dönemeyen" ekonomi sosyolojisi ya da "

advertisement
Sosyoloji Dergisi, 3. Dizi, 23.
Sayı,
2011, 165 - 182
TÜRKİYE'DE "GERİ DÖNEMEYEN" EKONOMİ
SOSYOLOJİSİ YA DA "AÇILAMAYAN" SOSYAL
BİLİMLER! ..
Cem Özatalay•
Özet: Ekonomi sosyolojisi son yıllarda gerek ABD'de gerekse Avrupa'da gözle
görülür bir çıkış yakaladı. Ne var ki, Batı'da 'Yeni Ekonomi Sosyolojisi'nin
yaptığı atılımın muadili bir gelişmenin Türkiye'de sosyal bilimler alanında, en
azından şimdiye kadar, açığa çıkmadığı görülüyor. Okumakta olduğunuz makale
de esas olarak bu meseleyi sorunsallaştırıyor. Makalede ileri sürülecek görüşler
şunlar olacak: (1) Yeni Ekonomi Sosyolojisi'nin de gelişiminin maddi koşullarını
sağlayan neo-liberalleşme sürecinin özellikle "yeniden açılım" evresinde, güçlü
bir klasik ekonomi eleştirisi geleneğine sahip olmayan Türk sosyal bilimleri
donanımsız kalmıştır; (2) Ekonomi disiplininin temel ilgi alanları ve kurucu
temaları hakkındaki birikiminin zayıflığı Türkiye'deki sosyal bilimleri, özellikle
de Türk sosyolojisini, şu iki tutumdan birini benimsemeye itmiştir: "ricat tutumu"
ve "tepkisel tutum". En son olarak makale, bu iki tutumun da yeni ekonomi
sosyolojisini yok saymak konusunda ortaklaştığının altını çizecektir.
Anahtar Kelimeler: Yeni Ekonomi Sosyolojisi; Disiplinlerarasılık; Sosyal
bilimlerde yüksek öğretim.
The Non-returning of the Economic Sociology, the Non-opening of the Social
Sciences in Turkey
Abstract: Economic sociology went through a major growth, both in the United
States and in Europe, in recent years. Despite the global rise of economic
sociology, especially within Western social sciences, one cannot notice a real
concern about the subject in Turkey. This article aims to discuss the reasons why
Turkish social scientists have largely ignored this fıeld of study - at least until
now. it will be argued that (1) in the absence ofa critical tradition about classical
economics of Turkish social sciences, the latter found itself intellectually
disarıned after the beginning of the "roll-out" moment of neoliberalization process
when new economic sociology was vividly developed; (2) Turkish social
sciences' lack of interest concerning the main issues of economics gave birth to
two different attitudes: one is "retreat attitude'', the other is "reactive attitude".
Finally it will be claimed that there is no difference between these two attitudes
with respect to neglecting new economic sociology.
Key Words: new economic sociology; interdisciplinarity; higher education in
social
sciences.
Arş. Gör. Dr., Galatasaray Üniv. Fen Edebiyat Fak. Sosyoloji Böl.
166
Cem Özatalay
Dünyanın
en gözde işletme okullarından birisi kabul edilen MIT Sloan
(Massachusetts Institııte of Technology), "Ekonomi Sosyolojisi" (Economic
Sociology) başlıklı doktora programını 2006 yılında açtı. Söz konusu yeni
programın açılması kararının arkasında yükselmekte olan iki eğilimin
bulunduğu program yöneticilerince ifade edildi. Buna göre, göz ardı edilmesi
mümkün olmayan iki eğilim şunlardı: (a) sosyolojinin bir alt disiplini olarak
ekonomi sosyolojisinin kısa bir zaman zarfında sergilediği hızlı büyüme, (b)
bünyesinde sosyoloji öğrenimi veren işletme okullarına yönelik talepteki artış 1•
Kuşkusuz
bu eğilimleri tespit edenler yalnızca MIT Sloan'da istihdam olmuş bir
avuç akademisyenden ve bumu iyi koku alan MIT idarecilerinden ibaret değildi.
ABD'deki Princeton Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nün doktora programı
içinde, tıpkı Yale Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde olduğu gibi, "Ekonomi ve
Örgütsel Sosyoloji" (Economic and Organizational Sociology) başlıklı birer dal
üç aşağı beş yukarı aynı tarihlerde oluşturnldu. Ann Arbor - Michigan
Üniversitesi Sosyoloji Bölümü ise "ekonomi sosyolojisi açılımı"nı -ya da daha
doğrn bir ifadeyle "yeni ekonomi sosyolojisi açılımı"nı- mevcut doktora
programı içinde "Ekonomi Sosyolojisi ve Örgütler" (The Economic Sociology
and Organizations) başlıklı bir dal oluştunnak suretiyle halletti. Hal böyleyken,
"Yeni Ekonomi Sosyolojisi" teriminin mucidi Marc Granovetter'ın da akademik
kadrosu içinde yer aldığı Stanford Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nün doktora
programı içinde ekonomi sosyolojisine tahsis edilmiş "Örgütler, İş ve Ekonomi"
(Organizations, Business, and the Economy) başlıklı bir dal bulunmaması
kuşkusuz düşünülemezdi. Aslında, burada adı anılmayan ancak "araştırma
üniversitesi" sıfatına haiz ABD' deki hemen hemen her yüksek öğrenim
kurnmunun son 20 yıl içinde, kapsamı ve menzili değişmekle birlikte, bir
"ekonomi sosyolojisi açılımı" gerçekleştirdiğini görmekteyiz.
Aynı zaman zarfında, Avrnpa'da da ekonomi sosyolojisi disiplininin, her ne
kadar kurnmsallaşma bakımından ABD'nin bir hayli gerisinden geliyorsa da2,
"Wlıat's.New
in Economic Sociology?" Accoıınts, Cilt 6, No 1, 2006, s. 11.
Max Planck Jnslilııte far tlıe Stııdy of Societies 'in iki direktöründen biri olan Jens Beckeıt, Almanya 'da
ekonomi sosyolojisinin kurumsallaşma bakımından ABD'nin "15 yıl gerisinde" olduğunu bcliıtiyor. Bkz.
"Jens Beckert Answers Ten Questions About Economic Sociology", Economic Sociology - 77ıe Eııropean
Electronic Newsletter, Cilt 7, No 3, 2006, s. 37. Ancak bu geriliğin boyutları hakkında Türkiyeli okur
nezdinde yanlış bir izlenime yol açmamak için, Beckert'in yöneticiliğini yaptığı ve "ekonomi sosyolojisi"
alanında çalışmalarını yoğunlaşlınnış olan Almanya merkezli Max Planck Sociely'ye bağlı sosyal
bilimler enstitüsünün yıllık bütçesinin 4,4 milyon Euro olduğunu ve Almanya'da ekonomi sosyolojisine
özel önem veren tek araştınna kurumunun da burası olmadığını belirtelim. Bkz. "About the MPlfG".
http://www.mpifa.de/institut/instilut en.asp
Türkiye' de "Geri Dönemeyen" Ekonomi Sosyolojisi Ya Da "Açılamayan" Sosyal Bilimler!..
167
hızla
mesafe kat ettiğini biliyoruz. Zira gerek son 1O yıl içinde ekonomi
sosyolojisi kapsamında değerlendirilebilecek doktora programlarının, gerekse
aynı eksende çalışmalar üretmek üzere Avrupa sathında kurulan merkezlerin
sayısında, ABD ile kıyaslanabilecek düzeyde olmasa da, belirgin bir artış
3
olduğu açıktır •
Bu makalede tartışmayı öngördüğüm temel konu ise dünyada sosyal bilimler
bünyesinde -sonuçları lisans ve lisansüstü sosyoloji programlarının müfredatına
da doğrudan yansıyan- bir "yeni ekonomi sosyolojisi açılımı" yaşanırken,
bunun, genelde Türkiyeli sosyologların, iktisatçıların ve işletmecilerin ilgi
alanlarının şekillenmesinde etkili olmaması olgusudur. Yine, 1990'lardan
sonrası dünya çapında vuku bulan "kültüre dönüş" yönelimine adapte olmakta
mütereddit davranmayan Türkiye'deki sosyal bilimlerinin-ve özellikle de Türk
sosyolojisinin-, "ekonomi sosyolojisi açılımı" veya "yeni ekonomi sosyolojisi"
söz konusu olduğunda takındığı mesafeli tutum ve bu tutumun olası nedenlerini
de bu makale kapsamında tartışmaya açmayı düşünüyorum. Türkiye'deki
üniversitelerin iktisat, sosyoloji ve işletme bölümlerinin ders programları
hakkında gerçekleştirdiğim ön araştırmadan elde ettiğim ilk bulgular ile ders
kataloglarında yer alan ekonomi sosyolojisi derslerinin ve bu derslerde
ogrenciye tavsiye edilen kitapların muhtevası gibi veriler, yürütmeyi
hedeflediğim tartışmaya ampirik dayanak oluşturacaktır. Ancak bu ön
Örneğin Fransa'nm ulusal araştınna kurumu olan CNRS (Centre ııational de la Reclıerclıe Scient!flqııe)
ekonomi sosyolojisi alanındaki çalışmalara finansal destek sunmaya ilk kez 2003 yılında başlamıştır.
