, geçecek, geliyor iúte...’
Yaklaúır …yaklaúır ayak seslerin
Zaman sabun gibi erir bu tür düúlerle” (Kar Sesi, Sen Bir Dara÷acısın
Yorgun Gecelerimde, 38, 1)
ùair, “sevgilim yaklaúıyor, onunla konuúabilmeyi umut ediyorum” gibi
sıradan, okuyan ve dinleyenin dikkatini çekip onlarda pek etki yaratmayacak
bir ifade yerine; “alfabe” göstergesinin tasarımlarını “umut” göstergesine
yükleyerek oluúturdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmayı kullanmıú, dili rutin
kullanımının dıúına çıkarmıútır.
Dilin
seslerini
gösteren
alfabe
bir
baúlangıçtır.
Sevgilisiyle
konuúabilmeyi hayal eden úair, sevgilisinin yaklaútı÷ını gösteren her terlik
sesini, alfabenin bir harfine benzetmekte, bu harfler tamamlanınca sevgili ile
görüúebilece÷ini umut etmektedir.
ùairin “su” göstergesi ile kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmalarda “su”yun
özellikle soyut kavramlarla ba÷daútırıldı÷ına úahit oluruz. Su, bir taraftan
“derinlik; derinlerine inildikçe karanlık; karardıkça korku veren, tehlikeli,
ürkütücü, kötülük barındıran ve gece” ça÷rúımları; di÷er taraftan “akıúkanlık,
berraklık, hayat verici, kutsîyet, geniú alan kaplama ile miktar fazlalı÷ı
belirtme, saflık, temizlik” gibi anlam özellikleri ile úiirde, “tövbe, sabır, erdem,
ülkü, ses, kötülük, karanlık, akúam,” gibi göstergelerle ba÷daútırılan su ile
úair, úiirlerinde güçlü tasarımlar, etkileyici bir ifade yakalamıútır.
131
øsim tamlaması úeklinde kurulmuú ve yer tamlayıcısı görevinde
kullanılan aúa÷ıdaki örneklerde benzetme yolu ile soyut bir düzlemden somut
bir düzleme geçiú vardır:
“Umut yelkenleri açılsın, güven yeli üfürsün,
Kötülük sularına hiç girmesin bu beyaz gemi.” (Bir Çift Beyaz Kartal,
Uzun Saçlı Sevdam, 25, 7)
“Dost elinden
Gizli bir kanama ça÷rıúım yapar onca bıçaklı
Sevgi,sabır sularında bir ak zamirdir.” (Güneúe Uçmak østiyorum,
Yorumlar 1, 193, 15)
“Tövbe sularına kanıyor yaralı yüre÷im.” (Beyaz Dilekçe, Beyaz
Dilekçeye Beyaz Bir Önsöz I, 18, 1)
Aúa÷ıdaki örneklerde “aúk” göstergesi, somutlaútırılmak için her
seferinde baúka bir göstergeye benzetilmekte ve her birinde “aúk”ın farklı bir
özelli÷i vurgulanmaktadır:
“Gözyaúıyla döner aúk de÷irmeni,
Gülü soldurmayın varsa gücünüz” (Uzaklara Türkü, Gözlerim Can
Evimde, 23, 19)
“Birden bezeklenir sevda haritam
Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman,
Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, 12, 1)
132
“Aúıksa bir akdo÷an kan haramdır pençelerine,
Beyaz güvercinler mum mum ıúırlar gecelerine
Yürekse aúk çakma÷ını durmadan derin çakar.” (Bir Çift Beyaz
Kartal, Uzun Saçlı Sevdam, 25, 20)
“Aúkın davulunu astım boynuma
Çalıp geziyorum hep sokak sokak” (Aúk Mektupları, Aúk Davulcusu,
82, 1)
“Iúıktan bir dü÷üm atıp yüre÷ime
Bu dü÷üm çözülmez demiú, güven vermiútin
Bir çift atın çekece÷i aúk arabasını
Tek at çekiyor úimdi sapa yollarda
Suskunluk yalnızlı÷ın kırık sazı
Senin yüre÷in hani?“ (Uzaklara Türkü, Kavilnâme, 30, 20)
Bu örneklerde somut birer nesne oluúları dıúında ortak yanları
bulunmayan, temel anlamları ile aralarında en ufak bir ba÷lantı kurmak
mümkün de÷ilken “aúk” ile ba÷daútırılmıú “kumaú, çakmak, araba, davul,
harita, de÷irmen” göstergelerini görmekteyiz. ùair, aúkı farklı yollarla
somutlaútırmıú, her birinde farklı bir imge yaratmıútır. Son örnekte aúkı
âúıkların çekti÷i bir arabanın a÷ır yüküne benzeten úair, sevgilisinin kendini
terk etmesi ile bu yükü tek baúına sırtlandı÷ını anlatmakta, okuyan ve
dinleyende zengin tasarımların oluúmasını sa÷lamaktadır.
Yer belirten unsurları etkili bir biçimde ifade etmek için isim
tamlaması
úeklinde
kurulmuú
sıra
dıúı
ba÷daútırmalardan
çokça
yararlanılmıútır. Aúa÷ıda yine aúk göstergesiyle anlam belirleyicileri somut ve
soyut olma noktasında uyuúmayan göstergelerin, benzetme yoluyla, isim
tamlaması úeklinde birleútirilmeleriyle oluúturulmuú sıra dıúı ba÷daútırmalar
yer almaktadır:
133
“Ruhumu iplik iplik sardım aúkın i÷ine
Gördüm ki iplik i÷de zikirsiz bükülmüyor” (Kar Sesi, Bir Aúk Zinciridir
Hayat, 152, 3)
“Sen ki âúıkı oldu÷un peygamber-i ekberin
Aúk aynasında dem tutmuú bir yar-ı güzinsin” (ølk Yazda, Boúlukta,
46, 6)
Aúa÷ıdaki iki örnekte ise “düú atlarımı” sıra dıúı ba÷daútırmasını farklı
iki dize içersinde görmekteyiz:
“Bense merdivenler dayıyorum gönlümdeki sabaha
Düú atlarımı geceye seyipledim artık” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Ay
ùafa÷ı Çok Çiçek, 6, 4)
“Hangi mer'aya saldımsa, vurdular düú atlarımı,
Yoluma aúılmaz duvarlar ördüler da÷ca yüce;” (Bir Çift Beyaz Kartal,
Uzun Saçlı Sevdam, 26, 3)
Aúa÷ıdaki örnekte ise eyer vurulan atın “aúk atı “ oluúu sıra dıúılık
yaratmaktadır:
“Yoruldum fecirsiz hayal kurmaktan,
Aúk atına sık sık eyer vurmaktan,
Yoruldum, dahası, daha zor bugün.” (Uzaklara Türkü, Açık Adres, 35,
7)
“Aúk” gibi soyut düzleme ait bir göstergenin “at” gibi somut düzleme
ait
bir
göstergeye
benzetilmesi,
göstergelerin
kavram
alanlarının
örtüúmemesinden dolayı ola÷an dil kullanımlarının dıúındadır. øfadeyi
zenginleútiren de dilin bu dinamik kullanımlarıdır.
134
ùair sadece iki isim unsurunu sıra dıúı iliúkilerle ba÷daútırmakla
kalmaz, bu unsurları niteleyen veya belirten baúka unsurları da sıra dıúı
iliúkilerle bu ba÷daútırmaya dahil eder:
“Yaúamaksa bir ıúık cümbüúüdür,
Ça÷ıl ça÷ıl akan sevgi düúüdür” (Bir Çift Beyaz Kartal, Bir Çift
Beyaz Kartal, 10, 8)
“Bu÷day kokulu rüzgârlar
Gebe emeklerin çı÷ı” (Seyran, Bir Defter Açtım Geceye, 17, 2)
“Sabrın sadık kalemidir kokuyu, rengi veren güle;”(Bir Çift Beyaz
Kartal, Baki Kalan, 53, 6)
2. 1. 2 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan
øsim Tamlaması
Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar
Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda úair, deyim aktarmalarından
do÷adan
insana
aktarma,
insandan
do÷aya
aktarma,
kiúileútirme,
canlandırma, somutlaútırma, duyular arasında aktarma ve farklı düzlemler
arasında aktarma yollarını kullanmıútır.
2. 1. 2. 1 Do÷adan ønsana Aktarma Yoluyla Yapılan
øsim
Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar
Tabiatla bütünleúmiú bir úair olan Bahaettin Karakoç, sadece
insandan do÷aya aktarma yapmakla kalmaz. Tabiata dair pek çok unsuru ve
niteli÷i de insanı hiç rahatsız etmeyen bir tavırla insanlara yükler. Aúa÷ıdaki
örnekte bu tavrı açık bir úekilde görmekteyiz:
135
“Sen bir dara÷acısın yorgun gecelerimde,
Asarım gönlümü senin her bir dalına
Yüregimi so÷uk tüylü kuúlar gagalarken
Sen geldi÷in gibi gidersin salına salına” (Kar Sesi, Sen Bir
Dara÷acısın Yorgun Gecelerimde, 38, 14)
Bu örnekte “senin her bir dalına” tamlamasında, insan düzleminden
bitki
düzlemine
geçilmektedir.
”Sen
bir
dara÷acısın”
sıra
dıúı
ba÷daútırmasında aynı úey söz konusudur. “Yorgun geceler”, “gönlünü
asmak” ise di÷er sıra dıúı ba÷daútırmalardır. Örnekte sevgili kastedilerek
kullanılan “sen” öznesi ile “dara÷acı” yüklemi ba÷daútırılmıútır. Özne ile
yüklem arasında yapılan sıra dıúı ba÷daútırmaların genellikle tanımlayıcı
özellik taúıdı÷ını ve çok baúarılı oldu÷unu belirtmiútik. ùair çok fazla duygu
de÷eri olan “dara÷acı” göstergesi (ölüm getirir, korkutucudur, so÷uktur, acı
verir, yalnızlık hissi uyandırır)ni seçerek, akılda tek bir imge, tek bir duygu
yerine, de÷iúik
duygu ve tasarımların bir araya gelerek oluúturdu÷u bir
duygular zinciri meydana getirilmiútir. Sevgilinin yakınında oldu÷unu bilmeye
ra÷men ona ulaúamamak, ona kavuúamamak ve bu nedenle duyulan
özlemin giderilememesi, yalnızlık, çaresizlik, yürekteki acı akıllara ölümü
getirmektedir. ùair de tüm bu duyguları tattırıp ona acı verdi÷i için, sevgilisini
dara÷acına benzetmektedir ve bunlar úairin yorgun gecelerinde geçer.
Söyleyici özne yorgunlu÷unu gecelere yükleyerek yine bir sıra dıúı
ba÷daútırma yapmıú olur.
Bir üst mısrada, sevgiliyi olumsuz nitelikteki duygu de÷erinden
yararlanarak “dara÷acı”na benzeten úair, sevgilinin her bir dalına yüre÷ini
asarak baúka bir sıra dıúı ba÷daútırmayla karúımıza çıkar. Dara÷acında
asılan bedeni de÷il sevgili yüzünden sürekli acı çeken yüre÷idir. Sıra dıúı
mısra ba÷daútırması diyebilece÷imiz böyle örneklerde, her gösterge, di÷er
göstergelerin ba÷daútırmadaki yerini açıklayıcı, tamamlayıcı ve anlamı
zenginleútirici bir görev yapmaktadır. Sevgili bir a÷açsa dalları da vardır.
Çekilen her farklı acı için ayrı bir dal düúünülmüútür. Böylelikle úair, di÷er sıra
136
dıúı ba÷daútırma ile bir ba÷ kurmuú olur. Zira yürek farklı farklı duygulardan
dolayı acı çekmektedir. Sevgilinin acı veren her hareketi bir dalsa, úair de
yüre÷ini sevgilinin her dalına asacaktır. “Yüre÷ini asmak” sıra dıúı
ba÷daútırmasındaki
"asmak"
göstergesinin
acı
vermek,
öldürmek,
cezalandırmak gibi duygu de÷erleri, “yürek”e yüklenmiútir. Farklı duygular
insana çok farklı úekillerde acı verebilir. ùair, acılarının kayna÷ı olan dar
a÷acının (sevgilinin) her dalına ayrı ayrı asılarak her defasında bir daha
öldü÷ünü anlatmaktadır.
Aúa÷ıdaki örnekte de do÷adan insana bir aktarım söz konusudur:
“So÷an-ekmek yemiúsin açlık tekmeledikçe,
Keskin acılar sinmiú, gözlerinin damına
Kavunca sulandırmıú,
Birisi ayna gibi suyunu bulandırmıú” (Beyaz Dilekçe, Beyaz Dilekçeye
Beyaz Bir Önsöz -I-, 7, 8)
2. 1. 2. 2 ønsandan Do÷aya
Aktarma Yoluyla Yapılan
øsim
Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar
ønsana ait organ adlarının veya insan vücudunun bölümlerinin anlam
özellikleri, do÷adaki varlıklara, nesnelere yüklenerek sıra dıúı ba÷daútırmalar
kurulmaktadır. Bu, canlı ve etkili anlatım sa÷ladı÷ı için
úiir dilinde çok
kullanılan deyim aktarmalarındandır. ùair bu kullanımlarla herkesten daha
farklı birleútirmeler yapmaktadır.
“Suyu her metruk kuyunun çipildir gözleri,
Beklemeye asılı Hârût' la Mârût yere bakar;” (Bir Çift Beyaz Kartal,
Uzun Saçlı Sevdam, 25, 11)
137
“Akúamın elleri koynumda gezer
Asıldı÷ım her ip boynumda uzar…” (Uzaklara Türkü, Asıldı÷ım Her øp
Boynumda Uzar, 11, 12)
“Uzun saçlı sevdam dolaútı dallarına zamanın
Hangi da÷da dinleniyor rüzgarının parmakları?” (Bir Çift Beyaz
Kartal, Uzun Saçlı Sevdam, 26, 12)
Son örnekte “zamanın dalları” ve “rüzgarının parmakları” sıra dıúı
birer
ba÷daútırmadır.
ønsan
organlarının,
vücut
bölümlerinin
do÷aya
aktarılması ile yapılan “rüzgarının parmakları” sıra dıúı ba÷daútırması,
cümlede özne görevinde kullanılmaktadır. Aúa÷ıda insana ait organların,
vücut bölümlerini do÷aya ve soyut varlıklara aktarıldı÷ı cümlede, yer
tamlayıcısı görevindeki isim tamlamaları yer almaktadır:
“Gün burnunda bana mavi mavi gül
A÷ız-burun lale,kaú ve göz sümbül” (Bir Çift Beyaz Kartal, Bir Çift
Beyaz Kartal, 9, 7)
“Karacao÷lan tutmuú bir ya÷murun ete÷inden
Güzeli bol olan yurtlarda gezer” (Bir Çift Beyaz Kartal, Konuúan
Parmak øzi, 75, 15)
“Sabrın saçlarına dü÷ümlenirim gül gül
Zikrim gülâb olur yüre÷im bir gülâbdan” (Güneúten Öte, øfúa, 31, 7)
138
2. 1. 2. 3 Kiúileútirme Yoluyla Yapılan
øsim Tamlaması
Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar
Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda tamlayan unsura tamlanan
unsurun yan tasarımları, duygu de÷erleri ve ça÷rıútırdıkları yüklenir. Bu
anlam özellikleri insanlara ait oldu÷u için tamlayan kiúileúmiú olur.
Aúa÷ıda tamlanan unsuru sıfat tamlaması olan belirtili isim tamlaması
kuruluúunda sıra dıúı ba÷daútırma örnekleri yer almaktadır. Örnekte insan
dıúındaki bir varlı÷a, insana ait özellikler yüklenmiú, farklı kavram alanlarına
ait göstergeler sıra dıúı iliúkilerle ba÷daútırılmıútır:
“Hani gökyüzünün toy vakti olur,
Kaynaúırlar yıldızlar bulgur bulgur;” (Bir Çift Beyaz Kartal, Bir Çift
Beyaz Kartal, 10, 9)
“Toy” genellikle gençler için kullanılan bir kelimedir. ùair bu sözcü÷ün
kıpır kıpır, hareketli, enerji dolu, heyecanlı, neúeli, hayat dolu, sevimli,
etkileyici gibi duygu de÷erleri ve tasarımlarını “vakit” göstergesinin temel
anlamına yüklemiútir. Böylece geceye dönmekte olan, kararmaya yeni
baúlamıú gün, “toy vakit” úeklinde tasvir edilmekte, “toy” göstergesi ile okuyan
ve dinleyenin zihninde zengin tasarımların oluúması sa÷lanmaktadır.
ùairin içinde bulundu÷u ruh hâli, yaúadı÷ı, do÷up büyüdü÷ü çevre ve
zaman, kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmaları oluúturan kelimelerin seçimini
etkilemektedir; çünkü úair bundan kaçınmaz, hatta ço÷u zaman bunu ustaca
kullanır. Yukarıdaki örne÷in ikinci dizesinde geçen “kaynaúırlar yıldızlar
bulgur bulgur” ifadesinde, bu yöreselli÷i görmekteyiz. ùair bu dize ile,
kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmanın anlamını zenginleútirmiú, çizdi÷i resmi
belirginleútirmiútir.
139
“Bir ezgi yolup duruyor yüre÷imin perçemini
Söyleyen usta, Malatyalı Fahri'dir” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman,
Malatya øçin Poem, 198, 6)
“En uzak bir yıdızın ıúı÷ı da yeter bana
Ay hilâl iken uzar úiirlerimin saçları” (Uzaklara Türkü, Redd-i Miras,
117, 10)
Yukarıdaki örneklerde görülen saç ve saç ile ilgili göstergelerin sıra
dıúı iliúkiler içerisinde pek çok kez ba÷daútırıldı÷ına úahit oluruz. ùair “saç”ın
güzellik katma, uzayabilme ve sayıca artabilme” özelliklerinin oluúturdu÷u
imgeyi,
ba÷daútırdı÷ı
di÷er
kelimelere
yükleyerek
güçlü
tasarımlar
yaratmaktadır.
Aúa÷ıdaki örnekte geçen tamlamada “kiúileútirme” yoluyla, göklere
diúi cinsiyeti yüklenerek bir sıra dıúı ba÷daútırma kurulmuútur:
“Bekaretini bozdular sesleriyle mahmur göklerimizin
Kirli ayaklar altında sancılanıyor kutsal topraklar” (Güneúe Uçmak
østiyorum, Ne Ocak Ayını Seviyorum Ne De Silahları, 134, 1)
Aúa÷ıdaki örnekte ise kiúileútirilerek somutlaútırılan “yalnızlık”tır:
“Iúıktan bir dü÷üm atıp yüre÷ime
Bu dü÷üm çözülmez demiú, güven vermiútin
Bir çift atın çekece÷i aúk arabasını
Tek at çekiyor úimdi sapa yollarda
Suskunluk yalnızlı÷ın kırık sazı
Senin yüre÷in hani?” (Uzaklara Türkü, Kavilnâme, 30, 22)
Örnekte soyut bir gösterge olan “yalnızlık”ın, somut bir gösterge olan
“saz” ile ba÷daútırılması sıra dıúılık yaratmaktadır. Kendini niteleyen “kırık”
140
sıfatı ile tek bir kelime gibi görev olan tamlanan unsurunun yan tasarımları,
“yalnızlık”a yüklenmektedir. Örne÷i úema üstünde gösterelim:
tamlayan unsuru
söz dizimi çizgisi
tamlanan unsuru
kırık saz(ı)
yalnızlık(ın)
iliúki çizgisi
temel anlam
>
ba÷daútırma çizgisi
< temel anlam
yan anlam
çalınamaz,
ses
çıkaramaz,
çıkan ses anlamsız olur.
“Saz” gibi bir enstrümanı ancak insanlar çalabilecekken “yalnızlık”a
ait kılınmıútır. ùair, “yalnızlık” ve “kırık saz” arasında buldu÷u “sesin
çıkmaması, çıksa da güzel ve anlamlı olmaması” gibi benzerlikler ile ayrı
kavram alanlarına ait iki göstergeyi anlamlı iliúkiler içinde ba÷daútırmıú olur.
2. 1. 2. 4 Canlandırma Yoluyla Yapılan
øsim Tamlaması
Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar
øsim tamlaması kuruluúundaki sıra dıúı ba÷daútırmalarda tamlayan
unsura, tamlanan unsurun yan tasarımları, duygu de÷erleri ve ça÷rıútırdıkları
yüklenir. Bu anlam özellikleri canlılara ait oldu÷u için tamlayan canlandırılmıú
olur.
Sık sık belirtti÷imiz gibi úair anneli÷e has unsurları sıra dıúı
ba÷daútırmalarda çok kullanmaktadır. Aúa÷ıda canlandırma yoluyla yapılmıú
örnekler görmekteyiz:
“Kirazlar, viúneler çiçek açmıútır
Seversen,gülümsersen yer-gök çiçek
141
Ötelerden ya÷mur atlı bir cevap gelir
Dalların uykuları kaçmıútır
Rüzgârın nefesi kesilir
Gönül bir olmaza asılır
Ve hülyâlarda úekillenir gelecek:
Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman,
Malatya øçin Poem, 199, 4)
“yazmaya oturuyorum
ilk tuúa basıyorum besmeleyle
beynimde raksediyor
uzun kanatlı kelimeler
gönlümün memeleri süt dolu
sa÷ılmak ister
úiir ve kelam güzeli
baldan tatlı kelimeler
sevilmek ister
hayattayım,
hayattasın,
hayattayız
seviniyorum.” (Güneúe Uçmak østiyorum, Yaúama Sevinci, 62, 13)
ùairin pek çok defa kullandı÷ı göstergelerden biri de “ses”tir:
“Gökyüzü baúka türlü yansıtır, yeryüzü baúka
Dinlerim yıldızlar arası konuúmaları
Denizlere girip denizlerden çıkıyorum seninle
Ufuklarda dokuz telli ses koúuúmaları” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek,
Sensin Ak Sevgilerde Gülümseyen, 53, 8)
"Ey latası sırtına dar gelen çelebi,
Nereden dinlemeye geçtin beni?
142
Konuúursam sesimin kanaması durmaz
Susarsam takvimlere úavkım vurmaz ” (Güneúten Öte, Seninle Yaka
Yaka Oku Beni, 19, 3)
Aúa÷ıda bu son örne÷in daha detaylı incelemesi yer almaktadır:
söz dizimi çizgisi
tamlayan unsuru
tamlanan unsuru
iliúki çizgisi
ses(imin)
>
temel anlam
<
kanama(sı)
temel anlam
ba÷daútırma çizgisi
yan tasarımlar
tehlikeli olabilir,
durdurulması zor olabilir,
kan sıvı oldu÷u için
akıcıdır, kanama olması
için bir neden gerekir,
Yukarıda úema ile gösterdi÷imiz örnekte, “ses” ve “kanama”
göstergeleri arasında kurulan iliúkiyi anlaúılır kılan, “kanama” göstergesinin
yan tasarımlarıdır. Sıra dıúı ba÷daútırmadan úairin úöyle bir durum içinde
oldu÷unu anlarız: øçinde söylenmesi gereken öyle çok söz var ki konuúmaya
baúlarsa hiç susmayacak, sözleri su gibi akacak. ùair ayrıca, “susarsam
takvimlere úavkım vurmaz” mısrasıyla sözlerinin önemini vurgulamakta,
ifadeyi zenginleútirmektedir.
Aúa÷ıdaki örnekte ise hem tamlayan hem de tamlanan sıra dıúı
ba÷daútırmadır. Üstelik birleúerek yeni bir sıra dıúı ba÷daútırma oluútururlar:
143
“Karanlı÷a bakıyorum, karúımda bir kuru kafa
Soyunmuú bütün ziynetlerinden bana gülüyor
Gözlerini ba÷ıúlamıú aç karıncalara
Dilinin dudaklarının yerlerinde yeller esiyor
Sukûtu zehirler kusuyor
Öyküsü, ölü kelimelerin çiçeksiz öyküsü” (Leyl ü Nehar Aúk,
Ayrılık Köprüsü, 16, 6)
Örnekteki iliúkiyi úema ile gösterelim:
ba÷daútırma çizgileri
tamlayan unsuru
3.sıra dıúı
ölü kelimeler(in)
ba÷daútırma
1. sıra dıúı ba÷daútırma
tamlanan unsuru
çiçeksiz öykü(sü)
2. sıra dıúı ba÷daútırma
Birinci sıra dıúı ba÷daútırma “ölü” sıfatıyla “kelimeler” ismi arasında
gerçekleúmiútir. “Ölü” göstergesinin tasarımları, ça÷rıútırdıkları ve duygu
de÷eri ile “kelime” göstergesinin temel anlamı arasında gerçekleúen iliúki
sonucunda, sıra dıúı ba÷daútırma úöyle bir anlam kazanmaktadır: Artık
kullanılmayan, geçerlili÷i olmayan,
eski önemini ve de÷erini yitirmiú
kelimeler.
økinci sıra dıúı ba÷daútırma ise “çiçeksiz” sıfatıyla “öykü” ismi
arasında gerçekleúmiútir. “Çiçeksiz” göstergesinin tasarımları, ça÷rıútırdıkları
ve duygu de÷eri ile “öykü” göstergesinin temel anlamı arasında gerçekleúen
iliúki sonucunda sıra dıúı ba÷daútırma úöyle bir anlam kazanmaktadır:
Güzelli÷i, etkileyicili÷i olmayan, be÷enilecek özelli÷i olmayan öykü
Üçüncü sıra dıúı ba÷daútırma ile úair asıl söylemek istedi÷ini ortaya
koymuú oluyor: Dikkate de÷er, anlamlı bir öykünün olmayıúı, öyküsüzlük.
144
ùairin anneli÷e has “do÷urmak, meme, emzirmek, süt” gibi
kelimelerle sıra dıúı ba÷daútırmalar kurdu÷una, “anne”nin duygu de÷erinden,
tasarımlarından
ve
ça÷rıútırdıklarından
faydalanarak
yepyeni
canlandırmalarla güçlü ifadeler oluúturdu÷una úahit oluruz. Aúa÷ıda isim
tamlaması kurmuú böyle bir örnek görmekteyiz:
“ùiirim, Kıble kumaúına sarar sarmalar beni
Ve esrik gönlüme minarelerin sütleri damlar” (Sevgi Turnaları,
ùafa÷a Do÷ru, 9, 8)
Aúa÷ıdaki örneklerde de canlandırma yoluyla yapılmıú sıra dıúı
ba÷daútırmalardan yararlanılarak göstergelere yepyeni anlamlar yüklenmiú,
göstergeler canlı sahnelerle somutlaútırılmıútır:
“Topra÷ın kemiklerini kırıyor deli deli akan su” (Ihlamurlar Çiçek
Açtı÷ı Zaman, Gel –Git, 98, 3)
“Bir özlemin kalp atıúlarıdır çizdi÷im her resim” (Ay ùafa÷ı Çok
Çiçek, Sensin Ak Sevgilerde Gülümseyen, 53, 23)
2. 1. 2. 5 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan
øsim Tamlaması
Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar
øsim tamlamalarında tamlayan unsuruna, tamlanan unsurunun somut
varlıklara ait anlam özelliklerini yüklenerek sıra dıúı ba÷daútırmalar kurulur.
ùairin “ses” göstergesi ile sık sık sıra dıúı ba÷daútırma kurdu÷una
de÷inmiútik. Aúa÷ıda “ses” göstergesinin kullanıldı÷ı temelinde somutlaútırma
yatan isim tamlaması úeklinde kurulmuú sıra dıúı ba÷daútırmalardan örnekler
yer almaktadır:
145
“Benden önce varır ırma÷a gölgemin sesi
Da÷ılırım acılar sabrımın üstüne yüklendi mi” (ølk Yazda, Bir Devi
Emziren Mor Acılar, 126, 11)
“Sevgilinin sofrasına otururken ben
Önce segâh kıvamında besmele çekerim,
Sesimin úimúekleri maverayı arúınlar.” (Beyaz Dilekçe, Beyaz
Dilekçeye Beyaz Bir Önsöz -II-, 10, 3)
“Sesimin kırılmıú ayna döküklü÷ü,
Benzimin sarılı÷ı,boynumun büküklü÷ü
Can korkusundan de÷il canlar,” (Beyaz Dilekçe, Beyaz Dilekçeye
Beyaz Bir Önsöz -IV-, 16, 1)
ùairin aynı göstergelerle, farklı sıra dıúı ba÷daútırmalar kurdu÷una da
úahit oluruz. Aúa÷ıda “kumaú” göstergesi ile hem “aúk” hem de “ses”
göstergeleri
arasında
ba÷
kurulmakta
ve
bu
soyut
göstergeler
somutlaútırılmaktadır:
“Dingin sularda uyuklarken siyah ku÷ular
øçimde ses kumaúları dokunur ça÷layanların.” (Ihlamurlar Çiçek
Açtı÷ı Zaman, Süresiz, 133, 6)
“Aúkımın kumaúını
Kör makasla el kesti” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Bir Hasret Yılı Daha, 24,
15)
Aúa÷ıdaki örnekte “takvim”, zamanı ifade etmek için kullanılmakta,
“yorgun”
sıfatı
ile
kiúileútirilirken,
“gölge”
sahibi
kılınarak
somutlaútırılmaktadır. “Yorgun takvim”, “mor gölge”, “sünger ses” sıfat
tamlaması úeklinde kurulmuú birer sıra dıúı ba÷daútırmadır. ùair onları baúka
sıra dıúı ba÷daútırmaların içinde kullanmaktadır:
146
“Gelip-geçici bulutlar anadan kısır, mevsimler kurak…
Gittikçe kısalıyor yorgun takvimlerin mor gölgesi
Bütün sesleri bastırmıú, kızgın güneúin sünger sesi” (Bir Çift Beyaz
Kartal, Baki Kalan, 52, 3-4)
Örnekte úair, güneúin dik açıyla geldi÷i ve en kızgın oldu÷u ö÷le
vaktini tasvir etmektedir. Gölgeler, bu vakte do÷ru kısalır ve sıcaklık artar.
“Kızgın güneúin sünger sesi” tamlamasında “güneú”in temel anlamına,
”sünger ses” sıra dıúı ba÷daútırmasının kazandı÷ı anlamlar yüklenmiútir. øç
içe bu iki sıra dıúı ba÷daútırmayı úema ile gösterelim:
ba÷daútırma çizgileri
tamlanan
sıfat unsuru
sünger
1.sıra dıúı
ba÷daútırma
tasarımlar
isim unsuru
ses(i)
temel anlam
2.sıra dıúı
ba÷daútırma
ba÷daútırma
çizgileri
tamlayan
(kızgın) güneú(in)
temel anlam
Birinci sıra dıúı ba÷daútırmada “ses” göstergesinin temel anlamına
“sünger göstergesinin yan tasarımları yüklenmiútir. Sünger; emici, silici,
temizleyici, içine çeken gibi yan tasarımlara sahiptir. Ses göstergesiyle
birleúince úöyle bir imge oluúuyor: Di÷er sesleri yok eden, susturan, bastıran,
güçlü bir ses.
147
ùair göstergeleri kiúileútirip somutlaútırarak zamandan ve mekandan
bir kesiti canlandırmaktadır. Baúka úairlerin de yaptı÷ı gibi, sessizli÷i dile
getirirken çevreyi ve zamanı da tasvir etmekte, sessizli÷in boyutunu
göstermek için de güneúin sesinden -daha do÷rusu sessizli÷indenyararlanmaktadır. Güneúi bu kadar çok hissedip, sadece onun sesini
duyabilen, gölgelerin her an kısaldı÷ını görebilen úair, düz bir alanda olmalı.
Muhtemelen sıcaktan toprak da kavrulmuútur. Etrafta derin bir sukûnet hasıl
olmuútur.
Aúa÷ıdaki örneklerde yine “zaman” göstergesini görmekteyiz. Biz
zamanın geçti÷ini a÷aca, çiçe÷e, topra÷a, havaya, kısacası bizi çepe çevre
sarmalayan tabiata bakarak anlarız ama zamanı çiçek gibi, böcek gibi
tutamayız. Zamanın temel anlamına tabiata ait unsurların anlam özelliklerini
yükleyen úair, genellikle tabiata ait unsurlarla somutlaútırdı÷ı zamana, elle
tutulur, gözle görülür bir özellik kazandırır:
“øçim oyulmuú
Deniz olmuú
Deniz ve deniz kadar bir kuú
Zamanın en gevrek dalına konmuú
Hangi kitaba sı÷abilirim ki ben
Her mekân bir agora” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Çeperinden
Kan Sızan Bir Testinin Yalın Öyküsü, 111, 16)
“Uzun saçlı sevdam dolaútı dallarına zamanın
Hangi da÷da dinleniyor rüzgarının parmakları?” (Bir Çift Beyaz
Kartal, Uzun Saçlı Sevdam, 26, 11)
Aúa÷ıda “zaman” göstergesinin geçti÷i baúka bir örnek görmekteyiz:
148
“Güneú köste÷inden kopmuú eski bir saattir
ønlerken her ö÷le vaktinin sa÷ır davulu” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek,
Mavi Sevda, 72, 8)
ùema ile úöyle gösterebiliriz:
ba÷daútırma çizgileri
sa÷ır
sıfat unsuru
1.sıra dıúı
davul(u)
ba÷daútırma
isim unsuru
(duygu de÷eri,
(temel anlam)
tasarımlar)
2.sıra dıúı
ba÷daútırma
ba÷daútırma
çizgileri
(ö÷le) vak-i-t(inin)
(temel anlam)
Yukarıda, insanlara ait bir özellik (sa÷ır ol-), insan dıúında üstelik de
cansız bir nesneye (davul) yüklenerek birinci; bu somut düzleme ait nesne ile
soyut bir düzlemden alınan göstergenin (vakit) birleútirilmesiyle ikinci sıra dıúı
ba÷daútırma yapılmıútır.
Aúa÷ıdaki iç içe girmiú iki sıra dıúı ba÷daútırma úeklinde kurulmuú
örnek, “su”yun kendine yabancı görünen bir gösterge ile ba÷daútırılıp, güçlü
bir ifadede nasıl buluútu÷unu göstermektedir:
“Gün iyice a÷aracak birazdan,
Çekilecek karanlı÷ın yorgun düúen suları.” (Güneúe Uçmak
østiyorum, Karanlık Odada økinci Banyo, 84, 6)
149
Sıra dıúı ba÷daútırmanın tasarımlarından yararlandı÷ımız “su” ögesi,
“yorgun düúen” sıfat fiil grubuyla nitelenerek kiúileútirilmiú ve baúka bir sıra
dıúı
ba÷daútırma
oluúturmuútur.
Günün
do÷uúunun
yavaú
yavaú
gerçekleúmesi, suların çekiliúine benzetilmiú; yavaú yavaú akan zaman ile su
özdeúleútirilmiútir.
Temel anlamları arasındaki uyumsuzluk nedeniyle sıra dıúı olarak
adlandırdı÷ımız bu ba÷daútırma, “karanlık” göstergesinin temel anlamına
yüklenen “su” göstergesinin “derinlik, giz, bilinmezlik, sır” gibi tasarımları ve
ça÷rıútırdı÷ı “zaman” kavramı ile anlam kazanır. Farsça’da “dolaylarında”
anlamına gelen “su”yu, “ikindi suları, akúam suları” úeklinde zamanı da tasvir
etmek için kullanırız. Bu kullanım bir süre sonra “zamanın su gibi akması”
deyimi ile birlikte suyun “zaman” anlamını da üstlenmesini sa÷lamıú ve úair
úiirlerinde bu iliúkiyi çok iyi kullanmıútır.
Aúa÷ıda yer alan baúka bir örnekte úairin yine “karanlık” göstergesini
somutlaútırdı÷ını görürüz:
“Beklenmedik bir kuyruklu yıldızdır kalbime çarpan,
Hoyrat darbelere karúı sevgidir dik tutan beni
Ve sesimdir karanlı÷ın sazlarını biçen tırpan…” (Bir Çift Beyaz
Kartal, Uzun Saçlı Sevdam, 25, 3)
2. 1. 2. 6 Farklı Düzlemler Arasında Aktarma Yoluyla Yapılan
øsim Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar
ùair, farklı düzlemlere ait göstergelerle sıra dıúı ba÷daútırma
kurarken deyim kalitesinde söz birliktelikleri oluúturmaktadır. Aúa÷ıdaki
örnekte mesafeyi anlatmak için kullanılan ”bir göz erimi” kelime grubu da
böyle bir sıra dıúı ba÷daútırmadır:
150
“Gemiler dolar boúalır
Konup konup kalkar martılar
Ben ufka bakarım bir göz erimi” (Uzaklara Türkü, Yeterince, 104, 7)
Aúa÷ıdaki örnekte “söz” ve “tetik” arasında farklı bir iliúki kurulmuútur.
“Horoz bir bakır iletken,
ùaúkın erken öttü yine.
Fitneler hiç yatmaz zaten,
Basar sözün teti÷ine.” (Güneúe Uçmak østiyorum, Gönül Döverken
Yokuúu, 202, 4)
Bu örnek aúa÷ıda úema üzerinde gösterilmiútir:
söz dizimi çizgisi
söz(ün)
tetik(i)
tamlayan unsuru
tamlanan unsuru
iliúki çizgisi
temel anlam
>
<
temel anlam
ba÷daútırma çizgisi
tasarımlar, duygu de÷eri:
(silah dolayısıyla)
zarar verici,
acı verici,
üzüntü verici,
mutsuzluk verici,
kötülük getiren,
dikkatli olma,
birden birelik, anilik,
ùair bu yolla “sözün teti÷ine basmak” gibi deyim güzelli÷inde bir ifade
yakalamıú olur. “Sözün teti÷i” tamlamasında, “söz” göstergesinin temel
151
anlamıyla “tetik” göstergesinin ça÷rıúımları, an duygu de÷eri arasında
ba÷lantı kurulmuútur. Devreye giren bu yeni anlamlarla úair, “fitneler
(geçimsiz, ara bozucu insanlar) uygun anı kollar ve hiç beklenmedik bir anda
insanlara zarar veren, ara bozan, mutsuzluk, acı, üzüntü getiren konuúmalar
yaparlar” demektir. ”Fitne” göstergesinin olumsuz ça÷rıúımları da bu ifadenin
belirginleúmesinde etkili olmuútur.
Önceki bölümlerde de görüldü÷ü gibi úair, “maya, mayala-, maya tut-“
gibi kelimelerle pek çok kez sıra dıúı ba÷daútırma kurmuútur. ùair bunu,
bahsi
geçen
kelimelerle,
“mayalanabilir
özellikler
gösteren
kelimeler
kümesi”nin dıúından seçti÷i elemanlar arasında kurdu÷u akla gelmedik
iliúkilerle yapar. Aúa÷ıda isim tamlaması úeklinde kurulmuú böyle bir örnek
yer almaktadır:
“Sesiniz mutlulu÷umuzun mayası
Sesiniz bir diriliú potası” (Zaman Bir Beyaz Türküdür, Zaman Bir
Beyaz Türküdür, 7, 16)
Aúa÷ıdaki örnekte ise úair hüsn-ü talil sanatından da faydalanarak
sıra dıúı ba÷daútırma yoluyla güzel bir tabiat tasviri yapmaktadır:
“Söktüm tan yerinin mührünü
Aydınlı÷ı saçlarıma taktım geliyorum.” (Uzaklara Türkü, Söktüm Tan
Yerinin Mührünü , 66, 7)
Yukarıdaki örnekte “tan yeri” temel anlamında kullanılmıú, “mühür
göstergesinin tasarımlarından yararlanılmıútır. Örnek aúa÷ıda tabloyla
gösterilmektedir:
152
tamlayan unsuru
söz dizimi çizgisi
tamlanan unsuru
mühr(ü)
tan yeri(nin)
temel anlam
iliúki çizgisi
temel anlam
>
ba÷daútırma çizgisi
<
tasarımlar, ça÷rıúımlar
açılması için bazı úartlar gerekir,
açılması zordur, gizli úeyler için
kullanılır,
zaman
mühür
açıldı÷ı
sırlar da açı÷a çıkar,
mühür açıldı÷ı zaman yeni bir
dönem baúlar
ùair mühür göstergesinin tabloda yer alan tasarımlarını tan yeri ile
iliúkilendirmiútir. Tan yeri, güneúin do÷mak üzere oldu÷u sırada ufukta hafifçe
aralanan yerdir. ùair günün aydınlanmasını, hüsn-ü talil sanatından
faydalanarak mührün açılması olarak ifade etmiútir. Böylelikle karanlık ve
dolayısıyla kötülük korku, umutsuzluk, acı, keder ve dahil tüm olumsuzluklar
sona ermiú, umut ve tüm güzellikler aydınlıkla birlikte ortaya çıkmıútır. Gün
ıúı÷ı vurdu÷u zaman saç parlar. ùair buradan yola çıkarak bu do÷al olayı
“aydınlı÷ı saçlarına takmak” úeklinde ifade ederek yeni bir hüsn-ü talil sanatı
daha yapmıútır.
Aúa÷ıdaki örneklerde farklı düzlemlerden hayvan düzlemine geçiú
söz konusudur:
“Ay bir ala buza÷ı
Kara inek koynunda
Gökçen çiçekler açtı
ùafa÷ın kaz boynunda
153
Ben de domurdum aha...” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Bir Hasret Yılı
Daha, 23, 4)
“Kar ya÷ıyor
Türkülerin kanadına” (Kar Sesi, Kar Ya÷ıyor, 71, 12)
Aúa÷ıdaki örneklerde ise tamamen farklı düzlemlere ait göstergelerin
ba÷daútırılmasıyla yepyeni kavram alanlarının oluúturuldu÷u görülmektedir:
“Kar ya÷ıyor, kar ya÷ıyor
Kılıçlar úakırdıyor kar dü÷ümlerinde” (Kar Sesi, Kar Ya÷ıyor, 71, 24)
“Dü÷üm” göstergesinin anlam özellikleri “kar”a yüklenmiútir. “Dü÷üm”
somut nesneler için kullanılan kelime iken, içinden çıkılmaz durumların
somutlaútırılması için soyut kavramlarla da kullanılır olmuútur : duyguların
dü÷ümlenmesi , olayların dü÷ümlenmesi gibi. Burada ise “dü÷üm” göstergesi
ile bir kar tasviri yapılmaktadır. Bir úeyin dü÷ümlenebilmesi için karıúması
gerekir. Demek ki kar öyle çok ya÷ıyor ki kar taneleri birbirine karıúıyor.
Ayrıca ip gibi görünmesi için taneleri bir o tarafa bir bu tarafa savuran rüzgar
da olmalı. ùiiri okurken yapabilece÷imiz yukarıda bir kısmı basit bir
açıklamayla verilmiú yorumlar, zihnimizde zengin hayallerin oluúmasını
sa÷lar. ùair bu yolla okuyan ve dinleyeni etkilemiú olur.
“En zengin damarı bendedir aúk cevherinin
Asılmıúım güneúin en kıvrak ipine
Gölgeler sokulunca içime
Üúüyüverdim” (Kar Sesi, Kader, 88, 10)
“Güneú” ve “ip”, anlam özellikleri arasında uyum bulunmayan iki
gösterge iken isim tamlaması úeklinde aralarında kurulan sıra dıúı iliúkilerle
ba÷daútırılmıútır. Güneú ıúınlarını uzanan iplere benzetip, üúüdü÷ü için
kendini bu iplere asarak ısıtan úair, göstergeler arasında anlaúılması güç
154
iliúkiler kurmuútur. “Güneúin ipi” isim tamlamasında “ip” parçası olamayacak
bir nesnenin, yani “güneú”in, parçası yapılınca isim tamlaması bir sıra dıúı
ba÷daútırma olmuútur.
2. 1. 3 Ad Aktarması Yoluyla Yapılan
øsim Tamlaması
Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar
ùair az da olsa ad aktarmalarından da yararlanmaktadır. Aúa÷ıdaki
örnekte úair bu yolla yıldızları, hizmet eden genç kızlara benzetmektedir:
“ùu kızıl-kor gözlü deli kartallar
Ay do÷arken gö÷e do÷ru uçarlar
Tayfalarla konuúur so÷uk kayalar
Gök kızları gökte sofra açarlar.” (Uzaklara Türkü, Uzaklara Türkü, 2,
10)
2. 2 SIFAT
TAMLAMASI
KURULUùUNDAKø
SIRA
DIùI
BAöDAùTIRMALAR
Sıfatlar niteledikleri ve belirttikleri isimleri çeúitli yönlerden açıklar ve
tamamlar. Sıra dıúı ba÷daútırmalarda bu daha önce kullanılmadık, akla
gelmedik yollarla yapılmaktadır.
Temel anlamları düúünüldü÷ünde anlamsız, mantık dıúı görülen bu
tamlamalar sıfat unsurlarının duygu de÷erleri, ça÷rıútırdıkları ve di÷er anlam
özellikleriyle açıklanabilmektedir. ùairin bu yola baúvurma sebebi güçlü, etkili
ve yo÷un anlamları az sözle verme, kliúeleúmiú, rutin kullanımların dıúına
çıkma iste÷idir.
155
Di÷er sıra dıúı ba÷daútırmalarda oldu÷u gibi burada da mecazlardan,
benzetmelerden ve aktarmalardan faydalanılmaktadır. Ne var ki úair, klasik
kullanımları bilinçli olarak de÷iútirerek dilde yeni anlatım biçimleri dener. Bu
yolla dile yeni bir güç kazandırmayı, kelimelerin etkisini arttırmayı, okuyan ve
dinleyende zengin imgeler oluúturmayı amaçlar.
Sıfat tamlaması úeklinde kurulmuú sıra dıúı ba÷daútırmalarda sıfat
unsuru tek bir kelime olabilece÷i gibi, ismi niteleyen birden çok sıfat da
bulunabilmektedir. Karakoç ise daha çok ya tek sıfatı tercih eder, ya da tek
bir sıfat gibi kullandı÷ı sıfat grubunu ki bu grup da genellikle sıfat-fiillerle
kurulmaktadır. Aúa÷ıdaki iki örnekte sıfat unsuru tektir:
“Kesir yargılar tüm çürür
Gök olanda aúk ve úiir.” (Seyran, Gök Olanda Aúk Ve ùiir, 56, 5)
“Geceyi da÷lara sı÷ınmakla geçiririm,konuúan da÷lar
Bir kuú öter ötelerden,emzirir yüre÷imi mor acılar” (ølk Yazda, Bir
Devi Emziren Mor Acılar, 126, 14)
ùu iki örnekte birden fazla sıfat aynı isimle akla gelmedik yollarla
ba÷daútırılmıútır:
“Yorgun bakıúlar bulutu
ùimúeksiz bir kırık kanat
Giden kalanı unuttu
Iúı÷ı emdi serenat” (Seyran, Islak Direkteki Yorgun Kuúlar, 47, 12)
“Renkten renge gire gire gün battı aha
Çöküverdi bir kemikli sinsi karanlık” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Ay
ùafa÷ı Çok Çiçek, 6, 2)
156
Aúa÷ıdaki örneklerde sıfat unsuru bir kelime grubudur. Genellikle de
isim unsuruna “-lı, -li, -lu, -lü” eki getirilerek oluúturulmuú sıfat tamlamasının
baúka bir ismi nitelemesiyle yapılır:
“Bir yangın yerinde süpürgesini sallarken rüzgar
Dumandır, alevdir, küldür benim uzun saçlı sevdam.” (Bir Çift
Beyaz Kartal, Uzun Saçlı Sevdam, 24, 11)
“Kuyunun dibine düútüm birden
Bütün yolları kesince
Çift a÷ızlı gece” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Sen Adres
Bırakmadan Gidince, 22, 18)
“ùiir pusatlı yüre÷im, turna kanatlı yüre÷im
Koruganlara sı÷maz olur ve güneúe omuz vurur.” (Ihlamurlar Çiçek
Açtı÷ı Zaman, Süresiz, 134, 5)
“Kirazlar, viúneler çiçek açmıútır
Seversen,gülümsersen yer-gök çiçek
Ötelerden ya÷mur atlı bir cevap gelir
Dalların uykuları kaçmıútır
Rüzgârın nefesi kesilir
Gönül bir olmaza asılır
Ve hülyâlarda úekillenir gelecek.” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman,
Malatya øçin Poem, 199, 3)
Sıfat unsuru, isim ve sıfat unsurunun yerleri de÷iútirilip isim unsuruna
iyelik eki getirilmesiyle yapılmıú isnat grubu kuruluúunda da olabilmektedir:
“Turnalar geçer yaylalardan sesleri ıslak
Gönül kuúatıverir ta A÷rı'dan østanbul'u” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Mavi
Sevda, 72, 5)
157
“ùairler eúkali bozuk úiirler do÷uruyor” (Güneúten Öte, Sizin øçin
Yazdım Bu ùiiri, 128, 7)
Aúa÷ıdaki örneklerde isim unsurunu sıra dıúı yollarla niteleyen sıfat
unsuru sıfat-fiil grubu halindedir:
“Zifiri karanlı÷a dalmadan bir çıra bul,
ùafak dokuyan yürek sevgiyle versin o÷ul” (Menzil, Yi÷itsen Mum
Yak Götür, 33, 6)
“Sevgilimin bana iúledi÷i ses
A÷ca kanatlarıyla uçarken tepelere
Kediler yalanıyor pusularda
Bütün yapraklar kıpır kıpır
Yerlerde rengârenk kır çiçe÷i” (Uzaklara Türkü, Bütün Kelebekler
Dokuz Temmuzdur, 50, 11)
“Ey ıúık hızında seyreden hüzün
Gülümse, kördü÷ümler çözülsün” (Güneúe Uçmak østiyorum, Yorgun
Bulutlar Oturmuú Gözlerine ve Hâlâ Bir Hüsnüyusuftur Bendeki Yüzün, 146,
14)
“Seher ya da gurûb vakti âfaka renk-ıtır veren
Senin baúak söken terin, gonca güllerin oluyor” (Leyl ü Nehar Aúk,
Hayatım Sana Ayarlı, 89, 10)
Bunların dıúında:
“Gün iyice a÷aracak birazdan,
Çekilecek karanlı÷ın yorgun düúen suları.” (Güneúe Uçmak
østiyorum, Karanlık Odada økinci Banyo, 184, 6)
158
örne÷inde oldu÷u gibi isim tamlaması kuruluúundaki öznenin sıfat-fiil grubu
ile de sıra dıúı iliúkiler içinde oldu÷u durumlar vardır. 11
ùimdiye kadar verdi÷imiz örneklere bakılacak olursa sıfat tamlaması
kuruluúundaki
kullanılmaktadır.
sıra
dıúı
Belirtme
ba÷daútırmalarda
sıfatlarının
sıra
hep
dıúı
niteleme
bir
iliúki
sıfatları
ile
ismi
tamlayamamalarının sebebi portatif oluúlarından kaynaklanıyor olabilir. “ùu”
iúaret sıfatı yerine göre “bu” olur, “öteki” “beriki” olur. “Üç kulak vardı.”
dedi÷imizde kula÷ın sayısı sıra dıúılık yaratmaz ama “Üç kulaklı adam”
dersek “kulak” ismi ile birlikte niteleme sıfatı olan üç, anlama sıra dıúılık
katmaktadır. ùairin “Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman” adlı úiirinde geçen:
“Kumaúı eprimiú üç mevsim geçer” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman,
Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, 12, 9)
örne÷inde “üç”, sadece “mevsim” ismini belirtmekte, ba÷daútırmanın sıra dıúı
olmasında bir rol oynamamaktadır. ùairin úiirlerinde belirtme sıfatı ile bir
ismin sıra dıúı ba÷daútırılmasına bir tek örnek bile bulunmamaktadır.
Sıfat tamlaması kuruluúundaki
sıra dıúı ba÷daútırmalarda isim
unsuru temel anlamında kullanılırken sıfat unsurunun duygu de÷eri,
tasarımları, ça÷rıúımları devreye girmekte, isim unsuru akla gelmedik yollarla
açıklanmaktadır. Tüm sıra dıúı ba÷daútırmalarda oldu÷u gibi söz konusu
örneklerde de isim unsuru kendini niteleyen sıfatlar yoluyla bambaúka
varlıklara, nesnelere, kavramlara benzetilmekte, yeni aktarmalar, yeni
mecazlar oluúturulmaktadır. Böylelikle úiirsel bir güçle yüklü tasarımlarla,
insanı derinden etkileyen duygular uyandıran úair, úiir dilinin etkileme ve
duygulandırma iúlevlerini yerine getirmiú olur.
11
Bu örnekleri bütünlük içinde de÷erlendirmek için “øsim Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı
Ba÷daútırmalar” baúlı÷ı altında inceledik.
159
2.
2.
1
Benzetme
Yoluyla
Yapılan
Sıfat
Tamlaması
Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar
Benzetmelerden yararlanılarak yapılan sıra dıúı ba÷daútırmalarda
“gibi” edatlı úekillerin yanında, “-sı, -si, -su, -sü” benzetme ekiyle yapılmıú
úekillere de rastlamaktayız. Bunların dıúındakilerde ise genellikle ek
kullanılmadı÷ı görülür:
“Bir sesin var ki zemzem” (Kar Sesi, Senin øçin 1, 99, 12)
”Ki”
ba÷lama
edatı
ile
kurulmuú
bu
örne÷i
düz
cümleye
çevirdi÷imizde benzetme edatını da görürüz: “Zemzem gibi bir sesin var.”
“Zemzem” göstergesinin mukaddes, de÷erli, ilahi, etkileyici, eúiz, aynı
zamanda zemzem su oldu÷u için tertemiz, pürüzsüz, akıcı, dinlendirici,
ferahlık verici gibi yan tasarımlarından yararlanılarak zihnimizde yeni ve
de÷iúik tasarımlar oluúturulmaktadır.
“Bir sesin var ki mukaddes” denilse bile o ses “zemzem” göstergesi
ile
yapıldı÷ı
kadar
“mukaddes”
yapılamaz;
çünkü
úairler
sıra
dıúı
ba÷daútırmaları kullanarak okuyucu ve dinleyiciyi de úiirlerinde oluúturmaya
çalıútıkları anlama dahil ederler. Açık açık yazılmıú, ilk görüúte anlamını
haykıran dizelerdense okuyana ve dinleyene yorumlayabilme, hayal gücünü
kullanabilme, kendi duygu ve düúünce dünyası ile úairinkini özdeúleútirebilme
imkanı veren dizeler, her zaman daha etkileyici olmuútur. Sıra dıúı
ba÷daútırmaların úiir dilinde daha çok tercih edilmesi de bundandır.
ùair sıra dıúı ba÷daútırmalarında zaman zaman sırtını var olan
deyimlere, aktarmalara ve benzetmelere yaslamaktadır. Yukarıdaki örnek “su
gibi ses” benzetmesinden örneksenerek yapılmıútır. Aúa÷ıdaki örne÷in ise
özellikle
çocuklar
için
kullanılan
örneksenerek yapıldı÷ını görmekteyiz:
“uykusu
baúına
vur-“
deyiminden
160
“A÷rıtmadan giriyorsun etimden içeri
Beynimde ve ruhumda sinsin ateúleri yakarak
Sahura uyanmıú çocuklar gibi kıvırcıklı sevinçlerle
Seninle se÷iriyorum yaprak yaprak” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Sensin Ak
Sevgilerde Gülümseyen, 52, 7)
Dörtlükte bir sevginin yüre÷e yerleúmesi “etten içeri girmesi; aúkın
etkisi “sinsin ateúlerinin yanması”; duyulan heyecan “yaprak yaprak
se÷irmek” ile ifade edilmektedir. Ancak bizim dikkatimizi çeken daha çok
“kıvırcıklı sevinç” sıra dıúı ba÷daútırmasıdır. Sevincin niteli÷ini anlatmak
amacıyla kullanılan “kıvırcıklı” göstergesinin yan tasarımlarının “sevinç”
göstergesinin temel anlamını yüklenmesiyle yapılan bu sıra dıúı ba÷daútırma,
aúa÷ıda úema üzerinde gösterilmiútir:
sıfat unsuru
söz dizimi çizgisi
iliúki çizgisi
kıvırcıklı
temel anlam
isim unsuru
>
sevinç
<
temel anlam
ba÷daútırma çizgisi
yan tasarımlar
da÷ınıklık, sevimlilik,
içinden çıkılamama,
içinde pek çok duygu
barındırma
ùair ancak çocukların duyabilece÷i kadar masum, içinde pek çok
duyguyu da barındıran, her an daha çok artan, içinde dolandıkça her yanını
saran, hissettiklerinin yüzüne sevimlilik verdi÷i bir sevici anlatmak için
“kıvırcıklı” göstergesini seçmiútir. “Sahura uyanmıú çocuklar gibi” edat grubu
ile zenginleútirdi÷i (sahura kalkmak çocuklar için çok farklı, büyüdüklerini
hissettikleri için mutlu oldukları, uykulu ve da÷ınık halleriyle onları sevimli
161
gösteren bir etkinliktir.) kıvırcıklı kelimesi, aynı zamanda bir sözcüksel
sapmadır.12.
Aúa÷ıdaki ise “-sı, -si, -su, -sü” benzetme ekinden yararlanılarak
yapılmıú benzetmeye dayalı sıra dıúı ba÷daútırmalardan birkaçı yer
almaktadır:
“Kar ya÷ar baúıma, çı÷ ba÷lar saçım,
Taraksı ellerin cana yâr bugün”(Uzaklara Türkü, Açık Adres, 36, 8)
“Seni bildim dirildim, otsu yanım çürüdü.” (Beyaz Dilekçe, Beyaz
Dilekçe 4, 37, 33)
“Ve renkli bir ya÷mur baúlar
Dört köúeden úakır úakır,
Iúıktan úaúıran kuúlar
Bir bulutsu tüy bırakır.”(Güneúe Uçmak østiyorum, Gönül Döverken
Yokuúu, 202, 16)
ùair sıra dıúı ba÷daútırmalarında da “sapma”lardan yararlanmaktadır.
Benzetme edatının yer almadı÷ı aúa÷ıdaki örnekte ise úair, “sabah” ve
“akúam” göstergelerini adı verilen olaydan da yararlanarak benzerlik ilgisi
kurdu÷u “gül” ve “ıtır” göstergeleri ile nitelemiútir.
“Gönül bostanlarında baúlarken taze kırım
Derim, sahip, büyüksün, iúlerine karıúmam
Cemaline aúı÷ım gül sabah ıtır akúam
Ben sana sı÷ınırım”(ølk Yazda, Sahip, 121, 20)
12
“Sapma” konusuyla ilgili detaylı bilgi için bkz.: Aksan 1999b: 166-179; Özünlü 1982
162
Örnekte “gül” ve “ıtır” göstergelerinin tasarımlarını ve duygu
de÷erlerini günün vakitlerine yükleyerek zamanı açıklayan úair, aslında
sevgiliye ait bu özellikleri sabah ve akúam göstergelerine yükleyerek günün
her vaktine sevgiliyi sindirmiú olur.
Aúa÷ıdaki ilk örnekte úair, “çiçek” gibi bir bitki ismini “sıfat” gibi
kullanarak “yürek” kelimesini nitelemiútir. økincisinde de yine isim, “bıldırcın”
gibi bir hayvan ismi ile nitelenmektedir:
“Senin dostlu÷unun iffeti için
Saygıya sarılan çiçek yüre÷im
Sızılar aúk ile bir târ gibi” (Güneúten Öte, Ay Iúı÷ında Turnalar, 56, 5)
“Karanlık bir kan kanseri,
Bıldırcın ıúıklar yansın.” (Seyran, Bir Defter Açtım Geceye, 17, 7)
2. 1. 2 Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan
Sıfat Tamlaması
Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar
Sıfat tamlaması kuruluúundaki sıra dıúı ba÷daútırmalarda úair deyim
aktarmalarından, do÷adan insana aktarma,
somutlaútırma, duyular arasında
kiúileútirme, canlandırma,
ve farklı düzlemler arasında aktarma
yollarını kullanmıútır.
2. 1. 2. 1 Do÷adan ønsana Aktarma Yoluyla Yapılan Sıfat
Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar
Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalar do÷aya ait anlam özellikleri olan
bir sıfatın isimle tamlama kurup, bu özellikleri isme yüklemesi yoluyla kurulur.
163
Aúa÷ıdaki dörtlükte úair sevdi÷ini beyaz bir yelkenliye benzetince
gözleri de deniz oluvermiútir:
“Sen bir beyaz yelkenli
Kıyısız gözlerimde
Hep yalnız koydun beni
Kendi denizlerimde” (ølk Yazda, Ve Bütün Atlar Rehin Bıraktılar
Nallarını, 87, 14)
“Sen” diyerek kastedilen “sevgili” göstergesi, “beyaz yelkenli”
tamlamasının anlam özelliklerini yüklenerek “narin, alımlı, rüzgarda saçları
savrularak dans eden gibi ilerleyen” ve benzeri niteliklere sahip olmuútur.
