ayça tez - Ankara Üniversitesi Açık Erişim Sistemi

advertisement
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
TOPLUMUMUZDA GÖZ RENGİNİ BELİRLEYEN HERC2 GEN
POLİMORFİZMİNİN YAYGINLIĞININ ARAŞTIRILMASI
Gözde MASATCIOĞLU
DİSİPLİNLERARASI ADLİ BİLİMLER ANABİLİM DALI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
DANIŞMAN
Doç. Dr. Zeliha KAYAALTI
2012- ANKARA
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
TOPLUMUMUZDA GÖZ RENGİNİ BELİRLEYEN HERC2 GEN
POLİMORFİZMİNİN YAYGINLIĞININ ARAŞTIRILMASI
Gözde MASATCIOĞLU
DİSİPLİNLERARASI ADLİ BİLİMLER ANABİLİM DALI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
DANIŞMAN
Doç. Dr Zeliha KAYAALTI
2012-ANKARA
KABUL VE ONAY
iii
İÇİNDEKİLER
Kabul ve Onay
ii
İçindekiler
iii
Önsöz
v
Simgeler ve Kısaltmalar
vi
Şekiller
vii
Çizelgeler
viii
1. GİRİŞ
1
1.1
1.1.1
1.1.2
Polimeraz Zincir Reaksiyonu (Polymerase Chain Reaction: PCR)
PCR’nin Aşamaları
PCR'da Kullanılan Bileşenler
1.1.3
PCR Optimizasyonu
12
1.2
Restriksiyon Fragman Uzunluk Polimorfizmi (Restriction Fragment Length
Polymorphism-RFLP) Yöntemi
14
1.3
İnsan Pigmentasyonunun Biyolojisi
15
1.4
1.4.1
1.4.1.1
1.4.1.2
1.4.1.3
1.4.2
Melaninin Fonksiyonları
Melanin Tipleri
Ömelanin
Feomelanin
Nöromelanin
Ömelanin ve Feomelanin Oluşum Mekanizmaları (Biyosentezleri)
16
17
17
18
18
18
1.5
1.5.1
Genler ve Özellikleri
Membran İlişkili Taşıyıcı Protein Geni (Membrane Associated Transport
Protein Gene-MATP) veya Çözünen Taşıyıcı Ailesi 45 Üyesi 2 (Solute carrier
family 45 member 2-SLC45A2)
Okülokutanöz Albinizm Tip II Geni (Oculocutaneous albinism type II
gene-OCA2)
HERC2-HECT ve RLD Domainine Bağlı E3 Ubiquitin Protein Ligaz 2 Geni
(HECT and RLD domain containing E3 ubiquitin protein ligase 2)
22
1.5.2
1.5.3
2. GEREÇ VE YÖNTEM
5
6
9
24
26
28
31
2.1
2.1.1
2.1.2
2.1.3
2.1.3.1
Gereçler
Kullanılan Kimyasal Maddeler
Kullanılan Araç ve Gereçler
Deney Protokolü
Örneklerin Toplanması
31
31
31
32
32
2.2
2.2.1
2.2.1.1
2.2.1.1.1
2.2.1.1.2
Yöntem
HERC2 Gen Polimorfizminin Genotipinin Belirlenmesi
Svap Örneklerinden DNA İzolasyonu
DNA İzolasyonunda Dikkat Edilecek Hususlar
Genomik DNA’nın Agaroz Jel Elektroforezi ile Belirlenmesi ve %0,5’lik
Agaroz Jel Hazırlanması
Agaroz Jele Yüklemek İçin Örnek Hazırlanması ve Yürütme Koşulları
32
33
33
34
2.2.1.1.2.1
35
35
iv
2.2.1.1.3
2.2.1.1.3.1
2.2.1.1.3.2
2.2.1.1.4
2.2.1.1.4.1
2.2.1.1.4.1.1
2.2.1.1.4.1.2
2.2.1.1.5
PCR
Primerler
PCR Bileşenleri ve PCR Programı
PCR Ürünü İçin Agaroz Jel Hazırlanması
Dra I Restriksiyon Enziminin Özellikleri
Dra I Enzim ile Kesim İşlemi
Dra I KesimÜrünleri İçin Agaroz Jel Hazırlanması
İstatistiksel analizler
3. BULGULAR
36
37
38
40
40
41
41
42
43
3.1.3.1
3.1.4
3.1.5
Toplumumuz Bireylerinde HERC2 Genindeki A/G Tek Nükleotid
Polimorfizmini Belirlemek Amacıyla Yapılan Analiz Sonuçları
Genomik DNA’nın Agaroz Jel Elektroforezi ile Belirlenmesinin Sonuçları
PCR ile HERC2 Genindeki Polimorfizmin Amplifikasyon Sonuçları
HERC2 Genindeki Tek Nükleotid Polimorfizminin Amplifiye Edilen
Bölgesinin Dra I Restriksiyon Enzimi ile Kesim Sonuçları
DNA Örneklerinin Genotiplendirilmesi
HERC2 Genindeki A/G Tek Nükleotid Polimorfizminin Genotip Frekansı
HERC2 Genindeki A/G Tek Nükleotid Polimorfizminin Alel Frekansı
3.2
Yaş-Genotip ilişkisi
51
3.3
Çalıştığımız Popülasyonun Hardy-Weinberg Dengesinin Tespiti
52
3.1
3.1.1
3.1.2
3.1.3
43
43
43
45
45
50
51
4. TARTIŞMA
54
5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER
61
SUMMARY
64
KAYNAKLAR
65
EKLER
72
ÖZGEÇMİŞ
74
v
ÖNSÖZ
Genetik, uzun yıllardır insanların merakını uyandıran bir bilim dalı olmuştur. Bazı
adli vakalarda genetik, olayların çözümünde yardımcı bilim dalı olarak kullanılırken,
DNA kimliklendirme ve babalık tayini gibi diğer bazı adli olaylar için ise olayı
çözebilecek tek bilim dalı olarak işlev görmektedir. Diğer taraftan fenotip
özelliklerin adli vakaların aydınlatılması amacıyla kullanımı son zamanlarda oldukça
önem kazanmıştır. Göz renginin bireylerde belirgin fiziksel özelliklerden biri olması,
toplumumuzda adli vakaların çözümlenmesinde göz rengini belirleyen genlerdeki
polimorfizmlerle ilgili veri tabanının oluşturulmasını gerekli kılmaktadır.
Bu tez kapsamında, toplumumuzdaki genotip-fenotip ilişkisini belirlemek amacıyla
göz rengini belirleyen HERC2 gen polimorfizminin yaygınlığı araştırılmıştır.
Tez çalışmamın belirlenmesi, planlanması ve hazırlanması aşamalarında yol
gösteren, üstün yöneticilik vasıflarına sahip ve bu vasıflarıyla bizlere her türlü
bilimsel araştırma olanağı sunan, engin görüş ve katkıları ile desteğini her zaman
yanımda hissettiğim değerli hocam Ankara Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü
Müdürü, Sayın Prof. Dr. Tülin SÖYLEMEZOĞLU’na,
Çalışmamın her aşamasında sunduğu kapsamlı bilgi ve tecrübesinden yararlandığım,
değerli fikir ve katkılarıyla araştırmayı her bir detayda titizlikle yönlendiren
danışman hocam Sayın Doç. Dr. Zeliha KAYAALTI’na,
Laboratuvar çalışmalarındaki değerli yardım ve katkılarından dolayı sevgili hocam
Dr. Dilek KAYA’ya, örneklerin toplanmasında ve laboratuvar çalışmalarımdaki
yardımından dolayı Bio. Yasemin KARTAL’a teşekkür ederim.
Çalışmalarım esnasında her zaman yanımda olan, maddi ve manevi desteklerini
hiçbir zaman esirgemeyen, annem Necla MASATCIOĞLU, babam Mehmet
MASATCIOĞLU, kardeşlerim İlknur, Gülnur ve Tuğrul’a anlayış ve
hoşgörülerinden dolayı tüm içtenliğimle teşekkür ederim.
vi
SİMGELER VE KISALTMALAR
A
Adenin
bp
Baz Çifti (base pair)
C
Sitozin
DNA
Deoksiribonükleik Asit
dNTP
Deoksiribonükleozidtrifosfatlar
DTT
Dithiothreitol
EDTA
Etilen-diamin-tetra-asetik asit
F primer
Forward Primer (İleri doğru olan primer)
G
Guanin
HPSF
Yüksek Performanslı Tuzsuz-High Performance Salt Free
kb
Kilobaz
PCR
Polimeraz Zincir Reaksiyonu (Polymerase chain reaction)
R primer
Reverse Primer (Aksi yönde olan primer)
RE
Restriksiyon Endonükleaz
RFLP
Restriksiyon Fragman Uzunluk Polimorfizmi
RNA
Ribonükleik Asit
SDS
Sodyum Dodesil Sülfat
SNP
Tek Nükleotid Polimorfizm (Single Nucleotid Polymorphism)
T
Timin
TBE
Tris-Borikasit-Edta
TE
Tris-Edta
vii
ŞEKİLLER
Şekil 1.1. Tek Nükleotid Polimorfizmi (http://en.wikipedia.org/wiki/Singlenucleotide_ polymorphism)
Şekil 1.2. SNP’lerin görülme sıklığı
Şekil 1.3. PCR’nin aşamaları
Şekil 1.4. PCR programı
Şekil 1.5. Taq DNA polimeraz enziminin yapısı
Şekil 1.6. Melanin tiplerinin kimyasal yapıları
Şekil 1.7. Ömelanin ve feomelanin biyosentezi
Şekil 1.8. SLC45A2 geninin 5.kromozom üzerindeki lokalizasyonunun şematik
gösterimi
Şekil 1.9. OCA2 geninin 15. kromozom üzerindeki lokalizasyonunun şematik
gösterimi
Şekil 1.10. HERC2 geninin 3 boyutlu yapısı
(http://en.wikipedia.org/wiki/File:Protein_HERC2_PDB_2KEO.png)
Şekil 1.11. HERC2 geninin 15. kromozom üzerindeki lokalizasyonunun şematik
gösterimi
Şekil 2.1. Agaroz jel kuyucuklarına örneklerin yüklenmesi
Şekil 2.2. TECHNE TC 512 Thermal Cycle Cihazı
Şekil 2.3. Dra I restriksiyon enziminin tanıma bölgesi ile kesim noktasının
şematik gösterimi
Şekil 3.1. HERC2 genindeki amplifikasyonunun jel görüntüsü
Şekil 3.2. Kesme enzimi, kesme bölgesi ve enzimin tanıdığı bölge
Şekil 3.3. 226 bp uzunluğundaki PCR ürününün “A/A” genotipli bireylerde,
Dra I enzimi ile kesimi ile oluşan oligonükleotid uzunluklarının
şematik gösterimi
Şekil 3.4. 226 bp’lik amplifikasyon ürününün homozigot tipik bireylerde, Dra I
enzimi ile kesim sonucunda oluşan oligonükleotid uzunlukları
Şekil 3.5. 226 bp uzunluğundaki PCR ürününün “GG” genotipli bireylerde,
Dra I enzimi ile kesimi ile oluşan oligonükleotid uzunluklarının
şematik gösterimi
Şekil 3.6. 226 bp’lik amplifikasyon ürününün, DraI enzimi ile kesim sonucunda
oluşan oligonükleotid uzunlukları
Şekil 3.7. 226 bp’lik amplifikasyon ürününün homozigot tipik, heterozigot ve
homozigot atipik bireylerde, Dra I enzimi ile kesim sonucunda oluşan
oligonükleotid uzunlukları
3
4
8
9
11
17
20
26
27
28
29
36
37
40
44
45
46
46
47
48
49
viii
ÇİZELGELER
Çizelge 1.1. Standart bir PCR’da bulunması gereken bileşenler ve miktarları
Çizelge 2.1. Amplifikasyonda kullanılan primerler ve özellikleri.
Çizelge 2.2. PCR bileşenleri ile stoktaki ve reaksiyondaki konsantrasyonları
Çizelge 2.3. HERC2 gen polimorfizmi için PCR şartları
Çizelge 2.4. Dra I enzimi ile kesim işlemindeki bileşenler ve reaksiyondaki
hacimleri.
Çizelge 3.1. PCR’da kullanılan primerler, kromozom üzerindeki lokalizasyonları
ve amplifiye edilen bölgenin nükleotid dizilimleri.
Çizelge 3.2. HERC2 geninin rs12913832 polimorfizmi ile oluşan genotipler ve
Dra I enzimi ile kesim sonucundaki oligonükleotid uzunlukları
Çizelge 3.3. Bireylerin HERC2 genindeki A/G tek nükleotid polimorfizminin
genotip frekansı
Çizelge 3.4. Toplumumuz bireylerinde HERC2 genindeki A/G tek nükleotid
polimorfizminin alellerin frekansı.
Çizelge 3.5. Bireylerin yaşları ve genotipleri arasındaki ilişki.
Çizelge 3.6. Çalışılan popülasyonun Hardy-Weinberg dengesinde olup
olmadığının tespiti.
Çizelge 4.1. Türk popülasyonu ile diğer popülasyonlar arasında HERC2 geninin
rs12913832 (A/G) polimorfizminin genotip ve alel frekanslarının
dağılımının karşılaştırılması
12
38
39
39
41
44
50
50
51
51
52
59
1
1. GİRİŞ
Kimliklendirme, babalık tayini ve diğer akrabalık ilişkilerinin belirlenmesi adli
bilimler alanı için oldukça önemlidir. Bu ilişkiler belirlenirken insanlar arasında
farklılık gösteren özellikler araştırılmaktadır. İlk olarak 1930 yılında Karl
Landsteiner’in Nobel Tıp Ödülünü almaya hak kazandığı AB0 kan grupları sistemi
babalık ve cinayet davalarında güvenilir birer kanıt olarak kullanılmış, daha sonraki
yıllarda teknolojinin gelişimine bağlı olarak eritrosit enzimleri, serum proteinleri,
hemoglobin ve lökosit antijenleri (Human Leuokocyte Antigens-HLA) kullanılmıştır.
Bu sistemlerle şüpheliyi tespit etmek mümkün hale gelmiş olsa da söz konusu
sistemlerin her tür biyolojik materyale uygulanamama gibi çok önemli dezavantajları
bulunmaktaydı. 1985 yılında Alec Jeffreys’in multilokus prob kullanarak insan
deoksiribonükleik asit (DNA)’inin çok değişken bölgelerini tanımlamasından sonra,
adli bilimler alanında insan kan ve dokularından kimlik tespiti (genetik parmak izi
çalışması) için DNA’nın polimorfik bölgelerinden yararlanılabileceği anlaşılmıştır.
Aynı yıllarda polimeraz zincir reaksiyon tekniğinin (Polymerase Chain ReactionPCR) de keşfedilmesi, moleküler genetik alanında devrim yaratmıştır. Belirli bir
DNA bölgesini in vitro (hücre dışı) olarak milyonlarca kez çoğaltmaya yarayan
PCR'nin bulunması ile birlikte adli amaçlı kimliklendirme hem daha kolay hem de
daha kısa sürede gerçekleşmeye başlamıştır. Tek yumurta ikizleri dışında tüm
insanların DNA’sı birbirinden farklıdır. Bu özellik kriminal tanı koymada temel
faktördür. Bir diğer önemli özellik ise bir insanın DNA’sının her hücrede birebir aynı
olmasıdır. Örneğin, bir insanın kan hücrelerinden alınan DNA örneği, saç, kemik ya
da sperm hücresindeki DNA ile aynıdır (Shuller ve ark., 2001; Mozayani ve
Noziglia, 2006). PCR tekniğinin eser miktarda bulunan biyolojik materyalden dahi
DNA’nın istenen bölgesinin milyonlarca kopyasının yapılmasına imkan vermesi,
DNA’nın adli amaçlı kullanımını artırmıştır (Bartlett ve Stirling, 2002; Kobilinsky ve
ark., 2005).
2
İnsan genomunda bulunan yaklaşık 3 milyar baz çifti, her biri farklı lokuslarda
yer alan 23,000–25,000 geni kodlamaktadır. Protein kodlayan kısım, tüm genomun
yaklaşık %3’ünü oluşturmaktadır. Geri kalan kısım protein kodlamaz ve büyük
çoğunluğu da tekrar bölgelerinden meydana gelmektedir (James ve Nordby, 2003).
Genlerin çoğu “alel” olarak adlandırılan birkaç farklı formda bulunabilmektedir. Bir
toplumun genetik yapısındaki varyasyonların (değişimlerin) varlığı “genetik
polimorfizm” olarak adlandırılır. Bir lokusun polimorfik olarak adlandırılması için
toplum içinde o lokusla ilgili iki veya daha fazla alelin bulunması, polimorfizmin
ortaya çıkabilmesi için ise, genomun belirli bir bölgesindeki baz çiftlerinin
diziliminde varyasyonlar oluşmalıdır. Diğer taraftan, söz konusu bu değişikliklerin o
popülasyon için kalıcı olması ve görülme sıklığının %1'den fazla olması
gerekmektedir (Dib, 1996). Polimorfizm gösteren bir gen için her birey, biri anneden
diğeri babadan aktarılan iki farklı alel taşıyabilirken, bir popülasyon aynı gen için
çok sayıda alele sahip olabilmektedir. Bu genetik polimorfizmler, adli amaçlı DNA
analizlerinin temelini oluşturmaktadır.
