ANKARA ÜNİVERSİTESİ FENBİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ pH’I BULANIK PID İLE KONTROL EDEREK DUVAR BOYASI ENDUSTRİYEL ATIK SUYUNUN ÇÖKTÜRMEYLE ARITIMI VE BOYA PİGMENTİNİN GERİ KAZANIMI Sinan TUNA KİMYA MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI ANKARA 2010 Her Hakkı Saklıdır ÖZET Yüksek Lisans Tezi pH’I BULANIK PID İLE KONTROL EDEREK DUVAR BOYASI ENDUSTRİYEL ATIK SUYUNUN ÇÖKTÜRMEYLE ARITIMI VE BOYA PİGMENTİNİN GERİ KAZANIMI Sinan TUNA Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Kimya Mühendisliği Anabilim Dalı Danışman: Doç. Dr. Zehra ZEYBEK Endüstriyel atık suların iyileştirilmesinde, suyun arıtılmasının yanında atık maddelerin geri dönüşümü yeterince önemsenmeyen bir konu olarak kalmıştır. Genel olarak endüstriyel atık suları iyileştirilirken suyun Çevre Bakanlığının Çevre Mevzuatı’na göre belirlediği sınırlara getirilmesi amaçlanmıştır, ancak kalan maddeler geri dönüşüm hesabı yapılmadan atılmaktadır. Her ne kadar su tekrar kullanılabilmekteyse de bu atık maddelerin kullanılabilirliliği göz ardı edilmektedir. Bu amaçla hedeflenen çalışmada Ankara çevresindeki bir boya fabrikasının atık suyu hem Çevre Bakanlığının Çevre Mevzuatı’na göre belirlediği sınırlara getirilmesine, hem de atık olarak düşünülen boyanın geri kazanımı için yüzdürme yöntemi uygulanabilirliği araştırılmıştır. Böylelikle hedeflenen çalışma gereğince, Ankara Çayındaki sanayi atıklarının temizlenmesiyle ekolojik dengenin yerine gelmesi için arıtımdan dolayı gelecek maliyetin bir kısmı pigmentin geri kazanımıyla azaltılması amaçlanmıştır. Literatürde değişik kimyasal süreçlere uygulanan bulanık denetleç ile yapılan birçok çalışma mevcuttur. Bu çalışmada, asit ve bazın eklenmesiyle pH değerinin bir hayli yüksek doğrusal olmayan cevabı, özellikle sistemin tampon kapasitesinin bilinmediği takdirde alışılagelen yöntemlerle pH kontrolünü güçleştirdiğini göstermektedir. Bu sebeple önerilen çalışmanın amacının basit bir pH metre kullanarak, bulanık mantık (fuzzy logic)-PID denetleci, bilgisayar tabanlı pH ölçümleri için karar verici olarak tasarlamaktır. Sunulacak seminerde Ankara çevresindeki bir boya fabrikasının atık suyu hem Çevre Bakanlığının Çevre Mevzuatı’na göre belirlediği sınırlara getirilmesi amacı çerçevesinde hem de atık olarak düşünülen boyanın geri kazanımı için yüzdürme yöntemi ile kurallar temelli bulanık-PID denetleçli pH denetiminin nasıl uygulanacağının teorik ve deneysel uygulaması hakkında kaynak araştırması verilecektir. Planlanan çalışmada Fuzzy-PID tipi denetleç, PID denetleç ile karşılaştırıldığında erken yatışkın hale gelme hususunda PID kontrol edicilerden daha iyi cevap verebileceği düşünülmektedir. Bulanık mantık (fuzzy) tipli denetleçler doğrusal olmayan daha yüksek dereceli sistemlerde PID kontrol edicilerin yeterli olmadığı durumlarda atıksu arıtım sisteminde olduğu gibi sigmoidal pH dinamiğine sahip olduğu koşullarda daha başarılı olmaktadır. Haziran 2010, 82 sayfa Anahtar Kelimeler: Bulanık PID kontrolü, Kimyasal çöktürme, su bazlı boya atık suyu arıtımı, pH kontrol i ABSTRACT Master Thesis CONTROLLİNG OF pH’ WİTH FUZZY PID, TREATMENT ON AN INDUSTRIAL PAINT WASTE WATER BY COAGULATING AND RECOVERING OF DYE PIGMENT Sinan TUNA Ankara University Graduate School of Natural and Applied Sciences Department of Chemical Engineering Supervisor: Assoc.Prof. Dr. Zehra ZEYBEK Improvement of industrial waste water, water treatment in addition to the recycling of waste materials has remained an issue which is not considered important enough. Generally while industrial waste water is treated, it is intended to bring to the limits of environmental legislation however the remaining materials are disposed of without recycling is taken into account. Although the waste water is reused, the use of the waste materials is ignored. For this purpose, at this study the waste water of a dye factory around Ankara is brought to the limits determined by the Ministry of Environment according to the Environmental Regulations, as well as recovery of the paint, which is considered as a waste, by the flotation method was investigated. Thus, in accordance with the targeted work, it is intended to reduce the cost of treatment of industrial waste water at Ankara River by recovering of dye pigment. In the literature, there are many studies are done with fuzzy control applied to different chemical processes. In this study, a highly nonlinear response of pH by the addition of acids and bases, shows that the control pH by conventional methods is difficult especially if the buffering capacity of the system is unknown. For this reason, the aim of the proposed study is design a fuzzy logic PID control as decision-makers using a simple pH meter and computerbased pH measurements. At the seminar to be presented, the application of theoretical and experimental research will be given for the waste water of a dye factory around Ankara is brought to the limits determined by the Ministry of Environment according to the Environmental Regulations, as well as recovery of the paint pigment by flotation using fuzzy PID control. At the planned study, Fuzzy-PID control become steady earlier than classic PID control. Fuzzy logic controls are more successful than PID controls at higher order nonlinear systems where PID controls are insufficient, as in the waste water treatment case and in dynamic conditions with pH is sigmoidals. June 2010, 82 pages Key Words: Fuzzy PID control, coagulation, waterbourne paint waste water treatment, pH control ii ÖNSÖZ VE TEŞEKKÜR Çalışmalarımın her safhasında yakın ilgi ve önerileri ile beni yönlendiren, zamanını esirgemeden bizzat çalışmalarımda bulunarak amaçlanan sonuçlara ulaşmamdaki katkılarından dolayı danışman hocam Doç.Dr. Zehra ZEYBEK’e (Ankara Üniversitesi Kimya Mühendisliği Anabilim Dalı), Bütün çalışmalarımda beni destekleyerek, çalışmalarım sırasında bilgi ve tecrübelerinden yaralandığım sayın hocam Prof. Dr. Mustafa ALPBAZ’a (Ankara Üniversitesi Kimya Mühendisliği Anabilim Dalı), Çalışmalarım sırasında moral kaynağım olan eşim Sayın Esra TUNA’ya, anneme, babama, Çalışmalarımda kullandığım metaryelleri tedarik etmemde her türlü yardımı gösteren Taç Boya Fabrikası’ na teşekkür ederim. Sinan TUNA Ankara, Haziran 2010 iii İÇİNDEKİLER ÖZET..............................……………………………………………………………….i ABSTRACT…..………………..................……………….…………….…………..…ii ÖNSÖZ VE TEŞEKKÜRLER.....................................................................................iii ŞEKİLLER DİZİNİ.......................................................................................................vi ÇİZELGELER DİZİNİ..............................................................................................viii 1. GİRİŞ………………………….…………………….………………….............1 2. KAYNAK ARAŞTIRMASI...............................................................................3 3. KURAMSAL TEMELLER..............................................................................12 3.1 Atıksu Arıtımını Belirleyici Parametreler......................................................12 3.1.1 Kimyasal oksijen ihtiyacı ...............................................................................12 3.1.2 Biyokimyasal oksijen ihtiyacı ........................................................................12 3.1.3 Bulanıklık ..........................................................................................................12 3.1.4 Kireç...................................................................................................................13 3.1.5 Koagülant ..........................................................................................................13 3.1.6 Koagülasyon .....................................................................................................13 3.1.7 Jar testi ..............................................................................................................13 3.1.8 pH .....................................................................................................................14 3.1.9 Sedimentasyon..................................................................................................14 3.1.10 Kolloitlerin sabitliği.........................................................................................14 3.1.11 Kolloidlerin pıhtılaşması.................................................................................15 3.2 Atık Su Arıtım Yöntemleri..............................................................................16 3.2.1 Fiziksel yöntemle atık su arıtımı.....................................................................16 3.2.2 Biyolojik yöntemle atık su arıtımı...................................................................18 3.2.3 Kimyasal yöntemle atıksu arıtımı...................................................................18 3.3 Kullanılan Kontrol Yöntemleri.......................................................................20 3.3.1 PID kontrol sistemi...........................................................................................21 3.3.2 PID gibi klasik kontrol edicilerin parametrelerini belirleme yöntemleri....22 3.3.3 Bulanık kontrol ile klasik kontrolün karşılaştırılması..................................24 3.3.4 Bulanık mantık.................................................................................................25 3.3.5 Bulanık küme kuramı ve bulanık mantık......................................................26 iv 3.3.6 Bulanık mantık denetleyicili sistemler............................................................29 3.3.7 Bulanık mantık denetim kurallarının oluşturulması.....................................30 3.3.8 Genel bulanık bantık benetleyiciler.................................................................30 3.4 Nanoteknoloji....................................................................................................37 3.4.1 Nanoteknolojinin kullanım alanları................................................................41 3.4.2 Türkiye ve Dünya’da nanoteknoloji...............................................................42 3.4.3 Nanomalzemeler...............................................................................................46 4. DENEY SİSTEMİ VE ÇALIŞMA YÖNTEMİ............................................47 4.1 Deney Sistemi ...................................................................................................47 4.2 Deney Yöntemi..................................................................................................47 4.3 Bulanık PID Kontrolun Parametrelerinin Belirlenmesi İçin Yapılan Deney Yöntemi...................................................................................48 5. ARAŞTIRMA BULGULARI..........................................................................49 5.1 Jar Testi Sonuçları............................................................................................49 5.2 PID Sonuçları....................................................................................................50 5.3 Bulanık PID Sonuçları......................................................................................56 5.4 Pigment Eldesi...................................................................................................67 6. TARTIŞMA VE SONUÇ.................................................................................71 KAYNAKLAR..............................................................................................................74 EK 1 Bulanık PID Kontrolü İçin Visidaq Programı.................................................75 ÖZGEÇMİŞ…………………………………………………………………………..82 v ŞEKİLLER DİZİNİ Şekil 2.1 Pigment yeşil 36’nın kimyasal yapısı………………...……………..…..6 Şekil 2.2 Ortalama parçacık boyutu değişimi……………...…………………..….8 Şekil 2.3 Askıda kalan katılardan hazırlanan örneklerin TEM analizi sonucu, Cp=400 mg/L, CNaCl = 0,001M, 48saat (a)pH=5,4; (b)=pH=7,2; (c)pH=10….............……………………………...……....10 Şekil 2.4 MA-Na Kopolimer konsantrasyonuna karşı zetapotansiyel ve adsorpsiyon yoğunluğu CNaCl = 0,001M pH=10 da …….........……..10 Şekil 3.1 Geri beslemeli kontrol sisteminin blok diyagramı..................................21 Şekil 3.2 Proses reaksiyon eğrisi üzerinden parametre hesaplaması......................23 Şekil 3.3 Klasik ve fuzzy kontrol sistemleri diyagramı.........................................24 Şekil 3.4 Sıcaklık için keskin küme örneği............................................................27 Şekil 3.5 Sıcaklık için bulanık küme örneği..........................................................27 Şekil 3.6 Bulanık Küme Örtüşümü........................................................................28 Şekil 3.7 Bulanık mantık denetleyicinin temel yapısı...........................................30 Şekil 3.8 Sayıların Komşuluğu...............................................................................32 Şekil 3.9 A = (−5,−1,1) Kümesinin Komşuluğu....................................................33 Şekil 3.10 Yamuk Sayı Komşuluğu.........................................................................34 Şekil.3.11 Nanometrenin diğer büyüklüklerle karşılaştırılması...............................38 Şekil 3.12 Nanoteknolojinin diğer alanlarla ilişkisi.................................................40 Şekil 4.1 Deney sistemi..........................................................................................47 Şekil 5.1 NaOH’e %100’lük basamak etki verildiğinde elde edilen pH dinamiği Şekil 5.2 pH set değeri 7 için, HCl ve NaOH kullanılarak saf suda yapılan PID kontrol deneyi.................................................................................51 Şekil 5.2 pH set değeri 7 için, HCl ve NaOH kullanılarak saf suda yapılan PID kontrol deneyi.................................................................................52 Şekil 5.3 pH set değeri 12 için, HCl ve NaOH kullanılarak saf suda yapılan PID kontrol deneyi..................................................................................53 Şekil 5.4 pH set değeri 8 için, HCl ve NaOH kullanılarak saf suda yapılan PID kontrol deneyi..................................................................................54 vi Şekil 5.5 pH set değeri 12 için, HCl ve NaOH kullanılarak saf suda yapılan PID kontrol deneyi..................................................................................55 Şekil 5.6 Hata’nın bulanık üyelik fonksiyonları....................................................56 Şekil 5.7 Hata Türevi’nin bulanık üyelik fonksiyonları.........................................56 Şekil 5.8 Pompa Debisi’nin bulanık üyelik fonksiyonları.....................................57 Şekil 5.9 HCl ve NaOH kullanılarak saf suda yapılan bulanık PID kontrol deneyi, pH set değeri 7........................................................61 Şekil 5.10 FeCl3 ve NaOH kullanılarak duvar boyası atık suyunda yapılan bulanık PID kontrol deneyi, pH set değeri 12............................62 Şekil 5.11 HCl, NaOH ve 10ml FeCl3 kullanılarak duvar boyası atık suyunda yapılan bulanık PID kontrol deneyi, pH set değeri 7..............................63 Şekil 5.12 HCl, NaOH ve 3.5g Al2(SO4)3 kullanılarak duvar boyası atık suyunda yapılan bulanık PID kontrol deneyi, pH set değeri 10............................64 Şekil 5.13 HCl, NaOH ve 3.5g Al2(SO4)3 kullanılarak duvar boyası atık suyunda yapılan bulanık PID kontrol deneyi, pH set değeri 7..............................65 Şekil 5.14 HCl ve NaOH kullanılarak saf suda yapılan PID ve bulanık PID kontrol deneylerinin pH 7 set değerinde karşılaştırılması...............66 Şekil 5.15 XRD çıktısında parametrelerin gösterimi……………………………...67 Şekil 5.16 Boyanın XRD difraktogramı……………………………………….