“kıyısız göz” sıra dıúı ba÷daútırmasında ise “göz”ün temel anlamıyla
“kıyısız”ın anlam özellikleri arasında bir ba÷ kurulmuú, kurulan bu ba÷ ile “sen
beyaz bir yelkenli(sin)” sıra dıúı ba÷daútırması birleútirilmiútir. “Kıyısız”
göstergesi ile “kaçılacak yeri olmayan, kurtulmanın imkansız oldu÷u, sabit
kalındı÷ı ne baúka birinin gidebildi÷i ne gidenin dönebildi÷i yer” akıllara
gelmektedir. ùair aslında sevdi÷ini beyaz bir yelkenliye benzetince, sürekli
sevgilisine bakmak, onu yanında tutmak isteyen úairin gözleri de sadece o
beyaz yelkenlinin yol aldı÷ı, yanaúıp çıkılmaması için kıyısı olmayan,
sevgilinin hapsoldu÷u bir deniz oluvermiútir, ama sevgili gitmiú, úair de boú
gözlerle bakakalmıútır.
2. 2. 2. 2 Kiúileútirme Yoluyla Yapılan
Sıfat Tamlaması
Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar
Karakoç, kimsenin fark etmedi÷i benzerlikleri bularak, insanla di÷er
varlıklar arasında bir ba÷; sıfatın insanlara has anlam özelliklerini isme
yükleyerek sıra dıúı bir ba÷daútırma kurar.
164
Aúa÷ıdaki örnekte úair “güneúin aya÷ı” diyerek yaptı÷ı kiúileútirme ile
sıra dıúı ba÷daútırma kurmakla kalmaz, o aya÷a terlik giydirerek aklın ve dilin
sınırlarını zorlar. Bu zorlamayla okuyan ve dinleyenin zihninde yeni, de÷iúik
tasarımlar ve duygu de÷erleri oluúturur:
“Her zaman demir ökçelidir güneúin aya÷ındaki terlik,
Mezar taúlarını kemirir ökçeleriyle her zaman” (Bir Çift Beyaz Kartal,
Baki Kalan, 53, 12)
“Güneúin aya÷ındaki terlik” tamlamasında güneú, ayak ve terlik
kelimelerinin anlam belirleyicileri ve anlam ayırıcıları (ya da yapısal dil
bilimcilerin
anlambirimcik
adını
verdikleri),
bakımından
birbiriyle
uyuúmadıkları görülür. Terlik, insanların giyebilece÷i bir úeydir, yine ayak, bir
organ adıdır. Oysa “güneú” kelimesi ne insandır, ne de organları vardır. øúte
bu uyumsuzluk tamlamayı bir sıra dıúı ba÷daútırma yapmaktadır.
Aúa÷ıdaki örnekte sıfat fiil grubunun yüklemi ile isim unsurunun
anlam özelliklerinin uyuúmadı÷ı, ancak insanlar için kullanılabilecek bir
niteli÷in cansız bir varlı÷a yüklendi÷ini görmekteyiz:
“ùekere,bala karıúmıú kömür cürufu ,
Dul kalmıú yollarda ömür tüketmek niye” (Bir Çift Beyaz Kartal,
Köúeleri Törpülerim Severken, 101, 12)
Aúa÷ıdaki örnekte ise yine insanlarla kullanabilecek bir fiil, insan
dıúındaki bir kavramla ba÷daútırılmıútır. “Bıçakla-“ fiiline sıfat-fiil eki getirilerek
“çı÷lık” göstergesine “bıçaklayabilme” özelli÷i kazandırılmıútır:
“Dost dedi ki yalnız uçan kuúun baúı dertte,
Gökleri bıçaklayan çı÷lıklardan bilirim...” (Bir Çift Beyaz Kartal,
Ya÷murlu Bir Türkü, 86,16 )
165
Aúa÷ıdaki örnekte ise úair, önce bulutları kiúileútirmiú, sonra da
kiúileútirdi÷i bulutlarla kendi arasında bir benzerlik kurmuútur:
“Ayaklarım baúka yöne çekti, gönlüm baúka yöne;
Kör bulutlar gibi dolaúıp durdum…” (Uzaklara Türkü, Üç Damla Kan
Düútü Karların Üstüne, 111, 10)
Yukarıdaki örnekte úair, körler gibi dolaúmıyor; kör bulutlar gibi
dolaúıyor; çünkü kör bile olsalar insanlar gidecekleri istikameti bilir ve o yöne
gitmek için çaba sarf eder. Oysa bulutlar için bir istikamet yoktur. Kendini
benzetti÷i, her yere, her yöne gidebilen bulutlara “kör” sıfatının anlam
özelliklerini yükleyen úair, çaresizli÷ini, ne yapaca÷ını bilmezli÷ini daha güçlü
bir úekilde ifade etmiú olur.
Aúa÷ıdaki örnekte ise “sa÷ır” sıfatının insan dıúındaki bir varlık için
kullanılmasından kaynaklanan bir sıra dıúılık vardır:
“Hareket yok eúyada biçim dersen
Benek benek nokta ve sa÷ır bir ünlem” (Kar Sesi, Kar Sesi, 8, 10)
2. 2. 2. 3 Canlandırma Yoluyla Yapılan
Sıfat Tamlaması
Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar
ùair, sık sık canlı dıúındaki varlıklarla canlılara ait nesneleri, fiilleri,
nitelikleri,
duyguları,
davranıúları
birleútirerek
sıra
dıúı
ba÷daútırma
yapmaktadır:
“Her sancılı düúte bir do÷um bestesi
Ardından bastırıyor canım kar sesi” (Kar Sesi, Kar Sesi, 9, 1)
166
“At dedin ey úair,burda biraz dur
Mızrap sancılı tellere vaktinde vurmuútur” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı
Zaman, Malatya øçin Poem, 202, 2)
“Sancılı” göstergesi yukarıdaki örneklerin ilkinde soyut bir kavramı,
ikincisinde somut bir nesneyi canlandırmıútır.
Aúa÷ıdaki örnekte “yorgun” sıfatı ancak kiúi gösteren bir adla
birleúece÷i halde “bulut” gibi cansız bir nesneyle ba÷daútırılmıútır. Burada
yorgun olan aslında söyleyici öznenin yorgun gördü÷ü sevgilidir:
“Yorgun bulutlar oturmuú gözlerine
Ve hâlâ taze bir hüsnüyusuftur bendeki yüzün” (Güneúe Uçmak
østiyorum, Yorgun Bulutlar Oturmuú Gözlerine ve Hâlâ Bir Hüsnüyusuftur
Bendeki Yüzün, 146, 11)
“Yorgun” göstergesiyle yapılmıú aúa÷ıdaki örnekte projeksiyon vardır.
Söyleyici özne hem kendi yorgunlu÷unu, hem de yorgun gördü÷ü insanların
durumunu yansıtmaktadır:
“Hangi hoyrat rüzgar söküp götürür
Çatıdaki yorgun kiremitleri?
Tayfalar da÷ılmıú, tekneler çürür;
Mor mor çiçek açmıú çocuk etleri?” (Kar Sesi, Eski Bahçelerde Can
Bir Kuú Evi, 26, 2)
Aúa÷ıda örnek úema ile gösterilmiútir:
167
sıfat unsuru
söz dizimi çizgisi
isim unsuru
iliúki çizgisi
yorgun
temel anlam
kiremit
>
<
temel anlam
ba÷daútırma çizgisi
tasarımlar
dirençsiz, güçsüz, dayanıksız,
eskimiú, yıpranmıú, yorgun
insanların rengi solmuú,
gözleri mamur, omuzları düúük
görüntüleri
“Yorgun”
göstergesinin
“kiremitler”in
canlandırıldı÷ı
belirleyicileri
ve
yadırgadı÷ımız
anlam
ve
bu
anlamsal
bu
ba÷daútırma,
ayırıcıları
nedenle
özelliklerinin
de
arasındaki
“sıra
yüklenmesi
göstergelerin
uyuúmazlık
dıúı”
olarak
ile
anlam
nedeniyle
niteledi÷imiz
örneklerdendir. “Yorul-“ canlılar için kullanılan bir fiil iken “kiremit” gibi cansız
bir varlıkla iliúkilenmiútir. Her iki sözcü÷ün temel anlamını kullanarak
açıklayamadı÷ımız bu ifade ile yapılmaya çalıúılan, göstergelerden birinin
taúıdı÷ı yan tasarımları kullanarak farklı ama bir o kadar da etkili bir anlatım
yakalama çabasıdır. ùair için kiremit ile “yıpranmıú dayanıksız, eskimiú” gibi
göstergeleri birleútirmek kolay ama bu sözcüklerden sadece birini kullanarak
úiire etkileyicilik katmak zordur.
Dizelerde, “uzun zaman boyunca görevini baúarıyla yaptıktan sonra
eskimiú, yıpranmıú, direncini kaybetmiú, güçsüz düúmüú, dayanıklılı÷ını
yitirmiú” gibi anlamların, “yorgun” göstergesi aracılı÷ı ile “kiremit”ler‘e
yüklendi÷ini görmekteyiz. Bu da rüzgârın onu kolayca söküp götürmesine
olanak vermiútir. Elbette ki burada “kiremitler” in canlandırılmasıyla
sa÷lanmıú mecazi bir anlam vardır. Yorgun bir insanın görünüú özellikleri ile
(yorgun insanın rengi soluk, gözleri mamur, omuzları düúük olur.) yıpranmıú
168
bir “kiremit”in özellikleri (kiremitler eskidikçe renkleri atar, çatlar, kirlenir)
arasındaki
benzerlikler
bu
canlandırmada
etkili
olmuútur.
“Çatıdaki”
(insanların çıktıkları zirveyi hatırlatıyor) göstergesinin niteledi÷i “yorgun
kiremit” sıra dıúı ba÷daútırması ile uzun zaman çalıúıp didinip baúarılı olmuú,
iyi konumlara gelmiú ama artık yorulmuú, dermanı kalmamıú, eski gücünü,
direnme kabiliyetini yitirmiú ve yaúlanmıú insanların ölümünden duyulan
úaúkınlık ve üzüntü ustaca ifade edilmiútir.
Aúa÷ıdaki örnekte ise leventlerin ölümleri, denizlerin aç olması
sebebi ile onları yemeleri olarak açıklanmaktadır:
“Güzeller ,yi÷itler nerdedir,diye
Kime soracaksın,sır vakti ,kime
Aç denizler yutmuú tüm leventleri” (Kar Sesi, Eski Bahçelerde Can
Bir Kuú Evi, 26, 9)
Bir úair bo÷ulmayı böyle anlatırsa elbette ki ifade etkileyicilik
kazanacaktır. “Deniz” göstergesinin temel anlamının, “aç” ve ”yut-“
göstergelerinin yan tasarımlarının kullanıldı÷ı bu tamlamanın, mısradaki tüm
sözcüklerle sıkı bir iliúki içinde oldu÷unu görüyoruz. Aç bir canlı
saldırganlaúır, her úeyi yemek ister, tahammülsüzdür, her fırsatı de÷erlendirir,
iútahlıdır, korkutucudur, can acıtabilir. Bu anlamsal özellikler, tüm leventlerin
ölümünü kaçınılmaz kılmaktadır. “Aç” ile “yut-“, “deniz” ile “levent”
göstergeleri
arasındaki
semantik
ba÷,
bu
sıra
dıúı
ba÷daútırmayı
güzelleútiren di÷er bir unsurdur.
Aúa÷ıdaki örneklerde soyut ve cansız kavramların canlılar düzlemine
ait sıfatlarla ba÷daútırılarak, somutlaútırılmıú sahnelerle canlandırıldı÷ını
görmekteyiz:
169
“Ruhum dirilen sesleri içiyor tas tas “ (Zaman Bir Beyaz Türküdür,
Zaman Bir Beyaz Türküdür, 9, 4)
“Tabipler uzaktan bakıp geçtiler,
Yaralı bir úiir kanıyor bende” (Uzaklara Türkü, Asıldı÷ım Her øp
Boynumda Uzar, 11, 2)
2. 2. 2. 4 Somutlaútırma Yoluyla Yapılan
Sıfat Tamlaması
Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar
ùairin úiirlerinde her úeyin rengi vardır. Özellikle yüklemin renk
belirten bir sıfatla nitelendi÷i örneklerin sayısı oldukça fazladır. Beyaz rengi,
genellikle temizli÷in, saflı÷ın; siyah, kötülük, karamsarlık, kin, nefretin;
kırmızı, ateúin, kanın, güneúin do÷uú ve batıúının rengidir. Mavi ve mor
renklerinin karúılıklarını net olarak koymak zordur. Özellikle mavinin anlamı
úairin ruh haline göre de÷iúir. ùair her türlü kelimeyi, hatta fiili bile, mavi rengi
ile niteler.13 Mor ise bazen sıkıntının, zorlu÷un, bazense umudun,
mutlulu÷un, güzelli÷in sembolü olabiliyor:
“Bir so÷an yeúerir göçük altından,
Beyaz yorgunlu÷u lâle yapar kan” (Kar Sesi, Eski Bahçelerde Can
Bir Kuú Evi, 26, 18)
“Dilimde
Zaman bir beyaz türküdür
Bir türkü ki onca görklüdür” (Zaman Bir Beyaz Türküdür, Zaman Bir
Beyaz Türküdür, 9, 28)
13
Bu konuya “Sıra Dıúı Durum Tamlayıcısı+Yüklem Ba÷daútırmaları” bölümünde de de÷inilmiútir.
170
“Dost elinden
Gizli bir kanama ça÷rıúım yapar onca bıçaklı
Sevgi,sabır sularında bir ak zamirdir.” (Güneúe Uçmak østiyorum,
Yorumlar -1-, 193, 15)
“øúte gene karúımda, gene gülümsüyor Demirkazık yıldızı,
Saçlarımda rüzgarın úerbet damlaları bir beyaz sızı” (Güneúten Öte,
Demirkazık Yıldızı, 68, 4)
“Koúan atların solu÷u
Mavi bir türkü zamana ,”(Sevgi Turnaları, Yolda, 75, 2)
“Ey ebruli türkülere çiçek eken aúk güneúi
Ey yalımı büyük ayrılık ateúi
Merhaba!”(Uzaklara Türkü, Merhaba, 91, 23)
Yukarıdaki örneklerdeki nitelemeler ile söyleyici öznenin aklından
geçmeyen bir duruma, bir genellemeye gideriz. Mavi türkü, kırmızı türkü
gibi.14 ùair bunu farklı kavram alanlarına ait göstergeleri birleútirerek
yapmıútır. Böyle bir durumda gerçek bir gerçekli÷in dıúında gerçek olmayan
bir gerçeklikle karúılaúırız. Bu gerçek dıúı gerçeklik zihnimizde zengin
tasarımların oluúmasını sa÷lamaktadır.
“Som sevgilerle belenen
Mor kundaklı düútür gelen” (Sevgi Turnaları, Yolda, 75, 12)
“Mor” renginin umudun, mutlulu÷un, güzelli÷in sembolü olarak
kullanıldı÷ı bu örnekte görüldü÷ü gibi úair, soyut kavramları kiúileútirerek
somutlaútırabilmektedir. Aúa÷ıdaki örnekte ise temel anlamları arasında
anlam iliúkisi bulunmayan göstergelerin, sıra dıúı ba÷daútırma içerisinde
somutlaútırılarak nasıl etkili ifadeler oluúturabildi÷ine úahit olmaktayız:
14
Bkz. Kantel 1978: 61-62
171
“Renkten renge gire gire gün battı aha
Çöküverdi bir kemikli sinsi karanlık” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Ay
ùafa÷ı Çok Çiçek, 6, 2)
Aúa÷ıdaki örnekte soyut olan “düú” göstergesi, salatalık, karpuz,
kavun gibi meyveleri nitelemek için kullanılan somut bir göstergeyle
ba÷daútırılarak sıra dıúı bir ba÷daútırma kurulmuútur
“Bengi-su sende diye kanatlar döúedim ufuklara ,
Kelek kelek düúler sardım
Kıútan bahara” (Bir Çift Beyaz Kartal, Ya÷murlu Bir Türkü, 86, 6)
Somutlaútırmadan yararlanılan bu örnekte “kelek” göstergesinin
“olmamıú, tatsız , lezzetsiz, istenilen kıvama gelmeyen, be÷enilmeyen” gibi
tasarımlarından ve duygu de÷erinden yola çıkılarak “düú” göstergesinin izahı
yapılmıútır.
ùairin úiir yazarken yaúadıklarını, hissettiklerini somutlaútırarak
anlattı÷ı aúa÷ıdaki mısralarda, hayvan -kuú- düzleminden soyut bir düzleme
geçiú yapılmıútır:
“Yazmaya oturuyorum
ølk tuúa basıyorum besmeleyle
Beynimde raks ediyor
Uzun kanatlı kelimeler
Gönlümün memeleri süt dol
Sa÷ılmak ister
ùiir ve kelam güzeli
Baldan tatlı kelimeler
Sevilmek ister
Hayattayım,
Hayattasın,
172
Hayattayız
Seviniyorum.” (Güneúe Uçmak østiyorum, Yaúama Sevinci, 62, 12)
2. 2. 2. 5 Duyular Arası Aktarım Yoluyla Yapılan Sıfat Tamlaması
Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar
Sıra dıúı ba÷daútırmalarda úairin kullandı÷ı yollardan biri de farklı
duyu alanlarına ait göstergeleri ba÷daútırmaktadır. Söz konusu sıra dıúı
ba÷daútırmalarda sıfat unsuru ile isim unsuru farklı duyulara hitap eden
anlam özellikleri taúımaktadır. Sıfat unsurunun anlam özellikleri isim
unsuruna yüklenerek yepyeni bir kavram alanı oluúturulur.
Aúa÷ıda “tatlı ses”ten örneksenerek duyular arasında aktarımla
yapılmıú “pekmezli ses” sıra dıúı ba÷daútırması yer almaktadır:
“Bir pekmezli ses kavalda” (Seyran, Beúgen Ça÷rı Çiçe÷i, 11, 2)
Yukarıdaki örnekte tatma duyusuna ait bir göstergenin iúitme
duyusuna ait bir göstergeyle ba÷daútırıldı÷ını görüyoruz. Bu örnek úema
üzerinde úöyle gösterilebilir:
sıfat unsuru
söz dizimi çizgisi
iliúki çizgisi
pekmezli
temel anlam
isim unsuru
>
ses
<
temel anlam
pekmezi olan,
kula÷ın duyabildi÷i
çok tatlı
titreúim
ba÷daútırma çizgisi
tasarımlar, ça÷rıúımlar
hafif a÷dalı, koyu kıvamlı,
faydalı, direnç arttırıcı, enerji verici
173
“Pekmezli” göstergesine, temel anlamıyla ba÷ı koparılmadan yeni
anlamlar yüklenmiútir. Pekmez gibi faydalı bir besinin bedeni beslemesi gibi
ses de ruhu besleyecektir. Aslında eskiden beri “pekmezli
ses” yerine
kullanılan “tatlı ses” ba÷daútırması da sıra dıúıdır. Ne var ki göstergenin sıkça
kullanımı, duygular arası geçiúle yapılan bu sıra dıúlılı÷ı sıradanlı÷a
çevirmiútir. Tıpkı günlük yaúantımızda kullandı÷ımız di÷er ba÷daútırmalar
gibi: kırık kalp, so÷uk savaú… ùair bu sıradanlaútırmaya inat “pekmezli”
göstergesiyle yan tasarımları, ça÷rıúımları ço÷altmıú, tekrar bir sıra dıúılık
sa÷lamıútır. Tadın yo÷unlu÷unu artırmıú, üstelik “faydalı bir tat” -bilindi÷i gibi
pekmez kan yapıcı, vücut direncinin artırıcı, enerji verici vb. özelliklere
sahiptir- anlamını
“tatlı” yerine kullandı÷ı pekmezli göstergesiyle etkili bir
úekilde ifade etmiútir.
Kavaldan çıkan sesin pekmezli oluúu her ne kadar dil için sıra dıúı ise
Anadolu’nun ba÷rında yaúamıú, do÷ayı ve do÷allı÷ı ruhuna asmıú bir úair için
oldukça sıradandır.
Aúa÷ıda úairin tatma duyusuna ait “epekúi” göstergesini, soyut,
tadılma özelli÷i olmayan bir ismi nitelemek için kullandı÷ını görmekteyiz:
“Epekúi bir duyguyla uzanırım yata÷a
Bir ba÷ bozumu havası çöker sensiz odama güzlek
Her belki içimde omuz vermiú bir karlı da÷a
Resmini çizerim her puslu cama tek tek” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Ay
ùafa÷ı Çok Çiçek, 7, 1)
“Epekúi bir duygu” sıfat tamlaması duyular arasında yapılan
aktarmalı bir sıra dıúı ba÷daútırmadır. Tat alma duyusu ile ilgili olan “epekúi”
göstergesinin duygu de÷eri “duygu” göstergesine yüklenerek ayrı kavram
alanlarına ait göstergelerle
yeni bir kavram alanı oluúturulmuútur. Amaç
hissedilen duyguyu somut bir úekilde gözler önüne sermektir. Yapılan
174
benzetmede “duygu” göstergesinin temel anlamıyla “epekúi” göstergesinin
duygu de÷eri arasında ba÷lantı kurulmaktadır. “Acı “ ve “tatlı” göstergelerinin
duygu de÷erlerinden ve yan tasarımlarından yararlanılarak yapılan birçok
sıra dıúı ba÷daútırmayla karúılaúırız: Acı hatıra, acı deneyim, tatlı uyku…
Oysa úairin epekúi (ekúilik derecesi artırılmıú) göstergesi ile yaptı÷ı
ba÷daútırma sıra dıúı olu÷u gibi, göstergenin duygu de÷erinde sakladı÷ı hoúa
gitmeme, insanı irkme, rahatsızlık verme gibi anlamları ile yakaladı÷ı farklı
ifade tarzı ile etkileyicidir de. Bu anlamı ne acı, ne kötü ne de buruk
göstergeleri ile verebilmek mümkün de÷ildir. Çünkü “epekúi” göstergesi
insanda “rahatsızlık verici” anlamı uyandırırken bu rahatsızlı÷ın bıraktı÷ı izin
yüze yansıdı÷ını da hissettirir. Ço÷u insan ekúi tadı olan besinleri
gördü÷ünde yüzünü buruúturup irkilir. ùair bu yolla, hissetti÷i duygudan
duydu÷u rahatsızlı÷ı görsel olarak da ortaya koymuú olur.
Dörtlü÷ün son iki mısrasındaki “içimde omuz vermiú bir karlı da÷a
resmini çizerim,“ ifadesi de Bahaettin Karakoç’un úairli÷inin gücünü gösteren
örneklerden biridir. Gerek dörtlükte yakaladı÷ı ahenk, gerekse kelimelerin
sıralanıúında ve birbirleri ile iliúkilendiriliúindeki ustalık takdire de÷erdir.
Da÷larla iç içe yaúadı÷ını, onlardan güç aldı÷ını ve tabiatın ondaki anlamını
gösteren bu ifade de güzel bir sıra dıúı ba÷daútırmadır. ùairin úiirlerinde
da÷ların, gökyüzünün, a÷açların, kuúların, çiçe÷in, gö÷ün, güneúin ve de ayın
daha do÷rusu tüm tabiatın anlamı bir baúkadır.
2. 2. 2. 6 Farklı Düzlemler Arasında Aktarma Yoluyla Yapılan
Sıfat Tamlaması Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar
Tabiatın, kültürün ve tarihin iç içe geçirilerek anlatıldı÷ı “Mavi Sevda”
adlı úiirden alınan beyitte, sürekli karúımıza çıkan “ses” göstergesiyle farklı
duyu alanlarına ait oldukları için yadırgadı÷ımız bir birleútirme yapılmıútır.
175
“Ses” ve “ıslak” göstergeleri arasında kurulan bu sıra dıúı iliúki aúa÷ıda
incelenmiútir:
“Turnalar geçer yaylalardan sesleri ıslak
Gönül kuúatıverir ta A÷rı'dan østanbul'u” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Mavi
Sevda, 72, 5)
“Islak” göstergesi içinde özlem (göz yaúı), su, deniz, ya÷mur gibi
anlamları da barındırmaktadır. Su hayattır. Bu yan tasarımlar “ses”
göstergesine yüklendi÷inde turnaların bizim için anlamını ortaya koyar. Turna
haber taúır, özlem taúır, sevgi taúır, umut taúır… Tüm bunlar insanı etkileyen
ve duygulandıran kavramlardır. E÷er bu turnaların sesleri ıslaksa gözyaúı da
vardır. Nitekim gerek mutluluk, gerek hüzün, yo÷un duyguların oldu÷u her
yerde gözyaúı vardır. Turnalar bizde ülkenin bir ucundan di÷er ucuna haber
götüren ulaç tasarımını uyandırmakta, seslerinin ıslak oluúu da bu
haberlerdeki duygu yo÷unlu÷unu ça÷rıútırmaktadır. Nitekim duyguların en iyi
aktarıldı÷ı türkülerimizde de bu sembollerden fazlasıyla yararlanılmıútır.
ùair dikkati çekmek, ilgi uyandırmak için özellikle farklı düzlemler
arasından seçti÷i, birbirine son derece yabancı göstergeleri sıra dıúı iliúkiler
içinde kullanır:
“Yürüsem köpükten terliklerimin sesini duyacaklar” (Ihlamurlar
Çiçek Açtı÷ı Zaman, Gel–Git, 98, 12)
Yukarıdaki örnekte úair çok sessiz olmaya çalıúmaktadır. O kadar
sessizdir ki kendini köpükten terlik giymiú gibi görür. “Köpük” ve “terlik”
göstergelerinin
temel
anlamları
arasında
herhangi
bir
iliúki
kurmak
imkansızdır. ùair, “köpük” göstergesinin tasarımlarını “terlik” göstergesine
yükleyerek “terlik”e hafif olma, ses çıkarmama özelliklerini kazandırmıútır.
Böylelikle sessizli÷ini vurgulamıú olur. E÷er ki “Ben çok sessiz hareket
ediyorum, çok yavaú yürüyorum” deseydi bu kadar etkili olamayacaktı.
176
2.
3
FøøLøMSø
GRUBU
KURULUùUNDAKø
SIRA
DIùI
BAöDAùTIRMALAR
Türkçede fiilimsi grupları cümle özelli÷i göstermektedir. Bu gruplarda
da sıra dıúılık birbirine ba÷lanamayacak ögelerin birlikte kullanılması
sırasında ortaya çıkmaktadır. Yüklemin gösterdi÷i iúi gerçekleútiremeyecek
bir özne, yüklemi etkileyemeyecek bir nesne ya da yüklemin gerçekleúti÷i
zamanı, yeri karúılayamayacak bir tamlayıcının kullanılması, birbirine uyumlu
olmayan nesnenin ve tamlayıcının birlikte kullanılması, yadırganan, absürt
karúılanan dil birliktelikleri yaratır. Bu birliktelikler sıra dıúı ba÷daútırmanın
açıklanmasıyla okuyanı ve dinleyeni derinden etkileyen anlamlar ortaya
koyar.
2. 3. 1 FøøLøMSø GRUPLARINDA SIRA DIùI ÖZNE+YÜKLEM
BAöDAùTIRMASI
Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalar cümle düzeyindeki örneklerle
aynı özellikleri göstermektedir.
2. 3. 1. 2 Fiilimsi Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan
Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması
Fiilimsi gruplarında sıra dıúı özne+yüklem ba÷daútırmalarında úair,
deyim
aktarmalarından
kiúileútirme,
canlandırma,
eúyalaútırma,
somutlaútırma ve farklı düzlemler arasında aktarma yollarını kullanmıútır.
177
2. 3. 1. 2. 1 Fiilimsi Gruplarında Kiúileútirme Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması
ùair
günlük
dilde
kullandı÷ımız
söyleyiúlerde
yaptı÷ı
ufak
de÷iúikliklerle yeni ifadeler yakalamaktadır:
“Zaman gök kuúaklı rende
Yorgunluk en a÷ır úelek
Ölüm yola ip gerende
Uçar can ve batar kelek” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Sancı, 92, 4)
“Gökçen bir kumrudur prizmalarda,
Yedi renk üstüne ba÷daú kuran can;
Düúler, yemlik yemlik biter baharda,
Zaman ötesinden konuúur zaman “(Sevgi Turnaları, Da÷ Yollarında,
25, 6)
Aúa÷ıdaki örnekte “sek sek oyna-“ fiili ile bu fiili gerçekleútiremeyecek
soyut bir kavram olan “akıl” göstergesi ba÷daútırılmıútır:
“Tel örgüler içinde akıl oynarken sek sek
Ne iú isterim çukur, ne aú isterim tümsek
Bana derini göster, bitsin artık bu sı÷lık” (ølk Yazda, Sahip, 121, 26)
“Kimler sek sek oynar?” dedi÷imizde “çocuk, genç kız, delikanlı,
babam, ablam, Ali, Hülya…” gibi insan düzleminden pek çok örnek
sayabiliriz. Ne var ki úair, bu düzleme ait olmayan “akıl” göstergesini bu fiili
gerçekleútiren yaparak aralarında ilk duydu÷umuzda anlam veremedi÷imiz,
kabul görmüú kullanımların dıúında bir iliúki kurmuútur.
178
2. 3. 1. 2. 2 Fiilimsi Gruplarında Canlandırma Yoluyla Yapılan
Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması
Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda fiilimsi eki almıú fiilin en
önemli anlam belirleyicisi, canlılarla kullanılmasıdır. Öznenin en önemli anlam
belirleyicisinin cansız ya da soyut oluúu, özne ile yüklem arasında sıra dıúı bir
iliúkinin kurulmasına neden olur. Bu tarz sıra dıúı ba÷daútırmalarda tıpkı “Fiil
Cümlelerinde Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırmaları”nda oldu÷u gibi
yüklemin yan tasarımları, duygu de÷erleri ve ça÷rıútırdıkları özneye
yüklenerek özne canlandırılır.
Aúa÷ıdaki
örnekte
úairin,
yüklemin
durumunu
sıra
dıúı
ba÷daútırmalarla açıkladı÷ını görürüz:
“So÷an-ekmek yemiúsin açlık tekmeledikçe,
Keskin acılar sinmiú, gözlerinin damına
Kavunca sulandırmıú,
Birisi ayna gibi suyunu bulandırmıú” (Beyaz Dilekçe, Beyaz Dilekçeye
Beyaz Bir Önsöz -I-, 7, 7)
Açlık hissinin verdi÷i rahatsız edici durum “tekmele-“ fiili ile ifade
edilmekte,
kiúileútirmeden
yararlanılarak
bu
fiil,
soyut
bir
kavrama
yüklenmektedir. Ola÷an durumlarda böyle bir gerçeklik olamayaca÷ı için ilk
duyuldu÷unda mantıksız bir ifade görünümünde olan grup “tekmele-“ fiilinin
yan tasarımlarıyla açıklanabilmektedir.
Aúa÷ıdaki örnekte somut bir gösterge olan özne, canlıların
yapabilece÷i bir fiile ba÷lanmıútır. “Ses” göstergesi somut olmasına ra÷men
bu somutlu÷un derecesi çok yüksek de÷ildir. Üstelik de canlı özne isteyen bir
fiille ba÷daútırılamaz. øúte özne ve yüklemin anlam belirleyicileri ve ayırıcıları
arasında uyum bulunmaması fiilimsi grubunu sıra dıúı yapmaktadır:
179
“Gökyüzü baúka türlü yansıtır, yeryüzü baúka
Dinlerim yıldızlar arası konuúmaları
Denizlere girip denizlerden çıkıyorum seninle
Ufuklarda dokuz telli ses koúuúmaları” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek,
Sensin Ak Sevgilerde Gülümseyen, 53, 8)
Aúa÷ıdaki örnekte de “-ma, -me” eki ile isim-fiil yapılmıú “koú-“ fiilini
gerçekleútiren öznenin, “tuú” gibi cansız bir nesne oluúu sıra dıúılık
yaratmıútır:
“Sofraya oturuyorum
bir lokma ya yiyor
Ya yiyemiyorum,
masam beni bekliyor
Masanın üstünde -yazı makinam
Tuúlar kulvarda koúmaya hazır
ùiir yaz diye kiúniyor
Yazmaya oturuyorum,” (Güneúe Uçmak østiyorum, Yaúama Sevinci,
61, 7)
2. 3. 1. 2. 3 Fiilimsi Gruplarında Eúyalaútırma Yoluyla Yapılan
Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması
Eúyalaútırma, canlandırmanın tam zıttı olan bir dil özelli÷idir. Nasıl ki
sıra dıúı ba÷daútırmalarla cansız varlıklar canlı gibi kullanılabiliyorsa,
cansızlara ait fiiller de canlı öznelerle kullanılmaktadır. “Çehre” bir eúya gibi
“kilitlen-“ yükleminin öznesi olmuú, bu göstergenin anlam özelliklerini
yüklenmiútir:
180
“Eski foto÷raflarda kilitlendikçe çehreler
Görüntülerle artar bizim yalnızlı÷ımız” (Leyl ü Nehar Aúk, Bu Kervan
Yollarda Kalası De÷il, 28, 11)
2. 3. 1. 2. 4 Fiilimsi Gruplarında Somutlaútırma Yoluyla Yapılan
Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması
Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda sıra dıúılık, soyut ya da ses
gibi somutluk derecesi düúük bir öznenin, somutlarla kullanılan bir yüklemle
ba÷daútırılmasından kaynaklanır.
Aúa÷ıdaki örnekte fiilin gerçekleúece÷i zamanın sıra dıúı anlatımı
vardır:
“Sizin de baharınızda diken diken, çalı çalı
Yalnızlık yeúerdi÷inde özünüz kan a÷lar (Menzil, Yalnızlı÷a
Dayanabilir mi Da÷lar, 23, 4)
Aúa÷ıdaki örnekte iki farklı sıra dıúı ba÷daútırma yapılmıútır:
“Sevgilimin bana iúledi÷i ses
A÷ca kanatlarıyla uçarken tepelere
Kediler yalanıyor pusularda
Bütün yapraklar kıpır kıpır
Yerlerde rengârenk kır çiçe÷i” (Uzaklara Türkü, Bütün Kelebekler
Dokuz Temmuzdur, 50, 11-12)
181
Yapılan iki sıra dıúı ba÷daútırma úöyledir:
1. Zarf fiil grubunun öznesi olan “sevgilimin bana iúledi÷i ses” sıfat
tamlamasında “ses”, nakıú gibi “iúlenme“ özelli÷i kazanarak somutlaútırma
yoluyla bir sıra dıúı ba÷daútırma yapılmıútır.
2. Zarf fiil grubunun öznesi, hâl tamlayıcısı ve yüklemi arasında yine
somutlaútırma yoluyla “ses” gibi soyut bir göstergeye “uçabilme” özelli÷i
yüklenmiú, anlam ayırıcıları arasındaki uyumsuzluk da bu söz grubunu sıra
dıúı bir iliúki içine sokmuútur.
2. 3. 1. 2. 5 Fiilimsi Gruplarında Farklı Düzlemler Arasında
Aktarma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması
Farklı düzlemlere ait kelimelerin birleútirilmesi, anlam özellikleri
arasındaki uyumsuzluk nedeniyle açıklamakta güçlük çekti÷imiz ama
tasarımlarını, duygu de÷erlerini ve ça÷rıútırdıklarını devreye soktu÷umuzda
etkileyici ve duygu yüklü anlamlara ulaútı÷ımız bir iliúkiyi do÷urur.
“Deniz kamçı yemeyince dalgalar yükselmez,” (Güneúe Uçmak
østiyorum, Dün, 51, 22)
“Kesilir tıpırtılar kapı eúi÷inde
ùimdi ne yapacak?diye beklerim
Uzak yıldızlar ırgalanırken gök beúi÷inde
Merakıma tarla olur göklerim” (Kar Sesi, Sen Bir Dara÷acısın Yorgun
Gecelerimde, 38, 7)
“Göz harama kapandı,güneú doldu zindana
Yeúerirken tövbeler kuruyan günahlardır” (Kar Sesi, Bir Aúk
Zinciridir Hayat, 150, 2 )
182
2. 3. 2 FøøLøMSø GRUPLARINDA SIRA DIùI NESNE+YÜKLEM
BAöDAùTIRMASI
Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalar cümle düzeyindeki örneklerle
aynı özellikleri göstermektedir. Fiilimsi eki almıú fiil ile nesnenin sıra dıúı
iliúkiler içinde ba÷daútırıldı÷ını görürüz.
2. 3. 2. 2 Fiilimsi Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan
Sıra Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması
Fiilimsi gruplarında sıra dıúı nesne+yüklem ba÷daútırmalarında úair,
deyim aktarmalarından canlandırma, somutlaútırma ve farklı düzlemler
arasında aktarma yollarını kullanmıútır.
2. 3. 2. 2. 1 Fiilimsi Gruplarında Canlandırma Yoluyla Yapılan
Sıra Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması
Bu tarz sıra dıúı ba÷daútırmalarda canlıların etkilenebilece÷i bir iúten
cansız bir nesnenin etkilenmesi sa÷lanır:
“Ben senin için kaldım gerilerde
Buz gibi bir söz duyar da kayarsın diye
Yürek yalnızlı÷ına bir sancak dikmek için
Yıldızları sa÷mak için içine
Yolların denize ulaútı÷ı yerde
Sen varsın diye” (Güneúten Öte, Ay Iúı÷ında Turnalar, 56, 10)
Yukarıdaki sıra dıúı ba÷daútırmada fiilimsi grubunun yüklemi “sa÷-“
fiilidir. Sa÷ım iúlemi ancak canlı varlıklardan yapılabilirken úiirde bu iúten
183
etkilenen “yıldız” gibi cansız bir nesnedir. Anlam özellikleri uyuúmayan bu iki
göstergenin bir dil birli÷i oluúturması sıra dıúılık yaratmıútır.
2. 3. 2. 2. 2 Fiilimsi Gruplarında Somutlaútırma Yoluyla Yapılan
Sıra Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması
ùair somutlaútırma iúlemini farklı farklı yollarla yapar. Bazen soyut
bir nesneyi görür, bazen bu nesneyi koklar, bazense onun tadına bakar. E÷er
somutluk soyutluk noktasında ölçüt beú duyu organıysa o, kimi zaman onları
bitkiler gibi yeúertir, kimisinde sesini duyurur. Bakarsınız zaman su olur, bir
bakarsınız a÷aç ya da aúa÷ıdaki örnekte oldu÷u gibi ısırılabilecek bir nesne:
“Ya úu yıldızlar âleminden gelen gürültü?
Göçük altında kalmıú bütün gömü…
Zamanı ısıran bir direniú gülü mü,
Don örtülerini yakan?” (Kar Sesi, Kan, 16, 7)
2. 3. 2. 2. 3 Fiilimsi Gruplarında Farklı Düzlemler Arasında
Aktarma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Yüklem Ba÷daútırması
ùairin deyim kalitesindeki sıra dıúı ba÷daútırmalarını her çeúit baúlık
altında görmek mümkündür. Aúa÷ıda yer alan fiilimsi grubu da bunlardan bir
tanesidir.
Kavram
alanları
arasında
benzerlik
bulunmayan,
farklı
düzlemlerden göstergelerin kullanılarak yapıldı÷ı bu örnekte, önce düúünüp
sonra konuúmak “dili yede÷e alarak düúün-“ gibi bir ifade ile anlatılmıútır:
184
“söz eri der: -gönül sarayımda dilsiz yaúarım,
boynu bükük ay çiçe÷inden ö÷rendim ben
dili yede÷e alıp düúünmeyi” (Güneúe Uçmak østiyorum, Bahçeye
Açılan Pencereden, 152, 15)
Aúa÷ıdaki örnekte “damarları döve döve” zarf fiil grubu anlam
özellikleri uyuúmayan kelimelerin ba÷daútırılması nedeniyle sıra dıúıdır;
çünkü damar dövülebilecek bir nesne de÷ildir, yüklemin gösterdi÷i iúten
etkilenemez:
“Sök götür içimden korlu aúkını
Damarlarımı döve döve dalaúmasın
Kara zambaklar açmasın takvimlerimde
Kanım parmaklarına bulaúmasın” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Sök Çıkar
Yüre÷imden Bu Sevdayı, 14, 2)
2. 3. 3 FøøLøMSø GRUPLARINDA SIRA DIùI TAMLAYICI+YÜKLEM
BAöDAùTIRMASI
Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda fiilimsi grubunun yükleminin
anlam özellikleri, tamlayıcının temel anlamına yüklenir.
2. 3. 3. 1 Fiilimsi Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan
Sıra Dıúı Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması
Fiilimsi gruplarında sıra dıúı tamlayıcı+yüklem ba÷daútırmalarında
úair, deyim aktarmalarından somutlaútırma ve farklı düzlemler arasında
aktarma yollarını kullanmıútır.
185
2. 3. 3. 1. 1 Fiilimsi Gruplarında Somutlaútırma Yoluyla Yapılan
Sıra Dıúı Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması
Durum tahlillerinin yapıldı÷ı söz konusu örneklerin sayısı fazla
de÷ildir. Aúa÷ıda úair isim fiil grubu kuruluúundaki örnekle içinde bulunulan
durumu somutlaútırmaktadır:
“Sen ki aúık oldu÷un peygamber-i ekberin
Aúk aynasında dem tutmuú bir yar-ı güzinsin
Bizi hasretine asmak da varmıú kaderde
Ki sen bu dünyadan izinlisin” (ølk Yazda, Boúlukta, 46, 7)
Örnekte
asma
iúlemi,
hasret
gibi
soyut
bir
kavram
ile
gerçekleútirilmek istenmektedir. Bunun ola÷an koúullarda imkansız ve saçma
olması sebebi ile ifade sıra dıúıdır. Anlam “as-“ fiilinin tasarımları ve duygu
de÷erinin “hasret” göstergesine yüklenmesiyle ortaya koyulabilir.
Aúa÷ıdaki örnekte iki tane sıra dıúı ba÷daútırma vardır: Birincisi “küflü
ses”, ikincisi “sese cila vur-“. Sıfat tamlaması kuruluúundaki birinci örnekte
de, fiilimsi grubu kuruluúundaki ikinci örnekte de somutlaútırmadan
yararlanılmıútır.
"Karnavalda/Yalak
a÷ızlı
soytarılar/Kralın
küflü
sesine
cila
vururken/En talimli süs köpekleri/Merasim elbiselerini giyip/Huzurda salta
dururken /dümbükler korosu nobel ödülü düúü görürüken/Onca al ve
akyuvarlar hiçli÷e erirken/Av töreni biter…(Zaman Bir Beyaz Türküdür,
Zaman Bir Beyaz Türküdür, 7,6-7)
Aúa÷ıda yine aynı yolla yapılmıú sıra dıúı ba÷daútırmalar yer
almaktadır:
186
“Kar ya÷ıyor
Ve úimdi zaman bir gök balık
Bir denizde yürüyorum kelimelere çarpa çarpa
Zaman úiir ve musikiyle uyanıyor
Kana kesiyor ortalık“ (Kar Sesi, Kar Ya÷ıyor, 70, 3)
“Senin dostlu÷unun iffeti için
Saygıya sarılan çiçek yüre÷im
Sızılar aúk ile bir tar gibi” (Güneúten Öte, Ay Iúı÷ında Turnalar, 56, 5)
2. 3. 3. 1. 2 Fiilimsi Gruplarında Farklı Düzlemler Arasında
Aktarma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması
Bu
tarz
ba÷daútırmalarda,
kavram
alanları
uyuúmayan
farklı
düzlemlere ait göstergelerin birleútirilmesi sebebiyle sıra dıúılık oluúur.
Aúa÷ıdaki örnekte yıldız damıtılabilecek nesneler kümesine dahil de÷ildir:
“øçimdeki saçakbulutlar kıpır kıpır
Umuttur yıldızlardan damıttı÷ım ıtır” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman,
Küllük, 45, 6)
2.
3.
4
FøøLøMSø
GRUPLARINDA
SIRA
DIùI
ÖZNE+YÜKLEM+NESNE BAöDAùTIRMASI
Aynı cümle düzeyinde oldu÷u gibi fiilimsi gruplarında da birden fazla
öge birbirleri ile sıra dıúı iliúkiler içerisinde ba÷daútırılabilmektedir. ùair bu
yolla úiirin etkileme ve duygulandırma iúlevini en iyi úekilde yerine getirmiú
olur.
187
2. 3. 4. 1 Fiilimsi Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan
Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması
Fiilimsi gruplarında sıra dıúı özne+yüklem+nesne ba÷daútırmalarında
úair, deyim aktarmalarından kiúileútirme, canlandırma ve somutlaútırma
yollarını kullanmıútır.
2. 3. 4. 1. 1 Fiilimsi Gruplarında Canlandırma Yoluyla Yapılan
Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması
Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda özne, yüklemin yan tasarımları,
duygu de÷erleri kullanılarak canlandırılmaktadır.
“-Ken” gerundium ekinin kullanıldı÷ı aúa÷ıdaki örnekte “ısır-“ fiilini
gerçekleútiren özne, canlı bir düzleme ait olmayan “gün” göstergesidir. ùair,
bu yolla güne ısırabilme kabiliyeti yüklemiú, “gün”ü canlandırmıútır. Bununla
birlikte ısırılan úeyin “olgun hurmalar” olarak seçilmesi de tesadüfî de÷ildir.
ùair, kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmayı bu öge ile tamamlamaktadır:
“Gün olgun hurmaları ısırırken,
Kovalarla su taúıyor taze gülüúler.” (Menzil, Na't -III- Zaman Sana
Akortludur Sıfırdan Sonsuza, 100, 3)
2. 3. 4. 1. 2 Fiilimsi Gruplarında Kiúileútirme Ve Somutlaútırma
Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması
Sıra dıúı ba÷daútırma kurulurken kimi zaman farklı farklı yollar bir
arada kullanılabilmektedir. Özne ile yüklem arasında kiúileútirme, nesne ile
yüklem arasında somutlaútırmadan yararlanılarak sıra dıúı ba÷daútırmanın
yapıldı÷ı örnek aúa÷ıda yer almaktadır:
188
“Ufku kulaçlarken tekbir,
Gelen gider kırık dökük.” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Su Tutar
Mı Kırık Testi, 163, 21)
2.
3.
5
FøøLøMSø
GRUPLARINDA
SIRA
DIùI
ÖZNE+YÜKLEM+TAMLAYICI BAöDAùTIRMASI
ùair kimi zaman yüklemin kimi zaman da özne ve tamlayıcının anlam
özelliklerinden yararlanarak sıra dıúı iliúkiler kurmaktadır.
2. 3. 5. 1 Fiilimsi Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan
Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması
ùair,
fiilimsi
gruplarında
sıra
dıúı
özne+yüklem+tamlayıcı
ba÷daútırmalarında deyim aktarmalarından canlandırma ve somutlaútırma
yollarını kullanmıútır.
2. 3. 5. 1. 1 Fiilimsi Gruplarında Canlandırma Yoluyla Yapılan
Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması
Bahaettin Karakoç’un úiirlerinde sadece sıra dıúı ba÷daútırmaları
görmeyiz. ùair bunun yanında yan tasarımlarını, duygu de÷erlerini,
ça÷rıútırdıklarını kullandı÷ı göstergelerle de oyunlar oynar. Aúa÷ıdaki örnekte
genellikle “kuú” ile kullandı÷ımız “sek-“ fiilinin anlam özellikleri, soyut bir
gösterge olan “gün”e yüklenmektedir. Buraya kadar ço÷u úairin de kullandı÷ı
sıra dıúı ba÷daútırmalarla anlam zenginli÷i yakalanmaya çalıúılmıútır. ùaire
özgülük buradan sonra ortaya çıkmaktadır:
189
“Gün sekerken da÷dan da÷a
Âúıklar canân derdinde.” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman, Su Tutar Mı
Kırık Testi, 164, 11)
Örnekte “sek-“ fiili ile güneú ıúınlarının da÷lara vuruúundaki güzellik
ortaya çıkarılmıútır. ønsanlar için bile, e÷er yürüyüúündeki güzelli÷i ifade
edeceksek, “keklik gibi sekiyor” deriz. Ama úair “gün”e sadece kuú gibi
“sekme” özelli÷ini de÷il, kuú gibi “da÷dan da÷a sekme” özelli÷ini yüklemiútir.
Böylece günü da÷dan da÷a sektirmekle kalmamıú, kuúa da da÷dan da÷a
sekme özelli÷i kazandırmıútır.
Aúa÷ıdaki örnekte canlılara ait bir gösterge olan “tırnak”, soyut bir
gösterge olan “ça÷”ın parçası yapılarak “ça÷”a bir vücut kazandırılmıú ve bu
somut vücudun “üstüne git-“ fiilini gerçekleútirmesi sa÷lanmıútır.
“Kirli tırnaklarıyla üstüme geldikçe ça÷
Dıúım sessiz bakar da içimden haykırırım” (ølk Yazda, Sahip, 121, 15)
2. 3. 5. 1. 2 Fiilimsi Gruplarında Somutlaútırma Yoluyla Yapılan
Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Tamlayıcı Ba÷daútırması
ùair soyut durumları anlaúılır kılmak için sık sık sıra dıúı
ba÷daútırmalara baúvurmaktadır. Bu somutlaútırma iúini kimi zaman
göstergeleri somutlaútırarak yapan úair, kimi zaman da farklı düzlemlere ait
göstergeleri ba÷daútırarak somut ifadelere ulaúır:
“Gezginim, her seher bir rüyânın kapısını çalarım,
Ellerim yakamozlanır boúlukta bir bulut yakalayınca
Alevler ortasında nice hülyâlara dalarım,
Beynimde gezerken binlerce beyaz karınca.” (Ihlamurlar Çiçek
Açtı÷ı Zaman, Süresiz,133, 12)
190
Yukarıdaki örnekte karıncaların gezmesi ola÷an bir durumken
gezdikleri yerin “beyin” oluúu sıra dıúılık yaratmaktadır. ùair, farklı düzlemlere
ait bu göstergeleri kullanarak içinde bulundu÷u durumu, ruh halini somut bir
úekilde ifade etmiú olur.
2.
3.
6
FøøLøMSø
GRUPLARINDA
SIRA
DIùI
NESNE+TAMLAYICI+YÜKLEM BAöDAùTIRMASI
Aynı cümle düzeyinde oldu÷u gibi fiilimsi gruplarında da birden fazla
öge birbirleri ile sıra dıúı iliúkiler içerisinde ba÷daútırılabilmektedir. Bu tür
ba÷daútırmalarda úair cümlelerde baúka baúka ögelerin anlam özelliklerinden
yararlanabilmektedir.
2. 3. 6. 1 Fiilimsi Gruplarında Benzetme Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı
Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması
Birden fazla öge arasında yapılan sıra dıúı ba÷daútırmalarda her öge
arasında farklı bir yol kullanılabilmektedir.
Aúa÷ıdaki örnekte, kelime somut bir gösterge olmadı÷ı halde úair onu
sapan taúına benzeterek fırlatıp atılabilme özelli÷i kazandırmıútır. Sıra dıúı
ba÷daútırmalarda benzerlik iliúkisini, kelimelerin temel anlamlarında de÷il;
tasarımlarında, duygu de÷erlerinde, okuyana ve dinleyene ça÷rıútırdıklarında
aramak gerekir. Aksi takdirde, örnekte oldu÷u gibi, úairin anlatmaya
çalıútı÷ını
bulmak
imkansızdır.
Kelimelerin
üzerinde
düúünülmeden,
anlamlarını irdeleyip kullanılacak yere yakıúıp yakıúmadı÷ını umursamadan,
geliúigüzel kullanılması ile sapan taúının sapandan fırlayıúı, bu iúin hızlı
yapılıyor oluúu, fırlatılan taúın önemsizli÷i arsında bir ba÷ kurulmuútur.
Bahaettin
Karakoç
çevresine,
insanlara,
olaylara
hep
inceleyici
ve
191
gözlemleyici bir tavırla bakar. Onu sıra dıúı ba÷daútırmalarda baúarılı kılan
da bunun gibi kimsenin aklına gelmeyecek benzerlikleri keúfedebilmesidir:
“kelimelerin hakkını vermeden,kelimeleri
sapan taúı gibi fırlatıp boúlu÷a atmak,
murdar etmektir kelimeyi.” (Güneúe Uçmak østiyorum, Bahçeye
Açılan Pencereden, 152, 7-8)
2. 3. 6. 2 Fiilimsi Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan
Sıra Dıúı Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması
ùair,
fiilimsi
gruplarında
sıra
dıúı
nesne+tamlayıcı+yüklem
ba÷daútırmalarında deyim aktarmalarından insandan do÷aya aktarma,
somutlaútırma ve farklı düzlemler arasında aktarma yollarını kullanmıútır.
2. 3. 6. 2. 1 Fiilimsi Gruplarında ønsandan Do÷aya Aktarma
Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması
ønsanlara ait organ adları ya da vücudun bölümleri, do÷adaki
varlıklara aktarılabilmektedir. ùair ise bu yolu kullanarak anlam özellikleri
uyuúmayan göstergeleri birbirleriyle ba÷daútırabilmektedir. Zarf –fiil eki alarak
gerundium grubu oluúturmuú aúa÷ıdaki örnekte sıra dıúılık, grubun yüklemi
ile bu yüklemi tamlayan ve açıklayan ögeler arasında okuyanı ve dinleyeni
úaúırtan, akla gelmedik iliúkiden kaynaklanır:
“Denizi saçlarından tutup kim aya÷a kaldırır böyle
Kim çı÷lık attırır, hangi demir güç döver” (Uzaklara Türkü, Merhaba,
91, 1)
192
Göstergelerin anlam özelliklerini basit bir úema üzerinde úöyle
gösterebiliriz:
Deniz
Saç
somut
somut
sıvı
katı
tabiata ait olma
insana ait olma
Yukarıda birkaç anlam özelli÷i verilen deniz ve saç göstergelerinin
anlam belirleyicileri arasında bir uyum bulunmamaktadır. Deniz tabiata, saç
insana ait bir unsurdur. Bu uyumsuzluk yadırganan bir iliúkiye sebep
olmuútur.
2. 3. 6. 2. 2 Fiilimsi Gruplarında Somutlaútırma Yoluyla Yapılan
Sıra Dıúı Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması
Ço÷u insan için soyut kavramları anlatmak ne kadar güç ise de úair
onları sadece anlatmaz, onların yaúantımızdaki anlamlarını da ortaya koyar,
onların varlı÷ından bizi haberdar eder:
“Vakti tırnakla kaúımak
Kızıl alevde üúümek
Yorgunlukları taúımak
Sallara a÷ır geliyor” (Leyl ü Nehar, Aúk A÷ır Geliyor, 130, 5-6-7)
Yukarıdaki dörtlükte her dize bir sıra dıúı ba÷daútırma olmakla
birlikte, son dize ile de bütünlük arz etmektedir. Sıra dıúılık birinci ve üçüncü
dizelerde aynı yolla sa÷lanmaktadır. “Kaúı-“ ve “taúı-“ eylemlerini, ancak
ögesi insan ve hayvan olan canlılar gerçekleútirir ve bu eylemlerden ancak
somut varlıklar etkilenebilir. Oysa “vakit” de “yorgunluk” da soyut birer
193
kelimedir ve adı geçen fiillerle anlam özellikleri uyuúmamaktadır. økinci
mısrada ise tezatlıktan yararlanılmaktadır. Üúümek için ısının düúmesi
gerekirken ısı arttırılmıútır. ùair bu yolla üúümenin miktarını da arttırmıú olur.
Son mısrada ise yer tamlayıcısı ve yüklem ararsında somutlaútırma yoluyla
sıra dıúı bir ba÷daútırma yapılmıútır.
“Dü÷ümlen-“, göstergesi, deyim aktarması yoluyla “soyut kavramların
somut devinim ve iúlemlerle dile getirildi÷i eylemlerden” (Aksan, 1999a: 119)
biridir. øki canlı arasındaki içten sevgiyi genellikle “ba÷lan-“ fiili ile anlatsak da
“dü÷ümlen-“ fiilinin kullanıldı÷ı örnekler de vardır:
“Bu ne sevda anlamak zor,gözlerin kılçık atıyor
Beni sana dü÷ümleyen tatlı dillerin oluyor” (Leyl ü Nehar Aúk,
Hayatım Sana Ayarlı, 90, 2)
Aúa÷ıdaki örnekte ise bir zarf-fiil grubu yer almaktadır:
“A÷rıtmadan giriyorsun etimden içeri
Beynimde ve ruhumda sinsin ateúleri yakarak
Sahura uyanmıú çocuklar gibi kıvırcıklı sevinçlerle
Seninle se÷iriyorum yaprak yaprak” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Sensin Ak
Sevgilerde Gülümseyen, 52, 6)
Aúa÷ıdaki örnekte de somut nesnelerle kullanılan “torba” göstergesi
ile, duyguyu karúılayan “hüzün” gibi soyut bir gösterge arasında iliúki
kurulmaktadır:
“Hüznümü bir torbaya doldurup
Merakımı yıldızlara arz ettim” (Güneúten Öte, Seninle Yaka Yaka
Oku Beni, 18, 14)
194
Aúa÷ıdaki örnekte ise “bakıúlarını giydir-“ ifadesi bir deyim gibi
kullanılmaktadır:
“ùimdi bir denizde sürgün yaúamanın tadıyla sarhoúum
Benim ufuklara bakıúlarını giydiren en cömert kaptan” (Güneúten Öte, øfúa,
31, 14)
2. 3. 6. 2. 3 Fiilimsi Gruplarında Farklı Düzlemler Arasında
Aktarma
Yoluyla
Yapılan
Sıra
Dıúı
Nesne+Tamlayıcı+Yüklem
Ba÷daútırması
Farklı düzlemlerden seçilmiú göstergeler de aralarında kurulan sıra
dıúı iliúkilerle ba÷daútırılabilmektedir. Aúa÷ıdaki mısralarda yer alan sıra dıúı
ba÷daútırmada yüklem, úairin úiirlerinde pek çok defa karúılaútı÷ımız “damıt-“
fiiline isim-fiil eki getirilerek kurulmuútur. Sıra dıúılık, “usare” kelimesinin
“damıtılabilecek nesneler kümesi”ne ait olmayıúından kaynaklanmaktadır;
çünkü ayrı kavram alanlarına ait göstergelerin ba÷daútırılması sıra dıúılık
do÷urur:
“Ben dünyalar dolusu Leylâların içinde
Kendi Leylâ'mı bulup seçmiúim
ùimdi bütün çiçeklerden usareler damıtmaktır benim iúim” (ølk
Yazda, ølk Yazda -5-, 24, 20)
195
2.
4
ùART
GRUBU
KURULUùUNDAKø
SIRA
DIùI
BAöDAùTIRMALAR
ùart cümlelerinde, úart ekini almıú kelimelerin yan tasarımları, duygu
de÷erleri ve ça÷rıúımları iliúkilendirildikleri di÷er kelimenin temel anlamlarına
yüklenmiútir. Bu iliúkiyi úöyle úemalaútırabiliriz:
úart cümlesinin öznesi, nesnesi,
úart cümlesinin yüklemi
tamlayıcısı
(úart eki almıú fiil)
temel anlam
iliúki çizgisi
>
temel anlam
<
yan tasarımları,
duygu de÷erleri,
ba÷daútırma çizgisi
ça÷rıútırdıkları
Aúa÷ıdaki úiirde yer alan beú farklı sıra dıúı ba÷daútırman hepsi de
úart grubu kuruluúundadır:
“Sultansuyu harasında yetiúen atlar gibi
Kalem baúını alıp gidiyorsa
Kelimeler uçuúuyorsa yıldız yıldız
Vakit mayalanmıúsa
Ve úair sesi yakalamıúsa
Aúk,dilin frenini boúaltmıúsa
Niye söylemesin türküsünü
Niye sevmesin ve övmesin güzeli” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman,
Malatya øçin Poem, 206, 11)
“Kalemin
baúını
alıp
gitmesi”nde
kiúileútirme,
“kelimelerin
uçuúması”nda canlandırma, “vaktin mayalanması”nda farklı düzlemler
arasında somutlaútırmaya dayalı bir aktarım, “sesin yakalanması”nda
196
somutlaútırma ve “dilin freninin boúaltılmasında” yine farklı düzlemler
arasında bir aktarım söz konusudur.
ùiirdeki sıra dıúı ba÷daútırmalardan biri de “vakit mayalanmıúsa”dır.
Örnekte yüklem, maya tutabilecek bir özne istemektedir. “Yürek”, ”maya tut-“
fiilini gerçekleútirebilecek süt, ekmek, üzüm gibi öznelerden oluúan kümeye
dahil de÷ildir. Di÷er bir deyiúle maya tutabilecek özneler kümesi oluúturulsa
“yürek” bu grubun bir üyesi olamaz. Ancak úair yine de bu göstergeye
mayalanabilme özelli÷i kazandırmıútır. Bu sıra dıúı ba÷daútırmayı açıklarken
maya tutan besinlerin özelliklerini düúünmek ve bu özellikleri “yürek”e
yüklemek gerekir.
