11 sabah gazetesi......................

advertisement
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
1
HÜRRİYET GAZETESİ……………......1
Türk malı oto en az 2-3 modelle çıkar, yüzde 20 payla pazara yerleşir
Otomotiv devi son hamlesini yaptı
İngiltere, ‘İstanbul Finans Merkezi’ne destek veriyor ‘evdeki yangın’ı düşünüyor
Ali Ağaoğlu 300 milyon dolara iki arsa aldı
‘Milli mesele Ataköy’de emsal yarıya inecek, 1 milyar dolar yatırımla sahil halka
açılacak
Karamehmet, BP’nin eski CEO’sunu ortak aldı, Kuzey Irak’ta petrole yüklenecek
Ünlü spekülatör Soros'tan kritik uyarı
Özyeğin, Harvard’dan üstün başarılı mezun ödülü aldı
ERDAL SAĞLAM… Küresel ekonomide yaşanan süreç ve Merkez’in kararları
MİLLİYET GAZETESİ…………….......11
Fed: ABD'de büyüme hala yavaş
Goldman: Resesyon ihtimali yüzde 54
Yabancıda Türkiye ile ilgili tereddüt yok
Borsanın lideri Tekirdağ oldu!
Sigorta sektörü büyürken kârsız üretim can sıkıyor
Gölcüklü Transit Connect’ler New York’ta işe başladı
Anayasa Mahkemesi rahatlattı Roubini ve Soros moral bozdu
GÜNGÖR URAS… Merkez doları (1.59-1.69 TL)bandına çekmeye çalışıyor
SABAH GAZETESİ..................................18
IMF büyüme tahminini düşürdü
Komşu'ya çifte ültimatom
Mahkeme: Euro Bölgesi'ni kurtarma yardımları yasal
Amerika'yı şimdi de AVVA fethedecek
Protesto gösterileri yeniden başlıyor
Rusya'ya bavul çıkarması
Ekonomistler: Türkiye'nin notu yanlış
Çarşı 7 yıl sonra geri döndü
Mısır'a dönüş uçağında yer kalmadı
ŞEREF OĞUZ... Nitelikli ihracat
SÜLEYMAN YAŞAR... Memur vatandaşa "sen" diyebilir mi?
RADİKAL GAZETESİ.............................25
Garantili 'cep'te klon skandalı
Pascal Nouma, Tivibu ile sahaya iniyor
MAHFİ EĞİLMEZ... Altın yılı
FATİH ÖZATAY... Merkez Bankası'nın faiz aracı etkisizleştiriliyor mu?
DÜNYA GAZETESİ..................................29
Gözler merkez bankalarında
Büyüme beklentimizi düşürdük
Dünyanın en uzun ikinci köprüsü için imzalar atılıyor
Bursa'da yatırım için imkan arıyor
Yerli malı genelgesi sevindirdi
TL'nin değeri 2003 düzeyine yaklaştı
Osman AROLAT… Doğru yere odaklanmak
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
2
HÜRRİYET GAZETESİ
Türk malı oto en az 2-3 modelle çıkar, yüzde 20 payla pazara
yerleşir
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Türkiye’nin üreteceği yerli otomobilin ilk etapta
yüzde 20 paya sahip olabileceğini belirterek, “Yerli otomobilin de en az 2-3 modelle ortaya
çıkacağına, şu anda üretilen otomobillerle aynı teknoloji ve konfora sahip olacağına
inanıyorum” dedi. Ergün, projenin tüm kesimler tarafından sahiplenildiğini ve bunun çok
önemli olduğunu söyledi.
BİLİM Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Türkiye’nin otomotiv üretiminde 50 yıllık deneyimi
olduğunu belirterek, “Bugün Türkiye’nin bir yerli bir otomobil markasının olmaması, Türkiye’nin
bunu yapamamasından değil, yapmak istememesinden kaynaklanıyor. Şu anda gündemde olan yerli
otomobil hedefi gerçekçi, ulaşılabilir bir hedef. Çünkü herşeyden önemlisi projeye tüm kesimler sahip
çıkıyor, bir rol üstlenmek istiyor” dedi. Ergün, “Şuna inanıyorum ki üreteceğimiz yerli otomobil
alelade bir şey olmayacak, mevcut ürettiklerimizle aynı teknolojiye, tasarım gücüne, konfora sahip
olacak. İlk etapta pazara en azından 2-3 modelle çıkacaktır” diye konuştu.
İlk etapta yüzde 20 pay
Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) üyeleri ile bir araya geldiği toplantıda konuşan Ergün, dünyada
bin kişiye 140 otomobil düştüğünü, Türkiye’de ise bu rakamın 130 olduğunu belirterek şunları
söyledi: “Türkiye’de büyüyecek daha çok yer var. Bu yıl otomobil satışları 600 bini geçecek.
Önümüzdeki birkaç yıl içinde iç pazarın 1 milyon rakamını yakalayacağını öngörüyoruz. Türkiye’de
otomobil iç pazarının üçte biri Türkiye’deki üretimden, üçte ikisi ithal otomobilden karşılanıyor.
Kendi iç büyük pazarımızı görmezden gelmemeliyiz. Üreteceğimiz yerli otomobil orta gelir
gruplarının rahatça ulaşabileceği bir otomobil olacak. İlk etapta bunun pazardan yüzde 20 pay
alabileceğini yani 200 bin otomobil satışına ulaşacağını düşünüyorum.”
İsteklilerle görüşülecek
Türk markası otomobilin dış pazarlara satış imkanın da bulunduğunu kaydeden Ergün, “Bu haliyle
ortaya çıkan pazar potansiyeli bir fabrikayı ayakta tutmaya yetecektir. Ayrıca Türkiye’nin komşu
ülkelerine bu otomobili satma şansı var. Daha şimdiden işbirliği için teklifler geliyor” dedi. Özel
sektörle yürütülen işbirliği çalışmalarına ilişkin olarak, Otomobil Sanayii Derneği’nin (OSD) 15
Eylül’den sonra kapsamlı bir rapor açıklayacağını hatırlatan Ergün, “Bu konuda istekli olan
işadamlarımız var. İsteklilerle bu raporu aldıktan sonra bir araya geleceğiz. Yol haritasının çıkarılması
ondan sonra kolay” diye konuştu.
Kamu alımlarında öncelik
Bünyesinde bir çok markayı bulunduran Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği’nin de (OYDER) yerli
otomobilde pazarlama ağının önemli bir unsuru olarak görev almaya hazır olduğunu ilan ettiğini
hatırlatan Ergün, şunları söyledi: “Bu çok olumlu bir yaklaşım. Bu otomobilin en büyük alıcısı belki
kamu olmayabilir. Ama kamu araç satın alırken yerlilik oranı en yüksek olan bir aracın satın
alınmasını doğal olarak ön plana alacaktır.”
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
3
Ortaklık kurulabilir
SANKO Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aldulkadir Konukoğlu’nun yerli otomobil üretme
konusunda istekli olduğunu açıklaması ile ilgili olarak “Abdülkadir Bey zaten iş makinesi üretimi
yapıyor. Otomotiv sektörüne de yabancı değil” diyen Nihat Ergün, şöyle konuştu: “Başkaları da
olabilir, bir konsorsiyum (ortaklık) olabilir, çeşitli işbirliklerine gidilebilir. Çok geniş seçenekler var.
Bunların üzerinde tek tek duracağız.”
Türkiye’nin resesyona girmesi söz konusu değil
NİHAT Ergün, dünyadaki ekonomik durgunluk tehlikesinin Türkiye’ye etkisine ilişkin şu açıklamayı
yaptı: “Türkiye’nin bir resesyona girmesi bugün itibariyle söz konusu değil. Türkiye, hesabını kitabını
dünyadaki bu gelişmeleri de dikkate alarak yapıyor. Merkez Bankası’nın üst üste aldığı kararlarla ilgili
Türkiye’de önemli tartışmalar yapıldı. Sonradan doğru olduğu görüldü. Türkiye ekonomisinin
durgunluğa girmesine rıza gösterecek yaklaşım içinde olamayız.”
Türkiye’nin hiçbir bilim adamını kenarda köşede bırakma lüksü yok
TÜRKİYE Bilimler Akademisi (TÜBA) ile ilgili tartışmalara da değinen Nihat Ergün şu
değerlendirmeyi yaptı:
TÜBA’ya zenginlik kazandırmak için üye olan bilimadamı sayısını artırdık. Tartışmalar çıktı.
İdeolojik mi ‘orası ele mi geçiriliyor, şöyle mi yapılıyor böyle mi’. Herkes biraz sabırlı olsa
görülecek.
Türkiye’de kenarda köşede kalmış bilim adamları var. Bizim zenginliğimiz petrol gibi doğalgaz gibi
yer altında değil. O nedenle bizim hiç kimseyi hele de düşünceleri ve inancı nedeniyle zayi etme
lüksümüz yok. Bir bilim adamı istediği kadar sağcı, solcu, liberal olsun, bilim adamıysa önü
alabildiğine açık olacak.
Amacımız TÜBİTAK’ta daha çok teknolojik araştırmalara ağırlık vermek TÜBA’da da temel
bilimlerdeki araştırmalara ağırlık vermek. TÜBA’da mevcut üyeler görevlerine devam ediyor, ilaveten
YÖK’ün kontenjanı var, Bakanlar Kurulu da üye verecek. Bu üyeler, gerçek bilim adamı ölçüsüne
sahip kişilerden oluşacak.
Otomotiv devi son hamlesini yaptı
Çalışanlarının ücretlerini ödeme zorluk çeken ve artan borç sorunuyla boğuşan İsveçli otomobil
üreticisi Saab, iflas koruma başvurusunda bulundu.
Daha önceki adı Spyker Cars olan sonra ismini Swedish Automobile olarak değiştiren Hollanda
merkezli ana şirket, Saab ve iştiraklerinin gönüllü bir şekilde iflas koruma başvurusunda bulunduğunu
belirtirken, Saab'ın İsveç dışındaki diğer iştiraklerinin bu başvurunun dışında tutulduğu da ifade
edildi.
Şirket son zamanlarda, tedarikçilerine yedek parçalar için ödeme yapmakta zorlanırken, İsveç'teki bazı
fabrikalarında üretimi durdurmak zorunda kalmıştı. Şirket, ülkedeki 3 bin 700 çalışanının maaşlarını
da içinde olduğu likidite krizini bahane göstererek, bir kaç ay durdurmuştu.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
4
ZAMAN KAZANACAĞIZ
Saab aynı zamanda, Çinli yatırımcı şirketler Zhejiang Youngman Lotus Automobile Co ve Pang Da
Automobile adlı şirketlerden nakit desteği de almayı umut ediyordu ancak şirketlerin ödemeleri
yetkililerden çıkması gereken izinlerin geçikmesi nedeniyle başka bir tarihe ertelendi.
Saab ve Swedish Automobile'ın CEO'su Victor Muller, gönüllü olarak böyle bir sürece girmelerinin
kendilerini ekonomilerini toparlamaları için zaman kazandıracağını, böylece gerekli ödemelerin
yapılabileceğini belirtti.
İngiltere, ‘İstanbul Finans Merkezi’ne destek veriyor ‘evdeki
yangın’ı düşünüyor
İngiliz işadamlarını İstanbul’da ağırlamaya hazırlanan Türk-İngiliz İş Konseyi Başkanı ve
Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer, İngiltere ile Türkiye arasında 12
milyar dolarlık mevcut ticaret hacmini artırmanın önemli bir hedef olduğunu vurguladı.
İngiliz yatırımcıların artık siyasi sorular sormak yerine Türkiye’nin ne kadar farklılaştığından söz
ettiklerini aktaran Suzan Sabancı Dinçer, İngiltere’nin özellikle finans merkezi çalışmalarına destek
verdiğini belirtti.
Yarın düzenlenecek 2’nci İngiltere-Türkiye İş Forumu öncesinde bilgilendirme toplantısı öncesinde
bilgi veren DEİK Türk-İngiliz İş Konseyi (TİİK) Başkanı Suzan Sabancı Dinçer, küresel ekonominin
yeniden şekillendiği dönemde, Türkiye’nin önemli finans ve yatırım merkezlerinden biri olma şansını
yakalamak için İngiltere gibi, doğal müttefiklerle geliştireceği işbirliklerinin büyük önem taşıdığına
vurgu yaptı. “İngiliz yatırımcılarla konuştuğunuzda, Türkiye’nin ne kadar farklılaştığı gündeme
geliyor. Artık siyasi sorular hiç gelmiyor” diyen Suzan Sabancı Dinçer, dünyanın en önemli finans
merkezlerinden Londra’nın bu alandaki deneyimlerinin, İstanbul için önemli fırsat oluşturduğunu da
vurguladı. İngiltere’den Türkiye’ye yönelik yatırım iştahının olduğunu dile getiren Suzan Sabancı
Dinçer, “Ancak dünyada şu anda o kadar büyük sorunlar var ki, öncelikleri şu anda evdeki yangını
söndürmek” diye konuştu.
En büyük mimarlık şirketi burada
TİİK Başkan Yardımcısı Remzi Gür ise, Avrupa’nın yavaş yavaş Türkiye’siz ticaretin olmayacağını
anlamaya başladığını dile getirerek, İngiliz şirketlere “Siz sadece Türkiye’de değil, Türk işadamlarıyla
üçüncü ülkelerde de çalışabilirsiniz” dediklerini aktardı. İngiltere’nin en büyük mimarlık grubu
Foster&Partners’ın CEO’sunun şu anda İstanbul’da olduğunu bildiren Gür, bu temasların sonuçlarının
önümüzdeki günlerde duyulacağını kaydetti.
Ali Ağaoğlu 300 milyon dolara iki arsa aldı
Türkiye’nin en önemli konut üreticilerinin başında gelen Ali Ağaoğlu, bir taraftan mevcut
projelerini bitirmeye gayret ederken, diğer yandan hem yeni projelere başlamaya hazırlanıyor,
hem de elindeki arsa portföyünü genişletiyor.
Bu yılın başında Veliefendi’de yer alan Kilim Mensucat’ın eski fabrika arazisi ile bu arsaya komşu
parsellerle birlikte toplam 80 dönüm büyüklüğünde bir arsa satın alan Ağaoğlu’nun arsa operasyonu
bununla sınırlı kalmadı. Ağaoğlu’nun, geçtiğimiz günlerde Avcılar ve Kağıthane’de 300 milyon dolar
tutarında iki yeni arsa daha aldığını öğrendik.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
5
Bu konudaki duyumumuz doğrulayan Ali Ağaoğlu, Avcılar’da aldıkları arazinin devlet hastanesine
komşu olduğunu söyledi. Ellerinde 30 bin konut yapacak büyüklükte arsa stoğu olduğuna işaret eden
Ağaoğlu, zincire yeni halkalar eklemeye devam edecekleri bilgisini verdi.
Öte yandan geçtiğimiz yıl, Bahçelievler'de Erez Ailesi’ne ait 42 bin metrekare büyüklüğündeki Ateş
Tuğla Fabrikası’nın arsasını 62 milyon dolara satın alan Ağaoğlu, ardından bir hafta sonra Net
Holding'in Bomonti'deki 17 bin metrekarelik arsasını 27 milyon 800 TL'ye satın almıştı. Son olarak
temmuz ayında My Home Maslak projesini satışa sunan ve 15 günde projenin yarısının satışını yapan
Ağaoğlu’nun Maslak’ta Emlak Konut GYO ile hasılat paylaşımı gerçekleştireceği büyük projesi
bekleniyor.
Bu projeyi üçüncü çeyreğin sonuna ya da dördüncü çeyreğe yetiştirmek için ekibinin yoğun çalışma
içinde olduğunu ifade eden Ali Ağaoğlu, bu yıl 10 bine yakın konuta başlamayı hedeflediklerini
vurguladı.
‘Milli mesele Ataköy’de emsal yarıya inecek, 1 milyar dolar
yatırımla sahil halka açılacak
2001 yılında TOKİ’ye devredilen Ataköy sahil şeridindeki arazi Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı’nın çalışmalarıyla halka açılıyor. Halkın sahil şeridinden yararlanmasını sağlayacak
proje kapsamında marina, rezidans, müze, spor tesisleri inşa edilecek. 1 milyar doları bulacak
proje kapsamında İstanbul’un silueti için emsaller yarı yarıya düşecek.
ÇEVRE ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, halkın talepleri doğrultusunda, İstanbul Ataköy’de
sahil şeridindeki araziyi halka açacaklarını ve burada marinadan rezidansa, müzeden spor tesislerine
kadar birçok proje yapılacağını söyledi. Projenin İstanbul’un marka değeri artıracağını ifade eden
Bayraktar, Topkapı surlarından Florya’ya kadar yeni düzenleme getirip, halkın sahil şeridinden
yararlanmasını ve denizle bütünleşmesini sağlayacaklarını söyledi. Bayraktar, yatırım bedelinin 1
milyar doları bulacağını da belirtti.
2001’de TOKİ’ye devredildi
Ataköy’ün ‘milli bir mesele’ olduğunu savunarak, çok mücadele verdiklerini anlatan Bakan Bayraktar,
şunları söyledi: “Burası 25 yılı aşkın bir süredir Yap-İşlet-Devret modeliyle çeşitli firmalar, şahıslar
tarafından kullanılıyordu. Sözleşmeye aykırı olarak yatırım yapmadan alanı kullanmışlar. Burada spor
alanları ve eğlence merkezleri olacaktı, ancak alan kişiler prefabrik yapılar ve çadırlar yapmış. Emlak
Bankası bu kişileri mahkemeye vermiş. Banka kapatılınca arazi 2001’de TOKİ’ye devredildi. Bu
barakaların yıkılması için dava açtık, mücadele verdik. Etap etap sattık, Baruthane’yi 49 yıllığına
kiraya verdik.”
