T.C. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı Finans Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi Türk Bankacılık Sistemi’nin Avrupa Birliği Bankacılık Sistemi’ne Entegrasyon Süreci ve Karşılaştırmalı Analizi Volkan SEVİNÇ 2501110579 Tez Danışmanı Prof. Dr. Belkıs SEVAL İstanbul 2014 ÖZ Türk Bankacılık Sistemi’nin Avrupa Birliği Bankacılık Sistemi’ne Entegrasyon Süreci ve Karşılaştırmalı Analizi Volkan SEVİNÇ Avrupa Birliği’nin oluşumu 1950 yılında başlamıştır. AB bankacılık sisteminin entegrasyon süreci de 1973 yılında Birinci Bankacılık Direktifi ile başlamıştır. Türkiye’de 2000 ve 2001 krizlerinden sonra girdiği yeniden yapılandırma süreci ile birlikte aynı zamanda AB Bankacılığı’na entegrasyon sürecine girmiştir. Yeniden yapılandırma ve bu entegrasyon sürecinde Türkiye bankacılık sisteminde birçok radikal değişiklikler yapılmıştır. Bu çalışma da Osmanlı son dönem bankacılığı, Türkiye Cumhuriyeti bankacılık sisteminin günümüze kadar olan gelişmeleri ile Türk bankacılık sisteminin Avrupa Birliği bankacılık sistemine entegrasyon süreci incelenmiştir. Sonuç olarak; Türk bankacılık sistemi ile Avrupa Birliği bankacılık sisteminin karşılaştırmalı analizi yapılmıştır. Bu analiz sonucunda Türk bankacılık sisteminin yeniden yapılandırma sürecinden sonra gösterdiği gelişmeler ve AB bankacılığına entegrasyonunda kat ettiği süreç ortaya konulmuştur. Türk bankacılığının Avrupa Birliği ülkeleri bankacılığı karşısındaki son durumu tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği Bankacılık Sistemi, Birinci Bankacılık Direktifi, Yeniden Yapılandırma, Karşılaştırmalı Analiz, Türk Bankacılık Sistemi, Entegrasyon Süreci iii ABSTRACT Integration Process of Turkish Banking System to European Union Banking System Volkan Sevinç The beginning of the European Union formation started in 1950. The integration of the EU banking system started in 1973 with first banking directive. After 2000 and 2001 crises Turkey enter the integration process to European Union Banking at the same time with restructuring process. During the period of the restructuring and integration a lot of radical changes were made in the Turkish banking system. In this study the Ottoman final period banking, the development to this time of the Turkish Republic banking system and integration process of Turkish Banking System to European Union Banking system was analysed. As a result; comparative analysis of The European Union Banking System with Turkish banking system was done. As a result of this analysis developments after restructuring process of Turkish banking system and passing process to the integration European Union banking. The result of this is that the time was handed in for The Turkish banking systems redevelopment and the EU Banking integration. The last situation of the Turkish banking system against the EU country banking was determined. Key Words: European Union Banking System, First Banking Directive, Restructuring, Comparative Analysis, The Integration of The Turkish Banking System iv ÖNSÖZ Türk bankacılık sisteminin 2001 krizinden sonra girdiği yeniden yapılandırma süreci Türk bankacılığının gelişimi ve AB bankacılığına entegrasyonu açısından çok önemlidir. Türk bankacılığı 2001 yılından sonra işlevsel yeniden yapılandırma, operasyonel ve örgüte yönelik yeniden yapılandırma süreçlerinde önemli gelişmeler kaydetmiştir. Bu tezin amacı yeniden yapılandırma sürecinden sonraki Tük bankacılık sistemi ile AB bankacılık sisteminin karşılaştırmalı analizinin yapılmasıdır. Bu analiz sonucunda Türk bankacılığının AB ülkeleri bankalarına göre durumu belirlenmiştir. Bu analiz 20 veri kullanılarak yapılmıştır. Bu çalışmada Türkiye Cumhuriyeti bankacılık tarihinin ve AB bankacılık tarihinin incelenmesi, Türk bankacılığı yeniden yapılandırma programı ile AB ve Türk Bankacılığının karşılaştırmalı analizinin anlaşılması için önemlidir. Yaptıkları yayınlarla ve değerli görüşleriyle çalışmamı hazırlama sürecinde doğrudan ve dolaylı olarak katkısı olan, başta İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Finansman Anabilim Dalında görev yapan saygıdeğer hocalarım olmak üzere ve şimdiye kadar olduğu gibi tez çalışmam süresince de maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen sevgili aileme teşekkür ederim. v İÇİNDEKİLER ÖZ .................................................................................................................................... iii ABSTRACT .................................................................................................................... iv ÖNSÖZ ............................................................................................................................. v İÇİNDEKİLER .............................................................................................................. vi 1.BÖLÜM ŞUBAT 2001 KRİZİNE KADARKİ TÜRK BANKACILIK SİSTEMİ TARİHİ VE YAPISI ............................................................................................................................. 3 1.1.Osmanlı Dönemi Bankacılığı (1847’e Kadarki Dönem) ....................................... 3 1.1.1.Osmanlı Döneminde Bankacılıkta Gecikme ........................................................ 3 1.1.2. 1847’e Kadarki Dönem ......................................................................................... 4 1.1.3 1847’den 1923’e (Cumhuriyet’in Kuruluşu’na) Kadarki Dönem ..................... 5 1.2. Ulusal Bankalar Dönemi (1923-1932) .................................................................. 13 1.3. Özel Amaçlı Kamu Bankaları Dönemi (1933-1944)............................................ 17 1.4. Özel Bankalar Dönemi (1945-1960) ...................................................................... 21 1.5. Planlı Dönem (1960-1980) ..................................................................................... 25 1.6. Serbestleşme ve Dışa Açılma Dönemi (1981-2001) .............................................. 29 1.6.1. Serbestleşme Dönemi (1981-1993) ..................................................................... 30 1.6.2. Krizler dönemi (1994-2001) ................................................................................ 37 1.6.2.1. 1994 Krizi .......................................................................................................... 37 1.6.2.2. Kasım 2000 ve Şubat 2001 Krizleri ................................................................ 45 1.6.2.2.1. Kasım 2000 Krizi ........................................................................................... 49 1.6.2.2.2. Şubat 2001 Krizi ............................................................................................ 58 2.BÖLÜM AB BANKACILIK SİSTEMİ, AB BANKACILIĞININ OLUŞUMU VE FİNANSAL BÜTÜNLEŞMESİ ................................................................................... 62 2.1. Maastricht Anlaşması Öncesi Dönem .................................................................. 62 vi 2.1.1. Avrupa Ödemeler Birliği .................................................................................... 64 2.1.2. Roma Anlaşması ve Yeni Avrupa ...................................................................... 65 2.1.3. Birinci Bankacılık Yönergesi ............................................................................. 68 2.1.4. Tek Pazar Süreci, Ekonomik ve Parasal Birlik ................................................ 70 2.1.5. İkinci Bankacılık Yönergesi ............................................................................... 75 2.1.6. Tek Avrupa Senedi.............................................................................................. 80 2.2. Maastricht Antlaşması ve Sonrası Dönem ........................................................... 84 2.2.1. Maastricht Antlaşması ....................................................................................... 84 2.2.2. Euro ...................................................................................................................... 94 2.2.3. Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa Merkez Bankaları Sistemleri.............. 104 2.2.4. TARGET I ve TARGET II .............................................................................. 112 2.2.5. Finansal Hizmetler Eylem Planı ...................................................................... 120 2.2.6. Tek Avro Ödeme Alanı ..................................................................................... 132 2.2.7. Lizbon Zirvesi ve Bankacılık ile İlgili Gelişmeler .......................................... 136 2.2.8. Beyaz Kitap ........................................................................................................ 138 3.BÖLÜM TÜRK BANKACILIK SİSTEMİNİN AVRUPA BİRLİĞİ BANKACILIK SİSTEMİNE ENTEGRASYON SÜRECİ VE TÜRK BANKACILIK SİSTEMİNİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI 3.1. Yeniden Yapılandırma Kavramı ........................................................................ 141 3.1.1. İşleve Odaklı Yeniden Yapılanma Kavramları .............................................. 141 3.1.2. Örgüt Odaklı Yeniden Yapılanma Kavramları ............................................. 143 3.1.3. Sistem Odaklı Bir Yeniden Yapılanma Kavramı: Sistem Dinamiği ............ 144 3.2. Türk Bankacılığının Yeniden Yapılandırılması ................................................ 144 3.2.1. Türk Bankacılık Sistemi Yeniden Yapılandırma Hedefleri .......................... 145 3.2.2. Bankacılık Sektörüne Olan Güvenin Yeniden Tesis Edilmesi ...................... 147 3.2.2.1. Mevduat Sigortası ve Tam Mevduat Garantisi ........................................... 147 3.2.2.2. Merkez Bankasının Likidite Desteği ............................................................ 148 3.2.3. 2001 Sonrası Bankacılık Sisteminde İşleve Yönelik Yeniden Yapılanmalar149 vii 3.2.3.1. Merkez Bankasının Yeniden Yapılanması .................................................. 150 3.2.3.2. Finans Kurumlarının Katılım Bankasına Dönüşmesi ................................ 153 3.2.3.3. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun Kurulması.................. 157 3.2.3.4. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun Yapısı, Çalışma Esasları, Görev ve Yetkileri ....................................................................................................... 159 3.2.3.5. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu.................................................................. 166 3.2.3.5.1. TMSF’nin Başlıca Görev ve Yetkileri ....................................................... 168 3.2.3.5.2. TMSF’nin Teşkilatı ve Organizasyon Yapısı ........................................... 171 3.2.3.5.3. TMSF’nin Mevduat Sigortacılığı Faaliyetleri .......................................... 172 3.2.3.5.4. TMSF’nin Çözümleme Faaliyetleri ........................................................... 173 3.2.3.6. Basel-I ve Basel-II’ye Geçişin Yeniden Yapılandırma Sürecine ve Bankacılık Sistemine Etkileri ..................................................................................... 174 3.2.3.6.1. Basel I’e Geçiş.............................................................................................. 174 3.2.3.6.2. Basel II’e Geçiş ............................................................................................ 174 3.2.3.7. AB Bankacılık Mevzuatı İle Türk Bankacılık Mevzuatı’nın Karşılaştırılması .......................................................................................................... 178 3.2.3.8. Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı (BSYYP) .............. 183 3.2.3.8.1. Yeni Bankalar Kanunu ............................................................................... 185 3.2.3.9. Sermaye Yeterliliği İle İlgili Düzenlemeler .................................................. 186 3.2.4. 2001 Sonrası Bankacılık Sisteminde Örgüte Yönelik Yeniden Yapılanmalar ....................................................................................................................................... 188 3.2.4.1. Kamu Bankalarının Yeniden Yapılandırılması .......................................... 188 3.2.4.1.1. Yeniden Yapılandırma Öncesinde Kamu Bankalarının Genel Görünümü ....................................................................................................................................... 188 3.2.4.1.2 Kamu Bankalarının Finansal Açıdan Yeniden Yapılandırılması ........... 189 3.2.4.1.2.1. Görev Zararlarının Tasfiyesi .................................................................. 190 3.2.4.1.2.2. Kısa Vadeli Yükümlülüklerin Azaltılması ............................................. 191 3.2.4.1.2.3. Sermaye Yapılarının Güçlendirilmesi .................................................... 191 3.2.4.1.2.4. Kamu Bankalarının Mevduat Faizlerinin Piyasa Faizlerine Uyumlu Hale Getirilmesi ve Kredi Pörtföyünün Etkin Yönetimi ......................................... 192 viii 3.2.4.1.3. Kamu Bankalarının Operasyonel Açıdan Yeniden Yapılandırılması ... 192 3.2.4.1.4. Yeniden Yapılandırma Sonrasında Kamu Bankaların Mali Yapısındaki ve Karlılık Performansındaki Gelişmeler ................................................................. 195 3.2.4.2. TMSF Bankalarının Yeniden Yapılandırılması .......................................... 196 3.2.4.2.1. TMSF Bünyesine Alınan Bankaların Devir, Birleşme, Satış veya Tasfiye Yoluyla Çözümlenmesi ............................................................................................... 197 3.2.4.2.1.1. TMSF Bankalarından Devralınan Yükümlülükler ve Zararlar ......... 199 3.2.4.2.1.2. Sorunlu Hale Gelen Bankalar İçin Çözüm Alternatifleri .................... 199 3.2.4.2.1.3. TMSF’ye Devralınan Bankaların Çözümlenme Süreci ........................ 200 3.2.4.2.2. TMSF Bünyesindeki Bankaların Finansal Yeniden Yapılandırılması .. 200 3.2.4.2.2.1. Kısa Vadeli Yükümlülüklerin Azaltılması ............................................. 201 3.2.4.2.2.2. Açık Pozisyonların Kapatılması ............................................................. 202 3.2.4.2.2.3. TMSF Bankalarının Mevduat Faizlerinin Piyasayla Uyumlu Hale Getirilmesi ve Bazı Yükümlülüklerin Devredilmesi ................................................ 202 3.2.4.2.3. TMSF Bünyesindeki Bankaların Operasyonel Yeniden Yapılandırılması ....................................................................................................................................... 202 3.2.4.3. Özel Bankacılık Sisteminin Daha Sağlıklı Bir Yapıya Kavuşturulması ... 203 3.2.4.3.1. Yeniden Yapılandırma Programı Öncesinde Bankacılık Sistemi .......... 203 3.2.4.3.2. Kur ve Faiz Riskinin Sınırlandırılması ..................................................... 205 3.2.4.3.3. Özel Bankaların Kendi Kaynakları İle Sermaye Yapılarını Güçlendirmeleri........................................................................................................... 205 3.2.4.3.4. Banka Sermayeleri Güçlendirmesi Programı Uygulama Sonuçları ...... 206 3.2.4.3.5. Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması (İstanbul Yaklaşımı ..................................................................................................................... 207 3.2.4.3.6. Varlık Yönetim Şirketlerinin Kuruluşu .................................................... 210 3.2.4.3.7. Devir ve Birleşmelerin Özendirilmesi ....................................................... 210 3.2.4.3.8. İç Denetim ve Risk Yönetim Sistemlerinin Oluşturulması ..................... 210 3.2.4.4. Gözetim ve Denetim Çerçevesinin Güçlendirilmesi ve Sektörde Etkinliğin Arttılması ..................................................................................................................... 211 3.2.4.4.1. Özkaynağa İlişkin Düzenlemeler ............................................................... 211 ix 3.2.4.4.2. Risk Düzenlemeleri ..................................................................................... 213 3.2.4.4.3. Kredi ve İştirak Sınırlamaları İle Karşılıklara İlişkin Düzenlemeler .... 214 3.2.4.4.4. Muhasebe Standartları, Bağımsız Denetim, Devir ve Birleşmelere İlişkin Düzenlemeler. .............................................................................................................. 214 3.2.4.4.5. Banka Sermayelerinin Güçlendirilmesi Kapsamında Yapılan Düzenlemeler ............................................................................................................... 215 3.2.4.4.6. Sektörde Etkinliğin Arttırılmasına İlişkin Diğer Düzenlemeler............. 216 3.2.4.4.7. Bankaların İç Denetim ve Risk Yönetimi Sistemlerine Yönelik Yapılan Çalışmalar ve Risk Odaklı Denetim Projesi ............................................................. 217 3.2.5. Yeniden Yapılandırmaya Bankacılık Sektörünün Yaklaşımı ...................... 217 3.2.6. Güçlü ve Zayıf Yönler....................................................................................... 219 3.2.6.1. Güçlü Yönler .................................................................................................. 219 3.2.6.2. Zayıf Yönler .................................................................................................... 220 3.2.7. Yeniden Yapılandırmanın Maliyeti ................................................................. 221 3.2.8. Yeniden Yapılandırma Sürecinde Yabancı Bankaların Sektöre Girişi ....... 222 3.2.9. Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı’nın Başlıca Sonuçları ....................................................................................................................................... 227 3.2.10. Türk Bankacılık Sektörü’nde Yeniden Yapılandırma Sürecinde Gözlemlenen Gelişmeler ............................................................................................. 229 3.2.10.1. Banka, Şube ve Personel Sayısı ................................................................... 229 3.2.10.2. Sektör Payları ............................................................................................... 230 3.2.10.3. Yoğunlaşma .................................................................................................. 232 3.2.10.4. Aktif Yapısındaki Değişim .......................................................................... 232 3.2.10.5. Pasif Yapısındaki Değişim ........................................................................... 233 3.2.10.6. Gelir-Gider Yapısındaki Değişim ............................................................... 233 3.2.11. Yeniden Yapılandırma Döneminde Türk Bankacılık Sektörünün Bazı Finansal Performans Göstergeleri ............................................................................. 234 3.2.11.1. Toplam Brüt Krediler/Toplam Aktifler ..................................................... 234 3.1.11.2. Takipteki Alacaklar (Net)/Toplam Krediler ............................................. 234 3.1.11.3. Özkaynaklar/Toplam Aktifler .................................................................... 235 x 3.1.11.4. Net Dönem Karı (Zararı)/Toplam Aktifler................................................ 236 3.1.11.5. Net Dönem Karı (Zararı)/Özkaynaklar ..................................................... 237 3.1.11.6. Faiz Dışı Gelirler/Toplam Aktifler ............................................................. 238 3.1.11.7. Faiz Gelirleri/Toplam Gelirler ................................................................... 239 4.BÖLÜM AB BANKACILIK SİSTEMİYLE TÜRK BANKACILIK SİSTEMİNİN KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ VE UYGULAMASI ........................................... 240 4.1. AB Bankacılık Sistemiyle Türk Bankacılık Sistemi’nin Karşılaştırılması ..... 240 4.1.1. Nüfus .................................................................................................................. 240 4.1.2. Banka Sayıları ................................................................................................... 241 4.1.3. Şube Sayıları ...................................................................................................... 242 4.1.4. Çalışan Sayısı ..................................................................................................... 243 4.1.5. Banka Başına Nüfus .......................................................................................... 244 4.1.6. Şube Başına Nüfus ............................................................................................ 245 4.1.7. Çalışan Başına Nüfus ........................................................................................ 246 4.1.8. Bankacılık Sektörü Toplam Aktifler ............................................................... 247 4.1.9. Bankacılık Sektörü Toplam Krediler .............................................................. 247 4.1.10. Bankacılık Sektörü Toplam Mevduatları ..................................................... 248 4.1.11. Bankacılık Sektörü Net Karların Gelişimi ................................................... 249 4.1.12. 100.000 Yetişkin Başına Şube Sayısı ............................................................. 250 4.1.13. Toplam Aktif / GSYİH.................................................................................... 251 4.1.14. Toplam Kredi / GSYİH .................................................................................. 252 4.1.15. Toplam Kredi / Toplam Aktif ........................................................................ 253 4.1.16. Kişibaşı Aktif ................................................................................................... 254 4.1.17. Kişibaşı Kredi .................................................................................................. 255 4.1.18. Aktif Karlılığı (ROA) ...................................................................................... 256 xi TABLOLAR LİSTESİ Tablo 1.1: Cumhuriyet Öncesi Türkiye’de Kurulan Yabancı Bankalar ...................................... 9 Tablo 1.2: Cumhuriyet Öncesi Türkiye’de Şube Açan Yabancı Bankalar ................................ 10 Tablo 1.3.: 1911-1923 Tarihleri Arasında Kurulan Ulusal Bankalar ........................................ 12 Tablo 1.4.: 1930 Öncesi Banka Gruplarının Sektör Payları (%) 1926 – 1929........................... 14 Tablo 1.5.: 1923-1930 Arası Kurulan Ulusal Bankalar ............................................................ 16 Tablo 1.6.: Türkiye’deki Banka ve Şube Sayıları (1930 – 1946) ............................................. 18 Tablo 1.7.: 1930-1943 Döneminde Kurulan Ulusal Bankalar .................................................. 20 Tablo 1.8.: 1944-1960 Döneminde Banka Sayıları .................................................................. 24 Tablo 1.9.: 1944-1960 Döneminde Kurulan Bankalar ............................................................. 25 Tablo 1.10.: 1960 – 1980 Döneminde Kurulan Bankalar ve Kuruluş Tarihleri......................... 27 Tablo 1.11.: Planlı Dönemde Türkiye’de Mevduat ve Kredi (Milyon T.L) .............................. 28 Tablo 1.12.: Planlı Dönemde Bankacılık Sektörünün Gelişimi ................................................ 29 Tablo 1.13.: 1980 ve 1990 Yıllarında Türk Bankacılık Sektöründeki Banka Sayısı ................. 34 Tablo 1.14.: 1980 – 1993 Döneminde Kurulan Bankalar ......................................................... 35 Tablo 1.15.: Döviz Tevdiat Hesaplarının Gelişimi (1991-1994) .............................................. 39 Tablo 1.16.: 94 Krizi Döneminde Bankacılık İşlemleri Yapma Yetkisi Kaldırılan Bankalar .... 43 Tablo 1.17.: Faaliyeti Durdurulan Bankalara Ait Büyüklükler................................................. 44 Tablo 1.18.: Bankacılık Sektörü Açık Pozisyonu (1994-2001) (milyar $) ................................ 46 Tablo 1.19.; Bankaların Gruplara Göre Dağılımı ve Şube Sayıları .......................................... 48 Tablo 1.20.: Bankacılık Sisteminin Finansal Büyüklüklerindeki Gelişmeler (Milyon Dolar) ... 57 Tablo 1.21: Türkiye’de Bankaların Açık Pozisyonları (Milyar$) ............................................. 59 Tablo 1.22: Türkiye’de Kriz Öncesi ve Sonrası Gecelik İşlemlere Uygulanan Basit Faiz Oranları (Ağırlıklı Ortalama) ................................................................................................................ 60 Tablo 1.23: Krizler Döneminde Bankaların Özkaynakların Gelişimi (1993-2002) ................... 60 Tablo 2.1. : Milli Paraların ECU Değerleri ve Pariteler ........................................................... 99 Tablo 2.2.: Euro’ya Dönüşüm Oranları Belirlenirken Kullanılan Tek Taraflı Merkezi Oranlar ............................................................................................................................................. 103 Tablo 2.3.: TARGET Projesi İle Yapılan Ödemelerin İşlem Hacmi ve Sayısı, (2010-2011)... 116 Tablo 3.1.: Fona Devredilen Bankalar .................................................................................. 197 Tablo 3.2.: Faaliyet İzni Kaldırılan ve İflasına Karar Verilen Bankalar ................................. 197 Tablo 3.3.: TMSF Bünyesine Devredilen Bankaların Durumu .............................................. 198 Tablo 3.4.: Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Maliyeti (Milyar dolar) ..................... 221 Tablo 3.5.: Yeniden Yapılandırma Sürecinde Mevduat Gelişimi ........................................... 231 Tablo 3.6.: Toplam Krediler (Yüzde) .................................................................................... 231 Tablo 3.7.: Takipteki Krediler (Net)/Toplam Krediler ........................................................... 235 Tablo 3.8.: Özkaynaklar/Toplam Aktifler (Yüzde) ................................................................ 236 Tablo 3.9.: Net Dönem Karı (Zararı)/Toplam Aktifler (Yüzde) ............................................. 237 Tablo 3.10.: Net Dönem Karı (Zararı)/Özkaynaklar .............................................................. 238 Tablo 3.11.: Faiz Dışı Gelirler/Toplam Aktifler .................................................................... 238 xii Tablo 3.12.: Faiz Gelirleri/Toplam Gelirler (Yüzde) ............................................................. 239 Tablo 4.1.: Nüfus ................................................................ Hata! Yer işareti tanımlanmamış. Tablo 4.2.: Banka Sayıları (Adet) ......................................................................................... 241 Tablo 4.3.: Şube Sayısı (Adet) .............................................................................................. 242 Tablo 4.4.: Çalışan Sayıları (1000 kişi) ................................................................................. 243 Tablo 4.5.: Banka Başına Nüfus (Kişi) ................................................................................. 244 Tablo 4.6.: Şube Başına Nüfus ............................................................................................. 245 Tablo 4.7.: Çalışan Başına Nüfus (Kişi) ................................................................................ 246 Tablo 4.8.: Toplam Aktifler (Milyar Euro) ........................................................................... 247 Tablo 4.9.: Toplam Krediler (Milyar Euro) ........................................................................... 247 Tablo 4.10.: Toplam Mevduatlar (Milyar Euro) .................................................................... 248 Tablo 4.11. Net Karların Gelişimi ......................................................................................... 249 Tablo 4.12. 100.000 Yetişkin Başına Şube Sayısı ................................................................. 250 Tablo 4.13.: Toplam Aktif / GSYİH ..................................................................................... 251 Tablo 4.14.: Toplam Kredi / GSYİH..................................................................................... 252 Tablo 4.15.: Toplam Kredi / Toplam Aktif ........................................................................... 253 Tablo 4.16.: Kişibaşı Aktif ................................................................................................... 254 Tablo 4.17.: Kişibaşı Kredi................................................................................................... 255 Tablo 4.18.: Aktif Karlılığı (ROA) (%)................................................................................. 256 xiii GRAFİKLER LİSTESİ Grafik 2.1.: AB Ülkeleri’nde Bankaların TARGET Projesine Dönüşümlerinin İşlem Hacmi (Milyar Avro), (2005-2010) .................................................................................................. 115 Grafik 2.2.: AB Ülkeleri’nde Bankaların TARGET Projesine Dönüşümlerin İşlem Hacmi (Milyar Avro), Yıllık Artışlar (%), (2005-2011) .................................................................... 116 Grafik 2.3.: TARGET Projesi’yle Yapılan İşlemlerin Sayısı (Milyar Avro) .......................... 117 Grafik 2.4.: TARGET Projesine Yıllık Dönüşüm Oranı........................................................ 117 Grafik 2.5: AB Ülkeleri’nin TARGET Projesi Kullanım Oranı............................................. 118 xiv KISALTMALAR LİSTESİ TBS : Türk Bankacılık Sistemi T.C.: Türkiye Cumhuriyeti TCMB: Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası GSYİH: Gayri Safi Yurtiçi Hasıla TL: Türk Lirası DİBS: Devlet İç Borçlanma Senedi TMSF: Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu THY: Türk Hava Yolları GSMH: Gayri Safi Milli Hasıla AB: Avrupa Birliği AET: Avrupa Ekonomik Topluluğu AT: Avrupa Topluluğu EPB: Ekonomik ve Parasal Birlik AKÇT: Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu AMB: Avrupa Merkez Bankası ECU: European Currency Unit SDR: Special Drawing Rights AMBS: Avrupa Merkez Bankaları Sistemi OECD: Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü SPK: Sermaye Piyasası Kurulu DPT: Devlet Planlama Teşkilatı FSAP: Financial System Stability Assessment FYYS: Finansal Yeniden Yapılandırma Sözleşmesi BSYYP: Bankacılık Sistemi Yeniden Yapılandırma Programı xv GİRİŞ Türk Bankacılık Sistemi ile AB Bankacılık Sisteminin karşılaştırmalı analizi Türk bankacılığının kat ettiği gelişmeyi göstermesi açısından önemlidir. 1957 yılında Roma Antlaşması ile kurulan Avrupa Ekonomik topluluğu hızlı bir entegrasyon sürecine girerken aynı zamanda Avrupa Birliği bankacılık sistemi de entegrasyon sürecine girmiştir. Cumhuriyetin kurulması ile hızlı bir gelişim içerisine giren Türk bankacılık sistemi de özellikle şubat 2001 krizi ile yeniden yapılandırma programı ile birlikte Türk bankacılık sistemi, Avrupa Birliği bankacılık sistemine entegrasyon için önemli aşamalar kat etmiştir. Türk Bankacılığının Avrupa Birliği Bankacılığı’na entegrasyonu Türk bankacılık sistemi için çok önemlidir. Türk Bankacılığı birçok veriye göre Avrupa Birliği ülkeleri bankacılığından oldukça geridir. Türk ekonomisin büyümesi ve paralelinde bankacılık sisteminin beraber büyümesi ile Türk bankacılığı istenilen büyüklüğe ulaşacaktır. Bu çalışmada Türk Bankacılık sistemi ile Avrupa Birliği Bankacılık sisteminin karşılaştırmalı analizi yapılmıştır. Bu analiz ile Türkiye’nin yeniden yapılandırma programından sonra gelişimi ve AB ülkeleri bankacılığı karşısındaki durumu tespit edilmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde; Türk bankacılığının şubat 2001 krizine kadarki gelişimi incelenmiştir. Bu dönemde Osmanlı döneminde bankacılıktaki gecikme, Osmanlı son dönem bankacılığı ile Türkiye cumhuriyeti bankacılığının gelişimi işlenmiştir. 2. bölümde AB bankacılığının ve bankacılık sisteminin oluşumu ile AB bankacılık sisteminin finansal bütünleşmesinin gelişim süreci incelenmiştir. 1 3. bölümde Türk bankacılığının yeniden yapılandırma programı ve bu program sürecinde gösterdiği gelişmeler incelenmiştir. Yeniden yapılandırma süreci için, yeniden yapılandırma kavramı açıklanmıştır. Bunun yanında bankacılık sektörü yeniden yapılandırma programının başlıca sonuçları da incelenmiştir. 4. bölümde AB Bankacılık Sistemi ile Türk Bankacılık sisteminin Karşılaştırmalı Analizi yapılmıştır. Bu analizde 20 veri kullanılmıştır. Bu analiz ile birlikte tespit edilen sonuç ve öneriler bu bölümde belirtilmiştir. 2 1.BÖLÜM ŞUBAT 2001 KRİZİNE KADARKİ TÜRK BANKACILIK SİSTEMİ TARİHİ VE YAPISI 1.1.Osmanlı Dönemi Bankacılığı (1847’e Kadarki Dönem) 1.1.1.Osmanlı Döneminde Bankacılıkta Gecikme 16.yüzyıldan itibaren Avrupa büyük bir değişim ve bu değişimin meydana getirdiği gelişim süreci içerisine girdi. Avrupa bu gelişim ve değişim sürecine girerken Osmanlı İmparatorluğu bu sürece dahil olamamıştır. Bu sürece dahil olamamanın yanında Karlofça Antlaşması’ndan sonra gerileme sürecine girmiştir. Karlofça Antlaması’na neden olan askeri yenilginin ve bu yenilgiden sonra girdiği gerileme sürecinin başlıca nedeni teknolojik üstünlüğünü Avrupa devletlerine kaptıran Osmanlı İmparatorluğu’nun para yaratma gücünü Avrupa devletleri kadar artıracak bir banka sistemine kavuşamamış olmasıdır. Avrupa devletlerinin yaşadığı gelişim süreci sanayi devrimini ortaya çıkarmıştır. Ticari kapitalizmin Avrupa’da egemen olmasıyla meydana gelen coğrafi keşifler sonucunda Avrupa Devletleri hızla zenginleşti. Bu zenginleşmenin ardından 18. ve 19. yüzyılda yaşanan sanayi devrimi Avrupa ülkelerinin ticari ve finans sisteminde önemli değişimlere neden oldu, bankacılık sistemi gelişti. Avrupa devletleri bu gelişmeyi gösterirken Osmanlı İmparatorluğu askerlik ve yöneticilik işleriyle uğraştığı için ve ticaret, sarraflık gibi işleri gayri müslümlere ve sarraflara bıraktıkları için ticari ve finans sisteminde herhangi bir gelişim gösteremedi. Halkın büyük çoğunluğununda tarımla uğraşmaya devam etmesi ve zanaatkarlık faaliyetleriyle ilgilenmesi bankacılık sisteminin gelişmesi için yeterli ortamın oluşmamasına neden oldu. 19.yüzyılın ikinci yarısına kadar Avrupa devletlerinde bankacılık sisteminin gelişme göstermesine rağmen Osmanlı’da sarraflar ve bankerler 3 tarafından yapılan hazineye borç vermek, kambiyo işlemleri yapmak, senet iskonto etmek, üçüncü kişilerin birikimlerini değerlendirmek, devlet adamlarına ait malların gelir yönetimini yapmak gibi bankacılık faaliyetlerine benzeyen işlerle yetinilmiştir.1 1.1.2. 1847’e Kadarki Dönem Osmanlı İmparatorluğu’nda finansal hareketlilik İstanbul’un fethi ile başlar. İstanbul’un fethi, Avrupa ekonomisi ile Osmanlı Devleti’nin ve insanının tanışmasını sağlamıştır. Fetihle birlikte Osmanlı İmparatorluğu Bizans döneminde varlığını sürdüren bankerlerle tanışmıştır. Fatih Sultan Mehmet Han bankerlerin kanunlarına riayet etmek ve gerekli vergileri ödemek şartıyla ülkesinde mesleklerini icraya devam edebilecekleri yolunda bir ferman yayınlamıştır. İstanbul’un fethinden Tanzimat’a kadar olan dönemde bugünkü anlamda bankacılık, hele ulusal olarak nitelendirilebilecek bir bankacılık faaliyetine rastlanmamaktadır. Bankacılık benzeri diyebileceğimiz faaliyetler sarraflar vasıtasıyla yürütülmüştür. Osmanlı İmparatorluğu’nda sarraflar iki gruba ayrılabilirdi. Birinci grup, Galata’da toplanmış olan ve tüm Osmanlı coğrafyasına yayılmış işlevler gören hazine sarraflarıdır. Diğer grup ise hazine tarafından tescil edilmeyen sermayeleri sınırlı, işlevleri de sınırlı köşe başı sarraflarıdır. Köşe başı sarrafları çoğunlukla para değiştirme ve küçük miktarlarda borç para verme işlevlerini gerçekleştiriyorlardı. Köşe başı sarrafların bir kısmı da kırsal kesimle ilişki içindeydi. Fakat bunlar ticaretten uzaklaşmışlardı ve tefeciler gibi kırsal kesime kredi sağlıyorlardı.2 Büyük çoğunlukla Galata’da toplanmış, gayri müslüm ve Türk olmayanlardan oluşan hazine sarrafları ise; hazineye ve saraya ödünç vermek, muhtelif cins paraları birbiriyle değiştirmek, senet alım satımı yapmak, 1 Gülay Selvi, Türkiye Bankacılık Sektörü’nde Yabancı Sermaye Analizi ve Avrupa Birliği Ülkeleri Karşılaştırması, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı Doktora Tezi, İstanbul 2010, ss. 7-8 2 Fatma Gündoğdu, Türkiye’de Bankacılık ve 1980 Sonrası Dönemin Değerlendirilmesi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Doktora Tezi, Erzurum 1998, s.54 4 başka şahıslara ait paraları işletmek, vergilerin iltizamını almak, devlet adamlarına ve paşalara ait malların gelir bakımından yönetimini yapmak gibi işlerle uğraşmıştır. Sarraflara ait işyerlerinin genellikle galata civarında bulunması nedeniyle bu kişiler galata sarrafları adıyla anılmışlardır. Osmanlı İmparatorluğu’nun son yüzyıllarında ise galata bankerleri olarak anılmaya başlanmıştır. Osmanlı hükümetleri, Galata sarraflarına sık sık başvurmuşlardır. Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’daki 18. ve 19. Yüzyılda meydana gelen sanayi devrimi gibi gelişmelere ayak uyduramaması özellikle İmparatorluğun son dönemlerinde sanayi ve ticarette duraklamaya neden olmuştur. Böylelikle Osmanlı hükümetleri Galata sarraflarına daha sık başvurmak durumunda kalmış ve her seferinde daha ağır şartlarda borçlanmışlardır. Osmanlı hazinesi plansız bir tarzda yönetildikçe, hükümetler devamlı olarak borçlanmak hatta ilerideki gelirlerini bile kırdırmak zorunda kalmışlardır. Bu durumdan yararlanan sarraflar yüzyıllarca haksız olarak büyük servetlere sahip olmuşlardı. Gittikçe büyük bir nüfus ve itibar kazanmışlardı. Sarrafların faaliyetleri ve dış ticaretin merkezi olması nedeniyle galata bankacılık işlemlerinin filizlendiği bir yer haline gelmişti. Buradaki ticari faaliyetlerin çoğu uluslar arası ticari işlemler olmuştur. Burada birçok uluslar arası para tedavül görmüş ve ticaretin finansmanı ön plana çıkmıştı. Bu ticari hayat bankacılık işlemleri için uygun bir ortam yaratmıştır. 1.1.3 1847’den 1923’e (Cumhuriyet’in Kuruluşu’na) Kadarki Dönem 1847 yılı Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk bankanın kurulduğu yıl olması açısından önemlidir. Sarrafların faaliyetlerinin bankacılık için uygun bir ortam yarattığını üst bölümde belirtmiştim. Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk bankanın kurulduğu 1847’den cumhuriyetin kurulduğu 1923’e kadarki dönemi bankacılık açısından üç bölümde inceleyebiliriz. Bunlar; 5 1. Borçlanma Bankacılığı 2. Yabancı Sermayeyi Destekleyen Bankacılık 3. Ulusal Bankacılıktır. Üst bölümde belirttiğimiz gibi Osmanlı İmparatorluğu’nda 1847 yılına kadar finansal işlevlerde sarraflar İmparatorluğu’nda ön uzun plandaydı. süren 19.yüzyılın savaşlar baş başlamasıyla gösterdi: beraber Bunun Osmanlı yanında Rus İmparatorluğu’yla yapılan savaşlar Osmanlı bütçesini zorlamaya başlamıştır. Savaşların uzun yıllar sürmesi ve bu savaşlardan mağlup ayrılınmasıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun savaş ganimet gelirleri de önemli ölçüde azalmıştır. Bu nedenlerle gelirlerin azalması ve Osmanlı hazinesinin giderlerini karşılayamaması Osmanlı İmparatorluğu’nun borçlarının giderek artmasına neden olmuştur.3 Osmanlı İmparatorluğu’da borç gereksinimini sarraflar vasıtasıyla gerçekleştirmeye devam etmiştir. Sarraflar devlete büyük miktarlarda borç verir hale gelmişlerdir. Sultan Abdülmecid tarafından 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı İmparatorluğu büyük bir siyasi, sosyal ve iktisadi değişim içerisine sokmuştur.4 Tanzimat Fermanı’yla imparatorlukta meydana gelen değişim hareketleri büyük masraflar gerektiriyordu. Bu nedenle aynı yılın sonunda Osmanlı İmparatorluğu kaime adı verilen ilk kağıt parayı (banknot) çıkarmıştır. Aslında ilk Osmanlı parası Akçe 1326 yılında, ilk altın sikke Sultani ise 1477 yılında bastırıldı. Kaime ilk kağıt para olması açısından önem taşır. Kaime paradan çok faiz getiren borç senedi veya hazine bonosu olarak kullanılmıştır.5 Ayrıca bu fermanla galata bankerleri faaliyet alanlarını genişleterek Osmanlı Devleti’nin finansal sistemi üzerinde denetim kurma olanağı bulmuşlardır. 3 Öztin Akgüç, Türkiye’de Yabancı Bankalar, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Yayını, s. 7 B. Zihni Sanus, Para Ekonomisi, Cilt 1, İstanbul Matbaacılık T.A.O., İstanbul 1955, s.483 5 Gündoğdu, Türkiye’de Bankacılık ve 1980 Sonrası Dönemin Değerlendirilmesi, s. 63 4 6 Giderek artan miktarda basılan kaimeler büyük dış ticaret açıkları nedeniyle sürekli değer kaybetmiş ve anlamını yitirmişlerdir. 1843 yılında bir İngiliz sterlini 220 kuruştan işlem görüyordu. Halbuki 110 kuruştan işlem görmesi gerekiyordu.6 Kaimenin değersizleşmesi de dış piyasada kaynak bulmayı zorlaştırmıştır. Ayrıca bu dönemdeki Osmanlı tüccarları kaimenin yabancı paralar karşısında değerinin dengelenmesini istiyorlardı.7 Bu nedenlerden ötürü J. Alleon ve Th. Baltazzi adlı iki bankerden hükümetin izniyle mali danışmanlık hizmeti alabilmek için 1847 yılında İstanbul Bankası’nı kurmalarına izin verilmiştir. Bu banka hükümetten aldığı 25 milyon kuruş ile faaliyetine başlamıştı. Ancak banka birkaç yıl içerisinde mali güçlükler içerisine düştü. Daha sonrada iflas etti. Osmanlı hazinesi bu iflas nedeniyle büyük kayba uğramıştır. - Hükümetin, bankaya olan borcunu zamanında ödeyememesi, - 1848 yılında Fransa’da başlayan ihtilal hareketlerinin para piyasalarını da etkilemesiyle İstanbul bankasının zarara uğraması, - Banka idarecilerinin, devlet tahvillerini ucuza toplamak ve pahalıya satmak gibi spekülatif işlemlere başvurması da bankanın zarara uğramasına neden olmuştur. Bu nedenlerden ötürü banka 1852 yılında iflas edip hükümet tarafından kapatılmıştır.8 Kırım Savaşı’ndan (1853-1856) sonra, Osmanlı İmparatorluğu’nun dış borçlanması artmış ve İmparatorluk yabancı sermayeye açık duruma gelmişti. Bu tarihten sonra Osmanlı İmparatorluğu’nda birçok yabancı banka kurulmuştur.9 6 Banu Taşdurmaz, Türkiye Ekonomisinde Cumhuriyetin İlk Dönemlerinin İktisadi Yapısı (19231939), Niğde Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Niğde 2002, s. 22 7 Gündoğdu, Türkiye’de Bankacılık ve 1980 Sonrası Dönemin Değerlendirilmesi, ss. 63-64 8 A.e., s. 56 9 Teoman Yazgan, Türkiye’de Bankacılığın Gelişimi, Ankara 1969, s. 13 7 Bu bankalardan ilki Kırım savaşının bitiminde yapılan 1856 tarihli Paris Barış Antlaşması’nın sonucunda Osmanlı'ya müttefik İngiliz, Fransız ve Avusturya devletleri tarafından Osmanlı'nın dış borç alımını kolaylaştırmak ve kendi sermaye hareketlerine kolaylık sağlamak amacıyla başlangıçta İngiliz sermayesi ile aynı yıl içinde Osmanlı Bankası’nın kurulmasını sağlamışlardır. Sırasıyla 1863 yılında Fransız ve 1875’te de Avusturya sermayesi bankaya ortak edilmiştir.10 Osmanlı Bankası’nı Osmanlı İmparatorluğu’nda borçlanma bankacılığının başlangıcı olarak gösterebiliriz.11 Bu banka banknot çıkarma yetkisine sahip tek bankadır. Aynı zamanda devlet bütçesini denetleme yetkisine de sahiptir. Bunların yanında devletin tüm gelirlerini toplayarak, iç ve dış bütün ödemelerini yapan ve hükümetin ülke içinde ve dışında çıkaracağı tahvil ve bonoların satışını tekelinde tutan bir banka olmuştur. Bankanın banknot çıkarma yetkisi T.C. Merkez Bankası kuruluncaya kadar devam etmiştir. 1863 yılında Fransız sermayesinin bankaya girmesiyle banka Bank-ı Osmani-i Şahane (Imperial Ottoman Bank) ismini almıştır. Kırım savaşından sonra İmparatorluğa hazineye borç vermek, faiz geliri elde etmek, kendi ülkelerinin çıkarlarına hizmet etmek, Türkiye’de faaliyet gösteren yabacı sermayeli firmaları veya kendi ülkelerinin uyruğunda bulunan işadamlarını finanse etmek amaçlarıyla yabancı sermayeli pek çok banka kurulmuştur. Avrupa bankaları şube açarak veya Osmanlıdan alınan ayrıcalıklara dayalı yeni bankalar kurarak Türkiye’de doğrudan çalışmaya başlamışlardır. Yabancı sermaye rekabetine sahne olan Osmanlı’da yabancı bankalar kendi ülkelerinin en fazla ilgi duyduğu yörelerde faaliyetlerini yoğunlaştırmışlardır. Bu bankalar ayrıca yerel müşteriden mevduat toplayarak ticaret ve tarıma kredi vermeyi amaçlıyorlardı. Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğunda kurulan yabancı bankalar ; 10 Öztin Akgüç, 100 Soruda Türkiye’de Bankacılık, Gerçek Yayınevi, İstanbul 1989, s. 115 Tuncay Artun, İşlevi, Gelişimi, Özellikleri ve Sorunlarıyla Türkiye’de Bankacılık, Tekin Yayınevi, İstanbul 1983 11 8 Tablo 1.1: Cumhuriyet Öncesi Türkiye’de Kurulan Yabancı Bankalar Kuruluş Banka İsmi Sonuç Yılı 1847 İstanbul Bankası (Banque de 1852 yılında faaliyeti sona Constantinople) ermiştir. 1856 Bank-ı Osmani (Ottoman Bank) 1863 yılında Bank-ı Osmani Şahane’ye katılmıştır. Osmanlı Bankası A.Ş. ünvanı ile Türkiye’de faaliyetini devam ettirmiştir. 1863 Bank-ı Osmani Şahane 1864 1865 Şirketi Umumiye-i Osmaniye Bankası Şirketi Maliye-i Osmaniye Bankası 1893 yılında faaliyetini durdurmuştur. Kuruluşundan kısa bir süre sonra faaliyetini tatil ederek işlerini Osmanlı Bankası’na devretmiştir 1869 İtibari Umumi-i Osmani Bankası 1899 yılında tasfiye olunmuştur. 1871 Avusturya-Osmanlı Bankası 1874 yılında Osmanlı Bankası’na katılmıştır. 1872 Avusturya-Türk Bankası 1873’de tasfiye olunmuştur. 1872 İkinci İstanbul Bankası 1894 yılında Kambiyo ve Esham Şirketi Osmaniyesi’ne katılmıştır. 1872 1899 yılında tasfiye edilmiştir. 1888 Kambiyo ve Esham Şirketi Osmaniyesi Selanik Bankası 1891 Midilli Bankası 1909 yılında faaliyeti sona ermiştir. 1909 Türkiye Milli Bankası 1913 yılında tasfiye olunmuştur. 1910 Türkiye Ticaret ve Sanayi Bankası 1914 yılında tasfiye olunmuştur. Uluslararası Endüstri ve Ticaret Bankası adı altında faaliyetine devam etmiştir. 9 1910 Osmanlı Ticaret Bankası Kaynak: Namık Aydemir, “Dünden Bugüne Bankacılık’’, Ankara 2002, s. 11-13. Tablo 1.2: Cumhuriyet Öncesi Türkiye’de Şube Açan Yabancı Bankalar Yılı Banka Adı Ülkesi 1875 Credit Lyonnais 1899 Deutsche Palastina Bank (Alman-Filistin Bankası) 1900 Bristish Oriental Bank 1902 Anglo-Palestine Company İngiltere 1904 Atina Bankası Yunanistan 1904 Şark Bankası 1905 Wiener Bankverein 1906 Deutsche Orient Bank 1907 Societa Commerciale d'Oriente İtalya 1909 Deutsche Bank Almanya 1911 Banca di Roma İtalya 1919 Banka Commerciale İtalyana İtalya 1919 Banka Marmaroş Blank ve Şürekası Romanya 1921 Hotantse Bank Üni. N.V. (Felemenk Bahrisetit Bankası) Hollanda 1922 Memaliki Şarkiye Fransız Bankası Fransa 1922 American Express Co. A.B.D. 1922 Şarki Karip Ticaret Bankası İngiltere 1922 İyoniyen Bank Limited İngiltere Fransa Almanya İngiltere Yunanistan Avusturya Almanya Kaynak: Öztin Akgüç, 100 Soruda Türkiye’de Bankacılık, İstanbul 1989 10 1863 yılında ise Niş valisi Mithat Paşa’nın Memleket Sandıkları’nı kurmasıyla, bir bakıma Türk bankacılığının başladığını söyleyebiliriz.12 Mithat Paşa’nın bu girişimiyle aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nda milli bankacılık dönemi başlamıştır. Kurulan bu sandıkların çıkarılan bir kararnameyle ülkenin her tarafına yayılması amaçlanmıştır. Memleket sandıklarının bir merkezde toplanmasının kararlaştırılmasıyla, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk milli bankası olan ziraat bankası kurulmuştur. 1888 yılında kurulan bu bankanın amacı da memleket sandıkları gibi tarımsal krediyi sağlamaktı.13 Ziraat bankası kuruluşundan itibaren hızla Anadolu’nun her tarafına yayılmış ve farklı büyüklüklerde birçok şubesi açılmıştır. 1923 yılında Ziraat Bankası’nın şube sayısı 316’ya ulaşmıştır. Ziraat Bankasının yanında, özellikle 2.Meşrutiyet’in estirdiği yeni milliyetçilik akımlarının da etkisiyle, 1908 yılı ve sonrasında milli bankaların sayısı hızla artmıştır.14 1. Dünya Savaşı sırasında, 1908 yılında başlayan milli bankacılık hareketi daha da kuvvetlenmiştir. 1911-1923 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’nda milli sermaye ile, büyük bir bölümü bölgesel ihtiyaçlara cevap veren ve tek şubeli 21 banka kurulmuştur.15 Osmanlı Bankası’nın 1. Dünya Savaşı yıllarında hükümete borç vermekten kaçınması, mali sıkıntıda olan İmparatorluğu zora sokuyordu. Bu da imparatorlukta milli banka kurmanın gerekliliğini dönemin yöneticilerine göstermiştir. 12 Umut Devrim Genç, Ege Bölgesi’ndeki Tarihi Banka Yapıları (1915-1930), Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Restorasyon Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İzmir Şubat 2001, s. 28 13 A.e., s.28 14 İbrahim Yavuz Akçacı, 1980 Sonrası Türk Bankacılık Sektöründe Yeniden Yapılandırma, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara Haziran 2003, s.31 15 A.e., s.31 11 Milli bankacılık hareketinin ortaya çıkmasındaki temel neden, ülke içinde birikmekte olan sermayeyi yabancı ve azınlık bankalarının elinden kurtarmak ve bu sermayeyi ulusal ticareti geliştirmek amacıyla kullanmaktır. Kurulan ulusal bankaların kredileme uğraşları daha çok ticari kredi, esnaf kredisi, tarımsal kredi, emlak kredisi ve tüketim kredisi biçiminde olmuştur.16 Tablo 1.3.: 1911-1923 Tarihleri Arasında Kurulan Ulusal Bankalar Banka Faaliyete Geçiş Yılı İstanbul Bankası 1911 Konya İktisadi Milli Bankası 1912 Adapazarı İslam Ticaret Bankası 1913 Karaman Milli Bankası 1913 Emval-i Gayrimenkule ve İkrazat Bankası 1914 Milli Aydın Bankası 1914 Akşehir Bankası 1916 İtibar-i Milli Bankası 1917 İktisat-i Milli Bankası 1917 Manisa Bağcılar Bankası 1917 Konya Ahali Bankası 1917 Ticaret ve İtibari Umumi Bankası 1918 Eskişehir Çiftçiler Bankası 1919 Adapazarı Emniyet Bankası 1919 Konya Türk Ticaret Bankası 1920 İktisadi Türk A.Ş. 1920 Bor Zürra ve Tüccar Bankası 1922 İstanbul (Dersaadet) Küçük İstikraz 1923 Bankası Kaynak: Öztin Akgüç, Cumhuriyet Dönemi’nde Bankacılık Alanında Gelişmeler, Ankara, 1975, s. 12. Bu dönemde kurulan milli bankalar, Avrupa’yla hammadde ticareti içerisine girmiş olan bölgelerde kurulmuştur. Aynı dönemde Konya, Aydın, Adapazarı, Manisa, Eskişehir, Karaman gibi demiryollarının uzanmış olduğu Anadolu kentlerinde milli bankaların 16 Artun, İşlevi, Gelişimi, Özellikleri ve Sorunlarıyla Türkiye’de Bankacılık, İstanbul 1983, s. 39 12 sayısı daha fazladır.17 Dönemin iktidarı İttihat ve Terakki yönetimi de milli banka kuruluşunu desteklemiştir. Bu dönemde iktidar tarafından Osmanlı İtibar-ı Milli Bankası ve Milli İktisat Bankası kurulmuştur. 1.2. Ulusal Bankalar Dönemi (1923-1932) Bankacılık sektörü Cumhuriyet dönemine 13’ü yabancı sermayeli, 22’si ise ulusal sermayeli olan 35 banka ile girmiştir. Ulusal bankaların çoğu tek şubeli yerel platformda hizmet veren bankalardır. Ulusal sermayeli bankaların büyük bir kısmının savaştan yeni çıkmış ekonominin ihtiyaçlarını karşılayabilecek kredi potansiyeli bulunmamaktaydı. Bu durumda yabancı sermayeli bankalar sektöre egemen olmuşlardır. Merkez Bankası’nın işlevlerini yerine getiren bankanın da yabancı sermaye kökenli olması, ekonominin gelişimi açısından büyük bir olumsuzluk yaratmaktaydı. İktisadi kalkınmayı sağlamak için gerekli kredi mekanizmasının bulunmaması, Cumhuriyet yönetimini; bankacılık sektöründe devlet desteği ile düzenlemelere gidilmesi ve kalkınmayı destekleyecek 18 yapılandırılmasına yöneltmiştir. bir ulusal bankacılık sektörünün Bu yapılandırma 1929 dünya ekonomik buhranına kadar bankacılık sisteminde yapısal bir değişme olarak ortaya çıkmamıştır.19 Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkenin kalkınması için bankacılığın geliştirilmesi ve Osmanlı döneminde yabancı bankaların uygulamalarıyla yaşanılan tecrübelere dayanarak, bankacılığın ulusal olması ile hükümetin bankaların kurulmalarında yardımcı olmasının gerekliliği görüşleri benimsenmiştir.20 17 Öztin Akgüç, Cumhuriyet Döneminde Bankacılık Alanında Gelişmeler, TBB Yayınları No: 71, Ankara 1975 18 Zeynep Öztürk, “AB’ye Entegrasyon Açısından Bankacılıkta Etkinlik: AB ve Türk Bankacılık Sistemlerinin Karşılaştırmalı Analizi”, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü Bankacılık Anabilim Dalı Doktora Tezi, İstanbul 2007, s.101 19 İlhan Tekeli, Selim İlkin, 1929 Dünya Buhranında Türkiye’nin İktisadi Politika Arayışları, ODTÜ İdari İlimler Fakültesi Yayını, No: 30, Ankara 1977, s.55 20 Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ekonomisi, 1923-1978, Akbank Yayını, Apa Ofset Basımevi, İstanbul 1980, s. 467 13 Cumhuriyetin kurulmasıyla beraber, ulusal bankacılığın gelişmesi için gerekli ortam doğmuş ve yaratılmıştır. 1923-1930 arasında yabancı banka kurulmamıştır. Ancak Türkler tarafından kurulan banka sayısı sürekli artmıştır. Tablo 1.4.: 1930 Öncesi Banka Gruplarının Sektör Payları (%) 1926 – 1929 Banka Aktif Mevduat Kredi Sermaye Kâr Şube Adedi Banka Grupları Adedi Kamu 23 18 17 43 38 75 5 Özel 11 12 9 6 20 6 5 Yerel 3 1 2 6 4 2 53 Yabancı 63 69 72 45 38 17 35 Toplam 100 100 100 100 100 100 100 Kaynak: T.C.Merkez Bankası’nın 1926-1929 yılları bültenlerinde yer alan bilgilerden yararlanılarak düzenlenmiştir.21 Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinde bankacılığın ya da diğer bir ifade ile ulusal bankacılığın temelleri ise 17 Şubat 1923’te İzmir İktisat Kongresi’nde ortaya konulmuştur. Bu kongrede; ekonomik kalkınmanın bankacılığın gelişmesiyle sağlanabileceği, bankaların geliştirilmesi için de devletin banka kurulmasına yardımcı olması gerektiği ve ulusal bankacılık sisteminin kurulmaması durumunda, Türk ekonomisinin yabancı sermayenin baskısı altında ezileceği görüşleri benimsenmiştir. Bu görüşler bankacılığın ekonomik hayattaki önemini ortaya koymasının yanı sıra, izleyen yıllarda Türk bankacılığındaki gelişmelere yön verir nitelikte olmuştur.22 İzmir İktisat Kongresi'nde alınan bu kararlar kağıt üzerinde kalmamış, izleyen yıllarda Türk ticari ve sanayi hayatını finanse edecek birçok banka kurulmuştur. Cumhuriyet döneminde özel sermaye ile kurulan ilk banka, Türkiye İş Bankası'dır. İzmir İktisat Kongresi’nde ayrıca, bir sanayi bankasının kurulması önerisine uygun olarak, 1925 21 Naci Yılmaz, 1930-1946 Döneminde Türk Bankacılık Tarihi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Doktora Tezi, İstanbul 2007, s.79 22 Bankacılık Çalışma Grubu, Türk Bankacılık Sektörünün Bugünkü Durumu, Sorunları ve Önerileri, 3. İzmir İktisat Kongresi Tebliğleri, 1992, s.27 14 yılında Türkiye Sınaî ve Maadin Bankası kurulmuştur. Bu banka ülkemizde kurulan ilk kalkınma bankası olarak kabul edilmektedir. (1932 yılında bankanın işletmecilik fonksiyonu Devlet Sanayi Ofisine, bankacılık fonksiyonu ise, Sanayi Kredi bankasına devredilmiştir. Ancak, Sanayi Kredi Bankası da uzun ömürlü olmamış ve 1933 yılında aktif ve pasifi ile Sümerbank'a devredilmiştir). 