2. 4. 1 ùART GRUPLARINDA SIRA DIùI ÖZNE+YÜKLEM
BAöDAùTIRMASI:
Aynı cümle düzeyinde oldu÷u gibi úart gruplarında da özne ile
yüklem
sıra
dıúı
iliúkiler
içerisinde
ba÷daútırılabilmektedir.
Bu
tür
ba÷daútırmalarda úair cümlelerde yüklemin anlam özelliklerini özneye yükler.
2. 4. 1. 1 ùart Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması:
ùair, úart gruplarında sıra dıúı özne+yüklem ba÷daútırmalarında
deyim aktarmalarından canlandırma yolunu kullanmıútır.
197
2. 4. 1. 1. 1 ùart Gruplarında Canlandırma Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Özne+Yüklem Ba÷daútırması
ùart durumundaki kelime grubunun sıra dıúı ba÷daútırma olmasının
nedeni, cansız bir öznenin canlılara ait bir yüklemin gösterdi÷i iúi yapmasıdır:
“Gök esnese yıldız kayar
Taze umuttur her do÷uú” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek, Sancı, 92, 6)
Yukarıdaki örnekte cansız bir düzlemden canlı düzlemine geçiú
yapılmıútır. ùair elbette ki “gök” göstergesinin bu fiili gerçekleútiremeyece÷ini
biliyordu. Amaç úiirde etkili bir ifade yakalamak için söylemek istenileni
do÷rudan de÷il okuyan ve dinleyende uyandırılan úaúkınlı÷ın bıraktı÷ı güçlü
etkiyle ifade etmektir. Esneme hareketinin tasarımları ile okuyan ve dinleyen,
úairin “Sanki gök esnerse gerginleúen gökte yıldızlar tutunamayacak ve
kayacaklar.” demek istedi÷ini çıkarırlar. Yıldızların kaymasını güzel bir
sebebe ba÷layan úair etkili bir ifade yakalamıú olur.
2. 4. 2 ùART GRUPLARINDA SIRA DIùI TAMLAYICI+YÜKLEM
BAöDAùTIRMASI:
Söz
konusu
sıra
dıúı
ba÷daútırmalar,
cümle
düzeyindeki
örneklerinden farklı bir özellik göstermez.
2. 4. 2. 1 ùart Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması
ùair, úart gruplarında sıra dıúı tamlayıcı+yüklem ba÷daútırmalarında
deyim aktarmalarından sadece somutlaútırma yolunu kullanmıútır.
198
2. 4. 2. 1. 1 ùart Gruplarında Somutlaútırma Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması
ùart durumundaki kelime grubunun sıra dıúı ba÷daútırma olmasının
nedeni, somut göstergelerle kullanılabilen bir yüklemin soyut bir tamlayıcıyla
ba÷daútırılmasıdır.
Aúa÷ıda yer alan úiirde sıra dıúı ba÷daútırma, yer tamlayıcısı ile
yüklem arasında kurulmuútur. Ses, yaslanılabilecek somut bir göstergeye
dönüútürülmüú, somutluk derecesi arttırılmıútır:
Yanına yaklaúsam yıkar, devirir
Gözlerine baksam yakar, kavurur
Sesine yaslansam eser savurur
Nasıl anlatayım ne âfettir bu.” (Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman,
Açılmayan Mor ùemsiye Veya Sitem Dide, 123, 11)
2. 4. 3 ùART GRUPLARINDA SIRA DIùI ÖZNE+YÜKLEM+NESNE
BAöDAùTIRMASI
Aynı cümle düzeyinde oldu÷u gibi úart gruplarında da bu üç öge
beraber bir sıra dıúı ba÷daútırma kurabilmektedir.
2. 4. 3. 1 ùart Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması
ùair,
úart
gruplarında
sıra
dıúı
özne+yüklem+nesne
ba÷daútırmalarında deyim aktarmalarından canlandırma ve somutlaútırma
yolunu kullanmıútır.
199
2. 4. 3. 1. 1 ùart Gruplarında Canlandırma Ve Somutlaútırma
Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne Ba÷daútırması
Tıpkı cümlelerde oldu÷u gibi úart gruplarında da birden fazla öge ile
sıra dıúı ba÷daútırma kurulabilmektedir. Elimizde tek örnek oldu÷u için ayrı
baúlıklar altında incelemedi÷imiz aúa÷ıdaki örnekte “dilin kirletmesi”nde
canlandırmadan, “kelamın kirlenmesi”nde somutlaútırmadan yararlanılarak
sıra dıúı ba÷daútırma yapılmıútır:
“Dilim kelamı kirletirse
Yasak arazilerde gezersem
E÷ri ve kırık çizgiler çizersem
Tövbelerim sa÷nak sa÷nak uzanacak sana” (Leyl ü Nehar Aúk,
Münacat, 5,1)
2.
4.
4
ùART
GRUPLARINDA
SIRA
DIùI
NESNE+TAMLAYICI+YÜKLEM BAöDAùTIRMASI
Söz konusu ögelerin sıra dıúı iliúkiler içerisinde kullanılması
okuyucuyu
ve
dinleyiciyi
derinden
etkileyen
ifadelerin
oluúmasını
sa÷lamaktadır.
2. 4. 4. 1 ùart Gruplarında Deyim Aktarması Yoluyla Yapılan Sıra
Dıúı Nesne+Tamlayıcı+Yüklem Ba÷daútırması
ùair,
úart
gruplarında
sıra
dıúı
nesne+tamlayıcı+yüklem
ba÷daútırmalarında deyim aktarmalarından somutlaútırma ve farklı düzlemler
arasında aktarma yolunu kullanmıútır.
200
2. 4. 4. 1. 1 ùart Gruplarında Somutlaútırma ve Farklı Düzlemler
Arasında Aktarma Yoluyla Yapılan Sıra Dıúı Özne+Yüklem+Nesne
Ba÷daútırması
Bahaettin
Karakoç’un
úiirlerinde,
úart
gruplarında
nesne+tamlayıcı+yüklem arasında kurulan sıra dıúı ba÷daútırmalara örnek
olabilecek aúa÷ıdaki úiirde, nesne ile yüklem arasında somutlaútırmadan,
tamlayıcı ile yüklem arasında farklı düzlemler arasında aktarımdan
yararlanılmıútır:
“Gönlümü bir da÷a asıyorsam yalnızlı÷ımda
Göklere ulaúmak tutkumdandır” (Bir Çift Beyaz Kartal, Köúeleri
Törpülerim Severken, 101, 1)
2. 5 BøRLEùøK FøøL GRUBU KURULUùUNDAKø SIRA DIùI
BAöDAùTIRMALAR
Bahaettin
Karakoç’un
úiirlerinde
kullandı÷ı
sıra
dıúı
ba÷daútırmalardan birleúik fiil grubu kuruluúunda olanlar, genellikle Türk
dilinde var olan deyiúlerin içinde yer alan göstergelerin de÷iútirilmesine
dayalıdır. ùair bu yolla deyimlerin etkileyici anlam zenginliklerinden sıra dıúı
yollarla yararlanmıútır. Aúa÷ıda yer alan örneklerde úair, sırtını var olan
deyimlere dayamaktadır.
Aúa÷ıdaki iki sıra dıúı ba÷daútırmada “kılıç kuúan-“, “silah kuúan-”
gibi deyimler örneksenmiútir:
“Yi÷itler hep kahrından hicrete can kuúanır” (Ay ùafa÷ı Çok Çiçek,
Bıçak Kemi÷e Sert Vurunca, 39, 11)
201
“Derim ki beú vakit yüre÷inle sevgiyi kuúan
Varsın seni görenler sana sevdalı desinler” (Bir Çift Beyaz Kartal,
Bühtan Kuúları, 31,1)
Bazı sıra dıúı ba÷daútırmalarda ise deyim gibi kullanılmıú sözlere
rastlamaktayız. Aúa÷ıdaki örnekte geçen “sıvan-“ göstergesi, bir iúe giriúmek
(TDKS) anlamına gelmektedir.
“Ve su oldum beklemeye sıvandım
Ses dinlerken sıkıútırdım muslu÷u” (Güneúten Öte, Seninle Yaka
Yaka Oku Beni, 18, 6)
Aúa÷ıdaki örnekte yer alan “kılçık at-“ birleúik fiil grubu, Türk Dil
Kurumu sözlü÷ünde “(birine) kılçık at-“ olarak geçer ve “Bir kimsenin iúini
karıútırmak,
bozmak”
úeklinde
açıklanmaktadır.
ùair
bu
fiili
“göz”
göstergesine yaptırarak yepyeni bir ifade oluúturmuútur:
“Bu ne sevda anlamak zor, gözlerin kılçık atıyor
Beni sana dü÷ümleyen tatlı dillerin oluyor” (Leyl ü Nehar Aúk,
Hayatım Sana Ayarlı, 90,1)
Aúa÷ıdaki örnekte “silahın teti÷ine bas-“ söz grubundan örnekseme
yapılmıútır. 15
“Horoz bir bakır iletken,
ùaúkın erken öttü yine.
Fitneler hiç yatmaz zaten,
Basar sözün teti÷ine.” (Güneúe Uçmak østiyorum, Gönül Döverken
Yokuúu, 202, 4)
Sözün açıklaması için “Farklı Düzlemler Arasında Aktarım Yoluyla Yapılan øsim Tamlaması
Kuruluúundaki Sıra Dıúı Ba÷daútırmalar” maddesine bakınız.
15
202
SONUÇ
A.
BAHAETTøN
KARAKOÇ’UN
ùøøRLERøNDE
SIRA
DIùI
BAöDAùTIRMALARIN SÖZ DøZøMø TEMELLø øNCELEME SONUÇLARI:
1. øsim cümlelerinde sıra dıúı özne+yüklem ba÷daútırmalarında
iliúkinin temelini, öznenin yüklem aracılı÷ıyla akla gelmedik izahının
yapılması
oluúturur.
Bu
izah
yapılırken
ço÷unlukla
benzetmelerden
yararlanılır. ùair, özneyi yüklemle de÷iúik benzetmelerle ba÷daútırarak
okuyan ve dinleyende yeni, zengin, güçlü ve orijinal tasarımların, duyguların
imgelerin oluúmasını sa÷lamaktadır. B. Karakoç’un úiirlerinde görülen söz
konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda ço÷unlukla soyut bir özne, somut bir
yüklemle ba÷daútırılarak öznenin önemli bir özelli÷i güçlü bir úekilde ifade
edilir. Kimisinde ba÷daútırılan her iki öge de somuttur. Nâdiren de somut bir
özne ile soyut bir yüklemin sıra dıúı ba÷daútırıldı÷ı görülür.
2. B. Karakoç isim cümlelerinde özne ile yüklem arasında yaptı÷ı sıra
dıúı ba÷daútırmaları, “tanım, tasvir duygu anlatımı“ amaçlı kullanmaktadır.
Genellikle bildirme ekinin kullanılmadı÷ı bu cümleler ifadeye “sadece úaire ait
olma” özelli÷i de yükler. Di÷er bir deyiúle úair, göstergeleri kendi kavram
alanlarından sıyırıp kurdu÷u yeni kavram alanlarına geçirerek yepyeni bir
ifade tarzıyla sunar, yeniden tanımlar.
3. øsim cümlelerinde özne ile yüklem arasında kurulan sıra dıúı
ba÷daútırmalarda ço÷unlukla özne tek bir kelimeden oluúurken yüklem,
açıklayıcılarıyla bir kelime grubu úeklinde kullanılır. ùair böylelikle ister deyim
aktarması ister benzetme yoluyla yapılmıú olsun, sıra dıúı ba÷daútırmadaki
ifadenin açıklamasını yapmıú olur ki bu ilk bakıúta anlaúılması güç görülen
iliúkinin çözülmesini kolaylaútırmaktadır.
4. ùairlerin kelimeler arasında sıra dıúı ba÷daútırmalar kurarken
bazen meziyetlerini sergiledikleri bazen de farklı olma çabasıyla zafiyete
203
düútükleri görülür. Bahaettin Karakoç’un isim cümlelerinde özne ile yüklem
arasında kurdu÷u, anlamın somutlaútırıldı÷ı sıra dıúı ba÷daútırmalarının çok
baúarılı oldu÷unu görüyoruz. Bir tanım yaparcasına sunulan bu ifadeler hem
çok güçlü hem de tabiatı ve insanları itina ile gözlemlemiú bir úairin edindi÷i
bilgileri sunmasındaki baúarısı ile dikkat çekicidir.
5. Fiil cümlelerinde özne+yüklem sıra dıúılı÷ı, söyleyici öznenin
ögeler arasında akla gelmedik iliúkiler kurmasından kaynaklanır; cümlede
yüklemi gerçekleútiren özne ile di÷er ögeler ve bunların türlü açıklayıcıları
arasında kurdu÷u sıra dıúı iliúki yeni bir aktarım, yeni bir benzetme ve dilin
yeni ve canlı kullanımıdır.
6. Fiil cümlelerinde sıra dıúı özne+yüklem ba÷daútırmalarında
yüklemin temel anlamı bir tarafa bırakılıp sahip oldu÷u duygu de÷erleri, yan
tasarımları ve uzak/yakın ça÷rıúımları öznenin temel anlamına yüklenir. Bu
yolla özne
do÷aya ait kılınır, kiúileútirilir, canlandırılır, somutlaútırılır veya
baúka düzlemlere aktarılır. Söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmalarda ilk bakıúta
özne, yüklemin bildirdi÷i yargıyı gerçekleútiremez göründü÷ü için cümle
anlamsız, mantı÷a aykırı olarak de÷erlendirilmektedir. Oysa dilin zengin
kullanımları içersinde, kelimelerin temel anlamlarının dıúına çıkıldı÷ında yan
anlamlar, tasarımlar, duygu de÷erleri ve ça÷rıúımlarıyla farklı anlamlar
kazanan kelime, yepyeni, zengin ve güçlü iliúkilerle karúımıza çıkar. B.
Karakoç da sıra dıúı ba÷daútırmalar yoluyla ifadelerinin gücünü ve
zenginli÷ini arttırmakta, kendine has bir üslûp oluúturmaktadır.
7. ùairin úiirlerindeki fiil cümlelerinde özne+yüklem sıra dıúılı÷ının
sebeplerini úöyle sıralayabiliriz: Aralarında benzerlik iliúkisi olmayan, anlam
özellikleri uyuúmayan özne ile yüklemin ba÷daútırılması, insanlar için
kullanılan
bir
yüklem
ile
insan
dıúındaki
varlıkların
ba÷daútırılması
(kiúileútirme), canlı özne isteyen bir yüklem ile cansız bir öznenin
ba÷daútırılması (canlandırma), somut özne isteyen bir yüklem ile soyut bir
öznenin ba÷daútırılması (somutlaútırma), cansızlar için kullanılan bir yüklem
204
ile canlı bir öznenin ba÷daútırılması (eúyalaútırma), farklı düzlemden özne ve
yüklemin ba÷daútırılması
8. Belirtili nesne ve belirtisiz nesnenin yüklem ile kurdu÷u
ba÷daútırmalarda sıra dıúılık aynı nedene dayanır: Fiil kendine ister ekli ister
eksiz olsun, akuzatif halde ba÷lanan isme mantık kuralları içerisinde tesir
edemez. Di÷er bir deyiúle yüklem, kendine ba÷lanan nesneyi ola÷an dil
kullanımları içerisinde etkileyemez. ølk bakıúta anlamsız görünen iliúki,
yüklemin ve bu yüklemin etkileyebilece÷i nesneler kümesinin duygu de÷eri,
tasarımları ve uzak yakın ça÷rıúımları ile anlam kazanır.
9. Nesne, cümlede yüklemin gösterdi÷i iúten veya oluútan etkilenen
ögedir. Ba÷daútırmayı sıra dıúı yapan yüklemin gösterdi÷i iúin, oluúun,
hareketin, durumun kullanılan nesneyi etkileyemeyecek özellikte oluúudur.
Yüklemi edilgen çatıda bir fiil olan cümlede özne de aynı nesne gibi yüklemin
gösterdi÷i iúten veya oluútan etkilenendir. Sıra dıúı iliúki de yüklemin
gösterdi÷i iúi, oluúu ve hareketi gerçekleútiremeyecek bir öznenin varlı÷ından
de÷il; bu iú, oluú ve hareketten etkilenemeyecek bir nesnenin varlı÷ından
kaynaklanır. Bu nedenle edilgen çatıda bir yüklem ile özne sıra dıúı iliúkiler
içerisinde ba÷daútırılıyorsa o ba÷daútırma; ancak sıra dıúı nesne+yüklem
ba÷daútırılmasında uygulanacak yöntemlerle açıklanabilir.
10.
ùair yüklemle tamlayıcılardan sadece yer tamlayıcısı ve hâl
tamlayıcısını sıra dıúı iliúkiler içerisinde kullanmaktadır. Cümlede tamlayıcı
görevinde kullanılan di÷er kelime ve kelime gruplarının yüklemle olan
iliúkisinde
ola÷an
dil
kurallarına
uyulmuútur.
Cümlelerinde
zaman
tamlayıcısına sık sık yer veren úair, bildirilen zamanın yerine zaman
mefhumunun kendisini akla gelmeyecek iliúkiler içerisinde, akla gelmeyecek
kelimelerle ba÷daútırarak zaman üstü bir zaman yaratır.
11. ùairin yer tamlayıcısı ve hâl tamlayıcısını sıra dıúı iliúkilerle
sadece yüklemle ba÷daútırdı÷ı örneklerin sayısı da çok fazla de÷ildir. øçinde
205
yer tamlayıcısı bulunan sıra dıúı ba÷daútırmalarda yapılan iú ve bu iúin
yerinin yanında iúin yapanı ve iúten etkilenenin arasında kurulan sıra dıúı
iliúki birbirini tamamlar. Anlam, tüm ögelerin arasındaki iliúkinin birlikte
de÷erlendirilmesiyle
ortaya
konulabilir.
Keza
yine
hâl
tamlayıcısının
bulundu÷u örneklerde de yüklemin gösterdi÷i iú, oluú, hareket veya durumun
nasıl yapıldı÷ının yanında iúin yapanı, olanı, yapıldı÷ı yer, etkiledi÷i unsurlar
da sıra dıúı iliúkiye dahil edilir.
12. ùairin úiirlerinde yer tamlayıcısı ile yüklemin ba÷daútırılmasında
sıra dıúı olan, yüklemin bildirdi÷i iúin, oluúun, hareketin gösterdi÷i istikametle
oyunlar oynanmasının, olmayacak iúlerin olmayacak yerlerde yapılmasının
yanında, fiillere yönelme hali eki ile ba÷lanmayacak isimlerin kullanılmasıdır.
Dil biliminde “sapma” adıyla anılan bu olay sıra dıúı ba÷daútırmalara sebep
olmaktadır.
13. Cümle düzeyindeki sıra dıúı ba÷daútırmalardan yüklemle tek öge
arasında gerçekleúenlerde, anlam yükleme yönü tespit edilebilmektedir. Sıra
dıúı iliúki özne ile yüklem arasında kurulmuúsa
nesne ile yüklem arasında kurulmuúsa
anlam yükleme özneye,
anlam yükleme nesneye, yer
tamlayıcısı ile yüklem arasında kurulmuúsa anlam yükleme tamlayıcıya, tüm
bunlardan farklı olarak hâl tamlayıcısı ile yüklem arasında kurulmuúsa anlam
yükleme cümlenin yüklemine yapılmaktadır. Oysa çok ögeli sıra dıúı
ba÷daútırmalarda anlam yükleme yönü de÷iúkendir. Yüklem ço÷unlukla
duygu de÷erleri, yan tasarımları, ça÷rıútırdıkları ile kullanılsa da zaman
zaman temel anlamında da kullanılabilmekte, öznenin, nesnenin veya
tamlayıcının anlam özelliklerinden yararlanılabilmektedir.
14. Bahaettin Karakoç, úiirlerinin gücünü arttırabilmek ve úiirin sahip
oldu÷u duygu yo÷unlu÷unu zirveye taúıyabilmek amacıyla bazen tüm mısrayı
bazen birkaç mısrayı bazense tüm úiiri sıra dıúı iliúkiler içerisinde birbirine
ba÷lar. Bu tarz sıra dıúı ba÷daútırmalarda tek bir yoldan söz etmek mümkün
de÷ildir. Özne ile yüklem arasında kiúileútirmeden yararlanan úair, nesne ya
206
da tamlayıcıyla yüklem arasında somutlaútırmadan, canlandırmadan veya
baúka bir anlam olayından yararlanabilmektedir.
15. øsim tamlaması úeklinde oluúmuú sıra dıúı ba÷daútırmalarda
tamlayanın temel anlamına, tamlananın temel anlamı dıúındaki anlam
özellikleri, tasarımları, duygu de÷eri yüklenmektedir. Di÷er bir deyiúle anlam
yükleme yönü, tamlanandan tamlayana do÷rudur. Bu tamlamalardan
tamlayan ya da tamlananın sıfatla nitelendi÷i örneklerde sıfat unsuru sıra dıúı
ba÷daútırmayı açıklayıcı bir rol üstlenir.
16. Sıfat tamlaması kuruluúundaki sıra dıúı ba÷daútırmalarda, isim
unsuru temel anlamında kullanılırken sıfat unsurunun duygu de÷eri,
tasarımları, ça÷rıúımları devreye girmekte, isim unsuru akla gelmedik yollarla
açıklanmaktadır. Tüm sıra dıúı ba÷daútırmalarda oldu÷u gibi söz konusu
örneklerde de isim unsuru kendini niteleyen sıfatlar yoluyla bambaúka
varlıklara, nesnelere, kavramlara benzetilmekte, yeni aktarmalar, yeni
mecazlar oluúturulmaktadır. Böylelikle úiirsel bir güçle yüklü tasarımlar, insanı
derinden etkileyen duygular ortaya koyan úair, úiir dilinin etkileme ve
duygulandırma iúlevlerini yerine getirmiú olur.
17. Sıfat tamlaması úeklinde kurulmuú sıra dıúı ba÷daútırmalarda
isim unsuru, tek bir sıfat unsuru ile nitelenebildi÷i gibi birden çok sıfat da
kullanılabilmektedir. Karakoç ise daha çok ya tek sıfatı tercih eder ya da tek
bir sıfat gibi kullandı÷ı sıfat grubunu. Bu sıfat gruplarında sıfat unsuru ya sıfat
tamlaması biçimindedir ya isnat grubu ya da sıfat-fiil grubu biçimindedir ki
úair de en çok bunu kullanır. Sıfat unsuru bir kelime olan tamlamalarda ise
belirtme sıfatları kullanılmaz. Bununla birlikte niteleme sıfatlarının yanında
úair, dilbilimindeki sapmalardan yararlanarak isimleri teúbih-i beli÷ yoluyla bir
sıfat gibi kullanmaktadır.
18. Bir cümledeki sıra dıúılık, cümlenin ögeleri arasında ya da bir öge
gibi kullanılan kelime grupları içinde ortaya çıkar. Cümledeki sıra dıúılık nasıl
207
inceleniyorsa bir cümle özelli÷i gösteren kelime grupları da aynı yöntemle
incelenmektedir.
19.
Bahaettin
ba÷daútırmalardan
úiirlerinde
Karakoç’un
birleúik
fiil
grubu
kullandı÷ı
kuruluúunda
sıra
olanlar,
dıúı
genellikle
deyimlerdeki göstergelerin de÷iútirilmesine dayalıdır. ùair bu yolla deyimlerin
etkileyici anlam zenginliklerinden sıra dıúı yollarla yararlanmıútır.
20. Kelimelere sıra dıúı ba÷daúıklıklar içerisinde yeni kimlikler
yüklemek için zengin bir kelime hazinesi, iyi bir birikim, seçicilik, iyi bir iúçilik,
geniú bir hayal gücü ve gözlem yetene÷i gereklidir. Birbiriyle ilgisi olmayan
her öge yan yana geldi÷inde sıra dıúı
ba÷daútırma oluúturamaz. Ögeler
arasındaki iliúkisizlik, ögelerin temel anlamları için geçerlidir. Yoksa amaç
kelimeleri rast gele sıralamak de÷ildir.
21. Duygu ve düúünceler ayrı ayrı sıra dıúı ba÷daútırmalarla
anlatılabilece÷i gibi tek bir amaç için kullanılan ve her biri di÷eri ile bambaúka
iliúki
içinde
bulunan
sıra
dıúı
ba÷daútırmalar
birleútirilerek
de
kullanılabilmektedir. Böylelikle ba÷daútırılan ögeler arasındaki iliúki, baúka
ögelerle zenginleútirilmiú olur. Zaman zaman anlamı aydınlatmak zaman
zaman ifadenin etkileyicili÷ini artırmak amacı ile yapılmıú bu tarz örneklerde,
bir sıra dıúı ba÷daútırma baúka bir sıra dıúı ba÷daútırmanın ögesi olur.
22.
Sıra
dıúı
ba÷daútırmalarda
sözcüksel,
biçimbilimsel,
anlambilimsel, sessel ve öteki sapmalardan faydalanılmıútır.
23. ùiir yazarken pek çok úiir gelene÷inden ve úiirin her döneminden
yararlanan úair, klasik úiire ve tasavvuf úiirine has konuları da sıra dıúı
ba÷daútırmalar içerisinde kendine özgü úekillerde kullanmaktan çekinmez.
24. ùair sıra dıúı ba÷daútırmalara çok sık baúvurur. Bunun belli baúlı
nedenleri úunlardır:
208
a. Sıra dıúı ba÷daútırmalar önce farklı ve yeni oluúlarıyla úaúırtan,
sonra
göstergelerin
tasarım,
duygu
de÷erleri
ve
ça÷rıútırdıklarıyla
zenginleúen, úiirde oluúturulan anlama dahil ederek okuyucuyla bütünleúen
ifadelerdir ve úiirin etkileme, duygulandırma ve güçlü etkiler bırakma
amaçlarını yerine getirebilmek için böyle ifadeler gerekir;
b. Bu ifadeler akılda tek bir imge, tek bir duygu yerine de÷iúik duygu
ve tasarımların bir araya gelerek oluúturdu÷u duygular zinciri meydana getirir;
c. Sıra dıúı ba÷daútırmalar güçlü, etkili ve yo÷un anlamları
sıkıútırılmıú
mısralarla,
az
sözle
vererek,
ifadeyi
kliúeleúmiú,
rutin
kullanımların dıúına çıkarır;
d. Sıra dıúı ba÷daútırmalar dilde yeni anlatım biçimleri deneme
imkanı sa÷lar.
25. ùairin içinde bulundu÷u ruh hâli, do÷up büyüdü÷ü, yaúadı÷ı çevre
ve zaman kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmaları ve bu ba÷daútırmaları oluúturan
kelimelerin seçimini etkilemektedir. ùair bundan kaçınmaz, hatta ço÷u zaman
bunu ustaca kullanır.
26. ùair kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmalarda, sırtını var olan deyimlere
yaslar, var olan deyimlerden örneksemeler yapar. Yaptı÷ı de÷iúikliklerle
ifadenin hem bilinen hem de kendisiyle kazandı÷ı anlamlarının etkisini,
gücünü ve zenginli÷ini birlikte kullanmıú olur.
27.
Sıra
dıúı
ba÷daútırmalar
yapılırken
benzetmelerden,
aktarmalardan yararlanılması esastır ama her benzetme veya aktarma bir
sıra dıúı ba÷daútırma de÷ildir. Benzetme bu anlam olayının ilk aúamasıdır ve
unsurlar arasındaki ba÷ açıktır. Aktarma ikinci aúamadır ve göstergeler
arasındaki ba÷ sezdirilir. Oysa sıra dıúı ba÷daútırmalarda duygu, düúünce
gücü devreye girer. Di÷er bir deyiúle benzetme veya aktarmalarda iki unsur
209
arasında
uzaktan
ya
da
yakından
bir
ilgi
vardır
ama
sıra
dıúı
ba÷daútırmalarda birbirine yabancı iki kavram arasında, úaire özgü bir ba÷
kurulur. Bu ba÷ göstergelerin temel, yan ya da mecaz anlamlarının dıúında
kullanıldıkları ba÷lamda
kazandıkları anlamlar arasındadır.
Sıra
dıúı
ba÷daútırmalarda bir araya getirilen ögelerin anlam belirleyicileri, özellikleri
ve anlam ayırıcıları birbirleriyle uyumlu de÷ildir.
Sıra dıúı ba÷daútırmalarda benzetme yönü kelimelerin temel veya
yan
anlamlarından
ziyade
tasarımlarında,
duygu
de÷erinde
ve
ça÷rıútırdıklarında saklıdır. Sıradan bir benzetmede, benzetme yönü hemen
anlaúılırken sıra dıúı ba÷daútırmalarda hemen bulunamadı÷ı gibi kiúiden
kiúiye de÷iúiklik de gösterebilir.
Kiúileútirme yolunun kullanıldı÷ı örneklerde, insanlara ait nitelikler,
davranıúlar ve devinimler ve bunların türlü duygu de÷erleri, tasarımları ve
ça÷rıúımları insan dıúındaki varlıklara, kavramlara, nesnelere yüklenmektedir.
Böylece pek çok cümle ile aktarılamayacak duygu ve durumlar, tek bir kelime
veya kelime grubuyla ifade edilebilmektedir.
ùiirlerinde tabiatla bütünleúti÷i görülen bir úair olan Bahaettin
Karakoç, sadece insandan do÷aya aktarma yapmakla kalmaz. Tabiata dair
pek çok unsuru ve niteli÷i de okuyanı ve dinleyeni rahatsız etmeyen bir
tavırla insanlara yükler. ønsanlarla ilgili soyut durumları, do÷ada belirgin
birtakım tasarımları olan olay ve durumlarla açıklayarak somutlaútırma
yoluna gider. Sıra dıúılık kullanılan göstergenin do÷adaki varlıklara ait
olmasına
ra÷men,
insan
veya
insana
ait
nesne
ve
kavramlarla
kullanılmasından kaynaklanmaktadır.
Sıra dıúı ba÷daútırmalarda canlandırmadan yararlanılarak hem
yo÷un duygu tasvirlerinin etkili bir úekilde anlatıldı÷ını hem de canlı sahneler
halinde somutlaútırıldı÷ını görürüz. Bu deyim aktarmalarına sıra dıúı
denmesinin nedeni ise, úaire özgü ve kimsenin aklına gelmedik kullanımlar
210
olması
úeklinde
açıklanabilir.
Üstelik
aktarma
sırasında
kullanılan
göstergelerin ba÷daútırılma koúulları da bilindik ve ola÷an dil kuralları içinde
yer almaz.
Canlandırmanın tam zıttı olan bir dil özelli÷i de eúyalaútırmadır.
Nasıl ki sıra dıúı ba÷daútırmalarla cansız varlıklar canlı gibi kullanılabiliyorsa
cansızlara ait fiiller de canlı öznelerle kullanılmaktadır.
ønsanlar en çok soyut kavramları, durumları ve duyguları dile
dökmekte zorlanırlar ve böyle durumlarda genellikle somutlaútırma yoluna
baúvururlar. Sıra dıúı ba÷daútırmada kullanılan göstergelerin somut veya
soyut oluúunda toplum kabulü önemli bir kıstas olarak alan úair, buradan yola
çıkarak
somutlaútırmadan
iki
amaçla
faydalanır:
Soyut
göstergeleri
somutlaútırmak ve somut olanların somutluk derecelerini arttırıp daha bir elle
tutulur, gözle görülür yapmak.
Bunların dıúında kavram alanları arasında hiçbir ortaklık bulunmayan
göstergeler de duygu de÷erleri, tasarımları, ça÷rıúımlarıyla oluúturulan yeni
kavram alanlarında buluúturulmakta, güçlü ve etkileyici ifadeler ortaya
konmaktadır.
B.
BAHAETTøN
KARAKOÇ’UN
ùøøRLERøNDE
SIRA
DIùI
BAöDAùTIRMALARIN KAVRAMLAR TEMELLø øNCELEME SONUÇLARI
Bahaettin Karakoç çevresine, insanlara, olaylara, durumlara hep
inceleyici ve gözlemleyici bir tavırla bakar, unsurlar arasında kimsenin aklına
gelmeyecek benzerlikleri ya da farkları tespit eder ve elde etti÷i verileri sıra
dıúı ba÷daútırmalar içerisinde ustaca kullanır. Hatta kimi zaman aynı kavram,
farklı sıra dıúı ba÷daútırmalar içerisinde yeniden açıklanarak her seferinde
baúka bir özelli÷i ile ortaya koyulur. ùairin en çok kullandı÷ı göstergeleri ve
bu göstergelerin sıra dıúı ba÷daútırmalarla kazandı÷ı anlamları úöyle
sıralayabiliriz:
211
FøøLLER
ùairin çok kullandı÷ı fiiller “as-, ser-, konuú-, emzir-, damıt-, kana-,
ısla-, aúıla-“. Türküyü rüzgarlara, zamanı sedir dalına asan, yüre÷ini,
uykularını güneúe seren úair, da÷lara çul serdirir, güneúe nur.
TABøAT
Karakoç’un úiirlerinde tabiat úairin parçası, úair da tabiatın parçasıdır.
Tüm göstergeler bir kere olsun tabiat veya tabiata ait unsurlarla sıra dıúı
iliúkilere sokulur.
a. Kozmik Âlem
“Gökyüzü, güneú, ay, ufuk, úimúek, ıúık, karanlık, ses” gibi kozmik
aleme ait unsurlar en çok kullanılanlardandır. ùairin úiirlerinde “gökyüzü”
benzetmeye dayalı iliúkiler içerisinde yer alır ve her iklim koúuluna göre bir
benzetme yapılırken “güneú” sürekli kiúileútirilir.
“Ses” úairin úiirlerinden kula÷ınıza kadar gelir. Çünkü onun úiirleri
yüzyıllar öncesinin sesini bugünle birleútirip bize ulaútırır. Onun úiirlerinde
eúsiz bir ses oldu÷u kadar, “ses” göstergesinin kendisi de çoktur. Ses
kiúileútirilir, canlandırılır, somutlaútırılır kısacası her tür dil yolu kullanılarak
her tür kelimeye ba÷lanabilir. Ses insandır, gölgedir, kuútur, kumaútır, ak
bayramlıktır, perili bir ülkedir, gökyüzüdür, uçan bir geyiktir; ses kanar,
karıncalanır, seker… ùair “türkü, ezgi” gibi sese ve müzi÷e has göstergeleri
ise daha çok kuúlara ait unsurlarla, zaman ve zaman unsurlarıyla ve de
renklerle ba÷daútırmaktadır.
b. Zaman Ve Zamanla ølgili Mefhumlar
ùairin úiirlerine damgasını vuran gösterge “zaman”dır. Zaman
konuúur, yorulur, erir, esner, mayalanır, türkü olur, küheylan olur, zamanın
dalı, ırma÷ı, ipi, tekeri olur. Karakoç’un úiirlerinde yüklemin zamanı de÷il;
212
zamanın yüklemi sıra dıúıdır. Zaman göstergesinin dıúında zamanı ifade
eden geçmiú, gelecek, takvim, gün, sabah, ö÷le, akúam, tan vakti, úafak,
seher, yıl, gece, mevsimler, kıú, yaz, güz, ça÷ gibi göstergelerle de çok sık
sıra dıúı ba÷daútırmalar kuruldu÷u görülür. Biz zamanın geçti÷ini a÷aca,
çiçe÷e, topra÷a, havaya kısacası bizi çepe çevre sarmalayan tabiata bakarak
anlarız ama zamanı çiçek gibi böcek gibi tutamayız. Zamanın temel anlamına
tabiata ait unsurların anlam özelliklerini yükleyen úair, genellikle tabiata ait
unsurlarla somutlaútırdı÷ı zamana elle tutulur, gözle görülür bir özellik
kazandırır.
c. Hayvanlar
Tabiata ait unsurlardan bir di÷eri de hayvanlardır. Kuúlar, úair için
baúka bir de÷erdir. ùairin ufkunun geniúli÷i, úiirlerini kuúların kanatlarında
yazdı÷ını düúündürür. Güvercin, turna, kartal, üveyik en çok kullandıklarıdır.
“Kanat” ise kuúlara ait unsurlar içinde sıra dıúı ba÷daútırmalarında çok sık
kullandı÷ı bir göstergedir.
d. Dört Unsur
Tabiata ait dört unsur da úairin çok kullandı÷ı göstergelerdendir.
Özellikle de “su” úairin özel kelimelerindendir, “karanlık” ve “zaman”
göstergeleriyle birlikte kurdu÷u sıra dıúı ba÷daútırmalar dikkati çeker.
øNSAN
ønsanlarla ilgi olan göstergeler neredeyse her úiirde vardır: aúk, sevgi,
sevda, yürek, gönül, can, ayrılık, korku, yorgunluk, düú, göz, saç, kan ve
anne.
a. Aúk, Sevgi, Sevda
“Aúk, sevgi, sevda”nın geçti÷i sıra dıúı ba÷daútırmalar daha çok özne
ile yüklemden oluúmuú ve tanımlama cümlesi úeklinde kurulmuútur. Allah
aúkını anlataca÷ı zaman, dilin ola÷an kullanımlarını tercih eden úair, di÷er
213
durumlarda bu göstergeleri özellikle de tabiata ait unsurlar ve tabiat
olaylarıyla ba÷daútırır. Yine tabiata ait unsurların özellikleri “yürek, gönül, can,
kalp” gibi göstergelere yüklenmekte, bu göstergeler tabiatın bir parçası
kılınmaktadır.
b. Yorgun
“Yorgun” göstergesi ile kurulmuú sıra dıúı ba÷daútırmalar daha çok
sıfat tamlaması úeklindedir. ùair, úiirlerinde sadece canlıların de÷il, tüm
varlıkların yorgunlu÷unu dile getirir.
c. Düú
ùairin úiirlerinde “düú” her kimli÷e bürünür; kimi zaman bir bitkidir
kimi zaman bebek, kimisinde kanatlanır kimisinde at kuúanır. Gerçek dünya
ile ba÷larını koparmayan úair, úiir yazarken düú ile gerçe÷i birlikte kullanır.
e. Saç
Onun úiirlerinde her úeyin “saç”ı olabilir. Yüre÷in, úiirin, kalemin,
denizin…
f. Anne
ùair “anne”yi ve anneye ait “süt, meme, emzirmek, do÷urmak” gibi
göstergelerle sıra dıúı ba÷daútırmalar kurarak di÷er göstergelerin önemini,
de÷erini arttırmaktadır.
DøN øLE øLGøLø KAVRAMLAR
Din ile ilgili kavramlarla sıra dıúı ba÷daútırma kurarken somutlaútırma
yoluna giderek, zaman zaman dînî kavramları somutlaútırmıú zaman zaman
da tabiata, nesnelere olaylara dini bir kimlik yüklemiútir. Bu konu ile ilgili en
çok geçen iki gösterge “ruh” ve “ölüm”dür.
214
RENKLER
ùairin dünyası çok renklidir. Onun úiir dünyasında somut/soyut tüm
kavramlar bir renge bürünerek kendilerine elle tutulup, gözle görülür bir vücut
bulurlar. ùair, fiilleri bile bir renkle niteleyebilmektedir ki bu renk genellikle
“mavi”dir. “Kırmızı” ateúin ve kanın rengidir ve bu göstergelerin anlam
özelliklerini yüklenerek kullanılır. “Yeúil” tabiatın rengidir ve úair zamanı
onunla boyar. “Mor” sıkıntının, zorlu÷un rengi oldu÷u kadar umuttur da. “Ak”
ve “kara” ise özellikle soyut göstergelerle kullanılıúlarıyla dikkat çeker.
DøL ve ùøøR
ùair dile, úiire, söze ait göstergelerin temel anlamlarıyla oyunlar
oynar. Dil úair için “sözün evi”dir. Tüm iyilikler ve tüm kötülükler orada yaúar.
O evin dire÷i de “úiir”dir. ùiir onun için sadece ruhun gıdası de÷il; yaúamını
devam ettirmesini sa÷layan damak tadıdır. Tabiata ait unsurları içine
hapseden úair, úiiri de oraya ait bir unsur gibi ifade eder. Zaten tüm tabiatın
dili vardır ve bu da “Türkçe”dir. “Kelime” tabiatın her yerinde görülür: denizde,
gökte, toprakta…
Yapmıú oldu÷umuz bu çalıúmada en büyük sıkıntımız, Türkiye’de
konuyla ilgili inceleme ve araútırmaların çok az olması sebebiyle bize yol
gösterebilecek baúvuru kaynaklarının sınırlı oluúuydu. Bunun dıúında, sıra
dıúı ba÷daútırmaların açıklama ve incelemelerinde, “Türkçenin Ça÷rıúımlar
Sözlü÷ü”nün olmayıúı da bizi çok yordu. Türkçenin ça÷rıúımlar dünyasının
aydınlatılması, hem sıra dıúı ba÷daútırmaların tahlilini kolaylaútıracak hem de
yapılan tahlillerin daha sa÷lıklı olmasınına katkıda bulunacaktır.
215
KAYNAKÇA
A. BAHAETTøN KARAKOÇ KAYNAKÇASI
KARAKOÇ, Bahaettin (1999) Aúk Mektupları. Dolunay Yay. 1. baskı Ankara.
(1982) Ay ùafa÷ı Çok Çiçek. Ocak Yay. 1. baskı.
Ankara
(1998) Beyaz Dilekçe. Beyan Yay. østanbul.
(1986) Bir Çift Beyaz Kartal. Dolunay Yay. 1. baskı.
Ankara.
(1993) Güneúe Uçmak østiyorum. Ecdat Yay. 1.
baskı. Ankara.
(1995) Güneúten Öte. Ocak Yay. 1. baskı. Ankara.
(2001) Ihlamurlar Çiçek Açtı÷ı Zaman Ay Iúı÷ında
Serenatlar. Eylül Yay. østanbul.
(1984) ølkyazda. Cönk Yay. østanbul.
(1983) Kar Sesi. Ocak Yay. 1. baskı. Ankara.
(1997) Leyl ü Nehar Aúk. Türkiye Diyanet Vakfı Yay.
1. baskı. Ankara.
(1991) Menzil. Dolunay Yay. østanbul.
216
(1975) Sevgi Turnaları. Türk Edebiyatı Yay. 1. baskı.
østanbul.
(1973) Seyran. Hareket Yay. 1. baskı. østanbul.
(1991) Uzaklara Türkü. Kültür Bakanlı÷ı Yay. 1.
baskı. Ankara.
(1984) Zaman Bir Beyaz Türküdür. Orkun Yay.
østanbul.
B. GENEL KAYNAKÇA
AKSAN, Do÷an (1999a) Anlam Bilim (Anlam Bilim Konuları Ve Türkçenin
Anlam Bilimi).
Engin Yay. 1. baskı. Ankara.
(1999b) ùiir Dili Ve Türk ùiir Dili. Engin yay. 3.
baskı. Ankara.
(2003) Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim.
Cilt 1-2-3. TDK Yay. 3. Baskı. Ankara.
ARIKLI, N., T. Tunçdo÷an ve B. Vardar (1969) Semantik Akımları. østanbul.
AYDIN, Özgür (1996) “ùiir Dilinin Sözdizimsel Yapıları Üzerine”. Edebiyat
Dergisi. Sayı 1 (ùubat-Mart). 23-7.
BARTHES, Roland (1988) Anlatılanların Yapısal Çözümlemesine Giriú. Çev.
Mehmet RIFAT. Gerçek Yay. østanbul.
BAYRAKTAR, Nesrin (2004) Dil Bilimi. Nobel Yay. 1. baskı. Ankara.
217
BøLGEGøL, M. Kaya (1984) Türkçe Dilbilgisi. Dergâh Yay. østanbul.
DEMøRCAN, Ö. (1949) Dilbilim Terimleri Sözlü÷ü, TDK Yay. Ankara.
(1980) Dilbilim Ve Dilbilgisi Terimleri Sözlü÷ü (ortak yapıt).
TDK Yay.Ankara.
ERGøN, Muharrem (1993) Türk Dilbilgisi. Bayrak Yay. østanbul.
FAøK, ĝully (1979) “Anlam Çözümlemesi”. Çev. Dürnev YAZICIOöLU. øzlem
Dergisi. No: 2. 48-53.
GENCAN, Tahir Nejat (1991) Dilbilgisi. Kanaat Yay. østanbul.
GRÜNBERG, Teo (1970) Anlambilim Üzerine Bir Deneme. Ankara.
GUIRAUD, Pierre (1955) Anlambilim. Çev. Berke VARDAR. Geliúim Yay.
østanbul(1975)
KANTEL, Semiramis (1978) “Ba÷daútırmalar Üzerine”. F.D.E 2, 56-62.
(1979)
“Prieto’nun
Göstergebiliminde
‘Connotation’
Kuramı Ve Hjelmslev”. F.D.E 3. 103-118.
(1984) “Dilbilim Açısından ùiir Dili”. Yabancı Diller
Birinci Sempozyumu (Bursa, 18-22 Haziran ). 92-99.
KIRAN, Zeynel (1996) Dil Bilimi Akımları. Onur Yay. 2. baskı. Ankara.
(2001) Dil bilime Giriú: Dil Bilgisinden Dil Bilime. Seçkin Yay.
Ankara.
218
KOCAMAN, Ahmet (1979a) “Anlambilimi Üzerine”: Genel Dilbilim Dergisi,
1/3-4, 10-29.
(1979b) “ Dilde Ba÷lam ve Anlam øliúkileri Üzerine”.
Türk Dili. No: 332. 397-401.
(1980) “Dilbilimsel Anlambilim”: “Dilbilim ve Dilbilgisi
Konuúmaları I “. Ankara. 89-103.
KORKMAZ, Zeynep (2003) Türkiye Türkçesi Grameri (ùekil Bilgisi). TDK
Yay. Ankara.
Lyons, J. (1983) Kuramsal Dil Bilime Giriú. Çev. Ahmet KOCAMAN. Ankara:
TDK. Yay.
ÖZÜNLÜ, Ünsal (1982) “ùiir Dilinde Sapmalar”. Türk Dili. 365.77-85
(1983) “Deyiúbilimde ùiir øncelemeleri ve Dönüúümsel
Üretici Dilbilgisi”. F.D.E 11. 44-53.
(2001) “Edebiyatta Dil Kullanımları”. Multilingual Yay.
østanbul.
PALA, øskender (1995) Divan ùiiri Sözlü÷ü. Akça÷ Yay. 3. baskı. Ankara.
PALMER, F. R. (1976) Semantics. a New Outline. Cambridge Üniversitesi
Yay. Cambridge
RIFAT, Mehmet (1983) Dilbilim ve Göstergebilim Kuramları (Temel Metinlerin
Çevirisiyle Birlikte). Yazko Yay. østanbul.
219
Saussure, Ferdinand de (1931) Genel Dilbilim Dersleri. Çev. Berke Vardar, 2
cilt. Ankara. (1976, 1978)
TOKLU, Osman (2003) Dilbilime Giriú. Akça÷ Yay. Ankara.
TÜRKÇE SÖZLÜK (1998) TDK Yay. Ankara.
Ullmann, Stephen(1973) “Anlambilimi”. Çev. Ahmat KOCAMAN. Türk Dili.
No: 324(1978) 355-363
www.antoloji.com
YARDIM, Mehmet Nuri (2003) “Bahaettin Karakoç Kimdir?“.Türk Edebiyatı.
357/25
YAZIM KILAVUZU (2005) TDK Yay. Ankara
220
EK-1
BAHAETTøN KARAKOÇ’UN TEZDE KULLANILAN ùøøRLERø
( 1 ) SEYRAN
( 1 ) BEùGEN ÇAöRI ÇøÇEöø
Sinek burcu aranjmanı
Bir pekmezli ses kavalda
Ayva der ki: - Ben tutsa÷ım;
Ya sandıkta, ya da dalda,
Zulme belene belene.
Bir küçücük masa, kirli
Ya÷mur mu ya÷acak, bekle...
Toprak der ki: - Ben tutsa÷ım;
Ya kazmada, ya kürekte,
Ya÷mur dilene dilene.
Gülsüz günaydınlar süngü
Bahar gelmez bir çiçekle
Bu÷day der ki: - Ben tutsa÷ım;
Ya çuvalda, ya elekte,
Hoyrat elene elene.
Kara taútan kin yeúerir,
Taptaze Habil'in izi...
Irmak der ki: - Ben tutsa÷ım;
Sütüm besliyor denizi,
Da÷-taú dolana dolana.
Aúk çizgisinde karanfil
Yüre÷e úavkını vermez
Zaman der ki: - Ben tutusa÷ım;
Muhabbetsiz ça÷ yeúermez,
Ra÷bet yalana yalana.
Bir bileyi taúı olur
Neye âúinaysa bu dil
Yürek der ki: - Ben tutsa÷ım;
Zengine zorluya de÷il,
Kıymet bilene bilene.
221
Karanlıkta koúar Burak
Dilim dilim Anadolu
Rüzgâr der ki: - Ben tutsa÷ım;
Hızımı dü÷ümler bayrak,
Bir dar alana alana.
Hızır seher vakti geçer
Beyaz lâleler ölçe÷i,
Bırakır tutsak kuúları
Ezanlar…ça÷rı çiçe÷i;
Gider,gelene gelene
Gider,gelene gelene
( 2 ) BøR DEFDER AÇTIM GECEYE
Bu÷day kokulu rüzgârlar
Gebe emeklerin çı÷ı,
Muútu evden eve uçar,
Müzik bastırır açlı÷ı
Sesi saza uslukladım.
Karanlık bir kan kanseri
Bıldırcın ıúıklar yansın.
Kilide vurdum keseri,
Aynaya bulutlar a÷sın;
Düúü naza uslukladım.
Harp paketi iyot kokar,
Kansız bir úölen baúlıyor.
Kar güzeli lâmba yakar,
Kuúlar bahçemi taúlıyor;
Kıúı yaza uslukladım.
( 3 ) ORTALIKTA
Ceylân derisine yazdım,
Bir medâr kuúu götürdü;
Pul pul çırpınan kanatlar
En renkli düúü götürdü,
Gene kaldım ortalıkta.
Hiç ekmek banmadım kana,
Kıvam buldum yana yana,
Ve geldim, kapı aç bana;
Baharlar kıúı götürdü
Sana kaldım ortalıkta.
222
Aúk, özümü yontan keser,
Rüzgârlarım dosta eser
Ertelemeyen süreler
Kuruyu, yaúı götürdü;
Sona kaldım ortalıkta.
Dudak tahta, dil tebeúir;
Us, gönülle cebelleúir
Bütünü kemirir kesir,
Her giden boúu götürdü;
Donakaldım ortalıkta.
( 4 ) SEYRAN
Renk renk ufuk bahçesine,
Çıkar bir da÷dan bakarım.
Muhammedîdir kökenim,
Lâtinsiz sa÷dan bakarım.
Aúk u÷runa esrik gezen
ùol duraksız âúık benim.
Seferim çıplak atlarla,
Gümbür gümbür salâtlarla...
Hep Kur'an-î halatlarla
Ba÷lanır, ba÷dan bakarım;
Figürlerde yalap yalap
Parıldayan ıúık benim.
Bir Kûfî yazı edamız,
Harman yeridir odamız,
BøR'dir, RAHÎM'dir Hudamız;
Yeni bir ça÷a bakarım,
Piúmiúlerin kapısında
Aúınmayan eúik benim
( 5 ) BAö
Bir gazi sancaksın balam
Dürüm dürüm nur içinde
Ekme÷ini kesmez palam
Rüzgârlarım sur içinde
Azat etsem isyan dersin
Etmem, tuz-ekmek sayarım.
223
Engel tanımaz sel iken
Sende kaybettim dalgamı
Sitemin a÷ulu diken
Sesin karamsarlık camı
Taúlamaya taúım mı yok?
Atmam, tuz-ekmek sayarım.
Sevgi ap-ak bir buza÷ı
ùeker ıúı÷ı masada
Ekmek tarlası tuz da÷ı
Yok diyorsan, yok yasada
Gitsem yalnız kalacaksın,
Gitmem, tuz-ekmek sayarım.
( 6 ) ISLAK DøREKLERDEKø YORGUN KUùLAR FESTøVALø
Islak ıslaktı saçları
Konuk geldi÷inde gece,
Öptü, okúadı burçları
Düúte sevdi÷imiz ece
Ve gitti, kokusu kaldı.
Direklerdeki sallantı
Nükseden bir sayrılıktır
Tutulmuyor gönül atı,
Aúk en kaynar ayrılıktır
Eritti, kokusu kaldı.
Yorgun bakıúlar bulutu
ùimúeksiz bir kırık kanat
Giden kalanı unuttu
Iúı÷ı emdi serenat
Kilitti, kokusu kaldı.
Kuúlar konmuú direklere
Ufuk çarpmasından bezgin
Kurt sokulur yüreklere
Bir ezgiyle kopar dizgin
Düú bitti, kokusu kaldı
Festivali izler ölüm
Ak ellerde kandan kına
Süreler sarsılır güm güm
Yıldırım düúer yakına
Mut yitti, kokusu kaldı
224
( 7 ) GÖK OLANDA AùK VE ùøøR
Ulu bir meúe a÷acı,
Güneúe sermiú gövdeyi...
Kötülük de÷il amacı,
Allah yaratmıú öv deyi;
Kesir yargılar tüm çürür
Gök olanda aúk ve úiir.
Urba diken usta mahmur;
Mayası, huzur sütü nur
Nerde arasan bulunur
Allah yaratmıú öv deyi;
Kısır yergiler tüm çürür
Gök olanda aúk ve úiir.
Özsu kaynar fıkır fıkır
Iúık oynar úıkır úıkır
ølk uygarlık kalay-bakır
Allah yaratmıú öv deyi;
Hasır sergiler tüm çürür
Gök olanda aúk ve úiir.
Doruk doruk giden kervan
Sonsuz ufuklara kurban,
Bir kutsal kitaptır her can,
Allah yaratmıú öv deyi;
Nasır sargılar tüm çürür,
Gök olanda aúk ve úiir.
( 8 ) AKùAM OLUR
Akúam olur mesafeler daralır
Yollar kilitlenir, sesler aydınlık
Bir rüzgâr eser ki türküyle ıslık
Da÷lar geçit vermez yolcuya
Burası Anadolu'dur
Mektup yaz
Gün do÷ar, gün batar balam
Sen uzaksın
Sen uzaksın, gönül ister
A÷lar da avutulmaz.
Akúam olur da÷lar göbe÷ime oturur,
øp bo÷azıma… sesim çıkmaz
Karanlıklar katleder kanım akmaz
225
Derim, úimdi biri kapımı vurur
Vurmaz
Burası Anadolu’dur
Sen uzaksın
Sen uzaksın, gönül ister
A÷lar da avutulmaz.
Yıldızlar kınalı keklikler gibi suya iner
Korkarım ürkütmekten
Zayıfım, gidecek yeri bilmem
Saçların, gözlerin dâvet eder
Durulmaz
Burası Anadolu'dur
Zaman yorulur gönül yorulmaz
Ama sen
Sen uzaksın
Sen uzaksın balam, gönül özler
Beklerim, beklerim sabah olmaz.
( 9 ) BøRAZ DAHA
Karanlıkları emzirir sular, büyür a÷ızları kuyuların
Kımıldar anlamsız korkular mazgal deliklerinde
Parıldar bir masal yıldızı hep aynı yerde
Yalap yalap
O yitik canlar biraz daha.
Ölü yılanlarla yatmıúız so÷uk çarúaflarda,
Rakslarla gelmiúiz beri beri
Yunus olmuúuz Yunuslardan içeri
Sularımıza göç etmiú ak ku÷ular, esrik ku÷ular
Konuk konuk
O ulu kervanlar biraz daha.
Üúüyen kuú yumurtaları gibi
Da÷ılmıú gökyüzüne gözlerimiz
Uzaklardan gelip uzaklara gidiyoruz biz
Konak konak
O büyük hanlar biraz daha.
Sevgiyle ısıtsak yeryüzünü, bahar gelecek
ønsan insan, çiçek çiçek...
Bayramlaúaca÷ız, yüreklerimiz kar aklı÷ında
Nerede ama?
Pusu pusu
Uyanık düúmanlar biraz daha.
226
Uygarlık; yeniça÷ türkülerinin tuz torbası,
Kolan vuruyoruz öfkelere, isyanlara, kinlere
En olumlu uygarlık adına kesilen damarlar
Ve akıtılan en sıcak kanlar
Solur mavi mavi
Silindir úapkalarımızda tavúanlar biraz daha.
( 10 ) AK MUùTULUK
Mutlulu÷undur unuttu÷un ıúık;
Bıraktı÷ın ıúık, tuttu÷un ıúık;
Her zaman özünde yalap yalaptır.
Salkım salkım bulut, köpük köpük su
Bir ibadet evi dilek kapısı;
Dilekler ki sende kelep keleptir.
Bu ıúık, bu renkler bir rahmet seli;
Ceylanlar meleúir gözü sürmeli,
øman, yüre÷inde bir ak kitaptır.
Yürü, var doruklara, verme mola!
Seven kiúi sevdi÷ini tez bula;
Ça÷rılar ap-aktır, sevap sevaptır.
Sevgi hançerini koruyan ak kın,
Bak, güler her yöreden aradı÷ın;
Rahîm'dir, Kerîm'dir, Ulu Çalaptır.
( 2 ) ZAMAN BøR BEYAZ TÜRKÜDÜR
( 11 ) ZAMAN BøR BEYAZ TÜRKÜDÜR
Tüm yitiklerimiz çıkar gelir bir bir,
Bir meteor taúı yı÷ınıdır kumda karpuzlar.
Her; taraftan kavganın tohumları yeúerir,
Bir ıúık gecenin son kavına kuzlar,
Gözlerim, kulaklarım tetiktedir.
Karnavalda / Yalak a÷ızlı soytarılar / Kralın küflü sesine cilâ vururken /
Entalimli süs köpekleri / Merasim elbiselerini giyip / Huzurda salta dururken /
Dümbükler korosu / Nobel ödülü düúü görürken / Onca al ve akyuvarlar
hiçli÷e erirken / Av töreni biter / Ve úehvet ayinine hazırlanırken karanlık
dehlizler / Ey soylu süvariler / øúte o zaman / Siz konuúursunuz / Ay'ın
227
göçebe úavkını ayna yapan dolunay yüzlüler / Sesleriyle úahdamarıma
parmak basan nazlılar / Siz konuúursunuz / Sesiniz mutlulu÷umuzun
mayası/Sesiniz bir diriliú potası / Sesiniz bir âúıklar obası/ Yılanı deli÷inden
çıkaran dil da÷ına / Gözlerin / Gönüllerin nakıú vurdu÷u met ça÷ına / Sesiniz
uçurur beni / Sesiniz gezdirir beni evrenin derinli÷inde / Gönül esrikli÷inde
/Yi÷it ve zinde..
U÷ruların basmadı÷ı onurlu da÷lardan
Piramidin tepesindeki dört maymuna bakıyorum;
Üçgen yüzlü yalan, iftira, kin ve zulüm...
Ben bunların tümünü sı÷dakilere bırakıyorum
Dilim ve dudaklarım tetikdedir.
Kardaúlar / Kara güne yoldaúlar / Si÷il gibidir korku / Si÷il gibidir úehvet / Si÷il
gibidir zülüm / Düútü÷ü yerde ço÷almaya baúlar / Ayıcı Miko kralın kapısında
keman çalarken / Kral, Miko'nun kızını úampanyayla çimdirirken / Dümbükler
yeni bir av partisi düúlerken / Sarayın kıdemli falcıları fala bakarken / Birileri
durmadan parsa toplar / Toplar ve bir yerlere yı÷ar / Hünerlidir / Tuttu÷u ine÷i
sa÷ar ha sa÷ar / Acımasızdır / Bolluk içinde açtır / øne÷i öyle alıútırmıútır /Kral
úampanya / Mika küf kokarken / Kral Miko'nun kızına / Miko ayısına sarılır /
Derken ay buluttan sıyrılır / Tan vaktinin kırçıl bıyıkları / Sarayın pencerelerinden içeri sarkarken / Ve izinsiz öttü diye / Bir horozun kafası koparılırken /
Gerçek faúizme karúı / Allıpullu yabanlık giysiler altında / Kurbanlar arayan
komünist enternasyonale karúı /Mor menevúeli bir güzellemedir / Kansız
pilazmasız bir koçaklamadır dillerinizden dökülen / Sesiniz bir inanç anıtıdır
doruk doruk dikilen / Sesiniz karca beyazdır / Sesiniz pıtıraksız düzdür
/Sesiniz bir bengisudur úafaklarda
Gökyüzü soylu bir aúiret beyi çadırı
Yeryüzü yi÷it analara, o÷ullara, kızlara miras...
Esince kavganın rüzgârı en ölü tohum dirilir,
Ruhum dirilen sesleri içiyor tas tas
Gözlerim niúangâhta, parmaklarım tetiktedir.