Yapısal olmayan DNA bölgelerinde (intron), özellikle farklı uzunluklarda
nükleotid dizilerinin değişik sayıda, art arda tekrarlanmasıyla oluşan bölgeler
polimorfizm açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü yapısal gen bölgesinde
(ekzon) olabilecek değişiklikler gen ürününün işlevsel bozukluğuna neden olursa, bu
değişiklikleri taşıyan bireylerin toplumdan ayırt edilmesiyle sonuçlanabilmektedir.
Dolayısıyla, ekzonda gözlenen polimorfizm genellikle popülasyonda bir süreç içinde
meydana
gelen
değişiklikleri
tam
olarak
yansıtmayacağından
filogenetik
çalışmalarda açıkça ifade edilememektedir. Buna karşılık, introndaki polimorfik
değişiklikler çoğunlukla ayırt edilmeye neden olmayacağından o popülasyon için
nötral etkilidir ve korunarak varlıklarını sürdürebilmektedirler. Bu nedenle introndaki
polimorfizm popülasyonlardaki bireylere yansıyacağından takip edilmesi ve
değerlendirilmesi daha kolay ve bilgilendirici olacaktır.
En sık görülen polimorfizm çeşidi tek nükleotid polimorfizmidir (Single
Nucleotid Polymorphism-SNP) (Şekil 1.1.). SNP’leri içeren genler, toplumda %
1’den daha fazla sıklıkta bulunan alel genler olarak tanımlanır. İnsan genom projesi
3
(Human Genome Project-HGP) çalışmaları sonucunda her insan genomunda
DNA’nın %99,9 benzerlik gösterdiği kanıtlanmıştır. Geriye kalan %0,1’lik fark,
bireysel genotipik ve fenotipik değişikliklerinden sorumludur. Ortalama her 1000
nükleotidde 1 bulunan SNP’ler insan genomunda en çok gözlenen DNA dizi
değişimleridir (Şekil 1.2.).
Şekil 1.1. Tek Nükleotid Polimorfizmi (http://en.wikipedia.org/wiki/Single-nucleotide_
polymorphism)
4
Şimdiye kadar 1,8 milyondan fazla SNP tanımlandığı ve haritalandığı tahmin
edilmektedir.
SNP verileri,
 Tanı ve risk profillemesi,
 Aday gen tayini ve haritalama,
 Polimorfizm testleri ve epidemiyolojik çalışmalar,
 Farmakogenetik ve fizyolojik genomik,
 Çevresel uyaranlar ve
 Adli genetik alanlarında uygulanmaktadır.
SNP’ler, genlerde bulunabildikleri gibi genler arası kodlanmayan bölgelerde ve
genin kodlanmayan (intron) kısımlarında da meydana gelebilir. Genellikle
hastalıklarla ilişkilendirilenleri, gende kodlama yapan (ekzon) bölgelerdedir.
SNP’ler, hatalı protein üretimi ile üretilen proteinlerin miktarını değiştirerek genlerin
fonksiyonlarını bozabilmektedir (Sherry ve ark., 2000).
SNP’ler, tüm insanlar arasındaki genetik varyasyonların % 99,9’unu oluştururlar
Şekil 1.2. SNP’lerin görülme sıklığı
SNP analizleri için PCR, RFLP gibi teknikler kullanılmaktadır.
5
1.1 Polimeraz Zincir Reaksiyonu (Polymerase Chain Reaction: PCR)
Tüm dünyada genetik yapının çözülmesi, genlerin yerlerinin belirlenip görevlerinin
anlaşılması amacıyla birçok çalışma yürütülmektedir. Bu hedefe ulaşmayı
kolaylaştırıcı ve zamandan tasarruf sağlayıcı yöntemlerin geliştirilmesi artık zorunlu
hale gelmiştir. Geliştirilen bu yöntemlerden en önemlilerinden biri polimeraz zincir
reaksiyonu’dur.
Polimeraz zincir reaksiyonu, 1985 yılında Kary Mullis tarafından keşfedilmiş
ve araştırmacı bu buluşu ile 1993 yılında kimya dalında Nobel Ödülünü kazanmıştır.
PCR’nin bulunması moleküler genetik alanında bir devrim olmuştur.
PCR, herhangi bir organizmaya ait genomik DNA’daki özgül bölgelerin
çoğaltılmasını (amplifikasyonunu) sağlayan bir in vitro DNA sentezi yöntemidir. Bu
tekniğin geliştirilmesinden sonra birçok organizmada DNA varyasyonu tespit etmek
amacıyla yapılan çalışmalarda büyük bir artış olmuştur. Bu yöntemle, bir
organizmanın DNA’sında bilinen herhangi bir bölgenin çok hızlı ve başarılı bir
şekilde klonlanması sağlanır (Kubista ve ark., 2006).
PCR;
 DNA dizi analizi ve haritalanmasında
 Genetik hastalıkların teşhisinde ve tanısında
 Adli tıpta
 DNA parmak izi analizinde
 İnsan Genom Projesi araştırmalarında
 DNA-Protein etkileşimlerinin araştırılmasında
 Onkogenlerin araştırılmasında
 Bilinmeyen dizilerin tayininde
6
 Toksikogenetik ve farmakogenetik çalışmalarında
 Evrim araştırmalarında yaygın bir şekilde kullanılmaktadır (Wright ve
Wynford-Thomas, 1990; Butler, 2005).
1.1.1 PCR’nin Aşamaları
PCR tekniği temelde 3 aşamadan oluşmaktadır.
1- DNA Zincirinin Açılması (Denatürasyon): Amplifiye edilecek DNA (kalıp
DNA) 92-95°C gibi yüksek sıcaklık uygulanarak çift sarmal yapısındaki iplikçikleri
denatüre edilerek tek sarmal haline getirilir. Amplifiye edilmesi istenilen genomik
DNA, biyolojik örneklerden (kuru kan, semen, saç, mumyalanmış kalıntılar ve
fosiller vb.) elde edilebilir. İlk denatürasyon basamağı 5-15 dakika gibi daha uzun
olmak koşuluyla ve diğer her siklusta 1-2 dakika tutularak tek zincirli DNA oluşması
sağlanır.
2- Primerlerin Hedef Bölgelerle Birleşmesi (Annealing): Oligonükleotid
primerlerinin (17-30 bazlık) tek zincir haline gelmiş olan DNA zincirinde kendi baz
dizilerine karşılık gelen (komplementer) bölgeyle eşlenmesi işlemidir. Bu işlemin
gerçekleşebilmesi için denatürasyon sıcaklığının düşürülmesi gerekmektedir. 4070°C’ye düşürülen sıcaklığın belirlenmesinde primerlerin Tm (erime noktası)
değerleri etkin rol oynar. Guanin ve Sitozin sayısı arttıkça Tm değeri de arttığı için
primerlerin nükleotid içeriği önemlidir.
3- Zincir Uzaması (Primer Extesion-Elongation): Kalıp DNA zincirlerine
annealing basamağında bağlanan primerler, ortamdaki polimeraz enzimi ile
deoksiribonükleotid trifosfatların (dNTP) varlığında uzatılır. Günümüzde “Thermus
aquaticus” termofilik bakterisinden izole edilen ve ısıya dayanıklı Taq polimeraz
enzimi kullanılmaktadır. Bu enzimin seçilmesinin nedeni ise 94°C’de inkübe
edildikten sonra bile aktivitesini kaybetmemesidir. En yüksek aktivite gösterdiği
sıcaklık 72°C olan Taq polimeraz enzimi, primerin serbest 3’-hidroksil ucuna
7
nükleotidleri bağlayarak kalıp DNA boyunca uzama işlemini gerçekleştirmektedir.
Bu işlem her zaman DNA’nın 5′ ucundan 3′ ucuna doğru olup, sonuçta kalıp
DNA’ya komplementer bir çok kopya elde edilmiş olur.
Bu üç basamağın gerçekleşmesi sonucunda her bir döngüde kalıp DNA iki katına
çıkmaktadır. 30-40 defa tekrarlanan basamaklarla kalıp DNA teorik olarak 230-240
kez amplifiye edilmiş olur. Bu çoğaltma işlemi, üzerinde çalışılan bölgenin
analizinde kolaylık sağlamaktadır (Şekil 1.3)
8
HEDEF DNA
1. PCR bileşenleri
2. Denatürasyon
Aşaması
3. Primerin Bağlanması
(Annealing) Aşaması
4. Zincirin Uzaması
(Primer ExtentionElongation) Aşaması
5. 2n şeklinde çoğaltılmış
DNA
Şekil 1.3 PCR’nin aşamaları
9
Örnek bir PCR programı Şekil 1.4’te gösterildiği gibidir.
Şekil 1.4 PCR programı
1.1.2 PCR'da Kullanılan Bileşenler
PCR reaksiyonunda temel olarak bulunması gereken bileşenler; kalıp DNA, düz
(Forward-F) ve ters (Reverse-R) primerler, dNTP’ler (A, T, C, G), Taq DNA
Polimeraz enzimi, buffer ve magnezyum klorür (MgCl2)’dür (Wilson, 1997).
1)
Kalıp DNA
PCR yöntemi degrade olmuş DNA ile bile çalışma olanağı sağlarken, nükleer,
mitokondriyal, bakteriyal ve plazmid DNA’sı kalıp DNA olarak kullanılabilir.
Herhangi bir biyolojik materyalden (kan, kıl, tükürük, tırnak, ter, semen, doku vb.)
10
DNA elde edilebilir. DNA, izolasyon yöntemleri kullanılarak saf halde elde edilmeye
çalışılır. Kalıp olarak kullanılacak DNA’nın spektrofotometrede absorbans değerine
bakılarak saflığı belirlenebilmektedir. Genomik DNA oda ısısında stabil olsa da daha
güvenilir bir şekilde +4°C’de kısa veya orta süreli, -20°C’de ise uzun süreli olarak
saklanabilmektedir.
2)
F ve R Primerler
DNA üzerindeki çoğaltılacak her bir bölge için bir çift (Forward-F ve Reverse-R)
primer kullanılmalıdır. PCR’ın en önemli unsurlarundan biri olan primerlerin seçimi
oldukça önemlidir. Primerler, sadece tek bir bölgeye komplementer olarak dizayn
edilmeli ve DNA üzerinde başka bölgelere bağlanmamasına dikkat edilmelidir. 1730 nükleotid uzunluğunda olmalıdır. Daha kısa veya uzun olması özgüllüğünü
kısıtlamaktadır. F ve R primerlerin Tm değerleri birbirine yakın olmalıdır ki bu da
GC içeriğine bağlı olarak değişmektedir. Art arda kendi içinde tekrar dizileri
olmamalı ve hatta kendi içinde komplementer nükleotidler içermemelidir. Çünkü
DNA’ya bağlanması beklenen primerler kendi üzerine katlanır ve saç tokası şekli
oluşturabilir (Pusterla ve ark., 2006).
3)
dNTP'ler (A, T, C, G)
Eşit konsantrasyondaki dATP, dGTP, dCTP ve dTTP karışımıdır.
4)
Taq DNA Polimeraz Enzimi
Thermus aquaticus adlı termofil bir bakteriden elde edilen ısıya dayanıklı bir
enzimdir (Şekil 1.5). Bu DNA polimerazın, PCR reaksiyonlarında hata oranı
1x10­4’tür. Bu enzimin en aktif olduğu sıcaklık 72°C’dir ve saniyede yaklaşık 100
dNTP’yi tanıyarak diziye bağlama yeteneğindedir. Enzimler, protein yapıda
oldukları için denatüre olma riskleri oldukça fazladır. Bu nedenle düşük ısıda
saklanmaları tercih edilmektedir. Ancak çok düşük sıcaklıkta da donacakları için
11
yine denatüre olma riskleri vardır. Bunu engellemek amacıyla enzim stokları gliserol
içinde gelir ve -20°C’de saklanır. Denatürasyon aşaması uzun olan PCR’larda Hot
Star Taq DNA Polimeraz enzimleri tercih edilmelidir.
Şekil 1.5 Taq DNA polimeraz enziminin yapısı
Diğer Bileşenler
5)
MgCl2: Taq DNA polimeraz enziminin çalışması için kofaktör olarak görev yapan
+2
Mg
iyonunun sağlayıcısıdır.
10XBuffer: Taq DNA polimeraz enziminin çalışması için gerekli olan uygun pH
şartları sağlar.
Standart bir PCR'da bulunması gereken bileşenlerin miktarı Çizelge 1.1.'de
belirtilmiştir.
12
Çizelge 1.1. Standart bir PCR’da bulunması gereken bileşenler ve miktarları
Bileşen
50 μl’lik Reaksiyon
Tüpündeki
Konsantrasyon
10X PCR Buffer
1X
MgCl2
(25 mM stok çözelti)
1-5 mM
dNTP mix
Her birinden 0,2 mM
Primer 1
0,2-0,5 μM
Primer 2
0,2-0,5 μM
Taq DNA Polimeraz
1,25-2,5 Unit
Genomik DNA
200 ng
1.1.3 PCR Optimizasyonu
PCR tekniğinde gün geçtikçe
yeni uygulamalar ortaya çıkmaktadır. Bu
uygulamaların optimum bir şekilde çalışması için her laboratuvarda yeniden
ayarlamaların yapılması gerekmektedir. PCR oldukça hassas bir tekniktir. Farklı
PCR cihazlarının kullanımı bile PCR’nin sonucunu etkilemektedir. Optimizasyon
işlemi iyi bir şekilde yapılmayan PCR’de bazı problemlerle karşılaşılabilinir (Roux,
2009). Bu problemler;
 Kontaminasyon
PCR alanı, laboratuvardaki diğer alanlardan iyi bir şekilde ayrılmalıdır.
PCR’nin kurulumu laminar akışlı kabin içinde gerçekleştirilmelidir.
Örnekler arası kontaminasyonu kontrol etmek amacıyla bütün reaksiyon
setlerinde negatif kontrol bulunmalıdır.
Filtreli uçlar kullanılmalıdır.
Kullanılan reaktifler küçük hacimlere bölünerek saklanmalıdır.
13
 Enzim konsantrasyonu
Taq DNA polimeraz enziminin konsantrasyonu kullanılan kalıp DNA’ya
veya primere göre değişebileceği için iyi ayarlanması gerekmektedir. Aksi
takdirde, enzim konsantrasyonu düşük olursa elde edilecek ürün miktarı
beklenenden az, yüksek olursa özgül olmayan bantlar oluşabilir.
 dNTP’ler
A, G, C ve T bazlarının konsantrasyon içerisindeki miktarları eşit olmalıdır.
Konsantrasyonu fazla olduğunda istenilenden farklı dizilerin hatalı bir şekilde
ortaya çıkmasına neden olur.
 Magnezyum Konsantrasyonu
Magnezyum
konsantrasyonu;
primerlerin kalıp DNA’ya bağlanması,
denatürasyon sıcaklığı, primer-dimer oluşumları ve enzim aktivitesi gibi
PCR’nin temel unsurları üzerine etkilidir. Miktarı fazla olduğunda enzim
aktivitesi oldukça artmakta ancak hata yapma oranı da artmaktadır. Az
miktarda olduğu zaman enzimin aktivitesi çok yavaşlar ve bağlama işlevini
gerçekleştiremez.
 Primerler
Primerlerin konsantrasyonunun yüksek olması yanlış bağlanmasına ve özgül
olmayan bantların görülmesine neden olur. Hatta primer-dimer oluşumunu
arttırarak elde edilmesi beklenen ürünün daha az olmasına neden olur.
Primerlerin uzunluğunun 18-24 baz çifti (bç, base pair-bp) olması idealdir.
Daha kısa olduğu zaman özgüllüğünü kaybederek istenmeyen bölgelere de
bağlanabilir ve beklenenden farklı bantlar gözlenebilir. Fazla uzun olduğunda
ise kendi üzerine katlanmalar (saç tokası-hairpin) gerçekleşebilmektedir.
Primerlerin baz dizilişinde GC miktarı ile Tm arasındaki ilişki iyi
ayarlanmalıdır.
14
 Kalıp DNA
Kalıp DNA’da izolasyon işlemine bağlı olarak bazı sorunlar ortaya çıkabilir.
DNA fazla degrade olabilir veya izolasyon sırasında kullanılan inhibitörleri
(tuz, fenol vb.) içeriyor olabilir. Agaroz jelde kalıp DNA’yı yürüttüğümüzde
bu sorunların varlığını kontrol etmiş oluruz. DNA’nın çalışıp çalışmadığını
belirlemek
amacıyla,
bütün
reaksiyon
setlerinde
pozitif
kontrol
bulundurulmalıdır.
Gradient PCR cihazları optimizasyon sürecini kolaylaştırır ve kısaltır.
1.2 Restriksiyon Fragman Uzunluk Polimorfizmi (Restriction Fragment Length
Polymorphism-RFLP) Yöntemi
DNA molekülünün belirli fragmanlarını tanıyarak spesifik bölgelerden kesen
bakteriyel kökenli restriksiyon enzimlerinin (RE) keşfedilmesi moleküler genetik
alanına önemli katkıların yapılmasına olanak sağlamıştır. Restriksiyon enzimi, ilk
defa 1970 yılında Hamilton Smith ve Kent Wilcox tarafından izole edilmiş (Roberts
ve Macelis, 1991) ve günümüzde özellikle polimorfizm çalışmaları başta olmak
üzere, rekombinant DNA teknolojisinde, gen dizilimlerinin belirlenmesinde ve
protein
üretilmesinde
kullanılmaya
başlanmıştır.
