Kamu İdarelerine Kanunla Tanınan Yargı Harcı Muafiyetinin Yeniden Düzenlenmesi İhtiyacı Kamu İdarelerine Kanunla Tanınan Yargı Harcı Muafiyetinin Yeniden Düzenlenmesi İhtiyacı İlhami ÖZTÜRK* Öz Çeşitli kanun hükümlerine göre başta genel bütçeye dahil kamu idareleri olmak üzere bazı idareler yargı harcından muaftır. Bu muafiyete rağmen davacılar idare aleyhine açtıkları davayı kazanırlarsa karar ve ilam harcı yargılama gideri adı altında harçtan muaf davalı idarelerden alınarak davacılara ödenmektedir. İdare aleyhine açılmış davada mahkeme davacıyı haklı taraf olarak belirledikten sonra davanın başında ödenmemiş olan bakiye karar ve ilam harcını yine de davacı ödemek zorunda kalmaktadır. Bu çalışmada kamu idarelerine tanınan yargı harcı muafiyeti incelenmekte, davacı ve davalı her iki tarafın da hak ve menfaatleri gözetilerek vergilendirmede adalet ilkesi ışığında bu muafiyetlerin yeniden düzenlenmesine yönelik önerilere yer verilmektedir. Anahtar Kelimeler: Yargı Harcı, Yargılama Giderleri, Kamu İdaresi, Mükellef, Muafiyet Need for Revision of Exemption from Judicial Fees Granted by Law to Public Administrations Abstract Some of the public administrations in particular public institutions within general budgets, are exempt from judicial fees according to the provisions of several laws. Despite these exemptions, if a plaintiff wins the case against a public administration, the judgment and writ fees are collected from the administrationwhich is according to law exempt from judicial fees- as part of the litigation expenses and paid to the plaintiff. Nevertheless, after the courts rule in favor of the plaintiffs as a result of an action filed against public administration, the plaintiffs Dr., Hacettepe Üniversitesi, İİBF, Maliye Bölümü, [email protected] * 36 Maliye Dergisi Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015 İ. ÖZTÜRK are still required to pay the remainder of the judgment and writ fees which have not been paid at the beginning of the proceedings. This study examines the tax exemptions from judicial fees granted to public administrations and makes suggestions regarding a revision of these exemptions under the light of the principle of “justice in taxation”, taking into consideration the rights and obligations of both the plaintiffs and the defendants. Keywords: Judicial Fees, Litigation Expenses, Public Administration, Taxpayer, Exemption JEL Classification Codes: H27, K34 Giriş Harçlar Kanunu ile genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri yargı harçlarından muaf tutulmuştur. Bu nedenle genel bütçeli idareler dava açmaları durumunda yargı harcı ödememektedir. Genel bütçeli idareler dışında bazı kamu idarelerine de çeşitli kanunlar1 ile yargı harcı muafiyeti tanınmıştır. Kamu idarelerine yargı harçlarına ilişkin tanınan bağışıklık bu idarelerin bazı hallerde yargı harcını yüklenmek zorunda kalmalarını engellememektedir. Kişiler tarafından genel bütçeli idarelere karşı açılan davalar neticesinde, davacıların haklı bulunması durumunda ödemiş oldukları yargı harçlarının yargılama gideri olarak genel bütçeli idarelere yükletilmesi söz konusudur. Bu durumda yargı harcı mükellefi olmayan ve harçtan muaf tutulan genel bütçeli idareler fiilen yargı harcı ödemek zorunda kalmaktadır. Benzer durum, özel kanunlar ile yargı harcı muafiyeti tanınmış olan kamu idareleri için de söz konusudur. Bu çalışma ile kanunla yargı harcı muafiyeti tanınmış olan kamu idarelerinin, kişiler tarafından açılan ve idare aleyhine sonuçlanan davalar neticesinde kendilerine yükletilen yargılama giderleri kapsamında yargı harcı ödemelerinin hukuki sonuçları tahlil edilmektedir. Davacıların, lehlerine sonuçlanan davalara ilişkin bakiye karar ve ilam harcını ödemek zorunda kalmaları ve bu harcın iadesinin zaman alması nedeniyle haklılıklarına rağmen paranın satın alma gücündeki azalma yüzünden hak kaybına uğradıkları hususu dikkate alınarak meselenin çözümüne yönelik somut öneri getirilmiştir. Böylece davacıların ve yargı harcından muaf tutulmuş kamu idarelerinin vergilemede adalet ilkesine uygun bir biçimde hak ve menfaatlerinin karşılıklı olarak korunabilmesi amaçlanmıştır. 1. Yargı Harcı ve Kamu İdarelerine Tanınan Yargı Harcı Bağışıklığı Yargı, yasama ve yürütme görevlerinin yanısıra devlet eliyle kullanılan üçüncü ana yetkidir (Önen, 1979: 3; Görgün ve Kodakoğlu, 2012: 29). Yargı hizmetinin görülmesi için yapılan harcamaların bir bölümünün bu hizmetten yararlananlar tarafından karşılanması çağdaş sosyal hukuk devletinde genel olarak kabul edilmektedir. Haklarına kavuşmak isteyenlerden parasal bir katkıda bulunmalarının istenmesi, adalet hizmetinin bedelsizliği ilkesine ters düşmez (Pekcanıtez, Atalay ve Özekes, 2014: 589; Akyol Aslan, 2011: 34). Devlet tarafından mahkemelerin sürekli 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu (md.36), 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu (md.19), 6831 sayılı Orman Kanunu (md.114). 1 Maliye Dergisi Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015 37 Kamu İdarelerine Kanunla Tanınan Yargı Harcı Muafiyetinin Yeniden Düzenlenmesi İhtiyacı görev yapar bir şekilde hak arayanların hizmetinde tutulabilmesi için bazı giderler yapılmaktadır. Bu giderlerden bir kısmı mahkemelerin faaliyetinden yararlananlardan harç olarak alınmaktadır (Kuru, Arslan ve Yılmaz, 2013: 695). Harçların bir türü olan ve aynı zamanda yargılama giderlerinin de bir kısmını teşkil eden yargı harçları devletin mahkemeler aracılığıyla yaptığı adli hizmete, ondan yararlananların katkısı olup ancak kanunla belirtilen durumlarda alınır.2 Harç, 3 kamusal güce dayalı olarak belirli kamu hizmetlerinden yararlanma karşılığında alınan paradır (Saban, 2009: 5; Arslan, 2004: 331). Yargı harçları ve vergi yargısı harçları, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 1'inci maddesinde bu Kanun’a göre alınacak harçlar arasında sayılmıştır. Anılan Kanun'un 2'nci maddesinde; yargı işlemlerinden bu Kanun’a bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına, 52'nci maddesinde de bu Kanun’a ekli (3) sayılı tarifede yazılı olanların vergi yargısı harçlarına tabi olduğu belirtilmiştir. Harçlar Kanunu'nun 13/1-j maddesi uyarınca genel bütçeye dahil idarelerin4 bu Kanun'un (1) ve (3) sayılı tarifelerine giren bütün işlemleri harçtan muaftır,5 ayrıca Harçlar Kanunu'nun 123'üncü maddesinde özel kanunlarla harçtan muaf tutulan kişilerle istisna edilen işlemlerden harç alınmayacağı hükme bağlanmıştır. Böylece genel bütçeli idareler dışındaki kurumlara da özel kanunlar ile yargı harcı muafiyeti tanınması mümkün kılınmıştır. 6 Bazı kanunlarda ise yargı harcı muafiyeti belirli işlere mahsus olarak sınırlı bir biçimde getirilmiştir.7 Yargıtay 16.11.1983 tarih ve 5/6 sayılı İBK. Harç, kişilerin özel olarak kamu kurumları ve hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında yaptıkları ödemelerdir. AnyM. 16.09.1998 tarih ve E.1997/62, K.1998/52 (R.G. 20.10.2000-24206). 4 Türk bütçe sisteminde devlet bütçesi olarak esas itibarıyla genel bütçe uygulaması vardır. Genel bütçeli daireler tam kamu hizmeti üreten kuruluşlar olup tüm giderleri devlet tarafından toplanan gelirlerle karşılanan kuruluşlardır (Coşkun, 1986: 49; Tosun, 2014: 2). 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 12'nci maddesinde "genel bütçe"; devlet tüzel kişiliğine dahil olan ve bu Kanun’a ekli (I) sayılı cetvelde yer alan kamu idarelerinin bütçesi olarak tanımlanmıştır. "Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri" başlıklı (I) sayılı cetvelde genel bütçeli idareler sayılmıştır. 5 Muafiyet, aslında vergi yükümlüsü olması gereken bir gerçek veya tüzel kişinin, kanunun açık hükmüne uyularak vergi dışı bırakılmasıdır (Kırbaş, 2006: 86; Akdoğan, 2004: 15). Muafiyet, sübjektif vergi mükellefiyetinin ortadan kaldırılması yoluyla (Ünsal, 2008: 24; Kızılot ve Taş, 2011: 216-218) "kişilerin" vergi dışında tutulmasını sağlar (Bilici, N. ve Bilici, A. 2011: 147). Kanun koyucu, tam, kısmi, devamlı ya da geçici olarak (Nadaroğlu, 1996: 237) sosyal, ekonomik ya da idari nedenlerle belirli kişilere muafiyet tanıyabilir (Öz, 2006: 69). Bu itibarla, Harçlar Kanunu'nun 13/1-j maddesiyle de Hazineye yargı harçlarına ilişkin muafiyet tanınarak (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 26.04.2006 tarih ve E.2006/3451, K.2006/4809) yargı harçları ile yükümlü tutulmaması sağlanmıştır (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 01.02.2005 tarih E.2004/10282, K.2005/505). 6 Karayolları Genel Müdürlüğü, harç sorumluluğunu düzenleyen ve özel nitelikteki 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunu'nun 12/2 maddesiyle bu Kanun kapsamındaki işlemleri dolayısıyla yargı harçlarından muaftır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 05.10.2012 tarih ve E.2012/5-414, K.2012/658). 