Emsaller yarıya iniyor
Projede 50 metrelik yeşil bant olacağı ve İstanbul’un siluetine aykırı ne varsa müdahale edeceklerini
ifade eden Bayraktar, şöyle konuştu: “Başbakan Erdoğan’la baktık, vatandaş öncelikli bir yapı iradesi
oluştu. Tapu, etüt, plan, parsel, proje, ruhsat, kat irtifakı ve kat mülkiyeti ve yapı kullanma izinlerini
durdurduk. Emsalleri yarı yarıya düşüreceğiz. Ruhsatları iptal edilenler, emsal değerleri düşenler belki
bize dava açacak. Vatandaşı düşünmek zorundayız. Topkapı surlarından Florya’ya yeni düzenleme
getiriyoruz. Halk sahil şeridinden yararlanacak ve denizle bütünleşecek.”
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
6
‘Şartlara uyun’ diyeceğiz
Bu kararı tek başına almadıklarını söylerken, Başbakan Erdoğan’ın ‘sahillere dikkat edin’ talimatını
hatırlatan Bayraktar, “Kararda Başbakanlık, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Kültür ve Turizm
Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi var. Buralar hem doğal hem arkeolojik sit alanı.
Vatandaşa yeni şartlara uyun diyeceğiz. Uymayan isterse yapısını bize versin alırız” dedi.
Eylemler yine başlar
ARAZİNİN TOKİ’ye devredilmesinin ardından Ataköylüler ile TOKİ arasında gerginlikler yaşanmış,
semt sakinleri yürüyüşlerle tepkilerini ortaya koymuştu. Halkın yeniden eylem yapma ihtimaline
dikkat çeken Erdoğan Bayraktar, “Eylem yapıyorlardı belki yine başlarlar. Hakkımızdan feragat
ediyoruz, vatandaşı düşünüyoruz. Devletin kazanacağı parada eksiklik olmayacak” diye konuştu.
Karamehmet, BP’nin eski CEO’sunu ortak aldı, Kuzey
Irak’ta petrole yüklenecek
Mehmet Emin Karamehmet ile Mehmet Sepil’in Kuzey Irak’taki petrol şirketi Genel Energy,
BP’nin Meksika Körfezi’ndeki sızıntıdan sonra istifa eden CEO’su Tony Hayward ile ortak
olacak. Hayward’ın ortak olduğu İngiliz Vallares’le, Türk ortakların şirketi Genel Energy, 4.2
milyar dolarlık yeni bir şirket kuracak.
İNGİLİZ petrol devi BP’nin eski CEO’su Tony Hayward ile Çukurova Grubu’nun sahibi Mehmet
Emin Karamehmet Kuzey Irak’ta ortaklık yaptı. Geçen yıl Meksika Körfezi’nde yaşanan sızıntı
olayının ardından istifa eden ve İngiliz petrol şirketi Vallares’e ortak olan Tony Hayward,
Karamehmet’in ortak olduğu Genel Enerji International ile yeni bir şirket kurdu. Genel Energy Plc
adını alan şirkette iki tarafın da yüzde 50 payı olacak.
Sepil başkanlık yapacak
Yeni şirkete Vallares, 2.1 milyar dolar hisse ihraç ederken, Genel Enerji de sahip olduğu lisansları ve
mevcut petrol rezervini şirkete aktaracak. Böylece, Genel Energy Plc adıyla kurulan şirketin değeri 4.2
milyar doları bulacak. Şirketin CEO’su Tony Hayward, Başkanı Mehmet Sepil olacak. İşlemin
gerçekleşebilmesi için, Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin onayı gerekliyor.
Bundan 2 ay önce dünyada gelişen yeni pazarlardaki petrol ve gaz projelerine 2 milyar dolarlık yatırım
yapacağını açıklayan Vallares Plc, yeni ortaklığını bu planın hayata geçirilmesi olarak görüyor. Kuzey
Irak’ın en büyük petrol üreticisi olarak bilinen Genel Energy International ile beraber petrol üretecek
olmasını Hayward, “Vallares tam zamanında pazara girerek büyük bir avantaj yakalayacak” sözleriyle
anlattı.
Londra Borsası’na kote
Öte yandan Genel Energy International’ın, Vallares Plc ile birleşmesi sonucunda kurulan Genel
Energy Plc, ‘Londra Borsası’na kote ilk Türk ortaklı şirket’ özelliği de taşıyacak. Şirket, toplam rezerv
ve üretim kapasiteleriyle Londra borsalarında işlem gören petrol arama ve üretim şirketleri arasında ilk
3’e yerleşiyor. Ancak şirket Londra Borsası’nda işlem görmek için ekim ayında izahname
yayımlayacak. Bu sürede Vallares hisseleri işlem görmeyecek.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
7
1.4 milyar varil rezerv
Dünyada 2 üretim sahasına ve 4 adet potansiyeli yüksek arama lisansına sahip olan Genel
International’ın bu sahalarda, hissesine karşılık gelen kanıtlanmış petrol rezervi 356 milyon varili
buluyor. Bu hacim, muhtemel rezervler ile beraber 1.4 milyar varil petrol eşdeğeri rezerv toplamına
ulaşıyor. Genel International’ın ortak olduğu sahalarının toplam üretim kapasitesi günde 155 bin varil.
Bu üretim, Kerkük-Yumurtalık boru hattı (ITP) üzerinden Türkiye ve dünya pazarlarına taşınabilecek.
Sepil: Çevik bir şirket doğdu, yeni satın almalarla büyüyecek
GENEL Enerji’nin CEO’luğunu yapan, yeni şirkette de başkanlığı üstlenecek olan Mehmet Sepil,
dünya devleri arasına girme yolunda önemli bir adım atıldığını belirterek, şunları söyledi: “Irak Kürt
Bölgesi’ndeki, hidrokarbon keşiflerinin geniş ölçeği önemli bir etki yarattı ve bu keşifler devam
edecek. Birleşme, uluslararası, iyi finanse edilmiş, çevik bir şirket doğuruyor. Sağlanan mali kaynakla
yatırımlara hız verilecek. Yeni satın almalar yoluyla şirketin güçlü bir şekilde büyümesi amaçlanıyor.”
Hayward: 12 ay içinde 5 kuyu daha planlıyoruz
VALLARES’in CEO’su Tony Hayward, yatırımcılarının değer kazanan bir işe yatırım yaparak,
büyümek için muazzam bir potansiyel elde ettiğini belirterek, “Fakat yatırımcılarımıza en cazip
gelecek olan şey, varil başına 1.5 dolarlık giriş fiyatı” diye konuştu. Hayward, “12 ay içinde 5 kuyu
planlanıyor. 5 yıl içinde önemli yükseliş bekliyoruz başka yerlere de yayılmak istiyoruz. Irak’taki
petrolle ilgili beklentiler hiç bu kadar parlak olmamıştı. Kürt bölgesi Irak’ın sakin, istikrarlı ve güvenli
bölgesi. Ülkedeki ilişkiler gitgide rayına oturuyor” dedi.
Kızı yönetimde yer alacak
KURULACAK şirketin operasyonları Ankara’dan yürütülecek. Teknik servisler ve lojistik, Genel
Enerji’nin 50 kişilik ekibinin yanı sıra sahada görev alan 430’un üzerinde çalışanı tarafından
sağlanacak. Şirketin yönetimine bakıldığında ise Tony Hayward’ın CEO’luk görevine, Julian
Metherell’in ise CFO’luk görevine getirildi. Genel Enerji’nin yüzde 56.18’ine sahip olan Mehmet
Emin Karamehmet kızı Gülsün Nazlı Karamehmet’i oy hakkı olmayan yönetim kurulu üyeliğine,
Genel Enerji’de yüzde 29.06 oranında hissenin sahibi olan Mehmet Sepil ise Murat Yazıcı’yı aday
gösterecek. Sepil, yönetim kurulunda yer almadan başkanlık statüsüne yükselecek.
BP’ye 17 milyar dolarlık zararla veda etmişti
İNGİLİZ petrol devi BP’nin Meksika Körfezi’ndeki petrol sızıntısı başladığında CEO olan Tony
Hayward, şirket 2010’un ikinci çeyreğinde 16.9 milyar dolarlık rekor zarar edince, görevinden
olmuştu. Yönetim kurulunun ortak kararıyla 1 Ekim 2010’da görevinden ayrılan Hayward’ın yerine
Meksika Körfezi’nde petrol temizleme çalışmalarının başında olan Robert Bob Dudley geleceği
açıklanmıştı.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
8
Ünlü spekülatör Soros'tan kritik uyarı
New York Times gazetesinde yer alan bir makalede, dünyaca ünlü yatırımcı George Soros, şu
anda küresel ekonomideki büyüme hızının yavaşlamasına neden olan euro bölgesindeki borç
krizinin, 2008'deki Lehman Brothers krizinden daha büyük sonuçlar doğurma riski
bulunduğunu söylediği belirtildi.
Avrupa genelindeki bankacılık sisteminde, oldukça ciddi bir boyuta çıkan krizle mücadele konusunda
yetersiz kalındığına dikkat çeken Soros, "Mevcut krizin Lehman'dan daha riskli olmasının nedeni de
bu" dedi.
İsviçreli banka UBS'in Londra'daki stratejistlerinden Philip Finch, "Küresel bankacılık sektörü pek çok
açıdan darbe alıyor gibi görünüyor. İşlerin her geçen gün biraz daha kötüye gittiği söylenebilir"
dedi.
Avrupa, mali sıkıntı içindeki ülkelerinin borç krizlerini kontrol altına almaya çalışırken, en büyük
korku kıtanın bankalarının çökmesi ve küresel ekonomide 2008'de, Lehman Brothers'ın yaşattığına
benzer ciddiyette bir krize neden olması olarak gösteriliyor.
YÜZ MİLYARLARCA DOLARI HARCAMAYA HAZIRLAR
Böyle bir krizin önüne geçmek adına büyük çaplı sözler veren Avrupalı liderler, dev bankaların iflasını
engellemek adına, ellerindeki yüz milyarlarca doları harcamaya istekli görünüyor.
Ancak son zamanlarda Avrupa'daki bankaların kendilerini böyle bir krizden kurtarma olasılıklarının
azaldığı belirtiliyor. Bazı bankaların, günlük operasyonlar için gerekli olan kredileri
teminatlandırmada bile zorluk çektiği ifade ediliyor.
Kendilerini bu denli riskli bir girdabın içine girmekten korumaya çalışan ABD'li finans kuruluşları,
bazı durumlarda kısa vadeli finansmanlar sağlamaktan çekinir hale geldi. Hatta bankalar, zaman
zaman Avrupalı bankalarla iş yapmaktan bilem kaçıyor. ABD'li kurumların bu hamlelerinin,
Avrupa'daki meslektaşları için fon sorunu yaratacağından endişe ediliyor.
LEHMAN ESİNTİLERİ
2008'de benzer hareketler, büyük finans kuruluşlarının fon desteklerini çekmeleri, yatırım bankası
Lehman Brothers'ın çökmesine neden olmuştu.
Avrupa'daki krizin kısa bir süre içinde Atlantik'in diğer yakasına sıçrayabileceği ve bunun da hali
hazırda sıkıntı çeken ABD ekonomisini daha da zora sokabileceği ifade ediliyor.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
9
Özyeğin, Harvard’dan üstün başarılı mezun ödülü aldı
Özyeğin Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı ve Fiba Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü
Özyeğin, mezunu olduğu dünyanın en prestijli işletme okulu Harvard Business School’un
verdiği 2011 Üstün Başarılı Mezunlar Ödülü sahibi oldu.
Harvard Business School’un 1968 yılından bu yana her yıl dünya çapındaki başarılı mezunlarına
verdiği ve bünyesindeki en önemli ödül kabul edilen 2011 Üstün Başarılı Mezunlar Ödülü’nü alan
Hüsnü Özyeğin, aynı zamanda Türkiye’den bu ödüle layık görülen ilk Harvard mezunu oldu.
Çalıştıkları kurumlara ve bulundukları toplumlara önemli katkılarda bulunmuş ve yaptıkları her işte en
yüksek standartları ve değerleri benimsemiş bireylerin layık bulunduğu bu ödülü 2011’de alan dünya
çapındaki beş kişiden biri 1969 mezunu Hüsnü Özyeğin oldu. Harvard Business School’un en iyileri
olarak tanımlanan bu kişiler, ‘hem iş dünyasında hem de toplum üzerinde etki yaratmayı
hedefleyenlere ilham kaynağı’ olarak kabul ediliyor.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
10
ERDAL SAĞLAM… Küresel ekonomide yaşanan süreç ve Merkez’in kararları
KÜRESEL ekonomide işler giderek kızışıyor. Dün Almanya’da alınan Yunanistan’a yardımın yasal
olduğu kararı bile piyasaları coşturmaya yetebiliyor.
Bu kadar küçük habere bu kadar büyük sevinç göstermesi, bence aslında piyasaların gelecek
konusunda ne kadar karamsar olduğunun bir kanıtı.
Küresel piyasalar karamsar olmakta haklı. Küresel krize karşı alınan tedbirlerin yeterli ve yerinde
olmadığı bence artık iyice anlaşıldı. İşte bu nedenle son aylarda yeni dip tartışmaları öne çıkmaya
başladı.Şurası belli oldu ki; mevcut önlemlerle bu işin götürülmesi, ekonomilerin yeniden büyümeye
başlaması mümkün değil. Eğer yeni ve radikal kararlar alınmazsa, Japonya örneğindeki gibi, Avrupa
ve ABD ekonomisi on yıllarca yerinde sayma tehlikesiyle karşı karşıya. Bir yandan ABD ve Avrupa
ülkelerinde yaklaşan seçimler nedeniyle yeni radikal kararlar alınması zora girerken, öte yandan ise
ciddi kararlar alma gereği giderek acilleşiyor.
İşte bu nedenlerle önümüzdeki birkaç ay, küresel ekonominin geleceği açısından çok kritik kararların
alınacağı bir dönem olabilir. Unutmayalım ki; alınması gereken tedbirler arasında 5 AB üyesi ülkenin
Euro bölgesinden geçici olarak çıkarılmasına kadar gidebilecek formüllerden bile sözediliyor.
Bence yakında ortak bir hareketle, bir ya da birkaç büyük Avrupa bankası batmaya zorlanır, ya da çok
büyük kurtarma operasyonları yapılırsa, artık piyasa oyuncuları için sürpriz olmamalı. O aşamaya bile
gelmiş durumdayız. İsviçre Merkez Bankası’nın frankı sabitlemeye kalkışması, bence bu ülkedekiler
de dahil, bankalar için gelen fırtınanın öncü kararı olabilir.
TARTIŞILMASI GEREKEN
Gelişmiş ülke liderleri, bu tür radikal kararların kendilerine oy kaybettireceğini tabi ki biliyorlar ama
bir yandan da böyle kararları almaya mecburlar. ABD ile Almanya liderleri arasında küresel krize
karşı ortak karar almak için başlatılan özel görüşmelerin devamının gelmesini bekliyorum. ABD’nin,
küresel krizin Avrupa’da yeterli kadar fatura çıkarılmadığını düşündüğünü, Avrupa’yı radikal
kararlara zorladığını biliyoruz. İşte bu noktada banka batışına kadar gidebilecek radikal kararların artık
gelebileceğini düşünüyorum.Özetle; küresel ekonomide, daha doğrusu bir bütün olarak küresel
sistemde çok büyük bir değişim sürecinin tam içindeyiz. İçinde bulunduğumuz küresel krize, daha
makro açıdan bakıp, “küresel ekonomik sisteme ayak uyduramayan ulusal politikaların iflası”
diyenlerin, “ulusal kararların etkisinin en aza ineceği yeni bir küresel ekonomik düzene gidildiği”
yorumlarının yapıldığına şahit oluyoruz. Bizim Merkez Bankası, böyle bir süreçte, banka iktisatçılarını
toplayıp, TL munzam karşılıklarının bir bölümünün döviz olarak tutulması, yüzde 25’lik kredi artış
sınırının kura bağlı olarak hesaplanıp, yumuşatılacağından sözediyor.
Bu yolla bir yandan munzam karşılıklarda tutulan paraların bankalara maliyetini, munzam karşılık
oranlarını düşürmeden, indirmesini sağlarken, öte yandan döviz girişini yani Merkez Bankası’nın
döviz rezervini güçlendirmesi amaçlanıyor. Olsa olsa birkaç milyar dolar.
Bu tip kararlara “Merkez Bankası’nın yaratıcı mikro kararları” diye de bakabilirsiniz, “Merkez
Bankası şapkadan tavşan çıkarmaya devam ediyor” da diyebilirsiniz.
Merkez Bankası yönetiminin aldığı son kararlar için zorlama, abartılı yorumlarla “Artık bizim Merkez
Bankamız gelişmekte olan ülkelere, hatta ABD, Avrupa merkez bankalarına öncülük ediyor” diyenler
olduğuna, giderek daha fazla rastlar olduk.
Küresel ekonomide, küresel siyasi sistemde bu kadar büyük ve radikal bir değişimin içindeyken, bir
açıdan “insanlığın kaderinini çizildiği bir süreci” yaşarken, ülke olarak ne yapılması gerektiğini
tartışmak yerine, hükümetin ve Merkez Bankası yönetiminin aldığı kararlara bakıp, böyle yorumlarda
bulunanlara ne denebilir, açıkcası bilemiyorum.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
11
MİLLİYET GAZETESİ
Fed: ABD'de büyüme hala yavaş
Fed'in Bej Kitap'ına göre, ABD ekonomisindeki büyüme hala yavaş seyrediyor.