….68 Şekil 5.17 BaSO4 kullanılarak yapılan deney sonucunda elde edilen boya partiküllerinin XRD difraktogramı……………………………….69 vii ÇİZELGELER DİZİNİ Çizelge 3.1 2015’te Dünya’da nanoteknoloji için ayrılan paradan pay alacak sektörler...................................................................................................45 Çizelge 5.1 Al2(SO4)3 koagulantı ile yapılan çöktürme işlemi sonucu elde edilen absorbans ölçümleri.................................................................................49 Çizelge 5.1 FeCl3 koagulantı ile yapılan çöktürme işlemi sonucu elde edilen absorbans ölçümleri.................................................................................50 Çizelge 5.2 Hata, Hata Türevi, Pompa Debisi arasındaki bulanık ilişki matrisi........57 Çizelge 5.3 Absorbans değerleri çizelgesi.......... ......................................................65 viii 1. GİRİŞ İnsanoğlu uzun yıllar boyuca, ürettiği atıkları sadece kendi yaşam bölgelerinin dışına iterek onlardan kurtulabileceğini düşünmüş hava, su ve toprağı sonsuz ve bedava kaynaklar olarak görmüştür. Artan su kıtlığı problemleri yeni su geliştirme maliyetinin yükseltilmesi, hâlihazırda geliştirilmiş olan su kaynaklarının israf edilmesi, su kirliliği ve bunun insan sağlığı üzerine etkisi her geçen gün daha da şiddetlenmektedir. Özellikle tekstil ve boya fabrikalarının atık sularında arsenik, kadminyum, kurşun gibi bazı kirleticiler ağır zehirlenmelere neden olmaktadır. Aynı zamanda bu sular renkli, askıda katı maddeye sahiptir. Bunlar döküldükleri akarsuyun yaşamsal faaliyetlerini etkilemektedir. Bu tür suların iyileştirilmesi için ham suyun içinde bulunan çökelmeyen koloidal maddeler ve yavaş çöken askıda katı maddeleri hızlı çökelen floklara çevirmek için suya kimyasal madde eklenir. Suya kimyasal madde katılarak hızlı karıştırılmasına, koloidal ve askıda katı maddelerin birleştirilmesine koagülasyon denir. Su arıtımında koagülant olarak kullanılan çeşitli tuzlar olup bunlar suyun pH’sini asidik yaparlar. Çökme reaksiyonunun oluşabilmesi için pH’nın yükseltilmesi gerekir. Bu da ancak bir pH denetimiyle gerçekleştirilebilmektedir. Yapılan çalışmada ticari bir sanayi kuruluşun atıksuyunun kimyasal yolla arıtımı için “bulanık PID denetgeç” adında, insanın düşünüş tarzına çok yakın, denetim işemlerini dilsel niteleyilerle yapan bir program oluşturularak pH denetiminin gerçekleştirilmiştir. Atık su arıtımında uygulanan metodlar fiziksel, kimyasal, ve biyolojik olmak üzere üç ana grupta toplamak mümkündür. Bunlardan fiziksel arıtmada çökeltim ve floklaştırma işleriyle çökebilen veya yüzebilen tanecikler ayrılmakta, kimyasal arıtmada çözünmüş veya kolloidal boyuttaki tanecikler pıhtılaştırılıp yumaklaştırılarak çökebilir hale getirilmekte, biyolojik arıtmada ise çözünmüş maddeler kısmen mikroorganizmaların enerji ihtiyaçları için yaptıkları solunum sırasında çıkan gazlara ve diğer stebilize son ürünlere dönüşmektedir. Bu çalışmada boya endüstrisinden örnek olarak alınan atık suyun kimyasal yolla iyileştirip pH kontrolü yapılmıştır. Kontrol işlemi sırasında kimyasal çöktürme ve floklaştırma için FeCl3 ve Al2(SO4)3 çöktürüçüleri kullanılmıştır. Arıtılmış olan suyun 1 absorbance değerlerine bakılmış ve ulaşılan değerlerin oldukça tatmin edici olduğu gözlenmiştir. Ayrıca deney sonucunda sudan elde edilen boya partiküllerinin nano boyutta değerlendirilmesi XRD cihazı ile yapılmıştır. Yapılan hesaplamalar neticesinde boyanın kristalize olması sonucu nano boyuta ulaştığını fakat geri kazanılan bu nano boyuttaki boyanın tekrar endüstride kullanılmasının mümkün olamadığı anlaşılmıştır. . 2 2. KAYNAK ARAŞTIRMASI Menzl vd. (1996), asit baz eklemeleri olduğunda pH değerinin bir hayli yüksek nonlinear cevabı özellikle sistemin tampon kapasitesinin bilinmediğinde alışılagelen anlamda pH kontrolünü güçleştirdiğini ve önerilen çalışmanın amacının basit bir pH metre kullanarak fuzzy logic denetleçle bilgisayar tabanlı pH öçümlerinin geliştirilmesinde kullanmaktır. PH denetleci laboratuvar ölçekli reaktörde veya endüstriyel bir sürecin atık su akımının nötralizasyonunda pH değerinin kontrolü gibi uygulamalar için tasarlanmıştır.Bu bağlamda kontrol edici farklı veya değişen sistem parametrelerine kendinden uyarlamalıdır. pH denetleci Bulanık mantık temelindedir. Çünkü bir teorik model olmaksızın ve genellikle bir uzmandan subjektif bilginin hesaba katılmasına izin vermektedir. pH ölçümlerini ve kontrol sistemini kendiliğinden ayarladığından pH değerini 0.1 birimlik hassasiyetle çok kısa zamanda seviyede tuttuğu iddia edilmektedir. Aynı zamanda bu sistem istenilen kimyasal atık-su arıtımında pH nötralizasyonu için yüksek doğrulukta işlediği belirtilmektedir. Calderon vd. (1998), çevreyi koruma stratejisinin gereği olarak, kirliliği önlemede kimyasal proses endüstrilerinde de çevresel problemlerin çözümü için artan önemin yeni yöntemlerin geliştirilmesinde çabalar artmakta olduğu belirtilmektedir. Bu çalışmanın amacı, kesikli çalışan ve reaktörlerde farklı işletme koşulları için bir integre edilmiş bir metodu proseste atık toplamayı karşılaştırmak için sunmaktır. İntegre edilmiş metotlar iki adım içermektedir. 1) Dinamik modellleme ve değerlendirme ve optimizasyondur. Önerilen sistem, atıksu minimizasyon yönteminde ekonomik ve çevresel beklentileri eş anlı hesaba katmaya izin veren yeni bir kontaminasyon içeren objektif fonksiyonunun zamanında değerlendirmesini göstermektedir. Pedrides vd. (1998), atık su arıtma olanaklarının optimizasyonu değerlendirilmesi ve tasarımında proses simülasyonunun rolünü tartışmıştır. Arıtım ünitelerinde uçucu organik bileşiklerin emisyonunun denetimi saflatırılmış çözünmeyen katıların uzaklaştırılması için alternatifler verilmiştir. 3 Tan vd. (2000), bu çalışmada pH’nin etkisi, çöktürücü, çöktürücünün miktarı cinsinin etkisi gibi parametreler incelenmiş sonuçta MgCl2’nin 4g MgCl2/L miktarında kullanıldığında ve PH 11 de %90 renk giderimi sağlandığı belirtilmiştir. Natale vd. (2000), doğal nehir yataklarındaki kirlenmenin, sudaki yaşamın eko sistemi yıkıcı ve daha çok kompleksleşen değişimlerin büyüyen çevresel bir problem olduğunu belirtmiştir. Bu problem sadece nehir yataklarıyla sınırlı olmamakla beraber nehir ağızların da kapsamaktadır. Kontrol edilmeyen akımlardaki kirleticilerin insan tarafından emisyonu ve kazasal kaynaklar nedeniyle (arıtma prosesinin çalışmaması veya kimyasal felaketler gibi) kirlenmeye sebep olmaktadır. Integre edilmiş, sayısal modeller çevresel risk büyüklüğünün belirlenmesi için gereklidir. Bu modeller gözönüne alındığında çevrenin doğal karakteristiği ve kirleticinin biyolojik tahribatı her ikisi birlikte hesaba katılmalıdır. Sunulan makalede biyolojik ve kimyasal proseslerin hidrodinamik alanları arsındaki kompleks etkileşimi tanımlayabilecek, iki boyutlu yatışkın olmayan sayısal bir model geliştirilmiştir. Model İtalya’nın güneyinde bulunan çok kirli sayılan Sarno nehri ağzındaki analizlere uygulanmıştır. Gontarski vd. (2000), bu çalışmada Brezilya’da büyük kimya sanayilerinden birinin Rhodiaco Ltd.’deki bir atıksu iyileştirme sürecinin çıktı akımının çevresel özelliklerini tahmin etmek için bir yol önerilmiştir. Endüstriyel ölçek, saf terephtalic asit üretmekte ve aktif çamur sisteminde atıksuyuı iyileştirmektedir. Bu sistemde girdi değişkenlerinin etkisi yapay sinir ağında analizlenmiş ve optimize edilen durumlar için başarılı sonuçlar bulunmuştur. Cheng vd. (1996), Modifiye edilmiş Nerst denklemi, oksidasyon indirgeme potansiyeli (OİP) kullanılarak , kimyasal reaksiyonun kontrol parametresi ve on-line izlenerek renk giderme reaksiyonlarını tanımlamak için kullanılmıştır. Modifiye edilmiş eşitlikte bir “S” terimi çalışılan boyanın oksidatif potansiyeli (veya renk giderme potansiyelini) göstermek için tanımlanır. Laboratuvar çalışması tekstil boyalarıyla kirlenen atık suyun rengini azaltmak için sodyum hipoklorit (NaOCl)’den faydalanır. 5 farklı boyadan methy blue(MB), methyl violet (MV), methyl red (MR), Methyl orange (MO) ve Methyl green(MG), atık su örneklerinin hazırlanması için kullanılmıştır.Renk, 4 ölçüm sisteminde örnekleri 10 nm aralıklarala 400nm’den 700nm’ye tarayarak ve bir kişisel bilgisayara bağlanmış görünür bölge spektrofotometresi içeren bir otomatik ADMI (American Dye Manufacturer Institute) cihazı yardımıyla ölçülmüştür. Kesikli renk giderme çalışmaları esnasında, ADMI, ORP, sıcaklık ve pH içeren pek çok faktör bilgisayarda sürekli izlenmiştir. Karcher,S.,ve arkadaşları (1999) Tekstil atık suyunun arıtılmasında renk gideriminde Cucurbituril a cyclic hexamer reaktif boyaların uzaklaştırılması için sorbent olarak kullanılmıştır.pH’nin 4-7.5 arasında az bir etki gösterirken daha yüksek pH değerlerinde azalan bir sorpsiyonla sonuçlanmıştır. Tuz etkileri ise boyadan boyaya değişen pH etkilerine göre aynı kalmıştır. Lin vd. (1997), boya atık suyunun elektrokimyasal metotla arıtımında hidrjen peroksitn eklenmesiyle daha duyarlı hale gelmiş olduğu belirtimektedir. Deneysel sonuçlar kimyasal arıtma metotlarıyla birleştirildiğinde çok etkin olduğunu göstermiştir. Tekstil atık suyunun arıtılmasından sonraki hedeflenen kaliteye ulaşılmıştır. Li vd. (1999), Tekstil boyalarıyla kirlenmiş Hong kong’taki kaynakaların ana kirlenme sorunlarında biri olduğu bildirilmektedir. Bu çalışma yüksek kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ) olan ve renkli boya atık suyunun kimyasal ve fiziksel yolla arıtımın konu almaktadır. Aynı zamanda bu çalışma TiO2’ fotokatalitik reaktör kullanarak biyolojik kirleticileri uzaklaştırmayı amaçlamıştır. TiO2 katalizör olarak arıtımda iyi olduğu belirtilmiştir. Hsien-Tsung vd. (2000), yapılan çalışmada C.I. Pigment yeşil 36’nın ultra-ince parçacıkları quinolinin çözücü olarak ve superkritik karbondiokisitin anti-çözücü olarak kullanıldığı sürekli bir süperkritik anti-çözücü (SAS) cihazı ile hazırlanmıştır. Değişik sıcaklık, basınç ve pigment çözeltisi akış hızlarında bir dizi çöktürme deneyi yapılmıştır. Karbondioksit ve quinolin karışımlarının sıvı-buhar faz sınırları değişken hacimli faz denge çözümleyicisinde 308.2 K’den 328.2 K’e kadar olan sıcaklık aralığında ölçülmüştür. Model bir GKT çöktürücüde pigment çözeltisinin enjeksiyonu sonunda karışımların tahmini bileşimi 5 faz diyagramı üzerinde çizildiğinde/eşleştirildiğinde (mapping) hazırlanan parçacıkların morfolojisinin esas olarak anti-çözücü ve çözücü karışım davranışından etkilendiği görülmüştür. Nanoparçacıklar SAS prosesi boyunca superkritik veya kızgın buhar bölgesi içinde çökme mahalinin manipule edilmesi ile elde edilmiştir. Buna rağmen, çökme mahalli (loci) hem buhar hem sıvının bulunduğu bölgelerden geçerken top şeklinde mikro-metrik topaklanmış parçacıkları oluşmuştur. Nano metrik ve mikron altı büyüklükteki pigment parçacıkları, renk filtresi ve renkli sıvı kristal ekranların (LCD) üretilmesinde kullanılan foto koruyucuların(resists) üretiminde çok önemli maddelerdir. Dağılma ortamında pigment parçacıkları küçüldükçe üstün renk gücü, kontrast ve iletim elde edilir. Bu yüzden, parçacık boyut dağılımı dar olan nano metrik pigment parçacıklarını üretmek için geçerli metotlar ve uygun proses parametreleri bulmak teknik olarak endüstriyel uygulamalar için önemlidir. Kullanılan mekanik öğütme yerine süperkritik anti-çözücü (SAS) prosesi bu talebi karşılamak için yeni bir yol açabilir. Şekil 2.1 pigment yeşil 36’nın kimyasal yapısı 6 Şekil 4.2 a,c, sırasıyla pigment çözelti akış hızı(F), çökelme basıncı(P), ve çökelme sıcaklığının (T) değişimiyle ortalama parçacık boyutlarının değişimini vermektedir. Bu grafikler parçacık ortalama boyutları arasındaki farkların, tüm son pigment ürünlerinde bağımsız proses parametrelerinin her aralığında deneysel belirsizlik boyutlarında (+/3nm) olduğunu ve ürünlerinin çoğunun ortalama boyutlarının 40-50 nm. aralığında olduğunu göstermektedir. Buna ek olarak, son parçacık boyutunun hem sıcaklık hem de basınca bağlılığı yoğunluğun bir fonksiyonun olarak gösterilebilir. Çöktürme deneylerinde karbondioksitin akışkan karışımlarında baskın bileşendir. Bundan dolayı karışımın yoğunluğu saf karbondioksitin yoğunluğuna çok yakın olmalıdır. C.I. pigment yeşil 36’nın nano-parçacıkları, quoulinei çözücü ve karbondioksiti antiçözücü olarak kullanan sürekli bir süperkritik anti-çözücü(SAS) cihazında başarıyla elde edilmiştir. Son ürünlerin morfolojisi çökelmenin olduğu faz bölgelerine yüksek derecede bağlıdır. Mikro metrik küre şeklinde topaklanmış(aggregate/pıhtılaşma) parçacıkları SAS prosesi hem sıvı hem buhar içeren bölgelerden geçerken üretilmiştir. Bunun yanında boyutları 40-50nm arasında değişen nanometrik parçacıklar hem süperkritik hem de kızgın buhar bölgelerinde elde edilmiştir. SAS prosesi boyunca çöktürücüdeki akışkan karışımının derişimi basit bir GKT modeli kullanılarak tahmin edilebilir. Buhar-sıvı denge faz diyagramı bu GKT modeliyle birlikte tanecikli ürünün manipule edilmesi için gerekli bilgiyi sağlamaktadır. Deneysel sonuçlar, çöktürücüde yüksek yoğunluklu akışkan karışımlarının son ürünlerin parçacık boyutlarını düşürmede uygun olabileceğini göstermektedir. 