1927'de kurulan Emlak ve Eytam Bankası devlet tarafından kurulan diğer bir bankadır. (Bu banka 1946 yılında bütün hak ve yükümlülükleriyle birlikte Türkiye Emlak Kredi Bankası'na devredilmiştir). Cumhuriyet döneminde bankacılık alanında en önemli gelişme, 30 Haziran 1931 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın kurulmasıdır. Bu önemli bankaların yanında çok sayıda tek şubeli yerel banka, genellikle yöre tacirlerinin kredi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kurulmuştur. Bu dönemde kurulan yerel banka sayısı 27'dir. Ancak, bu bankaların büyük bir bölümü 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı'nın bankacılık üzerindeki olumsuz etkileri ve ülkemizdeki şube bankacılığının gelişip yaygınlaşması üzerine faaliyetlerine son vermiştir.23 1923 yılı itibariyle Türkiye’de milli bankalar % 59.7, yabancı bankalar ise % 40.3 düzeyinde bankacılık piyasasından pay almışken, milli bankaların payı 1929 yılında %81.27’ye ulaşmıştır.24 Cumhuriyetin kurulduğu 1923 yılında 22 tanesi ulusal 13 tanesi yabancı olmak üzere toplam 35 adet banka Türkiye’de faaliyet gösterirken, bu rakam 1926 yılında 42 adet bankaya , 1932 yılında ise 59 adet bankaya çıkmıştır. Bu dönemde Ziraat Bankası’nın sermayesi arttırılarak statüsü evrensel bankacılık hizmetlerini verecek şekilde yeniden düzenlenmiştir. Cumhuriyetin kurulduğu 1923 yılında en büyük Türk bankası olan Ziraat Bankası’nın yurt çapında 320 şubesi 23 Cumhuriyet Dönemi Türk Ekonomisi (1923–1978), Akbank Kültür Yayını, 1978, s.469 O. Silier, 1920’lerde Türkiye’de Milli Bankacılığın Genel Görünümü, Türkiye İktisat Tarihi Semineri (Metinler-Tartışmalar), Hacettepe Üniversitesi, Ankara 1975, s.32 24 15 bulunmaktaydı. Türk bankalarının 22 milyon Türk Lirası olan toplam sermayesinin 15 milyon TL’nı Ziraat Bankası’nın sermayesi oluşturmaktaydı. Bu büyüklüğe karşın Ziraat Bankası sadece yabancı bankaların verimsiz buldukları ziraat ve zirai sanayi alanlarında kredi verebilecek bir ihtisas kredisi bankası olarak kurumlaşmıştı. Tablo 1.5.: 1923-1930 Arası Kurulan Ulusal Bankalar Banka Adı Kuruluş Yeri Kuruluş Tarihi Kapanış Tarihi İstanbul Esnaf Bankası İstanbul 1925 1938 Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. İstanbul 1928 - Üsküdar Bankası T.A.Ş. İstanbul 1929 1933 Karaman Çiftçi Bankası Karaman 1925 1937 Eskişehir Bankası T.A.Ş. Eskişehir 1927 1949 Bor Esnaf Bankası T.A.Ş. Bor 1928 - Türkiye İş Bankası Ankara 1924 1933 Ankara 1925 Yaşarbank Akhisar 1924 Aksaray 1926 1942 Niğde 1926 - Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası Akhisar Tütüncüler Bankası Aksaray Halk İktisat Bankası T.A.Ş. Niğde Çiftçi ve Tüccar Bankası T.A.Ş. Afyonkarahisar Terakki-i Servet Bankası Nevşehir Bankası T.A.Ş. Afyon 1926 1947 Nevşehir 1927 T.E.B. Kocaeli Halk Bankası Kocaeli 1927 İktisat Bankası Denizli İktisat Bankası T.A.Ş. Akseki Ticaret Bankası T.A.Ş. İzmir Esnaf ve Ahali Bankası T.A.Ş. Denizli 1927 belirlenemedi İzmir 1927 Egebank İzmir 1928 1942 1953 16 Ermenek Ahali Bankası T.A.Ş. Şarki Karaağaç Bankası T.A.Ş. Ürgüp Zürra ve Tüccar Bankası T.A.Ş. Karadeniz Bankası T.A.Ş. Elazığ İktisat Bankası Lüleburgaz Birlik Ticaret Bankası Mersin Ticaret Bankası T.A.Ş. Kastomonu Bankası T.A.Ş. T.C. Merkez Bankası Ermenek 1927 belirlenemedi Şarki Karaağaç Ürgüp 1927 1941 1928 belirlenemedi Trabzon 1928 belirlenemedi Elazığ 1928 1960 Lüleburgaz 1929 1940 Mersin 1929 1938 Kastamonu 1930 - Ankara 1930 - Kaynak; Umut Devrim Genç, Ege Bölgesi’ndeki Tarihi Banka Yapıları, Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Restorasyon Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İzmir Şubat 2001, s. 30 1.3. Özel Amaçlı Kamu Bankaları Dönemi (1933-1944) Bu dönemin en belirgin özelliği, önemli devlet bankalarının faaliyete geçirilmiş olmasıdır.25 Cumhuriyetin ilk yıllarında özel kesimin özendirilmesi ile sanayileşme stratejisi benimsenmiştir. Ancak sermaye birikiminin yetersizliği ve 1929 Büyük Buhranı’nın olumsuz etkileri nedeniyle önemli bir sonuç alınamamıştır.26 Bu durum karşısında sanayileşmenin gerçekleşmesi için gerekli yatırımı ancak devletin yapabileceği anlaşılmıştır. Böylelikle sanayi yatırımlarının planlı olarak yapılmasına karar verilmiş ve beşer yıllık dönemler halinde sanayi planları hazırlanmıştır. Devlet, büyük devlet bankaları vasıtasıyla planlamış olduğu hedeflere ulaşmak istemiştir. 25 Nurettin Ayan, Türk Bankacılık Sistemi ve Ekonomik Krizlere Etkileri, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2006, s. 17 26 Ufuk Şanlı, Türk ve İsrail Bankacılık Sistemlerinin Karşılaştırması (2002-2007), Marmara Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü Ortadoğu İktisadi Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2009, ss. 64-65 17 Bu dönemde elliye yakın yerel banka ve ondan fazla yabancı banka faaliyetlerini sürdürmekteydi. Cumhuriyetin ilk döneminde sayıca hızlı bir gelişme gösteren tek şubeli yerel bankalardan bazıları 1930’lardan sonra faaliyetlerini durdurmuşlar, bazıları da büyüyerek çok şubeli bankalara dönüşmüşlerdir. Devlet bankaları ise hızlı bir şekilde gelişmiştir. Yerel bankaların bu dönemde faaliyetlerini durdurmasında Merkez Bankasının bu bankalara kaynak sağlamak konusunda yetersiz kalması ve isteksiz davranmasının yanısıra, bu bankaların dış finansman kaynaklarına ulaşımının olmaması da etkili olmuştur.27 İkinci dünya savaşının da etkisiyle dünya genelinde yavaşlama gösteren ekonomik faaliyetin sonucu olarak bankacılık alanında da daralma görülmüş ve Türkiye’de faaliyet gösteren toplam banka sayısı 1932 yılında 60 iken, 1945 yılında 40’a düşmüş, 19291936 yılları arasında ise 9 adet yabancı banka Türkiye’deki faaliyetlerine son vermiştir. Tablo 1.6.: Türkiye’deki Banka ve Şube Sayıları (1930 – 1946) 1930 1932 1934 1936 1938 1940 1942 1944 1946 Banka 46 47 46 46 44 36 42 42 34 Sayısı Şube 421 447 415 399 400 403 403 375 416 Sayısı Kaynak: Naci Yılmaz, “1930–46 Döneminde Türk Bankacılığı”, (İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul, 2007, s. 89 Yukarıda kısaca bahsettiğim gibi; 1929 yılı ve sonrasında dünya ekonomisinin girdiği büyük bunalım yıllarında Türkiye ekonomisi dışa kapanarak devlet eliyle bir sanayileşme hamlesine girmiştir. İktisadi devletçilik stratejisi, bankacılık sistemimizi de önemli ölçüde etkilemiştir. Bu dönemde, Sümerbank 3 Haziran 1933 tarihinde 2262 sayılı kanuna istinaden 20 milyon TL sermaye ile kurulmuştur. Bankanın kuruluşu, 1932 yılında Sanayi ve Maadin Bankası’ndan Sanayi ve Kredi Bankası’na dönüşen kuruluş ile bankanın işlettiği devlet fabrikalarının bağlandığı Devlet Sanayi Ofisi’nin birleştirilmesi 27 Selvi, Türkiye Bankacılık Sektöründe Yabancı Sermaye Analizi ve Avrupa Birliği Ülkeleri Karşılaştırması, s. 25 18 şeklinde gerçekleşmiştir. Bankanın kuruluş kanununda ülkenin sanayi kuruluşlarının projelerinin hazırlanması ve sermayesinin el verdiği ölçüde ülke ekonomisi açısından karlı sanayi faaliyetlerine katılması veya yardımda bulunması öngörülmüştür. İktisadi Devlet Teşekkülü olarak kurulan Sümerbank kamu sektörü sanayi kalkınma bankası olarak nitelendirilir.28 1933 seneli Birinci Sanayi Planı’nda, ağırlıklı olarak imalat sanayinde faaliyet gösterecek olan 20 fabrikanın kurulması amaçlanmıştır. Sümerbank’ın en önemli işlevi, bu planın uygulandığı 1933-1938 döneminde 13 sanayi tesisin kurulmasını sağlamak olmuştur.29 Yine aynı dönemde Belediyeler Bankası, 23 Haziran 1933 tarihli ve 2301 sayılı kanunla şehir ve kasabalarda kamu hizmetlerine ilişkin tesis, inşaat ve diğer işlerin yapımını uzun ve orta vadeli kredilerle desteklemek, şehirlerin imar planlarına yardımcı olmak maksadıyla kurulmuştur.30 Etibank, 20 Haziran 1935 tarihli 2805 sayılı kanunla faaliyete geçmiştir. Kuruluş sermayesi 20 milyon TL olan banka, ülkenin toprak altı zenginliklerinin verimli bir biçimde işletilerek değerlendirilmesi, devletin madencilik ve elektrifikasyon alanındaki teşebbüslerini hayata geçirmek ve finanse etmek amaçlarıyla kurulmuştur. 30 Kasım 1937 yılında denizyolları işletmelerini yönetmek, yenilerini kurmak ve finanse etmek amacıyla Denizbank kurulmuştur. 50 milyon TL sermaye ile kurulmuştur.31 1938 yılında faaliyetine başlayan Halk Bankası’nın temeli esasen, Halk Bankası ve Halk Sandıkları kurmak üzere hükümete yetki veren 18 Haziran 1933 tarihli 2284 sayılı 28 Nadir Eroğlu,Toktamış Ateş,’’Cumhuriyet Dönemi İktisadi Yapı ve Finans Sistemi: 1946-1980’’, içinde Osmanlı’dan Günümüze Türk Finans Tarihi, İMKB, Cilt 2, s. 153 29 Akgüç, Cumhuriyet Döneminde Bankacılık Alanında Gelişmeler, s. 24 30 Burhan Ulutan, Bankacılığın Tekamülü, Ankara 1957, s. 183 31 Akgüç, Cumhuriyet Döneminde Bankacılık Alanında Gelişmeler, s. 25 19 kanuna dayanmaktadır. 3 milyon TL ile kurulan bankanın kuruluş amacı esnaf ve küçük sanatkarların kredi bulmakta karşılaştıkları güçlükleri ortadan kaldırmak olarak belirlenmiştir.32 Bu dönemde Ziraat Bankası 1937 yılında yeniden düzenlenerek T.C. Ziraat Bankası unvanını almıştır. Tablo 1.7.: 1930-1943 Döneminde Kurulan Ulusal Bankalar Banka Kuruluş Yılı Sümerbank 1933 Belediyeler Bankası (İller Bankası) 1933 Zonguldak Yardım Bankası 1933 Kayseri Milli İktisat Bankası 1933 Etibank 1935 Denizbank 1937 Türkiye Halk Bankası 1938 Kaynak: Öztin Akgüç, “Atatürk Döneminde Bankacılık”, içinde Atatürk Döneminde Türkiye Ekonomisi Semineri, İstanbul, 1981, s. 177-178. Bu dönemde bankacılıkla ilgili yasal düzenlemeler de yürürlüğe girmiştir. Bu düzenlemeler tefeciliğin önlenmesi, mevduatların güvence altına alınması ve giderek artan kamu finansman sorunun çözümüne yönelik olmuştur. Bu düzenlemelerin yanı sıra, hem devlet işletmelerinin finansman ihtiyacında hem de II. Dünya Savaşı nedeniyle savunma harcamalarında meydana gelen artışlara bağlı olarak, hükümetin bankacılık sektöründen kredi talepleri artmış, uzun vadeli iç borçlanmaya gidilmiş ve Merkez Bankası reeskontundan yararlanılmıştır. 1938 yılında, İngiltere’den kredi olarak alınan 10 milyon sterlin değerindeki altın 1940 yılında karşılık gösterilerek, merkez Bankası’ndan avans alınmıştır. Ayrıca 1942 yılında munzam karşılık oranı 32 A.e., s. 26 20 %20’ye yükseltilerek, bu karşılıkların tamamının Devlet İç Borçlanma Senetleri’ne yatırılması zorunluluğu getirilmiştir.33 1.4. Özel Bankalar Dönemi (1945-1960) Bu dönem günümüze kadar ekonomi politikasını temelden etkileyecek değişikliklerin başlangıç yıllarını kapsaması açısından önemlidir.34 Bu dönemde, çok şubeli, mevduat toplama hedefli özel sermayeli bankacılılık başlamıştır. Sektörde artan rekabet küçük sermaye gruplarının elinde bulunan yerel ve az şubeli bankaların kapanarak finans sermayesinin giderek daha büyük ve sanayi sermayesi ile doğrudan ilişkili büyük ve çok şubeli bankaların gelişmesine yol açmıştır. II. Dünya savaşının bitimiyle Türkiye’de korumacı-devletçi iktisadi politikalarından özel sektörün desteklenerek iktisadi büyümenin sağlanması politikasına geçilir. Politika değişikliğinin başlıca nedeni, savaş yıllarında yaşanan yüksek enflasyon ve spekülasyon ortamında, tarım ve ticaret sektörlerinde varlıklı bir özel kesimin ortaya çıkması ve 1950 yılında, iktisadi liberalizm ilkesini benimsemiş Demokrat Parti’nin iktidara gelmesidir. Özel kesimin güçlenmesi ve sanayileşme politikasında meydana gelen değişiklik etkisini bankacılık sektöründe de göstermiş olup, bu dönem, özel bankacılığın geliştiği bir dönem olmuştur. Demokrat Partinin izlediği özel kesimi destekleme politikası sonucunda, önemli ulusal sermayeli özel bankalar kurulmuştur.35 Savaş sonrası ekonominin canlanmaya başlamasıyla birlikte iş ve üretim hacmindeki artış, bununla birlikte de yatırımların, modern işletmelerin, milli gelir ve nüfusun hızla artması, nüfusun artmasının yanında kentli nüfusun giderek artması, en önemlisi de sanayi kesiminin milli gelirden daha fazla pay almaya başlaması ödemelerin hızla 33 Avni Zarakolu, Cumhuriyet’in 50.Yılında Memleketimizde Bankacılık, Türkiye Bankalar Birliği Yayın No:61, Ankara 1973, ss.54-55 34 Gündoğdu, Türkiye’de Bankacılık ve 1980 Sonrası Dönemin Değerlendirilmesi, s. 68 35 Akgüç, Türkiye’de Yabancı Bankalar, s.11 21 artmasına, aynı zamanda para ve kredi ihtiyacının artmasına neden olmuştur. Bu da piyasada yeni bankalara olan gereksinimi hızlandırmıştır.36 Böylece bankacılık alanına yapılan yatırımlar cazip hale gelmiş, bankacılık alanında yapılan yatırımların getirisi yükselmiş, bankacılık önceki dönemlere göre daha hızlı gelişme sağlamış ve özel bankacılık hızla önem kazanmaya başlamıştır.37 Yapı ve Kredi Bankası (1944), Garanti Bankası (1946), Akbank, Tutum Bankası ve Niğde Bankası (1948), Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (1950) ve Pamukbank (1955) bu dönemde kurulmuştur. Tutum ve Niğde Bankası ilerleyen yıllarda tasfiye edilmiştir. Akbank, Adana ve Kayserili toprak sahipleri ve tüccarlar tarafından kurulduğu için asıl ünvanı Adana-Kayseri Bankası’dır.38 Belirttiğimiz gibi kurulduğu 1950 yılında Bankacılık Kanununa bağlı olmayan ancak, ülkemizin ilk özel milli sermayeli kalkınma bankası niteliğine sahip Türkiye Sınai ve Kalkınma Bankası savaş sonrası yeni liberal politikaların yansıması olarak karşımıza çıkmıştır. Banka, bazı özel sermayeli milli bankalarımız ile Hazine-TCMB ve Dünya Bankası Grubu’nun koyduğu sermaye ile kurulmuştur.39 Bu dönemde, faiz oranları ve bankacılık işlemlerinden alınacak komisyon oranlarının hükümetlerce belirlenmesi ve dövize dayalı işlem yapma yetkisinin sadece Merkez Bankasında bulunmasının da etkisiyle, şube bankacılığına ve mevduat toplamaya dayalı bir rekabet önem kazanmıştır. Şube bankacılığının yaygınlaşması ile de daha önceki yıllarda kurulan yerel bankaların tasfiyesi süreci hızlanmıştır.40 36 50. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye’de Bankacılık Sistemi 1958–2007, Türkiye Bankalar Birliği Yayını, Yayın No: 262, Kasım 2008, s. 6 37 Muhip Şeyda Işıktaç, Bankacılığın Tarihçesi, İstanbul 2009, s. 7 38 Haydar Kazgan, Osmanlı’dan Günümüze Türk Finans Tarihi, Cilt 1–2, İMKB Yayını, Creative Yayıncılık ve Tanıtım Ltd. Şti, İstanbul 1999 39 N.Oğuzhan Altay, Türkiye’de Liberal Politikaların Bankacılık Sektörü’ne Etkileri (1847-1979), Ege Akademik Bakış Dergisi 10 (1) 2010, s.340 40 50. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye’de Bankacılık Sistemi 1958–2007, s. 6 22 1958 yılında bankacılık mesleğinin gelişmesi, bankalar arasında dayanışmanın sağlanması ve haksız rekabetin önlenmesi amacıyla Türkiye Bankalar Birliği kurulmuştur. Tüzel kişi statüsünde olan Türkiye Bankalar Birliği’nin kuruluşu ile ilgili kararlar 7129 sayılı bakanlar kurulunda yer almıştır.41 Bu, dönemin en önemli düzenlemesidir. 1953 yılında İstanbul Bankası ve Demirbank, 1954 yılında İşçi Kredi Bankası ile Şekerbank, Vakıf gayrimenkullerini işletmek ve her tür bankacılık faaliyetini yerine getirmek üzere 1954 yılında T. Vakıflar Bankası, devlet tarafından turizm sektörünün geliştirilmesi ve desteklenmesi için bir ihtisas bankası olarak kurulan Turizm Bankası 1955 yılında, 1958 yılında Çaybank, 1959 yılında da öğretmenlerin konut ve kredi işlemlerini karşılamak amacıyla Türkiye Öğretmenler Bankası kurulmuştur. Liberal ekonomi politikaların egemen olduğu 1953–1959 döneminde kurulan yukarıdaki bankalardan sadece Vakıflar Bankası ve Şekerbank faaliyetlerini günümüzde de sürdürmektedir. Bu dönem bankacılık açısından; - özel sermayeli ticari (=mevduat) bankacılığın desteklenmesi ve, - Avrupa’nın imarı için kurulan kalkınma bankaları benzerlerinin Türkiye’de kurulması ile, - Şube bankacılığının gelişmesi sonuçlarını doğurmuştur.42 Bu dönemde bankacılığın en önemli özelliklerinden biri bankaların ticaret ve sanayi sermayeleri ile giderek bütünleşmiş olmasıdır. Özel sermayeli bankaların hızlı bir gelişme göstermiş olduğu 1945-1959 arası dönemde şube bankacılığı da önem kazanmıştır.43 41 42 Akgüç, “100 Soruda Türkiye’de Bankacılık”, s.47 Altay, Türkiye’de Liberal Politikaların Bankacılık Sektörüne Etkileri (1847-1979), s. 340 23 1945-1959 yılları arasında 14 banka tasfiye olmuş veya faaliyetlerine son vermiş olmakla beraber, 1944 yılında (TCMB dahil) 43 olan banka sayısı 1959 yılı sonunda 60’a yükselmiştir. Banka şube sayısı ise bu dönemde dört kattan fazla bir artış kaydederek 405’den 1759’a yükselmiştir.44 Toplam banka sayısı 62’ye ulaşarak 1958 yılında tavan yapmıştır. 1958 krizinin de etkisiyle bu yıldan itibaren banka sayısında bir düşüş görülmektedir. Bu dönemde, ulusal banka sayısında artış, yabancı banka sayısında düşüş gözlemlenirken, 1944 – 1960 yılları arasında gerek özel teşebbüs gerek özel kanunla ve gerekse bankalar arası birleşmeler sonucu 30 yeni banka kurulmuştur.45 Bu dönemde, 1950 yılma göre 1960 yılı sonunda mevduatta %639; kredilerde ise, %677 yükselme gerçekleşmiştir.46 Tablo 1.8.: 1944-1960 Döneminde Banka Sayıları Yıllar Ulusal Yabancı 1944 34 9 1945 33 7 1946 35 7 1947 36 7 1948 35 7 1949 36 7 1950 37 7 1951 37 6 1952 39 6 1953 43 6 1954 46 6 1955 49 7 1956 52 6 1957 54 6 1958 56 6 1959 54 6 Toplam 43 40 42 43 42 43 44 42 45 49 52 56 58 60 62 60 43 T. Öcal, O.F. Çolak, Para Banka, İmge Yayınevi, Ankara 1988, s. 79 Akgüç, Cumhuriyet Döneminde Bankacılık Alanında Gelişmeler, s. 33 45 Zarakolu, Cumhuriyet’in 50.Yılında Memleketimizde Bankacılık, s.60 46 Akbank Kültür Yayını, Cumhuriyet Dönemi Türk Ekonomisi (1923–1978), 1978, s. 474 44 24 1960 53 6 59 Kaynak: Arslan Yüzgün, Türk Banka Sistemi (1923 -1981), İstanbul, 1982, s.18 - 19 1944-1960 arası dönemde yeni kurulan bankalara ilişkin tabloya aşağıda yer verilmiştir: Tablo 1.9.: 1944-1960 Döneminde Kurulan Bankalar Bankanın Adı Kuruluş Tarihi Yapı ve Kredi Bankası 1944 Türkiye Garanti Bankası 1946 Akbank 1948 Türkiye Kredi Bankası 1948 Tutum Bankası 1948 Niğde Bankası 1948 Türkiye Eski Muharipler Bankası 1950 Türkiye Sınai Kalkınma Bankası 1950 Göynük Sanayi ve Kredi Bankası 1951 Doğubank 1952 Denizcilik Bankası 1952* Türk Ekpres Bankası 1953 İstanbul Bankası 1953 Demirbank 1954 Türk Yapı Bankası 1954 Şekerbank 1954 Türkiye Vakıflar Bankası 1954* İşçi Kredi Bankası 1954 Buğday Bankası 1955 Pamukbank 1956 Raybank 1956 Esnaf Kredi Bankası 1957 Tümsubank 1957 İzmir Halk Sandığı 1957 Sanayi Bankası 1958 Maden Kredi Bankası 1958 Çaybank 1958 Türkiye Birleşik ve Tasarruf Bankası 1959 Türkiye Öğretmenler Bankası 1959* *İşaretliler özel kanunlarla kurulmuştur. Kaynak: Öztin Akgüç, Cumhuriyet Dönemi’nde Bankacılık Alanında Gelişmeler, Ankara, 1975, s. 29-30. 1.5. Planlı Dönem (1960-1980) 25 Türkiye ekonomisinde 1945’te başlayan hızlı büyüme dönemi 1950’lerin sonunda ağır dış borç yükü yanında oluşan yüksek enflasyon ve ortaya çıkan ekonomik durgunlukla birleşince sektörde bir başka kırılma noktası olarak alabileceğimiz 1960’da başlayan ve 1980 yılına kadar sürecek olan planlı ekonomik dönem başlar. Ekonomik faaliyetlerin 5 yıllık kalkınma planı ve yıllık programlara bağlandığı bu dönemde, ithal ikamesi tipi sanayileşme stratejisinin benimsenmesine paralel olarak finansman anlayışı da değişmiştir.47 Bu dönemin önemli özelliği, plan hedeflerine de uygun olarak çok şubeli büyük bankacılığın gelişmesi ve 1970’lerde holdinglerin bankaları ele geçirmesiyle birlikte, holding bankacılığının ve yatırım bankacılığının ortaya çıkmasıdır.48 1960’lı yılların başları, birçok bankanın faaliyetine son verdiği önemli bir dönem olmuştur. Planlı dönem içerisinde 1960-1964 yılları arasında faaliyeti sona eren bankalardan yedi tanesinin durumu diğerlerinden farklılık göstermektedir. Esnaf Kredi Bankası, Sanayi Bankası, Türkiye Birleşik Tasarruf ve Kredi Bankası, Doğubank, Tutum Bankası, Raybank ve Türkiye Kredi Bankası, Bankalar Tasfiye Fonu tarafından planlı ve özel olarak tasfiye edilmiştir. Bu bankaların tasfiyelerinin temel nedenleri kötü yönetilmeleri ve yöneticilerinin bankacılık deneyimine sahip olmayan kişiler olmaları, gerekli iç denetim sistemine sahip olmamaları, muhasebe sistemlerinin yetersizliği, pahalı mevduat toplamaları ve yeterli likiditeye sahip olmamalarıdır. Bu durum ülkemizde yaşanan ilk bankacılık krizidir.49 Planlı dönemde 5’i kalkınma ve 2’si ticaret olmak üzere yedi yeni banka kurulmuştur. 47 İlker Parasız, Para Banka ve Finansal Piyasalar, Ezgi Kitabevi 7. Baskı, Bursa 2000, s. 111 Mehmet Günal, Türk Bankacılık Sektörünün Sorunları ve Geleceği, Ankara Ticaret Odası Yayını, Ankara 2001, s. 12 49 Ali İhsan Karacan, Bankacılık ve Kriz, Tütünbank Yayınları, İstanbul 1996, s. 176 48 26 Tablo 1.10.: 1960 – 1980 Döneminde Kurulan Bankalar ve Kuruluş Tarihleri Bankanın Adı Türü Kuruluş Tarihi Merkezi T.C. Turizm Bankası Sınai Yatırım ve Kredi Bankası Kalkınma 1962 İstanbul Kalkınma 1963 İstanbul Devlet Yatırım Bankası Kalkınma 1964 Ankara Türkiye Maden Bankası Kalkınma 1968 Ankara Devlet Sanayi ve İşçi Yat. B. Kalkınma 1976 - Amerikan - Türk Ticaret 1964 İstanbul Dış Ticaret Bank. Arap – Türk Ticaret 1977 Bankası Kaynak: Namık Aydemir, “Dünden Bugüne Bankacılık”, Yüksek Denetim YDK Dergisi, Yıl: 1, Sayı 3, Ankara 2002, s. 19-21 Amerikan ve İtalyan sermayesinin iştiraki ile dış ticaretin finansmanının sağlanması amacıyla 1964 yılında kurulmuş olan Amerikan-Türk Dış Ticaret Bankası, Cumhuriyet döneminin yabancı sermaye iştiraki ile kurulan ilk bankasıdır. Yapılan sermaye artırımlarında, yabancı ortaklar artırımda bulunmadıklarından bankadaki yabancı sermaye payı giderek azalmış ve banka 1970 yılında Türk Dış Ticaret Bankası (Dışbank) adını almıştır.50 Arap-Türk Bankası, Cumhuriyet döneminde yabancı sermaye çoğunluğu ile kurulan ilk yabancı bankadır. Libya ve Kuveyt sermayesinin katılımı ile yabancı ortaklı banka olarak, artan Arap sermayesini Türkiye’ye çekmek, Avrupa para piyasalarından yararlanmak ve uluslararası bankacılık yapmak amacıyla 1977 yılında kurulmuştur. 7129 sayılı Bankalar Kanunu’nun 38. maddesi ile bankaların, en az % 25 hissesine sahip oldukları iştiraklerine açtıkları kredi üst sınırının kaldırılması, 1970’li yıllardan itibaren 50 Akgüç, Cumhuriyet Döneminde Bankacılık Alanında Gelişmeler, s. 60 27 holding bankacılığının gelişmesine neden olmuştur. Bu durum, o dönemde özel sektör yatırımlarını hızlandıracağı düşüncesiyle devlet tarafından teşvik edilmiştir. 1960 yılı sonunda 59 olan banka sayısı 1980 yılı sonunda T.C. Merkez Bankası dahil 44'e düşmüştür. Banka sayısındaki bu azalışa karşın şube sayısında hızlı bir artış olmuştur. Banka şube sayısı 1960'a göre 1980 yılında % 235 artmıştır.51 Tablo 1.11.: Planlı Dönemde Türkiye’de Mevduat ve Kredi (Milyon T.L) Yıllar Mevduat Kredi 1960 7.865 9.640 1961 8.541 8.366 1962 9.691 10.399 1963 10.775 11.984 1964 12.310 13.539 1965 15.202 16.242 1966 19.989 20.401 1967 21.716 23.695 1968 26.962 27.940 1969 31.890 33.714 1970 38.063 37.543 1971 51.576 43.565 1972 70.873 56.717 1973 84.629 75.997 1974 102.593 97.054 1975 148.749 140.311 1976 193.785 186.169 1977 243.537 232.816 1978 322.916 296.104 1979 432.000 446.000 Kaynak: Memduh Yasa, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ekonomisi:1923-1978, Akbank Kültür Yayınları, İstanbul 1980, s.473-478 Bu dönemde bankacılık sektörüne küçük ve çok sayıdaki banka yerine büyük ve az sayıda banka hakim olmuştur. Faaliyetlerine son verilen küçük bankalar sistemden 51 Akgüç, 100 Soruda Türkiye’de Bankacılık, s.63 28 tasfiye edilmiş ya da diğer bankalarla birleşmeleri teşvik edilmiştir. Çoğu bankanın kuruluşu da (1980’lerin ve 1990’ların aksine) sektörde karlılığın bulunmasıyla ilgili değil, bölgesel girişimcilerin finansman ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelikti. Planlı Dönemde bankacılık sektörü önemli ölçüde kamunun kontrolü ve etkisi altında kalmıştır. Mevduat ve kredilere uygulanacak faiz, banka komisyon oranları ve kredi limitleri izlenen ithal ikamesi politikası doğrultusunda belirlenmiş; bankaların temel işlevi kalkınma planlarında yer alan yatırımların finansmanının sağlanması olarak tanımlanmıştır. Aynı dönemde; dünyada da yaygın olan holding bankacılığı, o dönemde özel sektör yatırımlarını hızlandıracağı düşüncesiyle devlet tarafından teşvik edilmiştir.52 Tablo 1.12.: Planlı Dönemde Bankacılık Sektörünün Gelişimi 1961 1970 1979 Banka Sayısı (Adet) 52 46 43 Şube Sayısı (Adet) 1.716 3.194 5.748 Personel Sayısı (Adet) 32.055 65.968 122.489 Toplam Krediler / Toplam 43.6 53.7 51.1 Aktifler (%) Kaynak: 50. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye’de Bankacılık Sistemi ‘’1958-2007’’ Türkiye Bankalar Birliği Yayın No: 262, İstanbul, Kasım 2008, s. 176 Türkiye Bankacılık Sistemi’nde uzun yıllar devam edecek olan negatif reel faiz uygulaması bu dönemin ürünüdür. Ayrıca bu dönemde ekonomik yapıdan kaynaklanan sorunlar ve özellikle de yüksek enflasyon, tasarruf sahiplerinin reel kayıplara uğramasına bu nedenle bankacılık sisteminin dışına taşınarak verimsiz alanlara yönelmesine neden olmuştur. 1.6. Serbestleşme ve Dışa Açılma Dönemi (1981-2001) Bu bölümü de şu 2 ayrı bölümde inceleyebiliriz; serbestleşme dönemi (1981-1993), krizler dönemi (1994-2001). 52 Yılmaz, 1930-1946 Döneminde Türk Bankacılık Tarihi, s. 12 29 1.6.1. Serbestleşme Dönemi (1981-1993) 24 Ocak 1980 tarihinde geçmişte uygulanan ithal ikamesine yönelik korumacı politikalar terk edilerek, piyasa ekonomisine dayalı, dışa açık liberal bir iktisat politikası yürürlüğe konulmuştur.53 Bu politika çerçevesinde aşağıdaki kararlar bu yeni dönemde uygulanmıştır: - Mevduat ve kredi faiz oranlarının serbestleştirilmesi (1980), - Zorunlu karşılık ve disponibilite yükümlülüklerinin azaltılması (1983), - Yabancı bankaların Türkiye’de faaliyet göstermeleri için uygun bir ortamın hazırlanması, - Ticari banka kuruluşunun kolaylaştırılması sağlanarak rekabetin teşvik edilmesi ve etkinliğin sağlanması, - Türk bankacılığının dışa açılması ve teknolojik altyapının güçlendirilmesi (otomasyonun artması, vb.), - Yeni finansal ürünlerin kullanımına izin verilmesi (tüketici kredisi, kredi kartı vb.), - Döviz işlemlerine getirilen kısıtlamaların 1983’te kaldırılması, - Finansal piyasalardan elde edilen gelirlerin üzerindeki vergilerin kademeli olarak azaltılması, - Menkul kıymet piyasalarının oluşturulması (1986’da İstanbul Menkul Kıymet Piyasalarının kurulması, 1987’de TC Merkez Bankası’nın açık piyasa işlemlerine başlaması, 1988’de döviz efektif piyasasının kurulması ve 1989’da altın piyasalarının kurulması) olarak sayılabilir. Bu kararlarla ilan edilen yeni sanayileşme stratejisi için yeni bir bankacılığa gerek duyulmaktadır. Önceki dönemlerin ithal ikameci iktisat politikalarıyla uyumlu bir bankacılık yerine ihracata yönelik sanayileşme modelinin gereksinim duyduğu serbest 53 50. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye’de Bankacılık Sistemi 1958–2007, s. 14 30 piyasa ekonomisi koşulları içerisinde fon yaratıp yönetebilecek, dış ticaretin gerektirdiği bilgi ve donanıma sahip bir bankacılık modelinin yaratılması gerekiyordu. Modelin uygulanabilmesinin birkaç yıllık uygulama sürecinde mevcut bankalar kanunu düzenlemeleriyle mümkün olamayacağı anlaşılınca 1985 yılında yeni bir bankalar kanunu yürürlüğe sokularak sektör yeni baştan yapılandırılmıştır. Bu amaçla öncelikle döviz kuru rejimi ile başlayan düzenlemeleri takiben finansal piyasaları yeniden düzenlemeye yönelik olarak bazı adımlar atılmıştır.54 1982 yılında Sermaye Piyasası Kanunu ile sermaye piyasalarının işleyişi için altyapı oluşturulmuştur. 1985 yılında TBS’ni yeniden düzenleyen 3182 sayılı yeni Bankalar Kanunu ile yapılan temel düzenlemelerden TBS’nin köklü değişimini sağlayacak ana başlıkları saymak gerekirse ; - Denetim ve gözetim sisteminde uluslararası standartların sisteme konulması, - Bankacılık muhasebesi sisteminin yeniden düzenlenmesi, - Bankalara döviz pozisyonu tutma ve döviz işlemleri yapma yetkisinin verilmesi, - Kredi karşılıkları sisteminin yeni kurallara bağlanmasıdır. En kritik düzenleme ise 1989 yılında sermaye hareketlerini serbest bırakan düzenlemenin yapılmasıdır. Buna ek olarak faiz ve komisyonlar üzerindeki devletin belirleyiciliğine son verilmesi, sisteme yeni yerli ve yabancı bankaların girmesine izin verilmesi ile sektörde çok uzun yıllardır sadece mevduat üzerinden yürüyen rekabet farklı boyutlara taşınmıştır. 54 A.e., ss. 12-13 31 Ekonomideki hızlı genişleme ve buna paralel olarak yapılan yeni düzenlemeler TBS’nin daha önce müşterilerine sunmadığı bir çok ürün ve hizmetin verilebilmesine olanak sağlamıştır. Bankacılık sistemi tüketici kredisi, kredi kartı, leasing, faktoring, türev işlemler gibi çok geniş bir müşteri tabanına hitap eden ürünler ile karşılaşmış teknolojik altyapısını ve insan kaynağı yapısını hızla bu yeni duruma adapte etmek için önemli yatırımlar yapmıştır. 1980 öncesinin mevduat ve kredi sarmalı içinde sınırlı hareket olanağı bulunan TBS uluslararası bankacılık işlemlerine ve yeni ürünlere çok çabuk uyum göstermiştir. Döviz piyasalarının kuruluşu üzerinden 1 yıl geçmeden özellikle dış ticaret finansmanı yapan bankaların müşterilerine swap, forward, futures, options gibi türev ürünleri yanında leasing ve faktoring gibi alternatif finansman yöntemlerini de sundukları görülmüştür. TBS, yasal altyapısından teknik altyapısına, personel yapısına kadar tamamen yeni bir sürece girmiştir. Yeni bankalar kanunu ile ilk defa TBS’ne uluslararası standartlar ve bu standartlara uygunluk denetimi getirilmiştir. Sektöre girişlerin serbest bırakılması ile birlikte bu dönemde varolan bankaların bir kısmının sermaye yapıları değişmiş bunun yanında yabancı sermayeli bankalar ya şube açarak ya da yeni banka kurarak TBS’ne girmişlerdir. 1980-1990 yılları arasında bu şekilde sisteme giren banka sayısı 26 olmuştur. 1994’te yaşanacak finansal krizle sonuçlanacak bu dönemin önemli gelişmeleri arasına sermaye hareketlerinin serbest bırakılması ile yurtdışından sağlanan fonların hızla yükselen kamu borç stoğunun finansmanı için Devlet İç Borçlanma Senetlerine yönelmesi ve bankaların bu fonların temini suretiyle denetimsiz yüksek açık pozisyon riski taşımalarını da koymak gerekir. Kamunun, bankaların özellikle yurtdışından sağladıkları fonlara yüksek faizlerle talepte bulunması ile yaratılan yüksek karlılıklar, TBS’nin finansal aracılık işlevini yerine 32 getirirken ölçülüp değerlendirilmesi gereken etkinlik ve verimliliğin sektörde hiç gündeme gelmemesine neden olmuştur.55 Bu dönemde yukarıda bahsettiğimiz gibi faizlerin serbest bırakılması ve rekabet ortamı, bankaların faizlerini birdenbire yükseltmelerine neden olmuştur. Bu yükselmeye rağmen bankalar geçmişten gelen alışkanlıklarını terk etmeyerek, aralarındaki centilmenlik anlaşması gereği enflasyon oranının yüzde 100'ler düzeyinde seyrettiği bir dönemde bile mevduata yüzde 33 gibi çok düşük oranda faiz vermekte ısrar etmişlerdir. Ancak faiz oranları enflasyonun altında seyrettiğinden, bankalar mevduat toplamada zorlanmış ve kredi verirken geri dönüşü kesin olan kurumları tercih etmişlerdir. Kredi ihtiyacı olan kolaylıkla kredi alamaz hale gelirken, parası olan için de banka faizleri cazip olmaktan çıkmıştır. Tüm bu gelişmeler kredi ihtiyacı duyanları ve mevduat sahiplerini banka dışı kurumlara, yani bankerlere yönlendirmiştir. Dönemin otoriteleri de; Türk mali sisteminde bankaların direncini kırmak ve sistemde faiz rekabetini oluşturmak üzere bankalara karşı bankerleri kullanma eğilimine girmişlerdir. Verilen kredilerin tahsilatın da sorun yaşamaya başlayan bankerlik sisteminde, toplanan paraların faiz ödemeleri de aksamaya başlamıştı. Eylül 1981'de bankerlerin mevduat toplamasının yasaklanması nedeniyle dört ayda 250 banker iflas etmiştir.56 Bu durum doğal olarak bankacılık sistemini de etkilemiştir. Yaşanan bu kriz, altı milli bankanın faaliyetine son vermesine yol açmıştır. 1983 yılında İstanbul Bankası, Hisarbank ve Ortadoğu İktisat Bankası (ODIBANK)’ın yönetimleri devralınmış ve 1983 yılı sonunda da Ziraat Bankası'na devredilmiştir. Ayrıca, aynı yıl İşçi Kredi Bankası'nın faaliyetine 55 Oğuz Vecdi Öncü, Yeniden Yapılandırma Sürecinin Ticari Bankacılıkta Verimlilik Ve Etkinlik Üzerindeki Etkisinin Temel Bankacılık İlkeleri Çerçevesinde Analizi, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü Bankacılık Anabilim Dalı Doktora Tezi, İstanbul 2011, s. 36 56 Şeçil Uyar, Bankacılık Krizleri, Ankara 2003, s.102 33 son verilmiştir. 1984 yılında ise İstanbul Emniyet Sandığı Ziraat Bankası'na devredilmiş ve Türkiye Bağcılar Bankası'nın faaliyetine de son verilmiştir.57 Yine bu dönemde; bankacılık sisteminin aktif büyüklüğünde önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bankacılık sektörünün toplam aktif büyüklüğü 1980 yılında 20,8 milyar dolardan 1990 yılında 58,2 milyar dolara yükselmiştir. Ayrıca bu dönemde ülkemizdeki banka sayısı önemli ölçüde artış göstermiştir. Tablo 1.13.’de 1980 ve 1990 yıllarında ülkemizdeki banka sayısının gelişimi sunulmaktadır.58 Tablo 1.13.: 1980 ve 1990 Yıllarında Türk Bankacılık Sektöründeki Banka Sayısı 1980 1990 31 54 Ticari Bankalar Kamu 8 7 Özel 19 25 Yabancı 4 22 6 10 Kalkınma ve Yatırım Bankaları Kamu 4 3 Özel 2 4 Yabancı 3 37 64 Toplam Kaynak: BDDK, Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı Gelişme Raporu, Kasım 2002, s. 1 Bu dönemde dışa açılmaya paralel olarak da Türk Bankacılık Sistemi, ülkemizde şube açan yabancı bankaların hizmet alanında yoğun rekabetiyle karşılaşmıştır. 57 Ali İhsan Karacan, Bankacılık ve Kriz, Creative Yayıncılık, İstanbul 1997, s. 177 Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı Gelişme Raporu, BDDK Yayını, Kasım 2002, s. 1 58 34 Tablo 1.14.: 1980 – 1993 Döneminde Kurulan Bankalar Kuruluş Tarihi Bankanın Adı Özel sermayeli milli ticaret bankaları Merkezi 1985 Adabank İstanbul 1992 Alternatifbank İstanbul 1992 Bank Ekspres İstanbul 1987 Finansbank 1985 Koçbank İstanbul 1988 Marmara Bankası İstanbul 1992 Tasarruf Kredi Bankası 1986 Tekstil Bankası 1992 Toprakbank 1991 Türk Boston Bank 1984 İmpexbank "Türkiye İthalat ve İhracat Bankası" 1992 T. Konut End.ve Ticaret Bankası "Kentbank" İstanbul 1988 TYT Bank (Faaliyeti 11.04.1994 gün ve 94/5456 sayılı BKK ile durdurulmuştur) İstanbul İstanbul İstanbul İstanbul İstanbul İstanbul İstanbul Diğer Ticaret Bankaları 1991 Bank Indosuez Türk 1985 BNP-Ak Dresner Bank 1988 Birleşik Körfez Bankası 1991 Chemical Bank 1990 Midland Bank İstanbul İstanbul İstanbul İstanbul İstanbul 35 İstanbul 1991 Turkish Bank 1985 Türk Sahura Bank İstanbul 1992 Bank of Bahrain and Kuwait A.Ş. İstanbul Kalkınma ve Yatırım Bankaları 1990 Avrupa Türk Yatırım Bankası "Euroturk Bank" İstanbul 1989 Birleşik Yatırım Bank 1992 Park Yatırım Bank 1992 Tat Yatırım Bank İstanbul 1989 Tekfenbank İstanbul 1988 Türk Merchant Bank İstanbul 1987 Yatırım Bank İstanbul 1987 Türk Eximbank T. İhracat ve Kredi Bankası "Kamu Sermayeli" Ankara İstanbul İstanbul Türkiye'de şube açan yabancı bankalar İstanbul 1982 Bank Metal 1981 Cıtı bank N.A. 1983 Habib Bank 1989 Kıbrıs Kredi Bankası 1985 Saudi American Bank 1990 Societe Generale SA. İstanbul 1984 The Chase Manhatten Bank N.A. İstanbul İstanbul İstanbul İstanbul İstanbul 36 1986 Westdeutsche Landesbank İstanbul 1988 Credit Lyonnais İstanbul Kaynak: Aydemir, “Dünden Bugüne Bankacılık”, s. 19-21 1.6.2. Krizler dönemi (1994-2001) 1.6.2.1. 1994 Krizi Bankacılık krizi, finansal sistemde güvenin kaybolması sonucunda tasarruf sahiplerinin mevduatlarını geri çekmek için bankalara hücum etmeleri durumudur. Banka hücumlarına sistemdeki problemlerinden daha çok sonuçları neden olmaktadır.59 Finansal sıkıntının tam anlamıyla sistemik bir bankacılık krizine dönüşmesi için aşağıdaki koşulların en az bir tanesinin gerçekleşmesi gerekmektedir.60 - Bankacılık sisteminde, toplam varlıklar içinde geri dönmeyen kredilerin %10’u geçmesi, - Bankaları kurtarma operasyonunun maliyetinin GSYİH’nın en az %2’si olması, - Bankacılık sektöründeki problemlerin bankaların büyük ölçekli devletleştirilmesi sonucunda ortaya çıkması, - Geniş hacimli banka hücumlarının ortaya çıkması veya krize karşı mevduatların dondurulması, uzatılmış banka tahvilleri yada mevduat sigortası sisteminin yasallaştırılması gibi acil önlemlerin gündeme gelmesidir. Bunun yanında bankacılık krizlerine hız veren başlıca makroekonomik istikrarsızlık göstergeleri; ekonomik büyüme, enflasyon, cari işlemler dengesi, döviz kuru ve faiz oranındaki değişmeler, varlık fiyatlarında ve banka ödünçlerinde aşırı artışlar ve kamu finansman dengesidir. 59 İnternational Monetary Fund World Economic Outlook, Mayıs 1998, s.76 Aslı Demirgüç Kunt ve Enrica Detragiache, The Determinants of Banking Crises in Developing And Developed Countries, IMF Staff Paper Vol. 45, No.1, 1998, ss. 90-91 60 37 1980 yılından sonra rekabete dayalı serbest piyasa modeli politikasına paralel olarak sanayileşmenin özel sektör tarafından gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir. Özel sektörün sermaye birikiminin sınırlı olması ve kaynak ihtiyacını ancak bankacılık kesiminden sağlayabilecek olması ise bankacılık sisteminin önemini önemli ölçüde artırmıştır. 1990 yılına gelindiğinde TCMB, ilk defa bir para programını uygulamaya koymuştur. Bu parasal programı temel alarak, TCMB’nin iç yükümlülüklerinin ve aktif kalemlerinin içinde yer alan Hazine’ye verdiği avansların, denetim altına alınmasını ve bunun yanısıra da banka’nın bilanço büyüklüğünün de kontrol edilmesini amaçlamıştır.61 Döviz işlemlerinde ve sermaye hareketlerinde serbestleşmeye gidilmesi sonucu yurtdışından borçlanma ile sağlanan fonlar bankalar için mevduat yanında önemi artan bir kaynak haline gelmiştir. Ayrıca, 1990’lı yılların bu döneminde, döviz tevdiat hesaplarında toplanan mevduatın, toplam mevduata oranının büyük ölçüde arttığı gözlemlenmiştir. Bu artışın en önemli nedeni, yaşanan ‘’sürekli yüksek-enflasyon’’ ortamının bir sonucu olarak ortaya çıkan, “yerli paranın yabancı paralarla ikamesi” olgusu olmuştur. Ekonomik kriz dönemlerinde döviz tevdiat hesaplarının toplam mevduatlar içindeki oranı artmıştır. Günümüzde yaşanan ekonomik istikrar neticesinde bu oran %37’lere kadar düşmüştür. Aynı zamanda bu süreçte mevduat ve kredi faiz oranlarının belirlenmesi serbest bırakılmış, bunun sonucunda faizler yükselişe geçmiş ve faiz oranlarında dalgalanma başlamıştır. 61 İlker Parasız, Tükiye Ekonomisi, ss. 304-307 38 Tablo 1.15.: Döviz Tevdiat Hesaplarının Gelişimi (1991-1994) Yıllar: 1991 1992 1993 DTH/TM: %32 %37 %40 1994 %53 Kaynak: 40. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türk Bankacılık Sistemi “1958-97”; TBB Yayını’ndan yararlanılarak düzenlenmiştir. Aynı yıllarda artan kamu harcamalarına bağlı olarak bütçe açıkları artmış ve yerli paradan yabancı paraya hızlı bir geçiş süreci yaşanmıştır. Bu olumsuz gelişmelere bir de Ağustos 1990’da başlayan I.Körfez krizi eklenmiştir. Bu faktörlerin etkisiyle Türkiye’de mali sektör likidite krizine girmiştir. 1991 yılının ilk üç aylık döneminde Körfez Krizi finansal piyasaları olumsuz yönde etkilemiştir. Bankalardan hem döviz hem de Türk Lirası mevduatları çekilmeye başlamıştır. Krizin başından Mart ayına kadar ki kısa süre içerisinde bankalardan 2.5 milyar dolar tutarında döviz ve 2.5 milyar dolarlık TL mevduatları çekilmiştir. Halkın döviz talebini karşılayabilmek için Merkez Bankası büyük miktarda dövizi Türkiye’ye getirmek zorunda kalmıştır. Bu hamleyle TCMB, bu dönemde bankaların ihtiyaç duyduğu gerekli likiditeyi sağlamış ve kriz bu şekilde az zararla atlatılmıştır.62 Enflasyon 1990 ortasında % 44’lere gerilemişken 1991 sonunda % 60’lara yükselmiş olup, büyüme 1990’da % 9’u geçmişken, 1991’de sıfıra inmiştir.63 Kamu’nun iç borçlanma ihtiyacının faizler üzerindeki baskısı dolayısıyla, iç faizlerle dış faizler arasındaki fark açılmış, bankalar, yurtdışından düşük faizlerle kaynak sağlamış ve devlet iç borçlanma senetlerine yatırım yapmaya başlamıştır.64 1993 sonlarında mali piyasalarda istikrarsızlık artmış ve döviz kurlarında aşırı dalgalanmalar görülmeye başlanmıştır. 27 Ocak 1994 tarihinde Merkez Bankası TL’yi dolar karşısında % 13,6 oranında devalüe etmiştir.65 62 A.e., s. 308 Uyar, Bankacılık Krizleri, s. 107 64 Halil Seyidoğlu, “Uluslararası Mali Krizler, IMF Politikaları, Az Gelişmiş Ülkeler, Türkiye ve Dönüşüm Ekonomileri”, Doğus Üniversitesi Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 2, İstanbul 2003, s. 147 65 Erdinç Tokgöz, Türkiye’nin İktisadi Gelişme Tarihi 1914-1999, Ankara 1999, s. 32 63 39 Mali piyasalardaki istikrarsızlığın artmasıyla birlikte faizlerdeki yükseliş ve bunun yanında Türkiye’de kamu kesimi açığının milli gelire oranının devamlı artan bir seyir izlemesi ve bunun finansmanında kullanılan yöntemler, 1993 yılının sonlarına gelindiğinde ekonomideki kırılganlığın artmasına neden olurken, mali sistem üzerindeki baskıyı da yükseltmiştir. Faiz oranları üzerindeki baskının da giderek arttığı bu dönemde, politika uygulayıcıları teknik bir hata yapmış ve nominal faiz oranlarını arttırmaları gerekirken tam tersi bir uygulamaya gitmişlerdir. Hazine ihaleleri iptal edilmek suretiyle veya düşük faiz oranlarından çok sınırlı bir borçlanma içerisinde kalınarak kamu açıklarının maddi değerleri belirlenmiştir. 1993 yılının sonlarına doğru, Tahkim Yasası ve Ek Bütçe yoluyla Hazine’nin Merkez Bankası’ndan borçlanabilmesi için yeni imkanlar yaratılması ve dış borç olanaklarının kullanılması amaçlanmıştır. Hükümet bu yasayla faiz oranlarını da aşağıya çekmeyi amaçlamıştır. Hükümetin kamu menkul kıymet ihalelerini iptale yönelmesi ve hazinenin finansman ihtiyacı için Merkez Bankası kaynaklarına başvurma tercihi, kamu menkul kıymetler talebinin düşmesine ve 1994 başında bu piyasanın fiilen ortadan kalkmasına neden olmuştur. Görüldüğü gibi Tahkim Yasası ve Ek Bütçe uygulamasıyla iç borçlanma ihalelerinin önemli bir bölümünün iptal edilmesi mümkün kılınmıştır. Ancak bu durum bir süre sonra Hazine’nin iç piyasalardan borçlanamaması şekline dönüşmüştür. Bu durumda hazinenin finansman yönünden Merkez Bankası kısa vadeli avansları dışında alternatifi kalmamıştır. Bu arada bir hata daha yapılmış, kamu menkul kıymetlerinden elde edilecek gelirlere “stopaj-kesintisi” de getirilmiştir. Likidite fazlasının döviz piyasasına akması döviz kurlarında hızlı bir artışa yol açmıştır.66 Hükümetin yanlış politikaları yüzünden bu dönemde hazine bonosu reel getirileri, 1994 yılı başlarına doğru eksi değerler almış, sık sık ihale iptalleri piyasalarda tedirginlik 66 Karacan, Bankacılık ve Kriz, s. 169 40 yaratmıştır.67 Nisan 1994’de dolar’ın TL karşısındaki değeri yılbaşına göre % 53 daha artmıştır. Bu olaylar bankacılık sisteminin toplam varlıklarını ciddi bir boyutta azaltmış, bankaların aktif ve pasifi değişikliklere uğramıştır. Bütçe açıkları, ithalat artışı nedeniyle döviz çıktısının artması, ağır dış borç ödeme koşulları nedeniyle bozulan dış denge, hazinenin düşük faiz oranlarıyla borçlanma talebine piyasalardan yeterince cevap alamaması ve Merkez Bankası kaynaklarına yönelmesi nedeniyle uluslararası derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin kredi notunun indirileceğine dair açıklamaları TL’ından kaçışı da hızlandırmıştır. Bu kaçışta kamu kağıtlarının faiz geliri ile repo kazançlarının vergilendirilmesinin de etkisi olmuştur. Ayrıca Merkez Bankasının avans ve kredi işlemlerine uyguladığı faiz oranları, bankalararası para piyasasında faizleri yükseltmiştir. Kamu iç borçlanma faiz oranları % 200’ü aştığı halde dövize olan talep önlenememiştir. Merkez Bankasının duruma zamanında ve gerekli ölçüde müdahale edecek kadar rezervi olmaması da krizin önüne geçilememesine neden teşkil etmiştir. Bu süreçte, 1994 yılının başında Türkiye’nin kredi notunun düşürülmesi dış borçlanma olanağını büyük ölçüde kısıtlamıştır. Bu gelişmelere paralel olarak gecelik faizler 5 Nisan öncesinde, yüzde 1000’ler seviyesine çıkmıştır. Bunlara ilaveten sermaye çıkışları, bankaların pozisyon kapatmaya yönelik çabaları ve spekülatif beklentiler de kurlar üzerindeki baskının artmasına neden olmuştur. Merkez Bankası rezervlerindeki yaklaşık 3,2 milyar dolarlık azalmaya rağmen döviz talebinin önüne geçilememiştir. 67 Parasız, Para, Banka ve Finansal Piyasalar Teori ve Politika, s. 444 41 Kriz kısa sürede ekonomideki diğer sektörlere yansımıştır. Develüasyonla birlikte banka bilançolarında açık pozisyonlar oluşmuş, finans sektörünün açık pozisyonunu kapatabilmek amacıyla dövize talep, döviz kurlarındaki artışı daha da hızlandırmıştır. Bozulan dengeleri yeniden sağlayabilmek için ‘5 Nisan Kararları’ adında bir istikrar paketi devreye sokulmuş, bu kararla birlikte; - Döviz kurları serbest bırakılmış, Merkez Bankası'na üçer aylık dönemler itibariyle zorunlu döviz-efektif devir ve satışları en yüksek olan on bankanın Bankalar Arası Döviz Piyasası'nda (Döviz Interbank) saat 15:00'deki döviz satış kurları esas alınarak günlük kurlar belirlenmeye başlanmıştır.68 5 Nisan kararlarıyla getirilen diğer önlemler aşağıda sıralanmıştır:69 - Tasarruf mevduatı sigorta tavanı genişletildi. Bu da banka paniğini önlemede yetersiz kalınca bütün tasarruf mevduatlarına sınırsız devlet garantisi getirilmiştir. - Kamu harcamaları ve yatırımları düşürülmüştür. - Ücret, maaş ve taban fiyatlarına sınırlama getirilmiştir. - Bir defaya mahsus özel vergi çıkarılmıştır. - Özelleştirmeye ağırlık verilmesi planlanmıştır. - Disponibilite ve mevduat munzam karşılığı oranları yeniden düzenlenmiştir. - Hazine’nin, TCMB’den çekebileceği avans oranın zamanla düşürülmesi kararlaştırılmıştır. - Hazinenin avans kullanma yetkisi % 15’ten % 20’ye çıkmıştır. - Üç aylık dönem sonunda % 50 net faiz getiren süper hazine bonoları çıkarılmıştır. 68 69 Asomedya, Ankara 2001, ss. 8-9 Asomedya, s.9 42 5 Nisan kararlarıyla enflasyonu aşağı çekmek, TL’yi yeniden istikrara kavuşturmak, ihracatı arttırmak, ekonomik ve sosyal kalkınmayı dengeli bir şekilde sürdürmek ve kamu açıklarını azaltmak hedeflenmiştir.70 ‘’5 Nisan Kararları” durumu biraz hafifletebilmiştir. Bu kararlar doğrultusunda; yılbaşında 15.000 TL seviyesinde olan dolar kuru, 5 Nisan’da 23.032 TL’ye, 6 Nisan’da 31.989 TL’ye ve 7 Nisan’da da 39.853 TL’ye yükseltilmiştir.71 Mevduat sigortası üst sınırı 50 milyon TL’den, 100 milyon TL’ye, bir süre sonra da 100 milyon TL’den de 150 milyon TL’ye çıkarılmıştır. 5 Nisan Kararları’nın ardından Merkez Bankası TL faizlerini indirince bazı bankalar panik içinde dövize yönelmişlerdir. Bu yüzden açık pozisyon oranı yüksek olan, borçlarının vadesiyle aktiflerinin vadesini ayarlayamayan bünyeleri oldukça zayıflayan TYT Bank, Marmara Bank ve Impexbank’a el konulmuş ve tasfiye edilmiştir. Yani iflas etmişlerdir. Krizden İMKB de etkilenmiş, toparlanabilmesi uzun zaman almıştır.72 Reel sektörde birçok firma işçi çıkarmıştır. Tablo 1.16.: 94 Krizi Döneminde Bankacılık İşlemleri Yapma Yetkisi Kaldırılan Bankalar (1993 Yılı Sonu İtibariyle) (Milyar TL) Banka Marmara Impeks TYT Toplam Şube Sayısı 11 8 11 30 Personel Sayısı 504 343 376 1223 Öz kaynak 450,0 48,6 468,8 1357,4 Nakdi 3676,4 3092,7 2179,8 8948,9 Gayri Nakdi 3272,2 4994,4 4769,2 13035,9 Toplam Mevduat 12870,1 15076,0 3384,5 31330,6 Tasarruf Mevduatı 56,1 8,6 868,0 932,7 Net Kar 70,3 105,7 57,8 233,3 Kaynak: Yıldırım Beyazıt Önal, Hatice Gereklioğlu Düzakın, Meltem Akyüz, Türkiye’de Mevduat Sigorta Sisteminin Gelişimi ve Bankaların Risk Değerlendirilmesini de İçeren Aktif Bir Mevduat Sigortası Model Önerisi, Türkiye Bankalar Birliği Yayınları, İstanbul 1996, s. 59 70 Vahit Erdem, ‘’Türkiye’de ekonomik krizler’’, Yeni Türkiye Dergisi Ekonomik Kriz Özel Sayısı, Cilt:1 Sayı:41, 2001, s. 15 71 Günal, Türk Bankacılık Sektörünün Sorunları ve Geleceği, s. 64 72 Asomedya, 2001, s.9 43 Tablo 1.17.: Faaliyeti Durdurulan Bankalara Ait Büyüklükler (Bankacılık Sisteminden Aldıkları Paylara Göre) (1993 Yıl Sonu İtibariyle – Milyar TL) Banka Marmara Impeks TYT Toplam Şube Sayısı 0,18 0,12 0,18 0,48 Personel Sayısı 0,33 0,23 0,25 0,81 Özkaynak Nakdi 0,65 0,63 0,67 1,95 0,85 0,71 0,54 2,10 Gayri Nakdi 0,62 0,96 0,92 2,50 Toplam Mevduat 2,36 2,77 0,62 5,75 Tasarruf Mevduatı 0,045 0,007 0,700 0,752 Net Kar 0,25 0,37 0,20 0,83 Kaynak: Önal, Düzakın, Akyüz, Türkiye’de Mevduat Sigorta Sisteminin Gelişimi ve Bankaların Risk Değerlendirilmesini de İçeren Aktif Bir Mevduat Sigortası Model Önerisi, s. 59 1994 yılında bankacılık sisteminin toplam aktifleri 68.6 milyar dolardan 51.6 milyar dolara, özkaynakları ise 6.6 milyar dolardan 4.3 milyar dolara gerilemiştir. Kriz, ancak Mayıs 1995’te mevduat sigortasının % 100’e çıkartılması ve bu sayede güven bunalımının sonlandırılması sonucu önlenebilmiştir. Tasarruf mevduatlarına getirilen bu % 100 garanti, bankacılık sistemindeki sorunları sadece belli bir süre için dondurmaya yaramıştır. Sınırsız devlet garantisi altında küçük ve orta ölçekli birçok banka, kaldıramayacakları kadar yüksek faizlerle döviz ve TL toplamaya başlamıştır. Bu durum, bankacılık sistemi açısından pasif yükümlülüğünün devlete, aktifin kullanımının sahip ve yöneticilere bırakıldığı ya da bir başka açıdan zararın kollektif, karın bireysel olduğu bir sistem yaratmıştır ki bunun olumsuz sonuçları ileriki tarihlerde yaşanmıştır.73 5 Nisan kararları kısa vadeli çözümler sağlamış, yapısal olarak hiçbir ciddi değişim getirmemiştir. Kriz derinleşmiş, artan güvensizlik ortamı bankalar üzerinde büyük bir baskı oluşturmuştur. Merkez Bankası rezervlerini ucuz döviz satarak erittiğinden krizi kontrol etmesi zorlaşmıştır.74 Bu dönemde biriken sorunlar 2000 ve 2001 krizlerine zemin hazırlamıştır. 1994’ten itibaren tekrar eski politikalara dönülmüş ve 1994 73 74 Karacan, Bankacılık ve Kriz Erdem, ‘’Türkiye’de Ekonomik Krizler’’, s. 15 44 yılındaki göstergelerin neredeyse hepsi 1994 öncesine dönmüştür ve akıllara ‘Yeni bir kriz olacak mı?’ sorusu gelmiştir.75 Bu kriz sürecinde 5 Nisan kararları dışında Merkez Bankası ve bankacılık kesimi ile ilgili olarak alınan tedbirleri şu şekilde özetlemek mümkündür:76 - Merkez Bankası para politikasını ekonomideki ücret, fiyat ve döviz kuru için öngörülen hedeflere uyumlu bir şekilde yürütecek ve parasal büyüklükler üzerindeki kontrolünü arttıracak, Merkez Bankası daha özerk bir yapıya kavuşturulacak, bunun için hazine ve diğer kamu kuruluşlarının Merkez Bankası üzerinden kredi kullanımlarına sınırlama getirilecektir. Sermaye piyasaları ile ilgili olarak yeni bir finansal araç olarak gayri menkul yatırım fonları ve gayrimenkul yatırım ortaklıklarını düzenleyici tedbirler çıkarılmıştır. 1.6.2.2. Kasım 2000 ve Şubat 2001 Krizleri 1995 yılından sonra ekonomide hızlı bir toparlanma süreci yaşanmış ve bu durum, tüm sektörleri olduğu gibi bankacılık sektörünü de olumlu yönde etkilemiştir. 1996 yılında sektör, dolar cinsinden % 21.7 büyümüş ve toplam aktifleri 83.3 milyar dolar olmuştur.77 Ancak, 1996-1998 döneminde, kısa süreli hükümetlerin iktidarları ve ekonomik belirsizlik sektörü olumsuz etkilemiş, alınamayan yapısal önlemler ve azaltılamayan kamu açıkları, açıkların tahvil ihracı ile bankalarca finansmanını ve bankaların açık pozisyonlarında artışı meydana getirmiştir.78 1996 yılında 2.5 milyar dolar olan açık pozisyon durumu, takip eden yıllarda katlanarak artmış, 2000 yılında 17.3 milyar dolar seviyesine yükselmiştir. 75 Asomedya, 2001, s. 9 Eroğlu ve Albeni, 2003, s.179 77 Uyar, Bankacılık Krizleri, s.111 78 Günal, Türk Bankacılık Sektörünün Sorunları ve Geleceği, s. 15 76 45 Tablo 1.18.: Bankacılık Sektörü Açık Pozisyonu (1994-2001) (milyar $) Yıllar: Net Pozisyon: 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 -0.8 -3.1 -2.5 -4.9 -8.3 -13.2 -17.3 -10.8 -5.3 -7.2 Kaynak: TBB, düzenlenmiştir. Bankalarımız 1997, 1998, 2000 sayılarından yararlanılarak 1997 yılında yaşanan Asya Krizi, bankacılık sektörünü ciddi anlamda etkilememiştir. 1997'de Tayland'da başlayan ve Asya'ya yayılan krizde Asya ülkeleri devalüasyon yaparak rekabet avantajıyla ihracatlarını arttırmışlardır. Bu durum, Asya Krizi’nin Türkiye'ye doğrudan etkisidir. Asya Krizi’nin dolaylı etkisi ise kendi ihracatlarını arttırırken özellikle rakip ülkelerin ihracatlarını daraltmalarıdır. Bu dönemdeki dünya büyüme hızındaki düşme de ülkelerin dış ticaret hacminde daralmaya yol açmıştır. Krizin yükselen piyasalarda yarattığı tedirginlik Türkiye'nin uluslararası piyasalardan borçlanma maliyetini arttırmış ve vadelerin kısalmasına sebep olmuştur. Asya Kriziyle birlikte yabancı yatırımcılar Türkiye’den çekilmiştir, fakat bu dönemde Türkiye'den çıkan para daha sonraki krizlere göre az olduğundan Asya krizi Türkiye'yi beklenenden az etkilemiştir.79 Bunda:80 - Türkiye’nin küreselleşme derecesinin düşük olması, orta dönemde olumsuz tesir etse de kriz zamanlarında ülkeyi koruması ve krizin bulaşıcı etkisinin az olması sonucunu doğurmasının, - Kur politikasının Türkiye’nin reel ekonomisinin rekabetçi düzeyini düşürmeyen, istikrarlı, tahmin edilebilir ve sabit bir rejime bağlı olmamasının döviz krizinin çıkmamasında önemli bir husus olmasının, - Merkez Bankası’nın elindeki en önemli araçlardan biri olan kısa vadeli faiz oranlarının kriz ortamında etkili bir şekilde kullanılabilmesinin, - 79 80 Türkiye’nin döviz rezervlerinin yüksek olmasının rolü büyüktür. Asomedya, 2001, s.10 Gazi Erçel, Türkiye’de Para Politikası Uygulamaları ve Etkileri, Aralık 1996, s. 6 46 1995-1997 arası Türkiye ekonomisi ortalama % 7 kadar büyümüştür. TCMB bu üç yıl süresince devalüasyon oranı ile enflasyon oranının paralel gitmesini sağlayan politikalar izleyerek TL’nin aşırı değerlenmesini önlemiştir. Söz konusu üç yılda kamu kağıtlarının nominal faiz oranı hem enflasyon hem de devalüasyon oranının önemli ölçüde üstünde kaldığından oluşan arbitraj fırsatları yabancı sermaye girişini teşvik etmiştir.81 1998-1999 arasında bankacılık sektörü sistematik bir bankacılık krizi yaşamadıysa da gerek yurt içi ekonomik durum gerekse de yurtdışı olumsuz gelişmelerden olumsuz etkilendi. Türkiye 1997 yılına yeni bir para kavramı, gerçek kişiler için menkul kıymet gelirlerinin beyana tabi tutularak vergilendirilmesi uygulamasının başlatılması ve denk bütçe uygulamaları tartışmalarıyla girmiştir. Siyasi tansiyon yükselmiştir. Yılın ortasında hükümet değişmiştir. Yeni hükümet ekonomide önceliği enflasyonun düşürülmesine vermiş bütçe disiplini benimsenmiştir. Yurtdışından borçlanmanın arttırılması amacıyla Uluslar arası Para Fonu (IMF) ile bir anlaşma zemini bulunmaya çalışılmıştır. Piyasaların beklentilerini olumlu yönde etkilemek üzere temel makro sorunların çözümü konusunda bir takvim hazırlanmıştır. Bu arada kamu iktisadi teşekküllerinin ürünlerine yüksek oranlı ayarlamalar yapılmıştır ve bu nedenle vergiler arttırılmıştır. Hazine Müsteşarlığı ile Merkez Bankası arasında piyasalarda belirsizliği azaltacak bir protokol uygulamaya konulmuştur. Hazine, borçlanma programı açıklamış, bütçe hedefleri kamuoyuna duyurulmuş ve ek bütçe istenmeyeceği vurgulanmıştır. Hazine Müsteşarlığı Merkez Bankası’ndan avans kullanımını durdurmuştur. Kaynak talebi piyasalara dönmüştür. Faiz oranlarında kısa süreli bir yükselişin ardından, hazine programının kararlılıkla sürdürdüğünün görülmesi ve borçlanma gereksiniminin azalmaya başlamasıyla birlikte TL finansal araçlara olan 81 P. Ataman Erdönmez, Ekonomik Kriz Sonrası Yeniden Yapılandırma, Bankacılık Dergisi Sayı: 42, 12-15 Aralık 2002, s.10 47 talep artmış, piyasalarda istikrar bozulmadan faizler hızla gerilemiştir. Asya’da başlayan ve tüm mali piyasaları olumsuz yönde etkileyen krize ve Körfez’de yaşanan gerginliğe rağmen yurtdışı ve yurtiçi yatırımcıların beklentilerindeki iyileşme döviz rezervlerinin yükselmesine neden olmuştur. Bu arada bankaların açık pozisyonları büyümüş, kısa vadeli faiz oranlarının düşmesine bağlı olarak repo yeniden mevduata dönmeye başlamıştır. Türkiye Ekonomisi Ağustos 1998'de çıkan Rusya Krizi'nden Asya Krizi’ne göre daha fazla etkilenmiştir. Çünkü o dönemde Rusya Federasyonu Almanya'dan sonra en çok ihracat yaptığımız ülke konumundaydı. Ayrıca krizden dolayı coğrafi konumu nedeniyle yabancı sermaye Türkiye'den çıkmaya başlamıştır. Bu durum, bankacılık ve finans sektörünün küçülmesine ve kamu kesiminin yüksek borçlanma gereksinimini iç piyasadan sağlamak zorunda olması reel faizlerin yükselmesine yol açmıştır. Ağustos ayından sonra yurtiçi ve yurtdışı yatırım finansmanı imkanları giderek daralmaya başlamış, bankalar firmalara verdikleri kredilerin bir kısmını geri istemişlerdir. Bu durum karşısında kamu bankaları kredilendirmeyi durdurmamış, bu da krizin reel sektörü etkilemesini bir süre geciktirmiştir.82 Tablo 1.19.; Bankaların Gruplara Göre Dağılımı ve Şube Sayıları Banka Sayısı Şube Sayısı Eylül Mart Eylül 2000 Mart 2003 2000 2003 Kamu 4 3 2.858 1.997 Ticaret Özel* 39 21 4.760 3.876 Bankaları Yabancı 18 15 123 200 Sermayeli Toplam 61 39 7.741 6.073 Kalkınma ve Kamu 3 3 12 4 Yatırım Özel 13 8 16 12 Bankaları Yabancı 3 3 3 3 Sermayeli 82 Asomedya, 2001, ss. 10-11 48 Toplam 19 14 31 19 Sektör Toplamı 80 53 7.772 6.092 * Fondaki Bankalar Dahil, Kaynak: TBB, Banka ve Grup Bilgileri Eylül 2000 ve Mart 2003, (çevrimiçi), https://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/59 1.6.2.2.1. Kasım 2000 Krizi Türkiye ekonomisinde, 1995-1999 yılları arasında izlenen iç borçlanma politikası ve sonrasında uygulamaya konan, IMF destekli, kur artışının kontrol edilmesine dayalı istikrar programı 2000 yılı Kasım ayında yaşanan krizle çökmüş, bu kriz daha sonra 2001 Şubat krizini hazırlamıştır. Kasım 2000 krizine neden olan Türkiye’nin bankacılık ile ilgili temel sorunları vardı. Türk bankacılığı bu temel sorunlarla 1980 sonrası uygulamaya konan reform politikaları sonrası karşılaşmıştır. Bu temel sorunlar; ekonomik istikrarsızlık, yüksek kaynak maliyeti, haksız rekabet koşulları, teknolojideki hızlı gelişmeler, özkaynak yetersizliği sorunları şeklinde sıralanabilir.83 Türk bankacılık sektörü, 1980 yılından sonra yeni bir döneme girmiş bu dönemle birlikte sektördeki yenileşmenin ve hızlı büyümenin getirdiği birçok sorun ile karşılaşmıştır. Bu sorunların başında da, yüksek oranlı enflasyonun neden olduğu ekonomik istikrarsızlık gelmektedir. Bu dönemde yaşanan yüksek enflasyon ve ekonomik konjonktürdeki dalgalanmalar döviz kuru ve faiz riskini arttırırken, sektör büyük ölçüde nakit varlığa dayanan öz varlıklarını enflasyona karşı korumada zorlanmıştır. 