İLETİŞİMDE SANAL BAHAR Birey ve uluslara etkisi Yrd. Doç. Dr. Seyfi ÖZGÜZEL, Akdeniz Üniversitesi, (Kültürlerarası) iletişim, [email protected], 053 6 6 44 66 88. Yrd. Doç. Dr. Sebahattin TAŞ, Akdeniz Üniversitesi, Kamu Yönetimi, İnsan Kaynakları, [email protected], 054 3 4 30 00 03. Öğr. Gör. Sylvia Monique DE ROOIJ, Akdeniz Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Avrupa Araştırma Merkezi, [email protected], 055 33 50 80 33. ÖZET İletişim teknolojisinin çok hızlı gelişmesiyle iletişim yöntemleri takip edilemeyecek hızla gelişmiştir. Bu gelişmelerle meydana gelen sanal dünya hayal edebileceğimizden çok daha büyüktür. Sanal İletişimin aşırı bir şekilde büyümesinden dolayı geçmişte sosyal, kültürel, politik değişimler yalnızca bir bölgeyi ülkeyi ilgilendirirken, şimdi dünyanın tamamını da etkileyebilmektedir. İletişim teknolojisi insanlararası ve insan ulus ile uluslararası davranışları etkilemektedir. Sanal dünyanın kendi kural ve yasaları olsa da, gelişmelerin beraberinde getirdiği önemli sorun sınır tanımayan iletişim teknolojisini kimin ve nasıl kontrol edeceğinin bilinmemesidir. Binlerce yıl boyunca yavaş gelişmekte olan bir fizik dünyanın yanında sanal olarak çok hızlı gelişen ikinci bir dünya söz konusudur. İki dünya birbirini karşılıklı olarak etkileyecektir. Ortaya çıkan sonuçlar da bizim gerçek dünyamızı belirleyecektir. Demokratik ülkeler vatandaşlarından daha önde hareket etmek için daha araştırmacı ve daha çağdaş olma ihtiyacını hissedecekler; diktatörler ise daha sert olma ihtiyacını duyacaklardır. İletişim ve Medya engellenemeyecek bir hızla bizi döndürmektedir; yalnızca dayanıklı olan bireyler veya ülkeler ayakta kalabilecektir. Anahtar sözükler: Sanal dünya, sanal iletişim, iletişim teknolojisi, sanal kimlik ABSTRACT Communication methods improved fast as communication technology rapidly developed. Cyber world that these developments brought forth is bigger than our imagination. In the past, social, cultural and political changes would effect only a region or country, but now it may effect even the whole world because of the overgrowth of communication. Communication technology effects the relations between people and nations. Notwithstanding cyber world has its own rules and laws, the important question is, who will control and how will the boundless communication technology be controlled. Besides the physical world, which has been developing slowly since thousands of years, there is a cyber world too. These two worlds will effect each other and the out coming results determine our real world. Democratic countries will need to be more inquisitive and more modern to go ahead of their citizens, dictator ones will need to be harsher. Communication and media spin us with an irresistible speed and only enduring individuals and countries will survive. Key words: Cyber world, cyber communication, communication technology, cyber identity 1 İLETİŞİMDE SANAL BAHAR İletişim bir mesajın bir kaynak tarafindan herhangi bir yöntemle hedefe ulaştırılması ve geri bildirim ile mesajın hedefe ulaştığından emin olma sürecinin tamamına denir. Yani insanlar arasında duygu, düşünce ve bilgilerin bir şekilde başkalarına bildirilmesi ve bunun alıcı tarafından iletilmek istenen anlamda alındığının teyit edilmesidir. Ìnsanoğlu