İstiklal Dergisi | NİSAN

advertisement
istiklâl
Nisan 2012, Sayı: 31 | www.istiklaldergisi.com
Aylık siyaset, ekonomi, toplum dergisi
İNCELEME
“DÜNYA
TARİHİ”
İstiklal Dergisi’ne ücretisiz abone olun,
her sayı e-posta adresinize gecikmesiz gönderilsin...
Abone olmak için;
www.istiklaldergisi.com/abone
adresindeki formu doldurmanız yeterli olacaktır.
►
istiklâl
3
Merhaba
Dünya Tarihi
|Kitap dört kesim ve toplamda 30 bölümden oluşmaktadır. Bu kitap ilk uygarlıklardan günümüze kadarki tüm tarihi sürecin
özetidir. Yazar, toplumlardan bahsederken özellikle din olgusuna yeteri kadar
vurgu yapmış. Bu noktada yazar yaptığı
yorumlarla, içerisinde bulunmadığı kültürleri yansıtma noktasında güvensizlik vermektedir.
Günümüzde
tarafsızlığı
tartışılan bazı tarihçilerin eserlerini kaynakça kısmında görmemiz, bu düşünceyi
doğrular niteliktedir.
Muhammed Faruk Bulut
4
İstiklalDergisi
/ Nisan 2012
Yıl: 4, Sayı: 31
KurumsalE-Posta:
[email protected]
Dizgi-Tasarım:
Hisar Ajans
www.hisarsoft.com
►
istiklâl
4
Ayna
Ayna
Muhammed Faruk Bulut
[email protected]
DÜNYA TARİHİ
Kitap dört kesim ve toplamda 30 bölümden oluşmaktadır. Bu kitap ilk uygarlıklardan günümüze kadarki tüm tarihi sürecin özetidir. Yazar, toplumlardan bahsederken özellikle din olgusuna yeteri kadar vurgu yapmış. Bu noktada yazar yaptığı yorumlarla, içerisinde
bulunmadığı kültürleri yansıtma noktasında güvensizlik vermektedir. Günümüzde tarafsızlığı tartışılan bazı tarihçilerin eserlerini kaynakça kısmında görmemiz, bu düşünceyi doğrular niteliktedir.
Birinci kesimde İ.Ö. 500 yılına kadarki uygarlıkların ortaya çıkışından ve gelişiminden bahsedilmiştir.
İlk uygarlığın Mezopotamya’da kurulmuş olması, bölgenin tarımsal
faaliyetlere geçmesiyle ilgiliydi. Göçebelik ve çobanlık mesleği, sabanın bulunması ve yönetim sınıfı
anlayışının doğmasıyla birlikte yerini yavaş yavaş tarımsal faaliyetlere vermekteydi. Sümerlerin
yazıyı keşfi döneme başka bir
boyut kazandırmıştı. Aynı dönemde Mısır’daki Eski Krallık ve
Kuzey Hint Bölgesi’ndeki İngüs Vadisi en eski medeniyet merkezleri
olarak göze çarpmaktadır. Savaş
arabası ve süvari devrimleriyle birlikte ilk büyük devletlerin temeli atılmıştı. Çok tanrılı inanışların ve
çeşitli akımların (Konfüçyüs, Taoizm, Budizm Zerdüştlük vs) yanı
sıra tek tanrılı din olarak Yahudilik
bu dönemde doğdu. Ticaretin başladığı ve yerleşik hayata geçmenin
barbarlıktan sıyrılmanın şifresi olduğu bu dönemde, bilinen medeniyetler Avrupa, Mısır, Hindistan ve
Ortadoğu coğrafyalarında kurulmaktaydı.
