T. C. MARMARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ MALĠYE ANA BĠLĠM DALI MALĠYE TEORĠSĠ BĠLĠM DALI TÜRKĠYE'DE BANKACILIK SEKTÖRÜNE YABANCI SERMAYE GĠRĠġĠ VE VERGĠLENDĠRĠLMESĠ Yüksek Lisans Tezi Uğur ACAR Ġstanbul - 2015 T. C. MARMARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ MALĠYE ANA BĠLĠM DALI MALĠYE TEORĠSĠ BĠLĠM DALI TÜRKĠYE'DE BANKACILIK SEKTÖRÜNE YABANCI SERMAYE GĠRĠġĠ VE VERGĠLENDĠRĠLMESĠ Yüksek Lisans Tezi Uğur ACAR Tez DanıĢmanı Yrd. Doç. Kemal CEBECĠ Ġstanbul - 2015 GENEL BĠLGĠLER Ġsim ve Soyadı Anabilim Dalı Programı Tez DanıĢmanı Tez Türü ve Tarihi Anahtar Kelimeler : Uğur ACAR : Maliye : Maliye Teorisi : Yard. Doç. Dr. Kemal CEBECİ : Yüksek Lisans- Ocak 2015 : Bankacılık, Finansal Liberilizasyon, Türkiye'de Yabancı Bankalar, Vergi ÖZET Türkiye'de bankacılık faaliyetleri gelişmekte olan ülkelerin aksine dönemler itibari ile farklılık göstermektedir. 1980 öncesi dönemde yerli ve yabancı bankaların Türk bankacılık sektörü içindeki faaliyetleri kısıtlanmıştır. 1980 sonrasında birçok ülkede finansal liberilizasyon süreci yaşanmaya başlamıştır. Türkiye 24 Ocak 1980 istikrar kararları ile birlikte finansal liberilizasyon sürecine dahil olmuş ve 1989 yılında istikrar kararlarının devamı niteliğinde olan düzenlemelerle süreç içinde hızla yol almaya başlamıştır. Uygulanan liberal politikalar sonucu bankacılık sektöründeki küreselleşmeye ayak uydurulmuş, yabancı bankaların Türkiye'ye gelişleri hız kazanmıştır. 1990'lı ve 2000'li yıllardaki gelişmeler ve yaşanan krizler bankacılık sisteminin mali yapısının bozulmasına neden olmuştur. Ancak; 2001 yılında "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı" ve "Bankacılık Yeniden Yapılandırma Programı"'nın uygulamaya konulmasıyla Türkiye ekonomisinin toparlanması ve buna bağlı olarak bankacılık sektörünün küreselleşme sürecini takip etmesi sağlanmıştır. Bu çalışmanın amacı; Türk bankacılık sektöründe artan yabancı banka girişlerinin sektöre ve ekonomiye etkisini ortaya koymak ve yabancı banka gelirlerinin nasıl vergilendirildiğini ifade etmektir. Çalışmanın birinci bölümünde, önce Osmanlı Devletinin bankacılıktaki gecikmesi, ardından Türk bankacılık sektörünün tarihsel gelişimi ve son olarak da 2001-2014 arası bankacılık sistemindeki gelişmeler ele alınmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde, yabancı sermayeli bankaların Türkiye'yi tercih sebepleri ve makroekonomik faktörleri etkisi incelenmiştir. Çalışmanın üçüncü ve son bölümünde, yabancı bankaların dar mükellefiyet kapsamında Türk bankacılık sektöründe şube açarak veya şube açmadan elde ettiği kazanç ve iratların nasıl vergiye tabi tutulduğu incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Bankacılık, Finansal Liberilizasyon, Türkiye'de Yabancı Bankalar, Vergi . GENERAL KNOWLEDGE Name and Surname :Uğur ACAR Field :Finance Programme :Finance Theory Supervisor :Yard. Doç. Dr. Kemal CEBECİ Degree Awarded and Date :Master-January 2015 Keywords : Banking, Financial Liberilization, Foreign Banks in Turkey and Tax. ABSTRACT Turkey in contrast to banking activities in developing countries has shown that differences in the periods. In the period before 1980, domestic and foreign banks are limited to activities in the Turkish banking sector after 1980. Turkey with the decisions of stability 24 January 1980, has been involved in the process of financial liberilization and has begun to take its way in the process with the arrengements that made in 1989. The result of applied liberal policy, globalization in the banking sector has started, arrival of foreign banks has gained momentum in Turkey. The Crises that occured in the 1990sand 2000s, has led to deterioration of the financial structure of the banking system. However, in 2001,"Strong Economy Transition Program" and "Banking Restructuring Program" the recovering of Turkey's economy and as a result of this; the banking sector has been followed the globalization movements. The aim of this study, into the Turkish banking sector, increasing foreign bank entry and the effects of the economy and the sector of foreign bank income is taxed is to how to express that. In the first chapter of the study, firstly; the delay of bank system in Ottoman after the historical improvement of Turkish bank sector and lastly the events of bank system between 2001-2014, have been taken in hand. In the second chapter of the study, the development of foreign banking, foreign banks reasons of choosing the Turkey and the effect was examined macro-economics factors. The study's third and final chapter, the narrow scope of the obligation of the foreign bank, the Turkish banking sector by opening a branch or branch has achieved earnings and revenues of without opening taxable holding surveyed. Keywords: Banking, Financial Liberilization, Foreign Banks in Turkey and Tax. ĠÇĠNDEKĠLER Sayfa No. ÖZET TABLO LĠSTESĠ........................................................................................ ġEKĠL LĠSTESĠ.......................................................................................... KISALTMALAR........................................................................................ GĠRĠġ i ii iii BĠRĠNCĠ BÖLÜM TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN TARĠHSEL GELĠġĠMĠ VE TÜRK BANKACILIK SĠSTEMĠ 1. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ............... 1 1. 1. Türk Bankacılık Sektörünün Tarihsel Gelişimi...................................... 3 1. 1. 1. 1980 Öncesi Bankacılık Sektörü............................................. 4 1. 1. 1. 1. 1923-1944 Ulusal Bankacılık Dönemi.............. 4 1. 1. 1. 2. 1945- 1960 Özel Bankacılık Dönemi................. 5 1. 1. 1. 3. 1961-1979 Bankacılıkta Planlı Dönemi............. 6 1. 1. 2. 1980 Sonrası Bankacılık Sektörünün Gelişimi.................. 9 1. 1. 2. 1. 1980-2000 Yılları Arası Bankacılık Sistemi....... 9 1. 1. 2. 2. 2000 Sonrası Yeniden Yapılandırma Dönemi.... 14 BÖLÜM 2 TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE YABANCI SERMAYE 2. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ ve YABANCI BANKALAR............... 22 2. 1. Cumhuriyet Öncesi Dönemde Türk Bankacılık Sektörü ve Yabancı Sermayeli Bankalar............................................................ 22 2. 2. 1923-1980 Yıllarında Yabancı Bankalar ve Yabancı Sermaye Girişi............................................................... 27 2. 3. 1970-1990 Yılları Arası Dünya'da ve Türkiye'de Finansal Liberalizasyon Süreci................................................................... 2. 3. 1. Dünya'daki Finansal Liberalizasyon Süreci....... 29 ………29 2. 3. 2. Türkiye'de Finansal Liberalizasyon Süreci..................... 31 2. 3. 3. 1980-2000 Arası Yabancı Bankalar ve Yabancı Sermaye Girişi................................................... 34 2. 3. 4. 2000 Sonrası Yabancı Bankalar ve Yabancı Sermaye.... 39 2. 4. Yabancı Sermayenin Türk Bankacılık Sektörüne Girişinin Temel Nedenleri............................................................................. 46 2.5. Türk Bankacılık Sektörüne Yabancı Sermaye Girişinin Makroekonomik Faktörlere ve Türkiye Ekonomisine Etkisi.......... 50 2. 5. 1. Yabancı Sermaye ve Makroekonomik Faktörler............ 50 2. 5. 1. 1. Ekonomik İstikrar ve Büyüme Üzerine Etkileri....................................................... 51 2. 5. 1. 2. İstihdama Etkisi.......................................... 55 2. 5. 1. 3. Verimlilik ve Rekabet Etkisi............................ 57 2. 5. 1. 4. Ödemeler Dengesine Etkisi............................ 60 2. 6. Yabancı Sermayenin Artmasında Basel Kriterleri............................ 61 2. 7. Vergilemenin Yabancı Sermaye Yatırımlar Üzerindeki Etkileri...... 63 BÖLÜM 3 TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE YABANCI SERMAYE ve VERGĠLENDĠRĠLMESĠ 3. 1. Yabancı Sermayenin Vergilendirilmesinde Gözetilen İlkeler............. 67 3. 1. 1. Kaynak İlkesi (Mülkilik İlkesi).......................................... 67 3. 1. 2. İkametgâh İlkesi (Şahsilik).................................................. 68 3. 1. 3. Tabiiyet İlkesi (Uyrukluk İlkesi)........................................... 68 3. 2. Türkiye'de Yabancı Sermayenin Türk Vergi Sistemi İçindeki Yeri...................................................................................... 70 3. 2. 1. Türk Bankacılık Sektöründe Yabancı Sermayenin K.V.K.'ya Göre Vergilendirilmesi....................................... 70 3. 2. 2. Türk Bankacılık Sektöründe Yabancı Sermayenin G.V.K.'ya Göre Vergilendirilmesi...................................... 76 3. 2. 2. 1. G. V. K.'ya Göre Menkul Sermaye İradı Sayılan Gelirler...................................................... 78 3.3. Seçilmiş Ülkelerde Bankacılık Sisteminin Vergilendirilmesi............. . 82 3.3.1.AB Üyesi Bazı Ülkelerde Bankacılık Sisteminde Vergilendirme.................................................................... 82 3.3.1.1. Belçika................................................................. 82 3.3.1.2. İtalya..................................................................... 84 3.3.2.AB Üyesi Olmayan Bazı Ülkelerde Bankacılık Sisteminde Vergilendirme...................................................... .................. 85 3.3.2.2.Brezilya.................................... ............................... 85 3.3.2.2.Çin........................................................................... 86 3.3.3. AB Bankacılık Sistemi ve Türk Bankacılık Sisteminin Karşılaştırılması................................................................... 87 SONUÇ ve DEĞERLENDĠRME...................................................................... 90 KAYNAKÇA.............................................................................................. .......... 96 TABLO LĠSTESĠ Sayfa No Tablo-1: Bankacılık Sisteminde Toplam Şube ve Banka Sayısı(1960-1980)........... 8 Tablo-2: Bankacılık Sisteminde Toplam Banka ve Şube Sayısı..................... 10 Tablo-3: Bankacılık Sektörüne İlişkin Göstergeler/ Toplam Aktifler(1986-1990).. 11 Tablo-4: Bankacılık Sektörüne İlişkin Göstergeler/ Toplam Aktifler(1991-2000).. 13 Tablo-5: Bankacılık Sisteminde Toplam Banka, Şube ve Personel Sayıları.......... 16 Tablo-6: Bankacılık Sisteminde Toplam Banka, Şube ve Personel Sayıları....... 17 Tablo-7: Bankacılık Sisteminde Toplam Banka, Şube ve Personel Sayıları........ 19 Tablo-8: Yabancı Sermaye İle Kurulan Bankalar............................................ 25 Tablo-9: Osmanlı Devleti‟nde Şube Açarak Faaliyette Bulunan Yabancı Bankalar........................................................................... 26 Tablo-10:Türk Bankacılık Sektöründe Faaliyette Bulunan Yabancı Banka Sayıları............................................................................ 37 Tablo-11: Türk Bankacılık Sektöründe Faaliyette Bulunan Yabancı Bankaları Payları (1980-2000)................................................................... 38 Tablo-12: Türk Bankacılık Sektöründe 2000-2014 Yılları Arası Yapılan Yatırımlar. .................................................................... 43 Tablo-13: Türk Bankacılık Sektöründe Yabancı Bankaların Banka, Şube ve Personel Sayıları (2001-2014)...................................................... 44 Tablo-14: Türk Bankacılık Sektörü İçinde Yabancı Bankaları Aktif Yapısı.......... 45 Tablo-15: 2000 Sonrası Makroekonomik Göstergelerin Gelişimi........................ 53 Tablo-16: Bankacılık Sektörü Toplam İstihdamı İçinde Yabancı Banka İstihdamının Payı............................................................................ 56 Tablo-17: Yıllar İtibari İle ATM, POS, Kredi Kartı ve Banka Kartı Sayıları....... 58 Tablo-18: Kurumlar Vergisi Oranındaki Değişmeler ve Yabancı Sermaye.......... 74 i ġEKĠL LĠSTESĠ Sayfa No ġekil-1: Vergi Teşviklerinin Yatırımlar Üzerindeki Etkisi........................... 64 ġekil-2: 1990-2013 Arası Türkiye'ye Gelen Yabancı Sermaye................... 75 ii KISALTMALAR AB ABD ADK ATM BDDK BK BPP BSE DĠBS EFT FDI FPI GSMH GSYĠH GVK ĠĠBF ĠMF ĠMKB KDV KVK POS SBE SPK TBB TCMB TL TMSF TTK TVS YASED :Avrupa Birliği : Amerika Birleşik Devletleri : Alternatif Dağıtım Kanalları : Automatic Teller Machine : Bankalar Düzenleme ve Denetleme Kurulu : Bankalar Kanunu : Bankalararası Para Piyasası : Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü : Devlet İç Borçlanma Senedi : Elektronik Fon Transferi : Foreign Direct Investment : Foreign Portfolio Investment : Gayri Safi Milli Hasıla : Gayri Safi Yurt İçi Hasıla : Gelir Vergisi Kanunu : İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi : İnternational Monetary Fund : İstanbul Menkul Kıymetler Borsası : Katma Değer Vergisi : Kurumlar Vergisi Kanunu : Point of Sale : Sosyal Bilimler Enstitüsü : Sermaye Piyasası Kurulu : Türkiye Bankalar Birliği : Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası : Türk Lirası : Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu : Türk Ticaret Kanunu : Türk Vergi Sistemi : Yabancı Sermaye Derneği iii GĠRĠġ Türkiye‟de, gelişmekte olan diğer ülkeler gibi 1980‟li yıllarda serbestleşme politikalarının uygulanmaya başlamasıyla beraber sermayeye akımlarını kontrol etmeye yönelik kısıtlamalar ortadan kaldırılmıştır. Böylece finans sektörünün de kapıları dünyaya açılmıştır. Serbestleşmeye yönelik düzenlemeler, uluslararası ekonomik faaliyetlerin ve işbirliklerinin artması, ekonomik ve bankacılık krizleri sonrasında bankacılık sistemlerinin yeniden yapılandırılması ve gelişen teknoloji, sermaye hareketlerine yön vermiştir. Sermaye hareketlerindeki artış, bankacılık alanında sınır ötesi yatırımları beraberinde getirmiştir. Bankacılık sektöründe yabancı sermayenin yeni ve karlı pazarlar arayışı, yatırımların yoğun bir şekilde gelişmekte olan ekonomilere doğru yönlenmesine sebep olmuştur. Türkiye'de bankacılık faaliyetleri dönemler itibari ile farklılık göstermiştir. 1980 öncesi bankacılık sektöründe yerli ve yabancı bankaların sektöre girişleri kısıtlı, rekabet ortamının olmadığı, faiz oranlarının faiz otoritelerince belirlendiği bir politika hakim olmuştur. Türkiye‟de, gelişmekte olan diğer ülkeler gibi, 1980‟li yıllarda serbestleşme politikalarının uygulanmaya başlamasıyla beraber sermayeye akımlarını kontrol etmeye yönelik kısıtlamalar ortadan kaldırılmıştır. 1980‟li yıllardaki trend finansal liberalizasyona yönelik olmuştur. Liberalizasyonla birlikte, finansal sistemde derinlik sağlanmıştır. Ancak tasarruflar ile yaratılan kaynakların verimli alan olan yatırımlara dönüştürülmesi liberilizasyon sürecini etkilemiştir. 1980‟lerde sermaye hareketlerinin serbestleşmeye başlaması ve 1990‟lı yıllarda gelişmekte olan ülkelerdeki finansal liberalizasyon süreciyle beraber yabancı sermayeyi teşvik edici düzenlemeler hızlanmış ve gelişmiş ülke ekonomilerindeki bankalar firma değerlerini arttırmak, çeşitlendirme yapmak ve artan rekabette stratejik bir konum elde edebilmek amacıyla kar marjı yüksek ülkelerin, bankacılık sektörüne yönelik yatırımların hızlandırmasını sağlamışlardır. Böylece finans sektörünün kapıları dünyaya açılmıştır. Serbestleşmeye yönelik düzenlemeler, uluslararası ekonomik faaliyetlerin ve işbirliklerinin artması, ekonomik krizler ve bankacılık krizleri sonrasında bankacılık sistemlerinin yeniden yapılandırılması ve gelişen teknoloji, sermaye hareketlerine yön vermiştir. Sermaye hareketlerindeki artış, bankacılık alanında sınır ötesi yatırımları beraberinde getirmiştir. Bankacılık sektöründe yabancı sermayenin yeni ve karlı pazarlar arayışı, yatırımların yoğun bir şekilde gelişmekte olan ekonomilere doğru yönlenmesine sebep olmuştur. Ülkemizde ilk bankanın kuruluş yılı olan 1847‟den Cumhuriyet‟in ilan edildiği 1923 yılına kadar geçen süre içinde, para ve kredi piyasasında etkili olan bankalar, daha çok yabancı sermaye tarafından veya yabancı sermaye iştiraki ile kurulmuş olanlardır. Uzun yıllar boyunca finansal sektörde hâkimiyetini sürdüren yabancılar Cumhuriyetin ilanından sonra benimsenen milli bankacılık anlayışıyla gücünü kaybetmiştir. Elli yıla yakın bir sürede çok düşük olan yabancı sermayeli banka sayısı 1980 yılında alınan dışa açılma kararları neticesinde bu yıldan sonra artış göstermeye başlamıştır. Ancak, sermaye girişi önündeki engellerin azaltılmasına rağmen Türkiye‟de uzun süreli yüksek enflasyon ve istikrarsızlıklar sebebiyle yabancı bankaların sistem içindeki payı pek fazla değişmemiştir. Sonuçta aktif toplamı içinde yabancı bankaların payı 1990‟lı yıllardan 2000‟li yılların başına kadar yüzde 5‟i geçmemiştir. Türk ekonomisinde yaşanan 2000 ve 2001 krizleri sonrasında uygulamaya konulan “Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı” ile Türk bankacılık sistemi daha sağlıklı bir yapıya kavuşmuştur. Kriz sonrası dönemlerde gelişmekte olan ülkelerin bankacılık sektörlerinde fon ve büyüme ihtiyacı ortaya çıkmış, dolayısıyla da yabancı sermayeyi ülkeye çekecek düzenlemeler gerçekleştirmişlerdir. Bu süreçte gelişmiş ülke ekonomilerindeki reel sektör firmaları, maliyetlerini düşürmek ve ölçek ekonomilerinden yararlanmak için gelişmekte olan ekonomilere girişlerini hızlandırmışlardır. Finansal sektör yatırımları da bu paralelde gelişme göstermiştir. Artan uluslararası finansal sektör ve bankacılık yatırımlarıyla birlikte, gelişmekte olan piyasalarda etkinlik ve kalite artışının gerçekleşmesi, yerel bankaların da artan rekabet dolayısıyla etkinlik yönünden ilerleme kaydetmesi beklenmektedir. Yabancı bankaların girdikleri piyasaya yeni ürünler ve teknolojiler getirmeleri de yine göze çarpmaktadır. Türk ekonomisinin temel göstergelerinde iyileşme ve yeniden yapılandırma programının olumlu sonuçlarının görülmesi, yabancı yatırımcıların Türk bankacılık sistemine ilgisini önemli ölçüde artırmıştır. 2014 itibariyle Türkiye‟de faaliyet gösteren banka sayısı 50 tane olup, bunların 18 tanesi yabancı sermaye ile kurulmuştur. Bu bankaların 12 tanesi yabancı sermaye ile Türkiye‟de kurulmuş banka iken, 6 tanesi sadece şube açan yabancı sermayeli bankalardır. Günümüze gelindiğinde ise yaşanan ekonomik istikrarın etkisiyle gerek finans sektörü gerekse bankacılık sektörünün eskisinden daha sağlam olduğu rahatlıkla söylenebilir. Fiyat istikrarının sağlanması, temel ekonomik göstergelerdeki düzelmeler, yüksek sürdürülebilir büyüme oranları ve bu büyümenin daha çok özel sektör kaynaklı olması sistemin geleceği açısından olumlu işaretler olmakla birlikte, devlet ve özel sektör borçlarının artış trendine girmesi ve cari açıktaki hızlı artış olumsuz bir durum olarak algılanabilir. Paranın olduğu her yerde olan rant ve bundan yararlanmak isteyenlerin, fon talep edenler ile fon arz edenler arasında bir köprü oluşturmak sureti ile bu faaliyetlerini ve daha sonra yapılan bu faaliyetlerin genişleyerek uluslararası sınırlarda yapılması çok çeşitli etkileri de beraberinde getirmiştir. Bu etkiler de yabancı sermayenin bankacılık sektörüne girmesine sebep olmuştur. Bu çalışmamın amacı; Türk bankacılık sektöründeki gelişmelere paralel olarak sektöre giriş yapan yabancı sermayenin sektöre ve Türkiye ekonomisine etkileri ve sektöre giren yabancı sermayenin vergi kanunları çerçevesinde değerlendirilmesidir. Çalışmamın birinci bölümünde öncelikle tarihteki ilk bankacılık faaliyetleri, bankacılık sektörünün genel değerlendirilmesi, bankacılık sektörünün Osmanlı dönemi bankacılık sisteminden günümüz bankacılık sistemine kadar geçirdiği gelişim aşamaları, kriz dönemlerinde bankacılık sektörü konuları üzerinde bilgiler verilecektir. İkinci bölümde finansal serbestleşme ile birlikte Türk Bankacılık sektörüne yabancı sermayenin girişi, yabacı sermaye ile kurulan bankalar ve Türk bankacılık sektöründeki yabancı bankaların makroekonomik faktörler çerçevesinde değerlendirilmesi anlatılmaktadır. Çalışmamın üçüncü ve son bölümünde ise yabancı sermayeli bankaların dar mükellefiyete tabi olmaları nedeniyle Türk bankacılık sektöründeki faaliyetleri ve bu faaliyetleri neticesinde elde ettikleri kazanç ve iratların Kurumlar Vergisi ve Gelir vergilendirildiği değerlendirilmektedir. Vergisi Kanunu kapsamında nasıl BÖLÜM 1 TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN TARĠHSEL GELĠġĠMĠ VE TÜRK BANKACILIK SĠSTEMĠ 1.TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ Türkiye‟de banka dışı finansal araçların gelişmemiş olması nedeniyle, bankalar finansal sistemin temel yapı taşı olmakta, ekonominin işleyişi, tasarrufların toplanması ve kullanım alanlarına dağıtılması açısından önemli rol oynamaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde ise, ülkelerin uluslararası ekonomik ilişkilere daha fazla katılmaları, sadece mal ve hizmet ile sınırlı kalmamış, sermaye hareketlerinin de dikkati çeken bir aşama izlediği görülmüştür. Önce resmi kanallardan başlayan bu hareket daha sonra bankalar üzerinden etkisini sürdürmeye devam etmiştir. Son dönemde ise doğrudan banka dışı özel sektöre ve sermaye piyasalarına yönelik hareketler dikkati çekmiştir. Bu ülkelerde konsolidasyon süreci hızlanmış, böylece bankacılık sisteminin sermaye yapısında hızla değişmeler meydana gelmiştir.1 Türkiye‟de ise bankacılık faaliyetleri gelişmekte olan ülkelerin aksine dönemler itibariyle farklılık göstermiştir. 1980 öncesinde yerli ve yabancı bankaların piyasalara girişine engel teşkil eden kısıtlamaların varlığı, dış piyasa işlemlerinin sınırlılığı, rekabet ortamının olmayışı, faiz oranlarının faiz otoriterlerince belirlenmesi, şube açma ve mevduat toplama yarışı içerisinde olunması ve bütün bunların beraberinde bankacılık sektörünün 24 Ocak 1980 kararları ile finansal liberalizasyon dönemi içine girmesi, bankacılık sektörünün dönemler itibari ile farklılık göstermesine neden olmuştur.2 Finansal liberalizasyon, Türk bankacılığında söz konusu dönemde, faizlerin serbestleştirilmesi, yabancı bankaların Türkiye‟de faaliyet göstermeleri için uygun ortamın hazırlanması, ticari banka kuruluşunun kolaylaştırılması, Türk bankacılığını dışa açılması ve bankacılıkta otomasyonun sağlanması gibi yenilikleri beraberinde getirmiştir.3 1 Türkiye Bankalar Birliği, “Türkiye‟de Yabancı Bankalar”, Bankacılık ve Araştırma Grubu, Bankacılar Dergisi, Sayı: 52, 2005, s. 3. 2 Evren Dinç, “Finansal Serbestleşme ve Türk Bankacılık Sektörüne Etkileri”, (YayınlanmıĢ Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi SBE, 1999), Ankara, s. 117. 3 Sinem Uçarkaya, “Kamu Bankaların Bankacılık Sektöründeki Rolü”, T.C.M.B. Bankacılık ve Finansal Kuruluşlar Genel Müdürlüğü, 2006, Ankara, s. 63. 1 1990 sonrası dönemde bankacılık sektörü dış kaynaklı finansman sağlayıp, bu kaynaklarla önceki dönemlerdeki kamu borçlarının finansmanı sağlanmaya çalışılmıştır. Yine bu dönemde 1997 yılındaki Güneydoğu Asya krizi ve 1998 yılındaki Rusya krizi ulusal ekonomiyi tamamen olumsuz etkilemiştir. Bu durum ihracat taleplerinin azalmasına sebep olmuş ve ekonomiye çekilmiş olan spekülatif amaçlı sermaye elden çıkmıştır. Bankacılık sektörünün yaşadığı Kasım 2000 krizi, tüm ekonomiyi olumsuz etkilemiş; zaten ekonomik açıdan sıkıntılı durumda olan ülkemizde ciddi bir durgunluk yaşanmasına neden olmuştur. Yaşanan krizler, ekonomik birimlerin geleceğe dair güvenlerinin sarsılarak tamamen kaybolmasına, yüksek kamu açıklarının ortaya çıkmasına, tamamen durmuş olan kamu yatırımları ile özel sektör yatırımlarının da uzun süre askıya alınmasına neden olmuştur. Ardından Şubat 2001 krizi sonrası bankacılık sektörü toparlanarak yabancı yatırımcılar için ilgi odağı olmuş, bir yatırım merkezi haline gelmiş ve yabancı sermayenin bankacılık sektörüne girişi hız kazanmıştır.4 Günümüze gelindiğinde ise yaşanan ekonomik istikrarın etkisiyle gerek finans sektörü gerekse bankacılık sektörünün ekonomik olumsuzluklara karşı eskisinden daha dirençli bir durumda olduğu söylenebilir. Finansal piyasalar içinde bankacılık sektörün yerini daha da sağlamlaştırmış olması bu durumun bir göstergesi sayılabilir. Fiyat istikrarının sağlanması, temel ekonomik göstergelerdeki düzelmeler, sürdürülebilir büyüme oranlarındaki artış ve büyümenin daha çok özel sektöre yönelik olması bankacılık sektörünün sağlam adımlarla ilerlediğine örnek teşkil etmektedir. Bankacılık sektörünün bir aracı kurum olarak görev yapması, yani fon talep edenler ile fon arz edenler arasında köprü görevi yapması, yabancı sermayenin ülke ekonomisine girişinde etkili olmuştur.5 4 Vesile Çakar, Yabancı Sermayeli Banka Girişleri ve Ulusal Bankacılık Sektörleri Üzerindeki Etkileri, T.C.M.B. Bankacılık ve Finansal Kuruluşlar Genel Müdürlüğü, Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Ankara, s. 9. 5 Hasan Ayaydın, Murat Berberoğlu, “Bankacılık Sektörüne Yabancı Girişinin Türkiye Açısından Değerlendirilmesi”, GümüĢhane Üniversitesi Sosyal Bilimler Elektronik Dergisi, S. 1, Ocak 2010, s. 57. 2 1. 1. Türk Bankacılık Sektörünün Tarihsel GeliĢimi Türk bankacılık sektörünün tarihsel gelişimi ele alınırken, sektörü 1980 öncesi ve 1980 sonrası bankacılık sektörü olarak iki kısımda değerlendirmek, bankacılık sektörünün tarihsel açıdan gelişimini ifade etmede daha yararlı olacaktır. Türk bankacılık sektörünün 1980 öncesi dönemine baktığımızda, özellikle Tanzimat‟a kadar geçen dönemde genel bir bankacılık sisteminden bahsetmek mümkün değildir. Bu durumun ardında, Türk‟lerin askerlik ve yöneticilik gibi işlerle uğraşmaları ve Osmanlı ekonomisinin Batı Avrupa‟da gerçekleştirilen Sanayi Devrimi‟ne ayak uyduramaması yatmaktadır. Osmanlı Devleti‟nde bankacılığa benzeyen ilk faaliyetler, Galata Bankerleri tarafından gerçekleştirilmiştir. 18. yüzyılda merkezi yönetimin zayıflaması, Kırım Savaşı ve borçlanmanın artması yabancı sermayeye ihtiyaç duyulmasına sebep olmuştur. Yabancı sermaye ihtiyacı, yabancı bankaların varlığını da beraberinde getirmiş ve ülkemizde bankacılık, Osmanlı Devleti'nin de yardımıyla iki Galata bankeri tarafından 1847 yılında İstanbul Bankası‟nın kurulmasıyla başlamıştır.6 Osmanlı Devleti‟nin en önemli bankası, 1856 yılında İngiliz ve Fransız sermayesi ile kurulmuş olan Osmanlı Bankası‟dır. Osmanlı Bankası 1863 yılında Fransız sermayesinin de katılımıyla banknot çıkarma yetkisini alarak ülkemizin ilk emisyon bankası haline gelmiştir. Osmanlı Bankası, 1925 yılına kadar Merkez Bankası görevini yerine getirmeye devam etmiştir. Ülkede milli banka kurma girişimlerinin başlaması üzerine, tarıma destek vermek amacıyla 1863 yılında Mithat Paşa tarafından Memleket Sandıkları kurulmuş fakat bu sandıklar 1888 yılında ilk milli sermayeli banka olan Ziraat Bankası‟na dönüşmüştür.7 Bu dönemden 1980‟li yıllara kadar bankacılık sektörüne yabancı bankaların hâkim olduğu görülmektedir. Ancak Cumhuriyet‟in ilanından günümüze kadar geçen yıllarda bankacılık sektörü için çok önemli adımlar atılmıştır. Gerek kamu sermayesi ile gerekse de kamu sermaye iştiraki ile pek çok banka kurulmuştur. 6 Alptekin Güney, Banka ĠĢlemleri, 6.Baskı, İstanbul: Beta Yayınları, 2012, s. 2. Tuncay Artun, Türkiye’de Bankacılık, 2. Basım, İstanbul: Tekin Yayınevi, 2003, s. 11. 7 3 1.1.1.1980 Öncesi Bankacılık Sektörü Türk bankacılık sektörünü 1980 öncesi dönemde; 1923-1944 Ulusal Bankacılık Dönemi, 1945-1960 Özel Bankacılık Dönemi, 1961-1979 Bankacılıkta Planlı Dönem olmak üzere üç başlık altında inceleyebiliriz.8 1.1.1.1.1923-1944 Ulusal Bankacılık Dönemi Cumhuriyet‟in ilk yıllarında faaliyette bulunan yabancı bankalar, Osmanlı Devleti‟nin son dönemlerinde kurulan ve faaliyetlerini Cumhuriyet kurulduktan sonra da sürdüren bankalardır. Cumhuriyet kurulduktan sonra Osmanlı Devleti döneminde kurulmuş olan bazı bankalar, kurulma amaçları ortadan kalktığından ya da ekonomik sebeplerden dolayı piyasadan çekilmek zorunda kalmışlardır.9 1923 yılında gerçekleştirilen İzmir İktisat Kongresi‟nde, Türk bankacılık sisteminin kurulması yönünde önemli kararlar alınmıştır. Ayrıca kongrede, ülkenin gelişmişlik düzeyinin artırılması için ulusal bir bankacılık sisteminin gerekliliği ve özel kesim olanaklarının yetersiz olduğu bir dönemde devlet katkısının gerekli olduğu üzerinde durulmuştur. Kongreye katılan tüccarlar bir ana ticaret bankasının kurulmasını önermişler ve 1924 yılında Türkiye İş Bankası özel sektör bankası olarak kurulmuştur. Fransa' da ki İş Bankaları örnek alınarak kurulan İş Bankası'nın ana sözleşmesinde her türlü bankacılık işlemleri, tarım, sanayi, madencilik, enerji üretim ve dağıtımı; bayındırlık işleri, taşımacılık, sigortacılık, turizm, dışsatım alanlarında her türlü işletme kurmak veya katılmak; malların üretim ve tedariki için ortaklık kurmak, bu amaçla ortaklıklara katılmak; sınaî ve ticari işletmeleri gerek kendi nam ve hesabına, gerekse yerli ve yabancı işletmelerle birlikte veya bu işletmeler adına yerine getirerek yapmak üzere kurulduğu belirtilmiştir.10 Bu amaç izlenerek 1925 yılında Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası ülkemizde kurulmuş ilk kalkınma bankası olarak bilinmektedir. Bu banka 1932 yılında Türkiye Sanayi ve Kredi Bankası adını almış ve 1933 yılında kurulan Sümerbank‟a devredilmiştir.11 8 Cemal Çağlar, “Batık Bankalar ve Türk Bankacılık Sistemi”, (YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü, 2001),İstanbul, s. 3. 9 Erdinç Tokgöz, Türkiye'nin Ġktisadi GeliĢme Tarihi, 4.baskı, Ankara, 1997, s. 2. 10 Halil Çivi, Türkiye'de Bankacılık; Teori, Uygulama ve Sonuçları, Ankara: Fon Matbaası, 1985, s. 98. 11 Ahmet İncekara, Bankacılık ve Finansal Kurumlar, İstanbul: İktisadi Araştırmalar Vakfı Yayını, s. 83. 