2007 YILI TÜBİTAK BİLİM, HİZMET ve TEŞVİK ÖDÜLLERİ

advertisement
2007 YILI TÜBĐTAK BĐLĐM, HĐZMET ve TEŞVĐK ÖDÜLLERĐ,
TÜBĐTAK ÖZEL ÖDÜLÜ
ve
TÜBĐTAK-TWAS TEŞVĐK ÖDÜLÜ TÖRENĐ KONUŞMA METNĐ
SAYIN PROF.DR. MEHMET AYDIN*
DEVLET BAKANI
26 ARALIK 2007
Sayın Cumhurbaşkanım,
Değerli Konuklar,
Törenimize teşrif ettiğiniz için ben de, hem kendi adıma hem de
Kurumumuz adına ve ödül alan arkadaşlarımız adına minnet ve şükran
duygularımı iletmek istiyorum. Ayrıca çok çalışıp, çok emek verip ödül
kazanma konumuna, durumuna gelen arkadaşlarıma da, son beş senelik
siyasi hayatımı bir tarafa bırakırsanız, bütün ömrünü kitapların içinde,
üniversitede geçirmiş bir insan olarak onları da tebrik ediyorum.Bunun hem
kendileri için hem ülkemiz için ne kadar önemli ve ne kadar değerli
olduğunu ifade etmek istiyorum.
Bizim kültürümüzün çok güzel bir deyişi vardır, sözü vardır; "Marifet iltifata
tabiidir" derler. Marifet dediğimiz şey esasında hayata giren, hayatı
şekillendiren, hayatta işe yarayan bilgi demektir. Sadece kitapta kalan bilgi
değil, zihinde kalan bilgi değil; kültür olan, tarih olan, medeniyet olan,
teknoloji olan, işe yarayan ve insan hayatının kalitesini yükselten bilgidir
marifet dediğimiz şey. Ve elbette gerçekten bunun iltifata mazhar olması
gerekiyor. Nedir iltifat? Bugün bu toplantının, bu ödül toplantısının böyle bir
makamda yapılması, böyle bir huzurda yapılması, seçkin bilim
adamlarımızın, bilimi destekleyenlerin huzurunda ve onlarla birlikte
yapılması bence iltifatın sonu değil ama başlangıcıdır. Peki sonu nedir?
Aslında iltifatın sonu yoktur.
Bir ülkede bilimin gelişmesi ve bilim insanının yetişmesi için sadece
güleryüz yetmiyor. Sayın YETĐŞ'in dediği gibi evvela her yeriyle bilimin
desteklenmesi lazım. Benden önce konuşan bilim insanı arkadaşlarımın
*
Sayın Bakan konuşmasını irticalen yapmıştır.
konuşmaları da dikkatimi çekti. Konuşmalarını sadece kendi dar alanlarıyla,
ödül aldıkları alanlarla sınırlandırmadılar. Anne ve babaları dahil ilgili pek
çok insana, hocalarına göndermeler yaptılar, atıfta bulundurlar. Bu da
gösteriyor ki, bilim dediğimiz şey esasında bir iklimde doğuyor, bir iklimde,
bir ortamda gelişiyor. Ve bu ortamda var olan her faktörün, her yapıcı
unsurunun o 'marifet iltifata tabiidir’ sözüyle kastedilen mananın özünde
buluşması gerekiyor. O olmalı ki, koca bir ömür bir laboratuarda, koca bir
ömür kitaplar arasında harcanabilsin. Kolay değildir, gerçekten çetin yoldur;
çocukları için, aileleri için, çevresi için çok zor bir yoldur. Bu bakımdan her
şey iltifata layıktır ama bilim kadar teknolojik buluş kadar iltifata tabii olan
başka bir şey düşünemiyorum. Ve şükrediyorum ki, memnuniyetle ifade
ediyorum ki, ülkemizde de bu kültür hızla kökleşiyor, hızla gelişiyor. Yani o
muhit, yani o iklim gittikçe güç kazanıyor. O iklimin temel faktörlerini,
temel
özelliklerini
hepimiz biliyoruz;
bilimin
büyüyebilmesi için
ortamın rasyonel olması lazım, bilimsel zihniyetin gitgide güçlenmesi
lazım. Ampirik akıl dediğimiz gücün güçlenmesi gerekiyor. Ve bunların
birlikte bulunması gerekiyor; siyasi istikrar gerekiyor, ekonomik istikrar
gerekiyor.
Bugün bilim, bilimsel araştırma ve teknoloji meselesi aynı zamanda bir
kalkınma, bir refah meselesidir.