Hekimbaúı yumurta akı içirirken krala / Kral, Miko'nun kızını kusuyor
le÷ene / Soytarılar sonneli havlular tutuyorlar / Zaman a÷rılı bir konçerto /
Dörtnala at sürer sesiyle / Sık sık günah çıkarttıran bir soprano / A÷layan bir
Miko / Kirli bir çarúaf / Midas'ın çirkin kulakları / Devrim gergedanlarının
ıúıldaklı boynuzları / Eúikte / Hiram ustanın duvarcı malası / Ve satırbaúı / Ey
soylu süvariler / Ey güneú yüzlüler / Gö÷e omuz vuranlar / Canlar / Candan
içeride ota÷ kuranlar / Saf olup namaza duranlar / Kavgada / Sır vermeyip ser
verenler / Ey erenler / Ben sizi dinliyorum / Sizi / Sesiniz bir muhabbet denizi /
Sesiniz karca beyazdır / Bir diriliú muútusudur / Bir hürriyet muútusudur /
Kayna÷ı ømandan gelen / Bir bengisudur / Haber taúır úafaklara / Renkler
taúır çiçeklere / Rüzgâr olur bayraklara / Kement atar uzaklara / ømza olur
tutanaklara / Tut ki Edirne'den Ardahan'a / Daha daha / Tuna'dan
Tanrıda÷ı'na / Gönlümün kenetlendi÷i met ça÷ına / Sesiniz uçurur beni /
228
Uçurur, ulaútırır Ahî Evrân ùeyhime / Uçurur, ulaútırır Osman Beyime /
Beyli÷im devlet devlet büyür / Dilimde / Zaman bir beyaz türküdür / Bir türkü
ki onca görklüdür / Benden selam olsun tüm ak-ça÷lara / Baú e÷ip geçit
vermeyen da÷lara / Benden çok çok selâm olsun!...
( 12 ) SABAH SELAMI
Gün do÷acak diyorsak gün do÷acak muhakkak;
Oksitlenmiú mi÷ferler yine parıldayacak...
Yer-gök tüm uyanacak ve yanacak her ocak,
Do÷ru do÷ru tütecek bacaların dumanı,
Yumrukluyorum iúte senin kapılarını
At sırtından pis tüyünü ey sömürgeler ça÷ı
Yaldızlı boynuzlarını gösterip övünemesin
Sen bir ala geyik de÷ilsin
Sana türküler yakılmadı
Timsahsın karanlı÷a sırtını verdi÷inde
Kart bir büyücüsün renkli cam kırıklarıyla oynayan
Uzay yolunu açsan da hasır kanatlarınla, inan
Barıú sembolü bir ak güvercin, bir üveyik de÷ilsin
Biz bir tohumuz; sana karúı
Bir omuzumuz Erciyes, beyaz bulutlar içinde
Bir omuzumuz yaz-kıú kar yüklü A÷rı da÷ı
Kardelenler gibi uç verdik eski karların altından
Bir bir tohumuz bir direnciz
En güzel lâleleri döllüyor iúte en asil kan
Biz her zaman genciz
Sil gözünün çapa÷ını ey sarı sürgünler ça÷ı:
øúte úafak, iúte su:
Uyanıyor kıraç-bor.
øúte güneúin burnu
Doruklarda kanıyor.
ønsanlar balık gibi vurmayacak a÷lara,
Kuúlar sı÷ınmak için kaçmayacak da÷lara.
øman terazisinde tartılır ak’ la kara,
Kimse kaçamıyacak büyük hesap zamanı.
Gel sök yüre÷imi, gel sök beynimi çıkar
ømkânı mı var
Ülkü bir özsudur köklerden dallara
Dallardan köklere ap-ak cevelân eden
Yıldızlar iúâret taúları dizmeye baúladı yollara
Yüreklere ak azıklar özümleyen minarelerden
Kuúlar çiçek olmuú, çiçekler meyva
229
Oynaúmak de÷ildir bizdeki sevda
O÷ul vermiú arılar gibi çokuúmaktır çiçekli dallara
Çiçe÷i bal yapmaktır
Bu sevda Allah'a hep yakın yaúamaktır
Kaderi gönüllü kucaklamaktır
Bir nizamdır bu sevda
Dolsa da dolmasa da kırılacak artık fitne kaba÷ı
Boz-sarı ortasında tek yeúil bizim direncimizdir
Bir parola gibidir ve ölü topra÷ı diriltir
Çek diúlerini etimizden ey Firavunlar ça÷ı:
Vurmasını biliriz,
Maksat kılıç düúürmek.
Yarının ekme÷ini,
Hüner, úimdi piúirmek.
Mazgal deliklerinden sızan ıúık az bize,
Karanlık putevleri, ahır yaramaz bize.
Gün do÷acak diyorsak gün do÷acak muhakkak,
Azatlı÷ı vurgular yi÷itlerin imanı.
Büyük yürüyüú baúladı büyük hedeflere do÷ru
Bir sabah selâmıdır bu
Haberleri yorumlayan bir özge haberdir
Bir Müslüman çocu÷unun do÷uúu
Bir sultanın kılıç kuúanıúıdır törenle
Düúmanın rahatının kaçıúıdır
Tohumdan tohuma, dirençten dirence
Bir sabah selâmıdır bu
Binlerce çiçe÷in kimyasından
Yeni bir esanstır burcu burcu
Biz bir tohumuz ve her zaman diriyiz
Umutluyuz, imânlıyız, dirençliyiz
Kardelenler gibi uç verdik eski karların altından
Yeni karları da bekliyoruz korkup yılmadan
Biz her zaman genciz
En güzel lâleleri döllüyor iúte en asil kan
Büyük yürüyüú baúladı büyük hedeflere do÷ru
Sen çok omuz verdin kötülüklere
Derin yüzülmeden artık ruhunu temizle
Sil gözünün çapa÷ını ey sürgünler ça÷ı:
Ya÷murda kavlimiz var,
Kurúundan daha sıcak.
Güneú çok sesli bir zil,
Ha çaldı ha çalacak.
230
( 13 ) AV
Kovaladım bir bahçeye indirdim,
Geyik mavileri doldu bahçeye.
Vuslatını kaderime sindirdim,
Bahar çiçek çiçek güldü bahçeye.
Ak çi÷demden azık tuttum ye diye,
Çok dil döktüm, derdin varsa de diye,
Dedim; canım, baúım sana hediye,
Gökten yıldızları yoldu bahçeye.
Ben baktıkça gözlerini kaçırdı,
Ayrılı÷ı yudum yudum içirdi,
Nasıl etti, kime haber uçurdu?
Sıçradı elimden, daldı bahçeye.
Havuzun baúına çöküp oturdum,
Ellerimi so÷uk suya batırdım,
Ben hem avı hem kendimi yitirdim
Teselliye kuúlar geldi bahçeye.
Baktım ki ufukta güneú batıyor,
Düúündükçe yorgunlu÷un artıyor
Yürüdüm bir süre yürek kızıl kor
Umudum arma÷an kaldı bahçeye.
SEVGø TURNALARI
( 14 )ùAFAöA DOöRU
øçim cıvıl cıvıl seslerle donanır úenlik - úölen;
Bir alageyi÷e binmiúim elimde, gül çubu÷u,
Gökyüzünün evlek evlek uyanıúına gömülen
Bakıúlarım, sevgiyle deliyor en zırhlı kabu÷u.
Ezan vakti mavi bir parıltı kuúatır evreni;
Kökler topra÷a yumulur, bir ıúık depremi dallar.
ùiirim, Kıble kumaúına sarar sarmalar beni
Ve esrik gönlüme minarelerin sütleri damlar.
Ey, kanatlarının altında boz korkular taúıyan
Alıcı kuúlar, yırtıcı kurtlar, siper, ev, il - oba;
Ey úafa÷a do÷ru açan gül, ey uyanık yaúayan
Sevginin gökkuúa÷ı sevecen yi÷itler, merhaba!
231
ùafa÷a do÷ru her diri soluk, bir yayla ba÷ıúlar;
ùiir çobanları seyiplerler yi÷it atlarını...
A÷aran sulara al- al yüre÷i kanayan kuúlar,
Hep sihirli bir çalgıya vururlar kanatlarını.
( 15 ) KAPISI AÇIK DURAN EV
Bırakmıúız bir yol baba evini,
Kuru kirlerimizi daldırmıúız kirli sulara
ùehvet cehennemini cennet sanmıúız,
Bülbül diye dost olmuúuz kargalara.
Yedi÷imiz kardeú eti, içti÷imiz dost kanı
Bir engizisyon belgesidir kimlik cüzdanlarımız
Belki bir gün Hakk'a yönelir diye
Çocuklarımızın kanatlarını yolarız.
Bütün köprüleri yıkmıúız, bütün
Kudurgan güçlerimiz son uygarlık heykeli
Dost, bize «Gel!» diyor, «ne olursan ol, yine gel»
Peygamber yolunu gösterir Kur'an tutan eli.
Ayrılık ateúini âúıklar bilir
Ve süt sızısını yavrusunu yitiren diúi deve,
Mademki o bizi köúesiz ça÷ırır,
Soyunup etten-deriden dönelim eve.
( 16 ) ÇIKMAZ
Düúle gerçek arası bir yol tutmuúum,
Gönül verdiklerim benden uzak...
Bir maça kızı gibi gamlı akúamlarda
Koúulur ezgime bir akça kavak,
Acıdır oyunu kardeúlerimin
Her zaman onlar hür, her gün ben tutsa÷ım;
Her gün beni bir baúka kuyuya bırakırlar
Nereye yaslansam sırtımda bıçak.
Zamana sevgiyi aúıladım, tutmadı,
øki mendil gibi boúlu÷a takıldı ellerim.
En güzel gözlerde yalanın úehvetini gördüm,
Se÷iriyordu karanlıkta yaprak yaprak.
232
Kolay de÷il böyle düzlü÷e çıkmak
Yukardan taú atıyorlar, aúa÷ıdan mızrak
Köprüler yıkılmıú, geriye de dönülmez
Beni bu çıkmazdan al götür ırmak!
( 17 ) DAö YOLLARINDA
Kutlu gün yapıcısı sabah yeli,
Tokma÷ıyla güm güm öttürür gö÷ü;
Ça÷ıldar yüre÷imde deli deli
ùiirle karıúık bir aúk göynü÷ü.
Gökçen bir kumrudur pirizmalarda,
Yedi - renk üstüne ba÷daú kuran can;
Düúler, yemlik yemIik biter baharda,
Zaman ötesinden konuúur zaman.
Göçeri yollarda yalnız de÷il;
ùu lâle Leyla'dır, úu sümbül ùirin...
Ceylan gözleridir úuradaki kil,
U÷uldar ormanı tüm kemiklerin.
Aslı'yı simgeler acı bir badem;
Kaçak kokusunu katmıú güllere...
Kays, ayçiçe÷idir, Ferhat ak çi÷dem,
Kerem, kenetlenmiú bütün yollara.
Mavi tabutunu almıú sırtına
Gönül bir cılgıda yalpalar gider.
ùarapla ıslanmıú yeúil bir kına .
Bahar göklerine ekilen bider.
øçmek, daha içmek istiyorum ben
Ve esrik yaúamak ömrün tümünü...
Murat bu, tarlamız gök ekin iken,
Kuzular melerken mutlu göç günü.
Kırma kadehimi, doldur, ey bahar!
ùükür úarabımdır, sabır huyumdur....
Beni delirtmeye öter turnalar,
Vakte çizdiklerim kenar suyumdur.
233
( 18 ) DOSTLAR
Gelip bir acı kahvemi içmiyorsunuz,
Tayflar gibi geçiyorsunuz uzaklardan.
Kiminizin yüzü bir beyaz yelkenli;
Yola çıkmıú ölümsüz úafaklardan.
Kiminizin yüzü bir gök mavisi;
Geyikgöbe÷i kokulu kar - su yataklardan.
Kiminizin yüzü al al muhabbet reçeli;
Kamçılar esrikli÷imi gümüú tabaklardan.
Kiminizin elinde bir gül, kiminizde kitap;
Kan pahasına alınan haklardan.
Kiminiz o tepede, kiminiz úu tepede;
Farkınız yok burçlara dikilen bayraklardan.
«Otu çek köküne bak» derler, kökünüz sa÷lam;
Kimse sökemez sizi bu topraklardan.
Kader - kıvanç birli÷i yapmıúız, bölünmeyiz;
Kurbanlık koçlarız ki korkmayız bıçaklardan.
I÷ıl I÷ıl rüzgârlarla gelir aydınlı÷ın suyu;
Bulanmamıú yüreklerden, kirlenmemiú, dudaklardan.
Sizden gelen selâm bereketine
Salıverdim kuúlarımı sı÷ınaklardan.
Ey, hak rızasında birleúip seviúen dostlar!
Size serdim bu sofrayı úiir baúaklardan.
( 19 ) GÖVERMøù GÖK EKøNCE
Gövermiú gök ekince,
Uyandım bengi bengi...
Su yürümüú çeli÷e,
Yer - gök menekúe rengi;
Islattı yüre÷imi.
234
Süt sızılı bir geyik
Bir koúar iki meler;
Gözler bir çift üveyik,
Çözüldükçe dü÷meler;
Islattı yüre÷imi.
Nice heybeler dolmuú
Günaydın yenisine.
Sevinç bir ya÷murlu kuú,
Her sofra sinisine
Islattı yüre÷imi.
Keúiú kurnazlıklara
At bırakmaz koçyi÷it.
Sevgi bir ya÷lı çıra;
Kan barut, zaman kibrit;
Islattı yüre÷imi.
Gövermiú gök ekince,
Uyandım bengi bengi.
Güneú kiúner topra÷a,
Yer - gök menekúe rengi
Islattı yüre÷imi.
( 20 ) KUTLU DÖNEM
Yavuz Sultan Selim Han'ın
U÷urdur taht'a cülûsu;
Dar çemberler parçalanır,
Gölü deniz yapar bu su...
Perçemi bir ıslak nimbüs,
Eúik yıllardan yıllardan
Ne øran'dan bir kızıl gül,
Ne Mısır'dan bir top kumaú;
Atı Karabulut - Düldül,
Özü Türk, sözü Türk - úahnaz...
Kılıçsı gözlerinde düú
Beúik yellerde yellerden.
Bakar doruktan aúa÷ı,
235
Develer kuúca görünür...
Fırat, deri de÷iútiren
Bir yılan gibi sürünür,
Ufuk, bir sarı papirüs,
Iúık güllerden güllerden.
Yukarı bakar, sonsuzluk;
Her yıldızda açık bir fal.
Hızı dorukları yontar,
Yüre÷i úavklanır al al
Yüzünü kıbleye dönmüú
Âúık hallerden hallerden.
Kırar fitne kilidini
Barıúıverir gül ve kan
Kurar düzenini ça÷ın
Aúk ozanı Ulu Sultan;
Vakit altın, vakit gümüú
Koúuk tellerden tellerden..
( 21 )YOLDA
Sancılı bekleyiúler var,
Döneriz ıúık - deleme. . .
Ak - ezgi yüre÷e batar,
Yürek ki, zevkten teleme;
øçimdeki ses diyor, ki:
_Bekledi÷in dosttur gelen.
Koúan atların solu÷u
Mavi. bir türkü zamana,
Umut, silker buruklu÷u
Capcanlı güler gök-ana;
Demiri, betonu delen
Bir vurucu sestir gelen.
Yanık deri gibi sular
Kabarcıklanır gözlerde
Yo÷unlaúır u÷ultular
Müjde dü÷ümlü sözlerde;
Som sevgilerle belenen
Mor kundaklı düútür gelen.
236
Ey küzün, kuúku, karanlık
Mutsuzlu÷a mürit olan!
Sökün eyledi aydınlık,
Damarda cıva gibi kan
Gümbür gümbür vurur vakte;
Bir alıcı kuútur gelen.
( 22 ) MUTSUZLUK ÇEMBERø
ølmik tutmaz, iliklenmez;
Bir dünya ki paramparça.
Aúk ya÷muru beliklenmez
ùiúeye girmiú bir serçe,
Kanat vuruyor delice.
Bir kanlı beúik sallanır,
Sayrıya su vermez Fırat.
Kara kuúkular dallanır,
Bütün dostluklar yalınkat;
Korku yürüyor delice
Ay'ın cebelden do÷uúu
Burnundan tutmuú yöreyi,
Kin tüfe÷inin kayıúı
Bo÷muú barıúı, töreyi;
Ömür çürüyor delice.
Unutmuúuz çocukları
Kayıyoruz karda - buzda,
Nerde bayram sabahları?
Beslenmeyen bir havuzda
Sular kuruyor delice.
Ve üúümüú bir göz gibi
Çapaklanırken lâmbalar;
Baharlar geçer güz gibi
Dalından düúerken bir nar
Renkler eriyor delice
237
( 23 ) KADER DAöININ ETEKLERøNDE
Baúım, çiçek açmıú bir kiraz a÷acına dönüútü,
Bir görsen, yüre÷im dalbastı kiraz...
Umutla, tutkuyla hep seni bekliyorum;
Sen gittin, belime him taúı düútü...
Yıllar dönüyor bir plâk gibi a÷ır a÷ır
Ve yılların türküsü,
Yâr olmaz olmaz...
Gel, yılların türküsünü yalanla n'olur!..
( 4 ) AY ùAFAöI ÇOK ÇøÇEK
( 24 ) AY ùAFAöI ÇOK ÇøÇEK
Renkten renge gire gire gün battı aha
Çöküverdi bir kemikli sinsi karanlık
Bense merdivenler dayıyorum gönlümdeki sabaha
Düú atlarımı geceye seyipledim artık
Kâinat büzülüyor bir dram ateúinde
Fukara evleri bu haritada ha var ha da yok
Gökdelenler horuldar dostlu÷un ötesinde
Yay’ın boyunu aúmıyor acın attı÷ı ok
Epekúi bir duyguyla uzanırım yata÷a
Bir ba÷bozumu havası çöker sensiz odama güzlek
Her belki içimde omuz vermiú bir karlı da÷a
Resmini çizerim her puslu cama tek tek
Sesler pelteleúe pelteleúe süner galaksilere
Savrulur bir cumhuriyetin boyalı kapçıkları
Bense hep seni uygularım artılara eksilere
Fıstıkları gagalarken talan kuúları
Ve havaya fiúek atarken terlemeden yeyenler
Senin sükûtun olur en çok basan gazete
Bir kenar bahçede iki ishakkuúu öter
Ben sana bir gönül úehri kurarım etten kemikten öte
Ulu a÷aç altında bir ney'e üflerken can
øçim seninle dolar yarına petek petek
Acı úölen yorgunu soylu yi÷it da÷lardan
Gönlüm müjdeyle döner ay úafa÷ı çok çiçek
238
( 25 ) SÖK ÇIKAR YÜREöøMDEN BU SEVDAYI
Sök götür içimden korlu aúkını
Damarlarımı döve döve dalaúmasın
Kara zambaklar açmasın takvimlerimde
Kanım parmaklarına bulaúmasın
Her gece üstüme kıra÷ılar düúer
Her sabah yüre÷imi güneúe sererim
Bir güz çiçe÷inin Yaktı÷ı ıúıkta
Seninle dinlenir yorgun gözlerim
Sen, bütün kalabalı÷ı yı÷arsın baúıma
Herkesi düúlerime ortak edersin
Sonra yalnızlı÷a kapatırsın da beni
Bir úey yapmamıú gibi çekip gidersin
Sitemlerin ya÷ar çok uzaklardan
Islattı÷ın umut kerpiçlerim dökülür tek tek
Boú bir tekne gibi sürüklenir dururum
Sıtmalı hayal sularında gevúek gevúek
Sök götür yüre÷imden bu sevdayı
Ya da yüre÷ime yüre÷ini aúıla
Her zaman göklerden insin gönül payı
Her zaman gönlümü bir gülle karúıla
Bir rüzgâr estir ki, güçlü bir rüzgâr
Silip-süpürsün içimde biriken bulutları
Bin ıúık yılı kadar ötelere geniúletsin
Yoklu÷unla daralan hudutları
( 26 ) BøR HASRET YILI DAHA
Ay bir ala buza÷ı
Kara inek koynunda
Gökçen çiçekler açtı
ùafa÷ın kaz boynunda
Ben de domurdum aha...
Sen hep aynı yerdesin
Bir hasret yılı daha
Nerde gönül tarlama
Karanfil eken eller
Beklerken yenik düútüm
239
Meyva vermedi gel’ler
Pembe tükendi aha...
De, sahi sen nerdesin
Bir hasret yılı daha
Selvi boyu kesildi
Sabır dirili÷inin
Do÷uma faydası ne
Kaya irili÷inin
Da÷lar ufaldı aha...
Sen öfkeme perdesin
Bir hasret yılı daha
Aúkımın kumaúını
Kör makasla el kesti
Senin için yeúerdim
Su kabardı, çöl kesti
Bir canım var ki, aha
Sen hangi geverdesin
Bir hasret yılı daha
( 27 ) BIÇAK KEMøCE SERT VURUNCA
Kimler yoldu kanatlarını ebabillerin
Ve kimler tutup tutup kafeslere doldurdu
Alçaktan alçaktan uçuyor kan kokusu alan akbabalar
Gene yas içinde Türkmenin yurdu
Kimlerin izlerine düúüp gitti ceylanlar
Çakallar uluúur ki geceler tekin de÷il
Sancılı bir vakti yaúıyor avcılar ve takvimler
Yeúeren kuúkudur, ekin de÷il
Kimler iúletir bu barı, bu kulübü ki
Yi÷it bir millet kaybeder, hep o kurnazlar kazanır
Sülük zehirlemesi hileli teraziler
Cambaz ne ipten düúer ne Allah 'tan utanır
Ölü topra÷ı çökmüú her canlının üstüne
Tepkinin buzul ça÷ı gözleri yakan biber
Dokuz tu÷lu vezirce saltanat sürmektedir
Hep pergelli cüceler
240
Azınlıklar azıtmıú, çete kurmuú katiller
Kızıl-kara kol kola ve ba÷lı kurallara
Yi÷itler hep kahrından hicrete can kuúanır
Günse úaraplar sunar sarhoú maskaralara
Direnin ey yi÷itler, sönmeyecek bu Hilâl
Ve ebediyen rüzgârsız kalmayacak bu sancak
Yeter ki mâ’veradan bir ıúık yaksın Bilâl
Bu mü'min ebabiller yine çil çil uçacak
Alçaktan çok alçaktan uçsa da akbabalar
Yılanlar yı÷ılsa da kafeslerin önüne
Bir sabah gürül gürül esecek bir dost rüzgâr
Azatlık dü÷ününe
Selâm Afganistan da÷larının yaralı güvercinlerine
Selâm kutsal cuma'dan gerideki çarúambaya
Bıçak kemi÷e sert vurunca korku bir ölü kuútur
Ses fizi÷e sı÷ınır, ruhsa derin kimyaya
( 28 ) SENSøN AK SEVGøLERDE GÜLÜMSEYEN
Bir da÷ yalnızlı÷ında ve sonsuza azat
O÷ul veren arılar gibi kaynaútı÷ında úiir
Ak mermerlerin mavi damarlarından
Sızan sırlı sular gibi terleyen ceylân yüre÷imdir
A÷rıtmadan giriyorsun etimden içeri
Beynimde ve ruhumda sinsin ateúleri yakarak
Sahura uyanmıú çocuklar gibi kıvırcıklı sevinçlerle
Seninle se÷iriyorum yaprak yaprak
Dere boyundaki sazlar ve tepelerdeki köknar a÷açları
Rüzgâr estikçe senin mesajlarınla çalkalanıyor
Toylarda, úölenlerde dal dal, göze göze
Zaman sonsuzlu÷a senin egemenli÷ini kanıyor
Gökyüzü baúka türlü yansıtır, yeryüzü baúka
Dinlerim yıldızlar arası konuúmaları
Denizlere girip denizlerden çıkıyorum seninle
Ufuklarda dokuz telli ses koúuúmaları
Da÷ların eridi÷i hissedilir ıúı÷ın vurunca
Her toprakta bir do÷um sancısı baúlar
Kökleri daha sa÷lam oturur sabah a÷acının
Seni kokar çiçekler, seni öter kuúlar
241
Herúey nasıl susar ve dinlerse ezanlar okunurken
Nasıl yeniden mayalanırsa hayatlar
øúte öyle bir tava bıraktım ruhumu Kur’an bahçelerinde
Sevgi buyru÷unda úahlanır bütün gâzi atlar
øftar soframızın beyaz ekme÷isin, hiç tükenmeyen
Aúk orucudur orucumuz can esrimesinde
Sensin ak sevgilerde sürekli gülümseyen
Toprak korkusunda, ya÷mur sesinde
Bir Türkmen úairiyim, yüzüm merkeze dönük
ømzama bengisu olan her renk sensin
Bir özlemin kalb atıúlarıdır çizdi÷im her resim
Tanrım, sana mahsustur gerçek büyüklük
( 29 ) O
Hep beni gözetmiú, hep beni kurmuú
Beni ki bendeki (ben)i tanıyor...
Yazgımla oynarken saklanıp durmuú
Yüzü yeni yeni aydınlanıyor
Uçuruma itmiú, kırmamıú beni
Düzlü÷e çıkarıp sınamıú beni
Konuúurken dudakları kanıyor
Tebessümü bahar, kalbi hazine
Kokusunu alan düúer izine...
Ruhum sunaca÷ı saf iksirinde
Sesi ufuklarda bit uçan geyik
Varır varır toslar ses duvarına
Gözleri telveden bir çift üveyik
Tünemiú sabahın beyaz zarına
Batık bir gemiyi söker serçeler
Su yüzüne tek tek çıkar parçalar
Benimse her parçam intizarına
Beni yüre÷imden vurdu O ıúık
Son kirim de çıktı, hazırım artık
O, hâlâ benimle oyun peúinde
242
( 30 ) MAVø SEVDA
Bir halay havasına dönüyor bulutlar
Da÷larsa alabildi÷ine geniú sermiú çulu
Gök-meúeler, akca-kavaklar balkıyor
Geceler kokulu kavunlar gibi sulu
Turnalar geçer yaylalardan, sesleri ıslak
Gönül kuúatıverir tâ A÷rı'dan østanbul'u
Güneú köste÷inden kopmuú eski bir saattir
ønlerken her ö÷le vaktinin sa÷ır davulu
Sarp bir yola vurmuú gider izinli bir asker
Kafasında sıla derdi, elinde bavulu
Kaç akıncı kuúa÷a konak yeri olmuú
Çınarlar var ki bir Osmanlı gibi ulu
Çayıra bırakılmıú atlar, hep o eski atlar
Figürlerinde yansıyan fetih yolu
Balıksı ıúıklar oynaúır sö÷ütlü derelerde
Kubbeler ve bahçeler güvercinli, kumrulu
Dünden sa÷lam bir köprü kalmıúsa úimdilere
Ya Karacuk Çoban'ı vurgular, ya Dumrul' u
Sır yüklü kümbetlerle yıkık kervansaraylarla
Tarihi konuúturur bu ermiú Anadolu
Camiler, úadırvanlar (çok sesli, çok köúeli)
Billûrlaúmıú bir evren çizerken anlam dolu
Sevginin balı sızar, úimúekleri çakar da
Kendinden nasıl geçmez Rab' bin Karakoç kulu
( 31 ) SEN BENøM øMZAMSIN
O÷ulcu÷um, gonca gülüm, mirasım
Ben sizi kanımla yorumlamıúım
Kan dü÷ümü baskılarla çözülmez
Yüre÷e oturmuú bu ıúıklı gez...
243
Ça÷ıldar gücümüz bir gök olukta
Yeniler kendini her ak solukta
Çifte su verilmiú kılınç gibiyiz
Türk ve Müslümanız, úerefliyiz biz
øman özümüzde bir kutlu çıra
Yelip se÷irtmeyiz öyle çaysıra
Gökten avuçlayıp almıúız ay'ı
Toprak bize vatan olmuú kan payı
Ça÷ın maymununu hergün bir ipte
Görünce gam çekme, köúede dipte
Topra÷ı emerken üç beú solucan
Sen yurt topra÷ına kan aúıla, kan
Bu toprak bizimdir-kıraç ve kepir
Sen kanat ger, sana Allah kefildir
Can gönensin görüp halk u÷raúını
Ey erdem anıtı dik tut baúını
Sen benim imzamsın, Bahadır tepe
Dilerim ak-ça÷lar alnımdan öpe
( 32 ) SANCI
Zaman gök kuúaklı rende
Yorgunluk en a÷ır úelek
Ölüm yola ip gerende
Uçar can ve batar kelek
Deryada sallar sancılı
Gök esnese yıldız kayar
Taze umuttur her do÷uú
Gittikleri nice diyar
Gider amma bitmez her kuú
Boú kalan dallar sancılı
Selviler, kara selviler
Bir sır var sizde, ezelden
Biri yazar yazar siler
Tepki gelmez yüz binlerden
244
Gün batar yollar sancılı
Söylenmeyen son sözleri
Yürekte asma kilitli
Ufka dikildi gözleri
Giden hep vakitsiz gitti
Irmaklar göller sancılı
ùu karanlık bir sökülse
Çözülse sırlar demeti
Her giden bir ıúık yaksa,
Bekleyen gam mı çekerdi
Gün burcu günler sancılı
( 33 ) SINIRDA
Akúam göynü÷ündeydi telaúlı gönlümün
Bir kuú sürüsüne katılıp uzaklara gittim
Soyundum ça÷rısına bir sevdalı yüre÷in
Ve yenik düúe düúe durakları tükettim
Hani ne verdi düúler hülyalar dost kitaplar
Soru çemberlerinde yelip yelip se÷irttim
Sabah aydınlı÷ını kuúanmıú gökçek yüzün
Sana hayranlı÷ımdan mumca eriyip bittim
Neden tek can de÷il de biz iki duygudaúız
Bir sınır çizmiúsin ki geçemedim, sabrettim
Bu gece de kavımı senin çıngın yakacak
Cinler sinsin, oynarken ben susmaya ahdettim
Sen kaçıncı uykuda kan tutmuú mor halinle
Uyurken dökülecek ıssız da÷lara etim
Sen gene dünyamızda tek sultan kalacaksın
Ben daha soyunurken her rütbemi kaybettim
Hep seni gösteriyor pusulamın ibresi
Kan topra÷a bulaútı hayaline zor yettim
Ey bakıúı a÷ulu bayra÷ı yemyeúil dost
Neden sesin bulutlu, söyle sana ne ettim
245
( 34 ) BU ùÖLEN BøR BAùAK ùÖLENø
Geller
Dinlenmiú gül bahçelerinden damıtılmıú
Ve parlatılmıú bir mızrak úöleni
Güller
Irgalanırken aúk meltemleriyle nakıú nakıú
Zaman bir duvak úöleni
Yollar
Yolcularla dalgalanan yaz kıú
Bir bayrak úöleni
Göller
Düú çobanları, sürüleri da÷ılmıú
Gecesi bir kısrak úöleni
Dallar
Iúık ıúık usaresi sa÷ılmıú
Ark bekçisi akçakavak úöleni
Yıllar
Öyle veya böyle akıp gitmiú
Bu úölen son baúak úöleni
( 5 ) KAR SESø
( 35 ) KAR SESø
Bir akvaryumda dinleniyor Haziran güneúi,
Yer kavak gök kavak
Yazla kıú arasında sallanıyorum
Kavaklara rüzgârlara uyarak
Kiraz kırmızısında utangaç pusan
Kekliklerin gagaları terliyor mercan mercan
Dörtnala koúan bir küheylandır zaman
Yakın ve uzak...
Hareket yok, eúyada biçim dersen
Benek benek nokta ve sa÷ır bir ünlem
Bir sonsuz beyazlıktır tek gündem,
Se÷iren tek yaprak...
246
Her sancılı düúte bir do÷um bestesi
Ardından bastırıyor canım kar sesi
Yüre÷imin böyle gürlemesi,
Kader çizgimde pembe bir duvak.
Kapımı her zaman açık tutuyorum
Kar sesinde at kiúnemeleri duyuyorum
Dört mevsimi karla yo÷uruyorum
Her gün yüre÷imi yorumlayarak.
Saklayacak neyim kalmıú ki sır diye?
Bir kalıpta bölünmüúüm ikiye...
Besliyorum her sevgiyi etimde, kemi÷imde
Ço÷altarak, duyarak...
Bir akvaryumda dinleniyor Haziran güneúi,
Yer - gök ak kavak...
Kavaklar donmuú, çiçekler açmıú kar sesi
Kuúak kuúak...
( 36 ) KAN
Bu gürül gürül esen rüzgâr da ne,
Hiç keklik. konmamıú kaya yarıklarından
øbre yapraklı a÷açların gövdesine
Bir deli ıúık hızıyla akan?
Ya úu yıldızlar âleminden gelen gürültü?
Göçük altında kalmıú gibi bütün gömü...
Zamanı ısıran bir diriliú gülü mü,
Don örtülerini yakan?
Birisi da÷lardan ça÷ırıyor beni,
Birisi denizlerde kulaçlarıma hasret...
Bu sesler, bu rüzgârlar dokuyor kökenimi,
Yarınlara ıúkın atan.
Asya'da, Afrika'da, Avrupa'da
Yumru÷um kavgaya acıkmıútır,
Yüre÷im bin kez fırınlara girip çıkmıútır,
Tınmamıútır can
Ey, soy - kütü÷ümde möhürü bozulmayan
Iúık pete÷im, hayat ve övünç kayna÷ım;
Seni damarlarında úerefimle taúıyaca÷ım,
Beni ben yapan KAN!..
247
( 37 ) ESKø BAHÇELERDE CAN BøR KUù EVø
Hangi hoyrat rüzgâr söküp götürür
Çatıdaki yorgun kiremitleri?
Tayfalar da÷ılmıú, tekneler çürür;
Mor mor çiçek açmıú çocuk etleri.
Kopuvermiú umut denen renkli ip;
Dünya sarhoú, gönüllerse mustarip.
Güzeller, yi÷itler nerdedir, diye
Kime soracaksın, sır vakti, kime
Aç denizler yutmuú tüm leventleri.
Mezarlı÷a giden yolda her akúam
Bir sarı karınca úehvetle yürür.
Geceye açılan her kapı kaygan;
Kader bazen a÷ıt, bazen türküdür
Bin soru úimúe÷i çakar uza÷a,
Bir önlem yavaúça basar topra÷a
Suya inen ördekleri ürkütür...
Bir so÷an yeúerir göçük altından,
Beyaz yorgunlu÷u lâle yapar kan.
Ufuk bir çöl, koúuúuyor bizonlar;
Sabır bir anadır, sancı acı su.
Al atlara binmiú tüm amazonlar
Her yol kavúa÷ında kurulmuú pusu,
Her tepede sallanan bir ceset var;
Öfkeler birikmiú evler dolusu,
Bütün bacaların dumanı e÷ri
Durur durur teper bir ince a÷rı,
Kurmuú çadırını ölüm korkusu.
Nerkis'in hülyalı bakıúlarıdır
Akça kavakları tarayan ıúık,
Gümüú aynalar la bölüútü÷ü sır
Sevgisi, korkusu, yalnızlı÷ıdır;
Tırmanır içinde bir ak sarmaúık
Balık pullarında yansır sevinci,
Hüznü her ırmakta bir kara inci,
Kimseyle bölüúmedi sevgisini,
Bu yürek ki kendi içine kırık.
Eski defterleri çeviren rüzgâr,
Bütün yitikleri serer ortaya;
Uzak bahçelere sı÷ınan kuúlar
Çıkarlar her göçü u÷urlamaya...
Ya sevgiyse, güvense kopup giden?
248
Ne uçak yetiúir daha, ne tren...
Rüzgâr da, kaúlar da çalamaz maya,
Ay do÷arken uyuúsa da acılar;
Mezar eski mezar, kar’sa taze kar.
Her kırık gönülü sarmak isterim,
Kaderse sürekli çeker teti÷i...
Verince yürekten vermek isterim,
Sevgidir barıúım gülü katı÷ı...
Eski bahçelerde can bir kuú evi,
Kuúça úakımalı yürekte sevi.
Ben buyum, ülküm bu, özge yarın bu;
Baúımda da÷ların gür u÷ultusu,
Gizli tiranların sürgün etti÷i.
Hangi mezarlıkta görsem bir çiçek
Derim ki : - Burada hâlâ hayat var...
Bu sentezde canlı hayal ve gerçek,
Yürek direnecek sonsuza kadar.
Öldürme tutkusu, ölüm korkusu;
Her canlıyı kahreden bir kirli su.
Her tepeden her yıldıza uçmalı,
Gönül, dostluk için bir yol açmalı,
Gelince hep içte kalmalı bahar...
Demetler da÷ılmıú ama yeniden
Derleyip toplayıp ba÷lamak gerek;
Silâh yapıp silâh satan her yerden
Geçerken, düúünüp a÷lamak gerek.
Bir dünya olmalı, barut kokmayan;
Bir düzen kurmalı, yıkıp yakmayan.
Eski bahçelerde can bir kuú evi;
Kuúça ùakımalı yürekte sevi...
Yürek... yürek... yürek... her iú'te yürek!..
( 38 ) SEN BøR DARAöACISIN YORGUN GECELERøMDE
Ansızın uyanırım sıfır üçlerde
Bir daha da gözlerim uyku tutmaz,
Asarım gönlümü senin herbir dalına
Düúlerimde güneú batmaz, ay batmaz
Geceyi dinlerim, ürünü bol geceyi
Tebessümüm çı÷lık, sabrım bir isyan
Bir çelik sesidir bendeki sessizlik,
Kayalar söker karlı da÷lardan
249
Bir umut alfabesidir senin terliklerin;
«Gelir, gelecek, geliyor iúte...»
Yaklaúır... yaklaúır ayak seslerin
Zaman sabun gibi erir bu tür düúlerle
Kesilir tıpırtılar kapı eúi÷inde,
«ùimdi ne yapacak?» diye beklerim
Uzak yıldızlar ırgalanırken gök beúi÷inde,
Merakıma tarla olur göklerim
Bir i÷neli beúiktir artık yata÷ım,
Hangi yöne dönsem kancalar batar
Koúsam kapıya sana «buyur» demek için
Biliyorum, yüzüme so÷uk bir hava çarpar
Sen bir dara÷acısın yorgun gecelerimde,
Asarım gönlümü senin herbir dalına
Yüre÷imi so÷uk tüylü kuúlar gagalarken
Sen geldi÷in gibi gidersin salına salına
( 39 ) YÜREK BøR KIRMIZI GÜLDÜR SENøNLE
Güzel duygular yeúerip
Gök tatlı yemiúler verince
Gönül kanatlarını gerince
Gördüklerine gösterip
Bu hâl ne haldir, diye
Bu yol ne yoldur, diye
Soramazsın ki
Sen bayramlar kadar
Canlı ve güzelsin
Bazen yanık bir türkü
Bazen gazelsin
Can masmavi bir göldür
Yürek bir kırmızı güldür seninle
østesen de istemesen de
Koparamazsın ki
Ellerin bir çift beyaz kuú
Tanımıyor ki dur durak
Gönlümde pervaza durmuú
Gel demiúse dostun sana,
Git demiúse deli yürek
Ba÷lasalar da yerinde
Duramazsın ki
250
Sen bayramlar kadar canlı,
Has bahçelerden güzelsin
øp nerde inceliverse
Daha sa÷lam ba÷lar sesin
Sen hep özümde özelsin
Yürek bir kırmızı güldür seninle
østesen de istemesen de
Ayıramazsın ki
( 40 ) SERENCAM
Ne selam ne sabah demiúim
Demiúim de dünyaya gelivermiúim
Saat o saatmıú, erem o erem
Görece÷im günleri birem birem
Devúirmiúim
(Battı balık yan gider)
Ben de hasretle bakıp mor ufuklara
-Düúünüp kara karaDalıvermiúim.
Yolcular geçmiú yanımdan, yolcular
Akúam olup kararınca sular
Yosunlu sular yıldız yıldız çiçeklendikçe
Sarmıú içimi en hazin duygular,
Yalnız kalıvermiúim.
Sevdalanmıúım hayatımın her ça÷ında
Ferhat gibi sarpa sevdalanmıúım
Nârına-nuruna yanmıúım
Sevdiklerimin
A÷zım dilim ba÷lanmıú yıllar yılı
Ve çözülmüú kırk kilitten sonra büyü
Dile gelivermiúim.
ùiir yazmıúım aklıma estikçe
Tümünüzün saadetine düúleyen úiir
(A÷aç, kuú, ekmek, musikî
Ve zaman insanlarımla bâkidir)
Samanlar bir yana çeç bir yana
Ama bakacaksınız ki birgün
Topra÷ımın ça÷rısı ulaúmıú bana
Ve ecel ara vermemiú
Ölüvermiúim.
Toprak çürümüú, topra÷a girivermiúim
Mısraların tadına ekme÷imi dürmeden
251
Toprak olmuúum, a÷aç olmuúum ben
Kuúlar yuva yapmıúlar dallarıma
Güzeller salıncaklar kurmuúlar
Gölgelerimde oturanlar olmuú
Hep iúe yaramıú gölgem, çiçe÷im, yemiúim
Bir ulu sevinmiúim.
( 41 ) KAR YAöIYOR
Kar ya÷ıyor
Ve úimdi zaman bir gök balık
Bir denizde yürüyorum kelimelere çarpa çarpa
Zaman úiir ve musikiyle uyanıyor
Kana kesiyor ortalık
Kar ya÷ıyor tozum tozum
Rüzgârla sevdalı saçlarımın ateúine
Bir keklik, bir bıldırcın, bir tavúan
Ve daha çok kan
En ezgili kar sesine
Kar ya÷ıyor
Deniz dipten bulanıyor
Yarım balık, yarım kuú, yarım insan
Elimde bir kiraz sepeti ve daha çok kan
Kirpiklerim sulanıyor
Kar ya÷ıyor tozum tozum
Dere tepe hep kepek kar
Bıldırcınlar gibi düúüyor yüre÷imin ateúine
Tüne÷inden uçan karlar
Ve bir baúka uyanıyorum ben bu kar sesine
Kar ya÷ıyor
Saklama bahtın kara mı ak mı
Farkın yok da÷dan inip gelen bir geyikten
Yüre÷in bir mayhoú nar, gözlerin çimen
Öpen bakıúların harlı dudak mı?
Kar ya÷ıyor tozum tozum
Çocuklar nerelere saklandılar ki?
Avcıların hepsi da÷lara do÷ru gitti
Çıkıp gelseler ya
Korku bitti
252
Kar ya÷ıyor
Türkülerin kanadına
Acelem yok bir duldaya çekilmek için
Varsın ıslansın bütün tüfeklerin barutları
Gönlüm bir çıplak atı koúturuyor
Cümbüú úairlerinin inadına.
Kar ya÷ıyor tozum tozum
Var sakla delik ceplerine ellerini
ùimdi gökyüzü bir beyaz kısraktır
øçime silkeliyor kardan terlerini
Benim ellerim duada
Yüre÷im kadar sıcaktır
Kar ya÷ıyor, kar ya÷ıyor
Kılınçlar úakırdıyor kar dü÷ümlerinde
øster hayal olsun, istersen gerçek
Bir ana kendi çocu÷unu bo÷uyor
Kar bir bıçaktır kanlı gözlerinde
Benimse gözlerimde kar-çiçek...
( 42 ) YEùøL DøRENÇ
Bir yeúil direnç toprakta
Yerleúir en deli vakte
Nisbet olsun diye midir
Gö÷e ve denize karúı
Nisbet olsun diye midir
Kendi içine bakmakta
Bir harlı tutku baúakta
Günü olgun yaúamakta
Nisbet olsun diye midir
Çil çil yıldızlara karúı
Nisbet olsun diye midir
Topra÷a deli basmakta
Bir soylu tutku bayrakta
Hep dalgalanıp durmakta
Nisbet olsun diye midir
Kuúlara ve bulutlara
Nisbet olsun diye midir
Durmadan kanat vurmakta
Bir vahúi tay çok uzakta
Topuk vurur nokta nokta
253
Nisbet olsun diye midir
Ceylanlara ve kurtlara
Nisbet olsun diye midir
økide bir parlamakta
Bir yeúil direnç kavakta
Hep boyatıp uzamakta
Nisbet olsun diye midir
Da÷lara giden yollara
Nisbet olsun diye midir
Aúk türküsü ça÷ırmakta
Bir yeúil direnç yürekte
Seller gibi kükremekte
Nisbet olsun diye midir
Yalnızlı÷a yorgunlu÷a
Nisbet olsun diye midir
Yarınlara aúermekte
( 43 ) KADER
Minyatür gibi bir kalpte da÷ kadar bir yük
ùahitlik ettiler ki taúınmaz diye
Taktım, canımı diúime
Taúıyıverdim
Leylâ dedim
Aslı dedim
ùirin dedim
Güzelleri karıútırdım
En zengin damarı bendedir aúk cevherinin
Asılmıúım güneúinin en kıvrak ipine
Gölgeler sokulunca içime
Üúüyüverdim
Mecnun dedim
Kerem dedim
Ferhat dedim
Çilelerle barıútırdım
østermiydin gözlerindeki kuúlar ürküp uçsunlar
Sen,serenada baúlarken birdenbire sus
Ve ben piúmanlıklar la kendimi zehirleyeyim
øster miydim?
254
Dün dedim
Bugün dedim
Yarın dedim
Takvimleri yarıútırdım
Dört mevsimi karıútırdım
( 44 ) SENøN øÇøN -ISen ne sırlı çiçeksin
ùiir bahçelerinde
Her çiçekten gökçeksin
Tut ki kardelenler gibi / Mavi geyik göbe÷i gibi / Gülgibi /
Peygamberçiçe÷i gibi / Sendedir gökkuúa÷ının bütün rengi / Sensin temizli÷in
ilk kapısıra dıúı ba÷daútırma / Sensin sevgide diriliúin evrensel yüre÷i
Gözlerinin renginde
Bunca yıldız ne arar
Kin, ihtiras, kan yok da
Allah'ın elifi var
Bir burcun var ki saf süt / Bir teman var ki ebed / Iúık ıúık kesafet /
Yuva yuva saadet / Yerden gö÷e asalet / Ve en güzel rahmet / Sensin
Konuúur oyuncaklar
Senin elin de÷ince
Çok sesli parmakların
Bir tar telinden ince
Bir sesin var ki zemzem / Bir halin var ki úeker / Sensin en güzel kader
/ Sensin en güzel úiir / Hep ya÷mursun gönlümce
Aybike aydan bebem
Hep böyle bir yürek kal
Gam çekmeni dilemem
Bu ça÷ bir kuduz çakal
Yolunu ihlasla aç / Bir yüzün sıla olsun / Bir yüzün gazi bayrak /
Zamanı kendin koútur / Iúı÷ını kendin saç
Dedem Korkut de÷il de
Dersin Karakoç dede
ùiirle oynuyordu
Benim ilk gördü÷ümde
255
Ey çok beyaz güvercin / En helâl çocuklardan / Birgün biri sorarsa /
Som gerçe÷i ararsa / Tanı÷ım sen ol yeter / Bu dostluk ve bu güven / Bu
umut senin için
SENøN øÇøN -IIAybike cenksiz ipek
Bir nurdur has kumaúın
Dilerim da÷ca dik dur
Yüzün hiç buruúmasın
Biz neler gördük neler / Ah bir kalksa perdeler / Kırılsa fermanlı
büyüteçler / Ve çözülse dost diller / Hayır vakti var daha / ùimdilik çok úey
duyma / Ama
Fırtınasız sularda
Sevincin pupa yelken
Bir perili ülkedir
Sesin baúak sökerken
Bir masalım var sana / Dinle, de soru sorma / Bir sabah Koca Reis /
Açılmıú denizlere / Güneú selama durmuú Reisin teknesine / Rota / Mutluluk
ülkesine / Gözükünce kıyılar / Birden yarılmıú sular / Reisin teknesini
düúmanlar torpillemiú / Ve gerçe÷i bilenler / Bunda úike var demiú / Demiú ya
Bak benim ilham perim
Deniz kalleú de÷ildir
Kokutmaz hiçbir sırrı
Bizden damlamazsa kir
ùimdi baúka bir gerçek / Ki en zehirli çiçek / Bilir misin / Nasıl
kazanılır ekmek / Bilirmisin iúsizlik ne demek / Ya grizu patlaması / Bir
cehennemdir ocak / Ölüler salkım-saçak / Ne demek gönüllerin kara mezar
olması
Akkavak uçmak ister
Bilmez çakıldı÷ını
Kuú kavaktan daha hür
Görmedim yıldı÷ını
Her enkazın altından / Yitik bir nesil çıkar / Bunlarla u÷raúırsan /
Bütün müzeler kokar / Sen dürbünü gö÷e çevir / yükünü yükse÷e çöz /
Hayatın özünü süz / Ne iúsizlik ne terör / Ne úike ne de kan gör / Yalnız Allah
için sev / Yalnız Resûlü dinle / Her eylemin kimli÷i hazret-i Kur'an olsun /
ømânın kayma÷ını yüre÷ine kalın sür / Ve her zaman taze kal / En güzel
úarkılara yüre÷in vatan olsun
256
Aybike tan ıúı÷ı
Toprak uyandı÷ında
Sen kitap güzelisin
Zamanın sandı÷ında
Neler unutulmadı / Tarihin açık gözü neye tanık olmadı / ùimdi bırak
bunları / Masal / Bir korsan kedi varmıú / Sürekli miyavlarmıú / Gece gündüz
demeden / O avını kollarmıú / Saldırırmıú kuúlara / Korsan kedi yüzünden /
Bahçeler dönmüú mezara / Dünya kime kala ki / Bu zalime de kala / Bir gün
düúen bir pala / Kedinin kuyru÷unu ta kökünden koparmıú / Masal da
noktalanmıú / Uyut bebeklerini / Haydi / Sen de dinlen güzelim / Mutlu
günlere ninni
( 45 ) ÖLÜME BAKAN AÇILAR
Birinde sordum ki ölümün aslı nedir
Dedi ki sevmemektir, içmemektir
Ne zaman ki kadeh düúüp kırılır
Bil ki vakit grup, yaklaúan ölüm demektir
Yorgun bir iúçiye sordum aynı soruyu
Yüzüme bir tuhaf bakıp durdu
Sanki yüzü ba÷lanmıú da yüz mimikleriyle
Benim için ölüm iúsizlik diyordu
Bir askere sordum aynı soruyu
Dedi ki çirkini korkulara yenilmektir
Ölümün güzeli ise cihat yaparken úehit olmak
Ne götürece÷ini yaúarken bilmektir
Hiç a÷lamamıú bir hakime sordum bu soruyu
Titredi deri de÷iútiren bir yılan gibi
Belli ki ölümü hiç aklına getirmemiú
Herhalde iktidardan düúmek dedi
Aç gözlü bir bezirgâna sordum bu soruyu
Bir servetine baktı, bir de da÷lara
Ne fırtınalar atlatmıútı bugüne dek
Ölüm bir iflastı kapkara
ùanlı bir güzele sordum aynı soruyu
Iúıklı kanatları aniden buruúuverdi
ølk kez sıkıúıyordu zaman aralı÷ında
Ölüm yaúlanmak dedi ıslandı kirpikleri
Umutsuz bir hastaya sordum aynı soruyu
Doktoruna baktı baktı ve daldı
257
Doktorsa bir kalbin durmasıdır ölüm dedi
Ve ıslıkla a÷ır bir melodi çaldı.
Bir katı inkârcıya sordum bu soruyu
Dedi ki ruhlardan maddenin intikam almasıdır
Her úey do÷umla baúlar, ölümle biter
ønancım Darvin'le muâsır
Bir inanmıúa sordum bu soruyu
Dedi ki ölüm bir geçittir gerçek sılaya
Yeter ki azı÷ın has, binitin yürük olsun
Tevhid bayra÷ıyla türü ukbâya
Bir ressama sordum aynı soruyu
Danseden parmakları kasılıp kaldı
Dedi ki anatomiden ötesini göremiyorum
Belki de ölüm bir çılgın tablonun adı
Yüre÷i süt bir çobana sordum aynı soruyu
Dedi ki ben úu sürüyü güden çobanım
Sürü de, bu can da emanet bana
Ver derse veririm Sultanım
Bir âúıka sordum bu soruyu
Dumansız yanıp eriyen bir aúkerine
Dedi ki ölüm bir vuslat uykusudur
Perdeyi aralayan gözlerine
Ve kendime sordum ben bu soruyu
Bedenim bir koza, ruhum bir beyaz kelebektir
Bildim ki dünyada sevdiklerini dünyada bırakıp
Ölüm soyunarak Hakk' a yürümektir
( 46 ) GÖZLERøNøN ÜùÜMESø
Bir yangının ortasında
Gözlerinin üúümesi
Neye iúarettir bilmem
Bir yangının ortasında
Elindeyim, avcundayım
Bakıp bakıp görememek
Neye iúarettir bilmem
Bir meydanın ortasında
Tutundu÷un direk benim
ùu koca çatı altında
258
Sende çarpan yürek benim
øki gö÷sün ortasında
Bıraksan ilk ben düúerim
Cümle halkın ortasında
Neye iúarettir bilmem
Sıkarsın sıkarsın beni
Korkutuyor dostum beni
Gözlerinin üúümesi
Kirpiklerin akkor olmuú
Bir yangının ortasında
( 47 ) AùK ZøNCøRøNDEN HALKALAR
-IGöz harama kapandı, güneú doldu zindana
Yeúerirken tövbeler kuruyan günahlardır
Kılıç vurmaktan vazgeç ey can kıyma bir cana
ønsanı ıúık yapan Allah diyen ahlardır
-IIGönül a’lâyı arar, Hakk Teâlayı arar
Muhammed Mustafa'da gerçek sılayı arar
Bu çemberin merkezi olamayan bir gönül
Putlaúır-putçulaúır ve hep belâyı arar
-IIIDil kendini ba÷ladı bir yankısız vadiye
Gök-kırmızı dilekçem özlemlerimde yandı
Çile, sabır ve iman a÷artırken ufkumu
Aklımdan daha önce dost yüre÷im uyandı
-IVKazancımla kaybımı hesaplamak istedim
Gördüm ki hep ömrümü çok ucuz harcamıúım
Son perde kapanmadan uyandım ve dedim ki
Ben gölgeyle avunmuú ve kumda oynamıúım
259
-VGüneú batmak üzere, bekledi÷in hangi ay
Hilal mi, dolunay mı, aha do÷du, ya sonu
Sen düúlerde sekerken gerçek yakalar seni
Girdapların türküsü çizer gerçek sonunu
-VIIrma÷ın akıúına ters yürüyüp durmuúum
Rüzgar arkamdan de÷il sürgit karúımdan esmiú
Ne saman var ortada ne de bir avuç tane
Olsa bile ne yazar, hepsi birer kafesmiú
-VIILiman liman dolaútım kalamadım bir yerde
Kader ile dalaútım, gülemedim bir yerde
Nerde çirkin bir izim kalmıú ise uluyan
Dama, dememe ra÷men silemedim bir yerde
-VIIIRuh bir kanaviçedir, iúleyen güzel iúler
Bütün renkler tükense tükenmez kutsal beyaz
Demet demet çiçekler, tabak tabak yemiúler
Her aúkın baharına bol hasatla güler yaz
-IXBizden kopup gidenler dönmüyorlar bir daha
Bense bir balık gibi su içinde susadım
Sır yüklü yüre÷imin úifresini kasadan
Çıkarıp çözmek için ak nefesler adadım
-XDıú konforun hamlı÷ı kara bir çayır gibi
Çift saban koúsanız da pek kolay sökülmüyor
Ruhumu iplik iplik sardım aúkın i÷ine
Gördüm ki iplik i÷de zikirsiz bükülmüyor
260
-XIAúkım, úiúeden de÷il ben seni senden içtim
Yer-gök içime aktı, yer-gök benimle úarhoú
Rabb'dan müjde belledim bende gülümsemeni
Azatladım acımı bir dorukta baúı boú
-XIIBir havuz arıyordum, sızım sızım akacak
ùimdi akıntılara kucak açan havuzum
Zaman bir namlu gibi parıldarken siperde
Gök kapısı açıldı, gel dedi kılavuzum
-XIIIGel diyene giderim, bir açık kapı her gel
Bu úölenin birinde Seni bulmam mümkündür
Kollarım gökyüzüne açılmıú pergel pergel
Dünkü gün dün tükendi, benim olan bu gündür
-XIVHangi söz bunca düzdür, hangi ses bunca zinde
Canevinde duyarsın cemrenin düútü÷ünü
Görürsün gel diyenin bekleyiú direncinde
Zaman denen kavramla hızın öpüútü÷ünü
-XVOturmuúum sofraya, açını ama yiyemem
Her lokmanın bir hakkı, bir töresi olmalı.