Bakteriler,
bakteriyofajlara
(bakterileri enfekte ederek çoğalan virüsler) karşı savunma mekanizması olarak
çeşitli restriksiyon enzimleri oluştururlar ve yaklaşık sayıları 3000’dir. Restriksiyon
enzimleri DNA molekülünü 4-8 baz çiftlik DNA dizilerinden tanıyarak kesim
yapmaktadır.
RFLP yöntemi, kantitatif özelliklerin haritalanmasına yeni bir yaklaşım
getirmiştir. Son yıllarda PCR tekniği ile çoğaltılan ürünlerle çalışma imkanı
sağlamıştır. PCR-RFLP yönteminde, polimorfizmin araştırılacağı gen bölgesinin
belirli bir kısmı, polimorfizmi içeren bölgeyi de kapsayacak şekilde PCR tekniği ile
çoğaltılır. Elde edilen belirli uzunluktaki DNA parçası, araştırılacak polimorfizme
özgü olan restriksiyon enzimi ile muamele edilerek kesilir. Kesilen ürünler, DNA
15
parçasının büyüklüğüne göre belirli konsantrasyondaki agaroz jel elektroforezine tabi
tutulur. Jel etidiyum bromür ile boyandıktan sonra ultraviolet ışıkta görüntülenerek,
polimorfizmin varlığı veya yokluğu tespit edilir.
Türleri oluşturan bireyler arasında var olan genetik farklılığın boyutları, seneler
öncesine kadar değerlendirilememekteydi. En belirgin fark yaratan dış özelliklerin
genetik olarak aktarımı basit bir şekilde algılanıp genetik alanıyla ilgilenmeyen
kişiler tarafından bile yorumlandığı sanılmıştır (Robins, 1991). Ancak günümüzde
saç, deri ve göz rengi gibi multifaktöriyel aktarımlı olan bazı insan özelliklerinin
kompleks olduğu ve incelenmesinin oldukça güç olduğu anlaşılmıştır. Bu özelliklerin
adli olayları aydınlatma amacıyla kullanımları gün geçtikçe artmaktadır.
Dış görünüşle ilgili karakterlerin (göz, saç, deri vb.) DNA analizleri ile
belirlenmesi amacıyla yapılan çalışmalar günümüzde adli bilimlerin önemli ilgi
alanlarından biri haline gelmiştir. Bu konuda elde edilecek veriler, olay yerinde
bulunan ve şüpheliye ait olabilecek biyolojik örnek DNA’larından elde edilecek
verilerle suçlunun fiziksel profilinin belirlenmesine katkı sağlayacaktır. Bunun yanı
sıra sözü edilen verilerin toplu ölümlerin olduğu kazalarda da kimlik bilgilerine
ulaşmak açısından yararlı olacağı düşünülmektedir. Günümüzde, toplumlara ait gen
polimorfizm profillerini belirlemek için yapılan çalışmaların sayısı hızla artmaktadır.
Bu konuda en fazla çalışması yapılan ve öngörülen pigmentasyonla ilgili olan fiziki
özelliklerdir (Frost, 2006; Rees, 2006; Branicki ve ark., 2007; Tully, 2007; Han ve
ark., 2008; van Daal, 2008; Sturm, 2009). En fazla umut veren fiziki özellik ise
sıklıkla araştırılan göz rengi ile ilgili olan özelliklerdir (Norton ve ark., 2007;
Stokowski ve ark., 2007; Branicki ve ark., 2008; Kayser ve Schneider, 2009;
Valenzuela ve ark., 2010).
1.3 İnsan Pigmentasyonunun Biyolojisi
Melanin organizmaların çoğunda bulunan bir pigment, melanositler ise melanin
üretiminden sorumlu hücrelerdir. Anatomik olarak melanositler deride (epidermisin
bazal tabakasında), gözde (retina pigment epiteli ve gözbebeğinin renkli iç zar
16
alanında), saç matriksinde (damarsal alanda), mukoza membranında ve santral sinir
sisteminde (beyindeki dokularda ve nöronların içinde) bulunurlar (Jimbow ve ark.,
1999).
Melanositler; ışık mikroskobu altında saydam olarak görünüp, yüksek
farklılaşma özelliğine sahip hücrelerdir. İyi gelişmiş endoplazmik retikulum,
mitokondri ve protein sentezi sağlayan golgi aygıtı içerirler. Melanositlerin melanin
üretiminde görev aldığı bilinmektedir. Melanositler bulundukları hücreyi güneşin
zararlı radyasyon etkisinden korumaktadırlar. Bu korumanın etkinliğini arttırmak
için, özellikle vücudun dış yüzeyini kaplayan epitel hücreleri, melanin bakımından
oldukça zengindir.
1.4 Melaninin Fonksiyonları
Melaninin oynadığı biyolojik rol için birçok teori geliştirilmiştir (Hill, 1992). Ancak
işlevi henüz tam olarak açıklanamamıştır. Birçok canlıda çeşitli görevleri
bulunmasına rağmen melanin, insanda özellikle göz, saç ve kulakta renk pigmenti
olarak rol oynar. Derideki rolü ise, ultraviyole radyasyonuna (UVR) karşı
fotokoruma
ile
sınırlıdır.
Melaninin
bu
fonksiyonları
albino
bireylerde
gözlenmemektedir. Melanin, 300 nm üstündeki (atmosfer yoluyla geçemeyen kısa
dalga boyları) elektromanyetik radyasyonun zararlı etkilerine karşı son derece etkili
bir güneş korucuyusudur. Melanin tarafından UVR absorpsiyonu ve dolayısıyla
koruma, nükleik asit ve proteinlerin hasarının en fazla olduğu kısa dalga boylarında
artarken, görülebilir dalga boyunda (400 nm’den büyük) ise azalmaktadır. Morötesi
ışınım ya da ultraviyolenin dalga boyu 10-400 nm arasındadır. İnsan gözü 400-700
nm dalgaboyuna duyarlıdır ve bunun dışındaki ışımaları algılamaz.
17
1.4.1 Melanin Tipleri
Ömelanin ve feomelanin olmak üzere iki tip melanin bulunmaktadır (Şekil 1.6). Her
iki melanin türü de insan saç ve derisinde bulunabilirken, ömelanin bireylerde en çok
görülen tipidir ve eksikliğinde albinizm görülmektedir (Rees, 2003).
Şekil 1.6 Melanin tiplerinin kimyasal yapıları
1.4.1.1 Ömelanin
Ömelanin saç, deri ve areolada bulunmaktadır. Saçın siyah, gri, kahverengi ve sarı
renklerde bulunmasını sağlamaktadır. Ömelaninin özellikle koyu tenli bireylerde
daha fazla bulunduğu bilinmektedir.
Ömelaninin iki farklı tipi vardır. Bunlar; siyah ömelanin ve kahverengi
ömelanindir. Diğer pigmentlerin yokluğunda, siyah ömelaninin küçük bir miktarı gri
saç rengine, kahverengi ömelaninin küçük bir miktarı ise sarı saç rengine dönüşür.
18
1.4.1.2 Feomelanin
Feomelanin de saç ve deride bulunmaktadır. Hem açık tenli hem de koyu tenli
bireylerde bulunduğu bilinmektedir. Kızıl saçlı bireyler özellikle büyük miktarlarda
feomelanine sahiptir. Güneşin ultraviyole ışınlarına maruz kaldığında, feomelanin
karsinojenik olabilir.
Melanin tipleri olan ömelanin ve feomelanin dışında bir de nöromelanin
bulunmaktadır.
1.4.1.3 Nöromelanin
Nöromelanin, beyin çekirdeğinde pigment taşıyan nöronlarda koyu pigment olarak
bulunur. İnsanlarda bu çekirdekler doğum sırasında pigmente olmayıp, yetişkin
döneme geçişle birlikte pigmentasyon gelişmektedir. Nöromelanin çoğu insanın
yaşamı boyunca yüksek seviyelerde bulunurken, çeşitli nörodejeneratif hastalıkların
varlığında pigmentli nöronların kaybı görülmektedir.
1.4.2 Ömelanin ve Feomelanin Oluşum Mekanizmaları (Biyosentezleri)
İnsan deri rengi, melanosit sayısına göre değil, feomelanin ve ömelaninin kimyasal
bileşimi, büyüklüğü, şekli ve dağılımına göre belirlenir. İnsan pigmentasyonundaki
farklılıkların, genetik olarak kontrol edilen ve melanin üreten, ömelanin içeriğindeki
değişikler sonucu olduğu anlaşılmıştır (Akey ve ark., 2001; Rees, 2003).
Melanin oluşumu (melanogenezis), birçok proteinin etkileşimi sonucudur.
Melaninin en önemli yapı taşı, tirozin amino asitidir. Hayvanlardaki melanin
pigmenti tirozin amino asitlerinin türevleridir. Bu amino asidin, tirozinaz enzimi
(tirozinaz; organizmada pigment oluşumundan sorumlu enzim) kontrolünde “Dopa”
(dihidroksifenilalanin-dihydroxyphenylalanine) molekülü ile birleşmesiyle melanin
19
sentezinde gerekli olan “Dopakinon” adı verilen monomerler (yapıtaşları)
sentezlenir. Bu monomerler de 5,6-Indolkinon’a dönüştürülür. Ömelanin ise buradan
polimerizasyon ile elde edilir. Ömelanin biyesentezi için tirozin ve tirozin benzeri
protein ile kimyasal dopakinon ile gerçekleşmektedir (Wakamatsu ve Ito, 2002). Bu
proteinler de melaninin hücredeki sayı ve özelliğini belirlemektedir (Frudakis ve
ark., 2003; Branicki ve ark., 2009).
Feomelanin biyosentezi de ömelanin sentezine benzer ancak sistein amino asidi
varlığındaki yolakta gerçekleşmektedir. Tirozin amino asidi biyosentetik yoldan ilk
olarak tirozinaz enzimi yardımı ile L-DOPA’ya ve hemen ardından dopakinona
yükseltgenmesiyle sistein ile beraber sisteinildopa’ya dönüştürülür. Daha sonra
yükseltgenme ve polimerizasyon ile feomelanin sentezlenir (Şekil 1.7).
Melanin oluşumundan belirtilen proteinler sorumlu olmakla birlikte melaninin
olgunlaşmasından da sorumlu birçok protein bulunmaktadır. Diğer birçok kimyasal
molekülde olduğu gibi melanin sentezinde de birden fazla gen bölgesi görev
almaktadır. Melanin eksikliği nedeniyle görülen albinizm sendromunun farklı
tiplerinin oluşu da, melanin sentezinde birden fazla basamak olduğunun bir
göstergesidir.
20
Şekil 1.7 Ömelanin ve feomelanin biyosentezi
Melanin içeren stromal melanositlerin iris renginin belirlenmesinde temel
faktör olduğuna inanılmaktadır. Ancak bu kanıya varılana kadar iris renginin
sorumlusunun önceleri, melanosit sayısı, melanositlerin hücredeki dağılımı veya
melanositlerin melanin içeriği (ömelanin veya feomelanin) olduğu tartışılmıştır.
21
Fuchs (1913), gözün anterior tabakasındaki koyu pigmentli melanositlerin
sayısının iris renginin belirmesini sağladığına inanmaktaydı. Daha sonraki yıllarda,
Dietrich (1972), ışık ve elektron mikroskobuyla yaptığı çalışmada aynı sonuca
varmıştır. Wolfrum (1922) ve Eagle (1988)’ın çalışmalarında olduğu gibi bu
bulguların aksine yapılan çalışmalar olsa da göz rengi, gözün iridial stromasının
anterior tabakasındaki melanin üretimi ile belirlenmektedir (Sturm ve Frudakis,
2004).
Stroma içindeki melanositler ve gözün anterior tabakaları melanini
sitoplazmalarında tutar. Vücudun diğer hücrelerinde ise melanin hücrelerden salınır.
Bu durum bebeklerin göz renklerinde değişiklik olurken deri renklerinin sabit
kalmasını açıklamaktadır. Avrupa kökenli çoğu bebeğin bir yaşına kadar gözleri açık
renklidir. Çocuğun gelişimi sırasında, melanositler yavaş bir şekilde melanin
üretmeye başlar. Yaklaşık bir yaşında olan bebeklerin üç yaşına kadar göz renginde
değişiklikler meydana gelir. Öte yandan puberte, erken çocukluk, hamilelik ve bazen
ciddi travma sonrası (heterokromi gibi), gerçekleşen durumlarda vücuttaki hormonal
değişiklikler ve kimyasal reaksiyonlar sonucu göz rengi değişebilmektedir.
Göz renkleri kahverengi, yeşil, mavi, gri, ela ve menekşe olarak
sınıflandırılabilir. Geleneksel görüş kahverenginin mavi ve yeşile göre dominant
olduğu, yeşilin ise maviye göre öncelikli olduğu şeklindedir (White ve RabagoSmith, 2011). Göz rengi ne olursa olsun melanositlerin sayısı değişmez ancak
sitoplazmadaki melanin sayısı ve özelliği göz rengini belirleyecektir. Işık gözden
geçtiğinde, melanin miktarı fazla ise, görülen ışığın çoğu absorblandığı için göz
kahverengi görülecektir. Bu durum pupillerin siyah görülmesini de açıklamaktadır.
Tüm görünür ışık retina tarafından absorblanır. Hücrelerde daha az melanin
olduğunda ise göz rengi daha açık görünecektir. Kırmızı ve menekşe renkli gözler ise
pigment yokluğunun göstergesidir. Kırmızı göz, gözdeki damarların renginin
yansıması sonucudur, güçlü mavi rengi oluşturacak şekilde çok az sayıda pigment
varsa menekşe renk ortaya çıkar (Sturm ve Frudakis, 2004).
22
Göz renginin geçişi kalıtsaldır (Posthuma ve ark., 2006) ve melanin
biyosentezini etkileyen faktörler arasında birçok gen bulunmaktadır (Bennett ve
Lamoreux, 2003).
1.5 Genler ve Özellikleri
Modern moleküler teknolojinin gelişmesiyle insanda göz, saç ve deri rengini
belirleyen birçok önemli genin varlığı tanımlanmıştır. İnsan pigmentasyonu yüksek
kalıtım ile poligenik kantitatif özelliktedir.
Son zamanlara kadar sadece yedi genin;

HERC2 (HECT ve RLD Domainine Bağlı E3 Ubiquitin Protein Ligaz 2 GeniHECT and RLD domain containing E3 ubiquitin protein ligase 2),

Okülokutanöz Albinizm Tip II Geni (Oculocutaneous albinism type II geneOCA2),

Melanokortin 1 reseptör geni (Melanocortin 1 receptor gene-MC1R),

Agouti sinyal protein geni (Agouti signalling protein gene-ASIP),

Membran ilişkili taşıyıcı protein geni (Membrane associated transport protein
gene-MATP veya Çözünen taşıyıcı ailesi 45 üyesi 2-Solute carrier family 45
member 2-SLC45A2),

Çözünen Taşıyıcı Ailesi 24 Üyesi 5-Altın Gen (SLC24A5: golden mutations),

Tirozinaz ve tirozinaz ilgili protein genleri (Tyrosinase and tyrosinase related
protein 1 genes-TYRP1),
normal sınırlarda insan pigmentasyonu ile ilişkili sık görülen genetik varyantları
içerdiği bilinmesine rağmen bu genler dışında birkaç genin varyantlarının da
23
pigmentasyon
fenotipleri
keşfedilmiştir
(Sturm,
2006).
Proteinler,
insan
pigmentasyonunu belirleyen melanogenezde melanozomların olgunlaşması ve
melanin üretiminin kontrolünü sağlayan bu genlerin kodlanmasına katkıda
bulunmaktadır.
Yeni teknolojilerin gelişmesi ile tek nükleotid polimorfizmlerinin (SNP) yüz
binlercesinin taranması daha kolaylaşmış olup, şimdilerde insan pigmentasyonuyla
ilişkili sık görülen genetik varyantların araştırılması mümkün hale gelmiştir (Frazer
ve ark., 2007).
Genetik özellikleri henüz tam anlamıyla anlaşılamamış olsa da fenotip
karakterlerini belirleyen bazıları majör bazıları minör etkili olmak üzere 100’den
fazla genin olduğu düşünülmektedir. İnsanda bu genlerin birçoğunun ortologları
teşhis edilmiştir. Ancak yalnızca yaklaşık bir düzine gen karakterize edilmiş olup,
bunların bazıları hastalık durumuyla ilişkili olmakla birlikte popülasyon grupları
içinde veya arasında görülen normal pigment varyasyonuyla ilişkilendirilememiştir
(Sturm, 2006).
Genler
tarafından
kodlanan
proteinlerin
fonksiyonları
tam
olarak
anlaşılmamakla birlikte, insan göz renginin belirlenmesinde HERC2, OCA2 ve
MATP/SLC45A2 genlerinin diğerlerine kıyasla daha etkin olduğu bilinmektedir.
Birçok çalışma ile OCA2 geninin göz renginde major değişikliğe neden olduğu
gösterilmekle birlikte (Eiberg ve Mohr, 1996; Rebbeck ve ark., 2002; Zhu ve ark.,
2004; Duffy ve ark., 2007) başka çalışmalarda da HERC2 ve OCA2 göz renginden
sorumlu genler olarak gösterilmektedir (Sturm ve ark., 2008; Kayser ve ark., 2008).