4 Konut kredisi vermek amacıyla 1927 yılında Emlak ve Eytam Bankası kurulmuştur. Banka, 1946 yılında Emlak ve Kredi Bankası‟na dönüştürülmüştür. Bu dönemde Türk bankacılığındaki diğer bir gelişme de 1930 yılında 1715 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası‟nın kurulmasıdır. Merkez Bankası, para basmak, paranın değerini korumak, ekonominin genel likiditesini ayarlamak ve bankalara ödünç para vermekle görevli bir emisyon bankası olması amacıyla kurulmuştur. Merkez Bankası‟nın başlangıçta kanunla birlikte getirilen para basma vb. görev sınırları kanunun değişmesi ile birlikte genişletilmiş ve etkin bir para politikası uygulamaktan çok kamu kesiminin açıklarını finanse etmek amacına bürünmüştür.12 Cumhuriyetin ilk 10 yılında izlenen özel kesimin teşvikine yönelik sanayileşme stratejisinden, sermaye birikiminin yetersiz olması nedeniyle önemli bir sonuç alınamamıştır. Diğer yandan da 1929 yılında yaşanan, tüm dünya ekonomilerinde çöküntüye yol açan Büyük Buhran yani 1929 Ekonomik Krizi sonrası iktisadi alanda yeni gelişmeler yaşanmıştır. Devlet müdahalesinin gerekliliği konusundaki tartışmalar yerini ekonomik dengenin devlet kontrolünde olması gerektiği şeklini almıştır. Böylece kıt olan sermayenin devlet eliyle istihdamının sağlanması amaçlanmıştır.13 Daha sonraki 20 yıllık dönemde de özel yasalarla birçok devlet bankası kurulmuştur. Bunlar: Sümerbank (1933), Belediyeler Bankası -daha sonra adı iller Bankası oldu- (1933), Etibank (1935), Denizbank (1935), Halk Bankası ve Halk Sandıkları (1938), Akbank‟ tır. Ancak, kurulan özel bankaların birçoğu aynı dönemde kapanmak zorunda kalmıştır. Ülkemizdeki banka sayısı 1932‟de 60 iken, bu sayı 1945‟te 45‟e düşmüş; şube sayısı da 483‟den 411‟e düşmüştür.14 1.1.1.2.1945- 1960 Özel Bankacılık Dönemi İkinci Dünya Savaşı sonrasında özel bankalar yavaş yavaş gelişmeye başlamıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrası yaşanan ekonomik canlanmanın sonucu olarak hareketlenen bankacılık sektöründe, bu dönemde başta Yapı ve Kredi Bankası, Garanti Bankası, Akbank, Tütünbank, Pamukbank, Vakıflar Bankası, Şekerbank, Türkiye Sınaî Kalkınma Bankası gibi bankalar olmak üzere, bankalar arası birleşmeler dâhil toplamda 30 yeni banka kurulmuştur. Bu bankalardan bazıları 12 Öztin Akgüç, 100 Soruda Türkiye’de Bankacılık, 2. Baskı, İstanbul: Gerçek Yayınevi, 1989, s. 129. Korkut Boratav, Türkiye Ekonomisi, İstanbul: İmge Yayınları, 2006, s. 23. 14 Mehmet Yazıcı, Bankacılığa GiriĢ, 1. Baskı, İstanbul: Beta Yayınları, 2011, s. 5. 13 5 günümüzde varlığını sürdürmektedir. Özel bankaların geliştiği bu dönemin diğer bir özelliği de, banka sayısıyla birlikte şube sayısında da artış olması ve şube bankacılığının yaygınlaşmaya başlaması bankacılık sektöründe bir gelişme olduğunun göstergeleri olmuştur.15 Bu dönemin bir diğer önemli gelişmesi de yatırım, mevduat ve kalkınma bankalarının birlik altında olması amacıyla 1958 yılında Türkiye Bankalar Birliği‟nin kurulmuş olması ve Türkiye Bankalar Birliğinin faaliyete geldiği günden itibaren bazı bankaların faaliyetlerine son vermeye başlamıştır. Bu döneme genel olarak bakıldığında, 1944-1960 yılları arasında ülkemizde 14 yerli ve yabancı serrnayeli banka faaliyetine son vermiştir. Ancak 1943 yılı sonunda T.C. Merkez Bankası dâhil 43 olan banka sayısı 1959‟da 60‟a yükselmiştir. Türk bankacılık tarihinde, banka sayısının en fazla olduğu yıl 1958 yılı olarak gözlemlenmiştir.16 1.1.1.3.1961-1979 Bankacılıkta Planlı Dönem Bu dönem, sanayileşme hareketinin özel sektör için özendirici, yönlendirici ve yol gösterici nitelikte olduğu; kamu sektörü içinse emredici nitelikteki beş yıllık kalkınma planının sınırları içinde şekillenen bir dönem olmuştur. Bankacılık sektörü ithal ikameci sanayileşme hareketleri doğrultusunda ivme kazanmıştır. Bankalar, yatırımların finansmanına kolaylık sağlamak için faaliyet göstermişlerdir. Bu dönemde yeni yabancı banka ve bazı özel durumlar dışında yeni ticaret bankası kurulmasına izin verilmemiştir. Bundaki amaç, sınırlı olan sektör kaynaklarının, sınırlı bir rekabet ortamında, mevcut bankalar aracılığıyla, planlarda belirtilen şekilde dağılımının sağlanması olmuştur. Mevcut bankaların yeni şube açmaları teşvik edilmiş, küçük bankaların birleştirilerek ortalama sabit maliyetlerinin azaltılmasına çalışılmıştır.17 Bu dönemin bankacılık açısından en önemli özelliklerinden birisi, özel ticaret bankalarının büyük bölümünün holding bankası haline gelmesi olmuştur. 15 Mehmet Günal, Türkiye’de Bankacılık Sektörü ve Sorunları, İstanbul: TBB Yayınları, 1998, s. 11. Fatma Gündoğdu, “Türkiye‟de Bankacılık ve 1980 Sonrası Dönemin Değerlendirilmesi”, (YayınlanmıĢ Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998), s. 68. 17 Arslan Yüzgün, Cumhuriyet Dönemi Türk Bankacılık Sistemi, İstanbul: Der Yayınları, 1982, s. 9. 16 6 Bir sanayi veya ticaret sermayesi grubunun bir bankanın sermayesinin önemli bölümünün sahibi olması anlamına gelen ve dünyada da yaygın olan holding bankacılığı, o dönemde özel sektör yatırımlarını hızlandıracağı düşüncesiyle devlet tarafından teşvik edilmiştir.18 Planlı dönemde 5‟i kalkınma ve 2‟si ticaret olmak üzere toplam 7 yeni banka kurulmuştur. Bu dönemde kurulan kalkınma bankaları, T.C. Turizm Bankası (1962), Sınai Yatırım ve Kredi Bankası (1963), Devlet Yatırım Bankası (1964), Türkiye Maden Bankası (1968) ve Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası (1976), bu dönemde kurulan ticaret bankaları ise Amerikan-Türk Dış Ticaret Bankası (1964) ve Arap-Türk Bankası (1977)‟dır. Planlı dönemde kalkınma bankalarının kurulması ile ilgili ilke kararları kalkınma planlarında yer almıştır.19 18 Emrah Yılmaz, “Türk Bankacılık Sektöründe Sermaye Yeterliliği ve Basel Standartları”, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006), İstanbul, s. 10. 19 Tuncay Artun, ĠĢlevi, GeliĢimi, Özellikleri ve Sorunlarıyla Türkiye’de Bankacılık, 2.Basım, İstanbul: Tekin Yayınları, 1983, s. 59. 7 Tablo 1 Bankacılık Sisteminde Toplam ġube ve Banka Sayısı(1960-1980) Yıllar ġube Sayısı Banka Sayısı 1960 1759 59 1961 1736 53 1962 1759 52 1963 1840 52 1964 1909 49 1965 1981 49 1966 2058 47 1967 2253 47 1968 2551 48 1969 2948 48 1970 3210 48 1971 3427 47 1972 3682 46 1973 4023 44 1974 4425 44 1975 4605 43 1976 4835 44 1977 5238 44 1978 5485 44 1979 5769 44 1980 5975 43 Kaynak: TBB, “50. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye‟de Bankacılık Kesimi 1957-2007”, 2008, s. 181.20 20 TBB, “50. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye‟de Bankacılık Kesimi 1957-2007”, 2008, s.181. 8 1.1.2.1980 Sonrası Bankacılık Sektörünün GeliĢimi 1980 sonrası bankacılık sektörünün gelişimi 1980-2000 yılları arası ve 2000 sonrası yapılandırma dönemi olarak ele alınacaktır. 1.1.2.1.1980-2000 Yılları Arası Bankacılık Sistemi 1980‟li yıllarda geçmişte uygulanan ithal ikamesine yönelik korumacı politikalar terk edilerek, piyasa ekonomisine dayalı, dışa açık liberal bir iktisat politikası yürürlüğe konulmuştur. Bu politika çerçevesinde, kredi ve mevduat faiz oranları serbest bırakılmış, finansal piyasalara girişler kolaylaştırılmış, yeni finansal ürünlerin ve kuruluşların piyasada yer alması sağlanarak finans piyasalarının liberalleştirilmesine yönelik kararlar alınmıştır.21 Ayrıca bu dönemde İslami kesimin faiz konusundaki hassasiyetinden ötürü İslami Bankacılık sistemini benimseyen özel finans kurumları kurulmuş fakat bunlar sektör dışında tutulmuştur. 22 1980 sonrası dönemde bankacılık sisteminin kurumsal yapısında önemli gelişmeler meydana gelmiştir. Bankacılık sektörüne yerli ve yabancı bankaların girişine izin verilmiş, böylece 1980 yılında 43 olan yerli banka sayısı 1994 yılında 67‟ye ulaşmıştır. 1980 yılında 4 olan yabancı bankaların sayısı da, 1994 yılında 20‟ye ulaşmıştır. Fakat bu durum bankacılık sektörü içinde rekabet ortamına katkı sağlamıştır.23 Bu dönemde bankacılık sektörünün gelişiminde 24 Ocak 1980 kararlarının da payının büyük olduğu görülmektedir. 24 Ocak 1980 kararları ile birlikte 1980-1988 döneminde alınan bazı tedbirler, bankacılık sektörünün gelişiminde önemli bir yere sahip olmuştur. Bu tedbirler; reel faiz uygulamasına geçilmesi, bankacılık sektör faaliyetlerinin yeniden düzenlenmesi ve sektörde faaliyet gösteren yabancı banka sayısının artırılması, Sermaye Piyasası Kanununun çıkarılması, sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi, yeni finansal kurumlar ve araçlar oluşturulması, yabancı sermaye girişinin kolaylaştırılması olarak sayılabilir.24 21 TBB, 50. Yılında Türkiye‟de Bankalar Birliği ve Türkiye‟de Bankacılık Sistemi, 2008, http://en.tbb.org.tr/Dosyalar/Yayinlar/Dokumanlar/2tbb50yil.pdf (3 Şubat 2013), s.14. 22 İbrahim Yavuz Akçacı, “1980 Sonrası Türk Bankacılık Sektöründe Yeniden Yapılandırma, (YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi SBE, 2003), Ankara, s. 31. 23 Gündoğdu, s. 72. 24 Salih Köse, “24 Ocak 1980 ve 5 Nisan 1994 İstikrar Programlarının Karşılaştırılması”, Planlama Dergisi, Özel Sayı, s. 3. 9 Tablo 2 Bankacılık Sisteminde Toplam Banka ve ġube Sayısı(1981-2000) Yıllar Banka Sayısı ġube Sayısı 1981 45 6244 1983 45 6281 1984 47 6202 1986 55 6348 1987 56 6417 1989 62 6593 1990 66 6560 1991 65 6477 1992 69 6206 1994 67 6104 1997 72 6819 1999 81 7691 2000 79 7837 Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği, 50.Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye'de Bankacılık Kesimi:1957-2007, TBB Yayınları, 2008, s. 183. 1980 sonrası alınan tedbirler doğrultusunda yapılan düzenlemeler, birçok yenilik ve gelişimi beraberinde getirmekle birlikte, faiz oranlarının hızlı artışına da neden olmuş ve bankalar çok yüksek orandaki reel faizlerde rekabet etmek zorunda kalmıştır. Böylece artan maliyetler dolayısıyla kredi faizlerini de artırmış, reel sektörü de sıkıntıya itmiştir. Merkez Bankası mevduat faizlerini yeniden ayarlamış ancak faizler yine de 1980‟lere göre daha yükseklerde seyretmiştir. 25 Yapılan düzenlemeler ve alınan tedbirler ışığında bankacılık sistemine yeni banka girişlerinin sağlanması başarılı olmuştur. Uygulanan politikaların bir sonucu olarak 1980-1990 yılları arasında 19 adedi yabancı sermayeli olmak üzere toplam 31 adet yeni banka kurulumu gerçekleşmiş ve 1990'lı yıllarda bankacılık sistemindeki banka sayısı 66'ya ulaşmıştır. Banka sayısındaki artış, sermaye tabanının güçlenmesine ve karlılığın artırılarak sektörün güçlenmesini sağlamıştır. Sektördeki kaynakları daha etkin kullanabilmek için 02.04.1986‟da Bankalararası Para Piyasası (BPP) kurulmuştur. 25 Rıza Soyluoğlu, “Türkiye‟de Yabancı Banka Girişleri ve Etkileri”, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi SBE, 2008), Ankara, s. 31. 10 BBP'nin kurulmasında; nakit fazlasının el değiştirmesini sağlamak, nakit gereksinimi olan bankaların nakit ihtiyacını karşılamak amaçlanmıştır. 26 Aşağıdaki tabloda bankacılık sektörüne ait bazı sektörel karlılık verilerinin, toplam aktiflere olan oranları tablo halinde 1986-1990 yılları arasını kapsayan bir şekilde verilmiştir. Tablo 3 Bankacılık Sektörüne ĠliĢkin Göstergeler/ Toplam Aktifler(1986-1990) Özkaynak ÖdenmiĢ Sermaye Mevduat Kredi Kar/Zarar 1986 5.6 2.2 66 43.3 1.7 1987 6.2 2.5 60.8 41.8 1.6 1988 7.9 2.9 58.9 37 2.3 1989 8.4 3.5 63.1 40.3 1.7 1990 9.1 3.6 61 45 2.2 Kaynak: TBB, http://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar *Bu tablo Türkiye Bankalar Birliği' ne ait 1980-1990 yılları arası veri setlerinden hazırlanmıştır. Tablo 3'de görüleceği üzere, bankacılık sektörünün kar zarar oranların 2 yıl haricinde büyük bir değişim meydana gelmemiştir. En yüksek seviyesine 1988 yılında ulaşmıştır. Fakat ödenmiş sermaye ve özkaynaklarda sürekli bir artış meydana gelmiştir. Bu yıllarda toplam kredilerin toplam aktiflere oranı oldukça yüksektir. Bankaların aktifleri toplam mevcutları ve toplam alacaklarıdır. Tablo-3'de aktif olarak ödenmiş sermaye, mevduat ve verilen kredileri gösterilebilir. Mevduatlar ise, yıllar itibari ile değişken bir yapıya sahip olduğu görülmektedir. 1980‟ler boyunca görülen finansal hareketlere ek olarak Ağustos 1989'da yürürlüğe giren Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı karar ile birlikte kambiyo rejiminde yaşanan serbestleşme bankaların 1990‟lı yıllarda döviz işlemlerine yönelmesine sebep olmuştur. 32 sayılı kararın getirdiği serbestleşme hareketi, 1990‟ların başlarında kamu açıklarının giderek büyümesine yol açmıştır. Bankalar açıkları yüksek faizli hazine bonoları ve devlet tahvilleri ile finanse ederek kolay yoldan para kazanmayı seçmişlerdir. Böylelikle kısa vadeli sermaye ülkemize giriş yapmıştır.27 26 Yazıcı, s. 9. Abdurahman Küçüksönmez, “Küresel Yönetim Açısından Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Türk Bankacılık Sektörüne Etkileri”,(YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi SBE, 2010), Adana, s. 82. 27 11 1990‟lı yıllara doğru birçok ticari banka teknolojik altyapı çalışmalarını tamamlamış ve yeni ürün ve hizmetlerin üretimine yönelmiştir. Bireysel bankacılık alanında kar potansiyeli yüksek olan ATM, EFT, şubelerde açılan gişeler, tüketici kredileri ve kredi kartları gibi ürün ve hizmetler ön plana çıkmıştır. Bankaların aktif ve pasif yapıları değişmiş, klasik bankacılık sistemi terk edilerek döviz tevdiat hesapları ile para ikamesi yüksek rakamlara ulaşması sağlanmıştır.28 Tekinalp‟e göre 1990‟lı yıllarda: "Türkiye ekonomisinde önemli bir dolarizasyon yaşanmıştır. Bu durum kriz öncesi dönemde bankaların döviz kaynaklarına bağımlılığının da bir göstergesidir.1990 sonrası dönemin bir başka özelliği, bankacılık sektöründeki yabancı banka sayısındaki artışın olduğu yani sektörün dışa açıldığı dönemdir".29 1992 yılına gelindiğinde sık aralıklarla fakat şiddetli düzeylerde istikrarsız dalgalanma ve büyüme bankacılık sektörüne zarar verir duruma gelmiştir. Bu durum sonraki iki yıl daha böyle devam etmiştir. Bunda 1994 yılında yaşanan krizin de etkisinin kaçınılmaz olduğu görülmektedir. Bu yılda alınan 5 Nisan 1994 kararları ekonomide olumlu etkiler yaratsa da, bu etkiler sınırlı düzeyde kalmıştır. 1995 yılına gelindiğinde ekonomide yeniden istikrarın sağlanmaya başlaması, önceki yıllara göre bankacılık sektörünün performansını olumlu yönde etkilemiştir. Bunun sonucunda sermayenin toplam aktifler içindeki payı da artış göstermiştir. 1996 yılında gerçek anlamda büyümeye başlayan bankacılık sektörünün bu olumlu gelişmesi, kredi ve mevduat hacminin de artmasını sağlamıştır. 30 1997 yılında ülkeye kısa vadeli sermaye girişinde bir artış yaşanmıştır. Fakat 1998 yılında Asya ve Rusya krizleri gibi dışsal etkiler sonunda ekonomide bir durgunluk dönemi başlamıştır. Bu durum Türkiye ekonomisini 1999 krizine sürüklemiştir. Ekonomide ortaya çıkan bu olumsuz durum, makroekonomik faktörleri olumsuz etkilemiş ve kamu açıklarının finansmanı için daha fazla yabancı sermaye girişini gerekli kılmıştır.31 28 İlker Parasız, Türkiye’de ve Dünya’da Bankacılık, 1. Baskı, İstanbul: Ezgi Kitabevi, 2011, s. 26. Ünal Tekinalp, Banka Hukukunun Esasları, İstanbul: Beta Yayınları, 1998, s. 135. 30 Rana Gürbüz, “Finansal Serbestleşme Sürecinde Türkiye‟de Kısa Vadeli Sermaye Hareketlerinin Makroekonomik Etkileri”, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisan Tezi, Mersin Üniversitesi SBE, 2006), Mersin, s.86. * Dolarizasyon: bir ülkede yaşayanların yabancı para birimlerini kendi paraları yerine ve/veya paralel olarak kullanmaları durumudur. 31 Esin Okay, “Bankacılık Sektöründe Kriz ve Risk Yönetimi: Türkiye Uygulaması”, (YayınlanmıĢ Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü, 2002), İstanbul, s. 54. 29 12 Bu dönemin en önemli ve son gelişmesi olarak; Anayasa Mahkemesi‟nin Bankalar Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname‟nin dayandığı yetki yasasını iptal ederek, 1999 yılı sonlarında çıkarılan 4389 sayılı Bankalar Kanun'da 4491 sayılı yasa ile değişiklik yapmış olması gösterilmiştir. Bu kanun Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu‟nun bankalara el koymasını düzenlemenin ötesinde, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu ve Kurumu‟nun kurulmasını da öngördüğü için çok önem arz etmektedir.32 Tablo 4'de, 1990-2000 dönemi arasında bazı göstergeleri incelemektedir. Bu dönemin son 2 yılı finansal krizlerin yaşandığı yıllara denk gelmektedir ve sektör verileri bu krizlerden oldukça etkilenmiştir. Tablo 4 Bankacılık Sektörüne ĠliĢkin Göstergeler/ Toplam Aktifler(1991-2000) Yıllar Özkaynak ÖdenmiĢ Sermaye Mevduat Kredi Kar/Zarar 1991 8.9 4 62.5 45 2 1992 9 3.7 59.5 39.2 2.4 1993 9.3 3.7 54.7 38 2.7 1994 8.9 3.6 67.8 35.6 1.9 1995 9.2 3.3 69.2 39 2.7 1996 8.9 3.2 72.5 40.3 2.8 1997 9.1 4.3 68.5 43.2 2.5 1998 8.7 4.3 68.5 35 1.9 1999 5.2 4.3 69.9 26.2 -1 2000 6.4 5 67.6 28.5 -3.3 Kaynak: TCMB, Elektronik Veri Dağıtım Sistemi Tablo 4‟den de görüldüğü üzere 1990-2000 yılları arasında bankacılık sektörünün karlılığı bir hayli inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. Ortalama karlılık oranı da kriz yılları haricinde bir önceki dönemden yüksek seyretmiştir. 1997 yılından itibaren özkaynakların oranında bir düşüş görülmesi, ekonomide özkaynak yetersizliği olduğunu göstermektedir. Yine 1997 yılında kredi oranın da neredeyse önceki yıllara nazaran yarı yarıya azalmış olması bankaların en önemli rollerinden 32 Seza Reisoğlu, “Bankalar Kanununda 4491 Sayılı Yasa İle Yapılan Başlıca Değişiklikler”, Bankacılar Dergisi, Sayı: 32, 2002, s. 31. 13 biri olan kredi sağlama işlevlerindeki yetersizliği belirtmektedir. Tablodan da görüldüğü üzere bankacılık sektörünün toplam karlılığı üzerinde, 1999 yılında yaşanan krizinin 1994 yılında yaşanan krize göre daha olumsuz etkiye neden olduğu görülmektedir. 1.1.2.2.2000 Sonrası Yeniden Yapılandırma Dönemi 2000 sonrası Yeniden Yapılandırma Dönemi dönemler arası gelişmeler nedeniyle farklı periyotlarda ele alarak incelenmiştir. 2001-2004 Türk Bankacılık Sistemi 2000‟li yıllarda Türkiye‟nin IMF‟nin denetim ve gözetiminde uygulamış olduğu istikrar programıyla; faizlerin serbest bırakılması, enflasyonun düşürülmesi, kısa vadeli sermaye girişi ile faiz oranın aşağıya çekilmesi, bütçe harcamalarının kontrol altına alınması gibi politikalar izlenmiştir. Yani, kısaca Türkiye ekonomisinin reel altyapısı dikkate alınarak, bu altyapının güçlendirilmesini sağlamak esas alınmıştır. Fakat programın bitimine az bir zaman kala büyüme, cari açık ve enflasyonda meydana gelen sapmalar, bankacılık sektöründeki düzenlemelerin gecikmesi, kamu bankalarının satılmaması gibi konular programa olan güveni sarsmıştır. 33 2000 yılı istikrar programı uygulanmasına rağmen krizin ayak sesleri Temmuz 2000‟de hissedilmeye başlanmıştır. Yapısal reformlar gerçekleşmemiş, özelleştirme programı, koalisyon ortakları (DSP, MHP, ANAP) arasındaki anlaşmazlık dolayısıyla tıkanmıştır. Özellikle 2000 yılı ikinci yarısında daha da belirginleşen ve Kasım ayında en çok Hazine enstrümanları müşterisi olan bir büyük bankanın (Egebank) fona devredilmesiyle başlayan bir finansal kriz yaşanmıştır.34 33 Oğuz Yıldırım, “Kura Dayalı İstikrar Politikası Çerçevesinde Enflasyonu Düşürme Programı ve Türkiye Ekonomisinde Yeni İstikrar Arayışları”,DıĢ Ticaret Dergisi, Sayı: 27, Ocak 2004, s. 114. 34 Mehmet Arslan, “IMF, Krizler ve Türkiye” ,Stratejik Analiz Dergisi, , Sayı 14, 2001,s. 18. 14 Çarıkçı‟ya göre istikrar programı; "Ocak-Ağustos döneminin faiz hadlerinin hızla aşağı düşmesi sonucu küçük ve orta büyüklükteki bankaların hazine kâğıtlarını zararına satmaları bu bankaların karlılığını azaltarak, Kasım başından itibaren likidite krizi ile karşılaşmaları ve bu küçük bankaların işlemlerinin büyük bankalar tarafından devre dışı bırakılması likidite krizinin patlak vermesini hızlandırmıştır".35 Türkiye ekonomisi, Kasım yılında meydana gelen bu krizden, IMF desteği ile kurtulmuş gibi görünürken Şubat 2001‟ de tekrar bir kriz yaşamıştır. Bu krizin ortaya çıkmasında; yaşanan iki deprem, bankaların hazine kâğıtlarını zararına satmaları, petrol fiyatındaki artışlar, zamanında gerçekleştirilemeyen özelleştirmeler, kamu bankalarının görev zararları ve kamu borç stokunun Gayri Safi Milli Hasıla‟ya oranının yükselmesi etkili olmuştur. 2000 ve 2001 yıllarındaki krizlerin etkisinden kurtulabilmek ve bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılması için “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” ve bu programın unsuru olan “Bankacılık Sektörünün Yeniden Yapılandırılması Programı” uygulamaya koyulmuştur.36 Kasım krizinde dövize yönelen saldırının yabancılarla sınırlı olduğu görülmüştür. Şubat krizinde, Kasım krizinin aksine özellikle bankaların dövize saldırdığı görülmektedir. Ekonominin dövize yapılan saldırıya dayanma gücü kalmayınca, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası 21 Şubat gecesi kurun dalgalanmaya bırakıldığını açıklamıştır. Böylelikle Kasım ayında yara alan enflasyonu düşürme programının da sonunun gelmiş olduğu ortaya çıkmıştır. 37 Yeniden yapılandırma programı etkisini 2002 yılında göstermiş olup, ekonomi 2002 yılında bir büyüme trendi içine girmiştir. Bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılması sürecinde, yabancı sermayeli bankaların bilgi birikimlerinden, teknik ve sermaye güçlerinden faydalanılması amaçlanmıştır. Bankacılık sistemi önemli bir yeniden yapılandırma süreci yaşamıştır. Özel bankalar 2001 Krizinden sonra önemli ölçüde kaybettikleri sermayelerini güçlendirmiştir. Bunu yapamayan bankalar birleşmiş veya Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu'na(TMSF) alınmıştır. Kamu bankaları yeniden yapılandırılmış, ortak bir yönetim altına alınmıştır.38 35 Emin Çarıkçı, Türkiye’de Ekonomik Güçlükler ve Çözüm Yolları, Ankara: Vadi Yayınları, 1991, s.476. TBB, “Türk Bankacılık Sistemi 2001” Bankacılar Dergisi, Sayı 42, 2002, s. 5. 37 Ercan Uygur, Krizden Krize Türkiye:2000 Kasım ve 2001 ġubat Krizleri, Türkiye Ekonomi Kurumu, 2001, s. 23 38 Çağlar Karacaoğlan, “Yabancı Sermayeli Bankaların Türk Bankacılık Sektörüne Girişi”, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi, 2011), İstanbul, s. 44. 36 15 Tablo 5 Bankacılık Sisteminde Toplam Banka, ġube ve Personel Sayıları(2001-2004) 2001 2002 2003 2004 Banka Sayısı 61 54 50 48 ġube Sayısı 6.908 6.106 5.966 6.106 Personel Sayısı 137.495 123.271 123.249 127.163 Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği veri setlerinden derlenmiştir. http://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/banka,-sube-ve-personel-bilgileri(Erişim Tarihi: 14.11.2014) / Tablo 5‟den görüldüğü üzere bu dönemde bazı bankaların birleştirilmesi veya kapatılması, bazılarının faaliyetlerine son verilmesi banka sayısında azalmaya yol açmıştır. 2001 yılı içinde Ulusal Bank, İktisat Bankası, EGS Bank, Bayındırbank, Kentbank, Tarişbank, Sitebank ve Toprakbank TMSF‟ye devredilmiştir. TMSF bünyesindeki, Egebank, Yurtbank, Yaşarbank birleştirilmiş ve daha sonra Oyak Grubu‟na satılmıştır. TMSF bünyesindeki İnterbank ve Esbank, Etibank ile birleştirilmiş ve daha sonra Etibank‟ın bankacılık lisansı iptal edilmiştir. Demirbank, HSBC Bank‟a satılmış, Okan Yatırım Bankası ve Atlas Yatırım Bankası‟nın faaliyet izinleri iptal edilmiş ve Türkiye Emlak Bankası, T.C. Ziraat Bankası bünyesine dâhil edilmiştir. Ayrıca, Körfez Bank, Osmanlı Bankası ile birleşmiş, Osmanlı Bankası da Garanti Bankası ile birleşmiştir. 2001 yılı sonuna gelindiğinde tüm sistemdeki banka sayısı bu gelişmeler neticesinde 79‟dan 61‟e, şube sayısı da 6.908'e gerilemiştir. 39 Bankacılık sektöründe toplam aktifler 2001 yılı itibari ile TL bazında yüzde 60 oranında artarak 169.221 milyon TL‟ye yükselirken, dolar bazında toplam aktifler ise bir önceki yıla göre yüzde 26 oranında azalarak 115 milyar dolara gerilemiştir. Toplam krediler içinde kamu sermayeli bankaların payı azalırken, özel sermayeli bankaların payı artış göstermiştir. Yabancı bankaların toplam krediler içindeki payında bir değişme olmamıştır. 2003 yılında Türkiye‟de faaliyet gösteren banka sayısı 50 olmuştur. Banka sayısı 2002 yılındaki sayıya göre 4 adet azalmıştır. Faaliyet gösteren bankaların 36 tanesi mevduat bankası, 14 tanesi ise mevduat kabul etmeyen bankalardır. Bankalarda çalışan sayısı 123.249 iken; bankaların şube sayısı 39 Ahmet Rıfat Duran, “Türk Bankacılık Sisteminin Gelişimi ve BDDK‟nın Rolü”, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, 2005), İstanbul, s. 46. 16 ise 5.966‟dır. Hem çalışan hem de şube sayısında son dönemde yaşanan düşüş önemli ölçüde yavaşlamıştır. Toplam aktifler 250 milyar TL‟ye ulaşmıştır.40 2004 yılına gelindiğinde ise Pamukbank, T.C. Halk Bankası‟na fiilen devredilmiş olup, 17.11.2004 tarihinden itibaren iki banka tek bir banka gibi faaliyet göstermeye başlamıştır. Yine bu yılda PTT‟ye mevduat toplamamak kaydıyla, banka ismini kullanma izni verilmiştir. 2004-2008 Türk Bankacılık Sistemi Türk bankacılık sistemine, 2005 yılında gerçekleşen yabancı yatırımcıların yatırımları doğrultusunda banka birleşmeleri damgasını vurmuştur. 2004 yılında Türk Ekonomi Bankası A.Ş. ve BNP Paribas ortaklığından sonra, T. Dış Ticaret Bankası A.Ş.‟nin çoğunluk hisseleri Fortisbank tarafından alınmıştır. T. Dış Ticaret Bankası A.Ş. yılın ikinci yarısına, statüsü değişerek, Türkiye‟de kurulmuş yabancı banka olarak girmiştir. Benzer şekilde, Koç Holding ve Uno Credito ortaklığı, Koç Finansal Hizmetler‟in Yapı ve Kredi Bankası A.Ş‟nin çoğunluk hisselerini almıştır. Şekerbank T.A.Ş ile Rabobank arasında sürdürülen görüşmeler ortaklık anlaşması ile sonuçlanmıştır.41 Tablo 6 Bankacılık Sisteminde Toplam Banka, ġube ve Personel Sayıları(2004-2008) 2004* 2005* 2006* 2007* 2008* Banka Sayısı 48 47 46 50 49 ġube Sayısı 6.106 6.247 6.849 7.618 8.790 127.167 132.258 143.143 158.534 171.598 Personel Sayısı Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği istatistiki verilerinden hazırlanmıştır., http://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/banka,-sube-ve-personel-bilgileri(Erişim Tarihi: 14.11.2014) / 2004 yılının son çeyreğinde sektördeki toplam şube sayısı 140 artarak 6.106‟ya yükselmiştir. Şube sayısı kamusal sermayeli ticaret bankalarında 178, özel sermayeli ticaret bankalarında 135 tane artarken, Fon bankalarında 174 tane azalmış, yabancı bankalarda ise değişmemiştir. Aralık 2005 itibariyle faaliyet gösteren banka sayısı 47 olmuştur. Şube sayısı da 141 adet artarak 6.247‟ye yükselmiştir. 2006 yılı 40 TBB, s. 7 TBB, “Türk Bankacılık Sistemi Eylül 2005” Bankacılar Dergisi, Sayı: 55, 2005, s. 3. 41 17 Ekim ayı itibariyle, sektördeki banka sayısı Yapı Kredi Bankası ile Koçbank‟ın birleşmesi sonucunda 46‟ya düşmüş, Aralık ayı itibariyle personel sayısı 2005 sonuna göre 10.885 kişi artarak 143.143 kişiye ulaşmıştır.42 2006 yılı itibariyle bankacılık sektöründeki yabancı yatırımların etkisi doğrultusunda, bankacılık sektörünün GSYİH içindeki payı da yükselmiştir. Bankacılık sisteminde 2007 yılı sonu itibariyle faaliyet gösteren banka sayısı 50 olmuştur. Mevduat bankaları sayısı 33, kalkınma ve yatırım bankaları sayısı 13 ve katılım bankaları sayısı 4'tür. 2007 yılının son çeyreğinde Oyak Bank A.Ş. hisselerinin tamamı 24 Aralık 2007 tarihi itibariyle ING Bank N.V.‟ ye devredilmiştir. Banka, bu tarih itibariyle yabancı bankalar grubuna geçmiştir. Yine gelişmelere bağlı olarak 2007 yılı sonunda yine şube ve çalışan sayısında artış gerçekleşmiştir.43 2008 yılında bankacılık sektöründeki kredi arzı artış göstermiş ve buna bağlı olarak ortaya çıkan risklere karşı daha ihtiyatlı davranılmıştır. Yılın sonlarına doğru finans sistemindeki olumsuzluklar ve bunların ekonomiye yansımaları neticesinde kaynak kaybı yaşanmıştır. Finansal piyasalarda kaynak çıkışı artmış, TL‟nin değer kaybı finansal varlıklara olan talebi azaltmıştır. 2008 yılında, 32‟si mevduat, 13‟ü kalkınma ve yatırım, 4‟ü katılım olmak üzere 49 banka faaliyet göstermiştir.44 Bu dönemde Amerika Birleşik Devletleri‟nde 2007 yılında meydana gelen finansal piyasalardaki sorunlar Eylül 2008‟de küresel bir krize dönüşmüştür. Kredi piyasalarında işlemler durmuş, borsalar çökmüştür. Verilen sub-prime krediler 45 karşısında ödeme güçlüğü ortaya çıkmıştır. 2008 Sonrası Türk Bankacılık Sektörü Türkiye‟de yaşanan küresel krizin etkileri 2009 yılının ikinci çeyreğine kadar, destek ve önlem paketleri ile yumuşatılmaya çalışılmıştır. Yaşanan bu krizle birlikte artan işsizlik oranı ve reel GSYİH‟nın eski kriz öncesi düzeyini alması iki buçuk yılı almıştır. Fakat Türk bankacılık sektörü yakın tarihli krizlere göre 2008 krizinde, daha az kırılganlık göstermiştir. 42 TBB, “Türk Bankacılık Sistemi Eylül 2005” Bankacılar Dergisi, Sayı: 55, 2005, s. 5. TBB, Türkiye Bankacılık Sistemi , “SeçilmiĢ Rasyolar”, http: www.tbb.org.tr / İstatistikî Raporlar / Seçilmiş Rasyolar / 2007 (Erişim: 15.11.2010) 44 TBB, Bankalarımız 2008 Kitabı, İstanbul: TBB Yayın No: 264, 2009, s. 8. 45 Sub-prime krediler: Kredi geri ödeme geçmişi iyi olmayan kişilerin daha yüksek faiz oranında almış oldukları kredilerdir. 43 18 2008 yılı sonrasında, 32‟si mevduat, 13‟ü kalkınma ve yatırım, 4‟ü katılım olmak üzere 49 banka faaliyet göstermiştir. Sermayesinin yüzde 51‟i yurtdışında yerleşik yatırımcılara ait olan mevduat bankalarının sayısı 17, kalkınma ve yatırım bankalarının sayısı ise 4 olmuştur. Yurtdışı yerleşik yatırımcılarla stratejik ortaklık anlaşması yapan dört banka dâhil edildiğinde, bu sayı 24‟e yükselmektedir. Bu bankalardan 13 tanesi Avrupa, 5 tanesi Ortadoğu, 4 tanesi ABD ve 1‟er tanesi de Asya ve Afrika bölgesi kaynaklı olarak faaliyet göstermiştir.46 Küresel kriz Türkiye ekonomisini az etkilemesine rağmen, bankacılık sektörünü önemli ölçüde etkilemiştir. Mevduat, yatırım ve kalkınma bankaları açısından bakıldığında, bankaların karşılaştığı riskler artış göstermiş, yurtdışı kaynak imkânları daralmış, likiditeye olan ihtiyaç artmıştır. Ancak, bankaların bilançolarının sağlam olması ve risklerin dengeli dağılması yanında, ilgili kurumlar tarafından alınan önlemler, etkin kamusal denetim ve başarılı risk yönetimi sayesinde Türkiye‟de bankacılık sistemi 2009 yılını güven içinde geçirmiştir.47 Tablo 7 Bankacılık Sisteminde Toplam Banka, ġube ve Personel Sayıları(2008-2014) 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 Banka Sayısı 49 49 49 48 49 49 50 ġube Sayısı 8.790 9.027 9.465 9.834 10.234 11.021 11.137 Personel Sayısı 171.598 172.402 178.503 181.418 186.120 197.465 198.894 Kaynak: TBB, İstatistikî Raporlar, Banka, Şube ve Personel Bilgileri. http://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/banka,-sube-ve-personelbilgileri-/ (Erişim Tarihi: 14.11.2014) Kriz sonrası döneme baktığımızda; 2008 yılı sonu 49 olan banka sayısı izleyen yılda ve Aralık 2010 itibari ile aynı kalmıştır. Küresel kriz sürecinde bankacılık sektöründe şube ve personel sayısında azalma gözlenmemiş aksine bankacılık sistemi krize rağmen şube ve personel sayılarını arttırmıştır. 2008 sonu 8.790 olan şube sayısı 2009 sonunda 237 adet artışla 9.027‟ye, Aralık 2010 itibari ile ise 438 adet artışla 9.465 sayısına ulaşmıştır. Aynı dönemde personel sayısı da 2008 46 TBB, Bankalarımız 2008 Kitabı, İstanbul: TBB Yayın No: 264, 2009, s. 17. TBB, “Türk Bankacılık Sistemi 2009” , Bankacılar Dergisi, Sayı: 73, 2010, s. 70. 47 19 yılında 171.598 kişiden 804 artışla 172.402 kişiye ulaşmıştır.48 2009 yılında mevduat bankalarının bilanço büyüklüğü artış göstermiştir. Sektörde faaliyet gösteren 32 mevduat bankasının 10 tanesi sektör ortalamasının üzerinde büyümüştür. 