Yollara kan saçmanın rızayla ilgisi yok
Ok nerede de÷miúse av orada kalmalı
-XVIKafesteki kuú neyse ben de oyum dünyada
Gönlümü çarpa çarpa sürekli çırpınırım
Korku ana temadır gördü÷üm her rüyada
Bir umutttur hayata beni ba÷layan sırım
261
-XVIIRabb'im bunca sancılı sorular yüklemiúsin
Ararım her sorunun do÷ru cevabı nerde
Dünya bir renkli perde, insan bir has görüntü
Benim yerim ve rolüm nedirki bu perdede
-XVIIIAynaya baktı÷ımda gördüm çarpık yüzümü
Nice dahalara aç hep bulanıp durmuúum
Zaman aúındırmamıú, beslemiú pürüzümü
Renklerle úekillerle oyalanıp durmuúum
-XIXBeynimde çakan úimúek eritti madenimi
Kızıl ihtirasların köklerini kuruttu
Gagası kılıçsı kuú terketti bedenimi
Bir yaldırak sevdaya yüre÷im maya tuttu
-XXTopra÷ım uyanmıútır, yalnız de÷ilim artık
Nere gitsem içimde sevgilimin aúkı var
Tekbir ne güzel haber, tevhîd ne güzel ya÷mur
Kurtuluúu kutlayan imanı nura bo÷ar
-XXIBir aya÷ını içerde, bir aya÷ım dıúarda
Her zerrem secdededir, kula÷ını gir sesinde
Eúi÷ine bulaúan toz olmaya razıyım
Ukbâ için çırpınan kanatlar gölgesinde
( 6 ) (øLK YAZDA)
( 48 ) øLK YAZDA
Sen bir úarkıyı yorumlarken
Ayaklarım yerden kesilir benim
Yedi kat göklerde dolaúırken
Baúım bir yıldıza çarpar
Akkor kesilir bedenim
262
Sen bir úiiri yorumlarken
Ben gökkuúaklarına binerim
Yüre÷im kıpır kıpır bir kuútur artık
Da÷ların vadilerin üzerinde
Ya÷murla yarıú ederim
Sen bir resmi yorumlarken
Boyalar tanıma karıúır benim
Figürler egemen olur zamana ve mekana
Yer-gök bir türkü çiçe÷idir artık
Yeúerten sensin güzelim
Sen sustu÷un vakit ilkyaz yok artık
Bereket te biter, sevda da biter
Birden çöküverir kıú ve karanlık
ùarkısız, úiirsiz, resimsiz bir dünyaya dökülür
Kanatları kırılan türküler
( 49 ) øLK YAZDA -VÇarúıdaki zaman bir Asur çalgısıdır
Bana diyorlar ki sen de koúul, sen de söyle çal
Yahuda kızlarının sundu÷u úaraplar içilmez mi
Kırmızı úarapların hepsinde de Ester'in ateúi var
Kim içerse bu úaraplardan o kendini Ahaúveroú sanır
Ya da Asur kralı ünlü Asurbanipal
Sen de ye-iç, keyfince úarkılar söyle
Ve her nimetten payına düúeni al
Çarúıdaki zaman bir Etrüsk vazosudur
Çıplak omuzlu kızlar karanfiller gibi dal dal
Bana diyorlar ki sen bu kızlara bakmıyorsun
Yaúamadı÷ın için karanlıkların úiirini de yazmıyorsun
Senin gönlün ıúıklar ülkesinde bir gümüú sandal
Ne olur sen de ye-iç, keyfince aúk úarkıları söyle
Her güzelde bir kez kal
Çarúıdaki zaman bir Çin kumaúıdır
Sarı, yeúil, al ipekler daha tutku daha mal
Tao 'nun tapına÷ı kız kuúlarıyla dolmuú
Hepsi bana diyor ki göz hakkına benden al
Her dudak bir güldeste, kaúlarsa hilal hilal
Orkideler ya÷ıyor, ıslanmamak mümkün mü
Ne var ki sonu melal
263
Çarúıdaki zaman bir Miken heykelidir
Bütün kadınlar Afrodit, zamirleri cam ve metal
Nereye baksam orası bir esir pazarı
Bana diyorlar ki sen anlamıyorsun kadınları
Gönlüne engeller çıkarıyorsun çatal çatal
Ne olur sen de ye-iç, sen de sev, sen de yaúa
Ve hayattan bir tat al
Çarúıdaki zaman bir Dior-Rubinstein akordudur
Ve insanların hepsi de birer gönüllü hamal
Bana diyorlar ki sen güzellere bakmasını bilmiyorsun
Birisi yaklaúınca sen, çekip gidiyorsun
Bilesin ki onların da gönülleri birer kırmızı úal
Ne olur ye-iç, sen de sev, sen de yaúı
Harmanları kucakla
Göllere korkmadan dal
Benim kaderimdeki zaman bir Türkmen tar'ıdır
Ya da bir derviú ney'idir veya bir dertli kaval
Ben dünyalar dolusu Leylaların içinde
Kendi Leyla 'mı bulup seçmiúim
ùimdi bütün çiçeklerden usareler damıtmaktır benim iúim
Özüm Hakk'a teslim olmuú, aúkım Resûl-i Kibriya'yadır
Sizin olsun kepek dünya, sizin olsun hırsızlık bal
Bakmayın yüzüme aval aval
Benim yedi÷i m içti÷im
Benim sevdi÷im has ve helal
( 50 ) RÜZGARLARA ASTIM TÜRKÜLERøMø
Yoruldum dünyalar arasında gidip gelmekten
Bir yahúi kuú idim kanatlarımı bıraktım
Bir can süvariyken atlarımı bıraktım
Ayaklarım úimdi bir yayla topra÷ında
Gönlüm bir keklik pınarı
Akarım sevda da÷ında
Ben rüzgarlara astım türkülerimi
Benim gidemedi÷im uzak yerlere úimdi
Rüzgarlar posta-pasta gider
Gün geçer, hafta geçer, ay geçer
Eski ham topraklardan bir hayal rüsvay geçer
Fısıldaúır yıldızlar duyar da yüre÷imi
Deste deste selamı m dosta gider
Ben rüzgarlara astım türkülerimi
264
Helal et güzelli÷ini hana ey dünya
Çiçekler siz de kokularınızı helal edin
Seyran ettim, kokladım, sevdim ve yaúadım
Ama bitti bu çok boyutlu rüya
Uyandım, kendimi topladım
Yongalar üstümden bulut bulut gidin
Ben rüzgarlara astım türkülerimi
Bilin ki bir uçak yanarak düútü yere
Sızlasa da yaralarım tek sa÷kurtulan benim
Mutlak'ın imzası vardır her zerremde kare kare
Kimde hakkım varsa benim, cümlesine helal ettim
Aúkım ile ufukları al-al ettim
Yanarak dirilmeyi ö÷retsin diye
Ben rüzgarlara astım türkülerimi
( 51 ) BOùLUKTA
Bekleyip durdu÷um kuúların cilvesi çok
Çevremde uçuyorlar da yüzüme bakmıyorlar
Gagalarında taúıdıkları destan filizlerini
Getirip içime bırakmıyorlar
Sizinse emanetiniz yüre÷imde bir bıçak
Hangi yöne çevrilsem kendini duyuruyor
Bense hep bekliyorum verdi÷im sözden kaçak
Gün bir batıp bir do÷uyor
Sen soyunup gittin er meydanına
ùimdi ne etin kalmıútır ne de kemi÷in
Bizse haram ederimize halaylar çektiriyoruz
Bir gün daha fazla yaúamak için
Sen ki âúıkı oldu÷un Peygamber-i ekberin
Aúk aynasında dem tutmuú bir yar-ı güzinsin
Bizi hasretine asmak da varmıú kaderde
Ki sen bu dünyadan izinlisin
østeklerin içimde yüzünü ço÷altıyor
Uyku tutmaz gözleri m nuruna bakmak için
Hala, kayan bir yıldız gibiyim boúlukta
Vakit mi var sanki yarına bırakmak için
Bende hasret, korku, kuúlardaysa bu cilve
Kayalara yazar sabrın adını
Birgün dilim çözülecek, girece÷im bismihi kapısından
Ve kıraca÷ım bu sessiz taúlaúma inadını
265
( 52 ) DAöLAR
Ben baúı dumansız da÷ları sevmem
Da÷ dendi mi fırtınalar gelmeli akla
Kolay geçit vermemeli kervanlara
Hep bakıp durmalı uzaklara
Korkuyla çarpmalıdır hatırladıkça
En cesur avcıların bile nabızları
Yaz kıú buzullarla kaplı olmalı bir yanı
Bir yanı seyrangah olmalı yazları
Ben yüre÷i olmayan da÷ları sevmem
Yüre÷i olmalı ama belli etmemeli
Bir yi÷it koynuna sı÷ındı÷ı vakit
Evcil iki kuú olmalı da÷ın iki eli
Sevgiyle çarpmalıdır hatırladıkça
En umutsuz bir yolcunun yorgun yüre÷i
Yıldızlara ulaúmalı düúlerinde
Rüzgarlara karıúmalı deli deli
Benim de baúım dumanlı, benim de yüre÷im
Yüce da÷lar, sultan da÷lar, beni de sizden sayın
Baúımın dumanından belli içimdeki fırtınalar
Baúına da, sonuna da koysanız bir halayın
( 53 ) SENøNLE
Yüzünü saklamak ne verir sana?
Madem ki benimsin, bir sesin yetmez.
Seninle, dört mevsim böyle yan yana
Yürürüz, koúarız, aúk yolu bitmez.
Ben çiçek, sen özsu, bütün dallarda;
Ben dalga, sen ku÷u, yeúil göllerde;
Ben Mecnun, sen Leyla, kızgın çöllerde,
Yürürüz, koúarız, aúk yolu bitmez.
Biz kanatsız uçan garip kuúlarız
Acıkınca ufukları diúleriz
Yolculu÷a gün do÷madan baúlarız
Yürürüz, koúarız, aúk yolu bitmez.
266
Ses sese de÷ince can bir porselen
Yazgımda en kutsal bir nakıúsın sen
Dur-durak bilmeden, hiç dinlenmeden
Yürürüz, koúarız, aúk yolu bitmez.
Bitmesi gerekmez, bitmesin varsın,
Gönlümüzü hep bu sevda aparsın...
Ne zaman yetiúir, ne deli kurúun
Yürürüz, koúarız, aúk yolu bitmez.
Seninle ya÷murda, tipide, karda;
Çimenli yollarda, taúlı yollarda;
Seninle ben türlü türlü hallerde
Yürürüz, koúarız, aúk yolu bitmez.
Dost, senin edanda hep güller açar;
Gül derimi gönlüm enginden uçar
Yaklaútıkça menzil daha çok kaçar
Yürürüz, koúarız, aúk yolu bitmez.
( 54 ) VE BÜTÜN ATLAR REHøN
BIRAKTILAR NALLARINI
Birisi kibrit kutusundan bir tank çıkardı
Birisi bir uçak çıkardı uçkur dü÷ümünden
Öteki bir denizaltı çıkardı iç cebinden
Ye üçü iki artı reste gittiler
Önlerinde bir harita, üç úiúe iki artı kırmızı úarap
Ve ufaklarda nal sesleri, tiki-tak, tiki-tak
Köprünün baúında pusudaydılar
Irma÷ın kıyısındaysa bir sıra kavak
Hafiften bir rüzgar öpüyordu taze otları
Daha dönmemiúti ilk çıkan keúif kolu
Önce atlar vardı farkına çelik namluların
Fırtına yüklü bulutlar gibiydi burun kanatlan
Kulaklarını bir yatırıp bir dikiyorlardı
Hırsla seviúen kızgın yılanlar vari
Derken bir yaylım ateúiyle kuúatıldılar
Cıv cıv akıyordu kurúun kiri
Sıkıúıp kaldılar üç artı iki ateú arasında
Kim demiú "Garp cephesinde yeni birúey yok" diye?
Kurúun kızgın, kan kızgın, ırmak kızgın
Üçü de karıúmıú birbirine
267
Teslim ol ça÷rısıyla inledi dere-tepe
Ve bütün adar rehin bıraktılar nalların
Gene de kurtaramadılar delik-deúik olmuú onurlarını
Yüre÷e yabancı sarhoú süvarilerin
( 55 ) BAùKA NE BEKLERIM Kø
Gündemde bir sevda var
Görüúülsün bu akúam
Deme ki vakit uzar
Böyle vakit bulamam
Hoúnut de÷ilsen e÷er
Zarfa koy bana gönder
Firavun de÷il Musa
Sana sundu÷um yürek
Biraz so÷uk buldunsa
Senin ısıtman gerek
Vakit yok dersen e÷er
Zarfa koy bana gönder
Sen beyaz bir yelkenli
Kıyısız gözlerimde
Hep yalnız koydun beni
Kendi denizlerimde
Eksik buldunsa e÷er
Zarfa koy bana gönder
Cins úiir sancısıyla
Çok yıkıldım kapına
E÷er yavan buldunsa
Demem ki tekrar sına
Ya da tersine dönder
Zarfa koy bana gönder
Çok erdemli bir sabır
Kaç sabah kaç ikindi
Zaman ba÷ladı nasır
Bende umut tükendi
Dertse tasaysa e÷er
Zarfa koy bana gönder
Çok demlenmiú bir úiir
Sana imzaladı÷ım
Neden görürsün hakir
Sevgimdi tek katı÷ım
268
Be÷enmediysen e÷er
Zarfa koy bana gönder
Ey yekpare sevgilim
Bilemezsin halimi
Ben "ELIF LÂM MÎM" dedim
Sendeki melalimi
Anlamadıysan e÷er
Zarfa koy bana gönder
( 56 ) SAHøB
Bezm-i elest'te sana verdi÷im söze bedel
Gönderdin bu dünyaya beni sınamak için
Koúturdun gece-gündüz, da÷ıttın beni tel tel
Hem serdin nimetini hem de yasaklar koydun
Hem nefsimin hakkını vermemi Sen istedin
Hem de beni nefsimin üstüne bekçi diktin
Kırmak kınamak için
Öyle yük yükledin ki cılız omuzlarıma
Ayaklarım yetmez de ellerimle yürürüm
Dostlar bile katlanmaz a÷rılı nazlarıma
Bende ilik eridi, atlarsa hep kötürüm
Yarattı÷ın bu dünya öyle bir de÷irmen ki
Bu÷day giren un çıkar, bir girense bin çıkar
Piúmanlık dürüm dürüm
Kirli tırnaklarıyla üstüme geldikçe ça÷
Dıúım sessiz bakar da içimden haykırırım
Umutsuzluk yasa÷ı sırtımı verdi÷im da÷
Gönül bostanlarında baúlarken taze kırım
Derim, Sahib, büyüksün, iúlerine karıúmam
Cemaline aúıkım gül sabah ıtır akúam
Ben sana sı÷ınırım
Gittikçe azalıyor soyu aúk kuúlarının
Mezar mezar geziyor úehvet kokan çı÷lıklar
Bir çift göz se÷irse de altında kaúlarının
Gözler ölü gözleri, irinle kan çı÷lıklar
Telörgüler içinde akıl oynarken seksek
Ne iú isterim çukur, ne aú isterim tümsek
Bana derini göster, bitsin artık bu sı÷lık
269
( 57 ) BøR DEVø EMZøREN MOR ACILAR
Hergün biraz daha yorgun taúınıp durdum takvimlerde
Hergün biraz daha umutsuz çekildim içime
Susayınca dilimi emerek ıslattım dudaklarımı
Acıkınca diúlerime takılıp döküldüm içime
Gölgesinde dinlendi÷im a÷acın dalları arasında
Bir çift kumru yuva yapmıú, gidip gidip gelirler
Bu kaçıncı yavrularıdır yuvadan uçurdukları bilmem
Daima mutluluk içinde seviúirler
Ne zaman yürüyüúe çıksam en kalabalık bir yolda
Yollar birden tenhalaúır, yalnız bulurum kendimi
Benden önce varır ırma÷a gölgemin sesi
Da÷ılırım acılar sabrımın üstüne yüklendi mi
Geceyi da÷lara sı÷ınmakla geçiririm, konuúan da÷lar
Bir kuú öter ötelerden, emzirir yüre÷imi mor acılar
Günler, aylar, yıllar hep böyle gelip geçer
Ne bahar semtime u÷rar ne de bekledi÷im yar
( 7 ) BøR ÇøFT BEYAZ KARTAL
(58)BøR ÇøFT BEYAZ KARTAL
Hangi yayla yeúil, nerde keklik çok
Gel seninle arda olalım çocuk.
Kayalar, kayalar.. sırt sırta vermiú;
Kimi yeni mürit, kimisi ermiú.
Otlar dalgalansın biz yürüdükçe
Sular düze insin kar eridikçe,
Gün burnunda bana mavi mavi gül;
A÷ız-burun lale, kaú ve göz sümbül.
Doruklardan doruklara sekelim,
Bir elim göklerde, sende bir elim;
økimizin yüreci÷i bir atsın,
Bizi gören bin katarak anlatsın.
Hangi yayla karlı, nerde çiçek çok
Gel seninle orda olalım çocuk.
BuIut1ar, bulutlar.. iç-içe germiú
Bulutlar ki gö÷e perdeler germiú;
Çi÷dem devúirelim, çiçek biçelim
Susayınca hep ezgiler içelim
Batmasın eline bir gül dikeni,
270
Sen hep beni kolla, bense hep seni.
Çıkıp yükseklerden taú bırakalım,
Kopan sese, kalkan toza bakalım,
Tavúanlar ürkerken bu gürültüden
Kaçan tavúanlara ıslıklar çal sen.
Hangi yayla yüce, nerde kavga yok
Gel seninle orda uçalım çocuk;
øster Maraú olsun, ister Erzincan,
Sonsuzluk düúüne set de÷il mekan.
Baúın omuzumda, omuzum gökte
Ölüm bir ak çiçek bu özgürlükte,
Yaúamaksa bir ıúık cümbüúüdür,
Ça÷ıl ça÷ıl akan sevgi düúüdür.
Hani, gökyüzünün toy vakti olur,
Kaynaúırlar yıldızlar bulgur bulgur;
En uzak nereyse ora gidelim,
Bulutları yara yara gidelim.
Hangi yayla serin, nerde bühtan yok,
Gel seninle orda uçalım çocuk.
Meúe1er, ardıçlar, çamlar yan yana
Biz kanat çırpınca dursun divana.
Bir çift beyaz kartal, hey bu da nesi
Diyerek úaúırsın çobanın hepsi;
ølk kez görüyoruz desin görenler,
Bütün oymaklarda dolaúsın haber.
Keúiú da÷larından görünsün østanbul,
Bütün da÷ gölleri ıúırken pul pul.
Güzel dost, ey hüzne aúina yürek,
Gel gidelim keklik gibi sekerek.
( 59 ) SON RAKS
Ateú yalımın üstünde uçtum
Kanatlarım yandı, bir kör kuúum ben
Sanki hiç do÷mamıú, yaúamamıúım,
Renksiz bir hayalim ya da düúüm ben.
Semtimden geçenler ilkbahar sanır,
øçimi görseler, karakıúım ben.
Umut sermayemi kaç kez batırdım,
Bir daha.. bir daha.. hep kül-hıúım ben
Ayaklarım a÷lar, baúım çok a÷rır,
271
Gönlümse saz çalar; pür-sarhoúum ben
Derler ki; Karakoç gönül-eri 'dir,
ølam var elimde, artık taúım ben.
Benden ne bir duvar, ne anıt olur;
O BøR hariç, hepten unutmuúum ben.
( 60 ) UZUN SAÇLI SEVDAM
...ve asırları arúınlayıp gelen ayak sesleri
Sanırsın yılalı göle inen bir angıt sürüsü.
Ben her gece yalnız dolaúırım bu kepir yerleri,
Bulut bulut kabarırken ıslı÷ımda aúk türküsü
Mor dalgalar kıyılarda erirlerken kelep kelep
Çiçeksiz, yapraksız bir hikayede dü÷ümlenir hep
Gönlüyle göklerde pervazlanan bir úairin düúü.
Kaçan fırsatlar içine dokunurken en sazak sazak,
Birden yanıbaúında tecelli eder sana uzak,
Batırır hançerini mutlulu÷un taúkın gülüúü.
Bir yangın yerinde süpürgesini sallarken rüzgar
Dumandır, alevdir, küldür benim uzun saçlı sevdanı.
Kalbim çok eski bir úarkının notalarını arar,
Bense kuúların çaldı÷ını kalbime anlatamam;
Dilim bo÷azıma akar, bir mihnettir ki çok a÷ır,
Oysa menekúeler güleç, ya÷mur canlı ya÷maktadır.
Yorgunluk bir kilit gibi vurulur ufka her akúam,
Ben gönlüme derim ki : Geri dön ey serseri kurúun,
Serenatları yeter, dokunma tüylerine kuúun!
O zaman sen gelirsin aklıma uzun saçlı sevdam.
Beklenmedik bir kuyruklu yıldızdır kalbime çarpan,
Hoyrat darbelere karúı sevgidir dik tutan beni
Ve sesimdir karanlı÷ın sazlarını biçen tırpan...
Dost, sanadır meylim inan, yeni bulmuúum dengemi,
Bozmaya niyetim yok, varsın bu raks bir ömür sürsün;
Umut yelkenleri açılsın, güven yeli üfürsün,
Kötülük sularına hiç girmesin- bu beyaz gemi.
Ben gene hamaklar kurarım düúle gerçek arası,
Deniz dibi bitkilerinden, iki yürek karması
Sevgi úiirleri oluúturur merityenlerimi.
Suyu her metruk kuyunun çipildir gözleri,
Beklemeye asılı Hârût' la Mârût yere bakar;
Masmavi tüller içinde dinlenir de gündüzleri,
272
Her gece gökyüzü sarı gül gamzeli Zühre kokar.
Ey benim dost Zührem, zümrüt tacını parıldatarak
Sana a÷ır gelen eski hüzünleri bana bırak;
Yolu kısaltmaya çalıú, korkuyu gönülden çıkar!
Aúıksa bir akdo÷an kan haramdır pençelerine,
Beyaz güvercinler mum mum ıúırlar gecelerine
Yürekse aúk çakma÷ını durmadan derin çakar.
Yalnızım, dost bildiklerim yoldu gür kanatlarımı;
Uçamam, yüzemem, rahat gezemem seven gönlümce.
Hangi mer'aya saldımsa, vurdular düú atlarımı,
Yoluma aúılmaz duvarlar ördüler da÷ca yüce;
Gene de hükümran benim gecesine, gündüzüne,
Ses oldum, ıúık oldum, da÷ıldım bütün yeryüzüne,
Sana rastlayınca dedim ki : iúte yeni bir ece,
Çil bir serap de÷ilse e÷er bir pınar olabilir;
Sesi bir ak bayramlıktır, suları taze bir iksir,
Ne düúler, ne ya÷murlar getirmez ki cins atlı gece?
Uzun saçlı sevdam dolaútı dallarına zamanın
Hangi da÷da dinleniyor rüzgarının parmakları?
Beni duyuyorsan bir iúaret ver, özünü göster;
Yırt kuúkuların bulutlarını da ay yüzünü göster,
Dört bir yan mut da÷ıtsın hakça gönül savakları
Ve úimdi çıkma vaktidir içinden bu kör-dumanın.
Dost kokusu kuúatınca yeryüzüne sı÷ınıyor can,
Uzat ufuklardan bana, ellerini koçan koçan,
Yeni bir dünya çiziyor günıúı÷ı kavakları...
( 61 ) BÜHTAN KUùLARI
Derim ki beú vakit yüre÷inle sevgiyi kuúan
Varsın seni görenler sevdalı desinler
Muhabbet isteyen tarlaya ya÷murlar gibi boúan
Hasutlarsa kara çadırlar kurup dar geçitlere
Varsın çepelleriyle önünü kesmek istesinler
Yeter ki sen úaúırma dolunay vaktini
Diri tut, güzel tut aúkla akdini
O zaman yorulmadan aúarsın bütün yokuúları
Hoyratca gagalasalar da gönül yemiúlerini
Yarasa kanatlı bühtan kuúları
Sen niye korkarsın, sevgin ıúık tuttukça cana?
Dost canlar hiç darda kalası de÷il
østedikleri kadar pusu kursunlar sana,
østedikleri kadar çamur atsınlar arkandan
273
Aúıklar çileden yılası de÷il
Yeter ki ayakların sa÷lan1 bassın yere,
Kıvrak passın ve azıklı çık her sefere
Yüre÷inin ıúı÷ıyla öp ayaklarına de÷en taúları
Varsın bütün aleme
Adını müzik yapsın bühtan kuúları
Bilirim, emeksiz döner onların yel de÷irmenleri,
A÷ızları delik sepettir, gözleri tavuk karası
Habil ile Kabil'in açtıkları çatlaktan beri
Her toz kalkan yerde muhakkak onlar vardır,
Onlar ki do÷uútan sevgi fukarası
Sense bir gökkuúa÷ısın, görkemini yitirme
Korkma ü÷ütülür un-ufak olurum diye
Senin yüre÷in do÷uútan sevgi muskası
Varsın úeytanına oynasın onların gözleri, kaúları
ønatları inat, dilleri kürek
Caymaz huylarından bühtan kuúları
Havada bir bulut görmek doluya yakalanmak de÷il,
Dere yataklarına ev kuranlar çeksin selin tasasını
Sevmek-sevilmek bir duldaya saklanmak de÷il,
Erzak yapmak de÷ildir rahimleri yolunmuú kelimelerden
Sen elinde taúıyorsun aúkın sihirli asasını
Sen dostsun, gönüler elçisisin ve güzellikler habercisi
Sendedir beklenen haberlerin en iyisi
Kesilmesinden korkupta e÷me onurlu baúını
Ve bırak kendi hallerine damarları kurumuúları
Ay yorulur, yıl yorulur
Yorulmaz bühtan kuúları
( 62 ) PAYLAùMAK
Çöz götür gönlümü bu rıhtımdan
Bölük bölük eyle kurtlara yedir
Onlar da ö÷rensinler nedir kan,
Onlar da ö÷rensinler sevda nedir
Al götür günlümden bu delili÷i
ømbiklerde damıt, isteyenlere içir
Onlar da ö÷rensinler nedir sarhoúluk
Onlar da ö÷rensinler sevda nedir
Al götür gönlümden bu delili÷i
Tüy-telek yap, cümle kuúlara giydir
Onlar da ö÷rensinler zamanla yarıúmayı,
Onlar da ö÷rensinler sevda nedir
Al götür gönlümden bu delili÷i
274
Yüce da÷lardan aúır, dar bo÷azlardan geçir
Onlar da ö÷rensinler kaderle güreúmeyi,
Onlar da ö÷rensinler sevda nedir
Çöz götür gönlümü bu rıhtımdan
Hiç gönül tanımamıú denizlerde gezdir
Onlar da ö÷rensinler nedir gönül,
Onlar da ö÷rensinler sevda nedir
( 63 ) BAKø KALAN
Tut ki susuz bir yaz yaúıyor úimdi úu kavruk-boz toprak;
Gelip-geçici bulutlar anadan kısır, mevsimler kurak...
Gittikçe kısalıyor yorgun takvimlerin mor gölgesi,
Bütün sesleri bastırmıú kızgın güneúin sünger sesi;
Rüzgar da susmuú, ne bir dal kıpırdanır ne de bir yaprak,
Seninse yüre÷inde sonsuza kadar uçmak hevesi
Herúeyi.. herúeyi geride bırakıp, sonsuza uçmak...
ønsan daha bir derinden duyar da÷larda bu arzuyu,
Her arzunun sesine yankılanmasa da bu kör kuyu
Oylum oylum çiçeklenir yüre÷inde seher edalı
Yepyeni bir sevginin gücü, yeni bir incirin balı,
Dersin ki; bu yürek varoldu÷u günden beri sevdalı,
Taúbasması ço÷altırsın bu ak inancı, bu duyguyu.
Zirvedesin, mümkün de÷il artık gerisin geri dönüú,
Bulut katmanlarını aúkla ıúınladı÷ında bu düú;
Hiç mümkün de÷il, gökle öpüúen kanatların döküle,
Ve sen bir ormandan geçerken baúıl1 e÷ile büküle.
Derinlik bir hazinedir ki güneú altın, ay gümüú,
Sabrın sadık kalemidir kokuyu, rengi veren güle;
Onca sınavdan geçmiú ve de onca çok günler görmüú.
Bak, bir yerden geçiyorsun ki park olmuú mezarlık;
Gördü÷ün bütün yeúil örtü ya süpürge ya üzerlik...
Hani nerde o pirlerden, nevcivanlardan, balalardan
Yaúadıklarını belirleyen bir iz dipdiri kalan?
Her zaman demir ökçelidir güneúin aya÷ındaki terlik,
Mezar taúlarını kemirir ökçeleriyle her zaman
Ve durmadan ıslık çalar elma bahçesindeki yılan.
ùu gördü÷ün canlıların hepsi kanser hücreli etler;
Yoklu÷a akıyor nehrin sürükledi÷i iskeletler,
Dost topraksa kimli÷inde asalet mührünü taúıyor,
Sofrasındaki nimetleri herkesle paylaúıyor.
275
Baki kalan Mecnun-lar, Leyla-lar, Romeo ve Jülyet-ler,
Sen de iz bırak aúık kalbim, gayri vakit yaklaúıyor,
Açsın cennet kapısını sevgiliden gelen davetler.
Bir dar kelepçedir ruhuma úehirler ve her dam altı,
Ben yıldızlara yakın olmalıyım, yerimse çam altı.
Kayınlar, köknarlar ve çevren1de renk renk da÷ çiçekleri.
Çiçeklere sürtündükçe esrisin yarin etekleri.
Aúktan gayri ne bir yudum kahve isterim, ne kavaltı,
Tefekkür saatlerinde sussun cırcır böcekleri,
Ayıúı÷ı yarin adını fısıldasın tatlı tatlı.
( 64 ) EöER ÖZÜN BøRAZ MÜHLET VERøRSE
Benim sana olan duygularımı,
Seher vakti açmıú bir gül-çiçek bil.
Güneúe sermiúim uykularımı,
Iúı÷ına yüre÷imi mercek bil.
Gündüz yetmez, geceleri eklerim;
Kanat gerer, geçitleri beklerim.
«Benim balam bu evrende tek» derim,
Yanlıú demem, bu sözümü gerçek bil.
Don çözülür, karlar-buzlar erirse,
Burcu burcu kokun ufku bürürse,
E÷er özün biraz mühlet verirse
Düúlerimi kanın kadar sıcak bil.
Baúı yıldızlara de÷en da÷ gibi,
Harmanı yemyeúil bahçe-ba÷ gibi,
Gün batarken gökte kızıl tu÷ gibi
Sevdamızı dalgalanan göcek bil.
Bulutlar kıpırdar yeller esince,
Pınarlar su vern1ez, gönül küsünce
Canevine sarı gazel düúünce
Dost sesimi gök kubbene bezek bil.
Aúk topra÷ı acılarla aúınır,
Güzel seven düúten düúe taúınır,
De ki: «Beni benden fazla düúünür»
Sitemimi yol kesmekten uzak bil.
276
( 65 ) KONUùAN PARMAK iZLERø
Gündo÷usu bir sevdalı renk almıú
Yer-gök çiçek, çiçek hülyaya dalmıú
Sekiye yattı÷ımda ay yeni do÷uyordu
Sanki bir al tın sini do÷uyordu
Uyandın aklımda izi kalmıú
øçime en çılgın ıúıklar ya÷ıyordu
Bir üveyik ya÷murudur bu ya÷an
ùaçları kınalı görkemli bulutlardan
Ne olup bitiyor, anlamıyorum
øçimden, birisi açıklasa, diyorum
Birisi fısıldıyor uzaklardan
Bense yüksek sesle konuúsun istiyorum
«Bu ya÷an Han o÷lu Kerem canın
Sevenlere miras bıraktı÷ı küllerdir
ùu yerden kopardı÷ın bir tutam çimen
Keúiú kızı Aslıhan'ın kakülleridir
Ve bu sabah seni böyle büyüleyen
Erzincan ba÷larının gülleridir»
Susuyor fısıltı, ama otlar ıslak
Irgalanıp duruyor bir akçakavak
A÷ır a÷ır uçuyor kuúların en yalnızı
Bir aúk bestesine ba÷lı bütün hızı
Gönlüm bütün hatıraları kucaklayarak
Bir gül özümlüyor kan-kırmızı
Bir çiçek ya÷murudur ya÷an artık
Aúk ile rakseder renkler ve ıúık
Bu olup bitenler bir mucizedir
Yüre÷im esrimiú göze, gözedir
Yine o fısıltı, yine can aúık
Her nefesim çi÷dem kadar tazedir
«Bu ya÷an Dede Korkut' un göklerinden
Gönül topra÷ımıza muhabbet, ya÷murudur
ùol Türkmen derviúi Yunus Emre'den
Her úimúek çakıúında bir ilahi duyulur
Gök bir maden gibi erimeden
Dilerim ki baygın gönül ayılır»
Gidip gidip gelelim karúı kıyıya
Kaç kavil ba÷ladım belli sayıya
Ne varsa benim sandı÷ım, bir puslu rüya
277
Kumaúı bildi÷imiz kumaú de÷il
Yürek yürek de÷il, baúsa baú de÷il
Ey bir yüzü dost bir yüzü düúman dünya
Benim derdim aúktır, ekmek-aú de÷il!
Gündo÷usu bir sevdalı renk almıú
Yel de÷dikçe dilegelir her kalmıú
Suyu avuçlarken çektim besmele
Gönlümü bölmeden verdim güzele
Ey can, cananınla yürü el-ele
Dünya ne Mecnun'a ne Leyla'ya kalmıú
Yüre÷in atarken aúkı tazele
«Karacao÷lan tutmuú bir ya÷murun ete÷inden
Güzeli bol olan yurtlarda gezer
Köro÷lu Nigâr'ıyla söyleúirken
Vakit yorgunlu÷unu sulara çözer
KARAKOÇ, sen de kaç kez geçtin bu sevda gedi÷inden
Yüre÷in ıp-ılık bir lale-zar»
( 66 ) YAöMURLU BøR TÜRKÜ
Dost dedi ki : Adım, a÷zına yakıúandır;
Âúık de, vurgun de, garip de bana...
østedi÷in kadar parantezler açıp kapa,
østersen mutlu de, mustarip de bana
Öperim her zindanın küflü karanlı÷ını da
Yalanın boyalı yanaklarından
Öpmem.
Hüzün kuúu dedi ki : Bunun için geldim sana;
Iúı÷ında yaktım ben eski kimli÷imi.
Ne zaman yüre÷im karıncalansa
Sayısız kardelenler kaplar içimi.
Ben de yılanın gözlerinden öperim de
Yalanın çiçekli dudaklarından
Kesinkes öpmem
Dost dedi ki : Tazesin, narinsin, incesin;
Kavlinde sadıksın, muhabbetinde hoú.
Rüzgarda dalgalanan gök ekincesin,
Var bir gönül ardında ömür boyu koú.
Gene de duymak isterim ne istedi÷ini;
Yüre÷ini diriltecek bir iksir,
Sevgiye banılmıú bir dal çiçek mi?
278
Hüzün kuúu dedi ki : Gönlüme yetmiyorum;
Derdimi artırıyor denedi÷im her ilaç.
Bir yanım sarp bir da÷dır, bir yanımsa uçurum
Kumaúım aúk desenli, canım gerçek dosta aç;
Bengi-su sende diye kanatlar döúedim ufuklara,
Kelep kelep düúler sardım
Kıútan bahara.
Dost dedi ki : Beri gel, daha beri;
Aynaya bakta söyle, hangi yıldıza inmek istedi÷ini.
Hüzün kuúu dedi ki : Kırdın yüre÷imi sıkan çemberi,
Kanımdır úimdi úana kıyan bir yaz gecesi gibi
Senin damarlarında sana tutsak,
Bunun bundan daha yakını yokki
øúte boynum, iúte bıçak.
Dost dedi ki : Yalnız uçan kuúun baúı dertte,
Gökleri bıçaklayan çı÷lıklardan bilirim...
Karlı doruklarda aúk kin1yasıyla pervazlanan
Gönlümü ben senin sesine verdim.
Nereye uçarsan uç, a÷ır yanım sendedir
Bir úeyin de÷erini
Onu yitiren bilir.
Hüzün kuúu dedi ki : Ben en beyaz sevgimi
Lif lif sana ba÷ladım ve kanat kanat gerdim.
Hüzün yüre÷imin bir adıdır ki, oradaki gökyüzünü
Senden baúkasına açıp göstermedim.
øki dal hüsnüyusuf ellerimi bırakma
Yeni kimli÷im sensin
Bana hep mahmur bakına.
Dost ona gülün1sedi, o dosta canevinden;
Kaç gemi, uçak kalktı, kaç otobüs ve tren
Sevinçli bir ferman gibi açıldı gökyüzü
«Herkes sevdi÷iyle haúrolacaktır»
Bu bir müjdedir ki bunu bilenler
Sonsuza dek gönlümüzce söyleyecekler
Bizim bu ya÷murlu türkümüzü
Dediler ve sustular; uyanmak üzere her seher vakti;
Vuslat bekleyen aúıklar, ya÷mur bekleyen ekinler...
Umutlar içinde herkes kendi ormanının bir yiti÷i;
Dost, dolunaylı bir gecede bekler hüzün kuúunu,
Hüzün kuúuysa yıldızlardan esen rüzgarı dinler
Ya÷murlu bir türküye dayamıú baúını,
Çok ya÷murlu bir türküye...
279
( 67 ) ùEKøLLER
Akúam sularında vurmuú avcılar
Ufuk bir yaralı ceylana döndü
Tek odakta toparlanmıú çiçekler
Hüzün bir yırtıcı do÷ana döndü
Sen benim dünyamdan azat düúende
Yürek bir çiçeksiz so÷ana döndü
Bey-arı bildi÷in KARAKOÇ var ya
Pete÷i alınmıú kovana döndü
Gidip gidip geldi kendi içinde
En sonunda yine yar sana döndü
( 68 ) KÖùELERø TÖRPÜLERøM SEVERKEN
Gönlümü bir da÷a asıyorsam yalnızlı÷ımda
Göklere ulaúmak tutkumdandır
Elini tuttu÷umda elimi sende unutuyorsam
Bil ki yüre÷im hala sıcak bir tandırdır
Ölümü hiç umursamam severken
Çemrenip dereyi geçmek kolaydır
Varaca÷ın yerde aradı÷ını bir bulsan.
Her zaman araya kılıç koyar yatarım
Dü÷ümler çözülür, bu kılıcı kaldıracak olsan
Zulümü umursamam severken
ùekere, bala karıúmıú kömür cürufu,
Dul kalmıú yollarda ömür tüketmek niye?
Bakarken gözlerimi bir güzelde unutuyorsam
Bu benim meúrebime göre bir hediye
Halimi umursamam severken
Tarlakuúu kanat çırpıyor ezgileriyle
Bu so÷uk Ankara akúamının körüksü yanına
Bir ezgiyi dinlerken zamanı ve mekanı unutuyorsam
Budur yakıúanı bir úairin úanına
Zalimi umursamam severken
Dil var, körün elindeki budaklı de÷nek,
Dil var; kırk çatal, seksen çatal
280
Açık söylenenleri de bilirim, saklananları da
Ama her söze olamam bir ucuz hamal
Çalımı umursamam severken
Birileri karalar, bense hep siler aklarım
Bakır tasta bayat çorba bana göre de÷il
Birini severken ben kendimi unuturum
Bunu yanlıú yorumlamasın ehl-i dil
Tâlimi umursamanı severken
( 69 ) ÖZÜM GERÇEöø SÖYLER
Kalbim aúkına vatan,
Irma÷ım, gölüm güzel.
Gez salına salına
Çiçekli yolum güzel.
Çık tepeye seyran et,
Kuú konmaz çalım güzel.
Özümsün sütü aha,
Süzekte balım güzel.
Zambaktan, orkideden
Dikenli gülüm güzel.
Koy zulüm senden gelsin,
Seninle zulüm güzel.
østersen gir kanınla,
Elinde ölüm güzel.
Ben hep helal süt emdim,
Halim-ahvalim güzel.
Yanarını çıra gibi
Kına yap, külüm güzel.
Aúk namazı kılana
Gönülden kilim güzel.
Yar, her dilleri dinle,
Hepsinden dilini güzel.,
Güzeller destebaúı,
Baúta sevgilim güzel.
281
( 70 ) BOù DEöøL KUùÇA ELLERø
Bir elinde beyaz ya÷lık
Belli ki yeni sevdalı
Ne zaman baksam yüzüne
Çiçekli bir kiraz dalı
Konuúurken al al olur
Ona sanki bir hâl olur
Çokluk dili tutulur da
Yüreci÷i atar çı÷lık
Bir elinde iki çiçek
Aklı ile gönlü gibi
Belli ki bekler birini
Çiy altında gülce taze
Gönüldür pek inmez düze
O, biri bir ile çarpar
Bakıúı uzak menzilli
Ufka diker gözlerini
Der; Ya÷mur yüzlüm gelecek
Ve ya÷mur yüzlüm dedi÷i
øki bulut arasında
Kötü sıkıúıp kalmıútır
Kurtlar ulur yöresinde
Dönüú yoktur töresinde
Kanatlıdır rüyasında
Her zoru göze almıútır
Ordayken nazlım dedi÷i
( 8 ) (MENZøL)
( 71 ) BøSMøLLAHø
Sırlı bir gözeden bengisu içer gibi
Senin adınla baúlarım her iúe Rabbim;
Sana sı÷ınırım nefsimin zehirli oklarından
Ve albenisinden dünyanın.. arınır içim
Latifsin, Rezzaksın, Azizsin Ey NÛR;
Esirgemek, ba÷ıúlamak sana mahsustur.
282
( 72 ) ZULMÜN KARANLIöINDA
"Has dostlardan birisi tutsakken zorbalara;
Zulmün karanlı÷ında nice sabırlar erir...
Serçeler küskün bakar zindan duvarlarına,
Gülleri yolup atar dikeni çok her úerir.
Yi÷itler ipe gider, korkaklar dü÷ün tutar;
Her yaralı ananın bir yarim hesabı var.
( 73 ) SENDEN ÖZGE BøR DOST YOKTUR Kø BANA
Seni duymak için sarıldım zamana,
Yüre÷ime kan oturdu, bu ne çiçektir?
Kaç ıúıkyılı yürüdüm ki böyle sana,
Her tarafta yorgunlu÷um yeúerir?..
Bitsin topra÷ın bu ölümlü aúermeleri,
Dost, namertler kapısına sürme beni!
( 74 ) YALNIZLIöA DAYANABøLøR Mø DAöLAR
Gurbete o÷ul-kız göndermiú ana edalı
Baúları serin, yürekleri yanık da÷lar;
Sizin de ba÷rınızda diken diken, çalı çalı
Yalnızlık yeúerdi÷inde özünüz kan a÷lar.
Bilirim u÷ultunuzun hepsi ordan gelir;
Ayrılık dendi mi anaların sütü kesilir.
( 75 ) CAN, SEN BøZE UFUKLARCA
YÜREK SESø SUN
Ses ıúı÷a karıúsın, ıúık bir renk seline;
ølahi bir ritimle inlesin gönül telleri.
øftar soframıza telle-pulla sun,
Has úiirin damıttı÷ı helal güzelleri.
Dost ça÷ırırsa ölüm bir engel de÷il,
Dost yoluna bütün varımız sebil.
283
( 76 ) YøöøTSEN MUM YAK GÖTÜR
Çalıp-çarptıklarının hangisi kanat oldu?
Tünelden çıkmak için ıúık gerek yollara.
Ne boyun gö÷e erdi, ne de ambarın doldu,
Tanıdı÷ın tek renk var, ufkun sınırsız kara.
Zifiri karanlı÷a dalmadan bir çıra bul,
ùafak dokuyan yürek sevgiyle versin o÷ul.
( 77 ) DUASI BOùTA KALMAZ HAKK'A
YALVARANLARIN
Kulun kula gölge etmesi var ya,
Belki de en kötüsü budur haramların;
En bencili, en katısı, sevgisiz ve çorak
Saklanır arkasına renkli camların...
Elbet bir gün bir ibrahim kırar bu camları,
Sürüp gitmez bu Haccac-ı zalim akúamları
( 78 ) DUMAN ÇIKAN YERDE ATEù DE VARDIR
At ürkmüú, da÷lardan iri taúlar dökülür;
Kılıç yüre÷ime girmiú, iúte haber bu.
Ölüevinde úarkılar söylüyor birileri,
Bizim toyumuz figanlı, iúte kader bu.
Rüzgar nerden eserse essin, de÷iútiremez;
Levvh-î mahfûzda ba÷rımıza basmıúız bir kez.
( 79 ) GøTTøöøM YERE TAùIRDIM GÜNEù’ø AY’I
Dost dese ki: - Vakit geldi, çöz sandalını,
Asıl küreklere; güneú'i, ay'ı sırtına sar.
Kalbimi pusula bitip açılırdım denizlere,
Dostun «dur!» dedi÷i yerde durana kadar.
Oruçlar tutardım yüzüm yerlere yapıúık,
Denizler kadar a÷lardım içime ıúık ıúık
284
( 80 ) MUHABBET ÇIRASINDA
Emziren ya÷, yanan fitil benim;
Vakan sevda, yangını yayan rüzgar bende...
Niyeti has olan yolcu, varılacak menzil benim;
Doruklarca kar, 'bahçeler dolusu nar bende.
Okuntular da÷ıttırdım bu aúk úenli÷ine,
Davullar-zurnalar konuúur gelenlerin esenli÷ine.
( 81 ) YORDAMI
Sanki bir kumaúım ya da bir arsayım ben;
Bir kenarımdan karım tutmuú, bir kenarımdan çocuklarım.
Sanki sinilerde öbeklenmiú parsayım ben;
Bir tarafımdan düúmanlarım kapar, bir taraftan dostlarım.
Varsın çekiútirsinler dar dünyalarında gönüllerince;
Da÷ yerinde kalır, toz-toprak uçar gider yel esince.
( 82 ) YOLCU
Hani aúk abdesti, kamed ve namaz?
Vakit akúam yaklaútı, aksıyor bindi÷in at.
Yoldaúı Hızır olan elbette yolda kalmaz;
Yıldızlar do÷acak birazdan, da÷lar kanat kanat
Secdeye kapanacak, sen de katıl bu safa;
Gölgelerle oynaúma, azıklı çık sabaha.
( 83 ) DENøZLERøN MED VAKTø
Kesinkes de÷ilim iki kapılı,
TEVEKKÜL ruhuma bir dost ufuktur.
Bekle, de beklerim bin ıúıkçılı,
Ufuk seferinde ne ilk, ne son tur
Gel'lere, gitlere sabun oldu can,
ikiye bölündü dünyam ortadan.
285
( 84 ) FIRINDAKø HAMUR
Akrep soktu, at tepti, yılan ısırdı diye,
Üúütmesin gönlünü soruların artması.
Ne tuzaklar saklıdır güleç yüzler ardında,
Kine kinle yürümek bir gece karartması.
Güneúi sa÷acaksan içine yumak yumak,
SABIR’ dan kenar düúme, canınla merkeze bak.
( 85 ) FERMAN SENDEDøR
ùu renksiz, terkipsiz rüzgara es dersin eser,
Sendendir bulutların ya÷mura, kara dönüúmesi.
Ateú yak dersen yakar, bıçak kes dersen keser,
Sendendir deli kıúların ilkbaharlara dönüúmesi.
Sana teslim olmaktan ötede bir ülke yok,
Kuyudan su çekmeye bundan sa÷lam helke yok.
( 86 ) GÖRDÜöÜM HER ASMANIN
ÜZÜMÜ KORUK
Haram ra÷bet bulunca elbet baúlar tantana,
Helalın duva÷ını açan yi÷it az olur.
Yetiúmek zor nefsini yenemeyen insana,
Dünyayı yutmak için yırtıcı bir baz olur.
Alçakgönüllü olup, derinden akmak varken,
Bir yak'ın hörgücünde ayakta duramam ben.
( 87 ) ZAMAN SANA AKORTLUDUR
SIFIRDAN SONSUZA...
Kisra' dan diyar-ı Rum'a kadar
Bir baúka uçuyor haberci kuúlar.
Gün olgun hurmaları ısırırken,
Kovalarla su taúıyor taze gülüúler.
ùafak vakti açan bir çöl çiçe÷i
Yummuú gözlerini, yarını düúler.
286
Hangi kervan esen varmıú menzile?
Çok yi÷itler baskınlarda ölmüúler.
Ama kurt girmiútir haramilere,
Kuúkuları yürek yürek bölmüúler.
Kokusu geliyor, ça÷ de÷iúecek;
Elbet böyle sürüp gitmez ham iúler.
( 9 ) (UZAKLARA TÜRKÜ)
( 88 ) UZAKLARA TÜRKÜ
Uyku vakti gelen bütün yıldızlar
Kapatırlar birer birer gözlerini
Ufuklar uyanır, onlar uyurlar
Bense her tarafta kollarım seni
Tütünsüz bacalar olmasın engel
Hangi doruktaysan atık in de gel
Hangi kuyudaysan elini uzat
Kula÷ım sestedir, tetikte elim
Çiy düúmeden ya da güneú do÷madan
Bin terkime diyar diyar gidelim
Salavan da÷ım duman kuúatmıú
Bulutlarla oynuyor rüzgarın kanatları
Benim çelet gönlüm azıklar yapmıú
økimize hazırlamıú atları
Bu can avunmuyor artık masalla
Hangi gedikteysen bir mendil salla.
Hangi deredeysen bir defa seslen
Kula÷ım sestedir, kapıda elim
Kem gözler görmeden, kimse duymadan
Bin terkime diyar diyar gidelim
Bir sedir dalına astım zamanı
Saygıyla sustular bütün sirenler
Zaman ki çok lifli bir düú urganı
Sabah gider, akúam döner trenler
Rüzgar tepelerden hep kum savurur
Hangi toyda isen bir davula vur
Hangi yasta isen bir zılgıt eyle
Kula÷ım sestedir', dizginde elim
Üstümüze kara bulut a÷madan
Bin terkime diyar diyar gidelim
287
ùu kızıl-kor gözlü deli kartallar
Ay do÷arken gö÷e do÷ru uçarlar
Tayflarla konuúur so÷uk kayalar
Gök kızları gökte sofra açarlar
Köprüyü bulması zor olur körün
Hangi mevsimdeysen o renkle görün
Hangi vakitteysen o vakti yansıt
Kula÷ım sestedir, boúlukta elim
Üstümüze yıldırımlar ya÷madan
Bin terkime diyar diyar gidelim
Harita diyorsan kalbim harita
Pusula diyorsan, gözlerime bak
Sonsuzlu÷a karúı nedir beú kıta
Bu takvimler ölü, bu toprak çorak
Aúıklar ölmez ki yakıla a÷ıt
E÷er divandaysan divanı da÷ıt
E÷er yalnız isen ben niye varım?
Kula÷ım sestedir, sendedir elim
Bin terkime diyar diyar gidelim
Açtırma yüzündeki tülü rüzgara
Güneúi kıskandır, ay'ı kıskandır
Sakla gönlündeki gülü bahara
Her zaman bir candır, can bir zamandır
Çoklardan süzülür tek olur yüzün
E÷er uzaktaysan ıúısın özün
E÷er yakındaysan bir gül at bana
Kula÷ım sestedir, aranır elim
Ecel üstümüze toprak yı÷madan
Bin terkime diyar diyar gidelim
Hakk’ ın huzurunda e÷ri durulmaz
Gölgene bak selvi boylum gölgene
Aúkı kuúananlar yolda yorulmaz
Cilvene bak ıúık soylum cilvene
Sular morarmada, ufuklar kaçak
Neye bakacaksan yüre÷inle bak
Nerden geleceksen bir iúaret ver
Kula÷ım sestedir, çiçektir elim
Hak’tan gayrisine boyun e÷meden
Bin terkime diyar diyar gidelim
288
( 89 ) ASILDIöIM HER øP BOYNUMDA UZAR
Vakayinamede bir hat öncesi
Mekana sı÷mazken gönlümün sesi
Dedim ki: Ey evim, put olma bana
Tutsaklı÷ım yeter bunca yalana,
Bu güleç yüzlerin bir de tersi var,
Bu anaç sözlerin belli dersi var!...
Zaman bir kurt olmuú, diúler etimi;
Gönlümse her zaman bir aúk yetimi.
Dolmuyor rüyayla hayalle çanak;
Ya damla damla ya÷, ya da sa÷anak,
Olmazları oldur, kilitleri sök,
Ayak seslerini ufuklara dök;
Sen ufuk ol denizlere, da÷lara
Sevgi pazarı aç bütün ça÷lara,
Sussun beynimdeki müzmin sorular,
Hiç yangın görmesin yeúil korular!
Takvim-i kebirde bir sır ötesi
Vakte kamçı vurur hüznümün sesi;
Ya÷murlar ya÷arken çok ötelere,
Eski bir ezgidir bende her töre,
Görünmez zincirler ba÷lamıú beni
Kader akkorlarla da÷lamıú beni;
ùehirlerden kaçar úehir kurarım,
Da÷lara sı÷ınır, cevap ararım
Ve döner gelirim, mekan o mekan;
ùehvet kokan, riya kokan, kin kokan.
Derim ki: Bu sondur, dönmem bir daha,
Sıla-yı rahim der kalmam sabaha...
Ben dönek de÷ilim, saklanır dönek,
Çukurda bir çift göz, düúük bir enek;
Gördü÷üm portrede iki nirengi,
Biri san sıtma, biri firengi.
Bir gece yarısı yarım, yaralı,
Kaçmaya kalkıútım, elim turalı,
Dedim ki: Denizi yürür geçerim,
Yol vermeyen da÷ı sürür geçerim;
Gönlüm kal deyince kalırım orda;
Bir candır, tez piúer bir tandır korda.
Döndüm ki, ardımca o nefis denilen
Kendi yılanımdır ritimle gelen,
Gözlerinde kızıl kızıl bulutlar,
Sanki bir tarlada anız yakmıúlar;
289
Alıcı kuú gibi döndüm üstüne,
Sıktım bo÷azını, bindim üstüne;
Eski tufanlardan ne kalmıú diye
Örenler kazırken piúmiúe-çi÷e
Bildim ki her hayat ayrı bir tünel,
Yapan da O eldir, yıkan da O el....
Görünmez bir el var, yakamdan tutmuú:
Her tan a÷artısı tılsımlı bir kuú
Eski bir zabıttan okur ruhumu,
Öldürür, diriltir, dokur ruhumu;
Mülk O'nun mülküdür, malik O'dur der,
Sen aksesuarsın, Halik O'dur, der...
Sonra bir sessizlik ve bir tefekkür,
Tabipler uzaktan bakıp geçtiler,
Yarlı bir úiir kanıyor bende
Yüre÷im seriyor yeller esende,
Aúk hep beri, vuslat öte geçedir,
Her kara bulut bir ıslak keçedir.
Vakit dar, tekinsiz yollar dolamaç;
Kurtlar aç, kuúlar aç, kara toprak aç,
Bu kanlı vücuda nere giderim?
Kimden ne beklerim, kime ne derim?
Bir keçi sürüsü iniyor yola,
Benimse hasretim bir yitik sıla,
Akúamın elleri koynumda gezer,
Asıldı÷ım her ip boynumda uzar....
Gün batmadan çayı geçmem gerekir,
Yorumdan-yordamdan kaçmam gerekir.
Kırk dü÷üm atmıúım kırık yanıma,
Vakit çivi çakar boú kovanıma,
Son avcı kuú bile döndü yuvaya,
Bir nefes serinlik üfler havaya;
Her tepe bir timsah, her kaya bir diú
Rükûda, secdede, ya da dikilmiú...
Her kaya bir insan, her insan kaya,
Her yerde iç-içe gerçekle rüya;
Kaya kaya gezer rüzgarın sesi,
Kayalar ki yazgıların türbesi,
Yi÷itler gölgesi, kartallar yurdu;
Kayalar Alp-Eren, kayalar ordu....
Kartalca yaúayıp ölmek isterim,
Ölünce bir olmak isterim.
290
Sırt sırta yaslanmıú kayalarca gür.
Yüre÷imi saklar kayalaúırım,
Sanki kainatı tek ben taúırım...
Bir katil bir mavzer koysa yüzüme,
Gökten yıldırımlar ya÷ar özüme;
Boz ardıç kokusu tiryak, bengisu,
ùafaklar düúlerim hep gülkurusu;
Kara yılan ak güvercin olurmuú,
Aúk iksiri içen Hakkı bulurmuú.
Hak dedim ve kırdım zincirlerimi,
Kendi ellerimle yüzdüm derimi;
Yürüdüm güneúte orak zamanı,
Ruhta rüzgar, baúta sevda dumanı...
Ben yürürüm, çekirgeler kaçıúır,
Ben dururum, azalarım uçuúur;
Önüm sıra gider bir ak güvercin
Iúıktan tüyleri özümde perçin.
Cırcır böcekleri bitevî öter,
Benimse gözümde öteler tüter;
Ötenin ötesi yok mudur sanki?
Derdim yüre÷imde öyle harman ki
Dökecek yerim yok, taúısam a÷ır,
Neden taú duyar da taú yontan sa÷ır?
Gün iki parçalı: Gündüz ve gece,
Bir hayat ki iplik iplik bilmece...
Ve vakanüvisler nice uyurlar?
Uyansınlar anık, yıkıldı surlar;
Yangın askerleri yakıp geçtiler,
Ey baúımda esen yıldız rüzgarı,
Tutamla özümü, taúı yukarı!
Kalbimin mihmanı tekçe bir Allah,
Bu can sultan hakkı, Hakka eyvallah!
Hak dedim ve kırdım zincirlerimi,
Kendi ellerimle yüzdüm derimi;
Aúıka her zaman ten a÷ır gelir,
Aúkı bilen dinini de tam bilir,
Ben do÷dum do÷alı aúka talibim,
Kanlı bir cidalda böyle galibim.
Aúk, abdest aldırır kurban kanıyla,
Aúık úehit bir gül Mansur yanıyla...
Sarhoú muyum, ölü müyüm, diri mi?
Tövbe kapısında yaktım kirlimi,
Sehiv secdesinde gururum yandı,
Sesim yaralandı, gök yaralandı....
291
Bir çimdik menekúe tohumu düúer,
Topra÷ım o anda aúka aúerer;
Bir renk cümbüúüdür her ses kervanı,
Kükrek deve deli eder sarvanı...
Kasap kimlik arar bir kan selinde,
Her narsis bir ayna taúır elinde,
Tarar saçlarını ça÷lak sulara,
Sular ki baú e÷mez ipe-yulara;
Çi÷lere dost demek bana ar gelir,
Yalama hudutlar cana dar gelir.
Bir güzel a÷lasın, sen koú sesine,
Giden bulutların bas gölgesine
Sonra ortalıkta bu kimlikle gez,
Yani yarımca gül, yarımca erez,
Gönül istiyor ki her pay hak ola,
ønsan sonsuz ola, yürek ak ola....
Çok derviú kuúlara karıúıp gitmiú,
Kimi altın, kimi gönül eritmiú...
Bir-bal-kuyusuymuú úu Balkayası,
ùu O÷lakkayası, úu Malkayası...
Her kayanın adı var, öyküsü var,
"Kayalar, kayalar, yüksek kayalar"
Bir gelin alayı taúa dönüúmüú,
Bir ordu burada pusuya düúmüú...
ùahmaranın kuyusuna in-in çık,
Gün kısaldı, yolcu yoruldu anık;
Sahili döverde çekilir deniz,
Zaman denizinde saf köpü÷üz biz;
Kayalar sûrnâme, kayalar divan,
Kayalardır gö÷e bakıp a÷layan...
Ses verir sır vermez, merttir kayalar;
Dergahtır, yuvadır, yurttur kayalar.
ùair, yüksek uçan beyaz kartalsın,
Sazını öp ve as, hep yüksek kalsın.
Devler yalnız yaúar ve yalnız ölür,
Kimse bilmez devler nere gömülür...
Her gün bir kayada görülür izi,
Her fecir nefesi yakar denizi;
Her mevsim dev kanı kokar topraklar,
Kıpır kıpır sevdalanır yapraklar...
Dostun var, "tabut" der, dostun var, "ev" der;
Benimse yüre÷im sınırsız sev der.
Karakoç kayası muhal bir mekan,
Alt kata iner mi üst kata çıkan?
Elimi uzatsam yıldız toplarım,
292
Uzatmam, o yüzden her hasat yarım.
Kime bir söylesem o hep bin yazar,
Asıldı÷ım her ip boynumda uzar...
( 90 ) GÖZLERøM CAN EVøMDE
Ay dolanıp orta yere gelende,
Salavat getirdim, kıyama durdum.
Kim yürek alır ki aúksız úölende?
Ben aúka adanmıú bir sofra kurdum.
Ala-firik, dibeklerde ezildim,
Kına oldum kızların ellerine.
Turna oldum, ufuklarda süzüldüm,
Ezgiler ısladım da÷ göllerine.
Ya÷mur bekliyorum, bir kuú ya÷muru;
A÷açlar sancılı, gönlüm sabırsız.
Tohum delifiúek, toprak kupkuru,
Düzgün de÷il bulutlarla aramız.
Atıkların kirletti÷i sularda,
Yoldan çıkmıú asi kızlar gülüúür.
Hesaplar karıúır düú uykularda;
Bir yürek kahrolur, bir balık üúür.
øndirdim usulca kirpiklerimi,
Gözlerimi can evime çevirdim.
Elma soyar gibi soydum derimi,
Derbentlere kayaları devirdim.
Mümkün mü dinozor bulup a÷latmak?
Aúınmıú bir tablet sı÷daki her yüz.
Göz yaúıyla döner aúk de÷irmeni,
Gülü soldurmayın varsa gücünüz.
Bende, terkedilmiú bir çocuk a÷lar;
Yeúil erik sepetiyle yan yana...
Gün batınca daha büyüyor da÷lar,
Sesim beyaz beyaz dönüyor bana.
Bir gel’e kendimi orda unuttum,
Yürüdüm düz bayır, iniú ve yokuú.
ùiiri en uzun saçından tuttum,
Sevgidir özüm de úakıyan tek kuú.
293
( 91 ) KAVøLNAME
Bir salkımsögütün yere de÷en ince dalları gibi
Hani ellerini hiç çekmeyecektin benim üstümden?
Has çiçekli yaylak bulmuú bir arı gibi
Gözlerin, gözlerimden balözü sa÷acaktı,
Yel esse, bulut kıpırdasa mutluluk ya÷acaktı
Mut úöyle dursun bu karanlıkta
Ellerin, gözlerin hani?
Hani iyi günde, kötü günde
Sevgin tek katık olacaktı ömür ekme÷ime,
Sesin kanatlarım olacaktı sessizlik denizini geçerken.
Kokun tek konalgam olacaktı hasret da÷ını aúarken
Ben senden gayrisini almadım yüre÷ime
Hangi topra÷ı avuçlasam daha kepir
Sevgin, sesin, kokun hani?
Iúıktan bir dü÷üm atıp yüre÷ime
Bu dü÷üm çözülmez demiú, güven vermiútin
Bir çift atın çekece÷i aúk arabasını
Tek at çekiyor úimdi sapa yollarda
Suskunluk yalnızlı÷ın kırık sazı
Senin yüre÷in hani?
Hani, ne kazansak bölüúecektik;
Bir bıçak a÷zı acı, bir kaúık dolusu kan veya mutluluk?..
Dün akúam bir yıldız kaydı uzaklara, ben seni düúünürken
Nereye, kim için bu sonu meçhul yolculuk?
Bir yerlere ya÷mur ya÷ıyor, duyuyorum,
øçimde úimúekler balkıyor, biliyorum
Bizim kavlimiz hani?
Kavlimiz sonsuzlukla sınırlıydı,
Zaman üstüneydi bembeyaz yeminlerimiz...
Hangi hoyrat bıçak bu eti kemikten sıyırdı,
Hangi yangınlarda kaldı kavilnamemiz?
Parmak izleri de bizim, bu imzalar da
Hani bu kalıplar ötesine taúan dünyamız,
Ölümle sınırlı vefa hani?
( 92 ) AÇIK ADRES
Mavi Zührem, dirimli÷im, ay tası;
Kutlu da÷da yerim Kartalkayası,
Gökce düúlerime da÷lar dar bugün!
294
Yoruldum fecirsiz hayal kurmaktan,
Aúk atına sık sık eyer vurmaktan,
Yoruldum, dahası, daha zor bugün.
Kınalı bir keklik vurdum düúümde,
Harut' la Marut'u gördüm düúümde,
Her kuyu gönlüme bir mezar bugün.
Doruklara bakar, dikçe yürürüm,
Taze belkilere ayak sürürüm,
Olmazlarla dünyam farümar bugün.
Ak azı÷ım, arzumanım, kökenim;
Ay batında san perçem dökenim,
Halimi sorarsan, âhûzar bugün.