İkinci kesimde 1500 yılına kadarki süreç içerisinde yaşanan tarihi olaylardan ve uygarlıklar
arasında kurulan dengeden bahsedilmektedir. Bu dönemde bilinen
Yunan Uygarlığı şekillenmiştir. İlk
deniz savaşları ve felsefe akımları
kaydedilmiştir. Yunanlılar Ortadoğu’ya yayıldıkça Helen kültürü
oluşmuş, bilim ve sanat dalları
yavaş yavaş şekillenmeye başlamıştır. Peşinden Roma İmparatorluğu ve Hıristiyanlık’ın yayılışı
gelmektedir. Bu dönemde dünyayı
kasıp kavuran salgın hastalıklar
görülmüştür. Hindistan’da Budizm
yayılırken, Çin’de sanat ilerlemekteydi. Yazarın yerleşik olmayan
tüm kavimleri barbar olarak nitelendirdiği düşüncesiyle hareket
edecek olursak, Çin ve İran bölgelerine yapılan barbar akınlarının
güçlendiği ve buralarda kurulan
medeniyetlerin yağmalanmak için
çok uygun bölgeler olduğunu söyleyebiliriz. Mısır ve nispeten Hint
uygarlığının doğal koşullardan
ötürü bu tür yağmalardan daha az
etkilendiği bir dönemdi. Bölge halklarının yağmacılar karşısında dayanabilmek için büyük bir ordu
besleyebilecek devletler kurmaya
başlamasıyla Sasani İmparatorluğu sahneye çıkmaktadır. Avrupa’da ise kuzeyli (örneğin
Cermen) grupların yağlamaları
uzun bir süre devam etti. Peşinden
İslam doğdu ve Ortadoğu’dan başlayarak tüm dünyaya yayılmaya
başladı. Arap fetihleri Avrupa’dan
Hindistan’a kadar yayıldı. Yazar
burada İslam Hukuku’nda Yahudilik ve Hıristiyanlıkta da olduğu gibi
hoşgörüsüzlük olduğunu ileri sürmektedir. Yazar, İslam Medeni-
►
istiklâl
yeti’nin buluşu olan birkaç matematik ilkesi dışında tamamen
Yunan bulgularına bağlı kaldığını
ileri sürerek okuyucuyu güldürmektedir. Diğer medeniyetlere nazaran
Avrupa’nın İslam akınları püskürtme noktasında başarılı olduğunu savunan yazar, her ölçüde
Avrupa uygarlığının diğer uygarlıkların çok gerisinde olduğunu itiraf
etmektedir. İleriki tarihlerde Avrupa’da bulunan barbar grupların
Hıristiyanlaştırılmasıyla beraber,
Macar ve Viking saldırılarına dayanamayan merkezi devletlerin parçalanarak feodal düzene geçişin
başladığı görülmektedir. İslam dünyasındaki Sünni – Şii ayrımının
yanı sıra Hıristiyanlıkta ise KatolikOrtodoks ayrımı yaşanmaktaydı.
Afrika ve Amerika kıtaları keşfedilmeye başlarken Hinduizm yeniden
şekilleniyor ve Japonya kendi kapalı kültürünü yaşıyordu.
Üçüncü kesimde 1500 yılından
sonra batının üstünlük sağladığı
dönem olarak nitelendirilen tarihten
bahsedilmektedir. Bu tarihler dünyanın keşfedildiği tarihlerdi. Tarım
ürünlerinin çeşitlenmesi, fiyatlardaki büyük değişimler ve yeni hastalıkların görüldüğü bu dönemlerde
Reform ve Rönesans süreçleri de
başlamıştı. Bir yandan Moskova
Rusya’ya dönüşürken, bir yandan
da Avrupa devletleri kolonileşme
faaliyetlerine hız vermekteydi. Avrupalı tüccarlar tüm dünyayı dolaşmaya başladıklarında, Osmanlı
Devleti iç isyanlarla boğuşuyor,
Amerika Medeniyetleri yok oluyor
ve Hindistan İngilizler tarafından istila ediliyordu. İngiliz Parlamentoculuğunu yanı sıra Prusya
Militarizmi yavaş yavaş şekilleniyordu. Bu dönemde İslam Dünyası’nı üç devlet temsil etmekteydi:
Osmanlı Devleti, Safevi Devleti ve
Mugal Devleti. Yazara göre bu dönemlerde İslam’ın gerilemeye başlaması, Arabistan topraklarında
radikal bir akım olan Vahhabilik’in
doğmasına denk geliyordu. Burada
Avrupa’nın hızlı yükselişin sebebi
Karanlık Oda
olarak her türlü ön yargının bir kenara atılması, din ve yönetim baskısından yılmış halkların çeşitli
arayışlar içerisine sürüklenmesi
gösterilmiştir. 1800’lü yıllara gelinirken, Japonya’nın büyük medeniyetlere
adını
yazdırması,
Hindistan’da Hinduizm’in Budizm’in ardından yeniden canlanması, İspanyol ve Portekiz
Donanmalarının üstünlüğünü İngiliz, Fransız ve Felemenk Donanmalarının kırması dikkate değer
gelişmelerdir.