7 Şekil 2.2.a.b.c Ortalama parçacık boyutu değişimi Marek Zbik vd. (1998), yaptıkları çalışmada porselen toplu öğütücü ve krom çelik halkalı öğütücüde kuru öğütmenin talk ve kaolinitin yapı ve morfolojisine etkisi araştırılmıştır. Tozlaştırılmış talkdan süspansiyon oluşturmanın tozlaştırılmamış talka göre daha kolay olduğu ve bulamaçta daha iyi rhelojik davranış gösterdiği bilinmektedir. Su içinde mineral süspansiyon oluştururken, tozlaştırılmış ve tozlaştırılmamış talk ve kaolinit örnekleri üzerinde yapılan morfolojik ve yapısal çalışmalar (SEM, TEM, AFM XRD), bu davranış için dikkate alınması gerekilen yeni faktörleri açığa çıkarmıştır. Halka öğütücüde kısa süreli (<1dakika) öğütme sadece görünüm yüzdesini düşüren plakaları (platelet) kırmakla kalmayıp, çoğu parçacığın 8 topaklaşmasını engeller. Bu etki hem talk hem kaolinitte topaklaşmadaki (pıhtılaşma) boşluları yok eder. Talkda ayrıca parçacık kenarlarındaki katmanların yayvanuçlarını yok eder. İki etkide tuzaklanmış(trapped) nano-kabarcıkları azaltır ve bunların ıslanmayı azaltma eğilimini düşürür, flotasyonu arttırır. Öğütme sırasında talk plateletleri ayrıca daha adımlaştırılmış olur ve aşınmanın etkisiyle bazal yüzeylerde tahrip meydana gelir. Bazal (basal) yüzeylerdeki aşınma ek olarak reaktif bölgelerin oranını arttıran ve sulu çözeltilerde dağılmaya yardımcı olan kenar alanları açığa çıkarır. Karışımların (%10 talk) uzatılmış öğütülmesi (60 dakika) nm boyutlarında koloidal parçacıklardan oluşan yuvarlak/küresel (rounded) topaklar oluşturur. Bu koloit ve topaklar/pıhtılar güçlü hidrofildirler. Yapısal gözlemler (XRD ve elektron kırılma modeli) halka öğütücüde uzatılmış öğütme sırasında kristal yapının bozulmasının iki minerali de tamamen amorf yapıya dönüştürdüğünü göstermektedir. Bu durum karıştırmadan sonra (15 dakika boyunca) porselen toplu öğütücüde görülmemiştir. Sheng- Cong Liufu vd (2005), Nano boyuttaki çinko oksit süspansiyonun maleik anhidrit sodyum tuzu ile kolloidal kararlılaştırılması, dağılmanın birincil mekanizmasını anlayabilmek için incelenmiştir. FTIR spektroskopik verileri MA-Na kopolimer / ZnO sisteminde hidrojen bağının ve kimyasal etkileşimin katkısını gösteren bulgular sağlamıştır. Süspansiyon kararlılığı çökme testleri ve TEM metodu ile karakterize edilmiştir. Kopolimerin, ZnO nano-parçacıklarının süspansiyonunu elektrosterik itme ile kararlı hale getirildiği bulunmuştur. pH ve kopolimer derişimi gibi etkenlerin sulu süspansiyonun kolloidal kararlılığına etkisi incelenmiştir. Çözeltinin yüksek pH değerlerinde kopolimer daha etkili derecede parçacık dağılımını desteklemiştir. Tutturulmuş MA-Na kopolimer, fazla kopolimer topaklanırken, doygun adsorpsiyon miktarında iyi bir kararlılık sağlamıştır. YÖNTEM: ZnO partiküllerinin MA-Na kopolimerine adsorpsiyonu çöktürme yöntemiyle yapılmıştır. 9 Şekil 2.3 Askıda kalan katılardan hazırlanan örneklerin TEM analizi sonucu Cp=400 mg/L, CNaCl = 0,001M, 48saat (a)pH=5,4; (b)=pH=7,2; (c)pH=10 Şekil 2.4 MA-Na Kopolimer konsantrasyonuna karşı zetapotansiyel ve adsorpsiyon yoğunluğu CNaCl = 0,001M pH=10 da 10 China Particulogy Vol. 3, Nos. 1-2, 134-135, 2005 Synthesis and application of nanoparticles by a high gravity method Lei Shao1 and Jianfeng Chen1 Kütle transferinin Döner Dolgulu Yatakta mikro karıştırma karakteristikleri ve kütle aktarımının deneysel araştırmasıyla eşsiz yoğun mikro karıştırmaya çalışmışlardır. Bu reaktör tarafından yüksek yerçekimli ortam yaratılarak yerçekiminden daha büyük bir çekim olabilmekte bu da sulu tepkiyenlerin dolgulu kolon boyunca nano veya mikro boyutla dağılması sağlanmıştır. Nano boyutta CaCO3, TiO2, SiO2,ZiO,Al2O3,ZnS, BaTiO3, BaCO3,SrCO3,AlOH3 ve Mg(OH)2 sentezi için çalışılmıştır. Nano CaCO3 TiO2 ile karıştırılarak, kompleks banyolarda polipropilenin renklenmesinde kullılmıştır. Bulunan nano CaCO3 çok mükemmel bir pigment ayırıcı olduğu gözlenmiştir. Özelliklede polipropilenin renklenmesi için TiO2 pigmentinin yerini almıştır 11 3. KURAMSAL TEMELLER 3.1 Atıksu Arıtımını Belirleyici Parametreler 3.1.1 Kimyasal oksijen ihtiyacı Su içinde bulunan organik maddeler ve diğer indirgeyici maddelerin asidik dikromat veya permanganat çözeltileri kullanarak kimyasal reaksiyonlar ile parçalanması sırasında harcnmış olan oksijen miktarıdır. Bu değer genellikle BOD’den daha büyüktür. COD ve BOD her ikisi de oksijen ihtiyacı olmasına karşın bu ikisi arasında korelasyon kurulamaz. 3.1.2 Biyokimyasal oksijen ihtiyacı Su içinde çözünmüş olan organik bileşiklerin, belli koşullar altında biyokimyasal reaksiyonlar ile parçalanması için gerekli olan oksijen miktarıdır, mg O2 /L cinsinden ifade edilir. Pratikte su içinde bulunan organik safsızlıkların konsantrasyonunun ölçüsü olarak kullanılır. Genellikle 21ºC’de 5 gün süreli BOD değeri ölçülür. 3.1.3 Bulanıklık Su içinde çökelmeyerek uzun süre askıda kalan yaklaşık 10-1-10-3 µm büyüklüğünde olan tanecikler ancak koagüle edilerek çökeltilebilir. Bulanık sular saydam olmadığından bu sular içinde güneş ışınlarının yayılması güçleşir ve fotosentez olayları yavaşlar. Bulanıklık, bulanıklığın derişimle doğrusal olarak değişen ve uygun süspansiyon meydana getirebilen bir maddenin (örneği kaolen) değişik derişimlerdeki süspansiyonlar ile numunenin doğrudan karşılaştırılmasıyla veya kalorimetrik olarak tayin edilir. Bulanıklık değeri “ Nephelometric Turbidity Unit” NTU veya “ Jackson Turbidity Unit “ JTU olarak ifade edilir. 12 3.1.4 Kireç Kireç taşının yüksek sıcaklıklarda kızdırılması ile elde edilir. Ticari kireç içinde yaklaşık % 75-90 oranında CaO bulunur. Ucuz oluşu nedeniyle su arıtma işlemlerinde en çok kullanılan maddedir. Kireç su ile reaksiyona sokularak kalsiyum hidroksit (söndürülmüş kireç halinedönüştürülür.) 3.1.5 Koagülant Su içinde kolloidal halde olan ve uzun süre içinde çökeltilemeyen katı prtiküllerin yükünü gidererek yumak halinde çökmesini sağlayan kimyasal maddeler koagülat olarak genellikle alüminyum ve demir gibi üç değerlikli metallerin tuzları kullanılır. Bu bileşikler pH 6-7 arasında hidroliz olarak jelimsi bir çökelti ouştururlar. FeCl3 + 3 H2O Fe(OH)3 + 3HCl 3.1.6 Koagülasyon Su içinde bulunan kolloidal haldeki katı partiküllerin taşımış olduğu elektrostatik yükü nötürleyerek yumak halinde çökelmesinin sağlanması işlemidir. Bu işlem genellikle su içinde koagülant katılarak yapılır. 3.1.7 Jar testi Koagülasyon işlemi sırasında koagülant dozunu belirlemek üzere, yapılan laboratuvar deneyi. Bu deney ile optimal çökelmeyi sağlayan pH değeri ve minimum koagülant dozu belirlenir. 13 3.1.8 pH Suyun pH değerinde bulunan hidrojen iyonunun aktivitesine bağlıdır. pH = -log (H+) Saf suyun 25 ˚C deki pH eğeri 7 dir. Yani saf su ne asit ne de bazik karakterde olmayıp nötraldir. Doğal suların pH değerleri içerdiklei maddelere göre değişir. Suyun iyonlar çarpımı sıcaklıkla değiştiği için pH değeri de sıcakıkla değişir. Suyun pH değeri 0 ˚C de 7.5, 60˚C de ise 6.5 olur. Doğal suların pH değerleri 4<pH<9 arasında değişir. Slarda pH’ı belirleyen en önemli etken CO2/HCO3 -/CO32- dengesidir. Suda çözünen karbondioksit, sıcaklığa bağlı bir tepe reaksiyonu ile karbonik asit oluşturur. CO2 + H2O H2CO3 H2CO3 H+ +HCO3 - HCO3 - H++CO3 -2 Yüksek oranda sertlik içeren yer altı sularında karbonat ve bikarbonat iyonlarını bağlamak kolaylaşır, bu nedenle pH daha yüksek olabiliği. Su içinde karbonat bulunması halinde pH> 8.3 olur. 3.1.9 Sedimentasyon Su içinde askıda bulunan katı partiküllerin yerçekimi ile gerçekleşen çökelme işlemidir. Bu amaçla su bir havuz içine alınarak suyun akış hızı katı taneciklerin çökelmesine yetecek kadar düşürülür. 3.1.10 Kolloitlerin sabitliği Kolloidal partiküller reaksiyona girdiklerinde eğer hiçbir şekilde stabilize edilmemişlerse büyük parçalar birleşerek floklar halinde çökerler. Hidrofobik kolloitler ise metaller ve birçok tuz çeşitinde olduğu gibi faktördür şarjdır. Şarj ise parçacıkların 14 birbirini itmesine neden olur. Nişasta ve proteinler gibi hidrofilik kolloitler birleştirilmiş su katmanları tarafından stabil hale getirilerek partiküllerin yakın temasını önler.Buna rağmen şarjın etkisi önlenemez. Demir ve alüminyum oksitler ve bir dereceye kadar kalay mineralleri bu iki durumda dabirbirine yakın özellikler gösterirler. Şarj ve hidrasyon tipik kolloitlerin davranışlarınıçok kompleks kolloidlerin davranışlarıseviyesine getirmek açısından önemlidir. Bir çok durumda kolloidlerin sabitliğinin zeta potansiyelinin(ζ) büyüklüğüne bağlı olduğu ortaya çıkmıştır. Zeta potansiyeli ζ =4Πδq / D denklemi ile açıklanmaktadır. Bu denklemde q partiküllerin şarjını, δ şarj farkının etkili olduğu partiküllerin etrafını saran katmanın kalınlığı, ve D ise ortamın dielektrik katsayısını göstermektedir. Zeta potansiyeli hem kolloidal partiküllerin şarjının ölçümünü hem de şarjın etkisinin çözelti içerisindeetki edebileceği uzaklığı göstermektedir. Hidrofobik kolloidler ve bir noktaya kadar demir veya alüminyum oksitler zeta potansiyeli kritik bir noktaya gelinceye kadar sabit kalır. Eğer değer yavaş yavaş krıtik zeta poptansiyeli değerine gelir ve hızlı bir şekilde sıfır olursa pıhtılaşma eğilimi gösterir. 3.1.11 Kolloidlerin pıhtılaşması Kolloidler genellikle su kalitesinde büyük bir problemdir.Organik renk vericiler ve bulanıklık su arıtımında kabul edilmez.Bundan dolayı kolloid oluşumuna yol açan şartlar alum veya demir tuzlarıyla iyileştirerek engellenmelidir. Kolloidlerin atık sulardan uzaklaştırılması için etkili bir şekilde işlenerek pıhtılaştırılmalıdır. Sonuç olarak kolloidlerin daha kolay pıhtılaşması Zeta potansiyelin azalması yani net şarj q’ nun azaltılması veya şarj ayrımının görünen mesafesinin artmasıyla oluşur. Buda iyon konsantrasyonunun artmasıyla olur. Buda sayısal olarak alüminyum yada demir oksitin hidroliz edilmiş suyla karşılaştırıldığında tuzlu suda elde edilmiş pıhtılaşmanın 15 relative kolaylığına eşit olur. Bu etkiyi üreten iyonlar kolloidin elektrik şarjının ters işaretine sahip olan iyonlardır. Bu iyonlar tek şarjlı iyonlara göre iki kat yada üç kat şarjlı olup çok fazla daha etkilidirler. SO4 iyonlarının bulunması bu yüzden pozitif şarj edilmiş alüminyum yada demir oksit kolloidlerinin pıhtılaşmasında daha fazla yardımcı olur. Zıt şarj olmuş kolloidler birbirlerine karşı çok yüksek şarj edilmiş iyonlar gibi hareket etme eğilimi gösterirler. Karıştırıldıklerında şarjların nötralize edilmesiyle karşılıklı pıhtılaşma oluşur. Negatif şarj edilmiş renkli kolloidlerin etkili bir şekilde yok edilmesi pozitif şarj edilmiş kolloidal alüminyum oksit parçacıklarıyla kısmen bileşime girmesi ile oluşur.Bunların yanınıda demir ve alüminyum iyonlarının kompleks becerileri gibi kimyasal faktörlerde alum ve demir tuzlarının pıhtılaşmasında önemli yer tutar. Bir kolloiddeki şarjı gerçekleştirecek iyonlar hidrojen veya hidroksit iyonu ise şarjın nötralize edilmesi pH değerindeki değişikliklerle gelişir. 3.2 Atık Su Arıtım Yöntemleri 3.2.1 Fiziksel yöntemle atık su arıtımı Arıtılacak suyun veya ham suyun içinde çeşitli büyüklükte katı partiküller bulunabilir. Çökeltim ve flotasyon yöntemleri ile taneciklerin cins ve boyutlarına göre ayrılması sağlanır. Arıtma tesisinde uygulanan fiziksel arıtma üniteleri ızgaralar,elekler,kum tutucular,yüzer madde tutucular,dengeleme,çökeltim ve yüzdürme havuzlarıdır. a)Izgaralar : Su içinde bulunan kaba maddelerin pompa, boru ve teçhizata zarar vermemesi, diğer arıtma kısımlarına gelen yükün hafifletilmesi veya yüzücü kaba maddelerin sudan ayrılması gibi amaçlarla ızgaralar kullanılır.Izgara yapıları çubuk aralıklarına göre ince ve kaba ızgaralar, temizleme şekillerine göre ise elle veya mekanik yolla temizlenen ızgaralar olarak sınıflandırılırlar. 16 b)Elekler : Elekler atık su tesisinde özellikle elyaflı malzemelerle askıdaki tanecikleri tutmak için kullanılır. Kaba ve ince elek olarak sınıflandırılır. c) Kum tutucular : Kum, çakıl gibi anorganik maddeleri sudan ayırmak, arıtma tesisindeki pompa ve benzeri teçhizatın aşınmasına ve çökeltme havuzlarında tıkanma tehlikesine engel olmak için kullanılır. Kum tutucu tabanında biriken maddeler azda olsa bir miktar organik madde ve patojen organizma ihtiva ettiklerinden bunların gelişigüzel atılmaları sakıncalıdır. Bunlar da ızgara atıklarında olduğu gibi evsel katı atıklarla beraber bertaraf edilir. d) Yüzer madde tutucular : Atık suda bulunan ve yoğunluğu sudan küçük olan yağ, gres, solvent ve benzeri yüzen maddeleri sudan ayırmak için yüzer madde tutucular kullanılır. Yüzebilenler dışındaki diğer katı maddelerin tabana çökmeleri söz konusu olduğunda yüzer madde tutucular çamur hazneli olarak yapılırlar veçökebilen çamurun ve yüzen maddelerin kolayca alınabilecekleri bir düzende inşa edilirler. e) Dengeleme havuzları : Atık sularda debi, bileşim ve kirlilik yükünün zaman içindeki değişimlerinin dengelenmesi ve arıtma tesisine giden atık su debisinin düzenli olmasını sağlar. f) Çökeltim havuzları : Kendiliğinden çökebilen askıda katı maddelerin giderilmesi ön çökeltim havuzunda, biyolojik arıtma sırasında oluşan biyolojik uymakların giderilmesi son çökeltim havuzunda, kimyasal pıhtılaşma kullanıldığında oluşan yumakların çökelmesi ise kimyasal çökeltim havuzlarında sağlanır. 17 3.2.2 Biyolojik yöntemle atık su arıtımı Atık su bünyesinde bulunan organik ve kısmen de anorganik kirletici maddelerin , mikroorganizmalar tarafından besin ve enerji kaynağı olarak kullanılmak suretiyle atık sudan uzaklaştırılmaları esasına dayanan metodlardır. Organik maddelerin bir kısmı mikroorganizma hücresine,bir kısmı da enerjiye dönüşür. a)Aerobik Prosesler b)Aktif Çamur Metodu • Nitrifikasyon ve Denitrifikasyon Sistemleri c)Stabilizasyon Havuzları Sistemi • Anaerobik Stabilizasyon Havuzları • Fakültatif Stabilizasyon Havuzları • Aerobik Stabilizasyon Havuzları • Olgunlaştırma havuzları d)Havalandırmalı Lagünler e)Damlatmalı Filtre f)Biyodisk ve Biyokafes Sistemleri g)Dolgu Yataklı Reaktörler h)Anoksis Sistemler • Askıda Büyüme Denitrifikasyonu • Bağlı Büyüme Denitrifikasyonu I)Anaerobik Sistemler i)Anaerobik Filtreler j)Ardışık Anaerobik /Anoksis yada Anaerobik Sistemler’ dir 3.2.3 Kimyasal yöntemle atıksu arıtımı 3.2.3.1 Kimyasal çöktürme yolu ile arıtım Kimyasal çöktürme ; çözünmüş ve askıda katı maddelerin fiziksel ve kimyasal durumunu kimyasal madde ilavesi ile değiştirerek çökelmeyi kolaylaştırma işlemidir. 18 Çöktürme temel olarak ilave edilen kimyasal maddelerin kirletici maddeyi sürüklemesi ile gerçekleşir. Bazı durumlarda kimyasal madde ilavesi atık sudaki çözünmüş madde konsantrasyonunun artışına neden olabilir. Kimyasal çöktürme ; suyun yumuşatılmasında kullanıldığı gibi ağır metal ve toksik maddelerin giderilmesi amacıyla ön arıtma işlemi olarak da uygulanılabilir. Su arıtmada kullanılan maddeler alum (AI2(SO)4) ve demir tuzları olup (FeSO4.7H2O , Fe2(SO4) , FeCI3 ) olup ; koagülasyon işlemini kolaylaştırıcı olarak ta polielektrolit kullanılır. Polielektrolitler ; anyonik, katyonik ve poliamfolit türlerinde olurlar. Aşağıdaki tepkimeler ile koagülasyon işlemi gerçekleşir. FeCI3 + H2O → Fe(OH)3 + 3HCI 2FeCl3 + 3Ca(OH)2 → 2Fe(OH)3(s) + 3CaCl2 FeSO4.7H2O + Ca(OH)2 → Fe(OH)2 +CaSO4 + 7H2O Al2(SO4)3.18H2O + 3Ca(OH)2 → 2Al(OH)3(s) + 3CaSO4 + 18H2O FeCl3 ; diğer çöktürücülere göre daha kısa sürede flok oluşumu sağladığından ve oluşan flokların daha çabuk çökebilir nitelikte olmasından dolayı atık su arıtımında kullanılmaktadır. Demir üç klorür alternatif maddelere göre az bulanık sularda daha etkili olabilmekte soğuk suda kolay çözünebilmesi dolayısıyla uygulaması daha kolay gerçekleşebilmektedir. Bu da az miktarda kimyasal kullanımı ile ekonomiklik sağlamaktadır. 