9 mevduat bankasının bilanço büyüklüğü yüzde 13‟ün altında artarken, 13 mevduat bankasının bilançosu da küçülmüştür. 49 2010 yılında kredi kartı, banka kartı kullanımı ve internet bankacılığı müşteri sayısı bir önceki yıla göre artış göstermiştir. Bankacılık sektörü fiziksel ölçütler açısından da büyüme işaretleri vermiştir. Türkiye‟de 2010 yılında faaliyet gösteren banka sayısı 49 olmuştur. Bunlardan 4 tanesi katılım bankalarıdır. Toplam şube sayısı 438 adet artarak 9.465‟e yükselmiştir. Toplam çalışan sayısı ise 178.503 olmuştur.50 Bankaların toplam aktif varlıkların sayısındaki artış da bir önceki yıla nazaran artış göstermiştir. Bu artışın asıl nedeni, katılım bankalarının toplam aktiflerinde meydana gelen artıştan kaynaklanmaktadır. Toplam kredi miktarında meydana gelen artışın dağılımında ise kamu sermayeli bankaların varlığı ağır basarken, yabancı sermayeli bankaların varlığı gözle görülür bir gerileme yaşamıştır. Bu dönemde toplam mevduat 584 milyar TL olmuştur. Kısacası 2010 yılında bankacılık sektörünün toplam aktiflerin içinde kredilerin payı artarken, takipteki kredilerin payı azalmıştır. 2010 yılında kredi kartı kullanımı, banka kartı kullanımı, internet bankacılığı müşteri sayısı gözle görülür şekilde bir artış göstermiştir.51 2011 yılı içinde biri küresel, diğeri yerli özel olmak üzere iki mevduat bankasının birleşmesiyle birlikte mevduat bankası sayısı 31‟e, toplam banka sayısı ise 48‟e düşmüştür. Bu gelişme dışında Türk bankacılık sektörünün görünümünde, banka sayısı ve fonksiyonel kompozisyon açısından bir değişiklik olmamıştır. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun, 12 Şubat 2011 tarih ve 27844 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan, 10 Şubat 2011 tarih ve 4048 sayılı kararı ile Fortis Bank A.Ş.'nin, 25 Ocak 2011 tarihinde Türk Ekonomi Bankası A.Ş.'ye tüm aktif ve pasifi ile devredilmesine izin verilmiştir. 2011 yılı sonu itibari ile sektörde faaliyet gösteren banka sayısı 48 tanedir. Bunlardan 16 tanesi yabancı sermayeli, 4‟ ü ise katılım bankasıdır.52 48 Bora Selçuk, “Küresel Krizin Türk Finans Sektörü Üzerindeki Etkileri”, Ekonomi Bilimleri Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 2, 2010, s. 23. 49 Karacaoğlan, s. 56. 50 TBB, Bankalarımız 2010 Kitabı, İstanbul: TBB Yayın No:276, Mayıs 2011, s. 8. 51 TBB, Bankalarımız 2010 Kitabı, İstanbul: TBB Yayın No:276, Mayıs 2011, s. 12 52 BDDK, Bankacılıkta Yapısal GeliĢmeler, Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı, Sayı: 6, Aralık 2011, s. 13. 20 Bankacılık sektörünün yapısal gelişimi 2012 yılında da devam etmiştir. Sektörde faaliyet gösteren banka sayısı Odea Bank‟ın katılımıyla 49‟a yükselmiştir. 2012 yılsonu itibari ile sektör 10.234 adet şube, 186.120 personel ile faaliyetine devam etmektedir. Sektörün şube ve personel sayısında gözlenen artış 2012 yılında da devam etmiş, 2012 yılındaki şubeleşme hızı ve istihdam artışı dikkatleri üzerine çekmiştir. Sektörde şubeleşme hızının, genel olarak personel artış hızının üzerinde seyrettiği görülmektedir. Öte yandan hem şubeleşmenin hem de personel artış hızının, ülke ve dünya ekonomisindeki gelişmelerden ve makro ekonomik koşullardan etkilendiği, büyük ölçüde ekonomik büyümenin seyrine paralel bir gelişim gösterdiği değerlendirilmektedir. 2013 yılına gelindiğinde bankacılık sektörüne Bank of Tokyo Mitsubishi UFJ Turkey A. Ş.'nin faaliyet izni almasıyla birlikte sektördeki banka sayısı 50'ye yükselmiştir. Böylece Aralık 2013 itibari ile bankacılık sektörü 11.021 şubeli ve 197.465 personelli bir sektör haline gelmiştir. Sektördeki şube artış sayısına paralel olarak personel artışı da gerçekleşmiştir. Yıllık bazda şubeleşme hızı, istihdam artışının üzerinde seyretmiştir. 2014 yılına bakacak olursak sektördeki şube artışı hızla devam etmiş ve buna bağlı olarak da personel artışı gerçekleşmiştir. Haziran 2014 itibari ile 11.137 şube ve 198.894 personel ile sektör faaliyetlerine devam etmiştir. 2014 yılının 3. çeyreğinde T. C. Ziraat Bankası'na ve diğer kurucu ortakları olan Ziraat sigorta, Ziraat Hayat ve Emeklilik, Ziraat Yatırım Menkul Değerler ve Ziraat Teknoloji'ye BDDK kararı ile katılım bankası olarak bankacılık sektöründe faaliyet izni verilmiştir. Böylelikle sektördeki katılım bankası sayısı 5 adet olarak gerçekleşmiştir. 21 BÖLÜM 2 TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE YABANCI SERMAYE Çalışmamım bu bölümünde, Türk bankacılık sektöründe yabancı bankacılığın tarihsel gelişimi, yabancı bankacılığın gelişimi ile yabancı sermayenin bu gelişime paralel izlemiş olduğu durum, finansal liberalizasyon döneminde bankacılık ve sermaye hareketlerinin gelişimi, yabancı sermayenin bankacılık sektörüne girişinde etkili olan faktörler, bankacılık sektöründe yaşanan krizler doğrultusunda yabancı sermayenin durumu, yabancı bankacılığın Türk bankacılık sektörü içindeki aktif büyüklüğü ve bankacılık sektöründeki yabancı sermayenin makroekonomik faktörlere ve Türkiye ekonomisi ile olan ilişkisi incelenmeye çalışılmıştır. 2. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ ve YABANCI BANKALAR 2.1. Cumhuriyet Öncesi Dönemde Türk Bankacılık Sektörü ve Yabancı Sermayeli Bankalar Osmanlı Devleti‟nde ilk banka kuruluşunun temeli 1847 yılına dayanmasına rağmen, bu tarihten öncede batılı devletler tarafından yabancı banka kurulmasına yönelik önerilerin olduğu görülmektedir. Osmanlı Devleti‟nde 1847 yılına kadar ki banka kurma girişimleri, 1847 yılında kurulan Bank-ı Dersaadet (İstanbul Bankası) dışında başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ancak bu banka, 1848 yılında meydana gelen Fransız İhtilalı‟ndan olumsuz etkilenmiş ve Fransa‟daki devrim hareketlerinin de dış ticaret hacminde daralmaya yol açması sonucu, 1852 yılında İstanbul Bankası'nın faaliyetleri durdurulmuştur.53 Cumhuriyet öncesi dönemin geneline bakıldığında ise, bankacılık sektörünün yabancı sermayenin kontrolünde olduğu görülmektedir. Merkez bankası şeklinde faaliyet gösteren Osmanlı Bankası önce İngiliz sermayesinin yardımlarıyla 1856 yılında kurulmuş, sonrasında 1863 yılında Fransız sermayesi, 1875‟te de Avusturya sermayesi ortak edilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde kurulan veya şube açmak yoluyla faaliyet gösteren yabancı bankalar arasında en önemlisi Osmanlı Bankası olmuştur.54 53 Avni Zarakolu, Cumhuriyet’in 50. Yılında Memleketimizde Bankacılık, Ankara: Türkiye Bankalar Birliği Yayını, No: 61, 1973, s. 6. 54 Hüzeyme Cahide Bolay, “Türk Bankacılık Tarihi”, Bankacılık Dergisi, 1991, Sayı:5, s. 51. 22 Osmanlı Bankası‟nın 1875 yılında devlet borçlarını ödeyemeyecek duruma gelmesi ile birlikte, 1881 yılında Düyun-u Umumiye faaliyete başlamış ve dış borçların denetimi bu kuruluşa devredilmiştir. Osmanlı gelir kaynaklarının uluslararası bir kuruluşun denetimine geçmesi ile yabancı bankalar için güven ortamı oluşmuş ve 1881‟den sonra birçok yabancı banka kurulmuştur. 55 Osmanlı Bankası‟nın ismi, Fransız sermayedarlarının katkılarıyla “Bank-ı Osmanî-i Şahane” olarak değiştirilmiş olup, bu değişiklikle birlikte bazı imtiyazlara sahip olmuştur. Bu imtiyazlarla Osmanlı Bankası ticari faaliyetlerini devam ettirmenin yanı sıra devlete verdiği hizmetlerden komisyon ve tazminat alma, devletin vergi alacaklarını toplama, banknot çıkarma yetkisi olan tek kurum olma ve devlet bütçesini dahi kontrol etme hakkına sahip olmuştur.56 Bank-ı Osmanî-i Şahane‟nin elde ettiği ayrıcalıklar Galata Sermayedarlarının uğraşı alanlarını büyük ölçüde sınırlamış, Galata Sermayedarları bir örgütlenme ihtiyacı duymuş ve bu yıllarda yeni bankaların kurulmasına sebep olmuşlardır. Bu dönemde kurulan yabancı bankalar: Şirketi Maliyeyi Osmaniye, İtibari Umumi-i Osmani Şirketi, Avusturya- Osmanlı Bankası, Avusturya- Türk Bankası, İstanbul Bankası, Kambiyo Bankası, Selanik Bankası, Midilli Bankası, Türkiye Milli Bankası, Osmanlı Ticaret Bankası ve Türkiye Ticaret ve Sanayi Bankası‟dır. Bunlar dışında Rus Bankası, İtalyan Şark Ticaret Bankası, Osmanlı Umumi Nafia Bankası, Sınaî Kredi Bankası, İstanbul Kontuvarı, Osmanlı Ticaret Kumpanyası, Kredi ve Komisyon Bankası, Avusturya Şark Bankası gibi küçük bankalar kurulmuş ve yine imparatorluk döneminde bu küçük bankalar tasfiye edilmiştir.57 1880 sonrası Osmanlı döneminin bankacılık sektörü açısından özelliği, yabancı bankaların şube açarak kendi ülkelerinin nüfus, etki alanı olarak seçtikleri bölgelerden faaliyetlerini yoğunlaştırmaları olmakla beraber, bu dönemde de yabancı sermayeli bankaların kurulduğu görülmektedir. Bu bankaların en uzun ömürlü olanı, daha sonra unvanı Uluslararası Endüstri ve Ticaret Bankası ve 1990 yılında da Interbank olarak değiştirilmiş olan, 1888 yılında kurulmuş Selanik Bankası‟dır. 58 Ayrıca bu dönemde devlet hazinesi çevresinde spekülatif işlemlerden pay almak için kurulan tek şubeli bankaların yerine Avrupa‟nın büyük bankalarının şubeleri 55 Akgüç, s. 115. Bolay, s. 52. 57 İlhan Tekeli ve Selim İlkin, Para ve Kredi Sisteminin OluĢumunda Bir AĢama Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, Ankara: T.C.M.B, 1981, s. 63. 58 Öztin Akgüç, “Türkiye‟de Yabancı Bankalar”, Muhasebe ve Finansman Dergisi, 2007, S: 36, s. 10. 56 23 almıştır.1875 yılından 1922 yılına kadar geçen sürede 20‟nin üzerinde yabancı banka şube açmıştır. Bu şubeler kendi ülkelerindeki faaliyet alanları doğrultusunda işlem yapmıştır. Bu faaliyet alanları; hazineye borç verme, Osmanlı Devleti ile kendi ülkeleri arasında ticari ilişkiler geliştirme, kendi ülkelerinin çıkarları doğrultusunda madencilik ve ulaşım alanlarında yatırıma girişmek olarak belirtilebilir.59 Bu dönemin son bir özelliği ise, kurulan ulusal banka sayısının oldukça az olmasıdır. Ulusal bankalar genellikle 1863 ve sonrası yıllarda kurulmuştur. Bunlardan en önemlileri 1863 yılında kurulan Memleket Sandıkları ve 1868 yılında kurulan Emniyet Sandıklarının bağlandığı Ziraat Bankası‟dır. Bu sandıklarla başlayan ulusal bankacılık hareketi özellikle II. Meşrutiyet‟ten sonra hız kazansa da ulusal bankaların bankacılık sistemi içindeki ağırlığı oldukça alt düzeylerde kalmıştır. 60 Osmanlı döneminde yabancı sermaye ile kurulmuş ve bazılarının faaliyetlerine son verilmiş olan bankalar aşağıdaki gibidir. Ayrıca Tablo 9‟ da ise; Osmanlı Devleti‟nde şube açmak kaydıyla merkezi şubeleri farklı olarak faaliyet gösteren yabancı bankalar bulunmaktadır. 59 Ayşe Kaynarcalı, “Gelişimleri, Özellikleri ve Katkılarıyla Yabancı Bankalar ve Türk Bankacılık Sistemi İçerisinde Yabancı Bankalar”, (YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,1992), İstanbul, s. 32. 60 Tamer Aksoy, ÇağdaĢ Bankacılıktaki Son Eğilimler ve Türkiye’de Uluslarüstü Bankacılık, SPK Yayını, No:109, Ankara, 1998, s. 266. 24 Tablo 8 Yabancı Sermaye Ġle Kurulan Bankalar Banka KuruluĢ Yılı Banka KuruluĢ Yılı İstanbul Bankası 1847 İstanbul Bankası 1872 Bank-ı Osmanî 1856 Kambiyo ve Esham Şirketi 1872 İttihadı Mali 1859 Selanik Bankası 1888 Türkiye Bankası 1860 Midilli Bankası 1891 Bank-ı Osmanî Şahane 1863 Türk Milli Bankası 1909 Şirket-iUmumiye-i Osmanî 1864 Şirket-i Maliye-i Osmanlı 1866 İtibar-i Umumiye-i Osmanî 1868 Osmanlı Ticaret Bankası 1910 1871 Şirketi Ticariyye-i Maliyye 1913 Avusturya-Osmanlı Bankası Avusturya-Türk Bankası Kaynak: İtibar-i Mali Osmanlı Şirketi Türkiye Tic. ve San. Bankası 1910 1910 1872 Çağlar Karacaoğlan,“Yabancı Sermayeli Bankaların Türk Bankacılık Sektörüne Girişi”,(YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi, 2011), İstanbul, s. 64.61 61 Çağlar Karacaoğlan, “Yabancı Sermayeli Bankaların Türk Bankacılık Sektörüne Girişi”, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi, 2011), İstanbul, s. 64. 25 Tablo 9 Osmanlı Devleti’nde ġube Açarak Faaliyette Bulunan Yabancı Bankalar Ülkemizde Faaliyete Geçtiği Banka Merkez Ülke Yıl Credit Lyonnais 1875 Fransa Deutche Palastina Bank 1899 Almanya British Oriental Bank 1900 İngiltere Angro-Palestina Company 1902 İngiltere Atina Bankası 1904 Yunanistan Şark Bankası 1904 Yunanistan Wiener Bankverein 1905 Avusturya Deutsche Orient Bank 1906 Almanya Societa Commerciale d‟Oriente 1907 İtalya Deutsche Bank 1909 Almanya Banko di Roma 1919 İtalya Banca Commercialee Italiana 1919 İtalya Banka Marmaroş Blank ve Şürekâsı 1919 Romanya Hollantse Bank Uni. N.V. 1921 Hollanda Banque Française Des Pays Orient 1922 Fransa American Express Co. Inc. 1922 A.B.D Commercial Bank of the Near East 1922 İngiltere Ionian Bank Ltd. 1922 İngiltere Kaynak: Öztin Akgüç, “Türkiye‟de Yabancı Bankalar”, Muhasebe ve Finansman Dergisi, 2007, S: 36, s. 10.62 62 Öztin Akgüç, “Türkiye‟de Yabancı Bankalar”, Muhasebe ve Finansman Dergisi, 2007, S: 36, s. 10. 26 2.2.1923-1980 Yıllarında Yabancı Bankalar ve Yabancı Sermaye GiriĢi Cumhuriyet ilan edildiğinde ülkemizde 22‟si ulusal sermayeli olmak üzere 35 banka faaliyet göstermiştir. Her ne kadar ulusal bankaların sayısı yabancı bankaların sayısından fazlaysa da bunlardan çoğu mahalli ihtiyaçlara cevap vermek için kurulmuştur. Bu bankalar ekonominin kredi ihtiyacını karşılayacak güce sahip olmadığı için kredi piyasası mali yapıları ulusal bankalardan daha güçlü olan yabancı bankaların hâkimiyetine girmiştir. Bu dönemde Merkez Bankası işlevleri bir yabancı sermayeli banka olan Osmanlı Bankası tarafından yerine getirilmiştir. 63 Osmanlı İmparatorluğu döneminde kurulan veya Türkiye‟de şube açmak yoluyla faaliyette bulunan 38 yabancı bankadan 13'ü Cumhuriyet döneminde de faaliyet göstermiştir. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte ulusal bankacılık ön plana çıkmış ve devlet eliyle bankalar kurulmaya başlanmıştır. Bunlar; 1924 yılında İş Bankası, 1925 yılında Türkiye Sanayi ve Maadin bankası, 1930 yılında T.C.M.B. (ulusal bir emisyon kurumu olarak), 1933 yılında Şekerbank ve Halk Bankası, 1935 yılında Etibank, 1937 yılında Denizbank, 1946 yılında Türkiye Emlak Kredi Bankası'dır. Ancak bu tarihten itibaren yabancı sermayeli bankaların faaliyet alanları daralmaya başlamış ve ulusal bankacılık sistemi hız kazanmaya başlamıştır. 1930 yılında T.C. Merkez Bankası kurulmuş ve Osmanlı Bankası'nın faaliyetlerini devir almıştır.64 Mevduatın bu dönemde bankacılık sektörü üzerinde dağılımına baktığımızda 1923 yılı itibari ile ulusal bankacılık %59.7, yabancı bankalar ise %40,3'lük bir orana sahipken; bu oran 1932 yılında ulusal bankacılık üzerinde %94.6, yabancı bankalar üzerinde ise %5,4 olarak gerçekleşmiştir.65 Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkenin dışa açık bir pazar olması ve dış ticarette meydana gelen gelişmeler sektörde yabancı banka sayısında bir artışa neden olmuştur. 1924-1929 yılları arasında şube açarak faaliyet göstermek kaydıyla 6 tane yabancı banka kurulmuştur.66 63 Hüzeyme, s. 53. Ali Yılmaz Gündüz, "Türkiye'de Bankacılık Sektörü, Sorunları ve Çözüm Önerileri", Atatürk Üniversitesi Ġ. Ġ.B. F. Dergisi, Cilt: 17, Sayı: 3-4, S. 133. 65 Burcu Kızılöz ve Yurdagül Ceran “1923-1933: Cumhuriyet ve Ulusal Bankacılığın Doğuşu”, Uzman Gözüyle Bankacılık Dergisi, 1991, Sayı. 30, s. 21. 66 Akgüç, s. 97. 64 27 1929 yılında meydana gelen ekonomik buhranla birlikte Türkiye'nin dış ticareti buhrandan olumsuz etkilenmiş ve böylece ekonomik politikada değişikliğe gidilmek zorunda kalınmıştır. Bu değişiklikle birlikte, Türkiye'de faaliyet gösteren 9 yabancı banka faaliyetlerini durdurmuş veya ara vermiştir. Çünkü kambiyo kontrolleri için yapılan düzenlemeler yabancı bankacılığın faaliyetlerini sınırlandırmıştır. Ulusal banka sayısı 1932 yılında 44‟e çıkmış, 18 olan yabancı banka sayısı 10‟a düşmüştür. Toplam olarak ifade edildiğinde 1923‟te 36 olan banka sayısı 1933 yılında 57 olmuştur.67 İkinci Dünya Savaşı'ndan 1980 yılına kadar bankacılık sektöründe yabancı banka sistemi bir duraklama dönemine girmiştir. 1929 yılından sonra yaklaşık 50 yıl süreyle Türkiye‟de yeni yabancı banka kurulmamış olması ve şube açmak yoluyla dahi faaliyete geçmemiş olması, 1980 yılında ülkemizde faaliyette bulunan yabancı banka sayısının 4‟e kadar gerilemesi bu dönemin ilginç yanını oluşturmaktadır. Cumhuriyetin ilk yılında bankacılık sektöründeki bankaların yaklaşık %42‟ si yabancı sermayeli iken, 1979 yılı sonunda bu oran %9‟a kadar düşmüştür.68 1929-1960 yılları arasında şube açmak amacıyla kurulmuş yabancı banka bulunmamaktadır. 1960- 1980 yılları arasında ise 5' i kalkınma ve 2' si ticaret olmak üzere toplamda 7 yeni banka kurulmuştur. Söz konusu ticaret bankaları ise Cumhuriyet döneminde yabancı iştiraki ile kurulan ilk banka olan Amerikan-Türk Dış Ticaret Bankası (1964) ve yine yabancı sermaye ile kurulan Arap-Türk Bankası (1977) ‟dır. 69 Banka, Arap – Libya Ticaret Bankası %40, Kuwait Investment Company (Kuveyt Yatırım Şirketi) %20, T. İş Bankası %20 ve Anadolu Bankası %20 paya sahip olmak üzere kurulmuştur. Anadolu Bankası‟nın %20 payı daha sonra T. İş Bankası tarafından satın alınmıştır. Banka, uluslararası bankacılık yapmak ve uluslararası finans pazarlarından kaynak sağlamak amacıyla kurulmuştur.70 67 Nasuh Oğuzhan Altay, Türk Bankacılık Sistemi, İzmir: Ege Üniversitesi Yayınları, 2006, s. 58. Nazım Ekren, Uluslararası Bankacılık ve Türkiye Örneği, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Yayın No:282, 1986, s. 18. 69 Karacaoğlan, s. 80. 70 Öztin Akgüç, "Türkiye'de Yabancı Bankalar", s. 12, http://journal.mufad.org/attachments/article/1.pdf. (22. 04. 2013) 68 28 2.3.1970-1990 Yılları Arası Dünya'da ve Türkiye'de Finansal Liberalizasyon Süreci 1980'li yıllarla birlikte serbest piyasa ekonomisine geçiş çabaları kapsamında; sermaye hareketlerinin liberalleşmesi, dış ticaretin, yatırımların ve ihracatın teşvik edilmesi ve ithalata serbestiyet getirilmesi, faizlerin serbest bırakılması gibi değişimlere gidilmiştir. Bu değişimlerden hareketle çalışmamın bu kısmında, ulusal bankacılık sistemine yabancı banka katılımının 1980-2000 yılları arasında Dünya'daki ve Türkiye'deki finansal liberalizasyon sürecindeki önemi üzerinde durulacaktır. 2.3.1.Dünya'daki Finansal Liberalizasyon Süreci II. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan ve yeni iktisadi sistemin temeli olan sabit kur sisteminin (Bretton Woods) 1973 yılında çökmesiyle ABD'de FED' in almış olduğu iktisadi kararlar, büyüme ve verimlilikte ortaya çıkan azalmalar, birinci ve ikinci petrol şokları dünya iktisadi sistemindeki dalgalanmaların ciddi kanıtlarını oluşturmaktadır. 1980'li yıllara gelindiğinde ekonomide gelişmekte olan ülkeler açısından olumsuz bir tablo meydana gelmiştir. Kapasite kullanımları daralmış, artan bir fiyat yapısı ve beraberinde gelen bir işsizlik, bozulan ödemeler dengesi uluslararası ticaret için bir engel durumuna gelmiştir. 71 Öte yandan, ekonomide kaynakların etkin dağılımı sağlanamamış, hedeflenen büyüme oranlarına ulaşılamamıştı. Bu problemlere çözüm olarak da, yabancı sermaye girişlerinin sağlanması, ülkeye para akışlarının artırılması yönünde birçok önlem alınmış ve bunun yanı sıra da kredi kontrollerinin kaldırılması, faiz oranlarının yukarı çekilmesi yönünde politikalara başvurulmuştur. Ayrıca uluslararası bankacılık sektörü içinde yabancı banka girişlerinin artmasında gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelere yapacağı yatırımlar için yeni ve karlı bir pazar haline gelmesi ve gelişmekte olan ülkelerin büyüme ve karlılık için gerekli finansman desteğini yurtiçi ve yurtdışı kaynaklardan temin etmesi önem arz etmektedir.72 71 Rıza Soyluoğlu, "Türkiye'deki Yabancı Banka Girişleri ve Etkileri", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi SBE, 2008), Ankara, s. 7. 72 Çakar, s. 3. 29 1980 yılına kadar borçlanma yoluyla yabancı kaynak kullanılmıştır. 1980‟li yıllarda başlayan liberalizasyon, 1989 yılında 32 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile finansal liberalleşme çabaları büyük ölçüde tamamlanmıştır. 1994, 2000 ve 2001 yıllarında yaşadığımız ve finansal sektörü önemli ölçüde etkileyen krizlerin sorumlusu olarak büyük ölçüde yabancı sermaye hareketleri gösterilmiştir. Bununla birlikte dünyada bankacılık sektörüne yönelik yapısal düzenlemeler 1980‟lerde tamamlanırken, Türkiye‟de bu düzenlemelerinin 1990‟larda da ihmal edilmesinin krizlerin temel nedeni olduğu belirtilmektedir.73 Liberalleşmeyle birlikte artan yabancı sermayenin uluslararası bankacılık sektörüne girişi doğrudan yabancı yatırımlar, yabancı portföy yatırımları ve diğer yatırımlar olarak yansımıştır. Diğer yatırımlar ise kendi içinde kısa vadeli ve uzun vadeli şeklinde ikiye ayrılmıştır. Seyidoğlu'na göre; "Doğrudan Yabancı Yatırımlar (Foreign Direct Investments-FDI), bir şirketin üretimini, kurulu bulunduğu ülkenin sınırlarının ötesine yaymak üzere ana merkezinin bulunduğu ülkenin dışındaki ülkelerde, var olan bir firmayı satın almak, yeni kurulan bir firma için kuruluş sermayesini sağlamak veya mevcut bir firmanın sermayesini arttırmak yoluyla yapılan yatırımlardır."74 Yabancı Portföy Yatırımları (Foreign Portfolio Investmensts-FPI), Riske uygun en yüksek getirinin sağlanması için diğer bir ülkede hisse senedi, tahvil, bono şeklinde yapılan (doğrudan yabancı yatırımlar dışındaki) yatırımlar olarak tanımlanmaktadır. 75 Doğrudan yabancı yatırımlar ve portföy yatırımları genel anlamda birbirine benzemekle birlikte aralarında belirgin farklar bulunmaktadır. Portföy yatırımları sermaye sahiplerinin faiz geliri ve temettü elde etmek için başka ülkelerdeki menkul kıymetlere yatırım yapmalarıdır. Bu nedenle de daha yüksek faiz geliri ve temettü veren alanlara sermaye hareketi olacaktır. 73 Salih Barışık ve Aykut Şarkgüneşi, "Yabancı Sermaye Hareketlerinin Türk Bankacılık Sektörüne Etkileri", Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 9, 2009, s. 20. 74 Halil Seyidoğlu, “Uluslararası Mali Krizler, IMF Politikaları, Az Gelişmiş Ülkeler; Türkiye ve Dönüşüm Ekonomileri”, DoğuĢ Üniversitesi Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 2, 2003, s. 179. 75 Muharrem Afşar, "Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Bankacılık Sektörü", Anadolu Üniversitesi Ġ. Ġ. B. F. Dergisi, Sayı: 4, 2004, s. 87. 30 Doğrudan yabancı sermaye, yatırılabilir kaynakların kişi ve kuruluşlar tarafından başka bir ülkeye taşınması şeklindedir. Bu anlamda doğrudan yabancı yatırımlar portföy yatırımlarından farklı olarak marka, teknoloji, işletmecilik bilgisi gibi maddi olmayan varlıkların transferini ve yatırımcıya yatırımını kontrol etme yetkisini de içermektedir.76 Portföy yatırımcıları genellikle yönetiminde pay almaksızın şirket hisselerine sahip olarak finansal sermaye birikimi sağlamaktadırlar. Yine portföy yatırımcıları, genellikle finansal kurumlardan, kurumsal yatırımcılardan veya yatırımlarının kendilerine finansal getirisini dikkate alan bireylerden meydana gelmektedir. Doğrudan yabancı sermaye yatırımcıları ise, genellikle ürünlerin ve hizmetlerin üretimi ile ilgili firmalarından oluşmaktadır.77 Son olarak diğer yatırımlara kısaca değinecek olur isek, doğrudan yabancı sermaye yatırımı ve portföy yatırımı dışında kalan diğer tüm sermaye hareketleridir. Diğer yatırımlar kendi içinde kısa vadeli ve uzun vadeli olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. uzun vadeli sermaye hareketleri, portföy yatırımları içinde yer almayan, vadesi bir yıldan daha fazla olan yurtiçi borçlanmaları, borç geri ödemelerini ve borç vermeleri içermektedir. Kısa vadeli sermaye hareketleri, vadesi bir yıla kadar olan özel ve resmi nitelikteki uluslararası sermaye akımlarıdır. Uygulamada kısa vadeli sermaye akımlarının süresi genellikle 30, 60 veya 90 gündür.78 2.3.2.Türkiye'de Finansal Liberalizasyon Süreci Türkiye ekonomisinde dışa açılma ve serbestleşme süreci, 1970‟lerin sonunda ortaya çıkan ödemeler dengesi problemleri ve borç krizinin ardından alınan 24 Ocak 1980 Kararları ile başlamıştır. Bu kararlarla birlikte, ekonomide yapısal bir dönüşüm sürecine girilmiş, benimsenen yeni liberal anlayış doğrultusunda, „serbestleşme‟ ve „dışa açılma‟ öne çıkan kavramlar olmuştur. 24 Ocak Kararları ile benimsenen yeni liberal anlayış doğrultusunda, daha önceki dönemde uygulanan iç pazara dönük, ithal ikameci büyüme modeli terk edilerek, dış pazarlara yönelik, ihracata dayalı bir 76 DPT, Doğrudan Yabancı Sermaye Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu,2514-ÖİK; 532, Ankara, 2003, s. 17 Mahfi Eğilmez ve Ercan Kumcu, Ekonomi Politikası, Teori ve Türkiye Uygulaması, İstanbul: Om Yayınevi, 2002, s. 224. 78 Küçüksönmez, s. 68. 77 31 büyüme stratejisi seçilmiştir. 79 1970'li yılların sonlarından itibaren Türkiye'nin dış borç ihtiyacının giderek artması, dış borç bulmadaki itibarının sarsılması vadesi kısa fakat maliyeti yüksek borçlanmayı beraberinde getirmiştir. Bütün bunların yanında 1974 yılında yaşanan büyük Petrol Krizi ile birlikte yükselen enflasyon ve yaşanan istikrarsızlık tüm Dünya'yı olduğu gibi Türkiye' yi de etkisi altına almıştır. Hatta bu istikrarsızlık Türkiye'yi daha da ağır etkilemiştir. Çünkü 24 Ocak 1980 öncesi Türkiye'nin ithalatı petrol ve yatırım mallarına dayalı olarak gerçekleşmiştir. Bu süreçte gerek petrol gerekse de ara ve yatırım mallarının fiyatlarındaki artış Türkiye için daha ağır bir külfet doğurmuştur. Bu koşullar içinde 1974 yılında Türkiye'nin dış ödemeler açığı giderek büyümesi, enflasyonun % 100'ü aşması, ekonomik istikrarın durması Türkiye'nin dış şoklara karşı daha dayanıksız bir hale gelmesine neden olmuştur.80 1980 yılı Türkiye ekonomisi ve dış ticaret açısından çok önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu yıldan itibaren ithal ikamesine dayalı sanayileşme politikası terk edilmiştir. 24 Ocak 1980 kararları ile ihracata yönelik sanayileşme politikası benimsenmiştir. Bu politikanın temel dayanakları: 81 a) Gümrük duvarlarının indirilmesi, b) Devalüasyonlarla paranın değerinin düşürülmesi, c) İç talebin ve işgücü maliyetlerinin düşürülmesi, d) İhracata doğrudan parasal destek sağlanması olarak özetlenebilir. Dış ticarette serbestlik 1983 yılından sonra artan bir hızla devam etmiş, ithalatta miktar kısıtlamaları yerine tarife uygulaması ön plana çıkarılmış, koruma oranları giderek düşürülmüştür. İhracatta ise tescil, lisans ve ruhsat uygulamaları yürürlükten kaldırılmış, ihracat serbestîsi kuralı getirilmiştir. 1980 Sonrası dönemde ihracat rejimi; ihracatı özendirme ve arttırma temeline dayanmıştır ve ihracata sürekli yeni mali teşvikler uygulanmıştır: Vergi iadesi, kredi, vergi resim ve harçlardan istisna ve ihracatta döviz kullanma kolaylığı bu uygulamalardan sayılabilir. İhracatçılara vergi iadesi adı altında doğrudan ödemeler yapılmıştır. 1989 Nisanında bu uygulama, hayali ihracata ve yolsuzluklara sebep olduğu gerekçesiyle 79 Sevil Temel, "24 Ocak İstikrar Tedbirlerinin Türkiye'nin Dış Ticareti Üzerindeki Etkileri", (YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi SBE, 1987), Eskişehir, s. 6. 80 Ayşe Kaya, "1980 Sonrası Dış Ticaretteki Gelişmeler ve Büyümeye Etkisi", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi SBE, 2008), Sakarya, s. 18. 81 Yakup Kepenek ve Nurhan Yentürk, Türkiye Ekonomisi, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2007, s. 124. 32 kaldırılmıştır.82 Ayrıca 1989 yılında yürürlüğe giren Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı karar ile TL tam konvertibl duruma getirilmiştir. İhracatı arttırmak için; ihracatın kredi ve sigorta yolu ile desteklenmesi için 1987 yılında Türk Eximbank kurulmuştur. Uygulanan politikaların etkisiyle Türkiye‟nin dış ticaret hacmi ve ürün çeşitliliği önemli değişikliklere sahne olmuştur. 1980 yılında 2,9 milyar$ , 1985 yılında 8 milyar$ olan ihracat 1990 yılına gelindiğinde 12,9 milyar $‟a ulaşmıştır. Ürün çeşitliliğinde ihracatımız içinde tarım ürünlerinin payı gerilemiş, sanayi mallarının payı artmıştır. 83 Kısaca, Türkiye ekonomisinde 19801990 döneminde; mevduat ve kredi faiz oranlarının serbestliği sağlanmış, faiz ve kredi dağılımı üzerindeki kontroller kaldırılmış, döviz üzerinden yapılacak işlemler serbestleştirilmiş ve kişilere portföylerinde döviz bulundurma imkânı tanınmıştır. Menkul kıymet piyasaları oluşturularak işletmelere yeni finansman kaynakları yaratılmıştır. Türkiye‟de finansal serbestleşmenin giderek hız kazanmasının ardından yabancı bankaların yerli piyasaya girişleri artmış, bunun yanı sıra yerli piyasada ülke içinden yeni yatırımcıların bankacılık sistemine girişleri de artış göstermiştir. Finansal serbestleşme süreci işlerken Ekim 1989 tarihinde bankalara “Riske Dayalı Sermaye (Risk Based Capital) Bulundurma Zorunluluğu” getirilmiştir. Ekim 1990 yılında ise serbest bölgelerde “Kıyı Bankacılığı” dâhil olmak üzere tüm bankacılık işlemlerini yapmaya yetkili bankalar kurulmasına ve yabancı bankaların şube açmasına izin veren düzenleme yapılmıştır.84 1990'ların ikinci yarısından itibaren Türkiye ekonomisine yabancı sermaye girişleri sürekli dalgalanan bir hal almıştır. Sermaye girişlerindeki dalgalanmaya paralel olarak döviz kuru, enflasyon, faiz oranı gibi göstergelerde de dalgalanma gözlenmiştir. Bu dönemde kamu kesimi açıkları giderek artmıştır. Bu artışın nedeni ise; hükümetin yabancı sermaye girişi sırasındaki serbestiyete güvenerek daha fazla harcamada bulunması önemli bir sebep olarak yatmaktadır. Yurtdışından sermaye 82 Hüseyin Şahin, Türkiye Ekonomisi, Tarihsel GeliĢimi ve Bugünkü Durumu, Bursa: Ezgi Kitabevi, 2007, s. 405. 83 Müge Varol, “Cumhuriyetimizin 80. Yılında 1923–2003 Türk Dış Ticaretinin Gelişiminin Kısa Tarihçesi”, DıĢ Ticaret Dergisi, Özel Sayı, 2003, Ekim, s. 160. 84 Rıza Karakurt, Gelişmekte Olan Ülkelerde Bankacılık Sektöründe Yabancı Sermaye ve Türkiye", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi BSE, 2007), İstanbul, s. 8. 33 girişinin hızlı bir şekilde artmasıyla birlikte ortaya çıkan en önemli etkilerden birisi, yurtiçi paraların reel olarak değer kazanmasıdır.85 2.3.3.1980-2000 Arası Yabancı Bankalar ve Yabancı Sermaye Girişi Türkiye 1980 sonrası dönemde finansal liberalleşme nedeniyle geçirdiği değişimler ve uyguladığı politikalar ile yabancılar için yeni ve karlı bir pazar haline gelmiştir. Yüksek gelişme hızına sahip olmasına karşın, geçirdiği değişimleri finanse etmek için dış kaynağa ihtiyaç giderek artmıştır. 