SARAI LATINInew.indd

advertisement
8
Sayı:68 - 15 Nisan 2012
Türkmenlerin büyük savaşları ...
lıları Ortadoğu’dan atmak için hemen teşebbüse geçtiler. 1144 senesinde Musul Atabegi
İmâdeddin Zengî, Urfa’yı geri aldı. Bu durum
İkinci Haçlı Seferine sebep oldu.
Talas Savaşı (Zaferi)
İlk müttefik Türk ve İslam orduları ile Çin
ordusu arasında yapılan meydan savaşı. İslamiyet’i henüz kabul etmeyen Türklerin, Orta
Asya’da İslâm dînini tanıtıp yayan Araplarla
birlikte, Çinlilere karşı, Talas’ta yaptıkları bu
savaş, sebep ve sonuçları bakımından çok
önemlidir.
Göktürk İmparatorluğu’nu yıkmış olan Çin’in
başındaki Tang Sülâlesi (618-906) devrinde İmparator Hivang-Çang (713-755), Türk
Hanoğulları’nın hâkimiyetindeki Şaş/Taşkent şehrini ele geçirmek istedi. Bu gayeyle
Taşkent Seferine çıkan Kuça Valisi Kao
Sien-tche çok geçmeden Taşkent hükümdarı
Bagatur-tudun’u esir alarak Çin İmparatoruna
gönderdi.
Bagatur-tudun’un öldürülmesi üzerine oğlu
Tüen-en, başta Karluklar olmak üzere bölgedeki Türk boylarını Çin’e karşı birlikte harekete çağırdı. Ancak Göktürklerin yıkılmasından
sonra henüz birliğini kuramamış olan Türkler,
Çin kuvvetleriyle tek başlarına mücadele
edemeyeceklerini bildikleri için Abbasîlerden
yardım istediler. Ziyad bin Sâlih kumandasında gelen İslam ordusu, yardımcı Türk
kuvvetleriyle birleşti. Bunu haber alan Çin
komutanı Kao Sien-tche de 100 000 kişilik orduyla, Talas şehrine geldi ve burada müttefik
kuvvetlerle karşılaştı. 751 yılı Temmuzunda
başlayan savaş, pek şiddetli bir şekilde beş
gün devam etti. Savaşın son gününde Çin
kuvvetlerinin arkasına sarkan Karluklar, düşmana ağır bir darbe indirdiler. Kao Sien-tche
az bir kuvvetle canını zor kurtarabildi. Savaşta Çinliler, elli bin ölü ve yirmi bin esir verdiler.
Talas Meydan Muharebesinin zaferle neticelenmesi; Türk, Çin, İslam ve dünya tarihiyle
medeniyetinde çok önemli tesirler bıraktı.
Çinliler Talas yenilgisinden sonra 20. yüzyıla
kadar, Tanrı Dağları (Tiyenşan) batısına geçemediler. Batı Türkistan, Çin tehlikesinden
kurtuldu.
Karluklar, Talas Zaferinden on beş yıl sonra,
766 tarihinde, Tanrı Dağları batısında ve
Çu Irmağı boylarında müstakil Türk devleti
kurdular. Türkistan’daki Kamlık (Şamanlık),
Buda ve Mani dinlerindeki yerli ve göçebe
Türklerle Müslümanlar arasında, serbest
ticaret, dostluk ve iyi münasebetler başladı.
Türkler, Müslümanlarla tanışıp, İslam dînini
yakından tanıma imkânına kavuştular. İslam
dîninin üstün esasları, mütekâmil hâli, buralardaki Türklerin İslamiyet’i benimsemelerine
sebep oldu. İslam medeniyet dairesine, Orta
Asya’da, binlerce Türk girdi. Türkler, kâğıt
yapmasını Araplara öğretti. Semerkand’daki
imalathânelerde yapılan ipekten kâğıtlar, Orta
Doğu ve Akdeniz’e yayıldı. Müslüman Araplar, hakimiyetlerindeki bölgelerden öğrendikleri kâğıdı imal ederek medeniyetin bütün
dünyada hızla yayılmasına hizmet ettiler.
Haçlı Seferleri
Papalığın teşvikiyle, Hıristiyan Avrupalıların,
Müslümanlara karşı tertip ettikleri seferlerin
umumî adı. En önemlisi dînî olmak üzere,
siyasî, sosyal ve iktisadî sebeplere dayanan
Haçlı seferlerini, Papa İkinci Urbanus, 1095
yılında toplanan Clermont Konsili’nde yaptığı
konuşmayla başlatmıştır. Asırlarca devam
edip, milyonlarca insanın can kaybına,
devletlerin yıkılıp, ülkelerin tahrip olunmasına
sebep olmuştur.
Doğu Hıristiyanlığının temsilcisi Bizans İmparatorluğu (395-1453), 1071 yılında Selçuklu
Devleti (1038-1194) ile yaptığı Malazgirt Savaşı’nda yenilince, Türklere Anadolu kapıları
açıldı. Selçuklu akıncıları, birkaç sene içinde
Ege, Akdeniz ve Marmara kıyılarına ulaştılar
ve Bizans’ın başkenti olan İstanbul’u zorlamaya başladılar. 1075’te Türkiye Selçuklu
Devleti’ni kurup, İznik’i başkent yapmaları,
Avrupa’nın en büyük Hıristiyan devleti olan
Bizans’ı kökünden sallamaya başladı. Bu
durum Avrupalıları telâşa düşürdü. Çünkü
Bizans’ın düşmesi Türklerin Avrupa’ya hakim
olmasına yol açacaktı. Bunun önüne geçilip,
Türklerin durdurulması gerekiyordu.
Hattâ Anadolu dahil bütün Ortadoğu’dan atılmalıydılar. İkinci büyük sebep ise, iktisadî idi.
saray
İkinci Haçlı Seferi (1147-1149)
Urfa’nın Müslümanlar tarafından geri alınması üzerine, papa Eugenius’un teşviki ve
papaz Saint Bernard’ın propagandası neticesinde İkinci Haçlı Seferi başlatıldı. Seferin
komutanlığını, Yedinci Louis ile Almanya
İmparatoru Üçüncü Konrad yapıyordu. Alman
İmparatoru komutasında 75.000 kişilik ilk
kafile, Konya Ovasına geldi. Bu ordu, Türkiye
Selçukluları Sultanı Birinci Mesud tarafından
imha edildi. Alman İmparatoru, canını zor kurtararak, beş bin kişiyle İznik’e sığındı. Fransa
Kralı Yedinci Louis, 150.000 kişi ile yola çıktı.
Alman İmparatorunun geriye kalmış döküntü
kuvvetleriyle İznik’te birleşti. Bu kalabalık
orduya karşı meydan muharebesi yapmayı
uygun bulmayan Sultan Mesud, Haçlıları,
Toroslar geçidine çekti. Burada büyük kayıplara uğratılan Haçlıların artıkları, Antakya’ya
sığındılar. Şam’ı muhasara ettilerse de, Türkler tarafından mağlup edildiler.
Üçüncü Haçlı Seferi (1189-1192)
Avrupa, 11. asırda müthiş bir fakirlik içindeydi. Kralların sarayları bile taş yığınlarından
ibaretti. Altın, gümüş ve değerli madenlerin
bir çoğu, Türklerin ve doğu kavimlerinin elindeydi. Avrupa, en iptidaî maddeler için bile
doğuya muhtaçtı. Ziraat, çok ilkel usullerle
yapılıyordu. Sulama sistemi yoktu. Fransa,
Almanya, Venedik gibi büyük sayılan Avrupa
devletlerinin senelik geliri, en mütevazı Türk
beylerinin gelirlerinden azdı. Halk, önüne
gelenin yağma ve talanından bıkmış, bir
asilzâde veya eşkıya tarafından öldürüleceği
günü bekliyordu.
Bu sırada Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah
vefat etmiş, iç karışıklıklar baş göstermişti.
Şiî-Fatımî Devleti, Selçukluların amansız
düşmanı olup, Hıristiyanların müttefikiydi.
Bütün bunlar, Papa İkinci Urbanus’u Hıristiyanları birleştirerek Müslümanların üzerine
saldırtmaya teşvik ediyordu. Böylece, bu
papaz, Kudüs şehrini, Türklerin elinden almak
için faaliyete başladı. Sadece Pierre L’Ermite
isminde yoksul bir Fransız keşişi, etrafına
50.000 Fransız toplamıştı. Bunlar, Almanya’ya gelince, kendilerine 50.000 Alman
serserisi daha katıldı. Macaristan’da ve Balkanlarda daha da çoğalan bu çapulcu ordusu,
1096-1270 seneleri arasında tertiplenen sekiz
Haçlı seferinin ilk ordusu oldu.