24
1.5.1 Membran İlişkili Taşıyıcı Protein Geni (Membrane Associated Transport
Protein Gene-MATP) veya Çözünen Taşıyıcı Ailesi 45 Üyesi 2 (Solute carrier
family 45 member 2-SLC45A2)
Membran ilişkili taşıyıcı protein geni (MATP) olarak da bilinen bu genin resmi adı
“çözünen taşıyıcı ailesi 45 üyesi 2” (SLC45A2)’dir. Melanosit denilen özel
hücrelerde bulunan bir proteinin yapımında görev aldığı düşünülmektedir.
Araştırmalar SLC45A2 geninde genel bazı polimorfizmlerin deri, saç ve göz
rengindeki farklılıklar ile ilişkili olabileceğini göstermektedir (Tomita ve Suzuki,
2004; Gerstenblith ve ark., 2010).
SLC45A2 geni SLC (çözünen taşıyıcılar) olarak bilinen bir gen ailesinin
üyesidir. Bu gen ailesi birçok önemli özellikleri paylaşan bir gen grubudur. Ailedeki
tek bir genin sınıflandırılması araştırmacıların genlerin birbirleriyle nasıl bağlantılı
olduklarını açıklamalarına yardımcı olmaktadır. SLC45A2 geni 5. kromozomun kısa
kolunun 13.2 pozisyonunda (5p13.2) bulunmaktadır (Şekil 1.8).
SLC45A2 genindeki 20’den fazla mutasyon, okülokütanöz albinizm tip 4’ten
sorumludur (OCA4). Japon popülasyonunda görülen en yaygın SLC45A2 geni
mutasyonu, SLC45A2 proteinindeki tek bir amino asitin değişimiyle oluşmaktadır.
Özellikle bu mutasyon 157 pozisyonundaki asparajin amino asidi yerine aspartik
asidin gelmesiyle oluşmaktadır ve Asp157Asn veya D157N şeklinde ifade
edilmektedir. SLC45A2 genindeki genetik materyalde insersiyon (ekleme) veya
delesyon (silme-eksilme) ve tek amino asit değişikliğini içeren diğer mutasyonlar,
dünya çapında birçok popülasyonda bildirilmiştir. Bu gendeki mutasyonlar melanin
üretiminde SLC45A2 protein işlevini azaltmakta ya da ortadan kaldırmaktadır. Bu
protein normal pigmentasyonda önemli olduğu için, onun kaybı okülokütanöz
albinizm tip 4 (OCA4) ile karakteristik olan deri, saç ve göz rengi değişikliklerine ve
görme problemlerine neden olmaktadır.
Pigmentasyonda SLC45A2’nin rolü tamamen açık olmamasına rağmen,
insanlarda albinizmin bir formuna neden olabilir (Newton ve ark., 2001).
25
Graf ve ark. (2005), hastalık durumuyla ilişkili olmayıp ancak popülasyonlar
arasında ve pigmentasyonda normal varyasyonla ilişkili olan SLC45A2’deki iki
SNP’yi bildirmişlerdir. 374Leu (374. kodondaki Lösin aminoasiti) sübstitüsyonunun
(yerine geçme) görülme sıklığı Asyalılarda (%88,7), Afrika kökenli Amerikalılarda
(%58,6) ve Avustralyalı Aborjinlerde (%72,5) beyaz ırka (Caucasians) (%6,6) göre
daha yüksek olduğu aynı araştırmacılar tarafından belirtilmiştir.
374Leu mutasyonuna benzer bir model, Glu272Lys (272. kodonda Glutamik
asidin Lizin aminoasitine dönüşümü) mutasyonu ile gözlemlenmiştir. Ancak, 272Lys
sübstitüsyonu mutasyona sebep olmayabilir, pigmentasyon 374Leu’deki mutasyonla
ilişkilidir.
Bu
mutasyonların
işlevsel
(fonksiyonel)
önemi
henüz
açığa
kavuşturulmamış ancak tirozinkinaz alışverişi MATP ile ilişkilendirilmiş ve
Phe374’ün alışverişi değiştirebileceği ifade edilmiştir.
Alternatif olarak, bu 374Leu ömelanin üretimi için optimal intramelanozomal
pH ile sonuçlanan, proton transportu da içerebilir. MATP geninin iki bölgesinde yer
alan rs16891982 ve rs26722 numaralı SNP’ler ile koyu göz renkleri arasında zayıf
bir ilişki saptanmıştır (Graf ve ark., 2005).
Aday gen yaklaşımları kullanılarak yapılan popülasyon çalışmalarında, bir
SLC45A2 geni polimorfizmi koyu renk saç, koyu deri ve melanomdan korunma ile
ilişkili bulunmuştur (Nakayama ve ark., 2002; Graf ve ark., 2005; Fernandez ve ark.,
2008; Guedj ve ark., 2008).
26
Şekil 1.8 SLC45A2 geninin 5. kromozom üzerindeki lokalizasyonunun şematik gösterimi
1.5.2 Okülokutanöz Albinizm Tip II Geni (Oculocutaneous albinism type II
gene-OCA2)
OCA2 geni, trans-melanozomal membran proteini “P”’yi kodlar (bu yüzden bu genin
önceki adı “P geni” olarak biliniyordu). Bu proteinde, melanin adı verilen pigment
üreten melanosit özelleşmiş hücreler yer almaktadır. P proteinin tam olarak işlevi
bilinmemesine rağmen, muhtemelen melanin üretimi ve normal pigmentasyon için
esastır. Araştırmacılar, bu proteinin ayrıca melanozom göreceli olarak asidik pH
düzenlemeye yardımcı olduğuna inanmaktadırlar. Tüm biyolojik proseslerde pH’nın
iyi bir şekilde kontrol edilmesi gerekmektedir. OCA2 geni, 15. kromozom üzerinde
lokalizedir (Şekil 1.9).
Okülokutanöz albinizm tip 2’li bireylerde OCA2 geninde 80’den fazla
mutasyon tespit edilmiştir. Albinizmin bu formu olan kişiler genellikle kremsi beyaz
deriye, görme bozukluğu olan açık renkli göze, açık sarı, sarışın veya açık
kahverengi saçlara sahiplerdir.
Tek bir nükleotidde meydana gelen değişiklikler (nükleotid polimorfizmleri) ve
küçük delesyonlar olmak üzere OCA2 geninde görülen mutasyonlar birçok
27
popülasyonda sık görülmektedir. OCA2 genindeki mutasyonlar görmeyi etkiler ve
saç, deri ve göz pigmentasyonunu azaltarak melaninin normal üretimini
bozabilmektedir. Albinizmin bir formundan sorumlu bu gendeki mutasyonlar olsa da,
OCA2 normal pigmentasyon varyasyonu ile ilişkili bulunmuştur (Rinchik ve ark.,
1993; Lee ve ark., 1995).
Arg305Trp polimorfizmi popülasyon pigmentasyonu arasındaki farklar ile
ilişkilidir. 305Arg alel %90 gibi bir sıklıkta, siyah derili kişilerde en yaygın iken,
305Trp aleli %83 gibi bir sıklıkta, Beyaz ırklar (Caucasians)’da en yaygın görülür.
Ayrıca OCA2 geni polimorfizmlerinin melanoma ile ilişkili olduğu bazı çalışmalarda
belirtilmiştir (Jannot ve ark., 2005; Duffy ve ark., 2010). OCA2 geninde R305W
(305. kodondaki arjinin amino asidinin, triptofan amino asidine dönüşmesi) ve
R419Q (419. kodondaki arjinin amino asidinin glutamin amino asidine dönüşmesi)
mutasyonları Avrupalılarda yaygın olarak görülür, ancak bu genle göz rengi
arasındaki ilişki tümüyle açıklanabilmiş değildir (Rebbeck ve ark., 2002; Duffy ve
ark., 2004; Sturm ve ark., 2008). OCA2’nin kodlanmayan bölgesindeki çok lokuslu
haplotipler ile göz renklerinin tonları arasında ilişki bulunmuştur (Duffy ve ark.,
2004; Sturm ve ark., 2008).
Şekil 1.9 OCA2 geninin 15. kromozom üzerindeki lokalizasyonunun şematik gösterimi
28
1.5.3 HERC2-HECT ve RLD Domainine Bağlı E3 Ubiquitin Protein Ligaz 2
Geni (HECT and RLD domain containing E3 ubiquitin protein ligase 2)
Bu gen, çoklu yapısal domainler içeren oldukça büyük proteinlerin bir grubunu
kodlayan HERC gen ailesi üyesidir. Bu gendeki genetik varyasyonlar deri, saç ve
göz pigmentasyon varyasyonu ile ilişkilidir (Şekil 1.10).
Şekil 1.10 HERC2 geninin 3 boyutlu yapısı
(http://en.wikipedia.org/wiki/File:Protein_HERC2_PDB_2KEO.png)
HERC2 geni 15. kromozomun uzun kolunun 13. bölgesinde yer almaktadır
(Şekil 1.11). HERC2 geni, OCA2’nin yaklaşık olarak 20 kb upstream’inde yer alır
(Sulem ve ark., 2007; Eiberg ve ark., 2008; Kayser ve ark., 2008; Sturm ve ark.,
2008). HERC2 geninin 5' terminalinde, birbirine yakın bölgelerde bulunan
rs12913832 ve rs1129038 numaralı polimorfizmler ile mavi/kahverengi göz rengi
arasında istatistiksel olarak oldukça anlamlı ilişki tespit edilmiştir (Eiberg ve ark.,
2008; Sturm ve ark., 2008).
29
İnsan HERC2 geni, 4834 amino asit ve 93 ekzon bölgesinden oluşmaktadır.
Yapılan geniş genom çalışmalarında saç ve göz pigmentasyonu varyasyonunun
belirlenmesinde, birçok SNP’nin varlığı tanımlanmış ve bunlardan mavi göz rengi
ile HERC2 genindeki polimorfizm ilişkili bulunmuştur (Sulem ve ark., 2007).
Kayser ve ark. (2008), 15q13.1 bölgesindeki HERC2 geninin insan göz rengi
ile ilişkili olduğunu tanımlamışlardır. Bu gen ile ilgili yapılan çalışmalar son yıllarda
oldukça artmaktadır. Genin işlevi tam olarak tanımlanamamakla birlikte birçok
SNP’ye sahiptir ve bu SNP’lerin işlevleri araştırılmaktadır.
Şekil 1.11 HERC2 geninin 15. kromozom üzerindeki lokalizasyonunun şematik gösterimi
Genetik, uzun yıllardır insanların merakını uyandıran bir bilim dalıdır. Bazı
adli vakalarda genetik, olayların çözümünde yardımcı bilim dalı olarak kullanılırken,
DNA kimliklendirme ve babalık tayini gibi diğer bazı adli olaylar için ise olayı
çözebilecek tek bilim dalı olarak işlev görmektedir. Diğer taraftan fenotip
özelliklerin adli vakaların aydınlatılması amacıyla kullanımı son zamanlarda oldukça
önem kazanmıştır. Göz renginin bireylerde belirgin fiziksel özelliklerden biri olması,
toplumumuzda adli vakaların çözümlenmesinde göz rengini belirleyen genlerdeki
polimorfizmlerle ilgili veri tabanının oluşturulmasını gerekli kılmaktadır.
30
Bu tez kapsamında, toplumumuzdaki genotip-fenotip ilişkisini belirlemek amacıyla
göz rengini belirleyen HERC2 gen polimorfizminin yaygınlığı araştırılmıştır.
31
2. GEREÇ VE YÖNTEM
2.1 Gereçler
2.1.1 Kullanılan Kimyasal Maddeler
Restriksiyon enzimi (Dra I)
Primerler
NEBuffer 4
PCR Buffer, 10X
dNTP Mix
Agaroz
Etidyum bromür
6X loading çözeltisi
Saf etanol
DNA’s RNA’s free water
Hot Star Taq DNA polimeraz
Fenol-kloroform-izoamil alkol (25:24:1)
Sodyum dodesil sülfat (SDS)
Proteinaz K
100 bp ladder
Sodyum klorür (NaCl)
DTT
Tris
EDTA
Neb (New England Biolab)
Alpha DNA, Montreal
New England Biolab
Qiagen
Fermentas
Prona
Applichem
Fermentas
Sigma-Aldrich
Bome
Qiagen
Applichem
Applichem
Fermentas
Fermentas
Sigma-Aldrich
Sigma
Merck
Sigma
2.1.2 Kullanılan Araç ve Gereçler
Jel görüntüleme cihazı
Laminar flow kabin
Thermal Cycle PCR cihazı
Soğutmalı santrifüj
Mikro santrifüj
Otoklav
Su banyosu
Syngene
Esco
Techne Tc 512
Hettich
Hettich
Nüve
Nüve
32
Etüv
Su pürifikasyon sistemi
Vorteks karıştırıcı
Dijital hassas terazi
pH metre
Yatay elektroforez cihazı
Güç kaynağı
Mikrodalga fırın
Ependorf tüpler (1,5 ml ve 0,2 ml’lik)
Otomatik mikro pipetler
Pipet uçları (100 l, 1000 l, 5 ml, 10 ml)
Manyetik karıştırıcı
Steril eldiven
Derin dondurucu
Cam malzemeler
Parafilm
Nüve
Human UP 900 Scholar-UV
Biosan
Mettler Toledo
Mettler Toledo
Scie-Plas
Bio-Rad
Arçelik
Axygen Genuine
Ependorf, Rainen
Finntip
Mirak
TopGloves
Regal
2.1.3 Deney Protokolü
2.1.3.1 Örneklerin Toplanması
Çalışmada Ankara ilinden rastgele seçilen 156 sağlıklı bireyden alınan yanak içi svap
örnekleri, kontaminasyonu önlemek amacıyla ayrı ayrı zarflara konularak
paketlenmiştir.
Zarfların
üzerine
etiketleme
yöntemiyle
ayırım
sağlanarak
numaralandırma yapılmış ve analiz süresine kadar oda koşullarında muhafaza
edilmiştir.
2.2 Yöntem
Bu tez çalışmasında, insan fenotipik özelliklerinden en belirginlerinden birisi olan
göz rengini etkileyen HERC2 genindeki intron 86 rs12913832 SNP’si belirlenmiş ve
toplumumuzdaki freakansı araştırılmıştır.
33
2.2.1 HERC2 Gen Polimorfizminin Genotipinin Belirlenmesi
2.2.1.1 Svap Örneklerinden DNA İzolasyonu
Gönüllü bireylerden alınan svap örneklerinden nükleer DNA’yı açığa çıkarabilmek
amacıyla fenol-kloroform-izoamil-alkol ekstraksiyon yöntemi kullanılmıştır. Bu
amaçla;
1. Ependorf tüplerinin içine yanak içi epitel dokusundan alınan svap örnekleri
konulmuştur.
Pellet üzerine;
 45 μl NaCl (1 M),
 40 μl SDS (%10’luk),
 410 μl TE
 7 μl DTT ve
 5 μl Proteinaz K eklenerek kısa süreli vortekslenmiştir.
2. 56oC’lik su banyosunda 1,5-2 saat inkübe edilmiştir.
3. İnkübasyon aşaması tamamlandıktan sonra Fenol-kloroform-izoamil alkol
karışımından 500 μl ilave edilmiştir.
4. Hazırlanan bu karışımlar 2500 rpm’de 2 dakika santrifüj edilmiştir.
5. Pellet hareket ettirilmeden süpernatan kısmı yeni bir ependorf tüpe alınmış ve
pellet fazı atılmıştır.
6. 1000 μl soğuk saf etil alkol ilave edilmiştir.
7. 10000 rpm’de 10 dakika santrifüj edilmiştir.
34
8. Alkol oluşan pelete zarar vermeden dikkatli bir şekilde uzaklaştırılmıştır.
9. Oda sıcaklığında %70’lik 500 μl etil alkol ilave edilmiştir.
10. 10000 rpm’de 5 dakika santrifüj edilmiştir.
11. Ependorf tüpün içerisinde bulunan tüm alkol dikkatli bir şekilde
uzaklaştırılmıştır.
12. Tüpün dibinde kalan alkol de tamamen uçurulduktan sonra 60 μl DNAseRNAse free su ilave edilmiştir. Tüm DNA örnekleri diğer analizlere
alınıncaya kadar -20oC’de muhafaza edilmiştir.
2.2.1.1.1 DNA İzolasyonunda Dikkat Edilecek Hususlar
1. DNA çalışmaları için ayrı bir oda oluşturulmalıdır.
2. Tüm solüsyonlar gerektiği şekilde sterilize edilmelidir.
3. Pipet setleri ve otomatik mikro pipetler ayrılmalıdır.
4. Her izolasyon öncesi ve sonrasında kullanılacak çalışma ortamı ve otomatik
pipetler alkol ile temizlenmelidir.
5. Proteinaz K -20oC’de muhafaza edilmelidir.
6. %10’luk SDS oda koşullarında muhafaza edilmelidir.
7. NaCl, TE ve Fenol-kloroform +4oC’de muhafaza edilmelidir.
8. Ependorf
tüpleri
santrifüj
edilirken
oryantasyonları
belirlenerek
yerleştirilmelidir. (Peletin görünmediği durumlarda izole edilen DNA’nın
yerini tahmin edebilmek için önemli bir husustur).
35
2.2.1.1.2 Genomik DNA’nın Agaroz Jel Elektroforezi ile Belirlenmesi ve
%0,5’lik Agaroz Jel Hazırlanması
Svap örneğinden genomik DNA’nın izole edilip edilmediğinin analizi %0,5’lik
agaroz jel elektroforezi ile belirlenmiştir.
