ENFLASYON ve TALEP YETERSİZLİGİ 35

advertisement
Ekonomik Yaklaşım
Cilt:4,Sayı:8,1993
ENFLASYON ve TALEP YETERSİZLİGİ
Mahir KAYNAK*
Bu makeleye genel kabul gören bazı hükümleri tartışarak başlaya­
cağız. İlk irdeleyeceğimiz konu faktör gelirleri içinde karın konumudur.
Bir ekonomide, belli bir andaki birikmiş sermaye hiç bir şekilde,
şüphesiz teorik olarak, eksilmez. Birikmiş sermayenin eskiyen ve aşınan
kısmı için ayrılan amortismanlada sermaye stoku devam ettirilir. Bunun
üzerine her yıl yapılan yatırımlar eklenir. Bundan şu sonuç çıkar : Eğer
ülkede sermaye stokundaki ortalama artış oranı k ise bir t anındaki
toplam sabit sermaye;
(1)
Yukarıda özetiediğimiz
bugünkü düşünüş biçiminin bir eksiği vardır. O da sermayenin ölümüdür. Sermayede tıpkı insanlar gibi, ölür ve
yerine yenisi gelir, toplam sermaye artar, ancak limiti sonsuz olan bir
proses sözkonusu değildir.
Burada temel yanlışlık, kar ve zararın müteşebbise a-it olduğu düşüncesidir. Oysa kar müteşebbis tarafından alınırken, zarar sermayeden
ödenir. Kar ve zarar birbiri ile mahsup edilemez büyüklüklerdir ve aradaki farkın net kar olarak gösterilmesi yanlıştır.
Amortismanlan ve dolaylı vergileri
kurabiliriz. Bir ekonomide:
Ücret + faiz + rant + kar
= mal
gözardı
edersek
şöyle
bir
ve hizmetlerin değerleri toplamı + zarar
eşitlik
(2)
Daha evvel belirttiğimiz gibi, kar ve zarar birbiri ile mahsup edilemez ve zarar, sermayedeki bir azalışı ifade eder. ve eğer bir ülkede zarar
eden kurum varsa-ki her zaman vardır-faktör gelirleri, mal ve hizmet değerleri toplarumdan büyüktür. Say kanunundaki özdeşlik, yani faktör ge-
(*) Prof. Dr. , Gazi Üniver:-;itc::;i, IIBF, Iktisat Bölümü
35
Mahir KAYNAK
lirleri ile mal ve hizmetlerin
değerleri toplamının eşitliği
söz konusu de-
ğildir. Yanlıştır.
Aynı şekilde
Keynesyen özdeşlik, yani harcamalar toplamının, gelirler toplamına eşit olduğu hükmü de yanlıştır. Bir ülkede, mesela zarar
eden bir işletmenin ürünlerine yapılan harcamalar, kar olmadığı takdirde, ücret, faiz rant toplamından, zarar kadar daha azdır. Ekonomi boyutunda düşünüldüğünde, toplam harcamalar + zarar = toplam gelirlerdir.
Buradan şu sonuç çıkar: Toplam gelirler toplam harcamalardan, (zarar
eden firma varsa) her zaman büyüktür.
Bugün kar ve zararın birbirinin alternatifi olduğu
dar yanhşsa, tasarruf ve tüketimin birbirinin alternatifi
de o kadar yanlıştır.