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun “Mali Kolaylıklar” başlıklı 56/b maddesinde; “Üniversiteler ve yüksek teknoloji enstitüleri genel bütçeye dahil kamu kurum ve kuruluşlarına tanınan mali muafiyetler, istisnalar ve diğer mali kolaylıklardan aynen yararlanırlar.” hükmüne yer verilmiş; Harçlar Kanunu’nun, “Harçtan Müstesna İşlemler” başlıklı 13/j maddesinde de; genel bütçeye dahil idarelerin bu Kanun'un (1) ve (3) sayılı tarifelerine giren bütün işlemlerinin harçtan müstesna olduğu belirtilmiştir. Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nda özel bütçeli idareler arasında sayılan ve 2547 sayılı Kanun kapsamında olduğundan herhangi bir kuşku bulunmayan Mersin Üniversitesinin de genel bütçeye dahil kamu kurum ve kuruluşlarına tanınan mali kolaylıklardan ve istisnalardan faydalanacağı, bu istisnalar arasında yargı harçlarının da yer aldığı her türlü tereddütten uzaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 15.12.2010 tarih ve E.2010/4-607, K.2010/663). 7 Mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun 46'ncı maddesinde Sermaye Piyasası Kurulunun bu Kanun uyarınca yaptığı izleme, inceleme ve denetlemeler sonucunda çeşitli davalar açmaya ve takip yoluna başvurmaya yetkili olduğu, bu madde kapsamında açılacak davalarda ve yapılacak takiplerde 2 3 38 Maliye Dergisi Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015 İ. ÖZTÜRK 2. Yargı Harcının Mükellefi Harçlar Kanunu'nun “Mükellef” başlıklı 11'inci maddesinde, "Genel olarak yargı harçlarını davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişiler ödemekle mükelleftir." hükmü yer almaktadır.8 Harçlar Kanunu'nun 11'inci maddesi uyarınca yargı harcının mükellefi 9 tartışmasız olarak davayı açan kişi; yani, davacıdır ve yargı harcının bu kişi tarafından mükellef sıfatıyla ödenmesi gerekir. Karar ve ilam harcının tamamının değil de sadece dörtte birinin peşin olarak ödeniyor olması Anayasa'nın 36'ncı maddesi ile teminat altına alınmış olan hak arama özgürlüğü ile mahkemeye erişim hakkı açısından getirilmiş bir kolaylıktır. Peşin ödenen dörtte bir karar ve ilam harcı ve başvurma harcı için olduğu gibi dava karara bağlandıktan sonra ödenmesi gereken karar ve ilam harcının bakiye dörtte üçlük kısmının mükellefi de davayı açan kişidir. Karar ve ilam harcının bir kısmının peşin alınmayarak daha sonra tahsil edilmesi bu kısmın mükellefini değiştirmemektedir. Karar ve ilam harcının tamamının başvurma harcında olduğu gibi peşin olarak alınmaması bir ödeme kolaylığı sağlamakta olup harcın peşin ödenen kısmı ile daha sonra ödenecek olan kısmının mükellefini farklılaştırma amacı taşımamaktadır. Karar aşamasında, harcın peşin ödenmemiş kısmının davacıya (mükellefe) tamamlattırılmasına ve karar ve ilam harcının yargılama gideri kapsamında davacıya geri ödenmesine hükmedilmektedir. Bu uygulamanın, Harçlar Kanunu hükümlerine aykırı olduğu söylenilemez. Mahkeme hükmünde, peşin alınan başvurma harcı ile karar ve ilam Sermaye Piyasası Kurulunun her türlü teminat ve harçtan muaf olduğu hükme bağlanmıştır. Anılan Kanun'un 46’ncı maddesinin son fıkrasındaki yargı harcı muafiyeti bu madde kapsamında açılacak dava ve yapılacak takipler ile sınırlı bir muafiyet olup yargı harçlarına ilişkin genel bir muafiyet niteliği taşımamaktadır. Nitekim, Ankara 2. Vergi Mahkemesinin 18.02.2009 tarih ve E.2008/1165, K.2009/274 sayılı kararında; Sermaye Piyasası Kurulunun 5018 sayılı Kanun’a ekli (I) sayılı cetvelde ve Harçlar Kanunu’nun 13/1-j maddesinde belirtilen, bütün işlemleri harçtan müstesna olan “genel bütçe”ye dahil idareler arasında sayılmadığından icra tahsil harcının ödenmesinin istenmesine ilişkin ödeme emirlerinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmış, bu karar Danıştay 9. Dairesinin 24.05.2012 tarih ve E.2009/3369, K.2012/3026 sayılı kararı ile onanmıştır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 22.04.2015 tarih ve E.2015/1264, K.2015/5684 sayılı ile 23.03.2015 tarih ve E.2014/18294, K.2015/4044 sayılı kararlarında; 5230 sayılı Pamukbank Türk Anonim Şirketinin Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketine Devri ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun'un 11'inci maddesi uyarınca 4603 sayılı Kanun'a tabi bankalarca yeniden yapılandırma sürecinde açılmış veya açılacak davalar için yargı harcı muafiyeti getirildiğine, buna göre Kanun kapsamındaki bankalardan olan Ziraat Bankası AŞ'nin harçtan muafiyetinin mahkemeler nezdinde açtığı veya açacağı davalara ilişkin olduğuna, aleyhine açılmış veya açılacak davalarla ilgili olmadığına hükmetmiştir. 8 Harçların hukuki niteliğinin belirlenmesinde "yararlanma ilkesine dayalı olma" temel ölçüt olarak kendini göstermektedir (Pınar, 2009: 1-2). Harçların, yararlanma ilkesine bağlı olarak alınması genel kural olmakla birlikte (Yılmaz, 2003: 282; Uluatam, 2012: 297-298) çoğu harç yararlanılan hizmetin "tam" karşılığı değildir (Türk, 2011: 103). Yargı harcının mükellefinin davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişi olarak belirlenmesi yararlanma ilkesinin yanısıra Harçlar Kanunu'nun genel sistematiğine de uygundur. Nitekim Harçlar Kanunu'nun 40'ıncı maddesinde; noter harçlarını, 73'üncü maddesinde; konsolosluk harçlarını, 84'üncü maddesinde; pasaport, ikamet tezkeresi ve tasdik harçlarını, harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerin ödemekle mükellef oldukları hükme bağlanmıştır. 9 İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 6’ncı maddesi uyarınca yapılan işlemlerde harcın ödenmesi, eksik harcın tamamlatılması ve tebligat hususunda muhatap alınan kişinin davacı olarak belirlenmiş olması da yargı harcının mükellefinin davacı olduğu yönündeki Harçlar Kanunu hükümlerine paralellik göstermektedir. Benzer şekilde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 120'nci maddesinde yer alan; davacının yargılama harçlarını dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorunda olduğu hükmü de kural olarak yargı harcının mükellefinin davacı olduğuna işaret etmektedir. Maliye Dergisi Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015 39 Kamu İdarelerine Kanunla Tanınan Yargı Harcı Muafiyetinin Yeniden Düzenlenmesi İhtiyacı harcının dörtte birlik kısmı için davacının, karar ve ilam harcının kalan dörtte üçlük kısmı için ise davalı idarenin mükellef sayılması, yargı harcının mükellefini belirleyen kanun hükmüne uygun değildir.10 Anayasa'nın 73'üncü maddesinde11 teminat altına alınan "vergilerin kanuniliği" ilkesi gereğince mükellefin12 kanun ile belirlenmesi13 zorunludur (Onar, 1944: 1077; Bulutoğlu, 2004: 369). Buna paralel olarak yargı harcının mükellefi Harçlar Kanunu'nun 11'inci maddesi ile belirlenmiştir. Anılan maddeye göre, yargı harcının mükellefi davayı açan kişi yani davacıdır. Karar tarihi itibarıyla davacının haklı taraf olarak tespit edilmiş olması kanunla belirlenmiş olan yargı harcı mükellefi olma vasfını ortadan kaldırmamaktadır. Dolayısıyla bakiye karar ve ilam harcının mahkeme kararı ile davacıya tamamlatılması mevcut kanun hükmü gereğidir. Nitekim, yürürlükteki kanun düzenlemesi karar ve ilam harcının dörtte birinin peşin; kalan dörtte üçlük kısmının ise kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde "davacı" tarafından ödenmesini öngörmektedir. Hâkimin, burada harcın mükellefi konusunda bir takdir hakkı yoktur. Anayasal bir kural olan vergilerin kanuniliği ilkesi uyarınca mükellef kanun ile belirlenir. Hâkim, harcın matrah, oran, ödeme zamanı gibi unsurlarını belirleyemediği gibi mükellefini de belirleyemez. Davanın açılması anında Harçlar Kanunu'nun 11'inci maddesi uyarınca mükellef davayı açan, yargı hizmetinden yararlanmayı talep eden kişidir. Bu aşamada davanın lehine mi yoksa aleyhine mi sonuçlanacağı belli değildir. Yargı harcının mükellefi olarak davacının belirlenmiş olması yargı faaliyetinin mahiyetine uygun ve en doğru seçenektir. Karar aşamasına gelindiğinde Harçlar Kanunu'nun 11'inci maddesi uyarınca mükellef hâlâ davayı açan taraf yani davacıdır. Kanun ile belirlenmiş olan mükellefin idarenin ya da yargı organının tasarrufu veya sözleşmeyle değiştirilmesi mümkün değildir. Mahkemeler, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 326 ve 332'nci maddeleri ile yargılama giderinin davada haksız çıkan tarafa yükletilmesi ile sınırlı bir yetki kullanmaktadır. Bir başka ifade ile mahkemeler yargılama giderinin bir unsuru olan Benzer şekilde, peşin alınan başvurma harcı ile nisbî karar ve ilam harcının dörtte birlik kısmı için davacının, karar ve ilam harcının bakiye dörtte üçlük kısmı için davalı idarenin mükellef sayılması, davalı idarenin yargı harcından muaf bir idare olması sebebiyle bakiye karar ve ilam harcının tahsiline yer olmadığına karar verilmesi de yargı harcına ilişkin olarak kanunla belirlenmiş mükellefiyet hükmüne aykırıdır. 11 "Vergi, resim harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır." (Any.m. 73/III). 