Emek piyasası, gıda piyasası, para, vb. temalı çok sayıda çalışmanın gerçekleştirildiği ve ekonomi
sosyolojisi içerikli doktora tez konularındaki gözle görünür artışın ortaya çıktığı ilk dört yılın sonunda
CNRS bu alt disipline sunduğu finansal desteği dört yıl daha uzatmaya karar verıniştir. Özellikle Sarkozy
döneminde bütçesi sürekli kısıtlanmakta olan CNRS'in ekonomi sosyolojisine yatırım yapmakta
sergilediği göreli cömeıtliğin, bu inceleme alanına dönük küresel düzeyde artan ilgiden ayn düşünülmesi
kuşkusuz mümkün değildir. Bununla birlikte, Fransız ekonomi sosyolojisinin özgün bir dinamiğinin
olduğu da gözden kaçırılmamalı. Söz konusu ülkede vücut bulan sosyoloji geleneğinin epistemolojik ve
teorik meselelerle iştigal etmeye oldum olası eğilimli olması ve bu eğilimin üniversitelerden ziyade yapısı
gereği disiplinlerarasılığa izin veren "Grandes ecoles" denilen elit yetiştirıne kurumlarında vücut bulması,
ekonomi sosyolojisinin de yine aynı kurumlarda görece erken bir dönemde ortaya çıkmasını doğurınuştur.
Bkz. Johan Heilbom, "Economic Sociology in France", Eııropean Societies, Cilt 3, No I, 2001, s. 61-62.
Fransız sosyolojisini farklı kılan bir diğer önemli etmen ise, Comte'dan Durkheim'a, Durklıeimci okuldan
Bourdieu'ye kadar uzanan güçlü bir ekonomi politik eleştirisi geleneğine ya da "ekonomi
emperyalizmi"ne "direniş geleneği"ne sahip olmasıdır. Ayııı nedenle, Amerikan ekonomi sosyolojisinin
"yeniden uyaııışı"ndan bağımsız olarak "neo-klasik ekonomi"ye eleştirel yaklaşan okullar Fransa'da
1970'lerden itibaren ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu bahiste hepsi Fransız menşeli olan Regüliisyon
Okıılıı, Konvansiyon/ar Ekonomisi Okulu, Maııss Dergisi etrafında oluşmuş Sosyal Bilimlerde Faydacılık
Karşıtı Hareket gibi oluşumlar hatırlanabilir. Bkz. Philippe Steiner ve François Vatin, "Sociologie et
economie en France depuis 1945", in P. Steiner ve F. Yatin (dir.). Traite de sociologie economiqııe, Paris:
PUF, 2009, s. 13-50. Ayrıca Fransız sosyolojisine içkin "ekonomi politik eleştirisi" geleneği için bkz.
PJıilippe Steiner. "La tradition française de critique sociologique de l'economie politique", Revııe
d'Histoire des Sciences Hıımaines, No 18, 2008, s. 63-84.
F-12
168
Cem Özatalay
araştırmada
elde edilen verilerin yalnızca İnternet ortamında bulunan ders
dayanması nedeniyle,
yazılı
müfredatla dersin gerçek
uyuşmadığı durumların söz konusu olabileceği okur tarafından
müfredatlarına
progran."1:ının
dikkate alınmalıdır.
Türkiye' deki İşletme Okullarının Sosyoloji Fobisi
içinde dünyada, piyasaya "çok yakın" olmakla övünen işletme
lisans ve lisans üstü programlarına sosyoloji eğitimini entegre etmek
konusunda birbirleriyle yarıştıklarına dair kimi verileri yukarıda sunmuştum.
Aşağı yukarı aynı zaman zarfı içinde piyasaya eleman yetiştirme iddiasıyla
Türkiye'de birbiri ardına vakıf üniversitelerinin açıldığını ve bu yeni
üniversitelerin de işletme lisans veya lisansüstü program açmak konusunu
önemsediklerini biliyoruz. 2000 sonrasında kurulmuş ve öğretime başlamış olan
vakıf üniversitelerinin yüzde 79'unun bünyesinde işletme bölümü bulunuyor.
Bünyesinde işletme bölümü bulunmayan yeni vakıf üniversitelerinin ağırlıklı
bölümünü ise özellikle sağlık bilimleri veya teknik bilimler alanında
uzmanlaşmaya öncelikli önem vermek üzere kurulmuş -Acıbadem Üniversitesi,
Piri Reis Üniversitesi, İstanbul Bilim Üniversitesi, İstanbul Medipol
Üniversitesi gibi- yüksek öğrenim kurumları oluşturuyor.
Son on
yıl
okullarının
Yapısı içinde bir İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi bulunduğu halde işletme
lisans programı açmayı öncelikli görmeyen iki vakıf üniversitesi ise Toros
Üniversitesi4 ile Yeni Yüzyıl Üniversitesi. Bu üniversitelerden ilkinin İktisadi
ve İdari Bilimler Fakültesi içinde aynı zamanda bir "İktisat Lisans Programı"
bulunurken diğerininkinde ise "Uluslararası Ticaret Lisans Programı" mevcut.
Bu ·iki ters örneğe rağmen, 2000 sonrası kurulan her beş özel üniversiteden
dördünde işletme bölümü bulunuyor. Diğer yandan, işletme bölümü açmaya
öncelik tanıyan bu üniversitelerin sosyoloji bölümü açmak konusunda aynı
oranda istekli olmadıklarını da tespit edebiliyoruz. Öyle ki, İzmir Ekonomi
Üniversitesi ile İstanbul Şehir Üniversitesi istisna olmak kaydıyla son 1O yıl
içinde açılan diğer 22 vakıf üniversitesinin bünyesinde sosyoloji bölümü açmak
gerekli görülmemiş.
İşletme lisans programı açmamış olan Toros Üniversitesi bünyesinde açılan ilk üç tezsiz yüksek lisans
programından
birinin ve Sosyal Bilimler Enstitüsü bünyesinde
açılmış
"İşletme İktisadı" (Business Economics) başlığını taşıdığını belirtelim.
tek lisansüstü
programıııııı
Türkiye' de "Geri Dönemeyen" Ekonomi Sosyolojisi Ya Da "Açılamayan" Sosyal Bilimler!..
169
Buna ek olarak, bahsi geçen vakıf üniversitelerinin işletme bölümlerinin ders
programında da "sosyoloji" dersine yer verilmediğini gözlemliyoruz. Vakıf
üniversiteleri bünyesinde açılan 15 yeni işletme bölümünün ikisi -Gediz
Üniversitesi İşletme ve Turgut Özal Üniversitesi İşletme bölümleri- dışında
kalanlarının ders müfredatında "Sosyoloji" veya "Sosyolojiye Giriş" dersine
rastlayamıyoruz. Giriş dersi olarak dört işletme bölümünde "Davranış
Bilimleri", üçünde "Uygarlık Tarihi", ikisinde ise '.'İnsan Bilimlerine - ya da
Sosyal Bilimlere- Giriş" dersi programa dahil edilmiş. Geri kalan dört
üniversitenin işletme bölümü müfredatında ise ekonomi dışı herhangi bir sosyal
bilime "giriş" dersi bulunmuyor. Yani, dünyadaki eğilimlerle tezat oluşturacak
biçimde, Türkiye'deki işletme bölümlerinin -ve özellikle de vakıf
üniversitelerinin işletme bölümlerinin- bir tür sosyoloji fobisinden muzdarip
olduğunu söyleyebiliriz. Son 1O yıl içinde açılan vakıf üniversitelerinin işletme
bölümlerinin, bırakınız "ekonomi sosyolojisi açılımı" yapmayı, iktisadi ve idari
bilimler fakültelerine özgü geleneksel "sosyolojiye giriş" derslerini bile
müfredat dışı bırakma eğilimini benimsedikleri anlaşılıyor5 •
İşletme
bölümlerinde görülen bu fobinin karşılıksız olduğunu da düşünmemek
gerekiyor. Zira sosyoloji bölümlerinde de işletme bölümleri hakkındaki
olumsuz duyguların baskın olduğunu bjliyoruz. Bu karşılıklı sevgisizlik hali ise,
1930-1980 dönemine özgü devlet ile piyasa arasında parçalanmış "iki kutuplu
toplum" tasavvurunun, Batı sosyolojisinin aksine, Türkiye'deki sosyal bilimler
nezdinde halen hüküm sürdüğünün göstergesi olarak değerlendirilebilir.
