Yıl: 4, Sayı: 12, Eylül 2017, s. 315-320 Mesut CAN1 Talha

advertisement
Yıl: 4, Sayı: 12, Eylül 2017, s. 315-320
Mesut CAN1
Talha FORTACI2
TARĠHÇĠ OLARAK ġÜKRULLAH AMASYAVÎ VE BEHCETÜ’TTEVÂRÎH ADLI ESERĠNDE DĠĞER DĠNLERE DAĠR VERDĠĞĠ
MALUMATIN BĠR ELEġTĠRĠSĠ3
Özet
Şükrullah Amasyavî (ö. 1488), Osmanlı Devleti’nin XV. Yüzyılda yaşamış
olan önemli devlet adamlarındandır. Hayatıyla ilgili çok fazla bilgiye sahip
olamasak da bugüne gelen bazı eserleriyle kendisinin ilmi yönünü de tanıma fırsatı
bulmaktayız. Şükrullah Amasyavî’nin en önemli eseri, Sadrazam Mahmud Paşa’ya
ithâfen yazdığı Behcetü’t-Tevârîh adlı eseridir. Eser, Farsça olarak kaleme alınmış
genel bir “İslam Tarihi” özelliği göstermektedir. Diğer taraftan dinlerlerle ilgili
birtakım önemli bilgiler de içermektedir.
Bu çalışmada, önce müellifin hayatı ve eserleri hakkında kısaca bilgi
verecek, daha sonra Şükrullah Efendini’nin tarihçilik yönü ile Behcetü’t-Tevârîh
adlı eserinde İslam dışındaki dinlerle ilgili verdiği bazı bilgileri tarih ve dinler
tarihi açısından inceleyeceğiz. Özellikle kitabın ilk bölümünde Zerdüştîlik,
Yahûdîlik, Hıristiyanlık ile ilgili verilen bilgilerin bir kritiğini yapacağız. Sonuç
olarak, müellif ve eseri bağlamında XV. asır Osmanlı ilmiyesinde diğer dinlerle
alakalı sunulan malumatın, bugünkü verilerle ne denli benzerlik arz edip etmediği
ve sebepleri hususunda bir kanaate ulaşmaya çalışacağız.
Anahtar Kelimeler: Şükrullah Amasyavî, Behcetü’t-Tevârîh, Dinler.
1
Yrd.Doç.Dr., Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi, [email protected]
Arş.Gör., Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi, [email protected]
3
Bu makale, Alanya Alaattin Keykubad Üniversitesi evsahipliğinde düzenlenen II. Uluslararası Sosyal
Bilimler Sempozyumu'nda sunduğumuz tebliğin genişletilmiş halidir.
2
Mesut Can _ Talha Fortacı
ġUKRULLAH AMASYAVÎ AS AN HISTORIAN AND A CRITICISM
OF THE INFORMATIONS ABOUT OTHER RELIGIONS IN HIS WORK
NAMED BEHCETU’T-TEVÂRIH
Abstract
Şukrullah Amasyavî (d. 1488) is one of the important statesmen of the
Ottoman Empire who lived in XV. century. Although we can not have much
knowledge about his life, we find the opportunity to recognize his scientific side
through some of his works. The most important work of Şukrullah Amesyevî is
Behcetu’t Tevârîh which he wrote for the Grand Vizier Mahmud Pasha. The work
shows a general “Islamic History” feature, which was scribed in Persian. On the
other hand, it contains some important information about religions.
In this paper, we will first briefly give informations about life and the works
of the author and then examine his historiography and some of the information
which he gives in Behcetu’t-Tevârîh about the other religions with respect to
sciences of history and religion history. Especially we will make a criticism of the
information given about Zoroastrianism, Judaism and Christianity in the first
chapter of the book. As a result, in the context of the author and his work., we will
try to reach a consensus on how much similarity there is between the information
presented related to other religions in the 15th Century Ottoman scholar world and
the present day.
Keywords: Şukrullah Amasyavî, Behcetü’t-Tevârîh, Religions.