12 Mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüb eden gerçek veya tüzel kişidir (Vergi Usul Kanunu, md.8). Burada, aslında kanuni mükellefin tarifi yapılmaktadır (Tuncer, 2003: 128). Buna göre, vergi mükellefi olabilmek için herhangi bir vergi kanununa göre vergi mükellefi olarak sayılmak yeterli görülmüştür. Vergi kanunları, vergi mükellefini açık bir şekilde belirler (Pehlivan, 2012: 42-43; Arslan, 2000: 25). Kanundan kaynaklanmayan vergi yükümlülüğü, idari bir işlemle yaratılamaz (Kaneti, 1989: 79). Vergi borcu kanundan doğar ve bu borcun mükellefi kanunda belirtilir (Öner, 2012: 59; Uluatam ve Methibay, 2001: 94-95). Bir kişinin vergi mükellefi olabilmesi için iki şartın varlığını aramak gerekir. Bunlardan biri vergiyi doğuran olayın ilgilinin kişiliğinde gerçekleşmesi, diğeri ilgilinin vergiyi kendi mal varlığından ödeyecek olmasıdır (Kızılot, Şenyüz, Taş ve Dönmez, 2007: 74). 13 "Kanun koyucunun, yalnızca konusunu belli ederek bir mali yükümün ilgililere yükletilmesine izin vermesi, bunun, kanunla konulmuş sayılması ve Anayasa'ya uygunluğunun kabulü için yeterli değildir. Mali yükümlerin, yükümlüsünün kesin çizgilerle belirtilerek kanunla düzenlenmesi, açık bir şekilde kanunda yer alması ve uygulayanların anlayışına ve yorumuna bırakılmaması zorunludur." AnyM. 17.11.2011 tarih ve E.2010/11, K.2011/153, (RG. 14.02.2012-28204). Bir mali yükümden kimlerin yükümlü tutulacaklarının kanunda gösterilmesi gerekir. AnyM. 26.10.1965 tarih ve E.1965/25, K.1965/57 (RG. 08.12.1965-12171). 10 40 Maliye Dergisi Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015 İ. ÖZTÜRK harcın mükellefini tayin etmemekte ya da harca ilişkin mükellefiyet belirlememekte; sadece, dava nedeniyle yapılan ve kanun ile tek tek sayılan (Hukuk Muhakemeleri Kanunu, md. 323) yargılama giderlerini davanın sonunda haksız çıkan tarafa yüklemektedir. Hâkim, haklı çıkan tarafı belirleme ya da tarafların haklılıkları oranını belirleme, yargılama giderlerini haksız çıkan tarafa yükletme konularında yargılama erkinin doğal gereği olarak "hüküm" sahibi kişidir. Ancak bu hüküm, yargı harcına ilişkin mükellefiyet belirleme, belirlenen mükellefi değiştirme gibi kanunla düzenlenmesi zorunlu unsurları içermez. Bu sebeple davanın açıldığı zamanda, Harçlar Kanunu'nun 11'inci maddesi uyarınca harç mükellefi olan davacının harç mükellefiyetinin davanın sonuna kadar değişmeden devam etmesi beklenir.14 Harçlar Kanunu'nun 32'nci maddesi gereğince kural olarak yargı işlemlerinde alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz ise de 28'inci maddesinde, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceği 15 hükme bağlanmıştır. Benzer şekilde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 302'nci maddesi uyarınca; taraflar, harcın ödenmiş olup olmamasına bakılmaksızın ilamı her zaman alabilirler, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez. Bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması hükmün gereğinin yerine getirilmesine engel olmasa da söz konusu harcın mükellefinin davacı olduğu ve bu kişiden takip ve tahsil edileceği gerçeğini değiştirmemektedir. Nitekim; Harçlar Kanunu'nun “Süresinde Ödenmeyen Harçlar" başlıklı 37'nci maddesinde; “Bu kanunda ödeme zamanı gösterilen harçlardan süresinde ödenmeyenleri, ilgili mahkeme ve daireler tarafından sürenin sonundan itibaren onbeş gün içinde bir yazı ile o yerin vergi dairesine bildirilir ve harçlar vergi dairesince tahsil olunur. Yazıda harcın nevi ve mahiyeti, miktarı, mükellefin soyadı ve adı ve en son ikametgahı adresi açık olarak gösterilir" hükmü yer almaktadır. Aynı Kanun'un zamanında ödenmeyen harçların bir müzekkere ile ilgili vergi dairesine bildirilmesi gerektiğini düzenleyen 130'uncu maddesi de benzer içerik taşır. Her iki madde hükmü de bakiye "Harç, idarece yapılan bir hizmetten yararlananlardan bu hizmet dolayısıyla alınan para, diğer bir deyimle verginin özel ve ayrık bir türüdür. Bu nedenle diğer harçlar da olduğu gibi yargı harçlarında da kural; harcın, davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişi tarafından ödenmesidir. Ancak yargı yoluna başvurmak, başvuran kişiye bir harç yükümlülüğü yüklediği gibi başvuranın haklı çıkması halinde bu yükümlülük yer değiştirmekte ve davada haksız çıkan tarafa yükletilmektedir. Bu nedenle nisbi harca tabi davalarda, yargılama sonunda ödenecek harç miktarıyla birlikte harcın gerçek sorumlusu da mahkeme kararıyla belirlenmektedir." AnyM. 14.01.2010 tarih ve E.2009/27, K.2010/9 (RG. 17.03.2010-27524). Anayasa Mahkemesinin bu kararında yer alan "başvuranın haklı çıkması halinde bu yükümlülük yer değiştirmekte" ifadesi mükellefin kanunla belirleneceği kuralı (Vergi Usul Kanunu, md. 8/1), yargı harcının mükellefinin davacı olduğu (Harçlar Kanunu, md. 11) şeklindeki kanun hükmü ile Anayasal bir ilke olan vergilerin kanuniliği ilkesi (Anayasa, md. 73/3) karşısında tartışmaya açıktır. Ayrıca, mahkeme kararı ile davada haksız bulunan yani yargılama giderlerinin yükletileceği taraf belirlenmekte; "harcın gerçek sorumlusu" ise buna bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Kararda geçen "harcın gerçek sorumlusu" ibaresinin Vergi Usul Kanunu'nun 8/2 maddesinde yer alan "vergi sorumlusu" ibaresi ile aynı anlamı taşımadığı düşünülmektedir. 15 Anayasa Mahkemesi, Harçlar Kanunu'nun 28'inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin "Karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez" biçimindeki ikinci tümcesini Anayasa'nın 2'nci ve 36'ncı maddelerine aykırı bularak iptal etmiştir. AnyM. 14.01.2010 tarih ve E.2009/27, K.2010/9 (RG. 17.03.2010-27524). 14 Maliye Dergisi Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015 41 Kamu İdarelerine Kanunla Tanınan Yargı Harcı Muafiyetinin Yeniden Düzenlenmesi İhtiyacı karar ve ilam harcının süresinde ödenmemesi durumunda, kanuni mükellefinden vergi dairesi tarafından tahsil edileceğine yönelik düzenleme getirmiştir (Tercan ve Rüzgaresen, 2010: 142). Davacının yargı harcının mükellefi olduğu hususu, haklı ya da haksız çıkmasından, bakiye karar ve ilam harcını süresinde ödeyip ödememesinden etkilenmez. 3. Yargı Harçlarının Yargılama Giderleri Kapsamında Davada Haksız Çıkan Tarafa Yükletilmesi Bir davanın açılmasından sonuçlanmasına kadar ödenen paraların tümüne yargılama giderleri denir (Gözübüyük ve Tan, 2014: 1058; Yılmaz, 2010: 17-18; Gençcan, 2013: 1127). Yargılama giderlerinin neler olduğu Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 323'üncü maddesinde sayılmıştır. Buna göre, yargılama giderlerinin en önemli bölümünü harçlar oluşturur (Alangoya, Yıldırım ve Deren-Yıldırım, 2011: 415; Yılmaz, 2012: 686). Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun “Yargılama giderlerine hükmedilmesi" başlıklı 332'nci maddesinde; yargılama giderlerine mahkemece re'sen hükmedileceği, yargılama gideri, tutarı, hangi tarafa ve hangi oranda yükletildiği ve dökümünün hüküm altında gösterileceği; hükümden sonraki yargılama giderlerini hangi tarafın ödeyeceği, miktarı ve dökümü ile bu giderlerin hangi tarafa yükletileceğinin mahkemece ilamın altına yazılacağı hükme bağlanmıştır (Özaykut ve Beleç, 2014: 1263-1267). İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun “Kararlarda Bulunacak Hususlar” başlıklı 24’üncü maddesinin (f) bendi uyarınca da yargılama giderleri ve hangi tarafa yükletildiğinin kararda belirtilmesi gerekmektedir. Kanunda yazılı haller dışında yargı harçları da dahil olmak üzere yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir (Hukuk Muhakemeleri Kanunu, md. 326). Bu genel kural, haksız davranışta bulunanların, haksız davranışlarının bütün sonuçlarından sorumlu tutulmasını gerektiren hukukun genel ilkelerine dayandırılmaktadır.16 Dava sonunda haksız çıkan tarafa yükletilecek yargı harçları, davayı kazanan tarafın davayı açarken peşin olarak ödediği harçlar ile dava sonunda ödeyecek olduğu harçlardır (Pınar, 2009: 225). 4. Yargı Harcının Harçtan Muaf Davalı İdarelere Yargılama Gideri Olarak Yükletilmesi Kişiler tarafından açılan davalar nedeniyle ödenmiş olan yargı harçları davada haksız çıkması durumunda yargı harcından muaf kamu idarelerine yargılama gideri olarak yükletilmektedir. Böylece genel bütçeli idareler kanunla harçtan muaf tutulmuş olsalar da yargılama sonucunda yargı harcı ödemek zorunda kalmaktadır. Bir başka ifade ile davacı tarafından "mükellef" sıfatıyla ödenmiş olan harçlar bu kez davada haksız çıkan taraf sıfatıyla genel bütçeli veya özel kanunlarla yargı harcı muafiyeti tanınan idarelere yükletilmekte, yargı harcı muafiyeti tanınmış olan Yargılama giderlerinin haksız tarafa yükletilmesini emreden hüküm, haksız olarak diğer tarafın zararına sebebiyet verilmesine ve esas itibarıyla Borçlar Kanunu'na dayanır (Yargıtay İBK, 13.04.1949-1/6). Başka bir ifade ile bir kimseye diğer tarafın dava giderlerinin yükletilmesinin nedeni o kimsenin, diğer tarafın haksız olarak gider yapmasına sebebiyet vermiş olmasıdır (Yargıtay 10. HD, 24.02.19766296/1297). Yargılama giderlerinin haksız tarafa yükletilmesi kuralı medeni usule ilişkin birçok kanun tasarısında da değişmeyen bir ilke olarak varlığını korumuştur (Özer, 2012: 417, 597, 733). 