İktisat Bölümlerinde "Pax Parsonia"ya Devam!
Türkiye'de "ekonomi sosyolojisi"nin hal-i pür melali hakkındaki ön
araştırmanın ikinci adımı olarak, makalenin bu bölümünde, üniversitelerin
iktisat bölümlerinin ders müfredatlarına -daha önce de belirtildiği gibi bu yazı
kapsamında yalnızca intemette yer alan bilgilerden hareketle- göz atacağız. Bu
çerçevede, Türkiye'deki 22'si vakıf üniversitesinde ve 57'si devlet
üniversitesinde bulunan toplam 79 iktisat bölümünün ders programlarından
hareket edeceğiz.
Bu bahiste, uzmanlık alanlaıından biri ekonomi sosyolojisi olan Özgecan Koçak Derinkök'e öğretim
kadrosunda yer veren Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi'ni sanmm istisna kabul etmek
gerekiyor.
170
Cem Özatalay
İktisat bölümlerinin, ders programlarına bir "sosyolojiye giriş" veya "sosyoloji"
dersi koymak konusunda, yeni vakıf üniversitelerinin işletme bölümleri kadar
çekinceli davranmadıklarının altını çizerek başlayayım. 45 iktisat bölümünün
(toplam örneklem içinde yüzde 57) lisans programı ders çizelgesinde
"sosyolojiye giriş" veya "sosyoloji" dersi bulunuyor. Ayrıca "sosyolojiye giriş"
veya "sosyoloji" dersi mevcudiyeti bakımından vakıf üniversiteleri ile devlet
üniversiteleri arasında oransal bakımdan da önemli bir fark bulunmuyor. Zira
vakıf üniversitelerine bağlı iktisat bölümlerinin yüzde 55'inin ders programında
da "sosyolojiye giriş" ya da "sosyoloji" dersi hali hazırda mevcut. Yani genelde
aynı fakültenin bölümleri olmalarına rağmen işletme bölümü ile iktisat
bölümünün sosyoloji disiplinine dair bakış açılarının birbiıiyle örtüşmediğini bu
veriler gösteriyor. Kısaca iktisat bölümlerinde bir sosyoloji fobisi söz konusu
değil. Ancak sosyoloji fobisinin olmaması, iktisadın sosyolojiye veya en
azından sosyal olana doğru "açılması" anlamına geliyor mu? Ya da bu
durumun, "sosyal bilim" olma iddiasını taşıya gelen iki disiplinin (ekonominin
ve sosyolojinin), mazisi 1930'lara dayanan "Robbins-Parsons Disiplinlerarası
İşbölümü Uzlaşması" 6 gereğince, birbirine duyduğu "karşılıklı saygı"nın ifadesi
olup olmadığını soruşturmakta yarar bulunuyor.
Bunun için ise "ekonomi sosyolojisi", "ekonomik sosyoloji", "iktisat
sosyolojisi", "ekonomi ve toplum" vb. başlıklı bir dersin ilgili bölümün ders
çizelgesi içinde yer alıp alınadığını soruşturmak elverişli bir yol gibi görünüyor.
içinde ekonomi sosyolojisi dersi bulunup buluıunadığına
baktığımızda, 79 iktisat bölümünün yalnızca 11 'inde ekonomi sosyolojisi
dersinin bulunduğunu tespit ediyoruz. Yüzdelik ifadeyle söylenecek olursa,
Türkiye'deki iktisat bölümlerinin yaklaşık yüzde 88'inin ders çizelgelerinde
ekonomi sosyolojisi dersi mevcut değil. Öğrencilerine ekonomi sosyolojisi dersi
sunan 11 iktisat bölümü ise şu üniversitelerin bünyesinde yer alıyor: Çanakkale
18 Mart Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi, Gaziantep Üniversitesi, Harran Üniversitesi,
Ders
programı
Ekonominin "içişlerine" müdahale etmekle kalmayıp, ekonomi politiğin sosyoloji tarafından ikame
edilmesini savunan François Siıniand ve Thorstein Veblen'e şiddetle itiraz eden Talcott Parsons,
ekonomik eylem ile ekonomik olmayan eylem arasındaki Paretocu aynını benimsemek suretiyle, iki
disiplin arasında yaklaşık 30 yıl boyunca yüıürlükte kalacak olan "soğuk banş"ı tesis etmişti. Jerôıne
Gautier tarafından "Pax Parsonia" olarak taınınlaııan bu döneme özgü disiplinlerarası keskin işbölümü
ancak 1960'lardan sonra sorgulanmaya başlanacaktı. Bkz. J. Gautıe, "Les developpeınents recents de
l'econoınie face il la sociologie: fücondation ınutuelle ou nouvel imperialisme", Association Française de
Sociologie'nin Şubat 2004 tarihli kongresine sunulan bildiri, 29 sf.; A. Orlean, "La sociologic
economique et la question de l'unite des sciences sociales", L'Annee sociologique, Cilt 55, No 2, 2005, s.
279-305.
Türkiye'de "Geri Dönemeyen" Ekonomi Sosyolojisi Ya Da "Açılamayan" Sosyal Bilimler!..
171
Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Tunceli
Üniversitesi, Uşak Üniversitesi, Yaşar Üniversitesi.
Bu üniversitelerde okutulmakta olan ekonomi sosyolojisi derslerinin altısının
müfredatına bakmak suretiyle; dört bölümde (Dokuz Eylül Üniversitesi 'nin yanı
sıra Bozok Üniversitesi, Harran Üniversitesi ve Tunceli Üniversitesi'nin iktisat
bölümleri) Hüsnü Erkan'ın yazmış olduğu ve bu konuda Türkiye'de
yayınlanmış ikinci ders kitabı7 . olan Ekonomi Sosyolojisi 8 başlıklı kitabın
okutulmakta olduğunu öğreniyoruz.
Marmara Üniversitesi'ne bağlı iktisat bölümünde "İktisat Sosyolojisi" dersini
veren Fuat Ercan'ın öğrencilerine önerdiği kitap ise kendisinin kaleme aldığı ve
1998 'de ilk kez okuyucuyla buluşmuş olan Toplumlar ve Ekononıiler9 •
Müfredatına ulaşabildiğim son "İktisat Sosyolojisi" dersi ise Ege Üniversitesi
İktisat Bölümü bünyesinde verilmekte. Özgür Budak'ın sorumlusu olduğu
seçmeli derste, "Yeni Ekonomi Sosyolojisi Açılımı"nın referans kitapları kabul
edilen, Neil J. Smelser ile Richard Swedberg tarafından yayıma hazırlanmış
olan Tlıe Handbook of Econonıic Sociology (Ekonomi Sosyolojisi El Kitabı) ile
yine Richard Swedberg tarafından kaleme alınmış olan Principles of Economic
Sociology (Ekonomi Sosyolojisinin İlkeleri) başlıklı kitaplar okutulmakta10 .
Bu veriler iktisat bölümlerinde okutulan "ekonomi sosyolojisi" derslerinin
muhtevası hakkında fikir verici kabul edilerek şunlar söylenebilir:
(1) Piyasada nüshası bulunan ve konu ile ilgili tek ders kitabı olan Ekonomi
Sosyolojisi başlıklı eser en fazla sayıda iktisat bölümünün ders müfredatında yer
bulmaktadır;
Bu konuda yayımlanmış ilk ders kitabı, 60 sonrası Türkiye'sinde iktisadi olaylara sosyolojik bir
perspektifle bakmayı deneyen az sayıda isimden birisi olan Mehmet Eröz'e aittir. M. Eröz, iktisat
Sosyolojisine Başlangıç, İstanbul: İktisat Fakültesi Yayııılan, 1973.
Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi olan Hüsnü Erkan'ııı ilgili
kitabı ilk kez 1986 yılıııda yayımlanmıştır. Aynı kitabııı yenilenmiş beşinci baskısı 2004 yılında Banş
Yayııılan tarafından basıldı.
111
Bu kitap 2001 yılında ikinci baskısıııı yaptı. Bkz. F. Ercan. Sosyal Bilimleri Açın - Toplumlar ve
Ekonomiler, İstanbul : Bağlam Yayııılan, 2001.
N. Smelser & R. Swedberg (eds.) Tlıe Haııdbook of Ecoııomic Sociology, 2. bs., Princeton: Pıinceton
University Press, [ 1994] 2005; R. Swedberg. Priııciples of Economic Sociology, Princeton University
Press, 2003.
172
Cem Özatalay
(2) Hüsnü Erkan'ın söz konusu kitabının muhtevası "Yeni Ekonomi
Sosyolojisi" öncesi döneme özgüdür ve Parsonscu ekonomi sosyolojisi
yaklaşımını 11 büyük oranda izlemektedir;
Ercan'ın
Godelierci ekonomi antropolojisi ile Marksist kapitalizm
eleştirisinin temel öncüllerinden hareketle kaleme aldığı Toplumlar ve
Ekonomiler kitabı, Parsonscu ekonomi sosyolojisinin ve Pax Parsonia'nın net
bir eleştirisi olmakla beraber, o da tıpkı Erkan'ın kitabı gibi "Yeni Ekonomi
Sosyolojisi"nin doğuşuna, bu araştırma programının iç tartışmaları ile
ayrışmalarına ve yine bu akımların öncelikli olarak sorunsallaştırdığı temalara
yer vermemektedir 12 ;
(3) Fuat
(4) "Yeni Ekonomi Sosyolojisi"ni gündemleştiren tek ekonomi sosyolojisi
dersi, görünüşe göre, Ege Üniversitesi İktisat Bölümü bünyesinde verilmektedir.
Ne var ki, bu ders de öncekilerden farklı olarak seçmeli ·ders statüsünde
okutulmaktadır.
Bu bahiste altı çizilmesi gereken son saptama da, iktisat bölümlerinde açılmış
olan ekonomi sosyolojisi derslerinin sosyologlar tarafından yürütülmemesi
olgusudur. Örneğin yukarıda isimlerini andığımız Hüsnü Erkan'ın iktisat, Fuat
Ercan ve Özgür Budak'ın ise Türkiye'de ders programı itibariyle en fazla
"disiplirılerarası" olma özelliğine sahip "kamu yönetimi" çıkışlı olduğunu
görmekteyiz. Bu da sosyologların Pax Parsonia'mn öı;ıerdiğinden de fazla bir
biçimde ekonomik meselelerden ricat etmiş olduğunu göstermektedir.
İktisat bölümlerinde ekonomi sosyolojisinin durumuna dair üzerinden
atlanmaması gereken en ilginç olgulardan birisi de kuşkusuz İstanbul
Üniversitesi İktisat Bölümü bünyesinde bir İktisat Sosyolojisi Kürsüsü'nün
bulunmasıdır 13 . Bu kürsü aynı zamanda ekonomi sosyolojisi alanına odaklı
olmak
11
12
13
iddiasıyla
Sosyoloji Konferansları
başlıklı
bir de dergi
yayımlamaktadır.
Bir tür sosyoekonomik holizm'e tekabül eden sistem yaklaşımı perspektifini benimseyen Parsonscu
ekonomi sosyolojisi, ekonomiyi, toplumun ekonomik olmayan altsistemi ile ilişki içinde olan özgül bir
altsistem olarak ele almakta ve bu iki altsistem arasındaki ilişkiyi açıklamayı temel problematiği olarak
tayin etmekteydi. Bkz. M. Zafırovski, "Parsonian Economic Sociology - Bridges to Coııtemporary
Ecoııomics", American Joıımal ofEconomics and Sociology, Cilt 65, No 1, 2006.
Fuat Ercan'ın ve Hüsnü Erkaıı'ın kitaplarında "yeni ekonomi sosyolojisi"ne ve bu araştırma programının
öne çıkardığı temalara yer verilmemiş olması, söz konusu kitapların yazarlarının bu konuları derslerinde
işlemediği sonucunu zorunlu olarak kuşkusuz doğurınamaktadır.
İktisat Fakültesi'ne bağlı "Anabilim Dalı (A.B.D.)" olarak faaliyette bulunan bu bölümün geçmişi
Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu tarafından oluşturulan iktisat ve içtimaiyat Enstitiisii'ne dayanmaktadır.
İktisat sosyolojisi bölümünün kısa tarihçesi için: bkz. F. Baloglu, "Economic Sociology in Turkey: A
Hislorical Overview" in Economic Socio/ogy: Eııropean Electronic News/etter, Cilt 5, Na l, 2003, s. 17-
28.
Türkiye' de "Geri Dönemeyen" Ekonomi Sosyolojisi Ya Da "Açılamayan" Sosyal Bilimler!..
173
Ne var ki, Türkiye'nin tek iktisat sosyolojisi kürsüsü olmasına karşın 14 , İstanbul
Üniversitesi 'nin iktisat bölümü ders programı içinde bu kürsüye bağlı öğretim
elemanlarınca açılmış özel bir "ekonomi sosyolojisi" dersi bulunınamaktadır.
Aynı üniversitenin Edebiyat Fakültesi'ne bağlı sosyoloji programında okutulan
"ekonomik sosyoloji" başlıklı dersin hazırlanmasında da bu kürsünün ya da
kürsüye mensup öğretim elemanlarının dahli bulunmağı da not edilmeli. Bu
haliyle, ismiyle müsemma biçimde disiplinlerarası alınası beklenen bu kürsünün
de, Türkiye akademyasında yaygın olan "içine kapalılık"tan muzdarip olduğu
görülüyor.
İktisat programları üzerinden yaptığım ön araştırmadan hareketle şunları
söyleyebilirim. Türkiye'deki iktisat bölümlerinin büyük çoğunluğu "RobbinsParsons Disiplinlerarası· İşbölümü Uzlaşması"nın eseri olan çerçeveyi veya
Neşe Özgen'in başvurduğu ifadeyle, iki disiplin arasında var olan
"Centilmenlik Antlaşması"nı 15 ihlal etmekten kaçınmaktadırlar. Sosyal bilimler
alanında dünya ölçeğinde yükselmekte olan "Yeni Ekonomi Sosyolojisi"nin
sorunsallaştırılmasına Türkiye'deki iktisat bölümleri öncelik vermemektedirler.
Sosyoloji Cephesinde de Yeni Bir Şey Yok!
Yürüttüğüm
ön araştırmanın ömeklemi Türkiye'de öğretim vermekte olan 47
sosyoloji bölümünün ders programını da içermekteydi. Bu bölümlere ait ders
çizelgelerinin 30'unda (yaklaşık yüzde 63) büyük çoğunlukla seçmeli ders
olarak ekonomi sosyolojisi dersine yer verildiğini gözlemledim. Bu ilk veri,
Türkiye'de iktisadın sosyolojiye yüzünü dönmesinden daha fazla oranda
sosyolojinin iktisada yüzünü döndüğünü ilk bakışta düşündürüyor. Öyleyse
bunun gerçek bir eğilim olup olmadığını soruşturmakta yarar bulunuyor. Bunun
içinse, Türkiye'nin üniversiteye giriş sınavında en yüksek taban puanına sahip,
yani öğrencinin en fazla tercih ettiği 15 sosyoloji bölümünün akademik
kadrosuna, ders çizelgesine ve ders müfredatına daha yakından bakacağız.
14
15
Ağırlıklı olarak "insan faktörünü, onun zihniyet dünyasını, kiiltürel değerlerini ve inançlarım" ekonomik
analize dahil etme saikini ileri süren bir sosyoloji geleneğinin devamcısı olduğu gözlemlenen bu
kürsünün, ekonominin sosyal -veya kültürel- ilişkiler içine yerleşikliği (ernbeddedness) perspektifinden
hareketle gelişmekte olan Yeni Ekonomi Sosyolojisi'yle kimi ortak noktalan olduğu düşünülebilir. Hatta
buradan hareketle bahsi geçen kürsünün günümüzde daha aktif ve belirleyici olması da beklenebilir.