Bilim hep önemli oldu, teknoloji hep
önemli oldu, bundan,dolayı da zaten insanlık tarihi önemli ölçüde bütünüyle değil, tabiidir ki, başka faktörler de var- önemli ölçüde bilimin ve
teknolojinin gelişme tarihidir. Bilim her zaman güç oldu, bilim her zaman
kudret oldu, teknoloji de öyle oldu. Ama günümüzde bu husus çok daha
önemlidir, çok daha fazla anlam ifade etmektedir. Çünkü artık
bugünün bilimi ve teknolojisi adeta hıza meydan okuyan bir nitelikte
gelişiyor, bir nitelikte büyüyor. Belki bundan yüz sene, ikiyüz sene önce
yavaş yürüyen, yavaş terakki eden, bilimde ve teknolojide yavaş yavaş
geri kalıyordu, ama eğer bilimde ilerleme çok hızlı oluyorsa, teknolojide
ilerleme çok hızlı oluyorsa, açıca söyleyeyim geride kalma da çok hızlı
oluyor, yarıştan geriye düşme de çok hızlı oluyor. Dolayısıyla, bizim bu
konuda geri kalma veya bu konuyu ihmal etmek gibi bir lüksümüz olamaz.
Ve yine Sayın YETĐŞ'in dediği gibi gerçekten dört beş senedir biz
elimizden gelen bütün gücü bilimsel ve teknolojik araştırmanın hizmetine
sunmak için gayret ettik ve bu çaba bundan sonra da artarak devam
edecektir. Çünkü biliyoruz ki, bilimin ve teknolojinin olmadığı yerde güzel
olan, yararlı olan başka pek çok şey de olmaz. Bugün sadece hastalığın
tedavisi için değil, ekonominin istikrarlı olması için değil adeta var olmak
ve yok olmak meselesi açısından bile bilim ve teknoloji hayati anlam ifade
ediyor. Sadece teknolojiye sahip olmak yetmiyor, bilime, bilimsel zihniyete
sahip olmak yetmiyor. Bu bilimin ve bu teknolojinin bizatihi kendimiz
tarafından üretilmesi gerekiyor. Bu kendimiz tarafından üretilerek sahip
olma meselesi, her şeyden önce günümüzde bir güvenlik meselesidir. Bu
yüzden “var oluş, yok oluş” sözünü bilerek kullandım. Kendi bilimini ve
teknolojisini üretemeyen ülkelerin güvenlikleri tehlike altındadır, güvenlikleri
risktedir. Çünkü artık savaşlar da bundan sonra hatta şu anda bile önemli
ölçüde teknoloji ile yürütülen faaliyetlerdir. Silahlı Kuvvetlerimizin en son
gerçekleştirdiği sınır harekatına dikkat edersek, orada teknoloji boyutunun
gerçekten ne kadar hayati öneme sahip olduğunu, hemen görürüz. Hiç
şüphe yoktur ki bu, önümüzdeki yıllarda daha fazla böyle olacaktır.
O bakımdan, hepimizin bilimsel düşüncenin, bilimsel faaliyetin teknolojinin
arkasında olmamız lazım, yanında durmamız lazım. Bunu belki bilimle
doğrudan ilgili olmayan davranışlarımızdan, tutumlarımızdan ve
düşüncelerimizden ayrı tutmamız lazım. Yani açıkça şunu demek
istiyorum: bilimsel gelişme hiçbir dar düşünceye kurban edilemez, bilimsel
başarı hiçbir dini anlayışa, hiçbir ideolojik anlayışa, hiçbir siyasi anlayışa
kurban edilemez. Çünkü bilimde gerilik, zaten bütün bunların hepsi de, bir
bakıma gerilik anlamına geliyor. Bilimsel
düşünce
yoksa,
siyasetinizi
bugünün
dünyasında yürütemezsiniz; bilimsel düşünce
yoksa, bilimsellikle birlikte yürüyen bilimle
birlikte
yürüyen
bir
ekonomik hayat da olmayacaktır. Şöyle veya böyle olsa bile, o
ekonominin zaten sürdürebilir bir ekonomi olması mümkün olmayacaktır.
Bunlar olmayınca da toplumdaki hayat kalitesinin yüksek olduğu asla dile
getirilemeyecektir. Öyle bir noktaya geldik ki, ya birinci ligde yarışanlarla
birlikte yarışacağız ve kendi onurumuza, kendi tarihimize, kendi medeniyet
değerlerimize uygun ve layık bir çağda hayatımız olacak. Ya da bu konuda
gerçek anlamda var olmayla, var olmama arasında sıkışıp kalma söz
konusu olacaktır. O yüzden, tekrar ederek sözlerimi bitiriyorum. Bilimsel
ilerleme ve teknolojik terakki, ortak insani maceramızda varlık nedenimiz
haline gelmiştir. Bilimi ne kadar desteklersek az gelir ve bilim insanlarımız
da , eminim, bu desteği yani bu marifeti, iltifatı görmezden gelmezler.; onun
hakkını layıkıyla verirler.
Siyasi değerlendirmelerimiz farklı olabilir, dünya görüşlerimiz farklı olabilir,
hayat tarzlarımız farklı olabilir, ama bilimsel düşünce, bilimsel terakki,
teknolojik gelişim hepimizin işidir ve ona hepimiz muhtacız. Tekrar
teşriflerinizden dolayı teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
Download