16 42 Maliye Dergisi Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015 İ. ÖZTÜRK idareler bu kez yargı kararı ile bu harcı fiili olarak ödemeye mahkum edilmektedir.17 Kanun ile kamu idaresine tanınan yargı harcı muafiyeti, bu idareleri, söz konusu yargı harcı tutarı kadar bir ödeme yapmaktan kurtaramamaktadır. Bu ödemenin, harç adı altında değil de yargılama giderleri kapsamında yapılıyor olması, özü itibarıyla yargı harcı olarak doğmuş bir tutarın, harçtan muaf idarelerin bütçesinden ödendiği gerçeğini değiştirmemektedir. Harç, hizmetten özel ve doğrudan yararlanma karşılığı alındığından önce ödeme sonra hizmetten yararlanma söz konusu olur (Erdem, Şenyüz ve Tatlıoğlu, 2013: 72). Harçlar Kanunu'nun 27/1 maddesi uyarınca (1) sayılı tarifede yazılı maktu harçlar ilgili bulunduğu işlemin yapılmasından önce peşin olarak ödenir. Anılan Kanun'un 28/1-a maddesi uyarınca karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir. Buna göre, kişiler tarafından yargı harçlarından muaf idareler hasım gösterilerek dava açılması durumunda, maktu başvurma harcı ile nisbî18 karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak dava açılırken ödenmektedir. Karar ve ilam harcının kalan dörtte üçlük kısmının ise kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde davacı tarafından ödenmesi gerekmektedir. Bakiye karar ve ilam harcı davacıya tamamlattırılmakta; aynı kararda bu tutar yargılama giderleri arasında gösterilmek suretiyle haksız bulunan davalı idareye yükletilmekte, yargılama giderlerinin davalı idareden alınarak davacıya ödenmesine karar verilmektedir. Mahkeme kararıyla davacı tarafından ödenmiş olan karar ve ilam harcının, yargılama giderleri kapsamında davada haksız çıkan taraf olan davalı idareye yükletilmesi şekil olarak kanunlara uygun olsa da kamu idarelerine kanunla tanınan harç muafiyetinin getiriliş amacına tam olarak uygun düşmemektedir. Kanunla yargı harçlarından bağışık tutulan idare, yargı harcını, mükellef sıfatıyla ve harç adı altında olmasa da yargılama gideri adı altında fiilen ödemek zorunda kalmaktadır. Mahkeme kararlarında yer alan yargılama giderleri ve bu giderlerin hangi taraftan alınacağına yönelik hükmün, tıpkı ihtilafın asıl konusunu karara bağlayan hüküm gibi değiştirilmeksizin yerine getirilmesi zorunludur.19 Bu itibarla hükmün bir parçası olan yargılama giderlerinin davalı idareler tarafından davada haklı çıkan davacılara ödenmesi zorunludur. İdarenin, maddi ve hukuki şartlara göre uygulanabilir bir yargı kararını aynen veya gecikmeksizin uygulamaktan başka seçeneği bulunmamakta olup aksi durumda sorumluluğu doğacaktır (Çağlayan, 2004: 283-284). Yargı kararlarının gereğinin Adli yargıdan farklı olarak idare mahkemelerinin istikrar kazanmış kararları bu yöndedir. Karar ve ilam harcı iki çeşittir. Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar (yani hüküm) verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden nisbî olarak karar ve ilam harcı alınır. Nisbî karar ve ilam harcına tabi davalar dışındaki hallerde karar ve ilam harcı maktudur (Kuru, 2001: 5306-5315). 19 Anayasa’nın 138’inci maddesinin son fıkrasında; yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu, bu organlar ve idarenin mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceği hüküm altına alınmıştır. Ayrıca, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28’inci maddesinin 1’inci fıkrasında; Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idarenin gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu, bu sürenin hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemeyeceği, 3’üncü fıkrasında; yargı kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabileceği hüküm altına alınmıştır. 17 18 Maliye Dergisi Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015 43 Kamu İdarelerine Kanunla Tanınan Yargı Harcı Muafiyetinin Yeniden Düzenlenmesi İhtiyacı yerine getirilmemesi durumunda idareler maddi 20 ve manevi 21 tazminat ödemeye mahkûm edilebilecektir (Güçlü, 2010: 191-208). Ayrıca, mahkeme kararlarını yerine getirmede ihmali bulunan veya bunları keyfî olarak veya kasten yerine getirmeyen kamu görevlileri hakkında ceza yaptırımı da söz konusu olabilecektir.22 Bu itibarla yargı kararı ile yargılama gideri olarak ödenmesi hükme bağlanmış, davalı idareye yükletilmiş bir tutarın ödenmemesi mevzuata uygun olmadığı gibi hukuk devleti felsefesi ile de bağdaştırılamaz (Altay, 2004: 2-3). Öte yandan, davada haklı çıkan davacının fiilen ödemiş olduğu yargı harçlarının davada haksız bulunan idare tarafından kendisine ödenmesinin hakkaniyet gereği olduğu tartışmasızdır. Ancak, davacı sıfatıyla açtığı davalar sonucunda, haksız bulunmuş olsa bile yargı harcı ödemek zorunda olmayan idarelerin davalı sıfatıyla taraf oldukları ve haksız bulundukları davalar neticesinde yargı harcı ödemek zorunda kalmaları çelişkili bir durumdur. Burada kanunla getirilen harç muafiyetinin etkinliği tartışmaya açıktır. Davacı tarafından kanuni mükellef sıfatıyla ödenen yargı harcının, yargılama gideri olarak davalı kamu idaresine yükletilmesi davacının kanuni mükellef olma vasfını etkilemez. Burada, yargı harcının kanuni mükellefi davacı olmakla birlikte dava neticesinde yargı harcının gerçek yükünü taşıyan, yani yargı harcının yüklenicisi davalı kamu idaresi olmaktadır.23 5. Hüküm Anında İdare Karşısında Haklılığı Tespit Edilen Davacının Bu Tespite Rağmen Bakiye Karar ve İlam Harcını Tamamlamak Zorunda Bırakılması Genel bütçeye dahil idarelere karşı açılan davalarda, davacılar mükellef sıfatı ile yargı harçlarını öder. Başvurma harcı ile nisbî karar ve ilam harcının dörtte biri dava açılırken peşin olarak ödenir. Bu aşamada davanın kimin lehine kimin aleyhine sonuçlanacağı belli değildir. Açılan dava neticesinde hüküm tesis edilirken davalı kamu idarelerinin haksız bulunması durumunda da bakiye karar ve ilam harcının mükellefi olan davacıya tamamlattırılmasına karar verilir. Karar aşamasında davada haklı çıkan tarafın hangi taraf olduğu belli olmuştur. Karar aşamasında henüz ödenmemiş harçların davacıya tamamlattırılmasına hükmedilmesi; davada haklı bulunduğu halde haklılığının tespiti tarihinden sonra da harç ödemek zorunda bırakılması hakkaniyete uygun değildir. Uygulamada bu aşamada ödemek zorunda bırakıldığı bakiye karar ve ilam harcının daha sonra yargılama gideri olarak davacıya ödenecek olmasının Danıştay 6. Dairesinin 23.03.1983 tarih E.1978/3793, K.1983/1254 sayılı ile 07.03.1983, E.1979/521, K.1983/953 sayılı kararları. 21 Danıştay 5. Dairesinin 11.10.2002, E.1999/2053, K.2002/3798 sayılı ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 16.06.2005 tarih ve E.2003/591, K.2005/2154 sayılı kararları. 22 İdari yargı mercilerinin kararlarının yerine getirilmesinde ihmal gösterilmesi veya ısrarla yerine getirilmesinden kaçınılmasının suç oluşturduğu 25.09.1978 gün ve 230/3003 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da benimsenmiştir. 23 Kanuni mükellef her zaman vergi yüklenicisi veya taşıyıcısı olmayabilir. Ekonomik yaşam veya ilgili mevzuat gereği kanuni mükellef, ödediği vergiyi yansıtma imkânına sahip olabilir. Böyle durumlarda, vergi yükünü gerçek anlamda taşıyan kişiye vergi yüklenicisi veya taşıyıcısı denir. Bu kavram, hukuki olmayıp ekonomik bir kavramdır (Mutluer, 2011: 55). Bir verginin yasal yükümlüsü ile gerçek taşıyıcısı arasındaki fark vergilendirmeden doğan hakların kullanılması ve ödevlerin yerine getirilmesi bakımından önem taşır. Kanun koyucunun gerçek amacı bir verginin ekonomik yükünü onu ödeyenden farklı kişilere yüklemek olsa bile vergilendirmeye ilişkin ödevler bakımından vergi dairelerine muhatap olanlar yasal yükümlülerdir (Öncel, Kumrulu ve Çağan, 2007: 73). 