yaşamı boyunca, iletişim sağlarken kendini kanıtlama ihtiyacından dolayı, bunu sözlü veya sözsüz olarak yani çeşitli iletişim yollarına kaçınılmaz olarak başvurur. Ìnsanın içinde bulunduğu psikolojik durumu seçeceği iletişim yöntemininde önemli rol oynar. Kişiler arası iletişim bir bilgi alışverişidir. Sosyal bir yaratık olan insan, iletişimini jest ve mimikleri ile vücut diliyle, içinde bulunduğu mekanı da iletişim unsuru sıfayıyle en iyi şekilde kullanarak, gelişmiş refleks ve içgüdülerinin yanında dili de içine alan ve aslında çok karmaşık davranışlarla iletişim yapan yegane varlıktır. Kısacası düşünürken, konuşurken, yazarken, dinlerken, bakarken, gülerken, sevinirken, ağlarken, kızarken ve akla gelebilecek her psikolojik durumda sürekli olarak, sembollerden oluşan dili kullanmaktayız. Sanal alandaki gelişmeler İletişim teknolojisinin çok hızlı gelişmeşiyle iletişim yöntemleri de inanılamayacak ve takip edilemeyecek hızla gelişmiştir. Son 50 yılda yaşanan gelişmeler son üç asırdaki gelişmelerden daha fazla olmuştur. Sanal dünya hafızamızın kabul edebileceğinden hatta hayal edebileceğimizden çok daha büyük bir alanı kaplar. Bir dakika içinde dünyadaki bilgi akışını düşündüğümüzde; milyarlarca insanın karşılıklı iletişimi, kaynaklardan bilgi araştırması yani sanal alandaki çok büyük, okyanuslar kadar büyük coğrafyalar, ziyaret edilen web siteleri, gönderilen toplam mailler, sanal alanda okunan belgeler, dosyalanan ve arşivlenen bilgiler; karşımıza devasa büyüklükteki alan veya hacimleri ortaya çıkarır. Aynı iletişim araçlarını kullanarak sosyal ağlar vasıtasıyla birbirleriyle tanışan, arkadaşlık kuran, eski arkadaşlarıyla görüşen, hayat ortağı arayan, ticaret yapan ve hatta yaşamlarını ekonomik açıdan sanal alandaki iletişim sayesinde idame ettiren milyonlarca insanın varlığı da düşünüldüğünde sanal iletişimin hacminin oldukça büyük boyutlara ulaştığını ve her geçen gün bu hacmin ve ilgi alanının arttığını kabul etmek zorunda kalmaktayız. Sanal iletişim genel olarak sosyal ortamlarda insanların birbirileriyle olumlu ilişkiler kurması olarak düşünülse de sanal dünyanın bir otorite tarafından kontrol edilemeyecek olması durumunda –ki sanal ortam özgürlükle eşdeğer algılandığı ve genel olarak müdahale kabul etmez bir yapıyı ortaya koyduğu için- ortaya çıkabilecek tehlikeleri de bulunmaktadır. Karalama kampanyaları, halk isyanları, terörizm ve benzeri olumsuz “yeraltı örgütleri”nin yapacakları da sanal dünyanın genişliğinde değerlendirildiğinde etkinin bir anda geniş kitleleri etkileyecek boyutlara ulaşacağı gözlenmektedir. Bir anlamda internet, dünyada hatta evrende kontrol edilemeyen en büyük sanal dünyayı oluşturmaktadır. Artık herkes tarafından kabul gören bir ilke haline gelmiştir ve küreselleşme ekseninde değerlendirildiğinde de anlaşılması daha kolay olacaktır; sanal iletişimin aşırı bir şekilde büyümesi geçmişte sosyal, kültürel ve politik değişimleri yalnızca bir ülke ve bölge bazında ilgilendirirken, şimdi bir kıtayı hatta dünyanın tamamını, hem de daha kısa sürede ve inanılmaz bir hızla etkileyebilmektedir. Yukarıdaki bilgilere daha iyi bir anlam verebilmek için 15 yıl önceki internet kullanımının dünyada 350 milyon iken, bugün yaklaşık 2 milyar civarında olduğunu vurgulamakta yarar vardır. Aynı süre içinde cep telefonu sayısı da dünyada 750 milyon iken şu anda 6 milyar aboneyi aşmış durumdadır. Hatta cep telefonları tabiri caizse dünyanın fiilen „‟Dört Bir Köşesi‟‟ne kadar gelmiştir (Schmid E. & Cohen J., 2013). Ilk akla gelen çarpıcı bir örnek olması açısından; Facebook sosyal ağındaki gelişmeler 2007 yılından bu yana çığ gibi büyümüştür. 