Topuk vurup geçme, sana muhtacım;
Kar ya÷ar baúıma, çı÷ ba÷lar saçım,
Taraksı ellerin cana yar bugün.
Ya bir urgan uzat gö÷e çek beni,
Yada yar ol, yüre÷ine ek beni,
Yoksa heyheylerim intizar bugün
Kuúatıldım, yol kalmadı kaçacak,
Kımıldasam gök üstüme uçacak,
KARAKOÇ' u muhabbetle sar bugün!
( 93 ) MøRAS
Dergahına mürîd oldum, güneúe astın sen beni,
Yürek akkora dönüútü, ölüm gider dirim kalır.
Vakit renkli boncuklarla oynamanın vakti de÷il,
Sel baskınına u÷rarsa ne tarlam ne sürüm kalır.
Özü yanık, sesi kırık aúıklarda akıl gelgeç;
Aúktan baúka katık bilmem, yüre÷imde dürüm kalır.
Gökte ay, denizde gelgit, hasretse ısırır beni;
Kırılır benlik yumurtam, ne ak'ım ne sarım kalır.
Boú çuvala kapçık koymak, ömrü tüketmeye saymak,
Bana göre de÷il bunlar, ben göçsem úamarım kalır.
Gökkuúa÷ı bir ezgidir damar damar menekúeli
Sesin mutluluk oldu÷u yerde sesim yarım kalır.
295
Yar adını tekce yazan sadık bir zernüvisim ben,
Adım kütükten yolunsa, yürekte nigarım kalır.
KARAKOÇ bu úiirde de yorulmadan "dama" dedi,
Her dost dilde birkaç mısram, yolda intizarım kalır.
( 94 ) BÜTÜN KELEBEKLER 9 TEMMUZDUR
Ötelerden geçip giden uça÷ın
Kaynayan kükürtlü bir sudur homurtusu
Çekiyor bakıúlarımızı gökyüzüne
Bütün mavilikler kıpır kıpır
Bütün çiçeklenmeler bir özsu
Iúı÷a bulanmıú ince tüyleriyle
Çam yapraklarını fırçalıyor serin rüzgar
Bazan bir kuú olup úarkımızı söylüyor
Yüre÷imiz kıpır kıpır
Mutlulu÷u yeúertiyor tarlalar
Sevgilimin bana iúledi÷i ses
A÷ca kanatlarıyla uçarken tepelere
Kediler yalanıyor pusularda
Bütün yapraklar kıpır kıpır
Bütün yan bakmalar bir susuz dere
Sevgilerin tam úölenli hasat vakti
Kemale eriúmiú bir ipekböce÷i
Deliyor kozasını ve dünyayı görüyor
Havada bulutlar kıpır kıpır
Yerlerde rengarenk kır çiçe÷i
Toyca seken gözlerimiz duraksız
Böyle güzel baúlayan gün güzel gider
Bir gong vurmasıdır uzaklarda
Iúık kıpır kıpır
9 Temmuzdur bütün kelebekler
Kırmızı otobüslerin dolu dolu geçti÷i
Sapa yollarda yaúamak var ya Temmuzu
øri bir meúenin arkasından bakar güneú
Bütün hatıralar kıpır kıpır
Her özlem yürekte sofra tuzu
ølk kim hatırlarsa bir çentik atsın
Sonra sese döksün aklından geçenleri,
296
Ben hep çiçek açmıú bir ıhlamur düúünürüm
Sevdalı dalları kıpır kıpır
Sevgi bir pınardır candan içeri
( 95 ) YENøDEN
Evi yanan adam
Yeniden kurabilir evini
Yüre÷i yanmıú adam
Yeniden diriltebilir yüre÷ini
Yazgısına küsmüú bir úair
Yeniden sebil edebilir sevgisini
Güzele aúık bir bahçıvan
Her gün yeniden düzeltir, süsler bahçesini
Yeter ki gönlü zengin olsun
Kiúi bir so÷an la da kurar sofrasını
Ama ahmaklı÷ı yüzünden
Yurdunu, dilini, dinini
Ve hürriyetini yitiren bir adam
Bir daha bulamaz kendisini
( 96 ) SÖKTÜM TAN YERøNøN MÜHÜRÜNÜ
Söktüm tan yerinin mühürünü
Aydınlı÷ı saçlarıma taktım geliyorum
Sen hala dalındasın, tomurcuksun
Sen hala dünü yaúıyorsun dünü
Yeni bir misafir beklemedi÷ini
Sen söze dökmeden biliyorum
Bozdum çiçeksiz yaúamanın kara sihrini
Çorak toprakları bıraktım geliyorum
Sen hala gördüklerinle avunuyorsun, çocuksun
Acısız bakıúların sini sini
Sen hala o çocuksun, biliyorum
Ay karanlı÷ında da úaúırmadım yolumu
Sana yüre÷imi yaktım geliyorum
Sen hala elindeki i÷neye iplik takmakla meúgulsün
Demiyorsun ki benim iúim bu mu
Duymuyorsun bile baharın kokusunu
Topra÷a bakmadı÷ını biliyorum
Vefa derler, bir kutsal ayna vardır
Ben bu aynaya canımla baktım geliyorum
297
Sen hala uçarısın, adımı unutmuúsun
Bana merkez olan sana kenardır
Ben senin kıvam mı biliyorum
Nereye bakarsan bak izimi göreceksin
Bir sarı yıldız gibi aktım geliyorum
Sen hala yuvadasın, sen hala küçük kuúsun
Ormanların u÷ultusunda tükeneceksin
Gözlerin yarı açık yarı kapalı
Kapını tam açmayacaksın, biliyorum
Çı÷ kopar, seller gider, ortalık bir velvele
Ben kirli çıkınımı döktüm geliyorum
Kapalı avucunda sen neyi saklıyorsun?
Kelebek kovalıyan hala dünkü çocuksun
Vaktidir düúlerini, aúklarını tazele
Uzaklara uçma÷a hazırsın, biliyorum
Ça÷ına tanık olan en seçkin biderimi
Benim olan zamana ektim geliyorum
Aúk úöleni baúladı, sen kimi bekliyorsun?
Her defter de adın var ama ortada yoksun
Nazlısın biliyorum
Söktüm tan yerinin mühürünü
Aydınlı÷ı saçlarıma taktım geliyorum
Sen hala dalındasın, ıúıl-ıúıl tomurcuk
Sen hala dünü yaúıyorsun dünü
Ben sana bugünü getiriyorum
Ey maviler üstüne maviler giyen çocuk
Ben senin iftar vuslatı, bekledi÷ini
Beklerken hangi havuzlara aktı÷ını
Ben senin nerelere baktı÷ını biliyorum
( 97 ) BEYAZ BULUTLAR ALTINDA
Açmayın yüzünü ölünün
O üstünde yatıyor úimdi
Vakitsiz solmuú gülünün
A÷latmayın kızını ölünün
O hesabını veriyor úimdi
Kanatları yolunmuú dilinin
298
Silmeyin izini ölünün
Melekler kalıbını alıyor úimdi
Üstüne serilecek halının
Çalmayın sazını ölünün
O bütün notaları unuttu úimdi
Tılsımı bozuldu elinin
øri kanatlı kuúlar götürdü yazını ölünün
O sonsuza bakan bir baúak úimdi
Kilidi sökülmüú yolunun
( 98 ) MÜHRE
Kara ipliklerine yıldızları dizer
Suyunu ısıtırdı gecenin.
Havaya ayrılı÷ın resmini çizer,
Gülünü kanatırdı gecenin.
Bir dura÷an bulut, bir deliúmen tay;
Bir görürsün güneú, bir görürsün ay;
Bir duyarsın hem paydadır hem de pay
Yordamını anlatırdı gecenin.
Uzaktan bakınca bir görkemli kale
Hilesi cilvedir, cilvesi hile..
ùavkıyıp durur bu görkem ile
Damarını sızlatırdı gecenin.
Bir düú yansımasıdır gökte Zühre,
Hârut ile Mârut bu düúten bir behre
ùiirle hemhal olur mühre
Bahtını parlatırdı gecenin.
Yılanlar yuvalanmıú mazgalları
Kaç gönül kalmıú ki sevda hamalı?
Dil mühre, kalem mühre olalı
øffet kuúa÷ını sardı gecenin.
( 99 ) MERHABA
Denizi saçlarından tutup kim aya÷a kaldırır böyle
Kim çı÷lık attırır, hangi demir güç döver?
Dalgalar kepeze çarpıp çarpıp dönerler
"Vefasız bir dostun selamı alınırsa e÷er
299
Merhaba!"
Merhaba ey vefasız dost, kalbimdeki kırık hançer
Yıllar var ki bu sahilde yanmaz fener
Yine hülyalı úarkılara baúlamıú Siren'ler
Düúlerimizin teknesi kayalıklara do÷ru gider
Merhaba!
Senin uzak kaçıúındır bu dalgalar da÷-da÷
Sanki bir ordu bozulmuú, ya÷malanır ota÷
Bulutlar sende toplanmıú, ya÷acaksan ya÷
Bozdum küslük mühürünü çok çiçekli sana
Merhaba!
Benimse yorgun gönlümdür, sabrımdır úu kepez
Her dalgaya kucak açar da úikayet etmez
Bu kaçak vuslatlar artık aúıklara yetmez
Bir de÷il, beú de÷il, bin kez
Merhaba!
Ufukları yaylım ateúine tutan rüzgarın sesi
Burgu burgu ta iliklerime kadar iúledi
Ey ebru1i türkülere çiçek eken aúk güneúi
Ey yalımı büyük ayrılık ateúi
Merhaba!
Merhaba dost, merhaba kalbimin ince zan
Merhaba kutlu konuk, ana arı
Emzikteki çocu÷umun süt kokan dudakları
Sen bir gönder, ben bin ço÷altırım selamlan
Merhaba!
( 100 ) NOSTALJø
Ak katı÷ım, al-kirazım, aúk tavım;
Güzel yazgım, karbeyazım, has kavım;
Üç buutlu bir zamanda tek avım;
Bayram geldi, hasret arttı, sen yoksun...
Hayal çöllerinde yandım-üúüdüm,
Yay1adan yaylaya seymen taúıdım,
Kabuk tutan her yarayı kaúıdım;
Bayram geldi, hasret arttı, sen yoksun...
Dolunayı kuúak yaptım beline,
Seni ezberledim seher yeline,
Kaç kurban istersin o kuú diline?
300
Bayram geldi, hasret arttı, sen yoksun...
Yedi da÷dan yetmiú çiçek topladım;
Tek baúıma gezdim, tek-tek topladım;
Hep mut umdum, acı gerçek topladım,
Bayram geldi, hasret arttı, sen yoksun...
Saldırır da alıcıkuú saldırır,
Pence vurur, gökyüzüne kaldırır...
Bu gidiúle KARAKOÇ' un çıldırır,
Bayram geldi, hasret arttı, sen yoksun...
( 101 ) YETERøNCE
Arada bir böyle dalıp giderim
Bilmedi÷im bir limanda açarım gözlerimi
Her dilden çı÷lıklar ayyuka çıkar
Kim kime ne söyler, anlamam
Gemiler dolar boúalır
Konup konup kalkar martılar
Ben ufka bakanın bir göz erimi
Arada bir böyle dalıp giderim
Gözlerimi açarım ki ben kaybolmuúum
Yanmıú bir úehirden küller topluyorum
Kırmızı bir gülün gölgesi düúüyor önüme
Yeúil kediler dökülüyor an peteklerinden
-Aklın buradaki rolü ne?Yarı ayık yan sarhoúum
Arada bir böyle dalıp giderim
Gözlerimi açarım ki çevrem mezarlık
Ölülerin kimlikleridir mezar taúları
Ama beni ne kimlikleri düúündürür
Ne de taúlara kazılmıú yaúları
Bir cevap veren çıksın istiyorum
Yerin üstü mü karanlıktı,
Yerin altı mı karanlık?
Arada bir böyle dalıp giderim
Gözlerimi açarım ki bir kristal çarúı
Ne önü görünür ne ötesi
Beyler kostak kostak yürür
Hanımlar úıkır úıkır
Herkes kendi arzusunun kölesi
Herkesin dilinde bir úehvet marúı
Arada bir böyle dalıp giderim
301
Gözlerimi açarım ki kıyametler kopmuú
Yıkılmıú zalimlerin sarayları ve puthaneler
Gerçekleúmiú mazlumların rüyaları
Herkes kendi hesabını veriyor
Ça÷rılınca dayısı olanlar de÷il
Sırası gelen giriyor
Aynı terazide tartılıyor fil ile kuú
Arada bir böyle dalıp giderim
Arada bir rüyamda da gülerim
Bir úiir arı gibi sokup uyandırmasa beni
Yıldızlar sayısınca açar çiçeklerim
Vav kucaklım, turna perçemlim kandırmasa beni
Ebelik ederdim daha nice do÷umlara
Yeterince esans verdi güllerim
( 102 ) ÜÇ DAMLA KAN DÜùTÜ KARLARIN ÜSTÜNE
Gökyüzünde gök tüylü güvercinler
Takla ata ata uçuyorlardı,
Hayat ekme÷inin boz hamurunu
Kanat çırpa çırpa açıyorlardı....
En erken uç veren kardelenlerden
Baharı kokluyordu ilk uyanan böcek
Ak sütü bereketli bir anaydı zaman,
Umutlar yemyeúil göcek.
Basınca teti÷e pusuda yatan avcı,
Sıçrayıverdi kedilerin en irisi.
Bir güvercin düúerken yırtılıverdi
ùiirli bir sessizli÷in beyaz derisi.
Üç damla kan düútü karların üstüne,
Havada bir avuç tüy uçtu.
Türküm a÷ıt oldu bir yar üstüne,
Yüre÷im bir delik hurçtu.
Ayaklarım baúka yöne çekti, gönlüm baúka yöne;
Kör bulutlar gibi dolaúıp durdum...
A÷ladım bir güvercinin ölümüne,
Barut kokusunu içimde duydum.
Döküle döküle yürüdüm yollarda,
Arkamdan konuútular, duydum-duymadım....
Karda üç damla kan koúturdu beni,
Gökyüzü yırtıldı, yamayamadım
302
( 103 ) REDD-ø MøRAS
Eskimiú Türkmen kilimim yeter bana,
Kaçak döúek sereceksen, istemem!
Mezarlıklardan çiçek çalıp geceleri,
Gündüz bana göndereceksen, istemem!
Ruhumun kirli tırnaklarını kesip kesip
Aúıma katacaksan, dostluk kalır mı?
øyi günde yüzüme gülümseyip,
Kötü günde yüz döndüreceksen, istemem!
En uzak bir yıldızın ıúı÷ı da yeter bana
Ay hilal iken uzar úiirlerimin saçları
Önce önümsıra ıúıklar yakıp,
Sonra söndüreceksen, istemem!
Kumar masasında kazanılmıú kirli para gibi
Hayatı benimle kucaklamaksa maksadın,
Bırak, kendi iklimimde düúler kurayım,
Hoyratça uyandıracaksan, istemem.
En büyük ödül Hakk' ın yüzüdür bana,
Sevgiden, inançtan, helalinden bir úölen
Do÷ru gel, güzel gel, dostça gel ama
Usandıracaksan, østemem!
Çıkar ellerindeki kanlı eldivenleri,
Sesindeki, sözlerindeki sargıları çöz...
Yasak mısın de÷il misin, açık söyle,
Beni kandıracaksan, istemem!
( 104 ) OLA Kø BøR GÜN
Ola ki bir gün çıkıp gele
Uzaklarda kalan eski dostlardan biri
Sesinde aúina bir velvele
Kıymıklayıp durur güneúi
Ola ki bir gün çıkıp gele
El olup göç çekmiú sevgililerden biri
Gözlerinde bir turfanda gülücük
Estirir kavak yelleri
303
Ola ki bir gün çıkıp gele
Gönlümde yaúattıklarımdan eski biri
Kalbim yeniden úarkı söylemeye baúlar
Nabzımı tutunca elleri
Ola ki bir gün çıkıp gele
Hiç mi hiç gelmemek üzere giden biri
Se÷irir gök ekinler misali
Gölgesi düúünce içeri
Ola ki birgün çıkıp gele
Savaúlarda kaybolan úairlerden biri
Konuúmazdım yaraları kanamasın diye
O konuúurdu dipdiri
Ola ki bir gün çıkıp gele
Beni her zaman böyle bekletenlerden biri
Ilık bir ya÷mur gibi dokununca derime
De÷iúirdi kaderimin kaderi
Ya da bir gün ben çekip giderim burdan
Gelmeden benim beklediklerimin hiç biri
Dünyadır, duyanlar neler konuúmazlar ki ardımdan
Darbızlı tarlada çift sürer gibi
( 105 ) YÜREK DUYUNCA YUNUS’U
Salkımsögüt, san çiçek
Yunus'u bildi, konuútu.
Dertli dolap, börtü-böcek
Yunus'a geldi, konuútu.
Dolunaydır Yunus adın,
Güzel eve güzel odun,
E÷risi yakıúmaz dedin
Bu aúka canlar tutuútu.
Tuttum iúte ete÷inden,
øzinsıra gelirim ben...
Irmak taútı yata÷ından
Sular yükseldi, konuútu.
Yıldız saydım tane tane,
Konuk oldum hane hane...
Bu aúkla deli-divane
Oy yüre÷im ne tutuútu.
304
Gönüldür en yüce makam
Seni bildim, neden korkam?
øúte derim, iúte hırkam
Özünü buldu konuútu.
Yıldız da÷ınca ulusun
Mevla'nın özge kulusun
Sevgi ve hikmet dolusun
Hay yüre÷im ne tutuútu.
Ne köyüm var, ne bir úarım,
Ne sopam var, ne davarım
ùu KARAKOÇ hala yarım
Yüre÷i doldu, konuútu.
( 10 ) (GÜNEùE UÇMAK øSTøYORUM)
( 106 ) NEMRÛT DAöI ESøNTøSø
BøR úölen sonrası baúladı gezi,
Gündemdeki úiir sünün çerezi...
Kayısılar daha gök, kirazlar çıra,
Gönül gerek yari gökte uçura...
ølk aúkı ben burda tattım tanıdım;
Nice ilklerim var, hep kıdım kıdım.
Esme deli rüzgar, esme, uyandım;
øúte gene o kapıya dayandım...
Burda her güzeli Reyhan sanırım,
Baúka bir ad ne bilir, ne tanırım.
Yıllar Beyda÷ı'ndan karlar kürümüú,
Kupkuru dallara özsu yürümüú,
Gönül ki firarı, aúkta, hülyada,
Battal Gazi diyarına elveda!..
SÜRGÜ' de kahvaltı, Gölbaúı'nda çay,
Çay demlemek san' at, çay geçmek kolay.
Ben zoru severek sürer ekerim,
Suyu bile yokuúlara çekerim...
ùiir bir sevdaysa, hastasıyım ben,
ùiir bir san'atsa, ustasıyım ben...
Gölbaúı'ndan sonra yol kıvrım kıvrım,
Her gözgüde aynı imzamla tavrım.
Eskiden ünlüydü Besni beyleri,
Eúkıya basardı sık sık köyleri,
ùimdi da÷lar sa÷ır tüfek sesinden,
Gün bir tanık arar günötesinden...
305
ADIYAMAN-KAHTA kopmaz ikili,
Da÷/bayır her taraf tütün ekili.
Karakuú Tepesi nice sır saklar,
Bir tepe ki ufukları kucaklar...
Cendere köprüsü gerçek cendere,
Gökteki kartalı çeker mindere
Karúıda görkemli Kahta kalesi,
Sanki dev yumru÷u, aslan yelesi.
Gönlümü dinleyip kaleye çıktım,
Sevdalıydım; bir ya÷mur, bir ıúıktım,
Nere ya÷sam üç güvercin izledi,
Kanatlarım sevda sevda sızladı.
Kim girer korukken üzüm ba÷ına?
Çevirdim yolumu Nemrut Da÷ı'na.
NEDEN ova de÷il bir da÷ tepesi?
Sorgulanan burda ça÷lar ötesi...
Yontanlar kaybolmuú, yontulanlar var,
Kandan mızraklarla gün baúka do÷ar.
Nemrut' ta úölendir günün do÷uúu,
Bir, baúka albeni, bir baúka huúu...
ønsan büyülenir, insan büyürmüú,
Sanki yeryüzüyle gök öpüúürmüú.
Ne karım gördüm, ne ya÷murunu,
Güneú baúak baúak sermiú nurunu;
Baúı açık, baúı börklü tanrılar,
Almaz/vermez, taúa örklü tanrılar;
Aslanlar, kartallar, ateú suna÷ı,
Kırallar, eceler bekler bu da÷ı...
GÜN batarken ba÷daú kurdum doru÷a,
Selam verdim, topuk vurdum doru÷a;
Al bir aygır gibi kiúnerken güneú,
Göz kırptı Fırat'a bendeki ateú...
Petrol kuyuları gül-gül kızardı,
Nemrut'ta ruhumu sonsuzluk sardı;
Hem geçmiúi gördüm, hem gelece÷i,
Gün batarken ufuk bir kan çiçe÷i.
Nedir bu saltanat, nedir bu tören?
Semâvî bir düúle sarhoú oldum ben,
Rüzgar uçurmadan ineyim dedim,
Bekleyen dostlar var, döneyim dedim,
Kartal gibi kanat açtım engine,
Nemrut tepesinden uçtum engine...
306
( 107 ) HER AY ùAFAöINDA
BøR BEYAZ TURNAYIM BEN
KANATLARIM sızlar gezi deyince,
Her ay úafa÷ımda bir turnayım ben.
Ayaklarım boz topra÷a de÷ince
Tüy-telek dizerim has türkülerden.
Özlemlerim vatan kadar geniúler,
Ufuklara yansır gönlümden geçen.
Zamansa en gevrek sabrımı diúler,
øki da÷ın arasından geçerken.
Yarpuz otlarını ırgalar rüzgar,
Bir pınardan yayla suyu çerken.
Gün vuranda çiçek-çimen ıúılar,
Keskin gözler uzakları seçerken.
Hiçbir mekan tutsak alamaz gönlü,
Yörük halkı yaylasına göçerken.
HER ay úafa÷ında bir turnayım ben,
Sabah ezanını gökte dinlerim.
Çiçe÷e duranda kekik ve keven,
Bir ırma÷ın kenarına inerim.
Mevsim kurak gitse, hasat gecikse
ølk ben u÷unurum, ilk ben inlerim.
Bir çoban derdini kavala dökse
Yüre÷inde olanları anlarım.
Uzakları görmek, tanımak için
Yolda geçer çok sayılı günlerim.
Çoruh'ta bir köprüyü sel almıútır,
Geçit arayanlar bellim çanlarım.
Bir kamyon devrilmiútir Toroslarda,
Firaklı firaklı hep ben ünlerim.
"ALLI TURNAM bizim ele varırsan,
ùeker söyle, kaymak söyle, bal söyle!"
Böyle der türküyle garibin biri,
Dilsizi söyletir bu hasret böyle.
Fırat'ta bo÷ulmuú bir yol iúçisi,
Haber acı, kader buymuú, hâl böyle.
"Yayla yollarında kaldım yalınız,
Eúe-dosta malum olsun halimiz"
Böyle der türküyle garibin biri,
Dilsizi söyletir bu hasret böyle.
Kars'ta, Erzurum' da aúıklar ile
Sarıl saza, her havadan çal söyle.
Her ay úafa÷ında bir turnayım ben,
Bana derler, beyaz beyaz gül söyle.
307
Her ay úafa÷ında bir turnayım ben,
Barıúa beklerim bütün küsleri.
Ateú yakarak konuúur çobanlar,
Da÷dan da÷a alazlanır sesleri.
Bütün turnalara haram kıldım ben,
Boyalı-boncuklu tüm kafesleri...
Kömür iúçileri kömür üretir,
Yeraltında gül kokar nefesleri.
Akca kızlar, ferik kızlar gül derer,
Aynaları deli eder süsleri.
Davullu-zurnalı ırgat dü÷ünü,
Halaya ça÷ırır bütün dostları.
Bu yurt bizim, bu insanlar bizimdir,
Sonsuza dek kısılmasın sesleri!..
( 108 ) DÜN
Rengini atmıú bir foto÷rafın künyesidir dün!
Bu rengini yitirmiú eski foto÷rafı
økide bir çıkarıp gösterirsin
Çocuklarına, torunlarına, dostlarına
Gösterdikçe doldurursun boúalan rafı.
Foto÷raf baktıkça canlanır, anlamlaúır
Eski bahçelerden ıtırlar taúır,
Sen hep bu foto÷rafı yorumlarsın
Dünü ve bugünü yaúayan bir tanık olarak,
Ayrıntılarına kadar anlatırsın,
Bugüne taúırsın bütün dünü.
Yansı dünde kalanların aynasıdır dün!
Bir gider bir gelir sallayınca,
Bahçede bir a÷aca kurdu÷un salıncak.
Telli-duvaklı bir gelinin
Çarpıtırsa görüntüsünü bu kadar çarpıtır ancak
Yılların, yüzyılların hizmetini vermiú bir ayna.
Kastı yoktur, tozlanmıútır
øçin için a÷lamıú, küsmüú, nazlanmıútır
Bir sınır kapısıdır,
Bir köprü baúıdır
Buruú buruú bir mendil
Sesini yitirmiú bir kuú
Bir mektuptur
308
Gündemden düúmüú
Ve tünelin geri dönülmez ucudur bütün dün.
Kokusu seherlerde kalmıú bir kuú dansıdır dün!
Çalgıcılar çalmaya baúladılar iúte,
O umur görmüú eski çalgıları...
Bütün hatıralar dansa kalkmıú,
Giysiler, figürler, ritimler eski.
Edep ve erkan a÷ır basıyor bu cümbüúte,
Sarmaúık - güller tırmanmıú balkonlara,
Ayın úavkı vurmuú pencereden..
Bütün úadırvanlardan dökülen su
Ya güvercindir ya kumru
Zaman, dünde bırakır bütün dünü.
Hiç deniz dibine inmemiúlerin rüyasıdır dün!
Iúı÷ın fazlası fazla
Karanlık ta öyle
Göz ne ıúı÷ı çok sever, ne karanlı÷ı
økisi de etkiler görmeyi
Ölüm bile ya karanlık halinde gelir, ya ıúık
Her göz kaldırmaz sürmeyi
Ve kuyulardan fazla sarkmaya gelmez
Deniz kamçı yemeyince dalgalar yükselmez,
Âúık olur da aúkı tarif edemez aúık.
Belki de çok derinlerde saklanan bir incidir
Yada herúeyin anasıdır dün...
( 109 ) YAùAMA SEVøNCø
Her sabah yataktan kalkar kalkmaz
aynanın karúısında giyiniyorum
tıraúım gelmiúse tıraú olup
kahvaltıyı beklemeden
kapıya çıkıyorum,
bütün komúuları soruyorum
sayrı ve sa÷
her kes hayatta
seviniyorum.
Serçeler cıvıldaúıyor bahçelerde
bir horoz bir tavu÷u kovalıyor
bir köpek bir kediyi
akrep yelkovanı
309
dakikalar saniyeleri
ömür zamanı
kuúlar, karıncalar, anlar
her yerde ıúı÷ı kovalıyor,
çocuk ve büyük
sayrı ve sa÷
herkes ayakta
seviniyorum.
Postacı buradan geçecek birazdan
çantası dolu dolu
uzakları yakın edecek
bıraktı÷ı zarflar dolusu,
úu komúunun kızı
úu komúunun o÷lu,
birisi rüzgar gibi çarpar
öteki güneú,
herkes sıcak
herkes hızlı
herkes mutlu
seviniyorum.
Yel vurdukça ırgalanan
yayla sabahlarına tutkun
ıúı÷a sevdalı
taze bir kenger gibiyim,
gördü÷üm güzellikler karúısında
iyilikler karúısında
su emen bir sünger gibiyim,
yerler ve gökler
gözlerimden yüre÷ime akıyor
dere, tepe, da÷
meyveli bahçe
Ekili tarla
üzümlü ba÷
balıklı göl
ve gökyüzü
yerli yerinde
herkes sa÷
seviniyorum.
Soka÷ın bir baúından bir baúına
selam vere vere yürüyorum,
bir cümleyi noktalar gibi
arada bir duruyorum,
herkes konuúuyor
310
duyuyorum,
sevgimle herkese
dokunabiliyorum
kavak de÷il,
baúımda gül yelleri esiyor
gönlümde kırk ikindi ya÷murları
dolaúıp eve dönüyorum,
sofra hazır
evinse iklimi aúk ve huzur
herkesin yüzü gülüyor
üst kata çıkıyorum
Alt-kata iniyorum
sofraya oturuyorum
bir lokma ya yiyor
ya yiyemiyorum,
masam beni bekliyor
masanın üstünde -yazı makinam
tuúlar kulvarda koúmaya hazır
úiir yaz diye kiúniyor
yazmaya oturuyorum,
ilk tuúa basıyorum besmeleyle
beynimde raksediyor
uzun kanatlı kelimeler
gönlümün memeleri süt dolu
sa÷ılmak ister
úiir ve kelam güzeli
baldan tatlı kelimeler
sevilmek ister
hayattayım,
hayattasın,
hayattayız
seviniyorum.
( 110 ) ER Køùø NøYETøNE
Ne erli÷i kalmıú ne pirli÷i
Ruh uçmuú, kavuúmuú hürriyetine,
Rapor da düzenlenmiú öldü÷üne dair,
Yeri de hazırlanmıú mezarlıkta
Yumuúlar, kefenlemiúler
Buyurun úimdi namazına:
- "Er kiúi niyetine!"
Son yolculu÷una çıkacak omuzlar üstünde,
Görüp görece÷i son saltanat bu.
Artık televizyon seyredemiyecek hiçbir kanaldan,
311
Sigara üstüne sigara yakamıyacak
Bir güzel geçerken
Bir daha do÷rulup bakamıyacak,
Aldırmayacak sevdiklerinin nazına
Buraya kadardı korkusu.
Can, sevdi÷ine kaçan bir kadın gibi
Terk etti÷inde o nazenin bedeni
Beden bir kuru kütüktür boylu boyunca
Yitirir beú duyusunu, kilitlenir
Vakit tek boyutludur artık
Parmaklan kuú olamaz sazına,
Daha sorulur mu nedeni?
Dört tekbir ile imama uyup
Durmuúlar namaza er kiúi niyetine...
Erdemler ki sıralanıyor úimdi kenar suyu gibi
Son gönderilerdir bunlar kapanan defterine
Ne üúür, ne terler artık
Ne aú, ne ekmek derdi
Kim bakar ço÷una-azına
Kim damak úaklatır ölmüú bülbül etine?
Oysa ne erli÷i kalmıú ne pirli÷i
Bir tabuta sı÷mıú bütün varlı÷ı,
Pusudan tek tek çıkıyor mirasçılar
Bir kaç gün diz dize oturacaklar
Bir kaç gün göz göze bakıúacaklar
Gizli gizli açacaklar radyonun dü÷mesini
Filim seyredemiyecekler aúikare
Sinekler bile alıúacak a÷ıtçıların avazına
Terekeden sayılmayacak diú fırçası-macunu
Pijaması ve terli÷i...
Tarla-takım, nakit
Ortaya döküp bölüúecekler,
Satlı÷a çıkaracaklar evini,
Birisi diyecek: "Geç kaldılar!"
( 111 ) BENøMLE
Tan ıúık dökerken bir ün ederim,
Sesim seke seke çarpar da÷lara
Ve da÷lar benimle türkçe konuúur.
Rüzgarlar neúveyle sokulur bana,
Nefesleri kekik, reçine kokar...
Rüzgarlar benimle türkçe konuúur.
312
Göksümü tokaçlar yüre÷im güm güm,
øner dere kenarında yürürüm,
Tüm sular benimle türkçe konuúur.
Yardan mektup gelir açar okurum,
øçim çiçeklenir, kuúça úakırım,
Çiçekler benimle türkçe konuúur.
Bastı÷ım topraklar, baktı÷ım yerler.
Yıldızlar gönlümle türkçe seviúir,
Yıldızlar benimle türkçe konuúur.
( 112 ) TÜRKÇEM
Türkçem kıpır kıpır, türkçem renk-ıúık;
Sanki imbiklerden süzülüp gelir...
Beyaz gül, mor sümbül, mavi sarmaúık;
Gönül bahçemizden çözülüp gelir.
Annem dama÷ıma sa÷mıú süt diye,
Vakte nokta nokta kazılıp gelir.
Dolamıú diline babam, kut diye,
Her söz mısra mısra dizilip gelir.
Bugünüm, yarınım, gündüzüm, gecem
Hep ayın potada ezilip gelir.
Devletim, bayra÷ım, ülkemdir türkçem,
Türkçem gök katında yazılıp gelir.
( 113 ) SERHAT’ÇIöIM
ùimdi
güneúin gurûb vaktidir
yavaú yavaú
maviden ala dönüúüyor
bütün deniz.
Sular
bir can alacakları vakit
ulum ulum ulurlarmıú,
kurban kuca÷a düúünce
ulumalar susar,
her oyunda
"ùah!" dermiú giz.
Sayfaları yitik
mezmur divanlarının
efsunlu inciri
313
yılan öldü,
takvimlere sobe
hayat bir kör dehliz.
Bir asma altında
biraz dinlenecektim güya
ellerin düútü aklıma,
dingin havaları sevmezdin sen
iúte fırça, iúte boya
bulut gerekiyorsa bulut,
a÷aç gerekiyorsa a÷aç,
kuú, yıldız, çocuk ve çiçek
daha neler gerekiyorsa onu çiz!
Parçalar toynaklarıyla yüre÷imi
ayrılık kulvarında koúan atlar,
gözlerim toroslarda iki çeúme
balam der a÷larım
úimdi
güneúin gurub vaktidir,
úimdi mevsim güz...
( 114 ) HER MEVSøM AÇIGIM YAöMURLARA
Teti÷e basarsın
tetik düúer
ve tüfek patlar,
kurúun çekirde÷i uçar gider
bir ses yankılanır sessizlikte
sonrası gene sessizlik...
Ortada ölü bir av,
bir boú kovan,
úimdi o boú kovan benim iúte.
Bilâücret çalıúırım
elime kalemi alınca,
içime úiirin rüzgarı dolunca
nerde
ne zaman duraca÷ımı
bilemem,
bir konuma girince
bütün turnaları,
bütün cerenleri ba÷rına çeken
en geniú savan benim iúte.
Nasıl da görür
gökten bakınca
saklanan bıldırcını
314
saklandı÷ı yerde,
nasıl da sa÷ılır üstüne
bıldırcının
bir korkusuz akdo÷an,
top bana geçince
çekerim úutu
kaleye do÷ru
o akdo÷an benim iúte.
Bir deprem oldu,
habersiz avladı beni
gökler baúıma geçti,
yerler ayaklarımın altından uçtu,
göller umutlarımı içti
bir uyurgezerim úimdi
döúüme vururum eyvah deyi,
boú bir koyan
ıssız bir sayan
kötürüm bir akdo÷an
yaralı bir baba
yörük bir úair,
yüre÷imden vurulmuúum
kan revan benim iúte...
( 115 ) øFLAS DUYURUSU
Hayra bir alamet sayma halimi,
Aynaya bakacak yüzüm kalmadı.
Bin kez teslim oldum keskin kesere,
Yontula yontula özüm kalmadı.
Bilemedim gitti dünya kime yar,
Kimler gam ehlidir, kimler bahtiyar?
Karıútı hesapta yar ile a÷yar,
Dünyada kimseye nazım kalmadı.
Orman idim ateú yaktı kavurdu.
Küllerimi deli rüzgar savurdu,
Felek tokadım vurdukça vurdu,
Çıkacak topra÷ım- tozum kalmadı.
Evlat verdi, ayrı ayrı adreste,
Gül dalından kopmuú, bülbül kafeste,
Zübde-i ademdim ben her nefeste,
Kuru saltanatta gözüm kalmadı.
315
Mürur-ı zamandan söz etme bana,
Fare bir kez düúer aynı kapana.
KARAKOÇ, bu sözüm-sohbetim sana,
Ölümden öteye çözüm kalmadı.
( 116 ) NE OCAK AYINI SEVøYORUM
NE DE SøLAHLARI
Bekaretini bozdular sesleriyle mahmur göklerimizin
Kirli ayaklar altında sancılanıyor kutsal topraklar
Sadistçe alkıúlıyoruz yanıúını Körfezin
Bin inip, bin kalkıyor istavroz çizen uçaklar
Ça÷daú bir Haçlı Savaúıdır bu savaú, merhameti yok
Atmıú kapa÷ım pandora kutusu
Her yerde, her zaman kötülükler egemen
Kendi kınında paslanan bir bıçaktır sözün do÷rusu
Körfezde ton-ton bombalar ya÷ıyor, ülkemize zam
Orda da, burda da ezilen, horlanan hep halk
Durmadan ibikleri kızarıyor harp zenginlerinin
Her zaman mazlumun kafasında patlıyor kabak
Bir çocuk, çiçeklere de÷il, gökten ya÷an bombalara bakıyor
O bombalar ki evlerini yerle bir etmiú
Kaç gündür aç, kaç göndür açıkta yatıp kalkıyor
Anne gitmiú, baba gitmiú, amcalar gitmiú.
Bir kedi o çocuktan daha úanslıdır
Yangın yerlerinde ürkek ürkek dolaúırken
"Komúusu aç iken, tok gezen mü' min de÷il" diyor Peygamberimiz
ùimdi, kendi çocuklarımı nasıl öper okúarım ben?
ùahlanmıú çelik atları kelle avcılarının "Çöl Fırtınası"nda
Burada sulu-kafa bir köstebek zevkinden sı÷ınıyor ekranlara
Ba÷dat da, Basra da can çekiúiyor
"Kapıp kaçmak yok" diyorlar bir koyup üç alanlara
Saddam küçük diktatör, kötü figüran, "star"lar baúkaları
Er-geç anlayacak bu gerçe÷i, ama iú iúten geçince
Ekmek ve ilaç taúısalar bile artık sevmiyorum uçakları
Çok ölüm kustular kaúarlanmıúların keyfince
Gücüm yetseydi bir úiirle kınamaz takvimlerden kazırdım
Çiçeksiz bir mezar gibi onbir ayın önünde dikilen úu ocak ayını
Nasıl unuturum, bir yirmi ocakta Azerbaycan'da da soykırımı yapıldı,
Bu onyedi ocakta da Körfez aldı payını
316
Hangisini hatırlasam, yüre÷im yemden kanar
Hiç iúlem görmemiú bir dilekçeye dönüúür çaresizli÷im
Karanfiller a÷larken savaú, sonrasını
bekliyor akbabalar
ùimdiden pis bir ya÷mur baúladı siyim siyim.
( 117 ) YORGUN BULUTLAR
OTURMUù GÖZLERøNE
VE HÂLÂ BøR HÜSNÜYUSUFTUR
BENDEKø YÜZÜN
Sanki do÷du÷umda kayalara zincirlenmiú bir mahkûmum ben
Seslensem bütün kayalar üzerime uçacak
Sanki türbelere adanan son mumum ben
Yüre÷im öylesine sımsıcak
Sesimse içimde yer arar saklanacak
Parkın tenha bir yerinde tek baúıma oturmuúum
Kanatlarım daireler çiziyor eski temmuzlarda
Sık sık yüzünle karúılaúıyorum, seyre durmuúum
Bir cenaze gidiyor omuzlarda
Kaderim kayıyor buzlarda
Her zaman çevrem kalabalık, bense yalnızım
Sorana derim ki; yüre÷im yarimin yaúında
Bütün pusulaların ibrelerini úaúırtır yıldızım
Bir senin dıúında
Güneúse senin peúinde
Gelip geçen her geminin selam düdü÷ünde
Sanki ateúlere basar, bıçak üstünde yürürüm
Bir bulut gerisinde yüzünün güldü÷ünde
Renk renk bandıralarda seni görürüm
Düú görmekte özgürüm
Yorgun bulutlar oturmuú gözlerine
Ve hâlâ taze bir hüsnüyusuftur bendeki yüzün
Ey benim takvimim, künyem, güldestem, divanım,
Ey ıúık hızında seyreden hüzün
Gülümse, kördü÷ümler çözülsün
Çok vaktimi çaldı düú hırsızlan
øzci kuúlarıma dedim ki, arayın, bulun
Ben senin potanda erimiú sen olmuúum
Da÷ılmıúım yollarına østanbul'un
Kesiúti÷i çizgideyiz arz ve tul’un
317
( 118 ) BAHÇEYE AÇILAN PENCEREDEN
Tadını, kokusunu tanımak için
bir tanesi yeter ehline,
ısırmaya gerek yok birlerce úeftaliyi.
Seferlerin en kutlusu,
kamuslar zenginli÷ince geniú düúünmek
ve çok az kelimeyle boyutlandırmak çok úeyi.
Kelimelerin hakkını vermeden, kelimeleri
sapan taúı gibi fırlatıp boúlu÷a atmak,
murdar etmektir kelimeyi.
Asker terhis olur, memur emekli,
ama her sabah kıúlada baúka bir kur'a talimdedir
gece bir maça kızı, gündüz bir kupa beyi.
Söz eri der:-Gönül sarayımda dilsiz yaúarım,
boynu bükük ay çiçe÷inden ö÷rendim ben
dili yede÷e alıp düúünmeyi.
Dil ki, gönül sarayının anahtarıdır,
kimyacı der: - Hem zehir hem de tiryakdir dil,
suyu tatlı pınar, kimli÷i sevi.
( 119 ) øNDEKS
Bir úehrin en büyük parkındayım:
Vakit biraz sabah, biraz da akúam.
Güllere bakıyorum, güller mahmur,
Akúamsafalarıysa patlamıú domur domur.
Arılar var, kovanlardan yeni çıkıyor,
Arılar var, dönüyorlar kovanlarına
Hareketle dinginlik iç-içe,
Herúeyin farkındayım.
Bir úehrin en büyük parkındayım:
Bir yanda çocuklar, bir yanda yaúlılar
Ya oturmuúlar ya da uzanmıúlar
Sanki seslerini yitirmiúler de
Hülyalı gözleriyle konuúurlar.
Bir a÷açta bir çift kumru
Ötede bir sürü serçe
Fakirlikle zenginlik iç-içe,
Hepsinin farkındayım.
318
Bir úehrin en büyük parkındayım:
Gölgemden bir avcı peydah olur
Tüfe÷i omuzunda ava gider,
Bilirim ki gece kıra÷ı ya÷acak üstüne
Kaúları, kirpikleri, bıyıkları ıslanacak
Derken uzaklarda sabah olur
Ça÷alayla erginlik iç-içe
Seyrangâhımdadır, farkındayım.
Bir úehrin en büyük parkındayım:
Bir gölgeli adam çıkar gölgemden,
Tamdık birine benzetirim ben;
Elinde keseri, durmadan yontar
Tahta kaúıklar yapar úimúirden
Sonra da nakıúlar ve cilalar
Dirençle yılgınlık iç-içe
olup bitenlerin farkındayım.
Bir úehrin en büyük parkındayım:
Kapıya içimin haritasını çizmiúler
øçerde yerleri kirletmeyin
Ve çiçek koparmayın diye yazmıúlar.
Parktaki havuzda bir çift kayık,
Kafeste birkaç geyik
Sabırla gerginlik iç-içe,
Farkındayım.
Bir úehrin en büyük parkındayım:
Sanki bir tepede dikenim, çalıyım
Gece yıldızlara, gündüz kuúlara sevdalıyım.
øçimdeki ovada ordular vuruúuyor,
øçimdeki parktaysa yerle gök seviúiyor
Baúı kesiliyor baúkaldıranın
Yükseklik enginlik iç-içe,
Gelenin, gidenin farkındayım.
( 120 ) KARA YILAN
Çok ıssız bir vadide yürüyorum
Vakit ala-sıcak kuúluk vakti
Acım, susuzum, yorgunum
Her adımımda biraz daha eriyorum
Ama hepsini de bastırıyor
Sılaya dönmenin sevinci.
319
Keklikler ötüúüyor karúı yamaçlarda
Üveyikler uçuúuyor meúelerin arasında,
Bir kelebe÷i izliyorum sevgiyle
Sanki bana yolları ö÷retiyor
Öyle güzel öyle güzel ki
Tutup öpmek istiyorum kanatlarından
Etrafta kimse yok benden baúka.
Güneú ıslık çalıyor, ben türkü söylüyordum içimden
-Yorgunlu÷a, yalnızlı÷a baston olan türkülerden
Nereden çıktıysa bir kara yılan çıktı
Sırık gibi uzun kara bir yılan
Gözleri korlaúmıú ateú renginde
Saatlerce birlikte yürüdük
O yolun solundan, ben sa÷ından.
O tetikte, ben tetikteyim
Alıútık birbirimize baka baka
Sevgiye dönüútü içimizdeki so÷ukluk
Ne keklikleri duyuyordum, ne üveyikleri görüyordum
Kelebe÷i çoktan unutmuútum
Bir kara yılandı yine dostum,
Dilimizle de÷il ama
Bakıúlarımızla konuútuk.
Metrûk bir ba÷ın bitti÷i yerde
Güneúte zor çekilir bir yokuú baúlıyordu
Dostum kara yılan orada durdu
O durdu ben de durdum
Daha uzun, daha sıcak bakıútık
Sanki boynunu bükmüú, a÷lıyordu.
Hüzünlüydü, uzun sürdü vedalaúması
Sonra a÷ır a÷ır bir çalıya girdi
Dalları çiçeklere bezenmiú bir gül çalısına
Benim de içimden a÷lamak geçti
Selam verdim sı÷ındı÷ı çalıya
Ve hoúçakal deyip vurdum yola,
Saatlerce birlikteli÷imiz sona erdi.
Vücutta gezinen bir kurúun gibi.
Sık sık nükseder durur bu güzel anı,
Çok úeyi unuttum da bu dünyada
Hiçbir zaman unutmadım ben o yılanı.
Ne vakit tek baúıma bir yolculu÷a çıksam
Umarım o dost yine yanımda olsun,
O renkli kelebek hep önüm sıra uçsun
320
Güneú beynimde çalsın ıslı÷ını,
Üveyikler gözlerime tünesin,
Gül çalısı geri versin yılanı
Neler istemiyor sevenin canı?..
Güzel kendini da÷ıtmıú bir aynanın karúısında;
Gözler gazel, dil kaside, dudaklar beyt-i musarra.
Onu kitabıyla buldum yüre÷imin çarúısında,
Saçlarının kokusuyla çengel atmıútı bahara,
Iúıkla çiçek gibi.
( 121 ) KARANLIK ODADA
øKøNCø BANYO
ùurda bir top bulut, orda bir yıldız kümesi
Vaktin bekledi÷i haber ya÷mur kuúlarında.
Yel ıúı÷ın yeli, ses ıúı÷ın sesi
Daha bir ço÷alır dü÷üm baúlarında.
Gün iyice a÷aracak birazdan,
Çekilecek karanlı÷ın yorgun düúen suları.
Yer-gök çiçek çiçek gülümseyecek,
Öze yansıyacak her sır duvarı.
Kurt pusuda, kuzu a÷ılda bekler,
Yıldızlara baka baka vakti ayarlar çoban.
Iúı÷a do÷ru seyirir en sa÷lam kökler
Iúık ki at gibi kiúner uzaktan.
Evler bir kav gibi yanar içlerinden
Gönül bir o yana, bir bu yana kayar,
Dur durabilirsen artık yerinde
Saatler hep geriye do÷ru sayar.
Eskiden, çok eskiden úu düzlükte
Ordular karúılaúmıú, savaúlar olmuú.
Ay acı çı÷lıklar duymaktan geceleri,
Gündüz güneú kan kurutmaktan yorulmuú.
Nerede o úanlı komutanlar ki
Adları, zaferleri úimdi belli de÷il,
Peúlerinden çılgınca koúturmuúlar
Ve göçüp gitmiúler sersefil.
321
Eskiden, çok eskiden úu düzlükte
Pazarlar kurulmuú mal-can üstüne,
Gel gör ki devran de÷iúmiú, demler bitmiú
Yıldızlar ıúık yakmıyor artık düne.
Bunları topra÷a, güneúe, ay' a
Haykırmak de÷ildir bu úiirin sancısı,
ønandı÷ım zaman ve mekan bütünlü÷ünde
Her dilim foto÷rafımın yabancısı.
Hem suyuz biz, hem balı÷ız aynı suda,
Süzeklerden geçerken aúkın ebrûli rengi.
ùairler a÷asıdır bizim Peygamberimiz
Ve bütün kainatta tek nirengi...
( 122 ) YORUMLAR
Kör ihtiras
Gölgesi olmayan bir dev a÷açtır kendi topra÷ında
Tek yemiúi var ki, o da zifirdir.
Rastgele
Gözlere kızıl bulutları yaymaya baúladımı
Bil ki zaman zaman de÷il, gönülse esirdir.
Saplar
Kana susamıú kılıncını bir, bir daha
Kan de÷il göllenen, tepe tepe kirdir.
A÷ulu
Bir yel kıpırdar hain karanlıklardan
Bir yüzü keven çiçe÷i, bir yüzü kepirdir.
Kılıncını
Kiniyle görkemli kılan yalınkat bir dıú-ben
Turfanda bostan kokulu bir kelepirdir.
Ve
En güzel düúler ölür tabut yetiútiremez zaman
Her mekanda acı acı ço÷almak bir cebirdir.
A÷lar
Sedef kabukları altında çok antenli bir iç-ben
Dalgalar gelir gelir gider: Sahib birdir.
322
Bir yürek
Iúır bahçe bahçe çok sı÷ırcıklı
Kuyudaki gece unutulmuú bir mezamirdir.
Dost elinden
Gizli bir kanama ça÷rıúım yapar onca bıçaklı
Sevgi, sabır sularında bir ak zamirdir.
( 123 ) GÖNÜL DÖVERKEN YOKUùU
Çobanlar neden ürküttü,
Seher vakti bunca kuúu?
Çı÷lıklar dumanca tüttü,
Gönül döverken yokuúu.
Ufukta süzülüp giden,
Bir gemi mi, bir serçe mi?
Takılmıú bir gül dalına
Güzelin altın perçemi.
Neden geç kalır çocuklar?
Sokak kedilerle dolu...
Anneler bir serenattır,
Çiçekliyse evin yolu.
Horoz bir bakır iletken,
ùaúkın erken öttü yine.
Fitneler hiç yatmaz zaten,
Basar sözün teti÷ine.
Bıça÷ın a÷zıyla sırtı
Arasında esner zaman...
Bir umuttur her karartı,
Acabalara uzaktan.
Kaval yeleli bir atın
Iúıktır köpüklü teri.
Dost gelecek diye bekler.
Tutsak gönül, derbentleri.
Ve renkli bir ya÷mur baúlar
Dört köúeden úakır úakır,
Iúıktan úaúıran kuúlar
Bir bulutsu tüy bırakır.
323
Yaú ne ki yörük gönüle,
Her mevsim sevdası yeúil.
Her ortamda gök kanatlı
Bir tohumdur ıúıl ıúıl.
( 11 ) (BEYAZ DøLEKÇE)
( 124 ) BEYAZ DøLEKÇE'YE BEYAZ BøR ÖNSÖZ
I
Sevgili bir sepet incir göndermiú bahçesinden,
Sepetin üstünde bir demet kırmızı gül...
Daha balı akan incire dokunmadan,
Gülleri koklamadan kendinden geçti gönül.
Sevgili göz kırpıyor gördüm diye,
Susarsan ölürsün ey bülbül!
So÷an-ekmek yemiúsin açlık tekmeledikçe,
Keskin acılar sinmiú, gözlerinin damına
Kavunca sulandırmıú,
Birisi ayna gibi suyunu bulandırmıú
øsyân yok, katlanacaksın…
Önce çan sesleri duyulur kervan gelirken
Peúinden toz-duman,
Ya÷mur bekliyorsan her buluttan
Umutlanabildi÷in kadar umutlan
Öyle dokunmuú kader,
Öyle dokunmuú zaman,
Sayman kapıya gelmiú dü÷ün evi uyuyor,
Ne can alıcı bekler, ne de gelin alıcı
Nakkaú-ı ezelî’nin yaratıcı fırçası
Vakti renk renk boyuyor...
Zaman hem gül, hem incir
Zaman, seçme vaktidir;
Gülü bir vazoda kurutmaktan
GüIü kendi yumuúaklı÷ında
Bir yürek aklı÷ında
Ve kan sıcaklı÷ında bırakmak daha güzel.
Sevgili herúeyi tahlîl etmiútir,
Noksansız tertip etmiútir,
Güvercin gerdanlı÷ı sabahlarda
Zincir zincir
Göç ateúi yakmak daha güzel.
324
Sevgili bir gü÷üm süt göndermiú sürüsünden,
Yedi da÷ın çiçe÷inin kokusu sinmiú bu süte,
ùimdi soluk solu÷adır burayla öte,
ùimdi tamamen kelepçelendim sevgiliye ben
Sularında yüzen bir ak ku÷uyum,
Bir sabah yeliyim ba÷ında bahçesinde
Kırıp dökmeden esen,
Yoruldu÷um yerde ıúık topluyorum.
Bir mektup yazıyorsun yâre ulaúmak için,
Madem ki seviyorsun, zora katlanacaksın.
Her yerde dövülmek, kovulmak vardır,
Bin kez kovulsan da sevgilinin kapısından
Bin kez kanatlanacaksın,
Gönlüne de ki,
Seni sevgiliye adadım, dönüúüm yok
Artık mevsim som/bahardır.,
II
Sevgilinin sofrasına otururken ben
Önce segâh kıvamında besmele çekerim,
Sesimin úimúekleri mâverâyı arúınlar.
Sofradan kalkarken sultanıyegâh kıvraklı÷ında
"Elhamdü-lillah!" derim,
ùeytanının baca÷ını kırar kurúunlar.
Sevgili vuslat odasına ça÷ırır beni,
Kurbanlık koç gibi süslenirim,
Abdest üstüne abdest alır, öyle giderim.
Zikir kuúlarının hepsi içimde kanatlanır,
Sevgilinin kapısında kimlik sorarlar
Fazla söz bilmem ben,
"La ilahe illallah!" derim.
Sevgilinin bahçesinde bir gül koklarken
Kıskanmayı damıtırım gülün dikeninden,
Basarım masivâya 'hükümsüzdür' damgasını,
Çil çil kubbelerde yankılanır tutuúan sesim
Her iúe baúlarken can-özümden
"Bismillah!" derim
Laikler mahallesinden geçerim arada bir,
Hıúımla pençelerini gösterir bütün kör kediler.
Zehirli mantar tarlalarında
Fingirder ateistler za÷arlaúarak,
Duvardan duvara geçerler
Çorapsız gezen feministler
325
Cümlesi putperest, cümlesi hakir
Çatal dilli yılanlara benzerler...
Acırım, üzülürüm, düúünürüm,
"Elhubbu-lillâh!" derim.
Herúeye doyarsın, sevgi hariç,
Sevgilinin sofrasında sevgi has katık;
Dünyaya tapınan yıkılır kerpiç kerpiç,
Kalıcı de÷ildir mevki-makam,
Adam olmak lazım adam...
Gürültüsüz ve vakûr akar derin ırmaklar,
Sevgili kin bilmez, nuruyla kucaklar
øçim kamaúınca aúka gelir
"MâúalIah!" derim.
Duyun dört köúe yedi iklim,
Sevgili kurtuluúa ça÷ırıyor, dinleyin!
Sevgili kılavuz göndermiú iki cihan nuru
Sevgiler sultanı sevgilisini,
Yerleri-gökleri
Hep bir a÷ızdan
Salavâtlarla çiçekleyelim,
Kutluyalım cümle inananları
Aúkla çalkalansın sonsuzluk suları!
Dalgalar nasıl döverse kayaları
Yüre÷im de öyle dövüyor beni,
Kopuyor, da÷ılıyor çiçekten kemerim.
Nice güzeller var seyrangâhımda,
Ben,
Güzeller içinde bâkî olan tek güzel
"Allah!" derim
III
Duysun beni tân edenler, gönlüme bühtan edenler
Duysun dört köúe yedi iklim!
Horlamadı, göz kırptı bana sevgilim;
Aúk bâdesini içirdi, ben artık bende de÷ilim...
Zorlu bir hüküm gecesinde
Kansız ve a÷rısız yüzüldü derim,
Yeni açıldı gözlerim,
Dönüúüm yok
Söz verdim,
Sözüme sâdı÷ım ben.
326
Malik-üI mülk'tür, mâlik-i yevmiddîn'dir sevgili,
Rüzgâr bulutları toplamıú geliyor,
Can ya÷mur kokusu aldı,
Dur-durak bilmeden seyrir
Gönlüm úimdi bir gök ekin..
Hücremin kapısı muhkem kilitli,
Gardiyan diyor ki, senin iúin bitti,
Bitmeyen hangi iú, hangi gün var ki?
Ne can kaygusudur telâúımın sebebi
Ne de ten...
Kırılan testinin suyu dökülür,
Yârdan ayrılanın boynu bükülür
Biliyorum ben.
Sevgilinin saçının her bir teline
Asılmaktan yılgınlı÷a düúmem ben,
Murat bu murattır der, gülümserim ölüme,
Mutluluk sevinç kınaları sürer
Duâ için açılan ellerime,
Can usâreler damıtır çiçeklerden...
Horozlar boúa ba÷ıracaklar bu gece,
Bu gece sevgilinin kokusuna
Kırılan bir testiden boúalan sular gibi
Akaca÷ım ben.
IV
Yüre÷im çarptıkça hayattayım ben,
Düúünebildi÷im sürece hür...
ønanmıú, îmân etmiúimdir sevgiliye,
Yolunda ölmem gerekince
Bir nar gibi parçalanarak ölürüm.
Çok ya÷lı bir çırayım ben,
Yakmak istedi÷inde hemen yanarım;
Asılmamı isterse
En yüksek bir dala asılmaya da varım,
Her bıçak kolay keser,
Hep ip incinmeden götürür.
Ben cellatlarıma bile hakkımı helâl ettim
Yeter ki münâdiler fazla ba÷ırmasınlar,
Zikir hâlindeyken kalbim
Ve ruhum vücudumu selâmlarken...
Yeter ki sebebime haram bulaútırmasınlar,
Sevgilinin kaúları çatılmasın,
Aynalar sır vermez parçalanmakla
327
Tevhid pervâzında bir âúık turna
Dosta yönelince ay tutulmasın,
Beni öldürürse sevgim öldürür...
Ben ayak seslerimi topra÷a içiriyorum,
Sevgilinin yakınında yürürken.
Sesimin kırılmıú ayna döküklü÷ü,
Benzimin sarılı÷ı, boynumun büküklü÷ü
Can korkusundan de÷il canlar,
Çok ötelere açılın pergel kanatlarla
Çok ötelere...
Asr'a yemin etmiútir sevgili,
Demek ki zaman çok önemli,
Ben de bu eksende yemin ederim ki
Canla kıyaslanmayacak kadar sınırsızdır
Sevgilinin nazarıyla úekillenen
Kalbimin edeb'i,
Beni anlarsa bıça÷ın a÷zını öpen,
Öperken gülümseyen
Kurbanlıklar anlar.
Ömür dedi÷in bir bulut gölgesidir,
Bir çoban ateúidir kıvrım kıvrım tüten,
Tepede esen rüzgar, çöldeki su sesidir
Ve sürtüldükçe öten
Bir testere sesidir...
Dinleyin dört köúe yedi iklim,
Uyan deli gönlüm uyan,
"Esip savuran rüzgâra, ya÷mur yüklü bulutlara,
Kolayca süzülen gemilere
Ve iúleri yöneten meleklere
And olsun ki,
Size söz verilen kıyametin kopması
ùüphesiz gerçektir.
"Ödeúme günü gelecektir." (*) diyor sevgili.
(*) Zariyat Suresi Ayet 1-6
"ödeúme günü gelecektir."
O güne hazır mıyız, kuúkuluyum,
Sevgilinin hoúnutlu÷unu kazanamazsan
Karakoç atlarla yola çıksan yolda kalırsın,
Evin viraneye döner,
Tarlaların kepirleúir;
Benim diye kucakladı÷ın ne varsa
Cümlesini mirasçılar üleúir.
O sevgili ki bilir her gizlimizi,
328
Dilimiz içimize aksa da,
Diúlerimiz dudaklarımıza batsa da
O duyar koyaklarda yatan sesimizi...
O isterse ak eder yüzümüzü,
Kuruyan damarlarımızı nuruyla doldurur,
O isterse nârıyla yakar özümüzü
Bet beniz bırakmaz soldurul',
ø÷neden ipli÷e sorgular bizi..
Savurur küllerimizi kâinata
Hallaç pamu÷u gibi
Da÷ları da÷lara çarpar,
Gökleri maden gibi eritir,
Kurutur gölü, denizi.
