Yıl: 4, Sayı: 12, Eylül 2017, s. 315-320 Mesut CAN1 Talha FORTACI2 TARĠHÇĠ OLARAK ġÜKRULLAH AMASYAVÎ VE BEHCETÜ’TTEVÂRÎH ADLI ESERĠNDE DĠĞER DĠNLERE DAĠR VERDĠĞĠ MALUMATIN BĠR ELEġTĠRĠSĠ3 Özet Şükrullah Amasyavî (ö. 1488), Osmanlı Devleti’nin XV. Yüzyılda yaşamış olan önemli devlet adamlarındandır. Hayatıyla ilgili çok fazla bilgiye sahip olamasak da bugüne gelen bazı eserleriyle kendisinin ilmi yönünü de tanıma fırsatı bulmaktayız. Şükrullah Amasyavî’nin en önemli eseri, Sadrazam Mahmud Paşa’ya ithâfen yazdığı Behcetü’t-Tevârîh adlı eseridir. Eser, Farsça olarak kaleme alınmış genel bir “İslam Tarihi” özelliği göstermektedir. Diğer taraftan dinlerlerle ilgili birtakım önemli bilgiler de içermektedir. Bu çalışmada, önce müellifin hayatı ve eserleri hakkında kısaca bilgi verecek, daha sonra Şükrullah Efendini’nin tarihçilik yönü ile Behcetü’t-Tevârîh adlı eserinde İslam dışındaki dinlerle ilgili verdiği bazı bilgileri tarih ve dinler tarihi açısından inceleyeceğiz. Özellikle kitabın ilk bölümünde Zerdüştîlik, Yahûdîlik, Hıristiyanlık ile ilgili verilen bilgilerin bir kritiğini yapacağız. Sonuç olarak, müellif ve eseri bağlamında XV. asır Osmanlı ilmiyesinde diğer dinlerle alakalı sunulan malumatın, bugünkü verilerle ne denli benzerlik arz edip etmediği ve sebepleri hususunda bir kanaate ulaşmaya çalışacağız. Anahtar Kelimeler: Şükrullah Amasyavî, Behcetü’t-Tevârîh, Dinler. 1 Yrd.Doç.Dr., Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi, [email protected] Arş.Gör., Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi, [email protected] 3 Bu makale, Alanya Alaattin Keykubad Üniversitesi evsahipliğinde düzenlenen II. Uluslararası Sosyal Bilimler Sempozyumu'nda sunduğumuz tebliğin genişletilmiş halidir. 2 Mesut Can _ Talha Fortacı ġUKRULLAH AMASYAVÎ AS AN HISTORIAN AND A CRITICISM OF THE INFORMATIONS ABOUT OTHER RELIGIONS IN HIS WORK NAMED BEHCETU’T-TEVÂRIH Abstract Şukrullah Amasyavî (d. 1488) is one of the important statesmen of the Ottoman Empire who lived in XV. century. Although we can not have much knowledge about his life, we find the opportunity to recognize his scientific side through some of his works. The most important work of Şukrullah Amesyevî is Behcetu’t Tevârîh which he wrote for the Grand Vizier Mahmud Pasha. The work shows a general “Islamic History” feature, which was scribed in Persian. On the other hand, it contains some important information about religions. In this paper, we will first briefly give informations about life and the works of the author and then examine his historiography and some of the information which he gives in Behcetu’t-Tevârîh about the other religions with respect to sciences of history and religion history. Especially we will make a criticism of the information given about Zoroastrianism, Judaism and Christianity in the first chapter of the book. As a result, in the context of the author and his work., we will try to reach a consensus on how much similarity there is between the information presented related to other religions in the 15th