2006 yılında Mark Zuckerberg tarafından öğrenci arkadaşlarıyla paylaşabilmek amacıyla kurulan bu ağın diğerleri tarafından da kullanıldığı ve iki yılda 100 milyon kişiye ulaştığı görülmüştür. 2008 de İspanyolca‟ya tercüme edilmesinden sonra çok daha hızlı bir büyüme olunca diğer dillere de çevirilmiştir. 2 Şu anda her geçen gün artışla birlikte 1.3 milyar kişinin Facebook ağına girdikleri görülmektedir. Bu sosyal medya ağına girenlerin bir kısmı haftada rahatlıkla 30 saatlerini harcamaktadırlar ve bunun sonucu olarak sosyal yaşamlarında izolasyon tehlikesi oluşmaktadır. Çünkü sanal kimlikleriyle daha cesur iletişim sağlayan bu insanlar gerçek dünyada sosyal becerilerini kullanmakta zorlanmakta veya sosyal ilişkilerini idame ettirmek için zaman bulamamaktadırlar. Sanal dünyanın kural ve yasaları olsa da, gelişmelerin beraberinde getirdiği iki önemli sorun; bir yandan sınır tanımayan iletişim teknolojisini kimin control edeceğinin ve nasıl kontrol edileceğinin bilinmemesi ve diğer yandan bunun yani kontrolün ya da kontrolsüzlüğün vatandaş veya ülkeler düzeyinde meyda getireceği sonuçlardır. Bu iki etkiyi detaylı olarak inceleyecek olursak (a.)Ülkeler düzeyindeki sonuçlar ve (b.)Vatandaş düzeyindeki gelişmeler: ülke yönetiminden vatandaşa doğru gücün el değiştirmesi başlıklarına ulaşmış oluruz. a. Ülkeler düzeyindeki sonuçlar Yalnızca WikiLeaks ve Arap Baharı, iletişim teknolojisinin bireyler tarafından nasıl kullanıldığı ve önceden tahmin edilemeyecek sonuçların ortaya çıktığını kanıtlamak için yeterli örneklerdir. Sanal olarak dünyanın küçük bir köye dönüşmesi ve bu gelişmeler sonrasında Asya ve Afrika Kıtalarının da refaha ortak olması, yerleşik dünya güçlerinin dünyadaki olanakları yeni güçlerle paylaşmasına neden olacaktır. 10-15 yıl içinde dünyada hemen hemen herkes akıllı telefon vasıtasıyla dünyadaki bütün bilgileri filtrelenmemiş haliyle avucunun içine alabilecektir. Çünkü akıllı telefon vasıtasıyla hem yazı hem resim hem olayları anında canlı olarak dünyanın bir ucundan öbür ucuna bildirmek mümkündür. Hatta sanal dünyada bilgi gönderme hızı o kadar artmaktadır ki bu teknolojiye sahip olacak gençler sanki teknolojinin bir kuşağını atlamış olup çok daha hızlı iletişim sağlayan araç ve gereçlere sahip olacaklardır. Sanal dünyadaki gelişmeler ekseninde bahsettiğimiz bu araç gereçler, kumanda ile uzaktan yönetilebilen ve güncel yaşantımızın hemen her alanına girmiş bulunan araç gereçlerdir. Şu anda fabrikalarda çalışan robotlar, hatta evlerde hizmet veren robotlar, şoförsüz olarak toplutaşıma yapan otobüsler örnek oluşturabilir. Zaten toplumu uzaydan gözetleyen veya (görsel) iletişim olanakları sağlayan satelitlerin yanında şu anda lokal olarak güvenlik hizmeti veren insansız küçük uçaklar bilinmektedir. İletişim teknolojisindeki gelişmeler adım adım kurumların hatta ülkelerin ellerindeki bilgi, beceriyi halka açarak onların vatandaşa karşı dominant (baskın) konumunu değiştirmektedir. Böylelikle