Sanının bu beklentinin gerçekleşmemesi, bölümün devamcısı olmaya çalıştığı geleneğin (Fındıkoğlu,
Tütengil, Ülgener, Kurtkan, vs.) esas aldığı "iki kutuplu dünya koşullannda ulus-devlet temelli milli
kalkmına" sorunsalının, günümüzün faal ekonomik aktörlerinin ve nihayetinde Yeni Ekonomi
Sosyolojisi'nin gündeminin dışına düşmüş olmasından kaynaklanıyor.
N. Özgen, "Asosyal Egoist Kültürel Diğerkaına Karşı'', iktisat Dergisi, 1998, s. 50-62.
174
Cem Özatalay
İlk olarak Boğaziçi Sosyoloji'den başlayalım. Boğaziçi Sosyoloji Bölümü'nün
ders programında seçmeli HSS (Humanities and social sciences) kapsamında
Karszlaştırmalı "Ekonomi ve Toplum İncelemeleri" (Economy and Society in
Comparative Perspective) başlıklı bir ders bulunuyor. Ayrıca ATAM'da
(Ataturk Institute for Modern Turldsh Hist01y) Çağlar Keyder de Ekonomi
Sosyolojisi (Economic sociology) başlıklı bir ders yürütüyor. Ne var ki ekonomi
sosyolojisi alanında bölüm dışı seçmeli derslerin bulunmasına rağmen, Boğaziçi
Sosyoloji 'nin akademik kadrosu içinde özel ilgi alanı ekonomi sosyolojisi
denebilecek kimse bulunmuyor. Zaten bölümün yüksek lisans programında da
herhangi bir ekonomi sosyolojisi dersine yer verilmediği görülüyor. Bu haliyle
Boğaziçi Üniversitesi'nin kimi birimlerinde ekonomi sosyolojisine dönük artan
bir ilginin bulunduğundan 16 , ama bunun özel olarak Boğaziçi Sosyoloji
Bölümü'nde bir "Ekonomi Sosyolojisi Açılımı" anlamına gelebilecek bir
karşılığının olmadığından bahsedebiliriz.
Koç Üniversitesi Sosyoloji'de de durumun, ekonomi sosyolojisine ilgi
göstermek bakımından daha müspet olmadığı söylenebilir. Bölümün lisans
dersleri arasında bir ekonomi sosyolojisi dersine yer verilmediği ilk elden dikkat
çekiyor. Yalnızca "Karşılaştırmalı Tarih ve Toplum Bilimleri Yüksek Lisans
Programı" kapsamında yer verilmiş "ekonomik sosyoloji" başlıklı bir seçmeli
ders bulunuyor. Diğer yandan, bölümün akademik kadrosu bünyesinde, her ne
kadar geçmiş dönemdeki kadar bu konuya ilgilemniyor olsa da, ekonomi
sosyolojisi alanında çeşitli araştırmalar yürütmüş olan bir öğretim elemanının
(Deniz Yükseker) bulunduğunu belirtelim.
ÖSYM taban puanları sıralamasına göre sosyoloji bölümleri arasında üçüncü
sırayı işgal eden Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nün ekonomi
sosyolojisine dair ilgisinin öncekilere göre daha da zayıf olduğu görülüyor. Ne
lisans ne de yüksek lisans programında seçmeli ya da zorunlu herhangi bir
ekonomi sosyolojisi dersine yer verilmemiş. Dahası Boğaziçi Üniversitesi'nden
farklı olarak üniversite bünyesinde ekonomi sosyolojisi alanında açılmış bir
seçmeli ders de bulunmuyor. Yalnızca bölümün yüksek lisans programı
kapsamında Ali Ergur'un yürüttüğü Sanayi Sonrası Toplumda Tüketim, Kültür
ve Gözetim ( Consommation, culture et surveillance dans la societe post16
Bu noktada Boğaziçi Siyaset Bilimi'nde görev yapan Koray Çalışkan'ın adını anabiliriz. Çalışkan'ın Yeni
Ekonomi Sosyolojisi'nin pragmatik episteınolojik temelini esas almak suretiyle yaptığı çalışmalarıyla
özellikle ekonomi antropolojisi alanında Fransa'nın önde gelen isimlerinden olan Miclıel Callon ile ortak
çalışmaları bulunuyor. Aynca ATAM'da Keyder'in yanı sıra öncülüğünü Ayşe Buğra'nın yaptığı
Polanyici denilebilecek bir ekonomi sosyolojisi geleneğinin mayalandığııu da gözlemleyebiliyoruz.
Türkiye'de "Geri Dönemeyen" Ekonomi Sosyolojisi Ya Da "Açılamayan" Sosyal Bilimler!..
175
industrielle) başlıklı derste tüketim üzerine kaleme alınmış kimi klasik ekonomi
sosyolojisi metinleri de okutuluyor. Ne var ki, bir ekonomi sosyolojisi dersi
olarak tasarlanmamış olan bu dersin daha çok değişen tüketim alışkanlıklarının
kolektif temsil bakımından kültür ve kimlikler alanında ortaya çıkan toplumsal
sonuçlan ile yine aynı olgunun gözetim sosyolojisi bağlamında tartışılmasını
konu ettiğini dersin müfredatından öğreniyoruz. Dolayısıyla Galatasaray
Sosyoloji' de de "kültüre dönüş" yönelimi güçlü bir biçimde hissediliyor.
Ekonomi sosyolojisi, Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nün de öncelik
verdiği bir tema değil. Daha çok "kültürel incelemeler" temeli üzerinde
şekillemniş bir ders programını esas alan Bilgi Sosyoloji'nin tam zamanlı
kadrosunda ekonomi sosyolojisi alamnda uzmanlaşmış bir akademisyen
bulumnuyor. Buna karşın bölümün ders programında ekonomi sosyolojisi dersi
zorunlu ders olarak okutuluyor. İçeriği tanımlanırken dersin "son on yılda
şekillenen yeni iktisat sosyolojisi bağlamında ekonomi ile sosyolojinin
disiplinlerarası kavşağında konumlan"dığı vurgulanıyor. Kadro bileşiminin
öncelikleri itibariyle ekonomi sosyolojisi ekseni üzerinde kapsamlı bir açılıma
gitmek gibi bir önceliğinin olmadığını kestirebildiğimiz Bilgi Sosyoloji'nin,
yine de, bu konunun güncel sosyolojik tartışmalar içindeki öneminin de
farkında olduğunu ders içeriğinde yapılan vurgulardan anlıyoruz.
Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nin ders programına göz attığımızda
ise ekonomi sosyolojisi dersinin seçmeli olarak okutulduğunu öğreniyoruz. Söz
konusu seçmeli dersin içeriği Bilgi Üniversitesi 'nde zorunlu ekonomi
sosyolojisi dersinin içeriğiyle hemen hemen örtüştüğü görülüyor.
Türkiye'nin önde gelen sosyoloji bölümlerinden olan ODTÜ Sosyoloji'nin
bünyesinde hem uzmanlık alanı ekonomi sosyolojisi olan öğretim elemanı, hem
de bölümün lisans ders programında bu öğretim elemanınca seçmeli olarak
açılmış ekonomi sosyolojisi dersi bulunuyor. Mustafa Şen tarafından verilen
derste Marx., Weber, S.ombart, Veblen, Boyer, Polanyi, Braudel, Wallerstein
gibi isimlerin konu ile ilgili görüşlerinin işlendiğini ders müfredatından
öğreniyoruz. Yeni Ekonomi Sosyolojisi'nin gündemini hali hazırda belirleyen
isimlerin en azından birkaçının görüşlerinin bu derste ele alındığını görüyoruz.
Yeditepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nün ne akademik kadrosunda uzmanlık
alanı ekonomi sosyolojisi olan bir akademisyen, ne de ders programında
zorunlu ya da seçmeli olarak verilen ekonomi sosyolojisi dersi yer alıyor.
176
Cem Özatalay
Marmara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde ise ekonomi antropolojisi üzerine
17
uzmanlaşmış Gül Özsan'ın yine aynı konulu bir ders açtığını görüyoruz.