ABD Merkez Bankasının (Fed) kendisine bağlı 12 bölgeden aldığı ekonomik verilere dayanarak
hazırladığı ''Bej Kitap'' adlı rapora göre, St. Louis, Minneapolis, Kansas City, Dallas ve San Francisco
bölgelerinde hafif büyüme kaydedilirken, kalan yedi bölgedeki büyüme ise yavaş ya da durgun oldu.
Haziran ayı ve Temmuz ayı başında 12 bölgeden sekizinde büyümenin yavaşladığına işaret edilen
raporda, tüketici harcamalarının birçok bölgede arttığı, ancak bu artışın büyük bölümünün güçlü
otomobil satışlarından kaynaklandığı belirtildi. Birkaç bölgede, Temmuz sonunda ve Ağustos ayında
otomobil dışındaki ürünlere olan talebin değişmediğine ya da düştüğüne dikkat çekilen raporda,
dalgalı hisse piyasası ve ekonomideki belirsizliğin birçok işletmenin yakın gelecekte büyüme
beklentilerini düşürmesine sebep olduğu kaydedildi.
New York, Philadelphia ve Richmond dahil ülkenin büyük bölümünde imalat sektörünün yavaşladığı,
Richmond'daki tekstil üreticilerinin, tüketici güvenindeki düşüşe bağlı olarak tekstil piyasasının
büyümesinin zayıfladığını ifade ettiği bildirildi. Boston, Atlanta, Minneapolis ve Dallas'ın geçen yıl
yaz dönemindeki zayıf satış seviyeleriyle karşılaştırıldığında satışların hafifçe düzeldiğini bildirmesine
rağmen birçok bölgede konut satışlarının yavaşladığına işaret edildi. Bej Kitap, Fed Açık Piyasa
Komitesinin (FOMC) 20-21 Eylül'de yapacağı faiz toplantısında kullanılacak.
Goldman: Resesyon ihtimali yüzde 54
Goldman Sachs, Türkiye'de resesyon olasılığının Ağustos itibariyle yüzde 54'e yaklaştığını
belirtti.
Goldman Sachs, Türkiye ekonomisi için büyüme tahmini aşağı çekerken Ağustos ayı itibariyle
resesyon olasılığının yüzde 54'e yaklaştığını belirtti.
Gayrı safi yurtiçi hasılanın (GSYH) art arda iki çeyrek boyunca daralması teknik olarak resesyon
şeklinde nitelendiriliyor. Goldman Sachs tarafından dün yayımlanan araştırma raporunda Türkiye
ekonomisinin 2011 için büyüme tahmini yüzde 7.5'ten yüzde 6.5'e çekilirken 2012 büyüme tahmini ise
yüzde 3.5'ten yüzde 2'ye revize edildi.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
12
Yabancıda Türkiye ile ilgili tereddüt yok
Türk-İngiliz İş Konseyi Başkanı Suzan Sabancı Dinçer, “Türkiye’ye ilgi tesadüf değil. Hem
ekonomik hem siyasi ortam iyi” dedi.
Yabancı yatırımcının Türkiye’ye olan ilgisinin arttığını söyleyen Türk-İngiliz İş Konseyi Başkanı ve
Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer, “Çünkü yatırım ortamı iyi. Hiçbir tereddüt
de yok” dedi.
9 Eylül 2011’de yapılacak 2. İngiltere-Türkiye İş Forumu toplantısında konuşan Dinçer, Türkiye’nin
son yıllarda yakaladığı yüksek ve sürdürülebilir büyüme temposuyla başta İngiltere olmak üzere bütün
Avrupa ülkeleri şirketlerinin her zaman gündeminde olan pazar hâline geldiğini ifade etti.
Dinçer, “Türkiye’ye ilgi tesadüf değil: Çünkü Türkiye’de hem ekonomik hem siyasi ortam iyi” diye
konuştu. Türk-İngiliz İş Konseyi Başkan Yardımcısı Remzi Gür de “Avrupalı dostlarımızla yakında
Kuzey Afrika ülkelerinde birlikte iş yapacağız” dedi. Toplantıya Türk-İngiliz İş Konseyi Başkan
Yardımcılarından ve Vodafone İcra Kurulu Başkanı Serpil Timuray da katıldı.
Borsanın lideri Tekirdağ oldu!
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda (İMKB) işlem gören Tekirdağ merkezli şirketlerin
oluşturduğu Tekirdağ Şehir Endeksi, endekslerin hesaplanmaya başladığı tarihten bu yana en
fazla yükselen endeks oldu. Endeks, başlangıçtan bu yana yüzde 260 oranında yükseldi.
AA muhabirinin İMKB verilerinden derlediği bilgiye göre, İMKB’nin 2008 kapanış değeri olan 26 bin
884 puan baz alınarak 16 Şubat 2009 tarihinden başlayarak hesaplanan şehir endeksleri, ana üretim ya
da faaliyet merkezi aynı şehirde olan şirketlerin fiyat ve getiri performansının izlenmesini amaçlıyor.
Borsada hisse senetleri işlem gören en az 5 şirketin bulunduğu iller için hesaplanan şehir endeksleri
halen Adana, Ankara, Antalya, Bursa, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Tekirdağ ve Balıkesir için
uygulanıyor.
2009 yılından bu yana Tekirdağ Şehir Endeksi getiride Borsa’nın şampiyonu olurken, Tekirdağ
merkezli şirketlerin oluşturduğu bu endeks 96. 934 puana çıkarak bu dönemde yüzde 260 oranında
artış kaydetti.
Sıralamada Tekirdağ’ı yüzde 162 artışla Antalya Şehir Endeksi izlerken, bu endeks de 70.673 puana
çıktı. Tekirdağ ve Antalya’nın ardından yüzde 155 artışla Kayserili şirketlerin oluşturduğu şehir
endeksi gelirken, listenin dördüncü sırasında ise yüzde 153 artışla Ankara Şehir Endeksi yer aldı.
İzmir Şehir Endeksi yüzde 142 artışla listenin beşinci sırasında, Kocaeli Şehir Endeksi yüzde 124 ile
altıncı sırasında, Bursa ise yüzde 109 artışla altıncı sırasında konumlandı.
Şehir endeksleri arasında Adana ve İstanbul performans bakımından diğer endekslerin gerisinde kaldı.
Başlangıçtan bu yana Adana Şehir Endeksi yüzde 75 oranında artış kaydederken, İstanbul ise yüzde 80
oranında arttı.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
13
BU YILIN ARTIDA OLAN ŞEHİRLERİ ANKARA VE İZMİR
İMKB’de özellikle son aylarda görülen gerileme şehir endekslerine de yansıdı. 10 şehir endeksinden
sadece Ankara ve İzmir şehir endeksleri artıda görünürken, bu endeksler sırasıyla yüzde 9,86 ve yüzde
0,72 oranında artış kaydetti.
Yılın 8 aylık dönemine kapsayan hesaplamalara göre yılbaşından bu yana en fazla gerileme, şehir
endekslerin başlangıcından bu yana en fazla artış gösteren Tekirdağ Şehir Endeksi’nde görüldü. Bu
endeks yüzde 34,25 oranında geriledi.
Tekirdağ’ı yüzde 27 kayıpla Bursa, yüzde 21 kayıpla Adana, yüzde 20 kayıpla İstanbul izledi.
Sigorta sektörü büyürken kârsız üretim can sıkıyor
Sigorta sektöründe yılın ilk yarısının prim üretimi bir önceki yıla göre yüzde 25.3 oranında
artarak 8 milyar 972 milyon lira oldu. Bu yılın ikinci üç ayı sonunda sigorta sektörü reel olarak
yaklaşık yüzde 19 oranında büyüdü. Ancak büyüme rakamları kârlılığa bir türlü olumlu olarak
yansımıyor.
2011’in 6 ayında üretimin 7 milyar 431 milyon liralık bölümü hayat dışı sigortalardan, 1 milyar 540
milyon liralık bölümü hayat sigortalarından elde edildi. İlk 6 ayda hayat sigortalarındaki büyüme oranı
yüzde 39.4, elementer branşlarda ise yüzde 22.7 oldu. 6 aylık dönemde oto sigortalarının toplam
üretim içindeki payı geçen yıla göre yüzde 2 puan gerileyerek yüzde 37’ye indi. Kara araçları
branşındaki artış yaklaşık yüzde 23 olurken kara araçları sorumluluk yüzde 13 oranında büyüdü.
2011 yılının ilk yarısında en önemli prim artışı yüzde 60.6’yla genel zararlar branşında oldu. Sağlık
sigortalarında yüzde 24.6’lık büyüme oranı dikkat çekerken, artış oranları yangın ve doğal afetlerde
yüzde 13, kazada 19.8, nakliyatta 18 ve genel sorumluluk sigortalarında yüzde 18.3 olarak gerçekleşti.
Büyüme tesadüf değil
2008 krizi sonrasında üretim ve kâr konusunda önemli bir gerileme kaydeden sigorta sektörü, 2011’in
ilk altı aylık üretim tablosuna bakarak rahat bir nefes aldı. Ancak akıllara takılan soru üretimdeki bu
artışın uzun yıllar sonra kârlılık ibresini de yerinden oynatıp oynatmayacağı oldu. Hazine Müsteşarlığı
Sigortacılık Genel Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, sektörün hızlı büyüme trendine girmesinin
tesadüf olmadığı ifade edildi. Müsteşarlık, düzenleme altyapısının tamamlanmış olmasının, aracılık
sistemine çeki düzen verilmesinin, tanıtım ve bilinçlendirmenin önceki yıllara göre artmış olmasının
büyümede etkili olduğunu kaydetti.
Olumlu tablo kârlılığa da yansır mı?
Sigorta şirketleri üretim rakamlarındaki büyümeden memnunken, kârlılık rakamlarından memnun
değiller. Anadolu Sigorta Genel Müdürü Mustafa Su, büyümenin başlıca nedenleri arasında araç
satışlarının artmasını, kişilerin sigortaya olan ilgisinin artmasını ve doğal afetler sonrasında
sigortalıların güveninin kazanmasını gösterirken, bu olumlu etkinin kârlılığa yansıması için doğru
fiyatlandırma yapmanın şart olduğunu belirtti. Güneş Sigorta Genel Müdürü Serhat Süreyya Çetin,
büyümenin gerçekçi mi yoksa pazar payı kapma çabasıyla yapılan yoğun bir rekabetten mi
kaynaklandığını zamanın göstereceğini söyledi. Generali Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Dr. Uğur
Özer ise, “En önemli risk global piyasalardaki muhtemel dalgalanmaların ülke ekonomisinde neden
olabileceği olumsuz gelişmelerdir” dedi.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
14
Axa Sigorta prim üretiminde lider
Axa Sigorta prim üretiminde uzun süredir sürdürdüğü sektör liderliğini, bu yılın ilk 6 ayında
gerçekleştirdiği
939 milyon liralık üretim rakamıyla sürdürdü
Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği’nin Ağustos ayında açıkladığı 2011 yılı 6 aylık döneme
ilişkin verilere göre, Axa Sigorta 939 milyon liralık prim üretimiyle sigorta sektöründe liderliğini
devam ettirdi.
Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği verilerine göre, 2011 yılının ilk 6 aylık döneminde tüm
sigorta sektöründe toplam 7 milyar 369 milyon liralık hayat dışı üretim gerçekleştirildi.
Otoda da önde
Axa Sigorta, 939 milyon liralık prim üretimiyle sektördeki liderliğini sürdürdü. Geçen yıl aynı
dönemde 732 milyon lira üretim gerçekleştiren Axa Sigorta, 2011 yılının ilk 6 ayında üretimini yüzde
28.35 oranında artırmış oldu.
Genel prim üretiminde ilk sırada yer alan Axa Sigorta, yangın ve oto branşlarında da liderliğini
sürdürüyor. Yangın branşında gerçekleştirdiği 173 milyon liralık üretimle yüzde 15 pazar payına sahip
olan Axa Sigorta, oto sigortaları toplamında ise 605 milyon liralık üretimde bulundu.
Nakliyat sigortasında da lider olan şirket, ilk 6 ayda bu branşta 18 milyon liranın üzerinde prim üretti.
Axa Sigorta, yeni gelişmekte olan hukuksal koruma branşında da 5 milyon liralık üretimle liderliğini
devam ettirdi. Axa Sigorta’dan yapılan açıklamada, üretim ve kârlılık odaklı yaklaşımın süreceği ve
bu iki alanda da liderliğin devam edeceği bildirildi.
Allianz’dan geniş teminatlı kasko
Sigortalıların ihtiyaçları doğrultusunda Tüm Oto Kasko Sigortası’nı yenileyen Allianz, ek teminatlarla
ürün kapsamını daha da genişletti. Allianz, Tüm Oto Kasko Sigortası ile araçlarda meydana
gelebilecek çarpma, yanma, hırsızlık vb. bütün risklere karşı aracı koruma altına alırken, bundan böyle
Altın ve Gümüş Ek Koruma Paketleri ile araç sahiplerine pek çok riske karşı daha fazla güvence
sunacak. Yenilikle ilgili olarak Allianz tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Araç sahiplerinin beklenmedik anda başlarına gelebilecek birçok risk bulunuyor. Allianz olarak
sigortalılarımızı merkeze koyan hizmet anlayışımızla onların ihtiyaçlarına paralel ürünler geliştiriyor,
kendilerini güvende hissedebilecekleri en iyi entegre sigortacılık çözümlerini sunuyoruz. Tüm Oto
Kasko Sigortası’na da bu anlayışla ek koruma paketleri ilave ettik. Çarpma, hırsızlık, yanma gibi
standart teminatların yanı sıra Ek Koruma Paketleri’yle farklı güvenceleri bir araya getiriyor,
sigortalılarımızın hayatlarını kolaylaştırırken aynı zamanda acentelerimize de gelirlerini artırmaları
için fırsat yaratıyoruz.”
Tüm Oto Kasko Sigortası’na eklenen ‘Altın Koruma Paketi’nde yüksek teminatlı ferdi kaza, sigara
yanığı, üst sınıf ikame araç, kişisel eşya, yanlış akaryakıt dolumu, gelir kaybı teminatı, mahrumiyet
teminatı, yangın ilk ateş teminatı ve kasko sağlık sigortası ek teminatları bulunuyor. ‘Gümüş Koruma
Paketi’nde ise sigortalılara ferdi kaza, sigara yanığı, orta sınıf ikame araç, kişisel eşya, yangın ilk ateş
teminatı ve kasko sağlık sigortası teminatları veriliyor.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
15
Finans Emeklilik’ten kritik hastalık sigortası
Yeni geliştirdikleri hayat sigortası ürünlerinde ana teminatların yanında farklı teminatlar da sunarak
müşterilerinin ihtiyaçlarını eksiksiz şekilde karşılamayı amaçlayan Finans Emeklilik ve Hayat,
Tehlikeli Hastalıklar Yıllık Hayat Sigortası ürününü piyasaya sundu.
Yeni ürünün özelliklerini anlatan Finans Emeklilik Genel Müdürü Ajlan Sözütek, “Müşterilerimize
son olarak sunmaya başladığımız bu ürünümüz vefat, kaza sonucu daimi maluliyet gibi ana
teminatların yanı sıra kanser, miyokard enfarktüsü (kalp krizi) veya hastalık sonucu oluşan inme
hastalıkları teminatlarını içermektedir. Ürün içerisinde ayrıca, oldukça çeşitli hizmetler sağlayan iki
farklı asistans paketi de yer almaktadır. Sigortalılarımızın tüm ihtiyaçlarını gözeterek hazırladığımız
bu ürünümüzün desteğiyle hizmet yelpazemizi genişletmenin mutluluğunu yaşıyoruz” diye konuştu.
Gölcüklü Transit Connect’ler New York’ta işe başladı
Ford Otosan tarafından Gölcük’te üretilen Transit Connect’ler, ilk sahiplerine teslim edilmeye
ve New York’ta taksi olarak çalışmaya başladı.
New York Taksi ve Limuzin Komisyonu’nun onayıyla ilk Transit Connect’lerin çalışmaya başladığını
hatırlatan Ford Ticari Araç Direktörü Len Deluca, ilk etapta 400’den fazla Transit Connect Taxi’nin
bu kente gönderildiğini söyledi.
Pazardaki ilk yılına rağmen, ABD çapında Transit Connect Taxi siparişi sayısının 1000 adede
ulaştığını kaydeden Deluca, Amerikan pazarında her yıl 6 bin adet yeni taksi satıldığına da dikkat
çekti.
Son olarak Şikago, Philadelphia ve Boston’dan da onay olan Transit Connect Taxi’lere, Los Angeles,
Las Vegas, St. Louis, Tampa, Orlando gibi önemli kentlerdeki taksi filolarından da talep olduğu
belirtiliyor. ABD’de kentlerde taksi olarak kullanılabilecek araçların yetkili resmi makamlardan onay
alması şart koşuluyor.
Anayasa Mahkemesi rahatlattı Roubini ve Soros moral bozdu
Alman Anayasa Mahkemesi’nin zordaki Euro Bölgesi ülkeleri için hazırlanan kurtarma
paketlerinin hukuka uygun olduğuna hükmetmesi piyasaları rahatlattı. Ancak Roubini ve
Soros’un kriz uyarıları endişeleri tekrar gündeme taşıdı.
Almanya Anayasa Mahkemesi, yakasını krizden bir türlü kurtaramayan Euro Bölgesi’nin günlerdir
diken üstünde beklediği kararını açıklayarak zorda olan ülkeler için devreye sokulan kurtarma
paketlerinin Alman yasalarına aykırı olmadığına hükmetti.
Kararın ardından piyasalar rahat bir nefes alırken Avrupa borsalarında yükseliş yüzde 3 - 4’ler arasını
buldu.