güç, kurumdan bireye, ülke yönetiminden vatandaşa geçmektedir. Klasik yöntemle gücü elinde tutan Kral, Başkan, Din Lideri veya elit tabaka iken sanal dünyadaki bilgiye vatandaşın rahat ulaşmasıyla güç transferinin bu dominant kitleden halka doğru kaydığını görmekteyiz. Gelişmekte olan bir ülkenin kırsal kesiminde ilk defa eline akıllı telefon alan bir vatandaşın o küçücük pencereden dünyayla olan bağlantısının gücü „MPower Meat‟ olarak düşünebiliriz. (Schmid E. & Cohen J. 2013). Bu yüzden otoriter yönetimler teknolojileriyle vatandaşı sürekli kontrol altında tutmaya çalışacaklardır. Demokratik yönetimler ise vatandaştan bir adım ileride olabilmek için daha fazla tetikte olma ihtiyacını hissedeceklerdir. Ama yine de iletişim teknolojisinin herkesin hizmetine sunulması az gelismiş ülkelerde sonuç olarak söz konusu toplumlara büyük sıçramalar yapma fırsatı verecektir. Çünkü daha önce izole edilmiş bir yaşam sürdüren toplumlar iletişim ağları sayesinde gelişmiş toplumların yeniliklerini ve inovasyonu takip edebilmektedir. Nitekim hemen her dilden yapılacak sanal simultan tercümeyle bütün gelişmeleri takip etmek mümkündür. Aynı yöntemle eğitim alanında da geri kalmış bölgelerin çagdaş teknolojiye erişmeleri mümkündür. Bazı toplumlarda yönetimlerinden hiç memnun olmayan insanların ortaya koyduğu tavır ve hareketlerin çok kısa sürede oluşmasına, koordine edilmesine ve anında uluslararası destek bulup sonuca varmasına neden olabilmektedir (Huynen, J.H.J.M., 2011). Bu durum terör örgütleri için de geçerlidir. Geçmiş yıllarda Arap Baharı olarak adlandırılan halkların hareketi, domino taşlarının arka 3 arkaya devrilmesi örneğinde oldugu gibi birçok ülke yönetimlerinin yıkılmasına neden olmuştur. Bundan farklı olarak doğa afetlerinin veya doğaya karşı veya insanlığa karşı barbarlığın uygulandığı yerlere de dünyanın her tarafından yardım için ulaşmak, iletişim teknolojisi sayesinde an meselesi olmuştur. Sanal dünya olanaklarından dolayı bireylerde oluşan davranış değişimi devletler için de geçerlidir. Nitekim normal dünyada çok küçük olan devletler sanal coğrafyalarda büyük devletlere karşı rahatlıkla cyber savaşı başlatabilecektir. Bu soruna çok iyi bir örnek oluşturacak gelişme, Hollanda‟nın „milli‟ sanal bilgilerini iyi koruyabilmek için Hollanda devletinin desteğiyle Lahey ilinde Cyber Security Akademisinin (CBA) kurulmasıdır. Delft Teknik üniversitesi, Leiden Üniversitesi ve Lahey „deki Haagse Hogeschool un işbirliğiyle kurulan CBA‟da master düzeyinde eğitim sunulması amaçlanmaktdır. Bu kurumun diğer hedefi de Hukuk kurumlarına, vatandaşların şahsi verilerinin kaydedildiği bankalarda, sigorta kurumlarında, milli ve yerel merkezlerde (bakanlık ve belediyelerde) hizmet veren görevlilere hizmet içi kursları vererek Cyber savaşlarına karşı önlem almalarını öğretmektir. Çünkü bankaların, milli kurumların sahip oldukları önemli bilgilere yabancıların girmesini önlemek ve uluslararası firmalara güvenli bir sanal dünya sunmak için yetiştirilecek uzmanların önemi çok büyük olacaktır. Hatta gelecekte yatırım yapacak uluslararası firmalar sanal alandaki güvenliği üst düzeyde tutan ve bu alanda personel yetiştiren ülkeleri yatırım için daha öncelikle tercih edebilecektir. Leiden Üniversitesinde Cyber savaşları alanında kürsü sahibi