1. 0,6 g agaroz tartılmış ve 120 ml 1XTBE çözeltisi ile karıştırılmıştır.
2. Hazırlanan karışımın ağzı alüminyum folyo ile kapatılarak üzerine birkaç
delik açılarak mikrodalga fırında kaynatılmıştır.
3. Çözelti oda sıcaklığında 50–60oC’ye kadar soğuması için bekletilmiştir.
4. Üzerine 8 μl EtBr (8 mg/ml) ilave edilmiş ve çözelti homojen bir yapı
kazanana kadar çalkalanmıştır.
5. Bu karışım jel tarakları yerleştirilmiş jel kalıplarına hava kabarcığı
kalmayacak şekilde dökülmüştür. Ayrıca jel üzerinde hava kabarcıkları
oluşmuş ise, jel katılaşmaya başlamadan pipet ucu yardımı ile patlatılmıştır.
6. Jelin katılaşması için bir süre oda sıcaklığında bekletilmiştir.
7. Taraklar ve bariyerler dikkatlice çıkarılarak kalıp elektroforez tankına
yerleştirilmiştir. Bu sırada jel kuyucuklarının, yürütme tankının katot elektrot
tarafına yerleştirilmesine dikkat edilmiştir.
8. Jelin üzerini 2–3 mm kaplayacak miktarda tank içerisine 1XTBE çözeltisi
eklenmiştir.
2.2.1.1.2.1 Agaroz Jele Yüklemek İçin Örnek Hazırlanması ve Yürütme
Koşulları
1. 15 cm uzunluğunda parafilm kesilerek buz kalıbı üzerine yerleştirilmiştir.
36
2. 1 l 6XJel Loading Buffer ve 5 l DNA örneği parafilm üzerine konulmuş ve
homojenizasyon için mikropipet yardımı ile yavaşça karıştırılmıştır.
Şekil 2.1. Agaroz jel kuyucuklarına örneklerin yüklenmesi
3. Toplam 6 l karışım dikkatli bir şekilde, jeli delmeden, jel kuyucuklarına
yerleştirilmiştir (Şekil 2.1.).
4. Tank kapağı kapatılmış, anot ve katot uçlarının bağlantıları takılmıştır.
5. Güç kaynağı 100 volt ve 70 ampere ayarlanarak, numuneler 45 dakika jel
üzerinde yürütülmüştür.
6. UV ışığında, jel görüntüleme cihazında sonuçlar değerlendirilmiştir.
2.2.1.1.3 PCR
PCR işlemi TECHNE TC 512 Thermal Cycle cihazı (Şekil 2.2.) ile gerçekleştirilmiş
ve aşağıda belirtilen işlemler uygulanarak hedeflenen DNA bölgesinin her biri 235
defa çoğaltılmıştır. Her PCR analizinde kontrol amacıyla, pozitif ve negatif örnekler
de kullanılmıştır.
37
Şekil 2.2. TECHNE TC 512 Thermal Cycle Cihazı
PCR işleminde kontaminasyonu önlemek amacıyla;
1. PCR ve DNA izolasyonları farklı ortamlarda yapılmıştır.
2. Her analiz öncesi ve sonrasında kullanılacak çalışma ortamı ve otomatik
pipetler alkol ile temizlenmiştir.
3. Steril tüpler ile filtreli pipet uçları kullanılmıştır.
4. Amplifikasyon ve enzim kesim işlemleri hava sirkülasyonlu laminar kabin
içerisinde yapılmış olup, işlem öncesi ve sonrasında en az 45 dakika UV ışık
kaynağı çalıştırılmıştır.
5. Analizler sırasında steril, pudrasız eldivenler kullanılmış ve sık sık eldivenler
değiştirilmiştir.
2.2.1.1.3.1 Primerler
Amplifikasyon için Forward (F-düz) ve Reverse (R-ters) primerleri kullanılmıştır.
Primer çiftinden F primer DNA’nın bir ipliğine bağlanırken, R primer DNA’nın
38
diğer ipliğine bağlanır. Primerlerin bağlanmasıyla hedeflenen bölgenin çoğaltılması
başlatılmış olur.
Primerler HPSF (Yüksek Performanslı Tuzsuz-High Performance Salt Free)
yöntemi ile Montreal’deki Alpha DNA firmasına sentezlettirilmiştir. Kullanılan
primerler ve özellikleri Çizelge 2.1.’de (Iida ve ark., 2009) verilmiştir.
Çizelge 2.1. Amplifikasyonda kullanılan primerler ve özellikleri.
F Primer
R Primer
5’-GAGGCCAGTTTCATTTGAGCTTTA-3’
5’-CACCACTGGTAGTTTTCTTTGCC-3’
24baz
23baz
GC içeriği
%41.67
%47.83
Erime Sıcaklığı
(Tm)
63.6°C
62.1°C
Uzunluk
Tm farkı
1.5°C
2.2.1.1.3.2 PCR Bileşenleri ve PCR Programı
Standart bir PCR’de; PCR Buffer, MgCl2, dNTP karışımı, Hot Star Taq DNA
Polimeraz, F Primer, R Primer ve kalıp DNA bileşenleri bulunmaktadır.
Çalışmada kullanılan 25 µl’lik PCR reaksiyonunun bileşenleri, bileşenlerin
stok konsantrasyonları, reaksiyondaki miktarları ile reaksiyon karışımındaki final
konsantrasyonlarına ait bilgiler Çizelge 2.2.’de verilmiştir.
39
Çizelge 2.2. PCR bileşenleri ile stoktaki ve reaksiyondaki konsantrasyonları
BİLEŞEN
Stok
Konsantrasyon
Reaksiyona
Konulan Miktar
25 µl’lik Reaksiyon
Karışımındaki Final
Konsantrasyon
10 X PCR Buffer
10X
5 µl
1X
dNTP karışımı
2 mM
5
200 µM
F Primer
10 pmol/µl
1 µl
10 pmol
R Primer
10 pmol/µl
1 µl
10 pmol
Hot Star Taq DNA
Polimeraz
5 U/µl
0,25 µl
1,25 U
DNA
-
-
~200 ng
Steril H2O
-
25 µl’ye
tamamlayıncaya
kadar
-
Çalışmada uygulanan PCR programı Çizelge 2.3.’te belirtildiği şekilde
gerçekleştirilmiştir.
Çizelge 2.3. HERC2 gen polimorfizmi için PCR şartları
Sıcaklık (oC)
Süre (dakika)
Başlangıç denatürasyonu
94
10
Denatürasyon
94
1
Bağlanma
60
1
Uzama
72
1
Son uzama
72
5
4
∞
Şartlar
Siklus sayısı
35 döngü
PCR ürünleri, agaroz jel elektroforezinde yürütülünceye kadar -20oC’de
muhafaza edilmiştir.
40
2.2.1.1.4 PCR Ürünü İçin Agaroz Jel Hazırlanması
PCR ürünleri %1’lik agaroz jel elektroforezi ile analiz edilmiştir. Bunun için 1,2 gr.
agaroz tartılarak 120 ml 1XTBE içerisinde çözülmüştür ve bölüm 2.2.1.1.2’de
yapıldığı şekilde işleme devam edilmiştir. 7 μl PCR ürünü ile 1l 6XJel Loading
Buffer karıştırılarak jel kuyucuklarına yüklenmiştir. PCR ürünlerinin uzunluğunu
belirlemek için 100 bp DNA ladder’ı kullanılmıştır. 1 l DNA ladder’ı, 1l 6XJel
Loading Buffer ve 6 l distile su karıştırılarak yükleme yapılmıştır. Jel, 100 Volt ve
70 Amperde 1 saat yürütüldükten sonra sonuçlar UV ışığında, jel görüntüleme
sistemi ile değerlendirilmiştir.
2.2.1.1.4.1 Dra I Restriksiyon Enziminin Özellikleri
Bu çalışmada, Deinococcus radiophilus bakterisinden elde edilen Dra I restriksiyon
enzimi kullanılmıştır.
Şekil 2.3. Dra I restriksiyon enziminin tanıma bölgesi ile kesim noktasının şematik gösterimi
Dra I enzimi 5’ ucundan TTT dizilimini tanıyarak, 3’ ucundan da AAA
dizilimini tanıyarak kesim işlevini gerçekleştirir (Şekil 2.3.).
41
2.2.1.1.4.1.1 Dra I Enzim ile Kesim İşlemi
Amplifikasyon ürünün kesimi için reaksiyon karışımı hazırlanmıştır. Reaksiyon
bileşenleri, bileşenlerin stok ve final konsantrasyonları Çizelge 2.4.’te belirtildiği
gibi yapılmıştır.
Çizelge 2.4. Dra I enzimi ile kesim işlemindeki bileşenler ve reaksiyondaki hacimleri.
Reaksiyon
Karışımındaki Hacimler
BİLEŞEN
2 µl
NEB4 Buffer
DraI Enzim
0,25 µl
PCR Ürünü
15 µl
dH2O
8 µl
İnkübasyon;
37oC’de
gece
boyu
yapılmış
ve
ürünler
analizlerde
kullanılıncaya kadar +4oC’de muhafaza edilmiştir.
2.2.1.1.4.1.2 Dra I KesimÜrünleri İçin Agaroz Jel Hazırlanması
Kesim ürünleri %2,5’lik agaroz jel elektroforezi ile analiz edilmiştir. Bunun için 3 gr
agaroz tartılarak 120 ml 1XTBE içerisinde çözülmüştür ve bölüm 2.2.1.1.2’de
yapıldığı şekilde işleme devam edilmiştir. 7 μl kesim ürünü ile 1l 6XJel Loading
Buffer karıştırılarak jel kuyucuklarına yüklenmiştir. Genotiplendirme için marker
olarak 100 bp DNA ladder’ı kullanılmıştır. 1 l DNA ladder’ı, 1l 6XJel Loading
Buffer ve 6 l distile su karıştırılarak yükleme yapılmıştır. Jel, 100 volt ve 70
amperde 1 saat 45 dakika yürütüldükten sonra sonuçlar, UV ışığında jel görüntüleme
sistemi ile değerlendirilmiştir.
42
2.2.1.1.5 İstatistiksel analizler
Tüm istatistiksel analizlerde SPSS V16 kullanılmıştır. HERC2 A/G tek nükleotid
polimorfizminin frekansları direkt olarak hesaplanmış ve Hardy-Weinberg eşitliğinde
Haldane exact testi ile yapılmıştır. Katagorik veriler için χ2 testi, grupların
karşılaştırılmasında One-Way Anova testi kullanılmıştır. Tanımlayıcı datalar
ortalama ± S.S değeri kullanılarak verilmiştir. p<0,05 istatistiksel olarak anlamlı
kabul edilmiştir.
43
3. BULGULAR
3.1 Toplumumuz
Bireylerinde
HERC2
Genindeki
A/G
Tek
Nükleotid
Polimorfizmini Belirlemek Amacıyla Yapılan Analiz Sonuçları
Bu tez çalışmasında; toplumumuzdaki gönüllü bireylerden alınan 156 ağız içi svap
örneğinden elde edilen biyolojik materyal kullanılmıştır. Çalışmaya katılan 156
gönüllünün 78’i (%50) kadın ve 78’i (%50) erkek bireyden oluşmaktadır. Bireylerin
yaş ortalaması 40,06±17,83 yıl (Minimum:18, Maksimum:91) olarak hesaplanmıştır.
3.1.1 Genomik DNA’nın Agaroz Jel Elektroforezi ile Belirlenmesinin Sonuçları
Çalışmada kullanılan 156 örneğin tamamı, izolasyon işleminden sonra agaroz jel
elektroforezinde tayin edilmiştir. Her bir örneğin DNA’larının izole edildiği
görülmüştür.
3.1.2 PCR ile HERC2 Genindeki Polimorfizmin Amplifikasyon Sonuçları
HERC2 geni, 15. kromozomun uzun kolunun 13.1 bölgesinde (15q13.1) yer
almaktadır. HERC2 geni, OCA2’nin yaklaşık olarak 20 kb upstream’inde lokalize
olmuştur ve genin 5' terminaline yakın bölgede bulunan rs12913832 numaralı tek
nükleotid polimorfizmi ile ilgili yapılan çalışmalarda mavi/kahverengi göz rengi
arasında çok iyi bir ilişki tespit edilmiştir. AA genotipine sahip bireyler homozigot
tipik, GG genotipine sahip bireyler homozigot atipik ve AG genotipine sahip bireyler
heterozigot olarak karakterize edilmiştir.
Kullanılan primerler ile amplifiye edilen bölgenin baz dizilimi Çizelge 3.1.’de
gösterilmiştir.
44
Çizelge 3.1. PCR’da kullanılan primerler, kromozom üzerindeki lokalizasyonları ve amplifiye edilen
bölgenin nükleotid dizilimleri.
Primerler
15. Kromozomda Primerlerin
Bağlandığı Nokta
F Primer
5’-GAGGCCAGTTTCATTTGAGCTTTA-3’
R Primer
5’-CACCACTGGTAGTTTTCTTTGCC-3’
Amplifiye Edilen Bölge
GAGGCCAGTTTCATTTGAGCTTTA
aatgtcaagttctgcacgctatcatcacaggggccgagg
cttctctttgtttttaattaattgtttttaactgtgagtttatataca
cttgaagcagtatacatttagaaatggtctacttgtcgttcttt
gattactacccatgagacagtattagtaattctggcctatga
aatt
GGCAAAGAAAACTACCAGTGGTG
Koyu ve altı çizik olan “a” bazı 28365618. noktada bulunan ve A/G değişimini gösteren polimorfik
nükleotiddir.
Toplumumuz bireylerinde HERC2 genindeki A/G polimorfizmini göstermek
amacıyla, bu değişimi de içeren 226 bp’lik bölge amplifiye edilmiştir ve sonuçlar jel
görüntüleme sisteminde, UV ışık altında değerlendirilerek fotoğraflanmıştır (Şekil
3.1.).
226 bp
M
1
2
3
Şekil 3.1. HERC2 genindeki amplifikasyonun jel görüntüsü
(M:100 bp Ladder; 1, 2, 3, 4 ve 5:226 bp PCR ürünü)
4
5
45
3.1.3 HERC2 Genindeki Tek Nükleotid Polimorfizminin Amplifiye Edilen
Bölgesinin Dra I Restriksiyon Enzimi ile Kesim Sonuçları
HERC2 genindeki intron 86’nın rs12913832 tek nükleotid polimorfizm bölgesini de
kapsayacak şekilde çoğaltılan 226 bp’lik PCR ürünündeki polimorfizmi belirlemek
amacıyla; Dra I restriksiyon enzimi ile 37oC’de gece boyu inkübe edilmiştir.
Şekil 3.2. Kesme enzimi, kesme bölgesi ve enzimin tanıdığı bölge
Dra I enzimi 5’ ucundan TTT dizilimini tanıyarak, 3’ ucundan da AAA
dizilimini tanıyarak kesim işlevini gerçekleştirir (Şekil 3.2.).
3.1.3.1 DNA Örneklerinin Genotiplendirilmesi
Gönüllü bireylere ait DNA örneklerinin genotiplendirilmesi, enzim ile muameleden
sonraki jel analizi sonuçları baz alınarak yapılmıştır. Amplifiye PCR Ürünlerinin
Kesilmesi ve DNA Örneklerinin Genotiplenmesi kesme sonrası jel analizlerinde üç
farklı sonuç gözlemlenmiştir.
“AA” homozigot tipik genotipli bireyler
Dra I enzimi, 226 bp’lik bölgeyi hem 5’ ucundan TTT dizilimini tanıyarak, hem de
3’ ucundan AAA dizilimini tanıyarak kesimini yapar (Şekil 3.3). Böylece 226 bp’lik
46
amplifikasyon ürünü; 203 bp ve 23 bp’lik iki oligonükleotid parçasına ayrılmış olur.
Sonuçlar
jel
görüntüleme
cihazında
UV
ışık
altında
fotoğraflanarak
değerlendirilmiştir (Şekil 3.4.).
Şekil 3.3. 226 bp uzunluğundaki PCR ürününün “A/A” genotipli bireylerde, Dra I enzimi ile
kesimi ile oluşan oligonükleotid uzunluklarının şematik gösterimi
203 bp
M
1
2
3
Şekil 3.4. 226 bp’lik amplifikasyon ürününün homozigot tipik bireylerde, Dra I enzimi ile
kesim sonucunda oluşan oligonükleotid uzunlukları
(M:100 bp Ladder; 1, 2 ve 3 homozigot tipik genotipli bireyler: 203 bp uzunluğundaki
oligonükleotid)
47
“GG” homozigot atipik genotipli bireyler
Dra I enzimi, 226 bp’lik bölgeyi 5’ ucundan TTT dizilimini tanır, ancak 3’ ucundan
AAG dizilimini tanımadığı için kesim işlevini gerçekleştirememektedir (Şekil 3.5). G
nükleotidine sahip bireylerde Dra I enzimi kesim yapamaz. Böylece 226 bp’lik
amplifikasyon ürünü tek oligonükleotid parçası olarak görülmektedir. Sonuçlar jel
görüntüleme cihazında UV ışık altında fotoğraflanarak değerlendirilmiştir (Şekil
3.5).