Century Ottoman scholar world and the present day. Keywords: Şukrullah Amasyavî, Behcetü’t-Tevârîh, Religions. GĠRĠġ Behcetü’t-Tevârih, 1456-1459 yılları arasında Şükrullah Amasyavî tarafından Sadrazam Mahmud Paşa’ya ithafen yazılmış bir eserdir (Yıldız, 2010: 257). Eser Farsça kaleme alınmış, Kanuni Sultan Süleyman zamanında Mustafa b. Ahmet Ali Farisî tarafından Sadrazam maktul İbrahim Paşa’ya ithafen “Mahbûbu Kulûbu’l-Arifîn” adıyla Türkçeye çevrilmiştir (Almaz, 2013: 38). Yine eser, 2004 yılında Dr. Hasan Almaz tarafından Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölümünde “Behcetü’t-Tevârih İnceleme Metin-Çeviri” ismiyle doktora tezi olarak çalışılmış ve “Behcetü’t-Tevârih, Tarihin Aydınlığında” adıyla kitap olarak basılmıştır (Almaz, 2013: 38). Biz de bu çalışmada Şükrullah Amasyavî’nin eserindeki bilgileri ve görüşleri için, mezkur kitaptan istifade ettik. Behcetü’t-Tevârih genel bir dünya tarihi hüviyeti taşısa da aslında bir İslam Tarihi kitabıdır (Almaz, 2013: 38). Eserin Nûruosmâniye nüshası on iki, ikinci grup nüshaları on üç bölümden oluşmaktadır (Almaz, 2013: 39). Eser Dünyanın yaratılışından başlayarak 1451 yılına kadar ki olayları özet bir şekilde vermektedir (Almaz, 2013: 38). Behcetü’t-Tevârih bir tarih kitabı olmasının yanı sıra coğrafya, kozmoloji, etnografya ve astronomi alanında da birtakım bilgiler ihtiva etmektedir. 1. ġükrullâh Amasyavî’nin Kısaca Hayatı ve Eserleri Şükrullah Amasyavî’nin nereli olduğu ve hangi tarihte doğduğu hakkında net olarak bilgi sahibi olunamasa da, kaynaklar onun Amasya’da doğduğu, en azından sonradan Amasya’ya yerleştiği yönünde bir kanaate varmışlardır (Tahir, 2000: 332). Doğum tarihinin de 1388 yılı TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 12, Eylül 2017, s. 315-320 316 Tarihçi Olarak Şükrullah Amasyavî ve Behcetü’t-Tevârîh Adlı Eserinde Diğer Dinlere Dair Verdiği Malumatın Bir Eleştirisi olduğu ağırlıklı olarak ifade edilir (Kamiloğlu, 2008: 92). Bu tarih, takriben I. Murat’ın saltanatının son dönemlerine denk gelmektedir. Şükrullah Amasyavî’nin son derece iyi eğitim almış, zamanın ilim dallarına vakıf, nitelikli bir kimse olarak yirmi iki yaşında Osmanlılar’ın hizmetine girdiği zikredilmektedir. II. Murat ve Fatih Sultan Mehmet onu diplomatik hizmetlerde görevlendirmişlerdir (Yıldız, 2010: 23). Amasyavî’nin ölüm tarihi hakkında da bir ittifak olmamakla beraber, 1464 yıllarından sonra - Eseri Behcetü’t-Tevarih’i yazdığı tarihten sonra - öldüğü kabul edilmektedir. Amasyavî, ilmî bakımdan çok yönlü bir kimse olduğu için değişik alanlara dair eserleri bulunmaktadır. O hem müzikle, hem tıpla, hem de tarihle ilgilenmiştir. Bu alanlarla ilgili yazmış olduğu eserlerden tespit edilenler şunlardır: Tercüme-i Kitâb-ı Edvâr (Musiki Risalesi), Risâle-i İlmü’l-Mûsikî (Musiki Risalesi), Enîsü’l-Arifîn (Eserin içeriği bilinmemekle beraber, bir musiki eseri olduğu tahmin edilmektedir.), Şerh-i Kasîde-i Emâlî (Osman el-Ûşî’nin el-Emâlî adlı eserinin şerhidir.), Behcetü’t-Tevârîh (Genel Tarih Kitabı), Minhâcü’r-Reşâd (Genel anlamda dini konuları içeren bir eser), Câmiu’d-Da‘avât (Hz. Muhammed’in dualarını bir araya toplayan bir eserdir) (Almaz, 2013: 34-35). 