83 Parasız, Para Banka ve Finansal Piyasalar, s. 125 49 Ekonomik istikrarsızlık ve kronik enflasyon dönemlerinde, sektörü olumsuz etkileyen bir diğer sorun da, problemli kredilerin artmasıdır.84 Özellikle artan faiz yükü, banka alacaklarının tahsilini sınırlandırıcı bir etki yaratmaktadır. Vadesinde ödenmeyen alacaklar banka kaynaklarının akışkanlığını azalttığı gibi, kaynak maliyetinin artması sonucunu da vermektedir.85 Ticaret bankalarının fon kaynaklarının en önemlisi, topladıkları mevduatlardır. Sektörde mevduata uygulanan faiz oranları kaçınılmaz biçimde enflasyon oranları ile yakın ilişki içindedir. 1980’li yıllardan itibaren faizlerin serbest bırakılmasıyla, faizler enflasyon paralelinde seyretmeye başlarken, mevduat kompozisyonunun vadeli lehine gelişmesi sonucu, mevduatın maliyeti önemli ölçüde artmıştır.86 İşletme maliyetleri de yüksek kaynak maliyetleri içerisinde yer almaktadır. İşletme giderleri içerisinde en önemli payı ise, personel giderleri oluşturmaktadır. 1980’li yıllardan itibaren reel pozitif faiz politikası ve otomasyondaki gelişmeler, birçok şubeyi karlı olmaktan çıkarmıştır. 1980’den sonra azalan personel sayısı belli bir süre sonra sanayileşmenin Anadolu’ya yayılmasıyla mevcut bankaların şube sayısını ve personel sayısını yeniden attırması sektördeki maliyetlerin yeniden artmasına neden olmuştur.87 Bankacılık alanında otomasyon alanındaki gelişmelerle paralel olarak internet bankacılığı ile birlikte banka şubelerinin bilgisayar ağı ile donatılması ve ATM sayısındaki hızlı artışlar, sektördeki maliyetlerin artmasına neden olmuştur. 84 A.e., s. 126 İlkay Sucu, Türk Bankacılık Sistemi: Finansal Krizler ve Finansal Kriz Sonrası Uygulanan İstikrar Programlarının Etkileri, Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İnsan Kaynakları Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Aydın 2005, s. 41 86 Parasız, Para Banka ve Finansal Piyasalar, s. 126 87 Sucu, Türk Bankacılık Sistemi: Finansal Krizler ve Finansal Kriz Sonrası Uygulanan İstikrar Programlarının Etkileri, ss. 41-42 85 50 Dünya finansal piyasaları küreselleştikçe bankacılık sektörünün rekabet gücünü kullanma yeteneği önem kazanmaktadır. Bu rekabeti etkileyen etmenler fiyat, hizmet kalitesi, hizmetin çeşitliliği, yapısı, müşterinin gereksinimlerini karşılayan hizmetlerin sunulması, teknoloji ve reklamdır. Rakiplerin sundukları hizmetlerin bilinmesi, pazara yeni girenlere karşı pazarda mevcutların olası tepkileri, alabilecekleri önlemler, hizmet satmak isteyen her bankanın dikkate alması gereken etmenlerdir.88 Ülkemizde faaliyette bulunan yabancı bankaların, ülkemiz bankacılık sektöründe rekabet ortamının geliştirilmesine ve “rekabet gücünün arttırılmasına önemli katkıları olmuştur. Yabancı bankalar Türk Bankacılık Sektörüne özellikle yönetim, pazarlama, müşteri ilişkileri gibi alanlarda katkı sağlamışlardır. Yabancı sermaye, arttırdığı rekabet ortamı sayesinde “şeffaflık” ilkesini Türk bankacılık sektörüne benimsetmiş, bunun bir sonucu olarak da, kuvvetli mali yapı ve güçlü mali standartların benimsenmesine önemli katkıda bulunmuştur. Yabancı bankalar, ölçek ekonomilerinden, farklılaştırma ve riski yayma özelliklerinden ve uluslararası finansman merkezleriyle doğrudan bağlantılarından dolayı, en son kredi araçlarını ve teknolojisini hızla transfer edebilmekte ve diğer yabancı bankaların gelişini teşvik ettiğinden, yoğunlaşma oranını azaltarak Türk bankacılık sektöründe fiyat rekabetine neden olmaktadırlar. Bu özelliğe sahip yabancı bankalar, artan rekabet yoluyla ulusal bankacılık sektörünün yapısını değiştirmeye devam etmektedirler.89 Teknolojideki hızlı gelişmelerle birlikte, dünya finans piyasaları ile entegrasyon sürecine giren Türk Bankacılık Sektörü, gelişmiş ülkelerin bankacılık sistemlerinde yaygın bir şekilde kullanılan leasing, factoring, forfaiting gibi mali hizmetler; swap, forward, 88 89 A.e., s. 42 A.e., s. 43 51 future, option gibi risk yönetim ürünleri ve internet bankacılığı hizmetlerini sunma aşamasına gelmiştir. Bankacılıktaki yeni uygulamalar finansal alanla birlikte teknik alandaki gelişmelerden yararlanma da, sektörde önemli bir düzeye ulaşmıştır.90 Özellikle 90’lı yıllardan sonra ülkemiz bankacılığının teknoloji kullanımında artan bir yoğunluk yaşanmıştır. Bankalar uzun süredir müşterilerin hizmetinde olan ATM, POS, telefon ve bilgisayar bankacılığı gibi klasik teknolojik ürünlerini yeni ürünlerle ve yeni hizmet anlayışları ile hızla zenginleştirmeye çalışmışlardır. Tüm bankaların vizyonunda elektronik bankacılık ilk sıralarda yer almaktadır. Bankalar “Çağrı Merkezleri”, “İnternet Bankacılığı”, “Müşteri İlişkileri Yönetimi” gibi yeni uygulamaları devreye koymaktadırlar. Elektronik ticaret kapsamındaki çalışmalar da, bankalar tarafından büyük bir özenle gerçekleştirilmekte ve dünyada bu alandaki gelişmeler yakından takip edilmektedir. Türk Bankacılık Sektörünün önemli bir sorunu da, öz kaynaklarının yetersizliğidir. Öz kaynakların yetersiz olmasında sektörde yer alan, gerek aktif gerekse sermaye büyüklükleri açısından, küçük bankaların büyük bankalara nazaran çoğunlukta olması etkilidir. Bu küçük ölçekli bankalar hem toplam aktifler, hem de öz sermaye büyüklüğü açısından son derece yetersiz olup, bu bankaların fon kaynağı sadece interbank ya da uluslararası finansal piyasalardır. Bu nedenle, küçük ölçekli bankaların, gerek iç piyasada gerekse de uluslararası piyasalarda rekabet edebilecek güçleri yoktur.91 2000 Kasım ayı krizini finansal bir kriz olarak nitelendirmek mümkündür. Çünkü kriz, finansal kesimden kaynaklanan bir baskı sonucu ortaya çıkmıştır. 2000 Kasım krizinden önce Türkiye ekonomisinin genel görünümü şöyledir:92 90 Parasız, Para Banka ve Finansal Piyasalar, s. 129 A.e., s.127 92 Sucu, Türk Bankacılık Sistemi: Finansal Krizler ve Finansal Kriz Sonrası Uygulanan İstikrar Programlarının Etkileri, s. 41 91 52 - Enflasyon % 70’lerden % 40’lara kadar gerilemişti. Fakat faiz hadlerinde meydana gelen düşüş tüketime dönük kredilere olan talebi arttırmış bu ise talep yönünden genişlemeye neden olmuştu. Tüketim talebindeki artışlarla birlikte ekonomide bir canlanma meydana gelmiş, ekonomide büyüme % 6.5-7 düzeylerine çıkmıştır. Dolayısıyla bu oran 1999 yılının negatif büyüme rakamlarını da telafi eder niteliktedir. - Bütçe gelir toplamları itibariyle faiz giderlerini karşılar düzeye gelmiş ve fazla vermeye başlamıştır. - Ekonomik yapıdaki bozukluklar kısmi olarak giderilmeye başlamıştır. Bu gelişmelere rağmen ekonomide ciddi anlamda kriz beklentisi gözükmüyordu. 1990’larda gelişmekte olan birçok ülkede krizlerdeki temel göstergeler dikkate alındığında Türkiye’nin kriz ortamına girdiği tespit edilebilirdi. Bu göstergeler ise şöyledir: - Para politikasındaki belirsizlik anında ve somut olarak yansıttığı için kısa vadeli faizin hareketine bakıldığı zaman gecelik faiz Haziran, Ağustos ve Eylül aylarında önemli ölçüde yükselmiştir. - 2000 yılı içerisinde kısa vadeli dış borç/döviz rezervi oranında önemli artışlar gözlenmiştir. - 2000 yılı içerisinde cari açık/döviz rezervi ve cari açık /GSYİH oranlarında sürekli ve hızlı yükselişler gözlenmiştir. Bu göstergelerle birlikte Kasım 2000 krizini doğuran nedenler arasında; 1994 yılında banka mevduatlarına verilen devlet garantisinin sürdürülmesi ve bankacılık sisteminin yeterince denetlenmemesi, kamu bankalarının birikmiş görev zararları ve kur çıpası stratejisi ile döviz kurunun Merkez Bankası kontrolüne verilmesi sayılabilir.93 93 Hasan Olgun, “Kasım, Şubat Krizleri ve Türkiye’nin Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı”, Yeni Türkiye Dergisi, Cilt:1, Sayı:41, Yıl:7, 2001, s. 62 53 2000 Yılı Enflasyonu Düşürme Programı’nda öngörülen hızda enflasyonda düşüş yaşanmamıştır. Bu nedenle Türk Lirası’nın beklenenin üzerinde değer kazanması, iç talepte görülen hızlı canlanma, ham petrol, doğal gaz gibi enerji fiyatlarının artışı ve Euro/Dolar paritesindeki gelişmeler sonucunda 2000 yılı cari işlemler açığı öngörülen düzeyin önemli ölçüde üzerinde çıkmıştır. Krizden önceki dönemde en önemli olumsuz gelişme, ödemeler bilançosunda meydana gelen açıkların giderek artmasıdır. Ülkede 2000 yılında cari işlemler hedefi önce 2.5 milyar dolarken, 2000 yılı Haziran ayında bu hedefin aşılacağı düşünülmüş ve cari işlemler açığı hedefi 4.5 milyar dolara çıkartılmıştır. Ancak 2000 yılı sonunda açığın 9.5 milyar dolar civarında olacağı anlaşılınca, piyasalar ve Türkiye’ye yönelmiş bulunan kısa vadeli sermaye hareketleri bu durumdan son derece olumsuz etkilenmiştir. 2000 yılı istikrar programı uygulanmasına rağmen kriz Temmuz 2000’de hissedilmeye başlanmıştır. Yapısal reformlar gerçekleşmemiş, özelleştirme programı, koalisyon ortakları (DSP, MHP, ANAP) arasındaki anlaşmazlık dolayısıyla tıkanmıştır. Hedeflenen yapısal reformların tamamlanamaması ve politik belirsizliklere uluslararası sermayenin ihtiyatlı yaklaşması neticesinde 2000 yılının ikinci yarısında Türkiye’ye dış kaynak girişi azalmıştır. 2000 ve 2001 yıllarında toplam 13.6 milyar dolar özelleştirme yapılması planlanmıştır. Ancak hem siyasi hem de uluslararası piyasalardan beklenen talebin gelmemesi gibi nedenlerle büyük özelleştirmeler (THY, Türk Telekom vb.) yapılamamış, tarım ve sosyal güvenlik alanlarında kayda değer bir ilerleme sağlanamamıştır. Artan likidite sıkışıklığının bir yansıması olarak kısa vadeli faiz oranları Eylül ayından itibaren yükselmeye başlamıştır. Bu gelişmeler, yabancı yatırımcıların izlenmekte olan programın sürdürülebilirliği üzerindeki endişelerini giderek artırmıştır.94 94 Bülent Güloğlu, “İstikrar Programından İstikrarsızlığa (Kasım 2000 ve Şubat 2001 Krizleri)”, Yeni Türkiye Dergisi, Cilt:1, Sayı:41, Yıl:7, 2001, s. 526 54 Program sırasında uygulanan sepete bağlı sabit kur, dış borcu ucuz kaynak haline getirmiş, özellikle kaynak yetersizliği çeken bankalar açık pozisyonlarını artırma yoluna gitmişlerdir. Eylül 2000 itibariyle de bankacılık kesiminin bilanço içi açık pozisyonu 18,2 milyar doları bulmuştur (bunun 6,3 milyar doları Fon bankalarına, 9,6 milyar doları özel bankalara, 0,001 milyar doları kamu bankalarına, 2,1 milyar doları ise yabancı bankalara aittir). Ancak vadeli işlemler dahil edildiğinde toplam açık pozisyon 5,8 milyar dolara inmektedir.95 Eylül 2000’de Bayındırbank’ın Romanya’daki Bankası, Banco Turco Romana (BTR) batma sürecine girmiştir. Bayındırbank’ın bu bankayı kurtarmak için gerekli kaynağının olmaması sebebiyle kaynağın Vakıfbank tarafından sağlanması, ünlü iktisatçı R.Dornbusch tarafından Türkiye’deki krizin bankacılık sisteminde başlamasının ilk sinyali olarak tanımlanmıştır.96 Likidite sıkıntısı içine giren ve ellerindeki bonoları fonlamak zorunda olan bankalar faiz oranlarının çok yüksek düzeylere çıkması sonucu önemli tutarlarda kayıplarla karşı karşıya kalmıştır. Bu sırada TMSF’nin bazı bankalara el koyacağı söylentilerinin yayılması bankaların birbirlerine olan kredilerini en aza indirmelerine yol açmış, nakit sıkıntısı yaşayan bankaların durumları daha da kötüleşmiştir.97 Zaten iktisatçılar Kasım krizini bir likidite krizi olarak yorumlamışlardır. Bu iktisatçılara göre hükümetin yapısal reformlarda geç kalmasının yarattığı olumsuzluklar bu krizde önemli ölçüde etkili olmuştur. Bazı iktisatçılara göre ise krize döviz kuru çıpasına dayalı IMF programının neden olduğu belirtilmiştir. 95 Nur Keyder, “Türkiye’de 2000–2001 Krizleri ve İstikrar Programları”, İktisat İşletme ve Finans Dergisi, Haziran 2001, Sayı:183, s. 40 96 Ercan Uygur, “Krizden Krize Türkiye: 2000 Kasım ve 2001 Şubat Krizleri”, Türkiye Ekonomi Kurumu Tartışma Metni, 7 Nisan 2001, s. 16 97 Ebubekir Ayan, Bankacılık Risklerinin Yönetiminde Basel II Uzlaşısı, Beta Yayınları, İstanbul 2007, s. 50 55 IMF’nin Kasım 2000 krizine teşhisi şöyledir: Bankacılık sektöründe meydana gelen likidite sıkışması, yerli yabancı yatırımcıların güvenini sarsmış ve finansal sektörde ciddi bir likidite krizine neden olmuştur.98 2000 yılının başında DİBS faiz oranlarının düşmesinden yararlanarak kar eden ve elinde önemli miktarda DİBS tutan Demirbank DİBS faizlerinin daha da düşeceğini düşünerek DİBS pörtföyünü yükseltmiş ancak faizlerin yükselmesiyle zor duruma düşmüştür. Demirbank’ın para bulamaması nedeniyle elindeki DİBS’ni piyasaya sürmesi DİBS faizlerinde yükselmeye ve Arjantin’deki gelişmeler yüzünden krize duyarlı olan yabancıların piyasadan çekilmeye karar vermelerine neden olmuştur. Yabancıların piyasalardan çekilerek döviz talep etmelerinin yanında Demirbank’ın durumunu gören diğer bankalar, bu bankayla bankalararası piyasada alım-satım için tahsis ettikleri limitleri iptal etmişlerdir. Limitleri iptal edilen Demirbank’ın DİBS satışı ile döviz talebi artmıştır. Panik nedeniyle diğer bankalarda birbirlerine açtıkları limitleri iptal ederek repo faiz oranlarının % 250’lere çıkmasına neden olmuşlardır.99 Kasım ayında hızlı bir sermaye çıkışını tetikleyen faktörler arasında şu faktörler sayılabilir:100 - Ekim ayı enflasyon oranının beklenenden yüksek çıkması, - Özelleştirme sürecinde yaşanan güçlükler ve engeller, - AB – Türkiye ilişkilerinin bozulması, - Arjantin krizinin yan etkileri, 98 Mehmet Tuncer, Finansal Krizler ve Türk Bankacılık Sektörü’ne Etkileri, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı, Haziran 2010, s. 109 99 Erdoğan, “Dünya ve Türkiye’de Finansal Krizler (Türk Bankacılık Sektöründe Yeniden Yapılandırma Uygulamaları Kamu Bankaları Deneyimi)”, s. 131 100 Yılmaz Akyüz, Korkut Boratav. “Türkiye’de Finansal Krizin Oluşumu”, İktisat İşletme ve Finans Dergisi, Sayı 197, Yıl 17, Ağustos 2002, s. 31 56 - Bankaların döviz açık pozisyonlarını, sermaye tabanlarının % 20’si ile sınırlayan ancak yıl boyunca bu yönde yapılmayan yasal düzenlemelerin, Bankacılık Denetleme Kurulu’nun (BDDK) sonbaharda faaliyete geçmesinden sonra yapılacağı endişesiyle birçok bankanın yıl sonu yaklaşmadan açık pozisyon kapatmak çabasına girmesi, Kasım 2000 kriziyle net iç varlıklarda koridor uygulamasına son verilmiştir. Aynı zamanda TL mevduatlarına uygulanan zorunlu karşılık oranları % 6’dan % 4’e indirilmiştir. Bunun sonucunda parasal tabanda büyük bir daralma olmuştur. Kasım krizinin derinleşmesini IMF’nin 7,5 milyar dolar tutarında ek kredi vermesi ve halkın her şeye rağmen TL’den dövize geçmemesi önlemiştir. Kasım krizinden sonra IMF’nin de uyarılarına rağmen kur çıpasına devam edilmiştir. IMF tarafından sağlanan Ek Rezerv Kolaylığı ve Dünya Bankası tarafından Ülke Yardım Stratejisi Programı (Country Assistance Strategy) altında üç yıl içinde Türkiye’ye 5 milyar dolar verileceğinin açıklanması mali piyasalardaki tedirginliği bir ölçüde azaltmıştır.101 Tablo 1.20.: Bankacılık Sisteminin Finansal Büyüklüklerindeki Gelişmeler (Milyon Dolar) Yıllar 1980 1990 1994 1999 2000 Toplam Aktifler 20.785 58.171 52.552 133.533 155.237 Toplam Krediler 11.168 27.342 20.559 40.206 50.931 Menkul Değerler Cüzdanı 1.339 5.997 5.955 22.955 17.848 Mevduat 10.188 32.564 33.191 89.361 101.884 -Tasarruf Mevduatı 4.288 19.343 24.190 58.807 64.352 -TL 4.288 11.914 8.612 24.701 26.628 -YP --7.429 15.578 34.106 37.724 Mevduat Dışı Kaynaklar 1.289 11.760 9.019 22.934 29.435 -Yurt Dışı Bankalar --3.460 2.675 12.073 16.284 Öz Kaynaklar + Kar 1.147 5.903 4.409 7.840 11.367 % Toplam Aktif / GSMH 28.6 38.2 40.3 71.7 76.9 Toplam Krediler/GSMH 15.4 17.9 15.8 21.6 25.2 12.3 Men. Değ. Cüzd./GSMH 1.8 3.9 4.6 8.8 101 Ercan Kumcu, “Türkiye Nerede Yanlış Yaptı?”, TÜSİAD Görüş Dergisi, Mayıs 2001, s.29 57 Tasarruf Mevduatı/GSMH 5.9 12.7 18.5 31.6 31.9 Kamu Bank. 44.6 Aktifleri/Toplam 44.1 39.6 34.9 34.2 Sektör Aktifleri Bilanço Dışı İşlemler/Toplam ----49.5 103.5 100.8 Aktifler Kaynak: Yükselen Ekonomilerde Kriz Dönemlerinde Bankacılık Sistemlerinin Yeniden Yapılandırılması ve Türkiye Örneği, Bora Selçuk, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü Bankacılık Anabilim Dalı Doktora Tezi, İstanbul 2006, s. 165 1.6.2.2.2. Şubat 2001 Krizi Kasım ayında yaşanan likidite krizi 2000 yılının sonlarında ve 2001 yılının başlarında faiz oranlarını artırmaya devam etmiştir. Böyle bir ortamda, 19 Şubatta Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Başbakan Bülent Ecevit arasında yolsuzluk konusuyla ilgili bir tartışma derhal iktidardaki hükümetin ve programın bozulacağı düşüncesini beraberinde getirmiştir. Bunun yanında bu gerginlik sonucunda finansal piyasalarda büyük bir panik ortamı oluşmuş ve durulan kriz yeniden canlanmıştır.102 19 Şubat’ta 7,6 milyar $’lık döviz talebi olmuştur. Bu miktar o dönemde yoğun bir döviz talebinin işaretidir. Kasım’da yabancıların piyasayı terk etmelerinden kaynaklanan döviz talebi, bu kez yerli bankaların döviz talebine dönüşmüştür. Merkez Bankasının likiditeyi kontrol etme çabası, kamu bankalarının günlük aşırı düzeyde likidite ihtiyacı nedeniyle, ödemeler sisteminin kilitlenmesine yol açmıştır.103 21 Şubatta %5000’e ulaşan gecelik faiz oranları kaydedilmiştir. Gecelik faizlerin anormal bir şekilde bu yüksek oranlara yükselmesine rağmen, Türk Lirasının değerini korumak için, yoğun döviz talebi nedeniyle Merkez Bankası piyasaya 5 milyar dolarlık döviz satışı gerçekleştirmiştir. 16 Şubat’ta 27,943 milyon dolar olan döviz rezervleri, 19 102 Öznur Yüksel, Güven Murat, “Şubat Krizinin Kobiler Üzerindeki Etkileri ve Çözüm Önerileri”, 07 Nisan 2006, s.1, (çevrimiçi), http//www.emu.edu.tr/smeconf/turkcepdf/bildiri_09.pdf, 15 Mayıs 2014 103 Turan Yay, Gülsün Gürkan Yay, Ensar Yılmaz, Küreselleşme Sürecinde Finansal Krizler ve Finansal Düzenlemeler, ATO Yayını 2001-47, İstanbul 2001, s.49 58 Şubat’ı izleyen 3 gün içinde 22,581 milyon dolar’a inmiş dolayısıyla 5 milyon dolar üzerinde döviz rezervi kaybedilmiştir. Artan döviz talebi yüksek faizlerle durdurulmaya çalışılınca, bu kez, gecelik faiz %50’lerden % 6200’lere çıkmış, daha sonra hızla düşerek şubat sonunda %103’lere inmiştir. 16 Şubat’ta 10.169 olan borsa endeksi, 19 Şubat’ta 8.683’e inmiştir. Kamu bankalarının likidite ihtiyaçlarının karşılanamaması ve bu likidite sorununun özel bankalara sirayet etmesi ödemeler sistemini kilitleyecek boyutlara ulaşmıştır. Zaten birinci krizde büyük ölçüde zayıflamış olan bankacılık sistemi, bankalar arası ödemeler sisteminin durmasından dolayı bir çöküşle karşı karşıya kalmıştır. Ekonomik risklerin artması sonucunda 2001 yılı Şubat ayında uygulanmakta olan sabit döviz kuru uygulamasından vazgeçilerek dalgalı döviz kuru sistemine geçilmiştir. Bunun sonucunda Merkez Bankası verilerine göre Türk Lirası bir gecede % 39 dolayında değer kaybetmiştir.104 Daha sonra bu değer kaybı % 90’a ulaşmıştır.105 Ülkemizdeki bankaların bu dönemde Aktif/GSMH oranlarının düşük olması bu krizi ülkemizde daha da derinleştirmiştir. Kayıtdışı ekonomiyi de düşündüğümüzde, bankacılık sektörü aktif büyüklüğünün GSMH’ye oranı %50 oranından düşük kalmaktadır. Bu nedenle Türkiye’de finansal sektörün sığ olmasının yanında, bankaların sermaye yapısının güçlü fakat aktif büyüklüğünün yüksek olmayışı bankaların bu krizden daha çok etkilenmesine neden olmuştur. Tablo 1.21: Türkiye’de Bankaların Açık Pozisyonları (Milyar$) YILLAR/AYLAR NET POZİSYON 1998 8.3 1999 13.2 2000-I 15.78 2000-II 18.18 104 Yüksel, Murat, “Şubat Krizinin Kobiler Üzerindeki Etkileri ve Çözüm Önerileri”, 07 Nisan 2006, s. 1, (çevrimiçi),www.emu.edu.tr/smeconf/turkcepdf/bildiri_09.pdf, 16 Mayıs 2014 105 Ferhun Ateş, Türk Bankacılık Sisteminin Etkinliğinin Ölçülmesi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2007, s. 46 59 2000-III 20.00 20001-I 12.16 Kaynak: G. Arda Boran, Gelişmekte Olan Ülkelerde Bankacılık Krizleri ve Türkiye, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Adana 2006, s.129 Tablo 1.22: Türkiye’de Kriz Öncesi ve Sonrası Gecelik İşlemlere Uygulanan Basit Faiz Oranları (Ağırlıklı Ortalama) AYLAR O/N FAİZ ORANLARI % 2000 Nisan 36.16 Mayıs 41.28 Haziran 42.00 Ağustos 37.57 Eylül 46.20 Ekim 31.41 Kasım 79.45 Aralık 198.95 2001 Ocak 42.16 Şubat 435.99 Mart 81.88 Nisan 80.64 Kaynak: Müge Pusti, Krizlerin Anatomisi ve Türkiye’de 2001-2008 FinansalEkonomik Krizleri Üzerine Bir İnceleme, Ankara 2013, Atılım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü işletme Yönetimi Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, s.68 Tablo 1.23: Krizler Döneminde Bankaların Özkaynaklarının Gelişimi (1993-2002) Yıllar Toplam Özkaynaklar (milyar TL) Reel Değişim (Milyar TL/Tüfe) % 97895 1993 169401 1994 366263 1995 799271 1996 1828261 1997 3290320 1998 4234150 1999 7635771 2000 14276136 2001 20733365 2002 Kaynak: www.tcmb.gov.tr 30 Nisan 2008, (Çevrimiçi) 28,1 -30,7 31,1 18,0 19,7 16,7 -20,9 35,9 -0,9 21,7 60 2001 krizi nedenleri ve sonuçları ile açık bir bankacılık krizidir. Bu kriz ile birlikte sermayelerini önemli ölçüde kaybeden ve zararları büyüyen bankacılık sisteminin yeniden yapılandırılması, duran yurtiçi kredi mekanizmasının tekrar çalıştırılarak ödemeler sisteminin işler hale getirilmesi, yeni dönem ekonomi politikalarının ilk amacı olmuştur. 61 2.BÖLÜM AB BANKACILIK SİSTEMİ, AB BANKACILIĞININ OLUŞUMU VE FİNANSAL BÜTÜNLEŞMESİ Avrupa yüzyıllar boyunca kanlı savaşlara sahne oldu. Bu savaşlar korkunç insan ölümlerini de beraberinde getirdi. Böylelikle Avrupalı bazı liderler, ülkeleri arasındaki barışı korumanın tek yolunun onları ekonomik ve politik olarak birleştirmek olduğu düşüncesine yöneldiler. 1950 yılında Fransız Dış İşleri Bakanı Robert Schuman’ın öncülüğünde Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu kuruldu. Başkanlığa bu topluluğa ilham veren Jean Monnet getirildi. Topluluğun çalışmaları, başlangıçta altı kurucu üyesi (Almanya, Belçika, Fransa, Hollanda, İtalya ve Lüksemburg) arasında bir kömür ve çelik ortak pazarı kurulmasıyla sınırlıydı. Savaş ertesindeki o günlerde savaşın galip ve mağluplarını, eşitler olarak işbirliğinde bulunabilecekleri bir kurumsal yapı içinde bir araya getiren topluluk, temelde barışı güvence altına almanın bir aracı olarak algılandı. Kömür ve çelik alanındaki başarılı çalışmalar birkaç yıl içinde bu altı ülkenin sektörel anlamda başka birleşmelere karar vermesine yol açtı.106 2.1. Maastricht Anlaşması Öncesi Dönem Maastricht Antlaşması öncesi, bankacılık sektörü ile ilgili çalışmalar ortak pazarın kurulmasıyla sonuçlanmıştır.107 Ortak pazarın kurulmasıyla; - mali kuruluşların ortak mevzuata uyumu, - hizmet sunumu ve mali yardımlarla ilgili oranların belirlenmesi, - mali aracıların ortak düzene uyumunun sağlanması, 106 Haluk Günuğur, Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu Kuran Anlaşma Roma Anlaşması, Barış Can Yayıncılık 2.Baskı, s. 24, Ankara 1988 107 Younes Gholi Zadeh, Avrupa Birliği’nde Finansal Entegrasyon: Bankacılık Sektörü Açısından Bir Değerlendirme, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Ekonomi Maliye Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2012, ss.32- 33 62 bankalarda ödemeler sisteminin daha etkin ve tek düzenli işlemesi için, çok sayıda işlem yapılmıştır. Bu dönemde finansal entegrasyon uygulamaları ile ilgili ilk başta gelen konu, bölgesel kalkınmaya destek sağlayan ülkelerarası tercihli ticaret antlaşmaları olmuş. Bu antlaşmalar, ülkelere ekonomik ve özellikle de mali açıdan birleşmelerine örnek oluşturmuştur. Bu tür resmi antlaşmaların uygulanması üye ülkelerin bankalarına da yansımaktadır. Yani ilgili ülkelerin bankalarının yapılan ortak antlaşmaya uyum sağlamasında zorunlu uyum söz konusudur. Entegrasyon sürecinin bu aşamasında finansal entegrasyonun kısıtlı şekilde gerçekleştiği görülmektedir. İkinci Dünya savaşından sonra, özellikle Avrupa kıtası ülkelerinde işsizliğin artması ve yüksek dış borçlar nedeniyle ülkeler kendi aralarında tercihli ticaret anlaşmalarına yönelmiştir. Bu tür anlaşmalarla birlik düzeyinde finansal entegrasyon ile ilgili faaliyetler hız kazanmıştır. Serbest Ticaret Bölgeleri’nin kurulması, Gümrük Birliği, Ortak Pazarın kurulması ve sonuçta Ekonomik Parasal Birlik, ekonomik entegrasyonun oluşumuna katkı sağlamıştır. Ekonomik ve parasal birlik aşamasına sadece AB ülkeleri ulaşmıştır. Ekonomik bütünleşmede bölgelerarası denetim kuruluşlarının ve mali yatırımların küresel düzeyde gerçekleşmesi finansal entegrasyonun başlangıç noktası sayılmaktadır. 108 Avrupa Birliği genel bütçe tasarısının hazırlanması ve uygulanması, birlik düzeyinde finansal entegrasyonun ilerlemesine bir örnektir. Bütçe tasarısı bütün kuruluşları kendi içine almıştır. Aynı zamanda işlevsellik açısından bütçenin bölüşümü bütünleşmiş bir mali sistemin kurulmasını gerektirmiştir. Kuruluşlar arasında bütçe paylaşımı AB politikaları üzerinden belirlenmiştir. Buna örnek olarak AB’nin eski mali politikalarının tarım ve yapısal operasyonlar üzerinde yapılırken, yeni mali politikalarının 108 Belgin Akçay, Avrupa Birliği Finansal Entegrasyon Sürecinde İpotekli Piyasalar: Aday Ülke Statüsünde Olan Türkiye’ye Bir Bakış, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt.6, S.1, ss.2-3., Ankara 2006 63 sürdürülebilir kalkınmaya ve doğal kaynak yönetimine odaklanmasını verebiliriz. Bu dönemde AB’nin gelişmiş bütçe tasarısı finansal entegrasyonla ilgili yeni düzenlemeleri kapsamına almıştır. Yeni bütçe tasarısında doğal kaynak yönetimine, kalkınmak için tüm üye ülkelere eşit muamelenin sağlanmasına önem verilmiştir. Genel bütçenin toplanması ve dağıtılmasıyla ilgili uyuşmazlıkların sadece finansal entegrasyon çatısı altında çözülebileceği önemsenmiştir.109 Maastrich Anlaşması öncesi dönemdeki düzenlemeler para politikası açısından AB ülkelerinde döviz kurlarında istikrarın sağlanmasına, mali politika açısından kredi kurumlarına uygulanan standartların uyumlaşmasına ilişkin araçlardır. 2.1.1. Avrupa Ödemeler Birliği İkinci Dünya Savaşından sonra 1944 Bretton Woods konferansı ile Uluslararası Para Fonu sistemi kurulmuştur. Altın-dolar veya altın-döviz sistemi olarak adlandırılan bu sistem, dünya para sistemine bir istikrar kazandırmıştır. 1947-50 yılları arasında Batı Avrupa ülkeleri kendi aralarında bazı ödeme sistemleri geliştirdiler. Bu geliştirilen ödeme sistemlerinin amacı ülkeler arası ticaretin Bretton Woods Sistemi’ndeki gibi altın ve döviz rezervlerine bağlı kalmadan, bir ölçüde gelişme imkanı bulmasını sağlamaktı. Bunlardan bir tanesi, Kasım 1947'de oluşturulan çok taraflı Parasal Takas Antlaşmasıdır. Parasal takas anlaşmasıyla beklenen fayda sağlanamamıştır. Gerçek çözüm, 19 Eylül 1950’de oluşturulan Avrupa Ödemeler Birliği ile bulundu. Daha önceki takas antlaşmalarında olduğu gibi, her ülke ayda bir defa diğer ülkelere olan borçlarını ve onlardan olan alacaklarını, Avrupa Ödemeler Birliği'nin bir ajanı 109 Ramazan Taş, AB’nin Yeni Mali Çerçevesi (2007-2013), Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt.5, S.3, s.132., Ankara 2006 64 olarak görev yapan Uluslararası Ödemeler Bankasına bildirecekti. Böylece altın ve döviz gibi bir uluslararası rezervin kullanılmasına gerek kalmayacak ve hem de finansman maliyetleri azalacaktı. Bankanın bu şekilde hem bir alacaklı ve hem de bir borçlu haline gelmesi, bütün üyelerin potansiyel döviz riskine karşı korunmasını da sağlayacaktı. Avrupa Ödemeler Birliği'nin ömrü kısa olmuştur. Biriken borçların çok büyük rakamlara ulaşması durdurulamayınca birlik dağıldı ve onun yerine 1958 yılında imzalan bir antlaşma ile Avrupa Para Antlaşması uygulamaya konuldu. Bu antlaşmanın yürürlüğe girmesiyle de IMF'yi örnek alarak bir Avrupa Fonu oluşturuldu. Yunanistan, İzlanda, İspanya ve Türkiye'ye ödemeler dengesi sorunlarını çözmek için iki yıl vadeli ve koşulsuz kredi veren bu fon da 1972 yılında ortadan kaldırıldı. 2.1.2. Roma Anlaşması ve Yeni Avrupa Avrupa'da bütünleşme hareketleri 1951 yılında başlamıştır ve bunun yarattığı heyecanla 1957 yılında yapılan Roma Antlaşması, Avrupa Ekonomik Topluluğunu kurmuştur. Bu antlaşma, altı Batı Avrupa Devleti (Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg ve İtalya) arasında imzalanmıştır. AET’ye hukuken ve fiilen uluslar arası bir kuruluş olma niteliğini kazandıran Antlaşma, 1 Ocak 1958 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Antlaşma 248 madde, ekler ve protokellerden oluşmaktadır. Roma Antlaşması kurucu antlaşma olarak adlandırılabilir. AB hukukunun asil kaynaklarını oluşturan ve birincil mevzuat olarak adlandırılabilir. AB hukukunun asil kaynaklarını oluşturan ve birincil mevzuat olarak da adlandırılan kurucu antlaşmalar, AT’nin amaçları, örgütlenmesi ve işleyiş biçimi üzerine temel hükümleri ve AT ekonomik mevzuatının büyük kısmını içerirler ve AT’nin işleyişi ile ilgili anayasal çerçeveyi ortaya koyarlar. Aynı zamanda, topluluk kurumları, yetkilerini bu antlaşmalara dayanarak kullanmaktadır. Anlaşma metninin ilk kısmında antlaşmanın amacı özetlenmiştir. Bu kısım aşağıdaki konuları içermektedir: 65 - Avrupa halkları arasında gittikçe daha sıkı bir birliğin temellerini atmak, - Avrupa'ya bölen engelleri ortadan kaldırarak ortak bir girişim ile ülkelerinin ekonomik ve sosyal gelişmesini sağlamak için kararlı olmak, - Halklarının yaşam ve çalışma koşullarını sürekli iyileştirmenin, çabalarının temel amacı olduğunu teyit etmek, - Büyümede istikrarı, ticarette dengeyi ve rekabette dürüstlüğü sağlamak amacıyla mevcut engellerin ortadan kaldırması için elbirliği ile harekete geçmenin gerektiğini kabul etmek, - Değişik bölgeler arasındaki gelişme farklılıklarını azaltarak ve daha az gelişmiş bölgelerin kalkınmalarındaki gecikmeyi gidererek, ekonomilerinin birliğini güçlendirmeye ve uyumlu bir şekilde gelişmesini sağlamaya istekli olmak, - Ortak bir ticaret politikası vasıtasıyla uluslararası ticaretteki kısıtlamaların aşamalı olarak kaldırılmasına katkıda bulunmak arzusuyla çalışmak, - Avrupa ile denizaşırı ülkelerin dayanışmasını vurgulamak ve Birleşmiş Milletler Antlaşmasının ilkeleri doğrultusunda bu ülkelerin refah düzeylerinin yükselmesini sağlamak - Böylece kaynaklarını bir araya getirerek barış ve özgürlüğün korunup güçlendirilmesine kararlı olarak ve aynı ideali paylaşan diğer Avrupa halklarını çabalarına katılmaya çağırarak, Bir Avrupa Ekonomik Topluluğu kurmaya karar vermişlerdir.110 Antlaşmanın 4. Maddesi’nin başında yer alan; Topluluğa verilen görevler; bir AVRUPA PARLAMENTOSU, bir KONSEY, 110 Roma antlaşması metni, (çevrimiçi), http://www.bumko.gov.tr/Eklenti/2827,rometrpdf.pdf?0, 25 Mayıs 2014 66 bir KOMİSYON, bir ADALET DİVANI, aracılığıyla yerine getirilir, hükmü finasal entegrasyon için iyi bir örnek olarak gösterilebilir. - Antlaşmanın 2. Maddesi’nde topluluğun görevi, ortak bir pazarın kurulması ve üye devletlerin ekonomik politikalarının giderek yaklaştırılması yoluyla topluluğun bütününde ekonomik faaliyetlerin uyumlu bir şekilde geliştirilmesini, sürekli ve dengeli bir büyümeyi, daha fazla istikrarı, yaşam standardının hızla yükselmesini ve Topluluğun bir araya getirdiği devletler arasında daha sıkı ilişkilerin kurulmasını sağlamak olarak belirtilmiştir. - Bu antlaşmayla gümrük işlemlerinde entegrasyon gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Üye devletler arasında gümrük vergilerinin kaldırılması amaçlanmıştır. Üye devletler arasında ticaret engellerinin kaldırılması için ortak gümrük tarifesi oluşturulmuştur. - Üye devletler arasında ithalattaki miktar kısıtlamaları azaltılmıştır ve miktar kısıtlamalarının arttırılması yasaklanmıştır. - Kişilerin, hizmetlerin ve sermayenin üye ülkeler arasında serbest dolaşımına imkan sağlanmıştır. - Üye Devletler arasındaki ticareti etkileyebilecek ve ortak pazar içindeki rekabetin engellenmesi, kısıtlanması veya bozulmasını amaç edinen veya bu sonucu doğuran teşebbüsler yasaklanmıştır. - Antlaşmanın 100. Maddesiyle konseye Komisyonun önerisi oybirliğiyle, üye Devletlerin, ortak pazarın kuruluş ve işleyişini doğrudan etkileyebilecek yasa, tüzük veya idari düzenlemelerin yakınlaştırılmasına yönelik direktifler çıkarma yetkisi verilmiştir. Daha önce imzalanan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu'nu ve Avrupa Ekonomik Topluluğu'nu kuran anlaşmalarda döviz kuru sorunu doğrudan doğruya ele alınmamıştır. Roma Antlaşması’nda topluluk üyelerinin döviz kurlarını değiştirme yetkisini kısıtlayan 67 bir hüküm yoktur. Roma Antlaşması`nda topluluğun parasal konulardaki sorumluluğu net değildi. Roma Antlaşması`nda parasal konularda kesin hükümler bulunmayışı, bu konuların milli egemenlik haklarıyla olan yakın ilişkisi dolayısıyladır. Antlaşma’da topluluk üyelerinin döviz kurlarını ayarlama yetkisini kısıtlayan hüküm yoktur. Dış ödeme zorlukları ile karşılaşan üyelere verilmesi gereken kredilerde bile, topluluğun her üyesinin katkıda bulunması zorunlu değildir. Bu şartlar altında topluluk içinde parasal konularda işbirliğine gitmek ve bunda başarıya ulaşmak zor olmuştur.111 2.1.3. Birinci Bankacılık Yönergesi 1973’deki Avrupa Konseyi’nin (73/183/EFC) sayılı yönergesiyle bankaların ve diğer finansal kurumların kuruluşları ve hizmet sunumları ile ilgili serbesti sağlamak için kısıtlanmaların kaldırılması, yabancı ve yerel bankaların eşit denetim ve düzenlemeye tabi olması karara bağlanmıştır. Bu yönergeyle bankaların globalleşmesi sağlanamamıştır. Çünkü sermaye hareketleri üzerindeki farklı kısıtlamalar bankaların uluslararası düzeyde rekabet etmesini engellemiştir. Ayrıca bankacılık denetiminin uyumlaştırılmaması nedeniyle uluslararası düzeyde faaliyet gösteren bankalar, birbirinden farklı bir kaç yasal düzenleme seti ile karşı karşıya kalmıştır. Topluluğun bankalarının faaliyetleriyle ilgili ilk bağlayıcı düzenlemesi Birinci Bankacılık Yönergesi’dir. Birinci Konsey Yönergesi ve 77/780/EEC sayılı tanımlanan yönerge ile bankaların Topluluk ölçeğinde yerleşmesi ve hizmet sunumu serbestisi kolaylaştırılmıştır. Bu yönerge ile bankalar arasındaki ortak pazarı oluşturmak için; - üye devletlerin iç hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıkları asgariye indirmek, - ortak kurallara aşamalı yaklaşmak, - üye devletlerde şube açarak şubelerin gözetim ve denetimini bankanın merkezi bulunduğu ülkeye devretmek, 111 Serhat Tatlı, Avrupa Birliği (AB)’nin Türk Bankacılık Sistemi’ne Muhtemel Etkisi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2010, s. 24 68 - ulusal gözetim ve denetim otoritelerin takdir yetkisini daraltmak, - bir üye devlette izin almış olan bankanın başka bir üye devlette izin almadan şube açması, - rekabet eşitliğini ve tasarrufları koruyabilmek için benzer bankaların yükümlü tuttuğu marj oranının eşdeğer tutulması, - bankaların tanıtımı ve mali oranlar ile ekonomik ve parasal politikalarda izlenilen oranlar arasında ayrımın yapılması, bu yönerge ile karara bağlanmıştır. Bu yönerge gelecekte yapılması gereken konuları belirtmesinden dolayı topluluğun bankalarıyla ilgili politikası sayılmaktadır. Bu yönerge daha çok bankalarda gözetim ve denetim koşullarına birlik düzeyde uyumun sağlanmasıyla ilgilenmiştir. Birinci Bankacılık Yönergesi çerçevesinde “Avrupa Ekonomik Topluluğu’na Üye Devletlerin Yetkili Mercileri Danışma Kurulu” oluşturulmuştur. Danışma Kurulu, 73/183/EEC ve 77/780/EEC sayılı yönergelerin uygulanmasında Avrupa Komisyonuna yardımcı olmuş, üye devletlerin kendi aralarında ve Avrupa Komisyonu ile ilişkilerinde eşgüdümlüğü geliştirmiştir. - Bankalarda likidite miktarını belirlemek, - Bankaların borç ödeme güçlerini ölçmek ve mali oranlarını belirlemek, - AB ülkelerinin bankalarında mali oranların tek düzenli uygulanmasına yardım etmek, danışma kurulunun diğer görevleridir. Danışma kurulu mali oranlarının belirlenmesi ile ilgili görevleri ulusal gözetim ve denetim mercilerine bırakmıştır. AB ülkeleri arasındaki mali oranların değişmesi bankalarda gözetim ve denetim etkinliğini ve bankalar arasındaki rekabet eşitliğini olumsuz etkilemektedir. Birinci Bankacılık Yönergesi’nde; - mali oranların nitelik ve içerik açısından belirlenmesi, 69 - ulusal gözetim ve denetim otoritelerinin her altı ayda bir danışma kurulu tarafından değerlendirilmesi, - mali oranlar dışında kalan mali katsayıların birbirleriyle uyumlaştırması, - Avrupa Komisyonu’na öneride bulunma, danışma kurulunun görevleridir.112 Birinci Bankacılık Yönergesi, bankaların bütün üye ülkelerde şubeleriyle ilgili gözetim ve denetimini önleyen engellerin kaldırılmasını, üye ülkelerde banka lisansı ve diğer kuruluşlar arası uyumlaşmanın sağlanmasını, birlik içi denetim otoritelerinin görevlerini tanımlamıştır. Üye ülkelerin dil, kültür, mali ve hukuki altyapılarının farklı olmasından dolayı bu tür yönergelere daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Roma Antlaşması’nda tek bankacılık piyasasıyla ilgili ilkeler dört temel özgürlük adı altında tanımlanmıştır. Bankalarda uygulanan farklı yasalar arasındaki koordinasyonun sağlanması, bankacılık denetimi ve uluslararası yatırım akışkanlığında rekabetin korunmasıyla ilgili çalışmalar Birinci Bankacılık Yönergesi’nin uygulanmasıyla başlamıştır. Birinci Bankacılık Yönergesi’yle yabancı bankaların piyasaya giriş engelleri tanımlanmış, ev sahibi ülke ilkesiyle ilgili düzenlemeler açıklanmıştır. Birinci Bankacılık Yönergesinin, bankacılık sektöründe beklenen amaçları sağlayamamasından dolayı İkinci Bankacılık Yönergesinin yapılmasına ihtiyaç duyulmuş ve ilgili sorunlar çözülmeye çalışılmıştır. 2.1.4. Tek Pazar Süreci, Ekonomik ve Parasal Birlik Roma Antlaşması’nın amacı Batı Avrupa ülkeleri arasında ortak bir Pazar oluşturmaktı.113 Batı Avrupa ülkeleri bu amaçlarına 1 Temmuz 1968 tarihinde yürürlüğe girmiş olan gümrük birliğiyle ulaşmışlardır. Avrupa Topluluğu’nda Ekonomik ve Parasal Birliğe giden yol ise 1959 yılında başlamıştır. 1959 Kasım ayında Jean Monnet 112 Gürgan Çelebican, Avrupa Birliği’nde Finansal Bütünleşme, Banka-Ticaret Hukuku Dergisi, S.2, 2007, ss.83-85 113 Recep Karabulut, Ahmet Uğur, EURO’ya Geçiş ve Türkiye’nin İhracatına Etkisi, İnönü Üniversitesi, İİBF, (çevrimiçi), http://www.mufad.org.tr/journal/attachments/article/432/16.pdf, 30 Mayıs 2014 70 başkanlığında toplanan Birleşik Avrupa İçin Eylem Komitesi (The Action Committee for the United States of Europe) tarafından hazırlanan raporda, EPB’nin ana hatları belirlenmiştir. Fakat bu fikirler uygulamaya geçirilememiştir. Konu, 1960’lı yıllarda Schuman Planı hayata geçirilip gümrük birliğinin planlanandan önce tamamlanması ve ortak tarım politikasının başarılı olması üzerine yeniden ortaya atılmıştır. Avrupa Topluluğu’nda ekonomik ve parasal birlik yaratma konusundaki ilk ciddi girişim, 1-2 Aralık 1969 Lahey Zirve’sinde yapılmıştır. Zirve sonucunda altı ülkenin Devlet veya Hükümet Başkanları, politik istek varolduğu sürece, topluluk içinde aşamalı olarak bir ekonomik ve parasal birliğin gerçekleştirilmesi konusunda görüş birliğine varmışlar ve Ekonomik ve Parasal Birliği Avrupa entegrasyonunun resmi hedefi haline getirmeyi kararlaştırmışlardır. EPB’ye yönelik olarak hazırlanan Werner Raporu ile devam eden gelişmeler, 1972 Paris Zirvesi’nde somut bir aşamaya ulaşmıştır. Bu sonuçta, 1971 yılında ABD’nin doların altın konvertibilitesine son vermesi ile Bretton Woods Sisteminin çökmesinin önemli etkisi olmuştur. 28-29 Haziran 1988’de yapılan Hannover Zirvesinde topluluk üyeleri, tekrar aşamalı olarak ekonomik ve parasal birliğe geçiş kararı almış ve bu amaç doğrultusunda Komisyon başkanı Jacques Delors başkanlığında AT Merkez Bankaları Başkanları ve bir kısım bağımsız uzmandan oluşan bir çalışma komitesine görev vermiştir. Komite yaklaşık 9 ay süren çalışmalarını tamamlayarak “Avrupa Topluluğu’nda Ekonomik ve Parasal Birlik Kurma Konusunda Rapor” olarak bilinen Delors Raporunu yayınlamıştır. Bu rapor, Werner Raporu’ndan sonra Avrupa’da ekonomik ve parasal birliğin gerçekleştirilmesine yönelik ikinci önemli teşebbüstür. Bu Rapor, 26-27 Haziran 1989’da Madrid’te yapılacak Topluluk Zirvesi’nde görüşülmek amacıyla 17 Nisan 1989’da zirvenin sekreteryasına iletilmiştir. Delors Rapor’u, bu zirvede görüşülerek onaylanmıştır. Böylece, EPB için ilk aşamanın 1 Temmuz 1990 tarihinde başlanması kararlaştırılmıştır. Zirve’de ayrıca, Komisyon’dan, 71 Merkez Bankaları Guvernörler Komitesi ile Para Komitesi’nden ilk aşamanın 1 Temmuz 1990 tarihinde başlayabilmesi için gereken önlemleri almaları istenmiştir. Bundan sonraki aşamalarda yapılacak düzenlemelerin tartışılacağı “Hükümetlerarası Konferans”ın toplanması için hazırlık çalışmalarına başlanılması da kararlaştırılmıştır. Delors Raporu`nda Ekonomik ve Parasal Birliğin (EPB) üç aşamada gerçekleşmesi öngörülmüştür. Bu aşamalar: Birinci Aşama : 1 Ocak 1990 tarihinde başlayacak olan birinci aşamada, ekonomik yakınlaşmayı geliştirmek amaçlanmıştır. Bunun için; - para ve bütçe konularında düzenlemeler ve sermaye hareketlerinin liberasyonu sağlanacaktır. Bu uyumu sağlamak için gerekli yasal ve kurumsal düzenlemeler gerçekleştirilecektir. - tek pazarın tamamlanması, bölgesel farklılıkların en aza indirilmesi ve ekonomik politika koordinasyonunun yalnızca Ekonomi ve Maliye Bakanları Konseyi’nin (ECOFIN) sorumluluğunda olması sağlanacaktır. Parasal alanda ise; - mali entegrasyon önündeki engellerin kaldırılması, - işbirliği ve politika uyumuna daha fazla önem verilmesi ve, - ulusal merkez bankalarının özerkliklerinin daha da artırılması önerilmiştir. İkinci aşama : Komisyon, EPB’nin İkinci Aşaması’nın 1 Ocak 1993’de başlamasını önermiştir. Bu aşamanın kısa sürmesi teklif edilmekle beraber, bu konuda herhangi bir tarih verilmemiştir. İkinci Aşamada: - Mevcut parasal kurumların yerine Avrupa Para Enstitüsü’nün kurulması amaçlanmıştır. Her üye ülkenin Merkez Bankası'nın temsil edildiği bağımsız bir kurum olacak olan Avrupa Para Enstitüsü, para politikasını organize etmekle ve ortak politikalarının oluşturulmasında hazırlık yapmakla görevli olacaktır. Avrupa Merkez Bankası kurulana kadar, ulusal para politikaları uygulanmaya devam edilecektir. Avrupa Para Enstitüsü ayrıca Doğrudan Kur Mekanizması’nın sorunsuz bir şekilde işlemesine 72 yardımcı olacaktır. Böylece ulusal para politikalarının ağırlığı giderek azalacaktır. Başkanı, AB Konseyi tarafından fakat Avrupa Parlamentosu’na danışıldıktan sonra atanmalıdır. - Karar alma yetkisinin topluluk kurumlarına geçirilmesi, bu aşamanın en zor noktasını teşkil etmiştir - Komisyon, ekonomik ve parasal birlik için temel faktör olan tek para birimi için mevcut para birimlerinden birinin veya yeni bir para biriminin kullanılmasının arzu edilmediğini açıklamıştır. - Komisyon, yeni yapılacak anlaşmada Avrupa Para Birimi (ECU)’nun tek para birimi olarak belirlenmesini, ECU’nun özel alanda kullanımına engel oluşturan tüm hukuki ve idari engellerin üye ülkelerce kaldırılmasını ve kullanımının yaygınlaştırılmasını önermiştir. - Bildirge’de, yeni yapılacak antlaşmada bütçe açıklarının finansmanı amacıyla para basılması ile kontrolsüz bir maliye politikası izleyen bir üyeye kefil olunmasının yasaklanması istenmiştir. - Aşırı bütçe açıklarından kaçınılması ilkesinin de, yeni Antlaşma’ya konulması teklif edilmiştir. - Ayrıca, tahmin edilemeyen ekonomik şoklarla (petrol gibi) karşılaşılması durumunda kullanılacak özel destek mekanizmalarının oluşturulması da önerilmiştir. - Komisyon, İngiltere’nin görüşü olan “Hard ECU”ya dayanan paralel para birimini benimsememiştir. Üçüncü aşama : Bu aşamada; - Döviz kurlarının sabitleştirilmesi ve ekonomik-parasal alanda yetkilerin tamamen topluluk kurumlarına devri öngörülmüştür, - Ayrıca üye ülkelerin paralarının topluluk parası ile değiştirilmesi yani milli paraların yerini alacak tek bir "Avrupa Parası"nın kullanılması amaçlanmıştır. 73 AT’de Ekonomik ve Parasal Birliği gerçekleştirmede iki farklı teklifi de burada belirtmekte yarar vardır. Bunlardan ilki, Federal Alman Merkez Bankası Başkanı Pöhl tarafından yapılmıştır. Pöhl, EPB’nin farklı iki hızda gerçekleştirilebilineceğini ileri sürmüştür. Ekonomik yönden daha gelişmiş üyeler olan Almanya, Fransa ve Benelüks ülkeleri öncelikle kendi aralarında Avrupa Merkez Bankası Sistemi’ni kurmalı, diğer üyeler ise daha sonra Sisteme katılmalıdır. Enflasyon oranları yüksek diğer üyeler, bu oranları indirdikten sonra Avrupa Merkez Bankasına girmelidir. Böylece, döviz kurlarında değişiklik yapma zorunluluğu ortadan kalkacaktır. Pöhl’ün bu teklifi, Topluluk organlarında resmi bir nitelik kazanamamıştır.114 İkinci teklif ise Haziran 1990 tarihinde İngiltere Maliye Bakanı John Major tarafından yapılmıştır. Major EPB’nin Birinci Aşaması’ndan sonraki adımlar konusunda yeni bir alternatif plan ortaya atmıştır. Buna göre Hard ECU olarak isimlendirilen yeni bir para birimi, üye ülkelerin para birimleri ile tedavülde olmalıdır. Toplulukta bir “paralel para birimi” gerçekleştirilmelidir. Hard ECU, bir para sepetine bağlı olmamalı, üye ülkelerin paraları karşılığında hiçbir zaman değer kaybetmeyecek şekilde tanımlanmalıdır. Kurulacak Avrupa Para Fonu, milli para birimleri karşılığında Hard ECU cinsinden banknotlar çıkarıp, mevduat kabul edebilmelidir. Bu yeni paraya, faiz uygulanabilmelidir. Daha sonra Fon, Avrupa Merkez Bankası’na dönüştürülerek Hard ECU Topluluk içinde tek bir para birimi olabilir. İngiltere Maliye Bakanı’nın bu teklifi, Almanya, Fransa, Hollanda, İtalya ve Komisyon tarafından incelemekle beraber, olumlu karşılanmamıştır. İngiltere Başbakanı Thatcher de, ECU’nun milli para birimlerinin yerine kullanılmasına ve ortak bir merkez kurulmasına karşı olduğunu açıklamıştır Delors Raporu 26-27 Haziran 1989 Madrid Zirvesinde görüşülerek onaylanmış ve EPB için ilk aşamanın 1 Temmuz 1990 tarihinde başlaması kararlaştırılmıştır. 1990 yılında 114 Rıdvan Karluk, Özgür Tonus, Avrupa Para Birliği, Euro ve Geleceği, Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü, s.11 74 yapılan Roma Zirvesi’nde de ikinci aşamanın 1 Ocak 1994’de ve üçüncü aşamanın da üyeler arasında yeterli derecede bir yakınlaşma düzeyine ulaşıldığında başlaması kararı alınmış, ancak sözkonusu yeterli derecede yakınlaşmanın ne olduğu konusu belirsiz kalmıştır. Madrid Zirvesi’nde İngiltere, Delors Raporunu, henüz gündemde olmayan politik birlik öngörmesi yüzünden kabul etmemiştir. İngiltere’nin itirazına rağmen Delors Raporu’ndaki aşamalardan ilkine geçilmiş ve bu konuda bir dizi kararlar alınmıştır. Bu ülkenin itirazı, bundan sonra ikinci ve üçüncü aşamalarda gerekli olacak kurumsal değişmeler konusunda engelleme yapabileceğini ortaya koymuştur. Çünkü kurumsal değişmeler için karar alınabilmesi oy birliğini gerektirmektedir.115 8-9 Aralık 1989 tarihli Strasbourg Zirvesi’nde, İngiltere’nin yine karşı koymasına rağmen, Ekonomik ve Parasal Birliğin ikinci ve üçüncü aşamalarına geçişle ilgili hazırlıkları gerçekleştirecek Hükümetlerarası Konferans’ın, 14-15 Aralık 1990 tarihlerinde yapılması kararlaştırılmıştır. 2.1.5. İkinci Bankacılık Yönergesi II.Bankacılık yönergesi en önemli bankacılık yönergesi olarak kabul edilebilir. 1989 yılında çıkarılan İkinci Bankacılık Yönergesi, Birinci Bankacılık Yönergesi’ni önemli ölçüde değiştirmiştir. Bu yönerge bankalar arasında tek pazarın kurulmasını olumlu etkilemiştir. Bu yönerge genel anlamıyla bankacılık piyasalarının bütünleşmesi yönünde önemli düzenlemeler içermektedir. Söz konusu yönerge ile karşılıklı tanıma, tek bankacılık lisansı, yerleşme ve hizmet sunma serbestliği, merkez ülke denetimi ve kontrolü ile 115 Özgür Tonus, ‘Avrupa Birliği’nde Ekonomik ve Parasal Birlik ve Türkiye’, İstanbul İktisadi Kalkınma Vakfı, 2000, No: 163, s.40 75 minimum uyumlaştırma gibi önemli düzenlemeler getirilmiştir. Bankacılıkla ilgili geçmiş dönemlerde çıkarılan çok sayıda düzenlemeyi açıklık, bütünlük ve rasyonellik sağlamak amacıyla birleştiren ve endüstrinin bütünleşmesi yönünde kapsamlı düzenlemelere yer veren bu yönerge yürürlükteki en önemli düzenlemeleri içermiştir. Bankaların kuruluş ve faaliyetlerini düzenleyen yönergelerle birlik düzeyinde bütünleşmiş bankacılık piyasasının oluşturulması amaçlanmakla birlikte, sözkonusu yönergelerde, diğer üye ülkelerde faaliyet gösteren şubelerin ve iştiraklerin farklı düzenlemeye tabi tutulmasının bütünleşmeyi güçleştirdiği ifade edilmiştir. Bu yönerge banka deyimini en geniş şekilde tanımlamış, bankaların ortak kurallara uyumunu zorunlu kılmış, sektöre özgün her türlü hizmet sunumunda evrensel bankacılığa odaklanmıştır. Evrensel bankacılık deyimi Birici Bankacılık Yönergesi’nde kullanılmaya başlanmıştır. II.Bankacılık yönergesi ile AB içindeki bir finansal kurumun, diğer AB ülkelerinde şube açması veya sınırlar arası finansal hizmet sunması ana ülkesi dışında diğer bir ülkeden yetki alma gereği olmaksızın mümkün kılınmıştır. II.Bankacılık yönergesinin bankaların sınırlar arası faaliyetlerinde ve bankalar arası rekabette artış yaratması beklenmiştir. AB’nin İç Piyasaların Tamamlanması Programı ve II.Bankacılık yönergesi, bankacılık sektörünün entegrasyonun hızlanmasında önemli rol oynamıştır. Economic Research Europe Limited tarafından 1996 yılında yapılan bir araştırmada, II.Bankacılık yönergesinden sonraki ilk üç yıl içinde, yabancı şube sayısında %58 artış olduğu saptanmıştır 76 İkinci Bankacılık Yönergesi’nin ana konusu bankaların gözetim ve denetimden oluşmaktadır. İkinci Bankacılık Yönergesi’yle; - Bankalararası hizmet sunumunda rekabet avantajlarını önlemek için denetim ve gözetim kuruluşları daha sıkı kuralları uygulamak zorunda kalmıştır. - Ayrıca, bankalar arasında ortak pazarı kurmak için, bankaların hizmet sunumu serbestliği önündeki engellerin kaldırılması gerekmiştir. Bu sonucu gerçekleştirmek için bankalara, belirlenen asgari koşullarda tek düzenlemelerin uygulanması zorunlu kılınmıştır. - Faaliyet izni verilmesi için asgari koşulların belirlenmesi, mali sisteme duyulan güveni başlangıçta sağlamak, rekabetçi piyasanın oluşturulması, gibi konular ana konular olarak belirlenmiştir. - Yurt içi ve yurt dışında bulunan bankaların ve iştiraklerinin mali durumlarının konsolide edilmesi, bankaların kayıt ve hesap düzenleri ile uymaları gereken mali oranların ve denetim kurallarının her üye devlette aynı ya da benzer koşullara bağlanması açıklanmıştır. Ulusal piyasalarda rekabeti artırabilmek için bankalar izne gerek kalmaksızın her bir üye ülkede mali hizmet sunabilir ve şube açabilirdi. Ev sahibi ülkesi ilkesinin uygulanmasıyla bankalara şube açmak ve faaliyet serbestliği tanınmıştır. Bu ilkenin uygulanmasıyla gözetim ve denetim yetkisinin merkezi bulunduğu üye ülkeye verilmesi iki açıdan yarar sağlamıştır. Birinci olarak, uluslar arası boyuta sahip olan kredi kurumlarının faaliyetlerinin tümünün denetlenmesi sağlanmıştır. Bu sistemin uygulanması ile bankalar üzerindeki gözetim ve denetim etkinleşip bankaların mali yönetimi yeterince izlenilebilir duruma getirilmiştir. İkinci olarak ise faaliyetleri ülke içinde olan bankalarla diğer ülkelerde şube açan bankalar arasında birden çok gözetim ve denetimden kaynaklanan rekabet avantajları önlenmiştir. Avrupa Birliği uluslararası bankacılık faaliyetleri için genel olarak ev sahibi ülke ilkesi geçerli sayılmaktadır. İstisna olarak, yatırım yapılan ülke (host country), diğer bir AB ülkesinden gelen yabancı kurumun faaliyetlerinin, kamu haklarının korunması ile ilgili 77 yerel yasalara uyumunu isteyebilir. Bu ev sahibi ülke ilkesinin istisnasıdır. Bu istisnanın çok geniş bir şekilde yorumlanması Tek Pazar yaratma sürecinin ilerlemesi üzerinde olumsuz etki yapması anlamındadır. - Bankaların gözetim ve denetimi ile ilgili yetersizlikler bankalarda hukuksal farklılıklar oluşmasına neden olmuştur. Oluşan bu hukuksal farklılığı önlemek için her üye devlette kayıt ve hesap düzenlerinde denetim araçları ve kuralları benzeştirilmiştir. Bu tür işlemlerin gerçekleşmesi, bankalarda gerçek ve yanlışsız bilançolar çıkarılmasını ve gerek ortakların gerekse ilgili üçüncü kişilerin haklarının korunmasını sağlamıştır.116 - Bankaların tek bir mali piyasaya ulaşabilmeleri için bir üye devletten aldıkları faaliyet izni Tek Bankacılık Lisansı çerçevesinde diğer üye devletlerde de geçerli sayılmıştır. Bu iki ilkenin uygulanması üye ülkelerin tabi oldukları düzenlemelere bağlıdır. Uyumlaştırma, hukuki düzenlemelerin birbirleriyle özdeşleştirilmesi değil, birbirlerine yakınlaştırılması anlamındadır. Bu ilkelerle ilgili uyumlaşma üye ülkelerin seçimine bırakılmıştır. - Ayrıca, bu yönerge ile bankalara hiç bir izne tabi olmadan her bir üye ülkede şube açabilmeleri, asgari öz kaynak oluşturma zorunluluğu, şubeleri bulunduğu üye ülkede sermaye tahsisi zorunluluğu kaldırılmıştır. - Ticari ve sanayi teşebbüslerde sahip olacakları sermaye payının sınırlanması, - Şubeler ve merkezi bankalar arasında bilgi ve belge akışkanlığının sağlanması, - Üye ülkelerle üçüncü ülkelerarası düzenleyici kuralların uygulanması, İkinci Bankacılık Yönergesi ile yapılan işlemlerdir. İkinci Bankacılık Yönergesi, kapsam ve içerdiği hükümler açısından, AB’nin ilk Bankalar Kanunu sayılmaktadır. 116 Çelebican, Avrupa Birliği’nde Finansal Bütünleşme, s.87 78 - İkinci Bankacılık Yönergesi’nde öz kaynaklarla ilgili standartların belirlenmesi, mali piyasaların bütünleşmesi açısından önemli bir ilerleme sağlamıştır. Özkaynakların tüm üye devletlerde tekdüzeleşmesi haksız rekabeti önlemiş ve özkaynakları yetersiz olan bankaların mali sisteme duydukları güvenceyi arttırmıştır.117 İkinci Bankacılık Yönergesi Uluslararası Ödemeler Bankası çatısı altında faaliyetlerini sürdüren bankacılığın gözetim ve denetimine ilişkin Basel Komitesi’nde hazırlanan rapora koşut bir düzenleme olduğundan dolayı Avrupa Mali Piyasasını oluşturması yanısıra küreselleşen bankacılık sektöründe bir ihtiyaç sayılmaktadır. Aynı zamanda bu yönerge ile bankaların borç ödeme gücünün izlenmesi, borç ödeme gücü oranının her üye devlette aynı olması beyan edilmiştir. Bu yönerge ile hem bankalarda rekabet eşitliği garanti altına alınmış, hem de karşılıklı tanıma ilkesinden yararlanarak bütünleşmiş bir mali piyasanın temeli kurulmuştur.118 1993 yılına kadar uygulanan İkinci Bankacılık Yönergesi Toplulukta bankacılık sektörünün parçalanmasını engellemiş ve tek pazarın kurulmasıyla ilgili Finansal Hizmetler Eylem Planı’nın önemini vurgulamıştır. Diğer taraftan finansal entegrasyonun gerçekleşmesi için ulusal düzenlemelerde uyuşmazlıkların asgariye indirilmesi ve üye ülkelerarası bütünleşik bir mali sistemin kurulması için ülkeleri bağlayan ve tüzel kişiliğe sahip bir kurumun oluşturulması önemsenmiştir. Ayrıca, bankacılık sektörü entegrasyonun kurulması için gereken yeni düzenlemeler İkinci Bankacılık Yönergesi ile karara bağlanmıştır. 