Şekil 3.5. 226 bp uzunluğundaki PCR ürününün “GG” genotipli bireylerde, Dra I enzimi ile
kesimi ile oluşan oligonükleotid uzunluklarının şematik gösterimi
48
226 bp
M
1
2
3
Şekil 3.6. 226 bp’lik amplifikasyon ürününün, DraI enzimi ile kesim sonucunda oluşan
oligonükleotid uzunlukları
(M:100 bp Ladder; 1, 2 ve 3 homozigot atipik genotipli bireyler:226 bp uzunluğundaki
oligonükleotid)
“AG” heterozigot tipik genotipli bireyler
Bu genotipe sahip bireyler tek DNA ipliğinde “A”, diğer DNA ipliğinde “G”
nükleotidi taşıdıklarından Dra I enzimi ile kesim sonucunda; bir DNA ipliği “AA”
genotipine sahip bireylerde olduğu gibi, 203 bp ve 23 bp olarak iki oligonükleotide
ayrılır. Diğer DNA ipliği ise “GG” genotipli bireylerde olduğu gibi 226 bp’lik tek
oligonükleotide ayrılır. Dolayısı ile jel görüntüleme cihazı UV ışık altında
heterozigot genotiplerin oligonükleotid bantları; 226 bp, 203 bp ve 23 bp olarak
görülmektedir (Şekil 3.7).
49
203 bp
226 bp
M
1
2
3
4
5
Şekil 3.7. 226 bp’lik amplifikasyon ürününün homozigot tipik, heterozigot ve homozigot atipik
bireylerde, Dra I enzimi ile kesim sonucunda oluşan oligonükleotid uzunlukları
(M:100 bp Ladder; 1:203 bp AA, 2 ve 3:203-226 bp AG, 4ve 5:226 bp GG genotipli bireyler)
3.1.3.2 Dra I Enzimi ile Kesilen Baz Çiftlerinin Bant Uzunlukları
HERC2 genindeki intron 86’nın rs12913832 tek nükleotid polimorfizm bölgesini de
kapsayacak şekilde çoğaltılan 226 bp’lik PCR ürünündeki Dra I enzimi ile kesim
sonucunda oluşan baz çifti uzunlukları aşağıdaki Çizelge 3.2.’de gösterilmiştir.
50
Çizelge 3.2. HERC2 geninin rs12913832 polimorfizmi ile oluşan genotipler ve Dra I enzimi
ile kesim sonucundaki oligonükleotid uzunlukları
GENOTİP
Dra I enzimi ile kesim sonucunda oluşan
oligonükleotid uzunlukları
Homozigot tipik
(AA)
203 bp ve 23 bp
Homozigot atipik
(GG)
226 bp
Heterozigot
(AG)
226 bp, 203 bp ve 23 bp
3.1.4 HERC2 Genindeki A/G Tek Nükleotid Polimorfizminin Genotip Frekansı
Bireylerin ağız içi svap örnekleriyle yapılan genetik çalışmada, HERC2 genindeki
A/G tek nükleotid polimorfizminin toplumumuz bireylerinde genotiplere göre
gruplandırılması yapılarak, 156 toplam bireye göre genotip frekansı Çizelge 3.3.’de
gösterilmiştir.
Çizelge 3.3. Bireylerin HERC2 genindeki A/G tek nükleotid polimorfizminin genotip frekansı
Genotip Frekansı
(n:156)
Polimorfizm
n
%
AA
(Homozigot tipik)
54
34.6
AG
(Heterozigot)
72
46.2
GG
(Homozigot atipik)
30
19.2
51
3.1.5 HERC2 Genindeki A/G Tek Nükleotid Polimorfizminin Alel Frekansı
Svap örneklerinden yapılan genetik çalışmada, HERC2 A/G tek nükleotid
polimorfizmi ile oluşan alel frekansları (n:312) gruplandırılmış, bireylere ait alel
frekansı Çizelge 3.4.’te gösterilmiştir.
Çizelge 3.4. Toplumumuz bireylerinde HERC2 genindeki A/G tek nükleotid polimorfizminin
alellerin frekansı.
Alel Frekansı (n:312)
Alel
(A/G)
n
%
G
132
42.31
A
180
57.69
3.2 Yaş-Genotip ilişkisi
Bu tez çalışmasını oluşturan 156 bireyin yaş ortalaması 40,06 ± 17,83 yıl
(Minimum:18, Maksimum:91) olarak hesaplanmıştır. Bu bireylerin genotip dağılımı
Çizelge 3.5.’teki gibi tespit edilmiştir. Bireylerin yaşları ve genotipleri arasında
istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmamıştır.
Çizelge 3.5. Bireylerin yaşları ve genotipleri arasındaki ilişki.
Genotip
n
Ortalama
GG
30
43,3 ± 17,63
AG
72
42,2 ± 16,32
AA
54
35,4 ± 19,19
Toplam
156
40,1 ± 17,83
52
3.3 Çalıştığımız Popülasyonun Hardy-Weinberg Dengesinin Tespiti
Çalışmamızda yapılan istatistiksel analizler sonucunda çalıştığımız popülasyonun
Hardy-Weinberg dengesinde olduğu bulunmuştur. Hardy-Weinberg uygunluk
hipotezinin istatistiksel olarak karşılaştırılmasında χ2 testi kullanılmıştır. Bu işlemler
sonucunda elde edilen bulgular Çizelge 3.6.’da gösterilmiştir.
Çizelge 3.6. Çalışılan popülasyonun Hardy-Weinberg dengesinde olup olmadığının tespiti.
AA
(Homozigot tipik)
(n)
AG
(Heterozigot)
(n)
Gözlenen
54
72
30
156
Beklenen
51,92
76,15
27,92
156
Serbestlik Derecesi
2
GG
(Homozigot atipik)
(n)
χ20,49
0,4645699
Toplam
(n)
p=0,513*
*p>0,05
Bir popülasyonda alel frekansları Hardy-Weinberg dengesinde bulunur.
Belirli sabit şartlar altında her iki alelin frekansının ve genotipik oranının stabil
kalması durumudur. Bu genetik dengenin sağlanabilmesi için aşağıda belirtilen
koşulların olması gerekmektedir. Yapılan istatistiksel analizler sonucunda tez
kapsamında çalışılan popülasyondaki gen ve alel frekansları Hardy-Weinberg
dengesine uygun bulunmuştur (χ2=0,464; p=0,513).
Popülasyon genetik analizler için yeterli sayıda olmalıdır.
a) Mutasyon gözlenmemelidir.
b) Popülasyondan dışarı ve içeri fazla sayıda göç olmamalıdır.
c) Üreme tamamen rasgele olmalıdır.
53
Hardy-Weinberg dengesi ise;
p2 + 2pq + q2 = 1 eşitliği ile hesaplanmalıdır.
p: birinci alelin frekansı
q: diğer alelin frekansı (Ayala ve Kiger, 1980).
54
4. TARTIŞMA
Çağlar boyu insanoğlu içindeki merak duygusuyla kendini keşfetmeye çalışmıştır.
Kendini bir diğerinden nelerin farklı kıldığını, üstünlük ve zaaflarının neler
olduğunu, nesiller boyu bir özelliğin nasıl diğerine geçtiğini sorgulamıştır. Bununla
da kalmayıp gözle görülmeyen gerçekleri aydınlatmaya çalışmışlardır. İnsan Genom
Projesi de bu sürecin bir parçasıdır. Genetik yapının aydınlatılması birçok
bilinmeyeni aydınlatsa da başka soru işaretlerini gündeme getirmiştir. Genom
çalışmalarıyla birçok SNP bölgesi araştırılarak hastalıkla ilişkilerinin bulunması
amaçlanmıştır. Ancak çalışmalar ilerledikçe SNP'lerin sadece hastalıklarla ilişkili
olmayıp insanların karakteristik özelliklerinin ayrımını sağlayan özelliklere de neden
oldukları tespit edilmiştir. Bu kapsamda en öne çıkan özellikler arasında insanların
dış görünümünü belirleyenleri olmuştur.
Türleri oluşturan bireyler arasındaki genetik farklılığın boyutları, seneler
öncesine kadar değerlendirilememekteydi. En belirgin fark yaratan dış görünüş ile
ilgili özelliklerin genetik aktarımı basit bir şekilde algılanırken (Robins, 1991),
günümüzde saç, deri ve göz rengi gibi multifaktöriyel aktarımlı olan bazı insan
özelliklerinin kompleks ve incelenmesinin oldukça güç olduğu anlaşılmıştır.
İnsanların fiziksel özelliklerinin belirlenmesi ve bu uygulamanın adli
bilimlerde kullanılabilir olması için son yıllarda birçok çalışma yürütülmektedir.
İnsanların bu özellikleri, herhangi bir biyolojik materyalinden elde edilen DNA'nın
polimorfik bölgelerinden yararlanılarak tespit edilmektedir. Keşfiyle moleküler
genetik alanında çığır açan PCR tekniği, istenen bölgenin milyonlarca kopyasının
yapılmasına imkan vermesiyle DNA’nın adli amaçlı kullanımını arttırmıştır.
Genotipten fenotip karakterleri tahmin edilerek çok fazla şüphelinin olduğu
adli olayların aydınlatılması amaçlanmaktadır. Fenotipik özelliklerden ilk bakışta en
55
dikkat çekenlerden birisi de göz renkleridir. Son yıllarda göz rengi ile ilgili yapılan
birçok çalışma bulunmaktadır (Jannot ve ark., 2005; Duffy ve ark., 2007; Stokowski
ve ark., 2007; Tully, 2007; Branicki ve ark., 2008; Han ve ark., 2008; Branicki ve
ark., 2009; Mengel-From ve ark., 2009; Valenzuela ve ark., 2010).
Gözün iridial stromasının anterior tabakasındaki melanin üretimi, göz renginin
belirleyicisidir (Sturm ve Frudakis, 2004). Melanin organizmaların çoğunda bulunan
bir pigment, melanositler ise melanin üretiminden sorumlu hücrelerdir. Anatomik
olarak melanositler deride (epidermisin bazal tabakasında), gözde (retina pigment
epiteli ve gözbebeğinin renkli iç zar alanında), saç matriksinde (damarsal alanda),
mukoza membranında ve santral sinir sisteminde (beyindeki dokularda ve nöronların
içinde) bulunurlar (Jimbow ve ark.,1999).
Göz rengi Mendelyan kalıtım gösteren bir özellik olarak sınıflandırılmaktadır
(Posthuma ve ark., 2006). Kalıtımı araştırıldıkça oldukça kompleks olduğu
görülmüştür. Göz rengi hakkındaki geleneksel görüş kahverengi göz renginin mavi
ve yeşil renge kıyasla dominant olduğu yönündedir (Redei, 2008). Özellikle göz
rengiyle ilişkili bulunan genler HERC2, OCA2 ve MATP/SLC45A2'dir. Bu genler
saç rengi, deri rengi gibi diğer fenotip karakterlerinin belirlenmesinde de rol
almaktadırlar. Ancak tam olarak işlevlerinin ne olduğu bilinmemektedir. Bu
genlerden en çok OCA2 geni çalışılmış olup, bu genin göz rengini belirlediğini
gösteren birçok araştırma bulunmaktadır (Rebbeck, 2002; Duffy, 2007; Frudakis,
2007; Eiberg ve Mohr, 1996). Yakın zamanda yapılan yayınlarda HERC2 ve OCA2
genlerindeki polimorfizmlerin araştırıldığı görülmektedir (Zhu ve ark., 2004; Duffy
ve ark., 2007). Bu genlerdeki polimorfizmlerin göz renginin belirlenmesinde önemli
bir etken oldukları görülmektedir. Kromozom üzerindeki konumları bakımından
birbirlerine oldukça yakın olup 15. kromozom üzerinde OCA2 geni 15q11.2-12
bölgesinde ve HERC2 geni de 15q13 bölgesinde yer almaktadır (Eiberg ve ark.,
2008; Kayser ve ark., 2008; Sturm ve ark., 2008).
2.600’dan fazla Hollandalı bireyle yapılan linkage analizlerinde Kayser ve ark.
(2008) insan iris rengini 15. kromozomun uzun kolunun 13.1 pozisyonunda
56
(15q13.1) lokalize olduğunu belirlemişlerdir. İris renk çeşitliliği ile HERC2
genindeki SNP’ler ve daha az ölçüde de bu genin yakın komşusu olan OCA2 geni
birbirinden bağımsız olarak ilişkili bulunmuştur. Yirmi üç Avrupalı popülasyonda,
HERC2 rs916977 alel dağılımı iris renk varyasyonu ile istatistiksel olarak ilişkili
bulunmuştur (Kayser ve ark., 2008). Aynı araştırmacılar tarafından bu iki gende
belirlenen polimorfizmlerin Avrupalı genetik orjini bilinmeyen kişilerin göz rengi
fenotipinin tahmininin ilerideki çalışmalar için adli bilimlerde uygulanmasının
oldukça yararlı olacağı önerilmektedir.
Kayser ve arkadaşlarının 2008 yılında yaptıkları çalışmada, Hollanda’da
bulunan iki ayrı bölgedeki bireylerle Avrupalı, Asyalı (Japon ve Çin) ve Afrikalı
bireyler arasında göz rengi ile ilgili genlerdeki farklı SNP’leri araştırmışlar ve SNP
frekansları açısından, Avrupalıların Asyalı ve Afrikalılardan oldukça farklı olduğunu
tespit etmişlerdir. Başka bir çalışmada ise melanosit hücreleri, Asyalı, Afrika kökenli
Amerikalı ve Beyaz ırk (Caucasians) bireylerde karşılaştırılmış ve Asyalılarda
toplam melanosit sayısının diğerlerine göre düşük olduğu belirlenmiştir (Albert ve
ark., 2003). Son zamanlarda mavi ve kahverengi göz rengi ile HERC2 gen
varyasyonları arasında ilişki de gösterilmiştir.
rs12913832 ve rs1129038 polimorfizmleri HERC2 geninin 5' terminalinin
birbirlerine yakın bölgelerinde bulunur. Bu polimorfizmlerin, mavi/kahverengi göz
rengi arasında çok anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (Eiberg ve ark., 2008; Sturm ve
ark., 2008). Genel olarak, OCA2 gen ifadesini etkileyen ve insan melanosit spesifik
artırıcı unsur olarak HERC2 rs12913832’nin fonksiyonlarını kanıtlayan deneysel
çalışmalar yapılmaktadır (Visser ve ark., 2012). OCA2 geninin ekzon bölgesinde göz
rengiyle ilişkili R305W ve R419Q polimorfizmleri Avrupalılarda yaygın olarak
görülmektedir. Bunların göz rengiyle ilişkileri tam olarak anlaşılamamakla birlikte
(Rebbeck ve ark., 2002; Duffy ve ark., 2004; Sturm ve ark., 2008), intron
bölgesindekilerle daha anlamlı şekilde ilişkili bulunmuştur.
Yapılan geniş genom çalışmalarında (GWAS-Genome Wide Association
Study) saç ve göz pigmentasyonu varyasyonunun belirlenmesinde, birçok SNP'nin
57
varlığı tanımlanmış bunlardan mavi göz rengi ile HERC2 genindeki polimorfizm
ilişkili bulunmuştur (Sulem ve ark., 2007). Duffy ve ark. (2007), OCA2 geninin ilk
intronundaki SNP’lerin insan göz rengi varyasyonlarıyla güçlü ilişkilerinin olduğunu
göstermişlerdir. Bu çalışmayı takiben, Sturm ve ark. (2008) OCA2 genin upstream
intergenik bölgesine komşu olan HERC2 genindeki göz rengi SNP’lerinin
haritalarını tanımlamışlardır. 300 ila 3000 Avrupalı bireyde 92 SNP varlığını tespit
ettikleri çalışmada, HERC2 genin intron 86 bölgesindeki tek SNP olan rs12913832
ile OCA2 genlerindeki varyasyonların belirlenerek bireylerin göz renkleri hakkında
daha iyi bir tahmin yapılabileceğini belirtmişlerdir.
Eiberg ve ark. (2008), Danimarkalı ailelerde mavi ve kahverengi göz rengi
ayrımında HERC2 geninin 166 kb’lik aday bölgesinin haritasını tanımlamışlardır. Bu
bölgedeki SNP’lerle yaptıkları daha sonraki çalışmalarında ise mavi göz renginin
rs1129038
ve
rs12913832
bölgeleriyle
oldukça
güçlü
ilişkili
olduğunu
belirlemişlerdir.
İris pigmentasyonunun tahmini için tek bir popülasyondan ziyade karışık
popülasyonlarla yapılan birçok adli bilimler çalışması da bulunmaktadır (MengelFrom ve ark., 2010; Spichenok ve ark., 2010; Valenzuela ve ark., 2010; Walsh ve
ark., 2010; Pospiech ve ark., 2011). Liu ve ark. (2010), rs12913832'nin göz renginin
belirlenmesinde oldukça etkili olduğunu ve Avrupalılar arasında göz rengi
varyasyonun açıklanmasını sağladığını bildirmişlerdir.
İnsan göz renginin tahmini, kesin suç araştırmalarında iyi sonuç elde edilmesi
için bazı adli genetik metotlar uygulanmaktadır. HERC2 genindeki rs1129038 ve
rs12913832 SNP bölgelerinin mavi/kahverengi göz rengiyle ilişkili olduğu
tanımlanmıştır (Iida ve ark., 2009).