Birinci Haçlı Seferi (1096-1099)
Papaz Pierre L’Ermite ve şövalye Yoksul
Gautier öncülüğünde İstanbul’a gelen bu
topluluk, Bizans İmparatoru tarafından hemen
Anadolu’ya geçirildi. Bunlar, doğunun zenginliklerine kapılıp, yağma ve tahribatlar yaparak
yerli ahaliye zulmettiler. Anadolu Selçuklu
Sultanı Birinci Kılıç Arslan, İznik önlerinde
bu ilk Haçlı kuvvetlerini durdurarak, kılıçtan
geçirdi. Bunların arkasından Aşağı Lorraine
Dükü Gedefroi Bouillon’un komutasındaki
Haçlı ordusu yola çıktı. Bu orduda; birçok
ünlü şövalye, soylu, kont ve dukalar vardı.
Avrupa’nın bütün imkânları kullanılarak
hazırlanmış olan bu ordu, 600.000 kişiden
müteşekkildi. Almanya’nın Rhein kıyılarında
10.000 Yahudi’yi kılıçtan geçiren bu Haçlı
ordusu, İstanbul’a doğru gelirken, ülkesinde
de yağma ve katliam yapılmasından endişe
eden Bizans İmparatoru Aleksios Komnenos,
onlarla anlaştı.
Haçlılar, erzak ihtiyaçlarının temini karşılığın-
Başyazar Yardımcısı
İsa Abdulkahhar
DİZGİ
ROMAN BEKİR
da, Anadolu’da aldıkları yerleri Bizans’a vereceklerdi. Antlaşma sonrası Anadolu’ya geçen
Haçlılar, 1097 senesi Mayıs ayında Türkiye
Selçuklularının başşehri İznik’i kuşattılar.
Kanlı çarpışmalar iki taraftan da ağır kayıplara sebep oldu. Altı yüz bin kişilik Haçlı ordusu
karşısında verdiği kayıplara dayanamayan Birinci Kılıç Arslan, çarpışarak geri çekildi. İznik,
Bizans’ın eline geçti. Eskişehir istikametinden
Anadolu’ya giren Haçlı ordusuna karşı Sultan
Birinci Kılıç Arslan (1092-1107), yıpratma
savaşlarına başladı. Anadolu’da Haçlıları en
stratejik bölgelerde yakalayıp, âni baskınlarla
imha hareketlerine girişti, pek çoğunu kırdı.
Haçlılaın yanında, Bizans İmparatoru da,
durumdan faydalanarak Türkiye Selçuklularının batı bölgelerindeki topraklarını işgal etti.
Ermeniler ise, Türklerin Haçlılarla uğraşmalarını fırsat bilip, Toroslar’a bir müddet hakim
oldular. Altı yüz bin kişilik kuvvetle Anadolu’ya geçen Haçlılar, Türklerin imha hareketi
sonucu, Antakya Kalesi önlerine geldiklerinde
100.000’e inmişti. 1097 yılı Ekim ayında Antakya’yı kuşatan Haçlılar, kale içindeki Hıristiyan ahaliden birinin ihaneti sonucu, dokuz
ay sonra, Haziran 1098’de şehre girebildiler.
Musul Atabeği Kürboğa Beyin kumandasındaki Müslüman-Türk ordusu, Antakya’yı
Haçlılardan geri almak için teşebbüse geçti.
Fakat şehir alınmak üzereyken aralarında
çıkan fitne, başarısızlığa yol açtı. Haçlılar,
yaptıkları huruç hareketiyle, bu Müslüman
ordusunu dağıttılar.
Antakya’yı alan Haçlılar, kırk bine düşen kuvvetleriyle Kudüs’e hareket ettiler. Şiî-Fatımîlerin elinde olan şehir, kısa sürede Haçlıların
eline geçti. Müslüman, Musevî ve Hıristiyanların yaşadığı ve her üç din mensuplarınca da
kutsal olan Kudüs, Haçlıların eline geçince,
büyük bir katliama uğradı. Yetmiş bin Müslüman ve Yahudi’yi, mabetlere sığınan kadınlar
ve çocuklar dahil, acımasızca kılıçtan geçirdiler. Şehrin sokakları, kan ve cesetlerden
geçilmez oldu.
Birinci Haçlı Seferi neticesinde Kudüs’te
Katolik Latin Krallığı, Antakya ve Urfa’da birer
Haçlı devleti kuruldu. Hıristiyanlar Ortadoğu’yu bu vesile ile tanıyıp, Doğu Akdeniz
kıyılarına yerleştiler. Müslümanlarca Mekke
ve Medine’den sonra en mukaddes şehir olan
Kudüs’ün, Şiî-Fatımîlerce Haçlılara teslimi,
büyük üzüntüye yol açtı. Müslümanlar, Haç-
BAŞYAZAR
07504487791
07704487791
Email: [email protected]
Email: [email protected]
Selahaddin Eyyubî, Şiî-Fatımî Devletini
ortadan kaldırıp, Eyyubî Devleti’ni kurduktan
sonra, Haçlılara karşı harekete geçti. 1097
senesinden beri Haçlıların elinde bulunan
Kudüs’ü, 1187 senesinde Hattin Zaferinden
sonra ele geçirdi. Hıristiyanların birkaç kıyı
şehir hariç, Ortadoğu’dan atılmaları, Avrupalıları endişelendirdi. Papa Üçüncü Clemens’in
teşvikiyle Fransa ve İngiltere Kralları ile
Alman İmparatoru, Üçüncü Haçlı Seferine
katıldılar. Sonu hezimet olmasına rağmen,
Avrupa’nın en ünlü kral, imparator ve kumandanlarının katıldığı bu sefer, meşhurdur.
Alman İmparatoru Friedrich Barbarossa, kara
yolu, Fransız Kralı Philippe Auguste ile İngiliz
Kralı Arslan Yürekli Richard, deniz yoluyla
hareket ettiler. Alman İmparatoruna, Türkiye
Selçukluları Sultanı İkinci Kılıç Arslan, elçileriyle Anadolu’ya girmemesini teklif etmişse
de, kabul etmedi. Türkleri dinlemeyen İmparator Friedrich Barbarossa, ordusunun
büyük bir kısmını Selçuklu askerlerinin elinde
kaybetti. Sonunda, Akdeniz’e ulaşamadan
nehirde boğuldu. Başsız kalan ve ağır zayiat
veren haçlılar, perişan bir vaziyette Filistin’e
ulaştılar. İngiltere Kralı, deniz yoluyla Kıbrıs’a
varıp, Bizans valisini adadan kovarak Latin
Krallığını kurdu. Kıbrıs’tan Akka’ya geçen
Arslan Yürekli Richard ve deniz yoluyla Akka’ya varan Fransız Kralı, uzun süren muhasaradan sonra kaleyi aldı. Kudüs’ü yeniden
almak için savaştılarsa da muvaffak olamadılar. Fransa ve İngiltere kralları, acı tecrübeler
ve ağır kayıplar neticesinde, Kudüs’ü alamayacaklarını anlayınca, ülkelerine döndüler.
Dördüncü Haçlı Seferi (1204)
Papa Üçüncü Innocentius’un çağrısı, Foutges de Neville’nin propagandası neticesinde
Bonifacio’nun tertip ettiği bu Haçlı seferine
Almanya İmparatoru Altıncı Heinrich katıldı.
Papanın itiraz etmesine rağmen Haçlılar,
Venedik gemileriyle İstanbul önüne geldiler. 1204 yılında, Ortodoks Bizanslılardan
İstanbul’u aldılar. Şehrin zenginliği, Katolik
Hıristiyanları şaşkına döndürdü. İstanbul’u
yağmalayıp, tahrip ettiler. Dindaşlarına her
türlü zulmü, her çeşit kötülüğü yaptılar. Bizans İmparatoru, tahtını İstanbul’dan İznik’e
taşıdı. Bu olay, Bizans tarihinde ilk defa
oluyordu. Nihayet İstanbul’da 1261 senesine kadar devam eden “Latin İmparatorluğu”
kuruldu. Bu sefer sonunda Venedik ve Ceneviz Devletleri, Yakındoğu’da, büyük nüfuz
ve toprak parçaları elde edip zenginleştiler.
Haçlılar, dindaşları olan İstanbul’un Ortodoks Hıristiyanlarına, çok zulüm ve eziyet
yaptılar. İstanbul’un sanat eserleri, zengin
olmak hırsıyla tahrip edildi, evler yağmalanıp, binlerce İstanbullu, şehrin tarihinde görülmemiş, insanlık dışı tecavüzlere uğradı,
soyuldu ve işkenceyle öldürüldü. Dördüncü
Haçlı Seferinden, Müslümanlardan ziyade,
Ortodoks Hıristiyanlar zarar gördü.