2. Dinlere Dair Verdiği Malumatın Bir EleĢtirisi Eser, bir dinler tarihi kitabı olmasa da, özellikle dinî gelenek ve inanışların anlatıldığı birtakım kısımlar ihtiva etmektedir. Dolayısıyla bu bölümde çeşitli milletler ve onların dinleriyle alakalı sunulan bu bilgilerin tarih ve dinler tarihi açısından kısa bir analizini yapmaya gayret edeceğiz. 2.1. Dünyanın YaratılıĢı Yukarıda da ifade edildiği üzere eser on üç bölümden oluşmaktadır. Kitap, fihrist ve mukaddime bölümünden sonra dünyanın yaratılışı ve dünyadaki varlıkların yaratılış sebebinin ayrıntılı olarak açıklanması ile başlamaktadır. Allah’ın (cc) önce Hz. Muhammed’in nurunu yarattığı, o nurdan da dört dallı bir ağaç yarattığı ifade edilmektedir (Almaz, 2013: 73). Söz konusu ağaç “Yakîn Ağacı” olarak isimlendirilmiştir (Almaz, 2013: 73).Yine devamında Allah’ın bir Tavus yarattığından ve bu Tavus’un söz konusu ağaç üzerinde 70.000 yıl kadar yaşayıp Allah’ı takdis ettiğinden bahsedilmektedir (Almaz, 2013: 73). Bu anlatımlar tamamen mitolojik bir karakter taşımaktadır. Nitekim bahsi geçen ağaç diğer dini gelenek ve mitolojilerde de bulunmakta ve ismi “Hayat Ağacı” ya da “Kutsal Ağaç” olarak adlandırılmaktadır (Eliade, 2009: 269-271; Ağaç, 2015: 1-14). Bu ağaç diğer geleneksel anlatımlarda da Dünya’nın merkezinde yer almaktadır. Amasyavî’nin anlatımı, diğerleriyle ontolojik manada birleşen fakat içerik açısından farklı bir varyasyon özelliği arz eden bir tasvirdir. Kaldı ki bu yaratılış anlayışı Kur’an ve Hadis penceresinden de sahih bir temele dayanmamaktadır. 2.2. Çin Halkı ve Dinleri Yazar eserin yazıldığı 1456’lı yıllarda Çin memleketinin tümünün Moğol sultası altında olduğunu ifade etmekte ve ilginç bir biçimde Çin halkının bütününün Türk olması gerektiğini söylemektedir (Almaz, 2013: 109). Buradan anlaşılan Amasyavî Moğolları Türk olarak kabul etmektedir. Müellif, Çinlilerin dinleri ile alakalı olarak, onlarda tasvir sanatının çok meşhur olduğunu, hatta tasvirin Çinlilerde ibadet kabul edildiğini dile getirmektedir (Almaz, 2013: 109). Çinlilerde tasvir sanatının yaygın olmasını ve ibadet kabul edilmesini (Gündüz, 1998: 245), Mani’nin Çin’e geldiğinde insanların ondan mucize istemesi dolayısıyla onlara mucize TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 12, Eylül 2017, s. 315-320 317 Mesut Can _ Talha Fortacı olarak tasvir sanatını öğretmesini referans göstermektedir. Bunları ifade ederken ise Mani’den bir “Yalancı” olarak bahsetmektedir (Almaz, 2013: 109). Mani, 216-277 yıllarında yaşamış bir kimsedir. İnsanlara va’z ettiği din, senkretik ve gnostik karakterler taşımakla beraber evrensel bir iddiaya sahiptir (Günay, & Güngör, 2015: 170). Mani’nin öğretisini yaymak için çok çeşitli seyahatler yaptığı ve bu vesile ile dünyanın çok farklı coğrafyalarına gittiği bilinmektedir. Mani hayattayken İran’a, Hindistan’a gitmiştir fakat Çin’e gittiğine dair elimizde bir veri bulunmamaktadır. Bunun yanında gitmiş olduğu diğer bölgelerde insanlara tasvir sanatı öğrettiğine dair de bir bilgi bulunmamaktadır. Maniheizm’in Çin’e girdiği tarihin yedinci yüzyıl olduğu bilinmektedir (Aydın, 2015: 158; Günay, & Güngör, 2015: 173). Görüldüğü üzere, müellifin eserinde bahsettiği konu hakkındaki bilgilerin günümüz verilerine göre çok sıhhatli olmadığı anlaşılmaktadır. 