Rastgele seçilen 395 Danimarkalı bireyle yapılan çalışmada HERC2, OCA2 ve
MATP (SLC45A2) genlerindeki SNP alellerinin çeşitli kombinasyonlarının tahmini
araştırılmıştır. HERC2'deki SNP'ler rs1129038 ve/veya rs12913832'nin linkage
analizleri gözlemlenmiş olup, insan göz renginin mavi, yeşil ve gri (açık) renkleri
58
olarak bir grup, kahverengi ve ela rengi (koyu) ise diğer grup olmak üzere iki büyük
gruba ayrılmıştır (Mengel-From ve ark., 2009).
Popülasyonlar kıtalar arası ayrım göstermekle birlikte genetik açıdan da
birbirlerinden farklılıklar göstermektedirler. HapMap ve İnsan Genom projeleri
çalışmaları sonucu dünyadaki popülasyonların birbirlerinden farklı veya birbirlerine
benzer özellikleri tespit edilmeye çalışılmıştır. HapMap'te, HERC2 rs12913832 A/G
polimorfizmine ait popülasyon verilerinde ve yaptığımız literatür çalışmalarında,
Türk popülasyonunda bu polimorfizmle ilgili herhangi bir çalışma ve sonuç
bulunmamaktadır. Türkiye, Asya ve Avrupa kıtaları arasındaki geçiş bölgesidir.
Tarih boyunca birçok etnik grup Anadolu'da hüküm sürmüştür. Türk toplumunun
heterojen yapısı ve genetik çeşitliliği toplumumuzdaki genotip dağılımını ve alel
frekansını araştırmamıza imkan sağlamaktadır (Kayaaltı ve Söylemezoğlu, 2010).
Türkiye’nin bu koşullara sahip olmasından dolayı toplumun gen frekanslarını
belirleyebilmek oldukça önem kazanmaktadır. Bu tez çalışması, önceki yapılan diğer
popülasyon çalışmaları ile karşılaştırılabilen ve Türk toplumunda HERC2 genindeki
ekson 86’da yer alan rs12913832 A/G polimorfizminin genotip ve alel frekanslarının
belirlendiği ilk araştırmadır.
Bu tez çalışmasında Türk popülasyonunda genotip frekansları açısından AA
genotipinin (%34,6) GG genotipine (%19,2) göre daha baskın ve alel frekansları
karşılaştırıldığında ise, A alel frekansının (%57,7), G alel frekansından (%42,3) daha
fazla olduğu tespit edilmiştir. Çalışmada AA genotipinin Avrupalılara göre
frekansının oldukça yüksek olduğunu, ancak Asyalı ve Afrikalı popülasyonlardan da
önemli ölçüde düşük olduğu belirlenmiştir. GG genotip frekansının Afrikalı ve
Asyalı toplumlarda görülmediği, Avrupalı popülasyonda da bizim toplumumuza göre
çok daha yaygın bir şekilde görüldüğü tespit edilmiştir. Asyalı ve Afrikalı
toplumların tamamı A alelini taşırken, A alelinin Türk popülasyondaki frekansı
Avrupalılara göre daha fazla, G alel frekansı ise daha düşük olarak gözlenmiştir.
Sonuç olarak, çalışmamızda Türk toplumunun Asyalı, Afrikalı ve Avrupalılardan
HERC2 genindeki A/G polimorfizmi bakımımdan farklılık gösterdiği tespit
edilmiştir. Bu polimorfizm araştırması da göstermiştir ki, Türk toplumu Asya ile
Avrupa arasında tam bir köprü görevi görmektedir. HapMap çalışmaları sonucunda
59
belirlenen Asyalı, Afrikalı ve Avrupalı popülasyonlarındaki genotip ve alel
frekansları dağılımı bu tez çalışmasında elde edilen verilerle birlikte Çizelge 4.1.’de
gösterilmektedir.
Çizelge 4.1. Türk popülasyonu ile diğer popülasyonlar arasında HERC2 geninin rs12913832
(A/G) polimorfizminin genotip ve alel frekanslarının dağılımının karşılaştırılması
Genotip Frekansı (%)
Popülasyon
Alel Frekansı (%)
n
AA
AG
GG
A
G
Türk
156
34,6
46,2
19,2
57,7
42,3
Avrupalı*
120
3,3
35,0
61,7
20,8
79,2
Asyalı*
90
100
-
-
100
-
Afrikalı*
120
100
-
-
100
-
(*) http://www.ncbi.nlm.nih.gov/projects/SNP/snp_ref.cgi?rs=12913832
HERC2 genindeki rs12913832 A/G polimorfizimiyle ilgili Avrupalılarla
yapılan çalışmalarda GG genotipinin renkli gözlülükle kuvvetli bir ilişkisinin olduğu
tespit edilmiştir. Dolayısıyla, tez kapsamında GG genotipine sahip bireylerin renkli
gözlü olduğu varsayılmıştır.
Olay yerinden alınan örneklerden fenotipik özelliklerin tahmin edilmesi
amaçlanmaktadır. Böylece fenotipik özellikler için gelecekte uygulanacak potansiyel
genetik testlerin adli bilimler için yararlı olacağı düşünülmektedir (Tully, 2007).
Genotipin fenotipe nasıl yansıdığı merak uyandırmakla birlikte bu araştırmalardan
elde edilen sonuçların ileride yapılacak araştırmalara ışık tutacağı düşünülmektedir.
60
Günümüzde, toplumlara ait gen polimorfizm profillerini belirlemek amacıyla
yapılan çalışmaların sayısı hızla artmaktadır. Yapılan çalışmalarda göz rengi ile ilgili
genlerin polimorfizmleri, toplumlar arasında çalışılarak frekansları saptanmakta ve
böylece toplumlardaki gen varyantları hesaplanarak, toplumların karakteristik
özellikleri ve birbirlerine olan genetik yakınlıkları belirlenebilmektedir (Sulem ve
ark., 2007).
Bu tez çalışmasıyla adli vakaların (şüpheli sayısının çok fazla olduğu
durumlarda, toplu ölümlerde, kayıp arama olaylarında vb.) aydınlatılmasında göz
rengi polimorfizmi araştırılarak bireylerin göz rengini tahmin etmede yardımcı
olabileceği ve göz rengi fenotipinin belirlenerek, bireyi kimliklendirmede fiziksel bir
eleme kriteri olarak kullanılabileceği düşünülmektedir.
61
5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER
Bu çalışmada, toplumumuzdaki 156 gönüllü bireyin HERC2 genindeki intron
86’daki rs12913832 polimorfizmi araştırılmıştır. Toplumumuz bireylerinin (n:156)
%34,6’sı homozigot tipik (AA) (n:54), %46,2’si heterozigot (AG) (n:72) ve %19,2’si
ise homozigot atipik (GG) (n:30) genotipli olarak tespit edilmiştir. G alel frekansı
%42,3 ve A alel frekansı %57,7 olarak hesaplanmıştır. Genotip ve alel frekansları
Hardy-Weinberg eşitliğine uygun bulunmuştur.
Yürütülen bu tez çalışmasının, daha önce toplumumuzda ve Beyaz ırklarda göz
rengi polimorfizmi ile ilgili çalışma bulunmaması açısından önemli olup, yakın
gelecekte toplumumuzda göz rengini belirleyen genlerdeki polimorfizmlerle ilgili
çalışmalar için veri tabanı oluşturması açısından katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Dolayısıyla bu çalışmanın, toplumumuzda göz rengine etkiyen genlerdeki
polimorfizmlerin frekanslarının çıkarılması ve göz rengine göre bu polimorfizmlerin
belirlenmesi açısından adli olayların aydınlatılmasına yardımcı olması yönünden
önemli veriler sağlayacağı düşünülmektedir. Oluşturulması hedeflenen bu veri
tabanları özellikle adli bilimlerde biyolojik materyaline ulaşılan şüphelinin ve kimliği
belirlenemeyen bireylerin fenotipik özellikleri hakkında bilgi sağlayacaktır. Bu tez
çalışması kapsamında elde edilen veriler doğrultusunda genotipin fenotipe yansıması
konusunda katkı sağlanmış olup, bu çalışmanın ileride yapılması planlanan
çalışmalar için temel oluşturacağı düşünülmektedir.
Birçok ülkede genotipi tespit edilen bireyin fenotipik özellikleri belirlenerek
adli vakaların aydınlatılması amacıyla kullanılması çalışmaları hızla artmaktadır.
Genotipik özellikler populasyonlara göre farklılıklar oluşturduğundan, Türk
toplumunda da adli olaylarda fenotipe etkiyen gen varyasyonlarının belirlenmesi ve
bu verilerin adli olayların çözümünde kullanılması önerilmektedir.
62
İnsan göz rengindeki genotip-fenotip ilişkilerine ait çalışmaların olması ve bu
çalışmalar sonucunda göz rengi fenotipinin kuvvetle tahmin edilebilmesi, saç ve deri
rengi gibi diğer insan pigmentasyon özelliklerinin belirlenebilmesinde beklentileri
yükseltmekte ve bu konudaki çalışmalar için yol gösterici olmaktadır.
63
ÖZET
Toplumumuzda Göz Rengini Belirleyen HERC2 Gen Polimorfizminin
Yaygınlığının Araştırılması
Bu tez çalışmasında, toplumumuzdaki en belirgin fenotipik özelliklerden göz
renginin belirleyicisi olan HERC2 genindeki intron 86’daki rs12913832 A/G
polimorfizminin araştırılması amaçlanmıştır. Adli bilimler açısından olay yerinde
bulunan biyolojik örneklerden şüpheliye ulaşılmasında çok büyük katkı sağlayan
fenotipik özelliklerin belirlenmesi oldukça önemlidir. Bu tez kapsamında,
toplumumuzda göz rengine bakılmaksızın rastgele seçilen sağlıklı yaş aralığı 18-91
olan 156 (78 kadın ve 78 erkek) gönüllü bireyden yanak içi svapları alınarak,
polimorfizmleri incelenmiştir. İzole edilen DNA’ların HERC2 genindeki
polimorfizmi içeren bölgesi PCR tekniği ile çoğaltılarak 226 bp uzunluğundaki
oligonükleotid amplifiye edilmiştir. Amplifikasyon ürünleri RFLP (Restriction
Fragment Length Polymorphism) tekniği ile Dra I restriksiyon enzimi ile kesilmiştir.
Kesilen ve kesilmeyen ürünler %2,5 agaroz jel elektroforezinde ayrımı sağlanarak,
ultra viole ışık altında etidyum bromür yardımıyla görüntülenmiştir. HERC2 A/G
polimorfizmindeki genotip frekansları %19,2 GG; %46,2 AG ve %34,6 AA olarak
tespit edilmiştir. G alel frekansı %42,3 ve A alel frekansı %57,7 olarak
hesaplanmıştır. Genotip frekansları Hardy-Weinberg eşitliğine uygun bulunmuştur.
Yapılan önceki çalışmalarda, HERC2 geninde araştırılan polimorfizm (rs12913832)
popülasyonlar arasında farklılık gösterdiği saptanmıştır. G aleli Asyalı topluluklarda
hiç görülmezken, Avrupalılarda oldukça fazla görülmektedir. Bu çalışmanın
sonucunda; G alelinin, Türk toplumunda Avrupalılara kıyasla daha az görülmesine
rağmen, bu alelin görülme sıklığının oldukça yaygın olduğu gözlemlenmiştir
(%42.3).
Anahtar Sözcükler: fenotip, genotip, göz rengi, HERC2, polimorfizm.
64
SUMMARY
Distribution of HERC2 human iris color gene polymorphism in Turkish
population
The aim of this study was to investigate the rs12913832 A/G polymorphism located
on intron 86 of HERC2 gene which is a marker of eye color and the most prominent
phenotypic features of our society. Determination of phenotypic characteristics,
which contributes to solve the case from the biological samples at the scene of crime,
is very important for forensic sciences. In this study, 156 buccal swab samples (78
female and 78 male) were collected from unrelated healthy volunteers between 18
and 91 years of age who were selected randomly from Turkish population. HERC2
A/G polymorphism was genotyped by Polymerase Chain Reaction-Restriction
Fragment Length Polymorphism (PCR-RFLP) for the detection of rs12913832
polymorphism. To screen for this polymorphism, a 226 bp fragment was produced
with the PCR and the amplified oligonucleotides were cut with Dra I restriction
enzyme. Digested and undigested products were separated on a 2.5% agarose gel
electrophoresis, visualized by ethidium bromide staining under an ultraviolet
illuminator. The genotype frequencies of HERC2 rs12913832 polymorphism were
determined as 19.2% for GG, 46.2% for AG and 34.6% for AA genotypes. The
frequency of G allele was calculated as 42.3% and of the A allele as 57.7%. The
genotype frequencies were consistent with Hardy-Weinberg equilibrium (p<0.05).
It is shown that the polymorphism (rs12913832) investigated in HERC2 was
different between populations in previous studies. G allele of this polymorphism was
not observed in Asian populations, whereas it is quite a lot in Europeans. As a
conclusion of this study, although G allele was found less common in Turkish
society than in Europeans, the frequency of this allele was observed quite common
(42.3%).
Key Words: HERC2, eye color, genotype, phenotype, polymorphism
65
KAYNAKLAR
AKEY, J.M., WANG, H., XIONG, M. (2001). Interaction between the melanocortin-1
receptor and P genes contributes to inter-individual variation in skin pigmentation
phenotypes in a Tibetan population. Hum. Genet., 108(6):516–520.
ALBERT, D.M., GREEN, W.R., ZIMBRIC, M.L., LO, C., GANGNON, R.E. HOPE, K.L.,
GLEISER, J. (2003). Iris melanocyte numbers in Asian, African American, and
Caucasian irides. Trans Am Ophthalmol Soc.,101:217-21.
AYALA, F. J., KIGER, F. J. (1980). Modern Genetics. Benjamin/Cumming Publishing
Company, Inc, California. syf.: 601-605.
BARTLETT, J.M.S., STIRLING D. (2002). A Short History of the Polymerase Chain
Reaction, Methods in Molecular Biology, Vol. 226: PCR Protocols, Second Edition,
pp. 3-6, Humana Press Inc., Totowa, NJ.
BENNETT, D., LAMOREUX M.L. (2003). The color loci of mice—a genetic century.
Pigment Cell Res., 16:333–344.
BRANICKI, W., BRUDNIK, U., KUPIEC, T., WOLAN´SKA-NOWAK, P., WOJASPELC, A. (2007). Determination of phenotype associated SNPs in the MC1R gene. J
Forensic Sci , 52:349–354.
BRANICKI, W., BRUDNIK, U., DRAUS-BARINI, J., KUPIEC, T., WOJAS-PELC, A.
(2008). Association of the SLC45A2 gene with physiological human hair colour
variation. J Hum Genet., 53(11-12):966-71.
BRANICKI, W., BRUDNIK, U., WOJAS-PELC, A. (2009). Interactions between HERC2,
OCA2 and MC1R may influence human pigmentation phenotype. Ann Hum Genet.,
73(2):160-70.
BUTLER, J. M. (2005). Forensic DNA typing. Biology Technology and Genetics of STR
Markers.USA: Elsevier Press, p.: 33-84.
DIB, C. (1996). A comprehensive genetic map of the human genom based on 5,264
microsatellites. Nature 380: 152-154.
DIETRICH, C.E. (1972). Zur Feinstruktur der Maelanocyten in der menschlichen Iris.
Graefes Arch Klin Exp Ophthalmol, 183:317-333.
DUFFY, D.L., BOX, N.F., CHEN, W., PALMER, J.S., MONTGOMERY, G.W., JAMES,
M.R., HAYWARD, N.K., MARTIN, N.G., STURM, R.A. (2004). Interactive effects
66
of MC1R and OCA2 on melanoma risk phenotypes. Hum Mol Genet. Feb
15;13(4):447-61.
DUFFY, D.L., MONTGOMERY, G.W., CHEN, W., ZHAO, Z.Z., LE, L., JAMES, M.R.,
HAYWARD, N.K., MARTIN, N.G., STURM, R.A. (2007). A three-single-nucleotide
polymorphism haplotype in intron 1 of OCA2 explains most human eye-color. Am J
Hum Genet., 80(2):241-52.
DUFFY, D.L., ZHAO, Z.Z., STURM, R.A., HAYWARD, N.K., MARTIN, N.G.,
MONTGOMERY, G.W. (2010). Multiple pigmentation gene polymorphisms account
for a substantial proportion of risk of cutaneous malignant melanoma. J. Invest.
Dermatol. 130, 520–528.
EAGLE, R,C, Jr. (1988). Iris pigmentation and pigmented lesions: an ultrastructural study.
Trans Am Ophthalmol Soc, 88:581-687
EIBERG, H., MOHR, J. (1996). Assignment of genes coding for brown eye colour (BEY2)
and brown hair colour (HCL3) on chromosome 15q. Eur J Hum Genet., 4(4):237-41
EIBERG, H., TROELSEN, J., NIELSEN, M., MIKKELSEN, A., MENGEL-FROM, J.,
KJAER, K. (2008). Blue eye color in humans may be caused by a perfectly associated
founder mutation in a regulatory element located within the HERC2 gene inhibiting
OCA2 expression. Hum Genet, 123, 177–187.
FERNANDEZ, L.P., MILNE, R.L., PITA, G., AVILE´ S, J.A., LA´ ZARO, P., BENI´- TEZ,
J., RIBAS, G. (2008). SLC45A2: a novel malignant melanoma-associated gene. Hum.
Mutat. 29, 1161–1167.