GĠRĠġ
Behcetü’t-Tevârih, 1456-1459 yılları arasında Şükrullah Amasyavî tarafından Sadrazam
Mahmud Paşa’ya ithafen yazılmış bir eserdir (Yıldız, 2010: 257). Eser Farsça kaleme alınmış,
Kanuni Sultan Süleyman zamanında Mustafa b. Ahmet Ali Farisî tarafından Sadrazam maktul
İbrahim Paşa’ya ithafen “Mahbûbu Kulûbu’l-Arifîn” adıyla Türkçeye çevrilmiştir (Almaz,
2013: 38). Yine eser, 2004 yılında Dr. Hasan Almaz tarafından Ankara Üniversitesi Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesi Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölümünde “Behcetü’t-Tevârih İnceleme
Metin-Çeviri” ismiyle doktora tezi olarak çalışılmış ve “Behcetü’t-Tevârih, Tarihin
Aydınlığında” adıyla kitap olarak basılmıştır (Almaz, 2013: 38). Biz de bu çalışmada Şükrullah
Amasyavî’nin eserindeki bilgileri ve görüşleri için, mezkur kitaptan istifade ettik.
Behcetü’t-Tevârih genel bir dünya tarihi hüviyeti taşısa da aslında bir İslam Tarihi
kitabıdır (Almaz, 2013: 38). Eserin Nûruosmâniye nüshası on iki, ikinci grup nüshaları on üç
bölümden oluşmaktadır (Almaz, 2013: 39). Eser Dünyanın yaratılışından başlayarak 1451
yılına kadar ki olayları özet bir şekilde vermektedir (Almaz, 2013: 38). Behcetü’t-Tevârih bir
tarih kitabı olmasının yanı sıra coğrafya, kozmoloji, etnografya ve astronomi alanında da
birtakım bilgiler ihtiva etmektedir.
1. ġükrullâh Amasyavî’nin Kısaca Hayatı ve Eserleri
Şükrullah Amasyavî’nin nereli olduğu ve hangi tarihte doğduğu hakkında net olarak bilgi
sahibi olunamasa da, kaynaklar onun Amasya’da doğduğu, en azından sonradan Amasya’ya
yerleştiği yönünde bir kanaate varmışlardır (Tahir, 2000: 332). Doğum tarihinin de 1388 yılı
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 12, Eylül 2017, s. 315-320
316
Tarihçi Olarak Şükrullah Amasyavî ve Behcetü’t-Tevârîh Adlı Eserinde Diğer
Dinlere Dair Verdiği Malumatın Bir Eleştirisi
olduğu ağırlıklı olarak ifade edilir (Kamiloğlu, 2008: 92). Bu tarih, takriben I. Murat’ın
saltanatının son dönemlerine denk gelmektedir.
Şükrullah Amasyavî’nin son derece iyi eğitim almış, zamanın ilim dallarına vakıf,
nitelikli bir kimse olarak yirmi iki yaşında Osmanlılar’ın hizmetine girdiği zikredilmektedir. II.
Murat ve Fatih Sultan Mehmet onu diplomatik hizmetlerde görevlendirmişlerdir (Yıldız, 2010:
23). Amasyavî’nin ölüm tarihi hakkında da bir ittifak olmamakla beraber, 1464 yıllarından
sonra - Eseri Behcetü’t-Tevarih’i yazdığı tarihten sonra - öldüğü kabul edilmektedir.
Amasyavî, ilmî bakımdan çok yönlü bir kimse olduğu için değişik alanlara dair eserleri
bulunmaktadır. O hem müzikle, hem tıpla, hem de tarihle ilgilenmiştir. Bu alanlarla ilgili
yazmış olduğu eserlerden tespit edilenler şunlardır: Tercüme-i Kitâb-ı Edvâr (Musiki Risalesi),
Risâle-i İlmü’l-Mûsikî (Musiki Risalesi), Enîsü’l-Arifîn (Eserin içeriği bilinmemekle beraber, bir
musiki eseri olduğu tahmin edilmektedir.), Şerh-i Kasîde-i Emâlî (Osman el-Ûşî’nin el-Emâlî
adlı eserinin şerhidir.), Behcetü’t-Tevârîh (Genel Tarih Kitabı), Minhâcü’r-Reşâd (Genel
anlamda dini konuları içeren bir eser), Câmiu’d-Da‘avât (Hz. Muhammed’in dualarını bir araya
toplayan bir eserdir) (Almaz, 2013: 34-35).