Rahmânirrahîm' dir sevgili,
"øncir' ve zeytine and olsun,
And olsun Sinâ da÷ına,
And olsun bu güvenli Mekke úehrine ki;
Biz insanı en güzel úekilde yarattık" diyor. (**)
Bütün güzelliklere and olsun ki,
Lavlar püsküren bir yanarda÷ gibi
(**) Tîn Süresi Âyet 1-4
Tövbe sularına kanıyor yaralı yüre÷im.
Her zaman sevgiliye sı÷ınıyorum,
Bizi yarattı÷ın gibi güzel al,
Bizi sevdi÷ine ba÷ıúla, diyorum
Ve bahar tomurcukları gibi
Açılıp yalvarıyorum,
Kapanıp yalvarıyorum.
Güzel duâlarla doluúuyor içime,
Ay aydınlı÷ı serinlik kuúları.
Gören, gözeten, koruyan
Sevgili, hâlimiz sana ayan,
Hep seni zikrediyor bütün kâinat!..
( 125 ) BEYAZ DøLEKÇE IV
ùu besmele vurgunu kalbimi arz ederim,
Leylâ'msın, Mecnûn'unum, celbimi arz ederim.
ùeytan bit düúürmesin øslâmın harmanına,
Bir çıngı zarar verir bin sedir ormanına.
Adını kim zikretse, hastaysa úifâ bulur;
Sana sı÷ınan serçe, her avcıdan kurtulur.
329
Elimi Sana açtım, yüre÷im Sana açık,
Kucakla ki kulunu bitsin artık her açlık.
Gök ekince çalkansın güvercin gıdıkları,
østersen bin kez sına sözüne sâdıkları...
Gözlerin arkasında saklanan tüm sırları,
Gönülden geçenleri ve kayıp asırları,
Olmuúu-olaca÷ı bir Sen bilirsin ancak;
Benim dilimde tevhîd, kumaúı kutlu sancak.
Bezm-i elest'ten beri hasretini çekerim,
Rızan baharım olur, ben hep çiçek dökerim.
Iúı÷ım Sen olursun her tünelden geçerken,
Katı÷ım sevgin olur bengisu'lar içerken.
Tâ ezelden ebed'e sarhoúsam sebep Sensin,
Aklımdan ve kalbimden hiç çıkmayan hepSensin
Seni buldum úâdoldum, ham madenim eridi,
Seni bildim dirildim, otsu yanım çürüdü.
Kırklandım tövbelerle, sildim kirli izimi,
Huúûyla yere koydum alnımı ve dizimi...
Bana úahdamarımdan daha yakınsın Rabb'im,
Seninle zenginim ben, Seninle ıúır içim.
Sabrımı arz ederim, úükrümü arz ederim.
Yanı k duygularımı, fikrimi arz ederim.
Var olan co÷rafyada muhakkak ki Sen varsın,
Kulun fiyakası boú, Sen hep kalbe bakarsın.
Ey kalbime adını noksansız Yazan Allah!
Ancak sana mahsustur bu sırlı düzen, Allah.
Sana sevdalanmıúım, beni umutsuz etme;
Nefsin elinde koyup ma÷dur ve mutsuz etme!
Cehennem bir cezadır, cennet ise bir ödül,
Hepsini aúmak kolay, yeter ki ruhuma gül.
Ne ibretler damıttım sa÷lıktan-sayrılıktan,
Korkum ölümden de÷il, dost ile ayrılıktan.
Sabır at a÷zında gem, sabır úifalı çiçek,
Sınırlı herúey fânî, bir Sensin Mutlak Gerçek.
En güzeli güzelin, en do÷rusu do÷runun
Kuzeyin ve güneyin, batının ve do÷unun
Ey gerçek mâliki Dost, topra÷ım çürümekte,
Ateú gözlü afetler duvarda yürümekte...
Gözlerimi kapayıp kalbimle bakıyorum,
Kemiklerim su olmuú, ayakta akıyorum;
Tut elimden bırakma, denizler kabarıyor,
Bir hiç olma korkusu zamanımı sarıyor.
Andolsun zamana ki, hep Sen varsın özümde,
Zikrimin kayna÷ısın gecemde-gündüzümde.
Dilim Seninle kıvrak, vaktim Seninle berrak;
330
Sensin Rabbü'l-Âlemîn, Sensin Rahîm ve Rezzâk
Defterim önündedir, hâlimi arz ederim,
Ya÷murlu bir úairim, selimi arz ederim.
Bizi yoktan varettin, bize o÷ul-kız verdin;
A÷ız-burun tek ama çift-çift kulak-göz verdin.
Her vücut bir úehirdir, kalptir onun sultanı, .
Emanettir, taúırız, bize verdi÷in canı...
Hamd yalnız Sana mahsus, úükür Sana övgüdür,
Verdiklerine úükür, aldıklarına úükür!...
Ey bizi nefsimizle sorguya çeken Rabbim,
ønsan ne bir dikendir, ne de bir liken,Rabbim.
ønsan, "eúref-î mahlûk", insan bir "halife" dir,
Bu ritmi kim bozarsa o bozuk bir kefedir.
Sana ortak koúanın ba÷ıúlanmaz sirkati,
Kalbi mühürlü olan bilmez aúkı, firkati.
Tavuk çöplük deúeler, bülbül gül için úakır, ,
Seninle dost olanlar sularda iz bırakır.
Ufukta çakan úimúek bir ya÷mur habercisi,
Kayıp türbeler vardır, uzaktan yırtar sisi.
Gönül hep Seni umar, kul olmanın tadı bu,
Aúk bir Kerbelâ çölü, cümlenin muradı su.
Suyum-topra÷ım Senden,havam-ıúı÷ım Senden,
Nimetine gark ettin, bir nankör de÷ilim ben.
Bir adım yaklaúana on adım va'din vardır,
Sendendir her geniúlik, Sensiz kâinat dardır.
Can-evim çok ısındı, kaynıyor, coúuyorum;
Bütün talebim Sensin, yolunda koúuyorum.
Seni zikre ayırdım gündüzümü gecemi,
Yazdım Yüce Katına bembeyaz dilekçemi.
Âúıkların gözyaúı ya imzadır ya da pul,
Asla umutsuz de÷il Sana el açan bu kul.
Sadıklar çizgisinde úekillenirken fecir,
ùüpheli bir amel'e nasıl beklenir ecir?
Can-evimde dinlenir gam yükünün kervanı,
ùakır úakır su döker gönlümün úadırvanı.
Sesimin her yapra÷ı hamd ile mührelidir,
Yüre÷imden boúalan Sana özlem selidir.
Mezarlı÷a vuruyor ömrümüzün gölgesi,
Elde kalan köpüktür, dibe çöktü telvesi
Ey Rabb'im, silkelendim, yıkanıp geldim Sana,
Tevhîd sularındayım, demir attım limana.
Geçmiúimi unuttum bugünü yaúıyorum.
Lâyık gördün kullu÷a, imzanı taúıyorum. .
Öncenin öncesisin, sonranın sonrasısın,
331
Cümle yaratılmıúın yalansız aynasısın.
Kuú var mı ki uçmayı bırakıp da yürüsün?
Mümkün mü seni bilen gaflet içre sürünsün?
"ALLAH U EKBER" dedik, "LAøLÂHE øLLÂLLAH!"
Ve sarıldık ipine, sahibsin güzel Allah.
Bıkıp usanmam yoktur affını beklemekten,
Akıl çoktan kurtuldu uzun emeklemekten,
ømanımda gölge yok, úanımı arz ederim,
Yoluna kurban diye canımı arz ederim!..
( 12 ) (GÜNEùTEN ÖTE)
( 126 ) ÖTELERE DOöRU
Sular akıp gidiyor
Köprü yerinde
Gözümün biriyle sulara bakıyorum
Biriyle bulutlara
Köprünün üzerinde
Bulutlar geçip gidiyor
Gök yerli yerinde
Gözümün biriyle güneúe bakıyorum
Biriyle yollara
Bir tepenin üzerinde
Rüzgar esip esip gider
Da÷ hep yerinde
Yalnız büyüyen bir ardıç
Direnir zamana karúı
Da÷ın üzerinde
Kuúlar geç gelir, erken göçer
Tarlalar eski yerinde
Gözümün biriyle ırma÷a giriy rum
Biriyle yapıúmıúım eyere
Ayaklarım üzengide
Sultanım da gitti candostlar
ùanı yerinde
O yeni bir kutup yıldızıdır artık
Yolcu yönünü bulacak ıúı÷ında
Bu garip hep adını zikredecek
Ateú yalımı türkülerinde
332
(127 ) SESøNLE YAKA YAKA OKU BENø
Musluktan damlayan su sesine uyandım
Dudaklarım uçuklamıú, a÷zımın içi kupkuru
Bir kukumav öttü yanı baúımda
Sonra uç up gitti mezarlı÷a do÷ru
Orada sıkılır, durmaz döner sandım
Ve su oldum beklemeye sıvandım
Ses dinlerken sıkıútırdım muslu÷u
Kukumav dönmedi, ben çıktım araziye
Geceyi çiçekli bir kaktüse benzettim
Dükkanlar kapalı, çarúılar boútu
Her bekçi kahverengi tüylü bir kuútu
Atiye nerden gidilir, nerden bakılır maziye
Oturtmadım teraziye
Hüznümü bir torbaya doldurup
Merakımı yıldızlara arzettim
Ey latası sırtına dar gelen çelebi,
Nereden dinlemeye geçtin beni?
Konuúursam sesimin kanaması durmaz
Susarsam takvimlere úavkım vurmaz
øki uç arasında oturmuú bir tepeyim
Nazardan saklarım gönlümde eseni
En parlak tüylerini döküyor sonyaz
Alnımın ortasına bir öpücük kondur
ùiirler do÷urayım kuca÷ına
Çiçeklerden kanatlar yapayım yüre÷ime
Her vardiya ineyim sevginin oca÷ına
Çok derine inince sen sesini dokundur
Hazreti Davut gibi bir taú koyup sapana
Sonsuza fırlatayım sıca÷ı sıca÷ına
Sedef kakmalı bir rahlenin üzerine
Kırk besmeleyle gözlerimi bırakaca÷ım
Sesinle yaka yaka oku beni
Küllerimi toplayıp yeniden doku beni
Oruçluyum, sevdalıyım, abdestim taze
Silkelensem tozum Buhara kokar
Bir ceylan yüre÷i kadar sıca÷ım
333
( 128 ) øFùA
Ne zaman içim burkulsa açılarım daralır
kurbanlık bir koç olurum yakamı kurtaramam kasaptan
oturur zaman üstüne hayaller üretirim kanatları çiçekli
bütün boúlukları düúerim hesaptan
Derken bir duvar yıkılır, gülümser ötelerin ötesi evrenime
ölümsüzlü÷ün sırrını yakalarım devreye giren bir eshabdan
sabrın saçlarına dü÷ümlenirim gül gül
zikrim gülab olur yüre÷im bir gülabdan
Ey, anaforunda fırıl fırıl döndü÷üm deli nehir uyan,
sen ayrı kabtan yer içersin ben ayrı kabdan
hep benim firkatim yankılanır ufuklara
yapraklarını ya÷mur damlalarıyla ıslattı÷ım kitaptan
Aúktır zincirlerin en kalını, en a÷ırı, en kopmazı aúk
ve de parçayı bütüne, beriyi öteye ba÷layan tek kılabdan
et ve ot yiyenler anlar da anlamaz hak yiyenler
a÷layan bir gönülden inleyen bir rebabdan
ùimdi bir denizde sürgün yaúamanın tadıyla sarhoúum
benim ufuklara bakıúlarını giydiren en cömert kaptan
köhnemiú merasim kalıplarını kırıp döken benim
yer-gök bilgilidir bendeki inkılaptan
( 129 ) SUÇUMUZ MÜSLÜMAN OLMAKMIù
BU YERYÜZÜNDE
-Bosna-Hersek 'te savaúırken úehit düúen Maraúlı Ali Pınarbaúı 'na ve
bu savaúta inancı u÷runa direnmesini ve ölmesini bilen bütün Bosna
Hersekli müslümanlara bir saygı borcu.Geceli gündüzlü mermi çekirdekleri ya÷ıyor
Sevgi çiçekleri açmayan kirli göklerden
Sütlü mısırlarımız tarlalarda kurtlandı
Yedi÷imiz ölü aúı, içti÷imiz kan.
Bana adımı sormayın amcalarım
Bosnalı bir çocu÷um ben
Her úeyim yarım
Ne kadar zorlansam da ellerim uzanmıyor
Pazarda úehit düúen ablamın kanlı saçlarına
Her gece karartma var, ıúıklar yanmıyor
Fink atıyor varoúlarda kafir dinliler
ùehvetle sarılmıúlar savaú araçlarına
334
Köyler tek tek silindi haritalardan
ùehirler yakıldı ya÷malandı
Drina köprüsünün beli kırıldı
Mostar, Goradze düútü, Tuzla felç
Direnen Saraybosna' nın kalbi durdu duracak
Karlar yaralarımızın üstüne ya÷sa bile
Havalar bir kurúun kadar sıcak
Babam bir çıktı evimizden
Gidiú o gidiú, bir daha dönmedi geri
Annemi sürükleyi sürükleyi götürmüúler
Korkumdan, utancımdan
Kimseye soramıyorum götürdükleri yeri
Evimizin yerinde yeller esiyor
Uykusuz gözlerimize kaçan kül, duman
Oysa ne kadar mutluyduk daha dün
Ne kadar da çabuk de÷iúiyor zaman
Anamı babamı bu savaúta yitirdim
Ben Bosnalı çocuk/biz Bosnalı çocuklar
Yangın yerlerinde kedi yavrularıyla oynuyoruz
Lunaparka veda ettik
Güller, karanfiller ellerimize küskün
Yedi÷imiz ya kurúun ya kar
Hangi eve baksam feryad-figan
Herúey târümar
Dayımın o÷lu hastanede yatıyor
øki gözünü ve kolunu kaybetmiú
Kısacası iúi bitmiú
Komúumuzun kızı çıldırmıú iúkenceden
Toplu mezarlardan bahsediliyor
Irzına geçilmiú, hakarete u÷ramıú kadınlar
Dik tutamıyorlar e÷ilen baúlarını
Delik-deúik olmuú çocuklar
Artık gökyüzüne tutkuyla bakmıyorlar
Bir deli rüzgar kapıp götürmüú uçurtmalarını
Daha kimyasal silahlar da kullanacakmıú düúman
Üstümüze üstümüze geleceklermiú
Bunlar
Hergün duydu÷umuz haberlerden
335
Kime yaklaúsak üstümüze akrep atıyor
Her haçın zinciri kanlı bir kırbaç
Nerede barıú havarileri, insan hakları türkücüleri
Boynunu kim kırdı beyaz barıú güvercininin
Hep böyle kıvıracak mı çengi Gali,
Hep boú sözlerle oyalıyacaklar mı bizi?
Silahsızız, gönllümüz boú, karnımız aç
Genç-ihtiyar, kadın-erkek
Ve biz çocuklar
Topluca namaza duruyoruz
Bildi÷imiz baúka adres kalmadı
Ya özgürlük ya da ölüm diyoruz
Bütün dünyamız kan ve kar
( 130 ) TESPøHøN øPLøöø KOPUVERDø
Tesbihin ipli÷i kopuverdi
Ortalı÷a saçıldı taneleri
Ey gönül ustası sevdamızın,
Bir kuyuya düútüm, çıkar beni
Tohumun karnı yarıldı
Ortasından bir hayat filizlendi
Ey ak ku÷usu sularımızın,
Bütün karanlıklardan koru beni
Seninle güzeldi dolunay
Aynı rafa dizilirdi eski-yeni
Ey akıncıların baúı muallimim ey,
Kurtlar arasında bırakma beni
Seninle tatlıydı çorba, demli çay
Sofra zengin ama o iútah hani?
Daha bak, daha bak gözlerime
Ham yanım direndikçe daha yak beni
Göremiyorum ama duyuyorum
Durmadan ilahiler okuyor birileri
Sen’se bir bayrak açmıúsın ötelerden
Yer-gök ayakta selamlıyor seni
Kimseye soramıyorum kaç gün oldu
Sen bizim bu diyarı terk edeli
Gözlerinin foto÷rafını çekip büyüttüm
En güzel bir duaydı bedeli
336
Sen gitti n tesbihin ipli÷i kopuverdi
Kim toplayacak úimdi da÷ılan taneleri?
Ey aúk kervanının esenlik kılavuzu,
Sultanım efendim kolla beni
( 131 ) AY ùAFAGINDA TURNALAR
Has dostların hepsi erken kalkıp gittiler
Ay úafa÷ında rakseden beyaz turnalar gibi
Bense senin için kaldım gerilerde
Senin dostlu÷unun iffeti için
Saygıya sarılan çiçek yüre÷im
Sızılar aúk ile bir tar gibi
Ben senin için kaldım gerilerde
Buz gibi bir söz duyarda kayarsın diye
Yürek yalnızlı÷ına bir sancak dikmek için
Yıldızları sa÷mak için içine
Yolların denize ulaútı÷ı yerde
Sen varsın diye
Sen varsın diye sıvadım paçaları
Denize de dalabilirim artık, ateúe de
Yeniden yazabilirim aúkın kitabını
Herúeye baúlayabilirim yeniden
øçimde bir buhur gibi yürüdükçe sen
Dost, sana mecburum her köúede
Aúıkların göçü her zaman önden gider
Ben göçten ayrıldıysam, senin içindir bu ayrılık
Bak ya÷murlu ezgilerimle yeúeriyor stepler
Ay úafa÷ında rakseden beyaz turnalar gibi
Onlar batmadan suları çoktan geçtiler
Ve imtihan sırası bizde artık
( 132 ) DEMøRKAZIK YILDIZI
Gökyüzü bir Kazak çadırı, Alada÷lar'sa gümüú direk,
Her gece Demirkazık yıldızıyla konuútum, taútı yürek.
Kızlar dombra çalıp úen úarkılar söylüyor bülbül avazlı,
Bir kısrak gibi havalı, kırlangıç edalı, gülce nazlı.
Astragan kürkler gibidir bu Almatı'da bütün geceler,
Düúen pelit yerde patlar; ay ıúı÷ına bakar küceler.
Bir top beyaz bulut dönüp dolaúır gelir rüyama konar,
Etrafta kurt sürüleri dolaúır, mevsim karakıú, da÷-taú kar:
337
-Çocuktum, benim gözümde babam,arz'ın en yüksek da÷ıydı
Derviúti ve bilmiúti, sesi yıkanmıú bir gökkuúa÷ıydı
Ne zaman babamı dinlesem yere basmaz, gökte uçardım,
Bana sonsuzluk va'deden o gökkuúa÷ına gönül sardım.
Muhammed Bahaûddin'di babamın Demirkazık yıldızı
Hep O'na bakar, O'na ayarlardı sıklaúan nabzımızı.
Bir Semerkant ve Buhara haritası çizmiúti ruhuma,
Zaman, úimdi en güzel aynasını tutuyor çocuklu÷uma:
-Yaú, Peygamber yaúı, mıknatıslanmıú bir demir tozu gibi
Aúkın ululu÷una adıyorum ben arınmıú içimi...
Gözlerdeki ıúık, yüzlerdeki anlam, seslerdeki huzur
Yeryüzünü, gökyüzünü mutla ya÷murlamaya yetiyor.
Asya bir úiir bahçesi, hikmetli sözler saçılır gül gül,
Derim ki, budur, gördü÷üm ve görece÷im en güzel eylül.
Güzel dostlarla bölüúüyoruz bu aúkı, bu saltanatı
Yar gibi, ana gibi sarıp sarmalamıútır hür Almatı:
- ùapan giy, ata bin, kartalca çok yükseklere duraksız çık,
Seni hangi ok vurabilir yüre÷inden, kim tutar artık?
øúte gene karúımda, gene gülümsüyor Demirkazık yıldızı,
Saçlarımda rüzgarın úerbet damlaları bir beyaz sızı...
Üç Kırgız ressama poz verdim iúlek bir yolun ortasında,
Bana yüzümü çizdiler onbeú dakikanın ertesinde.
Dedim ki, sürgün ata yurduna döndü, gezgin yuvaya,
Her gece pencere md en mendil salladım ufuktaki aya:
- Onca yakından tanıdım ben Özbe÷i, Kaza÷ı, Kırgızı
Ey bana yolumu çizen kılavuzum Demirkazık yıldızı,
Kimseler kargımasın, kara bulutlar örtmesin yüzünü!
Sen ondur, sen güldür, koru bu büyülenmiú aúk öksüzünü!
Özledi÷im kutsal kentleri makarama sara sara
Dolaútım Biúkek, Çimkent, Taúkent, Novai, Buhara.
Kasr-ı Arifan'da can esridi, vakit dal dal çiçeklendi,
Hamur burda kıvam buldu ve sona erdi beklenti:
-El açıp yalvardım Hakk' a, olaki duamız kabul ola,
Yaratan, veren Allah’tır, istemek yaraúır aúık kula.
Hoúçakal Balkaú Gölü, Isık-Göl, dünyayı besleyen Aral,
Hoúçakal Cambul, Siriderya, Amuderya, sevdam hoúçakal.
Hoúçakal pirim efendim ùah-ı Nakú-i Bend hazretleri,
Hoúçakal úairim Abay, ulu Buhari ve Ali ùir Nevai!
Geldim, gördüm, gidiyorum, her çiçekten tuttum helal azık,
Iúı÷ın mahúere dek sürsün ey yıldızlar úahı Demirkazık!
338
( 133 ) GECENøN EùøöøNDE KENDøNø YAKAN SU
Vakit hayli geçti o kapı açık
Saklandı÷ın yerden haydi artık çık
Ben nereye baksam binlerce kılçık
Bir kıymık umuda yüre÷im esrir
Bir damla kan için uluúur kurtlar
Uzakta bir yerde bir can yanıyor
Yakut, zümrüt, safir, mercan yanıyor
Su yanıyor, suda cihan yanıyor
Sanmayınız yürek yaz, kıraç, kepir
Bir kurúun üstüne kurtulur yurtlar
Soyunup dökündüm bütün varımı
Dilimle ıslattım dudaklarımı
Gönül iter diúlenmiú her yarımı
Sevmek ne arma÷an ne de kelepir
Sevdikçe depreúir yürekte dertler
Ben nefsi öldürdüm artık savaú yok
Çok gözyaúı döktüm, kurudum, yaú yok
Gecenin boyuna göre kumaú yok
Selamladım uzak da÷ları bir bir
Ben kendimi yaktım, gülsün namertler
( 134 ) AöIT GøBø
Bir damla su için yaktım uykuyu
ey zalim Kerbela kıskandın suyu
i÷nesi a÷ulu geceler boyu
tek ezgi bilirim: canım yar o÷ul,
kanayan yaramı gel de sar o÷ul.
Hani dönecektin gitti÷in yerden
ne olur dönde gel sen bu seferden
dururken yüre÷im tutuúur birden
ne sular söndürür, ne de kar o÷ul,
kanayan yaramı gel de sar o÷lu.
O güzel yüzünde güneú batmazdı
bengisu yüre÷in kir-pas tutmazdı
sensiz bahçemizde bülbül ötmezdi
úimdi tek iúimiz ahüzar o÷ul,
kanayan yaramı gel de sar o÷ul.
Yine çivisini çaktı ayrılık
339
içimizi yaman yaktı ayrılık
yine yolumuza çıktı ayrılık
bu ayrılık yüre÷imde kor o÷ul,
kanayan yaramı gel de sar o÷ul.
Aç mısın, tok musun, yaralı mısın
dumanlı da÷ların maralı mısın
dünyada tek bahtı karalı mısın
bizi bizden -gayri kim anlar o÷ul,
kanayan yaramı gel de sar o÷ul.
A÷larım gözyaúım içim e akar
her damlası beni kavurur yakar
güller karanfiller kokunla kokar
nedir bu felaket, bu zarar o÷ul,
kanayan yaramı gel de sar o÷ul.
Uyur-uyanırım yola bakarım
her mermimi senin için sıkarım
bilmem ki yarına nasıl çıkarım
bize veda etti ilkbahar o÷ul,
kanayan yaramı gel de sar o÷ul!
( 135 ) SÖZE DAøR
Söz var; a÷zından kurúun gibi seker gider,
Söz var; padiúah gibi oturur cümlenin baúına.
Söz var; asılmaktan kurtarır seni,
Söz var; sülüs bir yazıyla kazılır mezar taúına.
Söz var; ne kokar ne bulaúır çevresine,
Söz var; benzer hatem yüzük kaúına.
Söz var; gecikirse dilinde ay tutulur,
Söz var; yakıútıramazsın yaúına.
Söz var; unutulursa zaman tökezler,
Söz var; söyleyince bereket katar aúına.
Söz var; saklarsan yaralanır adalet,
Söz var; söylersen dert olur baúına.
Söz var; ya÷lı kendir olup geçer boynuna,
Söz var; her kolaylı÷ı sa÷lar iúine.
340
Söz var; kelep kelep ıúık, bölüúürsün,
Söz var; söylemezsin yoldaúına.
( 136 ) ZONGULDAK
Eli-yüzü kara bir kent sanırdım,
Yanıttı gördü÷üm Zonguldak beni.
Bir göçük olunca hep utanırdım,
Kuúatırdı kara ile ak beni.
Gözümde Kilimli, Karadon, Kozlu
Can alan üç devdi, üç çarpık yüzlü,
Gördüm ki kızları hep ahu gözlü,
Haksızlıktan esirgedi Hak beni.
Yollar büklüm büklüm, binalar kat kat,
Pes eder burada en yü÷rük bir at...
Sanırsın gümüúe vurulmuú savat,
Diyemedim yakacaksan yak beni.
Kapuz’a yürüdüm, Fener’de gezdim,
Merkezde, kıyıda-kenarda gezdim,
Ben ki nice nice diyarda gezdim,
Bir baúka sarmıútır Zonguldak beni.
Dersin ki, bu úehir kartal yuvası,
Ufku deniz kesmiú, hiç yok ovası,
Yayladan gelene çarpar havası,
Kesmiyor burada her bıçak beni.
Köprüler, tüneller, vadiler geçtim,
Ekme÷inden yedim, suyundan içtim,
Yeúil tepelerde gönlümce uçtum,
Dolunay say, gök kubbeye çak beni!
Rıhtımda, iú yapmaz köhne tekneler,
Sanki kayıplardan birúeyler bekler...
Duldalardan gülümseyen çiçekler,
Kör etmez burada her yasak beni.
Aú-ekmek ve sudur kara kömürü,
Özünü ararken bulmuú demiri.
Kolay de÷il kırık kalbin tamiri,
Bahara taúıyor bir sıcak beni.
341
ønerken, çıkarken baúım dönüyor,
Martılar sürüyle uçup konuyor,
Zonguldak, konukluk sürem doluyor,
Ak çiçe÷im, al yakana tak beni!..
( 137 ) MERKEZ OLAN SEVGøLøDøR
Merkez olan sevgilidir, gevremiú bir kenarım ben,
ønsan kalıbı içinde yemyeúil bir çınarım ben...
Kendi dalıma asarım kendi ıslak yanlarımı;
Zikrederim, úükrederim, bir kaynayan pınarım ben.
Güç kimde, sabırlı kimdir, selam ile sınırım ben,
Vuruúan benlikler olur, hep kendimi kınarını ben.
( 138 ) ÜSTÜMDE ZORLU BøR øùøN
YORGUNLUöU VAR
Üstümde zorlu bir iúin yorgunlu÷u var, teri var,
Kaderi asla suçlamam, herkesin bir kaderi var...
ùikayetsiz yaúamayı mut için ilke bilmiúim,
Beter ne ki bu ölçekte, beterin de beteri var.
Meydan öyle geniútir ki dıúarı var, içeri var;
Her rüyanın bir yorumu, her eúyanın bir yeri var.
( 139 ) SøZøN øÇøN YAZDIM BU ùøøRø
- Çi÷dem ve Harun DOGRU' ya sevgilerimle.
Adresi belli ölülere
nasıl olsa çok tez ulaúır haberler
ey evrenin yitikleri
adresleri bilinmeyen ölüler
size do÷rultuyorum ıúı÷ımı
size ayarlıyorum sesimi
dilimde en tatlı sevda iksiri
bendedir en taze haber
sizin için yazdım ben bu úiiri
Direnmekte israr eden bir úehrin üstüne
cehennem topları gülleler ya÷dırıyor
taúımaya mahkumuz bu dünyanın yükünü
bir yük ki durmadan a÷dırıyor
342
yürek ulaúamıyor dostuna
her kedi göz dikmiú bir kaplan postuna
kısrak süt vermiyor yavrusuna
potuk anasını yadırgıyor
a÷aç kendi kökünü
Marangoz rendeliyor zamanı
demirci önündeki demiri yo÷uruyor
taúlarla oynuyor taú ustası
damlardan inmiyor her kuú hastası
pazarlarda en ucuz mal insan kanı
hiç do÷ru tütmüyor bacaların dumanı
úairler eúkali bozuk úiirler do÷uruyor
yanlıú iz peúinde geziyor hafiyeler
duyarak, düúünerek yaúayanların
ha çıktı ha çıkacak canı
çiçeksiz bir a÷açtır yarın
Dünya dünya oldu÷u günden beri
hiç böylesine pis kokmamıútı
sular zehir saçarak akmamıútı
úimdi parma÷ını de÷irsen diline
dilin i÷nesini batırır eline
haram akar her kapıdan içeri
dost dersin
dost atar tekmeyi beline
Gece mezarınızdan toprak çalarlar
da÷lardan, denizlerden çalarlar
gündüz bütün kasalar boú
çalanlar hep sizlerden çalarlar
üúür, titrer, sarınırsınız mitillere
sizi selama durdururlar
usta hırsızlara, ödüllü katillere
baúa geçen mîrler sarhoú
tüm hizmet görenler sarhoú
berberin usturası gırtla÷ınızda
Berber deyince geldi aklıma
úimdi bütün basın birer berber dükkanı
konuúan, yazan, çizen herkes berber
göletler doldurur akıtılsa
kesilen saçların, sakalların kanı
okullar umulanı vermiyor
hep kekeme konuúuyor e÷itmenler
Nalbant durmadan nallıyor aynı atı
bir at ki sadece resim
343
terzi emekli bir cambazı oynuyor sahnede
sayıyor müúterilerini isim isim
bakkal bozuk terazide tartıyor gelece÷i
eczacı hergün yeni bir etiket yapıútırıyor
sa÷mal inek sanıyor hastaları
nerden bakarsanız bakın
çürük temeller üstünde i÷reti bir çatı
Gıybettir, ses bombasıdır artık siyaset
kamçılı "bir geçit resmidir kıyadet
Türkçeyi susturdu bö÷ürenler
ahmaklar putlardan bekliyor keramet
bir aksakal akın diyor ki
kaç saklan, kaçabilirsen
doludizgin gelmekte kıyamet
Ben kara yüzlü, kaypak sözlü
bir savacı de÷ilim
hakkımı herkese helal ettim
kimseden davacı de÷ilim
bu siyah-beyaz resimde beni umutsuz görenler
öyle olmadı÷ımı görüp gülümsesinler
ben güzel muútular vermek için çıktım yola
yerlere-göklere selam ola
mezarlardan çalınan toprakları
da÷lardan, denizlerden çalınanları
bulup yerlerine koyaca÷ım
gözünüz, kula÷ınız, diliniz olaca÷ım
Ey otlarla karıútırılıp demetlenen güller
ey acıları eminerek büyüyen sabiler
anneler, babalar, sevgililer
uyuyanlar, uyanıklar, hastalar, körler
tutsaklar, hürler
ey evrenin yitikleri
adresi bilinmeyen ölüler
size do÷rultuyorum ıúı÷ımı
size uçuyoruyorum sesimi
benim kalbim her zaman diri
tevhîddir dilimin iksiri
bendedir en taze haberler
en güzel müjdeler
sizin için yazdım bu úiiri
344
( 13 ) (LEYL Ü NEHAR AùK)
( 140 ) MÜNACAT
Bismillahirrahmânirrahim
Patır patır gömleklerini yırtan
Baúlarına bahar vuran tomurcuklar,
Iúıkta se÷riyen yapraklar
Ve ya÷murlarla kucaklaúan
Yanık topraklar gibi
Bir iúe adınla sarılmak
Bir söze adınla baúlamak
Ne güzel Rabbim
ùu sonsuz kainatta
Katı, sıvı, gaz, plazma
Canlı / cansız ne varsa
Hepsi senin eserin
Iúı÷ı izleyen ayçiçe÷i gibi
Hangi yöne dönsem
Ayan beyan ardasın
Yerler / gökler
Ve bütün yaratılmıúlar
Senin imzanı taúır
Herúey sana úükreder
Zaman hep seninle var
Hiçli÷in tek yorumudur zamansızlık,
Aklın intiharıdır
Nefsin sefaleti
Ve en çirkin küfürdür
ømansızlık
Dur / durak bilmez
Bir koç baúıdır döver tak tak
Gö÷sümün et, kemik ve kastan duvarlarını
Yerle gök arası kadar kırmızı zambak
Kanımla renklenir
Aúıktır, iklimini bulmuútur
Hep senin güzel adını
Zikreder kalbim
Kulunum
Elbette olacak kusurum
Ahadsin, samedsin
Rahman ve rahim olan sensin
Gaflette kayabilirim
Nefsime uyabilirim
Kalemim sürçer
345
Dilim kelamı kirletirse
Yasak arazilerde gezersem
E÷ri ve kırık çizgiler çizersem
Tövbelerim sa÷nak sa÷nak uzanacak sana
Adilsin, adaletine sı÷ınırım
Hakım-i mutlaksın
Yalvarıyorum
Günahlarımı ba÷ıúla
( 141 ) AYRILIK KÖPRÜSÜ
Ne zaman- bir úimúek parlasa ötelerden
Damda yuvarlanan bir lo÷ gibi uzar gider gök görültüsü
Kara donlu atlara binmiú süvariler tutar ufukları
Bütün kuúlar susuverir öterken
Bastırır her sesi ya÷murun türküsü?
Akkora dönüúmüú bir demir külçesinin
Suya daldırılıúı gibi bir ses bir koku yayılır etrafa
Ne ıúı÷ı kalır güneúin ne de ısısı
Karanlı÷ı ufku sarınca ya÷mur sesinin
Bozulur aúk namelerinin bütün büyüsü
Karanlı÷a bakıyorum, karúımda bir kuru kafa
Soyunmuú bütün ziynetlerinden bana gülüyor
Gözlerini ba÷ıúlamıú aç karıncalara
Dilinin dudaklarının yerlerinde yeller esiyor
Sükûtu zehirler kusuyor
Öyküsü, ölü kelimelerin çiçeksiz öyküsü
Her do÷an çocukla yeniden dirilir kelimeler
A harfiyle baúlar ve uzanır z’ ye kadar
Her sabah kasaplar bıçaklarını yeniden bile÷lerler
En yakın mezarlı÷a ya da en eski müzeye kadar
Kırılarak dökülür bir melalin görüntüsü
Ey sıkıntılar arttıkça zorlanan yi÷it kalbim,
En yüce da÷ların boylarım aútı artık çilem
Seni bu dünya için hiç kirletmedim
Seninle sonsuzlu÷a kanatlanır muhayyilem
Unuttum ayaklarının sayısını
Her köprü artık gizemli bir ayrılık köprüsü
346
( 142 ) BU KERVAN YOLLARDA KALASI DEöøL
Az önce götürüp mezarlı÷a gömdüler
Bu eski kasabanın en güzel kızını
O ölünce dünya sarsılır sanırdım
Güneú bile buruúturmadı yüzünü
Derdim ki müebbet yas tutar delikanlılar
Bir sevgili genç yaúında ölünce
Gördüm ki kimsenin umurunda de÷il
Herkes kendi ezgisini söylüyor keyfince
Dönüp gerilere bakıyorum tahassürde
Sisler yavaú yavaú da÷ılıyor ufuklardan
Bir gün bir yörük çadırında saz çalmıútı bana
ùimdi kara toprakta yatıyormuú Aliosman
Göksu’ya bakan Helete yaylalarında
Hasta Bekir’in çadırına indirdiler beni
Barsa÷ı dü÷ümlenmiú mecali tükenmiúti
Bulutlardan biçiliyordu kefeni
Haydar’ın babası bir jandarma baúçavuúuydu
Yanına yaklaúılmazdı çalımından
Arif a÷a derseniz pür-ateú
Çevre ö÷ünürdü yalımından
Tahsildar emeklisi çolak Tahsin
A÷nam borçları için haczetti÷i evleri anlatırdı
ùimdi gümüú saplı kamçısının akibetini bilen yok
Kader onun da mezar taúlarını kırdı
Bezirgan Hurúit’in de izi tozu çekilmiú
Malikanesi, viran, malları talan olmuú
Sindirdin mi yuttu÷unu diye sorarmıú her gece
Mezar taúıma konup öten baykuú
Da÷ gibi pehlivan Ali’nin sırtını yerlere seren
Fele÷e sitem etmem ben o bilir cengini
Cepheye gidenler a÷lıyor artık
Davullar zurnalar atmıú rengini
Keyfince doldur süsle dünya denen dükkanı
Sonunda çırılçıplak bırakırlar topra÷a
øsrafîl’in sûruyla yırtılır mavilikler
Balık düúünce a÷a
347
Yüzlerce cenaze namazı kaldıran imam Yaúar efendi
O da Azrail' in karúısında düútü zebun
Dün salası verildi bütün camilerde
ønna lillahi ve inna ileyhi raci’un
Ötelere bakan kapı her zaman açık
Biz kendi kabımızda kalabalı÷ız
Eski foto÷raflarda kilitlendikçe çehreler
Gürültülerle artar bizim yalnızlı÷ımız
( 143 ) YATAK
O÷lumun yata÷ında yatıyorum
Beni kendisine rakip gören o÷lumun
Beynim bu yerzüyünün en çilekeú hamalı
O÷lumun sesini duyamıyorum
Benimse sesim paramparça
Çevrem karanlık
Arada bir gökler aydınlanıyor
Okunan sure-i kenz olmalı
Mezarına sı÷mayan bir ölü gibiyim
Araf’ta bir gemi bekliyorum
Daha çok bekletmesin
Gelsin kurtarsın beni
Iúık gibi ıtır gibi sarsın beni
Cennet ve cehenneme bakan iki kapılı bu adada
Usunu yitirmiú bir deli gibiyim
Her derdin bir çaresi olmalı
Bütün kanalları arıyorum tek tek
Hiç birisinde ses yok
Rüzgar cehennem kuyularından esiyor/cennet uzak
Sözde dört duvar yok/kafes yok
Ama kendi gölgem bile bana tuzak
Ne doruk belli ne uçurum
Ortada sıtma tutmuú gibi titriyorum
Kılavuz bir ses olmalı
Ah söylemek istediklerimi bana söyletmeyen
Yüre÷ime tıpa dilime kelepçeler vuran úiir
Bu gezgin kimli÷imle bir sürgünüm ben
Bir konuk bekliyorum çıkıp gelsin
Karúı gedikten
Artık taúma çizgisine dayandı nehir
Yüre÷im öylesine kabardı ki
Yaslanacak bir taú-duvar olmalı
348
Derin sular tek tek kıyalara atıyor
Aynalarla bütünleúen narsistleri
Bü÷etlerde bo÷ulan úiúmiú mor cesetleri
Kiminin a÷zına yosunlar yapıúmıú
Kimi balıklarla öpüúmüú
Hala gökyüzüne bakıyor kimileri
Sinekler ısırıyor parçalanan etleri
Kader dedikleri bu olmalı
Güzel o÷ul bir kelebe÷e dönüúüp
Adres bırakmadan çekip gitti
Peúinden yollara düúüp
Adını fısıldadım Hazret-i Yakup gibi
Ben altmıúbeú yaúında yedim vurgunu
Karınlıkta dolu dolu a÷ladım
Her yatak mezarı hatırlatıyor bana
Bunu úimdi daha iyi anladım
Dokunan kadim bir kumaú olmalı
( 144 ) GÜZSÜ/GÜZ
Evden, úehirden çıkmıúım, tek baúımayım
Bütün ezgilerin do÷asında aúk ve hasret var
Kula÷ım beú vakit ezan sesinde
Nabzım kaç atıyor saymaktadır yar
Ayaklarımı yere usul usul basıyorum
Topraklar taúlar benden incinmesin diye
Yarpuz kokulu pınarların uza÷ından geçiyorum
Su içen kuúlar incinmesin diye
Tuz taúları hariç bütün kayalar
Ya÷murdan güneúten çopur çopur
Her giysiyi giymiyor úimdiki rüyalar
Koyaklardan esip gelen yapa÷ı kokusudur
Bir karınca yuvasına yakın oturuyorum
Ne kutlu bir u÷raú, ne kutlu bir devlet
Balözü toplamaya çıkan anlar da böyledir
Terzikuúu da böyledir yuva yaparken, hayret
Bembeyaz bulutların üzerlerinden uçan
Her uça÷ın içinde sanki ben varım
Gönlüm sevgiliyle koúa yaúarken
Kütür kütür kar sesleri duyarım
349
Da÷lar tenhalaútı yollar sancılı
Açtım güldesteyi çevirdim cüz cüz
ùurda okunmamıú kaç sayfa kaldı
Mum bitmek üzere, mevsim güzsü/güz
( 145 ) DÖNÜùÜM BøR UTKUDUR SEVDALANINCA
Dilimin sihirli de÷ne÷i
Sıradan kelimelere dokunuyor
Dokundu÷u her kelime
Kanatlı bir at oluyor,
Deh demeden bütün atlar
Doludizgin koúuyorlar
Dilim yaúatarak yaúıyor
Gönlümün sihirli de÷ne÷i
Eski türkülere dokunuyor
Açılıyor kapalı sandıklar
Al, beyaz, doru renginde
Her türkü uçan bir at oluyor
Barajlardan bırakılan sular gibi
Atlar durmadan koúuyor
Gönlüm çoútukça çoúuyor
Gönlümün sihirli de÷ne÷i
A÷açlara, taúlara dokunuyor
Dokundu÷u bütün a÷açlar taúlar
ùaha kalkan birer at oluyor
Atlar burunlarından soluyor
Atlar koúuyor, durmadan koúuyor
Gönlüm aúkını yaúıyor
Gönlümün sihirli de÷ne÷i
Kaleme, ka÷ıda dokunuyor
Kalemler, ka÷ıtlar at oluyor
Nal sesleri dalga dalga çarptıkça
Gökteki yıldızlar savruluyor
Da÷lar ufuklara devriliyor
Dokundu÷unu ata dönüútüren
Gönlüm yata÷ından taúıyor
Gönlümün ve dilimin sihirli de÷ne÷i
Asya’da, ,ata yurdu göbe÷inde
Alada÷’ ın çiçekli ete÷inde
Yani Uzuna÷aç kolhozunda
Soylu bir kazak atına dokunuyor
350
Dokundu÷u at gerçek bir at oluyor
E÷ilip öpüyorum alnından
Kulaklarına yüre÷imi fısıldıyorum
Yelesine rüzgarları doluyor
At gönlüme göre koúuyor
Sırtımdaki çapan raksediyor havada
Gönlüm kabarıyor, çoúuyor
( 146 ) GEÇ KALDIM BAöIùLA
Yalapúap hazırlanıp yola çıktım
Sana bir an önce gelmek için
Birgün öncesinden sözüm vardı
Bense her sözüme sadıktım
Ve sana sırılsıklam aúıktım
Bir kenar semtte kaldı÷ımı biliyorsun
Yolda ya÷mura tutuldum
Bir taraftan ya÷murun u÷ultusu
B ir taraftan toprak kokusu
Sardı sarmaladı beni
Hayat öpücükleri gibi
Sarhoú oldum
Hızım kesildi
Bu yüzden geciktim
Ba÷ıúla
Ya÷mur yavaúladı÷ında
Açık bir arazide yürüyordum
Senli hülyalar kuruyor
Senli düúler görüyordum
Bir salkım sö÷ütün ıúıl ıúıl yapraklarında
Ya÷mur damlacıkları demleniyordu
Yalankı çiçekleri vakte gülümsüyor
Tatlı bir serinlik saçlarımda dinleniyordu
Ben
Su toplayan kaklıklara baka baka
Kayalarda seke seke
Tarlakuúlarını dinliyordum
Biraz da bu yüzden geç kaldım
Ba÷ıúla
Bilirsin, herúeyin sınırlı bir ömrü var
Yürekleri sıkıúan bulutlar da
A÷ladılar a÷layacakları kadar
Gözyaúları kuruyunca
Rahatlayıp ufuklara da÷ıldılar
351
Güneú çıktı ortaya cengaver güneú
Tek at tek mızrak
Ve terkisinde yedi renkli gökkuúa÷ı
Yedi renkli bir bayrak
Senin hayalin dikildi karúıma
Acelem oldu÷unu hatırladım
Yürüdüm koúar adım
Soluk solu÷a
Senin semtinde
Bir çiçekçiye u÷radım
Onca çiçek türü arasında
ùaúırıp kaldım
Önce üç kırmızı karanfil istedim
Sonra üç beyaz karanfil daha
Güllerden de istedim bir demet gül
Evreni kucaklamak ister sevince günül
Biraz da çiçekçide geçti zaman
Geç kaldım
Ba÷ıúla
Pür-telaú ayrıldım çiçekçiden
Kuca÷ımda çiçekler vardı
Yüre÷imde sen
Bir i÷neye iplik usluklar gibi
En duyarlı bir úiire uslukladım sesimi
Bakma bakına kapına geldim
Sı÷ındı limana okyanusları tüketen bu gemi
Çilesiz vuslat mı daha güzel
Yoksa hep uzaktan hayal etmek mi
øçimde savaúlar, yangınlar yaúadım
Anahtar deli÷inden içeriye süzülen
Iúık gibi, rüzgar gibi
Adını adım
Usulca sana geldim
Geciktim, özürlüyüm, biliyorum
Ba÷ıúla
( 147 ) HAYATIM SANA AYARLI
Nehrin ortasına düútüm burgaçta dönüp dururum
Bana de÷ip kaçan balık birden ellerin oluyor
Ben a÷larken yaúın yaúın çözülen kara bulutlar
Sen gülerken ak duva÷ın, al-al tellerin oluyor
352
Bir kahkaha tufanına dönüútü÷ü zaman neú’en
Beni söküp sürükleyen deli sellerin oluyor
Hangi sapa yere çadır kurup yurtlansam, orası,
Senin sultanlık çayırın, çamlıbellerin oluyor
Seher ya da gurûb vakti âfaka renk-ıtır veren
Senin baúak söken terin, gonca güllerin oluyor
Bu ne sevda anlamak zor, gözlerin kılçık atıyor
Beni sana dü÷ümleyen tatlı dillerin oluyor
Ne cinim ne de bir melek, bir ønsanım yolu dölek
Gamı bana yükler felek, ödül ellerin oluyor
Renkleri senden düúlerin, beytülkasid’dir kaúların
Peúine düútüm kuúların, sebep gellerin oluyor
Karakoç yolunu seçmiú, seninle kendinden geçmiú
Sı÷ındı÷ı tek gölgelik, yeúil dalların oluyor
148 ) SEN YAKLAù BøR ADIM DAHA
Tuz bassalar da yarana
Sana adını sorana
Adını demekten korkma
Her ad bir bellik taúıdır
Ya da bir kimlik kuúudur
Kötü dedirtme adına
Sabah mosmor, akúam tirúe
Sana sevdalı derlerse
Sevdalıyım de, hiç korkma
Sevda bir yürek iúidir
Karanlıkları ıúıtır
Hep sevdalan inadına
Yolcusu olan yol bekler
Sana deli diyecekler
Desinler, aldırma, korkma
Delilik tezcanlılıktır
Yada delikanlılıktır
Sarıl iki kanadına
Sana koçak diyecekler
Peúinden de gülecekler
Düúün-taúın, ama korkma
353
Koçaklık erdemsiz olmaz
Söz dedi÷in demsiz olmaz,
Dökülür i÷reti yama
Sana kafa takacaklar
Sana ters ters bakacaklar
Baksınlar, nazardan korkma
Bakıú var, bir kör baltadır
Bakıú yar a÷dır, oltadır
Çorap yapma aya÷ına
Dayan zorlu boranlara
Sana adres soranlara,
Adres göstermekten korkma
Adres bir açık kapıdır
Ve her gerçe÷in çapıdır
Sen yaklaú bir adım daha
( 149 ) BøLDøöøM TEK ADRES SENSøN
Kul kullu÷unu bilmeli
Hiç dedim mi sultan eyle?
Sendendir kulun erdemi
Çolpa ay' ı çulpan eyle
Rahmansın rahimsin sahip
Sana koúar her muztarip
Kapını bekler bu garip
Kuluna bir derman eyle
Bir ateútir evim barkım
Günahımdandır tüm korkum
Adınla baúlar her türküm
Ürünü mü harman eyle
Seni zikrederim çok çok
Bildi÷im baúka adres yok
Amamma neden ses yok?
Geldim iúte kurban eyle
Dayanılmaza dayandım
Topra÷ım dürttü uyandım
Aúkın rengine boyandım
Noksanımı tamam eyle
Da÷lar taúlar sırtımda yük
Tanı÷ımdır buna yer gök
354
Alem bir hiç sensin büyük
Affın için ferman eyle
Karakoç kulun çok darda
Yüre÷i mahkum bir úarda
N’ olur düzlü÷e çıkar da
Çitilimi orman eyle
( 150 ) AöIR GELøYOR
Yaralı kuúumun kanı
Dallara a÷ır geliyor
Yere bassa aya÷ını
Yollara a÷ır geliyor
Uzaktan gider bulutlar
Çiçekken kurur umutlar
Suna beklemek her bahar
Göllere a÷ır geliyor
Naçar vurgun gönlüm naçar
Kurt kovalar ceylan kaçar
Ufuklar bir konar göçer
Çöllere a÷ır geliyor
Yolcu yeler yeler yetmez
Derdi olmayan kuú ötmez
Hayattan úikayet bitmez
Kullara a÷ır geliyor
Vakti tırnakla kaúımak
Kızıl alevde üúümek
Yorgunlukları taúımak
Sallara a÷ır geliyor
Sevda bana vurdu geçti
Kıran geldi kırdı geçti
Desem ki ısırdı geçti
Yıllara a÷ır geliyor
( 151 ) TAZE KAR YAöDI DAöIMA
Onca dilekler dilerim
Bir balık düúmez a÷ıma
ønce dokur, sık elerim
Mecburum ayak ba÷ıma
355
Beni gören esrik sanır
Esrikli÷iin ayıplanır
Eúim-dostum hayıflanır
Dayanılmaz sıca÷ıma
Derdim vardır höyük höyük
Mazrufum zarfımdan büyük
Omuzumu çökerten yük
Hiç sı÷madı kuca÷ıma
Bilemem kimdedir hata
Kim öle kim dü÷ün tuta
Kim durmadan odun ata
Taúı yakan oca÷ıma
Yürek sızlar zari zari
Tek úifa sensin ey bari
Gözlerimle öpsem yari,
Köz basılır duda÷ıma
Karakoç der bozuldu tar
Ölü evinde ya÷ma var
Daha kalkmadan eski kar
Taze kar ya÷dı da÷ıma
( 152 ) ÖZÜM SENøNLE
Serinlik çöktü mü giyer abayı
Da÷lara çıkarım, özüm seninle.
Donatır, doyurur badısabayı
Peúine takarım, özüm seninle.
Belle ki bir kuúum, kondum çalıya;
Düúüne düúüne döndüm deliye...
Kader kilitlemiú Anadolu'ya,
Yollara bakarım, özüm seninle.
Asya resim, ahenk, Asya yazıdır;
Gökteki ay gülen Uygur kızıdır,
Yüre÷imde damla damla sızıdır
ùiire dökerim, özüm seninle.
Çiçekten ıtırlı, baldan úirinsin;
Gökçe mavi, göller kadar derinsin;
Yüz yıl da beklerim bilsem benimsin,
Diúimi sıkarım, özüm seninle.
356
Ay ceylan balası, yıldız irisi;
Hörmetli, hükümlü sevda dirisi;
Sana yanlıú baksa kulun birisi
Canını yakarım, özüm seninle.
Yürürüm, dururum, yolum yol de÷il;
Yatarım kalkarım, halim hâl de÷il;
Sensiz günüm, ayım, yılım yıl de÷il
Bir kaysam çökerim, özüm seninle.
Domburanın tellerine de÷ince
Parmakların çiçeklenir keyfince
Karakoç der, hasret kaldım sevince,
øçimi çekerim, özüm seninle,
( 14 ) ( AùK MEKTUPLARI )
( 153 ) LEYLA
Gözlerini bir kez gördüm ve vuruldum, bittim Leyla!
Sanki bir kıyamet koptu, kıyamette yittim, Leyla!
Bütün tüneller karanlık, köprülerse çürük ve dar;
Saçlarının siyahında úahlanırken karanlıklar
Sana kavuúmak aúkıyla her ça÷rıya gittim, Leyla!
Yorganım bir kaçak bulut, döúe÷imse gebreotu;
Yüre÷im sevi evidir, odaları kutu kutu...
Bir ah çektim Keremleyin, çıra gibi yandım, Leyla!
Halimi bir kıyasladım Mecnun'u kıskandım, Leyla!
Can iflasın eúi÷inde, bu günüm dünden de kötü.
Her gece bir meyhanede körkütük sızar kalırım;
Gören, duyan kınar beni, cevapta bîzar kalırım...
Ay da sensin, Güneú te sen, neye baksam herúey Leyla
øçiren sebep Leyla'dır ve içti÷im tüm mey, Leyla,
Seni içimden çekseler bir kuru mezar kalırım.
Sen silahını çekince en demirbaú baúlar düúer,
Toprak Kerbela topra÷ı, gözlerimden yaúlar düúer.
ùu kainat atlasında lale, sümbül, güldür Leyla,
Ya dirilik aúısı vur ya da hepten öldür Leyla!
Leyla deyip yola çıksam peúime tüm kuúlar düúer.
357
Gözlerini bir kez gördüm, gözlerimden kalktı perde;
Yıldırımına çarpıldım, kınayan düúsün bu derde...
Hüzün hecinsüvar gelir, terkisinde benim Leyla!
ùular da÷ gibi yükselir, Leyla, Leyla,canım Leyla!
Ahlar aúk türküsü olur en karanlık gecelerde.
( 154 ) AùK MEKTUBU IV
Her tehlikeyi göze almıúım
Sadece cesaretimden korkuyorum
Karlı da÷lar gibi kıúlı baúım
Kaçak ıúıklar gibi
Bulutları delip sarkıyorum
Karanlıkta da muhkemdir senin yerin
Aydınlıkta da
Da÷larla rüzgarlar sustu÷u an
Dünya ikiye bölünüyor ortasından
Bir adım ötesi uçurum
Parmaklarım uyuúuyor zaman zaman
Bitevîye kalem tutmaktan
Bazen sesimi de yitiriyorum
Sana söyleyeceklerimi
Tam konuúacak vakit unutuyorum
Resmini karalıyor birileri
Senin öptü÷ün yüre÷im kir kabul etmez
Bir tünel açılır benden içeri
Sebepsiz gül açmaz, bülbül ötmez
Hep sebebi m ba÷lar beni
Ay ıúı÷ı, turna sesi, çiçek kokusu
Fırsat bu fırsat diyorum, dem bu dem
Gözyaúım mürekkep, kirpiklerim kalem
Aúk mektuplarımı en temiz ka÷ıtlara
En fırtınalı an'larda yazıyorum
Yorulup gözlerimi kapatsam,
Can-evimde yakıyorsun kandilini
Cemaline dalar dalar giderim
Uyuyorsun diye sitem edersin
Piúmanlık yok, yıktım siperlerimi
Sen benim herúeyimsin ey sevgili
358
( 155 ) AùK MEKTUBU IX
Rüzgarın yorgun dallara ve kuru otlara
Fısıldadıklarını ben yüre÷ime fısıldıyorum
Nevri de÷iúiyor yüre÷imin, durdu-duracak
Ne tekzib bekliyor, ne bir yorum
Ey benim tabibim, tacidarım
Gündönümüdür, ben seni bekliyorum
Karpuz mevsimi geçiyor, üzümler yetti
Geceler serin geçiyor, yıldızlar daha ziyalı
Güz kapıda, topra÷ınsa keyfi yok
Karıncayı sarhoú eden incirin balı
Vakti sevgiyle çiçekliyorum
Ey benim tabibim, tacidarım
Gündönümüdür, ben seni bekliyorum
Rüzgar vaktin daraldı÷ını fısıldıyor
Döne döne yorgun dallara, kuru otlara
Yetiúmekne mümkün sınırı geçen atlara
Vakit daraldı, gel bunu hayra yor
Sesime umutlarımı ekliyorum
Ey benim tabibim, tacidarım
Gün dönümüdür, ben seni bekliyorum
Çeltik düúekleri gibiyim yaz-kıú
Ipıslak yaúarım kalûbeladan beri
Özdeútir bendeki nakkaúla nakıú
Hep seninle yalnız kalmayı isterim geceleri,
Sanki bir çocu÷um, yeni emekliyorum
Ey benim tabibim, tacidarım
Gündönümüdür, ben seni bekliyorum
Vakit daraldı, kuúların çı÷lıkları uçurumlardan gelir
Herúey kendi yerine konmak ister, geç kalma
Kalemim bir çalgıç gibi inletir telleri
Sana gönül sofraları hazırladım, aç kalma
Sevdasız kalınca tekliyorum
Ey benim tabibim, tacidarım
Gündönümüdür, ben seni bekliyorum
( 156 ) AùK MEKTUBU XIV
Sen bir hatemîsin, bense bir maden,
Kazarsın, e÷ersin, bükersin beni
Hatayî bir kumaúı bezekler gibi
359
Kalıptan kalıba dökersin beni
øtirazım yok
Bazan çukurdayım, bazan tümsekte
Canlıya - cansıza vermem bir sekte
Adını tesbih yapan úu felekte
østedi÷in yere nöbetçi dikersin beni
Hiçbir nazım yok
Bir sevda ateúidir her do÷um
Parlar alevleri bo÷um bo÷um
Sen mülk sahibisin bense bir tohum
Yetirip biçmek için ekersin beni
Gönlümden baúka sazım yok
Bazan ateúlere sokarım elimi
Çôkluk sabrımla ütülerim dilimi
Arzetmeye gerek var mı halimi
Pervaneyim aúka çekersin beni
Kıúım-yazım yok
Koklayınca ya÷mur kokusu alıyorum
Çok güzel hülyalara dalıyorum
Her niyazımı duydu÷unu biliyorum
Ey sevgili, niye yakarsın beni?
Ba÷ıúla demeye yüzüm yok
Yüre÷im kav gibi yanar
( 157 ) AùK MEKTUBU XIX
Fırtınalı bir hayat yaúadım bunca zaman
Ölümün bin çeúit yüzüyle karúılaútım
Havada, denizde, karada
Ne bir korka÷ım ben, ne de kahraman
Her belaya istemeden bulaútım
Sürgünü oynuyorum buralarda
Bir karabatak nasıl dalarsa derin sulara
Bazan ben de öyle hülyalara dalarım
Derdimle özdeúir deniz olurum
Kıyıları döver dev dalgalarım
Bazan bir yolcuyum uzaklara giden bir trende
Bazan parmaklarımla trampet çalarım
Geceleri üzerlerine kıra÷ılar ya÷an
Gündüzleri kılık düzelten güz çiçekleri gibiyim
360
Olanca ıtırım içime da÷ılmıútır
Dıú eúkalimse darda÷an
Yollarda kaybolan asker kaçakları gibiyim
Üç adım ötesi zorlu bir kıútır
Badısaba umdum hep hoyrat rüzgarlarla karúılaútım
Taze sürgünlerimin yapraklarını yolup yolup atan
Dost cilvesi deyip dilime kilit vurdum
Hicranla dolup taútım
Bir güle razı oldum dikenler çit çevirdi
Aúktır beni a÷latan
Huzur, renkli bir kelebek
Hep peúinden koúarım ben
Yakalamam mümkün de÷il, en yüksek dallara konar
Kan yerine aúk dolaúır damarlarımda
Aúksız nasıl yaúarım ben?