19 Biyolojik olarak bozunmayan maddelerin bulunduğu atık sularda bozunmayı sağlamak çöktürmek açısından etkili olan demir klorür fosfat çöktürmede ve yosun oluşumunu önlemede daha etkilidir. Atık su arıtımında hiçbir yan problem yaratmamakta ve ortamdaki kokuyu gidermektedir. Zehirli bir madde değildir. Katı madde içeriği yüksek olan atık suların arıtımında çöktürme sonucu oluşan çamur hacmini küçültmede kireçle beraber kullanılan demir üç klorür bünyesindeki suyu kolayca ve kısa sürede bırakma özelliğinden dolayı da avantajlıdır. 2.2.3.2. İyon değiştirici ile arıtım İyon değiştiricilerle arıtma işleminde doğal zeolitler kullanılır. İyon değiştiriciler bileşimlerine göre iki gruba ayrılır : a)İnorganik değiştiriciler : (xNa2O.yAI2O3.zSiO2.nH2O) Bunlar katyon katyon iyon değiştiricilerdir. Doğal zeolitler ve sentetik jel zeolitler. b)Organik iyon değiştiriciler : Bunlar fenol, stiren, polietilenden yapay olarak üretilen reçinelerdir. 3.3 Kullanılan Kontrol Yöntemleri 3.3.1 PID kontrol sistemi Geri beslemeli kontrol sistemi, kontrol edilecek çıkış değişkeninden sinyal alarak bu sinyalin kontrol ediciye gelerek istenen set noktası ile karşılaştırılıp, hata sinyalinin üretilmesi ve bu sinyalinden prosesin bir girdisini son kontrol elemanı ile açıp kapama işlemidir. Şekil 3.1’de geri beslemeli kontrol sisteminin blok diyagramı gösterilmiştir. 20 Şekil 3.1 Geri beslemeli kontrol sisteminin blok diyagramı Geri beslemeli kontrol edicilerde üç temel yapı vardır. Cs kontrol edicinin çıktısı olmak üzere: i) Oransal kontrol Cs = Kc e( t ) (3.1) ii) İntegral kontrol t Cs = K I ∫ e( t )dt (3.2) 0 ii) Türevsel kontrol Cs = K D de( t ) dt (3.3) Uygulamada oransal kontrol edici tek başına, oransal-integral, oransal-türevsel ve oransal-integral-türevsel kontrol ediciler karma olarak kullanılmaktadır., Yapılan çalışmada aşağıdaki denklemde üç terimli bir PID kontrol elemanından yararlanılmıştır. 1 Cs = KC e( t ) + τI t ∫ e( t )dt +τ D 0 de( t ) dt (3.4) 21 3.3.2 PID gibi klasik kontrol edicilerin parametrelerini belirleme yöntemleri Geri beslemeli kontrol sistemlerinin kontrol parametrelerinin büyüklüklerinin hesaplanması için bir çok yöntem bulunmaktadır, aşağıda bu yöntemlerden biri olan Cohen Coon ayarlama yönteminden bahsedilecektir. 3.3.2.1 Cohen Coon ayarlama yöntemi Kontrol parametrelerinin tayini için bilinen en eski yöntemlerdendir. Sistem yanıtımlarının aşağıda verilen iletim fonksiyonuna uyduğu kabul edilmiştir. G (s ) = U s e − (τ AD s ) 1+τas (3.5) Bu ayarlama yönteminde elde edilen kontrol parametrelerinin optimum değeri ile yapılan kontrol, set noktasından minimum sapma ve çıkış değişkeninin belli süre için, istenen değer ile arasındaki alanı minimum yapacak şekilde verir. i) Prosesin yatışkın hal değeri elde edilir. ii) Kontrol sistemi devreden çıkarılır. iii) Ayarlanabilen değişken üzerine belli bir değerde kademe etkis verilir. iv) Kontrol edilecek değişkenin yeni bir yatışkın hale ulaşması beklenir. v) Yatışkın durum değerleri zamana karşı grafiğe geçirilir. Bu grafik şekil 6.3’te de görüldüğü gibi reaksiyon eğrisi olarak tanımlanır. Reaksiyon eğrisinin maksimum tırmanma noktasında teğet çizilir. Teğetin apsisi kestiği nokta ölü zaman olarak adlandırılır ve τAD olarak gösterilir. Teğetin eğimi ise m = βs τ a olarak verilir. βs çıkış değişkeninin son yatışkın hal değerini τ a ise sistemin zaman sabitini gösterir. U s , açık hat halin yatışkın hal kazancı olrak tanımlanır ve ayar değişkenine kademe etkisi verildiğinde, çıkış değişkenin iki yatışkın hal değerinin arasındaki farkın kademe değişiminin değerine bölümü olarak verilir. 22 Şekil 3.2 Proses reaksiyon eğrisi üzerinden parametre hesaplaması Bu yöntem ile optimum kontrol parametrelerinin hesaplanması için kullanılan denklemler şu şekildedir. Kc = τ τ I D 1 τ a 4 τ AD U s τ AD 3 τ a τ 3 2 + 6 = τ 1 3 + 8 = τ AD AD AD 4 11 + 2τ (3.6) τ a τ a AD τ a (3.7) (3.8) 23 3.3.3 Bulanık kontrol ile klasik kontrolün karşılaştırılması Bulanık kontrol ediciler, matematiksel modelli kontrol edicilerden farklıdırlar. Fuzzy kontrol ediciler, kontrol çıktılarının, kontrol girdilerine fonksiyonel olarak nasıl bağlı olduklarına ilişkin matematiksel modellere gereksinim duymazlar. Klasik kontrol edicilerde K sisteme optimum (en uygun) çözümü sağlayan sabit bir sayı veya matristir. Fuzzy kontrol edicilerinin çıktısı ise değişkendir. Buradan da görülebileceği gibi fuzzy kontrol için daha fazla değişkene gereksinim vardır. Şekil 3.3 Klasik ve Fuzzy Kontrol Sistemleri Diyagramı 24 3.3.4 Bulanık mantık Endüstriyel bir süreç denetiminde; sistemin güvenliği ve kararlılığının sağlanması, kolay anlaşılır ve değiştirilebilir olması, sistemin performansının istenen seviyeye çıkması, yatırım açısından ucuz olması istenir. Bu koşulların gerçekleştirilmesi için sistemin yapısının ve dinamik özelliklerinin çok iyi bilinip matematiksel modellemesi gerekir. Bazı sistemler matematiksel modelleme yapılabilecek kadar kesin olarak bilinmeyebilir veya değişiklikler zaman içinde değişiklik gösterebilir (Elmas 2003). Bazı sistemlerde modelleme doğru şekilde yapılsa bile elde edilen modelin denetleyici tasarımında kullanımı denetleyici tasarımında karmaşık problemlere ve oldukça yüksek maliyetlere sebep olabilir. Bu nedenle bazı denetim algoritmalarının belirsiz, doğru olmayan, iyi tanımlanmamış değişken ve karmaşık sistemlere uygulanması mümkün olmayabilir. Bu durumda ya çözümüretilememekte yada denetleyicinin performansı iyi olamamaktadır. Bu gibi durumlarda uzman bir kişinin deneyiminden yararlanılmaya gidilir. Uzman kişi pek az, biraz az, az, pek çok, biraz çok, çok gibi günlük hayatta kullandığımız dilsel niteleyiciler doğrultusunda bir denetim gerçekleştirir. Böylece denetim mekanizması esnek bir yapıya kavuşmaktadır. Temeli insanın herhangi bir sistemi denetlemedeki düşünce ve sezgilerine dayanmakta, böylelikle bir sistemin gerçek durumundan istenilen duruma götürmek için sezilere dayanarak bir denetim stratejisi kullanılacak ve amaca ulaşılacaktır. İşte bulanık mantık bu tür mantık ilişkileri üzerine kurulur ve makinelere insanların sezilerinden yaralanarak özel verileri işleyebilme ve bunu kullanabilme yeteneği verir. Bulanık mantık (Fuzzy Logic) kavramı ilk kez 1965 yılında California Berkeley Üniversitesinden Prof. Lotfi A.Zadeh'in bulanık mantık veya bulanık küme kuramı adındaki ilk makallelerini yayınlamasıyla duyuldu. Zadeh bu çalışmasıyla insan düşüncesinin bütünüyle bulanık olduğunu, kesin olmadığını belirtmiştir. Bu yüzden 0 ve 1 mantığıyla çalışan boolean mantığı bu düşünce sistemini yeterince ifade 25 edememektedir. Bulanık mantık kalasik mantığın aksine iki seviyeli değil çok seviyeli işlemleri kullanmaktadır (Elmas 2003). Bulanık sistemlerde denetim kurallarının tanıtımı genellikle daha kolay ve basittir. Çoğu zaman bulanık denetleyiciler daha az kuralla daha yüksek performansta çalışırlar. Bulanık mantık işlemleri problemin analiz edilmesi ve tanımlanması, kümelerin ve mantık ilişkilerinin oluşturulması, mevcut bilgilerin bulanık kümelere dönüştürülmesi ve modelin yorumlanması aşamalarından oluşmaktadır. Bulanık mantığın kullanılabilmesi için öncelikle uygulanacak sistemin davranışları kurallarla ifade edilebilmeli ve karmaşık bir matematiksel işlem gerektirmemelidir. Aksi takdirde bulanık mantık ile elde edilen sonuçlar hatalara sebep olacaktır. Sistemin her bir çıkış ve giriş değişkenleri için üyelik işlevi tanımlanır. Üyelik işlevlerini sayısı sistemin davranışına bağlı olmakla birlikte tasarımcının tercihine göre değişebilir. Kuralların sayısına tasarımcı karar verir. Bulanık mantığın en önemli özelliği klasik mantıkta olduğu gibi sayılardan çok sembolik bilgilerin kullanılmasıdır. Bu sayısal işlem kullanılmasını dışlamamakla birlikte sonuçların incelenmesi sembollerle yapılır. 3.3.5 Bulanık küme kuramı ve bulanık mantık Klasik küme kuramında bir eleman o kümenin ya elemanıdır ya da değildir. Hiçbir zaman kısmi üyelik olmaz. Nesnenin üyelik değeri 1 ise kümenin tam elemanı, 0 ise değildir. Bulanık mantık ise insanın günlük hayatında nesnelere verdiği üyelik değerlerini yani insanın davranışlarını taklit eder. Örneğin elini suya sokan birisi hiçbir zaman tam ısısını bilemez, onun yerine sıcak, az sıcak, soğuk, çok soğuk gibi dilsel niteleyiciler kullanır (Elmas 2003). Klasik kümelere örnek şekil 3.4’te gösterilmiştir. Eğer sıvaklık 20 derecenin altına düşerse sıcak değildir. Yani klasik mantık kuramına göre 19,5ºC sıcak değildir. Doğal 26 olarak bu mantığın hiçbir esnekliği yoktur. Oysa gerçek dünyada sınırlar bu kadar kesin değildir. Şekil 3.4 Sıcaklık için keskin küme örneği Klasik kümelerin aksine bulanık kümelerde elemanların komşoluk değerleri (0,1) aralığında sonsuz sayıda değişebilir. Keskin kümeler sıcak-soğuk, hızlı-yavaş gibi ikili değişkenler, bulanık mantıkta biraz soğuk, biraz sıcak, biraz hızlı gibi gibi esnek ifadelerle gerçek dünyaya benzerlik gösterir. Şekil 3.5 Sıcaklık için bulanık küme örneği Bulanık kümeler için şekil 3.5’te örnek verilmiştir. Burada 10-40 ºC arasındaki değerler sıcak kümeye üyedir. 20-40ºC arasındaki değerlerin üyelik değeri 1, 10-20 ºC arasındaki sıcaklığın üyeliği 0 ile 1 arasında değişmektedir. Bir başka değişle 11 ºC az sıcak, 15 ºC biraz sıcak olarak değerlendirilebilir. 27 Şekil 3.6’da görüldüğü gibi 15 ºC 0,5 üyelik derecesinde, hem sıcak hem de soğuk bulanık kümesine dahildir. Şekilde gri tonda gösterilen bölge bulanık kümelerin kesişim bölgesidir ve bulanık kümelerin örtüşümü olarak adlandırılır. Şekil 3.6 Bulanık Küme Örtüşümü Bulanık Mantık tasarlanırken en önemli problem, proses parametrelerinin ve girdi değişken değerlerinin belirsizliğidir. Sistem işletiminde, belirsiz parametrelerin bulunması için birçok yöntem vardır. En popüleri esnek ve duyarlılık analizleridir. Ancak onların karmaşık ve zaman alıcı olması nedeniyle bulanık değişkenlerinin ve parametrelerinin modele doğrudan girişi, mevcut olan yöntemler içinde belirsizliğin bulunmasında en uygun yoldur. Optimize edilecek parametre ve değişkenlerin fuzzy ile tanımlanmasında giriş değişkenleri X={xi}, i=1,n ise Xi∈[ Ximin, Ximax ], i=1,n. Burada Ximin, Ximax i değişkeninin en düşük ve en yüksek değerlerini gösterirken, bunlara uygun olarak çıkış değişkeni ise y ile ifade edilir. y ve Xi çokluğundan olan parametreleri, dilbilimsel(linguistik) değişkenlerden oluşturulmuş, belirsiz çokluklar gibi ifade edilebilir. Xi ={< Xij, uxi,Xi}, Xij ∈ Ti*(u), i=1,n, y={<yj,vy,y>}, yj∈ Ti*(v), j=1,N, burada Ti*(u), Ti*(v) uygun olarak i parametresi Xi ve yj'nin linguistik değişkenlerinin terimleri veya onun aldığı değerler çokluğudur. X ve y normal belirsiz çokluklardır. Onların üyelik fonksiyonları µy:vy→[ 0,1], evrensellikleri ise uxi =vy ={1,...,N}, I parametresinin linguistik değişken gibi linguistik terimler yığını Xi için { önemli olmayan, küçük,...,orta,...,büyük} ve y parametresinin linguistik değişkeni { son derece düşük, düşük,..., yüksek} şeklindedir. 28 3.3.6 Bulanık mantık denetleyicili sistemler Bir denetleyici sistemi başka bir fiziksel sistemin tepkisini veya davranışını denetleyen, düzelten, fiziksel elemanlardan oluşmaktadır. Denetim sistemleri genel olarak açık döngülü ve kapalı döngülü/geri beslemeli olarak iki tiptir. Açık döngülü denetim sisteminde denetim hareketi sistem çıkışından bağımsızdır, kapalı döngülü sistemlerde ise denetim hareketi sistem çıkışına bağlı olarak değişebilmektedir. Fiziksel bir sistemin modellenmesinde genel problem, giriş, çıkış ve durum değişkenlerini ifade eden, doğrusal olmayan sistemler için, vektörel değerli işlemleri, doğrusal sistemler için ise sistem matrislerini tanımlamaktır. Şuanda var olan denetim algoritmaları bu sistem parametrelerine giriş ve çıkış değerlerine bağlı sayısal değerler atayarak uygulanmaktadır. Bulanık denetim sistemleri doğrusal olmayan sistem tanımlamalarını kolaylaştıran bilim dalıdır. u(t) = h(t,x(t),r(t)) (3.9) Denetim sisteminin tasarımındaki problem, doğrusal olmayan sistemler için, doğrusal olmayan h işlevini tanımlamak, burada u(t) denetlenen sisteme giriş, r(t) denetleyicinin referans girişi, x(t) durum vektörüdür. Doğrusal geri beslemeli sistemler için ise Ki ve Kp sabitlerinin belirlenmesidir. Klasik denetim sistemlerinde, denetimi yapılacak sistemin matematik modeli esas alınarak uygulanabilmektedir. Bulanık mantık kural tabanlı uzman sistemlerinde, denetim yüzeyi ( h(t,x(t),r(t)) ) oluşturulurkenuzman bilgi tabanından çıkarılan bulanık kural deyimlerini kullanmaktadır. Bulanık mantık kural tabanlı uzman sistemler, n adet bağımsız değişkeni veya bir tane bağlı değişkeni doğrusal olmayan işlev ile herhangi bir istenen değerde tutmaktadır. 29 3.3.7 Bulanık mantık denetim kurallarının oluşturulması Uzman bilgileri genellikle eğer sistem şu durumda ise o halde şöyle bir denetim uygula şeklindedir. Eğer durum = x ise O HALDE denetim = y şeklindedir. veya (IF durum = x ise THEN denetim = y) şeklindedir. Bulanık denetim kuralları neden ve sonuçtan oluşur. Denetim kurallarındaki neden ve sonuçlar birden fazla olabilir. Bulanık denetim kuralları sayısal değerlerden çok dilsel terimler olarak daha iyi formuluze edilebilir. Bu değişkenlerin seçiminde deneyimlerin ve mühendislik bilgilerinin önemli rölü vardır. Tipik olarak bulanık mantık denetimindeki dilsel değişkenlergenellikle, durum değişkenleri, durum değişkenlerinin hatası, durum değişkenlerinin hatalarının türevi veya bir önceki adıma göre değişimi olarak sayılabilir. 3.3.8 Genel bulanık bantık benetleyiciler Bulanık mantık denetleyiciler, bilgi tabanı, bulandırma, karar verme (çıkarım ünitesi) ve durulama birimleri olmak üzere dört temel bileşenden oluşmuştur. Şekil 3.7’de bir bulanık mantık denetleyicinin temel yapısı görülmektedir. Şekil 3.7 Bulanık mantık denetleyicinin temel yapısı 30 3.3.6.1 Bulandırma Birimi Bulandırma, sistemden alınan denetim giriş bilgilerini dilsel niteleyiciler olarak sembolik değerlere dönüştürme işlemidir. Üyelik işlevinden faydalanılarak giriş bilgilerinin ait olduğu bulanık kümeyi/kümeleri ve üyelik(komşuluk) derecelerini tespit edip, girilen sayısal değere küçük, daha küçük, en küçük gibi dilsel değerler atar. Sistemin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla değişik şekillerde (üçgen, yamuk, çan eğrisi...vs.) bulanık kümeler seçilebilir. Eğer A R ∈ (−∞,+∞ ) ’ da, söz konusu kümenin bir elemanı ise µ A ( x) üyelik A = [a1 , a3 ] fonksiyonu R → [0,1] aralığında oluşur. Diğer bir deyişle A kümesi aralığında ise genel olarak µ A ( x) üyelik fonksiyonu (3.10) formülüyle gösterilebilir. 