1980 sonrası dönemde bankacılık sektöründe yabancı sermaye girişine dayalı olarak yabancı bankaların payında bir artış meydana gelmiştir. Yabancı banka sayılarındaki artışlar, büyük ölçüde şube açma yoluyla olduğu gibi, satın alma yoluyla da gerçekleşmiştir.86 1980 sonrası, yabancı bankaların Türk bankalarında pay sahibi olmak istemeleri, Türk bankalarının yabancı ortak aramaları ve Türk sermayesinin ve bankalarının yabancılarla ortak banka kurma yönündeki gayretleri bu gelişmelere örnek olarak gösterilebilir. Öte yandan, Türkiye‟de uygulanan ekonomi politikalarının batılı ülkelerce genel kabul görmesi ve desteklenmesi, ülkemizin özellikle Ortadoğu pazarlarına yakınlığı, yabancı bankaların halen Türkiye‟de faaliyet gösteren çoğu uluslararası nitelikteki yabancı sermayeli şirketlere hizmet verme amacı ve Türkiye‟nin dış ticaret potansiyeli gibi nedenlerle de 1980 yılından sonra yabancı bankaların Türkiye‟de şube açma girişimlerinde bir hızlanma görülmüştür.87 1980 yılından sonra 13 yabancı bankanın Türkiye‟de şube açması ve 5 yeni yabancı bankanın kuruluşu ile 1989 yılı sonunda yabancı banka sayısı yeniden 25‟e yükselmiştir. Ayrıca, 1980‟li yıllarda yabancı bankaların ortak olduğu yeni yerli bankaların kurulduğu ve yabancı bankaların mevcut yerli bankalara iştirak ettikleri de gözlenmiştir. Şube sayısı da 1980'li yıllardan sonra gelişim gösterse de zaman içinde değişkenlik göstermiştir. 1980'li yıllarda yabancı banka şube sayısı artarak 105'e yükselmiştir. Şube sayısındaki artışa paralel olarak personel sayısı da artış göstermiş ve yabancı banka personel sayısı 1842 olmuştur.88 85 Kepenek ve Yentürk, s. 136. Mehmet Akif Kara, "Sermaye Hareketlerinin Yatırımlar ve Tasarruflar Üzerine Etkisi", (YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi SBE, 2002), Kahramanmaraş, s. 13. 87 Mehmet Kaan Uyanık, "Yabancı Sermayeli Bankaların Türk Bankacılık Sektörüne Etkilerinin Değerlendirilmesi", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi SBE, 2010), Adana, s. 38. 88 Çakar, s. 44. 86 34 1990'lı yıllarda uygulanan finansal liberalizasyon politikaları doğrultusunda Türk bankacılık sektörüne yabancı banka katılımı yine artmıştır. Ekonomik büyüme ve dışa açılma karlı bir pazar haline gelmiş ve yabancı bankalar bu pazarda paylarını artırabilmek için yatırımlarını artırmışlardır. Bu gelişmeler doğrultusunda yabancı banka katılımını özendirmiş ve yabancı banka sayısı 26'ya yükselmiştir. Fakat yüksek enflasyon ve yaşanan istikrarsızlıklar nedeniyle bankaların sistem içindeki payı fazla değişmemiştir. 89 1994 krizi öncesinde hızlı bir büyüme yaşamış olan bankacılık sektörü, kriz sonrası dönemde döviz kurunun artmasıyla hem kur riskine, hem de ekonomik daralma nedeniyle kredi riskine maruz kalmıştır. Bu dönemlerde bankalar, yeterli düzeyde sermaye ile faaliyet göstermiş ve yetersiz teknik alt donanımla çalışmışlardır. Bankacılık için liberal düzenlemeler getirilmesine rağmen, gerekli gözetim ve denetimin yapılamamış olması, bankacılık sisteminin risklerinin daha da artırılmasına göz yumularak sistemdeki paylarının korunmasına neden olunmuştur. Ekonomik koşullarda ve finans sektöründeki tüm bu olumsuz gelişmeler 1994 krizinin arkasındaki en önemli nedenler olarak karşımıza çıkmaktadır.90 1994 krizi bankacılık sisteminin toplam varlıklarını ciddi boyutta etkilemiştir. Böylelikle 1993-1995 yılları arasında özel bankalar hâkim olurken, ikinci sırayı kamu bankaları almıştır. Yabancı bankaların payı bu yıllar arasında az da olsa değişim gösterse de, oldukça düşük paya sahip olmaya devam etmiştir. Yine 1998 yılında meydana gelen Asya Krizi Türk bankacılık sektörüne olumsuz bir darbe vurmuştur. Reel olarak ihracatta meydana gelen azalma hızlı bir şekilde yabancı sermaye çıkışına sebep olmuş ve sektörde küçülmeye yol açmıştır. 91 2000 yılında enflasyonu düşürmek ve ekonomiyi yeniden düzenlemek amacıyla, 2000 yılında kur çıpasına dayalı ekonomik istikrar programı uygulanmaya başlamıştır. Programla birlikte döviz kuruna belirli sınırlamalar getirilerek enflasyon kontrol altına alınmaya çalışılmıştır. Söz konusu bu program bankacılık sektörünün de bilanço yapısının şekillenmesinde aktif rol oynamıştır. Program yabancı para cinsinden gerçekleşen borçlanmayı Türk parası cinsinden borçlanmaya göre daha cazip kılmıştır. 89 Ali Ata, "Banka Yabancılaşmasının Türkiye'deki Yerli ve Yabancı Bankalar Açısından Karşılaştırılması", Atatürk Üniversitesi Ġ. Ġ. B. F. Dergisi, Cilt: 23, Sayı: 4, s. 109. 90 Gülfem Saraç, “Bankacılık Krizlerini Belirleyici Faktörler: Uluslararası Deneyimler ve Türkiye Değerlendirmesi” ,Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Bankacılık ve Finansal Kuruluşlar Genel Müdürlüğü, Kasım 2002, http://www.tcmb.gov.tr/kutuphane/TURKCE/tezler (15 Mayıs 2013). 91 Muhammed Akdiş, Global Finansal Sistem Finansal Krizler ve Türkiye, İstanbul: Beta Basımevi, 1998, s. 119. 35 2000 yılı Kasım ayında ortaya çıkan ve ilk aşamada tamamen likidite krizi şeklinde yansıyan kriz, aslında kamu bankaları ve fon bankalarının aktiflerini likit hale getirememesi, fon fazlası olan bankaların bu bankalara olan depolarını kapatması ve bazı bankaların bilançolarında taşıdığı risklerin realize olmasından kaynaklanmış ve daha sonra likidite krizine dönüşmüştür. Yaşanan bu krizler neticesinde bankacılık sektöründe yabancı bankalar aktif yapıları açısından az da olsa bir değişkenlik göstererek etkilenmişlerdir. Kısaca kriz dönemlerinde yabancı bankalar yaşanan kriz ortamında küçülme eğilimine girmemişlerdir.92 Türk bankacılık sektörü içinde yabancı bankaların sayısı 1980 yılında 4 iken, bu sayı 1990 yılında 26' ya çıkmıştır. 2001 yılına gelindiğinde ise yaşanan krizler neticesinde 21'e düşmüştür. Şube sayısı 1980 yılından itibaren gelişim gösterse de, zaman içerisinde değişkenlikler de göstermiştir. 1980 yılında 105 olan yabancı banka şube sayısı, 2001 yılına gelindiğinde 233 olmuştur. Yabancı bankaların personel sayıları incelendiğinde ise 1994 kriziyle beraber bir miktar azalış gözlemlense de, bu rakam da giderek artış göstermiş ve yabancı banka personel sayısı 1980‟deki 1842 düzeyinden 2001 yılında 5395‟e yükselmiştir.93 Türkiye Bankalar Birliği (TBB) verilerine göre, hisselerinin % 50‟sinden fazlası yabancı sermayedarlara ait olan ve Türk bankacılık sektöründe faaliyette bulunan bankaların sayısını ve sektör içerisindeki paylarının 1980‟den 2000‟e kadar olan gelişimi aşağıdaki tabloda gösterilmektedir 92 Soyluoğlu, s. 42. Çakar, s. 68. 93 36 Tablo 10 Türk Bankacılık Sektöründe Faaliyette Bulunan Yabancı Banka Sayıları 1980 1990 2000 Yabancı Bankalar 4 26 21 Mevduat Bankaları 4 23 18 Türkiye'de Kurulanlar 2 7 5 Türkiye'de Şube Açanlar 2 16 13 Mevduat Kabul Etmeyen Bankalar 0 3 3 Türk Bankacılık Sektörü 43 66 79 Mevduat Bankaları 40 56 61 Mevduat Kabul Etmeyen Bankalar 3 10 18 Yabancı Bankalar/Türk Bankacılık Sektörü(%) 9 39 26 Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği istatistiki verilerinden derlenmiştir. http://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/banka,-sube-ve-personel-bilgileri-/ (Erişim Tarihi: 14.11.2014). 1980 yılında sektörde sadece 4 yabancı banka faaliyette bulunurken, 1990 yılında sektördeki yabancı banka sayısı 26‟ya yükselmiş, 2000 yılında azalarak 21 olmuştur. Yabancı banka sayısının sektörde faaliyette bulunan tüm bankalara oranına bakıldığında ise, 1980 yılında % 9 olan bu oran, 1990 yılında % 39‟a yükselmiş, 2000 yılında ise % 26‟ya gerilemiştir. 37 Tablo 11 Türk Bankacılık Sektöründe Faaliyette Bulunan Yabancı Bankaların Payları (1980-2000) % 1980 1990 2000 Aktif 2.9 3.5 5.4 Kredi 1.8 3.5 2.8 Mevduat 2.3 2.4 3.2 Özkaynak 2.2 3.8 7.6 ġube 1.8 1.7 1.5 Personel 1.5 1.9 2.2 Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği istatistiki verilerinden derlenmiştir. http://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/banka,-sube-ve-personelbilgileri-/ (Erişim Tarihi: 14.11.2014). Yabancı bankaların bilanço büyüklüklerinin bankacılık sektörü içerisindeki paylarının, 1980-2000 döneminde düşük bir oranda yükseldiği görülmektedir. Yabancı bankaların bankacılık sektöründeki aktif payları 1980 yılında % 2,9 iken, 2000 yılında % 5,4‟e yükselmiştir. Burada önemli olan nokta, sektördeki yabancı bankaların sayılarının yüksek olmasına rağmen, bu bankaların aktif büyüklüklerinin aynı oranlarda olmamasıdır. 2000 yılında yabancı banka sayısı sektördeki toplam banka sayısının % 26‟sını oluşturmakla birlikte, aynı dönemde yabancı bankaların aktiflerinin bankacılık sektörünün toplam aktiflerine oranı % 5,4‟e denk gelmektedir. Aynı yıl itibariyle, yabancı bankalar toplam kredilerden % 2,8, toplam mevduattan % 3,2 ve toplam özkaynaklardan %7,6 oranında pay almaktadır. Yabancı bankaların söz konusu dönemde toplam şube sayısında ve toplam personel içerisindeki payları da oldukça sınırlı kalmıştır. 2000 yılı itibariyle yabancı bankalar, sektördeki toplam şube sayısının % 1,5‟ine, toplam personel sayısının da % 2,2‟sine sahip bulunmaktadır. 38 2.3.4.2000 Sonrası Yabancı Bankalar ve Yabancı Sermaye Uluslararası Para Fonu (IMF) „nun desteği ile 1999 yılında yürürlüğe konulan İstikrar Programının önemli unsurlarından birisi de, bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılmasıdır. Programın bankacılık sektöründeki temel hedefleri; kamu bankaları reformu, sorunlu bankaların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu‟na (TMSF) devredilerek çözümlenmesi ve bankacılık sektöründe dünya standartlarında düzenlemelerin gerçekleştirilmesi ve şeffaflığın sağlanmasıdır. 94 Uygulanan sabit döviz kuru politikası ile yerel paranın aşırı değerli hale gelmesi, cari açığın hızla artmasına ve bankacılık sektörünün açık pozisyonunun yükselmesine neden olmuştur. Bu dönemde, enflasyonda yaşanan düşüşe paralel olarak faiz oranlarında da düşüş yaşanmış ve bankaların portföyündeki devlet iç borçlanma senetlerinin (DİBS) vadesi uzamıştır. Bu gelişmeler sonucunda, bankaların döviz kuru riskine ve faiz riskine duyarlılığı önemli derecede artmıştır. 2000 yılının sonlarına gelindiğinde İstikrar Programının sürdürülebilir olmadığı ortaya çıkmış ve bankacılık sektöründe yaşanan likidite sıkıntısı ile Kasım 2000 krizi yaşanmıştır. 2001 Şubat ayında ise, siyasi gelişmelerle yaşanan kriz nedeniyle sabit döviz kuru politikasından vazgeçilerek, döviz kuru dalgalanmaya bırakılmıştır.95 Uygulamaya konulan bu istikrar programını takip eden Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizleri, bankacılık sektörünü çökme noktasına getirmiştir. Bankacılık sektörüne ilişkin bu sorunlar reel sektörü de etkilemiştir. Ekonomik ortamın yeniden canlandırılması ve yapısal bozuklukların giderilmesi için bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılması zorunlu hale gelmiş ve 2001 ortalarına doğru buna yönelik bir program uygulamaya konulmuştur. 96 Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizleri Türkiye tarihinin en derin ve büyük krizidir. Bankacılık krizi olarak da anılan Şubat 2001 krizi ile birlikte ekonomide ve bankacılık sektöründe yapısal düzenlemelere gidilmiştir. Bankalar açık pozisyonlarını kapatma eğilimi içerisinde olduklarından, dövize olan talep artmış ve piyasadaki TL likiditesi yeterli olmadığından bankalar arasındaki faizler yükselmeye başlamıştır. Bununla birlikte kur çıpası sistemi doğrultusunda cari açık, başlangıçta tahmin edilenin çok üzerinde bir noktaya, 8-10 milyar dolar aralığına doğru 94 Seda Özer, “ Yabancı Bankaların Tercih Edilmesindeki Faktörlerin Analizi”, (Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2008), Ankara, s. 50. 95 Ahmet Ay, "İktisadi Gelişme Sürecinde Döviz Kuru Sistemlerinin Türkiye Şartlarına Göre Değerlendirilmesi", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi SBE, 2005), Konya, s. 33. 96 Abuzer Pınar, Maliye Politikası Teori ve Uygulama, Ankara: Turhan Kitabevi, 2011, s. 330. 39 ilerleyerek diğer bir sorun olarak kendini hissettirmiştir. Yerli bankaları açık pozisyon kapatma telaşının yanında yabancılar da yılsonu hesaplarını kapatma çabası içinde olunca döviz talebi artmış, bu gelişme doğal olarak faizleri bir miktar yukarı tırmandırmıştır.97 Yaşanan bu krizler sonrasında bankacılık sektörünün daha sağlıklı bir yapıya kazandırılması ve sorunların kalıcı olarak çözülmesi için Mayıs 2001 tarihinde "Bankacılık Sektörünü Yeniden Yapılandırma Programı" uygulamaya konulmuştur. Program; 98 •Kamu bankalarının finansal ve operasyonel açıdan yeniden yapılandırılması • TMSF bünyesindeki bankaların en kısa sürede çözüme kavuşturulması, • Yaşanan krizlerden olumsuz yönde etkilenen özel bankaların sağlıklı bir yapıya kavuşturulması amaçlarını taşımaktadır. 2001 sonrasında yabancı sermayenin bankacılık sektörüne gelişi, banka satın alma, blok alım yoluyla nitelikli paya sahip olma ve İMKB‟de banka pay senetleri satın alma yoluyla olmuştur. Önceki dönemlerde ise, tarihsel gelişimde vurgulandığı gibi, katılım yolu veya örgütlenme formu, muhabirlik, şube açma, irtibat bürosu kurma, temsilcilik, mevcut şubeyi bağımlı banka şekline dönüştürme yolları ile olmakta idi. Bankacılık sektörünün kapılarının yabancılara yeniden açılarak yeniden yapılandırmanın başladığı 2001 yılından bugüne kadar birçok Türk bankasının hisseleri yabancı yatırımcılar tarafından satın alınmıştır.99 Bu dönemde Türk bankacılık sektöründe meydana gelen banka birleşmeleri, hisse devri ve blok halindeki satışlar aşağıdaki gibidir: 100 Demirbank Aralık 2000'de TMSF'ye devredilmiş ve Eylül 2001 yılında ise İngiliz kökenli HSBC'ye satılmıştır. 97 Ali İhsan Yiğitoğlu, "2001 Krizi Sonrası Dönemde Türkiye Ekonomisinin ve Bankacılık Sektörünün Değerlendirilmesi", Sosyo-Ekonomi Dergisi, Sayı: 1, 2005, s. 117. 98 İncekara, s. 114. 99 Soyluoğlu, s. 45. 100 Nur Işık, "Banka Birleşmeleri: Türkiye İçin Bir Değerlendirme", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi SBE, 2008), İstanbul, s. 77; Ayşe Arı, "Banka Birleşmeleri ve Satın Alınmalarının Ekonomik Olarak Değerlendirilmesi", (YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi SBE, 2007), İstanbul, s. 84; Sevil Özcan Kalkan, "Banka Birleşmeleri ve Devirlerinin Bankacılık ve Vergi Mevzuatı Açısından İncelenmesi", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, 2006), İstanbul, s. 28; BDDK,"Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler 2011", Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı, Sayı: 6, Aralık 2011. 40 Sitebank, Temmuz 2001 yılında TMSF'ye devredilmiş, Aralık 2001'de de Portekiz kökenli Millenium Grubu'nun sahibi Novabank A.Ş.' ye satılmıştır. Bankanın adı önce Bank Europa daha sonra da Millenium Bank olmuştur. Türkiye Ekonomi Bankası'nın %50 hissesi Şubat 2005 yılında BNP Baribas Grubu'na devir olmuştur. Dışbank‟ın Doğan Grubu‟na ait hisseleri, Hollanda-Belçika ortaklığı olan Fortis Grubu‟na satılmıştır. Koçbank 2006 yılında tüm hisseleri ile Yapı ve Kredi Bankası'na devir olmuştur. Garanti Bankası için, Ağustos 2005 yılında Doğuş Grubu ve General Electric eşit ortaklık üzerinde anlaşmaya varmışlardır. C Kredi ve Kalkınma Bankası'nın hisselerinin yarısından fazlası İsrail‟in en büyük bankalarından Bank Hapoalim‟e 13 Aralık 2005 tarihinde devredilmiştir. Finansbank‟ın % 46‟lık hissesi, 3 Nisan 2006 yılında Yunan kökenli National Bank of Greece‟e satılmıştır. Eurobank, Tekfenbank‟ın % 70‟lik hissesine 8 Mayıs 2006 tarihinde sahip olmuştur. Denizbank‟ın Zorlu Grubu‟nun elinde bulunan % 75‟lik hissesi, Fransa- Belçika kökenli bir kuruluş olan Dexia Bank‟a 30 Mayıs 2006 tarihinde satılmıştır. Şekerbank‟ın % 33,98 oranındaki hissesi, Kazakistan‟ın en büyük bankalarından olan Bank Turan Alem Grubu tarafından 22 Haziran 2006 tarihinde satın alınmıştır. MNG Grubuna ait olan MNG Bank‟ın % 91 oranındaki hissesi 4 Eylül 2006 tarihinde Lübnan merkezli Bankmed ve Ürdün merkezli Arapbank Plc tarafından 160 milyon ABD Doları bedelle satın alınmıştır. Banka halen faaliyetlerine Turkland Bank ünvanı altında devam etmektedir. Akbank‟ın % 20‟lik hissesi, 17 Ekim 2006 tarihinde ABD kökenli Citigroup tarafından satın alınmıştır. 41 ABD kökenli yatırım bankası Merrill Lynch, Tat Yatırım Bankası‟nın tamamını 31 Ağustos 2006 tarihinde satın almıştır. Oyak Grubunun sahibi bulunduğu Oyakbank‟ın hisselerinin tamamı 19 Haziran 2007 tarihinde Hollanda kökenli ING Bank‟a satılmıştır. Ülker Grubunun sahibi olduğu Family Finans Kurumu ve Boydak Grubunun sahibi olduğu Anadolu Finans Kurumu‟nun Ağustos 2005 tarihinde birleşmesiyle oluşan ve ünvanı Kasım 2005 tarihinde Türkiye Finans Kurumu olarak değiştirilen Türkiye Finans Katılım Bankası‟nın % 60‟lık hissesi, Suudi Arabistan kökenli bir kamu bankası olan National Commercial Bank‟a 17 Temmuz 2007 tarihinde satılmıştır. KKTC kökenli Özyol Grubu'nun sahibi olduğu Turkish Bank‟ın % 40 oranındaki hissesi, Kuveyt kökenli National Bank of Kuwait‟e 31 Temmuz 2007 tarihinde satılmıştır. Fortisbank 10 Şubat 2011 tarihinde bütün aktif ve pasifiyle Türkiye Ekonomi Bankası'na devredilmiştir. Eurobank-Tekfen ortaklığı, 2013yılında Kuveyt kökenli Burgan Bank tarafından devir alınmıştır. 42 Tablo 12 Türk Bankacılık Sektöründe 2000-2014 Yılları Arası Yapılan Yatırımlar Yıl Yatırım Yapılan Banka Yatırım Yapan Banka 2001 Demirbank A. Ş. HSBC Bank 2003 Sitebank A. Ş. Novabank 2004 Koçbank Unıcredito- Italıano SPA 2005 Türkiye Ekonomi Bankası A. Ş. BNP Baripas 2005 T. Garanti Bankası GE Capital Corporation 2005 Türk Dış Ticaret Bankası A. Ş. Fortis NV 2006 Finansbank A. Ş. National Bank of Greece SA 2006 Akbank A. Ş. Citibank Overseas Inv. 2006 Denizbank A. Ş. Dexia Participation Belgique SA 2006 Şekerbank A. Ş. Kazak Bank Turan Alem 2006 C Kredi ve Kalkınma Bank Hapoalim BM Bank 2006 Tat Yatırım Bankası A. Ş. Merrill Lynch European Asset 2007 Tekfenbank A. Ş. EFG Eurobank 2007 MNG Bank A. Ş. Bank Med ve Arap Bank 2007 Oyak Bank A. Ş. ING Bank 2007 Turkish Bank A. Ş. National Bank of Kuwait 2007 Türkiye Finans Katılım Bankası National Commercial Bank 2011 Fortis Bank A. Ş. Türkiye Ekonomi Bankası 2013 Tekfen Eurobank Burgan Bank A. Ş. Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği istatistikî verilerinden derlenmiştir. http://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/banka,-sube-ve-personel-bilgileri-/ (Erişim Tarihi: 14.11.2014). 43 Türk bankacılık sektörüne 2004 yılından sonra giriş yapan yabancıların orta ölçekli ve piyasanın belli bölümüne hizmet veren bankaları öncelikle tercih ettikleri söylenebilir. Ayrıca, geniş şube ağı ve yüksek müşteri potansiyeli olan bankalar da ilgi görmektedir. Yabancı sermayenin sadece kurumsal müşterilere hizmet eden yerli bankalara değil aynı zamanda bireysel ve konut kredilerinde deneyimi olan bankalara da yöneldikleri görülmektedir. Türk bankacılık sektörü Tablo 12'de yer alan yabancı bankaların yaptıkları yatırımlar sonucu hisse devir ve birleşme yoluyla sektörü şekillendirmiştir. Bu sayede sektörde faaliyet gösteren toplam banka sayısı 2008 yılı itibariyle 49 adet olmuştur. Bu sayıyı; mevduat bankaları 32 adet, kalkınma ve yatırım bankaları 13 adet ve katılım bankaları 4 adet olmak üzere oluşturmuştur.101 Tablo 13 Türk Bankacılık Sektöründe Yabancı Bankaların Banka, ġube ve Personel Sayıları (2001-2014) Banka ġube Personel Banka ġube Personel Sayısı Sayısı Sayısı Sayısı Sayısı Sayısı 2001 15 233 5.319 2008 17 2.034 40.567 2002 15 206 5.416 2009 17 2.062 39.676 2003 13 209 5.481 2010 17 2.096 42.013 2004 13 209 5.880 2011 16 1.938 37.047 2005 13 393 10.610 2012 13 2.012 38.772 2006 15 1.072 25.794 2013 16 2.044 39.883 2007 18 1.741 36.707 2014* 18 2.998 56.724 Yıl Yıl Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği istatistiki verilerinden derlenmiştir. http://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/banka,-sube-ve-personel-bilgileri-/ (Erişim Tarihi: 14.11.2014). *2014 yılına ait veriler Haziran ayı itibari iledir. 101 Münür Yayla, Yasemin Türker Kaya ve İbrahim Erkmen, Bankacılık Sektörüne Yabancı GiriĢi: Küresel GeliĢmeler ve Türkiye, BDDK, ARD Çalışma Raporu, 2005, s. 35-36. 44 Tablo 13'de Türk bankacılık sektörü içinde hisse devri veya birleşme ile faaliyet gösteren yabancı bankaların banka, şube ve personel sayıları gösterilmiştir. Tabloda dikkati çeken banka sayısı dalgalanmalar gösterirken, şube ve personel sayısındaki sürekli artıştır. Özellikle personel sayısı bankacılık sektörü içinde 2001 yılından itibaren bir artış göstermiştir. Tablo 14 Türk Bankacılık Sektörü Ġçinde Yabancı Bankaları Aktif Yapısı Yabancı Bankaları Yıl Toplam Aktifleri (Milyon TL) Bankacılık Yabancı Sektörünün Bankaların Toplam Aktifleri Sektördeki Payı (Milyon TL) (%) 2002 6.624 212.675 3.1 2003 6.993 249.750 2.8 2004 10.419 306.452 3.4 2005 20.642 396.970 5.2 2006 59.152 484.857 12.2 2007 84.176 561.172 15.0 2008 104.798 705.871 14.3 2009 107.488 833.728 12.9 2010 135.840 1.006.667 13.5 2011 158.291 1.217.695 13.0 2012 178.551 1.228940 13.0 2013 239.948 1.732.420 13.9 Kaynak:BDDK, http://www.bddk.org.tr/WebSitesi/turkce/Raporlar/Finansal_Piyasalar_Raporlari.aspx *Veriler 2013 yılının son çeyreğine aittir. 45 Tablo-14'e göre Türk bankacılık sektöründe yabancı sermayeli bankaların aktifleri, 2002 yılından 2013 yılının son çeyreğine kadar tutar olarak artış göstermiştir. Fakat bu artış Türk bankacılık sektöründeki artışa paralel olarak seyretmiştir. Tabloda görüleceği üzere 2008-2009 yılları arasında bankacılık sektöründeki yabancı bankaların toplam aktiflerinin büyüklüğü arasında fark olmamasında yaşanan ekonomik krizin etkili olduğu söylenebilir. Yabancı sermayeli bankaların sektördeki aktif payları 2007 „de % 15 iken 2008‟de % 14,3‟e, 2009 da ise % 12,9‟a gerilemiştir. Yabancı bankaların aktifleri tutar olarak artmasına rağmen sektörün %‟lik dilimlerinde gerçekleşen söz konusu gerileme sektörün aktif toplamının daha hızlı artmasından kaynaklanmaktadır. 2.4.Yabancı Sermayenin Türk Bankacılık Sektörüne GiriĢinin Temel Nedenleri 1980 yılı ve sonrası Kambiyo Mevzuatındaki serbestleşme, ekonominin serbest piyasa koşullarına adaptasyonunu sağlama çabaları, gelişmekte olan ve istikrar sağlamaya çalışan bir Türkiye ekonomisi yaratmak için hazırlanan düzenlemeler yabancı sermaye girişini arttırmıştır. Tüm yapılan bu düzenlemeler ile 1980 sonrasında Türkiye yabancı sermayeli bankalar için yeni ve karlı bir pazar haline gelmiştir. Diğer taraftan gelişme hızı yüksek olan ülkemizin gelişimin finanse edecek bir dış kaynak ihtiyacı doğmuştur. Dünyadaki sermaye hareketlerinin serbestleşmesiyle beraber Türkiye bankacılık sektörü de finansal serbestleşmeye açılmıştır.102 Finansal liberalleşme ile birlikte Türkiye, yaşadığı krizler, büyümenin finansmanı, borç yüklerinin ağır basması gibi nedenlerle yabancı sermaye girişine kapılarını açmıştır. Gelişmekte olan tüm ülkelerde olduğu gibi, ülkemiz de ekonomik konjonktürdeki iyileşmeyle birlikte artan miktarda yabancı sermaye çekmeye başlamış, özellikle bankacılık sektöründe yabancı sermayeye olan ilgi yakın geçmişte önemli bir yükseliş göstermiştir. Yaşanılan krizlere rağmen yabancı sermayenin girişinde; piyasa beklentilerinin olumlu olması, enflasyon ve faiz oranlarındaki düşüş trendi, bankaların özkaynaklarında artış ve uluslararası piyasalardan borçlanma olanakları gelmektedir. Bunun doğal bir sonucu olarak yerli sermaye kontrolündeki 102 Dilek Demirhan, "Bankacılık Sektöründe Yabancı Sermaye Yatırımları ve Türk Finans Sistemi Üzerine Etkileri", (Doktora Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008), İzmir, s. 103. 46 bankalarda yabancı ortaklık paylarının artışıyla paralel, yabancı sermaye kontrolündeki bankaların da sektördeki payları yükselmiştir.103 1998 yılında yabancı sermayeli bankaların Türkiye‟ye geliş nedenlerini araştırılmış ve yabancı bankaların Türkiye‟ye gelişlerini etkileyen en önemli faktörün yeni iş fırsatları olduğunu saptanmıştır. Yeni iş fırsatlarından sonra ise bankacılık sektöründeki kar olanakları yabancı bankaları ülkemize çeken önemli bir faktör olarak ortaya çıkmıştır. Diğer faktörler ise önem sırasına göre merkez ofis veya ana ülkeye finansal destek sağlamak, bankalar arası rekabeti dengeleme ve müşteri ilişkilerini koruma olarak sayılabilir. Yasal avantajlar ise yabancı bankalar için motive etme gücü en düşük faktör olarak belirlenmiştir. Yabancı bankaları Türk bankacılık sektörüne yatırım yapmaya yönelten diğer önemli bir faktör de, bankacılık sektörünün gelecek dönemdeki yüksek büyüme potansiyeli olmuştur. Söz konusu büyüme potansiyelini gösteren en önemli göstergeler, Türkiye‟nin demografik yapısı ile ekonomik büyümesi ve bunun sonucunda ortaya çıkacak bankacılık hizmetlerine olan talebin yüksekliğidir.104 Son yıllarda Türk Bankacılık Sektörü‟ne yabancı banka girişlerinin artmasının nedenlerine bakıldığında, 2000 ve 2001 yılında yaşanan krizlerden sonra uygulamaya konulan Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı çerçevesinde yapılan reformlar ve sonucunda elde edilen kazanımlar ile sağlıklı bir yapıya kavuşan sektörün sunduğu kar olanaklarının önemli rol oynadığı görülmektedir. Bankacılık sektörüne özgü bu faktörlerin yanı sıra, Türk ekonomisinin makroekonomik göstergelerinde yaşanan iyileşme ve istikrar ile geleceğe yönelik olumlu beklentiler de, yabancı yatırımcıların Türk bankacılık sektörüne yönelmesinde katkıda bulunmuştur.105 103 Müge İşeri, Meltem Ulusan, "Ülkemiz Bankacılık Sektöründe Yabancı Bankaların Yeri", Muhasebe ve Finansman Dergisi, Sayı: 33, 2007, s. 132. 104 Mustafa Ünver, "Türkiye'den Seçilmiş Makroekonomik Göstergelere Yabancı Banka Girişlerinin Olası Etkileri", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Dumlupınar Üniversitesi, 2007), Kütahya, s. 21. 105 Mete Bumin, Türk Bankacılık Sektöründe Yabancı Bankalar, Ankara: Turhan Kitabevi, 2007, s. 125. 47 Yabancı bankaların ülkemizi tercih etme nedenlerinden bir diğeri de bankacılık sektöründeki düşük penetrasyon oranlarıdır. Penetrasyon oranı dediğimiz oran; nüfusun ne kadarının bankacılık hizmetlerinden yararlandığını, banka müşterisi olduğunu göstermektedir. Ülkemizde nüfusun önemli bir bölümünün kırsal alanda yaşıyor olması ve henüz banka hesapları bulunmayan genç nüfusun fazlalığı, anılan oranın düşük kalmasına sebep olmaktadır.106 Türk bankacılık sektöründe yabancı sermayenin artışında yabancı bankaların paylarının artmasının etkili olduğu yapılan çalışmalar neticesinde ortaya çıkmış bir sonuçtur. Fakat yabancı bankaları yatırım yapmaya yönelterek sermaye girişini etkin kılan faktörler değişiklik göstermektedir. Yabancı bankalar birer şirket olarak karlarını en yüksek seviyeye çıkarmak amacıyla kar olanağı en yüksek olan ülke bankacılık sistemlerine yatırım yapmaktadırlar. Yabancı sermaye yatırımcısının bir ülkeye sermaye yatırımı yaparken aradığı koşullar arasında; kar sağlama, piyasayı elinde tutma amacı ve kalkınmakta olan ülkedeki hammaddeleri kontrol altında tutarak bunları işleyip dünya pazarına sunma en temel olarak yer almaktadır.107 Gelişmekte olan ülkelerin ise en büyük sorunları sermaye ve teknolojinin yeterli olmamasıdır. Düşük satın alma gücü ve iç tasarruflardaki noksanlıklar ve döviz darboğazı yerli sanayinin gelişimini ve rekabet gücünün artmasını önlerken, gelişmiş ülkelerin standartlarına nazaran esnek mevzuat, ucuz işgücü ve başka uygun şartlar da yabancı sermaye için uygun bir ortam hazırlamaktadır. Hem kıt sermayenin çok sayıda ülkece paylaşılmak istenilmesi, hem de yabancı sermayenin ülke ekonomisine ve gelişmesine yaptığı katkıların zamanla daha çok anlaşılmaya başlanılması sebebiyle, ülkeler bugün yabancı sermayeden aldıkları payı yükseltebilmek için, her geçen gün çok daha cazip şartlar hazırlamaya çalışmaktadır. 108 Bir ülke yöneticileri veya özel banka sahipleri; finansal kriz, sermaye yetersizliği, likidite eksikliği, rekabet yetersizliği gibi birçok ihtiyacını karşılamak amacıyla en son kredi mercii olarak yabancı bankalarla, bankalarının hisselerini satmak veya bir banka birleşmesi yolunu tercih etmek zorunda kalabilir. Böyle bir finansal kriz dönemlerinde yurtiçi yatırımcılar veya bankalar bu sorunlu bankalara yatırım yapmak istemeyebilirler. Dolayısıyla diğer bir alternatif olan 106 Karacaoğlan, s. 86. Ercan Demir, "Yabancı Sermaye Yatırımları ve Türkiye", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi SBE, 1999), Sakarya, s. 9. 108 Suna Oksay, "Çokuluslu Şirketler Teorileri Çerçevesinde, Yabancı sermaye Yatırımlarının İncelenerek, Değerlendirilmesi", DıĢ Ticaret MüsteĢarlığı Dergisi, Ocak 1998, Sayı: 8, s. 113. 107 48 yabancı bankalarla görüşmeler yapabilirler. Diğer taraftan, yabancı bankalar açısından düşünüldüğünde ise; yabancı bankalar, özellikle uluslararası bankacılık yapan bankalar, hem dünya bankacılık sektöründeki paylarını ve güçlerini arttırmak isteyebilirler hem de ekonomik anlamda dibe vurmuş ekonomilerin bankacılık sektörüne girerek ekonominin genişleme dönemlerinde karlarını arttırmak isteyebilirler. Ancak karlı olmayacağını düşündükleri ekonomilere veya bankacılık sektörüne girmeye pek de istekli olmayabilirler. Yabancı banka girişleri için bazı özellikler dikkate alınmaktadır. Yani yabancı banka girişlerini destekleyen ve olumsuz etkileyen unsurlardan bahsedebiliriz.109 - Yabancı Banka Girişlerini Destekleyen Unsurlar110 Uluslararası sermaye hareketlerinin daha kolaylıkla gerçekleşebilmesi, Sektörün uluslararası sisteme daha kolay entegre olması, Türk bankalarının dış piyasalara erişiminin kolaylaşması, Kredi değerlendirilmesi gibi konularda bilgi birikiminin ve diğer teknolojilerin ülkemize daha kolaylıkla girişinin sağlanması, Sektörde verimliliğin artması, Kurumsal yönetişim ve risk yönetimi bakımından yabancı bankaların öncü rol üstlenmesi, Finansal hizmetlerdeki çeşitliliğin ve kalitenin yükselmesi, Hisseleri borsada alınıp satılan Türk bankalarının piyasa değerlerinin, olması gereken gerçek seviyelere çıkabilmesi, Sermayenin vergilendirilmesinde liberal politikalar izlenmesi, vergi indirimlerinin ve yatırım teşviklerinin ekonomide etkin olması gibi unsurlar söz konusudur. Yabancı sermayenin girişini cazip kılan bu unsurlardan sermayenin vergilemesi ile ilgili olanı çalışmamda esas alınarak ayrıntılı olarak irdelenecektir. Yabancı bankanın sermaye yatırımı yapacağı ülkeden beklentileri yukarıdaki gibi iken, yatırım yapılacak olan ülkenin de yatırımcıdan beklentileri mevcut olup aşağıdaki gibi sıralanabilir: 111 109 Tezer Öçal ve Faruk Çolak, Finansal Sistem ve Bankalar, Nobel Yayıncılık, Kasım 1999, s. 220. Işık, s. 114. 111 Çakar, s. 21. 