1989 yılında Beyaz Kitap ile II.Bankacılık direktifi birleştirilmiştir. 117 118 A.e., s.100 A.e., s.103-104 79 İkinci Bankacılık Yönergesi’nden sonra AB ülkeleri arasındaki gümrük engellerinin kaldırılması ile ilgili maddeleri içeren, ancak içerisinde sermaye serbestliğine ilişkin düzenlemelere pek yer verilmeyen, Tek Avrupa Senedi imzalanmıştır. 2.1.6. Tek Avrupa Senedi Avrupa Tek Senedi 17 Şubat 1986’da Lüksemburg’da ve 28 Şubat 1986’da Lahey’de imzalanan ve 1 Temmuz 1987 tarihinde yürürlüğe giren antlaşmadır. AET sözleşmesini yenilemiştir ve tek pazarı tamamlamanın yolunu açmıştır. Bu antlaşmayla iç pazarın 1992 sonuna kadar tamamlanması öngörülmüştür. Avrupa bütünleşmesinin temel hedefini, üye devletler arasında malların, işgücünün, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımına dayalı bir ortak pazar kurulması oluşturmuştur. Bu hedefin ilk aşaması olan ve malların serbest dolaşımını sağlamaya yönelik Gümrük Birliği hedefi 1 Temmuz 1968’de tamamlandı. Buna karşılık, 1970 ve 80’lerde karar alma süreçlerinde yaşanan sorunlar ve uluslararası ekonomik durgunluk nedeniyle üye devletler korumacı politikalara başvurmuşlardır. Bu politikalar malların, işgücünün, hizmetlerin ve sermayenin üye devletler arasında tam olarak serbest dolaşacağı bir “Ortak Pazar” kurulması hedefine ulaşılmasını engelledi. Serbest dolaşım önündeki gümrük kontrolleri ve sınırlardan kaynaklanan fiziki, ulusal mevzuat farklılıklarından kaynaklanan teknik ve mali engeller bu yönde sorun oluşturuyordu. Avrupa Tek Senedi ile gelişmiş bir “Avrupa Tek Pazarı” ya da “Avrupa İç Pazarı”nın gerçekleştirilmesi için gerekli hukuksal, kurumsal ve siyasal dayanaklar oluşturularak Avrupa bütünleşmesine yeni bir ivme kazandırıldı. Tek Pazarın önündeki fiziki, teknik ve mali engellerin kaldırılması amacıyla bazı düzenlemelerin yapılması ve söz konusu düzenlemelerin en geç 31 Aralık 1992 tarihine dek tamamlanarak üye devletler arasında sınırların olmadığı bir ekonomik alan yaratılması amacına ulaşılması öngörüldü. Avrupa Tek Senedi, Avrupa Topluluklarını kuran antlaşmalara değişiklik getiren hükümler ile dış politika alanında üye devletler arasında işbirliğini öngören hükümleri 80 tek bir belgede toplamıştır. Topluluğun ilk genişlemesi 1 Ocak 1973 tarihinde İngiltere, Danimarka ve İrlanda’nın topluluğa katılımı ile gerçekleşmiş; bunu 1981 yılında Yunanistan’ın ve 1986’da İspanya ve Portekiz’in üyelikleri takip etmiştir. Avrupa Birliği ülkelerinde gümrük vergilerinin kaldırılmasına rağmen, sınırlarda fiziksel, mali ve teknik engellerin varlığından dolayı üye sayısı kadar ulusal pazar bulunmaktaydı. Bu engellerden dolayı Toplulukta 1961-1973 yılları arasında mali piyasalarda gerçekleşen performans, 1974-1981 yılları arasında tekrarlanmamış ve rekabet ile ekonomik büyüme sağlanamamıştır. Farklı ulusal standart ve şartlar, serbest ticareti, gümrük vergilerini ve ithal kotalarını olumsuz etkilemiştir. Bununla birlikte yukarıda da bahsettiğimiz gibi 1973 ve 1982 yıllarındaki petrol krizleri bu yıllarda ki ekonomik krizlerden kaynaklanan bozuk koşulları düzeltmek ve durgunluktan çıkabilmek için Avrupa Konseyi tarafından 1982 yılında Kopenhag’da yapılan toplantıda üye devletlerin ekonomilerini bütünleştirmek için tek pazarın oluşturulması karara bağlanmıştır. 1984 yılında Avrupa Konseyi tarafından yapılan diğer bir toplantıda, 1993 yılının başına kadar tek pazarın tamamlanması bir daha vurgulanmıştır. 1985’te yayınlanan Beyaz Kitap ile fiziki, teknik ve mali engellerin kaldırılması sermayenin özgürce hareket edebileceği alan oluşturulması programa bağlanmıştır. Beyaz kitapta mali hizmetlerin alt bölümü olan bankacılık sektöründeki serbestlik ve uyumu karşısında hükümler yer almıştır. Beyaz kitap Avrupa tek senediyle uygulamaya geçmiştir. Avrupa Tek Senedi ile yeni ortak politikalar saptanmış, mevcut olanlar geliştirilmiştir. Aynı zamanda Tek Avrupa Senedi, Roma Antlaşması’nda önemli değişiklikler yapmıştır. - Roma Antlaşması’nda öngörülen ancak sıkıntılar yaratan tek pazarın önündeki engeller kaldırılmıştır. Bunun için bir iç pazarın kurulması kararlaştırılmıştır.119 119 Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk, Turan Kitabevi, 3. Baskı, Ankara 2005, s.197 81 - Ortak Pazar yeniden tanımlanıp eksiklikleri giderilmiştir. - Bu çerçevede Roma Antlaşması’na sosyal politika, ekonomik ve sosyal uyum, çevre gibi konularda yeni maddeler eklenmiştir. - Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET), Avrupa Topluluğu (AT) şeklinde değiştirilmiştir.120 - Ayrıca, “işbirliği usulü” adı verilen bir sistem çerçevesinde Avrupa Parlamentosu’na Komisyon’un yasa koyma önerilerini ikici kez değerlendirmek suretiyle yasama sürecini daha yakından etkileme imkanı verilmiştir. - Yine Tek Senet ile, daha önce oybirliğinin gerekli olduğu, Ortak Gümrük Tarifesi’nde değişiklik yapılması, hizmetler, sermayenin serbest dolaşımı, ortak ulaşım politikaları konularında alınan kararların nitelikli çoğunluğa dayanması kararlaştırılmıştır. Yani nitelikli çoğunlukla karar alma usulünün geçerli olduğu alanların sayısı artırılmıştır.121 - Üye ülkeler arasında “Avrupa Siyasi İşbirliği” aracılığı ile dış politikada işbirliği yapılması da Tek Senet ile karara bağlanmıştır. - Avrupa Parlamentosu’nun yetkileri artırılmıştır. Avrupa Parlamentosu’nun karar süreçlerine daha etkin katılımını sağlamak üzere çeşitli önlemlere yer verilmesi gerçekleşmiştir. - Adalet Divanı’nın artan iş yükünü hafifletmek amacıyla bir İlk Derece Mahkemesi kurulması, 1960’lardan beri gayri resmi olarak toplanan üye devletlerin hükümet ve devlet başkanları Zirvesi’nin (AT Zirvesi) antlaşmaların yapısı içine dahil edilerek resmiyet kazanması sağlandı. - Avrupalı Devletler, örgütlerini sadece ekonomik bir örgüt olarak değil aynı zamanda politik, sosyal, çevre gibi konularda da işbirliği hususunda yeni hedefler koyan 120 Horvath Zoltan, Hand Book on The European Union, Hungarian National Assembly, Hungary 2007, s.42 121 DPT yayını, 2004, sayı 2 82 bir örgüt olarak belirlemişlerdir. Bu çerçevede teknolojik araştırma ve geliştirme, çevre gibi alanlar AB’nin düzenleme yapabileceği alanlar arasına dahil edilmiştir. Bunların yanında önemli diğer bir nokta, Avrupa tek senedinin sermaye hareketlerini yasaklamalardan ve sınırlamalardan arındırmak amacıyla bir program belirlemiş olmasıdır. Bu program doğrultusunda; - Sermaye hareketlerinin üzerindeki yasaklar ve kısıtlamalar kaldırılacaktır. - İkinci olarak tek pazarın oluşumuyla ilkeler arası uyumlaştırma sağlanacaktır. Bununla birlikte de aşağıdaki dört ilkenin sağlanmasıyla pazarın daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulması öngörülmüştür. Minumum uyumlaştırma Karşılıklı tanıma Merkez ülke kontrolü ve denetimi Bankacılıkta tek lisans Bu dört maddenin açıklamasını da aşağıdaki gibi yapabiliriz: Minimum uyumlaştırma ve karşılıklı tanıma birbirini tamamlayan ilkelerdir. Minimum uyumlaştırma ile ortak piyasa şartlarına ülkeler arası benzer kurallar getirilerek karşılıklı tanıma ilkesi uygulanabilir hale getirilmiştir. - Merkez ülke denetiminde ise; merkez ülkedeki denetim organları uyumlaştırma ile getirilen kuralların kontrolünü yapmaktadırlar. - Tek bankacılık lisansı ile merkez ülkede bulunan bankanın diğer üye ülkede izin almaksızın şube açıp faaliyet göstermesini öngörmektedir. - Karşılıklı tanıma ilkesiyle bağlantılı olarak bir ülkenin verdiği bankacılık lisansı tüm topluluk içindeki ülkelerde geçerli olacaktır. 83 Tek Senet ile ortak güvenlik ve dış politikasında işbirliği sağlanmıştır. Yasama sürecinde bazı konularda oybirliği yerine nitelikli oybirliği getirilmiştir. Avrupa Tek Senedi’nde yapılan değişikliklerin ardından ortak pazardan tek pazara geçişi sağlayan ve ekonomik ve parasal birliğin kurulmasına temel olan Avrupa Birliği Anlaşması (Maastricht Anlaşması) 1992’de imzalanmıştır. 2.2. Maastricht Antlaşması ve Sonrası Dönem 2.2.1. Maastricht Antlaşması 1980’li yılların sonu ve 1990’lı yılların başında yeniden yapılandırma sürecinin bir sonucu olarak çok sayıda AB ülkesinde birleşmeler ve devralmalar gerçekleşmiştir. Aynı dönemde, çoğu ülkede özelleştirme süreci de başlamış, bir çok kamu bankası özel bankalara satılmıştır. Avrupa bankaları genellikle Güney Doğu Asya, Merkez ve Doğu Avrupa ve Latin Amerika gibi ülkelere doğru genişlemeyi tercih etmiştir. Maastricht Antlaşması bu dönemde imzalanmıştır. Avrupa Toplulukları 1991 yılında Hollanda’nın Maastricht kentinde yapılmış olan devlet ve hükümet başkanları zirvesi ile iç bütünleşme yolunda tarihi bir dönüm noktasından geçmişlerdir. Maasticht Zirvesinin hazırlıkları 14-15 Aralık 1990 tarihleri arasında yapılan Roma Zirvesinde belirlenmiştir. Bu zirvede topluluk Avrupa Birliği sürecinin daha da hızlanmasını sağlayacak kararlar almıştır. Alınan kararlar itibariyle ‘’Ekonomik ve Parasal Birlik’’ ile “Politik Birlik” alanında düzenlenen iki hükümetler arası konferans yoluyla Roma Anlaşması’nda değişiklikler yapılması ve 1992 yılı sonunda tek pazara daha bütünleşmiş bir şekilde ulaşılması amaçlanmıştır. Bunun yanında uluslar arası alanda seslerini daha çok duyurmak arzusundaki AT ülkeleri, ekonomik ve parasal birliğin yanı sıra, politik birlik hedefleri doğrultusunda ortak bir dış güvenlik politikası oluşturmaya yönelmiştir. 15 Aralık 1990 tarihinde 84 çalışmalarına başlayan bu iki hükümetler arası konferans Maastricht Zirvesinde kurulan yeni Avrupa Birliği’nin temellerini atmıştır. Yapılan konferanslar süreci içerisinde çözümlenemeyen en önemli sorunlar ekonomik ve parasal birliğin kuruluş aşamaları ve birliğe katılacak ülkeler arasında refahın daha adil dağılımı konusunda uyumun sağlanabilmesi için oluşturulacak fon ile ilgili olmuştur. Bu sorunlar tek bir temele indirgendiğinde zirve öncesinde ortada kalan sorunların özünde üye ülkelerin egemenliğinin bir üst otoriteye devredilmesi konusu yer almıştır. Egemenlik devrine en çok karşı çıkan İngiltere ve değişik ölçülerde Portekiz ve Danimarka ile başta Almanya ve Fransa olmak üzere diğer ülkeler arasında görüş ayrılığı zirveye kadar sürmüştür. Almanya’nın birleşmesinden sonra Avrupa içinde güçlü bir merkez olma eğilimi içine girmesi karşılığında Fransa Almanya’yı AT içinde asimile etme amacı gütmüştür. Almanya ise, AT bütünleşmesi olmaksızın Avrupa’da diğer ülkelere gücünün kabul ettiremeyeceği endişesiyle federal yapıda bir bütünleşme yönünde hareket etmiştir. Almanya’nın gücünü artırması sonucu diğer üye devletler Avrupa cepheleşmesine karşın duydukları endişe nedeniyle AT ülkelerinin bütünleşmesini desteklemişlerdir. 1991 yılı boyunca Hükümetler arası konferanslar süresi içinde sürdürülen yoğun çalışmalar sonucunda son güne kadar çözülemeyen ve Maastricht zirvesine bırakılan sorunlar şunlardır. - Ortak Dış ve Güvenlik Politikası: Kararların başlangıçta ilke ve konu aşamasında oybirliği ile alınması, uygulamada ise basit veya nitelikli oy çokluğu ile yetinilmesi, - BAB Statüsü: NATO ittifakının Avrupa kanadının güçlendirilmesinden mi ibaret kalacağı yoksa, AT’nin savunma boyutu ve organını da mı oluşturacağı ve buna bağlı olarak üyelik sorunu, 85 - Ekonomik ve Parasal Birliğin Kuruluş Sürecindeki Aşamalar: Kararların hangi yöntemle alınacağı, EPB ve özellikle tek para birimine geçiş şartlarından tek bir devletin mi- bu devletten İngiltere kastedilmektedir. -Yoksa genelde diğer ülkelerinde mi muaf tutulacağı (opting-out clausa), bunun anlaşma metninde mi, yoksa ekinde mi açıklanacağı, - Uyum (cotesion) olarak, tanımlanan ve EPB’ye geçilebilmesi için zengin AT ülkeleri ve ekonomik açıdan daha zayıf AT ülkeleri arasında refahın daha adil dağılımı konusunda ilişki kurulması ve bunun için fon oluşturulması, - Avrupa Parlamentosunun yetkilerinin genişletilmesi, - Sosyal politika konularının topluluk görev alanları kapsamına alınması (göç, iltica, vize ve çalışma hukuku), - Anlaşmada federal kavramının yer alıp almaması, - Topluluğun yeni yetki alanları tesis etme ihtiyacı (sanayi, turizm, haberleşme, eğitim, enerji, sağlık gibi alanlarda yeni yetkiler talep edilmesi), Nitekim Maastricht zirvesinde ek bir protokol ile İngiltere’ye kendi parlamentosunun karar vermesi durumunda para birliğinin dışında kalması seçeneği sağlanmıştır. Danimarka ise, kendi anayasası gereği olarak para birliğine katılma kararını referandumla belirleyecektir. Maastricht de alınan kararlarla topluluğun tedricen ekonomik, parasal ve siyasal alanda tam birlik olması yönünde önemli bir adım atılmış ve milli devletlerin egemenlik haklarını gönüllü bir şekilde topluluk organlarına devretmek suretiyle birbirleriyle paylaşmalarının bilinen ilk örneği olmuştur. 7 Şubat 1992 tarihinde AB konseyi’ni oluşturan 12 üye ülkenin devlet ve hükümet başkanları tarafından Maastricht Antlaşması imzalanmıştır. Antlaşma üye ülkelerin 86 parlamentoları tarafından onaylandıktan sonra 1 Kasım 1993 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Resmi adı Avrupa Birliği Anlaşması’dır. Bu Antlaşması ile Avrupa Topluluğu, Avrupa Birliği adını almıştır. Söz konusu Antlaşma; 200 maddesi, 17 ek protokol ve 33 adet ekiyle Roma Antlasması’nda yapılan en önemli ve karmaşık hükümleri içeren 10. değişikliktir. AT’nin iç bütünleşmesinde, AB’nin hukuki temellerinin atılması açısından bir dönüm noktasıdır. Bu hukuki dönüşüm, Ekonomik ve Politik Birlik’in kabul edilmesiyle Roma Antlaşması’nın değişimidir.122 1987 Tek Senedi’nden sonra Avrupa Birliği’ne uzanan yoldaki ikinci büyük ilerlemedir. Antlaşma, oluşturulacak olan bir AB'nin Anayasası niteliğini taşımaktadır. Maastricht Antlaşması ile Roma Antlaşması, yeni bazı değişiklik ve düzenlemelere uğramıştır. Bu antlaşmanın ortaya çıkması, siyasal ve parasal birlik konularında üye devletler arasında uzun süredir yapılmakta olan görüşmelerin bir sonucudur. Diğer bir deyişle, bir tür uzlaşma metni durumundadır.123 Maastrich Antlaşması, birliğin kurulduğundan beri gerçekleştiremediği siyasal birlikteliği gerçekleştirerek, bağımsız varlıklarını muhafaza etmek kaydıyla üç topluluğu (AKÇT, AT, AET) “Avrupa Birliği” ortak çatısı altına almış olması açısından önemlidir. Bu nedenle bu antlaşmaya Avrupa Birliği Antlaşması (The Treaty of European Union) denilmektedir. Antlaşma, sosyal ve ekonomik ilerlemeyi hızlandıran ve güçlendiren üç temel ilke üzerine oluşturulmuştur. Bunlar: 122 H. Arslaner, Avrupa Birliği Entegrasyon Sürecinde Maastrich ve Amsterdam Antlaşmaları’nın Türkiye Ekonomi Politikaları Açısından Değerlendirilmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2004, s.8 123 Yeni Türkiye, Avrupa Birliği Özel Sayısı II., Kasım-Aralık 2000, s.1282 87 - Rekabet ilkesine dayanan serbest piyasa ekonomisi, - Kamu maliyesinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi, - İkame etme (subsidiarite) ilkesi, bu ilke genelde topluluk müdahalesinin sınırlandırılması ve bazı alanlardaki yetki ve sorumlulukların üye ülkelere bırakılmasını kapsamaktadır. Roma Anlaşması’nı değiştiren ve “siyasi birlik” ve “ekonomik ve parasal birlik” ile ilgili iki sözleşmenin imzalanması ile Avrupa Birliği’nin hukuki temelleri oluşmuştur. Bu antlaşma ile AB’nin “üç temel direği” oluşturularak, yeni bir hukuksal yapı düzenlenmiştir. Bu üç temel direk: - Ekonomik ve Parasal Birlik - Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası (ODGP) - Adalet ve İçişlerinde İşbirliği olarak tanımlanabilir. Son iki temel karar yapıcı ve hükümetler arası karakterleri nedeniyle birinci temelden farklıdır. Üye ülkeler, Avrupa zirveleri ya da bakanlar konseyi kanalıyla girişimde bulunma önceliğine sahiptir. Bu çerçevede alınan kararlar siyasi nitelikte olup Adalet Divanı önünde bağlayıcılıkları yoktur. Maastricht Antlaşması varolan kararlar mekanizması yöntemlerini (Parlamento onayı, danışma ve işbirliği) bazı yeni alanlara genişletmekle kalmamış, buna ek yeni bir yöntem olan ortak karar alma (co-decision) yöntemini getirmiştir. Maastricht Antlaşması Avrupa Topluluğu’na üye ülkeler arasında oluşturulan Delors Raporu ile ilgili tartışmaların sonucudur. Maastricht Antlaşması ile Delors Raporu bir uygulama zaman planına kavuşturulmuştur. Delors Raporu, parasal birliğe üç aşamada geçilmesini önermiş, ancak bu aşamaların ne zaman başlayacağını belirlememiş sadece 88 üç aşamalı bu sürecin 1 Temmuz 1990'da başlamasını önermiştir. Maastricht Antlaşması, ikinci aşamanın 1 Ocak 1994'de başlamasını ve üçüncü aşamaya, en erken 1 Ocak 1997'de, en geç 1 Ocak 1999'da geçilmesini öngörmüştür. 1996'da Avrupa Konseyi ve aynı zamanda Avrupa Para Enstitüsü tarafından hazırlanacak raporlar doğrultusunda, Maliye Bakanları hangi ülkelerin Tek Para'ya geçiş için gerekli kriterleri yerine getirdiğini tespit edecektir. Eğer bu kriterleri sağlayan ülke sayısı, en az 7'yi bulur ise, Avrupa Konseyi nitelikli çoğunlukla, bu ülkeler için üçüncü aşamanın başlatılması konusunda karar alabilecektir. Böyle bir karar alınmadığı takdirde en geç, 1 Ocak 1999'da üçüncü aşamaya geçiş sağlanacaktır. Ayrıca Maastricht Antlaşması, İngiltere ve Danimarka'nın üyelik koşullarına sahip olsalar dahi, parasal birliğe katılmama yolunda aldıkları kararı da tanıyordu. 1. Ekonomik ve Parasal Birliğin Aşamaları Birinci Aşama: Bu aşamada Topluluk üyelerinin tamamı Avrupa para sisteminin kur mekanizmasına dahil olacaktır. Bu aşama 1 Temmuz 1991 tarihinde başlamış ve 31 Aralık 1991 tarihinde sona ermiştir. Buna göre her bir devlet uyum programlarını bu süre içerisinde gerçekleştirecektir. İkinci aşamaya geçiş tarihi olan 1.1.1994 tarihine kadar üye devletler: - Kendi aralarında ve üye ülkeler ile üçüncü ülkeler arasında sermaye hareketlerine ilişkin tüm kısıtlamaları kaldıracak, - Fiyat istikrarını sağlayacak, - Kamu maliyesini sağlamlaştıracak, - Merkez bankaları bağımsızlaştırılacaktır. İkinci Aşama: 1.1.1994 tarihinde başlanmasına karar verilen aşamada bir “Avrupa Para Enstitüsü” kurulması ve parasal birliğin tamamlanması ile birlikte bu kurumun Avrupa Merkez Bankasına dönüşerek özerk bir şekilde topluluk para politikasını yönlendirmesi öngörülmektedir. 89 Avrupa merkez bankası ya da üye ülke merkez bankaları topluluk üye organlarından ve kendi ülkelerinin hükümetlerinden hiçbir şekilde talimat almayacaklardır. Bu aşama bir geçiş niteliğinde olacaktır. Üçüncü Aşama: Üçüncü aşamaya en erken 1 Ocak 1997’de en geç 1 Ocak 1999’da geçilecektir. 1996’da Avrupa Konseyi ve aynı zamanda Avrupa Para Enstitüsü tarafından hazırlanacak raporlar doğrultusunda Maliye Bakanları hangi ülkenin tek paraya geçiş için gerekli kriterleri yerine getirdiğini belirleyecektir. Eğer bu kriterleri sağlayan ülke sayısı en az 7’yi bulur ise, Avrupa Konseyi nitelikli çoğunlukla bu ülkelerin üçüncü aşamaya geçmesi konusunda karar alabileceklerdir. Böyle bir karar alınmaz ise, en geç 1 Ocak 1999’da üçüncü aşamaya geçiş sağlanacaktır. 1997 ve 1999 tarihine kadar üçüncü aşamaya geçiş için gerekli kriterleri yerine getiremeyen ülkeler gerekli performansa ulaştıklarında bu aşamaya geçen ülkelere katılabileceklerdir. En az her iki yılda veya tek paraya geçiş için gerekli şartları yerine getirmemiş olan bu ülkenin talebi üzerine, komisyon ve Avrupa Merkez Bankası durumu inceleyecektir. Ekonomik ve parasal birliğe yeni üyenin kabulü konseyin nitelikli çoğunlukta alacağı karara bağlı olacaktır. İngiltere birliğe istediği zaman katılacaktır. Danimarka da bu konuda referandum yapacaktır. Anlaşmadan muafiyet hükmü sadece İngiltere için geçerli kılınmış ve anlaşma metni içerisinde değil, ek bir protokolle düzenlenmiştir. Üçüncü aşamaya geçiş için son tarih olan 1.1.1999’da tek paraya geçiş için çoğunluk şartı kalmamıştır. 1 Temmuz 1998’de önce devlet ve hükümet başkanları nitelikli çoğunlukta ve konseyin tavsiyesi üzerine hangi üye devletlerin tek para için gerekli şartları yerine getirdiğini belirleyecektir. Bu durumda tek paraya geçiş için 4 Devlet 90 yeterli olacaktır. Üçüncü aşamanın başlaması ile birlikte bağımsız Avrupa Merkez Bankası kurulacaktır. Ekonomik ve parasal birliğin hedefleri; - Ekonomik faaliyetlerin gelişmesinin uyumlu ve dengeli olması, - Ekonomik icraatların yüksek derecede yakınlaşması, - Çevreye saygılı, sürekli ve enflasyonist olmayan büyüme, - Yüksek seviyeli istihdam ve sosyal güvenlik, - Yaşam seviyesinin ve kalitesinin yükseltilmesi. - Ekonomik ve sosyal bağlılığın artırılması, olarak gösterilmiştir. Maastricht Antlaşması ile, Ekonomik ve Parasal Birliğin son aşamasına geçiş öncesinde, üye ülke ekonomileri arasındaki farklılıkların giderilebilmesini teminen bazı makro büyüklükler açısından yakınlaşma kriterleri ve buna uyulmaması durumunda uygulanacak yaptırımlar tespit edilmiştir. Buna göre; - Toplulukta en düşük enflasyona sahip (en iyi performans gösteren) üç ülkenin yıllık enflasyon oranları ile ilgili üye ülke enflasyon oranı arasındaki fark 1.5 puanı geçmemelidir. - Üye ülke devlet borçlarının Gayrisafi Yurtiçi Hasılasına oranı % 60'ı geçmemelidir. - Üye ülke bütçe açığının Gayrisafi Yurtiçi Hasılasına oranı % 3’ü geçmemelidir. - Herhangi bir üye ülkede uygulanan uzun vadeli faiz oranları 12 aylık dönem itibariyle, fiyat istikrarı alanında en iyi performans gösteren üç ülkenin faiz oranını 2 puandan fazla aşmayacaktır. 91 - Üye ülke paralarının Şubat 1996-1998 tarihleri arasındaki iki yıllık dönem içerisinde, Avrupa Kur Mekanizmasında belirlenen %15’lik geniş dalgalanma marjları dışında devalüasyon yapmamış olma şartı, döviz kuru alanındaki yaklaşma kriterlerine uyum için yeterli sayılmıştır. Döviz Kuru Mekanizmasında yer alan ulusal paralar, son iki yıl içinde diğerlerine karşı devalüe edilmemiş olmalıdır APB’ye üye ülkeler bu koşulları yerine getirmedikleri takdirde, nitelikli çoğunluk ile Antlaşmada öngörülen dört yaptırımdan biri veya hepsi uygulanacaktır. Bu yaptırımlar; - Üye ülkelerin bonolarının sağlıksız olduğu yolunda bir bildiri yayınlanması, - Avrupa Yatırım Bankası'nın ilgili ülkeye borç vermemesi, - AB'ye faizsiz depozito yatırılması zorunluluğu, - Para cezası şeklindedir. 2.Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası (ODGP): İkinci temel direği oluşturan ODGP çerçevesinde Bakanlar Konseyi uzlaşma yöntemiyle, bu alanlarda ortak eyleme konu olacak sorunları ve nitelikli çoğunluk ile hangi alanlarda kararlar alınacağını saptamıştır. Savunma: ODGP, Topluluğu “Ortak Savunma’ya götürecek bir ortak savunma politikasının ileride saptanmasını da içermektedir. Batı Avrupa Birliği (BAB), Topluluğun ortak hareket alanlarını yürürlüğe koymakla görevlendirilmektedir. BAB’ın mekanizmalarının güçlendirilmesinin ve bu kuruluşun Maastricht Antlaşması içerisine alınmasının, BAB Antlaşması’nın sona erdiği 1998 sonundan itibaren görüşülmesi kararlaştırılmıştır. Avrupa Vatandaşlığı: Diğer bir üye devlette ikamet eden AB vatandaşlarının, Avrupa Parlamentosu seçimleriyle belediye seçimlerinde seçme ve seçilme, AB toprakları 92 üzerinde ikamet ve hareket etme hakları ve tüm AB vatandaşlarının üçüncü ülkelerde diplomatik korumadan faydalanması kararlaştırılmıştır. Konsey’de Çoğunluk Oylamasının Genişletilmesi: Tüketicinin korunması, gelişme halindeki ülkelere yardım, eğitimle ilgili bazı konular, sağlık, ulaştırma, çevre, TransAvrupa ağlarının altyapıları konularında Konsey’de nitelikli çoğunlukla karar alınabilecektir. Bu çerçevede 1989 Avrupa Şartı’nı temel alarak yürürlüğe koyulması kararlaştırılan Sosyal Politika’ya ait bazı uygulamalarda da çoğunluk usulü ile oylama yapılabilecektir. Avrupa Parlamentosu: Avrupa Parlamentosu’nun yetkileri genişletilmekte, bazı hallerde Konsey ile ortak karar almasını sağlayacak yeni bir yöntem oluşturulmaktadır. Ayrıca Avrupa Parlamentosu bazı hallerde uygun görüş belirtmek hakkını kazanmaktadır. Ekonomik ve Sosyal Uyum: Ekonomik ve sosyal uyumun, 31 Aralık 1993 tarihinde kurulacak bir uyum fonuyla güçlendirilmesi öngörülmüştür. Bu çerçevede üye devletlerin öz kaynaklar sistemine katkılarının, olanakları ile doğru orantılı olması kararlaştırılmıştır. 3.Adalet ve İçişlerinde İşbirliği: Üçüncü temel olan Adalet ve İçişlerinde İşbirliği kapsamında üye devletler, göç ve siyasi iltica alanlarında aralarındaki işbirliğini artırmak amacıyla bir Avrupa Polis Ofisi (Europol) kurmuşlardır. Maastricht’te kurulan hukuksal yapı sayesinde Topluluk bütünleşmesi ile Hükümetlerarası işbirliği aynı zamanda işler duruma gelmiştir. 1996 yılından sonra Avrupa Parlamentosu’nun yetkilerini arttırmak ve bütünleşmeyi güçlendirmek amacıyla bazı işbirliği alanlarının yeniden gözden geçirilmesi öngörülmüştür. Öngörülen değişiklikler 26 Mart 1996 tarihinde başlatılan altıncı Hükümetlerarası Konferans (HAK) sırasında şekillenerek, Haziran 1997’de gerçekleştirilen Amsterdam Zirvesi’nde kabul edilen Amsterdam Antlaşması’yla nihai şeklini almıştır. 93 2.2.2. Euro Maastricht Antlaşması Tek Avrupa Senedi’nin bir uzantısı olarak Roma Antlaşması’na bazı eklemeler ve düzenlemeler getirmiştir. Bu antlaşmada amaçlardan biri, 1991-1999 yılları arasında tek paranın kullanımıyla ilgili kuralların ve prosedürlerin belirlenmesi ve üye ülkelerarası istikrarlı ekonominin kurulmasıdır. Tek para kullanımıyla euro altın yerine kullanmış, üye ülkeler dış ticarette açık ve fazla verdikleri zaman euro’nun giriş ve çıkışı ile ilgili dengesizliğin kapanması imkanını sağlamış, dış ticarette dengeyi sağlamak için kur değişimi yerine fiyat ve ücret değişimi sağlanmıştır. Tek paraya geçiş nedeni, ulusal merkez bankaların ulusal paralarının ihracına izin verilmemesi ve ulusal düzeyde döviz kurlarının belirlenmesine dayanmaktadır.124 Maastricht Antlaşması ile EPB hedefi belirlenmiş ancak Birliğin nasıl gerçekleşeceği konusunda bir bilgi verilmemiştir. Bu amaçla oluşturulan Teknik Komite’nin Raporu, 15-16 Aralık 1995 Madrid Zirvesi’nde onaylanarak uygulamaya konulmuştur. Tek para biriminin adının Euro olarak belirlenmesi kararı da bu toplantıda verilmiştir. Tek paranın uygulanması için önce Euro alanının kurulması gerekmektedir.125 Üye ülkeler Euro alanına geçmek için üç aşamayı gerçekleştirmelidir. Bunlar: Sermaye serbestliği: Bu aşama, 1990-1993 yılları arasında fiyat istikrarının sağlanması, kamu maliyetlerinin güçlendirilmesi ve ulusal merkez bankaların birbirinden bağımsızlığıyla gerçekleşmiştir. Kurumsallaşmak: Bu aşamada, 1994-1998 yılları arasında Avrupa Para Enstitüsü kurulmuş, ortak para kullanıma hazırlanmış, istikrar ve büyüme paketi hazırlanmıştır. İstikrar ve büyüme paketi, Ekonomik ve Parasal Birliğin omurgası sayılmaktadır. Bu 124 Belgin Akçay, Euro Alanının Ekonomisine İlişkin Bir Değerlendirme, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 2., Ankara 2006, ss. 6-7. 125 Zadeh, Avrupa Birliği’nde Finansal Entegrasyon: Bankacılık Sektörü Açısından Bir Değerlendirme, s. 44 94 paketle üye ülkelerin maliye politikalarında mali disiplinin sağlanması yönünde bazı kısıtlamaların getirilmesi, mali istikrara sağlam bir ortam yaratmıştır. Maastricht kriterlerinin gerçekleşmesi: 1999 yılına kadar Euro alanına girmek isteyen ülkelerin belirli mali ve parasal kriterlere uyum sağlamaları ile bu aşama gerçekleşmiştir. Maastricht kriterlerine uyum, 1999 yılına kadar sadece 11 ülkede sağlanmıştır.126 EPB’nin ikinci aşamasında Euro’nun tek para olarak kullanılması sürecine uyum amaçlanmıştır. 2 Mayıs 1998 tarihli AB Konseyi (Avrupa Zirvesi) Toplantısı’nda, hangi üye ülkelerin Euro’ya geçebileceği yeterli çoğunluk oyuyla kararlaştırılmış ve 1 Haziran 1998 tarihi itibariyle Avrupa Merkez Bankası’nın kurulması kararı alınmıştır. Bu karar Avrupa Komisyonu’nun Maastricht Anlaşması ve ilgili protokollerce belirlenen yakınlaşma kriterlerine üye ülkelerin uyum sürecini açıklayan raporlara dayanmıştır. Üçüncü aşamada belirlenen kriterlere uyum gösteremeyen ülkeler Euro alanının dışında kalacaktır. İngiltere ve Danimarka üçüncü aşamaya geçmeyeceklerini beyan etmişlerdir. EPB’nin üçüncü aşamasında ki bu aşama 1 Ocak 1999 tarihinde başlayacaktır, üye ülkelerin milli paralarının Euro’ya dönüşüm oranları geri dönülemez biçimde belirlenecektir. Milli paralar başlangıçta dolaşımda kalmaya devam edecektir. Üye ülkeler 2002 yılına kadar Euro’yu kullanma seçeneğine sahipken, 2002 yılında Euro bütün üye ülkelerde dolaşımda olacak, finansal ve ticari işlemlerde kullanılmaya başlayacaktır. Euro Bölgesi’nde ortak paranın kabulü finansal entegrasyonun son aşamasını oluşturmaktadır. Bu süreç ile ilgili olarak, Aralık 1995 yılı Madrid Zirvesi’nde 1 Euro = 1 ECU eşitliği sağlanmış, Euro’nun Avrupa Hesap Birimi (European Currency Union–ECU) yerine uygulanması için gereken tedbirler alınmıştır. Ayrıca, Aralık 1997 yılı Amsterdam Zirvesi tüzüğünde ulusal paraların Euro ile değiştirilme koşulları 126 Akçay, Euro Alanının Ekonomisine İlişkin Bir Değerlendirme, ss. 7-8. 95 belirlenmiş, Ocak 2002 tarihinde tedavüle geçecek olan Euro’dan önce, Euro bölgesi ülkelerine Ocak 1999- Aralık 2001 dönemiyle üç yıllık geçiş süreci tanınmıştır. Euro Alanı’nın gerçekleşmesi ekonomik faaliyetleri, kurumsal mali yapıyı ve ülke vatandaşlarının günlük yaşamını etkilemiştir. Para politikası ve döviz kuru politikası, Avrupa Merkez Bankası’na ve maliye politikalarının uygulanması tam bağımsız olarak, ulusal merkez bankalarına devredilmiştir. Mali politikalarda ademi merkeziyetçi durumunun oluşumu Maastricht kriterlerine, İstikrar ve Büyüme Paketine dayanmaktadır. Bu iki düzenlemenin uygulanmasıyla maliye politikalarının işlevi ulusal düzeyde baskı altına alınmıştır.127 Bu aşamada Roma Antlaşması’nda bazı değişikliklere neden olan bir diğer düzenleme, Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan finansal perspektifler olmuştur. Avrupa Komisyonu 1999 yılında, 2000-2006 yılları arasının finansal perspektifini hazırlamıştır. Bu taslağın hazırlanması ve onaylanması finansal entegrasyon sürecinin oluşumunda katalizör rolünü üstlenmiştir. Ayrıca Avrupa Komisyonu’nun çalışmaları ile 2004 yılında, 2007-2013 yılları arasında yeni bir finansal perspektif daha hazırlanmıştır. 2002 yılında yeni finansal perspektifin aracılığıyla, AB Anayasasında yine birtakım düzenlemeler Avrupa Konseyi tarafından onaylanmıştır. Bu düzenlemelerin amacı Roma Antlaşması maddelerini bir daha kabullenip, istisnai durumları asgariye indirmektir.128 Üye ülkelerin ikinci aşamada vermiş oldukları kararla kurulan Avrupa Merkez Bankası tek bir para politikası uygulamasına başlayacaktır ve Euro’yu kullanacaktır. Tek para politikası uygulamasını desteklemek için sağlanması gereken finansal disiplin ile birlikte İstikrar ve Güven Paktı uygulamaya konulacaktır. Yeni döviz kuru mekanizması (DKM2) bu aşamanın başında uygulamaya girecek olan Euro ile milli paraları birbirine bağlayacaktır. Yeni mekanizmaya katılım da eskiden olduğu gibi gönüllülük temelinde 127 128 A.e., ss. 10-11. Taş, AB’nin Yeni Mali Çerçevesi (2007-2013), ss. 143-154 96 olacaktır. Dalgalanma bandının bu süreçte, orijinal oran % 2.25’den daha geniş olması ve geçerli olan %15’lik bandın sürdürülmesi beklenmektedir. Bankalar ve büyük girişimler için tek paraya geçiş AMB’nın tek para politikası uygulaması ile birlikte olmuştur. Para birliğine katılan ülkeler devlet borçlarını Euro cinsinden ifade etmişlerdir. Üç yıllık geçiş döneminin başlaması ile birlikte, ülkelerin milli paraları Euro’nun alt bölümleri olmuştur ve bu ülkelerde Euro kullanılmaya başlanmıştır. Bankalar ise toptan bankacılık ve piyasa işlemlerinde 1 Ocak 1999 tarihinden itibaren Euro kullanımına geçmiştir. Bireysel bankacılık işlemlerinde de 1 Ocak 2002 tarihinden sonra Euro kullanımına geçilmiştir. Kamu yönetiminde borç teminatları, 1 Ocak 1999 tarihinden itibaren Euro ile ifade edilmiştir. Birliğe üye ülkeler kararlaştırılan tarihte ödenmemiş borçlarını Euro’ya çevirmek için taahhütte bulunmuşlardır. Firmalar ise tek paraya ne zaman isterlerse geçebileceklerdi. Bireylerin Euro kullanımı 1 Ocak 2002 tarihinde Euro banknotlarının ve madeni paralarının milli paralarla değiştirilmesi ile birlikte gerçekleşmiştir. 30 Haziran 2002 tarihine kadar Euro bütün üye ülkelerde yasal olarak tek ödeme aracı olmuştur. Üye ülkelerin Euro’ya kendiliğinden veya adım adım uyumu temel politika değişikliklerine neden olmuştur. Yirminci yüzyılın başında Euro uluslararası piyasalarda dolaşımda olan ve diğer ülkelerde de kabul edilen temel paralardan biri olmuştur. Avrupa Toplulukları’nda Ekonomik ve Parasal Birlik, kişilerin ve üretim faktörlerinin serbest dolaşımı ile birlikte tek para uygulaması anlamına gelir. Parasal birliğe üye ülkelerde tek paranın uygulanması ile birlikte Avrupa Merkez Bankası tarafından yürütülen tek para politikası da uygulamaya girecektir. EPB’nin gerçekleşmesi için AB ülkelerinin ekonomik performanslarının birbirleriyle uyumlu olması şarttır. Euro ile ilgili işlemlerin Avrupa Merkez Bankaları Sistemi’ne devredilmesi, Euro Bölgesi ülkelerinin ulusal para üzerinde olan egemenliklerini kaldırmıştır. Para politikası ile ilgili sorumluluğun Avrupa Merkez Bankası ve ulusal merkez bankaları arasında 97 paylaşılması, oluşturulan sistemin tüzel kişiliğe sahip olmaması ve üye ülkelerin aynı düzeyde Ekonomik Parasal Birlik’e katkı sağlamamalarından kaynaklanmıştır. Yani, Avrupa Merkez Bankaları Sistemi işlemlerin yürütmesini, Avrupa Merkez Bankası ve Ulusal Merkez Bankaları birlikte eurosistemin çatısı altında üstlenmiştir.129 Euro Bölgesi’nde bankacılık sektörü entegrasyonu piyasa gücü ile yürütülmektedir. Maastricht Antlaşması’nın 105’inci maddesine göre Eurosistem, kaynakların etkin dağılımını sağlamakla serbest rekabet koşulları altında ve açık piyasa ekonomisi ilkelerine uyarak faaliyet göstermektedir. Eurosistemin, mali piyasaların sınır ötesi katılımcılarına, belli işlemleri ya da işlemlerin belli bir biçimde, belli büyüklüklerde yapılmasını zorunlu kılmaması ve bu işlemlerin katılımcıların seçimine bırakılmasıyla bankacılık sektöründe entegrasyonu teşvik etmektedir.130 Euro en önemli rolü ödemeler sistemi ve takas mekanizması üzerinde oynamıştır. Gerçek Zamanlı Toptan Mutabakat esasına (Real Time Gross Settlement- RTGS) dayalı olarak kuruluşlar arasındaki büyük fon akışları Avrupa Merkez Bankası kapsamında gerçekleştirilirken ödemeler sistemi ulusal merkez bankaları düzeyinde organize edilmiştir. Tek paraya geçiş özellikle toptancı bankacılığın entegrasyonuna katkıda bulunmuştur. Euro’ya geçişten kısa bir süre sonra, tek paranın, finansal piyasaların tamamının entegre olması için yeterli bir ön koşul olmadığı anlaşılmıştır.131 Haziran 1997 tarihinde yapılan Amsterdam Zirvesi’nde oluşturulacak Yeni Döviz Kuru Mekanizması’nın, DKM2 (New Exchange Rate Mechanism: ERM2) 1 Ocak 1999 129 Financial Entegration in Europe, Avrupa Merkez Bankası Yıllık Raporu 2009, ss. 69-71 Çelebican, ss. 74-76 131 Zadeh, Avrupa Birliği’nde Finansal Entegrasyon: Bankacılık Sektörü Açısından Bir Değerlendirme, ss. 45-46 130 98 tarihinde uygulamaya girmesi kararlaştırılmıştır. Bu mekanizmanın işleyiş süreci AMB ve Euro alanına girmeyen üye ülkelerin (pre-ins) merkez bankası arasında sağlanacak uzlaşma ile belirlenecektir. Kalıcı bir döviz kuru istikrarını sağlamaya çalışan Avrupa Merkez Bankaları Sistemi (AMBS), bağımsız bir Avrupa Merkez Bankası (AMB) ve pre-ins ülkelerin merkez bankalarından oluşmaktadır. Bu sistemde, üçüncü aşamada Euro alanı için fiyat istikrarını korumaya çalışan tek bir para politikası uygulanmaya başlanmıştır. Böylece Euro alanı dışında kalan ülkelerin de parasının Euro’ ya bağlanması sağlanmıştır. Euro alanına girmeyecek ülkeler için yeni döviz kuru mekanizmasına katılım isteğe bağlı olacaktır. Bu yeni mekanizmada: - Euro çapa ve hesap birimi olma görevlerini yürütecek ve pre-ins ülkeler bu çapaya, iki taraflı temelde bağlanacaklardır. - Euro ve pre-ins ülkelerin para birimleri arasındaki dalgalanma marjı önceden olduğu gibi ± %15 olarak belirlenmiştir. Üye ülkelerin Maastricht kriterlerine uyum sürecine bağlı olarak bu sınır giderek daraltılmıştır. - AMB Genel konseyi mekanizmanın günlük yönetiminden sorumlu olmanın yanında euro alanı ile pre-ins ülkeleri arasında para politikalarının koordinasyonunu sağlayacak bir forum görevini üstlenecektir. Milli paraya müdahale sınırına ulaşılması durumunda AMB müdahale edecektir. Ancak Euro alanında fiyat istikrarının bozulması riskinin ortaya çıkması durumunda AMB’nin böyle bir zorunluluğu yoktur. AMB zengin rezervleri sayesinde daha önce varılan anlaşmalara dayanarak oluşturulan döviz kuru mekanizmasının aksine üye ülkelerin paralarını destekleyip desteklememe kararında özgürdür. Aynı zamanda Avrupa para piyasasında yaşanan gelişmeler, para arzı politikalarını etkilemeyecektir. Tablo 2.1. : Milli Paraların ECU Değerleri ve Pariteler 1 ECU = Avusturya 18.303 ATS Schilling 413.455 Belçika Frank BEF 1 Milli Para = = 0.546371 ECU = 0.024186 ECU 99 Bulgaristan 0.000501 ECU = Leva 6898.14 Rus Ruble 0.000145 ECU CSR = 371.531 Çek Koruna 0.026916 ECU CZK = 200.513 Alman Mark 0.498721 ECU DEM = Danimarka 763.593 0.130960 ECU DKK = Kronu 159.604 Estonya Kron 0.062655 ECU ESK = 169.949 İspanya Peseta 0.005884 ECU ESP = Finlandiya 609.346 0.164110 ECU FIM = Markka 672.140 Fransız Frank 0.148778 ECU FRF = 0.666178 İngiliz Sterlin 150.110 ECU GBP = Yunanistan 338.591 0.002953 ECU GRD = Drahmi Macaristan 242.565 0.004123 ECU HUF = Forint 0.796349 İrlanda Pound 125.573 ECU IEP = 1975.70 İtalya Lira 0.000506 ECU ITL = 158.144 Japon Yen 0.006323 ECU JPY = 0.665179 Litvanya Lat 150.336 ECU LAL = 443.368 Lethonya Lita 0.225546 ECU LIL = Lüksemburg 413.455 0.024186 ECU LUF = Frank Hollanda 225.948 0.442580 ECU NLG = Gulden 850.416 Norveç Kron 0.117589 ECU NOK = Portekiz 205.216 0.004873 ECU PTE = Esküdo 9595.43 Romanya Leva 0.000104 ECU ROL = 881.220 İsveç Krona 0.113479 ECU SEK = Slovakya 389.435 0.025678 ECU SLK = Koruna 187.271 Slovenya Tolar 0.005340 ECU SLT = 168.663 İsviçre Frank 0.592898 ECU SWF = 110.799 ABD Dolar 0.902537 ECU USD = Yugoslavya 1.193.811 0.083765 ECU YUD = Yeni Dinar Kaynak: Karluk, Tonus, Avrupa Para Birliği, Euro ve Geleceği, s.23 BUL 1997.81 100 Avrupa para sistemine dahil her AT üyesi ülkenin parasının ECU ile ifade edilen ve belli bir süre değişmez kabul edilen bir karşılığı (merkezi kuru) vardır. Merkezi kurlar, ülkelerin aldıkları karara göre belli bir usule göre değiştirilebilir. Bu kurlara dayanarak her bir üye ülke parası ile diğer üye ülke paraları arasında Bretton Woods Sistemi’nde olduğu gibi ikili merkezi kurlar (çapraz kur) belirlenir. İkili merkezi kurlardan sapılabilen alt ve üst sınırların her biri, Avrupa Yılanında olduğu gibi ± %2.25, toplam olarak %4.5' tur. Merkezi kurların alt ve üst sınırları ise %1.125' tir. Başlangıçta Portekiz, İspanya ve İngiltere için dalgalanma marjı ± %6 olarak kabul edilmiştir. Böylece ortaya “süper yılan” çıkmış ve üye ülkelerin fiili piyasa kurları, Yılan içinde dalgalanmaya bırakılmıştır. Piyasadaki cari kurlar ikili merkezi kurların alt ve üst sınırlarını aşarsa, bu paralara müdahale etmek gerekecektir. Müdahale, ya döviz piyasalarına yapılacak ve/veya deflasyonist bir ekonomi politikası izlenecektir.132 Ayrıca Avrupa Para Sistemi’nde, başlangıçta sisteme dahil olan her para için öngörülen ± 2.25 oranındaki maksimum dalgalanma marjının yüzde 75’ine yani dalgalanma sınırının ±1.7’sine eşit bir sapma eşiği belirlenmiştir. Dolayısıyla, sistem içindeki ülkelerin paralarında meydana gelebilecek dalgalanmaların, diğer paraların dalgalanmalarının ortalamasından belli oranda sapma göstermesi durumunda bir tehlike söz konusudur. Diğer bir deyişle sapma, bir çeşit “alarm çanı” görevini yapmaktadır. Sapma eşiği şu formüle göre hesaplanır: Eşik=(1-İlgili Ülke Parasının Sepet İçindeki Ağırlığı)x(0.75)x(± %2.25 veya ± %6 veya ± %15). Bir ülke parasının ECU ile ifade edilen piyasa değeri ECU’nun merkezi kurundan ancak Yılan’da da belirtilmiş olan ± %2.25 sınırının %75 oranında sapabilir. Mesela, ECU Alman markı arasındaki piyasa kuru, ECU merkez kurundan %1.7 (± %2.25’in yüzde 132 Karluk, Tonus, Avrupa Para Birliği, Euro ve Geleceği, s. 24 101 75’i), ECU ile peseta, sterlin ve esküdo arasındaki kur ise ± %4.5 (± %6’nın yüzde 75’i) ayrılabilir. Böylece, her işgünü piyasa kurlarına göre hesaplanan ECU karşılıklarının sabit fakat özel durumlarda değişebilen merkezi kurlar karşısındaki dalgalanmaları sınırlandırılmıştır. Sistemde azami sapma bir milli paranın aynı oranda diğer bütün milli paralar karşısında piyasada ± %2.25 (Portekiz ve İspanya için ± %6) alt ve üst müdahale sınırlarına ulaşıldığında söz konusudur. Milli paraya müdahale edilmesi için, her gün hesaplanan ECU karşılıklarının ECU günlük değeri karşısındaki sapma eşiğini aşmaması gerekir. Eğer milli bir para ECU’ya oranla kendi sapma eşiğini aşarsa, eşiği aşan ülkenin yetkili otoriteleri izleyecekleri para ve maliye politikaları ile bu durumu düzelteceklerdir. Bunun için, müdahaleyi yapan ülke parasından en fazla sapma gösteren para yerine, çeşitli paralar kullanılır. Para politikası, merkezi kurların değiştirilmesi ve diğer ekonomi politikası tedbirleri ile de desteklenir. ECU’nun değeri, bir para sepetine bağlandığı için tıpkı SDR’de olduğu gibi kapsadığı paralara oranla daha istikrarlıdır. Çünkü, ECU’yu oluşturan paralarda meydana gelecek bir dalgalanma, ECU’ya ancak bu paranın ECU içindeki ağırlığına göre yansıyacaktır. Diğer bir deyişle ECU içinde daha fazla ağırlığa sahip olan ülkelerin paralarındaki değer değişmeleri, ECU değerini, sepet içinde daha düşük olan paraların değerlerinde meydana gelen değişmelerden daha fazla etkiler. Bu duruma kısmen engel olmak için, ECU içinde ağırlığı olan ülkelerin eşikleri daha dar tutulmuştur. Bir ülkenin parası sapma eşiğine geldiği zaman Merkez Bankaları Guvernörler Komitesi, Para Komitesi, Ekonomi Politikası Komitesi ile Bakanlar Konseyi gerekli tedbirleri almak zorundadır. Eğer müdahale gerekirse, bu sisteme üye olan ülkelerin paralarıyla gerçekleştirilir. Topluluk üyesi ülkelerin gerektiği zaman müdahalelerde bulunabilmesi için birbirlerinin paralarına destek olmaları gerekir. Bir milli para tehlike sınırlarına geldiğinde ilgili ülke, sınıra ulaşmış olan paraya müdahale etmek zorundadır. 102 Uygulamada, bu sınırlara varmadan dahi yani sınır içinde bile olsa, ilerdeki dalgalanmalara engel olmak için müdahaleler de bulunulur. Tablo 2.2.: Euro’ya Dönüşüm Oranları Belirlenirken Kullanılan Tek Taraflı Merkezi Oranlar Milli Paralar Milli Paraların 31 Aralık C=a.b ECU ECU Sepeti 1997’de Dolar Merkezi İçindeki Miktarı Kuru (b) Kurları (a) Alman Markı 0.6242 1.7898 0.3487541 1.97632 Belçika Frankı 3.301 36.92 0.0894095 40.7675 Lüksemburg Frankı 0.130 36.92 0.0035211 40.7675 Hollanda Florini 0.2198 2.0172 0.1089629 2.22742 Danimarka Kronu 0.1976 6.8175 0.0289842 7.52797 Yunan Drahmisi 1.44 282.59 0.0050957 312.039 İtalyan Lireti 151.8 1758.75 0.0863113 1942.03 6.885 151.59 0.0454186 167.338 1.393 183.06 0.0076095 202.137 Fransız Frangı 1.332 5.9881 0.2224412 6.61214 İngiliz Sterlini 0.8784 1.6561 0.1454718 0.666755 İrlanda Sterlini 0.008552 1.4304 0.0122328 0.771961 İspanyol Pesetası Portekiz Esküdosu Finlandiya Markkası 5.4222 5.98726 Avusturya Şilini 12.59 13.9020 İsveç Kronu 7.9082 8.73234 103 1 ECU 1.1042127* 1.1042128* (31.12.1997) * ECU değerindeki farklılık işlemlerdeki yuvarlamalardan kaynaklanmaktadır. Kaynak: Karluk, Tonus, Avrupa Para Birliği, Euro ve Geleceği, s.26 2.2.3. Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa Merkez Bankaları Sistemleri Avrupa Merkez Bankası’nın kurulması Avrupa’nın siyasal ve ekonomik bütünleşmesinin bir sonucudur. İktisadi olarak ifade edilirse Avrupa’nın Ekonomik ve Parasal birliğinin son aşaması olarak bakılabilir. AMB bu aşama için gerekli yapısal, yasal alt yapıları ve ön hazırlıkları tamamlamayı amaçlamıştır. AMB’nın temelleri Maastricht Kriterleri ile atılmıştır.133 AMB 1 Haziran 1994 tarihinde Frankfurt’da kurulmuştur. Üç aşamalı ve yakınlaşma kriterleri ile desteklenen tek paraya geçiş sürecine AMB açısından bakılırsa, 1993-1995 yılları arasında Avrupa ülkeleri Merkez Bankalarını düzenlediler, AMB kuruluncaya kadar bu bankalar fiyat istikrarına odaklandılar, 1995 yılından itibaren Avrupa Birliği’ndeki ülkelerin merkez bankaları bağımsızlıklarını bırakma kararı aldılar, AMB’yi oluşturmak için Avrupa Para Enstitüsünü kurdular.134 Bu enstitü AMB’nin alt yapısını oluşturdu. Avrupa Merkez Bankası’nın kurulmasıyla 1 Haziran 1998 tarihinde Avrupa Para Enstitüsü’nün görevleri Avrupa Merkez Bankası’na devredilip, tasfiye edilmiştir. Avrupa Merkez Bankası, 1 Temmuz 1998 tarihinden itibaren resmi olarak görevine başlamıştır. Ayrıca, Avrupa Merkez Bankası’nın kurulmasıyla Avrupa Merkez Bankaları Sistemine geçiş hazırlıklarının tamamlanması sorumluluğu Avrupa Merkez Bankası’na devredilmiştir. Tek paranın uygulamaya geçirilmesiyle para dönüşümlerinde işlem maliyetleri kaldırılmış ve üye ülkelerarası döviz kuru değişimi ile ilgili sorunlar 133 Mehmet Baydur, Bora Süslü, Avrupa Merkez Bankası ile TCMB’nin Bağımsızlıklarının Karşılaştırılması ve Ekonomiye Etkileri, Yönetim ve Ekonomi Dergisi, Celal Bayar Üniversitesi, Manisa 2007, Cilt: 14, Sayı:1, s.54 134 Hugo Sousa, The ECB and Monetary Policy, Groupment Detudes et De Recherces Policy Paper, No.3, 2003, ss. 3-6 104 çözülmüştür.135 Tek paraya geçiş 1 Ocak 2002 tarihinde 12 AB üyesi ülkesinde gerçekleşmiştir. Tek para uygulamasından amaç fiyat istikrarını sağlamaktı. Maastricht Anlaşması’nın 108. maddesine göre AMBS’nın vazifelerin gerçekleştirilmesinde ne ülke merkez bankaları ne de hükümetler rol alamazlar. Avrupa merkez bankaları da kanunen belirlenen görevlerine de üye devletlerin hükümetleri, topluluk organları karışamazlar. ABMS ABM’nin karar organı tarafından yönetilir. Avrupa Merkez Bankası; Kuruluş Antlaşmasının 107. maddesinin 2. fıkrasına göre tüzel bir kişilik olarak şekillenen AMB, topluluğun her ülkesinde kanunla belirlenmiş hükümlere ve bu hükümleri uygulama gücüne sahiptir. AMB sabit döner sermayeye sahiptir. AMB, AMBS Kuruluş Antlaşması’nın 105. maddesinin 2., 3., ve 5. Fıkralarına göre, sorumlu olduğu vazifeleri bu fıkralara uygun olarak ya kendisi ya da diğer ülkelerin merkez bankalarıyla beraber icra edilmesinden sorumludur. Avrupa Merkez Bankası işlemlerini, Yönetim Konseyi, Yürütme Konseyi ve Genel Konsey tarafından yürütmektedir. Yönetim Konseyi, EPB’ye üye ülkelerin ulusal merkez bankaları başkanlarından oluşur ve topluluğun para politikasını belirlemektedir. Para politikasını formüle etmek, temel faiz oranlarıyla ilgili kararları almak, Yönetim Konseyi’nin diğer görevleridir. Bu Konsey Avrosistemin en üst düzey karar organıdır. Avrupa Merkez Bankası Yönetim Konseyi toplantılarına, AB Konseyi Yönetim Başkanı ve AB Komisyon temsilcisi katılabilirler. Avrupa Merkez Bankası Yürütme Kurulu, Euro bölgesi ülkelerinin başkanları veya başbakanlarının ortak kararları ile atanmış Avrupa Merkez Bankası Başkanı, Başkan 135 24 Aralık 2011, (çevrimiçi), www.tcmb.gov.tr/yeni/banka/emu/SORULAR5.html, 15 Haziran 2014 105 Yardımcısı ve diğer dört üyeden oluşur ve Avro Bölgesi ile ilgili para politikasını yürütmektedir. Kuruluş Antlaşması’nın 112. maddesinin 2. fıkrasının a bendinde yürütme kurulu bir başkan bir başkan yardımcısı ve 4 üyeden oluşur. Üyelerin asli işlerini yapması gerekir başka bir işle uğraşamazlar, yönetim konseyinde istisnai oy hakları vardır. Kuruluş Antlaşma’sının 112. maddesinin 2. fıkrasının b bendine göre kurulun üyeleri Avrupa Birliği Yönetim Konseyi ve Avrupa Parlamentosu’nun tavsiyeleri dikkate alınarak ekonomi para ve banka alanlarında tecrübeli tanınmış kişiler arasından seçilir. Sekiz yıllık yenilenemez bir süre için seçilirler. Üye ülkelerin vatandaşı olmak zorundadırlar. Vazifesinde başarısız olmuş ve ağır suç işlemiş yürütme kurulu üyesi (bunun içine başkan da tabidir), ABYK ve Yürütme Kurulu tarafından dilekçe verilerek mahkeme kararı ile görevinden uzaklaştırılabilir. Genel Konsey ve AB Yönetim Konseyinin belirlediği esaslara göre para politikasını yürütmek zorundadır. Konsey ulusal merkez bankalarının uymak zorunda olduğu emirleri verir. Bundan başka AB Yönetim Konseyi’nin oybirliği ile aldığı kararlara Genel Konsey’de uymak zorundadır. Bu kararlara ulusal merkez bankaları da uymak zorundadır. Yönetim Kurulu toplantıları gündeminin hazırlanması, politika uygulamalarında Yönetim Konseyi’ne yön verici saptamaların yapılması ve bu konuyla ilgili ulusal merkez bankalarına talimatın verilmesi, Avrupa Merkez Bankası günlük işlerini yürütmek, Yürütme Kurulu’nun diğer görevleridir. Genel Konsey, Avrupa Merkez Bankası Başkanı, Başkan Yardımcısı ve AB’ye üye ülkelerin Ulusal Merkez Bankaları başkanlarından oluşmuştur. Genel Konsey AB ülkeleri ile üçüncü ülkeler arasındaki yapılan para politikasının koordinasyonunu gerçekleştirmektedir.136 Genel Konsey, Avrupa Merkez Bankası Başkanı, Başkan Yardımcısı ve 27 üye ülkenin hepsinin ulusal merkez bankaları yöneticilerinden oluşur. Genel Konsey, Avrupa 136 24 Aralık 2011, (çevrimiçi), www.tcmb.gov.tr/yeni/banka/emu/kitap4.html, 16 Haziran 2014 106 Merkez Bankası’nın danışmanlık ve koordinasyon çalışmalarına katkı sağlar ve Euro bölgesinin gelecekteki genişlemeye hazırlanmasına yardım eder. Avrupa Merkez Bankası (AMB)’sı para politikasını ve hukuksal kişiliğini, yetkili karar alıcı ve uzmanlaşmış bağımsız organlarıyla yürütmektedir. Her üye ülkenin kural olarak bir oyu vardır. Avrupa Merkez Bankası sermayesine katılma, döviz rezervlerinin transferi, parasal gelirin dağıtımı gibi konularda üyelerin oy hakları sermaye payı ağırlığına bağlanmış ve Avrupa Merkez Bankası karar alıcı organlarının birçok işlemlerinde AB Komisyonu’nun yardımcı olması kararlaştırılmıştır.137 Avrupa Merkez Bankası tüzel kişiliği ile ilgili maddeler, AB Antlaşması’nın 107(2)’inci maddesinde ve Avrupa Merkez Bankaları Sistemi statüsünün 9(1)’inci maddesinde ifade edilmiştir. Avrupa Merkez Bankası, ulusal hukukta tanınan en geniş hukuki ehliyete sahip olmasının yanısıra, taşınır ve taşınmaz mallar edinebilir ve hukuksal işlemlere taraf olabilir. Avrupa Merkez Bankası kendi yetki alanına giren konularda imza hakkına sahiptir ve IMF, BIS ve OECD gibi uluslar arası örgütlerin toplantılarına katılabilir. Avrupa Merkez Bankası karar almasında özerk olarak hiç bir AB kuruluşundan talimat alıp verme zorunluluğunda bulunmamaktadır. Bu kurumda kararların oybirliği ile alınması, Avrupa Merkez Bankaları Sistemi’ni siyasal baskılara karşı korumaktadır. Diğer taraftan Avrupa Merkez Bankası gerek amaç gerek araç açısından bağımsızlığına rağmen AB’de dar anlamda bir organ sayılmamaktadır. AB Antlaşması’nın 7’nci maddesinde Avrupa Merkez Bankası, AB’nin bir organı olarak tanımlanmamış ve yetkisini doğrudan doğruya AB Antlaşmasından almıştır. AB Antlaşması’nın 8’inci maddesinde Avrupa Merkez Bankası işlemleri ile ilgili genel yetkileri açıklanmıştır. Avrosistem çerçevesinde yer alan ulusal merkez bankaları tüzel kişiliğe sahiptirler. AB Antlaşması’nın 105’inci maddesi ve Avrupa Merkez Bankaları Sistemi Statüsü’nün 14 137 Zadeh, Avrupa Birliği’nde Finansal Entegrasyon: Bankacılık Sektörü Açısından Bir Değerlendirme, s.47 107 (3)’üncü maddesine göre ulusal merkez bankaları Avrosistemin bütünleyici parçalarıdır. Bu statü’nün 14 (1)’inci maddesinde ulusal merkez bankalarının ademi merkeziyet görevleri tanımlanmıştır. Aynı maddenin 3’üncü bendinde ulusal merkez bankalarının Avrupa Merkez Bankası’nın yönergeleri doğrultusunda harekete geçmeleri planlanmıştır. Ulusal merkez bankalarının Avrosistem’e işlem açısından katılması onların sahip oldukları mali ve idari bağımsızlıklarını etkilemez. Elbette Avro Bölgesi dışında kalan üye ülkelerin ulusal merkez bankaları ve Avrupa Merkez Bankaları Sistemi’nin üyesi olmalarına rağmen birlik düzeyinde uygulanan para politikası yönetimi ile ilgili hiç bir yetkiye sahip olmayan ülkeler olarak Eurosistemin karar alma sürecine katılamazlar. Bununla birlikte ulusal merkez bankalarına fiyat istikrarı doğrultusunda para politikası ilkelerine uyum sağlama zorunluluğu yüklenmiştir.138 Ulusal Merkez Bankaları, Kuruluş Antlaşması’nın 109. maddesine göre her üye devlet AMBS’nin mevzuatı ile kendi merkez bankasının mevzuatına tam bir uyum sağlamakla mükelleftir. Ulusal merkez bankalarının yönetmeliklerinde, ilgili ülkenin merkez bankasının başlangıç süresi en azından 5 yıl olmalıdır. Ulusal merkez bankasının başkanı ağır bir suç işlemediği veya başarısızlık göstermediği sürece görevinden alınamaz. Başkan kanun sözleşmesinin belirlediği normlara uymadığı takdirde dava edilebilir. Ulusal merkez bankası AMBS’nin bir parçasıdır, AMB’nin direktif ve yönetmeliklerine göre hareket eder. AMB Yönetim Konseyi AMB’nin emir ve yönetmeliklerinin uyum ve koordinasyonu için gerekli düzenlemeleri yapar. Ulusal merkez bankalarından bilgi talep edebilir. Ulusal merkez bankaları AMB’sinin belirlediği görevlerden ayrı olarak diğer görevlerini gerçekleştirebilir. Bu görevler AMB Yönetim Konseyinin 2/3 oy çokluğu ile aldığı kararlar ile AMB görevleri ile bağlantılı olmayan görevlerdir. Bu tür vazifeler de AMBS için geçerli değildir. AB ulusal merkez bankaları merkezi bir sistemle, Avrupa Merkez Bankası’na bağlanmıştır. Buna rağmen, bazı ülkelerde ulusal merkez bankaların gözetim ve 138 A.e., s.48 108 denetimi ile ilgili sorunlar mevcuttur. Bu sorunları çözmek için bazı ülkeler, gözetim ve denetim ile ilgili sorumlulukları kendi aralarında paylaşır, bazı ülkeler ise bu alan ile ilgili çalışmaları özerk mali kuruluşlara devretmiştir.139 Avrupa Merkez Bankası finansal göstergeleri Euro Bölgesi’nde mali piyasaların farklı kesimlerinde önemli ölçüde farklılıklar göstermektedir. Örneğin, para piyasasında finansal entegrasyon yüksek düzeydedir. Euro Bölgesi para piyasası, Euro’nun kullanıma başlamasından sonra bütünleşik piyasa niteliğini kazanmıştır. Özellikle bu piyasanın teminatsız kredi bölümü, teminatlı krediler kesiminden daha ileri derecede bütünleşmiştir. Ayrıca, Euro’nun kullanıma geçmesinden sonra hem yatırım faiz oranlarında hem de kredi faiz oranlarında standart orandan sapmalar en aza indirilmiştir. Ama bonolar ve mevduat sertifikalarında bütünleşme konusunda çok az ilerleme sağlanmıştır. Bu iki konuda bütünleşmenin sağlanmaması finansal entegrasyonun bir diğer sakıncası sayılmaktadır.140 Birlik düzeyinde fiyat istikrarının sağlanması bankalar arasında entegrasyonu kalıcı duruma getirmek için ön şarttır. Euro alanında fiyatların istikrarını koruyarak Euro’nun satın alma değerinin enflasyon yüzünden aşınmasını önlemek Avrupa Merkez Bankası’nın temel görevlerinden biridir. Avrupa Merkez Bankası, yıldan yıla tüketici fiyatlarındaki yükselişi, orta vadede %2’nin altında ama %2’ye yakın tutmayı hedefler. Banka, bunu, ekonomik ve parasal gelişmelerin analizi temelinde karşılaştırma amaçlı faiz oranları belirleyerek yapar. Enflasyonu azaltmak isterse faiz oranlarını artırır, enflasyon riskinin sınırlı olduğunu düşünürse faiz oranlarını düşürür.141 Euro Bölgesi’nde tüm parasal, ekonomik ve mali gelişmeler fiyat istikrarına dayanmaktadır. 139 Financial İntegration in Europe, European Central Bank, Annual Report, Nisan 2008, ss. 110-114 European Central Bank, Annual Report, 2009, s.69. 