0, µ A ( x) = 1, 0 x < a1 a1 ≤ x ≤ a3 x > a3 (3.10) Üyelik fonksiyonları genellikle, üçgensel üyelik fonksiyonları ve yamuk üyelik fonksiyonları olmak üzere iki başlık altında incelenmektedir. µ A (x) üçgensel üyelik fonksiyonu, (3.11) formülünde tanımlanmıştır (Triantaphyllou, 2000). x < a1 0, x−a 1 , a1 ≤ x ≤ a 2 a 2 − a1 µ A ( x) = a3 − x , a ≤ x ≤ a 2 3 a3 − a 2 x > a3 0, (3.11) formülüne göre küme, ....................................................... A = (a1 , a 2 , a3 ) (3.11) olmalıdır. Burada a 2 normal değerli üyelik olarak tanımlanabilir. Bulanık Mantık bu noktada bir α katsayısına bağlı olarak a 2 ’ ye yakın değerlerin, bu değere yüklenen anlam ile temsil edileceğini 31 varsaymaktadır. Diğer bir deyişle a 2 ’ deki belirsizlik, varsayılacak ya da dağılıma göre bulunabilecek bir α katsayısı ile tolere edilebilir. Söz konusu komşuluk Şekil 3.7’ de gösterilmiştir. µ A (x) x 0 a1 α α a2 a1 a3 a3 Şekil 3.8 Sayıların Komşuluğu α α değeri bulanık mantık terminolojisinde kesim katsayısı olarak adlandırılır. a1 ve a3α sayıları ise a 2 normal değerinin komşuluğunu oluşturan aralığın alt ve üst sınır α aα değerleridir. Diğer bir deyişle a1 ve 3 aralığındaki tüm sayılar a 2 normal değeri ile α aynı anlama sahiptir. a1 ve a3α değerleri (3.12) ve (3.13) formülleri yardımıyla bulunabilir (Terano, 1997). a1α − a1 =α a2 − a1 (3.12) a3 − a3α =α a3 − a2 (3.13) (3.14) ve (3.15) formüllerinden ∀α ∈ [0,1] için Aα = [a1α , a3α ] aralığı oluşturulabilir. a1α ve a3α değerleri (3.14) ve (3.15) formüllerinde gösterilmiştir. 32 a1α = α (a2 − a1 ) + a1 (3.14) a3α = a3 − (a3 − a2 )α (3.15) Örneğin üçgensel bulanık mantık sayılarına ilişkin küme A = (−5,−1,1) ise bu durumda (3.11) formülünden üyelik fonksiyonu, 0, x + 5, 4 µ A ( x) = 1 − x , 2 0, x < −5 − 5 ≤ x ≤ −1 (3.16) −1 ≤ x ≤ 1 x >1 olarak bulunur. Eğer karar verici α kesim katsayısını 0,5 olarak saptamışsa -1 normal değerinin komşuları (3.14) ve (3.15) formüllerinden a10,5 = −3 ve a30,5 = 0 olarak bulunacaktır. Diğer bir deyişle -1 normal değeri ile aynı anlam düzeyinde bulunan sayılar kümesi [− 3,0] aralığıdır. Söz konusu ilişki Şekil 3.8’ de gösterilmiştir. Eğer bulanık mantık sayılarına ilişkin kümede normal kabul edilen iki değer varsa diğer bir deyişle küme, A = (a1 , a2 , a3 , a4 ) şeklinde 4 belirleyici değerden oluşuyorsa bu durumda üyelik fonksiyonu yamuk üyelik fonksiyonu tipinde oluşacaktır. Yamuk üyelik fonksiyonu (3.16) formülünde gösterilmiştir. 33 1 0.5 −5 −6 −4 −3 −2 −1 0 1 2 A0.5 Şekil 3.9 A = (−5,−1,1) Kümesinin Komşuluğu 0, x − a1 , a 2 − a1 µ A ( x ) = 1, a4 − x a − a , 3 4 0 , x < a1 a1 ≤ x ≤ a 2 (3.17) a 2 ≤ x ≤ a3 a3 ≤ x ≤ a4 x > a4 Söz konusu komşuluk Şekil 3.10’ daki gibi oluşacaktır. µA(x) 1 x a1 a2 a3 a4 Şekil 3.10 Yamuk Sayı Komşuluğu 34 3.3.6.2 Bilgi Tabanı Bilgi tabanı, karar verme biriminin kural tabanında kullandığı bilgileri aldığı veri tabanı (data base) ve denetim amaçlarına uygun dilsel denetim kurallarının bulunduğu kural tabanı (rule base) olmak üzere iki kısma ayrılır. Denetim yapılan sistemle ilgili, bulandırma, bulanık çıkarım, durulama işlemleri sırasında gerek duyulan üyelik işlevi ve kural tablosu bilgileri veri tabanından kullanıma sunulmaktadır. Kurallar kümesi denetim amaçlarını ve denetim stratejisini belirler. Dilsel denetim kurallarının tanımlanmasında ve bulanık denetimdeki bulanık bilgi işleme sresince yararlanılır. Giriş ve çıkışlar arasındaki bağlantılar, kural tabanındaki kurallar kullanılarak sağlanır. 3.3.6.3 Karar Verme (Çıkarım) Birimi Karar verme birimi, çıkarım motoru (fuzzy engine) olarak da adlandırılır. Bulanık mantık denetiminin çekirdek kısmıdır. Bu kısım insanın karar verme ve çıkarım yapma yeteneğinin benzeri bir yolla bulanık kavramları işler ve çıkarım yaparak gerekli denetimi belirler. Burada bir çok bulanık gerçekleme yapılır. Yani insan beyninin bir benzetimi yapılmaya çalışılmaktadır. Bulandırma işlemiyle sayısal değerlerden, sembolik değerler çıkarılmıştı. Bulanık çıkarımda ise denetimi yapılan sistemi kullanan uzman oparatörün kullandığı dilsel niteleyiciler ve kurallar kullanılarak sembolik sonuç elde edilir. Bulanık mantık denetiminin beyni bulanık çıkarımdır. Burada veri tabanı ve karar verme mantığı kullanılmaktadır. 35 3.3.6.4 Durulama Birimi Bulanık çıkarımın sonucu bulanık bir kümedir. Bu sonucun tekrar sisteme uygulanması için giriş değeri gibi tekrar sayısal değere dönüştürülmesi gerekir. Bu işlem durulama olarak adlandırılır. Durulama birimi karar verme biriminden gelen bulanık bir bilgiden bulanık olmayan ve uygulamada kullanılacak gerçek değerlerin elde edilmesini sağlar. 36 3.4 Nanoteknoloji Yunancada cüce anlamına gelen “nano” bir fiziksel büyüklüğün bir milyarda biridir. Nano ölçeklerde yapılan bilim çalışmaları diğer adı ile nanobilim çok yeni değildir. Kimyacılar yüzyıllardır nanobilim ile uğraşmaktadırlar. Ancak son yıllarda yapılan çalışmalır sonucunda keşfedilen yeni yöntemler ile bu çalışmalar uygulamaları teknolojiye odaklanmıştır. Uygulamaya dönük nanobilime nanoteknoloji denilmektedir (Özbay 2006). Çoğu bilimci tarafından nanoteknoloji 21. yüzyılın teknolojisi olarak kabul edilse de bu alandaki çalışmalar çok eskilere dayanmaktadır. 100 yıl önce sanatçılar tarafından geliştirilen ve kullanılan çok ince ve dayanıklı boyaların, özel renkli camların, yarı iletken ve transistor lerin üretimi aslında nanoteknolojinin ilk uygulamalarıdır. Özel organometalik yüzey katalizörlerinin hazırlanması da bir tür nanoteknoloji ürünüdür (Doğan 2006). Nanoteknoloji terimi ilk kez 1968 yılında K.Eric Drexler tarafından kullanılmışsa da bu alandaki ilk araştırmaların moleküler robotlar ve robot parçaları üretimi çalışmaları ile başladığı kabul edilmektedir. Feynman 1959 yılındaki bir konuşmasında “atom-atom” moleküllerin oluşturulup parçaların imal edilebileceğini bildirmiştir. K.E. Drexler’in “Nanosystems:moleculer machinery, manufacturing and computation” kitabı 1992 yılında John Wiley and Sons yayınevi tarafından yayınlanmasından sonra Kullanım alanı bulmuştur (Doğan 2006) Nanoteknolojinin üç tanımlayıcı özelliği vardır: Boyut; nanoteknoloji 1-100 nanometre boyutları arasında olan nano yapıların araştırılıp teknolojilerinin geliştirilmesidir. Nanometre metrenin milyarda biri olan bir uzunluk birimidir. Nanoteknolojinin uygulanma alanları genellikle malzeme, yapı ve sistem olmak üzere üç grupta ele alınır: • Malzeme, çok küçük boyutta sentezlenen ilaç, metal gibi parçacıkları kapsar. 37 • Yapı, güneş sistemleri gibi, pek çok kullanışlı özelliğin birleştirilmesi ile oluşturulan çeşitli malzemeleri içeren bileşimlerdir. • Sistem, bilgisayar hafızası gibi bir işlevi yerine getirmek üzere oluşturulmuş kompleks yapılardır (Seçkin 2006). Nanometrenin diğer büyüklükler ile karşılaştırılması Şekil 3.11’de verilmiştir. Tek atomların çapı birkaç Angstrom veya nanometrenin onda biri uzunluğa sahiptir. DNA molekülleri 2,5 nanometre genişliğindedir. Kan hücreleri gibi biyolojik hücrelerin çapı bin nanometredir. Başparmaktaki toplu iğne büyüklüğündeki bir leke bir milyon nanometredir. 2 metre uzunluğundaki bir insan 2 milyar nanometredir (Doğan 2006). Şekil.3.11 Nanometrenin diğer büyüklüklerle karşılaştırılması (Doğan 2006) Davranış; nanoteknolojide üretilen ve kullanılan yapılar çok küçük olduğundan, bu boyutlarda sınır ve kuantum etkileri baskın hale gelir. Yani nano yapıların fiziksel davranışları daha büyük boyutlardaki yapılara kıyasla farklı özellik gösterir. 38 Nanoteknoloji bu farklılıkların yaratılmasını ve yararlı şekilde kullanılmasını sağlayan teknolojidir (Özbay 2006). Atom boyutunda işleme; nanoteknoloji atomik ölçekte kontrol yeteneğinin geliştirilmesidir (Özbay 2006). Nanoteknoloji kısaca nanometre ölçeğinde fiziksel, kimyasal ve biyolojik olayların anlaşılması ve kontrolü ile bu boyutlarda fonksiyonel malzemelerin, araçların ve sistemlerin geliştirilmesi ve üretimi olarak tanımlanabilir. Nanoteknoloji ile nano ölçekteki olayların değerlendirilip, benzerlerinin geliştirilerek uygulanması ile bilimde ve teknolojide yeni ufuklar açılmaktadır. Aslında nanoteknoloji çağımıza yön veren bilgi, iletişim ve biyoteknoloji ile birlikte gelişmekte olup bu teknolojilerden ayrı düşünülemez (Doğan 2006). Örneğin, iletim özellikleri ( momentum, enerji ve kütle ) artık sürekli olarak değil ancak kesikli olarak tarif edilmektedir. Benzer olarak, optik, elektronik, manyetik ve kimyasal davranışlar klasik değil kuantum olarak tanımlanmaktadır. Bugün maddeyi nanometre seviyesinde işleyerek ve ortaya çıkan değişik özellikleri kullanarak, yeni teknolojik nano ölçekte aygıtlar ve malzemeler yapmak mümkün olmuştur. Örneğin, tarama tünelleme ve atomik kuvvet mikroskoplarını kullanarak yüzey üzerinde atomları iterek birbirlerinden ayırmak ve istenilen şekilde dizmek mümkündür. Bütün bu gelişmeler,19. yüzyılda dünyayı yeniden şekillendiren sanayi devrimine eşdeğer bir bilimsel ve teknolojik devrim başlatmıştır. Bu şekilde atom ve moleküller ile oynayarak tek molekülden oluşan transistör ve elektronik aygıtlar gerçekleştirilmiştir ve dünyada birçok grubun aktif çalışmaları ile geliştirilmektedir. Bütün bu çalışmalar ve gelişmeler elektronik, fizik, malzeme bilimi, uzay ve hatta sağlık bilimlerini ortak bir ara kesitte buluşturmuştur.Önümüzdeki birkaç on yıl içerisinde nanoteknoloji sayesinde süper bilgisayarlara mikroskop altında bakılabilecek, insan vücudunun içinde hastalıklı dokuyu bulup iyileştiren, ameliyat yapan nano robotlar geliştirilebilecektir, insan beyninin kapasitesi ek nano hafızalarla güçlendirilebilecek, kirliliği önleyen nano parçacıklar sayesinde fabrikalar çevreyi çok daha az kirletecektir.Ulusal güvenliği ilgilendiren konularda nano malzeme 39 bilimi, yeni savunma sistemlerinin geliştirilmesinde, haber alma/gizlilik konularına yönelik çok küçük boyutlarda aygıtların yapılmasında kullanılacaktır.Birim ağırlık başına şu andakinden 50 kat hafif ve çok daha dayanıklı malzemeler üretilebilecek ve bunların sonucu olarak insanın günlük yaşamında kullandığı tekstil ürünleri gibi ürünler değişebileceği gibi,uzay araştırmalarında ve havacılıkta yeni roket ve uçak tasarımlarının ortaya çıkması mümkün olacaktır (TÜBİTAK Nanobilim Ve Nanoteknoloji Stratejileri,2004). Şekil 3.12’ de nanoteknolojinin diğer bilim dalları ile arasındaki ilişi görülmektedir (Anonim 2004). Şekil 3.12 Nanoteknolojinin diğer alanlarla ilişkisi (Anonim 2004) Nanobilim ve nanoteknolojinin odak noktaları, düşük boyutlarda baskın hale geçen boyut, sınır ve kuantum etkileri gibi temel fizik araştırması içeren konuların yanında, atomik boyutlarda görüntülemede deneysel yöntemlerin geliştirilmesi, Angstrom altı boyutlarda ölçüm yapabilme teknikleri, düşük boyutlarda eş tip malzeme üretebilme, malzeme yapısını atomik boyutlarda kontrol edebilme, kızılaltı ve morötesi radyasyonlara tepkisi kontrol edilebilir malzeme ve özel amaca yönelik aygıt geliştirme yöntemleridir (Anonim 2004). Bilgisayar çağının başları olan 1950’lerden bu yana malzemenin özellikleri arttıkça boyutunun küçülmesine dayanan Moore Kuralına göre, yaklaşık her 18 ayda bir 40 bilgisayar performansının iki katına çıktığı ve büyüklüğünün yarıya indiği bilinmektedir. Bu kural 2020’li yıllara kadar geçerliliğini koruyacak ; bu yıllarda, üretilen bilgisayarlar moleküler boyutlara kadar gelip dayanacaktır.Şu anda 40 milyon transistörlü bir işlemci, 2015 yılında 5 milyar transistörden oluşacaktır.Bu şekilde bilgi işleme hızı oldukça artarken enerji kullanımı çok aza indirilebilecektir (Anonim 2004). Nanoteknoloji devriminin insanlığın yakın geleceğinde yaratacağı değişiklik sadece ana hatları ile tahmin edilebilir. Öyle görünmektedir ki; nanoteknoloji önümüzdeki birkaç on yıl içinde uygarlığa damgasını vuracak ve bu gelişmelere hazırlık açısından zayıf ve güçlü ülkeler arasındaki fark artacaktır. Nanobilim ve nanoteknoloji çok çeşitli alanlarda hızla yaşamımıza girmektedir. Bu etki bilişim ve haberleşmeden başlamakta, savunma sanayi, uzay ve uçak teknolojileri ve hatta gen mühendisliğine kadar uzanmaktadır (Anonim 2004). 3.4.1 Nanoteknolojinin kullanım alanları Nanoteknoloji elektronik ve yarı iletken teknolojisinden, biyosensörlere, nano tüplerden nano tanecik sistemlerine, katalizörlerden, akıllı moleküllere, yüzey kaplamalardan, nano boyutta boyamalara, mikro cerrahiden nano robotlara kadar birçok alanda kullanım alanı bulmuştur. Başlıca uygulama alanlarını üç alanda toplayabiliriz. Bunlar: Endüstriyel alan; mikro makineler, mikro pompalar , mikro sensörler geliştirme,opto elektronik elemanların imali, bir araya getirilmesi, nano boyutlu kaplamalar, tek tabaka katalizörlerle tepkimelerin kontrolü, nano boyutlu elemanlar arası bağlantılar, çip ve CD üretimidir (Doğan 2006). Tıp ve sağlık alanı ;mikro-nano cerrahi (özellikle göz ve beyin cerrahi), teşhis edici kitler, hücre, doku ve moleküler (DNA gibi) hasar belirlenmesi ve onarımı, biyosensörler, floresans ve fosforesans nano tanecik sistemleri içeren yarı iletken maddeleri kullanarak antikor ve DNA dedektörleri gelişimi, bu sistemleri kullanarak kan örneklerinde birçok hasta ve hasarlı yapıların aynı anda ve paralel belirlenmesidir (Doğan 2006). 41 Bilimsel araştırmalar; yüzey karekterizasyon ve modifikasyonu, yüzey işlemleri, nano litografi,akıllı moleküllerin geliştirilmesi, atom ve moleküllerin istenilen yere taşınması veya önce ayrılarak sonra tekrar birleştirilmesi, mikroorganizmaların taşınması, DNAmodifikasyonudur.Nanoteknolojinin yeni kullanım alanlarının araştırılmasıdır (Doğan 2006). 3.4.2 Türkiye ve Dünya’da nanoteknoloji Nanoteknoloji devriminin insanlığın yakın geleceğinde yaratacağı değişiklik sadece ana hatları ile tahmin edilebilir. Ulusal güvenliğimiz için tek yol bu teknolojiye hazırlıklı olmak ve bu tür konularda hem temel bilimler açısından hem de teknolojik olarak ön sıralarda yer almaktır. Geç kalmadan TÜBİTAK ve diğer ulusal araştırmaları destekleyen kuruluşların bu tür kritik araştırmaları daha çok desteklemesine ihtiyaç duyulmaktadır. Nanobilim ve nanoteknoloji çok çeşitli alanlarda hızla yaşamımıza girmektedir. Bu etki bilişim ve haberleşmeden başlamakta, savunma sanayi, uzay ve uçak teknolojileri ve hatta moleküler biyoloji ve gen mühendisliğine kadar uzanmaktadır. Nanoteknoloji ABD’de, ekonomistlerin telkini ile Başkan Bill Clinton tarafından yaklaşık 10 sene önce en öncelikli ve kritik alan olarak ilan edilmiş, dolayısı ile ABD’nin en çok desteklenen programlarından olmuştur.Bunun sonucunda ABD’de büyük araştırma merkezleri ve üniversite araştırma üçgenleri kurulmuştur.ABD’de yalnızca devlet ajanslarının nanobilim için ayırdıkları araştırma bütçeleri milyon dolar olarak 270 (2000), 467 (2001), 604 (2002), 710 (2003) ve en son 2004’ te de 3 milyar dolardan fazladır.ABD’ yi yakından izleyen Japon hükümeti de daha önce benzeri görülmemiş parasal destekleri nanoteknoloji için seferber etmiştir.ABD ve Japonya’daki gelişmeleri kaygı ile izleyen Avrupa Birliği, teknolojilerinin 10 yıl sonra bu iki ülke ile yarışabilmesi için 6. Çerçeve Programında nanobilim ve nanoteknolojiyi öncelikli alan olarak ilan etmiş ve son dört yıl boyunca bu alandaki araştırmaları desteklemek üzere 1. 