110 49 Ülkeye yabancı sermaye girişini artırmaları, Yatırımlar dolayısıyla ekonomik büyümeye şekil vermeleri, Uluslararası ticareti geliştirmeleri, Tasarruf teşviki sağlamaları, Yabancı doğrudan yatırımın artmasına yardımcı olmaları, Uluslararası ve bölgesel finansman faaliyetlerinin geliştirilmesi, Bankacılık teknolojisine öncülük ederek ürün, hizmet, verimlilik, otomasyon alanında rekabet sağlamak gibi beklentilerde bulunabilir. Sonuç olarak yabancıların Türkiye‟yi karlı bir pazar olarak görmeleri, yabancı bankalarla ulusal bankaların ortak iş yapma imkânı bulma arayışlarını da artırmış ve ulusal pazarı çekici kılmıştır. Yabancı bankalar, finansal liberalizasyon sonrası ülkenin uluslararası para ve sermaye piyasalarına entegre olma gereksinimini karşılamak suretiyle yüksek kar marjıyla çalışarak bu değişim sürecinden yararlanmak istemişlerdir. Ayrıca ülkenin bulunduğu coğrafi yapısı, Avrupa ve Ortadoğu arasında bir köprü olması, ülkenin büyüklüğü ve demografik yapısı da göz önüne alındığında ülkeyi çekici kılan faktörler daha da netleşmektedir. 2.5.Türk Bankacılık Sektörüne Yabancı Sermaye GiriĢinin Makroekonomik Faktörlere ve Türkiye Ekonomisine Etkisi Çalışmamın bu bölümünde Türk bankacılık sektörüne yabancı sermaye girişinin özellikle 2000 ve sonrası dönemde makroekonomik faktörler ve Türkiye ekonomisine olan etkileri ele alınacaktır. Türk bankacılık sektörüne giren yabancı sermayenin, Türkiye ekonomisine olan etkisi ekonomik istikrar ve büyüme, istihdam, verimlilik ve rekabet, etkinlik, tasarruf ve yatırımlarla bağlantılı olarak değerlendirilecektir. 2.5.1.Yabancı Sermaye ve Makroekonomik Faktörler Makroekonomik faktörlerden ekonomik büyüme ve istikrar, verimlilik, rekabet, istihdam ve ödemeler dengesinin Türkiye bankacılık sektörüne yabancı sermaye girişi ile ne gibi etkiler doğurduğu bu kısımda anlatılacaktır. 50 2.5.1.1.Ekonomik İstikrar ve Büyüme Üzerine Etkileri Türk bankacılık sektörüne yabancı sermaye girişinin makroekonomik faktörlere etkisinden önce ekonomik büyüme kavramının ne anlama geldiğine açıklık getirmek gerekmektedir. Peterson'a göre ekonomik büyüme; "Ülkenin uzun dönemde üretim ölçeğinin genişlemesi veya daha üretken kullanılması sayesinde kişi başına düşen milli gelirdeki artıştır."112 Ekonomik büyüme uzun dönemde daha çok arz cephesinde belirlenmektedir. Ülkenin üretim olanakları eğrisinin dışarıya veya uzun dönem arz eğrisini sağa doğru kaydıran sebepler ekonomik büyüme teorilerinin konusunu oluşturmaktadır. Dolayısıyla hükümetlerin, üretim faktörlerinin verimliliklerini arttırıcı eğitim ve teknoloji politikaları ve fiziki sermaye stokunu arttırıcı altyapı yatırımları da yeni ekonomik büyüme teorilerinin konusunu oluşturmaktadır. Ekonomik büyümede temel belirleyiciler; işgücünün kalitesi ve miktarı, doğal kaynakların miktarı ve kalitesi, reel sermayenin miktarı ve kalitesi, toplumun teknolojik seviyede gösterdiği başarı olarak sıralanmaktadır. Bir ekonomide üretimin ve kişi başına gelirin artması diğer bir ifadeyle niceliksel yapının değişmesi olarak tanımlanan büyüme kavramı çoğu zaman kalkınma kavramıyla ilintili olduğundan birlikte kullanılmaktadır. Şöyle ki; iktisadi ve sosyo-kültürel yapıda meydana gelen değişme ve yenileşme az gelişmiş bir toplumda kalkınmanın bir göstergesi iken büyüme kuramları kalkınmış gelişmiş ekonomileri model olarak almaktadırlar. Bu nedenle büyüme süreci gerek gelişmiş gerekse az gelişmiş ülkeleri yakından ilgilendirmektedir.113 Ekonomik büyüme en geniş açıdan bir ekonominin toplam üretim, toplam yatırım, toplam ithalat ve toplam ihracat gibi temel göstergelerin, istihdam ve üretim kapasitesi ile ilgili olarak bir dönemden bir döneme artması şeklinde tanımlanabilir.114 Her ekonominin birincil önceliği, gelişme, kişi başına düşen geliri artırarak halkın ekonomik refah düzeyini yükseltmektedir. Refah düzeyinin artması ise 112 Wallace C. Peterson, Gelir, Ġstihdam ve Ekonomik Büyüme, Talat Güllap (çev.), Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yayınları, Yayın No: 763, 1994, s. 489. 113 Berna Hızarcı, Kamu Harcamaları ve Ekonomik Büyüme İlişkisinin Wagner Kanunu ile Analizi, (YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi SBE, 2007), Zonguldak, s. 24. 114 Karacaoğlan, s. 109. 51 ekonominin büyümesi ile mümkün olmaktadır. Bu anlamda, yüksek büyüme hızları bir ekonomide başarının, düşük büyüme ise başarısızlığın göstergesi olarak değerlendirilmektedir. Diğer bir deyişle, eksik istihdam durumunda fiili milli hâsıla, potansiyel milli hâsılanın altında olduğundan, refah kaybı söz konusu olmaktadır.115 Bu bağlamda Türkiye ekonomisine baktığımızda, ekonomide meydana gelen konjoktürel iyileşmeler Türk bankacılık sektörünü, yabancı yatırımcılar için ilgi odağı haline getirmiştir. Bu ilgiye paralel olarak sektör içinde yabancı varlık sayısında artış gözlenmiştir. Sektöre yabancı banka vasıtasıyla yabancı sermaye girişinin, Türkiye ekonomisini nasıl etkileyeceği sorusunu gündeme getirmiştir. Türk bankacılık sektöründe yabancı bankaların varlık payının giderek artması, pazarladıkları kredi miktarında da artışa sebep olmuştur. Sektördeki yabancı payının hızla artması yani yabancı banka girişlerindeki artış, yatırımların ve tüketimin daha rekabetçi fiyatlarla ve uygun koşullarda finanse edilmesine imkân sağlayarak yatırımları ve GSYH‟yı arttıracaktır. 116 Yabancı bankaların girişi ile artan kredi miktarı Türk bankacılık sektörünü dış şoklara karşı daha dirençli hale getirmiştir. Türk bankacılık sektöründe 2000 öncesi döneme baktığımızda bankalar, elde ettikleri karların büyük bir kısmını devlet borçlanma kâğıtlarına yatırım yaparak değerlendirmiştir. Bu da ekonomik kırılganlığı artırıcı bir durum yaratmıştır. Fakat sonrası dönemde devlet kâğıtlarına yatırımın dışında gerçek bankacılık fonksiyonu olan kredilendirme işlevi yerini bulmuş yabancıların da gelmesiyle ekonomide istikrarın sağlanması mümkün olabilmiştir.117 2000 sonrası döneme baktığımızda, yabancı bankaların Türk bankacılık sistemine katılımları Türkiye ekonomisinde sıcak para etkisi olarak bilinen etkininde azaltılmasında etkin rol almıştır. Sıcak para, sermaye hareketlerindeki dalgalanmalara aşırı kırılganlık gösteren, kar olanaklarının yüksek olduğu dönemde ekonomiye dâhil olan paradır.118 115 Recep Tarı ve Funda Sera Kumcu, "Türkiye'de İstikrarsız Büyümenin Analizi", Kocaeli Üniversitesi SBE Dergisi, Sayı. 9, 2005, s. 156. 116 Cüneyt Koyuncu, Duygu Şahan, "Türkiye'de Yabancı Bankaların Varlığının Yatırım ve GSMH Üzerindeki Etkisinin Analizi", Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:30, Ağustos 2011, s. 263. 117 Kamil İstem Ayçetin, "Türkiye'de 1980 Sonrası Yatırımların Yönü ve Ekonometrik Model Çalışması", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi SBE, 2007), İstanbul, s. 71. 118 Oruç Bora, “Finansal Sistemlerin Ekonomik Kalkınma ve Krizler Üzerindeki Etkileri-Türk Sermaye Piyasaları”, Ankara: Sermaye Piyasası Kurulu Yayınları, 2002, s. 25. 52 Ülke ekonomisine giren toplam yabancı sermayenin, 2000 yılı sonrasında Türk bankacılık sektörü içindeki payı ve makroekonomik göstergelerle olan ilişkisi aşağıdaki tabloda dönemler halinde gösterilmiştir. Tablo 15 2000 Sonrası Makroekonomik Göstergelerin GeliĢimi Yıllar GSYH GSYH (MilyarTL) Büyüme Hızı (%) 2001 240,8 6,4 2002 350,5 -5,7 2003 454,8 5,3 2004 559,0 9,4 2005 648,9 8,4 2006 758,4 6,9 2007 843,2 4,5 2008 950,1 0,9 2009 953,0 -4,7 2010 1098,7 9,2 2011 1298,1 8,5 2012 1416,8 2,2 2013 1559,3 4,0 2014* 1719,0 3,0 Toplam Toplam Ġthalat Ġhracat (Milyar$) (Milyar$) 41,7 51,6 69,3 97,5 116,8 139,6 170,1 201,0 141,0 153,3 240,3 236,3 251,2 179,0 31,7 36,1 47,3 63,2 73,5 85,5 107,2 132,0 102,1 113,3 134,1 152,5 153,5 118,2 Bankacılık Sektöründeki Toplam Yabancı Sermaye (Milyar$) 3,3 1,1 1,8 2,8 10,1 20,2 22,1 18,2 8,4 9,0 16,0 13,0 11,0 Kaynak: Tablodaki veriler BUMKO, TUİK ve DPT'den derlenerek elde edilmiştir. *2014 verileri II. çeyrek verileridir. Bankacılık sektörüne yabancı sermaye girişi, doğrudan yabancı sermaye içine girmektedir. Özellikle 2000 sonrasında doğrudan yabancı sermaye yatırımları büyük öneme sahiptir. 2001 yılında sektöre giren doğrudan yabancı sermaye miktarı 3,3 milyon$ iken, büyüme oranı %6,4 olarak gerçekleşmiştir. 2001 sonrası dönemde Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla(GSYH) oranları sürekli bir artış halinde iken, GSYH büyüme hızı ise dalgalanmalar halinde seyir etmektedir. 2009 yılında meydana gelen kriz nedeniyle büyüme hızı negatif bir al almıştır. Büyüme hızındaki bu dalgalanmaya rağmen yabancı sermaye girişi yıllar itibari ile sektöre girişini sürdürmüştür. Yıllar itibari ile ithalatın ve ihracatın sürekli artması, dış ticaret açığımızı da giderek artırmıştır. 53 2001 yılından sonra büyüme hızının sürekli artış gösterme nedeni "Güçlü Ekonomiye Geçiş ve Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı"dır. 2001 krizi sonrası artma eğilimine giren büyüme hızı, 2008 yılının son çeyreğinde hız kesmiştir. Özetle, Türkiye‟ye gelen yabancı sermaye yatırımları, büyüme ile karşılıklı etkileşim içindedir. Bazı yıllarda yabancı sermayenin büyümeyi olumlu yönde etkilediği görülürken, bazı yıllarda ekonomik daralmadan kaynaklanan yabancı sermaye düşüşleri meydana gelmiştir. Büyüme hızının nispeten düşük olduğu yıllarda yatırım oranlarında nispi olarak düşük seviyede artış göstermiştir. Ülke ekonomisi içerisinde yabancı sermaye yatırımlarının artması ekonomide büyümeyi beraberinde getirmiştir. Türk bankacılık sektörüne yabancı sermaye girişinin ekonomik istikrara etkisinden bahsederken bu ilişkiyi istikrarı artırıcı ve istikrarı azaltıcı olarak ele almak gerekmektedir. Türk bankacılık sektörüne yabancı sermaye girişinin istikrara olan etkisinden söz etmek için sektörün krediler ile olan bağına bakmak gerekmektedir. Yabancı sermaye girişinin ekonomik istikrarı artırıcı etkisi, yabancı bankaların Türk bankacılık sektörüne katılımında daha istikrarlı bir kredi kaynağı yaratmaları ve bankacılık sektörünün dış şoklara karşı direncinin artacağı beklentisidir. Bu beklenti, yabancı bankaların açacakları hizmet birimleri vasıtasıyla, ihtiyaç duyulması halinde ek bir fonlama ve sermaye katkısında bulunacakları varsayımına dayanmaktadır. Bunun dışında yabancı bankaların istikrar etkisinin belirleyicisi bir diğer faktör olarak da, bu bankaların finansal istikrarı bozucu sonuçlar doğuran, ilişkili kredilendirme olarak bilinen ve bankalarda kredi riski doğurucu işlemlerden uzak durmaları gösterilmektedir. Yabancı sermaye girişinin ekonomik istikrarı artırıcı bir diğer etkisi ise, bankacılık sektörüne yeni girmiş olan bir yabancı banka sektörün denetimi ve risk yönetim teknikleri açısından üst düzey bilgiye sahip olduğundan yatırım yaptıkları ülkede finansal istikrar katkı sağlamaktadır. 119 Yabancı sermayenin finansal istikrarı azaltıcı etkisi ise, kriz ortamlarında yabancı bankaların çok ihtiyaç duyulan bir zamanda fon sağlayacağı görüşü yaygın olsa da, bunun tersi bir görüşü de göz ardı etmemek gerekmektedir. Yabancı bankalar gelişmekte olan ülkelere daha zayıf bağlarla bağlı ve yerel bankalardan daha geniş iş fırsatlarına sahip olduklarından dolayı, söz konusu 119 Mukaddes Kesemen, "Bankacılık Sektöründe Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Türkiye Örneği", (YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi SBE, 2009), Isparta, s. 102. 54 bankaların daha hassas ve vefasız olmaları olası görülmektedir. Bu yüzden bu bankaların kendi ülkelerinden şokları getirme potansiyeli vardır. Diğer bir ifadeyle, yabancı bankalar ekonomik şoklarda kendi ülkesinden ev sahibi ülkeye doğru bir risk taşıyıcı gibi davranmaktadırlar. Yabancı bankalar yerel ekonomide herhangi bir kırılganlık tespit ettikleri zaman yüksek risk ortamından kaçınmak ve elde edilen karı realize etmek amacıyla genellikle fonlarını geri çağırma yoluna gitmektedirler. Bu durum zaten kırılgan bir durumda olan yerel ekonominin daha da kötüleşmesine sebep olmaktadır.120 2.5.1.2.İstihdama Etkisi Herhangi sektörde faaliyet gösteren bir firma ve yabancı sermaye girişi ile faaliyette bulunan bir yatırımcı, yatırım yaptığı ülkenin işgücünden yararlanarak istihdama katkı sağlamaktadır. İşsizlik oranların yüksek olduğu bir ülke, bu işsizliği kendi imkânları ile giderecek yatırımlar yapmaya gücü yetmediğinden dolayı, yapılacak olan yabancı sermaye yatırımları istihdamı artırıcı bir etki yaratmaktadır. Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı bankalar Dünya çapında gelişmiş şube ve temsilcilik ağıyla tanınmış bankalar olarak bilinmektedir. Sahip olduğu yüksek teknoloji kalitesiyle de az personelle yüksek performans sergilemektedir. Bu durum da yatırım yapılacak ülke açısından bir avantaj olarak değerlendirilmektedir.121 Diğer ülkelere göre Türkiye'de işgücü maliyetlerinin düşük olması yeni istihdam alanlarının yaratılmasına olanak tanımaktadır. Yabancı bankalar yarattıkları yeni istihdam alanlarının yanı sıra aynı zamanda Türk bankacılık sektörünün eğitimi konusunda da destek olmaktadırlar. İstihdam ettikleri çalışanlarının bankacılık birikim ve tecrübelerini de artırmaktadırlar. Fakat bu durum ilk etapta bankacılık sektöründe kalifiye eleman sıkıntısı yaratmakta olup, uzun vadede bankacılık sektöründe birikimli ve tecrübeli işgücü sağlamaktadır. 122 Faizlerin yükselmesi ve finans sektöründeki düzenlemeler sonucu, üretim ile ekonomi arasındaki bağ 120 Pelin Ataman Erdönmez,"Finansal Gelişmekte Olan Ülkelerde Yabancı Bankalar", T. B.B. Bankacılık ve Araştırma Grubu, Bankacılık Dergisi, Sayı: 51, s. 66. 121 Ahmet Algan, "Bankacılık Sektöründe Uluslararasılaşma Süreci ve Koçbank Örneği", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi SBE, 2008), Ankara, s. 122. 122 Aksoy, s. 44. 55 zayıflamış ve üretim olmaksızın kazanç sağlanması istihdamı ve sosyal dengeyi bozmuştur. 123 Tabloda bankacılık sektörü toplam istihdam oranı içinde yabancı bankaların istihdama katkısı verilmiştir. Tablo 16 Bankacılık Sektörü Toplam Ġstihdamı Ġçinde Yabancı Banka Ġstihdamının Payı Yıllar Toplam Ġstihdam Yabancı Bankaların Toplam Ġstihdamı 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014* 137.342 123.271 123.249 127.163 132.258 143.143 158.534 171.598 172.402 178.510 181.418 186.120 197.263 198.894 5.242 5.416 5.481 5.880 10.610 25.794 36.707 40.567 39.676 42.013 37.047 38.793 44.159 44.012 Yabancı Bankaların Ġstihdamdaki Payı(%) 3.82 4.42 4.43 4.63 8.02 18.01 23.15 23.65 23.02 23.54 20.43 20.84 22.38 22.12 Kaynak: TBB'ce yayınlanan yıllık verilerden derlenmiştir. http://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/banka,-sube-ve-personel-bilgileri-/ (Erişim Tarihi: 14.11.2014). *2014 yılına ait veriler II. çeyrek verileridir Türk bankacılık sektörü içinde istihdam edilen kişi sayısı 2002 yılı haricinde sürekli bir artış göstermiştir. 2002 yılında bir azalma gösterme sebebi ise kriz sonrası toparlanma döneminin etkisinden kaynaklanmaktadır. Yabancı bankalarda istihdam edilen kişi sayısı da buna paralel olarak dalgalanma göstermiş olmasına rağmen genel de istihdam edilen personel sayısındaki artış dikkatleri çekmektedir. Yabancı bankalarda istihdam edilen kişi sayısının sürekli artış göstermesi, yabancı bankaların sektörde şube veya temsilcilik açarak faaliyetlerini devam ettirmesidir. Türk bankacılık sektöründe özellikle 2005 yılından itibaren sektörde yabancı sermaye payının artması hem sektörün aktif büyüklüğünün hem de şube ve personel sayısında olumlu etkiler yaratmıştır. Satılan veya devir olan bankaların bilançolarında meydana 123 Okan Güray Bülbül, Furkan Emirmahmutoğlu, "Yabancı Sermaye Yatırımlarının İstihdama Etkisi: Türk Bankacılık Sektörü Örneği", Gazi Üniversitesi Ġ. Ġ. B. F. Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 12, 2005, s. 218. 56 gelen değişim sektörün büyümesine paralel olarak, bankaların şube ve personel sayılarında da artış sağlamıştır. Personel ve şube bazındaki bu artış da istihdama olumlu etki yapmıştır. Sonuç olarak; her ne kadar tabloda bankacılık sektörüne yabancı sermaye girişinin istihdamı artırdığı gözlemlense de, yabancı sermaye yatırımlarının kesin olarak istihdamı artırdığı söylenememektedir. Bu noktada yatırım yapılan ülkeye sermayenin geliş amacı önem arz etmektedir. Yabancı yatırımlar bankacılık sektörüne satın alınmalar yoluyla girmekte ise istihdama yapacağı etki negatif veya sınırlı olabilir. Özelleştirmeler şeklinde gelen yabancı sermaye de buna benzer etkiler yaratmaktadır. Sonuç olarak yabancı sermaye yatırımının hiç yapılamamış olduğunu düşünürsek, faaliyetine son verilecek olan istihdam alanı ortaya çıkacağını göstermektedir.124 2.5.1.3.Verimlilik ve Rekabet Etkisi Yabancı bankaların Türk bankacılık sektörüne girmesiyle faaliyet gösterdikleri sektörde hem müşterilerine daha iyi bir teknoloji, hem de daha çeşitli ürünleri sunarak verimliliğe katkı sağlarken, bu piyasalarda rekabeti artırması suretiyle bankacılık faaliyetlerini teşvik ederek verimlilik artışı sağlamaktadır. Yabancı bankalar gelişmiş ürün ve hizmet olanakları ile yerel piyasaların en karlı işletmelerine hizmet sunarken, yerel bankalar finansal açıdan daha riskli firmalara yönelmek zorunda kalmaktadırlar. Bu bağlamda, yerel işletmelerin finansal hizmetlerden yararlanma imkânlarının kısıtlı olması, yabancı bankaların finansal istikrara olan katkılarını tartışmalı hale getirirken, söz konusu bankaların karlı firmalara hizmet etmesi, riskli işletmelerin yerli bankalara kalması, yabancı bankaların verimliliğe olan etkilerini de tartışmalı hale getirmektedir.125 Bankacılık sektöründe verimlilik kavramı içerisinde; ürün çeşitliliği, ölçek ekonomisi, yabancı bankaların piyasaya girişi, satın alma ve birleşmeler, çevresel ekonomik koşullar, rekabet koşulları, müşteri portföyü, teknolojik gelişim, operasyonların merkezileştirilmesi, süreçlerinin yapılandırılması, alternatif dağıtım kanalları(ATM, POS, Kredi ve Bankamatik Kartı), gelir ve gider dengesi gibi 124 Faruk Cömert, "İstihdam Sorunu ve Yabancı Sermaye", Hazine Dergisi, Sayı: 13, Ocak 2004, s. 4. Ayaydın ve Berberoğlu, s. 68. 125 57 faktörleri dikkate alabiliriz. Verimlilik, yabancı sermayenin ve yabancı bankaların gelişmekte olan ülkeye girişleriyle getirdikleri yeni, kaliteli ve çok sayıdaki finansal ürünlerle, teknolojiyle, bilgi ve tecrübenin yansıtılmasıyla ve yabancı bankalarla yerel bankaların rekabete girmesiyle sağlanabilmektedir. Türk bankacılık sektörünün verimliliği yabancı banka girişiyle birlikte Alternatif Dağıtım Kanalları(ADK) adı altında toplanan finansal ürünleri ile birlikte değerlendirilmektedir. Yabancı bankaların verimliliğe olan katkısı bu finansal ürünler(ATM, POS, Kredi Kartı, Banka Kartı ve İnternet Bankacılığı) göz önünde bulundurularak incelenmelidir.126 Tablo 17 Yıllar Ġtibari Ġle ATM, POS, Kredi Kartı ve Banka Kartı Sayıları Yıllar POS Sayısı ATM Sayısı Kredi Kartı Sayısı Banka Kartı Sayısı 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014* 662.429 912.118 1.140.957 1.239.518 1.453.877 1.632.639 1.738.728 1.823.530 1.976.843 2.134.444 2.293.695 2.358.587 12.857 13.544 14.823 15.530 18.800 21.970 23.800 27.649 32.462 36.334 42.011 43.566 19.863.167 26.681.128 29.978.243 31.289.405 37.335.179 43.394.025 44.392.614 46.956.124 51.360.809 54.342.148 56.835.221 57.280.716 39.563.457 43.084.994 48.243.369 51.420.366 55.510.092 60.551.484 64.661.947 69.916.462 81.879.926 91.263.042 100.164.954 101.3998.986 Kaynak: Bankalararası Kart Merkezi istatistiki verilerin hazırlanmış verilerdir. http://www.bkm.com.tr/istatistik/pos_atm_kart_sayisi.asp (Erişim Tarihi: 14.11.2014) *2014 yılı istatistik verileri Temmuz ayı verilerini içermektedir. Tablo 17'de de görüldüğü üzere, Türk bankacılık sektörüne yabancı bankaların girişi ile birlikte özellikle Alternatif Dağıtım Kanalları(ADK) olarak adlandırılan bireysel bankacılık ürünlerinde bir artış gözlenmiştir. Yıllar itibari ile ATM, POS, Kredi Kartı ve Banka Kartı kullanımı daha da artmıştır. Böylelikle Türk bankacılık sektöründeki verimlilik oranlarında da artış gerçekleşmiştir. 126 Fatih Altun, "Bankacılık Sektörüne Yabancı Sermaye Girişi ve Ulusal Ekonomi Üzerine Etkileri", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisan Tezi, Marmara Üniversitesi BSE, 2006), İstanbul, s. 75. 58 Türk bankacılık sektöründe faaliyet gösteren bu yabancı bankalar, gerek ilerlemiş teknolojisi ile gerekse de sunmuş olduğu kaliteli hizmet ile bu ürünlerin kullanımını piyasa da teşvik etmektedir. Yabancı bankalar piyasadaki verimliliği doğrudan ve dolaylı olarak iki şekilde artırmaktadırlar. Faaliyet gösterdikleri ekonomide üstün teknoloji, yeni, ucuz ve kaliteli ürünleri ile piyasada doğrudan verimlilik artışı sunarken; bankacılık sektörünün verimliliğini artırmak amacıyla diğer bankaları teşvik etmesi de verimliliğe dolaylı etkisini göstermektedir. Piyasa verimliliğini artırma sürecinde diğer bankalarla doğal olarak bir rekabet ortamı oluşmaktadır.127 Yabancı bankalar diğer taraftan, oluşturacağı rekabetçi ortama bağlı olarak, dolaylı verimlilik artışına da neden olmaktadır. Yabancı bankalar girdikleri ulusal ekonomilerde genellikle kendilerine göre daha küçük ölçekte ve daha eski yöntemlerle çalışan ulusal bankalara örnek teşkil etmektedir. Bu nedenle diğer bankaları kendi teknoloji hızı ile yarışır bir sektörde rekabet etmeye zorlamaktadır. Artan rekabet baskısına bağlı olarak, yerel bankalar mevcut rekabet ortamında başarılı olabilmek için yapılarını düzenlemek ihtiyacı içine girmektedir. Bu yönüyle de yabancı bankalar yerel bankaların etkin bir işleyişe kavuşmasını zorlayarak verimlilik üzerinde dolaylı bir katkı yaratabilmektedir. 128 Son olarak yabancı bankaların faaliyetlerine bakıldığında, bireysel ve müşteri odaklı bankacılığa önem verdikleri görülmektedir. Bu nedenle teknolojinin etkin bir şekilde kullanıldığı internet ve telefon bankacılığı hizmetlerini ön planda tutmuşlardır. Telefon ve internet bankacılığı ile yapılan işlem maliyetlerinin, şubede yapılan işlemlere göre daha düşük olması da Alternatif Dağıtım Kanallarına yaptıkları yatırımların artmasını sağlamıştır.129 127 Karakurt, s. 64. Tuncay Çelik, Çiğdem Ünveren, "Yabancı Banka Girişlerinin Türk Bankacılık Sektörüne Rekabet Etkisi", Niğde Üniversitesi Ġ. Ġ. B. F. Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 2, 2009, s. 47. 129 Volkan Gaziler, "İnternet Bankacılığı ve Kullanımın Etkinliği", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi EBE, 2006), Ankara, s. 20. 128 59 2.5.1.4.Ödemeler Dengesine Etkisi Türk bankacılık sektörüne yabancı sermaye girişinin ödemeler dengesine olan etkilerini incelemeden önce, ödemeler dengesi kavramı, ödemeler dengesinin kalemleri ve yabancı sermaye girişi ile olan bağlantısını açıklayarak konuya anlaşılırlık katılmaya sağlanmıştır. Ödemeler dengesi kavramının geniş bir tanımını yapacak olursak; "Bir ekonomide yerleşik kişilerin (merkezi hükümet, parasal otorite, bankalar, gerçek ve tüzel kişiler) diğer ekonomilerde yerleşik kişiler ile belirli bir dönem içinde yapmış oldukları ekonomik işlemlerin sistematik kayıtlarını elde etmek üzere hazırlanan istatistikî bir rapordur."130 Bir ekonominin yurtdışı piyasalarla olan ilişkisi, ödemeler dengesi olarak adlandırılan bir bilanço içinde yer almaktadır. Ödemeler bilançosu da cari işlemler dengesi, sermaye hareketleri dengesi, resmi rezervler hesabı ve net hata noksan kalemlerinden oluşmaktadır. Ödemeler bilançosunun dengede oluşu veya açık vermesi, o ülkenin uluslararası arenadaki ödeme gücünü de göstermektedir. Ödemeler bilançosu, o ülkenin uyguladığı ekonomik ve mali politikalarda ne kadar başarılı olduğunun ve yine o ülkenin refah seviyesinin ne düzeyde olduğunun bir göstergesidir. Buradan önemli nokta, o ülkenin sonuçta refah seviyesinin yüksek olabilmesi için istihdam ve enflasyon oranlarının istenen düzeyde olması, fiyat ve döviz kuru istikrarı gibi temel değişkenlerin olumlu seyretmesi gerekmektedir. 131 Geçmişten günümüze kadar bankalar açık veren ülkelerde bulunan müşterilerine kredi sağlamakta ve böylece açıklarının finansmanına katkıda bulunmaktadırlar. Bu nedenle, sermaye hareketleri dengesi bakiyesinin, cari işlemler hesabı bakiyesine göre çok farklı bir görünüm sergilediği görülmektedir. Bu durum, açık veren ülkelerin açıklarını kapatmak için sermaye ithal ederken, fazla veren ülkelerin ise fazlalarını dağıtmak için sermaye ihraç ettiklerini göstermektedir. Bugünkü durumla, geleneksel durum arasındaki fark, sermaye akımındaki olağanüstü genişlikten ve bankalardaki çarpıcı yayılmadan ileri gelmektedir.132 130 Özlem Gülçiçek, "Cari İşlemler Dengesinin Nedenleri ve Ülke Ekonomileri Üzerindeki Etkileri", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi SBE, 2007), İstanbul, s. 3. 131 Gürol Günay, "Kısa Vadeli Yabancı Sermaye Hareketleri ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Yaşanan Krizlere Etkisi, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi BSE, 2007), İstanbul, s. 47. 132 İlhan Uludağ ve Erişah Arıcan, Türkiye Ekonomisi, İstanbul: Der Yayınları, 2003, s. 184. 60 Türk bankacılık sektörüne yabancı sermaye girişi, açık vermekte olan ödemeler dengesine olumlu ve olumsuz etki yapmaktadır. Yabancı bankaların Türk bankacılık sektörüne girişi ile getirmiş oldukları yabancı sermayenin, ödemeler dengesi için sağlamış oldukları finansman kredileri bakımından olumlu etkisinden söz edilebilir. Ayrıca sektördeki yabancı bankaların varlığı, diğer yatırımcı bankaların Türk bankacılık sektörünü daha yakından tanımalarına olanak sağlamaktadır. Böylece tasarruf açığı bulunan Türkiye ekonomisinin fon ihtiyacını karşılaması açısından kolaylık sağlamaktadır.133 2000 sonrası dönemde Türk bankacılık sektörüne yabancı bankaların satın alma, birleşme veya devir olma şeklinde yabancı sermaye katkısında bulunmaları, özellikle de 2005 sonrası dönemde cari açığın finansmanında karşılaşılan engellerin ortadan kaldırılmasında etkin rol oynamıştır. Yabancı sermayenin ödemeler dengesine olumsuz etkisi ise yabancı bankaların Türk bankacılık sektöründe elde ettiği karları yurtdışına aktarmalarıdır. Özellikle de Türkiye ekonomisinin krizle karşı karşıya kaldığı dönemlerde gerçekleşen sermaye çıkışı, krizi daha da tetikleyici etki yaratmaktadır. Yabancı sermaye girişinin ödemeler dengesi üzerindeki olumlu etkisini sürdürebilmesi için, yabancı sermayenin uzun dönemde döviz kazandırıcı özelliğini koruması gerekmektedir.134 Sonuç olarak Türk bankacılık sektörüne yabancı sermaye girişi ödemeler dengesine olumlu ve olumsuz etkiler yapmaktadır. Buna bağlı olarak da ülke ekonomisine giren yabancı sermaye girişi dalgalanmalar göstermektedir. Kısaca yabancı sermayenin ülke ekonomisine katılımı olumlu etki yaratırken, ülke ekonomisinden çıkışı olumsuz etki yaratmaktadır. 2.6.Yabancı Sermayenin Artmasında Basel Kriterleri 1980 ve 1990 yılları arasında ülkeler mali yapılarında serbestleşmeye yönelmişlerdir. Finansal serbestleşme politikaları bekleneni verememekle kalmamış, uygulandığı ülke ekonomilerinde finansal krizlere neden olmuştur. Yine 1990'larda yaşanan krizlerle bir düzenlemeye gidilmesi gereksinim haline gelmiş ve İsviçre' nin Basel kentinde toplanan komite ile bankaların mali yapılarının güçlendirilmesine 133 Fatih Yorulmaz, "Yabancı Sermaye Yatırımlarının Türkiye Ekonomisine Etkileri", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi SBE, 2006), Konya, s. 78. 134 Muhammet Akdiş, Dünya'da ve Türkiye'de Yabancı Sermaye Yatırımları ve Beklentiler, YASED Yayınları, 1985, s. 100. 61 yönelik düzenlemeler getirilmiştir. Komite, resmi olarak kanun ve kurallar koyma yetkisine sahip olmamakla birlikte, bankacılık sektörü için tasarı ve teklifler üreterek bunları tartışmaya sunabilmektedir.135 1980'li yıllarda IMF'nin sermaye hareketlerini serbestleştiren ve garanti veren politikaları sonucunda Meksika, Güney Doğu Asya ve Türkiye finansal kriz ortamına girmiştir. Politikaların ilk uygulanmaya başlamasıyla sermaye girişi hız kazanmış fakat dış borçların artmasıyla ekonomik seyir değişmiş ve yabancı yatırımcılar ülkeden çıkış yapmaya başlamışlardır. ABD'de yüksek enflasyon ve döviz kuru dalgalanmaları nedeniyle birçok firma iflas etmiş ve Basel Komitesi Basel II' yi hazırlamaya başlamıştır.136 2001 yılındaki ekonomik bunalımın tetiklemesiyle, bankacılık sektöründe açığa çıkan çöküşle birlikte finansal hizmetler sektörünün gündeminde yabancı sermaye konusu güncelliğini korumuştur. Son dönemin önemli konularından biri Türk bankacılık sisteminde yaşanan devir ve birleşmeler nedeniyle sisteme girmeye başlayan yabancı sermaye miktarındaki artışlar olmuştur. Özkaynak ve rekabet konusunda sıkıntı yaşayan Türk bankalarının yabancı kaynak transferi ile kârlılıklarını artıracağı ve rekabet kalitesinin artacağı düşünülmüştür. 137 Yabancı bankalar iç borçtan daha fazla faydalanmak ve bu yolla küresel kârlılıklarını artırmak istemektedir. 2001 yılından sonra kriz sonrası dönemde yeniden yapılandırma ile birlikte bankacılık sektöründe özkaynak ve karlılık artış göstermiştir. Faiz hadlerindeki ciddi düşüşe rağmen bankalar faiz dışı gelirlere yönelerek krizin etkilerinden kurtulmayı başarmışlardır. Bütün bu olumlu gelişmeler neticesinde 2004 yılı sonunda AB üyelik sürecinde atılan önemli adımlara istinaden sektöre yabancı bankaların ilgisi daha da artmıştır. Basel II ile birlikte artan rekabet koşulları ve AB süreci bankaların yabancı bankalar tarafından satın alınmasını gündeme getirmiştir. 138 Basel II kriterleri ile özellikle 21.yüzyıl bankacılığının asgari sermaye yeterliliği, risk yönetimi ve sermaye düzenlemelerinin denetimi esas alınmış, finansal sistem bir bütün olarak ele alınıp güçlendirilmesinin bankalara olan güveni artıracağı vurgulanmıştır. Basel I‟ in aksine, Basel II‟ de risk temelli sermaye standartları 135 Bülent Güloğlu ve Ender Altunoğlu, "Finansal Serbestleşme Politikaları ve Finansal Krizleri: Latin AmerikaAsya ve Türkiye Krizleri", Ġstanbul Üniversitesi Siyasi Bilimler Dergisi, S. 22, 2002, s. 109. 136 Asiye Kömürcü, Basel II Çerçevesinde Standart Yöntem Açısından Derecelendirme Sistemi ve Bir Uygulama, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi EBE, 2007), Ankara, s. 16. 137 Karakurt, s. 71. 138 Devrim İlhan Mercan, Basel II Kriterleri Çerçevesinde Türk Bankacılık Sektöründeki Sermaye Yeterliliği Sorununun İncelenmesi, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi BSE, 2006), İstanbul, s.14. 