Lozan: “Yüz yıllık hesaplaşmanın” ilk adımı

advertisement
On5yirmi5.com
Lozan: “Yüz yıllık hesaplaşmanın” ilk adımı...
1856-1922 arasındaki süre, Osmanlı’nın var olma mücadelesi ve sömürgeci güçlerin
dağılacak imparatorluğun topraklarını paylaşma hazırlıklarından ibarettir. Aslında
Osmanlı, 1878 Berlin Anlaşması ile fiilen sonlanmıştır, devamını oksijen çadırında
geçirmiştir.
Yayın Tarihi : 3 Ekim 2016 Pazartesi (oluşturma : 10/9/2017)
Ardan Zentürk Star gazetesindeki yazısında Lozan'ın hangi şartlar altında imzalandığını, o günden
bugüne kadar emperyal güçlerin Türkiye planlarını, yüzyıldır süren hesaplaşmayıve bu çerçevede
15 Temmuz'un anlamını sorguluyor....
Osmanlı İmparatorluğu’nun 1922’de sonlanan öyküsünün başlangıcı, İngiltere ve Fransa ile
müttefik olarak Rusya’ya karşı girdiği Kırım Savaşı’dır (1853-1856). Savaş Rusya’nın yenilgisiyle
sonlanmış gibi görünmektedir, ama, tarih, asıl kurbanın Osmanlı olduğunu, 1856’da imzalanan Paris Anlaşması’yla dağılma sürecinin başladığını gösteriyor. Kağıt üstünde “galipler safında”
görülen Osmanlı’ya, “Hıristiyan azınlık hakları” senedinin imzalatılması, İngiltere’nin Kudüs,
Rusya’nın da Patrikhane üzerinde söz hakkı sürecinin başlatılması tarihin en ilginç çelişkilerinden
biridir.
Osmanlı İmparatorluğu, sömürgeci güçlerin arasındaki bir savaşa katılmış ve devamında asla kendini
toparlayamamıştır. Belki de, cumhuriyeti kuran kadronun 2.Dünya Savaşı’na katılmama kararlılığı, Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye’nin bu trajik deneyimine dayanmaktadır. Tabii bir de, İttihat Terakki’
nin imparatorluğu sürüklediği Birinci Dünya Savaşı felaketinin korkunç anılarına...
1856-1922 arasındaki süre, Osmanlı’nın var olma mücadelesi ve sömürgeci güçlerin dağılacak
imparatorluğun topraklarını paylaşma hazırlıklarından ibarettir. Aslında Osmanlı, 1878 Berlin
Anlaşması ile fiilen sonlanmıştır, devamını oksijen çadırında geçirmiştir.
Yıkıcı darbe ABD’den geldi...
Amerika 20’nci yüzyıla, “süper güç olma hedefli” stratejiyle girdi. 1913-1921 arasında
Beyazsaray’da oturan Başkan Woodrow Wilson çok önemlidir. Wilson, ilk kez 1914 yılında
Bolşevik lider Lenin tarafından dile getirilen “ulusların kendikaderini tayin hakkı” kavramını hızla
benimsemiş, bu kavramın Avrupa’nın büyük imparatorluklarını (bu arada Osmanlı’yı) dağıtacak bir
kavram olarak kullanılmasının yolunu açmıştır. “Demokrasinin yayılması” kavramını ise meşruti
krallıkların yıkılması yönünde Amerikan çıkarları için kullanan ilk başkandır.
Birinci Dünya Savaşı’nın 1918 ateşkesiyle sonlanmasından sonra 1919 Paris Barış Konferansı, bu
zeminde toplanmış, İngiltere Başbakanı David Lloyd George, ABD Başkanı Woodrow Wilson ve
Fransa Başbakanı Georges Clemenceau tam 145 kez üçlü toplantı yaparak savaş sonrasının
dünyasını belirlemişlerdir.
Günümüz İsrail devletinin de temelinin atıldığı Konferans’tan tarihimize yansıyan, Osmanlı’nın
Ortadoğu’daki topraklarının 1916 tarihli gizli Sykes-PicotAnlaşması
çerçevesinde bölüşülmesinin yanında, Trakya ve Batı Anadolu’nun İngiliz egemenliğini “Küçük
Asya”ya taşıyacak planla Yunanistan’a verilmesi, Ermenistan-Kürdistan’ın kurulması ve geri kalan
Anadolu topraklarının da Amerikan manda yönetimine terk edilmesidir.
23 Nisan 1920’de kurulan “Gazi” Meclis eliyle yürütülen Kurtuluş Savaşı, bu planı tarihe
gömmüştür.
Bu nedenle, 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Anlaşması’na, “TürkiyeCumhuriyeti’nin tapu senedi”
diyoruz. Bugün yaşadığımız vahim olaylar bize bir gerçeği gösteriyor: Devletler imkan ve
kabiliyetlerinin gücü oranında hedeflerine ulaşabilirler.
Günümüzün krizi orada başladı...
ABD, Lozan’da imzacı değil, gözlemciydi, anlaşmadan hemen sonra Türkiye ile “Dostluk ve Ticaret
Anlaşması”nı imzalamıştır. Anlaşma, Amerikan Kongresi’nde onaylanmadı!..
Amerikan yönetimi, 1923-1927 arasında, Ankara’ya ilk büyükelçisini göndermek için “Musul
sorunu” nedeniyle Anadolu’da İngilizler’in çıkardığı isyanların sonucunu bekledi!.. Beklentisi, genç
cumhuriyetin bu belalardan kurtulamayacağı yönündeydi...Türk Kurtuluş Savaşı’nın Wilson
Doktrini’nin uzantısı olarak kabul edilen ve günümüz İsrail’i gibi ABD’nin bölgedeki ileri karakolu
görevi üstlenecek “Büyük Ermenistan” ve “Kürdistan” projelerini gömmüş olmasını “günü
geldiğinde çözülecek bir mesele olarak” kabul etti. FETÖ ve PKK’nın 40 yıllık mazisini bir tesadüf
olarak görebilir miyiz, hayır!..
Kıbrıs sorunu nedeniyle Ankara’ya ulaştırılan 5 Haziran 1964 tarihli Johnson Mektubu, 1974 Kıbrıs
Harekatı sonrası bir NATO müttefikine konulan “silahambargosu”, hep bu uzun hedefli stratejinin
doğal sonuçlarıydı.
Bugün de, gözümüzün içine bakarak PKK ile müttefikliği sürdürüyor, bu politikasının selameti için
planlanmış 15 Temmuz işgal darbesinin arkasında duran görüntü sergiliyor.
“Yüz yıllık hesaplaşma” dediğimiz budur. O hesaplaşma gelmiş, kapımızı çalmıştır. ABD ve Avrupa
Birliği’nin 15 Temmuz’dan kaynaklanan hayal kırıklığı...
yazının devamını okumak için...
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Lozan: “Yüz yıllık hesaplaşmanın” ilk adımı...
Download