3 milyar € ödenek ayırmıştır. Ancak, bu meblağın birlik ülkelerinin milli bütçelerinden ayırdıkları kaynakların toplamının çok küçük bir bölümü olduğu ifade dilmektedir.Ülke bazında özel ve kamu kuruluşları ise bu miktarın belki toplam 7-8 katını bulabilecek harcamalar yapmayı planlamaktadırlar.Komşumuz 42 Yunanistan’ın Girit adasında kurulu, 500 doktoralı araştırmacının çalıştığı Heraklion Araştırma Merkezinde nanoteknoloji geliştirme üzerine yoğun çalışmalar yapılmakta ve bu araştırmalara Avrupa Birliği’nden milyonlarca Euro destek verilmektedir.İsrail bu konuda çok hızlı davranarak çok sayıda tanınmış bilim adamını nanomerkez kuruluşlarında toplamıştır.İrlanda nüfus olarakçok küçük bir ülke olmasına rağmen 630 Milyon Euro miktarında bir kaynağı nanoteknolojiye aktarmıştır.Nanoteknolojiden gelecek 10-15 yıl içinde büyük ve sürpriz çıktılar ve yeni pazarlar beklenmektedir (Anonim 2004). Avrupa’da, ABD’de ve Japonya’da yüzlerce nanoteknoloji araştırma merkezi, üniversitelerde bölümler kurulduğu ve uzman kadroların bu merkezlerde bir yarış ortamında, önce ulusal, sonra ticari çıkarlarına yönelik olarak bilgi ve teknoloji ürettikleri gerçeği çok açık bir şekilde görülmektedir. Nanoteknoloji ile gelişmiş ülkelerle gelişmemiş ülkeler arasındaki ara kapanamayacak kadar ve katlanarak artacak; nanoteknolojiye sahip olan ülkelerin refah seviyesi, ulusal savunması ve ekonomisi daha güçlü bir konuma gelecektir. Bu bağlamda zamanında endüstriyel ve mikro elektronik-enformatik devrimlerini yakalayamayan ülkemizde, ekonomik ve bilimsel gelişme ve refah için nanoteknolojiyi yakalanabilinecek en son fırsat olmaktadır. Bu fırsatın yakalanabilmesi ancak, ulusal boyutta uzman kadronun güçlendirilmesi, eğitim ve nesilden nesile aktarılacak teknoloji birikiminin önünün açılması ile mümkün olacaktır. Bu yolların açılması ile ülkemiz, kritik olan bu uygarlık ve refah düzeyine çok daha aktif olarak katkı sağlayabilecektir. Nanoteknolojinin belli alanlarına girip teknoloji geliştiren Türkiye, Finlandiya’daki Nokia örneği uluslararası dev nanoteknoloji ürünü çıkarabilen bir ülke konumuna gelecektir. Bunun ülke refahına ve ekonomik gücüne, yaşayan halkının kendisi ve dünya ile daha bütünleşik olarak yaşamasına büyük katkısı olacaktır (Anonim 2004). Ülkemiz, çağımızın insan yaşamını birkaç on yıl içinde büyük ölçekte yeniden düzenleyecek olan bu kritik gelişmelere şu ana kadar seyirci kalmıştır. Özel olarak nanobilim ve nanoteknoloji araştırmalarına yönelik kapsamlı bir araştırma planımız bulunmamaktadır. Avrupa Birliği 6. Çerçeve Programı için hazırlanan bir raporda 43 Avrupa’da ulusal bir nanoteknoloji planı bulunmayan ülkelerin sadece Malta ve Türkiye olduğu belirtilmiştir (Anonim 2004). Avrupa Birliği’nin 1994 ve 1998 yılları arasında yürütmüş olduğu 4. Çerçeve Programı kapsamında nanoteknoloji alanında araştırma yapan yaklaşık 80 firma desteklenmiş, 1998 ve 2002 yıllarını kapsayan 5. Çerçeve Programı kapsamında ise bu alana yapılan destek miktarı yıllık 45 Milyon Euro civarında olmuştur. Geniş bir yelpazede yapılan destekler arasında nano-elektronik cihazlar, karbon nanotüpler, biyosensörler, moleküler tanımlama sistemleri, nano-kompozit malzemeler ve yeni mikroskop teknolojileri öne çıkmaktadır (Anonim 2004). ABD ve Japonya’daki gelişmeleri kaygı ile izleyen Avrupa Birliği, teknolojilerinin 10 yıl sonra bu iki ülke ile yarışabilmesi için 6. Çerçeve Programında nanobilim ve nanoteknolojiyi öncelikli alan olarak ilan etmiş ve son dört yıl boyunca bu alandaki araştırmaları desteklemek üzere 1.3 Milyar Euro ödenek ayırmıştır. Ancak, bu meblağın birlik ülkelerinin milli bütçelerinden ayırdıkları kaynakların toplamının çok küçük bir bölümü olduğu ifade edilmektedir.Ülke bazında özel ve kamu kuruluşları ise bu miktarın belki toplam 7-8 katını bulabilecek harcamalar yapmayı planlamaktadırlar (Anonim 2004). Asya ülkeleri içinde nanoteknolojiye yatırım yapan ülkelerin başında Japonya gelmektedir. Japonya dünyada ABD’ den sonra nanoteknoloji alanında en fazla Ar-Ge harcaması yapan ikinci ülke konumundadır. Nanoteknoloji üzerine yapılmakta olan yatırımın her yıl %15 ile %20 oranında artmakta olduğu Japonya’da nanoteknoloji tanımı dünyanın geri kalan ülkelerine oranla çok daha geniş kapsamlıdır. Moleküler seviyede yapılan birçok araştırma (örnek vermek gerekirse, DNA üzerine yapılan araştırmalar) nanoteknoloji tanımı içersinde yer almaktadır. Ayrıca NEC ve Sumitomo gibi firmalar karbon nanotüpler alanında çalışmalar yürütmekte, araştırmalar geliştirmektedir (Anonim 2004). Asya ülkeleri arasında Japonya’yı takip eden ülkeler arasında Çin ve Kore öne çıkmaktadır. Çin ülkede yürütülen nanoteknoloji odaklı birçok araştırma ve geliştirme 44 çalışmasını Çin Bilimler Akademisi kanalıyla yürütmektedir. Bu ülkede yürütülen çalışmaların birçoğu yarı iletken üretme teknikleri ve nanoteknoloji tabanlı elektronik cihazlar üzerine yoğunlaşmaktadır. Araştırma merkezlerine ek olarak nanoteknoloji kullanılarak üretilen ürünlerin ticarileşmesine imkan sağlamak amacıyla çalışan birçok kuruluş bulunmaktadır (Anonim 2004). Kore nanoteknolojinin mikro elektronik uygulamaları alanında yoğünlaşmıştır. Nanoteknoloji çalışmalarının sürdürüldüğü birçok üniversite ve araştırma merkezi olduğu gibi Kore’nin en büyük şirketlerinden biri olan Samsung mikro elektronik uygulamalar ve mikro elektromekanik sistemler (MEMS) üzerine araştırmalar yürütmektedir. Tayvan, Singapur, Tayland, Hindistan ve Vietnam nanoteknolojiyi öncelikli alan olarak belirlemiş ve uygun çerçeveyi belirlemek için adımlar atmaktadır (Anonim 2004). Çizelge 3.1 2015’te Dünya’da nanoteknoloji için ayrılan paradan pay alacak sektörler (Anonim 2004) 45 3.4.3 Nanomalzemeler Önümüzdeki 20 yıl içersinde nanomalzemeler ile ilgili bilimsel, teknik ve mühendislik çalışmalarından beklentiler, klasik malzemelerin özelliklerinin ve uygulamalarının gelişmesine, yeni teknoloji alanlarının ortaya çıkmasına neden olacak niteliktedir. Nanomalzemeler, metal, seramik, organik moleküler topluluk, polimerik ya da kompozit malzemeler olabilir. Tanımlayıcı nitelikleri 1 ile 100nm arasındaki boyutlarıdır. Nanomalzemeler, yalnızca minyatürizasyonda yeni bir aşama olarak düşünülmemelidir; tümüyle yeni bir alandır: nano dünya, atomik ve kuantum fenomenleri ile hacimsel(bulk) malzeme ölçeğinin arasında yer almaktadır. Geleceğin teknolojilerinin atom, molekül ve nanoküme boyutlarında, malzemenin şeklinin kontrol edilmesi, nanoyapıların organize edilmesi, aygıtlara dönüştürülmesi, malzemenin ve yüzeylerin tasarlanması – işlenmesi üzerine inşa edileceği öngörülmektedir. Nanomalzemeler boyutlarından dolayı, elektronik, fotonik, manyetik, reoloji, yapısal ve mekanik niteliklerinde olumlu yönde farklılık gösterirler. Bu farklılığın nedenleri ise, yüksek yüzey-hacim oranları, hacimsel davranışlar ortaya çıkmadan sınırlı sayıda atom ya da molekül arasındaki kooperatif fenomenler ve nano-boyutlu yapılarda ortaya çıkan kuantum etkileridir (Anonim 2004). Nanokompozitler, son birkaç yıldır oldukça büyük ilgi gören bir konudur. Nanokompozit oluşumların gelişmiş yanma geciktirici özellikleri, arttırılmış eğilme modülleri ve ısıl şekil değiştirme sıcaklıkları ile düşük geçirgenlik özellikleri avantaj sağlamaktadır. Polimer içinde nano partiküllerin dağılımı ile veya polimerin işlenmesi esnasında dolgu partiküllerinin kimyasal olarak oluşturulması ile elde edilirler. En bilinen nano malzeme kil olmakla birlikte grafit, tek ve çok duvarlı karbon nanotüpler, çift tabakalı hidroksitler, kalsiyum karbonat, silika ve titan da nanokompozitlerde nano malzeme olarak kullanılabilmektedir (Anonim 2004). Ticari olarak kullanılan nanomalzemeler; kil, kalsiyum karbonat, bakır oksit(CuO), çinko oksit (ZnO), titanyum dioksit (TiO2), grafit, karbon nanotüpler, silika, kobalt (Co),’dir (TÜBİTAK Nanobilim Ve Nanoteknoloji Stratejileri,2004). 46 4. DENEY SİSTEMİ VE ÇALIŞMA YÖNTEMİ 4.1 Deney Sistemi Şekil 4.1. Deney sistemi 4.2 Deney Yöntemi Boya atıksuyunun arıtılması için 2L’lik yarı kesikli reaktör kullanılacaktır. Sistemde biri bilgisayara bağlı iki pompa, kontrol vanası, akış ölçerler, pH elektrot, A/D çeviriciler ve bir bilgisayar bulunmaktadır. Etkin asit akımı ve sisteme basamak etki olarak HCl, koagulant olarak demirklorür (FeCl3) veya aluminyumsülfat Al2(SO4)3 verilmektedir. Nötralizasyon bazı olarak NaOH kontrol vanasıyla reaktöre beslenmektedir. Karıştırma optimum rpm’de mekanik karıştırıcı ile sağlamaktadır. Sistemde IBM 586-kişisel bilgisayarın A/D (Analog-digital) çevirici kanalına pH sinyali(0-14) ,(0-10V) voltaj olarak çevrilerek pH değişimleri online izlenmektedir. Bulanık PID denetim için VISUAL BASIC (VISIDAQ)’da bir program geliştirilmiştir. Arıtım süresi maksimum 15 dak.’dır. Sisteme 1 L boya atıksuyu konulduktan sonra, 47 kimyasal çöktürücüler sabit akış hızında basamak etkiyle eklenirken, önerilen denetim ile baz akımı da istenen optimum pH set değerine ulaştırmaktadır. Ham arıtım bittikten sonra, suyun kalitesinin belirlenmesi için absorbans parametrelerinin ölçülmesi gerekmektedir. 4.3 Bulanık PID Kontrolun Parametrelerinin Belirlenmesi İçin Yapılan Deney Yöntemi 2L’lik reaktör kabına 1L saf su beslenmiştir. Elle ayarlamalı olan pompaya 1.4ml/dak akış hızı ile %10’luk HCl basamak etki olarak verilmiş ve diğer tarafta PID kontrole bağlı pompaya da %10’luk NaOH baz olarak verilmiştir. Üst üste deneyler yapılarak PID kontrolun ortamın pH’ını istenilen set değerlerinde kontrol etmesi sağlanmıştır. Elde edilen pompa açıklığı ve değerler bize bulanık PID kontrol için parametrelerin belirlenmesini sağlamıştır. 48 5. ARAŞTIRMA BULGULARI 5.1 Jar Testi Sonuçları Daha önce yapılmış olan çalışmalardan elde edilen verilere göre boya atık suyunun arıtımında kullanılan çöktürücü kimyasalları üç tanedir. Bunlar FeCl3 Al2(SO4)3 MgCl2’dir. Burada yapılmış olan deneylerde FeCl3 ve Al2(SO4)3 kullanılmıştır. Bunların jar testi sonuçları Camcıoğlu 2009 tezinden alınmıştır. Bu jar testinin ışığında kontrol ayar değişkeni, çöktürücü miktarı ve cinsi, pH aralığı belirlenmiştir. Çizelge 5.1 Al2(SO4)3 koagulantı ile yapılan çöktürme işlemi sonucu elde edilen absorbans ölçümleri (Camcıoğlu 2010) Çizelge 5.1 incelendiğinde NaOH ile pH ayarlaması yapıldığında atık suya ait en iyi absorbans ölçümünün pH=9 da 5g/L Al2(SO4)3 kullanıldığında elde edildiği görülmektedir. Arıtım yapılmamış atık suyun absorbans değeri 1.697 olup arıtım yapılmış atık suyun 5g/L Al2(SO4)3 ilavesiyle pH=9’da elde edilen en düşük absorbans değeri 0.075’dir. Bu tezde ise bu çizelgeden faydalanarak çöktürücü giderimi tasarrufu nedeni ile çöktürücü 3.5 g/L kullanılarak pH=7 ve pH=10’da kontrollu çöktürme işlemleri yapılmıştır. Set değeri pH=7 olarak yapılan deneyde 0.030, set değeri pH=10’da yapılan deneyde ise 0.031 değerlerine ulaşılmıştır. 49 Çizelge 5.2 FeCl3 koagulantı ile yapılan çöktürme işlemi sonucu elde edilen absorbans ölçümleri (Camcıoğlu 2010) Bu bölümde FeCl3 çöktürücüsü ile yapılan jar testi çalışmalarına yer verilmiştir. Bu amaçla FeCl3’ün farklı derişimlerdeki çözeltileri hazırlanarak atık suya ilave edilmiştir. Çöktürme işleminin ardından atık suyun absorbans değerleri ölçülmüştür. pH ayarlamalarında NaOH ve H2SO4 çözeltileri kullanılmıştır. Arıtılmış suyun 7g/L FeCl3 ilavesiyle pH=8’de elde edilen en düşük absorbans değeri 0.050’ye ulaşmıştır. Çöktürücü miktarı tasarrufu yapıldığında bu çalışmada ise 3.5 g/L’de ise pH=12 ve pH=10’da kontrollu çöktürme işlemi gerçekleştirilmiştir. Tablodaki en düşük absorbans değerleri referans alınmamasına rağmen arıtılmamış suyun absorbans değerinin 0.218’den pH=7 için 0.065’e ve pH=12 için ise 0.060’a indirilmesi ile istenen arıtım sağlanmıştır. 5.2 PID Sonuçları PID kontrol deneylerine geçilmeden evvel kontrol parametrelerinin hesaplanması için dinamik deney yapılmıştır. Yarı-kesikli reaktöre 1L saf su koyulduktan sonra basamak etki olarak HCl, kontrol edilir değişken olarak NaOH kullanılmıştır. Burada uygulanan Cohen-Coon yöntemine PID kontrol parametreleri hesaplanmıştır. Parametreler Kc=203.9, τI =16.34, τD = 2.44 bulunmuştur. 50 pH 20 18 16 14 12 10 8 6 4 2 0 0 100 200 300 400 500 Zaman (s) Şekil 5.1 NaOH’e %100’lük basamak etki verildiğinde elde edilen pH dinamiği PID kontrol parametreleri hesaplandıktan sonra bulanık kontrolun kurallarını yazabilmemiz için bir dizi PID kontrol deneyi yapılmıştır. Bu deneylerde 1 L saf su reaktöre beslenmiş ardından sabit debi ile HCl gönderilmiş ve kontrol edici değişken olarak NaOH kullanılarak pH=7, pH=8, pH=12 değerlerinde deneyler yapılmıştır. Yapılan bu deneyler sonucunda HATA- HATA TÜREVİ ve POMPA DEBİSİ değerleri kaydedilmiştir. Bu değerlerin kullanılması ile bulanık PID kontrolun kuralları yazılmıştır. Aşağıda yapılan deneylerin grafikleri verilmiştir. 51 Şekil 5.2 pH set değeri 7 için, HCl ve NaOH kullanılarak saf suda yapılan PID kontrol deneyi Şekil 5.2’de set değeri 7 için bozucu etken olarak HCl asiti kullanılmış, deneyde ayarlanabilen değişken NaOH pompa debisi ayarlanarak gönderilmiş ve PID kontrolü gerçekleştirilmiştir. Şekilden de görüldüğü gibi saf suda pH 7 set değerinde kontrol etmek oldukça zordur. Ancak pH 7 set değerinde fazla sapma gösterilmeden ufak salınımlarla kontrol edilmiştir. 52 Şekil 5.3 pH set değeri 12 için, HCl ve NaOH kullanılarak saf suda yapılan PID kontrol deneyi Şekil 5.3’te HCl ve NaOH kullanılarak saf suda yapılan PID kontrol deneyi sonucunda set değeri pH=12’de istenen performans yakalanmıştır, sadece son saniyelerde ufak bir ofset gözükmektedir. Bu da ihmal edilebilir ölçüdedir. PID kontrol yöntemi bu deneyde başarıyla gerçekleştirilmiştir 53 Şekil 5.4 pH set değeri 8 için, HCl ve NaOH kullanılarak saf suda yapılan PID kontrol deneyi Şekil 5.4’te HCl ve NaOH kullanılarak saf suda yapılan PID kontrol deneyi sonucunda set değeri pH=8’de kontrol yapılmıştır. Sonuçta ofset ve salınım gözlenmiştir. Buradan da kontrol deneyi pH 8 set değerini yakalamaya çalışmıştır. 54 Şekil 5.5 pH set değeri 12 için, HCl ve NaOH kullanılarak saf suda yapılan PID kontrol deneyi Şekil 5.5’te HCl ve NaOH kullanılarak saf suda yapılan PID kontrol deneyi sonucunda set değeri pH=12’de kontrol yapılmıştır. Şekilden de görüldüğü gibi oldukça başarılı olarak set değerinde tutmuştur. 