2.3. Türkler ve Dinleri Amasyavî, Türklerin büyük bir kavim olduğunu, eskiden on iki boy olduklarını, kimisinin bozkırlarda, kimisinin de yerleşik hayatta yaşadıklarını ifade etmektedir (Almaz, 2013: 110). Kitapta bahsi geçen on iki Türk boyundan dokuz tanesi hakkında özet bilgiler nakledilmiştir. Verilen bu bilgiler çoğunlukla yaşadıkları yerler ve meşgul oldukları faaliyetler hakkındadır. Bazı boyların inançları ile ilgili de ipucu mahiyetinde küçük bilgiler verilmiştir. Örneğin Hirhir yani Kırgız boyuyla alakalı olarak, onların ölülerini yaktıkları ifade edilmiştir (Almaz, 2013: 110). Buna ek olarak Hirhirlerde Mağsun adında bir kimseden bahsedilmekte, halkın kutsal sayılan bir günde bu kişinin etrafında toplandığından, eğlence ortamı oluşturup şarap içtiklerinden söz edilmektedir (Almaz, 2013: 111). Bu ortamda Mağsun denilen kimsenin saralı bir kimse gibi hallere girdiği ve o esnada halka gelecek ile ilgili kehanetlerde bulunduğu ifade edilmiştir. Bizim tahminlerimize göre Mağsun denilen kişi Şaman olmalıdır. Çünkü eski Türklerde saralı bir kimsenin haline bürünüp gelecekle alakalı bilgiler veren kimselere Şaman denilmekteydi (Aydın, 2015: 84-86). Hatta bu durum dinler tarihi uzmanları arasında Eski Türklerin dinlerinin Şamanizm olup olmadığı konusunda bir tartışma da yaratmıştır. Bununla beraber genel kanaat, Şamanizm’in bir din olmadığı, buna ilave olarak eski Türk halklarının tamamının Şamanist olmayıp ancak bazılarında bu inancın görüldüğü şeklindedir (Günay, 1996: 261-272; Günay, & Güngör, 2015: 121-128). Eserde ismi geçen Türk boylarından Kimâkların yani Kıpçakların büyük bir bölümünün ateşperest olduklarından, senede bir veya bir kaç gün oruç tuttuklarından, ölülerini yaktıklarından ve ölülerinin üzerine ağlamadıklarından bahsedilmektedir (Almaz, 2013: 111). Bunun yanında Bahtâkiler yani Peçeneklerin bir kısmının ölülerini yaktıkları, bir kısmınınsa ölülerini gömdükleri, Saklâbların yani Bulgarların da ateşperest oldukları ifade edilmiştir (Almaz, 2013: 112). Türk topluluklarının tarih boyunca çeşitli dinlere girmiş oldukları bir gerçektir. Yayıldıkları bölgeler itibariyle karşılaştıkları kültürlerden etkilendikleri ve değişik zamanlarda değişik dinleri tercih ettikleri bilinmektedir.4 Fakat müellifin eserinde Türk topluluklarının inançları ve dini ritüelleriyle ilgili verdiği bilgiler, günümüz genel kabülleri ile örtüşmemektedir. Örneğin Bulgarların ateşperest oldukları bilgisi hatalıdır. Çünkü Bulgarlar arasında Hıristiyanlık, 6. ile 8. Yüzyıllar arasında yayılma fırsatı bulmuştur. (Günay, & 4 Türklerin dinî tarihi ile ilgili geniş malumat için bkz: Ünver Günay, Harun Güngör, Türklerin Dini Tarihi, Berikan Yayınevi, Kayseri 