2. Dinlere Dair Verdiği Malumatın Bir EleĢtirisi
Eser, bir dinler tarihi kitabı olmasa da, özellikle dinî gelenek ve inanışların anlatıldığı
birtakım kısımlar ihtiva etmektedir. Dolayısıyla bu bölümde çeşitli milletler ve onların
dinleriyle alakalı sunulan bu bilgilerin tarih ve dinler tarihi açısından kısa bir analizini yapmaya
gayret edeceğiz.
2.1. Dünyanın YaratılıĢı
Yukarıda da ifade edildiği üzere eser on üç bölümden oluşmaktadır. Kitap, fihrist ve
mukaddime bölümünden sonra dünyanın yaratılışı ve dünyadaki varlıkların yaratılış sebebinin
ayrıntılı olarak açıklanması ile başlamaktadır. Allah’ın (cc) önce Hz. Muhammed’in nurunu
yarattığı, o nurdan da dört dallı bir ağaç yarattığı ifade edilmektedir (Almaz, 2013: 73). Söz
konusu ağaç “Yakîn Ağacı” olarak isimlendirilmiştir (Almaz, 2013: 73).Yine devamında
Allah’ın bir Tavus yarattığından ve bu Tavus’un söz konusu ağaç üzerinde 70.000 yıl kadar
yaşayıp Allah’ı takdis ettiğinden bahsedilmektedir (Almaz, 2013: 73). Bu anlatımlar tamamen
mitolojik bir karakter taşımaktadır. Nitekim bahsi geçen ağaç diğer dini gelenek ve mitolojilerde
de bulunmakta ve ismi “Hayat Ağacı” ya da “Kutsal Ağaç” olarak adlandırılmaktadır (Eliade,
2009: 269-271; Ağaç, 2015: 1-14). Bu ağaç diğer geleneksel anlatımlarda da Dünya’nın
merkezinde yer almaktadır. Amasyavî’nin anlatımı, diğerleriyle ontolojik manada birleşen fakat
içerik açısından farklı bir varyasyon özelliği arz eden bir tasvirdir. Kaldı ki bu yaratılış anlayışı
Kur’an ve Hadis penceresinden de sahih bir temele dayanmamaktadır.
2.2. Çin Halkı ve Dinleri
Yazar eserin yazıldığı 1456’lı yıllarda Çin memleketinin tümünün Moğol sultası altında
olduğunu ifade etmekte ve ilginç bir biçimde Çin halkının bütününün Türk olması gerektiğini
söylemektedir (Almaz, 2013: 109). Buradan anlaşılan Amasyavî Moğolları Türk olarak kabul
etmektedir. Müellif, Çinlilerin dinleri ile alakalı olarak, onlarda tasvir sanatının çok meşhur
olduğunu, hatta tasvirin Çinlilerde ibadet kabul edildiğini dile getirmektedir (Almaz, 2013:
109). Çinlilerde tasvir sanatının yaygın olmasını ve ibadet kabul edilmesini (Gündüz, 1998:
245), Mani’nin Çin’e geldiğinde insanların ondan mucize istemesi dolayısıyla onlara mucize
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 12, Eylül 2017, s. 315-320
317
Mesut Can _ Talha Fortacı
olarak tasvir sanatını öğretmesini referans göstermektedir. Bunları ifade ederken ise Mani’den
bir “Yalancı” olarak bahsetmektedir (Almaz, 2013: 109). Mani, 216-277 yıllarında yaşamış bir
kimsedir. İnsanlara va’z ettiği din, senkretik ve gnostik karakterler taşımakla beraber evrensel
bir iddiaya sahiptir (Günay, & Güngör, 2015: 170). Mani’nin öğretisini yaymak için çok çeşitli
seyahatler yaptığı ve bu vesile ile dünyanın çok farklı coğrafyalarına gittiği bilinmektedir. Mani
hayattayken İran’a, Hindistan’a gitmiştir fakat Çin’e gittiğine dair elimizde bir veri
bulunmamaktadır. Bunun yanında gitmiş olduğu diğer bölgelerde insanlara tasvir sanatı
öğrettiğine dair de bir bilgi bulunmamaktadır. Maniheizm’in Çin’e girdiği tarihin yedinci yüzyıl
olduğu bilinmektedir (Aydın, 2015: 158; Günay, & Güngör, 2015: 173). Görüldüğü üzere,
müellifin eserinde bahsettiği konu hakkındaki bilgilerin günümüz verilerine göre çok sıhhatli
olmadığı anlaşılmaktadır.