Prof. Van den Berg‟in CBA müdürü olduğunda NRC gazetesinde yayınlanan makalesinde günümüzde sosyal yaşam içinde de bireylerin sanal kodlamalara erişip trafik için açılıp kapanması gereken bir asma köprünün, bir kanal seddesinin (kapısının) birileri tarafından evindeki laptop aracılığıyla programlanmışın dışında açılıp kapatıldığı sürprizleri arada bir yaşamanın mümkün olduğunu ve bunların da güvenliğinin sağlanması gerektiğini ifade etmiştir (Prof. Van den Berg, NRC, Sanal Güvenlik, 30 Ocak 2014). NATO‟nun maruz kaldığı Cyber saldırılarına karşı iyi bir önlem almak için 1.3 milyar dolarlık bir bütçe ayırdığı gerçeğinden hareket ederek sanal alandaki güvenliğin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. b. Vatandaş düzeyindeki gelişmeler: Gücün el değiştirmesi; ülke yönetiminden vatandaşa Ìletişim teknolojisinin çok hızlı gelişmesinin diğer bir sonucu ise iletişimin yeni kuşakta davranış yöntemini dezenformasyona uğratması ve ve iletişimdeki kirliliğin kuşaklar arası iletişimi çok olumsuz etkilemesidir (Moreas, M.A.2007). Bazı ailelerde ebeveynlerle çocukları arasındaki iyi bir iletişimin sağlanabilmesi için, kültürlerarası iletişimde olduğu gibi ilgi ve zahmet istemektedir. İletişim teknolojisindeki gelişmelerden dolayı kültürel ve teknik açıdan çok büyük yenilikler bekleyebiliriz. İnsan beyni yenilikleri hızlı adapte ettiği gibi eskiden nasıl yapıldığını hızlı bir şekilde unutur. Günümüzde akıllı telefonsuz hayatın bile olamayacağını düşünen milyonlarca insan mevcuttur. Bu da demektir ki iletişim teknolojisindeki gelişmeler hem bizim düşünme tarzımızı-yöntemimizi etkilemekte hem de toplumun sosyal alandaki çalışmasını etkilemektedir.Yani bizi hem içerden hem dışarıdan etkileyerek bireyin kimlik oluşumuna doğrudan müdahalede bulunmaktadır (Hargittai, E. & A. Hinnant, 2008). Bir birey olarak bu gelişmeler sonucunda da biz iki farklı dünya içinde yaşamakta olduğumuzu hissetmek zorunda kalacağız. Biri ayaklarımızın bastığı klasik dünya, diğeri ise birazda kendi isteğimiz doğrultusunda oluşturduğumuz sanal dünyadır. Sanal dünyanın, gerçek dünyaya olumlu veya olumsuz bazı etkileri olacaktır. “İletişim yalnızca dil değildir” deyiminden hareket ederek: vücut dili, mimikler, mekân dili, dil ötesi iletişim gibi mesajın etkileyici bir şekilde gönderilmesini sağlayan yöntemleri düşünür isek eğer; sanal iletişimdeki gelişmeler bu deyimin hakkını şu an için tam verememektedir. Her ne kadar iletişim sağlayanlar çok iyi iletişim sağladıklarına inansalar da, duyguları ifade eden ve yazılı iletişimi destekleyen görsel nesnelerin yerine yaratılan yeni kodlamalar, iletişimdeki derinliği veremediği gibi, iletişim 4 sağlamak isteyen kaynak ta alıcının beklediği gibi hızlı yanıt verme dürtüsünden dolayı konunun derinliğine inmeden mesajını göndermektedir. Bu durum genelde yeni kuşakta davranış yöntemini, derinlik üzerine araştırmacı ruhunu etkilemekte olup, kuşaklar arası etkileşimi zorlaştırmaktadır (Van Dijk, J. 2003). Ayrıca hemen herşeyi sanal alanda öğrenen çocukların öğrendiklerini daha hızlı unuttukları da kanıtlanmıştır. Çünkü sanal alanın dışında gerçek yaşamda diğer algılama organlarıyla; dokunarak, hissederek, koklayarak bir objeyi uygun ortamında algılayan ve öğrenen çocuğun bunu zor unuttuğu ama yalnızca sanal alanda