2015. TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 12, Eylül 2017, s. 315-320 318 Tarihçi Olarak Şükrullah Amasyavî ve Behcetü’t-Tevârîh Adlı Eserinde Diğer Dinlere Dair Verdiği Malumatın Bir Eleştirisi Güngör, 2015: 195-196) Ayrıca Hıristiyanlıkta ölülerin yakılması gibi bir adet de bulunmamaktadır. Eğer müellifin yer verdiği bilgi çok daha erken dönemlere ait ise, o halde bunun tarihi ile ilgili bir not düşülmesi gerekmektedir. Bu durum diğer Türk topluluklarının inançları hakkında verdiği bilgiler için de söz konusudur. 2.4. Rum Halkı ve Dinleri Eserde Rumlarla ilgili ilahiyat bilgisi yok denecek kadar azdır. Sadece Rumların Hıristiyan olduklarından, Nestûrîler, Molkânîler, Yakubîler ve Yunanlılar gibi mezheplerinin olduğundan bahsedilmektedir (Almaz, 2013: 113). Nestûrîler, 431 Efes Konsilinde Patrik Nestorius’un itirazlarına destek veren ve onun fikirleri etrafında toplanan insanların oluşturduğu bir topluluktur (Atiya, 2005: 265-268). Molkânîler’den kasıt muhtemelen Melkitlerdir. Melkit, 451 Kadıköy Konsilinde alınan kararları kabul eden Roma- Bizans Hıristiyanlığının adıdır (Aydın, 2005: 485). Yakubîlier ise diğer adı Süryânîlik olan, 451 Kadıköy Konsilinde aforoz edilen Doğu Hıristiyanlarından bir gruptur. Süryânîlik, 6. yy’da Yakup Bardai isimli bir Süryânî piskoposun çalışmaları sonucunda yaygınlaşmış ve bundan sonra Süryânîlik aynı zamanda Yakubîlik adıyla da anılır olmuştur (Gündüz, 1998: 349). Müellifin bir mezhep olarak zikrettiği Yunanlılardan ne kastettiği ise anlaşılamamaktadır. 2.5. Araplar Müellif, Arapların seçkin olarak yaratıldığından, övülmüş ve ahlak sahibi bir millet olduklarından bahsetmektedir (Almaz, 2013: 114). Bu şerefin ise Hz. Muhammed’in Araplar arasından çıkmış olduğundan, Kur’an’ın Arapça olarak indirildiğinden kaynaklandığını öne sürmektedir (Almaz, 2013: 114). Ayrıca peygamberlerin çoğunun Arap olduklarını ifade etmektedir (Almaz, 2013: 114). Bu, elbette bir millet için övünç kaynadır. Ancak bununla birlikte, Kur’an’ı Kerim Allah ve Rasûlüne iman eden herkesin izzet ve şeref sahibi olduğunu söylemektedir (Münafikûn, 63/ 8). Herkesçe malum olduğu üzere iman etmiş her kimse şerefli ve izzetlidir; Allah katında üstünlük takva iledir (Hucurât, 49/13). Anlaşılan o ki, müellif Hz. Peygamber’e olan sevgisinden dolayı millet olarak Arapların üstünlüğü gibi bir kanaate ulaşmış ve ifrata düşmüştür. Diğer taraftan, peygamberlerin birçoğunun Orta Doğu bölgesine gönderildiği doğrudur fakat, çoğunun Arap olduğuna dair elimizde kuvvetli veriler yoktur. 2.6. Hint Halkı ve Dinleri Kitapta Hint Halkı ve dinleriyle ilgili fazla bir malumat verilmediği dikkatleri çekmektedir. Müellif, sadece Hintliler arasında büyü ve sihir işlerinin yaygın olduğuna değinmiş, Hintliler arasında 948 çeşit dinin olduğu ifade etmiş, bu dinleri batıl olarak nitelendirdiği için konuyla ilgili detaylara girmediği söylemekle yetinmiştir (Almaz, 2013: 115). 