20 44 Maliye Dergisi Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015 İ. ÖZTÜRK davacıların mağduriyetini ortadan kaldırmadığı görülmektedir. Davacı tarafından karar ve ilam harcının ödendiği tarih ile dava neticesinde yargılama giderlerinin yargı harcından muaf idare tarafından kendisine ödendiği tarih arasında bazı durumlarda yıllarla ifade edilebilen ciddi bir zaman farkı vardır. Yargılama giderinin bir unsuru olarak geri ödenecek olan bu tutarlara enflasyon nedeniyle uğramış oldukları değer kaybını telafi edici yönde bir faiz de uygulanmamaktadır (Öztürk ve Yiğit, 2010: 29-30). Yerleşik yargı kararları uyarınca talep olsa dahi yargılama giderlerine faiz işletilemez (Yılmaz, 2013: 1438). Dava neticesinde haklılığı mahkeme kararıyla ortaya çıkan davacı, haklılığına rağmen bilhassa yüksek meblağlı nisbî karar ve ilam harcı ödenmesi gereken uyuşmazlıklarda, ödediği yargı harçlarında gerçekleşen değer kaybı nedeniyle adeta cezalandırılmaktadır. Mevzuat ile paranın değer kaybını telafi etmek amacıyla değişik oranlarda faiz hesaplanması24 öngörülmüş iken yargı harçlarının fiilen ödendiği tarihin üzerinden geçen süre dikkate alınmaksızın aynı tutarlarda iade edilmesi hakkaniyete aykırıdır. Kural olarak mahkeme tarafından verilen hükümler (ilamlar) kesinleşmeden icraya konulabilir. Ancak, Kanun’da 25 tahdidi biçimde sayılmış olan davalara ait ilamlar kesinleşmedikçe icraya konulamaz. Kesinleşmeden icraya konulamayacak ilamlarda öngörülen tazminat, yargılama giderleri ve vekâlet ücretleri asıl hükmün eklentisi olduğundan ve ilamda yer alan tüm alacak kalemleri ilam kesinleştiği tarihte muaccel olacağından asıl hüküm kesinleşmedikçe icra edilemez (Özbek, 2013: 695-733). Nitekim, Merkezi Yönetim Harcama Belgeleri Yönetmeliği’nin 26 “Mahkeme Harç ve Giderleri” başlıklı 29’uncu maddesinin (b) fıkrasında; Hazine aleyhine sonuçlanan davalarla ilgili mahkeme harçları ödemelerinde kanunları gereği ilamın icrası için kesinleşmiş olma şartı aranan hallerde kesinleşmiş mahkeme ilamının ödeme belgesine bağlanacağı düzenlemesi yer almaktadır. Kesinleşme şartı aranan durumlarda kararın kesinleşmesi aşamasında geçen süre nedeniyle, davada haklı çıkan davacıların ödemiş oldukları harç tutarlarını yargılama giderleri kapsamında geri alabilmeleri için gerekli süre uzayacaktır. Bu süre için bir faiz işletilmediği dikkate alındığında, dava neticesinde haklılıklarına hükmedilen davacıların mağduriyetinin daha da artacağı açıktır. Karar verildiği tarih itibarıyla artık haklı taraf olduğu tespit edilen davacının haklı bulunduğu bir dava için bakiye harç ödemek zorunda bırakılması üzerinde 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun'da; kanuni faiz, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda; taraflarca serbestçe belirlenen akdi faiz ve temerrüt faizi, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nda; ticari işlerde taraflarca serbestçe belirlenen akdi faiz ve temerrüt faizi, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nda; gecikme faizi, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da; gecikme zammı ve tecil faizi hesaplanması öngörülmüştür. Yargı harcının ödendiği tarih ile yargılama gideri olarak geri ödendiği tarih arasından bir yıllık bir süre geçmesi halinde; yürürlükteki yıllık %9 kanuni faiz oranı (01.01.2006 tarihinden geçerli olmak üzere 19.12.2005 tarih ve 2005/9831 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kararlaştırılmıştır.) dikkate alındığında %9, aylık %1,4 olan gecikme faizi ya da gecikme zammı oranı (19.10.2010 tarihli ve 27734 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 12.10.2010 tarih ve 2010/965 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı'nın eki Kararın 1'inci maddesiyle her ay için ayrı ayrı uygulanmak üzere belirlenmiştir.) dikkate alındığında %16,8 oranında değer kaybından söz etmek mümkündür. 25 Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 350'nci maddesinin 2'nci fıkrası ile 367'nci maddesinin 2'nci fıkrasında; kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararların kesinleşmedikçe yerine getirilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Gemilere ve bunlarla ilgili ayni haklara ilişkin kararlar da kesinleşmedikçe icra edilemez (2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu md.31/a). 26 RG. 31.12.2005-26040 (3. Mükerrer). 24 Maliye Dergisi Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015 45 Kamu İdarelerine Kanunla Tanınan Yargı Harcı Muafiyetinin Yeniden Düzenlenmesi İhtiyacı tartışılmaya değer bir meseledir. Haklılığı hükme bağlanmış olmasına rağmen belli miktar parayı ödemek zorunda olması geri alacak olsa bile bu tutarı temin etmek ve ödemek ile mükellef tutulması aradaki zaman farkına rağmen yargılama gideri adı altında faiz işletilmeden aynı tutarın geri ödenmesi hakkaniyete ve hukuk devletinin ideal gereklerine uymamaktadır. Yargılama giderlerinin ödenme süresi ve usulüne ilişkin birtakım yasal korumalar 27 olsa da karar aşamasında haklı çıkan davacıya bakiye karar ve ilam harcının tamamlatılması ve bu tutarın haksız bulunan idarece davacıya yargılama gideri olarak ödenmesine hükmedilmesi yerine söz konusu tutarın haksız bulunan davalı idarenin harç muafiyeti nedeniyle tahsiline hükmedilmemesinde davacı açısından korunmaya değer bir yararın olduğu açıktır. 6. Yargı Harcından Muaf İdareler Aleyhine Sonuçlanan Davalarda Davacılar Tarafından Ödenen Yargı Harçlarının Hükme Bağlanmasında Mahkemelerce Benimsenen Yöntem Yargı harcından muaf kamu idarelerinin davalı taraf sıfatıyla aleyhlerine sonuçlanan davalara ilişkin gerek adli gerek idari yargı kapsamındaki mahkeme kararları tetkik edildiğinde, bu davalar dolayısıyla davacı tarafından ödenen harcın yargılama gideri olarak davalı idareden alınıp davacıya ödenip ödenemeyeceği konusunda iki farklı içtihatta bulunulduğu görülmektedir. Bunlardan biri; davacı tarafından peşin ödenen harç miktarının yargılama gideri olarak davalı idareden alınarak davacıya verilmesine hükmetmek suretiyle davacının peşin ödediği harcın yargılama gideri olarak davalı idareye yükletilebileceği, ikincisi ise aksi görüşle yargı harcından muaf tutulan idare aleyhine sonuçlanan davada başvurma ve karar harçlarının yargılama gideri olarak idareye yükletilemeyeceği, bu harçların harcı ödemiş olan davacıya "iade edilmesi" gerektiği yönündedir.28 Davacının peşin ödediği harcın yargılama gideri olarak davalı idareye yükletileceği yönündeki -istisnaları olmakla birlikte- idari yargı organlarınca benimsenen yöntem29 yukarıda yer verilen usul hükümlerine uyumludur. Ancak aksi yönde, yargı harcından muaf tutulan idare aleyhine sonuçlanan davada başvurma ile karar ve ilam harçlarının yargılama gideri olarak idareye yükletilemeyip, bu harçların, harcı ödemiş olan davacıya iade edilmesi gerektiği yönünde verilmiş Yargıtay kararları 30 ile Danıştay kararlarına 31 da rastlamak mümkündür. Daha çok 6352 sayılı Kanun'un 58'inci maddesi ile İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28'inci maddesinin 2'nci fıkrası 02.07.2012 tarihinden geçerli olmak üzere değiştirilmiştir. Buna göre, yargılama giderlerinin ödenmesi için önce idareye yazılı şekilde başvurulacak, bir banka hesap numarası bildirilecek, bu bildirim tarihinden itibaren anılan Kanun'un 28'inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yargı harçlarını da içeren yargılama giderleri bildirilen bu hesaba ödenecektir. İdare tarafından anılan fıkrada belirtilen sürede ödeme yapılmaması üzerine genel hükümler dairesinde ilamlı icra yoluna gidilebilecektir. Böylece davacılara açıkça bir idari başvuru yolu sağlanmış, idareler de ödeme konusunda süre yönünden bir sınırlamaya tabi tutulmuştur. 28 Peşin ödenen yargı harçlarının davacıya iadesi konusunda geniş bilgi için bkz. (Öztürk, 2015a: 1315-1350). 29 Danıştay 5. Dairesinin 18.06.1992 tarih ve E.1991/205, K.1992/1934 sayılı, Danıştay 10. Dairesinin 24.04.1995 tarih ve E.1993/3090, K.1995/2208 sayılı ve Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 08.04.1994 tarih ve E.1993/789, K.1994/189 sayılı kararları. 30 Davalı idare harçtan muaf olduğundan harç yükletilmez, davacı tarafından yatırılan harçların yatırana geri verilmesi gerekir (Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 18.01.1995 gün ve E.1995/22466, K.1995/357). Harç yatırarak Hazine aleyhine dava açan gerçek ve tüzel kişiler davayı kazanacak olursa Harçlar Kanunu'nun 13'üncü maddesinin (j) bendi uyarınca Hazine harçtan muaf olduğu için önceden yatırmış oldukları harcın 27 46 Maliye Dergisi Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015 İ. ÖZTÜRK adli yargı organlarınca benimsenen, yargı harcından muaf tutulan idare aleyhine sonuçlanan davada peşin ödenmiş olan maktu başvurma harcı ile binde 68,31 oranındaki nisbî karar ve ilam harcının peşin ödenmiş olan dörtte birlik kısmının yargılama gideri olarak idareye yükletilemeyip, bu harçların, harcı ödemiş olan davacıya vergi dairesi tarafından iade edilmesi ve binde 68,31 oranındaki nisbî karar ve ilam harcının peşin ödenen kısmından geriye kalan dörtte üç oranındaki kısmının davada haksız bulunan davalı idarenin harçtan muaf olması nedeniylede bu idareden alınmasına yer olmadığına karar verilmesi yönündeki içtihatlara paralel olarak doktrinde de görüş ileri sürülmüştür.32 Ancak, bu şekilde peşin ödenmiş olan yargı harcının yargılama gideri olarak davalı idareye yükletilmeyerek harcı ödemiş olan davacıya iade edilmesi ve bakiye karar ve ilam harcının da davalı idarenin harçtan muaf olması nedeniyle tamamlattırılmaması şeklinde hüküm kurulmasının aşağıda sayılan gerekçelerle hukuka aykırı olduğu düşünülmektedir. Harcın iadesi, davacının ödemiş olduğu yargı harçlarının harç tahsilatını yapan Maliye İdaresi tarafından ilgili kişiye geri ödenmesidir. Davacı yatırdığı harç tutarını, harç iadesi olarak geri alacak, bu tutar davalı idare bütçesinden yargılama gideri olarak çıkmayacak, mahkeme kararında bu tutar yargılama gideri olarak hükme bağlanmayacaktır. Dava nedeniyle ödenmiş olan yargı harçları Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 323'üncü maddesi gereğince tartışmasız olarak yargılama gideri niteliğindedir. Bu itibarla Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 332'nci maddesi uyarınca da bu yargılama giderlerine re'sen hükmedilmesi ve tutarının ve hangi tarafa yükletildiğinin hükümde yer alması gerekir. Ayrıca, anılan bu kişilere "iadesine" karar vermek gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 29.11.1985 tarih ve E.1985/538, K.1985/959). Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 07.10.1986 tarih ve E.1986/4648, K.1986/4936 sayılı kararı ile 20.03.1997 günlü ve E.1997/2275, K.1997/2179 sayılı kararı da yargı harcının davacıya iade edilmesi yönündedir. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 27.02.2014 tarih ve E.2013/16777, K.2014/4567 sayılı kararında; Harçlar Kanunu'nun 13/j maddesi ve 5018 sayılı Kanun uyarınca özel bütçeli idare olan davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün 6001 sayılı Kanun'un 12'nci maddesi uyarınca harçtan muaf olduğu, bu muafiyet karşısında davalı kurum aleyhine harç tahsili yönünde hüküm kurulmasının doğru olmadığı, ancak anılan hususun yeniden yargılamayı gerektirmemesi nedeniyle hüküm fıkrasına "Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 641,90-TL harçtan peşin alınan 139,55-TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 502,35-TL'nin davalıdan tahsiline" ibaresinin yerine "492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 13/j maddesi ve 5018 sayılı Kanun'a ekli II sayılı cetvelin B fıkrası uyarınca özel bütçeli idare olan davalı idare 6001 sayılı Kanunun 12'nci maddesi uyarınca harçtan muaf olup yargı harcı alınmasına yer olmadığına, yatırılan harçların istek halinde iadesine" cümlesinin yazılması suretiyle kararın düzeltilerek onanmasına hükmetmiştir. 31 Sosyal Sigortalar Kurumuna karşı açılan ve kurum aleyhine sonuçlanan davalarda önceden alınan başvurma ve ilam harçlarının davada haklı çıkan davacı tarafa "iade edilmesi" gerekir (Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu, 25.12.1997 tarih ve E.1997/1, K.1997/1). Danıştay 5. Dairesinin 02.04.1992 günlü ve E.1991/3621, K.1992/844, Danıştay 12. Dairesinin 21.02.1995 günlü ve E.1995/128, K.1995/110 sayılı ve İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 13.10.1995 günlü ve E.1994/51, K.1995/710 sayılı kararları da yargı harçlarının davacıya iade edilmesi gerektiği yönündedir. 32 "Genel bütçeye dahil dairelere karşı açılan davalar harca tabi olması sebebiyle harç ödeyerek bu idarelere karşı dava açan gerçek ve tüzel kişiler davayı kazanacak olursa (davalı idare harç ödemeye mahkum edilemeyeceğinden) davalı idareden harç alınmasına yer olmadığına ve peşin ödemiş olduğu harçların davacıya geri verilmesine karar verilir." (Aldemir, 2009: 305). "Harçtan muaf olan kişi, daire veya kurumlara karşı (harçtan muaf olmayanlar tarafından) açılacak davalar harca tabidir. Ancak, davacı davayı kazanırsa (harçtan muaf olan) davalı (kişi, idare veya kurum) harç ödemeye mahkum edilemez. Bu halde, davacıdan dava açarken peşin olarak alınan harcın da davacıya iadesine karar verilmesi gerektiği..." (Yılmaz, 2010: 304). "Bu dairelere (mesela Hazineye) karşı açılan davalar harca tabidir. Ancak, davacı davayı kazanırsa davalı idare harç ödemeye mahkum edilmez. Bu halde mahkeme, 'davalı idareden harç alınmasına yer olmadığına ve peşin ödemiş olduğu harçların davacıya geri verilmesine' karar verir." (Kuru, 2001: 5322). Maliye Dergisi Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015 47 Kamu İdarelerine Kanunla Tanınan Yargı Harcı Muafiyetinin Yeniden Düzenlenmesi İhtiyacı Kanun'un 326'ncı maddesi uyarınca yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilmesi gerekmektedir. Bu itibarla, yargılama gideri niteliği açık olan yargı harçlarının, yargılama gideri olarak kararda yer alması ve aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilmesi gerekirken iadesine karar verilmesi anılan kanun hükümlerine aykırıdır. Benzer şekilde bu iade işlemi, idari davalar açısından, İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 24'üncü maddesinde hükme bağlanan yargılama giderleri ve hangi tarafa yükletildiğinin kararda belirtilmesi gerektiği kuralına da aykırılık teşkil etmektedir. Mahkemeler yargılama giderlerine hükmederken tarafların bu konuda bir talepte bulunması şartını aramaz. Bu talep olmasa bile yargılama giderlerine re'sen hükmederler (Bilge ve Önen, 1978: 335; Muşul, 2012: 500). Yargılama giderlerinin re'sen hükme bağlanmasının doğal bir sonucu olarak lehine yargılama gideri hükmedilmesi gereken taraf, hükmedilmeyen yargılama giderleri için ayrı bir dava açamaz. Başka bir ifade ile mahkeme, (talep edilmiş olsun veya olmasın) hükümde yargılama giderlerine karar vermeyi unutmuş ve hüküm bu şekilde kesinleşmiş olsa bile davayı kazanan taraf yargılama giderleri için ayrı bir dava açamaz 33 (Kuru, 2001: 5342; Umar, 2014: 968-969). Bu noktada ayrı dava açılamamasını, Anayasa'nın 141'inci ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 30'uncu maddelerinde hükme bağlanan usul ekonomisi ilkesiyle de ilişkilendirmek mümkündür. Bu ilkenin işlerlik kazanabilmesi için davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması gerekir (Tutumlu, 2010: 132). Açılan dava nedeniyle ödenmiş olan yargı harçlarının yargılama gideri olarak mahkeme kararıyla davada haksız bulunan davalı kamu idaresine yükletilmeyerek iadeye tabi kılınması durumunda, iadeyi yapacak olan Maliye İdaresinin harcı iade etmemesi, eksik iade etmesi ya da geç iade etmesi gibi nedenlerle ayrı bir dava açılması söz konusu olabilecektir. Yargı harcının davalı idareye yükletilmeyerek iadesine karar verilmesi durumunda söz konusu iade işlemi, bir idari işlem niteliği taşıdığından bu işleme karşı yargı yolu kapatılamaz (Anayasa, md.125). Zira, söz konusu harcın geri verilmemesi, eksik verilmesi ya da geç verilmesi durumunda Maliye İdaresince tesis olunan bu idari işlemin yargı organlarınca denetlenmesi gerektiği açıktır. Böyle bir davanın açılmasına sebebiyet verilmesinin, bir yargılama gideri niteliğindeki harcın ayrı bir dava ile istenemeyeceği yönündeki yerleşik yargı kararlarına ve usul ekonomisine uygunluğu tartışmalıdır. Kural olarak yargılama giderleri davanın taraflarına yükletilir. Davanın tarafları dışında kimseye yargılama gideri yükletilemez (Aldemir, 2009: 123; Karslı, 2012: 743). Yargı harcının, davada haksız çıkan davalı idareye yükletilmesi yerine iade edilmesine karar verilmesi durumunda bu iade işlemini yapacak olan Maliye İdaresi davanın tarafı olmadığı halde sürece dahil edilmektedir. Örneğin, bir kişi Sağlık Bakanlığına karşı kazandığı dava nedeniyle yargı harçlarının iadesinin hükme bağlanması halinde bu iade işlemi için davanın tarafı olmayan Maliye İdaresine başvurmak zorunda kalacaktır. Maliye İdaresinin söz konusu harç iadesini re'sen yapması mümkün değildir. Davada taraf olmaması nedeniyle yargı harcına konu mahkeme ilamı kendisine tebliğ dahi edilmeyen Maliye İdaresi, ancak davacının Yargılama sırasında yapılan masraflar dava kapsamında çözümlenmesi gereken hususlar olup ayrı bir dava ile istenemez (Yargıtay 4. HD. 08.12.2005, 2004/16394-2005/13261). Yargılama giderine asıl davada hükmedilebilir. Asıl davanın kesinleşmesinden sonra o davaya ilişkin yargılama giderleri ayrı bir dava konusu yapılamaz (Yargıtay 4. HD. 05.05.2003, 861-5860). 