2.3. Türkler ve Dinleri
Amasyavî, Türklerin büyük bir kavim olduğunu, eskiden on iki boy olduklarını, kimisinin
bozkırlarda, kimisinin de yerleşik hayatta yaşadıklarını ifade etmektedir (Almaz, 2013: 110).
Kitapta bahsi geçen on iki Türk boyundan dokuz tanesi hakkında özet bilgiler nakledilmiştir.
Verilen bu bilgiler çoğunlukla yaşadıkları yerler ve meşgul oldukları faaliyetler hakkındadır.
Bazı boyların inançları ile ilgili de ipucu mahiyetinde küçük bilgiler verilmiştir.
Örneğin Hirhir yani Kırgız boyuyla alakalı olarak, onların ölülerini yaktıkları ifade
edilmiştir (Almaz, 2013: 110). Buna ek olarak Hirhirlerde Mağsun adında bir kimseden
bahsedilmekte, halkın kutsal sayılan bir günde bu kişinin etrafında toplandığından, eğlence
ortamı oluşturup şarap içtiklerinden söz edilmektedir (Almaz, 2013: 111). Bu ortamda Mağsun
denilen kimsenin saralı bir kimse gibi hallere girdiği ve o esnada halka gelecek ile ilgili
kehanetlerde bulunduğu ifade edilmiştir. Bizim tahminlerimize göre Mağsun denilen kişi Şaman
olmalıdır. Çünkü eski Türklerde saralı bir kimsenin haline bürünüp gelecekle alakalı bilgiler
veren kimselere Şaman denilmekteydi (Aydın, 2015: 84-86). Hatta bu durum dinler tarihi
uzmanları arasında Eski Türklerin dinlerinin Şamanizm olup olmadığı konusunda bir tartışma
da yaratmıştır. Bununla beraber genel kanaat, Şamanizm’in bir din olmadığı, buna ilave olarak
eski Türk halklarının tamamının Şamanist olmayıp ancak bazılarında bu inancın görüldüğü
şeklindedir (Günay, 1996: 261-272; Günay, & Güngör, 2015: 121-128).
Eserde ismi geçen Türk boylarından Kimâkların yani Kıpçakların büyük bir bölümünün
ateşperest olduklarından, senede bir veya bir kaç gün oruç tuttuklarından, ölülerini
yaktıklarından ve ölülerinin üzerine ağlamadıklarından bahsedilmektedir (Almaz, 2013: 111).
Bunun yanında Bahtâkiler yani Peçeneklerin bir kısmının ölülerini yaktıkları, bir kısmınınsa
ölülerini gömdükleri, Saklâbların yani Bulgarların da ateşperest oldukları ifade edilmiştir
(Almaz, 2013: 112).
Türk topluluklarının tarih boyunca çeşitli dinlere girmiş oldukları bir gerçektir.
Yayıldıkları bölgeler itibariyle karşılaştıkları kültürlerden etkilendikleri ve değişik zamanlarda
değişik dinleri tercih ettikleri bilinmektedir.4 Fakat müellifin eserinde Türk topluluklarının
inançları ve dini ritüelleriyle ilgili verdiği bilgiler, günümüz genel kabülleri ile
örtüşmemektedir. Örneğin Bulgarların ateşperest oldukları bilgisi hatalıdır. Çünkü Bulgarlar
arasında Hıristiyanlık, 6. ile 8. Yüzyıllar arasında yayılma fırsatı bulmuştur. (Günay, &
4
Türklerin dinî tarihi ile ilgili geniş malumat için bkz: Ünver Günay, Harun Güngör, Türklerin Dini
Tarihi, Berikan Yayınevi, Kayseri 2015.