Adres: Erbil,
Minare Mahallesi, Aşgal Caddesi
7
H. Sevcan Kasapoğlu Serdarlı
Kabızlığın çözümü için öncelikle nedenlerini araştır-
Sayı:68 - 15 Nisan 2012
Kabızlığa çözüm
mak ve yaşam biçiminizde
varsa değiştirmek gerekir.
Aşırı miktarda kırmızı et yemek, az su içmek, tuvalete
çıkma ihtiyacını ertelemek,
ilaç kullanımı gibi faktörler
kabızlığa neden olabilmektedir. Uzun süredir kabızlık
sorunu yaşıyorsanız mutlaka bir doktora başvurun.
Kabızlığı önlemek için öneriler;
Günde tek öğün beslenmek
yerine sık ve az yemeye
gayret edin. Yavaş yemek
yediğinizde mide tarafından
daha kolay sindirilir ve boşaltım sistemine gönderilir.
Yediğiniz her lokmayı iyice
çiğneyin. Parçalanmış yiyecekler midede daha kolay
sindirilir. Bu yöntem aynı
zamanda formunuzu korumaya da yardımcı olur.
Sabah uyandığınızda kahvaltı yapmadan önce 1 bardak ılık su için. Bu sayede
bağırsaklarınız temizlenecek ve harekete geçecektir.
Gün boyunca 2 litre su
içmek cildiniz, kemikleriniz için faydalı olduğu gibi
bağırsak hareketleri için de
faydalıdır.
Kuru ve taze kayısı bağırsak hareketlerini düzenlemeye yardımcı olur. Uyandığınızda aç karna 4-5 adet
kayısı yediğinizde değişikliği fark edeceksiniz.
Akşam yemeklerinizde başlangıç olarak çorbayı tercih
edin. Mercimek, brokoli gibi
lif oranı yüksek besinlerle
yapabileceğiniz çorbalar midenizi dinlendirir ve bağırsak hareketlerini dengeler.
Günlük öğünlerinizin birinde
saray
mutlaka lif içeren gıdalar
tüketin. Salata ve yoğurdun
üzerine dökeceğiniz keten
tohumu kabızlık çözümü
için en etkili yollardan biridir.
Doğanın gücünden faydalanarak kabızlık problemini
çözmeniz mümkün. Pırasayı içine pirinç eklemeden
zeytinyağlı olarak pişirin.
Haftada birkaç kez zeytinyağlı pırasa yemeye özen
gösterin. Tadını seviyorsanız çiğ pırasa yemek daha
etkili olacaktır.
Sporcular, kulüplerinden aldıkları maaşla geçinemiyorlar
Karzan Hevleri-Erbil
Bölgedeki spor kulüplerinin,
üyelerine az maaş ödediği ortaya çıktı. Maaşlarına
zam yapılmasını talep eden
sporcular, aldıkları cüzi
maaşla geçinemediklerini
söylüyorlar.
Sirvan futbol takımı kalecisi Bıgar Enver, bölgedeki
kulüplerin üyelerine düşük
maaş ödediğini söyledi.
Aldıkları maaşla geçinemediklerini ifade eden Enver,
kendilerine en az 600 Irak
dinarı ödenmesi gerektiğini
kaydetti.
Sporculara sabit bir maaşın ödenmesini talep eden
diğer bir futbolcu ise, ayda
en az bir milyon Irak dinarı
almaları gerektiğini savun-
du.
Handren takımı oyuncusu
Ferheng Taha, “Sporcu iyi
maaş alırsa ikinci bir işi
düşünmez” dedi. Taha’ya
Erbil futbol takımı oyuncusu
Miran Hasro da katılıyor.
Bir spor yazarı, kulüplerin
sporculara zam yapmasını
istedi. Sporcuların ek işlerde çalışmasını önlemek
için ödenen maaşa zam
yapılmasını talep eden spor
yazarı Havrez Kava, ülkemizde sporda profesyonelliğe ulaşmanın uzun zaman
alacağını kaydetti.
Takımların, katıldıkları şampiyonalarda oyuncu kiraladıklarına dikkat çeken yazar
Kava, bu durumun futbolun
gerilemesine neden olduğunu söyledi.
Kulüplerin, ikinci işte çalışmalarını önlemek için üyelerine geçinebilecekleri iyi
bir maaş ödemesini isteyen
Kava, böylece sporda profesyonelliğe adım atılabile-
Fıkralı idman
Saray-Erbil
Sporcular, idman saatinde
birbirlerine sporla ilgili fıkralar
anlatıyorlar. İdmanı huzurlu bir
havada geçirmek için aralarında sporla ilgili fıkralar anlatan
sporcular bu durumun kendilerini daha da motive ettiğini düşünüyorlar.
Spor öğretmeni ve futbolcu
Ferheng Aziz, spor yaparken
bazen komik durumlarla karşı
karşıya kaldıklarını söyledi.
Çoğu kez kamp sırasında böyle
durumlar yaşadıklarını ifade
eden Aziz, kamp dönüşünde
bunu fıkraya dönüştürerek anlattıklarını kaydetti.
Futbolcu Samat Hamakhan, sahada kimi zaman komik durumlarla karşılaştıklarını söyledi.
Hamakhan, “Özellikle yağmurlu
günlerde çok komik durumlar
yaşıyoruz. Mesela size gelen
top şiddetli yağmurdan yön
değiştiriyor. Bu da arkadaşların
gülmesine neden oluyor” dedi.
İdmanın fıkra anlatılmadan
sıkıcı geçtiğini ifade eden
bir futbolcu, idman sırasında
bazen arkadaşlarına takıldıklarına dikkat çekti. Erbil futbol
takımı oyuncusu Miran Hasro,
“Bir gün Serheng Muhsin saçını
çok güzel yaptırmıştı. Arkadaşları olarak kendisine takılmak
istedik. Kendisini çembere
alarak saçını nerede yaptırdığını sorduk, o da annemin evinde
yaptırdım diyerek bizi kahkahaya boğdu” dedi.
Başka bir takımda top koşturan
Ahmet Hüseyin adlı futbolcu,
bazen de kendilerine gelen
topa ayaklarının kayması sonucu vuramamalarının arkadaşlarının gülmesine neden olduğunu anlattı.
Bir spor etkinliğini haber yapmak için Erbil dışına çıktıklarını
ve yol boyunca arkadaşlarıyla
fıkra anlatarak eğlendiklerini
Futbolcu Samat Hamakhan, sahada
kimi zaman komik
durumlarla karşılaştıklarını söyledi. Hamakhan, “Özellikle
yağmurlu günlerde
çok komik durumlar
yaşıyoruz. Mesela
size gelen top şiddetli yağmurdan
yön değiştiriyor. Bu
da arkadaşların gülmesine neden oluyor” dedi.
İdmanın fıkra anlatılmadan sıkıcı geçtiğini ifade eden
ifade eden yazar Kadir, sporcuların da başlarından geçen
komik durumları paylaştıklarını
söyledi.
ceğini kaydetti.
Sporcuların aldığı düşük
maaş konusunu gazetemize
değerlendiren bir yetkili, kulüplerin maddi imkânlarının
da düşük olduğunu söyledi.
Kürdistan Futbol Federasyonu üyesi Dilşat Salih,
kulüplerin sözleşme imzaladıkları oyunculara yüksek
maaş ödemelerini sağlamaya çalıştıklarını söyledi.
Serbest bırakılırsa oyuncuların fiyatlarının yükselebileceğini savunan Salih,
birkaç kulüp hariç bölgedeki
tüm kulüplerin yeterli maddi
imkâna sahip olduklarını
kaydetti.
Salih, “Federasyon olarak
futbolcuların maaşına zam
yapmak bizim işimiz değil”
diye konuştu.
6
saray
Sayı:68 - 15 Nisan 2012
Saray İzmir’deydi
81. Uluslararası İzmir Fuarı’na 184 firma katıldı
İzmir Enformasyon ve İlişkiler Şube
Sorumlusu Kudret Yaman
Fuarı Müdürü
Kastamonu Valisi Erdoğan Bektaş
Sinop Valisi Dr. Ahmet Cengiz,
İzmir Valisi Cahit Kıraç
Saray-İzmir
81. Uluslararası İzmir Fuarı
geçen hafta yapıldı. 4-7 Nisan
tarihleri arasında düzenlenen
fuarı Erbil’den de ziyaretçiler oldu. Erbil’den Türkiye’ye
giden bir grup işadamı fuarı
gezdi. Üç günlük fuar basından büyük ilgi gördü. Bunlar
arasında gazetemiz Saray da
vardı.