Mahkemenin kararı özellikle Yunanistan konusunda alınan son kararların gecikmeksizin devreye
sokulmasını isteyen Avrupa Birliği Komisyonu tarafından memnuniyetle karşılandı. Alman Anayasa
Mahkemesi, kararının olası yeni yardımlar için “açık çek” olarak yorumlanmaması gerektiğinin altını
ısrarla çizerken parlamenterlere bu paketler için daha fazla yetki verilmesi, özellikle acil durumlar söz
konusu olduğunda süreci “karmaşıklaştırma ve frenleme” potansiyeli taşıyor.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
16
‘Euro tahvile geçit yok’
Kararı değerlendiren Almanya Başbakanı Angela Merkel, hükümetinin krizle ilgili politikalarının
doğruluğunun teyit edildiğini belirtirken Berlin’in son dönemde yeniden gündeme gelen “Euro tahvil”
gibi çözümlere geçit vermeyeceğini bir kez daha net şekilde ortaya koydu. “On yılların birikimiyle
çıkan krizin bir günde Euro tahvil ya da borç yapılandırması gibi önlemlerle çözülemeyeceğini”
söyleyen Merkel, “Kökten bir yeniden düşünme sürecine girmeliyiz. Mevcut sorun bir anda
çözülemez. Uzun, zor ama Avrupa’nın geleceği için doğru bir yol olacak” dedi.
Almanya Anayasa Mahkemesi, yakasını krizden bir türlü kurtaramayan Euro Bölgesi’nin günlerdir
diken üstünde beklediği kararını açıklayarak zorda olan ülkeler için devreye sokulan kurtarma
paketlerinin Alman yasalarına aykırı olmadığına hükmetti.Kararın ardından piyasalar rahat bir nefes
alırken Avrupa borsalarında yükseliş yüzde 3 - 4’ler arasını buldu.
Mahkemenin kararı özellikle Yunanistan konusunda alınan son kararların gecikmeksizin devreye
sokulmasını isteyen Avrupa Birliği Komisyonu tarafından memnuniyetle karşılandı. Alman Anayasa
Mahkemesi, kararının olası yeni yardımlar için “açık çek” olarak yorumlanmaması gerektiğinin altını
ısrarla çizerken parlamenterlere bu paketler için daha fazla yetki verilmesi, özellikle acil durumlar söz
konusu olduğunda süreci “karmaşıklaştırma ve frenleme” potansiyeli taşıyor.
‘Euro tahvile geçit yok’
Kararı değerlendiren Almanya Başbakanı Angela Merkel, hükümetinin krizle ilgili politikalarının
doğruluğunun teyit edildiğini belirtirken Berlin’in son dönemde yeniden gündeme gelen “Euro tahvil”
gibi çözümlere geçit vermeyeceğini bir kez daha net şekilde ortaya koydu. “On yılların birikimiyle
çıkan krizin bir günde Euro tahvil ya da borç yapılandırması gibi önlemlerle çözülemeyeceğini”
söyleyen Merkel, “Kökten bir yeniden düşünme sürecine girmeliyiz. Mevcut sorun bir anda
çözülemez. Uzun, zor ama Avrupa’nın geleceği için doğru bir yol olacak” dedi.
Roubini: Kriz geliyor, Kusursuz fırtına 2013’ten önce kopabilir
2008 krizini bildiği için adı ‘kriz kâhini’ne çıkan ünlü ABD’li ekonomist Nouriel Roubini, küresel
yavaşlamanın yeni bir krizi de beraberinde getireceğini söyledi. ‘Kehanet’lerini sürdüren Roubini,
küresel ekonomideki yavaşlamanın yeni bir finans krizine yol açabileceğini savundu. Birkaç ay
öncesine kadar büyük bir krizi temsil eden ‘kusursuz fırtına’nın 2013’te olacağını söyleyen Roubini,
son açıklamasında ise ikinci dibin daha erken geleceğini ve ‘kusursuz fırtına’nın daha erken
kopabileceğini kaydetti.Gelişmiş ülkelerin durgunluğa girme ihtimalinin yüzde 60’lara çıktığını dile
getiren Roubini, tüm ekonomiler için büyümeye çabalamanın şart olduğunu anlattı. Roubini,
ekonomiyi düze çıkarmak için kısa vadede muazzam teşvikler gerektiğini yoksa dünyanın yeni bir
Büyük Buhran daha yaşabileceğini belirtti.
Soros: Avrupa’daki borç krizi Lehman’dan kötü hale gelebilir
ABD’li ünlü yatırımcı George Soros, “Avrupa’nın borç krizinin ABD’li yatırım bankası Lehman
Brothers’in çöküşünün yol açtığı finansal krizden daha kötü olabileceği” uyarısında bulundu.
New York Times gazetesinde yayımlanan haber analizde, Avrupa’nın borç krizini kontrol altına alma
mücadelesi verdiği, en büyük korkunun Avrupa’nın büyük bankalarından birinin iflas ederek, Lehman
Brothers’ın Eylül 2008’de çöküşünün fitilini ateşlediği finansal krize benzer bir krize yol açması
olduğu vurgulandı. Benzer bir uyarıyı yapan Soros, Avrupa’nın içinde bulunduğu kamu borcu krizinin
Lehman’ın yol açtığı global finansal krizden daha kötüsünü ateşleme potansiyeline sahip olduğunu
söyledi. Avrupa’da Lehman Brothers’ın batışına benzer bir bankacılık krizinin üstesinden gelecek bir
otoritenin yokluğuna işaret eden Soros, “Bu nedenle, Avrupa’nın en büyük bankalarından birinin iflası
halinde ortaya çıkacak kriz, Lehman’ın yol açtığından çok daha kötü olur” dedi
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
17
GÜNGÖR URAS… Merkez doları (1.59-1.69 TL)bandına çekmeye çalışıyor
Merkez Bankası, “Banka Ekonomistleri”ni toplantıya çağırdı. Banka ekonomistlerine verilen mesaja
göre, bankalar TL yükümlülükleri üzerinden Merkez Bankası’na devrettikleri zorunlu karşılıklardaki
TL birikimlerini, döviz ile değiştirebilecekler.
Önce neyin ne olduğunu, sonra da mesaja konu olan kararın neden alındığını, ne sonuç vereceğini
anlatayım.
- Bankalar faiz ödeyerek topladıkları her 100 TL mevduatın bir bölümünü (vadesiz ve 1 aya kadar
vadeli mevduatta 16 TL’sini, daha uzun vadeli mevduatta daha az kısmını) Merkez Bankası’na faizsiz
olarak yatırmak zorunda. (1) Faiz ödeyerek topladıkları paranın önemli kısmını faizsiz olarak Merkez
Bankası’na yatırınca maliyetleri artıyor. (2) Topladıkları kaynağın önemli bölümünü zorunlu olarak
Merkez Bankası’na devrettiklerinden kullanabilecekleri kaynakları azalıyor.
- Merkez Bankası’nın, TL mevduat ile ilgili olarak Merkez Bankası’na yatırılan zorunlu karşılıkların
TL yerine döviz olarak Merkez Bankası’na yatırılabilmesine (eskilerin değiştirilebilmesine) imkân
verecek bir düzenleme hazırlığı içinde olduğu anlaşılıyor.
- Bu ne demektir? Merkez Bankası isteyen bankalara TL verecek. Buna karşılık bankalardan aynı
değerde döviz alarak, faizsiz olarak zorunlu karşılık hesabında tutacak.
- Bankaların yararı ne? Yüzde 10-11 maliyeti olan zorunlu karşılıklarda tutulan kaynaklarını, yüzde 13 maliyeti olan döviz ile değiştirecekler. Kullanılabilir TL kaynakları artacak. Merkez Bankası’nın
yararı ne? Bankalardan döviz toplayacak. Bankaların döviz rezervlerindeki birikim Merkez
Bankası’nın döviz rezervini artırmış olacak.
MB ortalığı toparlayacak
Neyin ne olduğunu anlattım. Şimdi gelelim, Merkez Bankası’nın bu kararının perde arkasına.
Uğur Gürses, Radikal’deki köşesinde kararın perde arkasını güzel bir şekilde anlattı. Uğur Gürses
anlatımına dayalı olarak özet bilgi vereyim.
Merkez Bankası, cari açık sorunu nedeniyle paniğe kapıldı. Ucuz ithalatı frenlemek, ihracatçıya
rekabet gücü kazandırmak için döviz kuru artışını söylemlerle ve eylemlerle destekledi. Fakat sonunda
döviz kuru artışı kontrolden çıktı.
* Merkez Bankası’nın “gerçekçi/rekabetçi” döviz kuru hedefi, dolar fiyatını 1.59-1.69 TL bandına
oturtmak.
* Özetle 2011 yılı “enflasyon hedefi”, ucuz ithalatı önlemek ve Türk ihracatçısının rekabet gücünü
artırmak arayışında “kur politikası”nın altında ezildi.
* Şimdi Merkez Bankası değişik uygulamalar ile ortalığı derleyip toparlamaya çalışıyor.
Merkez Bankası’nın bu çabalarının neticesi ne olacak? Olumsuz tablo, hem döviz kurunun, hem
enflasyonun kontrolden çıkması, ikisinin birden yükselmesidir. Olumlu tablo, enflasyon hedefinden
biraz şaşma pahasına, dolar fiyatını “159-169 TL bandına” oturtmaktır.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
18
SABAH GAZETESİ
IMF büyüme tahminini düşürdü
Uluslararası Para Fonu (IMF), bu yıl için küresel ekonomik büyüme tahminini aşağı yönlü
revize ederek, yüzde 4'e çekti.
İtalyan haber ajansı Ansa'nın Fonun Küresel Ekonomik Görünüm Raporunun taslak metnine
dayandırdığı haberine göre, Fon, bu yıl için küresel ekonomik büyüme tahminini yüzde 4,3'ten yüzde
4'e, gelecek yıl içinse yüzde 4,5'ten yüzde 4,2'ye indirdi.
Fon, bu yıl için Avro Bölgesi ekonomik büyüme tahminini yüzde 2'den yüzde 1,7'ye, 2012 yılı için
yüzde 1,7'den yüzde 1,3'e, gelişmekte olan ülkeler için 2011 yılı büyüme tahminini yüzde 6,6'dan
yüzde 6,5'e, gelecek yıl için yüzde 6,4'ten yüzde 6,2'ye indirdi.
IMF ayrıca, ABD ekonomisinin bu yıl yüzde 1,6, gelecek yıl ise yüzde 2 büyüyeceğini tahmin ediyor.
Fon, Haziran ayında açıkladığı ''Küresel Ekonomik Görünüm'' raporunda ABD ekonomisinin bu yıl
yüzde 2,5, gelecek yıl da yüzde 2,7 büyüyeceğini öngörmüştü.
Ansa, 29 Ağustosta da IMF'in Küresel Ekonomik Görünüm Raporunun taslak metnine dayandırarak
bir haber yayımlamıştı. Buna göre, Fon, Fransa için tahminini yüzde 2,1'den yüzde 1,8'e, 2012 yılı için
yüzde 1,9'dan yüzde 1,6'ya, İtalya için öngörüsünü ise yüzde 1'den yüzde 0,8'e, 2012 yılı için yüzde
1,3'ten yüzde 0,7'ye indirmişti.
IMF yalnızca Almanya'nın 2011 yılı için büyüme tahmini yüzde 3,2'de bırakırken, 2012 yılına ilişkin
büyüme tahminini yüzde 2'den yüzde 1,6'ya çekmişti.
Geçen yıl gayrisafi yurtiçi hasılası (GSYH) yüzde 3 artan ABD'nin ekonomik büyümesinde yıl
başından bu yana ciddi bir yavaşlama görülüyor. Dünyanın en büyük ekonomisinin GSYH'si bu yılın
ilk çeyreğinde yıllık bazda yalnızca yüzde 0,4, ikinci çeyrekte ise yüzde 1 artış kaydetti.
IMF raporun taslak metninde, ABD'nin, hızlı bir şekilde ülkenin orta vadede bütçe açığını azaltma
planı açıklaması gerektiğini vurgulamıştı.
Özellikle gelişmiş ülkelerde ekonomik aktivitelerin yavaşladığına dikkati çeken IMF, küresel
ekonominin daha dengesiz bir hale geldiğine ve aşağı yönlü risklerin arttığına işaret etmişti.
Uluslararası Para Fonu, Avro Bölgesi'nde yaşanan borç krizi risklerine vurgu yaparak, Avrupa Merkez
Bankası'na (ECB) aşırı oynaklığa karşı tahvil piyasasına müdahale etmeye devam etme çağrısında
bulunmuştu.
IMF'in küresel ekonomiye ilişkin son tahminlerini 20 Eylülde açıklaması bekleniyor.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
19
Komşu'ya çifte ültimatom
İflasın eşiğindeki Yunanistan'a, IMF ve AB'den "Reformları yapmazsanız, kredi musluğunu
kapatırız" uyarısı geldi. Komşu, 12 ayda yapamadığını 3 ayda başarmaya çalışacak.
Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Avrupa Birliği'nden (AB) toplam 219 milyar euroluk kurtarma
yardımı alan Yunanistan, söz verdiği reformları gerçekleştirmekte zorlanınca alacağı kredi tehlikeye
girdi. AB ve IMF müfettişleri son Atina ziyaretlerini olumsuz olarak raporlayınca, her iki kurumdan
da, reformların hayata geçirilmemesi durumunda eylülde Yunanistan'a ayrılan 8 milyar euroluk ilk
yardım paketinin 6'ncı diliminin bloke edileceği uyarısı geldi. Söz konusu yardımın bloke edilmesi
durumunda Yunan hükümeti, memur ve emekli maaşlarını ödeyemeyecek. AB ve IMF'nin bu
ültimatomundan sonra kolları yeniden sıvayan Papandreu hükümeti, Yunanistan Ekonomi Bakanı
Evangelos Venizelos aracılığıyla söz verilen vaatlerin tüm tepkilere rağmen hızla yerine getirileceğini
açıkladı. Venizelos, hükümetin, özelleştirmeler başta olmak üzere, memur sayısının azaltılması, vergi
toplama işlemlerinin hızlandırılması, kapalı mesleklerin serbest bırakılması gibi sendikaların
gösterdiği şiddetli tepkiler nedeniyle bir yıldan bu yana rafa kaldırdığı yükümlülüklerini derhal ve
kayıtsız şartsız uygulayacağını ilan etti. Öte yandan, Finlandiya Başbakanı Jyrki Katainen,
Yunanistan'ın daha önce vaat ettiği teminat konusu çözülmediği takdirde, "Finlandiya Yunanistan'a
yardım paketinden çekilebilir" uyarısında bulundu.
Mahkeme: Euro Bölgesi'ni kurtarma yardımları yasal
Alman Anayasa Mahkemesi, Almanya'nın Portekiz ve Yunanistan'ın kurtarılması için yaptığı mali
yardımların anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle 3 politikacı tarafından sunulan şikayet dilekçelerini
reddetti ve yardımların anayasaya aykırı olmadığına karar verdi. Uzmanlar, mahkemenin aksi bir karar
vermesi halinde Euro Bölgesi'nin çok ciddi yapısal sıkıntılara gireceğini ifade ediyordu. Ancak
mahkeme, Alman hükümetinin herhangi bir yardım kararı almadan önce bütçe komisyonunun onayını
alması gerektiğini şarta bağladı.
Amerika'yı şimdi de AVVA fethedecek
ABD'yi fetheden Türkler arasına Avva da katılıyor. New York'ta bir showroom açarak ABD'ye
giren marka dört mağaza daha açıp zincirleşecek.
Osmanbey'de gömlek işiyle adım attığı sektörde hazır giyimin tüm kategorilerini ekleyip zincir
mağaza haline gelen Avva New York'ta zincir olmaya hazırlanıyor. ABD'de düzenlenen Project
Fuarı'na bu yıl ilk kez katılan ve fuar aracılığıyla bölgeyi inceleme fırsatı bulduklarını söyleyen Avva
Yönetim Kurulu Başkanı Volkan Atik, "2012 itibariyle Soho, Manhattan, Broadway ve Fifth
Avenue'ya 3-4 tane model mağaza açacağız. Amerikalılar hızlı alışveriş yapmayı seviyor biz de buna
göre mağazaları dizayn edeceğiz" dedi. ABD özellikle perakende işi yapan Türk markaları için çok
önemli bir pazar. Bu nedenle gerek tek gerekse birden fazla mağazayla ABD pazarında olmak isteyen
Türk markalarının sayısı gün geçtikçe artıyor. Mavi ABD'nin 48 eyaletindeki mağazalarıyla cirosunun
yüzde 20'sini bu pazardan elde eder hale geldi. Sarar ABD'de 8 erkek giyim mağazasına sahip.
Baklavacı Güllüoğlu'nun New York'ta bir mağazası var. Lazzoni ve Gilan'ın ABD'de birer mağazası
var. Çilek Miami'de, Dorya Mobilya North Carolina'da, Tariş Chicago, Efor ise New
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
20
1.5 milyon dolara Louis Vuitton'a komşu olacak
MANHATTAN'DA dünyanın en lüks markalarına ev sahipliği yapan Beşinci Cadde'de yer kiralama
hazırlığı yapıyor. Atik "Bu yatırım için 1.5 milyon doları gözden çıkardık. Kâr eder miyiz emin
değilim. Ama pazarlama ve marka değeri açısından öenmli olacağına inanıyorum. Orada Louis
Vuitton, Gucci gibi markalara komşu olacağız.