55 5.3 Bulanık PID Sonuçları Bulanık PID kurallarının belirlenmesinde daha önce yapılan PID kontrol deneylerinden elde ettiğimiz değerlerden yararlanıldı. En iyi sonucun elde edildiği iki deneyin (şekil 5.3 ve şekil 5.5) değerleri ile ilk olarak komşuluklar belirlendi, ardından bulanık ilişki matrixi olurturuldu ve son olarak bulanık kontrol kuralları yazıldı. Şekil 5.6 Hata’nın bulanık üyelik fonksiyonları Şekil 5.7 Hata Türevi’nin bulanık üyelik fonksiyonları 56 Şekil 5.8 Pompa Debisi’nin bulanık üyelik fonksiyonları Çizelge 5.2 Hata, Hata Türevi, Pompa Debisi arasındaki bulanık ilişki matrisi 57 Programda kullanılan bulanık PID kural seti suda yapılan PID kontrol çalışmaları sonucundan elde edilmiştir. Burada pompa debisi hata ve hata’nın türevinin bulanık üyelik fonksiyonlarının yedi tane kümesiyle belirlenmektedir. Burada kümeler NB:negatif büyük, NO:negatif orta, NK:negatif küçük, SF:sıfır, PB:pozitif büyük, PO:pozitif orta, PK:pozitif küçük’tür. Bulanık ilişki kural tablosu çıkarıldıktan sonra, bulanık muhakeme stratejisinin belirlenmesi gerekmektedir. Herhangi bir giriş için her kural komşuluklar da hesaba katarak belirlenir. Aşağıda sistemimiz için belirlenen kural listesi verilmiştir. 'IF(HATA>=-1.716 AND HATA<=-1.666)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.035 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.028) THEN POMPA=0.089 'IF(HATA>=-1.652 AND HATA<=-1.501)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.108 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.172) THEN POMPA=0.090 'IF(HATA>=-1.479 AND HATA<=-1.343)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.086 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.136) THEN POMPA=0.091 'IF(HATA>=-1.307 AND HATA<=-1.149)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.079 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.137) THEN POMPA=0.092 'IF(HATA>=-1.106 AND HATA<=-0.991)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.093 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.137) THEN POMPA=0.093 'IF(HATA>=-0.919 AND HATA<=-0.818)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.093 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.108) THEN POMPA=0.094 'IF(HATA>=-0.754 AND HATA<=-0.653)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.108 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.122) THEN POMPA=0.095 'IF(HATA>=-0.617 AND HATA<=-0.466)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.133 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.165) THEN POMPA=0.096 'IF(HATA>=-0.452 AND HATA<=-0.286)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.294 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.093) THEN POMPA=0.097 'IF(HATA>=-0.279 AND HATA<=-0.114)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.108 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.101) THEN POMPA=0.098 58 'IF(HATA>=-0.107 AND HATA<=0.058) OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.123 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.209) THEN POMPA=0.099 'IF(HATA>=0.073 AND HATA<=0.0224)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.245 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.158) THEN POMPA=0.100 'IF(HATA>=0.252 AND HATA<=0.396)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.136 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.101) THEN POMPA=0.101 'IF(HATA>=0.418 AND HATA<=0.576)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.223 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.173) THEN POMPA=0.102 'IF(HATA>=0.583 AND HATA<=0.748)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.238 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.079) THEN POMPA=0.103 'IF(HATA>=0.763 AND HATA<=0.914)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.137 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.194) THEN POMPA=0.104 'IF(HATA>=0.921 AND HATA<=1.086)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.166 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.129) THEN POMPA=0.105 'IF(HATA>=1.093 AND HATA<=1.251)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.144 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.101) THEN POMPA=0.106 'IF(HATA>=1.266 AND HATA<=1.431)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.166 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.108) THEN POMPA=0.107 'IF(HATA>=1.438 AND HATA<=1.603)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.115 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.122) THEN POMPA=0.108 'IF(HATA>=1.611 AND HATA<=1.776)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.151 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.101) THEN POMPA=0.109 'IF(HATA>=1.783 AND HATA<=1.948)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.129 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.100) THEN POMPA=0.110 'IF(HATA>=1.956 AND HATA<=2.121)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.144 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.065) THEN POMPA=0.111 'IF(HATA>=2.142 AND HATA<=2.286)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.172 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.108) THEN POMPA=0.112 'IF(HATA>=2.300 AND HATA<=2.459)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.158 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.079) THEN POMPA=0.113 'IF(HATA>=2.466 AND HATA<=2.631)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.237 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.122) THEN POMPA=0.114 59 'IF(HATA>=2.638 AND HATA<=2.796)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.136 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.093) THEN POMPA=0.115 'IF(HATA>=2.969 AND HATA<=2.818)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.179 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.086) THEN POMPA=0.116 'IF(HATA>=2.997 AND HATA<=3.148)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.123 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.122) THEN POMPA=0.117 'IF(HATA>=3.156 AND HATA<=3.321)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.123 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.122) THEN POMPA=0.118 'IF(HATA>=3.328 AND HATA<=3.493)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.108 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.072) THEN POMPA=0.119 'IF(HATA>=3.500 AND HATA<=3.558)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.058 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=-0.014) THEN POMPA=0.120 'IF(HATA>=4.203 AND HATA<=4.304)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.072 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.237) THEN POMPA=0.121 'IF(HATA>=4.426 AND HATA<=4.440)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.014 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.201) THEN POMPA=0.122 'IF(HATA>=4.627 AND HATA<=4.649)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.209 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.022) THEN POMPA=0.123 'IF(HATA>=4.692 AND HATA<=4.850)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.086 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.072) THEN POMPA=0.124 'IF(HATA>=4.872 AND HATA<=4.972)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.050 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.101) THEN POMPA=0.125 'IF(HATA>=5.037 AND HATA<=5.166)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.115 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=0.158) THEN POMPA=0.126 'IF(HATA>=5.195 AND HATA<=5.195)OR ((HATA TÜREVİ-HATA)>=-0.043 AND (HATA TÜREVİ-HATA)<=-0.043) THEN POMPA=0.128 Yukarıda elde edilen kurallar ile oluşturulan bulanık PID kontrolün kullanılması ile yapılan arıtma deneylerinin sonuçları aşağıda verilmiştir. 60 Şekil 5.9 HCl ve NaOH kullanılarak saf suda yapılan bulanık PID kontrol deneyi, pH set değeri 7 Şekil 5.9’da HCl ve NaOH kullanılarak saf suda yapılan bulanık PID kontrol deneyi sonucunda set değeri pH 7’de kontrol yapılmıştır. Set değeri pH 7’de doğrusal olmama durumundan dolayı kontrol etmek zor olmasına rağmen bulanık PID doğrusal olmayan kontrol ediciye analog olduğundan oldukça rahat kontrol etmiştir. 61 Şekil 5.10 FeCl3 ve NaOH kullanılarak duvar boyası atık suyunda yapılan bulanık PID kontrol deneyi, pH set değeri 12 Şekil 5.10’da FeCl3 ve NaOH kullanılarak duvar boyası atık suyunda yapılan bulanık PID kontrol deneyi, pH set değeri 12’de tutularak kontrol yapılmıştır. Set değeri pH 12’de oldukça başarılı set değerini izlemiştir. Burada FeCl3 hem bozan etken hem de çöktürücü olarak görev yapmaktadır. 62 Şekil 5.11 HCl, NaOH ve 10ml FeCl3 kullanılarak duvar boyası atık suyunda yapılan bulanık PID kontrol deneyi, pH set değeri 7 Şekil 5.11’de görüldüğü gibi FeCl3’ ün çöktürücü olarak kullanıldığı deneyde HCl bozan etken olarak kullanılmıştır. Bu deneyde de başarılı kontrol gerçekleştirilmiştir. 63 Şekil 5.12 HCl, NaOH ve 3.5g Al2(SO4)3 kullanılarak duvar boyası atık suyunda yapılan bulanık PID kontrol deneyi, pH set değeri 10 Şekil 5.12’de görüldüğü gibi Al2(SO4)3’ un çöktürücü olarak kullanıldığı deneyde HCl bozan etken olarak kullanılmıştır. Bu deneyde pH=10’da set değerinde tutulmuştur. 400 sn sonra set değerine ulaşmıştır. Bulanık PID diğer PID kontrol yöntemine göre daha hızlı cevap vermektedir. 64 Şekil 5.13 HCl, NaOH ve 3.5g Al2(SO4)3 kullanılarak duvar boyası atık suyunda yapılan bulanık PID kontrol deneyi, pH set değeri 7 Şekil 5.13’te görüldüğü gibi Al2(SO4)3’ un çöktürücü olarak kullanıldığı deneyde HCl bozan etken olarak kullanılmıştır. Bu deneyde pH=7 set değerinde tutulmuştur. Şekil doğrusal olmama durumunu göstermektedir. Bulanık PID kontrol edici başlangıçta küçük bir aşma göstermesine rağmen kısa sürede set değerini yakalamıştır. Çizelge 5.3 Absorbans değerleri çizelgesi Çizelge 5.3’te elde edilen absorbans değerleri kıyaslanmaktadır. En iyi absorbans değerine Al2(SO4)3’ un çöktürücü olarak kullanıldığı pH=7’de ulaşılmaktadır. 65 Şekil 5.14 HCl ve NaOH kullanılarak saf suda yapılan PID ve bulanık PID kontrol deneylerinin pH 7 set değerinde karşılaştırılması Şekil 5.14’te görüldüğü gibi bulanık PID 500 sn gibi kısa bir zamanda set değerine ulaşırken PID kontrol edici başarısız bir kontrol sergilemektedir. Buradan da bulanık PID kontrol edicinin doğrusal olmayan sistemlerde daha iyi kontrol ettiği gözlenmektedir. 66 5.4 Pigment Eldesi Deney sonucunda elde edilen partiküllerin değerlendirilmesi XRD cihazı ile yapılmıştır. Deney sonucunda oluşan parçacıklar topaklaşırlar. Topağı oluşturan parçacıklar çok ince toz halinde olduğundan ortalama taneciğin boyutu aşağıdaki eşitlikten hesaplanır. Şekil 5.15’te de elde edilecek olan XRD görüntüsünden parçacık boyutunun hesaplamasında kullanılan parametrelerin nasıl hesaplandığı gösterilmiştir. (Rochmann vd. 1999). β c o s θ / λ = 2 ε s in θ / λ + 1 / L β: Genişliğin yarısı λ: X ışınının dalga boyu θ: Ayrılma açısı ε: eğim L: Kristal boyutu Şekil 5.15 XRD çıktısında parametrelerin gösterimi Yapılan kontrol deneyleri sırasında elde edilen partiküllerin FeCl3 ve Al2(SO4)3 ile reaksiyona girdiği ve Şekil 5.18’de görüldüğü gibi piglerin sayısı arttığı sonuç olarak da boya pigmentlerinin bozulduğu görülmüştür. Bu sebeple yapılan literatür araştırmaları sonucunda BaSO4’ın da çöktürücü olarak kullanıldığı ve boya partikülleri ile reaksiyona girmediği görülmüştür. 67 Kontrol deneylerinden farklı olarak sistemde kimyasal tepkimeye girmeyen çöktürücü olarak BaSO4 kullanılmış ve boya pigmenti geri kazanılmıştır. Boyanın nanoya yakın boyuta gelip gelmediğinin gözlenmesi amaçlanmıştır. Aşağıda Şekil 5.16’da boya atık suyundaki boyanın hiçbir işlem yapılmadan elde edilen XRD difraktogramı görülmektedir. Bu çıktı bize boyanın amorf olduğunu yani kristal yapıda olmadığını göstermektedir. Daha sonra kontrol sistemi oluşturulmadan elle yapılan denemeler sonucunda boya atık suyuna 10g/L BaSO4 eklenmiş, HCl ile asidik hale getirildikten sonra içerisine pH=8-9 seviyesine gelinceye kadar NaOH eklenmiş ve boya atık suyunun bu pH seviyelerinde topaklandığı gözlenmişti. Elde edilen bu parçacıkların XRD cihazında incelenmesi sonucunda şekil 5.17 elde edilmiştir. Şekil 5.16 Boyanın XRD difraktogramı 68 Şekil 5.17 BaSO4 kullanılarak yapılan deney sonucunda elde edilen boya partiküllerinin XRD difraktogramı Şekil 5.17 elde edilen grafikten de anlaşılabileceği gibi BaSO4 kullanılarak yapılan deney sonucunda elde edilen boya partikülleri amorf halden kristalize hale gelmişlerdir. Şekil 5.18’da ise Al2(SO4)3 kullanılarak yapılan deney sonucunda elde edilen boya pigmentinin XRD difraktogramı görülmektedir. Bu grafikte piglerin sayısının arttığı gözlemlenmiştir. Bunun sebebi olarakta boyanın Al2(SO4)3 ile reaksiyona girmiş olmasıdır. 69 Şekil 5.18 Al2(SO4)3 kullanılarak yapılan deney sonucunda elde edilen boya pigmentinin XRD difraktogramı 70 6. TARTIŞMA VE SONUÇ Yaptığımız çalışmada üç farklı aşamada atık suyun arıtımı incelenmiştir. İlkinde Jar testleriyle çöktürme yöntemiyle arıtımda en iyi pH aralığı belirlenmiştir. İkinci aşamada elde edilen pH aralığında PID ve bulanık PID deneyleri gerçekleştirilmiştir. Son olarak da ekonomik öneme sahip boya pigmentinin geri kazanımı için XRD deneyleri yapılmıştır. Jar testleri, çeşitli derişimlerde çöktürücü miktarları alınarak arıtılması istenen suya ilave edilmesidir. Jar testi aynı atık su için daha önceden yapıldığı için bu deneyde literatürde (Camcıoğlu 2010) ve yapılan test referans alınmıştır. Yapılan testte belli bir süre sonra çöken maddeden su ayrılmaktadır, sonra suyun geçirgenliği ölçülerek ilgili çöktürücü ile suyun yeterince arıtılıp arıtılmamasına bakılmaktadır. Suyun iyi arıtılıp arıtılmaması için gerçekleştirilen analiz testi UV spektrofotometresi olmuştur. Bu çalışmada arıtım için yapılan kontrol deneylerinden sonra Schumatzu marka UV spektrofotometresi ile 290.4 nanometre dalga boyunda çöktürmeden sonra elde edilen su numunesi bu dalga boyunda test edilerek iyi arıtılıp arıtılmadığı gözlenmiştir. Kimyasal çöktürme yöntemi ile arıtma için iki ayrı çöktürücü kullanılmıştır. Bu çöktürücüler sırasıyla FeCl3, Al2(SO4)3’tür. Jar testi yönteminin gerçekleştirilmesi amacı ile önce FeCl3 için farklı derişimlerde çöktürücü çözeltileri hazırlanmıştır. Arıtılacak olan atık suya bu çözeltiler eklenmiştir. Çöktürücüler eklendikten sonra iki dakika hızlı ardından da 20 dakika yavaş karıştırma yapılmıştır. Karıştırma işlemi bittiğinde atık su çözeltilerinin pH ayarlanmalarının yapılması için NaOH çözeltisi kullanılmıştır. pH’ ayarlaması için atık su numunesi altı eşit hacme ayrılmıştır. Arıtılan atık suyun her bir pH değerinde ışık geçirgenliği spektrofotometre cihazı kullanılarak bakılmıştır. Yapılan önceki çalışmalara göre FeCl3 için pH 7 ve 11 değeri arıtım için seçilmiştir.ancak sanayide büyük ölçekte bu işlerin gerçekleşmesi için önemli ayar değişkeni olarak çözelti pH’ının istenen değerde tutulması gerekir. Bunun için atık su tanklarının pH’ının kontrolu gerekmektedir. Bilindiği gibi atık su içinde içerdiği bir çok kimyasal maddeden dolayı doğrusal olmayan pH davranışı göstermektedir. Bunlardan su bazlı boyanın arıtılmasındaki pH kontrolu için bu çalışmada bulanık PID yöntemi 71 