81.’si düzenlenen Uluslararası İzmir Fuarı’nın üç günlük
faaliyetlerini tek Türkmen
gazetesi olan Saray da takip
etti. Fuarı organize eden İzmirli yetkililer Erbil’le sıkı ticari
ilişkiler talebinde bulundular.
Türkiye’nin en büyük üçüncü
kenti olan İzmir, 4 Nisan 2012
günü uluslararası bir fuara ev
sahipliği yaptı. Beş milyonluk
nüfusuyla Türkiye’nin metropol kenti olan İzmir’deki fuar
üç gün sürdü. Ağırlıklı ola-
rak mobilya malzemelerinin
sergilendiği fuarda 184 firma
yer aldı. Erbilli tüccarların da
gezdiği fuarda Türk organizatörler Erbil’le iyi ilişkiler kurmak istediklerini dile getirdiler.
İzmir Valisi Cahit Kıraç, Erbil’le ticaret ve diğer hizmet
alanlarında ilişki kurmak
istediklerini söyledi. Gazetemize konuşan Vali Kıraç,
Erbil-İzmir arasında en yakın
zamanda uçak seferlerinin
başlatılmasını umduklarını
kaydetti. Kıraç, Türkiye’nin
sanayi şehri olan İzmir’in Irak
ile güçlü ticari ilişkileri bulunduğunu söyledi.
Sinop Valisi Dr. Ahmet Cengiz, yakın zamanda Arap ülkelerinden işadamları ve turist
beklediklerini ifade etti. İstanbul-Sinop arası günlük uçak
seferlerinin yapıldığına dikkat
çeken Vali Cengiz, Irak’tan da
işadamı ve turist beklediklerini söyledi.
Kalesiyle meşhur bir şehir
olan Sinop aynı zamanda bir
turizm kenti. Bir süreliğine
Avrupalıların da yaşadığı bir
kent olan Sinop’ta halk hem
İslam ve hem de Batı kültürünü bir arada tutuyor.
Fuara katılmak için İzmir’e
gelen Kastamonu Valisi Erdoğan Bektaş, Muş valisiyken
Türk Sanayi Bakanı’nın başkanlığında ticari bir heyetle
Erbil’i ziyaret ettiğini hatırlattı.
Erbil’de Sanayi ve Ticaret
Bakanı Sinan Çelebi ile görüştüklerini ifade eden Bektaş, Erbil Kayseri Çarşısı’nı
gezdiklerini kaydetti.
Muşlu işadamlarının Erbil’le
ilişkileri bulunduğunu ifade
eden Bektaş, yeni atandığı
Kastamonu şehrinin mobilyasıyla meşhur bir şehir olduğu-
nu belirtti. Karadeniz’in kenarında bulunan Kastamonu’da
sık sık fuarlar açıldığını dile
getiren Vali Bektaş, ilerleyen
zamanda Erbil ile aralarında
uçak seferlerinin başlatılmasını umduklarını söyledi.
Özellikle turizm alanında
Erbil’le iyi ilişki kurmak istediklerini ifade eden Vali, Erbil’den Kastamonu’ya ihracat
yapılmasının zor olduğunu
söyledi.
Uluslararası İzmir Fuarı
Müdürü gazetemize yaptığı
açıklamada, fuara 184 firmanın katıldığını söyledi. Fuar
Müdürü Nuray İlke, fuara;
Irak, İran, Azerbaycan, Yunanistan, Rusya ve Kırgızistan’dan heyetlerin de katıldığını kaydetti.
Ticari harekete ivme kazandırabilmek için Erbil-İzmir
arasında uçak seferlerinin
başlatılması gerektiğini savunan İlke, Irak heyetinin İzmir’i
ziyaret etmesinin turizm hareketine olumlu yansıyacağını
söyledi.
İzmir ili Enformasyon ve İlişkiler Şube Sorumlusu Kudret
Yaman, kentte bu yıl düzenlenen fuarın 81. fuar olduğunu
söyledi.
Fuar açmakta büyük bir
tecrübeye sahip olduklarını
ifade eden sorumlu Yaman,
bu konudaki tecrübelerinden
Erbil’in de yararlanabileceğini
kaydetti. Erbil’den bir heyetin
kente gelmesinin kendilerini sevindirdiğini dile getiren
yetkili, kenti görmeleri ve
tecrübelerinden yararlanabilmeleri için Erbilli işadamlarını
İzmir’e davet etti. Yaman, Erbil-İzmir arasında uçak seferlerinin yapılmasının öneminin
altını da çizdi.
İzmir Valisi Kıraç,
Erbil-İzmir
arasında en yakın
zamanda uçak seferlerinin başlatılmasını istedi
5
Sayı:68 - 15 Nisan 2012
Cesur İngiliz Kadın Vekil
Nancy Astor...
Ahenk Şeyh Arif Nakşibendî (*)
19 Mayıs 1879’da dünyaya
gelen Nancy Astor 2 Mayıs
1964’te vefat etti. 1 Aralık 1919’da seçilmiş ilk kadın parlamenter ünvanını taşıyan Astor
İngiliz Avam Kamarası’ndan
içeri girdiğinde kadınların ve
insanlığın yazgısı sonsuza kadar değişmiş oluyordu. Astor,
kadın haklarından önce erkek
haklarını savunan bir milletvekiliydi.
Astor’un parlamentoda gerçekleşen yemin töreni öncesinde şöyle bir demeci
olmuştu, “Kadının parlamento
salonuna illa ki pahalı kıyafetler giyerek girmesi gibi bir şart
yoktur”.
Eşinin baskısıyla 25 yıl süren
parlamento hayatına son veren Astor’un en önemli icraatlarından biri de, alkol satın
alabilme yaşını 18’e yükselten
teklifinin yasalaşmasıdır.
Astor’dan alıntılar
- Âdem eline geçen ilk fırsatta
suçu Havva’ya attı.
- Bu hayattaki en önemli
tehlike o insanlardır ki her şeyi
değiştirmek isterler... Ya da
hiçbir şeyi…
- Benim zengin insanlarda
sevdiğim tek şey paralarıdır.
- Kadınlar erkekler için dünyayı güvenli hale getirmeye
çalışırken, erkekler bu güveni
kadınlara reva görmüyorlar.
- Biz kadınlar çok konuşuyoruz ama o zaman bile bildiklerimizin yarısını söylemiyoruz.
Nancy Astor’un, dönemin
büyük devlet adamlarından
Winston Churchill ile girdiği bir
diyalogu burada yazmaktan
kendimi alıkoyamayacağım.
Söylentiye göre Astor bir tartışmada o kadar hiddetlenir ki
Churchill’e
-“Eğer kocam olsaydınız, çayınıza zehir katardım” der.
Chrucill’in cevabı ise;
-“Hanımefendi, eğer karım
olsaydınız, o çayı içerdim”
olur.
Dünya medyası Astor’u her
yıl gündemine alıyor. BBC’de
onun hakkında bir program
izledim. Aslında geçen Mart
ayının 8’inde kutladığımız
Kadınlar Günü’nde bir örnek
*Kürdistan Parlamentosu Üyesi
Ahmet Seyit Yakup
KKB üyesi Sakar Ömer Sinarayi: Kadın
sorunlarını kökten çözmek imkânsız
ları bilinçlendirmeye ve kültür düzeylerini yükseltmeye
çalıştıklarını vurguladı.
Çoğu kez tehdit edildim
ama görevimi bırakamam
Birliğimizde aktif Türkmen
kadın üyeler var
Birlik yönetiminde her milletten ve dinden temsilcilerin
yer aldığını ifade eden Kürt
kadın yetkili Sinarayi, “Gelenek, görenek ve sorunlara
vakıf olabilmek için birliğimizde tüm milletlerin temsil
edilmesini istiyoruz” dedi.
Önümüzdeki günlerde düzenleyecekleri kongrede,
Sincar Bölgesi’nden bir
kadın üyeyi de birliklerine
alacaklarını belirten Sinarayi, “Bu bölgede kadınlar
çok kötü vaziyette yaşıyorlar. Buraya aşiret kanunları
hâkimdir. Bazı aşiretler diğer
aşiretlere kız vermiyor. Birliğimizde Suat Lalo adında
Yezidi bir kadın üye çalışıyor” diye konuştu.
“Birliğin yönetiminde çok aktif Türkmen üyelerimiz var”
diyen Sinarayi, bu Türkmen
kadın üyelerin Kerkük’teki
şubelerinde faaliyet gösterdiklerini söyledi.