görerek öğrenen çocukların bu öbjeyi daha hızlı unutabileceği araştırmalarla kanıtlammıştır. Bunun yanında çucuğun yaş seviyesinin kavrayamayacağı şeyleri sanal alanda görmesi ve algılamaya çalışması çok zordur. Buna karşın gerçek dünyada çocuğun etrafında var olan nesneleri öğrenmesi daha kolaydır. Sonuç olarak ta özellikle sanal alanda öğrenen çocuklar herhangi bir konuda dikkatlerini uzun süre tutamamaktadırlar ve sıkılıp başka bir konuya geçmek istemektedirler. Hatta yapılan araştırmalar sanal alanda eğitilen yeni kuşak çocukların zekalarının doğal ortamda büyüyenlere karşı geride kaldığı söz konusudurr. Çocukların iyi öğrenebilmeleri için elleriyle de bir şeyler yapmaları gerekir (Spitzer, M. 2013). İletişim gücüne sahip olmak vatandaşa özgüven ve eşitlik duygusu vermektedir. İletişim teknolojisinin zengin-fakir ayrımı olmaksızın herkesin hizmetine girmiş olması insanlara eşitlik duygusunu kazandırmaktadır (Tichenor, P. J. Donohue, 1970). Çünkü herkes istediği platforma erişebilmektedir ve az eğitimli ve fakir bir vatandaş, egitimli ve zengin bir vatandaşın paylaştığı iletişim ağını (network) paylaşabilmektedir. Bu olanağın hemen herkese ekonomik fırsatlar yarattığını bilmemize rağmen, bunun herkes için aynı derecede olduğunu söyleyemeyiz. Bilgiveri merkezlerine girmekle vatandaşın eline çok büyük bir güç geçmektedir. Bu güç insanların kimliğini etkileyebilir. Zaten birçok insanın birbirinden farklı iki kimliği olabilecektir (Mossberger, K., Tolbert, C. J. & R. S. McNeal, 2008). Biri sanal kimlik, diğeri ise gözlenebilen gercek kimlik. Sanal kimliğin farklı olması bazı vatandaşların hemen her alanda çok daha radikal hareket etmelerine neden olmaktadır (Katz, J. E. & R. E. Rice, 2002). Örneğin sanal alanda elbise siparişi veren bir vatandaşa seçmiş olduğu 4 veya 5 üründen birini seçip gerisini geri gönderebilmektedir. Bu durumda herhangi bir açıklama yapma gereğini de duymamaktadır. Çünkü sanal firmalar bu olanağı kendileri sağlamış durumdalar. Ama gerçek dünyada alışveriş yapan biri satın aldığı bir ürünü geri vermek veya değiştirmek durumunda kaldığında sosyal becerilerinden yoksun olduğundan zorlanabilmektedir. Zaten sanal alandaki serbestlikten dolayı yeni kuşak gençler, anne-baba veya büyükanne-büyük babanın kabullenmiş olduğu sosyal kuralların geçerli olduğu yaşam biçimini kabul etmemektedirler. Bu durum da kuşaklararası çatışmalara neden olmaktadır. Bu doğrultuda vatandaşın ait olduğu topluma ve devlete karşı da daha serbest hareket etme isteği sözkonusu olacaktır. Bu kuşak aidiyat duygusundan daha fazla yoksun olma durumundadır. Vatandaşın sanal alanda daha cesur olduğunu anlayan rejimler sanal alandavatandaşlarıyla olan ilişkilerinde buna ayak uydurmaktadırlar. Örneğin Twitter kullanımının dünyada en fazla oranda olduğu ülke %55 ile Suudi Arabistandır. Bu rejim bile sokakta protestolar olacağına sanal kritiği daha kabul edilir görmekte olup vatandaşa da ilgili, bakanlıklar tarafından da twitter ile yanıt verilmektedir. Sonuç: Iletisimdeki sanal bahar sayesinde insanlar daha fazla iletişim içerisindedir ve dünyadaki farklılıklar azalmaktadır. Anında bütün dillerde yapılan tercümeler sayesinde “kültürlerarası” iletişimler daha rahat sağlanabilmekte ve dünyanın hem daha şeffaf hem de herkes için ulaşılabilecek bir