33 48 Maliye Dergisi Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015 İ. ÖZTÜRK başvurusu üzerine harekete geçebilecektir. Maliye İdaresi iade işlemini sadece mahkeme ilamına dayalı olarak yapmayarak ilave bilgi ve belge isteyebilecektir. Böylece davacı ve davalı dışında bir diğer kurum, yargı harcının davacıya iadesi yoluyla da olsa yargılama sürecine müdahil olmaktadır. Mahkeme ilamının davalı idareye tebliği, iadesine karar verilmiş yargı harçlarının davacıya iade edilmesini sağlamayacaktır. Harcın iadesi için davada haklı çıkan davacının ilave bir külfete katlanarak Maliye İdaresine başvurması ve iade talebinde bulunması şarttır.34 Yargılama harçlarının iadesi uygulamasında, iadeyi yapacak olan Maliye İdaresinin davanın tarafı olmaması; yani, davacı ya da davalı sıfatı taşımaması nedeniyle bu iade işlemi "yargı kararı gereği" olarak davada haksız bulunan tarafa yükletilmiş bir mükellefiyet niteliği taşımaz. Burada, harçların yargılama gideri niteliğindeki hukuki vasfı, hükümde yargılama gideri olarak belirtilmemek suretiyle davada haklı çıkan davacılar aleyhine değiştirilmekte, müstakil bir idari işlem konusu "harç iadesi" vasfına indirgenmektedir. Yargılama gideri kapsamında mahkeme kararı ile hüküm altına alınmayan ve mahkeme kararı ile haksız çıkan davalı idareye yükletilmeyen yargı harçlarının "iadesi işlemi" mahkeme kararlarına tanınan Anayasal korumadan yararlanamaz. Söz konusu uygulama, yargı harçlarının davada haklı çıkan davacıya ödenmesini mahkeme hükmünün sağladığı hukuki koruma ve statü dışında tutmakta; yargı kararı gereğinin yerine getirilmesine dayalı bir işlem değil "harç iadesi şeklinde" müstakil bir idari işlem niteliği ile sınırlandırmaktadır (Öztürk, 2015: 221-223). Yargılama gideri kapsamında hükme konu edilmeyen yargı harçları için otuz günlük ödeme süresinden, ilamlı takibe başvurma hakkından ve ilamlı icranın etkinliğinden yararlanma imkânı bulunmamaktadır. Tüm bunlara ek olarak binde 68,31 oranındaki nisbî karar ve ilam harcının peşin ödenen dörtte birlik kısmından geriye kalan dörtte üçlük kısmının davada haksız bulunan davalı idarenin harçtan muaf olması nedeniyle bu idareden alınmasına yer olmadığı şeklindeki daha çok adli yargı organlarınca benimsenen içtihat; yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan nisbî karar ve ilam harcının mükellefinin davayı açan kişi olduğu yönündeki kanun hükmünü etkisiz hale getirmekte, harcın kanuni mükellefi35 olan davacıya değil de davalıya tanınmış olan bir muafiyet hükmünden hareketle bakiye dörtte üç oranındaki karar ve ilam harcının kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiği hükmüne aykırı olarak tahsil edilememesine yol açmaktadır. 7. Meselenin Çözümüne İlişkin Kanun Değişikliği Önerisi Harçtan muaf olan kamu idarelerinin haksız çıktığı davalar dolayısıyla davacı tarafından ödenen harcın yargılama gideri olarak davalı idareden alınıp davacıya ödenmesi uygulaması, harçtan muaf bir idarenin her ne suretle olursa olsun harç Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 18.02.1985 tarih ve 1536/1776 sayılı kararında, davacı tarafından yatırılan harçların "istek halinde" kendisine verilmesi tümcesinin hükme eklenmesi suretiyle düzeltilerek onanmasına karar vermiştir. Bu karardan da açıkça anlaşılacağı üzere yargılama giderinin bir parçası olan karar ve ilam harcının peşin ödenmiş olan kısmının davacıya iadesi işlemi mahkeme kararının gereği olarak ilgili idarece re'sen yapılmayacak, ancak davacının talebi üzerine yapılabilecektir. 35 Bir kimseden mükellef sıfatıyla bir verginin istenebilmesi o kimsenin kanunda mükellef olarak belirlenmiş olmasına bağlıdır. Vergi yükümlüğünün kanundan kaynaklanması zorunluluğu, vergilerin kanuniliği ilkesine dayanmaktadır (Karakoç, 2014: 204). 34 Maliye Dergisi Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015 49 Kamu İdarelerine Kanunla Tanınan Yargı Harcı Muafiyetinin Yeniden Düzenlenmesi İhtiyacı ödemekle yükümlü tutulmasına sebebiyet vermesi nedeniyle kanun ile tesis edilen yargı harcı muafiyeti yoluyla kanun koyucunun ulaşmak istediği amaca ve vergi muafiyeti müessesesinin özüne tam olarak uygun değildir. Davalı idareden alınarak davacıya verilmesine hükmedilen miktarın, idarenin kanunla muaf tutulduğu harç değil, yine kanun gereği, davada haksız çıkması nedeniyle davacıya ödemek durumunda bulunduğu yargılama gideri olması, sonuçta bu tutarın davalı idare bütçesine gider olarak yansıdığı gerçeğini değiştirmemektedir. Ayrıca, karar verildiği tarih itibarıyla artık haklı taraf olduğu tespit edilen davacının haklı bulunduğu bir dava için haklılığının tespiti tarihinden sonra bakiye harç ödemek zorunda bırakılması nedeniyle de bu uygulamanın hakkaniyete uygunluğu kuşkuludur. Öte yandan, davacı tarafından karar ve ilam harcının ödendiği tarih ile dava neticesinde yargılama giderlerinin yargı harcından muaf idare tarafından kendisine ödendiği tarih arasındaki zaman farkı ile bu zaman dilimi için yargılama giderlerine faiz işletilmemesi davacıların aleyhine sonuçlar doğurmaktadır. Bilhassa, yüksek tutarlı nisbî karar ve ilam harcı ödenmesi gereken davalar ile hükmün icrası için kesinleşme şartı öngörülen davalarda, ödemeye konu tutarların enflasyon nedeniyle uğradıkları reel değer kaybının davacıların mağduriyetini daha da artıracağı muhakkaktır. Diğer taraftan, yargı harcından muaf tutulan idare aleyhine sonuçlanan davalarda yargı harçlarının yargılama gideri olarak idareye yükletilmeyerek bu harçların, harcı ödemiş olan davacıya iade edilmesi yönündeki uygulama ise yargılama giderlerinin kararda belirtileceği ve davada haksız çıkan tarafa yükletileceği yönündeki usul hukuku kurallarına aykırılık teşkil etmektedir. Buna ek olarak yargılama gideri kapsamında mahkeme kararı ile hüküm altına alınmayan ve mahkeme kararı ile haksız çıkan davalı idareye yükletilmeyen yargı harçlarının iadesi, müstakil bir idari işlem konusu olarak yeniden dava açılmasına yol açabilecektir. Bu uygulama, yargı harçlarının davada haklı çıkan davacıya ödenmesi işlemini, mahkeme kararında hükme bağlanan yargılama giderlerine tanınan hukuki güvenceden de mahrum bırakmaktadır. Bu itibarla meselenin, davada haklı çıkan davacılar ve yargı harçlarından muaf tutulan başta genel bütçeli idareler olmak üzere kamu idareleri açısından vergi adaletine36 en uygun çözümünün, mahkemeler tarafından karar verilmesi aşamasında henüz ödenmemiş olan dörtte üç oranındaki bakiye karar ve ilam harcının davacıya tamamlattırılmasına hükmedilmemesi ve davalı idarenin harçtan muaf olması nedeniyle bu harçların davalı idareden de talep ve tahsil edilmemesi yönünde kanun değişikliği yapılması suretiyle mümkün olacağı düşünülmektedir. Önerilen kanun değişikliği, genel bütçeli idareler ve özel kanunlar ile yargı harcı muafiyeti tanınmış olan idareler açısından daha az yargılama gideri ödenecek olması bakımından yararlı olacaktır. Bu yolla yargı harcı muafiyeti tam anlamıyla işlev kazanacak ve idareler yargılama gideri adı altında da olsa bakiye karar ve ilam harcı ödemek zorunda kalmayacaklardır. Vergi adaleti; verginin genelliği, vergide eşitlik, mali güce göre vergilendirme ve vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı şeklinde dört farklı alt ilkeye uygunluğun sağlanmasıyla gerçekleşebilecek ideal bir durumu ifade etmektedir. Anayasa Mahkemesinin çoğu kararlarında bu ilkeler birlikte değerlendirilmiş ve ilkelerden birine aykırı olan uygulamaların diğerine de aykırı olduğu sonucuna varılmış olup (Tekbaş, 2009: 287-319), vergi adaleti kesin ve değişmez bir kavram değildir (Erginay, 2003: 43; Orhaner, 2000: 149). 36 50 Maliye Dergisi Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015 İ. ÖZTÜRK Konuya Hazine menfaati açısından bakıldığında bu düzenlemenin hayata geçirilmesi durumunda Hazinenin bir kaybı da söz konusu olmayacaktır. Tahsil edilip daha sonra yargılama gideri olarak davacıya ödenen bakiye karar ve ilam harcı bu kez tahsil edilmeyecek ve yargılama gideri olarak da geri ödenmeyecektir. Yargı hizmetlerinden yararlanmada harcın alınmaması ya da çok düşük miktarda alınması haksız davaların, takiplerin açılmasına sebebiyet verebilecektir. Dolayısıyla bu yönde bir kötüye kullanım kamu dairelerinin gereksiz yere meşgul edilmesine yol açabileceği gibi gerçekten bir hakkın ya da alacağın peşinde olan kişilerin söz konusu hizmetlerden gereği gibi yararlanamaması tehlikesini de beraberinde getirmiş olacaktır. Harçların bu durumda üstlendiği işlev ile harç konusu kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının kötüye kullanılması da önlenmiş olacaktır. Uyuşmazlık hakkında bir karar vermek, uyuşmazlığı bir kararla sonuçlandırmakla görevli olan mahkemelerin bu görevlerini gereği gibi yerine getirebilmeleri, ancak gereksiz yere veya sadece diğer tarafı mağdur etmek amacı güden davalarla uğraşmamaları ile sağlanabilir. Karar ve ilam harcı, bu anlamda gereksiz davaların açılmasının ve diğer tarafın haksız yere ısrar edilmesinin önlenmesi için ihdas edilmiş müesseselerden biridir (Pınar, 2009: 18). Karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin ödenen dörtte birlik kısmının dava hakkının kötüye kullanılmasını önlemeye yeteceği düşünülmektedir. Böylece harç alınmadan dava açılmasının sebebiyet verebileceği bahsedilen olumsuzluklar da önlenmiş olacaktır. Bakiye dörtte üç oranındaki karar ve ilam harcının davada haklı bulunan davacıdan istenmemesi yönündeki kanun değişikliği önerimiz, peşin ödenen dörtte birlik karar ve ilam harcı vasıtasıyla yargı hakkının kötüye kullanımını önlemeye yetecektir. Önerilen kanun değişikliğinin bu kapsamda haksız dava ve takiplere yol açmayacağını söylemek mümkündür. Söz konusu kanun değişikliği ile karar ve ilam harçlarının iadesi ya da yargılama gideri olarak yükletilmesi şeklinde birbiri ile çelişen iki ayrı karara konu edilmesi önlenerek yargı kararları arasında içtihat birliği sağlanacaktır. Sonuç Harçların bir türü olan ve aynı zamanda yargılama giderlerinin de bir kısmını teşkil eden yargı harçları, devletin mahkemeler aracılığıyla yaptığı adli hizmete, ondan