Kadınlar bilinçleniyor
Kadınlar Birliği Üyesi ve
Sosyal Reform Bölüm Sorumlusu Sakar Ömer Sinarayi, kadınların kendi haklarını
aramaya başladığına dikkat
çekti. Kadınların kendi haklarını arama noktasında
duyarlı olduklarını ifade
eden Sinarayi, kadınların
bilinçlendiklerini de sözlerine
ekledi.
Sosyal Reform Bölümü
olarak her iki cinsten insanları kabul ettiklerini belirten
Sinarayi, “Kimileri bizim sa-
dece kadınlara hizmet verdiğimizi düşünüyor. Ancak biz
aile sorunu olan erkeklere
de yardımcı oluyoruz” dedi.
Yaklaşık 17 yıldır örgütsel
çalışmalarda bulunan Sinarayi, bugünün kadınlarının
devletin tüm kurum ve kuruluşlarında aktif birer varlık
olduklarını kaydetti. Ancak
buna rağmen kadın sorununun kökten çözümünün
imkânsız olduğunu ifade
eden Kürt yetkili, vatandaş-
Türkmen
kadınının içine
kapanması
olarak Nancy Astor’u gündeme getirmeliydim. Bu kadın
vekilin tecrübelerinden herkesin yararlanabilmesi için başarılarından söz etmeliydim.
Buradan ülkesi ve halkı için
çalışmış ve çalışan tüm cesur
kadınları selamlıyorum. Ayrıca
Nancy Astor’u da unutmuyorum, onun ruhuna da Erbil’den
selam gönderiyorum.
Âdem eline geçen ilk fırsatta suçu Havva’ya attı
Röp-Saray
Kadınlar Birliği Üyesi ve
Sosyal Reform Bölüm Sorumlusu Sakar Ömer Sinarayi, aile sorunları ve
kadınların durumu hakkında
gazetemize bilgi verdi. Aile
içi uyumu desteklediklerini
ifade eden Sinarayi, birliklerinde aktif Türkmen üyelerin
de bulunduğuna dikkat çekti.
saray
İşi nedeniyle çoğu kez tehdit edildiğini ifade eden Kürt
yetkili Bayan Sinarayi, ancak
tehditlerin kendisini yıldıramayacağını ve görevinden
alıkoyamayacağını söyledi.
Ailelerin sorunlarıyla sürekli muhatap olmasının
kendisini yaşlandırdığını
belirten Kadınlar Birliği
Üyesi ve Sosyal Reform
Bölüm Sorumlusu Sakar
Ömer Sinarayi, “Vatandaşların bu kadar çok sorun
yaşadığını bilmezdim. Bu
işe girdiğim zaman bunu
öğrendim. Ancak ne zaman bir sorun çözsem çok
mutlu oluyorum ve bazen
sevinçten ağlıyorum. Birliğimizde parçalanmış aileler
bölümü var. Birbirlerinden
ayrı yaşayan anne ve babalar ayda bir veya iki kez
buraya gelerek çocuklarını
görüyorlar. Ellerinde hediyelerle gelen anne ve babalarını gören çocuklar çok
seviniyorlar. Ancak çocuklar, ayrı yaşayan anne ve
babalarının kendilerini az
sonra terk edeceklerinden
habersizler. Bir süreliğine
çocuklarıyla görüşen anne
ve babalar birlikten ayrıldıktan sonra çocukları ağlamaya başlıyor. Bu durum
beni çok üzüyor” diye konuştu.
Hayatın
sürdürülebilmesindeki
başlıca unsur muhakkak
ki kadındır. Kadın ve erkek
birbirlerini tamamlayan
unsurlardır. Bu yalnız
sosyal anlamda değil
belki de siyasi ve diğer
alanlarda da böyledir.
Bugün yaşantımızı
düzenleyen kanunlar,
şartlı da olsa, kadın
haklarına yer veriyor. Bu
kanunlarda erkeğin kadın
haklarını gasp etmesine
izin verilmiyor.
Çevremize bakarsak,
kadınların hayatın tüm
alanlarında ileriye dönük
büyük mesafeler kat
ettiğini göreceğiz. Fakat
böyle bir şey ne yazık ki
Türkmen kadınları için
söz konusu değil. Çünkü
kadınlarımız dünyanın
aksine geriye adım
atıyorlar.
Türkmen kadınlarının,
ülkemizdeki kadınlar için
her alanda belirlenen
kota düzenlemesini en iyi
şekilde değerlendirmeleri
ve yeteneklerini
konuşturmaları gerekir.
Bölgemizde yapılan
seçimlerde Türkmen
partilerinin karşılaştığı
başlıca sorun,
yetenekli kadın adaylar
göstermemeleri
veya yeteri kadar
göstermemeleridir. Bu
durum doğal olarak devlet
kurumlarındaki ve siyaset
alanındaki Türkmen
kadın temsilini en aza
düşürüyor.
Kadına çok fazla hürmet
gösteren bir toplum olarak
neden içimizde yetenekli
kadınlar bulamıyoruz?
Bunun sebebi nedir?
Diğer toplumlarda
kadınları milli ve dini
hisleri hareket ettiriyor ve
bunlar birbirlerine destek
olurken bizim kadınlarımız
bu konuda çok pasif
kalıyorlar.
Acaba kadınlarımız
kendilerini hayatın
tüm alanlarından uzak
tutmaya çalışırken
gelecek nesillerimize ne
diyecekler?
Artık kadınlarımız bazı
eski adetlerden kendilerini
uzak tutarak, erkeklerle
omuz omuza verip siyasi
hayata atılmalı ve devlet
kurumlarında yer almalıdır.
4
saray
Sayı:68 - 15 Nisan 2012
Iraklı vekil Hasan Alawi:
Erdoğan asrın kahramanıdır
Röp-Saray
Irak’ın tanınmış siyasi şahsiyetlerinden Hasan Alawi,
Türkiye’nin bölgede Osmanlı’yı yeniden ihya etmeye
çalıştığını iddia etti. Aynı
zamanda Beyaz Irakiye Listesi üzerinden parlamentoya
da girebilen Alawi, “Erdoğan,
Atatürk’ten sonra asrın ikinci
kahramanıdır” dedi. Arapların, bölgede Osmanlı’yı
yeniden ihya etmeye çalıştığı
için Erdoğan’dan korktuğunu
ifade eden Arap politikacı
Hasan Alawi, “Türkmenler
çok zor şartlarda yaşıyorlar”
diye konuştu.
Saray: Sizce Türkiye-Irak
Türkmenler zor
günler geçiriyor
ilişkileri neden soğuk bir dönemden geçiyor?
H.Alawi: Kendi içinde iyi geçinemeyen bir Irak hükümetinin, Ankara ile iyi geçinmesini nasıl beklersiniz? Bağdat’a
bakın; bir bölümünde Maliki,
bir bölümünde Salih Mutlag,
diğer bir bölümünde ise Sa-
dır grubu hâkimdir. Kısacası
bir merkez olarak Bağdat’ta
tek bir siyasi söylem söz konusu değildir.
Bence, Bağdat ile Ankara
arasındaki sorun Türkiye’nin
Osmanlı’yı yeniden ihya
etme projesinden kaynaklanıyor. Bu durum genellikle
Arapları, Şiileri ve Hıristiyanları korkutuyor. Şunu
açıkça söyleyebilirim ki; Erdoğan, Atatürk’ten sonra bu
asrın ikinci kahramanıdır.
Erdoğan’ın politikalarından
tüm Araplar endişe ediyor.
Saray: Türkmenlerin
Irak’taki durumunu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
H.Alawi: Türkmenler, Türkiye’nin kendilerini yalnız
bıraktığını düşünüyor. Türkmenler daha önce böyle bir
hisse hiç kapılmamışlardı.
Bu bence ilktir.
Saray: Parlamentodaki
Türkmen milletvekillerinin
çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
H.Alawi: Iraklı Türkmenler ülkelerine hep sadık
kalmışlardır. Kültürlü ve
barışsever bir toplum olan
Türkmenler sürekli olarak
ülkelerine sahip çıkarak
yönetimin yanında durmuşlardır. Bu da onlar adına
bir artıdır. Böyle bir şey
Lübnanlı Ermeniler için de
geçerlidir.
Ancak Türkmenler tıpkı
Filistinliler gibi bugün birçok
gruba bölünmüş vaziyetteler. Örneğin Maliki’ye yakın
Türkmenler var, Kürtlere
yakın olanlar var, Şiilere,
İyat Allawi’ye, Barzani’ye ve
Talabani’ye yakın Türkmen
grupları var.