coğrafya olması yolunda hızlı gelişmeler yaşanmaktadır. Bu durum insanlarda cazibe ve merak oluşturmaktadır ve “hiç bir şeyi kaçırmayayım” duygusuyla insanların iletişim ağlarında daha aktif olmaları sonucunu doğurmaktadır. Sonuç olarak ta sanal dünya daha hızlı 5 döndüğü gibi insanları fiziksel, zihinsel olarak da daha hızlı döndürmektedir. Yani bir yandan binlerce yıl boyunca yavaş gelişmekte olan bir fiziki dünyanın yanında sanal olarak çok hızlı gelişen ikinci bir dünya söz konusudur. Bu iki dünya birbirini karşılıklı olarak etkileyecektir ve ortaya çıkan sonuçlar da bizim gerçek dünyamızı belirleyecektir. Demokratik ülkeler vatandaşlarından daha önde hareket etmek için daha araştırmacı ve daha çağdaş olma ihtiyacını hissedeceklerdir. Diktatörler ise daha sert olma ihtiyacını duyacaklardır (Walgrave, S. & M. Hooghe). Ìletişim ve Medya istesekte engellenemeyecek bir hızla bizi döndürmektedir, evirmektedir ve yalnızca dayanıklı olanlar (birey veya ülke) ayakta kalabilecektir (WRR; iOverheid). Nihayetinde kabul ediyoruz ki; iletişim kolaylaştı ve dünyanın diğer ucundaki hatta her yerindeki olayları görebilmekteyiz ama bu olayların hangi çerçevede hangi koşullarda oluştuğunu anlama konusunda görme alanı kadar şanslı değiliz. Dolasıyla görmek ama anlayamamak arasındaki ilişkinin çelişkisi oranında daha fazla kargaşa ve yanlış anlamalara meydan verebilecek olaylar ve davranışlar zinciri bizi beklemektedir. Bu gelişmelerin çatışmalara zemin hazırlamadan olumlu yönde ilerlemesi için yapılması gereken şey; klasik iletişim gibi sanal iletişimin de sağlıklı bir zemine oturtulması gerekliliğidir. KAYNAKÇA Hargittai, E. & A. Hinnant; Digital Inequality: Differences in Young Adults Use of the Internet, Communication Research, 35(5), 602-621, 2008. Huynen, J.H.J.M.; Sociale media en identiteit (Sosyal medya ve kimlik), Faculty of Humanities, Utrecht University, 2011. Katz, J. E. & R. E. Rice; Social consequences of Internet use: Access, involvement, and Interaction, Cambridge: MIT Press, 2002. Moreas, M.A.; Digitale kloof in Vlaanderen (Belçika-Vlaanderen toplumunda sanal uçurum), Brussel: Studiedienst van de Vlaamse Regering, 2007. Mossberger, K., Tolbert, C. J. & R. S. McNeal,; Digitial citizenship: The Internet, society, and participation, Cambridge, Massachusetts: MIT Press, 2008. Schmid E. & Cohen J. ; De digitale Lente: de nieuwe wereld van het netwerktijdperk, Amsterdam /Antwerpen: Business Contact, 2013. Spitzer, M. ; Digitale dementie (Sanal Unutkanlık): Atlas Contact, 2013. Tichenor, P. J. Donohue, G. A. & C. N. Olien; Mass media flow and differential growth in knowledge. In: Public Opinion Quarterly, 34(2), 159-170, 1970. Van den Berg; Cyber Veiligheid (Sanal Güvenlik), NRC, 30.01.2014. Van Dijk, J.; De digitale kloof wordt dieper: van ongelijkheid in bezit naar ongelijkheid in vaardigheden en gebruik van ICT (Zenginlik alanındaki farklılıktan ICT kullanma becerileri ve kullanma olanaklarındaki farklılıklara) Den Haag/Amsterdam: SQM & Infodrome, 2003. Walgrave, S. & M. Hooghe; Politieke mobilisatie en nieuwe communicatietechnologie (Politik hareketlilik ve yeni iletişim teknolojisi), Brussel: Federaal Wetenschapsbeleid, 2009. WRR; iOverheid, (Sanal Kamuyönetimi), Den Haag/Amsterdam:WRR/Amsterdam University Press, 2011. 6