Protesto gösterileri yeniden başlıyor
Mali reformların derhal ve eksiksiz uygulanacağına yönelik açıklamalara ilk tepkiyi gösteren Devlet
Memurları Sendikası (ADEDY), hükümetin memur sayısının azaltma kararıyla 200 bin memurun işsiz
kalacağı gerekçesiyle 9-11 Eylül'de Başbakan Papandreu'nun Uluslararası Selanik Fuarı'nı açmak için
gideceği Selanik kentinde bir protesto yürüyüşü yapılacağını açıkladı. Söz konusu eyleme taksi ve
kamyon sürücülerinin, maaşları kısılan polis memurlarının ve sol eğilimli derneklerin de katılması
bekleniyor.
Rusya'ya bavul çıkarması
Tekstil sektörünün ana damarlarından biri olan bavul ticaretinin şekli değişiyor. Türk
firmalarının büyük çoğunluğu Rusya'da mağaza açarken ortak bir lojistik merkezi de
gündemde
Türkıye'den 72 firmanın katılımıyla Moskova'da gerçekleştirilen Collection Premi&Moscow (CPM)
tekstil fuarında neredeyse tüm firmalar Rusya'da mağaza açmak için kolları sıvadı. Toptan veya
perakende mağazacılık alanında yatırım yapmak isteyen Türk firmaları böylece bavul ticaretini de
Rusya'ya taşımış olacak. Rusya'da marka yatırımı konusunda da adım atan firmalarla ilgili konuşan
İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi, "Türk
firmalarının Rusya'da 400'den fazla mağazası bulunuyor. Bugüne kadar mağazalaşmayı düşünmeyen
ihracatçıların neredeyse hepsi fırsat bulunca Rusya'da mağaza açmak istiyor. Rusya'da bizler için
pazarın büyüklüğü 50 milyar dolar. Biz de ülkenin Çin'den sonra ikinci büyük tekstil ihracatçısıyız.
Buraya 1 milyar dolarlık tekstil ürünü satıyoruz. Perakende fiyatlarda bu 4-5 milyar dolarlık ürün
anlamına geliyor. Rusya'ya tekstil ihracatımız bu yıl 2010'a göre yüzde 130 artmış durumda" diye
konuştu. Stoklama ve taşıma maliyetlerini azaltmak için İHKİB çatısı altında bir plan da geliştirildi.
Tanrıverdi projeyi şöyle anlattı: "Rusya'da buna benzer bir yapılanma var. Düzenli ve büyük ölçekli
taşımalarla maliyetlerde düşüşler sağlanabilir."
TÜRKLER BİRİNCİ OLDU
Fuarda ilk kez Türk firmaları İspanyol ve İtalyan markalarının önüne geçerek geniş bir alana yayıldı. 7
yıl önce 12 firmayla 280 metrekarelik alana sahip olan Türk firmaları bu yıl 71 firma ve 2 bin
metrekarelik alan kiraladı.
Made in Italy'nin son günleri
TÜRK firmalarının modanın merkezi İtalyan isimlerini de eleştiren Tanrıverdi, fuardaki İtalyan
rakipleriyle ilgili olarak da şunları kaydetti: "Şu ana kadar Made in Italy'nin ekmeğini yediler. Ama
onun da son günlerine geldiler. Biz fuara sezonluk mal getiriyoruz. Onlar ise bir sonraki sezona sipariş
alıyorlar."
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
21
İki şişe viski yüzünden Türklerin üçte biri katılamayacaktı
CPM Fuarı'na gelen 3 TIR'dan birinde iki şişe viski bulundu. Bir katılımcı firma sahibinin fuarda
ikram etmek için kutuya koyup beyan etmediği iki şişe viski gümrükte yakalanınca TIR'daki tüm
kutular 3 gün boyunda kontrol edildi. İHKİB'in devreye girmesiyle skandalın önüne geçildi.
Ekonomistler: Türkiye'nin notu yanlış
Dünyaca ünlü finans dergisi Euromoney'nin yaptığı ankete katılan uluslararası ekonomistler,
Türkiye'nin kredi notunun "yatırım yapılabilir" düzeyde olması gerektiğini söyledi.
Ekonomi ve finans dergisi Euromoney tarafından yapılan ve ülke risklerini ölçen bir araştırma,
Türkiye'nin yatırım yapılabilir seviyede kredi notuna sahip olması gerektiğini ortaya koydu. Moody's,
Standard and Poor's (S&P) ve Fitch gibi uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'ye
henüz bu düzeyde kredi notu vermiş olmasalar da Türkiye siyasi, ekonomik ve yapısal ölçütlere göre
Hindistan, Meksika, Macaristan ve Kolombiya gibi gelişmekte olan ülkelerle benzer seviyede
bulunuyor. Buna rağmen kredi notu 10 yıldan uzun bir süredir yatırım yapılabilir seviyede bulunan
Meksika veya 2006'dan beri bu seviyenin üzerinde nota sahip Hindistan'ın aksine Türkiye'nin notu
hâlâ yatırım yapılabilir seviyede değil.
PUAN AB'NİN ÜZERİNDE
Toplam 250'den fazla ekonomistin katıldığı ankete göre Türkiye en yüksek puanı siyasi risk alanından
topladı. Türkiye'nin bu alandaki puanı Avrupa Birliği (AB) ortalamasından düşük olmasına rağmen,
Macaristan, Bulgaristan, Peru ve Meksika'nın üzerinde yer alıyor. Siyasi risk alanında Türkiye,
İtalya'nın sadece 2 puan altında yer alıyor. Ekonomik risk alanında ise Türkiye en yüksek notu
bankalar bölümünden aldı. Ekonomistler, Türk bankalarının Avrupa bankalarından daha güvenilir
olduğunu düşünüyor. Türkiye, bu bölümde 10 üzerinden 7 alırken, AB ortalaması 6.3 puanda
bulunuyor. Türkiye'nin 5.9 olan kamu maliyesi notu da 5.5 olan AB ortalamasının üzerinde yer alıyor.
Türkiye'nin puanı diğer ülkelerle karşılaştırıldığında yüksek seviyede bulunuyor.
EN GÜVENILIR 50'NCI ÜLKE
Türkiye, en güvenilir yatırım yapılabilir ülkeler arasında 100 üzerinden 59.56 puanla 186 ülke
arasında 50'nci sırada bulunuyor. Euromoney tarafından yapılan ülke riski anketi, yöntem olarak yüzde
70 ağırlığa sahip niteliksel ve yüzde 30 ağırlığa sahip niceliksel iki bölümden oluşuyor.
Çarşı 7 yıl sonra geri döndü
Orta ve alt gelir grubunu da yakalamak için tüketicinin unutmadığı Çarşı markasını yeniden pazara
sunma kararı alan Boyner Holding, 7 yıl aradan sonra markanın ilk mağazasını Arenapark'ta açıyor.
Bin 280 metrekarede ve tek katlı olarak konumlandırılan mağaza cuma günü resmi açılışını yapacak.
Arenapark Genel Müdürü Muhsin Erkoç, Çarşı'nın hedefletiği tüketici kitlesine çok uygun bir
konumda olduklarını belirtti.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
22
Mısır'a dönüş uçağında yer kalmadı
Başbakan Erdoğan'ın Mısır ziyareti iş dünyasında da heyecan yarattı. Türkiye'nin önde gelen iş
örgütleri Mısır uçağını şimdiden doldurdu, yer bulamayanlar kiralık uçak arayışında
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 12 Eylül'de yapacağı tarihi Mısır ziyaretinde, Arap Baharı'nın ardından
sekteye uğrayan ticari ilişkilerde yeni bir sayfa açılacak. Mısır tarafı, Mersin-İskenderiye Ro-Ro deniz
ulaştırma hattının açılmasını, enerji ve turizm alanlarında yeni anlaşmalar imzalanmasını istiyor.
Türkiye de, piyasa istikrarı, yatırım teşvikleri başta olmak üzere mali konularda güvence ve
yatırımlarda yüzde 10 nitelikli işçi kotalarının korunmasını talep ediyor.
YENİ BİR SAYFA AÇILIYOR
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 12-15 Eylül tarihlerinde Mısır, Tunus ve Libya ziyaretlerine Türk iş
dünyası da eşlik edecek. İki ülke arasında, Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi oluşturulacak.
Ekonomi, ticaret, kamu yönetimi, karşılıklı yatırımların teşviki gibi alanlarda bir dizi anlaşma
imzalanacak. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın yanı sıra TOBB, TİM, TUSKON gibi iş dünyasının
önde gelen kuruluşları Mısır'daki yatırımcılarla biraraya gelecek. İşadamları şimdiden Mısır'a gidecek
uçağı doldururken ek uçak arayışı da başladı. Mısır'da 25 Ocak'ta başlayan gelişmeler sonrası iki ülke
arasında geçen yıl 3 milyar dolara ulaşan ticaret hacmi de büyük oranda geriledi. Ayaklanma sonrası
400 milyon dolarlık en büyük ihale olan Kahire Havaalanı'nın inşasını Limak İnşaat alırken,
müteahhitlik hizmetlerinin yanı sıra enerji ve turizm alanlarında işbirliğine gidilecek.
DEMİR-ÇELİK SORUNU
Mübarek yönetimi döneminde başlatılan anti damping soruşturması nedeniyle ülkede demir-çelik
fiyatları tavan yaptı. Bu nedenle de inşaat sektörü büyük sıkıntı yaşadı. Yeni yönetim demir-çelik
fiyatlarındaki suni artışın önüne geçmek için önlemler alacak. Böylece, bu ülkede yatırım yapan Türk
müteahhitlik firmaları da nefes alacak. Mısır tarafı, Mersin-İskenderiye Ro-Ro deniz ulaştırma hattının
açılması konusunda ısrar ediyor. Başbakan Erdoğan'ın ziyareti sırasında da bu taleplerini yeniden
gündeme getirmeleri bekleniyor. Yeni yönetim, Türkiye'den özellikle ayaklanma nedeniyle büyük
gerileme yaşanan turizm sektöründe işbirliği istiyor. Geçen yıl 14 milyon turistin ziyaret ettiği Mısır'da
bu yıl hedeflerin gerisine düşmesinden endişe duyuluyor. Bu kapsamda Türk turizm firmaları ile
işbirliği olanakları artırılacak.
Mağazalar yeniden açılmaya başladı
MISIR'DA yatırımcılarla yüz yüze görüşeceklerini belirten Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan da, ticari
ilişkilerden yatırım fırsatlarına kadar geniş kapsamlı bir dosya ile gidiyor. Türkiye, Mısır'a demirçelik, tekstil, kimyevi maddeler ve makine parçaları satarken ve bu ülkeden de petrol yan ürünleri ithal
ediyor. Mısır'da 10 mağazaya ulaşmayı hedefleyen ve büyüme planları yapan Damat mağazalarının
sahibi Orka Grup'un Kahire ve İskenderiye'deki üç mağazasında satışa ara vermiş, ürünlerini depoya
kaldırmıştı. Satışlar yeniden başlarken, Türkiye'nin önde gelen bazı markaları da yeni mağazalar
açmak için zemin yoklayacak
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
23
ŞEREF OĞUZ... Nitelikli ihracat
Türkiye ciro değil, değer üretmeli... Cari açığı azaltmak için zorunlu harcamalarını kısmak yerine,
üretimini artırmalı. İhracatın içindeki "nitelikli mal ve hizmet" oranını, yarıdan fazlaya çıkarmalı...
Made in Turkey seferberliği; işte bu yüzden hayati öneme sahip! "Türkiye'de üretileni kullan" derken;
yalnızca tüketim mallarında değil, aynı zamanda ihracata yönelik sektörlerde, yerli ara malı
üretiminden söz ediyoruz.
Hammadde tedarikinden ihracata, müşteriye satış sonrasına dek değer zincirinden daha fazla pay
alabilirsek, ülkeye yeni zenginlik alanları açmış olacağız. Şu tabloyu anlayabilmek için roket
mühendisi hatta ekonomist dahi olmaya gerek yok. Hesap ortada;
1 kilo patates= 1 $
1 kilo tekstil= 10 $
1 kilo makine= 100 $
1 kilo bilgisayar=1.000 $
1 kilo uydu= 1.000.000 $
Patates üretmek için yöre- töre bilgisi yeter. Yöreden toprak bilgisini, töreden de ekim becerisini
alırsınız...
Ama "makine üreten makine" için; "yöre- töre" yetmez, bir de "küre" bilgisi gerekir. Küre kitabını
doğru okuyabilmeli ve evrensel beceriler kazanmalısınız.
Kilosu "1 milyon $" uydu üretmek yerine kilosu "yok $" mertebesinde uyduruk şeyler üreterek;
"nitelikli ihracat" yapamazsınız.
Bir bakanımız; "tekstilden çıkıp otomotive girmeliyiz" demişti. İyi de overlokçuyu, son ütücüyü, 1
aylık kursla otomobil bandına taşıyamazsınız. Onu eğitmelisiniz; hem de yıllarca...
Hele ki uydu üretmek!.. Bunun için öncelikle akıllı insanlar üretmelisiniz. Okullarınızda saç sakal,
türbana takılıp kalmak yerine bilim üretmelisiniz.
Yetmiyor, bu çocukları işe alıp, onların fikirlerine "saygı" göstermelisiniz.
Yetmiyor; sizden daha yetkin ve akıllı bu insanların "hizmetine" girmelisiniz.
Yetmiyor; işletmelerdeki "biat kültürü" yerine "demokrasiyi" yerleştirmelisiniz.
Yetmiyor; sizin gibi düşünmeyenleri "düşman" değil, "üretim ortağı" kabul etmelisiniz.
İcat çıkarmalısınız! Efkârlanmalısınız. Fikirler basmalı beyninizi!
Eski köye yeni adet getirebilmelisiniz!
Bizden adamlar ile patates üretirken, bilen adamlarla uydu üretirsiniz.
Ve kazanırsınız, Türkiye'ye kazandırırsınız...
Bu sayede torunlarınıza, bulanık dere suyu değil, portakal suyu içirmiş olursunuz
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
24
SÜLEYMAN YAŞAR... Memur vatandaşa "sen" diyebilir mi?
Meslek odalarına kanun zoruyla üye olan ve mecburen aidat ödeyen işadamı, esnaf, doktor, mühendis,
muhasebeci ve avukatlar bu yapıdan şikâyetçiler.
Odaların üyelerine sahip çıkmadığını, eğer bu kuruluşlar birer sivil toplum örgütüyse her konuda
üyelerine sahip çıkmaları gerektiğini söylüyorlar. Hatta bazı meslek odası mensupları, devlet dairesine
ya da mahkemelere gittiklerinde kendilerine kötü davranan memurlarla ilgili odaların hiçbir girişimde
bulunmadığını belirtiyorlar. Odalara üyeliğin isteğe bağlı olmasını, yeni anayasada bu konunun
düzenlenmesini talep ediyorlar.
Meslek odalarının hem zorunlu aidat alıp hem de üyelerine olan ilgisizliğini anlatan pek çok elektronik
posta geliyor bize böyle... Bunlardan birinde bir oda üyesi kendisine yapılan hakareti şöyle anlatıyor:
"Beni aldatan bir esnafı şikâyet için savcılığa başvurdum. Uzun zaman bekletildikten sonra içeri
alındım. Genç savcı beni ayakta bir suçlu gibi ifade vermeye zorladı. Kulaklarım iyi duymadığı için
biraz yaklaşmak istedim ve öfkeyle ayakta ve belli bir mesafede durmam emredildi! Sanki çok büyük
bir suç işlemiştim. Hakaret ve aşağılanmak beni çok üzdü. Ben aynı zamanda Alman vatandaşıyım...
Bir ara trafik suçundan Almanya'da mahkemeye çıkmıştım. Kendimi haklı gördüğüm için bazen ayağa
kalkarak konuşmak istiyordum. Alman hâkim bana, 'Sayın S.K. lütfen ifadenizi oturarak veriniz.
Burası demokratik bir ülkedir. Sadece hâkim halk adına kararı okuyacağı zaman ayağa kalkılır'
demişti. Ve doğru olan da buydu. Bütün bunları o halkına tepeden bakan savcıya söylemek istedim.
'Burası Türkiye ve burada benim sözüm geçer' deyip beni susturdu. Peki devlet dairesinde,
mahkemede
hakarete
uğradığımızda
hakkımızı
kim
koruyacak
bizim?"
S.K.
Meslek odaları, devlet memurları karşısında hakarete uğrayan üyelerine sahip çıkıyor mu? Şikâyetlerin
peşinden gidip, maaşını vatandaşın ödediği vergilerden alan ve görevi vatandaşa hizmet etmek olan
memurlardan hesap soruyor mu?
Eğer meslek odaları bunları yapmıyorsa, bu odalara üyelik niye zorunlu ve üyelerden niçin zorunlu
aidat alınıyor?Bir de devlet memurları, ödedikleri vergi karşılığı hizmet almak için gelen vatandaşa
"sen" diyerek hitap ediyorlar ve emir kipleriyle konuşuyorlar. Bu konunun da yeni sivil anayasada ele
alınıp düzenlenmesinde fayda var. Devlet memuru, kendisine "siz" diyerek hitap eden vatandaşa "sen"
diyebilir mi?" Memur, vatandaşa bu tepeden bakışını yeni Türkiye'de sürdürebilir mi?
Gelelim meslek odalarıyla ilgili bir başka üyenin şikâyetine...
"Biz orta ölçekli oto yedek parçası üreten bir firmayız, 7 çalışanımız var, 12 milyon dolarlık ihracat
yapıyoruz. Her yıl ticaret ve sanayi odasına aidat veriyoruz. Yetmiyor, ticaret belgesi, kapasite raporu
vs. için de bizden yüzlerce lira alıyorlar. Ama bugüne kadar ne bana ne de çevremdeki benzer
firmalara bir faydalarını görmedim. Ama geçenlerde Ankara'ya gidince gördüm ki, benim gibi on
binlerce firmanın aidatıyla ikiz kule alınmış. Yüz milyon dolara. İçini de lüks döşemişler. Hep ithal.