Dördüncü ve son kesimde ise küreselleşen dünya ve kültür döneminin başlaması konu edinilmiştir. Bu
dönem dünyayı tamamen değiştirecek olan Sanayi Devrimi’yle başlar. İngiltere ve Prusya devrimin
öncüleri olurken Fransa’da demokratik bir devrim başlamaktaydı.
Avrupa’nın bu yükselişinde özellikle Asya’da çeşitli tepkiler doğmuştu. İslam Dünyası’nın birçok
irili ufaklı yapıya bölünmesi, Balkanların paramparça olması, Hindistan’daki
pasif
direnişin
başlaması, Çin’de muhafazakârlığın yıkılması, Japonya’nın emperyalist bir görüş benimsemesiyle
dışarıya açılması ve Avustralya’nın
İngiliz amaçlarına hizmet eden bir
üs haline gelmesiyle sahneye çıkışı örnek olarak verilebilir. Sanayi
Devrimi’yle birlikte ihtiyaç duyulan
sömürgelerin paylaşımı konusunda Avrupa’da saflaşma başlamıştı ve bu durum dünya
savaşlarının asıl sebebini teşkil etmişti. II. Dünya Savaşı’nın bitmesiyle Amerika Birleşik Devletleri ve
Rusya arasında dünya iki kutuplu
bir hale bürünmüştü ve günümüze
kadar bu kutuplaşmanın sancıları
çekildi. İslam Dünyası’nda Etiyopya’nın Avrupalı bir devleti (İtalya)
geri püskürtebilen tek Afrika ülkesi
olması ve Fas Direnişi gibi birkaç
istisna dışında, yeni dünyanın öncüsü Türk ve Afgan Bağımsızlık
hareketleri oldu. Bürokratikleşme
başladı ve hızlı bir şekilde hizmet
sektörü genişledi. Finans kurumları
kuruldu ve dünyanın yönetiminde
bambaşka bir yöntem ortaya çıkmış oldu. Sanat, Bilim ve Teknoloji
alanlarındaki ilerlemeler hiç görülmemiş bir şekilde hızlandı.
Sonuç olarak, Afrika ülkelerinin
görünürde bağımsızlığını elde etmeleriyle Avrupa Devletleri sahnenin arkasına geçerken, Amerika
Birleşik Devletleri ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği bambaşka bir dünya düzenine kapı
açtılar. Hiç görülmemiş bir şekilde
silahlanmanın arttığı Soğuk Savaş
döneminde, dünyayı yerle bir edecek silahların kullanımından sakınılması, son yüzyılın aklıselim bir
uygarlıklar tarihine işaret ettiğini
göstermektedir. İslam Dünyası ise
1600 yılına kadar yaptığı akınlarla
sınırlı kalmış ve sürekli bir gerilemeye sahne olmuştur.
5
Hayat,inananlarvesalihamellerişleyenler
dışındahiçkimseninkazanamadığıbir
oyundur.
Aliyaİzzetbegoviç
Bir Nehir Yangını
Mürsel Gündoğdu
Nesil Yayınları
Sordum ehl-i dünyaya sadece köşk dediler
Ehl-i neşveye sordum illa da meşk dediler
Kâinatın sırrı ne, anda takılıp kaldım
Gittim ehl-i ukbaya vallahi aşk dediler
Aşkını arar ırmak yol açarak kendine
Hiçbir engel tanımaz katar bendi bendine
Aktıkça coşkun nehir kadim ezber bozulur
Bulanan azgın sular bir göl bulur durulur
Bu sevda büyük sevda, kalmaz daim göllerde
Ömür boyu beklenmez Mecnun gibi çöllerde
Halden hale bürünür beyaz gelinlik giyer
Kadim gönül aşkıyla hemhal olmaya gider
hisarsoft
Hisar bilgi teknolojileri ve iletişim hizmetleri
hisarsoft.com
©
Download