141 Avrupa Birliği Nasıl Çalışır, AB Kurumları İçin Rehberiniz, AB Yayını, (çevrimiçi), Publicationa Office publications.europa.eu, 17 Haziran 2014 140 109 Euro Bölgesi ulusal merkez bankaları, enflasyonla ilgili aldıkları kararlarda, bu hedefe uyum sağlamalıdırlar.142 Günümüzde, borç piyasasının ulusal para cinsinden likiditesinin sağlanmasında, risk dağıtımı ve muhasebe işlemlerinde, Euro kullanılmaktadır. Euro, Ekonomik ve Parasal Birlik’in kurulmasında likit mali piyasaları ortaya çıkarması, mali aracılar üzerinde ölçek ve kapsam ekonomisi yaratması ile finansal entegrasyonun kurulmasında itici bir güç olmuştur. Avro yabancı para riskini ortadan kaldırarak sınır ötesi mali hizmetlere olan talebi güçlendirmiştir. Diğer taraftan mali sistemde bölünmüşlüğün yarattığı alternatif maliyete dikkatleri odaklandırmıştır. AB’de ölçek ve kapsam ekonomilerden yeterince yararlanmamak, risk yönetiminin uygun olmaması, ekonomik kaynakların etkin dağılımının sağlanmaması gibi olumsuz faktörler bankacılık sektörü entegrasyonun kurulmasıyla ilgili riskleri ve kayıpları yükseltmiştir. Euro Bölgesi’nde para politikası stratejisi, Avrupa Merkez Bankası tarafından belirlenmesine rağmen, para politikası uygulamaları merkezi değildir. Örneğin, asgari rezerv oranının uygulanması için bankalara kolaylıkların sağlanması, repo işlemlerinde likiditenin başarılı şekilde serbest bırakılması, hem ulusal merkez bankaların hem de Avrupa Merkez Bankası’nın sorumluğundadır. Ayrıca, Avrupa Merkez Bankası’nın ince ayar işlemlerinin yürütülmesinden de ulusal merkez bankaların sorumlu olması, hatta ulusal merkez bankalarının iç varlıklar ve yükümlülüklerin idaresi ile ilgili olarak faaliyetlerinin ortak para ve kur politikalarına uygun olması için bu varlıkların belirli barajı aşması, Avrupa Merkez Bankası’nın iznine bağlanmıştır. Bu işlemlerin uygulanması bankacılık sektöründe entegrasyonun ilerlemesine katkı sağlamıştır. Likiditesi az olan bankalar mali krizleri aşmak için para politikasını uygulamalıdır.143 142 24 Aralık 2011, (Çevrimiçi), www.tcmb.gov.tr/yeni/banka/emu/kitap4.html, 17 Haziran 2014 Zadeh, Avrupa Birliği’nde Finansal Entegrasyon: Bankacılık Sektörü Açısından Bir Değerlendirme, s.49 143 110 Euro Bölgesi’nde para politikasının izlenmesi için faiz oranları uyumlaştırılmıştır. Ulusal mali kuruluşların fonksiyonlarının birbirinden farklı olması nedeniyle geçici olarak ilk oranlar kullanılmıştır. 1998 yılından itibaren hem faiz oranları hem de menkul kıymetlerin verileri toplanmıştır. Ayrıca ödemeler dengesi ile ilgili veriler de 1998 yılında toplanmış, 1999 yılı Nisan ayından itibaren aylık ödemeler dengesi istatistikleri Avrupa Merkez Bankası tarafından yayınlanmıştır.144 Eurosistem’den sonra Avrupa Merkez Bankaları Sistemi kurulmuştur. Avrupa Merkez Bankaları Sistemi, Avrupa Merkez Bankası ve Ulusal Merkez Bankalarının arasındaki ortak işlemlerin yürütülmesi için düzenlenmiştir. Avrupa Merkez Bankaları Sistemi, Avrupa Merkez Bankası Yönetim Konseyi, Yürütme Kurulu ve üçüncü bir karar alma organı olan Genel Konsey tarafından yönetilmektedir.145 Eurosistem günlük işlemlerini bu sisteme bağlı olan ulusal merkez bankalarında ortak kararların alınmasıyla sürdürmektedir. Avrosistem’de kararların alınmasıyla ilgili Avrupa Merkez Bankaları Sistemi’nin Yönetim Konseyi 15 günde bir toplanmaktadır. Avrupa Merkez Bankası Başkanının her ay ilk Yönetim Konseyi toplantısını takiben yapılan basın toplantısında, Avro Bölgesi’nde para politikası uygulaması, finansal gelişmeler ve çok özel para politikası kararları ile ilgili Konsey görüşlerini ifade etmesinden sonra başkan tarafından tanıtım bildirisi (Introductory Statement of the President) basına dağıtılmaktadır. Avrupa Merkez Bankaları Sistemi’nin bilançosu, Ocak 1999 tarihinden itibaren haftalık olarak yayımlanmaya başlamıştır.146 Avrupa Merkez Bankaları Sistemi’nin tüzel kişiliği, uygulama yetkisi, kendine özgü karar alıcı organları bulunmamaktadır. Avrupa Merkez Bankaları Sistemi sadece Maastricht Antlaşması’nda belirlenen kurallar çerçevesinde, Avrupa Merkez Bankası ve ulusal merkez bankaları ile uzlaşarak çalışmaktadır. 144 A.e. ss. 49-50 European Central Bank, Annual Report, 1998, s.74 146 Finland Central Bank, Annual Report, 1998, s.67 145 111 Euro Bölgesi dışında kalan üye ülkeler, AMBS ile ilgili işlemlere katılamazlar. Avrupa Merkez Bankası yönetim kurulu, Avrupa Merkez Bankaları Sistemi’nin karmaşık yapısını anlaşılır duruma getirmek için 1998 yılı Kasım ayında Eurosistem teriminin kullanılmasını karara bağlamıştır. Eurosistem, Avrupa Merkez Bankası ve Euro’yu kabul eden ulusal merkez bankalarını kapsamı altına almış ve Avrupa Merkez Bankaları Sistemi’nin temel işlemlerini yerine getirecek kadroyu da belirlemiştir.147 2.2.4. TARGET I ve TARGET II AB ülkeleri ödeme sistemleri arasındaki ulusal sınırları dikkate almayacak bir altyapıyı TARGET ile sağlamıştır. TARGET, Avrupa Para Birliği sürecinde, AB ülkelerinin RTGS (Gerçek Zamanlı Toptan Mutabakat) Sistemlerini; aynı teknik ile bağlayarak, sınır ötesi euro ödemelerini yapmalarını sağlayacak olan ödeme sistemidir. Aynı zamanda Avrupa Merkez Bankası ile Para Birliği'ne üye ülkelerin finans sektörünün ödeme sistemi arasında Euro cinsinden eşanlı ödemelerin yapılmasını sağlamış olan bir sistemdir. TARGET, 15 ulusal RTGS sistemi ile Avrupa Merkez Bankası’nın RTGS sisteminden meydana gelmektedir. Target sistemi ile bankalar arasında borç alma, borç verme ve diğer bankacılık işlemlerinin aynı gün içinde gün sonu mutabakatı sağlanarak sonuçlandırılması mümkün olmuştur. Target sistemi ile daha rahat uygulanacak olan tek para politikası sayesinde Para Birliği alanında geniş bir inter-bank piyasasının gelişmesi ve para piyasası faiz oranlarının üye ülkelerde aynı seviyeye gelmesi sağlanmıştır. TARGET sisteminde yapılan ödemeler, tüm RTGS sistemlerinde olduğu gibi geri alınamaz ve nihai özelliktedir. Ödemeler EURO cinsinden yapılacak ve en geç 15 dakikalık bir sürede gönderen RTGS’den alan RTGS’ye ulaşacaktır. Gönderen 147 European Central Bank, Annual Report, ss. 7-9 112 kurumdan alan kuruma ulaşmadaki süre ise en geç 30 dakika olarak belirlenmiştir. TARGET kullanılması halinde aynı gün valörlü işlem yapılabilecektir.148 TARGET-I projesi Euro’yu hesap birimi olarak kullanmaya başlamış, 1 Ocak 2008 yılının yazına kadar faaliyetini sürdürmüştür. Euro Bölgesi’nin ödemeler sisteminde bazı sorunların oluşmasından dolayı 2008 yılının ortalarındaTARGET–II projesi işleme alınmıştır. Yeni proje hem Euro Bölgesi’nde hem diğer üye ülkelerde Euro cinsinden yapılacak ödemeler için kullanılmaktadır.149 TARGET-I projesinin işleme alınmasıyla Euro Bölgesi’nin bankalarına günlük likidite sağlanmıştır. Bu proje ile ödemeler hızlı şekilde yapılmaktadır. 1998 yılında TARGET projesi ile ilgili Avrupa Merkez Bankası tarafından yayınlanan üçüncü ilerleme raporunda (Third progress report on the Target project) ödeme işlemlerinin ücretleri ile ilgili fiyatlama esasları belirlenmiştir. Bu projede ödeme ücretleri işlem sayısı üzerinden hesaplanmaktadır. Avrupa Merkez Bankası yönetim konseyi tarafından Ekonomik Parasal Birliğe üye ülkelere ve Euro Bölgesi dışında olan ama Euro üzerinden işlem yapan ülkelere TARGET I-II projelerine giriş izni tanınmıştır. TARGET-I projesinin yasal çerçevesinde Euro Bölgesi dışında kalan ulusal merkez bankalarına da TARGET-I projesine katılma imkanı sağlanmıştır. Bu karar 15 ulusal merkez bankası başkanları ve Avrupa Merkez Bankası Başkanı tarafından imzalanmıştır. Örneğin, Danimarka, Yunanistan, İsveç ve İngiltere merkez bankalarının TARGET–I projesine imza koymalarıyla bu projede belirlenen kurallara uyumları zorunlu kılınmıştır. Projeye 5000’in üzerinde banka katılmaktadır. Bu projenin aracılığıyla 1999 yılının ilk haftasından başlanan işlemlerle günlük 1 trilyon Euro’luk işlem yapılmıştır. Bu işlemlerin 340 milyon Euro civarındaki kısmı sınır ötesi işlemlerden oluşmaktadır.150 148 Euro’ya Geçiş Sorular Ve Cevaplar, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü 149 European Central Bank, Annual Report, s.10 150 European Central Bank, Annual Report, 1998, s.54. 113 TARGET-I projesine katılan bankalara Avrupa Merkez Bankaları Sistemi tarafından Euro mevduatları kadar gün içi likidite sağlanmış ve bu likiditenin üst sınırı da belirlenmiştir. Elbette tutulan mevduat miktarı da her bir ulusal merkez banka için sabittir. Bu projenin uygulanmasıyla Euro cinsinde, gün içi kredi pozisyonları güvence altına alınmış, Euro alanında likidite tutulması gereken varlıklarla aynı kalitede sağlanmıştır. Bu işlemin gerçekleşmesiyle bankalara Euro cinsinden gecelik merkez bankası kredisine ihtiyaç duyulmadan günlük kredi sağlanmaktadır.151 Avrupa Merkez Bankaları Sistemi TARGET-I projesinin aracılığıyla AB ülkelerinin ödeme sistemleriyle ilişki sağlamaktadır. Bu proje günlük gayrisafi ödeme sistemi olarak tanımlanmaktadır. TARGET, ulusal merkez bankalara hem günlük likiditelerini karşılamakta hem de gün boyunca bankalara aşırı kredi çekme imkanı sağlamaktadır. Ulusal merkez bankaları para politikasıyla ekonomik ve parasal birliğe ulaşmak için TARGET-I projesi kanalında faaliyet göstermektedir.152 TARGET–I projesinin uygulamasında, sorunların önemli kısmı ödemeler sisteminde gözetim ve denetim sisteminin etkinleştirilmesinden kaynaklanır. Bu projenin uygulanması tek ödeme alanında etkin gözetim ve denetimi sağlayamamış ve TARGET-II projesinin karara bağlanmasıyla bu sorun çözülmeye çalışılmıştır. Yani TARGET-II projesinin uygulama amacı ödemeler alanında gözetim ve denetim sistemini etkinleştirmektir. TARGET-II sistemi, tek ödemeler sisteminin yeni kuşağı olarak 2009 yılında işleme başlamıştır. Bu sistemle birlik düzeyinde ödemeler hızlı şekilde gerçekleşmiş ve ilgili denetim sistemi güç kazanmıştır. TARGET-II sisteminin uygulanmasıyla ödemeler sistemi standartlaşmıştır. 151 TCMB, EMU ve Euro, İkinci El Kitabı, 1998 Zadeh, Avrupa Birliği’nde Finansal Entegrasyon: Bankacılık Sektörü Açısından Bir Değerlendirme, s. 52 152 114 Ödemeler alanında denetim sistemini yeniden yapılandırmak için 2009 yılında yeni teknik uygulama platformu hazırlanmıştır.153 2005-2008 yılları arasında bu projenin üye ülkeler arasındaki uygulama oranı yüzde 16’ya kadar yükselmiştir. En yüksek işlem hacmi 2008 yılında gerçekleşmiştir. 2009 yılında bu sistemin işlem hacminde kayda değer düşüş olmuştur. Geçen yıllarda TARGET-II projesinin uygulanmasında bulunan düşüş, finansal piyasalarda mali krizin ödemeler sistemini olumsuz etkilemesinden kaynaklanmaktadır.154 Grafik 2.1.: AB Ülkeleri’nde Bankaların TARGET Projesine Devretmelerinin İşlem Hacmi (Milyar Avro), (2005-2010) 800.000 700.000 600.000 500.000 400.000 Devretmelerin Hacmi 300.000 200.000 100.000 0 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 Kaynak: European Central Bank, Target Annual Report 2006,2007,2008,2009,2010, 2011’den yararlanarak hazırlanmıştır. 153 154 A.e., s.52 European Central Bank, Eurosistem, TARGET Annual Report, 2009, s.16 115 Grafik 2.2.: AB Ülkeleri’nde Bankaların TARGET Projesine Devretmelerinin İşlem Hacmi (Milyar Avro), Yıllık Artışlar (%), (2005-2011) Yıllık Artışlar 20,0 15,0 10,0 5,0 0,0 -5,0 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 Yıllık Artışlar -10,0 -15,0 -20,0 -25,0 Kaynak: European Central Bank, TARGET Annual Report 2009, 2010 yararlanarak hazırlanmıştır. 2011 yılında ödemelerin %94’ü TARGET-II projesi altında yapılmıştır. Tablo 2.3’den de görüleceği üzere günlük işlem sayısı %3’lük artışla 2,385’e yükselmiştir. Bu yılda günlük işlem hacmi %1’lik artışla 348,505 Euro’ya çıkmıştır. TARGET II sistemi altında 2011 yılında 612,936 işlem gerçekleşmiştir.155 Tablo 2.3.: TARGET Projesi İle Yapılan Ödemelerin İşlem Hacmi ve Sayısı, (20102011) SAYI-MİLYAR EURO 2010 2011 % DEĞİŞİM TOPLAM İŞLEM SAYISI 593,194 612,936 GÜNLÜK İŞLEM SAYISI 2,299 2,385 %3 TOPLAM İŞLEM HACMİ 88,591,926 89,565,697 GÜNLÜK İŞLEM HACMİ 343,380 348,505 %1 Kaynak: European Central Bank, TARGET Annual Report 2011 yararlanarak hazırlanmıştır. 155 European Central Bank, TARGET Annual Report 2009, s.7 116 2005-2011 yılları arasında TARGET-II projesinin yıllık işlem hacmi yükselmiştir.156 Grafik 2.3.: TARGET Projesi’yle Yapılan İşlemlerin Sayısı (Milyar Avro),(2005-2011) TARGET Projesi İşlem Hacmi 100.000.000 80.000.000 60.000.000 TARGET Projesi İşlem Hacmi 40.000.000 20.000.000 0 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 Kaynak: European Central Bank, TARGET Annual Report 2006, 2007, 2008, 2009, 2010, 2011’den yararlanarak düzenlenmiştir. Grafik 2.4.: TARGET Projesine Yıllık Dönüşüm Oranı TARGET Projesine Yıllık Dönüşüm Oranı 0,15 0,1 0,05 TARGET Projesine Yıllık Dönüşüm Oranı 0 -0,05 2006 2007 2008 2009 2010 2011 -0,1 Kaynak: European Central Bank, TARGET Annual Report 2006, 2007, 2008, 2009, 2010, 2011’ den yararlanarak düzenlenmiştir. Euro Bölgesi ülkeleri ile Euro Bölgesi dışında bulunan 6 ülke, TARGET-II sistemine katılmıştır. Slovakya 1 Ocak 2009 tarihinde sistemi uygulamaya başlamıştır. Ayrıca 156 European Central Bank, TARGET Annual Report 2006, 2007, 2008, 2009, 2010, 2011 117 Bulgaristan 2010 yılının başında TARGET-II sistemini ulusal düzeyde denemeye başlamıştır. TARGET-II sisteminin uygulanmasıyla işlem maliyetleri azalmıştır. Bu sistem birinci kuşakta uygulanan ödeme sisteminin özelliklerini taşırken kredilendirme işlemini de yapmaktadır. Yani bu sistemle yapılan ödemeler için rezerv bulundurma zorunluluğu kaldırılmış, teminat karşılığında verilen gün içi limitler halinde ödemeler yapılmaktadır. Grafik 2.5: AB Ülkeleri’nin TARGET Projesi Kullanım Oranı,(2005-2011) TARGET Projesi Kullanım Oranı 100,05 100,00 99,95 99,90 TARGET Projesi Kullanım Oranı 99,85 99,80 99,75 99,70 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 Kaynak: European Central Bank, TARGET Annual Report 2011, s.24 Bu sistem, güvenli bir ödeme sistemi olduğundan Grafik 2.5’den de görüldüğü üzere ülkeler tarafından özellikle tercih edilmektedir. 2005-2011 yılları arasında bu sisteme üye olan ülkeler kendi ödeme sistemlerinin neredeyse %100’nü bu sistemle uyumlaştırmıştır.157 TARGET-II projesinde oluşan fon yetersizliğini karşılamak için gerekli gün içi kredi, ulusal merkez bankaları ve Avrupa Merkez Bankası tarafından sisteme sağlanmaktadır. 157 European Central Bank, TARGET Annual Report 2011, s.24 118 Sağlanan krediler teminat altına alınmış ve faizsizdir. Ayrıca, TARGET-II sistemin işleme alınmasıyla ödeme riski düşürülmüş ve işlemlerde performans yükselmiştir.158 TARGET–II sisteminin AB Ülkeleri’ne ve AB’ye zararı da olmaktadır. Günümüzde Target sistemi nedeniyle İspanyol veya İtalyan vatandaşlardan biri parasını kendi bankasından çekip Alman bankalarına yatırırsa, İspanyol ya da İtalyan Merkez Bankası, bu mevduat kadar bir miktarda parayı Alman Merkez Bankası Bundesbank'a borçlanıyor. Dolayısıyla Alman Merkez Bankası'nın varlıkları artarken, İspanyol ya da İtalyan Merkez Bankası'nın yükümlülükleri artıyor. Avrupa borç krizinin devam ettiği 2012 sonlarında Bundesbank'taki TARGET–II karşılığı, 850 milyar euro'ya yaklaşmış durumdaydı. Bunun nedeni özellikle 2011 ve 2012 yılında sorunlu Avrupa ülkelerinin bankalarından Alman bankalarına ciddi bir mevduat kayması olmasıdır. Eğer bu ülkelerden biri euro'dan çıkmak zorunda kalırsa, o ülke eski parasına döner ve mevduat sahipleri de büyük kayıplar yaşar. İşte bu yüzden Alman bankalarına mevduat kaçışı olmaktadır. Bu süreçte hızlı mevduat kaybeden iki ülke ise İspanya ve İtalya’dır. Bu durum devam ettikçe ve para kaçışı hızlandıkça Bundesbank'daki miktar daha da artacak ama ileride bu paraların İspanya ve İtalya tarafından ödenememe sorunu var. Bu soruna çözüm üretmek kolay değil. Dolayısıyla bu mevduat kaçışı Merkez Bankaları'nın ve özellikle de AMB'nın uyguladığı para politikasını zayıflatıyor. Mevduat sahiplerinin paralarını çekip Alman bankalarına yatırmaya kalkması durumunda euronun çökmesi söz konusu olabilir.159 Tek ödemeler sisteminin işleme alınmasıyla bankacılık sektöründe teknik açıdan işlemler kolaylaşmış ve şeffaf bir düzene geçmiştir. Ödemeler sistemi ile ilgili işlemlerin 158 24 Aralık 2011, (çevrimiçi), http://www.tcmb.gov.tr/yeni/kitaplar/eurokitap/osim.doc, 02 Temmuz 2014 159 Yaşar Erdinç, Avrupa’nın Bir Başka Baş Belası TARGET–II, 9 Ekim 2012 (çevrimiçi), ekonomi.bugun.com.tr, 04 Temmuz 2014 119 TARGET-I ve TARGET-II projeleri altında yapılması mali kuruluşlarda özellikle bankacılık sektöründe güvenilir bir ortam yaratmıştır. Bu projenin uygulanmasıyla bankalararası para transferi ve mali kuruluşlara sağlanan kredi olanağı güvence altına alınmıştır. Ayrıca, AB mali kuruluşlarında artan güvencenin sonucunda bankacılık sektörü, entegrasyona daha fazla eğilim göstermiştir. TARGET-I ve II projelerinin ardından mali kuruluşlarda finansal entegrasyonu etkileyen bir diğer çalışma, finansal hizmetler eylem planıdır. 2.2.5. Finansal Hizmetler Eylem Planı Avrupa Birliği’nin (AB) uzun dönemli hedeflerinden birisi de finansal hizmetler alanında tek pazar yaratmaktır. AB’nin daha rekabetçi bir yapıya kavuşması için finansal hizmetlerin entegrasyonu esastır. Böylelikle finansal sektörde; üretim ve rekabet artışı, sermayenin daha etkin dağılımı, daha yüksek ve istikrarlı bir büyüme ve sektörde daha yüksek ve daha iyi koşullarda istihdam yaratılması sağlanacaktır. Avrupa Birliği'ne üye ülkelerdeki finansal kurumların birbirleriyle serbestçe işlem yapması için gerekli olan, güvenli ve istikrarlı bir ortam yaratılması için tek bir finansal hizmetler piyasası oluşturulması konusundaki çalışmalar, ilk kez 1973 yılında başlamıştır. 1977 yılından sonra ise “Ekonomik ve Parasal Birlik” çalışmalarının tekrar ivme kazanması ve daha sonra EURO'nun tek bir para birimi olarak kabul edilmesi ile birlikte, Tek Finansal Hizmetler Piyasasının geliştirilmesi konusunda komisyonun yeniden harekete geçirilmesine karar verilmiş ve çalışmalar hız kazanmıştır.160 Bu dönemde 1985 tarihli Beyaz Kitap’ta finansal hizmetler alanında tek pazara geçiş vizyonu açıklanmıştır. O tarihten itibaren AB’de finansal hizmetlerin entegrasyonuna 160 M. Serhan Oksay, Avrupa Birliği’nin Entegrasyon Sürecinde, Avrupa Tek Finansal Hizmetler Piyasası’nın Değerlendirilmesi, Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği, Bilim ve Danışma Kurulu Onaylı Eserler, s. 71 120 yönelik önemli aşamalar kaydedilmişse de en önemli gelişmeler 2000 yılından itibaren gerçekleşmiştir.161 Avrupa Birliği’nde finansal hizmetlerin entegrasyonu, finansal hizmetler sektörünün etkinliği, sermayenin verimli dağılımı ve ekonomide rekabet gücünü artırmakla ilgili diğer bir adım 1998 yılında Cardiff Zirvesi’nde atılmıştır. Bu zirveden sonra finansal hizmetler alanında tek pazarın kuruluşu belirli bir süreye bağlanmıştır. Finansal Hizmetler Eylem Planı’nda(Financial Service Action Plan-FSAP) Toptancı Finansal Hizmetlerde pazarın güçlenmesi, açık ve güvenli finansal hizmetler piyasasının oluşumu, mevcut en gelişmiş ihtiyati kuralların ve denetim standartlarının uygulanması amaçlanmıştır. Diğer taraftan finansal hizmetler piyasasında tek pazarın oluşumuna yönelik engellerin kaldırılması ve mevzuattaki boşlukların çözülmesi için önlemlerin 5 yıllık bir süre içinde (2005 yılı sonuna kadar) alınması ve 2006 yılında tamamen bütünleşmiş bir AB finansal hizmetler piyasasının kuruluşu amaçlanmıştır.162 AB’de finansal hizmetler alanında tek pazar oluşturulmasına yönelik olarak yapılan temel düzenlemelerle finansal hizmetlerde ticaretin serbestleşmesi ve piyasalarda eşit rekabet koşullarının, etkinliğin ve şeffaflığın sağlanması amaçlanmıştır. İlk aşamada bankacılık sektöründe, sermaye piyasalarında ve sigortacılık sektöründe istikrarın sağlanması, sermaye piyasalarında şeffaflık, finansal suçlarla mücadele, finansal hizmetlerde tüketicilerin korunması ve tek ödeme sisteminin oluşturulmasına yönelik adımlar atılmıştır. 161 Melike Mumcu, Avrupa Birliği’nde Finansal Hizmetler Politikası (2005-2010), Türkiye Bankalar Birliği Bankacılık ve Araştırma Grubu, Bankacılar Dergisi, Sayı 55, 2005, s.88 162 Oksay, Avrupa Birliği’nin Entegrasyon Sürecinde, Avrupa Tek Finansal Hizmetler Piyasası’nın Değerlendirilmesi, s. 73 121 AB’nin finansal hizmetlerde tek pazara geçiş için yapılan düzenlemelerde benimsemiş olduğu temel ilkeler: - Karşılıklı tanıma ilkesi; kredi kurumlarına verilen faaliyet izinleri ve kredi kurumlarının denetimlerine ilişkin işlemlerin AB’ye üye devletler tarafından karşılıklı olarak tanınması ve denetim alanında menşe ülke denetimi ilkesinin benimsenmesi, - Asgari ve kısmi uyumlaştırma (harmonizasyon); bankaların faaliyete geçme koşulları, denetimi, tasfiyesi gibi alanlarda ülkeler arasında asgari düzeyde uyumunun sağlanması, - Gözetim ve denetimin ulusal düzeyde (para politikasının tersine) uygulanması, - Üçüncü ülkelerin finansal aracılarıyla olan ilişkilerde karşılıklılık (mütekabiliyet) ilkesine bağlı olarak ulusal uygulamanın benimsenmesidir. 1998 yılındaki zirvede finansal hizmetler sektörünün yeni istihdam imkanları ve büyümenin artırılması için hayati olduğu ve büyümede öncü sektör olan finansal hizmetler sektörünün sorunlarının çözülmesinin çok acil olduğu vurgulanmıştır. Bu nedenle, Konsey tarafından konusunda uzman kişi ve kuruluşlardan oluşan bir grup kurulmuştur. “Finansal Hizmetler Politika Grubu (FSPG) ” adı verilen bu grup, toptan piyasalar, perakende piyasalar, sağlam bir denetim gibi üç ana alanda eyleme geçilmesini kararlaştırmıştır.163 Finansal Hizmetler Politika Grubu, toptan satış ve perakende piyasaları ile denetim sistemi konusunda önlemler alınmasını kararlaştımıştır.164 Toptan satış konusunda şu önlemlerin alınmasını kararlaştırmıştır: 163 164 A.e., s. 72 A.e., s.72 122 - Bütünleştirilmiş bir menkul kıymetler ve türev ürünler piyasaları için ortak kurallar oluşturulması, - AB piyasalarının sermaye hacminin artırılması, - Tamamlayıcı emeklilik fonları için tek piyasa, (emeklilik hükümleri tamamen üye devletlerin egemenlik alanına girdiği halde ek emeklilik fonları uyumlu bir tek pazarda işlemeli) - Finansal raporlamanın standartlaştırılması; mukayese edilebilir, şeffaf ve güvenilir finansal veriler, etkin ve bütünleşmiş sermaye piyasalarının temel şartıdır. Bu tür bilgilerin eksikliği belirsizlik ve güvensizlik yaratacağından, sınır ötesi yatırımların artmasını engellemektedir. Bu nedenle FSPG bu konuda yapılacak çalışmaları öncelikli ve çok önemli bulmaktadır. Tek finans piyasası için tek bir finansal raporlama en önemli şarttır: Uluslararası Muhasebe Standartları (IAS); - Sınır ötesi yapılanma için güvenli ve şeffaf bir ortam ile - Finansal hizmetler sektörü ve ulusal otoriteler arasında yakın ilişki sağlamalıdır. Perakende piyasalara ilişkin olarak, Finansal Hizmetler Politika Gurubu'nca alınması önerilen başlıca önlemler de şunlardır: - Bilgi ve şeffaflık hakim olmalıdır. (Yatırımcılar birikimlerini başka bir ülkeye yatırdıklarında, kontratın özelliklerini, hizmet sağlayıcısını ve önerilen yatırımı kavrayıp değerlendirmek üzere açık ve anlaşılır bilgi isterler), - Düzeltme (tazminat) prosedürleri geliştirilmelidir. (Tüketicinin sınır ötesi kontratlarıyla ilgili ortaya çıkabilecek sorunlar, tek piyasasının önündeki ciddi 123 engellerdir. Sınır ötesi faaliyetlerle ilgili güven mutlaka yaratılmalıdır. Komisyon bu konuda Birlik çapında bir şikayet ağı geliştirmeyi düşünmelidir.), - Tüketiciyi koruma kuralları dengeli şekilde uygulanmalıdır (Tüm üye devletlerde aynı seviyede koruma kuralları), - E-ticaretin önü açılmalıdır (e-ticaret ve uzaktan satış tüzükleri geliştirilmelidir). Finansal Hizmetler Politika Gurubu'nca denetim sistemi konusunda alınması önerilen önlemler şunlardır: - Finansal kurumlar için ihtiyatlı düzenlemeler yapılmalı ve yüksek standartlar konmalıdır, - Bu standartlar piyasadaki gelişmelere paralel olarak güncellenmeli ve sermaye gereksinimleri, bankaların, sigorta taahhütlerinin ve menkul kıymet şirketlerinin risklerini doğru biçimde yansıtmalıdır, - Sektörler arası artan karmaşıklıklar denetimin açık ve net olması gerekliliğini ortaya koymaktadır. AB finansal sektörünün uzun dönemli hedeflerinin gerçekleştirilmesi, sektörün rekabet gücünün artırılması ve sınır ötesi ticaret kolaylaştırılarak entegrasyon sürecinin hızlandırılması amacıyla Avrupa Komisyonu tarafından 11 Mayıs 1999’da Finansal Hizmetler Eylem Planı (Financial Services Action Plan - FSAP) açıklanmıştır. Tek finansal hizmetler piyasasını kurmak için mali piyasanın bütünleşmesi, bu eylem planının diğer amaçlarındandır. FSAP, finansal hizmetlerde tek pazara geçiş için yasal mevzuatta yapılması planlanan değişiklikleri ve diğer öncelikli konularda atılacak adımları bir zaman çizelgesine bağlayan bir dizi önlemler paketidir. 42 düzenlemeden oluşmuştur.165 Bu düzenlemelerin içinde; muhasebe, menkul kıymet ihracı ve alımsatımı, menkul kıymet mutabakatı, sigortacılık, şirket yeniden yapılandırması, uzun vadeli tasarruflar, perakende ödemeler, elektronik para ve ticaret, karaparanın 165 Pelin Ataman Erdönmez, Avrupa Bankacılık Sektöründe Piyasa Gelişmeleri, Türkiye Bankalar Birliği, Bankacılar Dergisi, Sayı 55, 2005, s.94 124 aklanmasının önlenmesi, finansal denetim, kurumsal tasfiye ve tasarruf gelirlerinin vergilendirilmesi gibi ana konular vardır.166 FSAP kapsamındaki düzenlemeler büyük ölçüde AB takvimine uygun olarak tamamlanmıştır. Bu planla ilgili hedeflerin 2005 yılının sonuna kadar gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir. Söz konusu 42 düzenlemeden 39’u 2005’in ilk yarısında tamamlanmıştır.167 2000 yılının Mart ayında Lizbon’da yapılan Avrupa Konseyi toplantısında finansal hizmetler tek piyasasının kurulması sürecinde daha düşük maliyetli ve yüksek kaliteli finansal ürünlerin tüketicilere ve işletmelere sunulması karara bağlanmıştır. Söz konusu süreç tamamlanarak düzenlemelerin üye ülkelerde yürürlüğe konulması, denetim otoriteleri arasındaki işbirliği ve yasal uygulamanın tutarlı bir şekilde sağlanması FSAP’nin hedeflerine ulaşmasında önemli aşamalardır. Finansal hizmetlerde serbestleşme ve beraberinde getirdiği yenilikler bir taraftan mali sistemin işleyişini, diğer taraftan para politikasının yönetimini önemli ölçüde etkilemiştir. Finansal hizmetlerin serbestleşmesi ile fonların arz ve talebi serbest piyasa fiyatları tarafından belirlenmiş, fiyatların birbirine bağımlılığı artmış, artan rekabet bankaları yeni tekniklerin kullanılmasına yönlendirmiş ve likiditesi yüksek olan finansal araçların sayısını arttırmıştır.168 Finansal Hizmetler Eylem Planı'nın temel stratejik hedefleri aşağıda yer almaktadır: - Tek bir toptan finansal hizmetler piyasası oluşturmak, - Açık ve güvenli bir perakende finans piyasası oluşturmak, - Piyasanın Denetim kurallarını güçlendirmek, - Optimal bir tek finans piyasası için gerekli şartları oluşturmak, 166 Oksay, Avrupa Birliği’nin Entegrasyon Sürecinde, Avrupa Tek Finansal Hizmetler Piyasası’nın Değerlendirilmesi, ss. 74-75 167 Erdönmez, Avrupa Bankacılık Sektöründe Piyasa Gelişmeleri, s.94 168 Akçay, Euro Alanının Ekonomisine İlişkin Bir Değerlendirme, ss. 31-32 125 - Avrupa piyasalarının bütünlüğünü artırmak, Bu hedeflere ulaşabilmek için, plan öncelikle, üye ülkelerin ulusal denetim ve gözetim sistemlerinin verimliliğinin artırılması konusunda önlemler önermektedir. Söz konusu süreç tamamlanarak düzenlemelerin üye ülkelerde yürürlüğe konulması, denetim otoriteleri arasındaki işbirliği ve yasal uygulamanın tutarlı bir şekilde sağlanması FSAP’nin hedeflerine ulaşmasında önemli aşamalardır. Bir başka önemli konu ise, AB'deki üye ülkelerin yasal düzenlemelerinin ve kurallarının uyumlu hale getirilmesi ve ülkeler arasında sıkı bir işbirliğinin oluşturulmasıdır. AB finans piyasasının etkin bir hale getirilmesi ve Finansal Hizmetler Eylem Planının uygulanabilmesi için AB'nin genel olarak kurumsal yönetişim ve vergilendirme yapısının da yeniden düzenlenmesi gerekmiştir. Vergi uygulamalarındaki farklılıklar giderilmeden finansal hizmetlerde tek pazarın etkin olarak işlemesi mümkün olmamıştır. Bu amaçla FSAP tasarruflar üzerinden sınır ötesi işlemlerden sağlanan gelirlerin asgari düzeyde etkin biçimde vergilendirilmesi, işletmelerin vergilendirilmesine ilişkin kurallar ile vergi düzenlemelerinin koordinasyonu hakkında düzenlemeler hazırlamıştır. 2001 yılında menkul kıymet piyasaları kapsamında hazırlanan Lamfalussy raporu ile finansal hizmetlerde entegrasyonun sağlanması ve uygun düzenleme ve denetimin yapılması karara bağlanmıştır. 2004 yılında bu karar menkul kıymet piyasalarından bankacılık ve sigortacılık piyasalarına genişletilmiştir.169 'Lamfalussy Prosedürü' olarak da adlandırılan bu raporla daha sıkı bir piyasa entegrasyonuna ve gelişmiş rekabete 169 Dermine Jean, European Banking Integration: Don’t Put the Cart Before The Horse, 2005, ss. 65- 66 126 ulaşmak amacıyla finans piyasalarındaki gelişmelere Avrupa Birliği'nin süratle ve esnek bir biçimde cevap verebileceği dört aşamalı bir yaklaşım belirlenmiştir. Bunlar: - Konsey ve Parlamento mevzuattan amaçlanan yararları ve odaklanılması gereken konuları belirleyip genel (çerçeve) prensipleri oluşturacaktır, - AB üyesi ülkelerin SPK'larının üst düzey yöneticilerinden oluşan komiteler, Avrupa Komisyonu ile birlikte birinci aşamada belirtilen genel prensiplere uygun mevzuatı oluşturacaktır, - AB ülkelerinin bu mevzuatı tutarlı şekilde uygulamasını sağlamak için komiteler Komisyon ile işbirliği içinde uygulamaya dönük standartları belirleyecektir, - Uygulama denetim otoritelerinin işbirliği ile izlenecek ve bir uyumsuzluk durumunda AB Hukuku çerçevesinde yaptırım uygulanacaktır. Avrupa Birliği’nde piyasa politikalarıyla ilgili düzenlemeler özellikle FSAP projesinin uygulanması, bankacılık sektöründe işlem etkinliğini yükseltmiş. Bankacılık sektöründe etkinliğin yükselmesi ile rekabet güçlenmiş. FSAP süreci sonrasında Komisyon Mayıs 2005’te finansal hizmetler politikasını içermek üzere hazırladığı “Green Paper”ı görüşe açmıştır. Bu dokümanda gelecek beş yıl için Komisyon’un finansal hizmetler alanındaki öncelikli politikalarına ilişkin görüşleri sunulmuştur. Komisyon’un nihai politika programı, istişare ve sonraki hazırlık çalışmaları sonrasında, Aralık 2005’de “White Paper” olarak sunulmuştur. AB’nin Finansal Hizmetler Politikası olarak düzenlemelerin daha iyi hale getirilmesi, ulusal mevzuata geçirilişi, etkin uygulama/yürütme ve izleme süreci benimsenmiştir. AB Komisyonu’nun yeni dönemde finansal hizmetler alanındaki öncelikli politikası, yeni düzenlemeler yapılmasından ziyade, mevcut önlemlerin ulusal mevzuatlara 127 geçirilişinin sağlanması ve düzenlemelerde uygulama/yürütmenin takip edilmesi olarak belirlenmiştir. Komisyonun açıkladığı temel politika hedefleri şöyle özetlenmiştir: - AB’de ekonomik açıdan önemli olan engellerin kaldırılması ve böylece sermayenin ve finansal hizmetlerin en düşük maliyetle serbestçe dolaşımına ve sunumuna imkan sağlanması, - İhtiyati düzenlemelerle finansal istikrarın korunması, - Tüketici yararına ve haklarının korunmasına yönelik uygulamaların artırılması, - AB’de gözetim ve denetim alanında işbirliğinin ve uyumun artırılması, global finansal piyasalardaki diğer ülke ve kurumlarla ilişkilerin ve Avrupa’nın global etkisinin güçlendirilmesidir. AB kurallarına başvurulması ve etkin biçimde yürürlüğe konulması finansal entegrasyonun bir önkoşulu olarak belirlenmiştir. Bu hedefe ulaşılması için birtakım öncelikli önlemler oluşturulmuştur.170 AB’de 2005 yılında gelecek beş yıl içinde gerçekleştirilmesi öngörülen finansal hizmetler mevzuatının konsolidasyonu için dört temel süreç oluşturulmuştur. Bu süreçlerden bir tanesi; sınır-ötesi takas ve mutabakat düzenlemesi, sigortacılıkta yeni sermaye yeterliliği çerçevesi, iç pazarda ödemeler konusunda yeni düzenleme önerisi gibi FSAP kapsamında olan yarım kalmış konuların Komisyon tarafından tamamlanması öngörülmüştür. 170 Mumcu, Avrupa Birliği’nde Finansal Hizmetler Politikası (2005-2010), s.89 128 Burada başka bir konuda ekonomik ve diğer faydaların sağlanamaması durumunda Komisyon düzenlemelerin yasallaşmasını öneremeyecektir. Komisyon; derecelendirme firmaları ve finansal analistler ile devralma teklifleri (take over bids) gibi alanlarda yeni direktif öngörmemiştir. Konsey, ayrıca aracı kurumlar nezdinde tutulan menkul kıymetlere ilişkin çok taraflı hukuk anlaşmasının (Lahey Konvensiyonu) imzalanması konusundaki Komisyon önerisini değerlendirmeye karar vermiştir. Komisyon ‘White Paper’da ele aldığı konularda kaydedilen ilerlemeler ve gelişmeler hakkında yıllık bazda değerlendirme raporu hazırlayacak ve kamuoyuna sunacaktır. Komisyon ilk kez finansal sektörün gözetim ve denetimindeki “değerlendirme” yaklaşımını açıklamıştır. Buna göre politika hedeflerinin tanımlanması ve mutabakat sağlanmasına yönelik olarak finansal gözetim ve denetimin iki temel amacı olması kararlaştırılmıştır. Sınır-ötesi yatırımların ve rekabetin artırılması konusunda da komisyon çalışmada bulunmuştur. Komisyon, finansal hizmetler alanındaki konsolidasyonun önünde bulunan belirlenmiş engellerin kaldırılmasının ekonomik fayda sağlayacağı görüşünü benimsemiştir. Komisyon finansal hizmetlerde konsolidasyonun piyasa güdümlü olacağını öngörmüştür. Muhtemel engeller hakkında bir ön rapor hazırlamıştır ve bu engellerin kaldırılmasının ya da en azından azaltılmasının sektörün ve ekonominin rekabet gücünü artıracağını, büyümeyi ve istihdamı teşvik edeceğini savunmuştur. Komisyon dışsal unsurlar bağlamında temel hedeflerinden birisini AB finansal sektörünün global piyasalardaki rekabet gücünün artırılması olarak benimsemiştir. 129 Komisyon üye ülkelerin finansal hizmetler alanında üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirip getirmediğini yakından izleyecektir. Ayrıca, ABD ve Çin ile düzenlemeler konusunda önceden yapılmış görüşmeleri ilerletecek, diğer ülkelerle (Japonya, Hindistan gibi) finansal alandaki ilişkilerini arttıracaktır. Komisyon AB ekonomisine fayda sağlayacağını düşündüğü aktif yönetimi ve perakende finansal hizmetler politika alanında yeni düzenleme girişimlerinde bulunmuştur. Yeni düzenlemeler yapılmasına yönelik girişimler için Komisyonun benimsediği temel prensip ise muhtemel maliyet ve faydanın daha iyi değerlendirilmesi için yoğun ön çalışmalar yapılması olarak belirlenmiştir. FSAP sürecinde perakende finansal hizmetler alanında birliğin daha ileri adımlar atması gereği ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte ürün karakterleri, dağıtım kanalları, tüketicinin korunması, sözleşme hukuku, tüketim kültürü, ekonomik ve yapısal gerçekler vb. konuların büyük rol oynadığı, dolayısıyla perakende finansal hizmet piyasalarının entegrasyonunun karmaşık ve zor olacağı vurgulanmıştır. Birliğin yeni dönem için açıkladığı en önemli politikalarda sınır-ötesi engellerin ve tüketiciler için risklerin belirlenerek bu alanlarda harekete geçilmesi üzerinde durulmuştur. Komisyonun ilgisini yönlendireceği perakende finansal hizmet alanları belirlenmiştir. Komisyon ‘White Paper’da ele aldığı konularda kaydedilen ilerlemeler ve gelişmeler hakkında yıllık bazda değerlendirme raporu hazırlama ve kamuoyuna sunma kararı almıştır. FSAP sürecine katkıda bulunmak üzere sürdürülen girişimlerden bir diğeri de, sanayileşmiş ülkelerin merkez bankaları ve bankacılık denetim otoritelerinden yetkililerin katılımıyla oluşturulan Basel Bankacılık Denetim Komitesi olmuştur (BBDK). BBDK, 1988 yılında farklı ülkelerde uygulanan sermaye yeterliliği hesaplama yöntemlerini birbirleriyle uyumlu hale getirmek ve bu konuda uluslararası platformda 130 geçerli olacak bir sektör standardı oluşturmak amacıyla Basel-I olarak adlandırılan 'Sermaye Yeterliliği Uzlaşısı'nı yayımlamıştır. Sadece kredi risklerini dikkate alan Basel-I’i piyasa risklerinin de değerlendirme kapsamına alındığı Basel-II izlemiştir. BBDK, piyasa risklerinin sermaye yeterliliğine dahil edilmesini içeren düzenlemeleri 1996 yılında yayımlamıştır. Düzenlemelerin son hedefi bankaları disipline ederek finansal istikrarı korumaktır.171 Mali Hizmetler Eylem Planı'nın uygulanmaya başlandığı 1999 Mayıs ayından sonraki süreçte yasal düzenlemelerin çoğunun planlandığı şekilde, zamanında çıkarıldığı söylenebilir. Avrupa finans piyasalarındaki maliyetler (sermaye maliyeti, ticaret maliyeti, tahvil piyasalarındaki spreadlar) düşmüştür. Bu da önlemlerin toptan finans piyasalarında etkilerini gösterdiğini gösterir. Öte yandan, sınırlar ötesi yatırımlar da artmıştır ve dış hisse senedi piyasalarındaki yabancı katılım oranları yükselmiştir. Kollektif yatırım fonlarının sınır ötesi ticareti yapılmaya başlamıştır. Piyasanın serbestleştirilmesi ve engellerin kaldırılması, daha fazla rekabet ve yeni fırsatların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Rekabet artışı ise yenilikleri arttırmıştır. Yenilikçi firmalar, piyasalardan daha büyük paylar almış ve yeni istihdam imkanları yaratmıştır. 1 Ocak 2005'den itibaren, tüm AB firmalarının bilançolarının Uluslararası Muhasebe ve Finansal Raporlama Standartları'na (IAS ve IFRS) uygun olarak hazırlamaları zorunlu hale getirilmiştir. 171 Oksay, Avrupa Birliği’nin Entegrasyon Sürecinde, Avrupa Tek Finansal Hizmetler Piyasası’nın Değerlendirilmesi, s. 76 131 FSAP'ın uygulanması sonucu, bütünleşmiş bir finans piyasası ortaya çıkma süreci başarıyla ilerlemiştir. Ayrıca, Lamfalussy süreci de, yasal çerçevenin kalitesini ve hızını artırmıştır. Bankacılık sektöründe entegrasyonun gelişmesiyle gözetim ve denetim otoriteleri ile ilgili kurumlar da gelişmiştir. Bankacılık sektöründe entegrasyonu sağlamak için gözetim ve denetim organları, bankalar içi denetimden bankalararası denetime yönelmiştir. Yani bu kuruluşlarda otoritenin genişletilmesi bankalararası koordinasyonu güçlendirmiştir. Bankacılık sektöründe entegrasyon sürecini etkileyen bir diğer işlem, ödemeler sisteminin tek düzenleşmesidir. Ödemeler sisteminde entegrasyonun sağlanması bankaları daha etkin para politikası uygulamaya yöneltmiştir. 2.2.6. Tek Avro Ödeme Alanı Avrupa Birliği bankacılık sektörü entegrasyonun bir diğer boyutu, Avrupa Birliği düzeyinde bankalar arasında ödemeler sisteminin tek düzenli işlemesinin sağlanmasıdır. Yerleşik özel ve tüzel kişiler tek ödeme alanında aynı haklara, yükümlülüklere sahiptir ve aynı maliyetleri ödemektedirler. Ekonomik Parasal Birlik ile tek paraya geçiş için hukuki zemin hazırlanmış ama tek ödeme alanının kurulmasında tam etkili olmamıştır. Hukuki belirsizlikler ve farklı maliyetler tek ödemeler alanının önemli sorunudur. Elektronik ödemelerle ilgili çok sayıda yönerge ve tüzük birlik kuruluşları tarafından çıkarılmıştır. AB Komisyonu ve Avrupa Merkez Bankası, ödemeler sistemini tek düzenleştirmek için, 2002 yılında Avrupa Ödemeler Konseyini kurmuşlar, Tek Avro Ödeme Alanı projesini başlatılmıştır. Avrupa Ödemeler Konseyi, 42 banka, 3 Avrupa kredi sektörü birliğinden (Eropean Credit Sector Association-ECSA), Avrupa Bankalar Birliği’nden (European Banks 132 Association-EBA) oluşmuştur. Bu kuruluşların amacı, Tek Avro Ödeme Alanı projesini oluşturmak, geliştirmek ve desteklemektir. 2004 yılında Avrupa Ödemeler Konseyi tarafından kabul gören Yol Haritası ile kişilerin ve firmaların bulundukları yere bakılmaksızın, ulusal sınırlar içinde ve dışında Avro cinsinden ödemelerin aynı temel koşullara, haklara ve yükümlülüklere sahip olmaları tanımlanmıştır. Ayrıca, sınır ötesi yapılan elektronik ödemelere yurtiçi ödemeler gibi özdeş bir nitelik kazandırılmıştır. Avrupa Ödemeler Konseyi’nde Tek Avro Ödeme Alanı ödeme şekillerinin 2008 yılına kadar belirlenmesi öngörülmüştür. Avrupa Ödemeler Konseyi, tam bir toplu ödeme sisteminin yürürlüğe geçirilmesini 2010 yılının sonuna bırakmıştır. Günümüzde toplu ödeme sistemi uygulanmaktadır. Tek Avro Ödeme Alanı projesi üç yeni ödeme aracını kullanmaktadır. SEPA Kredi Transferleri (SEPA Credit Transfer), SEPA Hesaptan Doğrudan Ödeme (SEPA Direct Debits) ve SEPA Kartı Ödemeleri (SEPA Card Payments) yeni ödeme araçları olarak eski ödeme aracının yanında kullanılmaya başlamıştır. Avro Bölgesi ülkelerinde yeni ödeme araçlarının eski ödeme aracı yanında kullanılması maliyetleri yükseltmiş ve işlem gelirinde olumsuz etki bırakmıştır. Bu sorunlardan dolayı, eski sistemin yerine yeni sistem uygulanmaya başlamıştır.172 SEPA Kredi Transfer Aracı, müşterinin bankasına verdiği talimat üzerine lehtar bankasına belli bir miktarda para (fon) aktarma mekanizmasıdır. Ödeme yapan müşterinin ödeme talimatı verdiği banka, lehtar bankası ve lehtar bu mekanizmanın katılımcılarıdır. Müşterinin bankaya verdiği transfer talimatı, niteliği, nedeni ve amacı banka sorumluluğu dışındadır. Diğer katılımcılar, banka içi düzenlemelerle katılımcılar arasındaki takas ve tafsiye mekanizmasını (Clearing and Settlement Mechanisms-CSMs) 172 Çelebican, Avro Ödemeleri Tek Alanı, ss. 1323-1324 133 kullanarak, iki veya çok yanlı sözleşme yapan aracı bankacılardır. Bankacıların diğer görevi aracı hizmetler yapmaktır. SEPA Hesaptan Doğru Ödeme Sistemi, lehtarın talebi üzerine, önce yetki verilmiş borçlunun bankadaki hesabından lehtar hesabına doğru, borçlu yazılma mekanizmasıdır. Bu sistemde alacaklı, alacaklının bankası ve borçlu arasında hukuki bir düzen yapılmalıdır. Sisteme aracı bankalar, dolaylı katılımcı olarak da katılabilirler. Son ödeme aracı SEPA Kartıdır. SEPA Kartı, kredi ve para çekme işlemini birleşik yapan karttır. SEPA Kartı ile yurt içi ve sınır ötesi işlemlerin her ikisi de yapılmaktadır. SEPA Kartı düzenleyen kuruluşlara, ulusal kart sistemi yerine SEPA’ya geçmeleri, bu tür faaliyetleri Avro Bölgesi’nde yaymak ve uluslararası sistemin ulusal sistemin yerine ikamesi önerilmiştir. Avrupa Ödemeler Konseyi, SEPA Kredi Transferi, SEPA Hesaptan Doğrudan Ödeme yöntemlerinde ikame stratejisi ile yeni sistemin uygulanmasını öngörmüştür. Ayrıca Avrupa Ödemeler Konseyi, SEPA Kredi Kartlarının uygulamasında uyarlama programı ile kredi kartı çıkaran tüm kuruluşlara yeni teknik standartların, usuller ve faaliyetlerin uygulanmasını yasallaştırmıştır. Sınır ötesinde bankalar arasında rekabetin yükselmesi, mali kuruluşların ortak altyapıyla ölçek ekonomilerden yararlanması (maliyet tasarrufu), sahteciliğe karşı eşit korunma ve işlem sürecinde mali kuruluşlara eşitliğin sağlanması, SEPA projesinin avantajlarıdır. SEPA projesi, banka müşterilerine güvenli, hızlı ve ucuz ödeme hizmetleri sunmakta ve banka altyapısını, standartlarını ve kullandıkları teknolojiyi değiştirme imkanı sağlamaktadır. Diğer taraftan, SEPA projesinin uygulanması mali kuruluşlara değişim maliyeti yüklemiş, komisyoncuları kısa vadede gelir kaybına uğratmıştır. SEPA projesinin hemen gerçekleşmesinden sonra bankaların riske katılma oranı düşmüştür. Sonuçta, iş olanağı yaratan bankalar ve teknolojik gelişmelerden yararlanan bankalar, SEPA projesi uygulaması için uygun görülmüştür. 134 İlk aşamada SEPA projesi, Avro alanı ülkelerinde uygulanmaya başlamıştır. Günümüzde SEPA projesi 27 AB ülkesi ile Avrupa Ekonomik Alanına üye olan İzlanda, Lihtenştayn, Norveç ve İsviçre de uygulanmaktadır. Vatikan Devleti, San Marino ve Monako ülkeleri de SEPA kapsamına geçmektedir. SEPA projesinin uygulanmasıyla ilgili denetim sorumluluğu, sisteme katılan bankalara, Avro Bölgesi merkez bankalarına ve yetkili kurumsal mercilere verilmiştir. SEPA projesinin uygulama tarihi, 1 Ocak 2008'dir. Ama bazı teknik sorunlardan dolayı projenin uygulanması, 29 Ocak 2008 gününe ertelenmiştir. Bu tarihte uygulamaya konan ilk ödeme aracı, SEPA Kredi Transferi olmuştur. Hukuki açıdan SEPA projesinin hukuki varlığı, 2007/64/EC yönergesine dayanmaktadır. Bu proje ilk önce Avrupa Komisyonu tarafından önerilmiştir. AP, projenin kabulünü ilk önce ertelemiş sonra Konsey ile beraber tek pazarda ödeme hizmeti yönergesini Avrupa resmi gazetesinde yayınlamıştır. 2007/64/EC Sayılı yönergede bankalar, elektronik para kuruluşları, P.T.T Ciro kuruluşları, ödeme kuruluşları, Avrupa Merkez Bankası ve ulusal merkez bankalar, üye devletler ve bölgesel ve yerel merciler, ödeme hizmeti sunan kuruluşlar olarak tanımlanmıştır. Bütünleşmiş ve rekabete açık bir ödeme hizmeti piyasasının oluşturulması, teknik ve hukuki engellerin tüm AB ülkelerinde kaldırılması, SEPA’dan farklı olarak ödemelerin her hangi bir para cinsinden yapılması, ödeme hizmetleri yönergesinin önemli özellikleridir. Ödeme Hizmeti Yönergesi'nde SEPA projesi araçları kabul görmüş ve üye ülkelere yönergeden kaynaklanan aykırılıklar için yetkili mercilere şikâyette bulunmaları ve 1 Ocak 2009 gününe kadar projeye uyumlaşmada üye ülkelere gerekli yasalar ve tüzükleri çıkarma izni tanınmıştır. Günümüzde, yeni SEPA projesi bu projeye katılan ülkelere daha cazip gelmektedir. Avro Bölgesi’nde 2010 yılından önce ödemeler, tek düzenli şekilde yapılmaktaydı. 2008-2010 yılları arasında AB ülkelerinin ödemelerle ilgili işlem hacmi yükselmiştir. 135 Ulusal düzeyde, 2008-2010 yılları arasında SEPA projesi altında en fazla ödeme yapan ülke Danimarka olmuştur. Avro Bölgesi ülkelerinin ödemelerinde SEPA uygulaması üçüncü ülkelerden daha fazla artmıştır. Bölge içi en fazla artış Lüksemburg’da tespit edilmiştir. Avrupa bankacılık sektörü, entegrasyon sürecinde kendisini dünya çapında rekabete açık tutarak ulus üstü mali kurallara yönelmiştir. Avro Bölgesi’nde tek ödeme alanın kurulması Avrupa bankacılık sektöründe entegrasyonu derinleştirmiştir. Bankacılık sektörü entegrasyonu ile yakın ilişkide olan bir diğer sektör sermaye piyasasıdır. Tek sermaye piyasasına geçiş bankacılık sektöründe entegrasyonun itici gücü olmuştur. Sermaye piyasasında entegrasyonun sağlanması Lizbon zirvesinin ana konusu olmuş ve gereken tedbirler alınmıştır. 2.2.7. Lizbon Zirvesi ve Bankacılık ile İlgili Gelişmeler Avrupa Birliği Komisyon’u Avrupa tek finans piyasasının kurulması ile ilgili ilk çalışmasına Haziran 1998 tarihinde Cardiff Zirvesi ile başlamıştır. Bu zirvede finansal piyasanın entegrasyonuyla ilgili hedefler ve araçlar açıklanmıştır. İkinci çalışma ise Mart 2000 tarihinde Lizbon zirvesi ile yapılmıştır. Zirve’de AB’nin 2010 yılına kadar dünyanın en rekabetçi pozisyonuna ulaşması, AB’nin bilgiye dayalı ekonomik bölgesi durumuna getirilmesi planlanmıştır. Yatırımcılara sınır ötesi finansal araçlardan yararlanma olanağı sağlanmış, birlik düzeyinde bölünmüş finansal piyasalardan kaynaklanan maliyetleri düşürmek için, finansal piyasaların entegrasyonu bir daha önemsenmiştir.173 173 Orhan Çelik, Avrupa Birliği’nde Sermaye Piyasalarının Entegrasyonu ve Muhasebe Uygulamalarının Uyumlaştırılması Süreci: Türkiye’nin Uyumlaştırma Sürecindeki Konumu, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt.60, S.1, ss. 101-102 136 Finansal piyasalarda entegrasyonun diğer boyutu tek sermaye piyasasının kurulmasıdır. Lizbon Zirvesi’nin bir diğer amacı, “Avrupa Tek Sermaye Piyasası”nı oluşturmaktır. Tek sermaye piyasanın gerçekleşmesiyle işletmelerin rekabet gücü, mali ve sigorta alanlarında sağlanan hizmetlerin etkinleşmesi, üye ülkeler arasında tasarrufların en uygun kullanımının sağlanması, Avrupa pazarının, Japonya ve Amerika pazarlarına karşı koruyabilecek gücün yaratılması, mal ve hizmetler alanında bütünleşik pazarın gerçekleştirilmesi gibi konular bu zirvenin kapsamına alınmıştır. AB ülkelerinde ulusal sermaye piyasalarının tek sermaye piyasasına dönüşümü AB bankacılık sektöründe entegrasyonun maliyetini düşürmüştür. Ayrıca bankacılık sektöründe entegrasyonun sağlanması, sermayenin Birlik düzeyinde etkin ve verimli dağılımını sağlamıştır.174 Sermeye piyasası ve bankacılık sektörü arasında karşılıklı etkileşim, bankacılık sektöründe entegrasyona hız kazandırmıştır. Bütün bunların yanında bu zirveyle AB’nin daha açık, şeffaf, katılımcı ve hesap verebilir mekanizmalara sahip kılınması amaçlanmıştır. Lizbon Zirvesi 2007 yılında imzalanıp 1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması’yla sonuçlanmıştır.175 Bu antlaşma, derinleşme sürecinin bugün için son aşamasını oluşturur. Lizbon Antlaşması’nda, Birliğin daha demokratik, daha şeffaf ve daha etkili işleyen bir yapıya kavuşturulması amacıyla, kurumsal yapısına, yetki ve faaliyetlerine ilişkin hükümlere yer verilerek, hem ekonomik, hem de siyasi bütünleşmeye yönelik köklü değişiklikler gerçekleştirildi. Getirdiği yenilik ve değişiklikler ile Lizbon Antlaşması, daha demokratik, daha şeffaf, dış politika konularında daha çok söz sahibi, tüm eylem ve işlemlerinde hukukun 174 Çelebican, Avrupa Birliği’nde Finansal Bütünleşme, s.102 T.C. Avrupa Birliği Bakanlığı, AB’ye genel http://www.ab.gov.tr/files/rehber/02_rehber.pdf, s.30-31, 7 Temmuz 2014 175 bakış, (çevrimiçi), 137 üstünlüğünü gözeten, üye devletlerin ulusal sistemleri ile daha yakın işbirliği içinde olan ve kurumları daha etkili işleyen bir Avrupa Birliği oluşturma yönünde adımlar attı. Böylece Birliğin hem ekonomik hem de siyasi bütünleşme sürecine ivme kazandırılmaya çalışıldı.176 Bankalar hizmet sunumunda daha bütünleşik altyapıya, Beyaz Kitab’ın içerdiği hükümlerin karara bağlanmasıyla ulaşmıştır. Beyaz Kitab’ın uygulanması finansal entegrasyon sürecinin ilerlemesi için güvenilir bir ortam yaratmıştır. 2.2.8. Beyaz Kitap 1985’te yayınlanan Beyaz Kitap ile fiziki, teknik ve mali engellerin kaldırılması sermayenin özgürce hareket edebileceği alan oluşturulması programa bağlanmıştır. Beyaz kitapta mali hizmetlerin alt bölümü olan bankacılık sektöründeki serbestlik ve uyumu karşısında hükümler yer almıştır. Beyaz kitap 3 Aralık 1985 tarihinde imzalanan ve 1 Temmuz 1987 tarihiyle yürürlüğe giren Avrupa tek senediyle uygulamaya geçmiştir. Finansal entegrasyon sürecinde Birlik düzeyinde bankalar arasındaki uygulanan düzenlemelerin uyumlaştırılması, yerleşme ve hizmet sunumu serbestisinin tüm bankalar arasında sağlanması ve Avrupa tek mali piyasasının oluşması ile ilgili bazı sorunlar oluşmuştur. Maastricht Antlaşması’nın öncesi, Avrupa Komisyonu bu sorunları çözmek için, 1985 yılında bankalar arasında ulusal kuralların uyumlaştırması amacıyla Beyaz Kitabı Avrupa Konseyine sunmuştur. Aynı yılda Avrupa Konseyi tarafından onaylanan Beyaz Kitap Topluluk politikalarında temel bir değişiklik yapmıştır. Bu belgede ulusal 176 T.C. Avrupa Birliği Bakanlığı, AB’ye genel http://www.ab.gov.tr/files/rehber/02_rehber.pdf, s.33, 7 Temmuz 2014 bakış, (çevrimiçi), 138 kuralların tümünün ayrıntılı şekilde incelenmesi yerine, salt önemli konular dikkate alınmıştır.177 - Bankalarla ilgili gözetim ve denetim yetkisinin merkezleri bulunduğu ülkeye devredilmesi, - bankaların işlemleriyle ilgili karşılıklı tanıma ilkesinin kabulü, - bu ilkenin tüm üye devletlerde uygulanarak bankalarda mali şeffaflığın sağlanması, tasarruf sahiplerinin korunması, - denetim normlarının Topluluk düzeyinde uyumlaştırılması, Beyaz Kitap’ın diğer fasıllarını oluşturmuştur. Bu kuralların tüm üye ülkelerde uygulanmaması bankaları en düşük standartları uygulayan ülkelere kaydırmıştır. Bu belgeyle hem düşük standart uygulayan hemde yüksek standart uygulayan üye ülkelere, tüm ülkeler tarafından kabul edilmiş standartları, uygulama zorunluluğu getirilmiştir.178 - Bankalararası tek pazarı oluşturmak için ulusal düzenlemelerin asgari düzeyde uyumlaştırılması, - üye ülkelerde bu konular dışında kalan işlemlerin gözetim ve denetimi ile ilgili yetkinin yine bankaların merkezi bulunduğu ülkeye devredilmesi ve karşılıklı tanınması, - bankaların faaliyette bulundukları ülke değil merkezleri bulundukları ülkenin düzenlemelerine uyumlaşması, Beyaz Kitap ile karara bağlanmıştır. Finansal Hizmetler Eylem Planı sonrasında AB Komisyonu, Mayıs 2005 tarihinde finansal hizmetler politikasını içermek üzere hazırladığı Yeşil Kitabı görüşe açmıştır. Bu dökümanda gelecek beş yıl için finansal hizmetler alanındaki öncelikli politikalara ilişkin görüşler sunulmuştur. Komisyon’un nihai politika programı, istişare ve sonraki hazırlık çalışmaları sonrasında, Aralık 2005 tarihinde Beyaz Kitap olarak sunulmuştur. 177 178 Çelebican, Avrupa Birliği’nde Finansal Bütünleşme, ss. 91-92 A..e., s.93 139 Bu belgenin karara bağlanmasıyla, finansal hizmetler politikasıyla ilgili düzenlemelerin daha iyi duruma getirilmesi, ulusal mevzuatın geçerliliği, uygulama ve yürütmenin etkinleşmesi, izleme sürecinin etkinliği sağlanmaya çalışılmıştır. 140 3.BÖLÜM TÜRK BANKACILIK SİSTEMİNİN AVRUPA BİRLİĞİ BANKACILIK SİSTEMİNE ENTEGRASYON SÜRECİ VE TÜRK BANKACILIK SİSTEMİNİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI 3.1. Yeniden Yapılandırma Kavramı Sistemik banka yeniden yapılandırması, bir ülkede meydana gelen banka iflaslarının toplam bankacılık sisteminin yüzde 20’sinden fazlasını etkilemesi üzerine bankacılık sektörüne güvenin tekrar sağlanması ve sektörün iyileştirilmesi amacıyla yapısal ve düzenleyici programların uygulamaya konulması şeklinde tanımlanmaktadır.179 Bu süreç, diğer otoritelerin teknik desteği eşliğinde ve güçlü bir politik konsensüs içinde, bağımsız bir otoritenin sorumluluğunda olmak zorundadır. Yeniden yapılanma kavramı, 1990’lardan sonra popüler hale gelmiştir.180 3.1.1. İşleve Odaklı Yeniden Yapılanma Kavramları Taylor iş bölümü ve bant sistemi ile üretimde verimliliği çok yükseğe taşımıştır. Taylor bu keşfi kötü yönetim ve verimsizlik sorunlarını ortadan kaldırmak amacıyla yapmıştır. Geliştirdiği yöntemi iş analizine dayanarak oluşturmuştur. Ford Taylor’un keşfettiği bu yöntemi kullanarak önceden sadece seçkin insanların kullandığı otomobili tüm insanların kullanımına sunmuştur. Bill Gates’de bilgisayarın çok büyük birkaç firmanın değil herkesin elinin altında olması gerektiğini düşünmüş ve yeniden yapılandırma kavramını harekete geçirmiştir. Yani daha önce düşünülmeyeni düşünmek yeniden yapılandırma kavramının bir özelliğidir. 179 Pelin A. Erdönmez, Sistematik Banka Yeniden Yapılandırılmasına Teorik Yaklaşım, TBB Bankacılık ve Araştırma Grubu, Haziran 2001, s.74 180 Abbas Bayır, Türk Bankacılık Sistemi’nde 2001 Yılı Sonrası Yeniden Yapılandırma Sürecinin Analizi (Kamu Bankaları Örneği), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi İstanbul 2009, s.17 141 Birçok kamu kurumunda stratejik planlama yapmak bir zorunluluktur.181 Planlama, kötü yönetimin sonuçlarını önceden ortadan kaldırmayı amaçlayan ve günümüzde de en yaygın şekilde uygulanan bir yöntem olarak kabul edilmektedir. Planlama belli bir konuda ne, nerede, ne zaman, neden, nasıl ve kim tarafından sorularına yanıt arama süreci olarak tarif edilmektedir. Bu süreç bilinçli ve amaçlı bir süreç olup değişik yollarda deneme yanılma yapmaksızın yeni yollar geliştirme niteliği taşımaktadır.182 Bunun için yeniden yapılandırma için önemli bir kavramdır. İş süreçlerinin analiz edilmesinde temel amaç verimliliğin yükseltilmesidir. “İş süreçlerinin analizi” beraberinde süreçlerin, yeniden yapılandırılmasını veya terk edilmesini de getirmektedir. Yöneylem araştırması ilk defa askeri problemlerin çözümü amacıyla ortaya çıkmıştır. Yöneylem araştırması, sorunların ortaya çıktığı süreçleri anlamaya ve sorunlara müdahale etmeye olanak veren bir araçtır. Yöneylem araştırma ile yanlış veya yetersiz çözümlerle zaman kaybedilmesinin önüne geçilebilmektedir. Sorunlar ve olaylar birbirleriyle bağlantılı olmaktadır. Sorunlar ve çözümler birbirini besleyen ve sonunda ya büyüyen ya da küçülen bir spiral oluşturmaktadır. Böylece aynı olay hem sebep hem de sonuç olabilmektedir. Burada da yöneylem araştırmasının önemi ortaya çıkmaktadır. Girişimciler işleve yönelik yapılanmalardan yarar sağlayarak ülkelerin kalkınma, büyüme ve istihdam sorunlarını hafifleten bir üretim fonksiyonu olarak tanımlanabilmektedir. Girişimciler ağırlıklı olarak işleve odaklı yapılanmalarda etkili 181 182 A.e., s.20 A.e., s.21 142 olmakla birlikte örgüte yönelik yapılanmalarda da etkinlik gösterebilmektedir. Gerçekten de bir yerde kötü yönetim sorunu varsa sisteme giriş ve çıkışın serbest olması kaydıyla, girişimciler sistemden ve yönetimden kaynaklanan sorunları kazanç alanlarına çevirerek yapıcılıkla sorunlara yaratıcı çözümler bulmaktadır. 