Hani nerede milli üretim? Arabalarının hepsi ithal, ilaç için bir tane yerli mal yok. Hani bizim
otomotiv sektörümüzü TOBB olarak destekliyordunuz? İthal otobüse karşıydınız. Başkan da, yönetim
de hep lüks sınıf uçuyor, hep 5 yıldızlı otelde kalıyor. Oteli ve uçağı TOBB öder. Bir de üstüne
binlerce lira harcırah alırlar. Bizim için gidiyorlarmış. Biz ihracat için ekonomi sınıfında uçar, 2
yıldızlı otelde kalırız. Onlar, bin bir güçlükle kazandıklarımızdan zorunlu haraç alırlar. Kendileri
benden lüks yaşarlar. Ama bana tek bir faydaları olmaz. Ne yeni bir pazar, ne yeni bir müşteri
bulurlar." M.K. Şikâyetlerin bir kısmı iste böyle... Meslek mensupları, odalara zorunlu üyelik
istemiyor. Yeni anayasada meslek kuruluşlarına üyeliğin isteğe bağlı olmasını talep ediyorlar. "Piyasa
ekonomisinde firmalar gibi odalar da rekabete açılsın, iyi hizmet verene üye olunsun" diyorlar.
Bazıları böyle bir istekten çok rahatsız olacaklar ama maalesef meslek sahipleri, "meslek odası
tekelleri"ne karşılar. "Odalarda da rekabet olsun, kalite ve iyi hizmet ortaya çıksın" diyorlar.
Bu haklı eleştiriler karşısında ne denebilir? Türkiye'de artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak gibi
gözüküyor. Kendilerini uzun yıllardır sivilmiş gibi gösteren odalar ve dernekler de bu
demokratikleşmeden ve sivilleşmeden payını alacakmış gibi görünüyor.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
25
RADİKAL GAZETESİ
Garantili 'cep'te klon skandalı
Faturalı, garantili, hatta akıllı yüzlerce telefonun IMEI'sinin klon olduğu ortaya çıktı. İnternet
sitelerine ve mağazalara şikâyet yağıyor.
Yeni aldığınız faturalı, garantili, akıllı cep telefonunuza “Telefonunuz kayıt dışıdır. 10 gün içerisinde
kapatılacaktır” mesajı gelirse sakın şaşırmayın! Radikal’in Finans Editörü Oktay Özdabakoğlu’nun
eşine hediye olarak ünlü bir teknoloji marketinden aldığı iPhone 4’e bir hafta sonra bu mesaj düştü.
Derhal aradığı yetkili firmadan aldığı yanıt karşısında iyice şaşırdı: Telefon kaydedilmemiş. IMEI
kaydını yaptırırsak sorun çözülür.
Radikal bu olay üzerine benzer şikâyetleri araştırınca, Türkiye’de birçok büyük marketin sattığı cep
telefonları konusunda büyük bir sorunun yaşandığı ortaya çıktı. İnternetteki şikâyet sitelerine son
aylarda yüzlerce başvuru yapılmış. Ünlü markaların faturalı, garanti belgesi olan telefonları IMEI
numaraları klonlanmış. Konuyla ilgili olarak görüştüğümüz teknoloji marketleri yetkilileri de
şikâyetleri doğruluyor. Ürünleri direkt marka ofisinden veya güvenilir ithalatçılardan temin ettiklerini
belirten Darty şu açıklamayı yaptı: Cep telefonunun IMEI numarasını tedarikçimizle görüşüp gerekli
kontrolleri yaptırıp kısa sürede çözüm üretiyoruz. Tüketici hakları çerçevesinde müşterilerimize en
kısa sürede çözüm üretip, süreçleri tedarikçi firmalarımızla yönetiyoruz.”
Cep telefonlarını resmi ithalatçı firmalardan aldıklarını ifade eden Electro World Türkiye yetkilileri ise
bir cep telefonunun satışa gönderilmeden önce tüm resmi prosedürünün tamamlanması, IMEI
numaralarının kayıt altına alınması için Telekomünikasyon Kurumu’na bildirilmesinin ithalatçı
firmaların sorumluluğunda olduğuna dikkat çekerek, “İthalatçı firma aracılığıyla, Telekomünikasyon
Kurumu’na ulaşmasını sağlayarak, mağduriyetin derhal giderilmesine yardımcı oluyoruz” dediler.
Öte yandan klon numaraya sahip telefon kaydedildiğinde dahi sorun yaşadıklarını söyleyen
tüketicilerin sayısı da az değil. İnternet sitelerine yapılan birçok şikâyet başvurusunda, IMEI numarası
kaydedilse dahi telefonun GSM operatörü değiştirildiğinde cihazın yine çalışmadığı ifade ediliyor.
Teknosa Genel Müdürü Mehmet Nane
‘Yasal boşluk var’
Sanayi Bakanlığı, Gümrük Bakanlığı ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ile konuyu
görüştüklerini belirten Teknosa Genel Müdürü Mehmet Nane, “Ciddi yasal boşluk var. Bu sorunda
müşteri, ürünün legal olduğunu kanıtlarsa bizden aldığı faturayı getiriyor. Ona ithalatçının belgesini
veriyoruz, açtırıyor” dedi.
MOBİSAD Genel Sekreteri Abdullah Raşit Gülhan
‘Sorumlu ithalatçıdır’
Türkiye’ye gelen bütün cep telefonlarının ihracatçılar tarafından kaydettirilmesi gerektiğini söyleyen
Mobil İletişim Sistemleri ve Araçları İşadamları Derneği (MOBİSAD) Genel Sekreteri Abdullah Raşit
Gülhan, “Ucuz telefonun IMEI numarası pahalıya yapıştırılıyor. Burada en sorumlu ithalatçı.
İthalatçının gerekli prosedürlere dikkat etmemesidir” diye konuştu
.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
26
‘Şikâyet sitelerine’ şikâyet yağıyor
29 Haziran 2011 tarihinde Antalya’da X mağazasından bir iPhone 4 aldım. 9 Temmuz 2011 gecesine
kadar hiçbir sorun yoktu. 10 Temmuz 2011 sabahı servis yok mesajı çıkmaya başladı, IMEI
sorgulamada telefonun kayıtdışı olduğu bilgisine ulaştım. 5 gündür müşteri hizmetleri ile görüşüyorum
ama sonuç yok. Bugün kaydedildi bilgisine ulaştım. Ancak sorun hâlâ devam ediyor.
6 Temmuz 2011’de X mağazasından aldığım iPhone’a 25 Temmuz’da kayıtdışı olduğuna dair mesaj
geldi. Hemen faturamla birlikte bayiye başvurdum. IMEI numarasının benim telefonuma ait olmadığı,
bu yüzden bir sorun yaşamayacağım söylendi. Maalesef aynı mesajda belirtildiği gibi 1 Ağustos’ta
telefonum kapandı. Çünkü bana kayıtdışı telefon satılmış.
18 Mart 2011’de Bursa Nilpark’taki X teknoloji marketinden aldığım Samsung Galaxy Ace telefonum
2 gün sonra kayıtdışı olduğu için kapandı. Yetkililere sorunu ilettim. 769 TL vererek telefon alıyorum
ve hala mağdur durumdayım. Garantili olsun diye güvenip alışveriş yapıyoruz ama başımıza gelen
sorunlara bakın bu devirde.
Ankara Ankamall X mağazasından bir cep telefonu aldım. Yaklaşık bir buçuk ay önce cihaz kayıtdışı
olduğu için görüşmeye kapandı. Ertesi gün hemen faturası ile birlikte mağazaya gittim. Yarın açılacak
dediler. Açılmadı. Onlarca telefon görüşmesi yaptım. Hepsinde aynı cevap; “yarın açılacak”. Gittim
yine sonuç yok. Aradan bir buçuk ay geçti ve ben artık hukuki yollara başvuracağım.
Samsung Galaxy Ace telefonun kayıtdışı olduğunu öğrendim. Samsung müşteri hizmetleri telefonu
aldığım yere götürürsem hemen değişeceğini söylemişti ancak bir haftadır bekliyorum. Ortada
herhangi bir arıza yok, sadece bir değişim olacak ama bunu yapmıyorlar. Hem kaçak telefon satılıyor
hem de bir hafta gibi uzun bir süre mağdur ediliyoruz.
Pascal Nouma, Tivibu ile sahaya iniyor
TTNET’in internetten televizyon yayını yapan platformu Tivibu girişimcilere de kapısını açtı. 1.1
milyon web abonesine ulaşan Tivibu girişimci Emirhan Avar’ın kurduğu Sportivi’yi kanalları arasına
katıyor. TTNET’in gelir paylaşımı yöntemiyle Tivibu’ya aldığı Sportivi, eski futbolcu Pascal Nouma
ile de ses getirmeyi hedefliyor. Sportivi’nin kurucusu Avar, 5 Avrupa ligiyle görüşmeleri
sürdürdüklerini belirterek gelecek dönemdeki Türkiye Süper Lig ihalesine de katılmayı planladıklarını
söyledi. Avusturya’nın başkenti Viyana’da düzenlenen toplantıda konuşan TTNET Genel Müdürü
Tahsin Yılmaz, Sportivi’yi girişimci Emirhan Avar’ın kurduğunu ve gelir paylaşımı yöntemiyle
Tivibu’ya entegre edildiğini belirterek, Tivibu platformunun 400 kanala ulaşmasını hedeflediklerini
kaydetti. Tahsin Yılmaz, IPTV (internet televizyonu) teknolojisiyle Tivibu Ev’de interaktif anket
dönemini de başlattıklarını açıklayarak, şunları anlattı: “Ipsos KMG ile işbirliği yaptık. Yakında pilot
uygulaması başlayacak olan proje sayesinde TV üzerinden pek çok ürün ve hizmet hakkında araştırma
yapılabilecek. Kullanıcıların görüş, düşünce ve önerileri kolayca alınabilecek.”
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
27
MAHFİ EĞİLMEZ... Altın yılı
Bazı tahminciler 2000 dolar/ons sınırının bu yıl aşılacağını ve 2100?2300 dolar aralığında bir
fiyata ulaşılacağını söylüyor.
Bundan yaklaşık iki ay kadar önce, altın fiyatları 1500 dolar/ons düzeyindeyken Servet Yıldırım’la
CNBC-e’de yaptığımız ekonomi yorumlarından birinde yıl sonu için beklentilerin 1600 dolar/ons
dolayında olduğunu söylemiştim. Bu eşik ağustos ayına girerken aşıldı ve 1900 dolar/ons fiyatının
üzerine çıkıldı. Sonra bir düzeltme dönemi geldi ve altın fiyatı 1700 dolar/onsa kadar geriledi.
Ardından 1900 dolar/ons sınırı tekrar aşıldı ve tekrar gerileme geldi. Bu yazıyı yazdığımda altın fiyatı
1840 USD/ons dolaylarında salınıyordu.
İnişler ve çıkışlar
Geçen iki aylık dönem altın için inişli çıkışlı bir dönem oldu. Yukarıda sözünü ettiğim televizyon
yorumu sırasında birçok altın yatırımcısının böyle inişli çıkışlı bir dönem yaşanacağını söylediğini de
vurgulamıştım. O da gerçekleşiyor.
Aşağıdaki tabloda 2008’den başlayarak yıl sonları itibariyle altın fiyatlarını dolar/ons cinsinden ilk
sütunda sunuyorum. İkinci sütun bu fiyatların endeks haline getirilmesiyle oluşuyor. Üçüncü sütun
yine yıl sonu kapanışları olarak İMKB 100 Endeksi’nin sonuçlarını, son sütun ise İMKB 100
Endeksi’nin 2008 sonu değerinin 100 olarak kabul edilmesiyle yaratılmış yeni bir endeksi gösteriyor.
Küresel krizin yayıldığı 2008 yılı sonunda 100 TL’sini altına yatıranlar 2011 yılının eylül ayı başında
bu parayı 209 TL’ye çıkarmış bulunuyorlar. Hiç kuşkusuz faizlerin düştüğü, risklerin arttığı bir kriz
ortamı için bu tablo hem yüksek hem de risksiz bir kazanç olması nedeniyle çok çekici bir görünüm
sunuyor. Son sütuna baktığımızda 100 TL’sini 2008 sonunda İMKB’ye yatıranların paraları da 2011
Eylül başı itibariyle 207 TL’ye çıkarmış olduğu görünüyor. Yani ilk bakışta 2008 yıl sonunda 100
TL’sini altına yatıranla İMKB’ye yatıran arasında pek bir fark görünmüyor. İMKB 100 ilk iki yıl çok
daha iyi bir performans sergilemiş olmasına karşılık 2011 yılında düşüş yaşamış bulunuyor. Buna
karşılık yıl içinde iniş çıkışlar sergilese de altın sürekli olarak bir önceki yılın üzerinde tamamlamış.
Hisse senedi yatırımının daha fazla kazandırabilmesi olasılığına karşılık önemli riskleri de var.
Bunlardan birisi bütün hisselerin İMKB 100 Endeksi gibi hareket etmemesi. Bir başkası, yıl içinde iniş
ve çıkışlarının altına göre daha hareketli olması.
Yıl sonunda altın kaç dolar olur?
Altın yatırımcıları ve uluslararası yorumcular şimdilerde 2011 yıl sonu için yeni tahminler
açıklıyorlar. İki ay önce yaptığım işi tekrar yapıp bunları derledim topladım ve ortalama aldım. Bu
çalışma, tahminlerin 2000 dolar/ons olduğunu gösterdi. Aslında bazı tahminciler 2000 dolar/ons
sınırının bu yıl aşılacağını ve yıl sonunda 2100–2300 dolar/ons aralığında bir fiyata ulaşılacağını
söylüyor.
Dolar ve euronun durumuna, maliye politikalarının daha da gevşetilmesi eğiliminin devam etmesine
ve Çin başta olmak üzere birçok ekonominin hem kurumsal hem de bireysel yatırım olarak altına
dönmeye başlamış olmasına bakılırsa yaşanan sert iniş ve çıkışlara karşın bu tahminler tutacak gibi
görünüyor.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
28
FATİH ÖZATAY... Merkez Bankası'nın faiz aracı etkisizleştiriliyor mu?
Yeni para politikası, Merkez Bankası'nın temel aracını giderek zayıflatmakta mı olduğu
sorusunu hep uyandırdı bende.
2002 başından küresel krizin şiddetlendiği 2008’in son aylarına kadar Merkez Bankası’nın temel
politika aracı kısa vadeli faiz haddi idi. O dönemde, bankacılık sisteminde fon fazlası vardı ve
dolayısıyla bu kısa vadeli faiz, Merkez Bankası’nın bankalardan gecelik vadede borç alma faiziydi.
Küresel krizle birlikte, bankacılık sistemini rahatlatmak ve bankaların birbirleriyle korkmadan
alışveriş yapmalarını sağlamak üzere farklı araçlar da devreye girdi.
2010 Kasımı’ndan bu yana değişti
Bu tür araçların tümü ya da bir kısmı, 2002-2008 döneminde finansal sistemde gerginlik yaşandığında
(2004 ve 2006’nın bazı ayları mesela) da kullanılmıştı. Bu nedenle, araçların çeşitlenmesine karşın
2010’un son aylarına kadar temel politika aracının yine kısa vadeli faiz haddi olduğunu belirtmek çok
yanlış olmayacak. Bu sefer, sistemde fon eksikliği olduğu için temel politika faizi haftalık vadede
Merkez Bankası’nın bankalara verdiği borcun faizi (repo faizi) oldu.
2010’un kasım ayından bu yana ise Merkez Bankası başka bir para politikası uyguluyor. Artık tek
politika aracı kısa vadeli faiz değil. Zorunlu karşılık oranlarını ve faiz koridorunun genişliğini (Merkez
Bankası’nın gecelik vadede borç verme faizi ile borç alma faizi arasındaki fark) kullanıyor.
Merkez Bankası’nın politika faizinin temel politika aracı olması oldukça zahmetli bir süreçte
gerçekleşti. 2001 krizinden sonra bunu sağlayabilmek için çok sayıda düzenleme yapıldı. Maliye
politikasının disiplinli olması, Merkez Bankası’nın örtük enflasyon hedeflemesine geçmesi ve
bankacılık sektörünü ayağa kaldırmak için yapılanlar bu düzenlemelerin hayata geçirilmesini
kolaylaştırdı.
Kasım 2010’dan beri uygulanan yeni para politikası, Merkez Bankası’nın bu temel aracını giderek
zayıflatmakta mı olduğu sorusunu hep uyandırdı bende. Sözünü ettiğim dönemdeki yazılarımda, bu
soru çerçevesinde bazı olgulara değindim. Mesela şu: Bankaların birbirleriyle yaptıkları işlemlerde
ortaya çıkan faizin, Merkez Bankası’nın politika faizinin yakınında bir yerde oluşması gerekiyor ki
Merkez Bankası’nın aldığı faiz kararları mevduat ve kredi faizlerini etkileyebilsin. Oysa Kasım
2010’dan sonra, Merkez Bankası, temelde döviz kuruna ilişkin kaygıları nedeniyle bu faizin koridor
içinde büyük dalgalanmalar göstermesine ve kendi faizinden sapmasına izin verdi. Sonra da bildiğiniz
gibi bu koridoru son derece genişletti (Ağustos 2011’de ise tekrar daralttı).
Politika değişikliği mi?
Pazartesi günü Merkez Bankası Ankara’da banka ekonomistlerine bir sunum yaptı. Bankalar lira
cinsinden yükümlülüklerinin bir kısmını Merkez Bankası’nda lira cinsinden tutmak zorundalar.