düşüncesi
ne ka-
olduğu düşüncesi
Bir ülkede başlangıçta sadece tüketim malları üretildiğini, üretim
ınalları üreten kesimde boş kapasite bulunduğunu, fakat üretimin sıfır olduğunu farz edelim. Bu ekonomide sıfır olan tasarruf eğilimi, pozitif bir
sayıya yükse!irse, yani tasarruf yapılırsa, toplam gelirin belirli bir kısmı
tüketilmeyecektir ama bu tasarrufa tekabül eden tüketim malı üretilmiştir ve ekonomide mevcuttur. Bu tasarruflar, yatınm mailarına harcandığı zaman, üretim malları üreten kesimin eline, tasarruflara denk bir
satın alma gücü geçer ve bu para tüketim malları kesiminde üretilen, ancak bu kesim tarafından satın alınmayan mallara harcanır. Yani, tasarruf olmadığı zaman toplanı tüketim harcaması ne kadarsa, tasarrufun olduğu zaman da da o kadardır. Sadece milli gelir, üretilen yatırım malları
kadar artmıştır. Yatırım malları üreten kesimin yaptlğı tasarruf, bu kesimde üretilen mal miktarmı, tasarruf oranı ölçüsünde artınr. O halde
toplam milli gelir Y ortalama tasarruf oranı s ve tüketim C ise,
Yukandaki açıklamalardan şu sonuca varırız: Bir ülkede, tüketimi
azaltıp tasarrufu artırmak mümkün değildir. Kişiler tasarruf yerine tüketime yönelirse, milli gelir tasarruftan vazgeçilen miktar kadar azalır ancak global tüketim, miktar olarak aym kalır. İkinci olarak bir ülkede yapılan tasarruflar toplamı ferdi tasarrufların toplammdan her zaman daha
azdır.
Toplam tasarruflar
=
Ferdi tasarruflar
36
toplamı
- firma
zararları-
Ekonomik
tüketici kredileri
şisel
Yaklaşım
(5)
Tüketici kredileri, ekonomi açısından bir transfer ödemesidir ve kitasarruflar toplamından düşülmesi gerekir.
Bu durumda firma zararları kim tarafından gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin, toplam tasarrufları veya sermaye stokunu azaltır.
O halde KİT zararlannın iki yönlü etkisi vardır. Birincisi {2) nolu
eşitlikte görüleceği gibi, toplam faktör gelirlerini, mal ve hizmet miktarı­
nın üzerine çıkararak enflasyonİst etki yaratır. İkincisi, ülkedeki toplum
tasarrufları azaltarak büyürneyi engeller.
Arzı aşan
bir talebin enflasyona sebep olacağı açık bir gerçektir.
Ancak bir kere enflasyonİst ortama girilirse, burada derhal bir talep yetersizliği ortaya çıkar.
Bu ekonomide enflasyon oranının % 50 ve kolaylık olsun diye rıomi­
nal faiz hadlerinin de % 50 olduğunu farzedelim. Sermaye stoku 400 birim olsun, ülkenin milli geliri 1000 birim ise bunun 200 birimi faiz geliri,
800 birimi diğer faktörlerin geliri olacaktır. Ülkede üretilen mal ve hizmetlerin değeri de 1000 birimdir. Burada 800 birimlik faiz dışı faktör gelirleri harcamaya dönüşür (tüketim ve yatırım harcamaları) fakat 200 birimlik faiz geliri harcanmaz, Çünkü tasarruf sahipleri, reel servetlerini
sabit tutmak eğilimindedir ve 200 birimlik faiz geliri ile birlikte yeni
sermaye stokları 600 birime ulaşmıştır. Bu 600 birimlik sermaye, reel
olarak, bir önceki 400 birimlik sermayeye denktir ve aynen muhafaza edilir. Ekonomide faiz gelirlerine tekabül eden bir talep eksikliği söz konusudur. Sermaye sahiplerinin reel geliri sıfırdır. Oysa diğer faktör gelirleri, 800 birimlik mal ve hizmete nominal ve reel olarak denktir.
Bu .durum piyasada para kıtlığı, vergilerin veya sigorta primlerinin
ödenememesi, devlet gelirlerinin azalması şeklinde tezahür eder ve devlet
para basmak zorunda kalır. Böyle bir ortamda para miktarındaki artış
enflasyonun nedeni değil, sonucudur. Para arzı ile fiyatlar genel düzeyi
arasında bir korelasyon olmakla birlikte, sebep sonuç ilişkisi ters yöndedir.
37
Download