62 düzenlenerek, kredi derecelendirilmesi üzerine inşa edilen sermaye gereksinimi kabul edilmiştir. Basel Komitesi‟nin revize ettiği sermaye uyumu, modern risk yönetim teknikleri ile hesaplanan ve değerlendirilen, bankaların gerçek riskleri ile bağlantılı sermaye gereksinimini düzenlemekle ilgili olup, sermaye gereksinimi, bankaların denetim ve düzenlemelerinde kilit rol oynamaktadır.139 Son olarak da Basel III kriterlerinin bankacılık sektörü sermaye yapısı ile ilgisine bakacak olursak; Eylül 2008‟de Lehman Brothers‟ın iflasını duyurması, ABD‟deki büyük yatırım bankalarının banka holding şirketlerine dönüştürülmesi, Fannie Mae ve Fredi Mac‟in ulusallaştırılması, American International Group (AIG)‟in çöküşün eşiğine gelmesi, Fortis‟in parçalanması ve satılması, İzlanda‟nın en büyük ticari bankasının ardından ülkenin bankacılık sisteminin çökmesi kriz durumları için yeterince önlemin alınmadığını ve mevcut sistemin ciddi eksiklikler içerdiğini göstermiştir. Son yaşanan global krizin ardından daha önce geliştirilmiş ve uygulanmış Basel II uzlaşısının yetersiz yanlarını gidermek, yeni yaklaşımlar ve tedbirler ortaya atmak, böylece yaşanabilecek krizleri engelleyebilmeye çalışmak ya da zararı en aza indirgemek amacıyla Basel Komitesince Basel III uzlaşısı hazırlanmıştır. Basel III uzlaşısı, bir önceki sürümdeki eksikler ve yetersizlikler yüzünden gerekli görülmüştür. Bu açıdan bakıldığında Basel II‟nin eksiklerini, Basel III uzlaşısını ortaya çıkaran nedenler olarak nitelendirebiliriz. 140 2.7. Vergilemenin Yabancı Sermaye Yatırımlar Üzerindeki Etkileri Bilindiği üzere 1929 yılında meydana gelen büyük buhrandan sonra yatırımcı kararları üzerinde etkili olabilmek için vergisel alanda düzenlemeler yapılmıştır. Yapılan düzenlemeler vergi anlayışında değişiklikleri beraberinde getirmiştir. Bu düzenlemeler, yatırımcı kararları üzerinde vergi avantajları sağlamak veya vergi açısından cezalandırmak suretiyle etkin olmuştur. Yatırımcı kararlarını etkilemek için vergi kanunlarında vergi tedbir ve teşvikleri yer almıştır. Söz konusu bu vergi tedbirlerinin amaçları; yatırım hacmini artırmak, yatırımların sektörel dağılımına katkı sağlamak, etkin olmayan yatırım kollarına destek sağlamak ve 139 A.Aslan Şendoğdu, "Basel II Kriterlerinin Dünü Bugünü ve Gelecek İçin Bir Üst Sürüme Olan İhtiyacın Kaçınılmazlığı", Bankacılık ve Sigortacılık AraĢtırmaları Dergisi, C. 1, S. 2, 2010, s. 4 140 Eymen Gürel, Esra Burcu Bulgurcu Gürel ve Neslihan Demir, "Basel III Kriterleri", Bankacılık ve Sigortacılık Dergisi, C. 1, S. 3, 2012, s. 16. 63 verimliliğin artırılmasına katkı sağlamaktır. Teşvik edici vergi tedbirleri yatırımcının kararları üzerindeki olumsuz etkinin giderilmesi için telafi edici niteliktedir. Türk bankacılık sektörüne yapılan yabancı sermaye yatırımlarında da vergisel düzenlemeler etkin rol oynamıştır.141 ġekil -1: Vergi TeĢviklerinin Yatırımlar Üzerindeki Etkisi Kar Oranı(r) r*/1-t B r* A Sermayenin Marjinal Ürünü I0 I* Yatırım(I) Kaynak: Ahmet Tekin, "Vergi Teşvikleri ve Ekonomik Etkileri", Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı. 16, Aralık 2006, s. 301. Şekil - 1' de görüldüğü gibi vergisel teşviklerin yatırımları artırıcı etkisinin olduğu görülmektedir. Vergilerin olmadığı bir ekonomide sermayenin getiri oranı ile yatırımlar arasında denge A noktasında sağlanmıştır. Fakat t oranında vergi konulması durumunda sermayenin getirisi düştüğü için yatırımlar I* seviyesinden I0 seviyesine gerilemekte ve denge B noktasına kaymaktadır. Vergilerdeki düşüş miktarına göre yeni denge A-B aralığında bir yerde olacaktır. Vergi miktarındaki bu düşüş Türk bankacılık sektörüne yönelik yabancı sermaye yatırımlarında bir artış meydana getirmiştir. Vergisel teşvikler genel olarak yabancı yatırımcıları uyarmak için kullanılan en yaygın yöntemlerden birisidir. Vergisel teşviklerin temel amacı, yatırımcının vergi 141 Erkan Uzun, Vergi Politikalarının Uluslararası Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları Üzerindeki Etkileri, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi SBE, 2008), İstanbul, s. 113. 64 yükünü azaltmaktır. Bu bağlamda vergi teşviklerini, vergi kanunlarında değişiklik yapmak suretiyle bazı ekonomik faaliyet alanlarına kolaylık ve ayrıcalıklar sağlamak olarak ifade edebiliriz. Sermayenin bankacılık sektörüne yönelmesinde yatırım kararlarını etkileyen genel vergisel istisnaları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:142 * Gelir ve Kurumlar Vergisi İstisnaları, * Gümrük Vergisi İstisnası, * Katma Değer Vergisi İstisnası, * Vergi-Resim ve Harç İstisnası uygulamalarından oluşmaktadır. Yabancı sermaye kararlarını etkileyen vergi çeşitleri ise; kurumlar vergisi, kişisel gelir vergisi, damga vergisi, emlak vergisi ve çok çeşitli ödemeler şeklinde ifade edilebilir. Bu vergi ve benzeri ödemeler içinde yatırım kararlarında en etkili olanı kurum kazançları üzerinden alınan kurumlar vergisidir. Yatırımcılar, kurumlar vergisi dışındaki vergileri genellikle bir maliyet unsuru olarak üçüncü şahıslara yansıtabilirler veya bu vergileri aracı sıfatıyla tahsil edip vergi dairesine yatırırlar. Oysa kurumlar vergisinin yükü, yatırımcının üzerinde kalır ve vergi, yatırılan sermayenin geri dönüş oranında önemli bir paya sahiptir.143 142 Tayfur Çiçek, Vergisel Teşvikler Açısından 1980 Sonrası Türkiye'de Yabancı Sermaye Yatırımları, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi SBE, 2008), İstanbul, s. 65. 143 Erkan Uzun, s. 116. 65 BÖLÜM 3 TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE YABANCI SERMAYE ve VERGĠLENDĠRĠLMESĠ Türkiye'de faaliyette bulunan bankalar niteliklerine göre, yerli bankalar ve yabancı bankalar olmak üzere iki kategoride değerlendirilmektedir. Yabancı bankaların niteliklerine göre sıralamasında bankaların sermaye yapısı etkili olmaktadır. Vergi mevzuatı hükümleri dâhilinde ise Türkiye'de faaliyette bulunan bankalar tam mükellefiyete tâbi bankalar ve dar mükellefiyete tâbi bankalar olmak üzere iki kategoride analiz edilmektedir. Yerli bankalar; tamamen yerli sermaye ile kurulan bankalardır. Bu bankalar 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (T.T.K.) hükümlerine göre kurulmaktadır. Yabancı bankalar ise sermayesinin bir kısmı veya tamamı yabancı gerçek ve tüzel kişilere ait olan bankalardır. Bir bankanın sermayesinin %1'i bile yabancı bir gerçek ve tüzel kişiye ait olsa o banka yabancı sermayeli olarak nitelendirilmektedir. Yabancı sermayeli bankalarda "sermaye" yabancılık unsuru taşısa da bu bankalar T.T.K. hükümlerine göre Türkiye'de kurulan bankalar olduğu için Türk bankasıdır. Çünkü mülkilik ilkesi gereğince Türkiye'de Türk hukuk kurallarına göre kurulan her türlü banka sermaye yapısı ne olursa olsun Türk bankasıdır. Bu bankaların sermayesinin bir kısmı yabancı gerçek ve tüzel kişilere ait ise bu bankalar yabancı sermayeli Türk bankasıdır.144 Vergi mevzuatı, Türkiye'de kazanç ve/veya irat elde eden kurumların vergilendirilmesinde tam ve dar mükellefiyet olmak üzere iki mükellefiyet rejimi belirlemiştir. Tam mükellefiyete tâbi kurumlar, diğer bir ifadeyle tam mükellefiyet esasında vergilendirilecek olan bankalar; kanunî ve iş merkezlerinden bir tanesinin Türkiye'de olduğu bankalardır. Kanunî ve iş merkezinin her ikisi de Türkiye dışında olan bankalar ise dar mükellefiyete tâbi bankalardır. Dar mükellefiyet esasında vergilendirilecek olan yabancı bankalar Türkiye'de 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun (K.V.K.'nun) 3'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasının (d) alt bendi hükmüne göre, menkul sermaye iradı niteliğinde gelir elde edebilecektir. Menkul sermaye 144 Levent Başak, "Türkiye'de Bankacılık Faaliyetinde Bulunan Dar Mükellefiyete Tabi Yabancı Bankaların Elde Ettiği Faiz Gelirleri ve Yabancı Bankaların Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkilerine Yönelik Makro Analiz", Bankacılar Dergisi, Sayı. 81, 2012, s. 35. 66 niteliğindeki faiz gelirleri bu kurumlarca Türkiye'de elde edilen kurum kazancı olarak vergilendirilmektedir. Çalışmamım bu bölümünde, Türkiye'de faaliyet göstermekle birlikte kanuni veya iş merkezi yurt dışında bulunan yabancı bankaların Türk bankacılık sektöründeki faaliyetleri doğrultusunda vergilendirilirken dikkate alınan ilkelere, yabancı sermayeli bankaların elde ettiği gelir ve kazançların Kurumlar Vergisi Kanunu ve Gelir Vergisi Kanunu kapsamında nasıl vergilendirildiği anlatılmaya çalışılacaktır. 3.1.Türk Bankacılık Sektöründeki Yabancı Sermayenin Vergilendirilmesinde Gözetilen Ġlkeler Vergilendirme işleminin gerçekleştirilebilmesi için öncelikle devlet ile vergi yükümlüsünün başka bir ifade ile vergi mükellefi arasında hukuki bir dayanağın bulunması gerekmektedir. Hukuki dayanağın genel kabul görmüş ve uygulanan hukuki ilkeleri ise aşağıda sırası ile açıklanmıştır. 3.1.1.Kaynak İlkesi (Mülkilik İlkesi) Kaynak ilkesi, elde edilen gelirin doğduğu ya da kazanıldığı yere göre vergilendirilmesi esasına dayanmaktadır. Vergilemede hedef olan kişi değil, gelirdir. Devlet egemenliği altında bulunan vergi konularını ve vergi olaylarını vergilendirmektedir. Buradaki hukuksal ilişki “ekonomik bağ” temeline dayanmakta ve vergi yükümlüsünün ikametgâhı ve uyrukluğunun bir önemi bulunmamaktadır. Bu ilke, bütün devletler tarafından vergilendirmeye esas alınan bir ilkedir. Ancak, bazı ülkeler vergi sistemlerini sadece kaynak ilkesine dayandırmaktadır.145 Çoğunlukla sermaye ithal eden ülkelerce benimsenen bu ilkeye göre, ülke dışındaki vergi kaynaklarından vazgeçilmekte ve vergileme yetkisi bakımından ülke dışına çıkılmamaktadır. Kaynak ilkesi uygulaması; sade ve kolay olmasından dolayı, vergi idaresinin zayıf ve kanunların uygulanmasının etkisiz olduğu ülkelerde, devletin sadece kendi ülkesinde doğan gelirleri vergilendirmesi bakımından idari kolaylıklar da sağlamaktadır. 146 145 Erkan Uzun, s. 165. Selahattin Tuncer, Vergi Hukuku ve Uygulaması, Ankara: Yaklaşım Yayınları, 2003, s. 100. 146 67 3.1.2.İkametgâh İlkesi (Şahsilik) İkamet ilkesinde vergileme hakkı, gelir ve servet sahibinin yerleşmiş bulunduğu ülkeye aittir. Gerçek veya tüzel kişinin ülke sınırları içinde veya ülke dışında elde ettiği tüm gelirler vergiye tabi tutulmaktadır. İkametgâh ilkesi, kaynak ilkesine göre daha etkindir. Bu ilkenin uygulanmasında ikamet kavramının bilinmesi gereği ortaya çıkmaktadır. Hukuki açıdan ikametgâh kavramı, kişinin ikamet ettiği yer sayılırken, mali anlamda farklı tanımı içermektedir. Mali anlamda ikametgâh, vergi mükellefinin bulunduğu, oturduğu ve işlerini yürüttüğü yerdir. Mali ikametgâh, kişinin yurtiçi veya yurtdışı kazanç veya irat elde etmesi ve vergilendirilmesi halinde söz konusu olacaktır.147 3.1.3.Tabiiyet İlkesi (Uyrukluk İlkesi) Şahsilik ilkesinin bir uygulama tarzı olan tabiiyet ilkesi uyarınca, vatandaş hem tabiiyetinde olduğu ülke dâhilinde elde ettiği gelirler için, hem de yabancı ülkelerden elde edilen gelirler için vergi ödemektedir. Devletin bu tip vergilendirme yetkisinin ortaya çıkabilmesi için kişi ile devlet arasındaki tabiiyet ilişkisi yeterli görülmektedir. Çok uluslu şirketler birden fazla ülkede faaliyette bulunmalarından dolayı, birçok devletin egemenlik alanına giren faaliyetlerde bulunmakta ve farklı düzenlemeler içeren vergi yasalarına muhatap olmaktadırlar. Örneğin, biri ikametgâh ilkesini diğeri kaynak ilkesini benimsemiş iki ayrı devlette faaliyette bulunan birçok uluslu şirketlerin elde ettiği gelirin çifte vergilendirilmesi söz konusu olmaktadır. Sermaye ihraç edenler, ikamet ilkesi esasına, sermaye ithal edenler ise kaynak ilkesine göre yetkilerini kullanmaları durumunda daha çok vergi geliri elde ettiklerinden, bu ülkelerin çıkarları çatışma halinde olmaktadır.148 147 Mualla Öncel, Ahmet Kumrulu ve Nami Çağan, Vergi Hukuku, 17.Bası, Ankara: Turhan Kitabevi, 2009, s. 254. 148 İbrahim Nihat Bayar, Çifte Vergilendirmeyi Önleme AnlaĢmaları ve Mahsup Yöntemi, Ankara: Maliye Hukuk Yayınları, 2006, s. 13. 68 3.2.Türk Bankacılık Sektöründe Yabancı Sermayenin Türk Vergi Sistemi Ġçindeki Yeri Yabancı sermayenin Türk bankacılık sistemi içinde vergileme uygulamasına bakıldığında karma bir sistem içerisinde olduğu görülmektedir. Yabancı sermaye Türk bankacılık sektöründe muhabir bankacılık, şube, acente ve iştirakler şeklinde örgütlenmektedir. Bunun dışında yabancı bankalarca şube organizasyonu dışında bankacılık mevzuatında da yer alan temsilcilik şeklinde faaliyette bulunulmaktadır. Ancak, temsilcilik faaliyetleri son derece sınırlandırılmıştır. Bankacılık sistemi içerisinde yabancı bankaların Türkiye‟deki bir diğer örgütlenme modeli Türkiye‟de irtibat bürosu açmak şeklinde kendini göstermektedir. İrtibat bürolarının açılışı ve işletilmesi esasları hususunda yabancı sermaye mevzuatında sıkı kurallar getirilmiştir. Yabancı bankalar Türkiye‟deki ilk örgütlenmelerini irtibat bürosu açma şeklinde gerçekleştirmişler daha sonra ise şube açılışına ilişkin prosedür yerine getirilerek şube organizasyonu dahilinde faaliyetlerine devam etmişlerdir. Ancak günümüzde Türkiye‟de irtibat bürosu açan herhangi bir yabancı banka bulunmamaktadır. Örgütlenme şekillerine bağlı olarak sunulan hizmet ve yerli bankalarla gerçekleştirilen faaliyetlerde ortak sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple yabancı sermaye yatırımları mevcut yasal düzenlemelerle birlikte yerli sermaye ile eş değer şekilde vergiye tabi tutulmaktadır. Türkiye‟de faaliyet gösteren banka işletmelerinin tamamı ve/veya bir kısmı yabancı sermaye ile kurulan bankalar ile yurt dışında yerleşik bulunan kurumlarca Türkiye‟de açılan yabancı banka şubelerinden oluşmaktadır. Türkiye‟de faaliyet gösteren yabancı bankaların elde ettiği kazançların vergilendirilmesinde, esas itibariyle, dar mükellefiyete tâbi bankalarca elde edilen şube kazançları ve menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesi esasları ele alınmaktadır. Kanuni ve iş merkezinin her ikisi de Türkiye dışında bulunup da, Türkiye'de şube açarak faaliyet gösteren yabancı bankaların kazançları ticari kazanç niteliğinde olup, K.V.K.'na tabidir. Bunun yanında Türkiye'de şubesi bulunmayan yabancı bankaların elde etmiş olduğu kazanç ve iratlar menkul sermaye iradı sayılmakta olup, bazı nüans farklılıkları ile birlikte G. V. K.' na göre vergilendirilmektedir. Bu temel açıklamalar çerçevesinde öncelikle çalışmamın bu kısmında Kurumlar Vergisi kanunu kapsamında dar mükellefiyete tabi yabancı sermayeli bankaların nasıl vergilendirildiği anlatılmaktadır. 69 3.2.1.Türk Bankacılık Sektöründe Yabancı Sermayenin Kurumlar Vergisi Kanuna Göre Vergilendirilmesi 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu‟nun (K. V. K.) 3. maddesinin (2) numaralı bendine göre, K.V.K.‟nın 1. maddesinde yazılı kurumların kanuni ve iş merkezlerinden her ikisi de Türkiye içinde bulunmayan kurumlar, yalnız Türkiye‟de elde ettikleri kurum kazançları üzerinden dar mükellefiyet esasında vergilendirilmektedir. Türkiye‟de kazanç elde eden tam ve dar mükellefiyete tâbi kurumların elde ettikleri bütün kazanç ve irat unsurları kurum kazancı olarak kurumlar vergisine tâbi tutulmaktadır. Ancak, dar mükellefiyete tâbi kurumların kanuni ve iş merkezlerinin Türkiye dışında olması nedeniyle vergi güvenliğinin sağlanmasına yönelik olarak, bu kurumlarca elde edilen bazı kazançların vergilendirilmesi K.V.K.‟nun 3. maddesi gereğince yapılmaktadır. K.V.K.‟nun 3. maddesi hükmüne göre, dar mükellefiyete tâbi kurumlarca elde edilen kurum kazancı 6 bent halinde ifade edilmiştir.149 Yabancı bankaların Türkiye'de tam veya dar mükellefiyet esasında vergilendirilmesi durumunda vergilendirilme esasları farklılık arz etmektedir. K.V.K.'ya göre Türkiye'de kazanç ve/veya irat elde eden kurumların vergilendirilmesinde beyan esası benimsenmiştir. Kurumlar, bir hesap döneminde elde ettikleri kurum kazançlarının safi miktarı üzerinden kurumlar vergisi ödemekle mükelleftirler. Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 1. maddesinde belirtilen bu kurumlar sermaye ortaklıkları, iktisadi kamu kuruluşları, kooperatifler, dernek ve vakıflar ve iş ortaklıkları olarak sayılabilir.150 Bu kapsamda, Türkiye'de bir kısmı ve/veya tamamı yabancı sermaye ile kurulan Türk bankaları ile kanunî ve iş merkezi yurt dışında bulunan yabancı bankalar tarafından Türkiye'de açılan şubelerde K.V.K.'nun 3'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasında yer alan kazanç ve/veya iratların elde edilmesi halinde bu gelirler kurum kazancı olarak ilgili kurumlar tarafından yıllık kurumlar vergisi beyannamesi ile beyan edilmek suretiyle vergilendirilmektedir. Ayrıca dar mükellefiyet rejiminde yıllık beyanname esasının yanında, K.V.K.'nın 26'ncı maddesi kapsamında özel beyanname ile beyan esası da getirilmiş ve K.V.K.'nın 149 Levent Başak, "Türkiye'de Yabancı Banka Hukuku ve Yabancı Bankalarla İlgili Bazı Hususların Analizi", Bankacılar Dergisi, s. 63, 2007, s. 15. 150 Selim Kaneti, "Türkiye'de Yabancı Sermayenin Vergilendirilmesinin Ana Çizgileri", Vergi Sorunları, 1984, s.19. 70 30'uncu maddesinde düzenlenmiş olan tevkif esası benimsenmiştir. K.V.K.‟nun 30‟uncu maddesine göre, dar mükellefiyete tâbi kurumlarca elde edilen ve iki bent halinde sayılan kazanç ve iratlar üzerinden, bu kazanç ve iratları avanslar da dahil olmak üzere nakden veya hesaben ödeyen veya tahakkuk ettirenler tarafından %15 oranında kurumlar vergisi tevkifatı yapılmak zorundadır. Dar mükellefiyete tâbi kurumların K. V. K.' nın 26. maddesinde belirtilen kazanç ve/veya iratları elde etmeleri halinde yabancı kurum veya Türkiye'de adına hareket eden kimse, elde ettiği gelir veya kazancı, bu kazanç ve/veya iratların elde edilme tarihinden itibaren 15 gün içinde özel beyanname ile beyan etmesi gerekmektedir. 151 Özellikle dar mükellefiyete tâbi kurumlar için ortaya çıkarılmış olan tevkif esası ise K.V.K.'nın 30'uncu maddesi hükmünde düzenlenmiştir. Bu madde hükmüne göre, dar mükellefiyet esasında vergilendirilecek olan yabancı bankalarca K.V.K.'nın 26. maddesinde belirtilen kazanç ve/veya iratların elde edilmesi halinde, kazanç ve iratları yabancı kurumlara sağlayanlar, bu kurumlara yapmış oldukları ödemeler üzerinden kurumlar vergisi tevkifatı yapmaktadırlar.152 Yabancı sermayenin K.V.K.'nın dar yükümlülük koşullarına göre vergilendirilmesi sırasında yabancı sermayenin elde edildiği gelir unsuru da önem arz etmektedir. K.V.K.'nın 12. maddesine göre dar mükellefiyet kapsamına giren kazanç ve iratları aşağıdaki gibidir: 153 Türkiye‟de Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre işyeri olan veya daimi temsilci bulunduran yabancı kurumlar tarafından bu yerlerde veya bu temsilcileri aracılığıyla yapılan işlerden edilen ticari kazançlar, Türkiye'de elde edilen ücretler, Türkiye elde edilen serbest meslek kazançları, Türkiye'de zirai işletmelerden elde edilen kazançlar, Gayrimenkullerin, hakların menkul hakların Türkiye'de kiralanmasından elde edilen kazançlar, Türkiye'de elde edilen menkul sermaye iratları, Türkiye'de elde edilen diğer kazanç ve iratlar, 151 Ali Tuğlu, "Yabancı Sermayeli Kurumların Elde Ettikleri Gelirlerin Vergilendirilmesi", YaklaĢım Dergisi, Sayı: 128, 2003, s. 108. 152 Zafer Ertunç Şirin, Türkiye'de Yabancı Sermaye Yatırımlarının Vergi Rejimi Karşısındaki Durumu, (YayınlanmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul Üniversitesi SBE, 2005), İstanbul, s. 147. 153 Erkan Uzun, a. g. e. , s. 172. 71 Yukarıda yaptığım temel açıklamalar çerçevesinde dar mükellefiyete tâbi bankalarca Türkiye‟de elde edilen menkul sermaye iratları tevkif sureti ile vergilendirilecek; yabancı bankalarca Türkiye‟de açılan şubelerin ise, elde ettiği kazanç ve iratlardan ötürü yıllık beyanname vermesi gerekecektir. Dar mükellefiyete tâbi bankalardan alınan krediler veya bu kurumlarca Türkiye‟ye yatırılan sermaye karşılığında bu kurumlara yapılan ödemeler kurumlar vergisi tevkifatına tâbidir. Türkiye‟de şube açan yabancı bankaların vergilendirilmesi ise, Türkiye‟de elde ettiği kazanç ve iratlardan ötürü tam mükellefiyet esasında vergilendirilen kurumların vergilendirilmesi esaslarına tâbidir. Bu kazanç ve iratlardan gelir elde edilmesinde aynı zamanda kurumlar vergisi oranındaki değişmeler de etkili olmaktadır. Kurumlar vergisi oranındaki değişmeler karşısında yabancı sermayenin durumu farklı yönleriyle ele alınacaktır. - Kurumlar Vergisi Oranındaki Değişmeler Karşısında Yabancı Sermayenin Durumu Bir yatırımcının nerede ve nasıl yatırım yapacağına karar verirken göz önünde bulundurduğu bazı faktörler vardır. Bunlar genel olarak; yatırım yapılacak ülkenin alt yapı, mevzuat, vergiler, kar transfer yapısı, döviz ve kur değişmeleri, politik faktörleri ile ilgilidir. Yabancı sermayenin vergilere karşı olan duyarlılığı söz konusu olduğunda ise vergi oranlarındaki değişmeler etkili olmaktadır. Yani toplam talebin, toplam arzdan fazla olduğu durumlarda daha fazla yabancı sermaye çekebilmek için vergisel rekabet söz konusu olmaktadır. Bu rekabet başta kurumlar vergisi olmak üzere yabancı sermaye üzerinden elde edilen gelirler söz konusu olduğunda vergi oranını sıfıra doğru yaklaştırmaktadır.154 Türkiye'de kurumlar vergisi oranındaki değişmelerin OECD ülkelerindeki vergi oranlarında meydana gelen değişmeler ile kıyasladığımızda sermaye ile vergi oranları arasında ters bir ilişki olduğu ortaya çıkmaktadır. Kurumlar vergisi oranlarında meydana gelen azalma ile yabancı sermaye miktarında bir artış gözlenmiştir. Eğer vergi oranlarında meydana gelen düşüş yabancı sermaye miktarında artışa sebep olup olumlu bir etki yaratabiliyorsa, vergi gelirleri üzerinde de olumlu etki meydana getirmektedir. Ülkemizde kurumlar vergisi yüzde 10 oranı ile uygulanmaya başlanmış, 1960-63 yılları arasında yüzde 20, 1964-1980 arasında 154 İdris Sarısoy, Selçuk Koç, "Yabancı Sermaye Yatırımlarının Kurumlar Vergisi Üzerindeki Etkisinin Ekonometrik Analizi", Erciyes Üniversitesi Ġ. Ġ. B. F. Dergisi, Sayı: 36, 2010, s. 138. 72 ise yüzde 25 oranına sahip olmuştur. 1950-80 döneminde alınan vergiye ek olarak ayrıca ortaklara dağıtılan kar payları üzerinden de gelir vergisi stopajı uygulanmıştır. 1980 yılından sonra gelir vergisi stopajı kaldırılmış ancak kurumlar vergisi oranı da yüzde 50‟ye yükseltilmiştir.155 1981 yılından itibaren kurumlar vergisi ile birlikte vergi alacağı uygulamasına geçilmiş ancak 1986 yılından sonra kurum gelirleri sadece yüzde 46 oranında kurumlar vergisine tabi tutulmuştur. Bu dönemde dağıtılan kar payları üzerinden vergi alınmaması dolayısıyla vergi adaletine ilişkin sorunların ortaya çıktığı ileri sürülmektedir. Bu nedenle 1995 yılından itibaren vergi alacağı uygulamasına dönülmüş ve kurumlar vergisi oranı da yüzde 25‟e düşürülmüştür. 1994 yılındaki ekonomik krizin etkilerinin azaltılması ve vergi gelirlerinin arttırılması amacıyla 5 Nisan Kararları alınmıştır. Vergi oranlarının indirilmiş olmasına rağmen çıkarılan ek vergilerle mükelleflerin vergi yükünde herhangi bir azalma olmadığı belirtilmektedir. 1999 yılı itibariyle uygulanmak üzere vergi oranları yüzde 30 olarak değiştirilmiştir.156 2005 yılında yüzde 30‟luk kurumlar vergisi oranına ilave olarak yüzde 10 fon kesintisi yapılarak gerçek vergi oranı yüzde 33.33 olarak belirlenmiştir. 1.1.2006 tarihinden geçerli olmak üzere 21.6.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5520 sayılı K.V.K.‟nın 32. madde ile vergi oranları yüzde 20‟ye indirilmiştir. Yıllar itibari ile Kurumlar vergisindeki bu oransal değişmeler neticesinde, Türkiye‟de uygulanan kurumlar vergisi oranlarının görünüşte yüksek olmasına karşın uygulamada geçerli olan istisnalar ve muafiyetler nedeniyle verginin mükellefler üzerindeki yükünün daha az olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. 155 Hanife Burcu Avcı, Kurumlar Vergisi Oranının Yabancı Sermaye Yatırımları Üzerinde Etkisi: OECD Ülkeleri Üzerinde Ampirik Bir İnceleme, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi SBE, 2009), Ankara, s. 90. 156 Ramazan Armağan, " “Türkiye‟de Gelir Ve Kurumlar Vergisi Oranlarında İndirimin Vergi Gelirleri Üzerine Etkileri”, Süleyman Demirel Üniversitesi Ġ. Ġ. B. F. Dergisi, 2007, s. 233. 73 Tablo-18 Kurumlar Vergisi Oranındaki DeğiĢmeler ve Yabancı Sermaye Yabancı Yıllar Oran(%) Sermaye Miktarı Yabancı Yıllar Sermaye Oran(%) (milyar $) Miktarı (milyar $) 1990 46 1,0 2003 30 1,8 1991 46 1,1 2004 30 2,8 1992 46 1,2 2005 33 10,0 1993 46 1,0 2006 20 20,2 1994 25 0,8 2007 20 22,0 1995 25 1,1 2008 20 19,50 1996 25 1,0 2009 20 8,4 1997 25 1,0 2010 20 9,0 1998 25 1,0 2011 20 16,0 1999 30 0,8 2012 20 12,6 2000 30 1,7 2013 20 11,0 2001 30 3,3 2014 20 2002 30 1,7 Kaynak: T. C. Maliye Bakanlığı, Yıllık Ekonomik Rapor-2013, s. 120. Kurumlar vergisi oranındaki meydana gelen değişmelere göre yabancı sermaye miktarındaki değişmeler Tablo-18'de gösterilmiştir. Ülkemizde 1990-1999 yılları arasında kurumlar vergisi oranındaki değişmelere rağmen gelen yabancı sermaye miktarı ortalama 1 milyar $ kadardır. Yabancı sermaye miktarındaki gözle görülür artış da 1999 yılından sonra gerçekleşmiştir. 2005 yılında kurumlar vergisi oranındaki artışa kurum kazançlarının da vergiye tabi tutulması eklenmiştir. Yani kurum kazançlarına %30'luk bir oran uygulandıktan sonra ilave olarak hesaplanan vergi üzerinden ayrıca %10 fon kesintisi yapılarak gerçek vergi oranı %33'e çıkarılmıştır. 2006 yılında yürürlüğe giren 5520 sayılı KVK' nun 32. maddesi ile oranın %20 olması öngörülmüştür. Böylece, yerli ve yabancı yatırımcı kurumların teşviki sağlanarak küresel vergi rekabetinde ülkemizin avantajlı konuma getirilmesi amaçlanmıştır. Yabancı yatırımcı için yabancı sermaye üzerinden alınan vergiler, yatırım yapılacak ülkede önem arz etmektedir. Tabloda da 74 görüleceği üzere kurumlar vergisi oranındaki azalma sonrası yabancı sermaye miktarındaki artış dalgalanmalar olmasına karşın, kurumlar vergisinin yüksek olduğu yıllara göre gözle görülür bir şekilde ortaya çıkmaktadır. ġekil-2 1990-2013 Arası Türkiye'ye Gelen Yabancı Sermaye 24,0 21,0 18,0 15,0 12,0 Yabancı Sermaye Miktarı(Milyar $) 9,0 6,0 3,0 0,0 Kaynak: Zergül Özbilgiç, Doğrudan Yabancı Yatırım Mevzuatı, Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Müdürlüğü, Ankara, 2012, s.13. *1990-1999 yılları arası yabacı sermaye miktarı ortalama değeridir. Şekil-2'de yabancı sermayenin yıllar itibari ile dağılımı gösterilmiştir. 1990 ile 1999 yılları arasında Türkiye'ye gelmiş olan yabancı sermaye miktarının ortalama değeri belirtilmiştir. 2000'li yıllardan itibaren yabancı sermaye miktarına bakılacak olursa; 2004 yılına kadar yabancı sermaye miktarında bir hareketsizlik söz konusudur. 2005 yılına gelindiğinde yabancı sermaye miktarında hızlı bir artış söz konusudur. 2006 yılı ve sonrasındaki 2 yıla bakıldığında yabancı sermaye miktarı rekor seviyelere ulaşmıştır. Bu sayede yabancı yatırımcılar Türkiye'de banka birleşmeleri ve özelleştirme politikaları çerçevesinde kısa vadede kar getirici ve verimli olarak gördükleri yatırım alanlarına yönelmişlerdir. 2007 yılında yabancı sermaye girişinin en fazla olduğu sektör finansal hizmetler olmuştur. Citibank'ın Akbank'tan %20 hisse alması, ING Bank'ın OYAK Bank'ı satın alması ve National Bank of Greece tarafından Finansbank'ın satın alınması bu yılın finansal alandaki en 75 büyük 3 yatırımıdır. 2008 yılının sonlarından itibaren 2009 yılı boyunca yaşanan krizlerin etkisiyle finansal sektörde bir düşüş yaşanmıştır. 2010 yılında krizin etkilerinden kurtulmuş bir ekonomi görünümüyle yabancı sermaye miktarında bir toparlanma gözlenmiştir. 2010 yılı finans sektöründeki birleşme ve satın alımlar yine aynı oranlarda kalmıştır. 2011 yılında yine artış gösteren yabancı sermaye miktarında mali sektöre yapılan yatırımlar ilk sırada yer almaktadır. Finans sektöründen sonra yapılan yatırımları imalat sanayi izlemektedir. 2011 yılı içerisinde finans sektöründe yapılan birleşme ve satın alma faaliyetlerinde büyük ölçekte artış olmasa da, yatırımcılar yine faaliyetlerini sermaye artışı yoluyla devam ettirmişlerdir.157 2012 yılında Türkiye'ye gelmiş olan 12,6 milyar USD yabancı sermaye miktarı, 2011 yılına nazaran bir azalış göstermiştir. Yine 2012 yılında yabancı sermaye yatırım sektörleri olarak ilk 3 sırayı imalat, finans ve inşaat sektörleri almıştır. 2008 yılından sonra azalış eğilimine giren yabancı sermaye, 2013 yılında gerek bir önceki yıla gerekse de 2008 yılından bu tarafa olan yıllara kıyasla bu durumu sürdürmüştür. Kurumlar Vergisi oranındaki yıllar itibari ile meydana gelen değişmelere paralel olarak yabancı sermayeni miktarındaki değişim incelendikten sonra Türk bankacılık sektöründeki yabancı sermayeli bankaların Gelir Vergisi Kanunu karşısındaki durumunu inceleyelim. 3.2.2.Türk Bankacılık Sektöründe Yabancı Sermayenin Gelir Vergisi Kanuna Göre Vergilendirilmesi Gelir Vergisi Kanunu'na (G. V. K.) göre, gerçek kişilerin elde etmiş olduğu gelirler gelir vergisine tabidir şeklinde belirtmek net bir tanım ortaya koymamakla birlikte, elde edilmiş olan bu gelirlerin dar ve tam mükellefiyet kapsamında ele alınması gerekmektedir. Yabancıların Türkiye‟deki gelir getirici faaliyetleri ve yatırımları türlü şekillerde ve görünümlerde karşımıza çıkabilmektedir. Yabancılar faaliyetlerini bizzat dar yükümlü konumundaki gerçek kişiler olarak sürdürebildikleri gibi; bu faaliyetlerini yine dar yükümlü konumundaki ortaklıklar ya da burada 157 T. C. Ekonomi Bakanlığı, 2012 Yılı Uluslararası Doğrudan Yatırımlar Raporu, Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü, 2012, s. 27. 76 kuracakları veya ortak olacakları tam yükümlü ortaklıklar eliyle de gerçekleştirebilmektedirler.158 Türk bankacılık sektöründe faaliyet gösteren bankalar, Türkiye'de şubesi bulunan dar mükellefiyete tâbi bankalar ile Türkiye‟de şubesi bulunmayan dar mükellefiyete tâbi bankalar olarak iki farklı grupta yer almaktadır. Aynı zamansa bu yabancı bankaların faaliyetlerini; ticari kazanç ve ticari kazanç dışındaki kazanç ve iratlar şeklinde ayrıma tabi tutmak gerekmektedir. Kanunî ve iş merkezi Türkiye dışında bulunup, Türkiye‟de T. T. K. hükümlerine göre şube açan yabancı bankaların elde ettiği kazanç K. V. K. hükümlerine göre ticari kazanç olarak vergilendirilmektedir. Türkiye‟de şubesi bulunmayan yabancı bankaların para ve sermaye piyasalarında elde ettiği kazanç ise menkul sermaye iradıdır. Nitekim K. V. K. 'nun 3'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasının (d) alt bendi hükmüne göre, dar mükellefiyete tâbi kurumlarca Türkiye'de elde edilen menkul sermaye iradı kurum kazancı olarak vergilendirilmektedir. Türkiye'de işyeri ve daimi temsilcisi bulunmayan yabancı bankaların Türkiye kaynaklı elde ettikleri menkul sermaye iratları vergilendirilmesinde tevkifat esası benimsenmiştir.159 G. V. K.'nın 75. maddesine göre menkul sermaye iradı; "Sahibinin ticari, zirai ve mesleki faaliyeti dışındaki sermaye ve para ile temsil edilen değerlerden oluşan sermaye dolayısıyla elde edilen kar payı, faiz ve benzeri iratları temsil etmektedir." 