3.1.2. Örgüt Odaklı Yeniden Yapılanma Kavramları Kötü yönetimi ortadan kaldırmayı amaçlayan yönetim teknikleri süreçten çok sonuca odaklanmaktadır. Bu teknikler, sonuçlara bakarak nelerin eksik yapıldığını saptamakta ve süreci denetleyerek sorunları ve dolayısıyla kötü yönetimi gidermeyi hedeflemektedir. Güç birliğini amaçlayan kooperatifleşmenin, pek çok sorunu çözebilecek güçte olmadığımız için ortaya çıktığı söylenebilir. Bireylerin tek başlarına üstesinden gelemeyecekleri faaliyetler kooperatifler eliyle yürütülmeye başlanmıştır.183 Yapılandırmacılıkta, bilgi, öğrenenin varolan değer yargıları ve yaşantıları tarafından üretilmektedir. Yapılandırmacı öğrenme bireyin bilgiden nasıl bir anlam çıkardığını öne çıkarmaktadır. Etkileşime açık bireylerin önem kazandığı öğrenen organizasyonlarda bu yapılanma için bireylerin yapılandırmacı öğrenmeyi öğrenmesi gerekmektedir. Devlet işleve yönelik yeniden yapılanmalar yolu ile bazı faaliyetlerini özel sektöre devretmektedir. İşleve yönelik yeniden yapılanmalarda üretim araçlarının sahipliğinin değişmesi, hukuki yapının dönüştürülmesi, sosyal yapının değiştirilmesi anlaşılmaktadır. Örgüte yönelik yeniden yapılanmalar ile de örgütün ve personelin tasfiyesi anlaşılmaktadır. 183 A.e., s.34 143 3.1.3. Sistem Odaklı Bir Yeniden Yapılanma Kavramı: Sistem Dinamiği Sistem dinamiği kavramı ile ilk olarak kurumlarda süreçlerin nasıl başarılı veya başarısız olduğu analiz edilmiştir. Sisteme görünür bir zararı olmayan anlaşılamayacak kadar belirsiz ve esasen önlenemeyecek küçük sapmaların mekanik bir sisteme zaman içinde verdiği yok edici zararları tanımlamakta kullanılmaktadır. 3.2. Türk Bankacılığının Yeniden Yapılandırılması Bankacılık sektörü yeniden yapılandırma projesinin temelleri aslında 1999 yılında atılmıştır. Ancak Türkiye’nin o güne kadar yaşadığı en şiddetli kriz olan Şubat 2001 krizi nedeniyle bu proje hızlı, kapsamlı ve programlı bir şekilde gerçekleştirilememiştir. 2001 yılında Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından hazırlanan ‘Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı’ ile bu proje uygulanmaya başlanmıştır.184 Türkiye’de yeniden yapılandırma da diğer ülke örneklerinde olduğu gibi öncelik, sektörün finansal yönden yeniden yapılandırılmasına verilmiştir. Bu kapsamda, kamu bankalarının yıllardır biriken görev zararları tasfiye edilmiş ve sermaye yapıları güçlendirilmiştir. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu bünyesindeki bankaların bazı kısa vadeli borçları sıfırlanmış, yabancı para açık pozisyonları kapatılmış ve çözümleme süreci başlatılmıştır. Özel bankaların finansal yönden yeniden yapılandırılması kapsamında ise, yabancı para açık pozisyonlarını kapatmak için iç borç takası gerçekleştirilmiş ve sermaye yapılarının iyileştirilmesi için “Banka Sermayelerini Güçlendirme Programı” uygulanmıştır. 2001 sonrası Türk Bankacılık sisteminin en önemli özelliği, 2001 öncesinin tasfiye edilmesidir. Gerçekten de cumhuriyet tarihinin en büyük banka tasfiyesi 2001 krizinden 184 Semra Öncü, Rabia Aktaş, Yeniden Yapılandırma Döneminde Türk Bankacılık Sektöründe Verimlilik Değişimi, Celal Bayar Üniversitesi Yönetim ve Ekonomi Dergisi, Cilt:14, Sayı:1, Manisa 2007, s.249 144 sonra gerçekleşmiştir. 2001 yılından önceki banka tasfiyelerinin hiç biri sistematik olmamıştır. Bu tasfiyeler daha çok bir bankaya el konularak o bankanın; aktifleri, pasifleri ve personeliyle birlikte bir kamu bankasına devredilmesi şeklinde olmuştur. 1999 yılında IMF ile yapılan stand-by anlaşmasının şartları olarak üç bankaya el konulması sistemde büyük bir yapısal revizyona gidileceğini göstermiştir. 2000 yılında Demirbank ve Bank Kapital’e el konulmuştur. Bankacılık lisansları iptal edilen bu bankaların tasfiye işlemleri TMSF’nin kontrolünde bankaların çalışanlarınca yürütülmüştür. 2001 yılından önceki tasfiyelerde ise kamu bankaları devralan banka olarak işlemleri yürütmüştür. Yeniden yapılandırma programı 15 Mayıs 2001 yılında BDDK tarafından kamuoyuna duyurulmuştur. 3.2.1. Türk Bankacılık Sistemi Yeniden Yapılandırma Hedefleri Türk Bankacılık Sisteminde yeniden yapılandırma çalışmalarının temel amacı bankacılık sisteminin güçlendirilmesi, finansal sistemin genişliğinin ve derinliğinin arttırılmasının sağlanmasıydı. Yeniden yapılandırma sürecinde bankacılık sisteminde finansal krizden gelen sorunların çözülmesi, sistemin sağlıklı bir şekilde büyümesi ve faaliyet göstermesi için aşağıda belirttiğimiz hedefler tespit edilmiştir: - Ekonomide istikrarlı ve sürdürülebilir büyüme için gerekli ortamı sağlamak, - Kamunun ekonomi ve finansal sisteme müdahalesi azaltılırken, denetim ve gözetim yeteneği güçlendirilmeli, - Finansal sistemde özel sektör payının artması teşvik edilirken, kriz öncesi dönemde yaşanan finansal kurum sahipliğiyle ilgili sorunlar dikkate alınmalı, - Finansal sisteminin genişlemesi ve derinliğinin arttırılmasında dikkatli bir şekillendirmeye gidilmeli, yeni kurumların oluşumu ve gelişimi teşvik edilmeli, 145 - Sistemin denetimi ve gözetimi siyasetçilerin etkisinden uzakta olmalı ve denetim kurumu faaliyetlerinde bağımsızlığını korumalı, - Denetim ve gözetimden sorumlu kurum, finansal kurumların risk ve risk yönetim süreçlerini dikkatle izlemeli ve denetim kurallarını istisnasız uygulamalı, - Finansal kurumlarının özkaynaklarını arttırmak için faaliyet karlılığının arttırılması ve sürekli hale getirilmesi sağlanmalı, - Bankaların aracılık işlevleri geliştirilmeli, - Finansal sistemde piyasa disiplini sağlanmalı ve haksız rekabet önlenmelidir. Yeniden yapılandırma faaliyetlerinin sonucu bu hedeflere ulaşılması ve bankacılık sistemin sorunlarının çözülmesi durumunda: - Bankacılık hizmetlerine talebin artmasına, - Bankalar arasında rekabetin artışına, - Sektörde özel sektörün payının artışı ve kamu payının azalışına, - Sistemden özel sektöre olan kredi arzının artmasına, - Özkaynaklarda büyümeye ve faaliyet karlarında artışa, - Bilançolarda vade yapısının düzelmesine, - Finansal sistemde güven artışına, - Hizmet ve personel kalitesinde artışa imkan sağlanır. Bu amaçlarla Türk Finansal Sistemi’nin etkin uluslararası ölçekte rekabet edebilir ve sağlıklı bir finansal sisteme dönüşmesi için “Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı” aşağıdaki unsurları içerek şekilde tasarlandı: - Kamu bankalarında finansal ve operasyonel yapılandırmanın gerçekleştirilmesi, - TMSF’ye devredilen bankaların devralma, birleşme, satış ve tasfiyelerinin en kısa zamanda çözümü, 146 - Finansal krizden olumsuz etkilenen özel bankaların sağlıklı bir yapıya kavuşturulması, - Bankacılık sisteminde gözetim ve denetim yapısını güçlendirecek ve rekabetin artmasını sağlayacak adımların atılması. 3.2.2. Bankacılık Sektörüne Olan Güvenin Yeniden Tesis Edilmesi Herhangi bir bankacılık krizine karşı yapılması gereken kriz kontrolü ve likidite ihtiyacının giderilmesidir. Bankacılık krizlerine yönelik tedbirler, öncelikli olarak krizin genişleyerek yayılmasını önlemeyi, mevduat sahiplerinin sisteme yeniden güven duymasını sağlamayı amaçlamaktadır. 3.2.2.1. Mevduat Sigortası ve Tam Mevduat Garantisi Bankacılık sektöründe güven ortamının yeniden oluşturulması için alınan önlemlerin başında devlet garantileri gelmektedir. Taahhüt edilecek garanti ile mudiler arasındaki mevduat paniğinin önlenmesi de sağlanmış olacaktır. Garanti ile devlet bankacılık sektöründeki güveni tekrar sağlamak için bankalardaki mevduatların geri ödeneceğine dair güvence vermektedir. Taahhüt edilecek garantilerle mevduat sigortasının olmadığı veya sınırlı düzeyde olduğu ülkelerde mevduat sahipleri açık bir şekilde korunmaktadır. Yabancıların alacakları veya tüm banka alacakları koruma kapsamına alınmaktadır. Bu süreçte, bankanın ana ortakları ile bankanın zararlarından sorumlu diğer banka sahiplerinin mevduatları garanti kapsamı dışında tutulmaktadır. Sistemik bir krizde bankalara olan güvenin yeniden sağlanması için bazı devletler yeni bir mevduat sigortası güvencesi sistemini benimsemiştir.185 Mevduat sigorta sisteminin, krizin aşılması için gerekli olan fona sahip olması ve bu fonu hızlı ve etkin bir şekilde 185 Erdönmez, Sistematik Banka Yeniden Yapılandırılmasına Teorik Yaklaşım, TBB Bankacılık ve Araştırma Grubu, ss.74-75 147 kullanması sağlanmalıdır. Ayrıca, sorunlu bankalara aktiflerini iyileştirmeleri için vergi kolaylığı vb. teşvikler verilmelidir.186 Türkiye’de 1994’den sonra tasarruf mevduatının tamamı sigorta kapsamı içerisinde yer almıştır. Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizlerinde de güvenin korunması için bu uygulama devam etmiştir. Ancak Temmuz 2004’de yapılan bir değişiklikle mevduattaki %100 devlet güvencesine sınırlama getirilmiştir. Buna göre güvence sınırı 50 milyar liraya (50,000 YTL) düşürülmüştür. 3.2.2.2. Merkez Bankasının Likidite Desteği Merkez bankasının sorunlu bankalara likidite desteği sağlaması bozulan güven ortamının yeniden tesis edilmesine yönelik olarak en yaygın kullanılan yollardan birisidir. Finansal sorunların yaşandığı dönemlerde ve sonrasında likidite sıkışıklığı içindeki bankaların ilk başvuracakları kurum merkez bankası olmaktadır. Bazı hükümetler finansal sorunları olan bankaları doğrudan desteklemek yerine son kredi mercii olan merkez bankası kaynakları aracılığıyla destekte bulunmuştur. Merkez bankalarına başvurulmasının temel nedeni sorunlu bankalara kamu bütçesinden çabuk ve uygun koşullarda fon aktarılamamasıdır. Merkez bankası sistemik krizin ortaya çıkmasıyla bankacılık sisteminin işleyişini sağlamak için bazen kısa vadeli likidite kredilerini orta ve uzun vadeli kredilere dönüştürmektedir. Merkez bankası yeniden yapılandırma sürecine ciddi şekilde katılırsa, şeffaflık engellenir ve kamunun borç yükü beklenmedik bir şekilde artabilir.187 Kamu bankalarının çok yüksek düzeye ulaşan nakit açıklarını gidermek amacıyla günlük olarak piyasalara fon sağlamak için başvurmaları, bu bankaları özellikle likidite ve faiz 186 A.e., ss. 75-76 De Juan, A., ‘’Restructuring And Resolution Comparative Experiences’’, The World Bank, Haziran 2003, (çevrimiçi), http://info.worldbank.org/etools/docs/library/154624/criticalissues2003/pdf/dejuan.pdf 19 Temmuz 2014 187 148 şoklarına karşı duyarlı ve kırılgan hale getirmiştir. Bu nedenle kamu bankalarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin ilk adım olarak, kısa vadeli borçlanmalarının azaltılmasına yönelik bir program uygulamaya konmuş ve Hazine tarafından kamu bankalarına görev zararı alacakları karşılığı olarak değişken faizli menkul kıymetler verilmiştir. Böylece, kamu bankalarının görev zararları ve bu zararlara tahakkuk etmiş faiz tutarlarının tamamı tasfiye edilerek kamu bankalarının bilançolarının küçültülmesi ve etkin bir biçimde çalışması sağlanmıştır. Kamu bankaları aldıkları bu kağıtlar karşılığında belirli bir program dahilinde Merkez Bankası’ndan repo veya satış yoluyla likidite temin etmiş ve diğer bankalar ile banka dışı kesime olan gecelik yükümlülüklerini azaltma yoluna gitmişlerdir. 16 Mart 2001 itibariyle 8.5 katrilyon lira (8.5 milyar YTL) düzeyinde olan kamu bankalarının özel bankalar ile banka dışı kesime olan kısa vadeli yükümlülükleri sıfırlanmıştır. Alınan yasal önlemler ile kamu bankalarının tekrar görev zararları ile yüz yüze kalmamaları güvence altına alınmış, bu şekilde bu bankaların gelecekteki faaliyetlerinde görev zararı yazmaları ve daha fazla mağdur olmaları önlenmiştir. Hazine TMSF idaresindeki bankaların finansal açıdan yeniden yapılandırılması için de Devlet İç Borçlanma Senedi (DİBS) ihraç etmiş, ek kaynak aktarımıyla bu bankaların kısa vadeli yükümlülükleri sıfırlanmıştır. TMSF bankalarında bulunan mevduatın önemli bir bölümü ise, ihale yoluyla ve karşılığında DİBS verilmek suretiyle, diğer bankalara devredilmiştir.188 3.2.3. 2001 Sonrası Bankacılık Sisteminde İşleve Yönelik Yeniden Yapılanmalar 21. yüzyılın başından sonraki süreçte, Türkiye’de devletçi, kamucu politikalar neredeyse tümüyle tasfiye edilmiştir. Bu sürecin başlamasının nedeni olarak devletin ekonomiyi yönetmede yetersiz kalması ve devletin ekonomiyi yönetmeye uygun olmadığı gibi 188 Muhammet Mercan, Türk Bankacılık Sistemi’nin Yeniden Yapılandırılması ve Performans Gelişimi, Marmara Üniversitesi Bankacılık Sigortacılık Enstitüsü Doktora Tezi, İstanbul 2008, s.58 149 görüşlerin hakim olması gösterilebilir. Diğer bir nedende devletin ekonomiye dahil olmasının devletin aşırı güçlü olmasının çeşitli bozulmalara ve kayırmacılığa neden olacağının düşünülmesidir. Bu sürecin sonunda devletin sektörel üst kurullar aracılığıyla sektörleri denetlemesi egemen anlayış haline gelmiştir. Uzun yıllar kamu tekelinde olan çay, tütün ve alkollü içkiler üzerindeki tekel tamamen kaldırılmıştır. Telekom özelleştirilmiştir. Sümerbank tasfiye edilmiştir. Enerji ve petrokimya özel sektöre açılmıştır. 3.2.3.1. Merkez Bankasının Yeniden Yapılanması Yapısal dönüşüm sürecinin başında Merkez Bankası Kanunu’nda önemli değişiklikler yapılmıştır. 25 Nisan 2001 tarihinde 4651 sayılı kanunla bu değişiklikler yapılmıştır. Bu tarihte gerçekleştirilen değişikliklerden en önemlisi Merkez Bankasının temel amacının ‘’ekonomik birimlerin yatırım, tüketim ve tasarruf kararlarını alırken dikkate almaya gerek duymadıkları ölçüde düşük bir enflasyon oranını ifade eden fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek olduğunun’’ yasasında açıkça tanımlanması olmuştur. Bu konu dahilinde, Merkez Bankasının uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisinin belirleyeceği hükme bağlanmış ve böylelikle banka araç bağımsızlığına kavuşmuştur. Bu kanunla, Merkez Bankası’nın fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını destekleyeceği hükme bağlanmıştır.189 Merkez Bankası Kanunu’nda gerçekleştirilen diğer temel değişikliklerden biri Merkez Bankası’nın Hazine ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarına avans vermesinin, kredi açmasının ve bu kuruluşların ihraç ettiği borçlanma araçlarını birincil piyasadan satın almasının yasaklanmasıdır. Böylelikle Merkez Bankası’nın kamunun finansman ihtiyacını karşılayacak bir kaynak olarak kullanılmasının önüne geçilmiştir. Bu 189 Dünden Bugüne Merkez Bankası, http://www.tcmb.gov.tr/, 20 Temmuz 2014 Bilgilendirme Kitapçığı 2008, s.12 (çevrimiçi), 150 değişiklik aynı zamanda enflasyonun temel nedenlerinden biri olan kamu açıklarının parasallaştırılmasının ortadan kaldırılmasını sağlayan nedenlerden biri olmuştur.190 Merkez Bankası Başkanı, banka faaliyetleri ile uygulanmış ve uygulanacak olan para politikası hakkında her yıl nisan ve ekim aylarında Bakanlar Kuruluna rapor sunmaktadır. Bunun yanında banka, faaliyetlerine ilişkin olarak, yılda iki defa Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunu bilgilendirmektedir. Yine banka, belirlenen hedeflere ilan edilen sürelerde ulaşılamaması ya da ulaşılamama olasılığının ortaya çıkması halinde, nedenlerini ve alınması gereken önlemleri hükümete yazılı olarak bildirmekte ve kamuoyuna açıklamaktadır. 2001 yılında Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Kanunu’nda yapılan değişiklik sonrası Para Politikası Kurulu kurulmuştur. Kurulduğu yıldan 2006 yılına kadar para politikası kararlarında “tavsiye veren” konumunda bulunan Kurul 2006 yılıyla birlikte “karar alıcı” konuma geçmiştir. Para Politikası Kurulu’nun oluşturulması para politikası stratejilerinin ve karar alma mekanizmalarının kurumsallaşması yönünde önemli bir adım olmuştur.191 2001 yılında yapılan kanun değişikliği kapsamında, finansal istikrarı sağlamak Merkez Bankası’nın destekleyici amacı olarak tanımlanmıştır. Tüm bu değişim sürecinde uygulanan para politikası stratejisinin de değiştirilmesi kararlaştırılmıştır. Temel amaç olan fiyat istikrarı doğrultusunda 2002 yılından itibaren, modern bir para politikası stratejisi olan “enflasyon hedeflemesi rejimi” uygulamasına geçilmiştir. 190 Dünden Bugüne Merkez Bankası, http://www.tcmb.gov.tr/, 21 Temmuz 2014 191 Dünden Bugüne Merkez Bankası, http://www.tcmb.gov.tr/, 21 Temmuz 2014 Bilgilendirme Kitapçığı 2008, s.13 (çevrimiçi), Bilgilendirme Kitapçığı 2008, s.13, (çevrimiçi), 151 Bu nedenle 2002-2005 yılları arasında örtük enflasyon hedeflemesi uygulanarak açık enflasyon hedeflemesi rejiminin uygulanması için gerekli ön koşulların rejimin işleyişini engellemeyecek ölçüde karşılanmasına çalışılmıştır. Merkez Bankası’nın teknik ve kurumsal altyapısı güçlendirilmiştir. Bankanın bilgi seti genişletilmiş; Araştırma Genel Müdürlüğü, Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürlüğü şeklinde yeniden yapılandırılmış; iletişim politikalarının etkin bir şekilde oluşturulup uygulanabilmesi için İletişim Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Banka, finansal istikrara ilişkin değerlendirmelerini şeffaflık ilkesi doğrultusunda, 2005 yılından itibaren yılda iki kez yayımlanmakta olan Finansal İstikrar Raporu aracılığıyla kamuoyu ile paylaşarak sisteme ilişkin kırılganlıklar ve riskler konusunda uyarılarda bulunmaktadır. Politika kararlarının öngörülebilirliğinin artırılarak para politikasının etkinliğinin artırılması kapsamında 2005 yılından itibaren Para Politikası Kurulu’nun toplantı tarihleri önceden açıklanmaya başlanmıştır. 2001 yılındaki kanunla Merkez Bankası’nın temel yetki ve görevlerinde de değişiklikler olmuştur. 4. Madde de yapılan yasal düzenlemelerle Merkez Bankası’nın bağımsızlığı sağlanmış olup bu düzenlemelerle TCMB itibarlı ve güçlü bir konuma getirilmiştir. Merkez Bankası yine bu düzenlemelerle Avrupa’nın yasal ve iktisadi normlarına uyum sağlamıştır.192 Aynı kanunla yapılan değişiklikle, bankanın organları; Genel Kurul, Banka Meclisi, Para Politikası Kurulu, Denetleme Kurulu, Başkanlık (Guvernörlük), Yönetim Komitesi olarak düzenlenmiştir. 192 Bayır, Türk Bankacılık Sistemi’nde 2001 Yılı Sonrası Yeniden Yapılanma Sürecinin Analizi (Kamu Bankaları Örneği), s.83 152 Bu kanunla para politikası kurulu yanında banka meclisi’de kurulmuştur. Kanundaki 20, 21 ve 22. Maddelerle bu meclisin görev süresi, görev ve yetkileri düzenlenmiştir. Kanunun 4. kısım 2. Bölümünde, 40. Madde de yapılan düzenlemelerle para ve kredi konusunda da bankanın görevleri yeniden düzenlenmiştir. Aynı kısmın 4. Bölümünün 43. Maddesindeki düzenlemeyle Merkez Bankası diğer bankaların bilanço ve raporlarını isteme ve bunları inceleme yetkisini elde etmiştir. Bankanın yapacağı işlemler kısmının 1.Bölümünde kredi müesseseleriyle ilgili işlemler düzenlenmiştir. Yeniden yapılandırma sürecinin başındaki 2001 yılındaki düzenlemeyle bu bölümdeki 46., 47., 48. ve 49. Maddeler yürürlükten kaldırılmıştır. 2. Bölümdeki 50. ve 51. Maddelerde yürürlükten kaldırılmıştır. Bu kısmın 3. Bölümünde açık piyasa işlemleri ile ilgili 52. madde ile, 4. Bölümdeki altın ve dövizle ilgili işlemleri ile ilgili 53. Madde değiştirilmiştir. İkraz limitleri ile ilgili olan 54. Madde kaldırılmıştır. 6. kısımda bankanın yapamayacağı işlemlerle ilgili 56. Madde de değiştirilmiştir. Bu madde de bankanın yapamayacağı işlemler; ‘’Banka, Hazine ile kamu kurum ve kuruluşlarına avans veremez ve kredi açamaz, Hazine ile kamu kurum ve kuruluşlarının ihraç ettiği borçlanma araçlarını birincil piyasadan satın alamaz.’’ şeklinde tanımlanmıştır. 3.2.3.2. Finans Kurumlarının Katılım Bankasına Dönüşmesi Faizsiz bankacılığın Türkiye’de uygulamaya konması, Arap dünyasında ortaya çıkışından kısa bir süre sonra (80’li yıllarda) ve merkezi Arap ülkelerinde bulunan kurumlarca gerçekleştirilmiştir.193 Finans kurumlarının asıl kuruluş amaçları; 1970’li yıllarda petrol fiyatlarının yükselmesiyle büyük artış gösteren Körfez ülkelerinin sermayelerini ülkemize çekmek, 193 Ahmet Cüneyt Darçın, Özel Finans Kurumlarının Katılım Bankalarına Dönüşümünün Sebepleri ve Sonuçları, Atılım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2007, s.47 153 bunun yanında ülkemizdeki muhafazakar kesimin faiz olgusuna bağlı olarak finansal piyasalara sokmayıp atıl olarak tuttuğu veya altın, döviz vs. gibi alanlara yatırdığı fonları ekonomimize dahil etmektir. 16.12.1983 tarihli hazırlanan 83/7506 sayılı bir bakanlar kurulu kararnamesiyle Türkiye’de faizsiz bankacılığın önü açılmış oldu. Kısa süre içerisinde de Albaraka Türk Özel Finans Kurumu ve Faisal Finans Kurumu ard arda kurulmuştur. Türkiye’deki faizsiz bankacılığı üç dönemde inceleyebiliriz. Sistemin Türkiye’ye ilk geldiği 1980’lerden, özel finans kurumlarının 1999 sonunda Bankalar Kanunu’na tabi kılınmasına kadarki dönem sürecin ilk aşamasıdır. Bu safhadan sonra özel finans kurumlarının, 1 Kasım 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile başta “Katılım Bankası” olarak değişen isimleri olmak üzere tabi kılındıkları yeni mevzuatla beraber girdikleri son aşamaya kadar olan 2. dönem ve son olarak da “Katılım Bankacılığı” dönemidir. 83/7506 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının yürürlüğe girdiği 16.12.1983 tarihinden 1999 sonuna kadarki onaltı yıllık dönemde özel finans kurumları, kanun düzeyinde bir düzenlemeye göre değil Bakanlar Kurulu Kararı ile Merkez Bankası ve Hazine Müsteşarlığı tebliğlerine göre yönetilmiş, bu kurumların Bankalar Kanunu’na tabi kılınması ise ancak 19 Aralık 1999 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 4389 sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına ilişkin 4491 sayılı Kanun ile gerçekleşmiştir.194 19 Aralık 1999 tarihine kadar Özel Finans Kurumları yürütme organınca düzenlenen bakanlar kurulu kararnamesine dayanarak faaliyetlerini yürütmekteydi. Özel Finans Kurumlarının Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik’in 20.09.2001 tarihli ve 194 A.e., s.50 154 24529 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmasıyla 83/7506 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ve buna bağlı diğer mevzuat yürürlükten kalkmıştır.195 BDDK’nın 2000 yılı yıllık raporunda özel finans kurumlarının gerçekleştirebileceği işlemler şöyle sayılmaktadır: - Klasik Bankacılık İşlemleri: Tasarruf sahiplerinden topladıkları fonları ihtiyaç sahibi kişi ve kurumlara kredi olarak vermek, - Finansman İşlemleri: İşletmeler için gayrimenkul, ham ve yarı mamul maddeler ile teçhizat ve makine alımı amacıyla başvuranlara bu malları üçüncü şahıslardan peşin satın alarak vadeli satmak, - Finansal Kiralama İşlemleri: Bu alanda faaliyet gösteren şirketlerin verdiği tüm hizmetleri vermek, - Kar Ortaklığı: Fon kullandırdıkları şirketlerin karlarına ortak olmak. Özel Finans Kurumları bu başlıkla Risk Sermayesi yatırım ortaklıklarının faaliyet işlemini de yapabilmektedir. Özel Finans Kurum’ları sadece firmaların kar ve zarar işlemine ortak olabilir. 2006 yılında Özel Finans Kurumları’nın ilkeleri ve çalışma şekillerinde bir değişiklik olmamakla beraber başta isimlerinde değişikliğe gidilerek bu kurumlar Katılım Bankası (KB) olarak adlandırılmışlardır. Katılım bankacılığı dönemi beraberinde sektörün bir ilkinin gerçekleştiği bir yıla rastlamış, Türkiye’de ilk kez iki Özel Finans Kurumu birleşme yoluna gitmiş ve Boydak Grubu’na ait Anadolu Finans Kurumu A.Ş. ile Ülker Grubu’na ait Family Finans Kurumu A.Ş. yeni adıyla Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş.’yi oluşturmuştur. 2005 yılı boyunca birleşme çalışmaları sürdürülmüş ve 2006’a bu iki kurum tek bünye olarak girmiş, böylece sektördeki KB sayısı dörde inmiştir. 195 Ahmet Battal, Bankalar Kanunu Şerhi, Gazi Kitabevi, Ankara 2004, s. 226. 155 Katılım bankacılığı kavramı, Özel Finans Kurumları’nın kuruluşundan beri süregelen bu kurumların adlandırılmasına yönelik tartışmaları da büyük ölçüde sonlandırmıştır. “Özel Finans Kurumu” ifadesinin bu kurumları ifadeden aciz kaldığı, hatta “özel” ifadesinin farklı çağrışımlara neden olduğu iddiaları da göz önünde tutulursa “Katılım Bankası” ifadesinin kurumların mahiyetine daha uygun olduğu söylenebilir. Özel Finans Kurumları’nın ünvanında “banka” ifadesinin yer almayışı nedeniyle kurumların, yurtdışı işlemlerinde muhabir bankalarla olan ilişkilerde çeşitli aksaklıklar yaşamışlardır. Bu ve buna benzer faktörlerin etkisiyle Özel Finans Kurumları’nın yasayla değiştirilen unvanında “banka” ifadesine yer verilmiştir. Türkiye’de katılım bankası olarak adlandırılan kurumlar, uluslararası tabiriyle birer İslami bankadırlar ve Arap ülkelerinde veya İslami bankaların bulunduğu diğer ülkelerde sistem ne tür hizmetler sunuyorsa KB’ları da benzer faaliyetleri sergilemektedir.196 Katılım bankaları özel cari hesap ve katılma hesaplarıyla fon toplarlar. Bu bankalar topladıkları bu fonları; taşıt finansmanı, konut finansmanı, işyeri-arsa finansmanı, eğitim-seyahat gibi çok çeşitli konuyu ve eşyayı kapsayabilecek tüketici (ihtiyaç) kredileriyle kullandırırlar. Katılım Bankaları günümüz bankalarının yaptığı geleneksel ve modern bütün bankacılık işlemlerini yapmaktadır. Katılım bankalarının ülkemizde toplumumuza psikolojik faydaları şöyle belirtilebilir: Katılım bankacılığı kavramının son derece açık ve anlaşılır olmasıyla sistemin daha sağlıklı işlemesi ve herkes tarafından rahatlıkla ve doğru biçimde anlaşılması sağlanacaktır. Bu tanımlama ile katılım bankaları, yeni bir ruh ve heyecan ile yeni bir 196 Darçın, Özel Finans Kurumlarının Katılım Bankalarına Dönüşümünün Sebepleri ve Sonuçları, s.57 156 sürece girecek ve bankacılık sektöründeki yerini daha net ortaya koyabilecektir. Bu psikolojik faydalar ile şu ekonomik faydalara da ulaşılması mümkün olacaktır: - Katılım bankaları, katılımcı bir yaklaşımla topladıkları fonları yine katılımcı bir tarzda reel ekonomiye kullandırarak ülke ekonomisine daha fazla hizmet edeceklerdir - Katılım bankacılığı ile kayıtdışı ekonomi biraz daha azalacak ve kayıt altına alınan gelirlerin artmasından ötürü devletin daha yüksek vergi gelirine ulaşmasına katkıda bulunulacaktır.197 Özel Finans Kurumlarının Katılım Bankalarına dönüşüm sürecinde, 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile Özel Finans Kurumları’nın tabi kılındığı mesleki kuruluş olan Özel Finans Kurumları Birliği, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun geçici 3. maddesinin 3. fıkrası ile Türkiye Katılım Bankaları Birliği olarak adlandırılmış ve bu kanun hükümlerine tabi kılınmıştır. Bunun yanında Özel Finans kurumları için özel oluşturulan ‘’Özel Finans Kurumu Güvence Fonu’’ aynı kanunla yerini TMSF’ye bırakmıştır. Günümüzde sayısı 4 olan katılım bankaları veya islami finans kurumları 1983’den günümüze tıpkı kamu bankaları, özel bankalar ve yatırım bankaları gibi birçok kez yeniden yapılandırılmıştır. Bu durum Türkiye’nin bünyesinde sistemik olarak taşıdığı risklerin ve finansal sisteminin kırılganlığının kanıtı olarak değerlendirilmektedir.198 3.2.3.3. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun Kurulması Türk bankacılık sektörü için 1990’lı yıllar yüksek dalgalanmaların yaşandığı bir dönem olmuştur. Bu dönemde bankalar yoğunluklu olarak kamu menkul kıymetlerine yatırım yapmış ve yüksek yabancı para açık pozisyonları ile çalışmışlardır. Bu aşırı risk alma eğilimi, Türk Lirası’nın büyük oranda değer kaybettiği 1994 krizi ile ekonomiye ağır 197 Temel Hazıroğlu, Katılım Bankacılığı Tarihçesi, Bereket Dergisi, Albaraka Türk Yayınları, Sayı: 20, Yaz 2006, s. 7 198 Bayır, Türk Bankacılık Sistemi’nde 2001 Yılı Sonrası Yeniden Yapılanma Sürecinin Analizi (Kamu Bankaları Örneği), s.85 157 maliyetler yüklemiştir. Kriz, diğer yapısal sorunlar ile birleşerek oldukça şiddetli etkiler doğurmuş ve 1994-1999 döneminde 11 bankaya el konulmuştur. Bu dönemde bankacılık sektörünün düzenlenmesi ve denetlenmesinde parçalı bir yapı bulunmaktadır. Bankalar Maliye Bakanlığı bünyesindeki Bankalar Yeminli Murakıpları Kurulu tarafından denetleniyor ve hazırlanan raporlar Hazine Müsteşarlığı’nın bağlı olduğu bakanlık tarafından değerlendirilerek, gerekli önlemler alınıyordu. Ancak siyasi nedenlerle, bazen alınması gereken önlemlerin geciktirildiği veya hiç alınmadığı, bu nedenlerle bankacılık sistemi içinde problemli bankaların da faaliyetlerine devam edebildikleri görülüyordu. Bu durum, bankacılık sisteminin zayıflamasına ve ekonomik krizlerde ek sorunlar çıkmasına sebep oluyordu.199 Hazine Müsteşarlığı aynı zamanda Bankacılık Kanununun uygulanmasından, Kanuna ilişkin ikincil düzenlemelerin hazırlanmasından ve bankalara yönelik idari ve cezai yaptırımların uygulanmasından sorumlu iken, Merkez Bankası da; bankaların uzaktan gözetiminden ve tasarruf mevduatını sigorta eden Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) idare ve temsilinden sorumludur. 1999 yılında bankacılık sektörünün düzenlenmesi ve denetlenmesindeki bu parçalı yapının ortadan kaldırması ve sektöre ilişkin tek bir bağımsız denetleyici ve düzenleyici kurumun kurulması kararlaştırmıştır. Buradaki temel amaç, düzenleme ve denetimin etkinliğinin artırılması ve bağımsız bir karar alma mekanizmasının oluşturulmasıdır. Düzenleyici ve Denetleyici Kamu Kurumları veya Bağımsız İdari Otoriteler olarak ifade edilen kurumlar arasında yer alan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), 18.06.1999 tarihinde kabul edilen 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile oluşturulmuştur.200 Kurum Ağustos 2000’de faaliyetlerine başlamıştır. 199 Ahmet Emrah Akyazan, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun Bankalara El koyma ve Denetleme Yetkisi, TBB Dergisi, makaleler Sayı 63, 2006, s. 146 200 A.e., s. 146 158 Türkiye’nin yaşadığı ekonomik krizlerde önemli bir yeri olan bankacılık sisteminin sorunlarının çözümü için bağımsız yapıda bir kurumun ortaya çıkmasında, İnternational Monetary Found (IMF)’nin bu konudaki talebi de etkili olmuştur. Ekonomik kriz nedeniyle IMF ile sürdürülen kredi görüşmelerinde IMF, bankacılık sisteminin ciddi bir kontrol altına alınmasını ve bunun için bankaların bağımsız bir kuruluş tarafından denetlenmesinin zorunlu olduğunu öne sürmüştür. 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nda BDDK’nin kuruluşunun yanında, görevleri ve yetkileri belirlenmiş, bankaların denetlenmesi ve bankaların faaliyetleri ile ilgili düzenlemelerin yapılması görev ve yetkileri Bakanlar Kurulu’ndan alınmış ve bağımsız bir idari otorite olan BDDK’ya verilmiştir. Bu suretle BDDK, bankacılık alanında Düzenleme ve Denetleme görevini yerine getiren, icrai karar alma yetkisine sahip, bağımsız nitelikte bir kuruluş olarak faaliyetine başlamıştır. 3.2.3.4. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun Yapısı, Çalışma Esasları, Görev ve Yetkileri BDDK idari ve mali özerkliğe sahip bir kamu kurumudur. Kamu tüzel kişiliğine sahiptir.201 İdari ve mali özerklik, kuruma, düzenleme ve denetim alanı, kurum içi yönetim alanını, mali kaynakların kullanımı gibi üç temel alanda özerk hareket edebilme yetkisi vermektedir. Kurumun karar organı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’dur. Kurul başkanı kurumun da başkanıdır. Bu kurulda bir başkan ve üç başkan yardımcısı vardır. Bu üç başkan yardımcısına bağlı dört-beş arasında değişen daireler vardır. BDDK hizmet birimleri, ana hizmet, danışma ve yardımcı hizmet birimleri olarak sınıflandırılmış daire başkanlıklarından oluşmaktadır. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Üyelerinin, hukuk, iktisat, maliye, bankacılık, işletme, siyasal bilgiler, kamu yönetimi ve dengi dallarda veya bu dallarla 201 A.e., s.147 159 ilgili mühendislik alanlarında en az lisans düzeyinde öğrenim görmüş olmaları gerekmektedir. Mühendislik dalında lisans düzeyinde eğitim görmüş olanların ise, belirtilen alanlarda lisansüstü öğrenim görmüş olmaları gerekir. Üyeler, en az üçü bankacılık olmak üzere, maliye-finans alanında en az 10 yıl deneyim sahibi ve üst düzey yöneticilik yapmış veya yukarıda sayılan öğrenim dallarında en az 10 yıl öğretim üyeliği yapmış olan adaylar arasından, ilgili bakanın önerisi üzerine Bakanlar Kurulu’nca atanır. Kurul başkan ve üyelerinin görev süreleri altı yıldır. Süreleri biten üyeler yeniden seçilebilirler. Kurul üyeleri, özel bir kanuna dayanmadıkça resmi veya özel hiçbir görev alamaz, dernek, vakıf, kooperatif ve benzeri yerlerde yöneticilik yapamaz, ticaretle uğraşamaz, serbest meslek faaliyetinde bulunamaz, ücret karşılığı ders ve konferans veremez, sınav ve benzeri görev alamaz, her türlü ortaklıklarda pay sahibi olamazlar. Kurul, Başkan veya bulunmadığı hallerde İkinci Başkan’ın başkanlığında, en az beş üyenin hazır bulunması ile toplanır. Kurul kararları en az dört üyenin aynı yöndeki oyuyla alınır. Kurul kararları kesindir. Kurumun genel yönetim ve temsili ile kurulca alınan kararların yürütülmesi başkana aittir. BDDK’nın görevleri, 5411 sayılı Bankacılık Kanununda düzenlenmiştir. Buna göre görevler; kanun ve ilgili diğer mevzuatın verdiği yetkiler çerçevesinde finansal piyasalarda güven ve istikrarın sağlanması, kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışması, mali sektörün gelişmesi, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunmasına yönelik olarak aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir: 160 - Tasarruf sahiplerinin haklarını korumak ve kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını sağlamak üzere gerekli karar ve tedbirleri almak ve uygulamak, - Bankalar ve finansal holding şirketleri ile diğer kanunlarda ve ilgili mevzuatta yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketlerinin; kuruluş ve faaliyetlerini, yönetim ve teşkilat yapısını, birleşme, bölünme, hisse değişimini ve tasfiyelerini düzenlemek, uygulamak, uygulanmasını sağlamak, uygulamayı izlemek ve denetlemek, - Yurt içi ve yurt dışı muadil kurumların katıldığı uluslararası mali, iktisadi ve mesleki teşekküllere üye olmak, görev alanına giren hususlarda yabancı ülkelerin yetkili mercileri ile mutabakat zaptı imzalamak, - Kanunla verilen diğer görevleri yapmak, Kurumun temel amacı, finansal piyasalarda güven ve istikrarın sağlanması, kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışması, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunmasıdır. Kurumun misyonunun yerine getirilmesi için atılacak adımları belirleyen, belirsizlikleri ortadan kaldırmayı ve yol gösterici nitelikte olmayı hedefleyen, orta vadeli ve geleceğe dönük bakış açısı sunan idari kapasitenin geliştirilmesi, esnek, etkili ve kapsamlı bir düzenleyici çerçevenin oluşturulması, finansal piyasalarda güven ve istikrarın arttırılması, finansal sektörün geliştirilmesi Tüketici/müşteri haklarının gözetilmesi çerçevesinde beş adet amaç belirlenmiştir. Bu amaçlar ‘’BDDK Stratejik Plan (20102012)”nda oluşturulmuştur. BDDK’nın düzenleme, denetim, yetkilendirme ve uygulama faaliyetleri, araştırma ve strateji geliştirme faaliyetleri ve bilgi yönetimi faaliyetleri vardır. 161 5411 sayılı Kanunun 93 üncü maddesinde kurumun, bu Kanun ve ilgili diğer mevzuat hükümleri çerçevesinde kendisine verilen yetkilerini, kurulca tesis edilecek düzenleyici işlemler veya alınacak özel nitelikli kararlar ile kullanacağı ve kurul kararıyla bu kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmelikler ve tebliğler çıkarmaya yetkili olduğu hüküm altına alınmıştır. Düzenleme faaliyetlerinin temel amaçlarından biri ulusal düzenlemelerin, Avrupa Birliği Direktifleri, Basel-II ve Uluslararası Muhasebe Standartları başta olmak üzere uluslararası standart ve en iyi uygulamalarla uyumlaştırılmasıdır. Düzenleme fonksiyonu çerçevesinde, bankacılığa ilişkin yönetmelik ve tebliğlerin hazırlanması, uygulamada ortaya çıkan ihtiyaçlar doğrultusunda mevzuatta değişiklik yapılması ve bahse konu düzenlemelere ilişkin oluşabilecek tereddütler hakkında görüş verilmesi faaliyetleri yürütülmektedir. Denetim faaliyetleri, denetime tabi kuruluşlarca yürütülen faaliyetlerin, Bankacılık Kanunu ile diğer Kanunlarda yer alan ilgili hükümlere uygunluğunun sağlanması ve söz konusu kuruluşların finansal durumları ile bankacılık faaliyetlerinde bilgi sistemlerinin kullanımından kaynaklanan risklerin kontrolüne ve izlenmesine yönelik tesis edilen yapıların etkinliğinin ve yeterliliğinin belirlenmesi amacıyla yürütülmektedir. Denetim faaliyetleri, yerinde denetim ve gözetim olmak üzere birbirini tamamlayan iki temel süreçten oluşmaktadır. BDDK, denetim faaliyetlerinde etkinliğin, sürekliliğin, yeterliliğin ve denetim kaynaklarının etkin kullanımının sağlanması amacıyla Risk Odaklı Denetim yaklaşımını benimsemiştir. Risk Odaklı Denetim Yaklaşımı, denetimin şeklinin, kapsamının, zamanının, yoğunluğunun, denetim kaynaklarının tahsisinin ve denetim faaliyetlerinin, her bir bankanın risk profili ile iç denetim ve risk yönetim sistemlerinin mevcudiyeti ve bunların yeterliliği baz alınarak şekillendirilmesini ifade etmektedir. 162 Yerinde denetimler, bankalar yeminli murakıpları ile bankacılık, bilişim ve hukuk uzmanlarından oluşan denetim ekipleri tarafından yerine getirilmektedir. Diğer taraftan, bankaların bilgi sistemlerine yönelik ayrı denetimler de gerçekleştirilmektedir. Bankalar ve bankadışı mali kurumların kuruluş ve faaliyette bulunma izinleri için Kuruma başvurması zorunludur. Yapılan başvurulardan durumu uygun bulunanlara gerekli izinler verilir. Diğer taraftan, birleşme, bölünme, hisse devri, şube ve temsilcilik açılması, üst yönetime yapılacak atamalar ve faaliyet konularının genişletilmesi gibi hususlar da Bankacılık Kanunu hükümleri gereği Kurumun iznine bağlanmıştır. Ayrıca, yapılan denetimler sonucu gerekli görülmesi halinde Kurum uygun göreceği tedbirleri almasını ilgili kuruluştan isteme yetkisine sahiptir. Bu tür uygulama faaliyetlerinin, ilgili kuruluşun işlem, eylem ve uygulamalarında Bankacılık Kanunu ve ilgili diğer mevzuat hükümlerine aykırılık tespit edilmesi halinde özel bir önemi bulunmaktadır. BDDK’nın temel stratejik hedef ve öncelikleri Kurum Stratejik Planında yer almaktadır. Kurumun strateji geliştirme faaliyetlerinin iki boyutu bulunmaktadır. İlk boyut, Kurumun denetimine tabi kuruluşlara yönelik hedeflerinin ortaya konulduğu sektörel boyuttur. İkincisi, kurumsal kapasite ve etkinliğin artırılmasına yönelik olarak kalite yönetimi ve performans değerlendirme sisteminin tesisi gibi hedefleri de içeren kurumsal boyuttur. Sektörel stratejilerin geliştirilmesinde BDDK diğer ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile görüş alışverişi ve işbirliğinde bulunmaktadır. Bu kapsamda, finansal piyasalardaki güven ve istikrar ile gelişmeyi temin etmek üzere, bilgi alış-verişini, kurumlar arası işbirliği ve koordinasyonu sağlamak, ortak politika önerilerinde bulunmak ve finans sektörünün geleceğini ilgilendiren konulara ilişkin görüş bildirmek üzere Kurum, 163 TCMB, Hazine Müsteşarlığı, SPK, TMSF ve Rekabet Kurumundan temsilcilerin katılımıyla Finansal Sektör Komisyonu oluşturulmuştur. BDDK çeşitli konularda araştırma ve analiz faaliyetleri yürütmekte, araştırma raporları ve bilgi notları ile çeşitli raporlar yayımlamakta, seminer ve konferanslar düzenlemektedir. Ayrıca, küresel ekonomik ve finansal gelişmeler izlenmekte ve bu husustaki değerlendirme ve analizler üçer ayda bir yayımlanan raporlarda kamuoyu ile paylaşılmaktadır. Denetim ve uygulama faaliyetleri yürütülürken denetlenen kuruluşlardan alınan çok çeşitli ve fazla sayıda veri kullanılmaktadır. Günlük, aylık, üç aylık ve yıllık verilerin bulunduğu veritabanları geliştirilen raporlama sistemleri, analiz araçları ve çeşitli bilgi teknolojileri uygulamaları ile yönetilmektedir. Ayrıca web uygulamaları (internet, intranet), ağ sistemleri ve bilgi teknolojileri güvenliğinin sağlanması diğer önemli faaliyetler arasında yer almaktadır. BDDK ile ilgili işlemlere ilişkin olarak BDDK tarafından veya BDDK’ya karşı davalar açılabilmektedir. Bunlara ilaveten, BDDK tüketici şikayetlerinin alınması ve çözümlenmesi konularında da faaliyetlerde bulunmaktadır. BDDK; Hazine Müsteşarlığı, TCMB, DPT, SPK, TMSF gibi kamu kuruluşlarıyla koordinasyon ve işbirliğinin sağlanmasına ve para, kredi ve bankacılık politikalarının belirlenmesine ilişkin görüş ve bilgi paylaşımında bulunmaktadır. Bunlara ilave olarak, BDDK’nın diğer ülke otoriteleri, çok uluslu kuruluşlar ve diğer uluslararası ve yabancı kuruluşlarla güçlü ilişkileri bulunmaktadır. BDDK, bankacılık sektörünün sorunlarının en yoğun şekilde yaşandığı bir dönemde kurulmuş olmasının sonucunda, faaliyetlerini izleyen dönemde çok sayıda bankanın, 164 bankacılık yapma ve mevduat kabul etme izinlerini kaldırmış, bazılarını de TMSF’ye devretmiştir. BDDK kararlarıyla çok sayıda banka bankacılık sisteminden çıkarılmıştır. BDDK, bankalara el koyma kararları dışında, özellikle kendi görevleri ve bankaların çalışmalarında uyacakları esaslarla ilgili çok sayıda yönetmelik, tebliğ ve genelge de çıkarmıştır. BDDK bu konudaki yetkilerini, düzenleyici işlemler tesis ederek ve özel nitelikte kararlar alarak kullanmaktadır. BDDK’nın bankaları denetleme faaliyetleri; bankaların uzaktan gözetimi, yerinde denetim ve gerekli tedbirlerin zamanında alınarak uygulamaya konulması olmak üzere üç temel yöntemden oluşmaktadır.202 BDDK tarafından yürütülen uluslararası ilişkilere yönelik faaliyetlerin dört boyutu bulunmaktadır. BDDK, aday ülke olarak Avrupa Birliği ile, çok uluslu kuruluşlar ve diğer uluslararası kuruluşlarla ve konsolide denetime ilişkin yabancı denetim otoriteleri ile yakın işbirliği içinde bulunmaktadır. Avrupa Birliğine (AB) aday ülke konumunda olan Türkiye, ulusal düzenlemelerin AB mevzuatı ile uyumlaştırılması ve düzenlemelerin uygulanmasına yönelik idari kapasitenin arttırılmasına ilişkin çalışmalar yürütmektedir. Bu incelediğimiz konu olan AB entegrasyonu sürecinde önemli bir noktadır. 202 Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Yıllık Raporu 2003, ss. 62–63, (çevrimiçi), http://www.bddk.org.tr/websitesi/turkce/kurum_bilgileri/yillik_raporlar/4787bddk_yillik_rapor_2003.pdf, 26 Temmuz 2014 165 BDDK, bankacılık sektörüne ilişkin gelişmeleri tartışmak ve ilgili kesimleri bilgilendirmek amacıyla derecelendirme kuruluşları, Türk bankalarında yatırımı bulunan bankalar, potansiyel yabancı yatırımcılar ve ülke analistleri ile görüşmeler yapmaktadır. BDDK’nın Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası (WB), Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ve Dünya Ticaret Örgütü (WTO) gibi çok uluslu kuruluşlarla güçlü ilişkileri bulunmaktadır. BDDK, etkin risk yönetimi ve sermaye yeterliliğine yönelik çalışmalar yürüten Basel Bankacılık Denetim Komitesine (BCBS) Mayıs 2009 tarihinde, islami finansal hizmetler alanında standardizasyonun sağlanmasına yönelik çalışmalar yürüten İslami Finansal Hizmetler Kuruluna (IFSB) ise Aralık 2010 tarihinde üye olmuştur. Konsolide denetimin etkinliğinin arttırılması amacıyla BDDK yabancı ülke denetim otoriteleri ile ikili işbirliği anlaşmaları imzalamaktadır. 3.2.3.5. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu İktisat teorisinin temel kavramlarından olan tasarruf, iktisadi büyüme ve kalkınma açısından çok önemli bir unsurdur. Tasarruf sahiplerinin mevduatının korunması finans sektörü ve ona bağlı olarak ülke ekonomisi açısından birinci derecede önemlidir.203 Tasarruf Mevduatının sigortalanması modern bankacılığın en önemli tartışma konularından biridir.204 Mevduat sigortası sistemi mevduatın korunmasına ilişkin kurumların en gelişmişidir. Bu alanda çok çeşitli uygulama ve yöntemler söz konusu olmakla birlikte kamu otoritesinin, özel firmaların veya bağımsız bir denetim otoritesinin mevduatı güvence altına alması olarak üç temel yöntem bulunmaktadır. 203 Rıza Ayhan, Tasarruf Mevduatı Sigortası ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun Hukuki Niteliği, (çevrimiçi), http://webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/123.pdf, 27 Temmuz 2014 204 Bayır, Türk Bankacılık Sistemi’nde 2001 Yılı Sonrası Yeniden Yapılanma Sürecinin Analizi (Kamu Bankaları Örneği), s.86 166 Sistem, mevduat sahibi ile banka ve sigortacı arasında işlemektedir. Sigortacı bu işlemi belirli bir prim karşılığı yapmaktadır. Tasarruf mevduatı ve katılım fonunun sigorta primleri kredi kuruluşları tarafından ödenmektedir. Sigortacı mevduat sahibine sigorta kapsamına aldığı tutarı ödemekte ve ödediği tutarları geri almak üzere de ödeme güçlüğüne düşen banka hakkında yasal süreç başlatmaktadır. Bankacılık sektörünün itibarını ve tasarruf mevduatının korunmasını sağlamak ve özellikle 20. yüzyılın başlarında Amerika Birleşik Devletleri bankalarını rahatsız eden finansal panikleri önlemek maksadıyla Mevduat Sigortası sistemi benimsenmeye başlamıştır. Türkiye’de tasarruf mevduatının korunmasına ilişkin ilk yasal düzenleme 30.05.1933 tarih ve 2243 sayılı Mevduatı Koruma Kanunudur.205 Bu Kanuna göre bankaların mevduat munzam karşılığı olarak TCMB nezdinde bulundurdukları mevduat, ilgili bankalarda açılmış bulunan tasarruf mevduatı hesaplarının bir karşılığı olarak kabul edilmiş ve üçüncü kişiler tarafından haczedilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. 22.07.1983 tarihinde “Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu” tasarruf mevduatını sigorta etmek amacıyla Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası bünyesinde kurulmuştur. Fonu idare ve temsil etme görevi TCMB’ye verilmiştir. Söz konusu kararnamenin Fon ile ilgili düzenlemeleri 25.04.1985 tarih ve 3182 sayılı Bankalar Kanunu ile yasalaşmıştır. 1994 yılında yaşanan ekonomik kriz sebebiyle TMSF’nin yetkileri 16.06.1994 tarih ve 538 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile genişletilmiş, tasarruf mevduatını sigorta etmenin yanı sıra bankaların mali bünyelerini güçlendirme ve gereğinde yeniden yapılandırma görevi TMSF’ye verilmiştir. 90’lı yılların sonunda finans sektörünün ülke sınırlarını da aşarak, daha karmaşık ve daha hızlı işler hale gelmesi bu sektörü düzenlemekten ve denetlemekten sorumlu 205 A.e., s. 87 167 kurumların uzmanlaşarak, daha işlevsel ve bağımsız hale getirilmesi ihtiyacını doğurmuştur. Dünyada önceleri Merkez Bankaları ve Bakanlıklarca yürütülen denetim görevinin bağımsız bir kuruma devredilmesi eğilimi Türkiye’yi de etkilemiş, 1999 yılında BDDK kurulmuş, 18.06.1999 tarih ve 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile Fonun temsil ve idaresi BDDK’ya devredilmiştir. TMSF kamu tüzel kişiliğine haiz, idari ve mali özerkliğe sahip olan bir kurumdur. TMSF bu tüzel kişiliğe 1983 yılından beri sahiptir. TMSF’nin idare ve temsili, 22.07.1983-18.06.1999 tarihleri arasında TCMB, 18.06.1999-12.12.2003 tarihleri arasında ise BDDK tarafından yerine getirilmiştir. 12.12.2003 tarih ve 5020 sayılı Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun ile TMSF’nin karar organının TMSF Kurulu olduğu hükme bağlanarak TMSF özerk bir statüye sahip olmuştur. Aynı kanunla TMSF’nin genel yönetim ve temsili ile TMSF Kurulunca alınan kararların yürütülmesinin TMSF Başkanına ait olduğu hükme bağlanmıştır. Böylelikle TMSF bağımsız bir kurum haline gelmiştir. 2005 yılının Kasım ayında yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu, Türk mevduat sigortacılığı sistemi ve TMSF için önemli değişiklikler getirmiştir. Bu Kanun ile TMSF’nin yetkileri genişletilmiş, önceki düzenlemelere göre BDDK tarafından belirlenen sigortaya tabi mevduatın kapsamı ve tutarını belirleme yetkisi TMSF’ye verilmiştir. Bunun yanı sıra risk esaslı sigorta priminin tarifesini, tahsil zamanını ve şeklini belirleme yetkileri de yine TMSF’ye verilmiştir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun getirdiği bir diğer yenilik ise katılım bankaları nezdinde açılan gerçek kişilere ait katılım fonlarının da TMSF’nin güvencesi altına alınmasıdır. 3.2.3.5.1. TMSF’nin Başlıca Görev ve Yetkileri TMSF’nin görev ve yetkileri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Yönetmeliği’nin 03.08.2011 tarih ve 24482 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmış Tasarruf Mevduatı 168 Sigorta Fonu Yönetmeliği’nin 8. Maddesinde yer almıştır. Bu madde ki görevleri aşağıdaki gibi özetleyebiliriz: - Kurulca belirlenecek esaslar çerçevesinde bankalardaki tasarruf mevduatını sigorta etmek, sigorta kapsamındaki mevduatı izlemek, fon mevcudunu yönetmek ve değerlendirmek, - Fonun menfaatlerini koruyucu anlaşmazlıkları önleyici hukuki tedbirleri zamanında almak, ayrıca Fona ilişkin her türlü uyuşmazlığın adli ve idari merciler ile icra dairelerinde takibi, savunulması ve çözümlenmesi amacıyla gerekli işlemleri yapmak, - İflas edip kendisine devredilen bankalarla bu bankaların yönetim kadrosu ve memurlarıyla ilgili gerekli işlemleri yürütmek, - Olağanüstü hallerde Hazine Müsteşarlığından izin almak kaydıyla borçlanmak, - Olağanüstü hallerde Fon kaynaklarının ihtiyacı karşılamaması durumunda Kurumun talebi üzerine Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’ndan avans almak, - Fon mevcudunun ihtiyacı karşılayamaması durumunda bankalardan ileride doğacak prim yükümlülüklerine mahsuben bir önceki yılda ödedikleri sigorta primi toplamına kadar avans almak, - TMSF alacaklarının takip ve tahsil işlemlerinin yürütülmesi ve sonuçlandırılması, - TMSF varlık ve kaynaklarının yönetilmesi, - 6183 sayılı Kanun uyarınca takibine karar verdiği alacaklarına ilişkin her türlü teminatın paraya çevrilmesinde de dilerse anılan Kanun hükümlerini uygulamak, - 6183 sayılı Kanun uygulamasında anılan Kanunun Maliye Bakanlığı’na, tahsil dairesine ve diğer makam, mercii ve komisyonlara verdiği yetkileri kullanmak, - Fona borçlu olanlar ile tüzel kişi borçluların kanuni temsilcileri hakkında 5682 sayılı Pasaport Kanununun 22’nci maddesine istinaden yurt dışına çıkış yasağı koydurmak, 169 - TMSF Mevduat Sigortacılığı Faaliyetleri kapsamında; mevduat sigortacılığına ilişkin politikaların belirlenmesi ve gerekli düzenlemelerin yapılması, risklerin ölçülmesi ve yönetilmesi, sektör ve banka riskinin izlenmesi ve Bankacılık Kanunu’nun 130'uncu maddesinde belirtilen gelirlerin tahsil edilmesine yönelik işlemleri yürütmektedir. Fon’un yeniden yapılandırma için en önemli görevini de aşağıdaki gibi belirtebiliriz. - Kanunun 14’üncü maddesinin üç ve dördüncü fıkralarının uygulanması sonucunda hisseleri Fona intikal eden bankaların; mali sistemde güven ve istikrarın sürdürülmesini temin etmek amacıyla, Kurulca gerekli görülen hallerle sınırlı olmak üzere, mali yapılarını inceleyip değerlendirerek, mali bünyelerinin güçlendirilmesi ve yeniden yapılandırılmasını sağlamak için; 1- Sermayelerinin artırılması; 2- Merkez Bankasının görüşünü almak suretiyle kanuni karşılık yükümlülüklerinin cezai faizlerinin de kaldırılması suretiyle ertelenmesi veya düşürülmesi; 3- İştirak, gayrimenkul ve diğer aktiflerinin satın alınması veya bunların teminat olarak alınıp, karşılığında avans verilmesi ya da mevduat yapılması; 4- Alacaklarının ve zararlarının devralınması; 5- Fonun bu şekilde sahip olacağı banka aktifleri ve hisse senetlerinin iskonto veya sair suretlerle üçüncü kişilere satılması; 6- Banka kayıtlarına göre gerçek bir işleme dayandığı tespit edilen doğmuş veya doğacak borçlarının garanti edilmesi, her türlü alacak ve varlıklarının nakde tahvilinin sağlanması veya bankaların yapılacak anlaşmalar çerçevesinde kamusal sermayeli olanlarda da dahil olmak üzere diğer bankalar aracılığıyla Fon nam ve hesabına nakde tahvil edilmesi, gibi her türlü tedbiri uygulamak ve bu madde içerisinde kanuna dayanılarak çıkartılacak yönetmelik, tebliğ, yönerge ve diğer ilgili mevzuatı hazırlamak, kanunla verilen diğer görevleri yapmak ve yetkileri kullanmaktır. 170 Bunların yanında TMSF’nin Çözümleme Faaliyetleri kapsamında ise; TMSF’ye devredilmiş ve faaliyet izni kaldırılmış bankaları çözümleme çalışmaları yürütülmektedir. Ayrıca erken uyarı sisteminin kurulması, seri ve maliyet etkinliği yüksek çözümleme yöntemlerinin geliştirilmesi ve bankalara aktarılan kaynakların maksimum düzeyde geri kazanımı için gerçekleştirilen işlemler de çözümleme faaliyeti kapsamında değerlendirilmektedir.206 TMSF görevini yaparken bağımsızdır. TMSF’nin kararları yerindelik denetimine tabi tutulamaz. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi Fon Kurulu'nun kararlarını etkilemek amacıyla emir ve talimat veremez. TMSF’nin, kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek kişilerden, Bankacılık Kanunu kapsamında verilen görevleri ile sınırlı olmak üzere her türlü bilgi ve belge isteme yetkisi bulunmaktadır. 3.2.3.5.2. TMSF’nin Teşkilatı ve Organizasyon Yapısı Fonun karar organı Yönetim Kuruludur. Yönetim Kurulu, Kurul Başkanı, İkinci Başkan, Kurul üyelerinin kendi aralarından seçeceği üç üye ile Kurulca belirlenecek Fon Başkan Yardımcısı ve Kurum Başkan Yardımcısından oluşur. Başkan, Yönetim Kurulunun da başkanıdır. Başkanın çeşitli nedenlerle görevi başında bulunmaması halinde Yönetim Kuruluna, Kurul İkinci Başkanı başkanlık eder. Yönetim Kurulu, Kurul Başkanı veya bulunmadığı hallerde İkinci Başkanın başkanlığında en az beş üyenin hazır bulunması ile toplanır. Kurul kararları en az dört üyenin aynı yöndeki oyuyla alınır. Kurul İkinci Başkanı, Kurulca seçilen asil üye veya üyelerin çeşitli nedenlerle görevde bulunmaması durumunda Kurulca seçilen yedek üye veya üyeler; Kurulca belirlenen 206 Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu 2010 Faaliyet Raporu, Mart 2011, s. 12 171 Fon Başkan Yardımcısı ve/veya Kurum Başkan Yardımcısının görevde bulunmaması halinde ise yerlerine vekalet eden kişiler, Yönetim Kuruluna katılır. Fon Kurulu’nun çalışma usul ve esasları 27.12.2005 tarih ve 26036 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulunun Çalışma Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmelik” ile belirlenmiştir.207 TMSF çözümleme, dış ilişkilere ilişkin faaliyetler ve dış düzenlemeye ilişkin faaliyetler olmak üzere çok sayıda karar almaktadır. TMSF’nin organizasyon yapısı Bakanlar Kurulu tarafından yürürlüğe konan ve 25.03.2006 tarih ve 26119 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Teşkilat Yönetmeliği”nde 2 Başkan Yardımcılığı, 10 Daire Başkanlığı ve 4 Müdürlük olarak bulunmaktadır. belirlenmiştir. Fonun merkezi Ayrıca, 15 İstanbul'da Başkanlık olup, Müşavirliği Ankara'da bir kadrosu temsilciliği bulunmaktadır.208 Daire başkanlıklarının da kendi görevleri vardır. 3.2.3.5.3. TMSF’nin Mevduat Sigortacılığı Faaliyetleri Fon’un tasarruf sahiplerinin haklarını korumak amacıyla tasarruf mevduatını sigortalaması ile ilgili işlemleri içermektedir. Mevduat Sigortacılığı Faaliyeti TMSF’yi Türkiye’nin finansal güvenlik ağında çok önemli bir konuma yerleştirmektedir. Fon, mevduat sigortacılığı faaliyetleri ile;209 - Bankalardan sigorta primi toplar, - Sigorta kapsamındaki mevzuatı izler, 207 A.e., s. 12 A.e., s. 12 209 Neslin Eroğlu, Türk Bankacılık Sektörü Temel Sorunları ve Çözüme Yönelik Düzenlemeler, Niğde Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Niğde 2006, s.91 208 172 - Bankacılık işleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan banka mudilerinin sigorta kapsamındaki mevduatlarını öder ve, - Bankacılık Kanununun 130’uncu maddesinde belirtilen (para cezaları, hisse devir payları, sisteme giriş payları, zamanaşımı gelirleri vs.) toplamak işlemlerini yürütür. Kamu yararının korunması, finansal sistemde ahlaki riskin azaltılması ve bankacılık sistemindeki risklerin doğru fiyatlanmasında TMSF’nin Mevduat Sigortacılığı Faaliyeti önemli görev üstlenmektedir. 