Mart-1981 İNSANI FAZİLETLER YÜCELTEN AHLAKİ ع ۪ظ ٍيم َ ق ٍ َُواِنَّ َك لَ َع ٰلى ُخل (Kalem: 4) Muhterem Müslümanlar! Yüce Allah insanları diğer varlıklara nispetle üstün ve en mükemmel bir biçimde yaratmıştır. Bu üstünlük Allah'ın biz kullarına verdiği akıl, idrak, düşünce ve iyiyi kötüden ayırt edebilme gücünden kaynaklanmaktadır. Bize verilen bu kabiliyetlerin her birini gereğince kullanamadığımız takdirde bundan mes'ul olacağımızı ve hesaba çekileceğimizi her an düşünmeliyiz. Bütün davranışlarımızı kontrol altına almak suretiyle yaratılışımızdaki gayeye uygun yaşayıp yaşamadığımızın muhasebesini yapabilmeliyiz. Bu açıdan bakıldığı zaman müslüman, aklını kullanarak düşünen, karşılaştığı hadiselerin neden ve niçinini düşünüp, İslam’ın koyduğu ölçülere sarılarak her hadisenin üstesinden gelmeyi başaran, geçici heves ve kazançlar yerine ebedi huzur ve saadeti tercih edebilen kişidir. İnsana ebedi huzur ve saadetin yolunu açan ahlaki faziletler, dinimizin üstün prensiplerinin en başında yerini almıştır. Nitekim Peygamber (S.A.V.) efendimiz "ben ahlaki faziletleri tamamlamak üzere gönderildim" buyurmak suretiyle Peygamber olarak Cenabı Hak tarafından gönderilişinin gayesini özetlemiştir. İslam dininin ortaya koyduğu ahlaki prensipleri baştan sona incelediğimiz zaman bütününün insanı yücelten, dünyada huzur, ahirette ise ebedi saadete ulaştıran kurallar olduğunu görürüz. Dinimizin yüce kurallarının önemlilerinden bazılarını burada hatırlatırken müslümanlar olarak hepimizin bu kuralları benimseyip, önce bilfiil kendi nefsimizde tatbik edip yaşamak ana hedefimiz olmalıdır. Muhterem Müslümanlar, Ben müslümanım diyen ve bu yüce duyguyu sönmez bir hidayet meşalesi olarak kendisine rehber edinen genç ihtiyar bütün müslümanlarda ahlaki yaşayışın en güzel örnekleri her zaman ve her yerde görülüp müşahede edilmelidir. İşte bunun içindir ki müslüman ince ruhlu olup bütün insanları bazı hatalarıyla de olsa sevip sayabilmelidir. Müslüman, başkalarının karşılaştığı zorluklardan, elem ve acılardan etkilenen, başkalarının elem ve acılarını kendi nefsinde duyup onlara her türlü yardım elini uzatan kişidir. İnce ruhluluk, toplumdaki en küçük bir olayın acısını kendi kalbinde hissedip, kendi elindeki maddi ve manevi imkânları bu huzursuzluğun giderilmesi İçin çalıştırmak müslümanın en bariz özelliğidir. Müslüman, yumuşak huylu, ölçülü, herkese güler yüzle muamele eden ve nezaket kurallarının her türlüsüne riayet eden kişidir. Müslüman, gönül yıkıcı, kalp kırıcı değil, gönülleri sevindiren, kalplere huzur ve güven duygusunu yerleştirip sevginin ve saygının biricik timsali olan kişidir. Müslüman ağırbaşlı, her hadiseyi akıl ve mantık süzgecinden geçiren, soğukkanlılıkla hadiselerin neden ve niçinini araştırarak, alınması gereken tedbirlerin en güzelini alabilen kimsedir. Müslüman ailesine, milletine ve bütün insanlık alemine yararlı olmayı kendisine ideal olarak seçmiş, bu uğurda engel tanımayan ve her türlü güçlüğü yenerek azim, cesaret ve irade gücüne sahip, çalışmayı üstün bir ideal olarak benimsemiş kişidir. Müslüman; dini ve milli gayelerin bütününü kutsal bilip, bu konuda tembellik ve ihmal göstermeyen, çalışkan, fedakar, memleket ve milletinin yararına olan her hususta zorluklara tahammül etmesini bilen, cesaretle işinin üzerine yürüyen, meydanı başkalarına bırakmayan, sabredebilen ve mutlaka başarıya ulaşmanın yollarını arayan ve ondan sonra da sonucu Cenabı Allah'ın takdirine boyun eğerek, gönül huzuru içinde hayırlı sonucu bekleyen kişidir. Müslüman edebe ve ahlak kurallarına aykırı her davranış karşısında vicdanı sızlayan, kötülüklerin ortadan kaldırılması hususunda üzerine düşeni yapan, örf ve adetlerine sıkı sıkıya bağlı, ar ve haya duygusuna sahip örnek kişidir. Müslüman çaresizlerin elinden tutan, başkalarına karşı yardımı kaçınılmaz vazife bilen, maddi ve manevi bütün gücünü ailesi, yakınları, vatan ve milleti için seve seve harcayabilen kişidir. Sonuç olarak müslüman her yerde, vatan ve milletin yararına olan her konuda, yaşayışı ile tutumu ile örnek alınmayı başarabilen üstün bir kişidir.