yararlananların katkısı olup ancak kanunla belirtilen durumlarda alınır. Kural olarak yargı harcının mükellefi davayı açan kişi; yani, davacı veya harca mevzu işlemin yapılmasını isteyen kişidir. Genel bütçeli idareler başta olmak üzere çeşitli kamu idareleri kanunla yargı harcından muaf tutulmuştur. Yargılama sonucunda, yargı harçlarının da içinde yer aldığı yargılama giderleri, aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir. Yargı harcından muaf idarelere karşı açılan davalarda, davacılar mükellef sıfatı ile yargı harçlarını öder. Başvurma harcı ile nisbî karar ve ilam harcının dörtte biri dava açılırken peşin olarak ödenir. Dava neticesinde hüküm tesis edilirken davalı kamu idarelerinin haksız bulunması durumunda, dörtte üç nisbetindeki bakiye karar ve ilam harcının mükellefi olan davacıya tamamlattırılmasına karar verilir. Bir başka ifadeyle davacı, davada haklı çıkan taraf olduğu hususu mahkeme kararı ile belli olduktan sonra bakiye dörtte üçlük karar ve ilam harcını ödemek zorunda kalmaktadır. Maliye Dergisi Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015 51 Kamu İdarelerine Kanunla Tanınan Yargı Harcı Muafiyetinin Yeniden Düzenlenmesi İhtiyacı Uygulamada, davacı tarafından ödenen harcın yargılama gideri olarak davalı idareden alınıp davacıya ödenip ödenmeyeceği konusunda mahkemeler iki farklı içtihat benimsemişlerdir. Bunlardan biri, davacı tarafından ödenen harç miktarının yargılama gideri olarak davalı idareden alınarak davacıya verilmesi; diğeri ise yargı harcından muaf tutulan idare aleyhine sonuçlanan davada başvurma, karar ve ilam harçlarının harcı ödemiş olan davacıya iade edilmesi gerektiği yönündedir. Her iki yöntemde de davacı tarafından ödenen bakiye karar ve ilam harcının davacı tarafından ödendiği tarihle, dava neticesinde, yargılama gideri olarak davalı idarece ya da harcın iadesi kapsamında Maliye İdaresi tarafından kendisine ödendiği tarih arasında bir zaman farkı söz konusudur. Üstelik bu süre için herhangi bir faiz de hesaplanmamaktadır. Karar ve ilam harcının yargılama gideri olarak davalı idareden alınarak davacıya verilmesi yönteminin, davalı idareden alınarak davacıya verilmesine hükmedilen miktarın, idarenin kanunla muaf tutulduğu harcın, yargılama gideri adı altında da olsa davalı idare bütçesine yükletilmesine sebep olduğu ve harç muafiyetinin konuluş amacına tam manasıyla hizmet etmediği söylenilebilir. Yargı harçlarının, harcı ödemiş olan davacıya iade edilmesi yöntemi ise yargılama giderlerinin, kararda belirtileceği ve davada haksız çıkan tarafa yükletileceği yönündeki usul hukuku kurallarına aykırılık teşkil etmektedir. Ayrıca, harcın iadesi için başvuruda bulunma ile başlayan müstakil bir idari işlem gerektirmesi nedeniyle bu yöntem davacıya ilave külfet yüklemektedir. Söz konusu idari işlemin, hukuka aykırı biçimde tesis edilmesi durumunda ayrı bir dava açılması ihtimali de mevcuttur. Uygulamadaki hukuka aykırılıkların, tereddüt ve çelişkilerin önlenmesi, yargı kararları arasında içtihat birliğinin sağlanması ve usul ekonomisi açısından meselenin “harçtan muaf kamu idareleri aleyhine açılan davalar neticesinde davalı idarenin haksız bulunması durumunda bakiye karar ve ilam harcının davacıya tamamlattırılmasına hükmedilmeyeceği, harçtan muaf olması nedeniyle bakiye karar ve ilam harcının davalı idareden de talep edilmeyeceği” yönünde bir kanun hükmünün Harçlar Kanunu'na eklenmesiyle çözüme kavuşturulmasının mümkün olacağı düşünülmektedir. Kaynakça Akdoğan, A. (2004), Türk Vergi Sistemi ve Uygulaması, Gazi Kitabevi. Alangoya, Y., Yıldırım, M.K. ve Deren-Yıldırım, N. (2011), Medeni Usul Hukuku Esasları, Beta Basım Yayım Dağıtım. Aldemir, H. (2009), Hukuk Davalarında Yargılama Giderleri, Seçkin Yayınevi. Altay, E. (2004), İdari Yargı Kararlarının Uygulanmamasından Doğan Uyuşmazlıklar, Turhan Kitabevi. Arslan, M. (2000), Vergi Hukuku, Alfa Yayınları. Arslan, M. (2004), Türk Vergi Sistemi, Nobel Yayın Dağıtım. Akyol Aslan, L. (2011), "Anayasa Mahkemesinin 14.01.2010 Tarihli Kararı Çerçevesinde Yargı Harçlarına İlişkin Bazı Sorunlar ve Güncel Gelişmeler", Hacettepe Hukuk Fakültesi Dergisi, 1(1), 32-52. Bilge, N. ve Önen, E. (1978), Medeni Yargılama Hukuku Dersleri, Sevinç Matbaası. Bilici, N. ve Bilici, A. (2011), Kamu Maliyesi, Seçkin Yayıncılık. Bulutoğlu, K. (2004), Türk Vergi Sistemi, Batı Türkeli Yayıncılık. 52 Maliye Dergisi Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015 İ. ÖZTÜRK Coşkun, G. (1986), Devlet Bütçesi, Turhan Kitabevi. Çağlayan, R. (2004), İdari Yargı Kararlarının Sonuçları ve Uygulaması, Asil Yayın Dağıtım. Erdem, M., Şenyüz, D. ve Tatlıoğlu, İ. (2013), Kamu Maliyesi, Ekin Basım Yayın Dağıtım. Erginay, A. (2003), Kamu Maliyesi, Savaş Yayınları. Gençcan, Ö.U. (2013), 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yorumu, Yetkin Yayınları. Görgün, L.Ş. ve Kodakoğlu, M. (2012), Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları. Gözübüyük, Ş. ve Tan, T. (2014), İdare Hukuku, Turhan Kitabevi, Cilt:2. Güçlü, Y. (2010), İdari Yargı Kararlarının Uygulanması, Seçkin Yayıncılık. Kaneti, S. (1989), Vergi Hukuku, Filiz Kitabevi. Karslı, A. (2012), Medeni Muhakeme Hukuku, Alternatif Yayıncılık. Karakoç, Y. (2014), Genel Vergi Hukuku, Yetkin Yayınları. Kızılot, Ş., Şenyüz, D., Taş, M. ve Dönmez, R. (2007), Vergi Hukuku, Yaklaşım Yayıncılık. Kızılot, Ş. ve Taş, M. (2011), Vergi Hukuku ve Türk Vergi Sistemi, Yaklaşım Yayıncılık. Kırbaş, S. (2006), Vergi Hukuku, Siyasal Kitabevi. Kuru, B., Arslan, R. ve Yılmaz, E. (2013), Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları. Kuru, B. (2001), Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt: V, Demir-Demir Yayınevi. Muşul, T. (2012), Medeni Usul Hukuku, Adalet Yayınevi. Mutluer, K. (2011), Vergi Hukuku, Turhan Kitabevi. Nadaroğlu, H. (1996), Kamu Maliyesi Teorisi, Beta Basım Yayım Dağıtım. Onar, S.S. (1944), İdare Hukuku, İsmail Akgün Matbaası. Orhaner, E. (2000), Kamu Maliyesi, Gazi Kitabevi. Öncel, M., Kumrulu, A. ve Çağan, N. (2007), Vergi Hukuku, Turhan Kitabevi. Önen, E. (1979), Medeni Yargılama Hukuku, Sevinç Matbaası. Öner, E. (2012), Vergi Hukuku ve Türk Vergi Sistemi, Seçkin Yayıncılık. Öz, S. (2006), Gelir Vergisinde Vergiyi Doğuran Olay, Maliye ve Hukuk Yayınları. Özaykut, S. ve Beleç, M. (2014), Karşılaştırmalı Açıklamalı Şerhli ve Gerekçeli Hukuk Muhakmeleri Kanunu, Adalet Yayınevi. Özbek, M.S. (2013), Avrupa Birliği ve Türk Hukukunda İlâmlı İcranın Etkinliği, Yetkin Yayınları. Özer, T. (2012), HUMK'dan HMK'ya Medeni Usul Kanunu Tasarıları, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayını. Öztürk, İ. (2015), “Harçlar Kanunu'nun 56'ncı Maddesinin ve Bu Maddeye Dayanılarak Uygulamada Geliştirilen Sistemin Hukuka Uygunluğu”, Maliye Dergisi, 168, 201-226. Öztürk, İ. (2015a), “İdare ve Vergi Mahkemelerinin Davacı Lehine Karara Bağladığı Davalarda Peşin Ödenen Yargı Harçlarının Davacıya İadesi", Prof.Dr. R. Arslan'a Armağan, Seçkin Yayıncılık, 1315-1350. Öztürk, İ. ve Yiğit, U. (2010), "Kamu Aleyhine Hükmedilen Yargılama Giderlerinin Ödenmesi", Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi, 78, 21-30. Pehlivan, O. (2012), Vergi Hukuku, Derya Kitabevi. Pınar, B. (2009), Yargı ve İcra Harçları, Adalet Yayınevi. Maliye Dergisi Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015 53 Kamu İdarelerine Kanunla Tanınan Yargı Harcı Muafiyetinin Yeniden Düzenlenmesi İhtiyacı Pekcanıtez, H., Atalay, O. ve Özekes, M. (2014), Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları. Saban, N. (2009), Vergi Hukuku, Beta Basım. Uluatam, Ö.ve Methibay, Y. (2001), Vergi Hukuku, İmaj Yayıncılık. Uluatam, Ö. (2012), Kamu Maliyesi, İmaj Yayınevi. Umar, B. (2014), Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Yetkin Yayınları. Ünsal, H. (2008), Vergi Hukuku ve Türk Vergi Sistemi, Detay Yayıncılık. Tekbaş, A. (2009), Vergi Kanunlarının Anayasaya Uygunluğunun Yargısal Denetimi: Türkiye Değerlendirmesi, Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı. Tercan, E. ve Rüzgaresen, C. (2010) "Harçlar Kanunu m.28/a ve m.32'nin Mahkeme Kararları ve Yeni Kanuni Düzenlemeler Işığında Değerlendirilmesi", EÜHFD, 1-2 (14), 137-169. Tosun, M.U. (2014), Devlet Üniversitesi Bütçeleri, Sonçağ Yayınları. Tuncer, S. (2003), Vergi Hukuku ve Uygulaması, Yaklaşım Yayınları. Tutumlu, M.A. (2010), Medeni Usul Hukuku Sorunları, Seçkin Yayıncılık. Türk, İ. (2011), Kamu Maliyesi, Turhan Kitabevi. Yılmaz, K. (2003), Türk Vergi Hukuku, Ce-Ka Yayınları. Yılmaz, Z. (2010), Hukuk Davalarında Yargılama Harç ve Giderleri ile Vekalet Ücreti, Seçkin Yayınevi. Yılmaz, Z. (2012), Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve Getirdiği Yeni Hükümler, Adalet Yayınevi. Yılmaz, E. (2013), Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Yetkin Yayınları. 54 Maliye Dergisi Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015