Yükümlülüklerinin ne kadarını Merkez Bankası’nda tutacaklarını zorunlu karşılık oranı belirliyor.
Toplantıda Merkez Bankası yetkilileri bu yükümlülüklerin bir kısmının döviz olarak tutulmasına izin
verebileceklerini belirtmişler. Dün gazetelerin ekonomi sayfaları bu haber ile doluydu.
Zorunlu karşılık sistemi ile temel politika aracı olan faiz haddi arasında bir ilişki var. Bu nedenle, sözü
edilen olası uygulama, yine aynı soruyu, ama bu sefer daha güçlü biçimde zihnime yerleştirdi. Merkez
Bankası kısa vadeli faiz aracını giderek etkisizleştiriyor mu? Ek soru: Öyleyse, ortalık sakinleştiğinde
(Ne zaman? Birkaç yıl sonra?), bu uygulama o zamanki para politikası açısından risk oluşturur mu?
Bundan sonra, ara sıra, bu sorular etrafında dolanacağım.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
29
DÜNYA GAZETESİ
Gözler merkez bankalarında
Piyasalar, İngiltere ve Avrupa Merkez Bankaları'ndan gelecek faiz kararları ve ECB Başkanı
Trichet'nin konuşmasını bekliyor.
Yurtdışındaki hızlı yükselişler karşısında dün kar satışlarına bağlı olarak geri çekilen İMKB'de
alımların sınırlı kaldığı görülüyor.
Açılışını 13 puan düşüşle 55.225 puan seviyesinden yapan Ulusal-100 Endeks, en düşük 54.916
seviyesini test ederken, alımlarla yeniden artı bölgeye geçti. İşlem hacmi ise 216 milyon lira ile sınırlı.
Dün ABD'de yaşanan yükselişlerin ardından bugün ABD vadeli piyasada işlemler eksi bölgede
geçiyor.
Alman anayasa mahkemesinin kurtarma paketlerine desteğin yasalara uygun olduğuna hükmetmesi
sonrası hızlı yükselen Avrupa endeksleri yeni güne ise daha temkinli başladı. Endeksler artıda kalma
çabası veriyor.
Asya piyasasında gün karışık görünümle sonlandı. Tokyo Borsası yüzde 0,34 artarak 8.793,12
puandan günü tamamladı. Çin Şanghay Borsası yüzde 0,1 ve Hong Kong Borsası yüzde 0,78 geriledi.
Küresel piyasa güne yoğun gündemle giriyor. Öğleden sonra İngiltere ve Avrupa Merkez
Bankaları'ndan gelecek faiz kararları, ECB Başkanı Trichet'nin konuşması ve ABD Başkanı
Obama'nın açıklamaları piyasaların yakın takibinde olacak. Ayrıca ABD'de haftalık işsizlik ve
temmuz ayı dış ticaret yine izlenecek veriler arasında yer alıyor.
Büyüme beklentimizi düşürdük
Ali Babacan, "2012'nin tümü için yüzde 5'in daha altında bir büyüme rakamı kimse için sürpriz
olmasın" dedi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2012'nin tümü için yüzde 5'in daha altında bir büyüme rakamının
kimse için sürpriz olmaması gerektiğini söyledi.
Babacan, Bloomberg HT Televizyonunda katıldığı bir programda soruları yanıtladı. Ali Babacan,
Türkiye'nin 2011 yılının ikinci yarısı ve 2012 yılında ne kadar büyüyeceğine ilişkin bir soru üzerine,
2011 yılının ikinci yarısı ve 2012 yılındaki büyüme hızının, 2010 yılı ya da 2011 yılının birinci
çeyreğine göre daha yavaş olacağını bildirdi. Büyüme hızının düşeceğini ifade eden Babacan, "Hatta
2012'nin tümü için yüzde 5'in daha altında bir büyüme rakamı kimse için sürpriz olmamalı. Çünkü
2012 öyle bir yıl olacak ki herhangi bir ülke için yüzde 3-4 büyüme gıpta edilecek bir rakam
olabilecek" diye konuştu.
MB kararları isabetli
Türkiye'de içerideki aşırı talepten doğan bir enflasyon baskısı gözlemlemediklerini, enflasyonun
bugün Türkiye ekonomisi açısından ciddi bir risk alanı olmadığını ifade eden Babacan, "Daha önemli
risk alanı durgunluk, hatta tam tersine 2009 yılında yaşadığımız gibi bir negatif büyüme. Yani
konsantre olmamız gereken risk alanını o alan olarak görüyoruz. Dolayısıyla bu açıdan baktığımızda
da Merkez Bankamızın aldığı kararlar attığı adımlar son derece isabetli" diye konuştu.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
30
Babacan, yapılan tahminlerin ve piyasa beklentilerinin 2012 yılı itibariyle hedef olan yüzde 5
civarında enflasyonun tutturulabileceği yönünde olduğunu söyledi.
Orta Vadeli Program
Ali Babacan, 2012-2014 Orta Vadeli Programın ne zaman açıklanacağıyla ilgili soruya da Anayasa
gereği 2012 yılı bütçesini TBMM'ye sevk etmeleri gereken tarihin 17 Ekim olduğunu, ancak Orta
Vadeli Programı bu tarihten bir süre önce açıklamayı planladıklarını kaydetti. Eylül sonu Ekim başı
gibi bunun açıklanabileceğini belirten Babacan, önümüzdeki haftalarda G20 Bakanlar toplantısına ve
ardından Dünya Bankası-IMF yıllık toplantılarına katılacağını, Orta Vadeli Programa son noktayı
koymadan önce dünyadaki son gelişmeleri değerlendireceklerini söyledi.
"Büyümeyle ilgili Türkiye bu yılı nasıl kapatacak, öngörünüz nedir" şeklindeki soru üzerine Babacan,
2011 için yüzde 6 civarında büyüme tahmin ettiklerini, ancak bu rakamın 2 ay sonra belki
değişebileceğini bildirdi.
Cari açık
Başbakan Yardımcısı Babacan, cari açıkla ilgili olarak da ekonominin büyüme hızının düşmesinin ve
iç taleple ilgili yavaşlama sinyallerinin cari açık üzerinde olumlu etki yapacağını söyledi. Babacan,
"Biz gelecek yılın cari açığını, bu yılın cari açığından daha düşük bir rakam olarak bekliyoruz" dedi.
Şu anda üzerinde çalıştıkları yapısal tedbirlerin devreye girdiğinde cari açığın önümüzdeki dönemde
basamak basamak düşme trendinde olacağını tahmin ettiklerini anlatan Babacan, tam rakamların Orta
Vadeli Programda yer alacağını kaydetti. Babacan, bugün dünyada likidite bolluğu olduğunu,
dolayısıyla cari açığın finansmanıyla ilgili sorun yaşamadıklarını söyledi.
Türkiye'nin sürdürebileceği cari açık rakamının ne kadar olabileceğine ilişkin soru üzerine de
Babacan, bunun dünya konjonktürü ile çok alakalı olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Bugün kim derdi ki yüzde 9-10 cari açık vereceksiniz ve bu bir sorun olarak algılanmayacak. Bugün
böyle bir ortamdayız. Bu yıl yüzde 9-10 cari açığımız olacak ama kimse bunu risk alanı olarak
görmüyor. Ama öyle bir konjonktür gelir ki yüzde 5-6 bile yüksek olarak değerlendirilebilir. Biz
maliye politikalarını sağlam tuttuktan sonra, bankalarımızı sağlam tuttuktan sonra, yapısal reformlar
konusunda ilerleme sağladıktan sonra bankacılıkla ilgili günlük tedbirlerimizi akılcı ve zamanında
aldıktan sonra bunlar hep yönetilebilir konular. En önemlisi de güveni ön planda tutan ekonomi
politikası."
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
31
Dünyanın en uzun ikinci köprüsü için imzalar atılıyor
İzmit Körfez Geçiş Köprüsü'nün sözleşme imza töreni bugün yapılıyor.
İzmir'i İstanbul'a bağlayacak Gebze-İzmir Otoyol Projesi'nin en önemli bölümü olan İzmit Körfez
Geçiş Köprüsü'nün sözleşme imza töreni bugün yapılacak.
Toplam 10 milyar TL'ye mal olması beklenen otoyol projesinin en önemli ayağı olan bin 700 metrelik
köprü, en geç 45 ayda tamamlanacak. Dünyanın en uzun ikinci köprüsünü Fatih Sultan Mehmet
Köprüsü'nü de yapan Japon IHI inşa edecek. Köprü, 1.4 milyar dolar ile proje içinde en büyük
maliyeti kapsıyor. Otoyol Yatırım İşletme AŞ adı altında şirket kuran projenin yüklenicisi NurolÖzaltın-Makyol-Astaldi-Yüksel-Göçay Ortak Girişim Grubu, bugün IHI ile sözleşme imzalayacak.
Köprü için Çin, Güney Kore ve Japonya'nın önde gelen inşaat firmaları teklifte bulunmuş, teklifleri
değerlendiren ortak girişim grubu, Japon IHI ile anlaşmaya varmıştı. İzmir'i İstanbul'a bağlayacak
Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyol Projesi'nin en önemli bölümü olan İzmit Körfez Geçiş Köprüsü'nün
inşaatına önümüzdeki aylarda başlanacak. İşin yapım aşaması 7 yılda tamamlanacak ve işletme süresi
15 yıl 4 ay olacak. Köprüyü kullanan otomobiller 35 dolar geçiş ücreti ödeyecek. Kamyon ve
otobüslerde bu rakam 50 dolara çıkacak. Otoyolda her kilometre başına da 0.05 dolar talep edilecek.
4 ayrı trafik garantisi
Projede 4 ayrı kesim halinde trafik garantisi verildi. Gebze-Orhangazi kesimi için 40 bin otomobil,
Orhangazi-Bursa (Ovaakça Kavşağı) kesimi için 35 bin otomobil, Bursa (Karacabey Kavşağı)(Balıkesir-Edremit) ayrımı kesimi için 17 bin otomobil, (Balıkesir- Edremit) ayrımı-İzmir kesimi için
23 bin otomobil garantisi verildi. Trafik sayısının garanti edilenin altında kalması nedeniyle oluşacak
gelir kaybı, gelir kaybının olduğu yılı takip eden yılın nisan ayı içerisinde idare tarafından görevli
şirkete ödenecek.
Bursa'da yatırım için imkan arıyor
Almanya'nın Hessen Eyaleti Başbakan Yardımcısı Hahn, Opel yetkililerinin yatırım için
araştırma yaptıklarını ve ilerleyen dönemde gerçekleşeceklerini belirtti.
Almanya'nın Hessen eyaleti Başbakan Yardımcısı Jörg-Uwe Hahn, otomotiv üreticisi Opel'in
yöneticilerini kastederek, "Bana ekonomik ilişkinin çok boyutlu olduğunu, imkanları araştıracaklarını,
ileriye dönük çalışmalar içinde olabileceklerini söylediler" dedi.
Bursa Valisi Şahabettin Harput, kentte bulunan Başbakan Yardımcısı ve beraberindeki heyet onuruna
'Tavacı Recep Usta'da akşam yemeği verdi. Yemeğe Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Başkanı
Celal Sönmez'in yanı sıra iş dünyası temsilcileri ve bürokratlar katıldı.
Hessen Eyaleti Başbakan Yardımcısı Jörg-Uwe Hahn burada yaptığı konuşmada, Bursa'ya gelmeden
önce Hessen'deki Opel yetkilileri ile görüştüğünü söyledi. Yetkililere Bursa'da yatırım imkanlarını
sorduğunu kaydeden Hahn, "Bana ekonomik ilişkinin çok boyutlu olduğunu, Bursa'da yatırım yapacak
imkanları araştıracaklarını söylediler. Bunun da ilerleyen dönemde gerçekleşeceğini düşünüyorum"
diye konuştu. Vali Harput da iki merkez arasında 1,5 yıldır oluşturulan kardeşlik ilişkilerinin devam
ettiğini kaydederek, "Bize Brüksel'de ofis tahsis ettiler. Biz de onlara her türlü bilgi, iletişim ve
danışmanlık hizmeti için ofis tahsis ediyoruz. İş adamlarımızın çalışmalarının yanı sıra üniversite
düzeyinde de çok önemli ilişkilerimiz var. Ortak fuarlar, güvenlik ve trafik hizmetleri gibi alanlarda
çalışma programlarımız var" ifadelerini kullandı.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
32
Yerli malı genelgesi sevindirdi
Kamu kurumlarının yerli ürünü tercih etmesine yönelik genelge iş dünyasında destek topladı.
İşdünyası, "Başbakan'ın talimatı yerine getirilmeli" diyor. Genelgenin yerli sanayiye desteğin
yanı sıra yabancı yatırımı da artırıcı etkisi olacağı belirtiliyor.
Yerli ürün kullanılmasına ilişkin Başbakanlık Genelgesi'ni memnuniyetle karşılayan iş dünyasından
kamuya 'genelgeye hassasiyet gösterin' çağrısı geldi. Tasarruf ve rekabet ilkelerine uygun hareket
edilmesi kaydıyla, Türkiye ihtiyaçlarının yerli ürünlerle karşılanmasının ekonomi açısından büyük
önem taşıdığı ifade edilen genelgeyi, yerli üretimin önünü açacağını belirten iş dünyası temsilcileri,
genelgeyle yerli üretimi teşvik edici çok büyük adımlardan birinin atıldığı görüşünde. Sivil toplum
kuruluşlarının başkanları, şimdi kamu kurum ve kuruluşlarının, uygulamada hassasiyet göstermelerini
bekliyor. İşadamları, uygulama ile ekonomide gözle görülür bir canlanma sağlanacağı, dış ticaret açığı
ve buna bağlı cari açıkla savaşta da önemli bir mesafe kaydedileceği görüşünde birleşiyor. Türk
sanayisinin önemli dernek ve federasyon temsilcilerinin konuya ilişkin görüşleri şöyle oluştu:
TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi:
Özellikle 5'inci madde yerli için çok önemli
Biz bunu kaç yıldır gündeme getiriyorduk. Çok doğru bir genelge. Özellikle bazı kamu kuruluşları,
şartnameyi yazarken, ürün özelliklerini belirtmeden, 'ithal ürün' diye yazıyorlardı ve son derece
yanlıştı. Artık bu genelgeyle, Türkiye'deki üretime, sanayiye zarar veren yaklaşımların da önüne
geçilmiş olacak. İkinci önemli bir husus da, genelgenin 5'inci maddesinde bahsedilen 'ön ödeme' ile
ithalata karşı haksız rekabetin önüne geçilecek. Özellikle sermaye birikimi olmayan işletmelerin
şartları, ithalle aynı olacak. Genelge ayrıca, Türkiye'de üretilmeyen malların üretilmesinde de teşvik
edici olacaktır.
SEDEFED Başkanı Timur Erk:
Savunma ve kimyaya etkisi büyük olacak
Cari açık ve buna bağlı dış ticaret açığı nedeniyle, yeniden "ithal ikame" konuşmaya başladık ki bu
doğrudur. Eskiden üretilen ürünlerin tekrar ülkemizde üretilmesi ve bunları üretirken, sektörlerin
yatırım teşviklerinden faydalandırılması elzemdir. Dolayısıyla 1950-60'ların sloganı olan "Yerli Malı,
Yurdun Malı, Her Türk Onu Kullanmalı" sloganı yeniden hayata geçmeye başlamıştır. Gerçi liberal
ekonomide bu sloganın her yerde uygulanması mümkün olmasa bile bazı yerlerde elzem hale geldi.
Kamu alımlarında yerlinin tercih edilmesi, özellikle savunma sanayi için rol model olarak hazırlanıyor
ve kimya sektörüne de oldukça belirgin bir etki yapacak, diğer sektörlere de örnek olacak
Özet olarak ithal ikamesi mutlaka yapılmalı, bu yapılırken de, sektörler Ar-Ge ve inovasyon
teşvikleriyle artık katma değeri yüksek ürünlere yönelmeli.
MÜSİAD Başkanı Ömer Cihad Vardan:
Kamuda artık farkındalık oluşacak
Kamunun yerli malı kullanması önemli ve yerinde bir genelge. Bu aslında yeni değil. Yönetmelik çok
daha önceden çıkmıştı. Başbakan bu genelgeyle, dış ticaret dengesi sorunu nedeniyle devlet
dairelerinin dikkatini çekmeye çalışıyor. Geçmişte kamu kuruluşları, Türkiye'de benzerleri olduğu
halde, yabancı ürünleri tercih ediyorlardı. Bunların başında da ithal otomobil kullanımı geliyordu.
Şimdi bu genelgeyle, en azından kamu kuruluşları yerli malına öncelik sağlayıp, farkındalık
oluşturacak.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
33
TGSD Başkanı Cem Negrin:
Fiyat farkına mutlaka dikkat edilmesi gerekir
Zamanında bunu Atatürk'de söylemişti. Bana bunu ilkokulda bunu öğretmişlerdi. Aradan kaç sene
geçti şimdi de Başbakan bunu talimat olarak kamuya gönderdi. Resmi Gazete'de yayımlanan bu
talimatın, yerli üreticiye de teşvik niteliğinde olacağına inanıyorum; ancak alımlarda fiyatların mutlaka
yerli mallarla mukayese edilerek yapılması gerekir ve arada çok büyük fark yoksa yerlinin tercih
edilmesi makul olur. Aksi halde, aradaki fiyat farkı, yine vatandaşın cebinden çıkacaktır.