Ders programında seçmeli olarak planlanmış bir ekonomi sosyolojisi dersine
yer veren Fatih Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nün kadrosunda da uzmanlığı
ekonomik sosyolojisi üzerine olan bir akademisyen bulunmuyor. Keza aynı
bölümün yüksek lisans programında da ekonomi sosyolojisi dersi yer almıyor.
Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde de durum çok farklı değil.
Seçmeli ders olarak programa eklenmiş ekonomi sosyolojisi dersinin
sorumluluğu esas uzmanlık alanı suç sosyolojisi olan Ayşe Gelgeç Bakacak
üzerinde gorunuyor. Dersin müfredatına bakıldığında ise esas alınan
kaynakların Hüsnü Erkan'ın daha önce ele aldığımız Ekonomi Sosyolojisi
başlıklı kitabı, Ali Özgüven'in İktisadi Düşünceler- Doktrinler ve Teoriler 18 ·
başlıklı kitabı ile Mary Douglas'ın Baron Isherwood ile birlikte kaleme aldığı
Tüketimin Antropolojisi 19 isimli çalışması olduğunu öğreniyoruz.
Türkiye'nin en eski sosyoloji bölümü olan İstanbul Üniversitesi Sosyoloji
Bölümü'nde ise "Ekonomik Sosyoloji" başlıklı bir dersin zorunlu ders olarak
ders çizelgesinde yer aldığını görmekteyiz. Dersi esas uzmanlık alanı Türk
Sosyolojisi olan Ufuk Özcan yürütüyor. Bölümün lisansüstü ders programlarına
bakıldığında ise; yüksek lisans programında Türkiye'nin ve Osmanlı
Devleti'nin ekonomi tarihine özel önem verildiği, doktora programında ise
"Bağımlılık Kuramları" başlıklı bir derse yer verildiğini görüyoruz20 .
Dolayısıyla, İstanbul Sosyoloji'de ekonomik meselelere önem atfedildiği, ancak
Yeni Ekonomi Sosyolojisi'nin gündeınleştirilmediği anlaşılmaktadır.
17
18
19
211
Gül Özsan'ın aynı zamanda yine Mannara Sosyoloji öğretim üyesi olan Ayşe Durakbaşa ve Gaziantep
Sosyoloji'den Meltem Karadağ ile- birlikte Anadolu taşrasında eşrafın burjuvalaşması üzerine yakın
zamanda bir araştınnayı sonuçlandırdığını biliyoruz. Bu araştınnanın sonuçlarına dayanarak kaleme
alınmış üç makale Toplum ve Bilim'in 118 numaralı sayısında yayımlandı. Bkz. A. Durakbaşa. "Taşra
Burjuvazisinin Tarihsel Kökenleri", Toplum ve Bilim, No 118, 2010, s. 6-38; M. Karadağ. "Taşra
Kentlerinde Yaşam Tarzlan Alanı: Kültür ve Aynın", Toplum ve Bilim, No 118, 2010, s. 39-58; G.
Özsan, "Eşraf Ailelerinin Statü Kazanma Mücadelelerinde Kadmlann Rolü", Toplum ve Bilim, No 118,
201 o, s. 59-91.
A. Özgüven, İktisadi Diişiiııceler - Doktrinler ve Teoriler, İstanbul : Filiz Kitabevi, 2001.
M. Douglas ve B. Isherwood, Tüketimin Antropolojisi, Ankara: Dost, 1999.
Mehmet Devrim Topses, İstanbul Sosyoloji'nin geleneğinin oluşmasında önemli katkısı bulunan Baykan
Sezer'in ekonomik ilişkiler üzerine ileri sürdüğü görüşlerinin Bağımlılık Okulu'nun kuramsal çizgisine
yaklaştığını ileri sürüyor. M. D. Topses, "Baykan Sezer'in Modernleşme Kuramlarına Yaklaşımı ve Max
Eleştirisi",
H.Ü.
Sosyolojik
Araştırmalar
e-Dergisi,
Weber
http://www.sdergi.hacettepe.edu.tr/devıimtopses.pdf , Ekim 2005. Aynı saptamanın ışığında, bölümün
doktora programında bir Bağımlılık Kuramları dersinin bulunmasının da rastlantısal olmadığı
düşünülebilir.
Türkiye' de "Geri Dönemeyen" Ekonomi Sosyolojisi Ya Da "Açılamayan" Sosyal Bilimler!..
177
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nün ne lisans ne de
lisansüstü ders programlarında ekonomi sosyolojisine tahsis edilmiş herhangi
bir dersin bulunmadığım belirttikten sonra, Sanayi Sosyolojisi, Örgütsel
Sosyoloji gibi derslere programında yer veren Ankara Üniversitesi DTCF
Sosyoloji Bölümü'nün de, Yeni Ekonomi Sosyolojisi 'ni gündemleştirmediğine
dikkat çekebiliriz. DTCF Sosyoloji'nin Ekonomi Sosyolojisi yerine Çalışma
Sosyolojisi, Sanayi Sosyolojisi, Örgütsel Sosyoloji gibi derslere alan açması ise
üzerinde durulmayı hak ediyor. Zira bunu yaptığımızda hem ekonomi
sosyolojisinin tarihsel gelişimine dair kimi temel noktalan belirginleştirmiş
olabileceğiz, hem de yukarıdaki bilançonun işaret ettiği üzere Türk
sosyolojisinin genelde ekonomik olgulara özelde de Yeni Ekonomi Sosyolojisi
karşısında takınmakta olduğu mesafeli tutuma da ışık tutacak kimi saptamalara
ulaşabileceğiz.
Sosyolojik Düşüncenin Evrimi İçinde Değişen Ekonomi Sosyolojisi
Ekonomi politiğin toplum tasavvuruyla, yani rasyonel çıkarlarının peşinden
koşan hama aecanumicus'lardan teşkil olan toplum tasavvuruyla mücadelenin
Durkheim'den bu yana21 sosyolojinin varoluşsal meselelerinden birisi olduğunu
biliyoruz. Dahası ekonomi sosyolojisi, Durkheimci okul tarafından asla
ekonomi disiplinine tamamlayıcı olması umulan bir yan disiplin olarak da
algılanmadı. Tam tersine Durkheimci ekolun önemli isimleri François Simiand
ve Maurice Halbwachs açısından ekonomi sosyolojisi, ekonomi incelemelerine
yepyeni temeller sunmalı ve ekonomi politiğin soyut ve metafizik ekonomi
anlayışı ekonomi sosyolojisi tarafından ikame edilmeliydi22 •
Böylece sosyolojinin kuruluşuyla ekonomi sosyolojisinin kuruluşu aynı dinamik
tarafından koşullanmış oluyordu. Faydacı, rasyonel, soyut bir insan tasavvurunu
esas alan ekonomi ,politik yaklaşımının ifadesi olarak yürürlükte olan
liberalizmin 20. yüzyılın başında içine yuvarlanmış olduğu kriz, hem
sosyolojinin hem de ekonomi sosyolojisinin kalkış noktasını sunmuştu. Ancak
klasik ekonominin eleştirisi konusunda sosyolojinin kurucusu kabul edilen her
21
22
Durkheim kendi sosyolojisinin zamanının ekonomi politiğinin bir eleştirisi olarak düşünmüştü. Tam da bu
nedenle, her ne kadar Durkheim açısından zamanla din sorunu daha fazla önem kazanmışsa da,
Durkheim'ci okul açısından, özellikle de François Simiand'ın çabalan sonucunda, ekonomi sosyolojisi
daime önemli bir yer işgal etti. G. Bastin ve P.-P. Zalio, « Sociologie economique debut de siecle :
l'impossible troisieme voie entre histoire et theorie economique (note critique) », Terrains & Travaııx,
Cilt 1, No 4, 2003, s. 8.
J. Heilbron, "Economic Sociology in France'', Eııropean Societies, Cilt 3, No 1, 2001, s. 44.
178
Cem Özatalay
yazarın aynı oranda hoşgörüsüz olduğunu söylememiz de doğru olmayacaktır.
