Türkçe I Dersi. 4. Blog Yazısı Hazırlayan: Mümin Bumin SEZEN Student ID: 21401443 Bölüm: AMER Tür: Öykü Refik Halid Karay- Gurbet Hikayeleri “ Ulus İnşasında Bir Tuğla” Cumhuriyet döneminin önemli yazın adamlarından olan Refik Halid KARAY’ın Gurbet Hikayeleri isimli öykü kitabında, memleket özlemi, ülke dışında memleket insanının duyduğu yabancılaşma ve gördüğü kültür farklılığını yadırgayışı anlatılır. Kitap içerisinde bulunan on dört öyküden sadece iki tanesi: Balkan Savaşları’nda düşman ordularından kaçan bir annenin çocuklarını yitirişini anlatan “Göz Yaşı” ve 1. Dünya Savaşı’nda Rusya’da esir düşen bir Türk subayının kaçış öyküsünün anlatıldığı “Kaçış” dışındakilerin tamamının mekanı Osmanlı Devleti’nin kaybettiği Suriye, Irak, Lübnan gibi Arap topraklarıdır. Refik Halid Karay kendi politik sürgün hayatı ve dünya savaşı anılarından beslediği anlaşılan bu öykülerinde anadil özlemini, memleketine olan sevgisini ve karşılaştığı yabancı halkların kendisine garip ve oldukça ilkel gelen adetlerini ve davranışlarını akıcı bir üslupla okuyucuya sunar. Bu öykülerde beni en çok düşündüren konu Türk insanının kendisine bu kadar yabancı, dili, göreneği, kültürü farklı toprakları elinde tutmak ve korumak için üstlendiği fedakarlık oldu. Öykülerde resmedilen geri kalmışlık, bir yandan insanda bir acıma ve şefkat hissi uyandırırken diğer yandan da bana bizden bu kadar farklı milletlerin yaşadığı ve aramızda kapatılması mümkün görülmeyen bir kültür ve anlayış farkının bulunduğu bu yerlerin aynı devletin çatısı altında bulunmasının niçin gerekli görüldüğünü sorgulattı. Bu düşünce en çok da “Güneş”te anlatılan Emir Sadun’un kırk eşten oluşan haremi ile ona Osmanlı Devleti’nin gönderdiği iki sandık altını ulaştırmaya çalışan subayın yolculuk zahmeti arasındaki çelişki ile oluştu bende. Bunun dışında pilli bir el feneri almak için bütün servetini yabancı bir satıcıya ödeyen Ebu Ali’nin bozulan bu sihirli cihazın tamirini Türk komutanının sorumluluğunda olduğuna dair ilginç inancı da bir bakıma üç yüz yıllık Osmanlı egemenliğinde bu topraklarda tarafların üstlendiği rolü de örnekliyor. Ölüm, ayrılık, hastalık, acı çekme gibi temaları ele alsa da “Gurbet Hikayeleri’nin çok duygusal bir anlatım sunamamaktadır. Kullanılan tasvirler, tahmin edilebilen sonlar ve karmaşık olmayan metaforlar edebi derinliğini oldukça kısıtlamakta öykülerin. Örneğin “Zincir” hikayesinde ikisi de yabancı bir çevrede yaşayan çocukla ve köpeğin arkadaşlıkları ve sınırı geçerken ayrılmak zorunda kalışları aslında olabileceği kadar duygusal bir anlatım içermemekte, okuyucunun kalbinde uyandırması beklenen hissiyat hikayenin bitiminde uyanmamaktadır; en azından benim için bu öykünün etkisi bu şekilde olmuştur. Bu nedenle yazarın önceliğinin okuyucuyu duygusal anlamda etkilemekten çok siyasi olarak bilinçlendirmek olduğunu düşünüyorum. Hikayelerin yazıldığı dönem olan 1930’larda Refik Halid Karay belki de içinde bulunduğu siyasi sürgünü sonlandırabilmek amacıyla Cumhuriyet’in yaratmaya koyulduğu ulus bilincinin geliştirilmesi davasına olan bağlılığını göstermeyi öncelikle hedefledi. Buna karşın, nedeni her ne olursa olsun “Gurbet Hikayeleri” tarihsel öğreticiliği bulunan ve ulus kimliğinin güçlendirilmesine katkı sunan bir eser olmuştur kanaatindeyim. Bu bağlamda benim için kitapta yer alan öykülerin toplamının altını çizdiği ana başlık bu toprakların farklı bir milli kültürü olduğu ve Osmanlı Devleti’nin hüküm sürdüğü coğrafyanın aslında tek bir devletin çatısı altında bulunması doğal olmayan bir kültür farklılığını kapsadığı olacaktır. Bu bakımdan, Refik Halid Karay`in bir diğer öykü kitabı olan “Memleket Hikayeleri” nin de okunması yapılacak bu karşılaştırmanın daha da anlam kazanabilmesi açısından önemli bulunmaktadır.