Kısacası bu toplumun durumu iyi değil. Çünkü özgür
ve birlik değiller. Türkmenlerin yaşadıkları bölgenin
coğrafi yapısı, birçok haktan mahrum kalmalarına yol
açıyor. Siyasete atılalı 55
yıl oldu ve şunu görüyorum
ki; Türkmenler bugün en
güçsüz haldeler ve en kötü
günlerini geçiriyorlar.
Saray: Irak Parlamentosu’nun Türkmenlere genel
bütçeden bir pay ayırdığı
Genel bütçeden
Türkmenlere
değil, Kerkük’e
pay ayrıldı
söyleniyor, bu doğru mu?
H.Alawi: Hayır böyle bir şey
söz konusu değil. Aslında
genel bütçeden tahsis edilen ödenek Türkmenler için
değil Kerkük içindir. Çünkü
hiçbir devlette milletlere
ödenek sağlayan bir yasa
görülmemiştir.
Bölge hükümetinin Bağdat temsilcisi: Kürtler,
Maliki’ye destek vererek büyük bir hata yapmıştır
Röp-Saray
Bölge hükümetinin Bağdat
temsilcisi Dr. Muhammet
İhsan, gazetemize verdiği
özel röportajda, bölge hükümetinin Bağdat’la yaşadığı sorunlar hakkında bilgi
verdi. Maliki’nin değiştirilmesinin bu sorunları çözeceğini ifade eden İhsan, Irak
Merkez Hükümeti’nin yasal
olarak Erbil’de temsilcilik
açmasının mümkün olmadığını kaydetti.
Saray: Neden Irak Merkez
Hükümeti Erbil’de temsilcilik
açmıyor? Neden bu kentteki vatandaşlar bir imza için
Bağdat’a gitmek zorunda
güvenlik, hizmet, bilim ve
yönetim alanları gibi. Dolayısıyla Maliki kendi başarısızlığını Kürdistan Bölgesi’ne
taşımak istiyor. Ancak biz
buna müsaade etmiyoruz.
Saray: Sizce Şii grupları
Maliki’yi değiştirmek istiyor
mu?
M. İhsan: Bilemem, ancak
her şey olabilir.
Saray: Başbakanlık yarışında Maliki’ye destek veren
siz Kürtler değil miydiniz?
M. İhsan: Bu, biz Kürtlerin
bir hatasıydı. Maliki başbakan olduktan sonra diktatörlüğe soyundu. Kararları
tek başına almaya başladı.
Bağdat’ta yönetim zihniyetinde bir problem yaşanıyor.
Hükümetin değil, bu zihniyetin değişmesi
gerekiyor
El-Iraki’ye listesiyle koalisyon
yapmak çözüm
değil
kalıyorlar?
M. İhsan: Yasalara göre
Irak Hükümeti Kürdistan
Bölgesi’nde temsilcilik açamaz. Bunun için öncelikle
bölgelerin işleriyle ilgilenen
bir bakanlığın kurulması
lazım. Ancak Irak Hükümeti,
devletin nasıl yönetileceğini
bilemediği için böyle bir şeyi
aklından bile geçirmiyor.
Saray: Bilindiği üzere Iraklı
yetkililer anayasayı kulak
ardı ediyorlar. Bölge temsilcisi olarak bu konuda neden
federal mahkemeye başvurmuyorsunuz?
M. İhsan: Biz işimizde kusur
yapmıyoruz. Ama eğer birileri işini yapmıyorsa, bunu
zorla da yaptıramayız.
Saray: Bağdat’ta yürüttüğünüz misyon hakkında bilgi
verir misiniz?
M. İhsan: Biz bölge hükü-
meti kurumları ile Irak Hükümeti kurumları arasında
koordinasyon sağlıyoruz.
Bağdat’ta işi olanlar bize
başvuruyor.
Saray: Peki Bağdat’ta size
engel çıkarılıyor mu?
M. İhsan: Hayır çıkarılmıyor.
. Çünkü bugün Bağdat’ta
iktidarda olanlar kendilerini
değiştirmek istemiyorlar. Ne
zaman bu zihniyet değişirse
o zaman sorunlar da çözülür.
Saray: Peki alternatif nedir?
M. İhsan: Alternatif yeni bir
hükümetin iş başına gelme-
sidir. Acaba Şiiler içinde iyi
birisi yok mudur?
Saray: Bölge başkanı ile
Maliki arasındaki sorun hakkında ne diyorsunuz?
M. İhsan: Bölge başkanı
ile Maliki arasında şahsi bir
sorun yok ve başkan Barzani ile Nuri Maliki arasında
da mukayese yapılmamalı,
çünkü Maliki o seviyede
değil.
Bölge hükümeti olarak Maliki için sorun teşkil etmiyoruz. Esas sorun aslında
Maliki’nin tüm alanlarda başarısız olmasıdır. Örneğin;
Kısacası ülkeyi nasıl yöneteceğini bilmiyor. Dolayısıyla
Kürtler olarak Maliki’yi ikinci
dönem için başbakan seçerken büyük bir hata yaptık.
Saray: Peki El-Iraki’ye listesiyle koalisyon yapmak iyi
bir çözüm olabilir mi?
M. İhsan: Hayır çözüm
olamaz. Bir listeye karşı
diğer bir listeyle koalisyon
yapmak çözüm olmaz. Ne
zaman Irak’taki tüm gruplar
ortak bir hükümet formülü
üzerinde mutabık kalırlarsa
o zaman sorun çözülür.
3
saray
Bölgedeki Türkmen partileri yılda 370
bin dolar yardım alıyor
Sayı:68 - 15 Nisan 2012
Saray-Özel
Gazetemizin elde ettiği
bilgilere göre; Kürdistan
Bölgesi’nde faaliyet gösteren
Türkmen parti, dernek ve
örgütleri genel bütçeden
aylık olarak toplam 320
milyon Irak dinarı alıyor. Yıllık
3 milyar 708 milyon dinara
tekabül eden bu para dolar
olarak 370 bin dolar ediyor.
Gazetemize konuşan bir
Türkmen partili, kendilerine
parti esasına göre değil
millet esasına göre para
yardımı sağlanmasını istedi.
Parlamentonun maliye
komisyonundan bir üye ise,
“Türkmenlere, kendilerine
ayrım yapılmadığını
hissettirmeliyiz” dedi.
Aldıkları para yardımının
arttırılmasını isteyen bir
Türkmen parti yetkilisi,
Neçirvan Barzani ile
yaptıkları toplantıda
kendilerine tahsis edilen
ödeneklerin arttırılmasını
talep ettiklerini söyledi.
Liberal Türkmenler Cemiyeti
Başkanı Sami Şebek,
Barzani’nin partilere ödenen
para yardımlarını gözden
geçireceklerine söz verdiğini
kaydetti.
Ödeneklerin kendilerine
millet esasına göre
ödenmesini talep eden
Şebek, nüfus olarak bölgenin
en büyük ikinci milleti
olduklarını hatırlattı. Bir
Kürt partisine tahsis edilen
ödeneğin toplam Türkmen
partilerine ödenenin çok
üzerinde olduğunu belirten
Şebek, bunun büyük bir
haksızlık olduğunu kaydetti.
Aldıkları para yardımının
faaliyetlerine yetmediğini dile
getiren Liberal Türkmenler
Cemiyeti Başkanı Sami
Şebek, partilerinin bina
kirasını da kendilerinin
ödediğini söyledi.
Bu yardımlar için bir ölçünün
belirlenmesini talep eden
diğer bir Türkmen parti
başkanı ise, parti olarak
sadece 2 milyon dinar
aldıklarını söyledi.
Seçimlere katılan ve
parlamentoda temsil edilen
partilere fazla ödenek
ayrılmasının doğal olduğunu
savunan Türkmen Demokrat
Partisi Başkanı Dilşat
Çavuşlu, yardımlarda adalet
ve eşitlik ilkelerine riayet
edilmediğini söyledi.
Parlamentonun maliye
komisyonu üyesi Kardo
Muhammet, Kürdistan
Bölgesi’nin önemli bir unsuru
olan Türkmenlerin eşit
muamele görmesi gerektiğini
söyledi.
Partilere parlamentodaki
temsil güçleri göz önünde
bulundurularak ödenek
ayrılmasının esas alınması
konusunda bir yasa teklifi
üzerinde çalıştıklarını
ifade eden Muhammet,
yardımların siyasi ve
kişisel yaklaşımlara göre
ödenmemesi gerektiğini
savundu.
Bazı çevrelerin genel
bütçeden kendilerine büyük
paylar kaptığı bir dönemde
“Türkmenlere, kendilerine
ayrım yapılmadığını
hissettirmeliyiz” diye
konuştu.
Bütçenin millet esasına göre
değil hizmet projeleri ve
nüfusa göre tahsis edildiğini
ifade eden üniversite hocası
Dr. Salim Otrakçı, parti
üyelerinin üyelik aidatıyla
geçindiklerine dikkat çekti.