160 G. V. K. ‟nun 75. maddesinin ikinci fıkrasının (4) numaralı bent hükmüne göre, K. V. K. uyarınca yıllık veya özel beyanname veren dar mükellefiyete tâbi yabancı bankaların, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancından, hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısmı menkul sermaye iradı olarak belirtilmektedir. G. V. K. ‟nun 94. maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendine göre ise, G. V. K. ‟nun 75. maddesinin ikinci fıkrasının (4) numaralı bendinde yazılı menkul sermaye iradının ana merkeze aktarılan tutarı üzerinden yüzde 10 nispetinde gelir vergisi stopajı yapılmaktadır. Buna göre; 5520 sayılı 158 Zafer Ertunç Şirin, Türkiye'de Yabancı Sermaye Yatırımlarının Vergi Rejimleri Karşısındaki Durumu, (YayınlanmamıĢ Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi SBE), 2005), İstanbul, s. 185. 159 Levent Başak, Dar Mükellefiyete Tabi Kurumlar ve Vergilendirme, Ankara: Yaklaşım Yayınları, 2007, s. 48. 160 193 Nolu Gelir Vergisi Kanunu, (06.01.1961 tarih, 10700 Sayılı T. C. Resmi Gazete). 77 K.V.K. öncesindeki düzenleme kapsamında, Türkiye‟de şube açan yabancı bankaların, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki Türkiye‟de elde ettikleri şube kazançlarından, hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısmı menkul sermaye iradı olarak gelir vergisi stopajına tâbidir. Söz konusu matrah üzerinden vergi anlaşmasının bulunmaması halinde yapılacak tevkifat oranı yüzde 10‟dur.161 Türk bankacılık sektöründe faaliyet gösteren yabancı bankalar kanuni ve iş merkezi yurtdışında olduğu halde, Türkiye'de şube açarak veya şube açmadan kazanç elde etmektedirler. Yabancı bankaların Türk bankacılık sektöründe şube açarak elde ettikleri gelirler ticari kazanç sayılmakta ve K. V. K. esaslarına tabi tutulmaktadır. Yabancı sermayenin K. V. K. karşısındaki durumu daha önce ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmiştir. Türkiye'de şube açmadan faaliyet gösteren yabancı bankaların kazançları ise menkul sermaye iradı sayılmakta ve G. V. K. hükümlerine göre vergilendirilmektedir. 3.2.2.1.G. V. K.'ya Göre Menkul Sermaye İradı Sayılan Gelirler Menkul sermaye iradı sayılan gelirleri gelirin elde ediliş şekline göre yani kaynağına göre; kar payları, faiz ve benzerleri ve diğer iratlar olarak sınıflandırılabiliriz. - Kar payları Menkul sermaye iratları olarak elde edilmiş gelirin vergiye tabi tutulmasından önce bazı istisnalar belirtilmesi gerekmektedir. Buna göre tam mükellef kurumlardan elde edilen kar paylarının yarısı G. V.'den müstesnadır. İstisna edilen tutar üzerinden tevkifat yapılır ve tevkif edilen verginin tamamı, kar payının yıllık beyanname ile beyan edilmesi durumunda hesaplanan vergiden muaf edilir. Aynı zamanda menkul sermaye iratlarında kurum kazançları ne zaman dağıtılırsa, gelir vergisi tevkifatı o zaman yapılır. Dağıtılmayan kar payları için gelir vergi tevkifatı söz konusu değildir. Tam ve dar mükellef gerçek kişilere, tam mükellef kurumlar tarafından dağıtılan her nevi hisse senedi kar payı, yatırım fonu katılım belgeleri kar payı, iştirak hisse kazançları ve kurumların yönetim kurulu başkan ve üyelerine verilen kar payları 161 Levent Başak, "Gelir Vergisi Kanunu'nun 94‟üncü Maddesi Hükmü Uyarınca Kurum Kazançlarında Gelir Vergisi Stopajı", Vergi Sorunları, 2004, S. 187, s. 68. 78 üzerinden %15 oranında tevkifat yapılmaktadır. Yapılan tevkifat kar payı elde edenin gelir vergisine mahsuben yapılır.162 - Faiz ve Benzerleri Her türlü tahvil faizleri, hazine bonoları, TOKİ ile Kamu Ortaklığı İdaresi ve Özelleştirme İdaresi'nce çıkarılan menkul kıymet gelirleri, her türlü alacak faizleri, mevduat faizleri menkul sermaye iradı olarak nitelendirilen gelirlerdendir. Ayrıca katılım bankalarınca faizsiz olarak kredi verenlere ödenen kar payları ile kar ve zarar ortaklığı belgesi karşılığı ödenen kar payları menkul sermaye iradı sayılmaktadır. Her nevi tahvil faizleri, hazine bonoları ile TOKİ ile Kamu Ortaklığı İdaresi ve Özelleştirme İdaresi'nce çıkarılan menkul kıymetlerin geri alım veya satım taahhüdü ile iktisap veya elden çıkartılmasından elde edilen gelirler menkul sermaye iradı kabul edilmekte ve uygulamada repo geliri olarak adlandırılmaktadır. Türkiye‟de repo geliri elde eden dar mükellefiyete tâbi kurumların bu gelirleri üzerinden %22 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılmaktadır. Diğer bir ifadeyle Türk vergi sistemi dar mükellefiyete tâbi kurumlarca elde edilen repo gelirlerinde de vergilendirme rejimi olarak tevkif esasını benimsemiştir. Böylece menkul sermaye iratlarında genel vergilendirme rejimi olan tevkif esasının dışına çıkılmamıştır.163 Gittikçe küreselleşen bankacılık sektöründe bir ülkede faaliyette bulunan yerli veya yabancı bankalar, halktan (gerçek veya tüzel kişilerden) topladıkları paraları, mevduatları, işletmelere kredi olarak veren ticari işletmeler olarak faaliyette bulunmaktadır. Kredi mekanizmasının devreye girmesi durumunda bankalar tasarrufların (özellikle kalkınmakta olan ülkelerde küçük tasarrufların) yatırımlara kanalize edilmesini sağlamaktadırlar. Bu temel çerçevede bankaların temel kazanç kaynağı mevduatlar olduğu için bankalardaki mevduatlar karşılığında yatırımcıların elde ettikleri faiz gelirlerinin vergilendirilmesi G. V. K esaslarına göre yapılmaktadır. 162 Levent Başak, Türkiye'de Yabancı Bankaların Vergilendirilmesi, İstanbul: TBB Yayınları, 2008, s. 74. Levent Başak “Dar Mükellef Kurumların Tevkif Usulüyle Vergilendirilmesi (II)”, Mükel-lefin Dergisi, Sayı: 121, Ocak 2003, s. 90. 163 79 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun (G. V. K.'nun) 75'inci maddesine göre, Türkiye'de elde edilen faiz gelirleri menkul sermaye iradıdır. Bu nedenle Türk bankacılık sektöründe şubesi olmayan dar mükellefiyete tâbi bankalarca, Türkiye'de elde edilen menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesinde temel esaslar itibariyle G.V.K. ve özel olarak da K. V. K. hükümleri uygulanmaktadır. Türkiye'de faaliyet gösteren ve K. V. K. gereğince dar mükellefiyet esasında vergilendirilmesi gereken yabancı bankaların elde ettiği kazanç ve/veya iratların vergilendirilmesi K. V. K.‟nun 22‟nci maddesindeki atıf nedeniyle G. V. K.‟nun ticari kazançların vergilendirilmesi ile ilgili hükümlerine göre yapılmaktadır.164 - Türkiye'de Şubesi Bulunmayan Dar Mükellefiyete Tabi Yabancı Bankaların Elde Ettiği Faiz Gelirleri Türkiye‟de şubesi bulunmayan yabancı bankaların elde ettikleri faiz gelirleri, K.V.K.‟nun 3‟üncü maddesinin 3‟üncü bendinin (d) alt bendine göre, Türkiye‟de elde edilen menkul sermaye iradıdır. Bu çeşit gelirler için vergilendirme rejimi K.V.K.‟nun 30‟uncu maddesinde belirlenmiştir. Bu gelirler bu maddede belirtilen oranda stopaja tâbidir. Türkiye‟de şubesi bulunmayan yabancı bankalarca elde edilen faiz gelirleri bu kurumların Türkiye‟deki sermaye yatırımları karşılığında elde ettikleri gelirlerden (iratlardan) oluşmaktadır. - Türkiye'de Şubesi Bulunan Dar Mükellefiyete Tabi Yabancı Bankaların Elde Ettiği Faiz Gelirleri Yurt dışında mukim bankaların Türkiye‟de şube açarak faaliyet göstermesi halinde şubede elde edilen kazançlar ticarî kazanç olarak vergilendirilecektir. Türkiye‟de tamamı ve/veya bir kısmı yabancı sermaye ile kurulan bankaların vergilendirilmesi esasları ile Türkiye‟de şube şeklinde faaliyet gösteren yabancı bankaların vergilendirilmesi arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Türkiye‟de şube açarak faaliyet gösteren yabancı bankaların şube faaliyetleri neticesinde elde ettiği bütün kazanç ve/veya iratlar ticarî kazanç olarak kurumlar vergisine tâbi tutulacaktır. Bu hususta tam mükellefiyete tâbi bankalar ile dar mükellefiyete tâbi 164 Levent Başak, a. g. e. , s. 103. 80 yabancı banka şubelerinin vergilendirilmesi arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. 165 - Diğer Menkul Sermaye İratları Hisse senetleri ve tahvillerin vadesi gelmemiş kuponlarının satış bedelleri, iştirak hisselerinin sahibi adına tahakkuk etmemiş kar payı devir ve temlik bedelleri, senetlerin iskonto edilmesi karşılığında alınan bedeller ve emeklilik kurumları tarafından yapılan bazı ödemeler menkul sermaye iradı olarak nitelendirilmektedir. Ancak bireysel Emeklilik Sistemi çerçevesinde yapılan ödemelerde tevkifat usulü farklıdır. On yıl süre ile prim, aidat veya katkı payı ödemeden ayrılanlara yapılan ödemelere %15, on yıl süre ile ödemeleri gerçekleştirmiş olmasına rağmen bireysel emeklilik hakkı kazanmadan ayrılanlara yapılan ödemelerden %10 ve son olarak da bireysel emeklilik hakkı kazanıp da bu sistemden vefat, maluliyet veya tasfiye gibi zorunlu nedenlerle ayrılanlara yapılan ödemelerden %5 oranında tevkifat yapılmaktadır.166 Genel itibari ile menkul sermaye iradı olarak elde edilen gelirlerin vergilendirilmesine bakacak olursak; Türkiye‟de menkul kıymet alım-satımı (ticareti) karşılığında elde edilen kazanç ve/veya iratlar G.V.K.‟nın 4783 ve 4842 sayılı Kanunlar ile değişik Mükerrer 80‟inci maddesine göre, değer artış kazancıdır. Ancak, menkul kıymet alım-satımı faaliyetinin Türkiye‟de bulunan bir işyeri vasıtası ile elde edilmesi halinde ticarî kazanç olarak vergilendirilecektir. Bu itibarla yabancı banka şubelerinin şube fonları ile menkul kıymet alım-satımı faaliyeti neticesinde elde ettikleri kazançlar kurum kazancı olarak yıllık kurumlar vergisi beyannamesine dâhil edilerek vergilendirilecektir. Bu kazançların değer artış kazancı olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.167 Bilindiği üzere 5281 sayılı Kanun ile G.V.K.‟na eklenen geçici 67‟nci madde hükmü ile menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçlarından diğer bir ifadeyle finansal yatırım araçlarından elde edilen kazanç ve iratlar için 01.01.2006 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere yeni ve basit bir 165 Levent Başak, “Türkiye‟de Şube Açmadan Bankacılık Faaliyetinde Bulunan Yabancı Bankaların Elde Ettikleri Faiz Gelirlerinin Vergilendirilmesi Esasları ve Uygulamada Karşılaşılan Sorunlu Bazı Hususların Analizi ve Çözüm Önerileri”, Vergi Sorunları, Yıl: 29, Sayı: 208, Ocak 2006, s. 108. 166 Doğan Şenyüz, Mehmet Yüce ve Adnan Gerçek, Türk Vergi Sistemi Dersleri, Ankara: Ekin Yayıncılık, s. 89. 167 Levent Başak, a. g. e. , s. 75. 81 vergilendirme rejimi getirilmiştir. Yeni düzenleme ile getirilen vergilendirme rejimi esas itibariyle kaynakta vergileme esasına dayanmaktadır. Bu nedenle, mezkûr madde hükmü kapsamında yapılan tevkifatın nihai vergi yerine geçmesi için ilgili kazançların yıllık beyanname ile beyan edilmemesi kuralı getirilmiştir. G.V.K.‟nun Geçici 67‟nci maddesinin (1) numaralı bent hükmü uyarınca menkul kıymetlerin ve diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar için 01.01.2006 tarihinden itibaren yeni bir vergilendirme rejimi öngörülmüş olup, getirilen bu yeni sistem uyarınca menkul kıymetlerin elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar üzerinden %15 nispetinde tevkifat yapılmaktadır. Gelir Vergisi Kanununun geçici 67' nci maddesi uyarınca vergi kesintisine tâbi tutulmuş kazanç ve iratlar üzerinden, bu Kanun uyarınca ayrıca kesinti yapılmamaktadır. 3.3. SEÇĠLMĠġ ÜLKELERDE BANKACILIK SĠSTEMĠNĠN VERGĠLENDĠRĠLMESĠ Avrupa Birliği içinde herhangi bir ülkenin izleyeceği vergi politikası sadece o ülkeyi değil, diğer üye ülkeleri de etkilemektedir. Bu nedenle ekonomik ve parasal bütünleşme çabası içinde olan Avrupa Birliği‟nde vergi politikaları çok önemli bir yere sahiptir. Özellikle Birlik içinde daha adil ve tarafsız bir rekabet ortamının sağlanmasında üye ülkelerin vergi politikalarının uyumlu ve haksız rekabeti önleyici şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Nitekim bu doğrultuda birlik içinde uzun zamandır vergi uyumlaştırılması çabaları sürmektedir. 3.3.1. AB Üyesi Olan Ülkelerde Bankacılık Sisteminde Vergilendirme AB üye ülkelerinde bankacılık sektöründeki faaliyetlerin nasıl vergilendirildiğine dair aşağıda Belçika ve İtalya örneği ile açıklayalım. 3.3.1.1.Belçika Belçika‟da da parasal işlemler, mevduat hesapları ve kredi işlemleri, kredi kartı hizmetleri, teminat mektupları, menkul kıymet ve hisse senedi alım satımı gibi finansal işlemlerde KDV açısından kısmi istisna uygulanmaktadır. Ayrıca kar payları, vadeli işlemler ve opsiyon sözleşmelerine yönelik işlemler KDV‟nin konusuna girmemektedir. Finansal kiralama işlemleri ve faktoring işlemleri ise 82 vergiye tabi tutulmaktadır. Öte yandan Belçika‟da spekülatif sermaye hareketlerini önlemek amacıyla hisse senedi ve tahvil işlemleri üzerine Tobin vergisi olarak nitelendirilebilecek bir işlem vergisi konulmuştur. Söz konusu vergi ikincil piyasadaki hisse senedi ve tahvil alım satımlarında uygulanmaktadır. Bu vergide de kurumsal yatırımcılar ile yabancılara aracılık hizmeti verenler bu vergiden muaf tutulmuştur.168 %3‟lük ek vergi dâhil Belçika‟da kurumlar vergisi esas oranı %31.99‟dur. Mukim şirketler dünya genelinde elde ettikleri karlar üzerinden kurumlar vergisi ödemekle yükümlüdürler. Bir şirketin Belçika‟da bulunan kayıtlı bir ofisi veya merkezi yönetimi mevcutsa, söz konusu şirket mukim olarak nitelendirilmektedir. Vergilendirilebilir geliri 322,500 €‟yu geçmeyen ve paylarının %50‟den fazlası başka bir Belçika şirketi sahipliğinde olmayan küçük ve orta ölçekli işletmeler daha düşük kurumlar vergisi oranlarına tabidir. Sermaye kazançları olağan işletme gelirleri çerçevesinde değerlendirilmekte ve kurumla vergisi oranı kapsamında vergilendirilmektedir. Belçika‟da şubeler için ayrı bir vergilendirme söz konusu değildir. Yabancı bir şirketin Belçika şubesine ait ticari gelirler ve sermaye kazançları, mukim şirketlerle aynı şekilde hesaplandırılır ve vergilendirilir. Belçika‟daki gayrimenkul sahipleri, taşınmazların konumuna ve kullanım şekillerine göre kira değeri üzerinden vergi ödemektedirler. Gayrimenkul satış işleminden, gayrimenkul piyasa değerinin %12,5'i oranında tescil harcı alınmaktadır.169 Belçika‟da gelir vergisi %25 ile %50 arasında artan oranlıdır. Belçika‟da mukim olan bir kişi dünya genelinde elde ettiği kazançlar ve belirli sermaye kazançları üzerinden gelir vergisine tabidir. Belçika‟da geçici olarak mukim olan yabancı çalışanlar için özel kurallar uygulanmaktadır. Bir kişinin mukim olarak nitelendirilebilmesi için, o kişinin Belçika‟da belirli bir zaman geçirmiş olması ve esas evinin ya da ekonomik çıkar merkezini Belçika‟da bulunuyor olması gerekmektedir. Mukim olmayan kişiler sadece Belçika kaynaklı gelirleri üzerinden vergi ödemekle yükümlüdürler. Mukim kişiler tüm kaynaklardan elde ettikleri toplam kazançları üzerinden gelir vergisine tabidir. Mukimler gelir vergisine ek olarak toplam gelirlerinin %0 ve %9,5 arasında değişen oranlarda belediyelere vergi 168 Ömer Çakıcı, Mehmet Ceylan, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi Teori ve Uygulaması, İstanbul: TBB Yayınları, Yayın No:371, 2014, s. 33. 169 Bülent Kantarcı, "AB Üyesi Ülkelerde ve Türkiye'de Vergi Tarifeleri ve Hesaplama Yöntemlerinin Karşılaştırılması", http://www.vergisorunlari.com.tr/makale Erişim Tarihi(24.01.2015) 83 ödemektedirler. Mukim olmayan kişiler ise Belçika kaynaklı profesyonel gelirleri, Belçika‟da bulunan gayrimenkulleri ve Belçika kaynaklı faiz ve temettü gelirleri üzerinden vergi ödemektedirler. Mukim olmayan kişilerin ek olarak belediyelere ödedikleri vergi toplam gelirlerinin sabit %7‟sidir. Vergi dönemi bir takvim yılıdır. Dolaylı Vergiler Katma Değer Vergisi genel oranı %21‟dir.170 3.3.1.2. Ġtalya İtalyan gerçek ve tüzel kişiler tüm dünyada kazandıkları gelirler bazında vergiye tabidir. Ancak İtalya‟da mukim olmayanlar ancak bu ülkede kazandıkları gelirler üzerinden vergilendirilmektedirler. Gerçek kişilerin vergilendirilmesinde gelir seviyesine göre kademeli bir sistem benimsenmiş olup, kurumlar vergisinde tek oran uygulanmaktadır. 7500 Euro ile 65.000 Euro ve üzeri gelir seviyesine kadar dilimler halinde aşamalı olarak tahsil edilen Gelir Vergisi (IPREF) oranı en düşük dilim için %19 ile en yüksek dilim için ise %46 arasında değişmektedir. Kurumlar vergisi oranı (IRPEG) %37‟dir. Bazı durumlarda şirket gelirlerinin sermaye artırımına yönlendirilmesi için %27 oranına kadar indirilmesi imkânı bulunmaktadır. Dolaylı Vergiler olarak İtalya'daki vergilemeye bakıldığında pek çok üründe geçerli oran Katma değer vergisi standart oranı %20‟dir.171 Kurumsal gelirlerden tahsil edilen önceki Kurumlar Vergisi IRPEG %37 olarak uygulanmakta iken, yeni uygulama ile söz konusu vergi oranı %33 oranına indirilmiş ve yeni İtalyan Kurumlar Vergisi (imposta sulle società) IRES adını almıştır. Ayrıca, yeni kurumlar vergisi sisteminde yabancı yatırımları teşvik edecek bir dizi düzenlemeye gidilmiştir. Bunlar arasında grup şirketlerine bağlı ortaklıklarının hesaplarının vergi bakımından konsolide edebilmeleri imkanı gibi (Corporate Grouping Rules) mali karmaşıklıkların önlenmesi, vergi tahsilatında ekonomik ve mali etkinliğin sağlanması amaçlı kolaylıklar yer almaktadır. Ayrıca, yabancı yatırımlara vergi kredisi, sürekli yerleşim halinde vergi istisna ve kolaylıkları , „thin capitalisation‟, „flow-through taxation‟ gibi uluslararası alanda 170 Nuri Cemhan Sevimeser, "Yabancı Bankaların Gelişmekte Olan Ülkelerdeki Faaliyetleri ve Etkileri", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi SBE, 2005), Adana, s. 25. 171 Hakan Karabacak, "Avrupa Birliği Ülkelerinde Vergi Sistemleri", http://dergiler.sgb.gov.tr/calismalar/maliye_dergisi/yayinlar/ (Erişim Tarihi 24.01.2015) 84 geçerli bir dizi yeni prensipler getirmek suretiyle de rekabetçi bir vergi düzenine geçilmesi, yerli ve yabancı yatırımların teşvik edilmesi amaçlanmaktadır. 3.3.2.AB Üyesi Olmayan Ülkelerde Bankacılık Sisteminde Vergilendirme AB üyesi olmayan ülkelerin bankacılık sektör faaliyetlerinin vergilendirilmesi Brezilya ve Çin örneği ile açıklanmaya çalışılmıştır. 3.3.2.1.Brezilya Brezilya'da kurumlar vergisi 240,000 BRL üzerindeki yıllık matrahlar için %15 artı %10 ek olmak üzere %25 oranında kurumlar vergisine tabidir. 240,000 BRL altındaki yıllık matrahlar ise ek vergiye tabi değildir ve kurumlar vergisi oranı %15 olarak uygulanmaktadır. Kurumlar vergisine tabi olan kuruluşlar aynı zamanda sosyal güvenlik sistemi katkı vergisi ödemekle yükümlülük söz konusudur. Finansal kurumlar için sosyal güvenlik sistemi katkı vergisi %15 iken, diğerleri için %9‟dur. Şayet yıllık matrahı 240,000 BRL olan kuruluşlar dikkate alınırsa, sosyal güvenlik kesintileri ve ek vergiler dâhil kurumlar vergisi oranının %34 olarak işleme alınmaktadır. Brezilya‟daki işverenler çalışanların ücretlerinin %8‟i oranında primi „Hizmet Güvencesi Fonuna‟ (FGTS) ödemekle, %20‟sini „Ulusal Sosyal Güvenlik Enstitüsüne‟ (INSS), „Brezilya Kamusal Emeklilik Sistemine‟ ve diğer sosyal güvenlik vergileri adı altında prim olarak ödemekle yükümlüdürler. Brezilya‟da vergiler federal hükümet, eyalet yönetimi ve belediyelerce toplanmaktadır. Bu nedenle Brezilya‟daki kurumlar vergisi sistemi göreceli olarak karmaşık bir özellik göstermektedir. Mukim olmayanların merkez bankasında kayıtlı yatırımları üzerinden sağladıkları sermaye kazançları %15 oranında stopaja tabidir. Bununla birlikte mukim olmayanlara ödenen temettüler vergiden muaftır. Mukim olmayanların Brezilya‟da elde ettikleri faiz gelirleri ve mukim olmayanlara yapılan royalt ödemeleri %15 oranında stopaja tabidir. 172 172 Yunus Demirli, GeliĢmekte Olan Ülkelerde Vergi Reformları, Maliye Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2011, s. 35. 85 3.2.2.2. Çin Kurumlar vergisi yerli ve yabancı şirketler için %25‟tir. Hükümetin teşvik ettiği sektörlerde ve Çin‟in batı bölgelerine gerçekleştirilen yatırımlarda kurumlar vergisi %15‟e kadar düşebilmektedir. Çin‟de bulunan bankalar kurumlar vergisini Çin‟de ve dışarıda elde ettikleri kazançlar üzerinden ödemekle yükümlüdürler. Yerleşik olmayan şirketlerin Çin içinde istihdam, mal sahipliği, ticari işlemler ya da gelir getiren diğer faaliyetler yoluyla elde edilen gelirleri vergiye tabidir. Vergi teşviklerinden ileri ve yeni teknoloji üreten firmalar yararlanabilirler. Bazı, reklam ve promosyon harcamaları, bazı AR&GE harcamaları vergiye tabi gelirden muaf tutulur. Çin‟de standart katma değer vergisi oranı %17‟dir. Ancak, bazı malların satış ve ithaline uygulanan vergi %13‟tür. Farklı oranlarda vergiye tabi mal ve hizmet işiyle uğraşan şirketler farklı oranlara tabi mal ve hizmetlerde yaptıkları ticari faaliyetlerini ayrı hesaplamaları ve ayrı kayıt tutmaları gerekmektedir. Aksi takdirde, yüksek vergi oranından vergi ödemekle yükümlü olmaktadırlar. Çin kurumsal vergi yasası kapsamında Çin‟de yerleşik olmayan ancak Çin'deki faaliyetleri üzerinden gelir elde eden şirketler için %20 oranında stopaj vergisi uygulamaktadır. Bu oran daha sonra yapılan kurumlar vergisi düzenlemeleri kapsamında %10‟a indirilmiştir. Çin ile “Çifte Vergilendirilmenin Önlenmesi Anlaşması” olan ülkelerle bu oran daha da düşmektedir. Maaş ve kazançlardan sağlanan gelirler üzerinden % 3 ile % 45 arasında kademeli olarak değişen 7 farklı oranda gelir vergisi tahsis edilmekmiştir. Çinli personel, aylık kazancından 3500 RMB düşüldükten sonra bulunan miktarı üzerinden vergi ödemektedir. Çin Halk Cumhuriyeti dışından istihdam edilen personel için ise, aylık kazancından 4800 RMB düşüldükten sonra kalan miktar vergilendirilebilir gelir vergisi matrahı olmaktadır.173 173 TÜSİAD, "Asya Ülkeleri Vergi Uygulamaları Üzerinde Karşılaştırma", http://www.tusiad.org.tr/rsc/shared/file/Asya-ulkeleri-vergi-oranlari-karsilastirmasi.pdf (Erişim Tarihi:24.1.2015) 86 3.3.3.AB Bankacılık Sistemi ve Türk Bankacılık Sisteminin KarĢılaĢtırılması 1980‟li yıllarda başlayan küreselleşme hareketleri 1990‟lı yıllarda hız kazanarak devam etmiştir. Uluslararası piyasalardaki entegrasyon gelişmeleriyle birlikte artan rekabet bankacılık sektörünü de önemli ölçüde etkilemiştir. Türkiye AB‟ye aday bir ülke olması ve Birlik üyesi ülkelerle yakın ekonomik ve ticari ilişkiler içinde bulunması nedeniyle, tüm sektörleriyle AB‟deki gelişmeleri izlemeyi ve tam uyumu sağlamayı nihai amaç olarak kabul etmektedir. 1980 sonrası bankacılık sektörü ülkemizde en hızlı gelişen sektörler arasında yer alırken, ekonomik gelişmelere paralel olarak çeşitli sorunlar da yaşamıştır. 1980-2001 döneminde yaşanan bu sorunların kaynağında çalışma içinde bahsi geçen krizler, sisteme girişin kolay olması nedeniyle pek çok küçük bankanın ortaya çıkışı, döviz kurlarındaki istikrarsızlık, kamu bankalarının sistemdeki payı, zayıf mali bünyeye sahip olan bankaların sistemden çıkışına izin verilmemesi, mevduatın tam sigortaya tabi tutulmasının ahlaki tehlike ve ters seçime yol açması, likidite yetersizliği, problemli kredilerin büyüklüğü, sermaye yetersizliği, donuk aktif kalemlerdeki artış, yaşanan doğal afetler, piyasanın tam rekabetten uzaklaşması, kötü yönetim, açık pozisyon politikası, usulsüz kaynak aktarımı, iç denetim ve risk yönetim sistemlerindeki zaafiyet gibi konular yer almıştır. Ancak hâlihazırda yaşanan istikrar ortamında yukarıdaki sorunların neredeyse tamamı bertaraf edilmiştir.174 Ülkemiz ekonomisindeki diğer sektörlerle karşılaştırıldığında bankacılık sistemi tam üyelik durumunda AB‟ye en hazır sektör olarak görülmekle beraber, üye ülke banka sektörleriyle kıyaslandığında ölçek büyüklüğü sorununun varlığı da bir gerçektir. 2001 krizi öncesi bankacılık sektörümüzün yaşadığı problemlerin bazıları da ülke ekonomisinin içinde bulunduğu makro ekonomik yapıdan kaynaklanmaktadır. Bankalar bazı dönemlerde bu sorunların yarattığı olumsuzluklara maruz kalırken, diğer dönemlerde ise sorunların kaynağında olabilmektedirler. Kamu açıkları ve enflasyon başta olmak üzere yaşanan sorunlar ekonominin her kesiminde olduğu gibi banka sisteminde de geçmişte istikrarsızlığa neden olmuştur. 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan sistematik krizler gerek banka bilânçolarında gerekse de 174 Tuncay Çelik, Avrupa Birliği ve Türk Bankacılık Sektöründe Piyasa Yapısı, Kocatepe Üniversitesi Ġ.Ġ.B.F. Dergisi, C.8, Sayı. 2, s. 211. 87 milli gelirde ciddi kayıplara sebep olmuş hatta topluca ulusal ekonomik güvenliği tehdit eden etkilerde bulunmuştur.175 Yasal açıdan Türk mevzuatı değerlendirildiğinde; AB bankacılık düzenlemeleri açısından önemli farklılıkların bulunmadığı söylenebilir. Mevzuat çalışmaları yapılırken AB düzenlemelerinin temel alınması, bu konuda uyumun artmasını sağlamıştır. Özellikle 5387 sayılı Bankacılık Kanunu‟nun yapılması aşamasında, AB düzenlemelerinin temel alınması ve uluslararası alanda en iyi uygulamaların seçilmesi, uyum konusunda önemli mesafe kat edilmesini sağlamıştır. AB açısından ekonominin temel göstergeleri olarak belirlenen, Maastricht kriterleri olarak da bilinen beş şarttan tamamını birebir gerçekleştiremese de son dönem gelişmeleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, Türkiye referans değerlere yaklaşma anlamında önemli bir mesafe kat etmiştir. Eğilim referans değerlere doğru olup, kısa zamanda bunlara erişilmesi mümkündür. Makro göstergeler açısından GSYİH‟ nın küçüklüğü, enflasyonun oranının geçmişte nispeten yüksekliği, borçlanma ve bütçe açığının belirlenen kriterlere göre az da olsa yüksek olması önemli sorunlardır. Buna rağmen tüm kriterler açısından referans değerlere yaklaşılmış durumdadır. İlerleyen dönemde devam edecek siyasi ve ekonomik güven ortamı, Türkiye‟yi kısa zamanda anılan kriterler seviyesine getirecektir. Türk bankacılık sektörünün AB ile uyumu konusunda karşımıza çıkan diğer bir sorun ise aktif küçüklüğüdür. Tam üyelik durumunda Avrupa finans devleri ile rekabet etmek durumunda kalacak olan Türk bankalarının Avrupa pazarında rekabetçi ve etkili olabilmek için birleşme ve devralma yoluyla ölçeklerini büyütmeleri gerekmektedir. Ölçek büyüklüğünün ve ekonomilerinin etkinlik üzerine olumlu katkısı bulunmaktadır.176 Türk bankalarının karlılık rasyoları AB bankalarına göre yüksektir. Türk bankacılığının AB bankacılığına göre daha karlı olmasının en önemli nedenlerinde biri bankaların fonlarının riskli olan kredi yerine, risksiz ve yüksek getirili kamu menkul kıymetlerine yatırılmasıdır. Etkin bütçeleme çalışmaları, bireysel kredilerdeki artış ve net faiz dışı gelirlerdeki yükselme diğer nedenler olarak sayılabilir. Kamu menkul kıymetlerinde faizlerin düşüşüyle bankalar karlarını 175 Tuncay Çelik, Türk Bankacılık Sektörünün Piyasa Yapısının Belirlenmesi, (YayınlanmamıĢ Doktora Tezi, Hacettepe Üniversite SBE, 2006), Ankara, s. 29. 176 Erişah Arıcan, Başak Tanınmış Yücememiş ve Melisa Erdilek Karabay, Türk Bankacılık Sektöründe Ölçek Ekonomileri, Pazar Hâkimiyeti ve Rekabet Gücü, Maliyet Etkinliği ve Ölçek Ekonomileri Üzerine Bir Uygulama, TBB Yayınları, Yayın No:278, 2011, s. 22. 88 komisyon ve ücret gelirleriyle telafi etmişlerdir. Türk bankalarının aracılık işlevinde artış trendine girilmiştir. Geçmişte kamu menkul kıymetlerine yapılan yüksek montanlı yatırımlar, bankaların mali aracılık faaliyeti fonksiyonunu yerine getirmelerini engellemiş, aynı zamanda mevduatın krediye dönüşümü, kredinin aktif içindeki payı gibi son derece önemli oranların düşük kalmasına neden olmuştur. Sözü edilen durumun başka bir etkisi ise likit aktif oranlarında ortaya çıkmaktadır. Son dönemde yaşanan mali istikrar ve faiz düşüşlerine AB‟ye tam üyelik durumunun eklenmesi bankaları rekabette daha güçlü bir şekilde AB piyasasıyla karşı karşıya getirecektir. Yeniden yapılandırma programı çerçevesinde takipteki alacaklara gerçekçi karşılıklar ayrılmasıyla takipteki alacaklar Türk bankaları için sorun olmaktan çıkmıştır. 177 Türk bankacılığının 1980-2001 dönemine özgü sorunlarının hemen hemen tamamı giderilmiş, rekabet gücü artmıştır. Bankacılık Türkiye‟de ekonominin temel taşı olması nedeniyle uyum sorunlarının giderilmesi hem mali, hem reel sektörün rekabet düzeyini arttıracaktır. Böylelikle tam üyelik durumunda büyük Avrupa piyasasında etkili olabilecek sağlıklı kurumlar ortaya çıkacaktır. Netice itibariyle AB‟ye tam üyelik sürecinde bankacılık en hazır sektörlerin başında yer almaktadır. 177 Sedat Yetim, Ozan Gülhan, "Avrupa Birliğine Tam Üyelik Sürecinde Türk Bankacılık Sektörü", BDDK Araştırma Dairesi Raporları, 2011, s. 13. 89 SONUÇ ve DEĞERLENDĠRME Türkiye'de banka dışı finansal araçların gelişmemiş olması nedeniyle, bankalar finansal sistemin vazgeçilmez temel yapı taşı haline gelmiştir. Ekonominin işleyişinde, tasarrufların toplanmasında ve kullandırılmasında önemli bir görev üstlenmiştir. Türkiye'de bankacılık faaliyetleri dönemleri itibari ile farklılık göstermiştir. Ülkemizde ilk bankanın kuruluş yılı olan 1847'den Cumhuriyet'in ilan edildiği 1923 yılına kadar geçen dönemde, para ve kredi piyasasında etkili olan bankalar daha çok yabancı sermaye veya yabancı sermaye iştiraki ile kurulmuşlardır. Cumhuriyetin ilanı ile dış ticaretin finansmanına yönelmiş olan yabancı banka sayısı azalmaya başlamıştır. T. C. Merkez Bankası'nın kuruluşu ile Osmanlı Bankası'nın faaliyetlerine sınırlama getirilmiş ve para basma yetkisi kaldırılmıştır. 1930'lu yıllardan başlayan planlı ve karma ekonomi dönemlerinde, yabancı banka sayısındaki azalış devam etmiştir. 1964 ve 1977 yılında kurulan iki banka dışında da, 1980 yılına kadar Türk bankacılık sistemine yabancı sermayeli banka girişi olmamıştır. Kısaca 1980 öncesi dönem için; yerli ve yabancı bankaların piyasa girişine kapalı olduğu, dışa yönelik işlemlerin sınırlı olduğu, rekabet ortamının olmadığı, faiz oranlarının faiz otoritelerince belirlendiği, şube açma ve mevduat toplama yarışı içinde olan bir finansal sistemin varlığından söz edebiliriz. Türk Bankacılık Sektörü 1980 sonrası süreçte 24 Ocak 1980 Kararları ile birlikte bütün dünyada etkisini gösteren bir finansal serbestleşme akımına dâhil olmuştur. Bu akımla birlikte Türk Bankacılık Sektöründeki yabancılaşma yeni bir olgu haline gelmiştir. 