Jean-Jacques Gislain ve Philippe Steiner'ın işaret etmiş oldukları gibi,
gelişmekte olan ekonomi sosyolojisi tarafından savunulan projenin ekonomi
disiplini ile kuracağı ilişki konusunda iki farklı yaklaşım söz konusuydu. Buna
göre, birinci grup, 'saf ekonomi' ve 'sosyoloji' disiplinleri ile bir arada var
olabilecek özerk bir 'ekonomi sosyolojisi' tasavvurunu benimserken, diğer grup
'ekonomi sosyolojisi'nin, ekonomi politiğin ekonomi hakkındaki mevcut
kavrayışını tamamen değiştirecek yeni bir formülasyon geliştirmesi gerektiğini
ileri sürmekteydi. Weber, Schumpeter ve Pareto birinci grupta yer alırken,
Durkheim, Simiand ve Veblen ikinci grubun önde gelen isimlerini
23
oluşturuyordu •
Klasik ekonominin temel aksiyomlannı eleştirmek konusunda hemfikir olan bu
iki akımı birbirinden ayıran en temel konu ise liberalizmin -ve dolayısıyla
klasik ekonominin- 20. yüzyılın başında içine yuvarlandığı kriz karşısında bir
yanıt olmak üzere ortaya çıkmış bulunan "marjinalizm" hakkında takındıkları
farklı tutumdu. Bir başka deyişle pozitivist nesnelciliğin mi yoksa marjinalist
öznelciliğin mi sosyal bilimin kurucu temel öncüllerini sağlayacağı konusunda
görüş farklılıkları, bu iki akımca ekonomi sosyolojisine ne anlam atfedileceği
konusunda da bir farklılaŞmaya yol açmıştı.
Ancak 1929 Büyük Bunalımı hem pozitivist nesnelciliği hem de marjinalist
öznelciliği gündem dışı bıraktı. Sosyolojide Parsonscu işlevselcilik ve
ekonomide Keynesçi düzenlemecilik okulları sosyal bilimlerde hakimiyetini
ilan etti. Böylece sosyoloji ve ekonomi aynı bütünün farklı işlevleri yerine
getiren disiplinleri olarak vaftiz edildi ve işlevini yitiren ekonomi sosyolojisi
tamamen ölmese de büyük ölçüde geriledi. Bu noktada, birinci ekonomi
sosyolojisinin tasfiye olması ile klasik sosyolojinin tasfiye olmasının aynı
olguya tekabül ettiğinin altını çizmemizde yarar bulunuyor. 24
Diğer
yandan vurgulamamız gerekir ki, Pax Parsonia eşitler arası bir ateşkes
sonucunda değil, büyük ağabeyin (Devlet) haşarı kardeşini (Piyasa) tamamen
denetimi altına alması sonucunda ilan edilmişti. Dahası büyük ağabey, m1tolojik
tahakküm mekanizmasının tepesinde oturduğu sürece aslında epistemolojik
"ekonomi emperyalizmi"nin devamına da itiraz etmiyordu. Zira "ekonomi
23
24
J-J. Gislain ve P. Steiner, La Sociologie economiqııe, 1890-1920. Paıis: Presses Universitaires de Fraııce,
1995, s. 57.
Gislain ve Steiner, "Birinci Ekonomi Sosyolojisi"nin ortadan kalkışının 1920'li yıllarda söz konusu
olduğunu belirtmektedirler. !bid.
Türkiye'de "Geri Dönemeyen" Ekonomi Sosyolojisi Ya Da "Açılamayan" Sosyal Bilimler?..
179
empeıyaliznıi"nin
bir realite olarak benimsenmesi, görünüşe göre, devletin
kendi tahakkümünü piyasa düşmanlığı üzerinden meşrulaştınnasını da mümkün
kılıyordu. Ne var ki, ontolojik hakikat ile hakikat üzerine benimsenmiş
epistemolojik çerçeve arasındaki verili maddi çelişki, bu statüko'nun uzun süre
devam etmesini mümkün kılmadı.
Ekonomi bir süreden beıi devlet bürokrasisi tarafından regüle ediliyordu ve bu
durumun, o döneme dek "ekonomik determinizın"in en hararetli
savunuculuğunu yapmış olan Marksistler tarafından dahi göz ardı edilemeyecek
toplumsal sonuçları söz konusu olmaktaydı. Tam da bu nedenle "üstyapının
göreli özerkliği" tezlerinin Marksizm galaksisi içinde bu dönemde etkinlik
kazanması tesadüfi değildi. Regüle edilmekte olan ekonomik yapı, regül~
edilebilir toplumsal yapı fikrini doğurmuş, sosyoloji disiplini de dahil sosyal
bilimler içinde sistem ve yapı teorileri bu dönemde hegeınonik hale gelmişti.
Türk sosyolojisi de aşağı yukarı aynı gelişmelerden etkilenmekteydi. Klasik
ekonomi eleştirisini esas alan bir sosyal teori geleneğine dayanmayan ve daha
çok İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde gerçekleştirilen üniversite reformu
sonrasında kurumsallaşmış sosyoloji bölümleri içinde istihdam olan sosyologlar
açısından ise Pax Parsonia bir verili durum olarak kabul ediliyordu.
Kurucu sosyologlardan farklı olarak, savaş sonrası döneme özgü episteınolojik
"ekonomi eınpeıyalizıni" sosyologları rahatsız etmiyordu. Zira ne de olsa 19301970 arası ekonomik yapı devlet tarafından regüle edilebilir nitelikteydi ve
ekonominin regülasyonu sürecinde sosyolojik bilginin de kamu otoritesi
tarafından diklcate alınması ihtimal dışı değildi. Zaten, 1980'ler öncesinde, Türk
sosyologlarının başlıca inceleme nesnelerini oluşturan kalkınma, azgelişınişlik,
kentleşme ve sanayileşme gibi konular özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası
.dönemde birçok hüküınetin siyasal ajandasının başlıca gündem maddelerini
oluşturuyordu.
bütün mevzileri neredeyse kaybetmiş olan ekonomi sosyolojisi ise
varlığında ısrar edebilmek için değişen ekonominin değişen ihtiyaçlarına göre
kendisini konumlandırmaya başladı. Özellikle savaş sonrası vuku bulan
"Keynesçi Devrim"in ardından ekonominin - aslen liberal ekonoıninin­
öncüllerine meydan okumak anlamsızlaşmıştı.
Sahip
olduğu
Bunun yerine sosyoloji kendini devlet tarafından· denetlenen ekonomik sürecin
daha rasyonel ve daha adilane işlemesi işine vakfetti. Kendi içinden "Çalışına
Sosyolojisi", "Örgütler Sosyolojisi", "Sanayi Sosyolojisi", "İşçi İşveren
180
Cem Özatalay
İlişkileri
Sosyolojisi", "Kalkınma Sosyolojisi" gibi alt dallar çıkartmak suretiyle
sürdürebildi. Ancak bu alt dallar yürürlükteki kapitalist ekonomik
yapının öncüllerini sorunsallaştırmak yerine, devletin kendisine atfettiği
hakemlik rolünü daha adilane yerine getirmesi, işçilik koşullarının düzeltilmesi,
Keynesçi pazarlık rejimi içinde işçi-işveren ilişkilerinin daha sağlıklı hale
getirilmesi, planlı sanayileşmenin ortaya çıkarttığı sosyal sorunların azaltılması
gibi meseleleri kendisine konu edinecekti.
varlığını
Oysa ekonomi sosyolojisi liberal ekonominin hegemonyası koşullarında
ekonomi politiğin öncüllerinin eleştirisi üzerinden kendisini var edebilmişti.
Zaten yeni ekonomi sosyolojisinin ortaya çıkması da Keynesçiliğin krizinin
akabinde neo-liberal ekonomi politikalarının devreye girmesiyle mümkün
olabilecekti. Neo-klasik ekonomi disiplininin öncüllerinin ve "ekonomi
emperyalizmi"nin eleştirisi üzerinden şekillenmeye başlayan yeni ekonomi
sosyolojisi, Jamie Peck'in ve Adam Tickell'in tasnifiyle25 , 1990'lar sonrasında
neo-liberalizmin budama (roll-back) evresinden yeniden açılım (roll-out)
evresine geçilmesiyle birlikte giderek hegemonik hale gelecekti. Ekonomik
aktörleri ve ekonomik eylemleri verili ve doğal addeden neo-klasik ekonominin
öncülleri, Keynesçi ekonomiye özgü kuruınların tasfiyesinin budama evresinde
büyük oranda tamamlanmasıyla beraber eleştiri oklarının hedefi haline
gelecekti. "Sosyal olarak inşa olan ekonomik olgu" anlayışı gerek ekonomik
aktörler nezdinde gerekse ekonomi üzerine çalışan akademisyenler nezdinde
hakim görüş olacaktı. Buna göre, eğer ekonomik olgular sosyal olarak inşa
olmaktaysa, izlenecek ekonomi politikalarının da içinde uygulanacağı sosyalliği
dikkate alması gerekecekti. Yeni Ekonomi Sosyolojisi ise işte tam da bu .
ihtiyaca yanıt verebildiği oranda gelişme kaydedebilecekti.