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 12, Eylül 2017, s. 315-320
318
Tarihçi Olarak Şükrullah Amasyavî ve Behcetü’t-Tevârîh Adlı Eserinde Diğer
Dinlere Dair Verdiği Malumatın Bir Eleştirisi
Güngör, 2015: 195-196) Ayrıca Hıristiyanlıkta ölülerin yakılması gibi bir adet de
bulunmamaktadır. Eğer müellifin yer verdiği bilgi çok daha erken dönemlere ait ise, o halde
bunun tarihi ile ilgili bir not düşülmesi gerekmektedir. Bu durum diğer Türk topluluklarının
inançları hakkında verdiği bilgiler için de söz konusudur.
2.4. Rum Halkı ve Dinleri
Eserde Rumlarla ilgili ilahiyat bilgisi yok denecek kadar azdır. Sadece Rumların
Hıristiyan olduklarından, Nestûrîler, Molkânîler, Yakubîler ve Yunanlılar gibi mezheplerinin
olduğundan bahsedilmektedir (Almaz, 2013: 113). Nestûrîler, 431 Efes Konsilinde Patrik
Nestorius’un itirazlarına destek veren ve onun fikirleri etrafında toplanan insanların oluşturduğu
bir topluluktur (Atiya, 2005: 265-268). Molkânîler’den kasıt muhtemelen Melkitlerdir. Melkit,
451 Kadıköy Konsilinde alınan kararları kabul eden Roma- Bizans Hıristiyanlığının adıdır
(Aydın, 2005: 485). Yakubîlier ise diğer adı Süryânîlik olan, 451 Kadıköy Konsilinde aforoz
edilen Doğu Hıristiyanlarından bir gruptur. Süryânîlik, 6. yy’da Yakup Bardai isimli bir Süryânî
piskoposun çalışmaları sonucunda yaygınlaşmış ve bundan sonra Süryânîlik aynı zamanda
Yakubîlik adıyla da anılır olmuştur (Gündüz, 1998: 349). Müellifin bir mezhep olarak zikrettiği
Yunanlılardan ne kastettiği ise anlaşılamamaktadır.
2.5. Araplar
Müellif, Arapların seçkin olarak yaratıldığından, övülmüş ve ahlak sahibi bir millet
olduklarından bahsetmektedir (Almaz, 2013: 114). Bu şerefin ise Hz. Muhammed’in Araplar
arasından çıkmış olduğundan, Kur’an’ın Arapça olarak indirildiğinden kaynaklandığını öne
sürmektedir (Almaz, 2013: 114). Ayrıca peygamberlerin çoğunun Arap olduklarını ifade
etmektedir (Almaz, 2013: 114). Bu, elbette bir millet için övünç kaynadır. Ancak bununla
birlikte, Kur’an’ı Kerim Allah ve Rasûlüne iman eden herkesin izzet ve şeref sahibi olduğunu
söylemektedir (Münafikûn, 63/ 8). Herkesçe malum olduğu üzere iman etmiş her kimse şerefli
ve izzetlidir; Allah katında üstünlük takva iledir (Hucurât, 49/13). Anlaşılan o ki, müellif Hz.
Peygamber’e olan sevgisinden dolayı millet olarak Arapların üstünlüğü gibi bir kanaate ulaşmış
ve ifrata düşmüştür. Diğer taraftan, peygamberlerin birçoğunun Orta Doğu bölgesine
gönderildiği doğrudur fakat, çoğunun Arap olduğuna dair elimizde kuvvetli veriler yoktur.
2.6. Hint Halkı ve Dinleri
Kitapta Hint Halkı ve dinleriyle ilgili fazla bir malumat verilmediği dikkatleri
çekmektedir. Müellif, sadece Hintliler arasında büyü ve sihir işlerinin yaygın olduğuna
değinmiş, Hintliler arasında 948 çeşit dinin olduğu ifade etmiş, bu dinleri batıl olarak
nitelendirdiği için konuyla ilgili detaylara girmediği söylemekle yetinmiştir (Almaz, 2013: 115).