1980 öncesi içe kapalı bir yapı gösteren Türk Bankacılık Sistemi bu dönemde faizlerin serbestleşmesi, yabancı bankaların Türkiye'de faaliyet göstermeleri için uygun zemin hazırlanması, ticari bankaların kuruluşlarının kolaylaştırılması, Türk bankacılığının dışa açılması ve bankacılığın otomasyon sistemine dahil edilmesi gibi yenilikleri beraberinde getirmiştir. Türk Bankacılık Sistemi bu akımın doğal sonucu olarak gelişmekte olan ülkelere doğru sermaye akımı içine girmiştir. Türkiye'nin de içine dahil edildiği gelişmekte olan ülkelerin ortak sorunu haline gelen tasarrufların yeterli olmaması yurtdışı kaynaklı transferler ile çözümlenebilmiş ve yurtdışından sağlanan krediler önemli bir finansman kaynağı olmuştur. 90 1980 sonrası dönemde bankacılık sektörü dış kaynaklı finansman sağlayıp, toplanılan bu finansman kaynaklarını kamu borçlarının finansmanında kullanmıştır. Fakat 1980 sonrası dönemde makro ekonomik dengelerin sağlanamaması ve denetim sisteminin yeterli seviyede olmaması nedeniyle 1994, 1997, 1998, 2000, 2001 yıllarında sektörü ağır krizlerin içine sokmuştur. Yaşanan bu büyük krizler sonrasında bankacılık sektörünün daha şeffaf ve sağlam yapıya kavuşabilmesi için 2000 yılında yeniden yapılandırma sürecine girilmiş ve sınırlı oranda kriz etkisinin ortadan kalktığı gözlemlenmiştir. Çünkü Kasım 2000 yılında meydana gelen kriz tüm ekonomiyi derinden sarsmış, zaten önceki krizlerin etkisiyle kötü durumda olan ekonomimizde daha ciddi bir durgunluk yaşatmıştır. Ekonomide güven duygusu yok olmuş, yüksek kamu açıkları nedeniyle hem kamu hem de özel sektör yatırımları duran yatırım halini almıştır. Ardından 2001 krizi sonrası, bankacılık sektörü toparlanma sürecinde iken yabancı yatırımcıların cazibe merkezi haline gelmiş ve yabancı sermayenin bankacılık sektörüne girişi hız kazanmıştır. 2001 sonrasının ülkemizde yabancı bankalar açısından özelliği, yabancı sermayenin ulusal bankaların paylarını satın alarak, söz konusu sermaye çoğunluğuna veya sektör içindeki nitelikli paya sahip olmasıdır. Kredi hacmindeki artışlar, yüksek kar oranları ve düzenleyici çerçeve ile gözetim ve denetim sisteminde yükselen standartlar yabancı yatırımcıları Türk bankacılık sektöründe yatırım yapmaya teşvik eden faktörlerdir. Yabancı sermayeyi ülkeye çekebilmek amacıyla yatırım indirimi, vergi tatilleri, vergi cenneti, KDV istisnaları, düşük oranlı vergilerin uygulanması, faaliyet zararlarının gelecek dönemlere ötelenmesi gibi yabancı sermayeyi teşvik edici politikalar izlenmiştir. 2001 sonrasında yabancı sermayenin Türk bankacılık sektörüne girişinde, banka satın alma, tasfiye ve devir, blok alım yoluyla nitelikli paya sahip olma ve İMKB'de banka pay senetlerini satın alması etkili olmuştur. Önceki dönemlerde yabancı sermayenin ülkeye girişi irtibat bürosu açma, temsilcilik, katılım yolu ve şube açma yolu ile gerçekleşmekteydi. 91 Günümüze gelindiğinde ise yaşanan ekonomik istikrarın etkisiyle gerek finans gerekse de bankacılık sektörünün ekonomik krizin olduğu yıllara nazaran daha sağlıklı bir yapıya sahip olduğu söylenebilir. Fiyat istikrarının sağlanması, temel ekonomik göstergelerdeki düzelmeler, yüksek sürdürülebilir büyüme oranları ve bu büyümenin daha çok özel sektör kaynaklı olması sistemin geleceği açısından olumlu sinyaller vermiştir. Ancak devlet ve özel sektör borçlarının artış trendine girmesi ve cari açıktaki hızlı artış olumsuz bir durum olarak algılanabilir. Türk bankacılık sektörüne giren yabancı sermayenin makro ekonomik faktörler üzerinde de olumlu veya olumsuz etkisi mevcuttur. Makroekonomik faktörlerden ilk olarak büyüme ile yabancı sermaye arasındaki ilişkiye bakacak olursak; büyüme oranını olumlu yönde etkilediği görülmektedir. Bu etkiyi, bankacılık sektöründeki yabancı sermaye artarken büyüme oranında da artış gerçekleşmesi ile ilişkilendirebiliriz. Bu olumlu gelişmeler bankacılık sektöründe uygulanan yapılandırmaya yönelik çalışmaların da etkisi göz ardı edilmemelidir. Fakat büyüme oranın yabancı sermaye ile eşdeğer olarak artması bazı yıllarda farklılık göstermiştir.. Örneğin 2008 yılında büyüme oranında bir azalış meydana gelmiştir. Bu azalışa 2008 yılında meydana gelmiş olan küresel kriz etki etmiştir. Yabancı sermayenin istihdam üzerine olan etkisine bakacak olursak; istihdam üzerinde olumlu ve olumsuz etkisinden bahsedilebilir. Olumlu etkisinden bahsederken; Türkiye'de iş gücü maliyetlerinin diğer ülkelere nazaran daha düşük olmasının yeni istihdam alanlarına olan talebin fazla olmasında etkili olduğu söylenilebilir. Yabancı sermayenin istihdam üzerine olan olumsuz etkisinden söz edecek olursak da; yatırım yapılan ülkeye yabancı sermayenin geliş amacı önem arz etmektedir. Yani yabancı sermaye istihdamı kesin artırıyor veya kesin azaltıyor denilememektedir. Son olarak da makroekonomik faktörlerden verimlilikle yabancı sermaye ilişkisini değerlendirecek olursak; kaliteli ve çok sayıdaki finansal ürünler, teknoloji, bilgi ve tecrübenin yansıtılması ve yabancı bankaların yerel bankaları finansal sistem içinde rekabete sürüklemesi gibi etmenler yabancı sermayenin verimlilikle olan ilişkisinde dikkate alınacak faktörlerdir. Türk bankacılık sisteminin verimliliği yabancı bankaların sektöre girmesiyle birlikte Alternatif Dağıtım Kanalları(ADK) altında toplanmıştır. Verimliliğe etki edebilmek için ATM, POS, Kredi Kartı, Banka Kartı, İnternet Bankacılığı vb. finansal ürünler ile işlem maliyetlerini düşürerek katkı sağlamaktadır. 92 Yabancı sermayenin Türk bankacılık sektörü içinde nasıl vergilendirildiğinden önce yabancı sermayeyi çekebilmek amacıyla uygulanan vergi politikaları ve bu politikaları uygularken karşılaşılan sorunları, sermayeyi çekebilmek amacıyla izlenen teşvik sistemini irdelemek daha anlamlı olacaktır. Yabancı sermayeyi çekebilmek amacıyla önemli bir teşvik aracı olan vergilerin kullanılması sonucu vergi rekabetinin özellikle 1990'lardan sonra önemli boyutlara ulaştığı söylenilebilir. Yabancı sermaye yatırımcılarına tanınacak olan vergisel ayrıcalıklar bir kenara ülkemize gelen yabancı yatırımcının vergi konusunu yatırım önündeki engellerden ilk sırada görmesi sermayenin vergilendirilmesinde önemlidir. Sürekli değiştirilen ve bir türlü istikrara kavuşturulamayan vergi politikaları yatırımcıyı tekrar düşünmeye iten faktörlerdendir. Bunun yanında karışık mevzuatlar, rakip ülkeler arasında uygulanan farklı vergi politikaları da uygulanacak vergi politikalarını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu durum yatırımcının hevesinin kırılmasına ve kararsızlığa sürüklenmesine sebep olmaktadır. Türkiye'de faaliyet gösteren bankaların vergilendirilmesinde bankaların niteliklerine göre sınıflandırılması önem arz etmektedir. Yani, Türkiye'de T. T. K. hükümlerine göre kurulan bankalar tam mükellefiyet esasında; yurt dışında kurulup Türkiye'de şube şeklinde kurulan bankalar ise, bu bankaların kanuni merkezinin yanında dar mükellefiyet esasına göre vergilendirilecektir. Türkiye'de bankacılık faaliyetinde bulunan yabancı bankaların kazançları kurum kazancı olarak değerlendirilmekte ve bu kazançların vergilendirilmesinde bu bankalar Türk bankası olarak kabul edilip tam mükellefiyet esasında gerek Türkiye'de gerekse yurt dışında elde ettiği kazançlar üzerinden Kurumlar Vergisi'ne tabi tutulmaktadır. 93 Türkiye'de şube açarak bankacılık faaliyetinde bulunan dar mükellefiyete tabi kurumların elde ettiği kazançlar ticari kazançtır. Bu kazançlar G. V. K.'nın ticari kazanç hükümlerine göre vergilendirilmektedir. Türk bankacılık sistemine giren yabancı sermayenin Türk Vergi Sistemi karşısındaki durumunu yani K. V. K ve G. V. K. karşısında vergilendirme koşullarına çalışmamın son bölümünde ayrıntılı olarak yer verilmiştir. Yabancı bankaların Türk bankacılık sistemine yeni teknoloji ve türev ürünler gibi yeni finansal araçları da kullanarak, finansal hizmette çeşitlilik sağlamaları yerel bankalara bu konuda öncülük etmeleri en önemli faydasıdır. İstikrar ve verimlilik artışı sağlayarak, sektörü dış sermaye piyasalarına açmaları da ayrı olumlu bir etkidir. Buna karşın yabancı bankaların olası kriz dönemlerinde piyasadan çekip gitmeleri ve krizi daha da kötüleştirmeleri Türk bankacılık sistemi açısından bir risk unsuru oluşturmaktadır. Geniş müşteri kitlesine hitap etmek yerine kaliteli müşterilere yönelmeleri, büyük oranda uluslararası firmalarla çalışmaları yabancı bankalara olan eleştirileri artırmaktadır. Yabancı sermayenin giriş yaptığı ülkeye beraberinde yönetim ve pazarlama becerisini, bilimsel transfer, teknoloji transferi, üretim kapasitesi, ihracat artışı ve istihdam olanaklarını genişletmesi gibi büyük öneme sahip olumlu katkıları mevcuttur. Bu sıkıntıların basında da özellikle Türkiye‟deki kurumların yurtdışına yapmış oldukları yatırımlardan elde ettikleri kâr paylarının Türkiye‟de vergiye tutularak çok aşırı bir ekonomik çifte vergilendirme sorununu ortaya çıkmasıyla önemli bir vergi yükünün oluşmasıdır. Bu sadece Türkiye‟deki yatırımcıların yurtdışından elde ettikleri kazanç bakımından sorun olmakla kalmıyor, aynı zamanda da yabancı yatırımcılar, Türkiye üzerinde, Türkiye‟nin etkinlik alanı içerisinde Türkiye‟nin sıkı bağları olan diğer ülkelere yatırım yapmak istediklerinde göstermektedir.Sermayenin de önemli vergilendirilmesi bir sırasında sorun vergi olarak kendini politikalarındaki istikrarsızlık yabancı sermaye girişine etki eden olumsuzluktur. Söz konusu bu istikrarsızlık yatırımcının hevesini kıran en önemli etmendir. İadelerin gecikmesi, vergi oranlarının stabil olmaması, vergi ödemelerinin gecikmesi, vergi memurlarının yetersizliği gibi diğer etkenler vergi politikasında yatırımcıyı olumsuz etkileyen faktörlerdir. 94 Denilebilir ki Türk Vergi Sistemi ekonominin gelişmesine, tasarruf, yatırım ve istihdamın gelişmesine ciddi engeller oluşturmakta; kayıt dışı ekonomiyi ve istihdamı teşvik etmektedir. Bunun yanında, Türk ekonomisinin dışa açılmış olmasına rağmen Türk Vergi Sisteminde, gerek yurtdışından elde edilen kazançların vergilendirilmesinde gerekse Türkiye‟de özellikle şube niteliğinde yapılan yatırımların vergilendirilmesinde, Kurumlar Vergisi Kanunu çıktığından bu yana hiçbir önemli değişikliliğin olamaması çok önemli sıkıntılar yaratmaktadır. 95 KAYNAKÇA Kitaplar Akdiş, Muhammed, Global Finansal Sistem Finansal Krizler ve Türkiye, İstanbul: Beta Basımevi, 1998. Akdiş, Muhammed, Dünya'da ve Türkiye'de Yabancı Sermaye Yatırımları ve Beklentiler, YASED Yayınları, 1985. Akdoğan, Abdurrahman, Türk Vergi Sistemi ve Uygulaması, Ankara, 1995. Akgüç, Öztin, 100 Soruda Türkiye’de Bankacılık, 2. Baskı, İstanbul: Gerçek Yayınevi, 1989. Aksoy, Tamer, ÇağdaĢ Bankacılıktaki Son Eğilimler ve Türkiye’de Uluslarüstü Bankacılık, SPK Yayını, No:109, Ankara, 1998. Altay, Nasuh Oğuzhan, Türk Bankacılık Sistemi, İzmir: Ege Üniversitesi Yayınları, 2006. Artun, Tuncay, ĠĢlevi, GeliĢimi, Özellikleri ve Sorunlarıyla Türkiye’de Bankacılık, 2.Basım, İstanbul: Tekin Yayınları, 1983. Artun, Tuncay, Türkiye’de Bankacılık, 2. Basım, İstanbul: Tekin Yayınevi, 2003. Başak, Levent, Türkiye'de Yabancı Bankaların Vergilendirilmesi, İstanbul: TBB Yayınları, 2008. Başak, Levent, Dar Mükellefiyete Tabi Kurumlar ve Vergilendirme, Ankara: Yaklaşım Yayınları, 2007. Bayar, İbrahim Nihat, Çifte Vergilendirmeyi Önleme AnlaĢmaları ve Mahsup Yöntemi, Ankara: Maliye Hukuk Yayınları, 2006. Boratav, Korkut, Türkiye Ekonomisi, İstanbul: İmge Yayınları, 2006. Bora, Oruç, “Finansal Sistemlerin Ekonomik Kalkınma ve Krizler Üzerindeki Etkileri-Türk Sermaye Piyasaları”, Ankara: Sermaye Piyasası Kurulu Yayınları, 2002. Bumin, Mete, Türk Bankacılık Sektöründe Yabancı Bankalar, Ankara: Turhan Kitabevi, 2007. Çakıcı Ömer, Ceylan Mehmet, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi Teori ve Uygulaması, İstanbul: TBB Yayınları, Yayın No:371, 2014. 96 Çarıkçı, Emin, Türkiye’de Ekonomik Güçlükler ve Çözüm Yolları, Ankara: Vadi Yayınları, 1991. Demirli, Yunus, GeliĢmekte Olan Ülkelerde Vergi Reformları, Maliye Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2011. Eğilmez, Mahfi ve Ercan Kumcu, Ekonomi Politikası, Teori ve Türkiye Uygulaması, İstanbul: Om Yayınevi, 2002. Ekren, Nazım, Uluslararası Bankacılık ve Türkiye Örneği, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Yayın No:282, 1986. Günal, Mehmet, Türkiye'de Bankacılık Sektörü ve Sorunları, İstanbul: TBB Yayınları, 1998. Güney, Alptekin, Banka ĠĢlemleri, 6.Baskı, İstanbul: Beta Yayınları, 2012. İncekara, Ahmet, Bankacılık ve Finansal Kurumlar, İstanbul: İktisadi Araştırmalar Vakfı Yayını, 2011. İyibozkurt, Erol, KüreselleĢme ve Ekonomimiz, 3. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi, 1993. Kepenek, Yakup ve Nurhan Yentürk, Türkiye Ekonomisi, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2007. Öçal, Tezer ve Faruk Çolak, Finansal Sistem ve Bankalar, Nobel Yayıncılık, Kasım 1999. Öncel, Mualla, Ahmet Kumrulu ve Nami Çağan, Vergi Hukuku, 17.Bası, Ankara: Turhan Kitabevi, 2009. Özbilgiç, Zergül, Doğrudan Yabancı Yatırım Mevzuatı, Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Müdürlüğü, Ankara, 2012. Parasız, İlker, Türkiye'de ve Dünya’da Bankacılık, 1.Baskı, İstanbul: Ezgi Kitabevi, 2011. Pınar, Abuzer, Maliye Politikası Teori ve Uygulama, Ankara: Turhan Kitabevi, 2011. Saraç, Gülfem, Bankacılık Krizlerini Belirleyici Faktörler: Uluslararası Deneyimler ve Türkiye Değerlendirmesi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Bankacılık ve Finansal Kuruluşlar Genel Müdürlüğü, Kasım 2002. Şahin, Hüseyin, Türkiye Ekonomisi, Tarihsel GeliĢimi ve Bugünkü Durumu, Bursa: Ezgi Kitabevi, 2007. Şenyüz, Doğan, Mehmet Yüce ve Adnan Gerçek, Türk Vergi Sistemi Dersleri, Bursa: Ekin Yayıncılık, 2010. 97 TBB, 50. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye’de Bankacılık Kesimi 1957-2007, 2008. TBB, Bankalarımız 2008 Kitabı, İstanbul: TBB Yayın No: 264, 2009. TBB, Bankalarımız 2008 Kitabı, İstanbul: TBB Yayın No: 264, 2009. TBB, Bankalarımız 2010 Kitabı, İstanbul: TBB Yayın No:276, Mayıs 2011. TBB, Bankalarımız 2010 Kitabı, İstanbul: TBB Yayın No:276, Mayıs 2011. Tekeli, İlhan ve Selim İlkin, Para ve Kredi Sisteminin OluĢumunda Bir AĢama Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, Ankara: T.C.M.B, 1981. Tekinalp, Ünal, Banka Hukukunun Esasları, İstanbul: Beta Yayınları, 1998. Tuncer, Selahattin, Vergi Hukuku ve Uygulaması, Ankara: Yaklaşım Yayınları, 2003. Uçarkaya, Sinem, Kamu Bankaların Bankacılık Sektöründeki Rolü, T.C.M.B. Bankacılık ve Finansal Kuruluşlar Genel Müdürlüğü, 2006, Ankara. Uludağ, İlhan ve Erişah Arıcan, Türkiye Ekonomisi, İstanbul: Der Yayınları, 2003. Uygur, Ercan, Krizden Krize Türkiye:2000 Kasım ve 2001 ġubat Krizleri, Türkiye Ekonomi Kurumu, 2001. Yazıcı, Mehmet, Bankacılığa GiriĢ, 1. Baskı, İstanbul: Beta Yayınları, 2011. Yüzgün, Arslan, Cumhuriyet Dönemi Türk Bankacılık Sistemi, İstanbul: Der Yayınları, 1982. Zarakolu, Avni, Cumhuriyet’in 50. Yılında Memleketimizde Bankacılık, Ankara: Türkiye Bankalar Birliği Yayını, No: 61, 1973. 98 Süreli Yayınlar Afşar, Muharrem, "Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Bankacılık Sektörü", Anadolu Üniversitesi Ġ. Ġ. B. F. Dergisi, Sayı: 4, 2004, ss. 87- 101. Akgüç, Öztin, “Türkiye‟de Yabancı Bankalar”, Muhasebe ve Finansman Dergisi, 2007, S: 36, ss. 10-17. Armağan, Ramazan, " “Türkiye‟de Gelir Ve Kurumlar Vergisi Oranlarında İndirimin Vergi Gelirleri Üzerine Etkileri”, Süleyman Demirel Üniversitesi Ġ. Ġ. B. F. Dergisi, 2007, ss. 233-247. Arslan, Mehmet, “IMF, Krizler ve Türkiye” ,Stratejik Analiz Dergisi, , Sayı 14, 2001,ss.18-23. Ata, Ali, "Banka Yabancılaşmasının Türkiye'deki Yerli ve Yabancı Bankalar Açısından Karşılaştırılması", Atatürk Üniversitesi Ġ. Ġ. B. F. Dergisi, Cilt: 23, Sayı: 4, ss. 109-124 . Ataman Erdönmez, Pelin, "Finansal Gelişmekte Olan Ülkelerde Yabancı Bankalar", T. B.B. Bankacılık ve Araştırma Grubu, Bankacılık Dergisi, Sayı: 51, ss. 66-79. Ayaydın, Hasan, Murat Berberoğlu, “Bankacılık Sektörüne Yabancı Girişinin Türkiye Açısından Değerlendirilmesi”, GümüĢhane Üniversitesi Sosyal Bilimler Elektronik Dergisi, S. 1, Ocak 2010, ss. 57-73. Barışık, Salih ve Aykut Şarkgüneşi, "Yabancı Sermaye Hareketlerinin Türk Bankacılık Sektörüne Etkileri", Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 9, 2009, ss. 20-33. Başak, Levent, “Dar Mükellef Kurumların Tevkif Usulüyle Vergilendirilmesi (II)”, Mükel-lefin Dergisi, Sayı: 121, Ocak 2003, ss. 90-106. Başak, Levent, "Türkiye'de Bankacılık Faaliyetinde Bulunan Dar Mükellefiyete Tabi Yabancı Bankaların Elde Ettiği Faiz Gelirleri ve Yabancı Bankaların Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkilerine Yönelik Makro Analiz", Bankacılar Dergisi, Sayı. 81, 2012, ss. 35-292. Başak, Levent, "Türkiye'de Yabancı Banka Hukuku ve Yabancı Bankalarla İlgili Bazı Hususların Analizi", Bankacılar Dergisi, s. 63, 2007, ss. 15-23. Başak, Levent ,"Gelir Vergisi Kanunu'nun 94‟üncü Maddesi Hükmü Uyarınca Kurum Kazançlarında Gelir Vergisi Stopajı", Vergi Sorunları, 2004, S. 187, ss. 68-81. BDDK,"Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler Başkanlığı, Sayı: 6, Aralık 2011. 2011", Strateji Geliştirme Daire Bolay, Hüzeyme Cahide, “Türk Bankacılık Tarihi”, Bankacılık Dergisi, 1991, sayı:5, ss. 51-63. 99 Bülbül, Okan Güray, Furkan Emirmahmutoğlu, "Yabancı Sermaye Yatırımlarının İstihdama Etkisi: Türk Bankacılık Sektörü Örneği", Gazi Üniversitesi Ġ. Ġ. B. F. Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 12, 2005, ss. 218-238.. Cömert, Faruk, "İstihdam Sorunu ve Yabancı Sermaye", Hazine Dergisi, Sayı: 13, Ocak 2004, ss. 4-25. Çelik, Tuncay, Çiğdem Ünveren, "Yabancı Banka Girişlerinin Türk Bankacılık Sektörüne Rekabet Etkisi", Niğde Üniversitesi Ġ. Ġ. B. F. Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 2, 2009, ss. 47-59. Çelik, Tuncay, "Avrupa Birliği ve Türk Bankacılık Sektöründe Piyasa Yapısı", Kocatepe Üniversitesi Ġ.Ġ.B.F. Dergisi, C.8, Sayı. 2, s. 211. Güloğlu, Bülent ve Ender Altunoğlu, "Finansal Serbestleşme Politikaları ve Finansal Krizleri: Latin Amerika-Asya ve Türkiye Krizleri", Ġstanbul Üniversitesi Siyasi Bilimler Dergisi, S. 22, 2002, ss. 109-134. Yılmaz, Gündüz, Ali, "Türkiye'de Bankacılık Sektörü, Sorunları ve Çözüm Önerileri", Atatürk Üniversitesi Ġ. Ġ.B. F. Dergisi, Cilt: 17, Sayı: 3-4, ss. 133-145. Gürel, Eymen, Esra Burcu Bulgurcu Gürel ve Neslihan Demir, "Basel III Kriterleri", Bankacılık ve Sigortacılık Dergisi, C. 1, S. 3, 2012, ss. 16-28. İşeri, Müge, Meltem Ulusan, "Ülkemiz Bankacılık Sektöründe Yabancı Bankaların Yeri", Muhasebe ve Finansman Dergisi, Sayı: 33, 2007, ss.132-138. Kaneti, Selim, "Türkiye'de Yabancı Sermayenin Vergilendirilmesinin Ana Çizgileri", Vergi Sorunları, 1984, ss. 19-34. Kızılöz, Burcu ve Yurdagül Ceran “1923-1933: Cumhuriyet ve Ulusal Bankacılığın Doğuşu”, Uzman Gözüyle Bankacılık Dergisi, 1991, Sayı. 30, ss. 21-34. Koyuncu, Cüneyt, Duygu Şahan, "Türkiye'de Yabancı Bankaların Varlığının Yatırım ve GSMH Üzerindeki Etkisinin Analizi", Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:30, Ağustos 2011, ss. 263-279. Köse, Salih, “24 Ocak 1980 ve 5 Nisan 1994 İstikrar Programlarının Karşılaştırılması”, Planlama Dergisi, Özel Sayı, ss. 3-10. Oksay, Suna, "Çokuluslu Şirketler Teorileri Çerçevesinde, Yabancı sermaye Yatırımlarının İncelenerek, Değerlendirilmesi", DıĢ Ticaret MüsteĢarlığı Dergisi, Ocak 1998, Sayı: 8, ss.113-129. Reisoğlu, Seza, “Bankalar Kanununda 4491 Sayılı Yasa İle Yapılan sBaşlıca Değişiklikler”, Bankacılar Dergisi, Sayı: 32, 2002, ss-31-38. Sarısoy, İdris, Selçuk Koç, "Yabancı Sermaye Yatırımlarının Kurumlar Vergisi Üzerindeki Etkisinin Ekonometrik Analizi", Erciyes Üniversitesi Ġ. Ġ. B. F. Dergisi, Sayı: 36, 2010, ss. 138-153. 100 Selçuk, Bora, “Küresel Krizin Türk Finans Sektörü Üzerindeki Etkileri”, Ekonomi Bilimleri Dergisi, Cilt:2, Sayı:2, 2010, ss. 23-27. Seyidoğlu, Halil, “Uluslararası Mali Krizler, IMF Politikaları, Az Gelişmiş Ülkeler; Türkiye ve Dönüşüm Ekonomileri”, DoğuĢ Üniversitesi Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 2, 2003, ss. 179-201. Şendoğdu, Aslan, "Basel II Kriterlerinin Dünü Bugünü ve Gelecek İçin Bir Üst Sürüme Olan İhtiyacın Kaçınılmazlığı", Bankacılık ve Sigortacılık AraĢtırmaları Dergisi, C. 1, S. 2, 2010, ss. 4-13. Tarı, Recep ve Kumcu, Funda Sera, "Türkiye'de İstikrarsız Büyümenin Analizi", Kocaeli Üniversitesi SBE Dergisi, Sayı. 9, 2005, ss. 156-179. TBB, “Türk Bankacılık Sistemi 2001” Bankacılar Dergisi, Sayı 42, 2002, ss. 5-14. TBB, “Türk Bankacılık Sistemi 2009” , Bankacılar Dergisi, Sayı 73, 2010, ss. 7079. TBB, “Türk Bankacılık Sistemi Eylül 2005” Bankacılar Dergisi, Sayı: 55, 2005, ss. 3-21. TBB, “Türk Bankacılık Sistemi Eylül 2005” Bankacılar Dergisi, Sayı: 55, 2005, ss. 5-21. TBB, “Türkiye‟de Yabancı Bankalar”, Bankacılık ve Araştırma Grubu, Bankacılar Dergisi, Sayı: 52, 2005, ss. 3-9. Tuğlu, Ali, "Yabancı Sermayeli Kurumların Elde Ettikleri Gelirlerin Vergilendirilmesi", YaklaĢım Dergisi, Sayı: 128, 2003, ss. 104-110. Varol, Müge, “Cumhuriyetimizin 80. Yılında 1923–2003 Türk Dış Ticaretinin Gelişiminin Kısa Tarihçesi”, DıĢ Ticaret Dergisi, Özel Sayı, 2003, Ekim, ss. 160-163. Yıldırım, Oğuz, “Kura Dayalı İstikrar Politikası Çerçevesinde Enflasyonu Düşürme Programı ve Türkiye Ekonomisinde Yeni İstikrar Arayışları”,DıĢ Ticaret Dergisi, Sayı: 27, Ocak 2004, ss. 114-144. Yiğitoğlu, Ali İhsan, "2001 Krizi Sonrası Dönemde Türkiye Ekonomisinin ve Bankacılık Sektörünün Değerlendirilmesi", Sosyo-Ekonomi Dergisi, Sayı: 1, 2005, ss. 114-126. 101 Tezler Akçacı, İbrahim Yavuz, “1980 Sonrası Türk Bankacılık Sektöründe Yeniden Yapılandırma, (YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi SBE, 2003), Ankara. Algan, Ahmet, "Bankacılık Sektöründe Uluslararasılaşma Süreci ve Koçbank Örneği", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi SBE, 2008), Ankara. Altun, Fatih, "Bankacılık Sektörüne Yabancı Sermaye Girişi ve Ulusal Ekonomi Üzerine Etkileri", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisan Tezi, Marmara Üniversitesi BSE, 2006), İstanbul. Arı, Ayşe, "Banka Birleşmeleri ve Satın Alınmalarının Ekonomik Olarak Değerlendirilmesi", (YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi SBE, 2007), İstanbul. Avcı, Hanife Burcu, "Kurumlar Vergisi Oranının Yabancı Sermaye Yatırımları Üzerinde Etkisi: OECD Ülkeleri Üzerinde Ampirik Bir İnceleme", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi SBE, 2009), Ankara. Ay, Ahmet, "İktisadi Gelişme Sürecinde Döviz Kuru Sistemlerinin Türkiye Şartlarına Göre Değerlendirilmesi", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi SBE, 2005), Konya. Ayçetin, Kamil İstem, "Türkiye'de 1980 Sonrası Yatırımların Yönü ve Ekonometrik Model Çalışması", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi SBE, 2007), İstanbul. Çağlar, Cemal, “Batık Bankalar ve Türk Bankacılık Sistemi”, (YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü, 2001),İstanbul. Çakar, Vesile, "Yabancı Sermayeli Banka Girişleri ve Ulusal Bankacılık Sektörleri Üzerindeki Etkileri", T.C.M.B. Bankacılık ve Finansal Kuruluşlar Genel Müdürlüğü, Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Ankara. Çelik, Tuncay, Türk Bankacılık Sektörünün Piyasa Yapısının Belirlenmesi, (YayınlanmamıĢ Doktora Tezi, Hacettepe Üniversite SBE, 2006), Ankara. Çiçek, Tayfur, Vergisel Teşvikler Açısından 1980 Sonrası Türkiye'de Yabancı Sermaye Yatırımları, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi SBE, 2008), İstanbul. Demir, Ercan, "Yabancı Sermaye Yatırımları ve Türkiye", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi SBE, Sakarya), Sakarya, 1999. 102 Demirhan, Dilek, "Bankacılık Sektöründe Yabancı Sermaye Yatırımları ve Türk Finans Sistemi Üzerine Etkileri", (Doktora Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008), İzmir. Dinç, Evren, “Finansal Serbestleşme ve Türk Bankacılık Sektörüne Etkileri”, (YayınlanmıĢ Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi SBE, 1999),Ankara. Duran, Ahmet Rıfat, “Türk Bankacılık Sisteminin Gelişimi ve BDDK‟nın Rolü”, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, 2005), İstanbul. Gaziler, Volkan, "İnternet Bankacılığı ve Kullanımın Etkinliği", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi EBE, 2006), Ankara. Gülçiçek, Özlem, "Cari İşlemler Dengesinin Nedenleri ve Ülke Ekonomileri Üzerindeki Etkileri", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi SBE, 2007), İstanbul. Günay, Gürol, "Kısa Vadeli Yabancı Sermaye Hareketleri ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Yaşanan Krizlere Etkisi,(YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi BSE, 2007), İstanbul. Gündoğdu, Fatma, “Türkiye‟de Bankacılık ve 1980 Sonrası Dönemin Değerlendirilmesi”, (YayınlanmıĢ Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998), Erzurum. Gürbüz, Rana, “Finansal Serbestleşme Sürecinde Türkiye‟de Kısa Vadeli Sermaye Hareketlerinin Makroekonomik Etkileri”, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisan Tezi, Mersin Üniversitesi SBE, 2006), Mersin. Işık, Nur, "Banka Birleşmeleri: Türkiye İçin Bir Değerlendirme", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi SBE, 2008), İstanbul. Kara, Mehmet Akif, "Sermaye Hareketlerinin Yatırımlar ve Tasarruflar Üzerine Etkisi", (YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi SBE, 2002), Kahramanmaraş. Karacaoğlan, Çağlar, “Yabancı Sermayeli Bankaların Türk Bankacılık Sektörüne Girişi”, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi, 2011), İstanbul. Karakurt, Rıza, "Gelişmekte Olan Ülkelerde Bankacılık Sektöründe Yabancı Sermaye ve Türkiye", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi BSE, 2007), İstanbul. Kaya, Ayşe, "1980 Sonrası Dış Ticaretteki Gelişmeler ve Büyümeye Etkisi", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi SBE, 2008), Sakarya. Kaynarcalı, Ayşe, “Gelişimleri, Özellikleri ve Katkılarıyla Yabancı Bankalar ve Türk Bankacılık Sistemi İçerisinde Yabancı Bankalar”, (YayımlanmamıĢ 103 Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,1992), İstanbul. Kesemen, Mukaddes, "Bankacılık Sektöründe Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Türkiye Örneği", (YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi SBE, 2009), Isparta. Kömürcü, Asiye, "Basel II Çerçevesinde Standart Yöntem Açısından Derecelendirme Sistemi ve Bir Uygulama", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi EBE, 2007), Ankara. Küçüksönmez, Abdurahman, “Küresel Yönetim Açısından Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Türk Bankacılık Sektörüne Etkileri”,(YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi SBE, 2010), Adana. Mercan, Devrim İlhan, "Basel II Kriterleri Çerçevesinde Türk Bankacılık Sektöründeki Sermaye Yeterliliği Sorununun İncelenmesi", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi BSE, 2006), İstanbul. Okay, Esin, “Bankacılık Sektöründe Kriz ve Risk Yönetimi: Türkiye Uygulaması”, (YayınlanmıĢ Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü, 2002), İstanbul. Özcan Kalkan, Sevil, "Banka Birleşmeleri ve Devirlerinin Bankacılık ve Vergi Mevzuatı Açısından İncelenmesi", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, 2006), İstanbul. Özer, Seda, “ Yabancı Bankaların Tercih Edilmesindeki Faktörlerin Analizi”, (Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2008), Ankara. Sevimeser, Nuri Cemhan, "Yabancı Bankaların Gelişmekte Olan Ülkelerdeki Faaliyetleri ve Etkileri", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi SBE, 2005), Adana. Soyluoğlu, Rıza, "Türkiye'deki Yabancı Banka Girişleri ve Etkileri", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi SBE, 2008), Ankara. Şirin, Zafer Ertunç, "Türkiye'de Yabancı Sermaye Yatırımlarının Vergi Rejimi Karşısındaki Durumu", (YayınlanmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul Üniversitesi SBE, 2005), İstanbul. Temel, Sevil, "24 Ocak İstikrar Tedbirlerinin Türkiye'nin Dış Ticareti Üzerindeki Etkileri", (YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi SBE, 1987), Eskişehir. Uyanık, Mehmet Kaan, "Yabancı Sermayeli Bankaların Türk Bankacılık Sektörüne Etkilerinin Değerlendirilmesi", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi SBE, 2010), Adana. 104 Uzun, Erkan, "Vergi Politikalarının Uluslararası Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları Üzerindeki Etkileri, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi SBE, 2008), İstanbul. Ünver, Mustafa, "Türkiye'den Seçilmiş Makroekonomik Göstergelere Yabancı Banka Girişlerinin Olası Etkileri", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Dumlupınar Üniversitesi, 2007), Kütahya. Yılmaz, Emrah, “Türk Bankacılık Sektöründe Sermaye Yeterliliği ve Basel Standartları”, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006), İstanbul. Yorulmaz, Fatih, "Yabancı Sermaye Yatırımlarının Türkiye Ekonomisine Etkileri", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi SBE, 2006), Konya. 105 Diğer Yayınlar Akgüç, Öztin, "Türkiye'de Yabancı Bankalar", http://journal.mufad.org/attachments/article/1.pdf. (22. 04. 2013). s.12, 193 Nolu Gelir Vergisi Kanunu, (06.01.1961 tarih, 10700 Sayılı T. C. Resmi Gazete). DPT, Doğrudan Yabancı Sermaye Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu,2514-ÖİK; 532, Ankara, 2003. Kantarcı, Bülent, "AB Üyesi Ülkelerde ve Türkiye'de Vergi Tarifeleri ve Hesaplama Yöntemlerinin Karşılaştırılması", http://www.vergisorunlari.com.tr/makale Erişim Tarihi(24.01.2015). Karabacak, Hakan , "Avrupa Birliği Ülkelerinde Vergi Sistemleri", http://dergiler.sgb.gov.tr/calismalar/maliye_dergisi/yayinlar/ 24.01.2015) (Erişim Tarihi T. C. Ekonomi Bakanlığı, 2012 Yılı Uluslararası Doğrudan Yatırımlar Raporu, Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü, 2012. T. C. Maliye Bakanlığı, Yıllık Ekonomik Rapor-2013. TBB, 50. Yılında Türkiye‟de Bankalar Birliği ve Türkiye‟de Bankacılık Sistemi, 2008. TBB, Türkiye Bankacılık Sistemi , “SeçilmiĢ Rasyolar”, http: www.tbb.org.tr / İstatistikî Raporlar Seçilmiş Rasyolar / 2007 (Erişim: 15.11.2010) . TÜSİAD, "Asya Ülkeleri Vergi Uygulamaları Üzerinde Karşılaştırma", http://www.tusiad.org.tr/rsc/shared/file/Asya-ulkeleri-vergi-oranlarikarsilastirmasi.pdf (Erişim Tarihi:24.1.2015) Yayla, Münür, Yasemin Türker Kaya ve İbrahim Erkmen, Bankacılık Sektörüne Yabancı GiriĢi: Küresel GeliĢmeler ve Türkiye, BDDK, ARD Çalışma Raporu, 2005. Yetim, Sedat, Ozan Gülhan, "Avrupa Birliğine Tam Üyelik Sürecinde Türk Bankacılık Sektörü", BDDK Araştırma Dairesi Raporları, 2011, s. 13. http://en.tbb.org.tr/Dosyalar/Yayinlar/Dokumanlar/2tbb50yil.pdf s.14. (3 Şubat 2013), http://www.tcmb.gov.tr/kutuphane/TURKCE/tezler (15 Mayıs 2013). 106