3.2.3.5.4. TMSF’nin Çözümleme Faaliyetleri Bankacılık Kanunu’nun 71’inci maddesi hükümleri çerçevesinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, sorunlu bir bankanın faaliyet iznini kaldırabilmekte veya bankanın temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimini Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredebilmektedir. Bu durumda Bankacılık Kanunu’nun 107’nci maddesi hükümleri çerçevesinde TMSF bankanın; - Uygun göreceği aktiflerini, teşkilatını ve personeli ile sigortaya tabi mevduat ve katılım fonunu başka bir bankaya devretmeye ve akabinde bankanın faaliyet izninin kaldırılmasını Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulundan istemeye, - Hisselerinin çoğunluğuna veya tamamına sahip olmak kaydıyla, banka mali bünyesinin güçlendirilmesi ve yeniden yapılandırılması için sigortalı mevduat veya katılım fonu tutarını aşmamak kaydıyla sermaye artırmak, bankaya mevduat koymak, iştirak, gayrimenkul ve diğer aktifleri satın almak gibi tedbirleri almaya, banka hisselerini, varlık ve yükümlülüklerini devretmeye, satmaya ve bankayı başka bir bankayla birleştirmeye, - Bankanın doğrudan faaliyet izninin kaldırılmasını Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulundan istemeye, 173 - Bankalardan devralınan veya alacaklar sebebiyle edinilen varlıkların en uygun şekilde elden çıkarılması ve taraf olduğu davaların sonuçlandırılmasına yönelik işlemleri yürütmekle yetkilidir. Fonun, tüm bu yetkilerini mali sistemin güven ve istikrarını koruma, maliyet etkinliği sağlama ilkeleri doğrultusunda kullanması ve çözümleme sürecini 9+3 aylık süre içinde tamamlaması gerekmektedir. 3.2.3.6. Basel-I ve Basel-II’ye Geçişin Yeniden Yapılandırma Sürecine ve Bankacılık Sistemine Etkileri 3.2.3.6.1. Basel I’e Geçiş Basel-I uluslar arası faaliyet gösteren bankalar için hazırlanmış olmasına rağmen, içerdiği standartların basit ve kolay uygulanabilir olması nedeniyle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerce de benimsenmiştir. - Basel-I, Türkiye’deki düzenlemelerinin modernleşmesine ve finansal sektörlerde rekabetin artmasına katkıda bulunmuştur. - Basel-I’in uygulanması ülkelerin finansal sektörlerinde olduğu gibi Türkiye’de de rekabet artırıcı bir unsur olmuştur. Bu da piyasadaki oyunculara daha adil bir ortam yaratarak finansal sistemin gelişmesini sağlamıştır. Basel-I gelişmekte olan ülkelerde ve dolayısıyla Türkiye’de %8 asgari sermaye oranını zorunlu kılmış ve finansal istikrar güçlenmiştir. 3.2.3.6.2. Basel II’e Geçiş Basel-II kriterlerinin kullanılmaya başlanmasıyla Türk bankacılık sisteminde aşağıda belirttiğimiz etkilerin oluşması beklenmekteydi. - Öncelikle, ülkemiz açısından sağlam ve daha etkin bir bankacılık sistemi için sunulmuş bir fırsat olarak görülmektedir. - Basel-II Sermaye Uzlaşısı ile getirilen yeni düzenlemeleri hayata geçirebilmek için bankaların kapsamlı bir yeniden yapılanma süreci içerisine girmeleri gerekmektedir. 174 - Risk duyarlılığı düşük, tatbiki kolay ve tek tip bir sermaye gereksinimi hesaplama yönteminden, risk duyarlılığı yüksek, uygulaması, nitelikli personel, teknik altyapı ve yeterli tarihsel veritabanı gerektiren, seçimlik yöntemler içeren bir sisteme geçiş ile birlikte sektördeki bankalar gerek mutlak anlamda gerekse göreli konumları açısından önemli ölçüde etkileneceklerdir. - Kredi verilen firmanın derecelendirme notu düştükçe, bankalar hem daha çok risk alacak, hem karşılık olarak daha çok sermaye tutacaklar ve dolayısıyla daha çok kaynağını getiriden mahrum bırakacaklardır. Bu durumda bankaların firmalara kullandırdıkları kredilerin maliyetleri artacaktır. - Basel-II bankacılık sektöründeki konsolidasyon ihtiyacını daha açık bir şekilde ortaya koyarken, uluslararası mali sistemle daha fazla bütünleşme için alan açacaktır. - Bankaların daha detaylı veri/bilgi ihtiyaçları doğacağı için veri depolama sistemleri önemli hale gelecektir. - Basel-II sürecinde ülkemizin risk ağırlığı artacağından yurtdışından kredi kullanmış olan Türk bankalarının dışarıdan sağlayacakları sendikasyon kredilerinin faizinde artış, miktarında ise düşüş yaşanacaktır. - Basel-II ile birlikte ülke risk ağırlığının %100 olması sebebiyle Hazine tarafından ihraç edilen aynı risk ağırlığına sahip tahvil, bono, eurobond ve diğer borçlanma senetlerine yatırım yapan yerli ve yabancı bankalara asgari %8 oranında sermaye yükümlülüğünü de beraberinde getirecektir. - Etkin bir risk yönetimi anlayışı çerçevesinde "Risk Odaklı Denetim" sürecine katkı sağlayarak bankaların sağlıklı büyümesine yardımcı olacaktır. Bu anlamda toplam risk faktörleri içinde %20'lik bir ağırlığa sahip olan iç kontrol sisteminin yeterliliği ve etkinliği de son derece önem kazanacaktır. - Basel-II kararları; etkin risk yönetimi ve iç kontrol sisteminin yerleşmesiyle birlikte bankalarda "Kurum İçi Risk/Kontrol Kültürü"nün oluşturulmasına da katkı sağlayacaktır. 175 - Basel-II hükümleri kapsamında etkin bir risk yönetimi uygulaması ancak güçlü bir özkaynak yapısı ile mümkün olacağından bankaların sermaye gereksinimleri de artacaktır. Basel-II'ye uyum sürecinde zorluk yaşayan, adapte olamayan bankaların konsolidesi ya da tasfiyesi meydana gelecek, bunun yanında finansal yapısını güçlendirmeyi planlayan bankalar bu konuda bir adım önde olacak ve sermaye yapıları çok daha güçlü olan yabancı bankalarla birleşme süreci de hızlanacaktır. - Bankaların aracılık fonksiyonlarının daha etkin bir şekilde yürütülmesine katkı sağlayacaktır. - Kredi ve operasyonel risk yaklaşımlarının gözden geçirilerek özellikle de operasyonel risk ölçümleri ile bankaların oluşturulmasında en fazla zorlandıkları operasyonel risk veri tabanı üzerinde yoğunlaşmalarını beraberinde getirecektir. Ayrıca her bankanın kendi yapısına uygun "Risk Göstergeleri Listesi"nin etkin bir şekilde kullanılmasına katkı sağlayacaktır. - Kredi vade yapısı önem kazanacak, vadeye daha az süresi kalmış krediler için diğerlerine göre daha az sermaye ayrılacaktır. - Aktif-pasif yönetiminin etkin şekilde uygulanması suretiyle piyasa riski yönetimi ile arasındaki bağlantı ve bilgi akışı güçlü hale gelecektir. - Bankaların kamuya açıklanması gereken bilgiler dolayısıyla piyasa disiplinin sağlanmasına katkı sağlayacaktır. - Bankaların kriz yönetimine verdikleri önemi artıracak, çeşitli kriz senaryolarına uygun risk yönetimi anlayışını geliştirmelerine de yardımcı olacaktır. - Basel-II kararları bankalardaki problemlerin etkin şekilde çözümlenmesine yönelik prosedürlerin gözden geçirilmesi ve çözüm odaklı düşünen insan kaynağına ve bilgi işlem alt yapı unsurlarına önemli düzeyde yatırım yapılması sonucunu ortaya çıkaracak, bu da bankalara kısa vadede ek bir yatırım maliyeti yükleyecektir. - Bankalardaki teknolojik yeniliklerin asgari risk düzeyinde etkin şekilde kullanılması ve bu risklerin kontrol altına alınması daha da önem kazanacaktır. 176 - Bankaların ticari ve kurumsal nitelikteki müşterilerinin kurumsallaşma sürecinde olumlu bir gelişme yaşanmasına yardımcı olarak, bankaların aktif kalitesinin iyileştirilmesine destek olacaktır. - Bankaların müşteri portföy tercihleri, kredibilitesi yüksek, derecelendirmesi iyi, sağlam firmalar yönünde değişecek, kredi derecelendirmesi iyi olan firmalara ortalama kredi faiz oranından daha düşük oranda kredi kullandırılması söz konusu olabilecektir. - Kredibilitesi yüksek, risk seviyesi ve maliyeti düşük kredili firmalara bankaların ilgisinin yoğunlaşması da, fiyatlama, itibar riski ve yasal sermaye arbitrajı açısından bankalar arası rekabeti daha da artıracaktır. - Basel-II hükümlerinin uygulanması ile birlikte bugüne kadar kredi teminatı olarak kabul edilen müşteri çek-senetleri ile ortak ve grup şirketi kefaletlerinin teminat değerliği kalmayacaktır. - Bankaların scoring, kredi tahsis ve fiyatlama sürecinin gözden geçirilerek daha efektif hale getirilmesine yardımcı olacaktır. Bununla birlikte Basel-II sürecinde özellikle KOBİ'lerin mali verilerinin uluslararası muhasebe standartlarına uygun ve sağlıklı bir şekilde kayıt altına alınmasıyla bağlantılı olarak kredi değerlendirme sürecinde kısa vadede sorunlar yaşanabilecektir. - Basel-II, Türk bankacılık sektöründe risk yönetim kültürünün oluşmasını sağlayacaktır. - Basel-II süreci ile bankalar, iç kontrol ve risk yönetim birimlerine sahip olacaktır. Riskler tanımlanacak, ölçülecek ve banka üst birimlerine raporlanacaktır. Bankanın faaliyetleri iç kontrol birimlerince kontrol edilecektir. - Basel-II, borçlu-kredi kalitesine verilen önemin artmasını sağlayarak kurallara uygun bir kredi kültürü oluşmasını sağlayacaktır. - Bankaların kredi müşteri portföyü de değişecektir. - Basel-II ile beraber gözetim ve denetim otoriteleri bankalarda kurumsal yönetimin yerleşmesi konusuna önem vereceklerdir. 177 3.2.3.7. AB Bankacılık Mevzuatı İle Türk Bankacılık Mevzuatı’nın Karşılaştırılması Bankacılık Tanımını inceleyecek olursak AB 12.12.1977 tarihli ve 77/780/EEC sayılı Birinci Bankacılık Direktifi’nde mali kurum tanımı yapılmıştır. Türk Mevzuatı’nda ise banka tanımı 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile yapılmıştır. Mevzuatlar arasında önemli ayırımlardan biri banka tanımı ile ilgilidir. Türkiye’de bankaların uyması gereken koşullar Bankalar Kanunu ile belirlenirken diğer kredi kurumları için ayrı mevzuat çıkarılmaktadır. AB mevzuatında bu konuda bir ayırım yapılmamakta, bankalar ve kredi kurumları tek mevzuatta toplanmaktadır. AB mevzuatı ve Türk mevzuatı arasındaki bu fark Türk bankalarının rekabeti açısından bir dezavantaj oluşturmaktadır.210 AB’nin 15.12.1989 tarihli ve 89/646/EEC sayılı İkinci Bankacılık Direktifi ile banka kuruluşlarında asgari kuruluş sermayesi 5 milyon euro olarak belirlenmiştir ve özkaynakların bankanın faaliyetleri sırasında bu tutarın altına düşmemesi gerektiği belirtilmiştir.211 Türk Mevzuatı’nda ise nakden ve her türlü muvazaadan ayrı olarak ödenmiş olan sermayesinin yirmi trilyon liradan az olmaması şarttır hükmü bulunmaktadır. Bu hükmün yanında bankalarda hisse devrinin söz konusu olması veya şube açılmak istenmesi durumunda ödenmiş sermayenin veya özkaynakların asgari kuruluş sermaye tutarına çıkarılması şartı koşulmuştur. 210 Zehra Feryal Akman, Türk Bankacılık Sektörü’nün Yapısal Sorunları ve Avrupa Birliği Normlarına Göre Yeniden Yapılandırılmaları, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Konya 2006, s.57 211 Yenal Kespiç, Hamza Şimşek, “Türk Bankacılık Sektörünün Yapısı ve Avrupa Birliği Bankacılık Sektörüyle Uyumlaşma Süreci”, D.E.Ü.İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt:16, 2001, s. 6. 178 Türk mevzuatında Türkiye’de şube açmak isteyen yabancı bankaların bankacılık işlemi yapmalarının yasaklanmamış olması şart koşulmakta, AB mevzuatında ise hizmet sunma serbestisi önündeki engellerin kaldırılması gerekliliği belirtilmektedir. Kredi kurumlarının kurulmalarına ve faaliyette bulunmalarına ilişkin 2006/48/EC sayılı yönergenin 6. maddesinde, “Üye Devletler, kredi kurumlarının faaliyete geçmeden önce faaliyet izni almalarını zorunlu kılarlar.” ifadesi yer almaktadır. Bu ifadeye bakarak, Avrupa Birliği’nde kredi kurumlarının kurulması ile işlemlere başlamak için izin almalarının birbirini izleyen iki ayrı aşama olarak öngörüldüğü sonucuna varılabilir. Başka bir ifadeyle önce, kamudan mevduat ya da geri ödenmek üzere fonlar toplama ve kendi hesabına kredi verme işlemleri yapacak bir teşebbüs kurulacak, daha sonra faaliyet izni alabilmek için yetkili mercilere başvurulacaktır.212 Avrupa Birliği’nin düzenlemelerinde kredi kurumlarının bir ortaklık ya da firma şeklinde kurulmaları ile faaliyet izni alarak mevduat ve fon toplama, kendi hesabına kredi verme işlemlerine başlamaları iki ayrı ve birbirini izleyen aşamalar olarak öngörülmüştür. Kredi kurumları, Roma Antlaşması’nın 58. maddesinde çizilen sınırlar içinde kalma koşuluyla, Üye Devletlerin ulusal düzenlemelerinde yer alan her hangi bir hukuki şekilde kurulabilirler. Kredi kurumları, vakıf gibi kar amacı gütmeyen bir kuruluş olarak kurulamazlar. Avrupa Birliği’nin düzenlemelerinde kredi kurumlarının bir teşebbüs olarak kuruluşlarına ve hukuki şekillerine ilişkin ayrıntılı hükümlerin bulunmamasına karşın, bu kurumların bankacılık işlemlerine başlayabilmek için almaları zorunlu olan faaliyet izninin verilmesi sıkı koşullara bağlanmıştır. 212 Gürgan Çelebican, Avrupa Birliği’nde Kredi Kurumlarının Kurulmaları, Faaliyet İzni Almaları ve Faaliyetlerinin Sona Ermesi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2007, s. 60 179 2006/48/EC sayılı yönergenin 6. maddesine göre Üye Devletler, merkezleri kendi ülkelerinde bulunan ve kredi kurumlarına özgü işlemler yapmak üzere kurulan teşebbüslerin faaliyete başlamadan önce yetkili mercilere başvurarak izin almalarını sağlamakla yükümlüdürler. Bunların yanında kredi kurumlarına faaliyet izni verilebilmesi için yerine getirilmesi gereken koşullar, 2006/48/EC sayılı yönergenin 6. ve sonraki maddelerinde ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir. Aynı konu Türk Mevzuatı’nda 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile düzenlenmiştir. Bu kanunda bu konu ile ilgili olarak Bankacılık Kurulu’ndan izin alınması gerektiğini belirtmektedir. Bankacılık sistemine giriş ve çıkış kararını Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu verecektir. Türkiye’de kurulan bankaların yurtdışında şube açmaları bu Kurul’un iznine bağlanmıştır. AB mevzuatından farklı olarak Kurul, bankaların şube açmasını izne tabi tutmakta ayrıca kuruluş iznine ek olarak faaliyete geçme izni de gerekmektedir. AB mevzuatı ve Türk mevzuatı arasında uyumsuzluk vardır. Bunun nedeni AB üyesi ülkelerin ‘Tek Lisans’ ilkesini kabul etmeleridir. Buna göre herhangi bir üye devlette faaliyet izni alan bir kurum, bu faaliyetleri tüm üye ülkelerde gerçekleştirebilmektedir. Bunun için tek faaliyet izni yeterlidir. 8.12.1986 tarihli ve 86/635/EEC sayılı AB Konsey Direktifi, bankaların ve diğer finans kurumlarının yıllık hesapları ve konsolide hesapları hakkındaki direktiftir. Direktife göre bankalar mali iştirak ve bağlı ortaklıkları ile konsolide bazda mali tablo düzenlemeli ve sermaye yeterliliği ve büyük kredilere ilişkin kısıtlamalara konsolide bazda uymalıdır. Merkezin bulunduğu ülkenin gözetim ve denetim yetkisi karşılıklı olarak tanınmalıdır.213 213 Kespiç, Şimşek, “Türk Bankacılık Sektörünün Yapısı ve Avrupa Birliği Bankacılık Sektörüyle Uyumlaşma Süreci”, s. 6. 180 4389 sayılı kanunun 13. Maddesi’nin 4. Fıkrası Türkiye’de bankalara mali tablolarını konsolide etme zorunluluğu getirmiş, sermaye yeterliliği ve net genel pozisyon rasyolarında yapılan son değişiklikte (yurtdışı şubelerle birlikte) konsolide bazda tutturulması öngörülmüştür. Bu madde 4491 sayılı bankalar kanununun 6. Maddesiyle değiştirilmiştir. Bu maddeyle kanunun 13’üncü maddesinin (4) numaralı fıkrası değiştirilmek suretiyle konsolide denetime ilişkin hükümler uluslararası uygulamalara paralel hale getirilmektedir. Bunun sonucunda, bankalar, Bankalar Kanunu’nda ve bu Kanun’a istinaden yürürlüğe konulan düzenlemelerde münferiden uymak zorunda oldukları oran, sınır ve kısıtlamalara; kurulca belirlenecek kapsam ve esaslar çerçevesinde yapılacak düzenlemeler doğrultusunda konsolide edilmiş mali tablolarına göre de uymak zorunda olacaktır. Bankalar Kanunu Tasarısında yer verilen bu hükmün temel amacı, her ne şekil ve surette olursa olsun banka açısından risk doğurma ihtimali bulunan işlemlerin tamamen risk dağılımı prensipleri çerçevesinde değerlendirilmesine olanak sağlamaktır. Başka bir deyişle bankalar Türkiye Bankalar Birliği’nin görüşü dikkate alınarak kurulca tespit edilecek kapsam ve esaslar çerçevesinde doğrudan ve dolaylı iştirakleri ile yönetim ve denetimine sahip oldukları ortaklıklarının mali tablolarını konsolide etmek zorundadırlar. 94/19/EEC sayılı Mevduat Sigorta Sistemi ile İlgili Konsey Direktifi ile bankacılık sisteminin istikrarına ve tasarruf sahiplerinin korunmasına yönelik olarak kuruluş hakkı ve hizmet sunma özgürlüğü üzerindeki tüm kısıtlamaların kaldırılması suretiyle Topluluğun her tarafında kredi kurumlarının faaliyetlerinin uyumlu bir şekilde gelişmesi hedef alınmıştır. Bu direktife göre AB’de faaliyet gösteren kredi kurumlarının tasarruf mevduatı sigorta sistemlerine üye olmaları zorunludur. Mevduatlarının 20.000 Euro’ya kadar garanti altına alınması şart koşulmuştur. 181 Türk Mevzuatı’nda 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 111. Maddesine göre; bu Kanun ve ilgili diğer mevzuat ile verilen yetkiler çerçevesinde tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla, mevduatın ve katılım fonlarının sigorta edilmesi, Fon bankalarının yönetilmesi, mali bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması, devri, birleştirilmesi, satışı, tasfiyesi, fon alacaklarının takip ve tahsili işlemlerinin yürütülmesi ve sonuçlandırılması, fon varlık ve kaynaklarının idare edilmesi ve kanunla verilen diğer görevlerin ifası için kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kurulmuştur. Fon görevini yaparken bağımsızdır. Türk mevzuatında mevduat sigorta sınırı 50.000 YTL’dir. Mevzuatlar arasındaki en önemli fark Türkiye’de tasarruf mevduatının yurtdışındaki şubelerinin sigorta kapsamına alınmamış olmasıdır. Mevzuatta sadece Türkiye’de faaliyet gösteren bankalardan bahsedilmektedir. AB’de ise sigorta kapsamındadır. Mevzuatta ‘Türkiye’de faaliyet gösteren ve mevduat kabulüne yetkili bulunan bankaların, yurt içi şubelerinde gerçek kişiler tarafından açılmış olan Türk Lirası cinsinden tasarruf mevduatı ile tasarruf mevduatı niteliğini haiz altın repo ve döviz tevdiat hesapları mevduat sigortasına tabidir’ denilmektedir. 2000/12/EEC sayılı ‘’Kredi Kurumlarının Faaliyetlerinin Yürütülmesi ve Takibine ilişkin Konsey Direktifi’’ üye devlette faaliyet gösterecek olan kurumların o ülke uyrukları ile aynı şartlarla yerleşip hizmet sunmalarını önleyen kısıtlamalar, ayrımcı muameleye neden olan idari uygulamalara son verilecektir. Böylece üye devletlerin kurumlarının Topluluk içinde ayrım yapılmadan ve merkez ülke kurumlarıyla aynı ortamda faaliyet göstermesi sağlanmıştır.214 214 Akman, Türk Bankacılık Sektörünün Yapısal Sorunları ve Avrupa Birliği Normlarına Göre Yeniden Yapılandırılması, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Konya 2006, s.60 182 Türk Mevzuatı: 4389 sayılı Bankalar Kanunu, Bankaların Kuruluş Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik, Tek Düzen Hesap Planı ve İzahnamesi Hakkında Tebliğ, 32 sayılı karar, bu konulardaki mevzuat hükümleridir.215 Türkiye’de bankaların kurulması ve faaliyet iznine ilgili Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun en az 5 üyesinin olumlu kararıyla izin verilmektedir. Dolayısıyla aradaki mevzuat farkı sadece Türkiye’nin AB üyesi olmaması ilgili bir farktır. Türkiye’de kredi kurumu ve banka tanımlarının ayrı mevzuatlarda yer alması da aradaki önemli bir farkı göstermektedir. Türk mevzuatı AB mevzuatı ile karşılaştırıldığında mevzuatlar arasında çok büyük uyumsuzluklar olmadığı görülmektedir. Türk mevzuatı, yaptığı düzenlemelerle bankacılık mevzuatını AB bankacılık direktiflerine yakınlaştırmıştır. Bununla birlikte yabancı bankaların ve şubelerin kurulması ve faaliyeti ile ilgili izinlerde farklılıklar söz konusudur. Banka ve kredi kurumları tanımı da mevzuatlar açısından önemli bir farkı oluşturmaktadır. Ancak yapısal anlamda çok büyük uyumsuzluklar söz konusu değildir ve sayılan farklılıklar Türkiye’nin AB üyesi olması ile kalkabilecek farklılıklardır. Türkiye AB üyesi olduğu taktirde Tek Lisans ilkesini kabul etmek durumunda kalacak dolayısıyla faaliyet izinleri ile ilgili uyumsuzluk ortadan kalkacaktır. Aynı şekilde kredi kurumları tanımının yapılması da rekabetteki dezavantajları ortadan kaldıracak uluslar arası piyasalarda rekabet gücümüzü arttıracaktır.216 3.2.3.8. Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı (BSYYP) Bankacılık sisteminde yeniden yapılandırma süreci 1999 yılı sonunda uygulanmaya konulan “enflasyonla mücadele” programı ile başlatılmıştır. Kasım ve Şubat krizleriyle Türk Bankalarının mali bünyeleri ve karlılık performansları kötüleşmiştir. Bankaları 215 216 A.e., s.60 A.e., s.60 183 daha sağlıklı bir yapıya kavuşturmak için 2001 yılının mayıs ayında ‘’Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı’’ uygulamaya koyulmuştur. Bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılması programının temel amacı: kamu bankalarını mali sistem içinde bir istikrarsızlık unsuru olmaktan çıkarmak, mali sistemin istikrarı ve kamu maliyesine getirdikleri yükün azaltılması bakımından TMSF bünyesindeki bankaların sorunlarını en kısa sürede çözüme kavuşturmak ve yaşanan krizlerden olumsuz yönde etkilenen bazı özel bankaların sağlıklı bir yapıya kavuşmalarını sağlayacak düzenlemeleri gerçekleştirmek şeklinde açıklanmıştır.217 İlk dönemde yapılanlar büyük ölçüde düzenlemelerin uluslararası standartlara ve uygulamalara yaklaştırılması yönünde olmuştur. ’Bankalar Kanunu’nda kapsamlı değişiklikler yapılmıştır. Bankacılık alanında idari ve mali özerkliğe sahip düzenleyici ve denetleyici bir otorite olan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) oluşturulmuştur. Geçmişte Hazine ve TC Merkez Bankası arasında paylaşılan banka denetim ve düzenleme görev ve yetkileri 2000 yılı Ağustos ayında faaliyetlerine başlayan BDDK’ya geçmiştir. BSYYP, bankacılık sisteminin mali ve operasyonel yapısının güçlendirilmesine yönelik uygulamalar ile bankacılık sektöründe gözetim ve denetim etkinliğini arttıracak, sektörü daha etkin ve rekabetçi bir yapıya kavuşturacak yasal ve kurumsal düzenlemeleri içermektedir. BSYYP’nin temel unsurları: - Kamu bankalarının yeniden yapılandırılması, - TMSF’ye devredilen bankaların çözümlenmesi, - Özel bankacılık sisteminin daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulması, 217 Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı, BDKK Raporu, 15 Mayıs 2001, s.13 184 - Gözetim ve denetim çerçevesinin güçlendirilmesi ve sektörde etkinliğin arttırılmasıdır. BSYYP ile birlikte Bankalar Kanunu’nda ve diğer yasal düzenlemelerde değişiklikler yapılmıştır. 3.2.3.8.1. Yeni Bankalar Kanunu 4389 sayılı kanun Bankalar Kanunu’nda önemli mali reform sağlamıştır. Bu kanun AB Direktifleri ve genel kabul görmüş uluslar arası uygulamalar dikkate alınarak hazırlanmıştır. Bu kanunla mali sistemin güven ve istikrarının sağlanmasına yönelik önemli değişiklikler yapılmıştır. Şubat 2001 krizinden sonra 12 Mayıs 2001 tarih ve 4672 Sayılı kanun ile Bankalar Kanunu’nda yine önemli değişiklikler yapılmıştır. 4389 Sayılı yeni Bankalar Kanunu ile; idari ve mali açıdan tamamen bağımsız bir denetim ve gözetim otoritesinin kurulması, risk izleme ve yönetim anlayışının değiştirilmesi, mali bünye sorunları olan bankaların sistematik bir risk doğurmasını engelleyerek bankacılık sektörünün etkin olarak çalışmasını sağlayacak tedbirlerin alınması ve bunun için gerekli mekanizmanın oluşturulması gibi hedeflere ulaşılması amaçlanmıştır. Bankalar Kanunu’nda şu değişikler yapılmıştır:218 - Banka kurulması için gereken koşullar ağırlaştırılmıştır. - Şube açma koşullarında değişiklikler yapılmamıştır. - Kredi ve iştirak sınırları değiştirilmiştir. - Pay sahipliği ve devir payları BDDK’nın iznine tabii bırakılmıştır. - Banka ortaklarının ve yöneticilerinin şahsi sorumlulukları arttırılmıştır. - İdari ve adli suç ve cezalar yeniden düzenlenmiştir. 218 A.e., ss.22-23 185 - Özel finans kurumlarının faaliyetlerinin düzenlenmesine ilişkin yetki BDDK’ya verilmiştir. 3.2.3.9. Sermaye Yeterliliği İle İlgili Düzenlemeler Bankaların sermaye yeterliliği standart oranının konsolide ve konsolide olmayan bazda hesaplanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek suretiyle mevcut ve potansiyel riskler nedeniyle oluşacak zarara karşı yeterli sermaye bulundurmalarını sağlamak amacıyla Şubat 2001’de “Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik” yayınlanmıştır. Bu Yönetmeliğin asıl amacı, bankaların maruz kalınan riskler nedeniyle oluşabilecek zararlara karşı konsolide ve konsolide olmayan bazda yeterli özkaynak bulundurmalarının sağlanmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemek olarak belirtilmiştir. Bu yönetmelikte kredi riskine esas tutar belirlenmiş ve risk tutarının belirlenmesi ilgili maddelerle düzenlenmiştir. Bankaların sermaye yeterliliği standart oranları Haziran 2002’den itibaren çeyrek yıllık dönemlerde yayımlanmaya başlanmıştır. Yeniden sermayelendirme programı temel olarak üç evreden oluşmuştur. Değerlendirme aşamasında bağımsız denetim kuruluşlarının da dahil olduğu eşit, tarafsız ve üç aşamalı bir denetim sonrasında bütün özel sermayeli ticari bankaların gerçek mali durumlarının ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. Ortakların banka sermayelerini güçlendirmeleri aşamasında yedek akçelerle karşılanamayan ölçüde zararın bulunması ve sermaye yeterlilik rasyosunun (SYR) yüzde 8’in altında kalması halinde, banka genel kurullarının olağanüstü toplanarak hissedarların banka zararlarını tamamen üstlenmesi, gerekli diğer tedbirleri alması ve gerekli nakit sermaye artırımını karara bağlaması amaçlanmıştır. 186 Son aşama olan kamu desteği sağlanarak banka sermayelerinin güçlendirilmesi aşaması; sermaye yeterliliği standart oranı pozitif olmakla beraber yüzde 8’in altında kalan bankalara doğrudan sermaye desteği ve sermaye benzeri kredi sağlanması suretiyle sermaye yapılarının güçlendirilmesi amaçlanmıştır. Programın ilk aşamasında bankaların mali durumları ortaya konulmakta, ikinci aşamada bankalar kendi imkanlarını kullanarak sermayelerini artırmaya çalışmakta, üçüncü aşamada ise sermayesi yetersiz olmakla beraber belli bir seviyenin üzerinde olan bankalara kamu kaynaklarından destek sağlanmaktadır.219 Yeniden yapılandırma stratejisi, bir banka kurtarma operasyonu değil, bankacılık sektörünü makro bir bakış açısıyla, bir defada yeniden yapılandırma ve kalıcı olarak güçlendirme operasyonudur. Aynı zamanda Türk bankacılık sektöründe yapısal sorun haline dönüşmüş saydamlığı olmayan yapının kalıcı olarak değiştirildiği, banka bilanço ve raporlarının uluslararası standartlarda ve tam bir şeffaflıkla hazırlandığı, kamuoyuna ilan edildiği ve bu suretle sektör üzerinde piyasa disiplininin sağlandığı bir döneme geçiş için yapılan bir operasyondur. Banka sermayelerinin güçlendirilmesi programı oldukça kapsamlı hükümler içermekle birlikte açık ve nesnel kriterler ve sürecin süratle tamamlanmasını sağlayacak bir takvim çerçevesinde ve şeffaf bir şekilde yürütülmüştür. Bu program, Türk bankacılık sektörünün yapısal hale gelmiş sermaye yetersizliği sorununa bir defada, topluca ve makro bir bakış açısıyla çözüm getirmesinin yanısıra, uygulanma ve başarı şansını yükselten kritik özelliklere de sahip olmuştur. 219 Banka Sermayelerinin Güçlendirilmesi Programı, Tanıtım Rehberi, BDDK Yayını, 20 Şubat 2002, s.4. 187 Bu programın başarılı bir şekilde uygulanması ile aşağıdaki kazanımların elde edilmesi beklenmekteydi:220 - Banka sahiplerinin ve hissedarlarının sermaye artırımına katkıları azamileştirilecektir. - Sektördeki yeniden yapılandırmanın kamu kesimine maliyeti en aza indirilebilecektir. - Borç yeniden yapılandırma anlaşmaları ve varlık yönetimi şirketlerinin başarı şansı artırılacaktır. - Reel sektöre dönük kredi imkanları artırılacaktır. - Devir ve birleşmeler için uygun bir ortam yaratılacaktır. - Şeffaflık ve sektöre güven pekiştirilecektir. - Yurtdışı kredi imkanları ile yerli ve yabancı yatırımcıların sektöre katılımı artırılacaktır. - Piyasa disiplini üzerinde olumsuz etkilere sahip bulunan tam güvence mekanizmasının kaldırılabilmesi için uygun ortam yaratılacaktır. Bu kazanımların, banka sermayelerinin güçlendirilmesi programı, bu programı tamamlar nitelikteki borç yeniden yapılandırma anlaşmaları ve varlık yönetimi şirketleri ile birlikte, Türk bankacılık sektörünün yapısal sorunlarının aşılmasında ve “gerçek bankacılık dönemine” geçişte çok önemli bir adım olmuştur. 3.2.4. 2001 Sonrası Bankacılık Sisteminde Örgüte Yönelik Yeniden Yapılanmalar 3.2.4.1. Kamu Bankalarının Yeniden Yapılandırılması 3.2.4.1.1. Yeniden Yapılandırma Öncesinde Kamu Bankalarının Genel Görünümü Kamu bankalarının mali yapıları 2000 ve 2001 krizlerinin derinleşmesine neden olmuştur. Bu krizler sonrasında kamu bankalarının mali yapıları daha da kötüleşmiş, 220 A.e., s.26 188 bankacılık sisteminin sağlıklı bir şekilde işleyişini tehdit eder hale gelmiştir. Yüksek tutarlara ulaşan günlük nakit akışları nedeniyle bu bankaların faiz ve likidite şoklarına karşı kırılganlıkları artmıştır.221 Kamu bankalarının mali yapılarının bozulmasının sebepleri arasındaki en büyük pay görev zararı alacaklarıdır. Destekleme politikalarına göre oluşan görev zararları, çoğunlukla zamanında ve nakit olarak devlet tarafından ödenmemiştir. Görev zararı alacaklarına bağlı olarak önemli bir sermaye açığı ortaya çıkmıştır. 1992 yılından itibaren oluşmaya başlayan ve ödenmeyerek her dönem sonunda faiz tahakkuku olarak kamu bankalarının bilançolarında muhasebeleştirilen özel görev zararı alacakları, Aralık 2000’de 17.4 katrilyon TL’sine ulaşmıştır. Özel görev alacaklarının kamu bankalarının toplam bilançosu içindeki payı 2000 yılında %49.3’e ulaşmıştır.222 Kamu bankalarının 2000 yılı sonu itibariyle temel bankacılık faaliyetleri incelendiğinde, bankacılık sektörünün toplam mevduatı içindeki kamu bankalarının payı %40 iken, kamu bankalarınca kullandırılan kredilerin payının sektörün % 25’i gibi düşük bir düzeyde olması bu bankalarının finansal aracılık işlevlerini önemli ölçüde yitirdiklerini göstermektedir. Ayrıca operasyonel açıdan rasyonel olmayan sayıda şube ve personelle faaliyet göstermeleri önemli zararlara yol açmıştır. 3.2.4.1.2 Kamu Bankalarının Finansal Açıdan Yeniden Yapılandırılması Kamu bankalarının finansal açıdan yeniden yapılandırılması; - Görev zararlarının alacaklarının tasfiyesi, - Kısa vadeli yükümlülüklerin azaltılması, - Kamu bankalarına sermaye desteği sağlanması, 221 Ramazan Küçükbıçakcı, Banka Yeniden Yapılandırma Programları ve Ekonomik Sonuçları, TCMB Bankacılık ve Finansal Kuruluşlar Genel Müdürlüğü Uzman Yeterlilik Tezi, Ankara 2004, s.101 222 A.e., s. 102 189 - Mevduat faizlerinin piyasa faizlerine uyumlu hale getirilmesi ve - Kredi pörtföyünün etkin yönetimi alanlarında, yoğunlaşmıştır. 2001 yılında kamu bankalarının finansal açıdan yeniden yapılandırılması sonuçlandırılmıştır. 3.2.4.1.2.1. Görev Zararlarının Tasfiyesi - 2001 yılı içinde 23 katrilyon lira tutarında özel tertip tahvil verilmek suretiyle kamu bankalarının görev zararı alacakları ve bu zararla tahakkuk etmiş faiz tutarının tamamı menkul kıymete bağlı hale getirilmiştir. - Görev zararı oluşumuna yol açan kanunların bakanlar kurulu kararlarının yürürlülükten kaldırılmasına yönelik yasal düzenleme 3 temmuz 2001 tarihinde gerçekleştirilmiştir. - Kamu bankaları kanalıyla sağlanacak destekler için ihtiyaç duyulan kaynakların bütçeye konulması ve bu bankalara önceden aktarılması uygulaması başlatılmıştır. Bunların yanında 2001 yılında kamu bankalarına sermayelerini güçlendirmeleri için ek destek sağlanmıştır. Bu kapsamda mart ayı içerisinde Ziraat Bankası’na 217,6 Trilyon lira, Nisan ayı içerisinde Halk ve Emlak Bankaları’na sırasıyla 67,2 ve 40,8 Trilyon lira tutarında nakit sermaye ödemesi yapılmıştır. Mayıs ayında sermayelerine mahsuben Emlak Bankası’na 624 Trilyon lira tutarında DİBS verilmiştir. Temmuz ayında Emlak Bankası’nın Ziraat Bankası’na devrinden doğan 1,7 Katrilyon tutarındaki maliyet, Ziraat Bankası’na 1,7 Katrilyon lira tutarında özel tertip tahvil ihraç edilmek suretiyle karşılanmıştır. Görev zararı alacaklarının menkul kıymete bağlanması ve sermaye desteği sağlanması amacıyla kamu bankalarına aktarılan kaynakların toplamı 28,7 Katrilyon lira olarak gerçekleşmiştir. 190 3.2.4.1.2.2. Kısa Vadeli Yükümlülüklerin Azaltılması - Kamu bankaları Hazine’den almış oldukları özel tertip tahviller karşılığında ve belirli bir program dahilinde Merkez Bankası’ndan repo ve doğrudan satış yoluyla likidite temin etmiş ve 16 Mart 2001 itibariyle 8,5 Katrilyon civarında olan özel bankalar ile banka dışı kesime olan yükümlülüklerini sıfırlamıştır. - Gecelik bazda yapılan bireysel/kurumsal müşterilere yönelik repo işlemlerinde asgari vade haftalığa dönüştürülmüş, böylelikle vade ve likidite riski daha iyi yönetilebilir hale dönüştürülmüştür. - Hazine Müsteşarlığı, kağıt değiştirme ve nakit ödeme suretiyle erken ifta yoluyla kamu bankalarının nakit girişlerinin ve likidite pozisyonlarının düzenli bir yapıda gelişmesine ve böylece bu bankaların kısa vadeli borçlanma piyasaları üzerindeki baskılarının azalmasına katkıda bulunmuştur. 3.2.4.1.2.3. Sermaye Yapılarının Güçlendirilmesi Sermaye yapılarının güçlendirilmesi amacıyla kamu bankalarına hem menkul kıymet hem de nakit olarak nakit aktarımı yapılmıştır. Yapılan nakit aktarımı sonucunda kamu bankalarının toplam ödenmiş sermaye tutarı Aralık 2000’de 476 Trilyon lira iken, Eylül 2002’de 3,4 Katrilyon liraya; özkaynakları da aynı dönemde 713 Trilyon’dan 5 Katrilyona yükselmiştir. Kamu bankalarının sermaye yeterlilik rasyolarında da önemli iyileşmeler gerçekleşmiştir. Sermaye yeterlilik rasyosunun iyileşmesinde, yapılan sermaye aktarımlarının yanı sıra, kamu bankalarının aktifleri içinde risk ağırlığı sıfır olan DİBS payının artması etkili olmuştur. 191 3.2.4.1.2.4. Kamu Bankalarının Mevduat Faizlerinin Piyasa Faizlerine Uyumlu Hale Getirilmesi ve Kredi Pörtföyünün Etkin Yönetimi Kamu bankalarının mevduat faiz oranları DİBS piyasa faiz oranlarının altında ve ortak olarak belirlenmeye başlanmış ve mevduat faizleri genel faiz oranlarındaki düşüşe paralel bir gelişme göstermiştir. Kamu bankalarının faaliyetlerini etkinlik ve verimlilik ilkeleri çerçevesinde sürdürmeleri doğrultusunda, ihtisas kredileri dahil olmak üzere tüm kredi faizlerini kaynak maliyetlerini dikkate alarak belirlemeleri sağlanmıştır. Kamu bankaları, sorunlu hale gelen kredilerini takipteki alacaklar hesabına aktarma ve gerekli karşılıkları zamanında ayırma konularında da ihtiyatlı bir uygulama içine girmişler ve böylelikle bilançolarını daha şeffaf bir hale getirmişlerdir. Sonuç olarak, 2000 yılı sonunda kamu bankalarının takipteki alacakları 1.017 Trilyon lira ve bu alacaklar için ayrılan karşılıklar 296 Trilyon lira iken, Aralık 2002 itibariyle Emlak Bankası’nın birleşme zararı ve bu zarar için ayrılan karşılıklar dahil takipteki alacaklar 3.613 Trilyon liraya, ayrılan karşılıklar ise 2.904 Trilyon liraya yükselmiştir. Ağustos 2003’de takipteki alacaklar tutarı 2002 yılı sonu itibariyle 71 Trilyon lira gerileyerek 3.542 Trilyon liraya, bu alacaklar için ayrılan karşılıklar 271 Trilyon lira artarak 3.175 Trilyon liraya ulaşmıştır. Bu gelişmeler sonucunda, ayrılan karşılıkların takipteki alacaklara oranı yüzde 89,6 olarak gerçekleşmiştir. Kamu bankalarının Aralık 2002’de 5.3 Katrilyon lira olan canlı pörtföyü Ağustos 2003 itibariyle 6.3 Katrilyon liraya yükselmiştir. 3.2.4.1.3. Kamu Bankalarının Operasyonel Açıdan Yeniden Yapılandırılması Kamu bankalarının finansal yeniden yapılandırılmasına eş zamanlı olarak bu bankaların operasyonel yeniden yapılandırılmasına da başlanmıştır. Operasyonel açıdan yeniden yapılandırma da; bu bankaların organizasyon yapılarının çağdaş bankacılığın ve uluslar arası rekabetin gereklerine göre yapılandırılması hedef alınmıştır. 192 İlk aşamada bu bankaların yönetimi ortak yönetim kuruluna devredilmiş ve kurula kamu bankalarını yeniden yapılandırma ve özelleştirmeye hazırlama yetkisi verilmiştir. Kamu bankalarının organizasyonu en tepede yönetim kurulu, onun altında şube-dışı kar merkezleri, pazarlama, operasyonlar, krediler ve risk yönetimi ve kontrol olmak üzere 5 alt birimden oluşan bir yapıya dönüştürülmüştür. Emlak Bankası’nın bankacılık lisansı 6 Temmuz 2001’de BDDK tarafından iptal edilmiştir. Yani bu bankanın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılmıştır. Bu banka Ziraat Bankası’na devredilmiştir. Emlak Bankası’nın Ziraat Bankası’na devrinde, bankacılık faaliyetleri dışında kalan mal varlıkları ve bu konuda faaliyet gösteren iştiraklerindeki hisse payları, ticari gayrimenkulleri, ihtiyaç fazlası gayrimenkulleri, kanuni takibe intikal ettirilmiş tüm alacakları ve bunlara ilişkin olarak ayrılmış karşılıklar hariç tutulmuştur. Emlak Bankası’nın Ziraat Bankası’na devrinden doğan yaklaşık 1,7 katrilyon lira tutarındaki maliyet, Hazine Müsteşarlığı tarafından Ziraat Bankası’na özel tertip senet ihraç etmek suretiyle karşılanmıştır. Kamu bankalarının şube ve personel sayısının rasyonel seviyeye getirilmesi yönünde önemli adımlar atılmıştır. Aralık 2000 itibariyle 2.494 olan şube sayısı Aralık 2002 itibariyle yüzde 32,4 oranında azaltılarak 1.685’e, 61.601 olan personel sayısı ise yüzde 50,7 oranında indirilerek 30.399’a indirilmiştir. Ağustos 2003 itibariyle şube sayısı Aralık 2002’ye göre yüzde 0,7 oranında azaltılarak 1.673’e, personele sayısı ise yüzde 0,3 oranında arttırılarak 30.504’e yükseltilmiştir. Operasyonel yeniden yapılandırma kapsamında şube ve personel sayısında meydana gelen gelişmeler sonucunda kamu bankalarının şube ve personel başına aktif büyüklüğü göstergeleri iyileşmiştir. Sonuç olarak, şube başına aktif büyüklüğü 2001 yıl sonunda 13.9 milyon dolar iken, 2002 sonunda 20 milyon dolara, 2003 yılı Ağustos ayında 26,1 193 milyon dolara yükselmiş, personel başına aktif büyüklüğü de benzer şekilde gelişerek aynı tarihler itibariyle 0,7, 1,1, 1,4 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Tüm kamu bankaları 1 Ocak 2002 tarihinden itibaren ‘’Bankaların İç Denetim ve Risk Yönetim Sistemleri Hakkında Yönetmelik’’ doğrultusunda organizasyonel bir yeniden yapılanmaya gitmiş ve faaliyetlerini bu yönetmelik hükümlerine uyumlu şekilde yürütmeye başlamıştır. Bu çerçevede, Ziraat Bankası bünyesinde İç Mali Kontrol fonksiyonlarını ifa edecek bir birim kurulmuştur. Bu birim kendi içerisinde iç kontrol, mali kontrol ve risk yönetimi birimlerinden oluşmaktadır. İç kontrol ve risk yönetimi birimlerinin 2001 yıl sonuna kadar tam anlamı ile faaliyete geçmesi beklenmiş, mali kontrol biriminin ise Kasım 2001 itibariyle faaliyete geçmesi planlanmıştır. Kamu bankalarının kar/zararlarını, likiditesini ve faiz oranı marjlarını izlemek için bir izleme programı oluşturulmuştur. İzleme programı çerçevesinde banka aktif ve pasiflerinin getiri maliyet oranları haftalık olarak izlenebilmiştir. Ayrıca, kamu bankalarının şubelerinin bilanço ve kar/zarar durumları günlük olarak takip edilebilmiştir. Kamu bankalarının bağımsız dış denetiminin yapılması amacıyla bir bağımsız denetim şirketi ile anlaşma yapılmıştır. Ziraat ve Halk Bankasının operasyonel yeniden yapılandırılmaları için geniş bir stratejik plan ve detaylı kurumsal uygulama planları hazırlanarak, bankaların ticarileştirilmesi ve kurumsal anlamda geliştirilmesine yönelik süreç başlatılmıştır. Bu kapsamda, danışman şirket yardımıyla düzenlenecek olan yeniden yapılandırma programları 2002 yılı başına yetiştirilerek yapılacak Genel Kurulların onayına sunulması kararlaştırılmıştır. Genel Kurullarınca onaylanacak olan programların Bakanlar Kurulunun uygun görmesi halinde yayımlanarak yürürlüğe girmesi ve uygulamalara başlanması planlanmıştır. 194 3.2.4.1.4. Yeniden Yapılandırma Sonrasında Kamu Bankaların Mali Yapısındaki ve Karlılık Performansındaki Gelişmeler Finansal ve operasyonel yeniden yapılanmanın kamu bankalarının karlılık performansına olumlu yansımaları 2001 yılında görülmeye başlanmıştır. Kamu bankalarının finansal ve operasyonel açıdan yeniden yapılandırılmasının olumlu sonuçları karlılık performanslarına yansımıştır. Enflasyon muhasebesine göre düzenlenmiş bankaların kar rakamları 2003 yılında 2002 yılına göre artmıştır. 2001 yılı Nisan ayında 598 trilyon lira olan Emlak ve Ziraat Bankası’nın toplam zararı, Aralık ayında 543 trilyon lira kara dönüşmüştür. Halk Bankası’nın ise söz konusu dönemlerde 740 trilyon lira olan zararı, 570 trilyon liraya gerilemiştir. Böylece, kamu bankalarının Ocak-Nisan döneminde toplam 1,3 katrilyon lira olan dönem zararları Ocak-Aralık döneminde 27 trilyon liraya gerilemiştir. 2000 yılı sonunda 30,8 katrilyon lira olan kamu bankalarının (Ziraat, Halk ve Emlakbank) toplam aktifleri yüzde 44,6 oranında artarak 2001 Aralık ayında 44,6 katrilyon liraya yükselmiştir. 2001 yılında özkaynakların toplam pasifler içindeki payı yüzde 2,3’den yüzde 9,1’e çıkmış, bankalara borçların payı ise yüzde 15’den yüzde 8’e inmiştir. Kamu bankalarının kredi portföyü 2001 yılında nominal olarak yüzde 16,4 oranında daralmıştır. Bu gelişmede kredilerin bir bölümünün takipteki alacaklar kalemine geçmesi de etkili olmuştur. Sonuç olarak brüt kredilerde 2001 yılında nominal olarak yüzde 16,7 oranında artış söz konusudur. Menkul değerler cüzdanının toplam aktifler içindeki payı Aralık 2000’de yüzde 5,7 iken, görev zararları karşılığı ve sermaye desteği olarak verilen tahvillerin de etkisiyle Aralık 2001’de yüzde 57,8’e yükselmiştir. Fon bankalarının Merkez Bankası’na olan yabancı 195 para depo yükümlülüklerinin Ziraat Bankasına devredilmesi karşılığında verilen kağıtlar nedeniyle kamu bankalarının döviz cinsinden kağıt stokunda 2001 yılı sonuna doğru belirgin bir artış olmuştur. Kamu bankalarının mali sektöre olan borçlarının yeniden yapılandırılması için 4743 sayılı kanunla birtakım düzenlemeler yapılmıştır. Bunlar;223 - Operasyonel yeniden yapılandırma çerçevesinde kamu bankalarında 31.12.2002 tarihinden sonra özel hukuk hükümlerine tabi olmayan personel çalıştırılamaz hükmü getirilmiştir. - Belirtilen sürede emeklilik hakkını kullanmayanlara son kez kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren iki ay içinde emekli olmaları halinde emekliliği teşvik etmek amacıyla emekli ikramiyelerinin %20 oranında fazla ödenmesi imkanı sağlanmıştır. - Ziraat Bankası, Halk Bankası ve Emlak Bankası’nın yönetim ve denetim kurulu üyeleri ile tasfiye kurulu üyelerinin memur sayılmayacakları ve yaptıkları işlemlerden dolayı hukuki sorumluluklarının, bankacılık sektöründe faaliyette bulunan özel bankaların özel hukuk hükümlerine ve mevzuata tabi olacağı hükmü getirilmiştir. - Ziraat Bankası, Halk Bankası, Emlak Bankası ve Tasfiye Halinde Emlak Bankası 21.2.2001 tarihinden önce açılmış kredileri (esnaf ve sanatkâr kredileri, küçük ve orta boy işletme kredileri ve zirai krediler) yeniden yapılandırmaya yetkili kılınmıştır. - Ziraat ve Halk Bankalarının, 2002 yılı iş planı ve programlarında 2002 yıl sonuna kadar, bankacılık usullerine uygun olarak kullandırılmak üzere, tarım kesimine, esnaf ve sanatkara, küçük ve orta boy işletmelere ve ihracatçılara, kendi kaynaklarından en az 1,5 katrilyon Türk Lirası karşılığı yabancı para ve Türk Lirası ilave plasman limiti tahsis etmeleri hükmü getirilmiştir. 3.2.4.2. TMSF Bankalarının Yeniden Yapılandırılması TMSF bankalarının yeniden yapılandırılmasına yönelik strateji; 223 Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı: Gelişme Raporu, BDDK Yayını, 2012, s.9 196 - TMSF bankalarının devir, birleşme, satış veya tasfiye yoluyla çözümlenmesi, - Finansal açıdan yeniden yapılandırma, - Operasyonel açıdan yeniden yapılandırma ve - Fon bankalarının sorunlu aktiflerinin yönetimi olmak, üzere dört ana unsurdan oluşmaktadır. Mali bünyesi bozuk olan bankaların TMSF’ye alınarak çözümlenmesi bankacılık sektörü yeniden yapılandırma programının önemli bir unsurunu oluşturmuştur. 3.2.4.2.1. TMSF Bünyesine Alınan Bankaların Devir, Birleşme, Satış veya Tasfiye Yoluyla Çözümlenmesi Türkiye Ekonomisinde yaşanan krizlerin bankaların mali bünyelerini olumsuz etkilemesi nedeniyle 1994 – 2005 yılları arasında 20 banka TMSF bünyesine devredilmiş ve 5 bankanın ise bankacılık işlemlerini yapma ve mevduat kabul etme izinleri kaldırılarak iflaslarına karar verilmiştir. Tablo 3.1.: Fona Devredilen Bankalar Ticaret Bankası, Yaşarbank, Egebank, Bank Ekspres, Demirbank, Yurtbank, Interbank, Sitebank, Sümerbank, Ulusalbank, Esbank, Tarişbank, Etibank, Bank Kapital, İktisat Bankası, Bayındırbank, Kentbank, EGS Bank, Toprak Bank, Pamukbank Tablo 3.2.: Faaliyet İzni Kaldırılan ve İflasına Karar Verilen Bankalar TYT Bank, Kıbrıs Kredi B., Marmara Bank, İmar Bankası, Impexbank TMSF’ye devredilen bankalardan; Egebank, Yurtbank, Yaşarbank, Bankkapital ve Ulusalbank, Sümerbank bünyesinde, İnterbank ve Esbank ise Etibank bünyesinde birleştirilmiştir. BDDK’nın 23/01/2002 tarih ve 55 sayılı kararıyla varlık yönetim işlevini yürütecek geçiş bankası olarak Bayındırbank belirlenmiş ve İktisat Bankası, Kentbank, EGS Bank, 197 Toprakbank ve Etibank bu banka bünyesinde birleştirilmiştir. Geçiş bankası olarak varlık yönetim işlevini üstlenen Bayındırbank’ın unvanı TMSF’nin 07/12/2005 tarih ve 515 sayılı kararıyla “Birleşik Fon Bankası A.Ş.” olarak değiştirilmiştir. Fona devredilen ve birleşmeye konu olan son banka Pamukbank olmuştur. TMSF Yönetim Kurulu’nun 29 Aralık 2003 tarihli kararı çerçevesinde Türkiye Halk Bankası ile birleştirilmesi konusunda mutabakat sağlanmış ve 12 Kasım 2004 tarihinde birleşme işlemi tamamlanmıştır. Türk Ticaret Bankası’nın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni BDDK’nın 15/06/2001 tarihli kararıyla kaldırılmış ve bankanın tasfiyesine karar verilmiştir. 2009 yılı itibariyle bankanın fiziki tasfiyesi hukuki problemleri olanlar hariç tamamlanmıştır. TMSF bünyesindeki bankaların bir kısmı yeniden yapılandırıldıktan sonra yerli ve yabancı yatırımcılara satılmıştır. Bu bankalardan, Bank Ekspres Tekfen Holding’e, Sümerbank Ordu Yardımlaşma Kurumuna, Demirbank HSBC Bank Plc’ye, Site Bank Nova Bank S.A.’ya ve Tarişbank ise Denizbank’a satılmıştır. Tablo 3.3.: TMSF Bünyesine Devredilen Bankaların Durumu Birleştirilen Kamu Satışı Tasfiye/İflas Bankasına Gerçekleştirilen Devredilen Sümerbank Pamukbank Bank Ekspres Türkbank Egebank Sümerbank İmar Bankası Yaşarbank Demirbank Bank Kapital Sitebank Ulusalbank Tarişbank Bayındırbank Etibank Interbank Esbank EGS Bank Halen TMSF Bünyesinde Bulunan Bayındırbank 198 Toprakbank İktisat Bankası Kentbank Kaynak: TMSF, Yıllık Faaliyet Raporu 2004, s.21. 3.2.4.2.1.1. TMSF Bankalarından Devralınan Yükümlülükler ve Zararlar Kasım 2000 krizinden sonra, dönemin hükümeti tarafından bankacılık sistemini korumak amacıyla, bankaların tüm yurtiçi ve yurtdışı yükümlülüklerini yerine getireceği açıklaması yapılmıştır. TMSF bankaları aktiflerinin önemli kısmını çok kısa vadeli kaynaklarla finanse etmişlerdir. TMSF bankalarının zararlarının oluşumunda donuk hale gelen krediler için ayrılan karşılıkların yanı sıra kambiyo zararları ve sermaye piyasası işlem zararları da etkili olmuştur. 3.2.4.2.1.2. Sorunlu Hale Gelen Bankalar İçin Çözüm Alternatifleri Mali bünyeleri tamamen bozulan, likiditilerini kaybeden bankaların çözümlenme sürecinde üç temel alternatif söz konusu olmuştur. Bunlar; bankaların tüm yükümlülükleri ödenmek suretiyle tasfiye edilmesi, mevduat sigortası garanti kapsamı dikkate alınarak tasfiye ve söz konusu bankaların mali ve operasyonel yapılarını iyileştirmek suretiyle satışıdır. Bu çözüm alternatiflerinin uygulanabilirliğini ve ekonomi üzerindeki olası etkilerini göz önüne alan BDDK için, söz konusu bankaların TMSF bünyesinde çözümlenmesi tek alternatif olarak kalmıştır. Krizlerin yarattığı maliyete katlanılırken sistemin devamlılığına ve makro dengelerin sürdürülmesine öncelik verilmiştir. 199 Bu bankaların TMSF bünyesinde çözümlenmesi kamuya maliyet yüklemiş olmakla birlikte, bu çözüm seçeneğinde tasfiye seçeneğine göre daha az bir maliyet oluştuğu düşünülmüştür. TMSF bünyesindeki bankalar, birleştirme, mali bünyelerinin güçlendirilmesi suretiyle satış veya tasfiye yöntemleriyle çözümlenme sürecine tabii tutulmuştur. 3.2.4.2.1.3. TMSF’ye Devralınan Bankaların Çözümlenme Süreci TMSF’ye devrolunan bankaların, devir tarihleri itibariyle birikmiş ve dönem zararlarının toplamı 17,3 milyar dolardır. Bu tutar içerisinde sadece mali bünyelerinin bozulması suretiyle TMSF’ye devrolunan bankaların zararları toplamı 3,2 milyar dolar olup, toplam zarar içindeki payı yüzde 18,7’dir. TMSF’ye devrolan bankaların toplam zararlarının çok önemli bir kısmı hakim ortakların kendi bankalarından yasal limitlerin çok üzerinde kaynak kullanmış olmasından kaynaklanmıştır. Sonuç olarak, hakim ortakların kendi ve diğer TMSF bankaları aracılığıyla kullandıkları toplam kaynak tutarı 11 milyar dolar tutarındadır. Bu tutarın az bir kısmı çıkartılan kanunlarla hakim ortaklardan tahsil edilmiştir.224 Hakim ortakların kullandıkları kaynaklar dışında oluşan zararlar ise, bu bankaların bankacılık işlemlerinden (operasyon giderleri, diğer batık kredileri, kambiyo zararları ve fonlama maliyetleri vb.) oluşan ve hukuki yollarla kısmen tahsili mümkün olmayan zarar tutarını ifade etmiştir. 3.2.4.2.2. TMSF Bünyesindeki Bankaların Finansal Yeniden Yapılandırılması TMSF bünyesine alınan bankalar yoğun bir finansal ve operasyonel yeniden yapılandırma sürecine tabii tutulmuştur. Bu çerçevede TMSF bankalarının kısa vadeli 224 Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı Gelişme Raporu VII, BDDK Ekim 2003, ss.26-28 200 yükümlülükleri azaltılmış, açık pozisyonları önemli ölçüde kapatılmış, mevduat faizleri piyasa koşullarına uygun hale getirilmiş, bu bankaların mevduat ile yabancı para yükümlülükleri diğer bankalara devredilmiş, şube ve personel sayıları azaltılmıştır. 3.2.4.2.2.1. Kısa Vadeli Yükümlülüklerin Azaltılması TMSF bünyesine alınan bankaların mali bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması ve yükümlülüklerinin devri için ihtiyaç duyulan 22,5 milyar dolarlık kaynağın 17,3 milyar dolarlık kısmı kamu, 5,2 milyar dolarlık kısmı ise özel sektör kaynağından (TMSF gelirlerinden) karşılanmıştır. TMSF bankalarına aktarılan kaynakların devir zararlarına göre daha yüksek olması, bu bankaların TMSF’ye devredildikten sonra da zararlarının artmasından kaynaklanmıştır. Sonuç olarak, TMSF bünyesine alınan bankaların önemli bir bölümünün 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan krizler sırasında devredilmiş olması veya TMSF’ye devirlerini takiben bu krizleri yaşamış olması, mevcut bilanço yapıları nedeniyle bu bankaların ilgili dönemlerde artan faizler sonucunda fonlama maliyetlerini yükseltmiştir. Şubat 2001 tarihinde dalgalı kur sistemine geçilmesiyle birlikte yüksek açık pozisyonları nedeniyle de bu bankaların kambiyo zararları önemli ölçüde artmış, TMSF’ye devirlerinden sonra, tahsil edilemeyen ve TMSF’ye devirden önce karşılıkları ayrılmayan krediler için gerekli karşılıklar ayrılmış, tüm bu gelişmeler sonucunda da, başta krizler öncesi devredilen bankalar olmak üzere, TMSF’ye devredilen bütün bankaların zararı artmıştır. TMSF hazine’den aldığı DİBS’ler için faiz ödediği için TMSF’nin 31 Temmuz 2003 tarihinde Hazine’ye toplam borcu 28,2 Milyar dolara (40 Katrilyon TL) yükselmiştir. Bu kaynakların önemli bir bölümü, TMSF bankalarının belirtilen dönemde 26 Milyar dolar olan mevduat yükümlülüklerinin ödenmesinde veya devredilmesinde kullanılmıştır. (Halihazırda ki mevcut mevduat hariç.) 201 Hazine tarafından verilen özel tertip tahvillerin bir bölümü TMSF bankaları tarafından kısa vadeli yükümlülükten kurtulmak için kullanılmıştır. Merkez Bankası’na kesin satış yapmak suretiyle sağlanan kaynaklarla 16 Mart 2001 itibariyle 5,2 Katrilyon lira olan TCMB dışındaki kısa vadeli yükümlülükler sıfırlanmıştır. Bunun yanında, aynı tarih itibariyle TCMB’ye olan 2,6 Katrilyon liralık kısa vadeli yükümlülükler de 2002 yılı içerisinde sıfırlanmıştır. 3.2.4.2.2.2. Açık Pozisyonların Kapatılması Mayıs 2001 dönemine kadar 4,5 Milyar dolar seviyesinde olan TMSF bünyesindeki bankaların yabancı para açık pozisyonları haziran ayı sonunda 561 Milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. 26 Eylül 2003 tarihi itibariyle, yapılan dövize endeksli kamu borçlanma senedi desteğiyle azalarak 19 Milyon dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. 3.2.4.2.2.3. TMSF Bankalarının Mevduat Faizlerinin Piyasayla Uyumlu Hale Getirilmesi ve Bazı Yükümlülüklerin Devredilmesi TMSF bünyesine alınan bankalarda Mart 2001’den itibaren mevduat faiz oranları piyasa faiz oranlarına yaklaştırılmıştır. TMSF bankalarında bulunan mevduatın önemli bir kısmı, ihale yoluyla ve karşılığında DİBS verilmek suretiyle diğer bankalara devredilmiştir. Ayrıca, TMSF bankalarının 2,4 Milyar dolarlık mevduat dışı yabancı para yükümlülükleri kamu bankalarına devredilmiştir. 3.2.4.2.3. TMSF Bünyesindeki Bankaların Operasyonel Yeniden Yapılandırılması Finansal yeniden yapılandırma çalışmalarıyla eş zamanlı olarak TMSF bünyesine alınan bankalarda operasyonel yeniden yapılandırma çalışmaları da yürütülmüştür. Bu 202 çalışmalar kapsamında öncelikle devralınan bankalarla intikal eden personelin istihdamının sağlanması için azami çaba gösterilmiştir. Devir tarihi itibariyle 1.815 TMSF bankalarının şubelerinin, toplam 648 tanesi faaliyetlerinin sürdürülmesi sağlanarak çözümlenmiştir. TMSF’ye alınan bankalarla 37.889 personel devralınmıştır. Banka satışları ile 7.872, satılan şubeler ile 2.465 olmak üzere, toplam 10.337 personelin istihdamı korunarak yeni bankalarda çalışmaları sağlanmıştır. TMSF alınan bankaların satılması ile yükümlülükler azaltılırken, istihdam kaybı düşürülmeye çalışılmıştır. Sonuç olarak, satılan bankalarla 2,4 milyar dolarlık yükümlülük devredilirken, 7.872 personelin yeni bankalarda istihdamı sağlanmıştır. 3.2.4.3. Özel Bankacılık Sisteminin Daha Sağlıklı Bir Yapıya Kavuşturulması 3.2.4.3.1. Yeniden Yapılandırma Programı Öncesinde Bankacılık Sistemi Yeniden yapılandırma öncesinde Türk Bankacılık Sistemi aşağıda belirttiğimiz sorunlarla karşı karşıyaydı.225 - Yaklaşık 9 milyar dolar bilanço içi yabancı para açık pozisyonu ile önemli miktarda sendikasyon kredisi kullanımına bağlı olarak ortaya çıkan yüksek kur riski, - Çok kısa vadeli kaynak yapısı nedeniyle artan likidite ve faiz riski, - Canlı krediler arasında gösterilen ve dolayısıyla karşılık ayrılmamış olan sorunlu kredilerde artış, - Etkinliği azaltan küçük ölçekli ve parçalı bankacılık yapısına bağlı olarak karlılık performansında yaşanan düşüş, - Özkaynak yetersizliği, - Yetersiz iç denetim ve risk yönetim sistemleri 225 A.e., s.45 203 Belirttiğimiz bu temel sorunlar nedeniyle bankacılık sistemi, iç ve dış şoklara karşı aşırı duyarlı bir yapı arz etmekteydi. Özel bankacılık sistemi kasım 2000 krizi sonrasında likidite ve faiz riski nedeniyle, Şubat 2001 Krizi sonrasında ise ek olarak kur riskinden kaynaklanan kayıplarla karşı karşıya kalmıştır. Ekonomik aktivitede ki keskin düşüş nedeniyle kredi riski de önemli ölçüde artış göstermiş, aktif kalitesi daha da zayıflamıştır. Yaşanan bu krizler mali bünyesi zayıf olan bankaların durumunu daha da kötüleştirerek TMSF’ye devredilmesine neden olmuştur. Mali bünyesi güçlü olan bankalarda ciddi sermaye kayıplarıyla karşı karşıya kalmışlardır. 2001 yılında mali bünyesi güçlü olan bankaların sermayeleri, gerçekleşen 2,7 milyar dolarlık zarar ve kur etkisiyle 6 milyar dolar erimiştir. Özkaynakların toplam aktiflere oranı 2000 yılı sonunda yüzde 15,4 iken, 2001 yılı sonunda yüzde 9,3 olarak gerçekleşmiştir. Bu bahsedilen kayıplar sonucunda sermaye yeterlilik rasyosu, yasal oran olan yüzde 8’in altına gerileyen bankalar sermayelerini arttırarak bu oranın üzerine çıkmaya çalışmıştır. Bu dönemde banka sahipleri ve hissedarlarının 2.2. katrilyon liralık sermaye artırımları ile 2001 sonu itibariyle sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 9.3’e yükselmiştir. Özel bankaların daha sağlıklı bir yapıya kavuşması için, öncelik bu bankaların kendi kaynakları ile sermaye yapılarını güçlendirmelerine ve piyasa risklerinin sınırlandırılmasına verilmiştir. Sonuç olarak da bu alanlarda önemli gelişmeler sağlanmıştır. 204 3.2.4.3.2. Kur ve Faiz Riskinin Sınırlandırılması Hazine Haziran 2001’de gerçekleştirdiği iç borç takas işlemiyle özel bankaların yabancı para pozisyon açıklarını önemli ölçüde kapatmalarına katkıda bulunmuştur. 2000 yılı sonunda 8,4 milyar dolar olan özel bankaların yabancı para pozisyon açıkları, 2001 yılı sonunda 1,5 milyar dolara gerilemiş ve 26 Eylül 2003 tarihinde 764 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Vadeli işlemler dahil yabancı para net genel pozisyonu incelendiğinde; özel bankaların 2000 yılı sonunda 1.182 milyon dolar olan pozisyon açığı, 2003 Eylül ayı itibariyle 659 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. 