denenmiştir. Önceden bahsedildiği gibi pH’ın istenen değerde tutulması için yapılan çalışmalarda NaOH çözeltisi kullanılmıştır. Bu sonuca dönük olarak kullanılan PID kontrol sisteminde NaOH ayarlanabilen değişken, kontrol edilen değişken olarak ise çözelti pH’ı alınmıştır. Sistemde yapay zeka denetimler için bulanık mantık PID programı, VISUAL BASIC (VISIDAQ) programlama dilinde yazılı gerçekleştirilmiştir. Sisteme 1L boya atık suyu koyulduktan sonra kimyasal çöktürücüler sabit akış hızında basamak etki ile eklenirken önerilen kontrol ile baz akımı da istenen optimum pH set değerine ulaşılmaktadır. Ham arıtım bittikten sonra suyun kalitesinin belirlenmesi için ışık geçirgenliği parametresi ölçülmüştür. Bunlarda en iyi sonuç Al2(SO4)3 ile yapılan deneyde en düşük absorbans değerine ulaşılmıştır. Programda kullanılan bulanık PID kural seti suda yapılan PID kontrol çalışmaları sonucundan elde edilmiştir. Burada pompa debisi hata ve hata’nın türevinin bulanık üyelik fonksiyonlarının yedi tane kümesiyle belirlenmektedir. Burada kümeler NB:negatif büyük, NO:negatif orta, NK:negatif küçük, SF:sıfır, PB:pozitif büyük, PO:pozitif orta, PK:pozitif küçük’tür. Kontrol çalışmalarında kontrol etkinliğini en iyi şekilde gözlemek için pH set değerleri değiştirilmiştir. Bu amaçla negatif maksimum hata set noktasına ilk ulaşma zamanı ofset ve absorbans denemelerine göre en iyi bulanık PID kontrol grafiği seçilmiştir. Sonuç olarak pH 12 için FeCl3 ile yapılan deney ile pH 7 için Al2(SO4)3 yapılan deney kontrol performansı açısından en iyi deneyler seçilmiştir. Son olarak, boya pigmentinin geri kazanımı ile ilgili deneyler sonucunda da BaSO4 ile yapılan deneyden elde edilen boya pigmenti grafiksel olarak elde edilmiştir. Bu grafikten pigment kristallerinin oluştuğu gözlemlenmektedir. Eşitlikler kullanılarak da kabaca nano pigmentin çapı hesaplanabilmektedir. Yapılan çalışma sonunda sanayide atık suyun arıtılması için uygun çöktürücü seçimi miktarı ve pH’ın önemli olduğu bilinerek bunların tesbitinden sonra pH değerinin 72 istenen değerde tutulmasının doğrusal olmayan arıtma etkinliği açısından bulanık PID yönteminin uygun olduğu anlaşılmıştır. Boya pigmentinin pahalı olması nedeniyle geri kazanımının ekonomik katkısı yapılan deneylerde gözlenmiştir. Elde edilen pigmentlerin tekrar boya yapımında kullanılması elverişli değildir. Ancak geliştirilmesi gereken boya pigmenti geri kazanım tekniklerinden sonra sanayide tekrar kullanılması araştırılmalıdır. 73 KAYNAKLAR Anonymous 2005. Chemical Process Equipment (Second Edition), 2005, Pages 693718 Chiwada G., 2005, "Effects of Additives and Strucre of Surfactants on Fire Retardancy of Polymer Nanocomposites”, The Faculty of The Graduate School, Marquette University,Doktora Tezi, 1-8. Lei S., and Jianfeng C., 2005. China Particulogy Vol. 3, Nos. 1-2, 134-135, 2005 Synthesis and application of nanoparticles by a high gravity method Doğan M., 2006. "Nanoteknoloji ve Uygulamaları Kimya Sanayi ile İlişkisi", Kimya Sanayi Dergisi, 39 (225):12-13. Elmali A., Tekerek S., Dincer İ., Elerman Y., 2008. Magnetic hardening of highenergy ball-milled nanocrystalline LaMn2Si2, Journal of Magnetism and Magnetic Materials 320 (2008) 364–367 Elmas Ç, 2003, Bulanık mantık denetleyiciler, bulanık mantık, 23-33 Rochman N, K. Kawamoto H., Sueyoshi Y., 1999. Process. Technol. 89–90 (1999) 367. Özbay, E., (2006), "Türkiye’de Bir İlk Bilkent Üniversitesi Nanoteknoloji araştırma Merkezi", Kimya Sanayi Dergisi, 39(225):8. Liufu S.C., Xiao H.N., 2005. Effect of MA-Na copolymer adsorption on the colloidal stability of nano-sized ZnO suspension,Materials Letter, 2005, 59, 3494-3497 Seçkin, T., Vural S., 2006. "Polimer Hibirt CaCO3 malzemelerin Hazırlanması ve Termal Özelliklerinin Belirlenmesi", 1. Polimerik Kompozitler Sempozyum ve Sergisi, 17-19 Kasım, İzmir. Anonim 2004. TÜBİTAK Nanobilim Ve Nanoteknoloji Stratejileri, Ağustos 2004, Ankara. Wu H., Lee M., Lin H., 2007. Ultra-fine particles formation of C.I. Pigment Green 36 in different phase regions via a supercritical anti-solvent process,Dyes and Pigments, 2007, 75(2), 328-334 Zbik, M., Smart, R.St.C. Influence of dry grinding on talc and kaolinite morphology:inhibition of nano-bubble formation and improveddispersion, Minerals Engineering, 2005,15,969-976 74 EK 1 Bulanık PID Kontrolü İçin Visidaq Programı public INCR as integer public X(1500),M(1500),T3(3600),T83(1500),TI(1500),Y1(1500),TN(1500),FXY1( 10),FXY2(10) as SINGLE public GXY1(20),GXY2(10),CXY1(10),CXY2(10) as SINGLE public PPPP(20,20),CCCC(20),FIT(20),XXXX(20),YYYY(7),UUUU(7),WWWW(7) as SINGLE public FFS(20),GGS(20),CCS(20) as SINGLE public TT as integer public STPM1 as SINGLE PUBLIC USUM,YSUM,WSUM,ALMBDA,WCAK,WCEK,ARTIS,ALPHA,QQS,RR S,EBIRD AS SINGLE PUBLIC NSAY,NGGS,NFFS,NCCS,KDELAY,IPRBS,JK AS INTEGER PUBLIC QREB,DELEZ,STP1,HATA,KI,KC,KD AS SINGLE public ER,ERRM1,ERRM2,ATT,STP,ATTM1,ATTM2 AS SINGLE PUBLIC III AS INTEGER dim pHT as Tag dim sıcaklıkT as Tag dim ısıtıcıT as Tag dim pompaT as Tag dim STTT as Tag dim pH as single dim sıcaklık as single dim ısıtıcı as single dim pompa as single dim STT as single 75 Sub SCR1() set sıcaklıkT = GetTag("TASK1", "SOC5") set pHT = GetTag("TASK1", "AI3") set STTT = GetTag("DISP1", "NCTL1") set ısıtıcıT = GetTag("TASK1", "SOC1") set pompaT = GetTag("TASK1", "SOC4") ER=0.0 ERRM1=ER ERRM2=ERRM1 'STPM1=0.55 TT=1 'KC=0.168 'KI=46.277 'KD=0.631 KC=0.203 KI=16.34 KD=2.44 INCR=INCR+1 pH = pHT.Array(2) STPM1=12.09 sıcaklık = sıcaklıkT.Array(0) 'ER=1.0 ER =7.5-(pH) ATT=(KC+KC*(TT/KI)+KC*(KD/TT))*ER(KC+(2*KD*KC/TT))*ERRM1+(KC*KD/TT)*ERRM2 ATT1=(KC+(KI+TT/2)+KD/TT)*ER ATTM1=((KI*TT/2)-(2*KD/TT)-KC)*ERRM1 ATTM2=KD*ERRM2/TT 'STP=STPM1+ATT+ATTM1+ATTM2 76 '************************************************************ ' IF(ERRM1>=-1.716 AND ERRM1<=-1.666)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.035 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.028) THEN STP=0.089 'IF(ERRM1>=-1.652 AND ERRM1<=-1.501)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.108 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.172) THEN STP=0.090 'IF(ERRM1>=-1.479 AND ERRM1<=-1.343)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.086 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.136) THEN STP=0.091 'IF(ERRM1>=-1.307 AND ERRM1<=-1.149)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.079 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.137) THEN STP=0.092 'IF(ERRM1>=-1.106 AND ERRM1<=-0.991)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.093 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.137) THEN STP=0.093 'IF(ERRM1>=-0.919 AND ERRM1<=-0.818)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.093 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.108) THEN STP=0.094 'IF(ERRM1>=-0.754 AND ERRM1<=-0.653)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.108 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.122) THEN STP=0.095 'IF(ERRM1>=-0.617 AND ERRM1<=-0.466)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.133 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.165) THEN STP=0.096 'IF(ERRM1>=-0.452 AND ERRM1<=-0.286)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.294 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.093) THEN STP=0.097 'IF(ERRM1>=-0.279 AND ERRM1<=-0.114)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.108 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.101) THEN STP=0.098 'IF(ERRM1>=-0.107 AND ERRM1<=0.058) OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.123 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.209) THEN STP=0.099 'IF(ERRM1>= 0.073 AND ERRM1<=0.0224)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.245 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.158) THEN STP=0.100 'IF(ERRM1>=0.252 AND ERRM1<=0.396)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.136 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.101) THEN STP=0.101 'IF(ERRM1>=0.418 AND ERRM1<=0.576)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.223 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.173) THEN STP=0.102 'IF(ERRM1>=0.583 AND ERRM1<=0.748)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.238 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.079) THEN STP=0.103 77 'IF(ERRM1>=0.763 AND ERRM1<=0.914)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.137 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.194) THEN STP=0.104 'IF(ERRM1>=0.921 AND ERRM1<=1.086)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.166 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.129) THEN STP=0.105 'IF(ERRM1>=1.093 AND ERRM1<=1.251)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.144 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.101) THEN STP=0.106 ''IF(ERRM1>=1.266 AND ERRM1<=1.431)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.166 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.108) THEN STP=0.107 'IF(ERRM1>=1.438 AND ERRM1<=1.603)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.115 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.122) THEN STP=0.108 ' IF(ERRM1>=1.611 AND ERRM1<=1.776)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.151 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.101) THEN STP=0.109 ' IF(ERRM1>=1.783 AND ERRM1<=1.948)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.129 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.100) THEN STP=0.110 ' IF(ERRM1>=1.956 AND ERRM1<=2.121)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.144 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.065) THEN STP=0.111 ' IF(ERRM1>=2.142 AND ERRM1<=2.286)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.172 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.108) THEN STP=0.112 ' IF(ERRM1>=2.300 AND ERRM1<=2.459)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.158 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.079) THEN STP=0.113 ' IF(ERRM1>=2.466 AND ERRM1<=2.631)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.237 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.122) THEN STP=0.114 ' IF(ERRM1>=2.638 AND ERRM1<=2.796)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.136 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.093) THEN STP=0.115 ' IF(ERRM1>=2.969 AND ERRM1<=2.818)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.179 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.086) THEN STP=0.116 ' IF(ERRM1>=2.997 AND ERRM1<=3.148)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.123 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.122) THEN STP=0.117 ' IF(ERRM1>=3.156 AND ERRM1<=3.321)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.123 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.122) THEN STP=0.118 ' IF(ERRM1>=3.328 AND ERRM1<=3.493)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.108 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.072) THEN STP=0.119 78 ' IF(ERRM1>=3.500 AND ERRM1<=3.558)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.058 AND (ERRM2-ERRM1)<=-0.014) THEN STP=0.120 ' IF(ERRM1>=4.203 AND ERRM1<=4.304)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.072 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.237) THEN STP=0.121 ' IF(ERRM1>=4.426 AND ERRM1<=4.440)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.014 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.201) THEN STP=0.122 ' IF(ERRM1>=4.627 AND ERRM1<=4.649)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.209 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.022) THEN STP=0.123 ' IF(ERRM1>=4.692 AND ERRM1<=4.850)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.086 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.072) THEN STP=0.124 ' IF(ERRM1>=4.872 AND ERRM1<=4.972)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.050 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.101) THEN STP=0.125 ' IF(ERRM1>=5.037 AND ERRM1<=5.166)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.115 AND (ERRM2-ERRM1)<=0.158) THEN STP=0.126 ' IF(ERRM1>=5.195 AND ERRM1<=5.195)OR ((ERRM2-ERRM1)>=-0.043 AND (ERRM2-ERRM1)<=-0.043) THEN STP=0.128 '************************ IF(ER>=-1.716 AND ER<=-1.666)THEN STP=0.089 IF(ER>=-1.652 AND ER<=-1.501)THEN STP=0.090 IF(ER>=-1.479 AND ER<=-1.343)THEN STP=0.091 IF(ER>=-1.307 AND ER<=-1.149)THEN STP=0.092 IF(ER>=-1.106 AND ER<=-0.991)THEN STP=0.093 IF(ER>=-0.919 AND ER<=-0.818) THEN STP=0.094 IF(ER>=-0.754 AND ER<=-0.653)THEN STP=0.095 IF(ER>=-0.617 AND ER<=-0.466)THEN STP=0.096 IF(ER>=-0.452 AND ER<=-0.286)THEN STP=0.097 IF(ER>=-0.279 AND ER<=-0.114)THEN STP=0.098 IF(ER>=-0.107 AND ER<=0.058) THEN STP=0.099 IF(ER>= 0.073 AND ER<=0.0224)THEN STP=0.100 IF(ER>=0.252 AND ER<=0.396) THEN STP=0.101 IF(ER>=0.418 AND ER<=0.576)THEN STP=0.102 IF(ER>=0.583 AND ER<=0.748)THEN STP=0.103 79 IF(ER>=0.763 AND ER<=0.914)THEN STP=0.104 IF(ER>=0.921 AND ER<=1.086)THEN STP=0.105 IF(ER>=1.093 AND ER<=1.251)THEN STP=0.106 IF(ER>=1.266 AND ER<=1.431)THEN STP=0.107 IF(ER>=1.438 AND ER<=1.603)THEN STP=0.108 IF(ER>=1.611 AND ER<=1.776)THEN STP=0.109 IF(ER>=1.783 AND ER<=1.948)THEN STP=0.110 IF(ER>=1.956 AND ER<=2.121)THEN STP=0.111 IF(ER>=2.142 AND ER<=2.286)THEN STP=0.112 IF(ER>=2.300 AND ER<=2.459)THEN STP=0.113 IF(ER>=2.466 AND ER<=2.631)THEN STP=0.114 IF(ER>=2.638 AND ER<=2.796)THEN STP=0.115 IF(ER>=2.969 AND ER<=2.818)THEN STP=0.116 IF(ER>=2.997 AND ER<=3.148)THEN STP=0.117 IF(ER>=3.156 AND ER<=3.321)THEN STP=0.118 IF(ER>=3.328 AND ER<=3.493)THEN STP=0.119 IF(ER>=3.500 AND ER<=3.558)THEN STP=0.120 IF(ER>=4.203 AND ER<=4.304)THEN STP=0.121 IF(ER>=4.426 AND ER<=4.440)THEN STP=0.122 IF(ER>=4.627 AND ER<=4.649)THEN STP=0.123 IF(ER>=4.692 AND ER<=4.850)THEN STP=0.124 IF(ER>=4.872 AND ER<=4.972)THEN STP=0.125 IF(ER>=5.037 AND ER<=5.166)THEN STP=0.126 IF(ER>=5.195 AND ER<=5.195)THEN STP=0.128 IF(ER>=6.0 AND ER<=8.0)THEN STP=0.129 'ATT=8 '**STP=STPM1+ATT 'IF ATP < 0 THEN ATT=-1*ATT 'STP=1.44448 '**STP=STP*0.082 ERRM2=ERRM1 ERRM1=ER 80 'ATT=KC*ER 'ATT=(KC+(KI+TT/2)+KD/TT)*ER 'ATTM1=((KI*TT/2)-(2*KD/TT)-KC)*ERRM1 'ATTM2=KD*ERRM2/TT 'STP=STPM1+ATT 'MSGBOX"HATA="& ER 'IF STP > 10 THEN STP=40 'IF STP<=3 THEN STP=40 'STPM1=ısıtıcı pompa=STP*10 'MSGBOX"EBIRD="& EBIRD outputf 0, ısıtıcı outputf 1, pompa outputf 2, pH outputf 3, ATT outputf 4, ATTM1 outputf 5, ATTM2 End Sub 81 ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı: Sinan TUNA Doğum Yeri: Keşan/EDİRNE Doğum Tarihi: 01/01/1981 Medeni Hali: Evli Yabancı Dili: İngilizce Eğitim Durumu Lise: Çanakkale Fen Lisesi (1996-1999) Lisans: ODTÜ Kimya Mühendisliği (1999-2005) Yüksek Lisans: Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Kimya Mühendisliği Ana Bilim Dalı (2008-2010) Çalıştığı Kurum ve Yıl Çelik-İş makineleri Ltd. Şti (2005--) 82