Tüm dünyada partilere
bütçeden ödenek
ayrılmadığını savunan
Otrakçı, Bağdat’ta genel
bütçeden bölgeye gönderilen
payın, nüfus sayısı ve
hizmet projelerine göre
belirlendiğini kaydetti.
Kürt partilerine ayrılan
ödeneğin Türkmen
partilerinkinden çok fazla
olduğunun hatırlatılması
üzerine üniversite hocası
Dr. Salim Otrakçı,”Onlar
yanlış bir temel üzerinde
yaşıyorlar. Biz Türkmenlerin
aynı hataya düşmemiz icap
etmez” diye konuştu.
Doların yükselmesi endişelendiriyor
Saray-Erbil
Doların dinar karşısında
değer kazanması endişeyle
izleniyor. Ancak ne var ki hem
Irak hem de bölge yönetimleri
bir aydan beri yükselişe
geçen dolara müdahale
etmiyorlar.
Iraklı bir yetkili, doların artan
yükselişini, dövizcilerin
denetim altına alınmaması
ile Suriye ve İran’da yaşanan
gerginliğe bağladı.
Döviz bürosu işleten
Settar Ömer, İran’ın Irak
piyasasından dolar almasının
doların değer kazanmasına
yol açtığını söyledi.
Bağdat’taki bankaların dolar
satışını durdurduğunu ifade
eden dövizci Ömer, doların
sadece Irak’ta yükseldiğine
dikkat çekti.
Hasan Hekim adındaki
diğer bir dövizci ise mali
olarak Bağdat’a bağlılığı
nedeniyle Kürdistan Bölgesi
yönetiminin dolara müdahale
edemediğini söyledi. Bölge
yönetiminin kendine has
bir borsadan ve modern
bir bankacılık sisteminden
yoksun olduğunu da ifade
eden Hekim, bölgede doların
çok yükseldiğini kaydetti.
Doların yükselmesi, eşya
fiyatlarının yükselmesine
de yol açıyor. Bu durumdan
şikâyet eden bir vatandaş,
piyasadaki eşya ve malzeme
fiyatlarının yükseldiğini
söyledi.
Abdullah Mustafa adındaki
vatandaş, kıyafet fiyatlarının
çok yükseldiğini belirtti.
Buna dolardaki yükselişin
yol açtığını ifade eden
vatandaş, dinar üzerinden
aldığı maaşının çocuklarına
kıyafet almaya yetmediğini
söyledi. Bölge yönetimi ile
Bağdat arasında yaşanan
siyasi tansiyonun doların
yükselmesine neden
olup olmadığı yönündeki
sorumuzu yanıtlayan bir
yetkili, yükselişin iki yönetim
arasındaki gerginlikle
ilgisinin olmadığının
altını çizdi. Telefonla bize
açıklamada bulunan Iraklı
yetkili Sami Şebek, doların
yükselmesinde, İran’a
karşı uygulanan ekonomik
ambargo ve Suriye’de
“İşadamları, endişe ettikleri
bu çekişmelerden dolayı
paralarını dolar olarak
değerlendiriyorlar. Bu da
ister istemez doların değer
kazanmasına neden oluyor”
diye konuştu.
Irak yönetiminin dolara
müdahale etmek için belli bir
planı olmadığını ifade eden
yetkili Şebek, bu yönetimin
ileriye yönelik açık ve net
bir ekonomik programının
olmadığını söyledi.
Irak’ın tüm alanlarda dışa
bağımlı bir ülke olduğunu
belirten Şebek şöyle devam
etti, “Irak tüketim malları
dâhil her şeyini yurtdışından
ithal ediyor ve kendisi
hiçbir şey üretmiyor. Bu da
dövizin yurtdışındaki yabancı
üreticilerin cebine gitmesine
yol açıyor. Ayrıca her gün
cereyan eden huzursuzluğun yurtdışına yüklü miktarda
etkili olduğunu kaydetti.
dolar transfer eden döviz
Irak Başbakan Yardımcısı
büroları da denetim altına
Danışmanı Sami Şebek, “Irak alınmıyor. Bizde her gün
yönetimi, Suriye’deki durum
yeni alışveriş merkezleri
karşısında sessiz kalıyor ve
açılıyor. Ancak bunun yerine
Irak’taki dövizlerin hepsi bu
fabrikalar açılmalı. Aldığımız
ülkeye gidiyor” dedi.
malları kendimiz üretmeliyiz.
Irak yönetiminin Şam’a
Döviz büroları denetim altına
destek verdiğini belirten
alınsın. Modern bankacılık
Şebek, ülkedeki siyasi gruplar sistemi getirerek dünya
arasındaki çekişmelerin
bankalarıyla ilişkilerimizi
de doların yükselmesine
sıklaştırmamız lazım”.
neden olduğunu söyledi.
2
saray
Sayı:68 - 15 Nisan 2012
Türkmen öğrenciler, Doğramacı Vakfı’nın okullara katkılarını takdirle karşıladılar
Türkmen okullarının sorunları masaya yatırıldı
Saray-Erbil
Türkmeneli Vakfı’nın
himayesinde Erbil’de bir
sempozyum düzenlendi. Çok
sayıda Türkmen yetkilinin hazır
bulunduğu sempozyumda
Türkmen okullarının karşılaştığı
sorunlar masaya yatırıldı.
Türkmeneli Öğrenci ve
Gençler Birliği’nin, Türkmeneli
Vakfı’nın himayesinde Erbil’de
düzenlediği sempozyumda
Türkmen okullarının karşılaştığı
sorunlar masaya yatırıldı.
Türkmeneli Öğrenci ve Gençler
Birliği’nin 5 Nisan 2012 günü
Erbil’in Midya Salonu’nda
düzenlediği sempozyum,
Türkmen öğrenciler tarafından
büyük ilgi gördü.
Türkmeneli Vakfı’nın
himayesinde ve “Milletler
Bilimle İlerler” sloganı altında
düzenlenen sempozyumda ITC
Yürütme Kurulu Üyesi Aydın
Maruf, Türkmeneli Öğrenci
ve Gençler Birliği Başkanı ve
Türkmeneli Vakfı Başkanı birer
konuşma yaparak Türkmen
okullarının karşılaştığı sorunlara
çözüm istediler.
Ardından oluşturulan
komisyonda öğrencilerin
sorunları dinlendi. Türkmen
Öğretmenler Birliği Başkanı
Abdülselam Bayraktar, Kerkük
Eğitim Dairesi Türkmen Eğitim
Bölüm Başkanı Hazım Şükür
Dakuklu, Süleyman Kaddo
Haydar, Yusuf Ganim, Faruk
Kerim ve Azat Küreci’den
oluşan komisyon bir saat
boyunca Türkmen okullarının
sorunlarını dinledi.
ITC Yürütme Kurulu Üyesi
Aydın Maruf gazetemize verdiği
röportajda sempozyumun
Erbil’de ilk kez yapıldığını
söyledi. Erbil’de 13 okulları
olduğunu ifade eden Maruf,
bu okulların Kürdistan Bölge
Hükümeti Eğitim Bakanlığı’na
bağlı olduğunu kaydetti. Maruf,
sempozyumun amacının;
Türkmen okullarının karşılaştığı
sorunlara acil çözümler bulmak
olduğunun altını çizdi.
ITC’li yetkili Aydın Maruf, bu
okullardaki sorunları Eğitim
Bakanlığı yetkilileriyle de
paylaşmak istediklerini söyledi.
Türkmenler, Kerkük’te kendi
dilleriyle eğitim görmeye 9
yıl önce başladılar. Ancak bu
süreç Kürdistan Bölgesi’nde 19
yıl önce başladı.
Türkmeneli Öğrenci ve
Gençler Birliği Başkanı Mardin
Gökkaya, toplantıyı Türkmen
okullarının sorunlarına
yakından vakıf olabilmek
için düzenlediklerini söyledi.
Gazetemize konuşan Gökkaya,
sorunları parlamento ve Eğitim
Bakanlığı’ndaki temsilcileri
vasıtasıyla çözmeye
çalışacaklarını kaydetti.
Sempozyuma katılan
öğrenciler, Erbil’de gerçekleşen
bu buluşmanın karşılaştıkları
sorunların çözümü noktasında
önemli olduğunu düşünüyorlar.
Gazetemize konuşan Ali Hasip
adındaki öğrenci, kitap sıkıntısı
yaşadıklarını ve çok eski
okullarda öğrenim gördüklerini
söyledi. Öğrenci Ali Hasip,
okulda karşılaştıkları sorunların
çoğunun Doğramacı Vakfı’nın
katkı ve çabaları sayesinde
çözüldüğünü kaydetti.