Aúktır benim tılsımım
Cilam, neúem ve sermayem
Tutuúmuúum
øtip denize düúürdün, yüzme bilmem, çırpınırım
Çok su yuttum, içim doldu, artık bo÷ulmak üzereyim
Her gece yıldızlar biraz daha parlak
Ve sular daha úarlak
Ey sevgili, sana hangi yaramı göstereyim
Sesimi bastırıyor ormanların u÷ultusu
Dünya bir top gibi yuvarlak
Ben sesi kırık bir çırçırım
Ayda olmak, ayın ortasında bir huú a÷acı olmak
Ve daha neler neler geçer içimden
Bakarım ki beni yo÷un bakıma almıúlar
Rüyalarımda asarlar beni saçımdan
O÷ul vermiú bir arı yuma÷ı gibi sallanırken
Bütün azalarımla dinlerim ki
Senin adını haykırırlar ey sevgili
Kuúlar kuúlar kuúlar
Yeri-gö÷ü doldurmuúlar
( 158 ) AùK MEKTUBU XXIV
"Az bekle" demeye utanırım
"Biraz daha.." sözü beni öldürür
"Hele kalsın.." demek ipe un sermek
Olacak anında olsun derim
361
Yüzümü yapaca÷ım iú de÷il
Yaptı÷ım iú güldürür
"ùu olursa.." diye bir úartım olmaz
Görücü beklemek temelden sakat
Aúktan baúka elimde kartım olmaz
Her "acaba?" giriúime barikat
Yalanlar, yanlıúlar harmanlandıkça
Felç olur hakikat
"ùunu da isterim.." bir dayatmadır
Ve süresiz bir erteleme
Boúlukta kalan zamanı, zamandan saymam
"Çam sakızı çoban arma÷anı"
Süte incir sütü damıtırsın, olur teleme
Aúkla taçlanmayan imanı
ømandan saymam
"Kim demiú, ne demiú, niçin demiú
Nerede, ne zaman ve nasıl?"
Sen cevap beklerken kervan göçüp gider
Kaybeden sen olursun her fasıl
Askıya aldı÷ın süreç
Geriye do÷ru sayan bir süre olur
Ve ça÷ın geçip gider
Ey ça÷ı hiç geçmeyen sevgili,
Her mala biraz daha geciktirir vuslatı
Benim acelem var, imtihandayım
Sevdalıyım, tez canlıyım
Ayaklarımın altından yer kayıyor
Baúımın üstünden gök-çatı
Yeryüzü, gökyüzü hareket eder
Sular, bulutlar ve yıldızlar
Rüzgarın kendisi harekettir
Yatarım-kalkarım bir yanım sızlar
Kuú yanım uçar gider
Bende kalanın hepsi sensin
Her sevgi bir berekettir
( 159 ) AùK MEKTUBU XXIX
Bir hemzemin geçittir aúk-ı mecazı
O geçitten çok geçtim, biliyorum
Aúk-ı ilahîyse din uygarlı÷ının tek merkezi
362
Ve nur ırmaklarının döküldü÷ü tek havuz
Sonunda tek olanı seçip
O havuzdan içtim, biliyorum
Esrük düútüm, saklamaya gerek yok
Sırları dökülen aynalar gibiyim
Rüzgarın savurdu÷u kar gibiyim
Savurup savurup koyaklara bastı÷ı
Beklemeye alınmıú kar
Gül yanımın yaprakları dökülüyor
Kuú yanımın ince boynu bükülüyor
Menazile aç bir rüzgar gibiyim
Fırsat yakalamıú aç bir rüzgar
Çok döküp saçtım, biliyorum
Aklımı bir posta arabasına koúup
Durmadan kamçıladım
Senin için düútüm yollara, ey sevgili
Senin için yürüdüm çöllerde adım adım
Doruklardan yuvarlanan taúlar misali
Kanatları ateúe de÷miú kuúlar misali
Silkinip pervazlanınca gönlüm
Pergelimin bacaklarını
Çok geniú açtım, biliyorum
Yüre÷im en geniú kanatlı bir albatros
Güneúi kovalıyor ufukta
Üstüne vardıkça kaçıyor ufuk
Ufuktan ufu÷a geçiyor ufuk
Yüre÷im sonsuzlu÷a bakan bir nokta
Ey sevgili,
Karanlıkta ve boúlukta bırakma beni
Her zaman senin sevginle
Her zaman sana do÷ru uçtum, biliyorum
( 160 ) AùK DAVULCUSU
Aúkın davulunu astım boynuma,
Çalıp geziyorum hep sokak sokak.
Ateúi gül diye aldım koynuma
Bilmeyenler diyor; úu garibe bak!
Ben ayna olmuúum bakanlar bakmıú
Zaman gergin deri, yürek tokmakmıú
Herkes cananına bir isim takmıú,
Kimi aúk serhoúu demiú; ene'l-hak.
363
Ben ne kemik, ne et, ne de deriyim
Fizi÷inden firar etmiú biriyim
Duman ve kül oldum hala diriyim
østeyen cesur der, isteyen korkak...
Alemde ne kulum, ne de úahım var
Gönülle örtüúen özge rahım var
An-ı daim özümde Allah'ım var
Dinleyin ne diyor davulla tokmak.
Kalp uçmazsa zikir zikir olur mu?
Özü Hakk’ la olan hakir olur mu?
Ölümsüze münkir-nekir olur mu?
KARAKOÇ, son sözü ehline bırak!..
( 161 ) HAMøù - 5
TUTANAK YERøNE
øfadem bu kadar, diyemiyorum
Bir kelam zinciri akıp geliyor
Söze nokta koyaca÷ım zaman
Tatilde sandı÷ım ilham perim
Bir de bakıyorum ki allı-pullu
Çıkıp geliyor
Yüre÷imin met ça÷ıdır artık
Beynim zonklayıp duruyor
Yanarda÷lar gibi kaynıyor içim
Kanımın rengi yüzüme vuruyor
Parmaklarım ikide bir yumruk oluyor
Her gök gürültüsü bir ya÷mur habercisi
Benimki de o biçim
Nadasa bırakamıyorum topra÷ımı
Bıraksam kendi ci÷erini deler
Saçını-baúını yolar
Anadır, gönlünce do÷urmazsa
Ve do÷urduklarını yeterince emzirmezse ölür
ølhamla gelen
Bilinçle biçimlenen
ùiir tohumunu tekmeler
Havuzda tutamıyorum suyu mu
Tutarsam yosun ba÷layacak
Rengini, kokusunu yitirecek
Taze otların, köklerin arasından
Emine emine akmak istiyor
Aktı÷ı topraklarda
364
øz bırakmak istiyor
Akmazsa a÷layacak
Bir odaya hapsedemiyorum rüzgarımı
Yücelerde esmek istiyor
Kuúları uçarken yakalamak
Suları uykularında dalgalandırmak
Ve en hızlı koúan atların
Önlerini kesmek istiyor
Iúı÷ı ve ritmi
øçimde bo÷amam ben bir úairim
Iúık, eúyayla oynaúmak ister
Ritim, úiirle kaynaúmak ister
Kaleme egemen
Aúka esirim
Renkleri kendi hallerine bırakamam
Çobansız sürüye kurtlar saldırır
Su vermekle yeúermez kuru sırık
Eúref saatlerde yenilenir dünya
Enfüsî çizgilerin hepsi kırık
Ressamın paletinde
Fırça çıldırmazsa renkler çıldırır
Vakti kendi akıúına bırakamam
Asra yemin eden sensin sevgili
Vakit kuúanmanın töreni/töresi var
Ve vakti ululamanın edebi
Ben bu bilinçle yaúarım leyl ü nehar
Kova sallamadan su beklenmez kuyu baúında
Herúeyi bilensin ey sevgili
øki elim iki turaç
Bıraksam uçup gidecekler yabana
Kimlikleri merak edildi÷inde
Kalem der, bana sor
Ka÷ıt der, bana
Sevgisiz her gönül yoz, kepir, kıraç
Cümle ma'rûzatım budur, diyemem
Elvan elvan çiçeklenen derdim var
Dertlerle dostlu÷um dem be dem artar
Gönül at ba÷lamaz konuksuz hana
Bir boúalsam ya÷mur yüklü bulutça
Ses ya÷murum ufuklarda sel yapar
Ey sevgili, ma'rûzatım çok sana
365
Her aúk mektubumun adresi sensin
Seni sevme cüretimi ba÷ıúla
Ha sözlü olmuútur ha da yazılı
Ye÷imi dürüm dürüm sunarım
Gönül doyurmayan ben bu ya÷ıúla
Yanarım ey sevgili..
Alev alev yanarım
( 15 ) (IHLAMURLAR ÇøÇEK AÇTIöI ZAMAN
AY IùIöINDA SERENATLAR)
( 162 ) IHLAMURLAR ÇøÇEK AÇTIöI ZAMAN
I.
Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar ya÷mıú da÷lara, bozulmamıú ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaútırsa da gelece÷im sana
ùimdilik ba÷layıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman.
Ay, úafa÷a yakın bir mum gibi erimeden
Da÷lar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Gelece÷im diyorum, gelece÷im sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman.
Beklesen de olur beklemesen de
Ben bir gök kuruúum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten ça÷ırsa beni sana
Gelece÷im diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman.
Bu úiir böyle do÷arken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüdü ancaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aútım, sendeki bu tılsım neydi
Baúka bir gezegende de olsan dönüúüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, n’olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman.
Eski dikiúler sökülür de kanama baúlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basaca÷ım ben
Yeter ki bir ça÷ır beni çiçeklendirdi÷in yerden
Gemileri yaksalar da gelece÷im sana
366
Oniki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman.
Bak iúte, notalar karıútı, ezgiler muhalif
Hava kurúun gibi a÷ır, ya÷mursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadım Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaúamak için gelece÷im sana
Gelece÷im diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman.
II.
Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman
Ben güneú gibi girece÷im her dar kapıdan
Kimseye u÷ramam ben sana u÷ramadan
Kavlime sabıkım, sadıkım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle gelece÷im
-Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman.
Bilirsin ki burada de÷ilim artık
Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman
Gelir benim yüre÷imde toplanıl
Da÷ların Üstünden sıyrılan duman
Bir yarlim mosmordur, bir yanım beyaz
Bir yanım karakıú, bir yanım ilkyaz
Can evime bakıúların saplanır
-Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman
Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman
Ne sen gurbetçisin, ne ben sılacı
Senden gayrisine bakmak mümkün mü
Gözlerimi esir alan da÷lardan
Kapımı üç defa çalan postacı "
Adresimde yok" diye notlar düúer
Eski adresimse bir hüzün eser
ıhlamurlar çiçek açtı÷ı zaman.
Eski adresin ise kurumuú bir gül
Gizemli bir ıtır. domur domur kan
Yaba yaba yelde savrulur gönül
Firkatli turnalar geçer uzaktan
Dalgınlı÷ım desimetre tanımaz
Baúım çarpar bir gemi bordasına
Düúerim bir girdabın ortasına
-Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman.
367
Birden bezeklenir sevda haritam
Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman
Laleler toplarım ben tutam tutam
Bizim için çalar kıvrak bir keman
Gök papatya, yer ise lale bahçesi
Aúka ıúık dokur kuúların sesi
Seninle hep aynı yerde oluruz
-Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman.
Kumaúı eprimiú üç mevsim geçer
ølkyazla uyanır derin uyuyan
Tan sesine cıvıldaúır serçeler
Sevdadır alnıma namlu dayayan
Havuzuma ay ıúı÷ı dökülür
Bilirsin ki burada de÷ilim artık
Ruhum ya÷mur gö÷e çekilir
-Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman.
Gülde çiy damlası... buzum, sırçayım;
Güneúe çarpınca param-parçayım
Bir Emirgan'dayım, bir Kanlıca'da
Üsküdar da, Beykoz'da, çamlıca'da
ùehir bir hançerken kan burgacında
Mekana sı÷ar mı bu dolu yürek
Bu sevda çeúmesi, bu deli yürek
Baylanır, beklerken baygın düúerim
- Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman.
III.
Saçlarına pütür pütür yapıúmıú
Gözlerinin rengi ile sıvanmıú
Bir avuç kuru çiçek topladım
Kırılıp dökülmesinler diye
Sevgiyle, özenle tek-tek topladım
Yürek fideledim zamana ve mekana
Hasat vakti geldi yürek topladım
Belli ki bu yıl da vuslat gecikecek
Aúıdır, serumdur, besindir her umut
Ey sevgili umudunu diri tut .
Bedenim hür de÷il, mühlet ver bana
Er veya geç çıkıp gelece÷im sana
-Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman.
Mevsimi geçiyormuú geçsin varsın
Hep böyle dönüyor zaman tekeri
Biri gider biri gelir mevsimlerin
Sonsuzlu÷u diri aúklarla kucaklarsın
368
Acılardan damıtırsın úekeri
Sabrı da güzel olur çeyizi hazır kızların
En ıúıltılı ça÷ında yıldızların
Kaç bıldır öteden göz kırpar bana
Her umut bir yoldaú, her dert aúina
Sorma ıhlamurlar ne zaman çiçek açar
Beni güneúin ortasına atsalar da
Yanarım, piúerim, gelirim sana
- Ihlamurlar çiçek açtı÷ı zaman.
( 163 ) SEN ADRES BIRAKMADAN GøDøNCE
Hiç beklemedi÷im bir yel esti
Tarümar oldu içimdeki bahçe
Kuúlar cıvıldaúmayı kesti
Sen uzaklara gidince
De÷iúti nameleri úarkıların
Bir sızı yerleúti yüre÷ime
øpince
Dünyam daralıverdi birden
Birdenbire kuúattı karanlıklar
Uzadı da uzadı geceler
Açıldı önümde taze bir mezar
Kim kaçıp kurtulmuú Münker-Nekir’den?
Birden çullandı üstüme
Sulu-sepken kar
Ve kamçı gibi bir rüzgar
Kuyunun dibine düútüm birden
Bütün yolları kesince
Çift a÷ızlı gece
Bilmem ki bir yaralı kurt mudur
Gökler ulum ulum ulur
Sular ve topraklar ulur
Sen gittin gideli
Yüre÷im özleminle kahrolur
Sesim karıncalanır kılıfında
Kalem saçlarını kazıtır
ùiir kendini da÷ıtır
øpli÷inin rengince
Asıl ha asıl zaman ipine
Iúık ba÷ını koparır, sabah olur
Do÷an güneú kirli bir bal mumudur
Erir damla damla gözlerime
369
Solar albenisi çiçeklerin
Da÷ıtılırken rızıkları
Kurtların, kuúların, böceklerin
Sen beni kendi çölümde
Bırakıp gittin.
Sevdice÷im, adaletin bu mudur?
Aúkını yüre÷ime sa÷lam astım,
Adınsa yudumladı÷ım tek bengisudur
Dönüúün tez olsun
Bana olsun diyorum
Bekliyorum
Ey yüreklere hükmeden ece
( 164 ) BøR KÖR KORøDORDA UÇMAK KUùÇA
Kaç çeúit silah, kaç çeúit ölüm var, bilir misiniz?
Bütün gizemli harfleri benim potama dökmüú kader.
ølk kez böyle kabarıyor imbikten geçmiú ölü bir deniz
ølk kez úimdi aralanıyor' birer birer perdeler.
Karaya vurmuú beyaz bir balina gibiyim artık,
.
Güneú altında su kaybederek can çekiúen yaúlı bir balina..
Üstümde yırtıcı kuúlar dönüp duruyor çı÷lık çı÷lık,
Güneúse gözlerime hapsetti÷im bir mandalina
Akreple yelkovan dizgin koparmıú, doludizgin gidiyorlar;
Etrafı kirletmiúler, kimsenin silip-süpüresi yok.
Herkes bana, "Kalbinin sesine ne oldu" diyorlar,
Diyorum ki, hiçbir piúmanlı÷a yazgımın ek süresi yok
Cürüm defterimi açmıú bir úeyler okuyor' birileri;
Öyle kelimeler var ki her harfi bir acı badem...
Yutamam, tüküremem, harfler kıvanır ben kıvranırım
Anında tutanaklara geçer yazgımla örtüúen ifadem.
Baúımda onca kalabalık gaile varken
Nasıl bir silahla vuruldu÷umu, nasıl öldü÷ümü soruyorlar bana,
Kan emici sineklerin hortumlarına benzer sorular;
Benim için ödünç birkaç damla ya÷mur arar bulut ana.
Bazen dram, bazen trajedi, bazen da komediyle açılır
Hayat sahnesinin sık sık de÷iúen perdeleri...
Ne sürekli dürten acı, ne keder ne de neú’eler kadîmdır;
Var mıdır hep aynı yerde yapıúıp kalan kaya keleri
Balarısı bir gökkuúa÷ına dönüúür yayla yayla çiçek ararken,
Birkaç bu÷day kırı÷ına nasıl da çullanıverir serçeler,
370
Tutkular akıllardan, gönüllerden daha baskın çıkar,
Sayılı ömrümüz hep vuruúmakla geçer...
Sadede gel diyor, rüzgâra konuúan yüzü saklı adam, .
Sadede gelece÷im, zor olsa da bu ırma÷ı atlayıp geçmek...
Dün neler olmuúsa ben onları anlataca÷ım tastamam,
Dilimin zekatı olsun anlataca÷ım her gerçek.
Bir maktul aranıyorsa o maktul benim iúte,
Toy sevdalıları ürkütse de bir morg töresi
Silahlar karúılıklı patladı÷ında
ønim inim inlemiútir Keklik deresi.
ølkönce ben ateú ettim "LE" karúılık verdi,
Silahım dilimdi, mermilerim bir gönül sandı÷ı dolusu sevgi...
Benim kurúunumun sesine bir çı÷ koptu,
"LE"nin kurúunuysa kula÷ımı sıyırıp geçti.
"HAK"a do÷rultmadan patladı aynı silahım
Bir barut dumanına bo÷dum gülü/gülúeni
Yanarda÷dan lav püskürür gibi püskürdü ahım,
Vicdanım müebbet derken, herkes suçsuz buldu, beni.
"Ava çıkan avlanır'" derler ya, iúte o hesap,
Dolar gözlü "SE "nin kurúunuyla tanıútı yüre÷im.
Ben öldürsem büyük günah, o öldürse sevab,
Dudaklarımda soldu ona adadı÷ım sevda çiçe÷im,
Dürdüm/ katladım bütün acıları yüre÷imde,
Yeni hayâller peúinde yollara düúmekten korkuyordum
Azıksız yaúamaya alıúık olmayan gönlüme,
"Sabret hele, bir kıú geçsin, bahar gelsin" diyordum,
"ELøF", Ay ıúı÷ı, Güneú ıúı÷ı gibi bulutlar arasından
Süzülerek geldi bana ve can-evime mihman oldu.
Tetikler aúk için düútü, namlulardan çiçekler ya÷dı,
Vuran da, vurulan da mihriban oldu...
Deniz dalgaları nasıl saldırırsa ana kayalıklara
Ben de kendimi döve döve oymaya çalıúırım öylece
Bir üçgenin merkezine ba÷lamıú beni gök / deniz / kara,
Dünü de, bu günü de, yarını da bilmece...
Eúleútirdi÷im gizemli harflere diyorum ki buyurun,
Bu maktulü kendi silahıyla birlikte gömünüz içinize.
Bildi÷iniz bütün sözcükleri kuúça uçurun
Gün batarken bir çelenk bırakınız fırtınalı denize.
371
( 165 ) KÜLLÜK
Kardeúçe yaúamanın adıydı orman
Ormanları en kirli sunaklarda yaktılar
Kıskandılar da÷larım tesettürünü
Da÷ları çırıl-çıplak bıraktılar
Tavúanlar, sincaplar, kelerler, kuúlar
Ya kaçıp gitmiúler ya kül olmuúlar
Hıçkıra hıçkıra a÷lar rüzgâr
Rüzgârı ortada dul bıraktılar
En mutlu günlerin adresi dünlü
Derenin úırıltısı bile çok hüzünlü
Unutturdular lâleyi sümbülü
Gül gösterip taú bıraktılar
Kardeúi kardeúe kırdıran çıkar
Sa÷lam paketlense de yine kokar
Her evin kapısı da÷lara bakar
Yolları haramilere bıraktılar
Yeúilin, mavinin ismi kaldı
Eski kartpostallarda resmi kaldı
Çalanlar en güzel düúlerimizi çaldı
Bize yalnızlı÷ı bıraktılar
øçimdeki saçakbulutlar kıpır kıpır
Umuttur yıldızlardan damıttı÷ım ıtır
Her göç bir yenilgiyi hatırlatır
Her derdi kuca÷ımıza bıraktılar
Kardeúçe yaúamanın remziydi orman
Ormanları en kirli sunaklarda yaktılar
Külleri karıútırıyor iúsiz cinler
Sabrı bize miras bıraktılar
( 166 ) KANLI ATLAS
Ekmek kapısı demiú evden çıkmıúsın
Uzaklara iú için gidiyorsun
Kafana neler neler takmıúsın
Binmiúsin úehirlerarası çalıúan
Tıklım tıklım dolu bir otobüse
Derken bir trafik kazası
Et kemi÷e, beyin toza-topra÷a karıúmıú
372
Yaralıların feryatları arúa eriúmiú
Ve bir fecaat tablosu oluúmuú
Etrafta göllenen kandan
Kim demiú ki kader böyle yazası?-ùoför tek úoförmüú ve uyuyormuú...
Askersin, iúçisin, talebesin
Terhis demiú, izin demiú yola vurmuúsun
Dü÷ünlü dernekli hayâller kurmuúsun
Sen ey, Anadolu'nun kavruk çocu÷u, sen
Telefon direklerini saya saya
Memleketine do÷ru uçmuú gidiyorsun
Derken yeni bir trafik kazası
Can mala karıúmıú, mal toza-topra÷a
ùu kadar ölü var, úu kadar yaralı
Kim demiú ki kader böyle yazası?
-ùoför içkiliymiú, úoför sarhoúmuú.
Anneni, babanı, tüm yakınlarını
Özlemiú, hazırlanmıú, yola çıkmıúsın
Zor izin almıúsın çalıútı÷ın yerden
Çantaya koymuúsun çıkınlarını
Yüre÷in davullara koúulmuú
Güm güm de güm güm, güm güm de güm güm
Sılaya kavuúsan çözülür dü÷üm
Derken bir trafik kazası
Neyin varsa ortalı÷a saçılmıú,
Kim demiú ki kader böyle yazası?
-ùoför yanlıú sollamıú..
Ya gelirken olur ya da giderken
Ya teker patlamıútır ya da fren
Yol kısaldı kavuúmaya az kaldı derken
Derken bir trafik kazası
Bir kızıl alev yükselir birden
Bir duman yayılır yanık et kokan
Yollarda ölürüz sebebi bilmeden
Kim demiú ki kader böyle' yazası?
-ùoför Azrail'le yarıúıyormuú...
( 167 ) BAöLAMAMIN TELLERøNE TAKILAN KOùMA
Sessizli÷in ortasında kırılan bir cam sesi
Biraz a÷lı" bil' tokattır, biraz bir hayat busesi
Yüre÷ini emzirirken acıların annesi
topra÷a konulaca÷ın günü hatırla
373
Bindi÷in at mahmuzlanıp úaha kalktı÷ı zaman
Ovadan da÷lara do÷ru yükselecek toz-duman
Ne yeryüzü bakirdir ne asuman
Mahúer yerimi hatırla
Ne kadar dakik iúlerse iúlesin saat
Erinde gecinde aksar en yü÷rük bir at
Baharda kirazlar çiçek açarken pat pat
Yeniden diriliúi hatırla
Aúk topra÷ında çileyle çürümüú bir sö÷üt bil
Tümüyle karalanmıú beyaz ka÷ıt bil
Diline yakıúan en güzel a÷ıt bil
Yalnızlı÷ın ortasında beni hatırla
Uykudur özümüzün en azılı hırsızı
Yaylı yataklar uyuúturur kanımızı
.
Nerde yüre÷ine bir bıçak gibi saplanan sızı
Çarelerin çaresizli÷ini, hatırla.
Kaçan bir gölgenin peúine düúme,
Her zaman pınar ol, sel olup coúma
Dilinde çiçekleniúinde bu koúma
Kelimelerin, sancısını. hatırla
( 168 ) BAHAR KAPISINDA
Erguvanlar çiçek açmıú, duymak çok hoútur;
Gönül aúk atına binmiú koútur ha Koútur
Bir ya÷mur baúlamıú ki aheste aheste
Bülbül gül için çırpınır süslü kafeste
Yol denize ulaúmıú, öteye geçit yok;
Kader a÷ına düúürmüú, burdan geç git yok
Sorma beni, da÷ılmıúım, salkım_saça÷ım
Sen kimde saklanırsın ey güzel kaça÷ım?
Saklandı÷ın o yerde hiç sabah olmaz mı,
Karlarla kaplı da÷larda renkler solmaz mı?
Ba÷ıúladım alacak bir öcüm kalmadı,
Erguvanlar çarptı beni gücüm kalmadı
Sen söyle, mum ıúı÷ından úimúek mi çakar
Ya gel dirilt ya da katime ferman çıkar
Limanda bekleyen bir gemi hantallaúır
Süt kesmi÷i usl<urunda yosunlar taúır.
Özledim dilinin özgün kıvraklı÷ını
Gel, damar damar dü÷ümle kısraklı÷ını;
Gel, bir tan vakti içimde ota÷ını kur
374
Irama hiç, hep kalbimin üzerinde otur!
Erguvanlar çiçek açmıú, gönlümse haúat;
Ya erguvanlarla göm beni ya da yaúat
ikisi bir arada hiç gitmiyor gülüm
Sen yoksura, yine hücreye kapandı gönlüm.
Erguvanlar.. erguvanlar hücremde iúte;
Paraúütüm açılmıyor böyle düúüúte
Çarpılıp kalmıúım öyle, salkım-saça÷ım
Bahar gelmiú sense hala yoksun kaça÷ım
Umut olsa seni mahúere dek beklerim
Ödünç alır dar vaktime vakit eklerim
Rüyayla hakikat ve varla yok arası
Kapanırken genç dallarda balta yarası,
Kendini aú, bütün korkularını at gel,
Dertse, da÷lara-taúlara bir bir anlat, gel!
( 169 ) SENøNLE DOLUYOR BÜTÜN BOùLUKLAR
Sen geldin; kilitli kapılar açıldı,
Sen geldin; duvarlar çiçeklendi rengarenk.
Sen geldin; etrafa ıúıklar saçıldı,
Sen geldin; yeryüzünü kuúattı ahenk,
Sen gidersen neler olur, onu bir düúün
Sen geldin; yüreklerin çarpması hızlandı,
Sen geldin; cilveli cilveli úakıdı kuúlar.
Sen geldin; yavru kuúlar palazlandı,
Sen geldin; kıyam etti gönlü haúlar,
Sen gidersen neler olur, onu bir düúün.
Sen geldin; sofraya bereket geldi,
Sen geldin; gülücükler da÷ıttı zaman.
Sen geldin; mekana asalet geldi,
Sen geldin; çekildi bütün toz-duman,
Sen gidersen neler olur, onu bir düúün.
Sen geldin; iútihamız açıldı, a÷zımıza tat geldi
Sen geldin; meúaleler yandı kararan içimizde.
Sen geldin, huzura kainat geldi,
Sen geldin; damla deniz oluverdi bizde,
Sen gidersen neler olur, onu bir düúün.
Sen geldin; çıkının/heyben dolu dolu,
Sen geldin; beraberinde güzellikleri de getirdin,
Sen geldin; kapandı gurbet yolu,
375
Sen geldin; katı küskünlükleri bitirdin,
Sen gidersen neler olur, onu bir düúün
Sen geldin; kuru so÷anımız bal oldu,
Sen geldin; kuúlarla seviúiyor her pencere
Sen geldin; mutlulu÷umuz dal dal oldu,
Sen gelelin; taze bir ruh geldi türkülere,
Sen gidersen neler olur, onu bir düúün...
Sen geldin; tepeden tırna÷a ıúık,
Sen geldin; çevrende toplandı bütün hacılar.
Sen geldin; mektubunu sana verdi her aúık,
Sen geldin; ortadan çekildi tufacılar,
Sen gidersen neler olur, onu bir düúün...
Sen geldin; ben ben oldum, sevdice÷im;
Sen geldin; úavkın cihanı bürüdü.
Sen geldin; aradı÷ımı sen de buldum, sevdice÷im,
Sen gelelin; peúinden güzellikler yürüdü,
Sen gidersen neler olur, onu bir düúün.
(170 ) DAMLANIN DENøZLøöø
Dere ve ırmak ne ki denize karıútım ben
Gördüm kirlilerimi, hayatla barıútım ben
Nefsimin umundu÷u her payı lif lif yaktım,
Çile bana keyif verir, perhize alıútım ben.
Küskünlü÷ü kaldırdım, co÷rafyam geniúledi
Bunun için nefsimle kaç kere vuruútum ben
Altmıúyedi yıl yaúa karınca adımıyla,
Dön bak bir arpa boyu, kimlerle gülüútüm ben
Aúk úifreli yüre÷im kutlarken dirili÷i
Hiç rakibim olmadı, kendimle yarıútım ben
Her serap avcısının avı yankısız boúluk
Uçurumun a÷zında ya÷mura dönüútüm ben
Benimle yola çıkan yaya ya da sipahi
Tüm yolcular eri di, kendime eriútim ben
Kötüye ve çirkine kapattım gözlerimi
Helal güzellikleri herkesle bölüútüm ben
376
Beden ruhun_kalesi, her isim bir kalebent,
Yar ile hemhal oldum destursuz görüútüm ben
Üstüme ne örtseler bir yanım açık kalır
Ya÷mur damlası idi m denize karıútım ben
( 171 ) GELGøT
Ah, içimi ürpertiyor bu gizemli ten kokusu,
Ne zaman öpmek istesem, dudaklarım bir yumak selüloit .
topra÷ın kemiklerini kırıyor deli-deli akan su
Yutuyor ufukları, boyutları belli olmayan bir gelgit
Ruhum alabora olmuú bir tekne gibi batıp batıp çıkıyor
Ça÷rılarıma hala olumlu bir cevap gelmiyor senden
Köprüler, tüneller üstüme çöküyor
Senin o duraklar arası gülümsemenden
Artık hiç güvenim kalmadı o çok sevdi÷im martılara
øçime kaçıp saklanmasam gözlerimi oyacaklar
Zaman takvim dıúı, eúya gömülmüú karanlıklara
Yürüsem köpükten terliklerimin sesini duyacaklar
Hep ensemde hissediyorum ölüm mele÷inin solu÷unu
Yol uzun, vakit dar, benimse hep acelem var. . .
Yaralı bir turnadan dinlerim aúıkların yu÷unu
Kan topra÷a düúer; ses gö÷e uçar -havar havar
Sevgim úafak, sevaplarım ya÷mur olsun yanık topraklara
Razıyım ödemeye günahlarımın a÷ır bedellerini
Nevrim dönüúmeden tenhalarda sararan yapraklara
Yüre÷ime bastır mektup yazan, elma soyan ellerini
Gel-git, gel-git, baúımı döndürüyor bu tekrarlar
Kan uykularda yakalıyor müzi÷in beni
Ötelerin ötesine gizli bir kapı açar
Beynime saplanan her gül dikeni
Ah, esin kayna÷ım, kan basıncım, aúkım, rüyam ah!
Akgülüm, güzelim, sevdalım ah sen... .
Mutlulukla örtüúen son yıldız sen olursun her sabah
Ahsen-i takvim üzere sensin tek ahsen...,
377
( 172 ) ÇEPERøNDEN KAN SIZAN
BøR TESTøNøN YALIN ÖYKÜSÜ
øçim oyulmuú
Deniz .olmuú
Deniz ve deniz kadar bir kuú
Yankılanır gözlerinde,
Binlerce karanlık ma÷ara
Akúam oldu mu Mercan mercan
Yıldızlardır ıúıyan
Çocuklardır üúüyen
Gamzeleri çıra çıra
Kim dayanabilir böyle akúamlara?
Türküsüne yaslanır gönül
Da÷lar çeker alır sesi
Da÷ılır deniz üzerine
Yanık bir türküden geride kalan kül
Bir sevdadır dalgıçlara denizin dibi
Yada agorafobi
Yelkenler fora
Karanlık yerleri/gökleri sarmıú
Sular kabarmıú
Deniz atları en keskin kayalıklara varmıú
Kırılan ben oluyorum
A÷layan kayalar
Bütün tekneler alabora
Ne silindir var, ne piramit
Ne koni, ne de küp
Yazgılar, karaca, çizgiler kırık ,
Sadece beklemek var boyun büküp
Geçit yok yeúile, al’a, mora
øçim oyulmuú ,
Deniz olmuú
Deniz ve deniz kadar bir kuú
Zamanın en gevrek dalına konmuú
Hangi kitaba sı÷abilirim ki ben
Her mekan bir agora
378
( 173 ) AÇILMAYAN MOR ùEMSøYE VEYA SøTEMDøDE
Dosttan bir taú gelse sarsılır nizam,
Ölçemem, nasıl bir hararettir bu...
Kaybolur ritimler, kalmaz intizam,
Korkarım katlime iúarettir bu.
Yüzülüp asılan Mansur, bendedir;
Kıbleyi gösterir, huzur bendedir;
Pervaneyi çeken o nur bendedir
Anmayın bir garip kehanettir bu.
Yanına yaklaúsam yıkar, -devirir
Gözlerine baksam yakar, kavurur
Sesine yaslansam eser, savurur
Nasıl anlatayım ne afettir bu.
Yanık leblebiyim-kokum ci÷erden
Eyer dönmüú, ben düúmüúüm eyerden
Bırakmaz yakamı geçsem de serden
Sözüm ona sanki adalettir bu...
Sarpta alageyik, gölde sunadır
Bir kolu Sava'dır, biri Tuna'dır.
Cilvesi yabana, cevri banadır
Bilmem ki ne biçim asalettir bu.
Teline dokunsam kaúlar çatılır,
Sitemi ne yenir ne de yutulur
Konuúmak isterim, dilim tutulur
Belki de aúkıma siyanettir bu.
Zindana dönüúür bir ev sofrasız
Hicrana gark olur gönül safasız
Kim varsa dünyada ahde vefasız
Bilsin ki aslına ihanettir bu.
( 174 ) SÜRESøZ
Sözcükler yatkın olsa da "biraz mola!" ya dilim varmıyor;
Hala yüre÷imde koúuyor hırsı geçmemiú en hızlı atlar
Umutlar elvan elvan: yeúil, kırmız"ı, mavi, mor;
Erguvandır, ıhlamurdur, akasyadır umutlar.
Dingin sularda uyuklarken siyah ku÷ular
øçimde ses kumaúları dokunur ça÷layanların.
379
Kayan son yıldızın sessiz gürültüleriyle ürperir sular,
Bahtına gün ıúır aúk derdiyle a÷layanların.
Gezginim, her seher bir rüyanın kapısını çalarım,
Ellerim. yakamozlanır boúlukta bir bulut yakalayınca
Alevler ortasında nice hülyalara dalarım,
Beynimde gezerken binlerce beyaz karınca.
Simurg sahur vakti yumurtasını bırakır ay a÷ılına,
Uzak bir gezegenden gözetlerim evrende olanları.
Bir güvercin durmadan öpücükler kondurur halhaline;
Sa÷alır renk çiçeklenir en sıngın yanları.
Gariplerin yitik yurdu, her hastanın derdi bende
Ahlarına havuz benim, aúk vurgunu aúıkların...
Bülbüle figan ibadet, kusur ne gülde ne de gülmende,
Zülüfleri ya÷mur uzar, foto÷raftan kaçan ıúıkların.
ùiir pusatlı yüre÷im, turna kanatlı yüre÷im
Koruganlara sı÷maz olur ve güneúe omuz vurur.
Nerden pis bir koku gelse kuúkusuz habis Yahudi
Yalan, iftira ve zulüm etrafı kasıp-kavurur.
Her gece kaçak girerim kuúatılmıú adanıza
Her halı tezgahında aúkla kirkit vuran benim
Omuz verdim kavganıza, duvar oldum kabanıza.
Her belaya, her kabaya da÷ca karúı duran benim.
Ay buluttan, pusat úiir örtüsünden çıkanda
Tabanda mermerler çatlar, tavanda aynalar kırılır
Rüzgar, ya÷mur yüklü bulutları karlı da÷lara çekende
Aúk süvarisi yüre÷im "Deh!" der dizgine sarılır.
Son yavuklu ölüm olur, gerdek odasında bekler;
Da÷ılır ömür demeti, salt hatıralar diri kalır.
Goncayken tohuma biner topra÷a bakan çiçekler
Ses yiter ahenk bozulur, yüzünün tasviri kalır.
Yüzüm bir güldeste kalsın, özümü koydum ortaya
Her rüyam yeni bir kalyon, her liman biraz Ceneviz.
Ebrehe'ler yaúadıkça ebabiller kon ar-kalkar dolunaya,
Aúıka oruç bozduran yarin her yana÷ı ceviz.
Atamız cennet sürgünü, bizse dünya sürgünüyüz
Baúka yazgı umulmasın aynı suçu iúleyenler
Bir yelde÷irmeni zaman, keyfince dönüyor iúte
"Biraz mola!" dememeli aklanmayı düúleyenler.
380
Ne zaman bir ateú yaksam da÷da veya bir kıyıda,
Da÷ı tayflar basar, kabardıkça kabarır deniz.
Her úiir úöleninde geniú kanatlı bir albatrostur ruhum,
Yükseklerde süzülerek uçar süresiz...
( 175 ) RASTLANTI MI BU
Ne zaman bir kalem, bir ka÷ıt alsam,
Kalem bir at, ka÷ıt bir kuú oluyor.
Nerede oturup hülyaya dalsam,
Sonunda kıyamet kopmuú oluyor.
Taú ve kurúun ya÷ar önde gidene,
Sevdalı baú a÷ır gelir bedene...
Aúksız ömür bir avuççuk çeçene,
Güreúe soyunsa tez tuú oluyor.
Farzımuhal gökler binse sırtıma
Kusur diye iúleniyor kartıma,
Eksilerim tay geliyor artıma,
Talih takvimimi öpmüú oluyor.
Duman çöker, ben göremem önümü
Sarsılırım, úaúırırım yönü mü
Nerden ıúık yaksa bir gündönümü
Yitirip buldu÷um hep düú oluyor.
Silahlar her zaman vakitsiz patlar,
Her söze mim koyar psikopatlar,
ùikayete kalksam mermerler çatlar
Sussam birileri küsmüú oluyor,
KARAKOÇ, yüre÷in var mı darası?
Sarmal bir hüzündür aúkın yarası. –
U÷uldasa iki da÷ın arası
Sesin, yaprak yaprak düúmüú oluyor,
( 176 ) YOKUùLARI TIRMANIRKEN
Bulanıksın gurbet suyu,
Senden içmek zor geliyor.
Gurka yatmıú gönül kuúum
Artık uçmak zor geliyor.
381
Bir güzel avına çıktım,
Kurúunu kendime sıktım
Piyade gezmekten bıktım
Kanat açmak zor geliyor.
Her güzelin cilvesi var,
Köpü÷ü var, telvesi var;
Yaralayan bir sesi var
Bakıp geçsek zor geliyor.
Baúımdan sevda eksilmez
Kimse çekti÷i mi bilmez
Kader yazdı÷ını silmez
Konup göçmek zor geliyor.
Ben burdayım, yar orada
Kalmıúım iki arada
Yuh olsun böyle murada
Döküp saçmak zor geliyor
Gölge etme hasret da÷ı,
Gül açsın muhabbet ba÷ı
Kırıp úiúeyi, barda÷ı
Burdan kaçmak zor geliyor.
KARAKOÇ der; .harman ola
Yabala gönül yabala
Dertler yüklendim kabala
Tek tek seçmek zor geliyor
( 177 ) SU TUTAR MI KIRIK TESTø
Mezarlı÷ın karúısında
Gül yanım burun kanattı.
Gönül hayal çarúısında
De÷erinden ucuz sattı
Yerle-gök dudak duda÷a,
Ne hamam, ne han der dinde.
En taze mezara baktım,
Adı-sanı belli de÷il.
Hancıya mektup bıraktım
Gelenler temelli de÷il...
Bir kuú iúleyen çapra÷a,
Ne úöhret ne úan derdinde
382
Yüzlerce badem a÷acı
Tekmil, çiçe÷e durmuúlar
Bir dem tatlı, bir dem acı
Cıvıldaúıp öter kuúlar,
øki taú yanak yana÷a,
Toprak taze kan derdinde.
Baktım bir kafile gelir,
Gerenlerin boynu bükük.
Ufku kulaçlarken tekbir,
Gelen gider kırık-dökük.
Rüzgar yapıúmıú yapra÷a,
Yapraksa zaman derdinde.
Teferrücde buldum huzur,
Tefekkürde derin gittim.
Ölenle girdim mezara,
Gömenlerle de seyrettim;
Uzanmıú kara topra÷a
Ne mal ne de can derdinde.
Acıpayam'dan gelirken
Kızılhisar dolayında,
Ne gördümse yaúadım ben
Çok ılık bir mart ayında.
Gün sekerken da÷dan da÷a
Aúıklar canan derdinde.
Su tutar mı kırık testi,
Yürü dedi m güle-güle!..
Sesim ötelere esti,
Bittim döküle döküle
Orak aú erer baúa÷a,
Yer-gök bir figan derdinde.
( 178 ) EHRAM BøLøP SANA GELDøM
E÷ir-bük bir iplik gibi,
Parma÷ına dola beni.
Susuz kalmıú keklik gibi
Ellerinle sula beni.
Hedef göster at süreyim,
Ver de canımı vereyim...
Sayende bir gün göreyim,
Muhtaç etme ele beni.
383
Bir da÷ım, kıúım hiç gitmez
Bitsin derim çilem bitmez
Her koyakta keklik ötmez
Kul eyleme kula beni.
Kim ki örtümüzü açar
Huzurum haramdan kaçar
Bir sevdaya oldum duçar
Bilmeyenler bile beni.
ùahinim serçeden pustu
Bülbülüm seherde sustu
Ey aúıkların has dostu
Sürme sa÷a-sola beni!
Erhamım bo÷ma erkamda
Ecel izcisi arkamda
Rüzgar e÷lenmez hırkamda
Sarhoú etti sıla beni.
KARAKOÇ ne taú ne çelik
Gezer durur fellik fellik
Bir duvara olmaz helik
Esir almıú çile beni.
( 179 ) ÇORUM'DA BøR HARMAN ÜSTÜ
Virgül, noktalı virgül ve soru iúaretleri gibi
Kıvrılmıú yatıyorlar, Çorum Otelin'de úairler karması
Boyutsuz bir sahne olan rüyalarında
Balonlu sözcükleri patlatıyorlar maç sonrası
Kimisi çarúafa sarınmıú, sanki bir avcıdan saklanıyor,
Kimisi sararmıú tohumluk kabaklar gibi ana-üryan
"DO-RE" sesinden baúka bir ses gelmiyor
Oksijeni tükenen 408 numaralı odadan
413 numaralı odada martıya dönüúmüú bir úair
Kanatlarını içine çekmiú uyanmak istemez
Baúucunda bir kalem, bir tesbih, birkaç kitap
Uyanıp úiirin yıldırımıyla yanmak istemez
412 numaralı yan odada iki deli kafa
Çalıp söylemiúler, sonunda kendilerinden geçmiúler
Davullar çalınsa duyacak halleri yok
Sanki pir elinden bade içmiúler
384
Bulutlar kraliçesi Çuvaúlı Raisa Sarbi
Yeni bir rüya görüyor ya da el falına bakıyor
Telekleri düzgün en usta yorumcu Mehmet øsmail
Laçin bakıúlarnı ufuklara takıyor
"Taúa Türkü" úairi øskender Muzbeg
Priznen'den gelmiú bir evlad-ı fatihan
Kuzey Kafkasya, Karaçay-Balkar Türklerinden
Bir beyaz laledir 9rüzlan Bolat can
Çorlu'dan, beylerbeyi Vahap Akbaú,
Her mazereti geçersiz sayar bir okuntu gelende
ùiirin havasına, suyuna, topra÷ına
Bir cemre gibi gülümser her úölende
Paloroid bir foto÷rafla görüntüleniyor kafiyeler
Zerre-i miktar tarçın ile i÷reti bir perçin...
ølham perisi bir úairin deyneklerine gülümser
Sayıklar aneyin o÷lu Atilla: "Çin, cin, güvercin".
Ben kanatlarını her zaman geniú açan
Bir beyaz kartalım, sürekli uyanık, sürekli gezgin
ùu an gönlümce keser sallıyorum ücret almadan
Bir Osmanlı sipahisiyim úiiristanda at koúturan
Ve evrensel bir cumhuriyetçiyim.
( 180 ) TEK TEK KIYIYA VURUR UNUTTUKLARIMIZ
( MALATYA øÇøN POEM)
-I
Abdullah Yüce'nin bir pla÷ı çalıyor
Mevsim leylak mevsimidir yani bahar,
Kernek'te bir bahçede dü÷ün var
Her nameden içimde iz kalıyor
Bey Da÷ı'nın dorukları ala-kar
Bir ezgi yolup duruyor yüre÷imin perçemini
Söyleyen usta, Malatyalı Fahri' dir
Derme suyu gibi akar ipek sesi
Bir dilekçe sunar adsız da÷lara
Ve açılıp gider ötesi:
"Sarı kurdelem sarı
Da÷lara saldım yari
Da÷lar kurban olayım.
Tez gönder nazlı yari"
385
Da÷lar yari göndermez
Yollar yari getirmez
Gün sayar, ay sayar, yıl sayar aúık
Ve zaman ırma÷ı akar gider
Kirazlar, viúneler çiçek açmıútır
Seversen, gülümsersen yer-gök çiçek
Ötelerden ya÷mur atlı bir cevap gelir
Dalların uykuları kaçmıútır
Rüzgarın solu÷u kesilir
Gönül bir olmaza asılır
Ve hülyalarda úekillenir gelecek:
"Çiçekten harman olmaz
O yarden derman olmaz
Darılmıú güle bülbül
Gelip bir dala konmaz"
Her sese pervazlanan yüreklerimizi
Zehra Bilir emzirirdi türküleriyle.
"Ha bu diyar Ha bu diyar" dedikçe
Bıyıklarımız yeni yeni terlerken
Kuúlar gibi kanatlanır
Gök ekin misali ırgalanırdık
Dipdiri hala
Ve Selahattin Alpay,
"Gel ey gönül" diyor
Gel-gel ediyor gönlüne
Koç Köro÷lu'nun kır atı gibi
Kiúner yüre÷imde bir baúka ezgi
"Bülbülü tuttumda güle ba÷ladım"
Sonrasını sormayın bana
Dayatmakla kazanılmaz ki sevgi
Fahri yok, Abdullah Yüce yok artık
Herúey yeniden yeni
- II
Yeni hiç eskimez ki
Kökleri su gibi derinlere iner
Sonsuza boy sürer dalları
Tıpkı Malatya gibi;
Eskisi Battf1lgazi
Aspuzu ba÷ları yenisi
Düre düre gelir ça÷ları
386
O Malatya ki
Hitit'lerden beri anlı-úanlıdır
Yüre÷iyle, bile÷iyle
Uygarlık savaúında bir delikanlıdır
Rüzgarı var, Battal Gazi kılıcı,
Gülleri var, herdem gönül alıcı,
Güzelleri sanki yürek deli ci
Ünlüdür kayısısı, úekerparesi
Yıllar var ki semtinden hiç geçmedim
Azat mıdır ‘tutsak' mıdır bilemem
Hiç aklımdan çıkmaz Beyler Dere
Niyazi-i Mısrı burda do÷muútur
Aúk ya÷murum bana burda ya÷mıútır
Bir kutsal beldedir yeúil Malatya
Kar kalkınca da÷ı-taúı papatya
Gülden, gelincikten reçel yapılır
Gönül burda gördü÷üne kapılır
Darende'de yatar Somuncu baba
Karıútır tarihi tütsün sıca÷ı
Bir belde ki Her tarafı alperenler oca÷ı
ùeyh Hamid-i Veli baúka bir doruk
Baúka bir alemden gülce gülümser
ve Osman Hulusi Ateú efendi
Her gece bir yıldızdan iúaret eder
Malatya'da gündüzün rengi yeúil
Geceleriyse leylaki .
Ve topra÷ın kanı esmer
Malatya ovasını
Ortasından keser Tohma çayı
Dostlu÷un böylesi de olurmuú me÷er
Arapkir nüfusuna kayıtlı
Bir er-kiúi tanıdım ki ne er kiúi
Gemuhluo÷lu ørfan Fethi
Gönül kanatları sonsuzlu÷a açılan
Yanık bir aúk derviúi
Hep O gelir aklıma
Malatya den di mi
Bakıyorum ormanlar gibi ço÷almıú
Kültür co÷rafyamızın topraklarına
Onun kendi elleriyle
Fidan iken seçip diktikleri
O da en iyi ata binip gitti
387
"At" dedin ey úair, burda biraz dur;
Mızrap sancılı tellere vaktinde vurmuútur
Ocaktaki külü karıútıran
Kül altından çıkan közleri görmeden geçemez
Gönül kanaları yanık olanlar
Çok uzaklara uçamaz
Yıl 1949
Kıúla caddesinde gidiyoruz
Hamid Fendo÷lu geliyor karúıdan
Al bir ata binmiú sektiriyor
Çizmeleri pırıl pırıl
Kasketi rüzgarı kesiyor
Sa÷ına-soluna selam veriyor
At cilveleniyor
"At" dedin ey úair, burda biraz dur;
Malatya ki soylu atı ar yurdudur
Sultansuyu Harasında arap atlar yetiúir
Bir at kiúneyince
Ufuklar tutuúur
Deli gönül biraz daha delirir
Öyle bir sevda ki at sevdası
Ötelerden úavk verir
Sipahilerin rüyası
Sürgü'de mola ver, su sesi dinle
Oynaúan alabalıkları seyret
Sonra sıçra gönül atının sırtına,
Yelesine yapıú
Yeúilyurt'a git, Yazıhan'a git
Bey Da÷ının gönlünü alıp
Öteki da÷ları da ziyaret et
Bir yurt köúesi ki cennet mi cennet
Bahar der koyunlar-kuzular meleúir
Bülbülleri bahçe, bahçe dolaúır
Bulutları ya÷mur taúır, kar taúır
Bir cennet ki ancak bize yaraúır
- IIIÇok a÷ıt yakıldı Fırat üstüne
Kömürhan Köprüsü unutulur mu?
Gül, leylak ve kayısı kokulu bir rüzgar
Tenine çarpıp içine sızmasa.
Peúinden koúmakla tutulur mu?
Güneúi tutmak istersin
Ay'ı ve yıldızları da
Canın arzular/arzular amma
388
Ellerinin yetiúmesi mümkün de÷il
Boyun göklere uzanmaya kısa
En kestirme yoldan Aslantepe'ye git
Vur kazmayı topra÷a / Vur ha vur
Topra÷ın damarları çatlasın
Çamurmuú, çakılmıú, fosilmiú
Topraktır, kazıldıkça do÷urur
Bir tarih müzesiyle karúılaúacaksın
Zaman tünelinde dolaúacaksın
Hitit, Roma, Bizans ve Selçuklulardan
Miras kalan
Neleri beslemiú, neleri saklamıú bu toprak
Nelere tanık olmuú zaman.
Bir miras ki
Her kültürden bir harman
Hepsiyle kucaklaúacaksın,
Gündüzbey'e uzan gör armoniyi
Renkler cıvıl cıvı!, sesler de öyle
Pınarbaúı'nda soluklan ve hülyaya dal
Hissettiklerin sana tanıútan öte
Dön yine tarihi eserler úehrine
Yepyeni bir mevsim doku tezgahında
Nabızları belli yazdan-kıútan öte
Kümbetler, kervansaraylar, camiler
Sana kimliklerini anlatsınlar birer birer
Tefekkür çerçevesinde dinle
Huzur, metafizik bir boyuttur
Belki de tamamen boyutsuzluk
Yalın bir deyimle
øç rahatlı÷ı ve hoúluksa huzur
Vakti kovala
Ve git, bir ulu camide namaza dur
Sa÷ına-soluna selam yer
Gözlerin bir kırlangıç ürkekli÷inde
Renkleri, desenleri kovalarken çinilerde
øçinde yepyeni bir dünya kur
Huzur seni orda bulur
Evliya Çelebi üslubuyla
Sözü bir yere vardırmak gerekirse
Hayra tebdil olur burda her rüya
Cenneti okúatır ab-u havası
Sofralara türlü taam dizilir
Gönüllere haritası çizilir
389
E÷er bir eyvanda gönlün esrirse
Gözlerini kamaúmaya alıútır
Tanımamak bir gaflette kalıútır
Malatya bir ilim-irfan yuvası
Burda her minare sıcak bir yürek
Burda ilim-irfan doru÷a ermiú
Fabrikalar yarın için çalıúır
Burada her úölen daha çok miúmiú
Bulutlar göklere açılmıú gemi,
Da÷larsa men direk
Burda folklar renkli, kültür çok zengin
Nabzı yüksek atar burda sanatın
Bayra÷ı ritimdir ses ölçe÷inin
Çiçeklenir izdüúümü kalemin
Her alanda büyük a÷ırlı÷ı var
Bakırcılar çarúısında bakır dövülür
Zikire dönüúür çekiç sesleri
Her güzel sevilir, yi÷it övülür
Hak çi÷neyen Hakkı a uzak demektir
Gerçe÷in önüne çekilmez duvar
Sultansuyu harasında yetiúen atlar gibi
Kalem baúını alıp gidiyorsa
Kelimeler uçuúuyorsa yıldız yıldız
Vakit mayalanmıúsa
Ve úair sesi yakalamıúsa
Aúk, dilin frenini boúaltmıúsa
Niye söylemesin türküsünü
Niye sevmesin ve övmesin güzeli?
Bu övgü sanadır Malatya
Benim türkülü ve úiirli dünyamda
Sen çok özelsin
Kabul et sevgimi, selamımı
Oyumun rengini biliyorsun
ømzamı senin için atıyorum iúte
Sen gerçek güzelsin
Güzel ve füsunkar
.
Sularını öpe öpe sarhoú olur rüzgar
Öptüm gözlerinden güzel Malatya
Bir, daha, bir daha, bir daha öptüm
390
( 181 ) YAùADIKÇA SENø HEP ANACAöIZ
Mevsim ilkbahardıVe aylardan nisan
Karaçay'ın köpüre köpüre aktı÷ı
Sı÷lara kumlar bıraktı÷ı
Yemyeúil da÷lar arasında
Pembe-beyaz çiçekler açmıú
Zakkumlar vardı
Yanımda hep o güzel insan
Yüzümden çok öte
Bir yere bakardı
O güzel insan sendin Neú'et Albayım
Dört buca÷a okuntular çıkaran sen
Kim mazeret arar dil yordamıyla
Sen gel demiúsen
Geldik ve úiirle soluklandık
Karaçay kıyısında úair dost1arla
Bir güneú úavkımasıydı
Senin dört buca÷a gülümsemen
Yan yana durup resimler çektirmiúiz
Yaúlıydık ve kadim iki dosttuk biz
Yüzünü görmek mümkün de÷il resimlerde
Sen göçüp gittikten sonra farkettim
Bu garip hali
Birbirine kilitleniverdi
Renklerin, çizgilerin gizemli dili
Ne kadar canlıydın oysa o gün
Bu dü÷ün senin dü÷ünün demiútim sana
Bu, dü÷ün senin dü÷ünün
Tatlı bir pembelik yayılmıútı yanaklarına
Ben pozlar verirken Aytekin'in kamerasına
Gelincikler arasında
Sen çimenler üstünde namaza durmuútun
Kıyamda, rükuda, secdede
Derin bir ıııuhabbetle izlemiútim seni
Sense dıúına kapatmıútın gözlerini
Ruhunla arúa kanatlanmıútın sanki
Ne güzel yakıúmıútı çimenden seccade
Çimene koydu÷unda dizlerini
"ønna lillahi ve inna ileyhi raciun"
Ondan geldik, yine O'na dönece÷iz
Mesajı geçti içimden,
Ve bir vurgun yemiú gibi oldum ben
391
Uzun yaúamıyaca÷ını biliyordum
Çünkü böbreklerin iflas etmiú
Makineye ba÷lı yaúıyordun
Soluk soluk sona do÷ru yaklaúıyordun
Helalleúerek ayrılıyorduk her buluúmamızda.
ùikayet etmedin bir kez olsun
ùairim, kadim dostum Neú'et albayım
Her zaman güleçtin
Derviú gönüllüydün ve çok içtendin
Öldü÷ün günün akúam üstü
Müridin, can dostun Bestami aradı
Dedi ki, "Neú'et Bey, Hakka yürüdü"
Sanki da÷lar-taúlar, gökler eridi
Sanki yüre÷imi bir demir tırmık taradı
Bir ateú selinin içinde kaldım
Ecel a÷dırınca kim olur ki tay?
Yas sarmıú Zorkun 'u a÷lar Karaçay
Varsa helal olsun sana hakkımız.
Evine gittim ki bir sen eksiksin
Mezarına gittim, topra÷ın taze
Selamladık, fatihalar gönderdik.
Dedim bu ırmak da aktı denize
Acıyı katık yapmak kaldı bize
Yaúadıkça seni hep anaca÷ız
( 182 ) ÖLÜ BøR ùAøRE SON MEKTUP
Her zaman hissediyorum yoklu÷unu
Anılarda karúılaúıyoruz, yüzün yok
Mekanın her diliminde'
Zamanın her dü÷ümünde
Bende hüzün var
Sende hüzün yok
ùölenlerin tadı-tuzu kalmadı
Aramızdan eksildi÷in günden beri
Her de÷irmen kendini ö÷ütmekte
Hep úahdamara de÷iyor aúkın keseri
Acelen ne idi erken gitmekte
Baúın bir da÷ı gibi sisler içinde
Gövden bir gazel
Hayalin var, özün yok
392
Ey, "DELAL" úairi
Bir gömeç bal delal sende
Sen gittin kovanın içi boúaldı
Sevgili Hasan Ali Kasır,
Her zaman hissediyorum yoklu÷unu.
Dost hasreti
Denizlerce derin
Ufuklarca geniú melal bende
Benim dört mevsim gecem-gündüzüm var
Senin hayatın düz
.
Senin gecen-gündüzün yok
Tarlan var mezar kadar
øúleyecek sabanın, öküzün yok.
393
ÖZET
Anlambilimin ba÷ımsız bir disiplin olarak ortaya çıktı÷ı günden
itibaren “anlam” konusunda birçok görüú ileri sürülmüú olmakla birlikte
“anlam”ın tanımı konusunda bir uzlaúma sa÷lanabilmiú de÷ildir. Ancak
dilbilimciler kelimenin tek baúına bir anlamı olmasının yanı sıra bir dil birli÷i
içinde di÷er kelime ve kelime gruplarıyla kurdu÷u iliúkiler ve ba÷daútırmalar
sonucunda da çeúitli anlamlar kazandı÷ı konusunda hemfikirdirler. Söz
konusu iliúkilerin ve ba÷daútırmaların anlamlı olabilmesi için belli söz dizimsel
ba÷daúma koúullarının gerçekleúmesi gerekmektedir. Ne var ki bu koúullar
gerçekleútirildi÷inde de bazı ba÷daútırmaları oluúturan unsurların anlamsal
özellikleri ve anlam ayırıcılarının uyuúmadı÷ı, ilk duyuldu÷unda yadırgandı÷ı
ve toplumun bu ögeler arasındaki iliúkiyi tanımadı÷ı görülmektedir. Bu
durumda,
“sıra
oluúmaktadır.
dıúı
ba÷daútırmalar”
Tezimizde
Bahaettin
olarak
nitelendirilen
Karakoç’un
úiirlerinde
kullanımlar
sıra
dıúı
ba÷daútırmalar ele alınmıútır. Bu konuda çok sayıda ve çeúitlilikte veri
sundu÷u için Bahaetin Karakoç’un úiirleri seçilmiútir. Bu amaçla úairin bütün
úiirleri arasından örnekleme yöntemiyle belirlenen 182 metin üzerinde
çalıúılmıú; bu metinlerde kullanılan sıra dıúı ba÷daútırmalar ögeler arası
iliúkiler açısından ele alınarak sınıflandırılmıú, sıra dıúı ba÷daútırmaların nasıl
oluútu÷u incelenmiú; söz konusu sıra dıúı ba÷daútırmaların oluúumunda
úairin içinde bulundu÷u ruh hâli kadar do÷up büyüdü÷ü çevre ve içinde
yaúadı÷ı dönemin de etkili oldu÷u belirlenmiútir.
Anahtar kelimeler: Bahaettin Karakoç, úiir, sıra dıúı ba÷daútırma
394
ABSTRACT
Since the day semantics occured as an independent discipline many
idea has been claimed about the definition of
“meaning”, but linguists
couldn’t come to an agreement about this subject. Nevertheless they are
unanimous that words have connotations besides their elementary meanings.
These connotations are bound to certain sentactic rules. However, althuogh
these sentactic rules are obeyed, the compenents of connotations may not
go with each other. So these can be found strange at first, and the
community may not recognize this sort of relationship. This causes
“collocations” in semantics. In this thesis we studied about the collocations in
Bahaettin Karakoç’s poems. We chose him because his poems gave many
datas about this subject. We studied his poems which are selected by
exemplification method. The collocations in these poems were classified by
the relations among the elements of sentences, and we examined the ways
in which collocations occured. As a result we concluded that his mood, the
environment in which he grew up, and the day he experienced all effected
the formation of collocations in Bahaettin Karakoç’s poems.
Key words: Bahaetin Karakoç, poem, collocation
Download