FRAZER, K.A., BALLINGER D.G., COX D.R., HINDS, D.A., STUVE, L.L. (2007). A
second generation human haplotype map of over 3.1 million SNPs. Nature, 449: 851–
861.
FROST, P. (2006). European hair and eye color A case of frequency-dependent sexual
selection? Evolution and Human Behavior 27: 85–103.
FRUDAKIS, T., THOMAS, M., GASKIN, Z., VENKATESWARLU, K., CHANDRA, K.
S., GINJUPALLI, S. (2003). Sequences associated with human iris pigmentation.
Genetics 165, 2071–2083.
FUCHS, E. (1913). Normal pigmentierte und albinotische Iris. Graefes Arch Klin Exp
Ophthalmol, 84/85:521.
GERSTENBLITH, M.R., SHI, J., LANDI, M.T. (2010). Genome-wide association studies of
pigmentation and skin cancer: a review and meta-analysis. Pigment Cell Melanoma
Res. 23; 587–606.
67
GRAF, J., HODGSON, R., van DAAL, A. (2005). Single nucleotide polymorphisms in the
MATP gene are associated with normal human pigmentation variation. Hum. Mutat.
25, 278–284.
GUEDJ, M., BOURILLON, A., COMBADIE` RES, C. (2008). Variants of the MATP ⁄
SLC45A2 gene are protective for melanoma in the French population. Hum. Mutat.
29, 1154–1160.
HAN, J., KRAFT, P., NAN, H., GUO, Q., CHEN, C., QURESHI, A., HANKINSON, S.E.,
HU, F.B., DUFFY, D.L., ZHAO, Z.Z., MARTIN, N.G., MONTGOMERY, G.W.,
HAYWARD, N.K., THOMAS, G., HOOVER, R.N., CHANOCK, S., HUNTER, D.J.
(2008). A genome-wide association study identifies novel alleles associated with hair
color and skin pigmentation. PLoS Genet. 4(5):e1000074.
HILL, H.Z. (1992). The function of melanin or six blind people examine an elephant.
BioEssays 14(1):49–56.
IIDA, R., UEKI, M., TAKESHITA, H., FUJIHARA, J., NAKAJIMA, T., KOMINATO, Y.,
NAGAO, M., YASUDA, T. (2009). Genotyping of five single nucleotide
polymorphisms in the OCA2 and HERC2 genes associated with blue-brown eye color
in the Japanese population. Cell Biochem Funct. 27: 323–327.
JAMES, H.S., NORDBYI J.J. (2003). Forensic Science: An Intraduction to Scientific And
Investigative Techniques, pp. 115-134, CRC Press Florida.
JANNOT, A.S., MEZIANI, R., BERTRAND, G. (2005). Allele variations in the OCA2 gene
(pink-eyed dilution locus) are associated with genetic susceptibility to melanoma. Eur.
J. Hum. Genet. 13, 913–920.
JIMBOW, K., QUEVEDO, W.C., PROTA G. (1999). Biology of melanocytes. In:
Freedberg, I.M., Eisen, A.Z., Wolff, K. et al. eds. Dermatology in General Medicine,
5th edn, Vol. 1. New York: McGraw-Hill,: 192-220.
KAYAALTI, Z., SÖYLEMEZOĞLU, T. (2010). Distribution of ADH1B, ALDH2, CYP2E1
*6, and CYP2E1 *7B genotypes in Turkish population. Alcohol. 44(5):415-23.
KAYSER, M., LIU, F., JANSSENS, A.C., RIVADENEIRA, F., LAO, O., van DUIJN, K.,
VERMEULEN, M., ARP, P., JHAMAI, M.M., van IJCKEN, W.F., den DUNNEN,
J.T., HEATH, S., ZELENIKA, D., DESPRIET, D.D., KLAVER, C.C.,
VINGERLING, J.R., de JONG, P.T., HOFMAN, A., AULCHENKO, Y.S.,
UITTERLINDEN, A.G., OOSTRA, B.A., van DUIJN, C.M. (2008). Three genomewide association studies and a linkage analysis identify HERC2 as a human iris color
gene. Am J Hum Genet. 82(2):411-23.
KAYSER, M., SCHNEIDER, P.M. (2009). DNA-based prediction of human externally
visible characteristics in forensics: Motivations, scientific challenges, and ethical
considerations. Forensic Science International: Genetics. 3 (2009) 154–161.
68
KOBILINSKY, L., LIOTTI, T.F., OESER-SWEAT, J. (2005). Forensic DNA Analysis
Methods, DNA: Forensic and Legal Applications, pp 70-73, John Wiley & Sons, Inc.
KUBISTA, M., ANDRADE, J.M., BENGTSSON, M., FOROOTAN, A., JONÁK, J., LIND,
K., SINDELKA, R., SJÖBACK, R., SJÖGREEN, B., STRÖMBOM, L.,
STÅHLBERG, A., ZORIC, N. (2006). The real-time polymerase chain reaction. Mol
Aspects Med. 27(2-3):95-125.
LEE, S.T., NICHOLLS, R.D., JONG, M.T., FUKAI, K., SPRITZ, R.A. (1995). Spritz,
Organization and sequence of the human P gene and identification of a new family of
transport proteins, Genomics. 26 354–363.
LIU, F., WOLLSTEIN, A., HYSI, P.G., ANKRA-BADU, G.A., SPECTOR, T.D., PARK,
D., ZHU, G., LARSSON, M., DUFFY, D.L., MONTGOMERY, G.W. (2010). Digital
quantification of human eye color highlights genetic association of three new loci.
PLoS Genet 6:e1000934.
MENGEL-FROM, J., WONG, T.H., MORLING, N., REES, J.L., JACKSON, I.J. (2009).
Genetic determinants of hair and eye colours in the Scottish and Danish populations.
BMC Genet. 30;10:88.
MENGEL-FROM, J., BØRSTİNG, C., SANCHEZ, J. J., EİBERG, H., MORLİNG, N.
(2010). Human eye colour and HERC2, OCA2 and MATP. Forensic Science
International: Genetics. 4:323–328.
MOZAYANI, A., NOZIGLIA, C. (2006). The Forensic Laboratory Handbook Procedures
And Practice, Humana Press Inc.
NAKAYAMA, K., FUKAMACHI, S., KIMURA, H., KODA, Y., SOEMANTRI, A.,
ISHIDA, T. (2002). Distinctive distribution of AIM1 polymorphism among major
human populations with different skin color. J. Hum. Genet. 47, 92–94.
NEWTON, J.M., COHEN-BARAK, O.N., HAGIWARA, J.M., GARDNER, M.T.,
DAVISSON, R.A., KING, M.H. (2001). Brilliant, Mutations in the human orthologue
of the mouse underwhite (uw) gene underlie a new form of oculocutaneous albinism,
OCA4, Am. J. Hum. Genet. 69:981–988.
NORTON, H.L., KITTLES, R.A., PARRA, E., McKEIGUE, P., MAO, X., CHENG, K.,
CANFIELD, V.A., BRADLEY, D.G., McEVOY, B., SHRIVER, M.D. (2007).
Genetic evidence for the convergent evolution of light skin in Europeans and East
Asians. Mol Biol Evol. 24(3):710-22.
POSPIECH, E., DRAUS-BARINI, J., KUPIEC, T., WOJAS-PELC, A., BRANICKI, W.
(2011) Gene–gene interactions contribute to eye colour variation in humans. J Hum
Genet. 56:447–455
69
POSTHUMA, D., VISSCHER, P.M., WILLEMSEN, G., ZHU, G., MARTIN, N.G.,
SLAGBOOM, P.E., de GEUS, E.J., BOOMSMA, D.I. (2006). Replicated linkage for
eye color on 15q using comparative ratings of sibling pairs. Behav Genet. 36(1):12-7.
PUSTERLA, J.E.M., LEUTENEGGER, C.M. (2006). Real-Time Polymerase Chain
Reaction: A Novel Molecular Diagnostic Tool for Equine Infectious Diseases N. J Vet
Intern Med. 20:3–12.
REBBECK, T.R., KANETSKY, P.A., WALKER, A.H., HOLMES, R., HALPERN, A.C.,
SCHUCHTER, L.M., ELDER, D.E., GUERRY, D.P. (2002) gene as an inherited
biomarker of human eye color. Cancer Epidemiol Biomarkers Prev. 11(8):782-4.
REES, J. (2006). Plenty New Under the Sun. Journal of Investigative Dermatology. 126:
1691-1692.
REES, J.L. (2003). Genetics of hair and skin color. Annu Rev Genet. 37:67-90.
RINCHIK, E.M., BULTMAN, S.J., HORSTHEMKE, B., LEE, S.T., STRUNK, K.M.,
SPRITZ, R.A., AVIDANO, K.M., JONG, M.T., NICHOLLS, R.D. (1993). A gene for
the mouse pink-eyed dilution locus and for human type II oculocutaneous albinism.
Nature. 361 72–76.
ROBERTS, R.J., MACELIS, D. (1991). Restriction enzymes and their isoschizomers.
Nucleic Acids Res. 19:2077-2109.
ROBINS, A.H. (1991). The evolution of skin colour. In Biological Perspectives on Human
Pigmentation, pp. 187–212. Cambridge: Cambridge Univ. Press
ROUX, K. H. (2009). Optimization and Troubleshooting in PCR. Cold Spring Harb Protoc.
doi: 10.1101/pdb.ip66
SHERRY, S. T., WARD, M. H., KHOLODOV, M., BAKER, J., PHAN, L., SMİGİELSKİ,
E. M., SİROTKİN K. (2000). dbSNP: the NCBI database of genetic variation. Nucl.
Acids Res. 29 (1): 308-311.
SHULLER, W., FEREDAY L., SHEITHAUER R. (2001). The Interpol Handbook on DNA
Data Exchange and Practice, Interpol.
SPICHENOK, O., BUDIMLIJA, Z.M., MITCHELL, A.A., JENNY, A., KOVACEVIC, L.,
MARJANOVIC, D., CARAGINE, T., PRINZ, M., WURMBACH, E. (2010)
Prediction of eye and skin color in diverse populations using seven SNPs. Forensic Sci
Int. 5:472–478
STOKOWSKI, R.P., PANT, P.V., DADD, T., FEREDAY, A., HINDS, D.A., JARMAN, C.,
FILSELL, W., GINGER, R.S., GREEN, M.R., van der OUDERAA, F.J., COX, D.R.
(2007). A genomewide association study of skin pigmentation in a South Asian
population. Am J Hum Genet. 81(6):1119-32.
70
STURM, R.A., FRUDAKIS, T.N. (2004). Eye colour: portals into pigmentation genes and
ancestry. Trends. Genet. 20 , 327–332.
STURM, R.A. (2006). A golden age of human pigmentation genetics. Trends Genet. 22:
464–468.
STURM, R., DUFFY, D., ZHAO, Z., LEITE, F., STARK, M., HAYWARD, N. (2008). A
single SNP in an evolutionary conserved region within intron 86 of the HERC2 gene
determines human blue-brown eye Color. Am J Hum Genet. 82, 424–431
STURM, R.A. (2009). Molecular genetics of human pigmentation diversity. Hum Mol
Genet. 18(R1):R9-17
SULEM, P., GUDBJARTSSON, D.F., STACEY, S.N., HELGASON, A., RAFNAR, T.,
MAGNUSSON, K.P., MANOLESCU, A., KARASON, A., PALSSON, A.,
THORLEIFSSON, G. (2007). Genetic determinants of hair, eye and skin pigmentation
in Europeans. Nat Genet. 39:1443–1452
TOMITA, Y., SUZUKI, T. (2004). Genetics of pigmentary disorders. Am. J. Med. Genet. C
Semin. Med. Genet. 131C, 75–81.
TULLY, G. (2007). Genotype versus phenotype: human pigmentation. Forensic Sci Int
Genet. 1(2):105-10.
VALENZUELA, R.K., HENDERSON, M.S., WALSH, M.H., GARRISON, N.A., KELCH,
J.T., COHEN-BARAK, O., ERICKSON, D.T., MEANEY, J.F, WALSH, B.J.,
CHENG, K.C., ITO, S., WAKAMATSU, K., FRUDAKIS, T., THOMAS, M.,
BRILLIANT, M.H. (2010). Predicting phenotype from genotype: normal
pigmentation. J Forensic Sci. 1;55(2):315-22.
van DAAL, A. (2008). The genetic basis of human pigmentation. Forensic Science
International: Genetics Supplement Series 1: 541–543.
WAKAMATSU, K., ITO, S. (2002). Advanced Chemical Methods in Melanin
Determination. Pigment Cell Res. 15: 174–183.
WALSH, S., LINDENBERGH, A., ZUNIGA, S.B., SIJEN, T., de KNIJFF, P., KAYSER,
M., BALLANTYNE, K.N. (2010) Developmental validation of the IrisPlex system:
determination of blue and brown iris colour for forensic intelligence. Forensic Sci. Int.
Genet. 5:467–471.
WHITE D, RABAGO-SMITH M. (2011). Genotype–phenotype associations and human eye
color J Hum Genet. 56(1):5-7.
WILSON, I. G. (1997). Inhibition and facilitation of nucleic acid amplification. Appl.
Environ. Microbiol. 63:3741-3751.
71
WOLFRUM, P. (1922). Über den Bau der Irisvorderfläche des enschlichen Auges mit
verleichend anatomischen Bemerkungen. Graefes Arch Klin Exp Ophthalmol.
109:106-153.
WRIGHT, P.A., WYNFORD-THOMAS, D. (1990). The polymerase chain reaction: miracle
or mirage? A critical review of its uses and limitations in diagnosis and research. J
Pathol. 162(2):99-117.
ZHU, G., EVANS, D.M., DUFFY, D.L., MONTGOMERY, G.W., MEDLAND, S.E.,
GILLESPIE, N.A., EWEN, K.R., JEWELL, M., LIEW, Y.W., HAYWARD, N.K.,
STURM, R.A., TRENT, J.M., MARTIN, N.G. (2004). A genome scan for eye color in
502 twin families: most is due to a QTL on chromosome 15q. Twin Res. 7(2):197-210.
72
EKLER
73
74
ÖZGEÇMİŞ
Bireysel Bilgiler
Adı: Gözde
Soyadı: MASATCIOĞLU
Doğum Tarihi ve Yeri: 1986, ANKARA
Uyruğu: T.C.
Medeni Durumu: Bekar
İletişim Adresi ve Telefonu: A.Ü. Adli Tıp Enstitüsü Tıp Fakültesi
Cebeci Kampusü Dikimevi/ANKARA
Tel:0(312) 319 27 34
Eğitimi
II-
2011 –
Ankara Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü, Adli Biyoloji
Yüksek Lisans
2004 – 2008 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi,
Biyoloji Bölümü, Moleküler Biyoloji ve Mikrobiyoloji
Opsiyonu
2000 – 2004 Ankara Ayrancı Lisesi (Yabancı Dil Ağırlıklı)
Yabancı Dili: İngilizce
III-
Mesleki Deneyimi
07/2009-09/2009 Ankara Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi Başkanlığı
Moleküler Mikrobiyoloji Araştırma ve Uygulama Laboratuarında Staj
IV- Bilimsel İlgi Alanları
Uluslararası Bilimsel Toplantılarda Sunulan ve Bildiri Kitabında
(Proceedings) Basılan Bildiriler:


Tıbbi Biyoloji ve Genetik Derneği ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinin
düzenlediği “12. Ulusal Tıbbi Biyoloji ve Genetik Kongresi” ne Oksidatif
Stres ve Mitokondriyal DNA Hasarları başlıklı poster bildiri
Ege Üniversitesi’nin düzenlediği “13. Ulusal Biyoloji Öğrenci Kongresi” ne
İnsan Genom Projesi başlıklı poster bildiri
75

Süleyman Demirel Üniversitesi’nin düzenlediği “12. Ulusal Biyoloji Öğrenci
Kongresi” ne Yeni Milenyumun En Yaygın Gıda Kaynaklı Patojeni:
Campylobacter jejuni başlıklı poster bildiri
V- Aldığı Kurslar ve Katıldığı Programlar
05/2012
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihazlar Kurumu tarafından düzenlenen
"Strategic Action Plan for Improving Access to Opioid
Medication" adlı konferansa katılım belgesi
03/2012
Artıbel Certification tarafından düzenlenen "GMP (İyi Üretim
Uygulamaları) Temel Eğitimi" adlı başarı sertifikası
03/2012
Artıbel Certification tarafından düzenlenen "ISO 22000:2005
Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi Temel Eğitimi" adlı başarı
sertifikası
03/2012
Artıbel Certification tarafından düzenlenen "KAIZEN (Sürekli
İyileştirme) Temel Eğitimi" adlı başarı sertifikası
12/2011
Gazi Üniversitesi Hayvan Etik kurulu onayı ile Gazi
Üniversitesi Laboratuar Hayvanları Yetiştirme ve Deneysel
Araştırmalar Merkezi Tarafından düzenlenen X. Deney
Hayvanları Uygulama ve Etik Kursu Katılım sertifikası
26 Ekim 2011
Tıbbi Biyoloji ve Genetik Derneği ve Ankara Üniversitesi Tıp
Fakültesi’nin düzenlediği “Moleküler Biyolojide Yeni
Teknolojiler Kursu” Katılım Belgesi
08-11 Eylül 2007
İstanbul Teknik Üniversitesi’nin düzenlediği “Moleküler
Biyoloji ve Genetik Öğrenci Kongresi Q-PCR Çalıştayı”
Katılım Belgesi
Download