Leyis Ömer adlı öğrenci
ise bu toplantının, Türkmen
yetkililerinin halkına sahip
çıktığının göstergesi olduğunu
söyledi. Öğrenci Leyis Ömer,
özellikle Çelebi ailesinin
okullara büyük destekler
sunduğunu belirtti.
Türkmen öğrenciler okullarının
Kürtlerinki kadar ilgi görmesini
talep ediyorlar.
Bryar Halit Ahmet adlı öğrenci,
çözüm bekleyen sorunlar
yaşadıklarını ve okullarının
yardım beklediğini söyledi.
Kız öğrenci Grin Hamit,
karşılaştıkları sorunların
eskiye nazaran azaldığını
söyledi. Bu durumun
sevindirici olduğunu
ifade eden Grin Hamit,
Selahattin Üniversitesi
Türkçe Bölümü’nde
okumak istediklerini söyledi.
Okullarının tamir edildiğini
ve yeni kitaplar aldıklarını
kaydeden öğrenci, “Böyle
giderse yakın bir gelecekte
sorunlarımız çözülür” dedi.
Erbil’den 10 Türkmen çocuk, 23 Nisan Çocuk Bayramı
kutlamalarına katılmak için Türkiye’ye gönderildi
Saray-Erbil
Erbil’deki Türkmen
okullarında okuyan 10
çocuk, 23 Nisan Çocuk
Bayramı kutlamalarına
katılmak için Türkiye’ye
gönderildi. Türkiye’ye
gönderilen çocuklar Türkmen
Cephesi tarafından seçildi.
23 Nisan kutlamalarına
katılacak 10 Türkmen çocuk
seçilirken bilimsel ölçülere
dikkat edilmedi iddiası ise
gündemde.
Türkiye’de her yıl
düzenlenen 23 Nisan Çocuk
Bayramı kutlamalarına
yaklaşık 50 ülkeden heyet
katılıyor. Kutlamalarda Irak’ı
geçen yıl Selahaddin ili temsil
ederken, bu yıl Erbil temsil
edecek.
Çocuğu kutlamalara katılacak
olan veli Cemal Kemal,
Türkmen okul öğrencilerinin
söz konusu kutlamalara
katılmakta daha şanslı
olduğunu söyledi. Veli Cemal
Kemal buna gerekçe olarak
çocukların Türkçe bilmelerini
gösterdi.
Türkmen çocuklarının bu
tür faaliyetlere katılmasının
öneminin altını çizen veli
Cemal Kemal, bu çocukların
Türkçe bilip bilmediklerinin
kutlamalarda ortaya
çıkacağını savundu.
23 Nisan kutlamalarına
katılacak olan çocukların
yaşının 12’ yi geçmemesi
gerekiyor ve davetiyeler TRT
tarafından geliyor.
Ancak görünüyor ki
çocukların seçilmesi bilimsel
ölçülere göre yapılmamış.
Konuyla ilgili gazetemize
bilgi veren veli Cemal Kemal,
“Çocuğun okulda çalışkan
olup olmadığı dikkate
alınsaydı daha iyi olurdu.
Ancak zaman çok kısıtlı
olduğu için bu şans Türkmen
Cephesi üyesi velilerin
çocuklarına verildi. Bu aynı
zamanda halkın Türkmen
Cephesi’ne katılmasını
sağlamak için de bir etkendir”
diye konuştu.
Veli Nazım Saiğ, Türkiye’ye
giden çocukların herhangi bir
faaliyette bulunmayacağını
söyledi. Heyetin, 14 Nisan
günü yola çıktığını ifade eden
Saiğ, çocukların Türkiye’de
yaklaşık 10 gün kalacağını
kaydetti.
Aynı zamanda çocukları
seçme komisyonunda da yer
alan Saiğ, zamanın kısıtlı
olması nedeniyle çocukları
seçme görevinin Türkmen
Cephesi’ne verildiğini söyledi.
Veli Nazım Saiğ, ayrıca
çocukların sayısını arttırma
yetkisine sahip olmadıklarını
da belirtti.
“Çocukların seçilmesinde
bilimsel ölçülere dikkat
edilmedi” yönündeki
eleştirileri yanıtlayan bir
yetkili, “Türkmen okulları, okul
faaliyetlerine önem verseydi,
yetenekli öğrencileri seçme
şansımız olurdu ve o zaman
bu eleştirilere de maruz
kalmazdık” dedi.
ITC Erbil Kol Sorumlusu Azat
Küreci, her yıl düzenlenen
ve en az 50 ülkenin katıldığı
23 Nisan kutlamalarına
10 Türkmen çocuk
göndereceklerini söyledi.
Türkmen gazeteci Mustafa
Kerim, Türkmen çocukların
bu kutlamalara katılmasının
öneminin altını çizdi.
Çocukların, Türkiye’de
büyük önem kazanan
söz konusu kutlamalar
sırasında parlamento,
cumhurbaşkanlığı ve
başbakanlık gibi önemli
kurumları ziyaret edeceklerini
ifade eden gazeteci Mustafa
Kerim, “Çocuk seçiminde,
bunların okuldaki durumu ve
temizliği gibi belli kriterler göz
önünde bulundurulmalıydı.
Bu yapılmış olsaydı, Türkmen
aileler çocuklarına daha fazla
önem gösterecekti” diye
konuştu.
Konuyla ilgili gazetemize
konuşan bir Türkmen okul
yetkilisi, gönderilen çocukların
çoğunun Türkmen Cephesi
yetkililerinin çocukları
olduğunu söyledi. Adının
açıklanmasını istemeyen
bir yetkili, bu işin siyasetle
ilişkilendirilmemesi gerektiğini
savundu. Çocukları seçme
görevinin Türkmen Cephesi’ne
verildiği için bunların kendi
çocuklarını gönderdiklerini
dile getiren yetkili, “Türkmen
Cephesi’nin en azından
Türkmen okul müdürleriyle
iletişime geçmesi gerekiyordu.
O zaman çalışkan öğrencileri
gönderebilirdik” diye konuştu.
Ünlü sözler
Sen karşındaki kişiyi öğrenmeye
çalışma .. O nasıl olsa kendisini
gösterir
Mevlana
Sayı:68 - 15 Nisan 2012
5
Türkmen kadınları neden
içlerine kapanıyorlar?
Erbil'den bir grup işadamı İzmir
fuarını gezdi
6
4
Türkmenler tarihlerinin en zor
dönemlerini yaşıyorlar
8
Türkmenlerin büyük
savaşları
Türkmen talepleri değerlendirmeye alınacak
KDP: Çelebi, kabiliyeti ve yüksek deneyimi nedeniyle yeniden bakan seçildi
Saray-Özel
KDP’nin üst düzey bir yetkilisi, Türkmen
taleplerinin değerlendirildikten sonra
yerine getirileceğini söyledi. Sinan
Çelebi’nin yeniden bakan olarak
seçilmesini gazetemize değerlendiren
yetkili, “Çelebi, kabiliyeti ve yüksek
deneyimi nedeniyle yeniden bakan
seçildi” dedi. KDP yetkilisi Ahmet Kani,
Türkmen partilerinin aldıkları para
tahsisatının arttırılması talebinin de
değerlendirileceğini kaydetti.
Bilindiği gibi Bölge Başbakanı Neçirvan
Barzani, yeni hükümeti kurmadan
önce görüştüğü Türkmen gruplarından
taleplerini kendisine yazılı olarak
sunmalarını istemişti.
Konuyla ilgili bize açıklamalarda
bulunan KDP’li üst düzey yetkili Ahmet
Kani, Neçirvan Barzani’nin Türkmen
gruplarının kendisine sundukları talepleri
kesin yerine getireceğini kaydetti.
Yedinci kabinenin geniş kapsamlı bir
programa sahip olduğunu ifade eden
Kani, Sinan Çelebi’nin koltuğunu
korumasını gazetemize değerlendirdi.
Yeni görevi nedeniyle Sinan Çelebi’yi
tebrik eden Kani, “Sinan Bey, yedinci
kabinede Türkmenleri temsil edecek.
Kendisi sadece bir grubun değil tüm
Türkmen grupların temsilcisi olacak. Bir
önceki kabinede büyük başarılara imza
atan Sayın Çelebi, kabiliyeti ve yüksek
deneyimi nedeniyle yeniden bakan
seçildi” diye konuştu.
Türkmen partilerinin aldıkları para
tahsisatının arttırılması talebi ile ilgili
de konuşan KDP’li yetkili Kani, bu
talebin de değerlendirilerek karara
bağlanacağını kaydetti.
Download