Peki, Türkiye'de neden benzeri bir gelişme yaşanmadı? Neden işletme okull~rı
sosyoloji fobisinden muzdaripken, sosyoloji bölüınleri niçin ekonomiye doğru
açılmaktan imtina etmekte ısrar ediyorlar? Bu sorulara dair makale boyunca
yapmış olduğum kimi çıkarımları aşağıdaki bölümde toparlamaya çalışacağım.
Sonuç Olarak ya da Aslında Hiç Olmayan Türk Ekonomi Sosyolojisi
Dünyanın
ilk kurulan sosyoloji kürsülerinden birisine sahip olsa da, Türkiye'de
sosyoloji, klasik sosyolojinin ortaya çıkmasına temellik eden liberalizmin
25
J. Peck ve A. Tickell, "Conceptualizing Neoliberalism, Thinking Thatclıeıism" in Contesting
Neo!iberalism (ed.) H. Leitner, J. Peck ve E. S. Sheppard, New York: Guilford Press, 2007, s. 33.
Türkiye' de "Geri Dönemeyen" Ekonomi Sosyolojisi Ya Da "Açılamayan" Sosyal Bilimler!..
hegemonik
olduğu
181
koşullarda
ve bu koşulların ortaya çıkardığı tartışma
Bir başka deyişle ekonomi politik eleştirisi üzerinden
ekonomi sosyolojisi Türk sosyolojisinin kurucu unsurlarından birisi
ortamında şekillenmedi.
şekillenen
olmadı.
En nihayetinde klasik sosyolojiye özgü bir ekonomi sosyolojisi bileşeninden
yoksun olarak, daha da önemlisi, bu sonuncunun tayin ediciliği olmaksızın Pax
Parsonia ortamında gelişen Türk sosyolojisi geleneği -ya da gelenekleri-,
Piyasa ile gerçek anlamda ilk kez 1980 sonrasında karşılaştı. Bu karşılaşmanın
ilk olma hali kuşkusuz Piyasa açısından da geçerliydi.
Hal böyle olunca iki taraf açısından da bu karşılaşmanın tepkisel indirgemeci bir
zeminde gerçekleşmemesi kaçınılmazdı. Türk sosyoloji geleneği açısından
ekonomi, devlet tarafından regüle edilebilir ve dolayısıyla sosyolojinin de devlet
üzerinden müdahil olabildiği bir alan olarak algılanmaktaydı. Ekonominin
üzerindeki devletin düzenleyici rolünü tasfiyeye dönük neoliberal program,
haliyle, sosyoloji açısından kendi varlığına dönük bir tehdit olarak algılandı. Bu
koşullar altında kelimenin gerçek anlamıyla bir ekonomi sosyolojisi
geleneğinden yoksun Türk sosyologların şu iki yaklaşım arasından birini tercih
ettikleri görüldü:
(a) Ricat tutumu: Yeniden dirilen Piyasa'yı neo-klasik iktisatçıların
araştırmalarına terk etmek suretiyle "ekonomik determinizm" eleştirisine
yaslanarak "kültürel incelemeler" üzerine yoğunlaşmak;
(b) Tepld tutumu: Yeniden dirilen Piyasa'mn ve neo-klasik iktisatçıların
görünmeyen el 'ine karşı görünen el'i -yani Devlet müdahaleciliğini- savunan
Keynesçi "direniş hareketi"nin bileşenine dönüşmek.
Ancak takınılan tutum ne olursa olsun, bunun sonucu aynı kapıya çıktı. Öyle ki,
neo-liberal politikalar aracılığıyla toplumun her hücresine yayılan Piyasa 'nın ya da piyasaların- oluşum süreçleri bireylerin temel" eylem konularından birisi
haline dönüşmüşken, ister "ekonomik determinizme" tepki olarak "kültüre
dönüş" hareketine, isterse "görünen el"ci piyasa eleştirisi akımına taraf olsun,
Türk sosyolojisi, milyonlarca insanın müdahil oldukları toplumsal süreçleri
anlamak ve açıklamak işini fiilen ötelemiş oldu.
Sonuç olarak, dirilen Piyasa'mn ihtiyaçlarına cevap vermek üzere Türkiye'de
birbiri ardına açılan işletme okullarında hüküm süren "a-sosyal -ve a-kültürelpiyasa" kavrayışı bir tür sosyoloji fobisinin oluşmasına kaynaklık etti. Devlet'in
ekonomiye müdahalesinin esas olduğu dönemde şekillenmiş olan üniversitelerin
182
Cem Özatalay
iktisat v<:; sosyoloji bölümlerinde ise piyasa hegemonyasından ağırlıklı olarak
duyulan memnuniyetsizliğin "Pax Parsonia"ya duyulan özlemi beslediği
görüldü.
Çıkar
kavgalarının
çıplak
olarak yaşandığı neo-liberalizmin "budama"
evresinde, yani Reagan'ın, Thatcher'in, Özal'ın adlarıyla anılan 1980-90 arası
dönemde, bu kutuplaşma toplumsal gerçeklikle fazla çelişmiyordu. Ne var ki,
1990'lann ortalarından itibaren neo-liberalizm, Dünya Bankası vb. gibi
uluslararası ekonomi kurumlarının öncülüğünde "yeniden açılım" evresine
girdiğinde olayların akış yönü değişti. Artık ekonomik olan ile sosyal olan ve
hatta ekonomik olan ile kültürel olan fiiliyatta iç içe geçme, birbirine sirayet
etme eğilimindeydi.
Dünyada "sosyal bilimleri açın!" çığlığının yüksek sesle duyulmaya
başlanmasının da aynı yıllara denk gelmesi kuşkusuz tesadüf değildi. Ha keza,
yeni ekonomi sosyolojisi de aynı dinamiğin bir sonucu olarak özellikle Batı
sosyolojisi nezdinde etkinliğini giderek artıracak, devletler ve şirketler de
sosyolojinin bu alt disiplininin yeniden canlanması sürecine cömertçe destek
sunacaklardı.
Türkiye'de neo-liberalizmin "yeniden açılım" evresi çoktan başladı. Epey bir
süredir ekonomik ·aktörler kendilerini aynı zamanda kültürel kimlikleri
üzerinden temsil ediyorlar. "Sosyal sorumluluk" söylemi tekellerden KOBİ'lere
doğru dalga dalga yayılıyor. "Sosyal sermaye" nosyonu neredeyse esnaf
lokantalarında tartışılacak ölçüde vülgarize olmuş durumda. Kısaca piyasa hızla
kültürelleşiyor ve sosyalleşiyor. Bu yeni durum, aktörler arasında yeni
anlaşmazlık başlıklarını beraberinde getirdiği gibi yeni eşitsizlik ve tahakküm
dinamiklerini de ortaya çıkartıyor.
üç dalın (ekonomi, sosyoloji, işletme) Türkiye'deki
öğretim müfredatları ve lçadrolan üzerinden yaptığımız ön araştırma, bu. üç
disiplinin de, dünyadaki ve Türkiye'deki sosyoekonomik dönüşümün ortaya
çıkardığı yeni sorulan yanıtlayabilmek üzere yeni zihinsel araçları üretmeye
dönük bir çabaya, Batı'daki homologlannın aksine, henüz girişmemiş olduğuna
işaret ediyor. Oysa, çoğunlukla pragmatik epistemolojiyi -ve özellikle de onun
inşacı varyantını- esas alan Yeni Ekonomi Sosyolojisi ile etkileşime girmenin ve
onunla tartışmanm, neo-liberalizmin giderek pragmatik bir karakter kazanan
güncel düzenlenişinin maddi ve simgesel araçlarını soruşh1rmak için -ve bizatihi
bunları eleştirmek için de- yararlı olacağı tartışma götürmez biçimde açıktır.
Sosyal bilimler
alanındaki
Download