2.7. HabeĢ Halkı ve Dinleri
Konuya dair müellfin verdiği bilgilerden, Habeşlilerin Yemen ve Arap vilayetlerine yakın
olanlarının saygın olduğu, güney kesiminde kalanların ise pek fazla itibar görmediği bilgisi göze
çarpmaktadır (Almaz, 2013: 115). Yaşadıkları coğrafya ile tenlerinin siyah oluşu arasında bir
bağlantı kurulmakta (Almaz, 2013: 115), Kanave, Kurkuve, Dübeyli, Urd, Uded, Gulam isimli
Habeş kabilelerinden bahsedilmektedir. Bu kabileler arasında bereket ve hayrın az oluşundan,
din süsünden yoksun olduklarından söz edilmiştir (Almaz, 2013: 115). İnandıkları dinler
hakkında ise herhangi bir bilgi verilmemektedir.
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 12, Eylül 2017, s. 315-320
319
Mesut Can _ Talha Fortacı
2.8. Acemler
Daha önce ismi geçen yedi topluluğun sonuncusu Acemlerdir. Acemlerin uzun bir süre
dünyanın büyük bir kısmına hükmettikleri bilgisi verilmekte (Almaz, 2013: 116), ancak dinleri
hakkında herhangi bir bilgiye yer verilmemesi dikkat çekmektedir.
SONUÇ
Behcetü’t-Tevârîh adlı eser genel bir dünya tarihi görüntüsü verse de aslında bir siyer
kitabı özelliği taşımaktadır. Bununla beraber bir siyer kitabı içerisinde bulunmayan, siyer
metodolojisiyle örtüşmeyen bölümler kitapta mevcuttur. Örneğin dünyanın yaratılışı, başka
milletlerin tarihleri ve kültürleri ile ilgili verilen bilgiler, eseri bir siyer kitabı olma özelliğinin
dışına çıkarmaktadır. Bununla birlikte sadece genel bir dünya tarihi olduğunu söylemek de
zordur.
Genel olarak kitapta ismi geçen milletler ve dinleriyle alakalı bilgiler oldukça tartışmalı
görünmektedir. Eserde, özellikle çağdaş dinler tarihi verilerine uymayan, kaynağı itibariyle
tartışmalı bilgiler mevcuttur. Yaratılış konusuyla ilgili anlatımlar mitolojik bir karakter
taşımakta olup, eserin tamamında apolojetik bir yaklaşımın hakim olduğu sonucuna
varılmaktadır.
KAYNAKLAR
Ağaç, S., (2015), Hayat Ağacı Sembolizmi, International Journal of Cultural and Social Studies
(IntJCSS), 1/1, 1-14.
Almaz, Hasan. (2013), Behcetü’t-Tevârih, Tarihin Aydınlığında, İstanbul: Mostar Yayınları.
Aydın, Mehmet. (2005), Ansiklopedik Dinler Sözlüğü, Konya: Damla Ofset.
Aydın, Mehmet. (2015), Dinler Tarihine Giriş, Konya: Literatürk Yayınları.
Aziz S. Atiya. (2005), Doğu Hıristiyanlığı Tarihi, Çev. Nurettin Hiçyılmaz, İstanbul: Doz
Yayınları.
Bursalı Mehmed Tahir. (2000), Osmanlı Müellifleri, Ankara: Bizim Büro Basımevi.
Eliade, Mircea.(2009), Dinler Tarihine Giriş, Çev. Lale Arslan,, İstanbul: Kabalcı Yayınları.
Günay, N. (1996), Eski Türk Dini, Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 3,
259-270.
Günay, Ü. & Güngör, H. (2015), Başlangıçtan Günümüze Türklerin Dini Tarihi, Kayseri:
Berikan Yayınları.
Gündüz, Şinasi. (1998), Din ve İnanç Sözlüğü, Konya: Vadi Yayınları.
Kamiloğlu, R. (2008), Amasyalı (Ahmedoğlu) Şükrullah’ın Hayatı ve Eserleri, Hikmet Yurdu
Dergisi, 1/2, 91-98.
Komisyon. (2015) Kuran-ı Kerîm Meali, Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları.
Yıldız, Sara Nur. (2010), “Şükrullah”, İstanbul: Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, XXXIX,
257-258.
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 12, Eylül 2017, s. 315-320
320
Download