Preface Ivan Sutherland, 1963 yılında ilk Sketchpad`i

advertisement
Preface
Ivan Sutherland, 1963 yılında ilk Sketchpad’i geliştirdiğinde, çok büyük olasılıkla tasarım ve üretim
teknolojilerinde nasıl bir dönüşümü başlatmış olabileceğini hayal bile etmemişti. O tarihten bu
yana, insan-bilgisayar etkileşimindeki, bilgisayar destekli tasarım ve üretim teknolojilerindeki
yenilik ve değişimlerin baş döndürücü hızı, sadece tasarlama ve üretme biçimlerimizi değil,
düşünme ve öğrenme biçimlerimizi de dönüştürmeye başlamıştır. 1970’lerde elektronik ve
bilişim teknolojilerinin de CAD/CAM teknolojilerine benzer bir gelişim hızı ile eşlik etmesi, bugün
hepimizin varlığını neredeyse kanıksadığı robot teknolojilerini, sanal ve arttırılmış gerçeklik
uygulamalarını, “akıllı” olarak nitelendirilen otonom, tepkimeli sistemleri, büyük veri (big data)
gibi pek çok yeni olguyu beraberinde getirmektedir.
Bugünün malzeme anlayışı sadece fiziksel malzemeyi değil, siber malzemeyi de içermekte;
dosyadan fabrikaya anlayışı daha da genişleyerek, karmaşık ve çok disiplinli veri ile ortaya çıkan
modeller ve etkileşim biçimleri ile yeni bir eko sistem oluşturmaya başlamıştır. Zaman zaman
dijital ekosistem olarak tanımlanan bu yeni sistemde, yer, zaman gibi temel kısıtlar da ortadan
kalkmaya başlamış ve tasarım, üretim ve sonrası, verinin büyüklüğü ve farenin tıklama süresi ile
ölçülür hale gelmiştir. Geçmişte hayal bile edilemeyen, olanaksız olduğu düşünülen pek çok şey
artık olanaklı...
Bu bağlamda, mimarlık yapılması çok zor ya da olanaksız olan yapıları artık içermekte,
malzemenin, strüktürün, formun ve inşaat eyleminin sınırlarını zorlamaktadır. Sanal ve gerçek
mekanlar bir arada var olabilmekte, olanaksız mekanlar görünür kılınabilmektedir. Günümüzün
tasarım, üretim ve yeni deneyimlere olanak sağlayan sanal gerçeklik teknolojileri artık büyük
fabrikalardan okullara, ofislere hatta evlere kadar girmiş ve 3-boyutlu yazıcılar ile birlikte
eklemeli üretim, tasarım-üretim ilişkisinde de yeni olanaklar ortaya çıkarmaktadır.
Öte yandan, çevresel, politik ve ekonomik gerekçelerle deneylediğimiz savaşlar ve sonucunda
ortaya çıkan göç benzeri sorunlar, küresel düzeyde yeni “olanaksızlıkları” da gündeme
getirmektedir. Sürdürülebilirlik ise, günümüzde tüm disiplinlere ve mimarlığa çok daha fazla
sorumluluk yüklüyor: MSTAS 2017, sadece yeni tasarım ve üretim teknolojilerinin değil, aynı
zamanda “olanaksızın olanaklarının” araştırıldığı bir bilgi paylaşım ortamı, bir iletişim/etkileşim
ağı olarak bu tartışmalarda yer almaya devam edecek.
Arzu Gönenç Sorguç, Haziran 2017
İMKANSIZ MEKANLAR | OLANAKSIZIN OLANAĞI
MSTAS.2017
5
Download