TÜGİK Başkanı Erkan Güral:
Ekonominin canlanması ve yeni pazar için önemli
Öncelikle Sayın Başbakanımıza, yerli üretimin kullanılması yönündeki çağrısından dolayı teşekkür
ediyorum. Bu çağrı, ülkemiz ekonomisinin daha da hareketlenmesi ve ihtiyaçlarımızda öncelikle yerli
üretim mallarımızı kullanmak yeni pazarlar yaratmak açısından son derece önemlidir. Sayın
Başbakanımızın göstermiş olduğu bu duyarlılığa, başta tüm kamu kurum ve kuruluşlarının yetkilileri
ile özel sektör temsilcileri basta olmak üzere Türk halkının sahip çıkacağına yürekten inanıyorum.
ASKON Başkanı Mustafa Koca:
Yan sanayi ve ara malı üretene destek olur
Özellikle Kamu ihalelerinde konulan kotanın yüzde 15'den 25'e yükseltilmesini ASKON olarak biz 3
yıl önce teklif etmiş ve bunun takipçisi olmuştuk. Bu nedenle, Sayın Başbakan'ın önceki gün
yayımlanan bu genelgesi, bizim açımızdan ayrıca sevindirici oldu. Bu talimat yerine geldiğinde,
özellikle yan sanayi ve ara mal yapan sanayicimizi de reel anlamda desteklemiş, ithalat girdimiz de
azalmış olur. Dolayısıyla son derece olumlu bu genelgeyi, tüm kurumların hassasiyetle takip etmesi,
gerek sanayiimiz gerekse ülkemiz ekonomisi için son derece yararlı olur.
TÜRKONFED Başkanı Erdem Çenesiz:
Yerliye destek, yabancıyı çekmek için de olumlu
Türkiye'nin en temel sorunlarından biri olan cari açığın giderilmesi için atılacak en önemli adımlardan
biri üretim yapısının değiştirilmesidir. Üretim yapısının değiştirilebilmesi için çeşitli mekanizmaların
birbirini destekleyecek şekilde devreye sokulması gerekmektedir. Bu çerçevede Türkiye'de üretilmiş
malların tercih edilmesi bu mekanizmalardan biri olarak görülebilir. Türkiye'de üretilen malların
kullanımını desteklemek, gerek yerli yatırımcıya destek, gerekse yabancı sermayeyi Türkiye'ye
çekmek için olumlu bir yaklaşımdır. Bu doğrultuda yayınlanan Başbakanlık genelgesini olumlu
buluyoruz.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
34
TL'nin değeri 2003 düzeyine yaklaştı
Geçen ay Türk Lirası'nda döviz sepetine karşı değer kaybı, Merkez Bankası'nın TÜFE bazlı
Reel Kur Endeksi'ne göre yüzde 5.3, ÜFE bazlı endekse göre de yüzde 4.4 düzeyinde gerçekleşti.
Döviz kurunda son aylarda hızlanan artışlar sonucunda Türk Lirası'nın gerileyen değeri 2003 yılı
düzeyine oldukça yaklaştı. TL'de ağustos ayında yüzde 5 dolayında gerçekleşen döviz sepeti
karşısındaki değer kaybı, yılın ilk sekiz ayı itibariyle yaklaşık yüzde 17'ye ulaştı.
Merkez Bankası'nın, Türkiye ve ticaret yaptığı ülkelerin fiyat gelişmelerine göre hesapladığı Tüketici
Fiyatları Endeksi (TÜFE) ve Üretici Fiyatları Endeksi (ÜFE) bazlı Reel Efektif Döviz Kuru
Endekslerinin ağustos ayı değerlerini açıkladı. Buna göre TÜFE bazlı endeksin temmuz ayında 110,39
olan değeri, küresel ekonomideki istikrarsızlığın da etkisiyle yaşanan kur artışlarının hızlanması
sonucu yüzde 5.3 düşerek ağustos ayında 104,53'e kadar indi. Endeksin geçen yılın ağustos ayında
127,41 olan değeri, ekimde 131.73'e kadar yükseldikten sonra, düşüşe geçmiş, başka bir deyişle TL,
döviz sepeti karşısında değer yitirmeye başlamıştı.
Reel efektif kur endeks değerinin yükselmesi, TL'nin reel olarak değer kazandığını, diğer bir anlatımla
Türk mallarının yabancı mallar cinsinden pahalandığını; düşmesi ise bunun tersini gösteriyor. Değerin
100'ün üstünde olması baz yılına göre TL'nin daha değerli; altında olması ise değerinin daha düşük
olduğu anlamına geliyor.
Sekiz ayda yüzde 17 değer kaybı
Endeksin ağustos ayındaki düzeyi, TL'nin döviz sepeti karşısında bu yılın ocak-ağustos döneminde
yüzde 17.2, son bir yılda ise yüzde 18 değer yitirdiğini ortaya koyuyor.
Bu arada Türkiye ve ticaret yaptığı ülkelerin üretici fiyat endeksleri (ÜFE) baz alınarak yapılan
hesaplama da TL'nin, döviz sepetine karşı reel olarak ağustos ayında yüzde 4.4, ocak-ağustos
döneminde yüzde 16.1, son bir yılda ise yüzde 17.7 değer yitirdiğini gösteriyor.
Türkiye ekonomisinde başlıca risk alanı olan cari açıkta bu yılki hızlı büyümenin, TL'deki değer kaybı
sürecine rağmen yaşandığı dikkati çekiyor. Ancak kurlardaki yükseliş-TL'deki değer kaybının
hızlanmasının, hızlı ithalat artışı ve cari açıktaki büyümeyi baskılaması beklenirken, ağustostan
itibaren enflasyonu yukarı çekmeye başladığı görülüyor.
TL'nin değeri 8 yıl önceye döndü
Reel kur endekslerinin değerinin, baz yılı olan 2003'e çok yaklaştığı, TL'nin dövizlere karşı
değerliliğini önemli ölçüde yitirdiği görülüyor. 2003 temel yıllı endeksin anılan yıl 100 kabul edilen
değerinin, arada çok yüksek düzeyleri gördükten sonra bu yıl ağustos ayı itibariyle 104.5 dolayına
inmesi TL'nin 2003'e göre yüzde 4.3 değerli olduğu anlamına geliyor. Alt endeksler ise ağustos
itibariyle TL'nin gelişmekte olan ülke paralarına karşı değerinin 2003'tekinin yüzde 12.9 altına
inerken, gelişmiş ülkelere göre ise hala yüzde 11.9 değerli olduğuna işaret ediyor.
ÜFE bazlı endeks baz alındığında ise TL'de 2003'e göre değerliliğin ağustos itibariyle yüzde 2.3'e
kadar gerilediği görülüyor.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
35
Döviz kurunda son aylarda hızlanan artışlar sonucunda Türk Lirası'nın gerileyen değeri 2003 yılı
düzeyine oldukça yaklaştı. TL'de ağustos ayında yüzde 5 dolayında gerçekleşen döviz sepeti
karşısındaki değer kaybı, yılın ilk sekiz ayı itibariyle yaklaşık yüzde 17'ye ulaştı.
Merkez Bankası'nın, Türkiye ve ticaret yaptığı ülkelerin fiyat gelişmelerine göre hesapladığı Tüketici
Fiyatları Endeksi (TÜFE) ve Üretici Fiyatları Endeksi (ÜFE) bazlı Reel Efektif Döviz Kuru
Endekslerinin ağustos ayı değerlerini açıkladı. Buna göre TÜFE bazlı endeksin temmuz ayında 110,39
olan değeri, küresel ekonomideki istikrarsızlığın da etkisiyle yaşanan kur artışlarının hızlanması
sonucu yüzde 5.3 düşerek ağustos ayında 104,53'e kadar indi. Endeksin geçen yılın ağustos ayında
127,41 olan değeri, ekimde 131.73'e kadar yükseldikten sonra, düşüşe geçmiş, başka bir deyişle TL,
döviz sepeti karşısında değer yitirmeye başlamıştı.
Reel efektif kur endeks değerinin yükselmesi, TL'nin reel olarak değer kazandığını, diğer bir anlatımla
Türk mallarının yabancı mallar cinsinden pahalandığını; düşmesi ise bunun tersini gösteriyor. Değerin
100'ün üstünde olması baz yılına göre TL'nin daha değerli; altında olması ise değerinin daha düşük
olduğu anlamına geliyor.
Sekiz ayda yüzde 17 değer kaybı
Endeksin ağustos ayındaki düzeyi, TL'nin döviz sepeti karşısında bu yılın ocak-ağustos döneminde
yüzde 17.2, son bir yılda ise yüzde 18 değer yitirdiğini ortaya koyuyor.
Bu arada Türkiye ve ticaret yaptığı ülkelerin üretici fiyat endeksleri (ÜFE) baz alınarak yapılan
hesaplama da TL'nin, döviz sepetine karşı reel olarak ağustos ayında yüzde 4.4, ocak-ağustos
döneminde yüzde 16.1, son bir yılda ise yüzde 17.7 değer yitirdiğini gösteriyor.
Türkiye ekonomisinde başlıca risk alanı olan cari açıkta bu yılki hızlı büyümenin, TL'deki değer kaybı
sürecine rağmen yaşandığı dikkati çekiyor. Ancak kurlardaki yükseliş-TL'deki değer kaybının
hızlanmasının, hızlı ithalat artışı ve cari açıktaki büyümeyi baskılaması beklenirken, ağustostan
itibaren enflasyonu yukarı çekmeye başladığı görülüyor.
TL'nin değeri 8 yıl önceye döndü
Reel kur endekslerinin değerinin, baz yılı olan 2003'e çok yaklaştığı, TL'nin dövizlere karşı
değerliliğini önemli ölçüde yitirdiği görülüyor. 2003 temel yıllı endeksin anılan yıl 100 kabul edilen
değerinin, arada çok yüksek düzeyleri gördükten sonra bu yıl ağustos ayı itibariyle 104.5 dolayına
inmesi TL'nin 2003'e göre yüzde 4.3 değerli olduğu anlamına geliyor. Alt endeksler ise ağustos
itibariyle TL'nin gelişmekte olan ülke paralarına karşı değerinin 2003'tekinin yüzde 12.9 altına
inerken, gelişmiş ülkelere göre ise hala yüzde 11.9 değerli olduğuna işaret ediyor.
ÜFE bazlı endeks baz alındığında ise TL'de 2003'e göre değerliliğin ağustos itibariyle yüzde 2.3'e
kadar gerilediği görülüyor.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
36
Reel Efektif Döviz Kuru (2003=100)
TÜFE BAZLI ENDEKS
GENEL
ÜFE BAZLI
ENDEKS
Gelişmekte ol.
Gelişmiş Ülkeler
ülkeler bazlı
bazlı
Ağustos 10
127,41
104,62
137,14
124,35
Eylül 10
129,05
106,45
138,67
124,53
Ekim 10
131,73
110,46
140,69
125,54
Kasım 10
131,71
110,35
140,72
124,75
Aralık 10
126,24
103,69
135,87
121,89
Ocak 11
121,94
99,66
131,50
118,74
Şubat 11
118,35
97,51
127,23
115,57
Mart 11
116,79
96,82
125,27
114,41
Nisan 11
119,24
99,61
127,53
115,59
Mayıs 11
118,19
98,50
126,51
112,41
Haziran 11
114,23
95,23
122,26
110,26
Temmuz 11
110,39
91,65
118,34
107,03
Ağustos 11
104,53
87,14
111,88
102,29
TL'nin değerindeki değişim (%)
Ağustos
-5,3
-4,9
-5,5
-4,4
Ocak-ağustos
-17,2
-16,0
-17,7
-16,1
Son bir yıl
-18,0
-16,7
-18,4
-17,7
2003'e göre
4,5
-12,9
11,9
2,3
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
37
Osman AROLAT… Doğru yere odaklanmak
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, EMD'nin sohbet toplantısına katılıp bakanlığının yeni
yapılanması ve çalışmaları hakkında bilgi verip soruları yanıtladı. Bakanın konuşmasında altını çizdiği
iki konu bana göre doğru yere odaklandığını gösteriyordu. Bunlardan biri ülkemizin en önemli
zenginliğinin yer üstündeki toplum insan yapımız olduğu saptamasıydı. Diğeri, üretimin ve ekonomik
istikrarın vazgeçilmezliğiydi. O nedenle doğru yere odaklanmanın öneminin altını ben de bir kez daha
çizmek istedim.
NOT:İsmini ve iletişim bilgisini vermeden eleştiri yapan okuruma yanıt:
Bakanın toplantısından döndüğüm de "isimsiz" bir e-mail ile karşılaştım. Bir Kalkınma Ajansı yetkilisi
olduğu izlenimi veren kişi, benim dünkü yazımda Kalkınma Ajansı konusundaki eleştirimin "Kulaktan
dolma bilgilere" dayandığını, bir KOBI yöneticisinden duymuşsam haksızlık ettiğimi söylüyordu.
Adını ve ulaşım bilgisini vermediği için kendisine buradan yanıt vermek zorunda kaldım. Bakan da
benzeri eleştiriler yapıyor. Kalkınma Bakanlığı üç saatlik Ekonomik Kurul toplantısındaki tartışmadan
sonra, olumsuzlukları giderici değişiklik çalışmalarına başlamış durumda. İsterseniz bana yaptığınız
eleştirilerin benzerini onlara da yapın.
'İyi bir adım ve başka beklentiler" başlıklı dünkü yazımda Bilim Sanayi ve Teknoloji bakanlığının
OSB'lerde yatırımcılara "Bedelsiz arsa" tahsisinin iyi bir adım olduğunu belirtip, kalkınma ajansları,
Kobi'lerin Kredi Garanti Fonundan yeterince yararlanamamaları, teşvikte 4'lü katagoride illerin
itirazları gibi konularda bazı eksikliklerden söz etmiştim.
O nedenle Ekonomi Muhabirleri Derneği'nin davetiyle dün sabah sohbete katılıp bakanlığının yeni
yapısı ve çalışmalarını anlatacak Nihat Ergün'ün toplantısına gittim konuşması öncesi, kahvaltı
sırasında yazımda yer alan uyarı ve eleştirileri ona da ilettim. Ergün, Kalkınma Ajansı konusunu
Ekonomik kurulda uzun uzun tartıştıklarını, uygulamada istenen verimin alınamadığı için Kalkınma
Bakanlığının sistemde revizyon çalışması yapacaklarını, söyledi. Her yıl bölgelerde bir kent valisinin
başkanlığının da bazı yerlerde sorunlar yarattığını kabul etti. Yeni Teşvik sistemiyle ilgili çalışmaların
sürdüğünü, şikayetlerin de gözden geçirildiğini, yıl başına kadar bölgeler sisteminin değişmeyeceği
ama yenilenmeye gidileceğini belirtti. Teşvik'te bugünkü uygulamanın 2002 yılı illerin gelişmişlik
verilerine göre düzenlenmiş olduğunu, şimdi elde yeni TÜİK verileri bulunduğunu, buna göre
değişimlere gidebileceklerini söyledi. Kredi Garanti Fonu uygulamasında çoklu bir yapılaşma
olmasının sistemin yeterince iyi işlemesini engellediğini, yeni dönemde yeni önlemlerle bürokratik
yapıyı azaltmayı amaçladıklarını daha çok KOBİ'nin sistemden yararlanacağı yolların bulunacağının
altını çizdi.
Bakan Ergün sohbet sırasında da hem bakanlığının yeni yapısı, çalışma alanları ile ilgili bilgiler verdi.
Hem eleştirilere konu olan TÜBA, Tübitak düzenlemelerindeki tutumlarını anlattı. Hem de çok net ve
özel bir şekilde 2023'e hedefler koyan bir ülke olarak "Siyasi istikrarlı ülkelerde ekonomik istikrar
istikrarın olması gerektiğini bilerek, Türkiye hedeflerine sanayiyi koyarak ulaşacaktır. Ama sadece
üreterek değil, ileri teknolojik ürünleri yüzde 5'ten yüzde 20'ye çıkararak, Ar-Ge payını binde 8'den
yüzde 2'ye ulaştırarak bunu yapabileceğimizi bilmeliyiz" değerlendirmesini yaptı.
Ergün, Tübitak'ta teknolojiyi geliştirmek ve sanayinin hizmetine daha çok sunmak için yeni
düzenlemelere gitme kararında olduklarını TÜBA'da ise temel bilimlerdeki araştırmaları
gerçekleştirmeye dönük düzenleme yapma kararında olduklarını söyledi. Üye seçiminde tek kriterin
ideolojik yaklaşımlar, sağcı solcu nitelemeleri değil, sadece ve sadece ölçülebilir uluslar arası başarı
olacağını açıkladı. Tübitak ve TÜBA'da özgürlük esaslı bir ortamı amaçladıklarını ifade etti. YÖK,
Hükümet ve TÜBA'dan üçte bir kontenjanlarında da kriterin bu bilimsel ölçüte dayanacağını söyledi.
Ayrıca her yıl yurt dışındaki bilim adamlarını davet ederek onlarla toplantılar yapacaklarını, bazı
projelerine de destek vereceklerini açıkladı.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
08.09.11
38
Türkiye'nin zenginliğinin yer altında değil, yer üstünde toplum içinde, insanımızda olduğunu
unutmadan birlikte, kimseyi dışlamadan üretime katkılarını sağlayacak çalışmalar yapmamız
gerektiğini ifade etti. Zorlukları aşmada bunun önemini belirtti.
Suriye , İsrail ilişkilerinden teşviklere, yerli otomobil üretiminden yarı zamanlı çalışma ve kıdem
tazminatına çeşitli konularda kendisine yöneltilen sorulara yanıt verdi.
Ergün'ün sohbetinde "Üretimi esas alan bir ülke olma gereği" ve "bunun için en büyük değerimizin
insanımız olduğunu unutmadan, dışlayıcı değil birleştirici politikalar üretmekten geçtiğini" israrla
söylemesi "doğru yere odaklandığını" gösteriyor.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
Download