2.7. HabeĢ Halkı ve Dinleri Konuya dair müellfin verdiği bilgilerden, Habeşlilerin Yemen ve Arap vilayetlerine yakın olanlarının saygın olduğu, güney kesiminde kalanların ise pek fazla itibar görmediği bilgisi göze çarpmaktadır (Almaz, 2013: 115). Yaşadıkları coğrafya ile tenlerinin siyah oluşu arasında bir bağlantı kurulmakta (Almaz, 2013: 115), Kanave, Kurkuve, Dübeyli, Urd, Uded, Gulam isimli Habeş kabilelerinden bahsedilmektedir. Bu kabileler arasında bereket ve hayrın az oluşundan, din süsünden yoksun olduklarından söz edilmiştir (Almaz, 2013: 115). İnandıkları dinler hakkında ise herhangi bir bilgi verilmemektedir. TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 12, Eylül 2017, s. 315-320 319 Mesut Can _ Talha Fortacı 2.8. Acemler Daha önce ismi geçen yedi topluluğun sonuncusu Acemlerdir. Acemlerin uzun bir süre dünyanın büyük bir kısmına hükmettikleri bilgisi verilmekte (Almaz, 2013: 116), ancak dinleri hakkında herhangi bir bilgiye yer verilmemesi dikkat çekmektedir. SONUÇ Behcetü’t-Tevârîh adlı eser genel bir dünya tarihi görüntüsü verse de aslında bir siyer kitabı özelliği taşımaktadır. Bununla beraber bir siyer kitabı içerisinde bulunmayan, siyer metodolojisiyle örtüşmeyen bölümler kitapta mevcuttur. Örneğin dünyanın yaratılışı, başka milletlerin tarihleri ve kültürleri ile ilgili verilen bilgiler, eseri bir siyer kitabı olma özelliğinin dışına çıkarmaktadır. Bununla birlikte sadece genel bir dünya tarihi olduğunu söylemek de zordur. Genel olarak kitapta ismi geçen milletler ve dinleriyle alakalı bilgiler oldukça tartışmalı görünmektedir. Eserde, özellikle çağdaş dinler tarihi verilerine uymayan, kaynağı itibariyle tartışmalı bilgiler mevcuttur. Yaratılış konusuyla ilgili anlatımlar mitolojik bir karakter taşımakta olup, eserin tamamında apolojetik bir yaklaşımın hakim olduğu sonucuna varılmaktadır. KAYNAKLAR Ağaç, S., (2015), Hayat Ağacı Sembolizmi, International Journal of Cultural and Social Studies (IntJCSS), 1/1, 1-14. Almaz, Hasan. (2013), Behcetü’t-Tevârih, Tarihin Aydınlığında, İstanbul: Mostar Yayınları. Aydın, Mehmet. (2005), Ansiklopedik Dinler Sözlüğü, Konya: Damla Ofset. Aydın, Mehmet. (2015), Dinler Tarihine Giriş, Konya: Literatürk Yayınları. Aziz S. Atiya. (2005), Doğu Hıristiyanlığı Tarihi, Çev. Nurettin Hiçyılmaz, İstanbul: Doz Yayınları. Bursalı Mehmed Tahir. (2000), Osmanlı Müellifleri, Ankara: Bizim Büro Basımevi. Eliade, Mircea.(2009), Dinler Tarihine Giriş, Çev. Lale Arslan,, İstanbul: Kabalcı Yayınları. Günay, N. (1996), Eski Türk Dini, Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 3, 259-270. Günay, Ü. & Güngör, H. (2015), Başlangıçtan Günümüze Türklerin Dini Tarihi, Kayseri: Berikan Yayınları. Gündüz, Şinasi. (1998), Din ve İnanç Sözlüğü, Konya: Vadi Yayınları. Kamiloğlu, R. (2008), Amasyalı (Ahmedoğlu) Şükrullah’ın Hayatı ve Eserleri, Hikmet Yurdu Dergisi, 1/2, 91-98. Komisyon. (2015) Kuran-ı Kerîm Meali, Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları. Yıldız, Sara Nur. (2010), “Şükrullah”, İstanbul: Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, XXXIX, 257-258. TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 12, Eylül 2017, s. 315-320 320