3.2.4.3.3. Özel Bankaların Kendi Kaynakları İle Sermaye Yapılarını Güçlendirmeleri Bu kapsamda; banka sahipleri ile hissedarların sermaye artırımına katkılarını sağlamak amacıyla takvime bağlı taahhüt mektupları alınmış ve özel bankalar 2002 ve 2003 yılı toplamında 3.289 trilyon lira tutarında sermaye artışı gerçekleştirmiştir. 2003 Ocak – Eylül döneminde aynı tutar 714 trilyon lira olmuştur. Bu gelişmelere karşın, ekonomideki durgunluğun beklenenden daha derin olması, global ekonomide ki belirsizliğin artması, olumsuz koşulların duran varlıkları nakde çevirme olanağını kısıtlaması, yerli ve yabancı yatırımcıların sektöre yönelik çekincelerinin artması, bir yandan sermaye ihtiyacını arttırırken, diğer yandan özel kesimin yeni sermaye artırımı imkanını sınırlandırmıştır. Bu durum özel bankalara yönelik stratejinin yeni araçlarla güçlendirilmesi gereğini ortaya çıkarmıştır. Bu yeni araçlar; - Özel bankaların erozyona uğrayan sermaye yapılarının gerekirse kamu desteği de sağlanarak güçlendirilmesi, 205 - Bankacılık sektöründeki kötü aktifler sorununun İstanbul Yaklaşımı ve varlık yönetim şirketlerinin kurulması yoluyla çözümlenmesidir. Bu araçlara ilişkin yasal düzenlemeleri içeren kanun değişikliği 31 ocak 2002’de yürürlüğe girmiştir. Bu kanun değişikliğiyle tüm özel sermayeli ticari bankalara, bir defaya mahsus olmak üzere ve belirli şartlar dahilinde sermayelerinin güçlendirilmesi amacına yönelik olarak, ana sermayeye katılım veya sermaye benzeri kredi temini (katkı sermaye) şeklinde destek sağlanabilmesine imkan tanınmıştır. Bunun yanında, özel bankacılık sisteminin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması kapsamında bankaların ve iştiraklerin devir ve birleşmeleri özendirilmiş, bankacılık sisteminin iç denetim ve risk yönetim sistemlerinin oluşturulması konularında önemli gelişmeler kaydedilmiştir. 3.2.4.3.4. Banka Sermayeleri Güçlendirmesi Programı Uygulama Sonuçları 4389 Sayılı bankalar kanunu’na eklenen 4347 sayılı kanunla 26 özel bankada üçlü denetimler yapılmıştır. Bu denetimler sonucunda Vakıflar Bankası, Pamukbank ve Şekerbank’ın sermaye ihtiyacı olduğu tespit edilmiştir. Şekerbank’ın sermaye ihtiyacı ortaklar tarafından nakden karşılanmış, Vakıflar Bankası’na, sermaye yeterlilik rasyosu’nu yüzde 9’a ulaştıracak miktarda sermaye benzeri kredi tahsis edilmiştir. Pamukbank ise TMSF’ye devredilmiştir. Pamukbank’ın TMSF’ye devrinden sonra Çukurova Grubu ile BDDK arasında 27 Ocak 2003 tarihinde bir protokol imzalanmıştır. Bu protokol kapsamında 31 Ocak 2003 tarihinde BDDK-TMSF ve Çukurova Grubu arasında imzalanan bir sözleşme ile grubun 206 Pamukbank’a ve diğer TMSF bankalarına olan toplam 3 milyar dolar borcu için 3 yılı yalnızca faiz ödemeli, 15 yıllık bir geri ödeme planını içeren bir anlaşmaya varılmıştır. Bu anlaşma kapsamında grubun Yapı Kredi Bankası’ndaki hisselerini iki yıllık bir süre içerisinde üçüncü şahıslara satışını gerçekleştirmesi üzerinde mutabakata varılmıştır. Ayrıca, Çukurova Grubu geri ödeme planına bağlanan TMSF alacaklarına ilişkin olarak 13,2 milyon dolarlık ilk faiz ödemesini 31 Temmuz 2003 itibariyle yapmıştır. Bu gelişmelerin yanında bankacılık sisteminde enflasyon muhasebesi uygulamasına geçilmesi ile bankaların performansları daha sağlıklı olarak değerlendirilebilir hale gelmiştir. 3.2.4.3.5. Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması (İstanbul Yaklaşımı 4743 sayılı kanun ile finansal krizler sonucu ödeme gücünü yitirmiş olan reel sektör şirketlerinin, faaliyetlerini sürdürmeye devam ederek yeniden üretim ve geri ödeme gücü kazanmalarına olanak tanımak amacıyla, mali sektöre olan borçların yeniden yapılandırılmasına ilişkin düzenlemeler geçekleştirilmiştir. Bu çerçevede, ‘’Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşmaları’’ kapsamında banka alacaklarının, bu anlaşmaların BDDK tarafından onaylandığı tarihten itibaren üç yıl içinde sözleşmeye bağlanarak, gerektiğinde borçluya ek finansman desteği de sağlanmak suretiyle yeniden yapılandırılması veya yeni ifta planına bağlanması mümkün hale getirilmiştir. Bunun yanında, Finansal Yeniden Yapılandırma Programı sürecinin daha etkin işlemesi ve uygulama da karşılaşılan sorunların çözümünü teminen, anılan kanunun bazı maddelerinde değişiklik yapmak üzere kanun taslağı hazırlanmıştır. Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşması’nı aralarında büyük bankaların da olduğu 25 banka imzalamıştır. Bankaların yanında 18 banka dışı finans kurumu da bu anlaşmayı imzalamıştır. Tasfiye halinde Emlak Bankası ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’da bu anlaşmaya dahil olmuştur. 207 Nisan 2005 tarihine gelindiğinde 35 gruba ait 219 büyük şirket ile, 101 küçük ölçekli şirket yeniden yapılandırma kapsamına alınmıştır. Büyük şirketlere ilişkin yeniden yapılandırılması gereken borç tutarı aynı tarihte 5.516 milyon dolar, küçük şirketler için yeniden yapılandırma tutarı 647,1 milyon dolardır. Toplam tutar 6.163,1 milyon dolar olmuştur. Büyük şirketlerden kapsama alınıp da yeniden yapılandırılamayacağına kanaat getirilen 2 grup (5 firma) bulunmaktadır. Söz konusu gruplara ait borç tutarı 43.3 milyon dolardır. Küçük şirketlerden ise kapsama alınıp da yeniden yapılandırılamayacağına kanaat getirilen 13 şirket bulunmaktadır. Söz konusu şirketlere ait borç tutarı 11,5 milyon dolardır. Eylül 2003 itibariyle bağıtlanan sözleşme tutarı küçük firmalar için 556 milyon dolar ve büyük firmalar için 4,6 milyar dolar olmuştur. Bağıtlanan sözleşme tutarı toplamda 5,1 milyar dolara ulaşmıştır. Bunun sonucunda, Eylül 2003 itibariyle İstanbul yaklaşımına yapılan toplam başvuru tutarının yüzde 84,1’i yeniden yapılandırılmıştır. Nisan 2005 itibariyle bir grubun hakkında FYYS bağıtlanmadan iflas kararı verilmiş, diğer üç grubun sözleşmeleri İstanbul Yaklaşımı sona eriş tarihi olan 04.06.2005 tarihine kadar tamamlanamamıştır. Yine Nisan 2005 tarihi itibariyle büyük şirketlere ait gruplardan 29’u (217 firma) ile finansal yeniden yapılandırma sözleşmesi (FYYS) imzalanmış olup, yeniden yapılandırılan borç tutarı 5.313 milyon dolardır. Bu borcun yüzde 61,7’si özel bankalara, yüzde 20,5’i kamu bankalarına, yüzde 13,3’ü TMSF/TMSF bankalarına, yüzde 4,49’u ise diğer kuruluşlara aittir . 208 Aynı tarih itibariyle 101 küçük ölçekli şirket ile yeniden yapılandırma anlaşması imzalanmıştır. Bu çerçevede, 647,1 milyon dolarlık borç yeniden yapılandırılmıştır. Kapsama alınıp da yeniden yapılandırılamayacağına kanaat getirilen 13 şirket bulunmaktadır. Söz konusu şirketlere ait borç tutarı 11,5 milyon dolardır. 647,1 milyon dolarlık borcun yaklaşık yüzde 80’i özel bankalara, yüzde 17’si kamu bankalarına, yüzde 2’si TMSF/TMSF bankalarına, yüzde 1’i ise diğer kuruluşlara aittir . FYYS’de Nisan 2005 itibariyle büyük şirketlerin borç tutarının yüzde 43,32’si bir gruba, yüzde 22,22’si diğer iki gruba ve kalan kısım ise 26 gruba aittir. Her bir gruba yaklaşık olarak yedi alacaklı banka düşmektedir. Toplantılara çağrılan diğer alacaklılar da dahil edildiğinde, ortalama alacaklı sayısı sekize çıkmaktadır. Küçük ölçekli şirketlere ilişkin yeniden yapılandırmalar da borç tutarının yüzde 58’i Nisan 2005 itibariyle bir gruba aittir. Küçük ölçekli şirket başına düşen ortalama alacaklı banka sayısı 2’dir. Finansal yeniden yapılandırma kapsamına alınan firmaların temel faaliyet göstergelerinde 31 Aralık 2000 verileri göz önüne alınmaktadır. 2003 yılı Eylül sonu itibariyle finansal yeniden yapılandırma kapsamına alınmış bulunan firmalarda ki istihdam; 10.432 küçük firmalarda 36.106’sı büyük firmalarda olmak üzere toplam 46.538 olmuştur. Söz konusu firmaların toplam aktif büyüklüğü 7,6 katrilyon lira olarak kaydedilirken, toplam ciro 3 katrilyon lira seviyesindedir. Bu firmaların ihracat hacmi de 765 milyon dolar seviyesindedir. Finansal yeniden yapılandırma sözleşmesi için başvuran firmalar gıda ve hayvansal ürünlerden enerji sektörüne kadar 22 farklı sektörde faaliyet göstermiştir. Sözleşmesi bağıtlanan firmaların büyük çoğunluğu Marmara bölgesinde olmak üzere Türkiye’nin yedi coğrafi bölgesinde de faaliyet gösterdiği görülmektedir. 209 3.2.4.3.6. Varlık Yönetim Şirketlerinin Kuruluşu 31 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4743 sayılı kanun çerçevesinde, bankaların tahsili gecikmiş alacaklarını çözüme kavuşturmak ve bankaların aktiflerine seyyaliyet kazandırmak amacıyla, çeşitli vergi kolaylıkları da getirilerek varlık yönetim şirketlerinin kurulması teşvik edilmiştir. 3.2.4.3.7. Devir ve Birleşmelerin Özendirilmesi Bankaların ve iştiraklerin devir ve birleşmelerini kolaylaştırmak yönünde vergi teşvikleri getirilmiş ve bu düzenlemelerinde katkısıyla devir ve birleşmelerde artış gözlenmiştir. Bu dönemde devir ve birleşmelere konu olan bankaların toplam aktif büyüklüğü yaklaşık 26,5 milyar dolar tutarındadır. Bu dönemde, 31 Ağustos 2001 tarihinde Birleşik Türk Körfez Bankası Osmanlı Bankası’na devredilmiştir. 14 Aralık 2001 tarihinde Osmanlı Bankası Garanti Bankası’na devredilmiştir. Demirbank aynı tarihte HSBC Bank’a devredilmiştir. Bank Expres’in Tekfen Bank A.Ş.’ye devri 26 Kasım 2001 tarihinde tamamlanmıştır. 11 Ocak 2002 tarihinde Sümerbank’ın satışı tamamlanmış ve Oyak Bank A.Ş. adı altında faaliyete başlamıştır. Sınai Yatırım Bankası, 29 Mart 2002 tarihinde T. Sınai Kalkınma Bankası’na devredilmiştir. 27 Aralık 2002 tarihi itibariyle, Milli Aydın Bankası’nın Denizbank’a devrine ilişkin işlemler tamamlanmıştır. 9 Nisan 2003 tarihinde Fiba Bank’ın tüzel kişiliğine son verilmiştir. 25 Aralık 2002 tarihi itibariyle Benkar Tüketici Finansmanı ve Kart Hizmeti Şirketi HSBC Bank’a devredilmiştir. 3.2.4.3.8. İç Denetim ve Risk Yönetim Sistemlerinin Oluşturulması 8 Şubat 2001’de yayımlanarak yürürlüğe giren ‘’Bankaların İç Denetim ve Risk Yönetimi Sistemleri Hakkındaki Yönetmelik’’ ile birlikte, özel bankacılık sisteminde kurumsal yönetişim ve risk kültürünün oluşturulması ve geliştirilmesi açısından önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Bu kültüre ait sistemin faal hale getirilmesi için gereken 210 banka içi düzenleme değişiklikleri ve organizasyonel yapının oluşturulması çalışmaları tamamlanmıştır. 3.2.4.4. Gözetim ve Denetim Çerçevesinin Güçlendirilmesi ve Sektörde Etkinliğin Arttılması Bankacılık sisteminin mali ve operasyonel anlamda yeniden yapılandırılması çalışmaları ile eş zamanlı olarak sektöre yönelik düzenleme, gözetim ve denetim çerçevesini güçlendirecek, bankacılık sistemini daha etkin ve rekabetçi bir yapıya kavuşturacak, sektörün dayanıklılığını geliştirecek ve sektöre güveni kalıcı kılacak yasal ve kurumsal düzenlemelerin gerçekleştirilmesinde önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Yasal çerçeve uluslar arası standartlara büyük ölçüde uyumlaştırılmıştır. Gözetim ve denetim çerçevesine ilişkin düzenlemeler; - Sermaye yererliliği, - Risk düzenlemeleri, - Kredi ve iştirak sınırlamalarına ilişkin düzenlemeler, - Muhasebe standartları, bağımsız denetim ve devir ve birleşmelere ilişkin düzenlemeler, - Banka sermayelerinin güçlendirilmesine ilişkin düzenlemeler, - Özel finans kurumlarına ilişkin düzenlemeler, - Yabancı ülkelerle yapılan denetim ve işbirliği anlaşmaları konularında yoğunlaşmıştır. 3.2.4.4.1. Özkaynağa İlişkin Düzenlemeler Bankalar kanununda 2001’de yapılan değişikliklerle Avrupa Birliği Direktifleri’nde ki özkaynak tanımına paralel olarak ‘’Konsolide Özkaynak’’ tanımı getirilmiş ve konsolide esasa göre uygulanacak kredi sınırları ile standart oranların hesaplanmasında bu tanımın 211 esas alınması sağlanmıştır. Bu çerçeve de oluşabilecek limit aşımlarına ilişkin olarak, bankalara 31 Aralık 2003 tarihine kadar geçiş süresi tanınmıştır. Bankaların sermaye yeterliliği standart oranlarının; faiz oranı riski, kur riski ve hisse senedi risklerinden oluşan piyasa risklerini de dikkate alarak, konsolide ve konsolide olmayan bazda hesaplanmasına ilişkin esas ve usulleri belirleyen ‘’Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik’’ 10 Şubat 2001’de yayınlanmıştır. Daha sonra bu yönetmelik 31 Ocak 2002 tarihinde yayınlanan ve sermaye yeterliliğine ilişkin ilave düzenlemeler getiren aynı adlı bir yönetmelikle kaldırılmıştır. Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesi ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik ekleri 1 Mart 2003 tarihinde yayınlanmıştır. Bankaların Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik’te 31 Aralık 2002 tarihinde yapılan değişiklikle, uluslar arası düzenlemelere uyum sağlamak amacıyla, özkaynak tanımı değiştirilerek, genel kredi karşılığının netleştirme yapılmaksızın katkı sermayeye ilave hükmü getirilmiş ve sermayeden indirilecek değerlere tüm mali kurumlara yapılan sermaye katılımları dahil edilmiştir. Böylece sistemde tek bir öz kaynak tanımının yerleşmesi sağlanmıştır. Yurtdışı kıyı bankacılık faaliyetlerinin yapısının ana kuruluş ile bağlantılarının değerlendirilebilmesinin, bu hususların düzenleme altına alınmasının denetlenmesinin ve bu faaliyetlere ilişkin doğru bilgiye ulaşabilmenin gerekliliği göz önünde bulundurularak 9 Temmuz 2002 tarihinde bir yönetmelik yayınlanmıştır. 31 Aralık 2002 tarihinde yabancı para net pozisyon/ Öz kaynak standart oranı hesaplanması ve uygulanmasına ilişkin konuyla ilgili bir genelge yayınlanmıştır. Bu genelgeyle ilgili düzenlemeyle paralel mahiyette düzenlemeler bankaların özkaynak ile 212 yabancı para varlık ve yükümlülükleri arasındaki ilgi ve dengelerin doğru şekilde tespit edilmesine yönelik değişiklikler yapılmıştır. 3.2.4.4.2. Risk Düzenlemeleri 8 Şubat 2001 tarihinde yayınlanarak yürürlülüğe giren ‘’Bankaların İç Denetim ve Risk Yönetimi Sistemleri Hakkında Yönetmelik’’ ile bankaların bünyelerinde etkin bir iç denetim sistemi kurmaları ve karşılaşacakları riskleri en iyi şekilde yönetebilmelerine imkan verecek bir risk yönetimi sistemi oluşturmalarına ilişkin usul ve prensipler belirlenmiştir. Bu yönetmelik çerçevesinde, bankacılık sisteminin faaliyetler bazında risk odaklı olarak gözetimi hedeflenmiştir. Bankalardan alınan risk değerlendirme raporları sayesinde bankaların iç denetim ve risk yönetimi kültürünün kurulması ve geliştirilmesi, bankaların kendi risklilik düzeylerinin bakış açılarının tespit edilmesi ve risk odaklı bir denetim yapısının oluşturulabilmesi açısından oldukça faydalar sağlanmıştır. ‘’Yabancı Para Net Pozisyon/Özkaynak Standart oranının bankalarca hesaplanması ve uygulanmasına ilişkin esaslar hakkında yönetmelik’’ 31 Ocak 2002 tarihinde yayınlanmıştır. Bu yönetmelik ile özkaynak ve konsolide özkaynak tanımlarındaki yeni düzenlemelerle paralellik sağlanmıştır. ‘’Bankaların İç Denetim ve Risk Yönetimi Sistemleri Hakkında Yönetmelik’’in uygulamasına ilişkin esasları belirlemek ve iç denetim hususundaki uygulamalara açıklık kazandırmak amacıyla 1 Sayılı Tebliğ Taslağı hazırlanmıştır. Bu tebliğde bankaların ilgili yönetmelik hükümleri gereğince gerçekleştirecekleri kontrol ve incelemeleri ile bu alanlarda gerçekleştirilecek uygulamalar ayrıntılı olarak belirtilmiştir. Bankalarca piyasa riskinin ölçülmesinde kullanılabilecek risk ölçüm modellerinin değerlendirilmesine ve izin verilmesine ilişkin esas ve usulleri belirleyen ‘’Bankaların 213 Risk Ölçüm Modellerinin Kurum Tarafından Değerlendirilmesine İlişkin Genelge’’ taslağı hazırlanmıştır. Basel Bankacılık Denetim Komitesi tarafından 2001 yılı ocak ayında yayınlanan 2007 yılı başında G-10 ülkeleri için yürürlüğe girmesi planlanan Yeni Sermaye Uzlaşısı’nın ülkemiz bankacılık sektöründe uygulanabilirliği üzerine çalışmalar yapılmıştır. 3.2.4.4.3. Kredi ve İştirak Sınırlamaları İle Karşılıklara İlişkin Düzenlemeler 27 Haziran 2001 tarihli ‘’Bankaların Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik’’ ile, kredilerde risk yoğunlaşmasını önlemek üzere, bir gruba kullandırılacak kredi hesabında doğrudan ve dolaylı krediler birlikte dikkate alınmış ve risk grubu tanımı yapılmıştır. Bu yönetmelik ile banka kaynaklarının belirli gruplar üzerinde yoğunlaşması engellenmekte, bankaların aktif yapısının emniyet, seyyaliyet ve verimlilik ilkelerine göre sağlamlaştırılması temin edilmiştir. ‘’Bankalarca Karşılık Ayrılacak Kredilerin ve Diğer Alacakların Niteliklerinin Belirlenmesi ve Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmelik’’ 30 Haziran 2001 tarihinde yayınlanmıştır. 4389 sayılı Bankalar Kanunu değişiklik çalışmaları, mikro finans kurumları hakkında kanun tasarısı taslağı çalışmaları ve banka kartları ve kredi kartları kanun tasarısı taslağı hazırlanmıştır. 3.2.4.4.4. Muhasebe Standartları, Bağımsız Denetim, Devir ve Birleşmelere İlişkin Düzenlemeler Repo ve ters repo işlemlerinin muhasebeleştirilmesi esaslarının, uluslararası düzenlemelere uyumlu hale getirilmesi ve muhasebenin temel kavramlarından olan özün önceliği gereği, bankaların risklerinin daha sağlıklı bir şekilde izlenebilmesi için ‘’Bankalarca Uygulanacak Muhasebe Standartları, Tekdüze Hesap Planı ve 214 İzahnamesi’nde 1 Şubat 2002 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 13 Aralık 2001 ve 31 Ocak 2002 tarihlerinde ilaveler ve değişiklikler yapılmıştır. 21 Haziran 2002 tarihinde yayınlanan, 1 Temmuz 2002 tarihinde yürürlülüğe giren yönetmelikle bankaların 2002 yılsonu bilançolarını Uluslar arası Muhasebe Standartlarına (UMS) uygun bir biçimde oluşturabilmeleri hedeflenmektedir. 31 Ocak 2002 tarihinde yayımlanan yönetmelik ile bağımsız denetim yapılırken uyulacak ilke ve esaslar uluslar arası denetim standartları ile uyumlu ve daha detaylı bir biçimde yeniden düzenlenmiştir. 27 Haziran 2001 tarihinde yayımlanan ‘’Bankaların Birleşme ve Devirleri Hakkındaki Yönetmelik’’ ile Türkiye’de faaliyette bulunan bankalardan birinin diğer bir veya birkaç banka ile birleşmesi veya bütün borç, alacak ve mevduatını Türkiye’de faaliyette bulunan diğer bir bankaya devretmesi ile ilgili usul ve esaslar düzenlenmiştir. Özel Sermayeli Bankalar’ın düzenleyecekleri ara dönem bilançolarına ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Bankalar ve özel finans kurumlarınca yayınlanacak bilanço ve kar-zarar tablolarının denetlenmesine ilişkin bağımsız denetim kuruluşlarının yetkilendirilmesi de düzenlenmiştir. 3.2.4.4.5. Banka Sermayelerinin Güçlendirilmesi Kapsamında Yapılan Düzenlemeler 1 Şubat 2002 tarihli ‘’Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programının Uygulama Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelik’’ ile yeniden yapılandırma programı kapsamında yapılacak sermaye desteği programına ilişkin işlemlere açıklık getirilmiştir. Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve anlaşmalarının onaylanması, kabulü ve uygulanmasına ilişkin genel şartlar hakkındaki yönetmelik 11 Nisan 2002 tarihinde 215 yayınlanmıştır. Bu yönetmelikte yapılan diğer bir değişiklikle, yönetmeliğin 9. Maddesi değiştirilerek finansal yeniden yapılandırma kapsamına alınarak borçlularıyla finansal yeniden yapılandırma sözleşmesi imzalanan krediler için ayrılacak karşılıklar bunların sınıflandırma esas ve usulleri belirlenmiştir. Varlık yönetim şirketlerinin kuruluş ve faaliyet esasını belirleyen yönetmelik 1 Ekim 2002 tarihinde yayınlanmıştır. 3.2.4.4.6. Sektörde Etkinliğin Arttırılmasına İlişkin Diğer Düzenlemeler Bankalar Kanunu’nda yapılan değişiklikle, bankaların devir ve birleşme işlemlerindeki sürecin hızlandırılması sağlanmıştır. Bankaların ve iştiraklerinin devir ve birleştirmelerini kolaylaştırmak yönünde vergi teşvikleri getirilmiştir. 27 Temmuz 2001 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla, repo ile TL ve döviz mevduat faiz gelirlerine uygulanan faiz oranlarının vadeye göre farklılaşması sağlanmıştır. Merkez Bankası, bankaların kaynak maliyetini düşürmek amacıyla, 8 Ağustos 2001 tarihinden itibaren TL mevduatlar için ayrılan munzam karşılıklara faiz ödenmesi uygulanmasına başlamıştır. Mali aracılık maliyetlerinin düşürülmesi ve likidite yönetiminin daha esnek bir yapıya kavuşturulmasına katkıda bulunmak amacıyla, Merkez Bankası 29 Mart 2002’de munzam karşılık ve disponibilite yükümlülüğü toplamını 2 baz puan azaltırken, yabancı para cinsinden zorunlu karşılıklara faiz ödenmesini kararlaştırmıştır. Forward sözleşmelerde damga vergisi kaldırılmış, borsa işlem giderleri düşürülmüştür. 216 3.2.4.4.7. Bankaların İç Denetim ve Risk Yönetimi Sistemlerine Yönelik Yapılan Çalışmalar ve Risk Odaklı Denetim Projesi Başta Basel Bankacılık Denetim Komitesi olmak üzere birçok ulusal ve uluslar arası denetim otoritesi söz konusu sistemlerin tesisini ve etkinliğini teşvik edici prensipler getirmişlerdir. Şubat 2001’de yayınlanan ‘’Bankaların İç Denetim ve Risk Yönetim Sistemleri’’ hakkında yönetmelik ile banka faaliyetlerinin denetiminin ve risk yönetiminin icradan bağımsız birimlerce yapılması hedeflenmiştir. Yukarıda belirttiğimiz yönetmeliğin yayınlanmasıyla bankacılık sektöründe iç denetim ve risk yönetimi konusunda önemli gelişmeler yaşanmıştır. BDDK bünyesinde kurumsal bir risk kültürünün oluşturulması risk odaklı denetim için gerekli alt yapının oluşturulmasını sağlayan ‘’Risk Odaklı Denetim Projesi’’ hayata geçirilmiştir. 3.2.5. Yeniden Yapılandırmaya Bankacılık Sektörünün Yaklaşımı Dünya ekonomisinde ve Türkiye’de yaşanan gelişmeler ulusal ekonomilerin ve piyasaların güçlü ve sağlıklı olmasının ülke ve dünya ekonomisinin istikrarı açısından ne kadar önemli olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Güçlü bir finansal sistem güçlü finansal kuruluşların varlığını gerektirmektedir. Bu nedenle bankaların mali bünyelerinin iyileştirilmesi, yeniden yapılandırılması her zamankinden daha büyük bir önem arz etmektedir. Bankacılık sektöründe reformun amacı sistemdeki tüm bankaların uluslar arası kabul görmüş standartlara göre yeniden yapılandırılması, faaliyetlerinin etkin olarak denetlenmesi, bilânçolarının güçlendirilerek yatırımcılara şeffaf hale getirilmesidir. 217 Sermaye yeterliliği yükümlülüklerinin kısa sürede yerine getirilmeye çalışılması, bankacılık sektöründe bir daralmaya neden olmaktadır. Bankacılık sektörü ile ilgili düzenlemelerin ve uygulamanın, sistemik riske neden olmaksızın ve sorunlu olmayan kurumlara sorun yaratılmaksızın yapılması önemlidir. Sorunlu bankaların sorunlarının çözümüne yönelik kapsamlı bir çözüm paketinin oluşturulması uzun zaman almıştır. Bunun da ekonomiye çok ciddi bir maliyeti olmuştur. Fona alınan bankaların alacaklarının kamu alacağı haline getirilmesi bankaların kredilendirme davranışlarını olumsuz yönde etkilemiştir. Yeniden yapılandırma sürecinde yapılan düzenlemeler kamu bankaları, yabancı bankalar, halka açık özel bankalar ve halka açık olmayan özel bankalar için bilânço esasları ve açıklama yöntemleri açısından ciddi farklılıklar içermiştir. Bu durum arzu edilen şeffaflığın sadece bir grup banka için sağlanmasına neden olmuştur. Bankacılık sektöründeki reformlar tamamlanırken, sektörlerde uygulanan reform süreçlerinin birbirinden çok farklı olması, sistemin bütünü için kırılganlık yaratmıştır. Uluslararası uygulamalar açısından bakıldığında bankacılık sektöründe yeniden yapılandırmanın başlıca öğeleri arasında düzenleme ve denetim sisteminin iyileştirilmesi, risk alma ve yönetme sürecinin ve yönteminin değişmesi, sorunlu aktiflerin tanınması ve azaltılması, sermayenin güçlendirilmesi, bankacılık sektörüne siyasi müdahalenin ortadan kaldırılması ve iyi yönetişim yer almaktadır. 218 Bankaların rehabilitasyonu ve yeniden yapılandırılmasında iki temel yaklaşımdan söz edilebilir. Birinci yaklaşım, bankaların mali yapılarının iyileştirilmesi ve güçlendirilmesine yönelik olarak özkaynakların zaman içinde artırılmasını öngörmekte ve bu amaçla en etkin yol olan kar artışını sağlayacak bir ekonomik ortamın yaratılması için çaba sarf edilmektedir. İkinci yaklaşım ki kısa dönemli bir yaklaşımdır, özkaynakların hemen artırılmasını öngörmektedir. Kuşkusuz her iki yaklaşımın koşulların oluşmasına göre yararları ve sakıncaları bulunmaktadır. 3.2.6. Güçlü ve Zayıf Yönler 3.2.6.1. Güçlü Yönler - Yakın dönem için sektörün temel sorunları kapsamlı olarak tanımlanmıştır. - Kurala dayalı denetim yanında piyasa denetiminin sağlanmasına yönelik düzenlemeler yapılmıştır. - Risk yönetiminin geliştirilmesi ve kurumsallaşması yönünde önemli mesafeler alınmıştır. - Bankacılık sektöründeki yeniden yapılanma bütçe disiplinini ve fiyat istikrarını hedefleyen ekonomi politikası ile eş zamanlı başlatılmıştır. - Düzenlemelerde uluslararası standartlara önemli ölçüde yaklaşılmıştır. - Sorunlu krediler radikal olarak tanımlanmış ve karşılığa tabi tutulmuştur. - Kur riski azaltılmıştır. - Finansal sektörün büyüme potansiyeli bulunmaktadır. - Bankalar gelişmiş ürün ve hizmet yelpazesine sahiptir. - İnsan gücü kalitesi ve uzmanlaşma düzeyi yüksektir. - Teknoloji alanında Türk bankacılık sektörü uluslararası rekabet düzeyini yakalamış durumdadır. - Bankaların gelişmiş şube ağı ve dağıtım kanalları mevcuttur. 219 3.2.6.2. Zayıf Yönler - Finansal varlıklara olan talep düşüktür. - Mali piyasalar küçük ve derinliği azdır. - Faaliyet ortamı yüksek risk içermektedir. - Serbest özkaynaklar küçüktür. - Karlılık özkaynak artışını özendirmemiştir. - Düzenlemeler çok sık aralıklarla ve birbirleriyle çelişen şekilde değişmiştir. - Finans sektörüne duyulan güven ve gösterilen itibar düşüktür. - Finansal varlıkların vergilendirilmesinde yatırımcının tercihlerini etkileyecek ölçüde büyük farklılıklar olmuştur. - Finansal piyasalarda kamunun dışlama etkisi büyük olmuştur. - Kamunun sistem içindeki payı ve etkinliği devam etmektedir. - Düzenlemelerin uygulanmasında ki farklılıklar finansal kurumlar arasında çok ciddi haksız rekabet yaratmıştır. - Aktif kalitesinde düzelme süreci yavaş işlemiştir. - Finansal piyasaların doğası ile uyumlu olmayan kararlar alınmış ve uygulanmıştır. - Özel sektörün tahvil ve bono ihracı yoluyla sermaye piyasasından kaynak sağlaması neredeyse imkânsız olmuştur. - Aracılık maliyeti çok yüksek olmuştur. Bu nedenle, yurtiçindeki bankaların yurtdışındaki bankalar karşısında rekabet gücü zayıf kalmıştır. - Kayıt dışılık çok yüksektir. - Banka dışı kredi kurumları küçüktür. - Sermaye piyasası küçüktür. 220 - Finansal kurumlar dışındaki kurumların mali performanslarının doğru olarak ölçülmesini, denetlenmesini ve raporlanmasını sağlayacak standartlar oluşturulamamıştır. - Sermaye piyasası karları hariç tutulduğunda faaliyet marjları negatif olmuştur. - Bankalar veya üçüncü kişilerin bankalar hakkında spekülatif yorum ve değerlendirmeleri güvenin teminini olumsuz etkilemiştir. - Birikmiş sorunlar geçmişte yaşananlar nedeniyle faaliyetlerini sürdüren bankalar üzerinde çok ciddi bir baskı oluşturmuştur. - Tasarruf mevduatına tam güvence ve bu konudaki tartışmalar sektörün sağlıklı işleyişine yönelik tereddütler yaratmıştır. 3.2.7. Yeniden Yapılandırmanın Maliyeti Tablo 3.4.: Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Maliyeti (Milyar dolar) Kamu bankalarına aktarılan kaynaklar Görev zararı için oluşan borç Nakit sermaye desteği Nakit dışı sermaye desteği TMSF bankaları için aktarılan kaynaklar Kamu sektöründen aktarılan kaynaklar TMSF gelirleriyle yapılan mevduat ve aktarılan kaynaklar Özel sektörden aktarılan kaynaklar Özel sektör bankaları tarafından aktarılan kaynaklar (TMSF’den aktarılan kaynaklar) 21.9 19.2 2.5 0.2 22.5 17.3 2.7 (5.2) Toplam 47.2 5.2 7.9 Kaynak:http://www.tbb.org.tr/turkce/duyurular/tbb/bankacılık%20sektoru%20raporu.p df, Mali Piyasalar Çalışma Grubu, “Türk Bankacılık Sektörü Raporu”, Ekim 2004, s. 10 Bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılmasının toplam maliyeti 47,2 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Yeniden yapılandırma sürecinde kamu bankaları için 21,9 milyar 221 dolar, TMSF’ye devredilen bankalar için 17,3 milyar dolar olmak üzere toplam 39,3 milyar dolarlık bir ek yük oluşmuştur. Yeniden yapılandırmanın özel sektöre maliyeti ise 7,9 milyar dolar olmuştur. 3.2.8. Yeniden Yapılandırma Sürecinde Yabancı Bankaların Sektöre Girişi 2001 krizinden sonra ülkenin kırılganlıklarını arttıran ve istikrarsızlığa neden olan yapısal bozuklukların giderilmesine yönelik olarak uygulamaya konulan reformlar sağlam ve sürdürülebilir bir ekonomik altyapı sağlamıştır. Bankacılık sektörü düzenlemelerinin uluslararası standartlara uygun hale getirilmesi ve rekabeti bozucu engellerin azaltılması, yabancı bankalar için Türkiye’ye yatırım olanağını doğurmuştur.226 Kamu bankaları ve özel bankalar açısından ise bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılması yabancı bankaları sisteme yeni bir aktör olarak dahil etmiştir. Esasen yetersiz sermaye ve düşük tasarruf oranlarının da etkisiyle ulusal sermayeli özel ve kamusal bankalar açısından bu durum Türkiye’de bankacılık sektöründe sahiplik ve sektörde küresel sermayeli bankaların payının yükselmesi sonucunu doğurmuştur. 2001 sonrasında yabancı sermayenin bankacılık sektörüne gelişinde, banka satın alma, blok alım yoluyla nitelikli paya sahip olma ve İMKB’de banka pay senetleri satın alma yoluyla olmuştur Bankacılık sektörünün kapılarının yabancılara yeniden açılarak yeniden yapılandırmanın başladığı 2001 yılından sonra birçok Türk bankasının hisseleri yabancı yatırımcılar tarafından satın alınmıştır. Bu dönemde gerçekleşen satın almalara ilişkin bilgiler aşağıdaki gibidir: 226 Çağlar Karacaoğlan, Yabancı Sermayeli Bankaların Türk Bankacılık Sektörüne Girişi, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme MBA Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2011, s.75 222 - Aralık 2000’de Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilen Demirbank, 20 Eylül 2001 tarihinde İngiliz kökenli HSBC PLC’ye 350 milyon ABD Doları’na satılmıştır. - Temmuz 2001’de Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilen Sitebank, 20 Aralık 2001 tarihinde Portekiz kökenli Millenium BCP Grubunun sahibi olduğu Yunanistan’da faaliyette bulunan Novabank S.A.’ya 3 milyon ABD Doları karşılığında satılmıştır. Bankanın ünvanı 2003 yılında Bank Europa, 2006 yılında Millennium Bank olarak değiştirilmiştir. - İtalyan kökenli Uni Credito Italiona Grubu, Koçbank’ın % 99,8’lik kısmına sahip olan Koç Finansal Hizmetler’in % 50’lik kısmını 24 Mayıs 2002 tarihinde 240 milyon ABD Doları karşılığında satın almıştır. Uni Credito Grubu, bu satın alma ile Koçbank’ın yaklaşık % 50’lik kısmına sahip olmuştur. - Fransız kökenli BNP Paribas Grubu, 10 Şubat 2005 tarihinde Türk Ekonomi Bankası (TEB)’in ana sermayedarı ve TEB’in % 84,25’ine sahip olan TEB Mali Yatırımlar Holding’e 216,8 milyon ABD Doları bedel ödeyerek % 50 payla ortak olmuştur. BNP Paribas’ın TEB’deki dolaylı payı % 42,125 olarak gerçekleşmiştir. - Dışbank’ın Doğan Grubu’na ait % 89,3’lük hisseleri, Hollanda-Belçika ortaklığı olan Fortis Grubu’na 11 Nisan 2005 tarihinde 1.140 milyon ABD Dolarına (880 milyon Euro) satılmıştır. - İtalyan kökenli UniCredito Italiona Grubu ile Koç Grubu’nun % 50’şer payla oluşturdukları Koç Finansal Hizmetler’in sahibi olduğu Koçbank, Yapı ve Kredi Bankası’nın % 57,4 oranındaki hissesini 28 Eylül 2005 tarihinde 1.395 milyon ABD Dolarına (1.160 milyon Euro) satın almıştır. Unicredito Italiona’nın, Yapı ve Kredi Bankası’ndaki dolaylı payı % 28,7 olarak gerçekleşmiştir. - Doğuş Grubu ve Amerika kökenli General Electric Grubu, Garanti Bankası’na eşit ortaklık konusunda 24 Ağustos 2005 tarihinde anlaşmışlardır. GE Consumer Finance şirketi, Doğuş Grubu’nun elindeki Garanti Bankası’nın % 25,5’lik hissesine 223 1.556 milyon ABD Doları ödeyerek sahip olmuştur. Garanti Bankası’nın kurucu hisseleri için GE Consumer Finance ayrıca 250 milyon ABD Doları ödemiştir. - C Kredi ve Kalkınma Bankası’nın % 57,55’lik hissesi İsrail’in en büyük bankalarından Bank Hapoalim’e 13 Aralık 2005 tarihinde 113 milyon ABD Doları karşılığında devredilmiştir. Banka faaliyetlerine Bank Pozitif Kredi ve Kalkınma Bankası ünvanı altında devam etmiştir. - Fiba Grubuna ait Finansbank’ın % 46’lık hissesi, 3 Nisan 2006 tarihinde 2.323 milyon ABD Doları karşılığında Yunan kökenli National Bank of Greece’e satılmıştır. Finansbank’ın kurucu hisseleri için National Bank of Greece ayrıca 451 ABD Doları ödemiştir. - Yunan kökenli EFG Eurobank, 182 milyon ABD Doları ödeyerek Tekfenbank’ın % 70’lik hissesine 8 Mayıs 2006 tarihinde sahip olmuştur. - Denizbank’ın Zorlu Grubu’nun elinde bulunan % 75’lik hissesi, Fransa Belçika kökenli bir kuruluş olan Dexia Bank’a 30 Mayıs 2006 tarihinde 2.437 milyon ABD Dolarına satılmıştır. - Şekerbank’ın % 33,98 oranındaki hissesi, Kazakistan’ın en büyük bankalarından olan Bank Turan Alem Grubu tarafından 22 Haziran 2006 tarihinde 257 milyon ABD Dolarına (424,7 milyon YTL) satın alınmıştır. - MNG Grubuna ait olan MNG Bank’ın % 91 oranındaki hissesi 4 Eylül 2006 tarihinde Lübnan merkezli Bankmed ve Ürdün merkezli Arapbank Plc tarafından 160 milyon ABD Doları bedelle satın alınmıştır. Banka daha sonra faaliyetlerine Türkland Bank ünvanı altında devam etmiştir. - Akbank’ın % 20’lik hissesi, 17 Ekim 2006 tarihinde ABD kökenli Citigroup tarafından 3,100 milyon ABD Dolarına satın alınmıştır. - ABD kökenli yatırım bankası Merrill Lynch, Tat Yatırım Bankası’nın tamamını 31 Ağustos 2006 tarihinde 6 milyon ABD Dolarına satın almıştır. 224 - Oyak Grubunun sahibi bulunduğu Oyakbank’ın hisselerinin tamamı 19 Haziran 2007 tarihinde Hollanda kökenli ING Bank’a 2,673 milyon ABD Dolarına satılmıştır. - Ülker Grubunun sahibi olduğu Family Finans Kurumu ve Boydak Grubunun sahibi olduğu Anadolu Finans Kurumu’nun Ağustos 2005 tarihinde birleşmesiyle oluşan ve ünvanı Kasım 2005 tarihinde Türkiye Finans Kurumu olarak değiştirilen Türkiye Finans Katılım Bankası’nın % 60’lık hissesi, Suudi Arabistan kökenli bir kamu bankası olan National Commercial Bank’a 17 Temmuz 2007 tarihinde 1,080 milyon Dolara satılmıştır. - KKTC kökenli Özyol Grubunun sahibi olduğu Turkish Bank’ın % 40 oranındaki hissesi, Kuveyt kökenli National Bank of Kuwait’e 31 temmuz 2007 tarihinde 160 milyon ABD Doları bedelle satılmıştır. - Bunların yanında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından satışa çıkarılan Adabank’ın % 99,99 oranındaki hissesinin Kuveyt kökenli The International Investor (TII) Grubuna 45,1 milyon YTL bedelle satışı yönünde Temmuz 2006 tarihinde sözleşme imzalanmış, ancak söz konusu Bankanın hisselerinin devri 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve ilgili mevzuat uyarınca BDDK tarafından 3 Ağustos 2007 tarihinde uygun görülmemiştir. - Anadolu Grubunun sahibi olduğu ve Kasım 2006 tarihinde % 47’lik hissesinin Yunan kökenli Alpha Bank’a 204,8 milyon ABD Doları bedelle satışı yönünde sözleşme imzalanan Alternatif Bank’ın hisse devri de, yürürlükteki mevzuat uyarınca BDDK tarafından 7 Ağustos 2007 tarihinde uygun görülmemiştir. - 2008 yılında Finansbank’ın % 9.7’lik hissesi National of Greece tarafından 697 milyon dolara satın alınmıştır. Mevduat bankaları arasında yer alan yabancı bankalar yeniden yapılandırma sürecinin sonrasında, 2008 sonu itibariyle 17 olmuştur. 225 Türk bankacılık sektörüne 2004 yılından sonra giriş yapan yabancıların orta ölçekli ve piyasanın belli bölümüne hizmet veren bankaları öncelikle tercih ettikleri söylenebilir. Ayrıca, geniş şube ağı ve yüksek müşteri potansiyeli olan bankalar da ilgi görmektedir. Yabancı sermayenin sadece kurumsal müşterilere hizmet eden yerli bankalara değil aynı zamanda bireysel ve konut kredilerinde deneyimi olan bankalara da yöneldikleri görülmüştür.227 Yabancı bankalar yeniden yapılandırma sürecinde de gerek aktif kalitesi itibariyle gerekse mevduatın krediye dönüşmesi bakımından kamu ve özel yerli bankalardan daha iyi performans göstermişlerdir. Kredilerin toplam aktifleri oranı yeniden yapılandırma sürecinin son döneminde, 2005 yılında, kredilerin toplam aktiflere oranı kamu bankalarında yüzde 24, özel bankalarda yüzde 43, özel bankalarda ise yüzde 50 olmuştur. Mevduatın krediye dönüşme oranı Eylül 2005 itibariyle kamu bankalarında yüzde 31, özel bankalarda yüzde 69 yabancı bankalarda yüzde 84 olmuştur.228 2000 yılında 21 olan yabancı banka sayısı 2004 yılı sonunda 15’e düşmüştür. 2005 yılının ikinci çeyreğinin başı itibariyle bu sayı daha da düşerek 13 olmuştur. Yabancı sermayeli bankalar yeniden yapılandırma sürecinin sonlarında istihdamın % 5’ine, şubelerin ise % 3’üne sahiptir. Bununla birlikte yabancı bankaların ilgisi 2005 yılından itibaren çok şubeli bankacılığa yönelmiştir. Yabancı sermayeli bankaların toplam aktiflerinin sektör içindeki payı 2005 yılına kadar sürekli yüzde 5’in altında kalmıştır. 2004 sonunda Türkiye’de yabancı sermayeli bankaların aktifleri toplamı 7,7 milyar dolar olmuştur. 227 A.e., s.80 Mustafa Işık, Yabancı Bankaların Türk Bankacılık Sektöründeki Payı ve Ekonomik Gelişmeye Katkısı, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü Bankacılık Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi İstanbul 2006, s.113 228 226 2005 yılından itibaren yabancı bankaların ülkemizde bireysel bankacılığa ağırlık vermesi bu bankaların hem şube ağının gelişmesine hem de personel sayısının artmasına neden olmuştur. Türk Bankacılık Sistemi’nde yabancı bankalar esas olarak 2000’li yıllara kadar çok şubeli mevduat bankacılığı yapmadıkları için mevduat pastasından aldıkları pay çok düşük seyretmiştir. Bu dönemde yabancı bankalar Türkiye’deki faaliyetlerini genellikle yurtdışından sağladıkları uygun maliyetli kaynaklarla fonlamışlardır. Yeniden yapılandırma sürecinden sonra ise özellikle 2005 yılından sonra düşen enflasyon süreci mali disiplinin sürmesi gibi makro ekonomik faktörlerden etkilenen bankacılık sektöründeki olumlu hava, yabancı yatırımcıların sektöre doğrudan ya da ortaklık yoluyla girmeleri ile devam etmiş, bu bankacılık sektörünün bilanço yapısının yanı sıra mevduat büyüklüğünü de etkilemiştir. Bu yıldan sonra mevduat hacminde en yüksek artış sağlayan bankalar yabancı bankalar olmuştur. 3.2.9. Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı’nın Başlıca Sonuçları Banka yeniden yapılandırma programlarının etkileri genel olarak iki başlık altında incelenmektedir:229 - Makro ekonomik etkiler: Ekonomik faaliyetlerin düzeyinde ve kalitesinde gelişme, makro ekonomik istikrar, yabancı yatırımlar ve toplam tasarruflarda artış. - Mikro ekonomik etkiler: Daha iyi banka performansı. Banka performanslarına ilişkin iki boyut bu konuda önemlidir.230 Bunlar “ödeme gücü” ve “sürdürülebilir karlılık”tır. Burada bankaların ödeme gücüne ilişkin gelişmeler temel 229 Bosko Zivkovic, Costs and Benefits of Bank Restructuring, Bakü Üniversitesi, 2000, s.4 Rabia Aktaş, Bankacılık Sistemi Yeniden Yapılandırma: Ticari Bankalarda Performans Yönelişleri (Türkiye 2001-2004 Örneği), Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı Doktora Tezi, s.82 230 227 olarak, bankaların bilançolarını etkilemekte ve “stok gelişmeler” olarak ifade edilmektedir. Karlılığa ilişkin göstergeler ise, bankaların gelirlerini etkilemekte ve “akım gelişmeler” olarak tanımlanmaktadır. Banka performansındaki stok gelişmeler, finansal yeniden yapılandırma operasyonlarından, akım gelişmeler ise operasyonel yeniden yapılandırma uygulamalarından kaynaklanmaktadır. Stok gelişme göstergeleri olarak, - Tahsili Gecikmiş Alacaklar/Krediler, - Kredi Karşılıkları/Krediler ve - Sermaye/Toplam Aktifler, oranları kullanılır. Akım gelişme göstergeleri olarak ise, - Faaliyet Giderleri/Toplam Aktifler, - Faiz Gelirleri/Toplam Aktifler ve - Toplam Kar/Toplam Aktifler oranları kullanılabilir.231 Türk bankacılık sektöründe yeniden yapılandırma operasyonları, yeniden yapılandırma programı uygulayan diğer ülke örneklerinde olduğu gibi, daha çok stok gelişme göstergelerinde yoğunlaşmıştır. Türkiye’de akım gelişme göstergelerindeki değişimin göreceli olarak sınırlı kaldığı ve sektörün karlılık yapısında iyileşme yaşanmakla birlikte, bu değişimin stok etkilerindeki değişimin gerisinde kaldığı görülmüştür. Program’ın sonuçları banka alt grupları açısından incelendiğinde, finansal yeniden yapılandırma uygulamalarının daha çok kamu ve özel banka grupları üzerinde etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır.232 231 C. Pazarbaşıoğlu, C. Dziobek, Lessons From Systemic Bank Restructuring, A Survey of 24 Countries, IMF Working Paper, 1997, s.7. 232 A.e., s. 84 228 1999 yılından itibaren, yeniden yapılandırma sürecinde “ekonomide güven ve istikrar ortamının sağlanması ile birlikte bankaların daha az likit kalma tercihleri, bankaların bu dönemde likidite riskini daha az taşıdıklarını göstermektedir. Bankaların aktif kalitesi Aralık 2003 tarihinden itibaren artmıştır. Ancak, banka varlıkları içinde kredilerin payı artmaya başlamıştır. Bu da kredi riskinin daha etkin yönetilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Kur riskine karşı bankalar, Haziran 2001 tarihinde Hazine tarafından gerçekleştirilen Borç Takas operasyonunun etkisiyle Aralık 2001’den itibaren istikrarlı bir durumdadır. Bu durum, bankaları ani kur hareketlerine karşı daha güçlü kılmaktadır. Sermaye yeterliliği konusunda bankaların öz kaynakları geçmiş yıllara göre güçlenmiştir. Bu da, sektörü olası şoklara karşı daha dayanıklı tutmaktadır. Bankacılık sektörü 1999, 2000 ve 2001 yıllarında üç yıl üst üste zarar etmiş, 2002 ve 2003 yıllarında ise özellikle ticari karlardan elde ettikleri gelirlerle karlılıklarını yeterli bir düzeye ulaştırmıştır. 2004 yılı sonu itibariyle karlılıktaki yükselişin durduğu görülmektedir. 2005 yılında enflasyon muhasebesi uygulamasının sona ermesiyle, enflasyon muhasebesinden kaynaklanan net parasal pozisyon zararlarının ortadan kalkması sektörün net dönem karını olumlu etkilemiştir.233 3.2.10. Türk Bankacılık Sektörü’nde Yeniden Yapılandırma Sürecinde Gözlemlenen Gelişmeler 3.2.10.1. Banka, Şube ve Personel Sayısı 2000-2003 döneminde banka, şube ve personel sayılarında düşüş vardır. Banka, şube ve personel sayılarındaki düşüşte, yeniden yapılandırmanın etkisi görülmektedir. Yeniden yapılandırma kapsamında, mali bünyesi zayıflayan bankaların TMSF’ye devredilmesi 233 A.e., ss.84-85 229 ve/veya kapatılması, kamu bankalarının operasyonel olarak yeniden yapılandırılmaları, banka birleşmeleri ve özel bankaların operasyonel etkinliği arttırmak için faaliyet giderlerini sınırlandırarak, personel ve şube sayılarını rasyonelleştirme çabaları etkili olmuştur. Bu çerçevede 1997-2003 döneminde, 22 banka mali durumunun zayıflaması nedeniyle TMSF’ye devredilmiş ve 8 bankanın faaliyetine son verilmiş ve tasfiye edilmiştir. Aynı dönemde Fon’daki bankaların satın alınması da dahil olmak üzere bankacılık sektöründe 11 banka birleşmesi gerçekleşmiştir. 2004 yılına gelindiğinde, 2003 yılına göre TBS’de şube ve personel sayısında artış görülmektedir. Artışın kaynağı ise ticari bankalar grubudur. Hem kamusal sermayeli ticari bankalarda hem de özel sermayeli bankalarda şube ve personel sayısında artış gerçekleşmiştir. 2004 yılı ve sonrasında banka sayısı düşmüş, bunun yanında banka şube sayısı ve banka çalışan sayısı artmıştır. 3.2.10.2. Sektör Payları 2001-2004 döneminde sektörde grupların toplam aktifleri, toplam mevduat ve toplam krediler payında önemli bir değişiklik yoktur. Ticari bankalar grubu 2001 yılında toplam aktiflerin %95’ine, diğer yıllarda %96’sına sahip olmuşlardır. Aktif büyüklüğünde 2001-2010 döneminde en büyük artış özel bankacılık kesiminde görülmektedir. BDDK’nın BSYYP’de yer alan “Bankacılık sistemine güvenin tesis edilmesi ve sürdürülmesine yönelik tedbirler”in olumlu sonuçları 2001-2010 dönemine ait 230 mevduatın özellikle plan öncesi en çok güven erozyonuna uğramış olan özel bankacılık kesiminde görülmektedir. Tablo 3.5.: Yeniden Yapılandırma Sürecinde Mevduat Gelişimi Yıllar Kamu Bankaları Özel Bankalar Yabancı Bankalar Toplam 2001 49.594 62.625 13.752 2002 48.878 66.015 15.042 2003 60.372 73.473 16.811 2004 82.420 83.607 24.014 2005 95.622 118.353 29.896 2006 111.683 154.681 45.876 2007 127.953 177.528 51.512 2008 161.275 231.940 59.957 Kaynak: Bankalarımız 2010, TBB Yayınları,Yayın No:276, Mayıs 2011 125.971 129.935 150.656 190.041 243.871 312.240 356.993 453.172 Toplam krediler içindeki kamusal sermayeli ticaret bankalarının payı 2001 yılında %22’den 2004 yılında %21’e düşmüş, yabancı bankaların payı ise %3’ten %5’e yükselmiştir. Özel sermayeli ticaret bankaları ise toplam krediler açısından payını 9 puan arttırarak, %58’den (2001) %67’ye (2004) yükseltmiştir. BDDK’nın BSYYP’de yer alan “Bankacılık sistemine güvenin tesis edilmesi ve sürdürülmesine yönelik tedbirler”in olumlu sonuçlarının en etkin bir biçimde göründüğü bilanço kalemi yurtiçi bankaların yurtdışından temin ettikleri kredilerdir. 2001-2008 dönemine ait yurt dışından sağlanan krediler kaleminde en büyük artış özellikle plan öncesi en çok güven erozyonuna uğramış olan özel bankacılık kesiminde görülmektedir. Tablo 3.6.: Toplam Krediler (Yüzde) Yıllar 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 22 17 18 21 10 11 10 10 Tic. Bank. Kamu 231 Özel. 58 65 67 67 Fon 5 3 1 0 Yabancı 3 4 4 5 Mev. Kab. Etme. 12 11 9 7 62 68 66 63 Kaynak: TBB, Bankalarımız 2002,2003,2004,2005,2006,2007,2008’den yararlanarak düzenlenmiştir. 3.2.10.3. Yoğunlaşma Yoğunlaşma, sektördeki büyük bankaların aktif, kredi ve mevduat açısından sektörün bütününe oranı olarak tanımlanmaktadır. 2000-2004 döneminde sektörde ilk beş ve ilk on bankanın payı önemli ölçüde artmıştır. 2000 yılında ilk beş bankanın toplam aktiflerdeki payı %48 iken 2004 yılında %60’a yükselmiştir. Aynı yükseliş toplam mevduat ve toplam krediler açısından da mevcuttur. İlk on bankanın payı ise, toplam aktiflerde %69’dan %84’e, toplam mevduatta %72’den %88’e, toplam kredilerde %71’den %77’ye çıkmıştır. 3.2.10.4. Aktif Yapısındaki Değişim Türk Bankacılık Sistemi’nin toplam aktifleri içinde likit aktiflerin payı, finansal piyasalarda istikrarın sağlanması ve ekonomik faaliyetlerin iyileşmesine bağlı olarak dönem içinde sürekli azalmıştır. 2001 yılında aktiflerin %22,4’ü likit aktiflerden oluşurken 2004 yılında bu pay %14’e düşmüştür. 2001 yılında Menkul Değerler Cüzdanının (MDC) payı %34,3 iken, takip eden iki yılda artarak, sırasıyla %40,5’e, ardından da %43’e yükselmiştir. 2004 yılında ise 3 puan azalarak %40’a inmiştir. 232 Kredilerin payında 2002 yılında yaşanan durgunluğun ardından son iki yılda artış yaşanmıştır. 2004 yılı itibariyle TBS’nin toplam aktiflerinin %34’ü kredilerden oluşmaktadır. 3.2.10.5. Pasif Yapısındaki Değişim 2001-2004 döneminde toplam kaynaklar içerisinde mevduatın payı %68’den %64’e gerilemiş, büyük bir çoğunluğu yurt dışı bankalardan sağlanan kredilerden oluşan mevduat dışı kaynakların payı ise %13’ten %15’e yükselmiştir. Özkaynakların payı 2001 yılında %10 iken, yeniden yapılandırma operasyonlarının etkisiyle %15’e yükselmiştir. 3.2.10.6. Gelir-Gider Yapısındaki Değişim Net faiz geliri 2002 yılında %47, 2003 yılında ise %12 oranında azalırken 2004 yılında %57 oranında artmıştır. 2002 ve 2003 yıllarındaki düşüşte genel olarak faiz oranlarındaki düşüş etkili olurken, 2004 yılındaki artışta faiz oranlarının düştüğü bir ortamda, aktiflerin pasiflerden daha uzun vadeli olması ve toplam kredi hacmindeki artış belirleyici olmuştur. Net ücret ve komisyon gelirleri, 2002 yılında bir önceki yıla göre %3 oranında azalırken 2003 ve 2004 yıllarında sırasıyla %22 ve %48 oranında artmıştır. Faiz oranlarının düşmesi sonucu, bankaların diğer faaliyet gelirlerinin önemli bir kısmını oluşturan ücret ve komisyon gelirlerini arttırma çabaları etkili olmuş görünmektedir. 2002 ve 2003 yıllarında, sermaye piyasası işlemleri (net) ve kambiyo karlarındaki (net) hızlı artış, 2004 yılında zarara dönüşmüştür. Öte yandan, kriz döneminde önemli ölçüde zarar eden bankalar 2002 yılından itibaren kar elde etmeye başlamışlarıdır. 233 3.2.11. Yeniden Yapılandırma Döneminde Türk Bankacılık Sektörünün Bazı Finansal Performans Göstergeleri 3.2.11.1. Toplam Brüt Krediler/Toplam Aktifler Yeniden yapılandırma uygulamaları ile birlikte bankacılık sektörünün kredilerinin toplam aktifleri içindeki payı azalmıştır. Kredilerde yaşanan gerilemenin sebebi ekonomide yaşanan krizlere bağlı olarak bankaların likidite ihtiyacının ortaya çıkmasıdır. Bu dönemde bankalar yeni kredi kullandırmama eğilimine girmiş, kullandırdıkları kredilerinin bir kısmını da vadesinden önce geri çağırmıştır. Söz konusu dönemde toplam aktifler içinde kredilerin payının azalmasına neden olan diğer faktörler; piyasa faiz oranlarının yükselmesine bağlı olarak kredi talebinin sınırlı kalması, kredilerin geri dönmesinde karşılaşılan güçlükler sonucunda bankaların kullandırabileceği fonları kısmaları, bankaların vadesi dolan kredilerini yenilememesi, bazı bankaların cari hesap şeklinde kullandırılan kredilerinin limitlerini aşağı çekmesi, yeniden sermayelendirme kapsamındaki bankaların sermaye yeterlilik rasyosunu tutturmak amacıyla risk ağırlıklı aktiflerini artırmamak için ilave kredi açmamalarıdır. Bankacılık sektörünün kredilerinin toplam aktifleri içindeki payı yeniden yapılandırma sürecinde artış eğilimine girmiştir. 2001 yılı sonunda takipteki alacaklar dahil brüt kredilerin toplam aktifler içindeki payı yüzde 28,2 iken bu oran 2005 yılı Aralık ayında yüzde 39,7’ye yükselmiştir. 2006 yılı ile 2008 yılı Eylül ayı arasında ise bu oran yüzde 42 ile yüzde 54 aralığında olup en yüksek seviyelerinde olmuştur. 3.1.11.2. Takipteki Krediler (Net)/Toplam Krediler Bankaların kullandırdıkları kredilerin geri dönüşünde karşılaşılan zorlukları gösteren bu oranın yüksek olması bankanın aktif kalitesini bozmaktadır. 234 Tablo 3.7.: Takipteki Krediler (Net)/Toplam Krediler Yıllar 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Türk Bankacılık 19,9 6,6 1,4 0,7 0,5 0,3 0,4 0,7 Sistemi Kamusal Ser. 20,8 12,7 0,8 0,5 0,2 0,2 0,1 0,5 Bank. Kaynak: TBB, İstatistiki Raporlar, Seçilmiş Rasyolar 2006,2007,2008, (çevrimiçi), https://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/59 Tablo 3-7’de takipteki krediler/toplam krediler oranının, tüm banka gruplarında sürekli azaldığı görülmektedir. Oran yüzde 96 oranında azalmıştır. En fazla azalma da görüldüğü üzere kamu bankalarında olmuştur. Oranın azalmasında ekonomik canlanmanın ve “Finansal Yeniden Yapılandırma Programı” çerçevesinde yeniden yapılandırılan sorunlu kredilerin, canlı krediye dönüştürülmesinin etkili olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, sorunlu kredilere yüksek karşılık ayrılmasına izin veren düzenleme de, oranın iyileşmesine katkıda bulunmuştur. 3.1.11.3. Özkaynaklar/Toplam Aktifler Yeniden yapılandırma öncesinde Fon ve kamu bankalarının özkaynaklarında ciddi bozulma olmuştur. Ancak, söz konusu bankaların sermayelerini güçlendirmek amacıyla Hazine tarafından bu bankalara sermaye yardımı yapılması sektörün özkaynaklarında iyileşmeye yol açmıştır. 2002 yılından uygulanmasıyla itibaren sermaye bankaların finansal yedeklerinin ortaya tablolarına çıkması, enflasyon banka muhasebesi sermayelerinin güçlendirilmesi programı kapsamında özel bankaların sermayelerini yükseltmesi sektörün özkaynaklarının artışındaki nedenlerdendir. Bu gelişmelere bağlı olarak bankacılık sektörünün özkaynaklarının toplam aktiflerine oranı 2001 yılı sonunda yüzde 8,5 iken 2005 yılı Aralık ayında yüzde 13,5’e yükselmiştir. Söz konusu oran 2005 yılı ile 2008 yılı arasında yüzde 11 - yüzde 13 düzeyinde olmuş, 2008 yılı sonunda yüzde 11,7 235 seviyesinde gerçekleşmiştir. 2009 yılı öncesi toplam aktiflerin artış hızı dikkate alındığında, bankacılık sektörünün özkaynaklarındaki artış çoğunlukla dönem karı ile faiz oranlarındaki gerilemeye bağlı olarak menkul değerler değerleme farklarının artışından kaynaklanmıştır. Tablo 3.8.: Özkaynaklar/Toplam Aktifler (Yüzde) Yıllar 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 TBS 9,0 12,1 14,2 15,0 13,5 12,0 13,1 11,7 Kaynak: TBB, İstatistiki Raporlar, Seçilmiş Rasyolar 2006,2007,2008, (çevrimiçi), https://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/59 3.1.11.4. Net Dönem Karı (Zararı)/Toplam Aktifler Bankaların aktif karlılığını gösteren oran, 2001 yılında bankaların tüm alt gruplarında negatif iken, 2002 ve 2003 yıllarında olumlu bir seyir izlemiştir. Ancak, 2004 yılında önceki iki yıldaki olumlu seyir tersine dönmüş ve ticari bankaların aktif karlılığı %2,2’den %2,1’e gerilemiştir. 2001-2004 aralığında, aktif karlılığı %137 artmıştır. Söz konusu oranda en yüksek artış %183 ile kamu bankalarında görülmüştür. 2001 yılında kriz nedeniyle faiz ve kur riskinin gerçekleşmesi ile bankalar zarar etmeye başlamıştır. Buna ilave olarak, özel bankaların yürütülen üçlü denetimler sonucunda finansal tablolarının düzeltilmesinin de etkisiyle 2001 yılında bankacılık sektörünün zararı oldukça yüksek düzeyde gerçekleşmiştir. Faiz oranlarındaki düşüşler nedeniyle kamu ve özel bankalar sermaye piyasası işlem karı elde etmiştir. Diğer yandan, 2003 yılından itibaren faiz giderleri gerileme sürecine girmiştir. Kamu ve Fon bankalarının finansal ve operasyonel açıdan yeniden yapılandırılması suretiyle kısa vadeli finansman ihtiyaçları azaltılmıştır. Başta repo işlemlerine verilen faizler olmak üzere faiz oranlarındaki genel olarak gerilemeye bağlı 236 olarak kaynak maliyetinde düşme olmuştur. Ayrıca, şube ve personel sayılarının azaltılması da bu bankaların karlılık yapısındaki iyileşmeyi destekleyen unsurlar arasında yer almıştır. Bu gelişmeler ışığında bankacılık sektörünün karlılık performansında iyileşme yaşanmıştır. Bunlara ilaveten, bankalarca faiz getirisi olmayan duran varlıkların satılması da bankacılık sektörünün karlılığını olumlu etkilemiştir. 2005 yılı Aralık ayı itibarıyla bu oran yüzde 1,4 düzeyindedir. 2005 yılından itibaren enflasyon muhasebesi uygulamasına son verilmesi nedeniyle bu uygulamanın neden olduğu parasal pozisyon zararlarının ortadan kalkması bu tarihten itibaren banka karlılıklarına olumlu bir şekilde yansımıştır. 2006 yılı ile 2008 yılları arasında sektörün net karının toplam aktiflerine oranı genellikle yüzde 2-3 bandında seyretmiştir. Tablo 3.9.: Net Dönem Karı (Zararı)/Toplam Aktifler (Yüzde) Yıllar 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Türkiye Bank. S. -6,6 1,1 2,2 2,1 1,4 2,3 2,6 1,8 Kaynak: TBB, İstatistiki Raporlar, Seçilmiş Rasyolar 2006,2007,2008, (çevrimiçi), https://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/59 3.1.11.5. Net Dönem Karı (Zararı)/Özkaynaklar Aktif karlılığında olduğu gibi, özsermaye karlılığında da 2001 yılında negatif olan oran, 2002 ve 2003 yıllarında önemli iyileşmeler kaydetmiş ancak, 2004 yılında bu olumlu seyir tersine dönmüştür. Özsermaye karlılığı %124 artarak 2004 yılında %15 olarak gerçekleşmiştir. Aktif karlılığında olduğu gibi, özsermaye karlılığında da en yüksek artış %179 ile kamu bankalarında gerçekleşmiştir. 237 Bankaların özkaynakları dönem karı, yedek akçeler ve ödenmiş sermaye bağlı olarak artış göstermiştir. Yeniden yapılandırma kapsamında Bankacılık Sektörü Banka Sermayelerinin Güçlendirilmesi Programı çerçevesinde bankaların sermaye gereksinimini tespit edilebilmesi için bankaların finansal tabloları 2001 yılı sonunda enflasyon muhasebesine tabi tutulmuştur. Diğer taraftan iştirak, bağlı ortaklık ve sabit kıymetler gibi parasal olmayan aktiflerin enflasyona göre düzeltilmesi sonucunda geçmiş yıl ve dönem karına etkisi pozitif olmuştur. Ayrıca, yeniden yapılandırma uygulamalarıyla birlikte kamu ve Fon bankalarının kaynak gereksinimleri azalmış, mevduat bankaları daha çok aracılık faaliyetlerine yönelmiştir. Bu nedenle, sektörün net karının toplam özkaynaklarına oranı, 2005 yılı Aralık ayında yüzde 11’e yükselmiştir. Aynı şekilde, 2006 yılı ile 2008 yılı arasında söz konusu oran artış eğiliminde olmuştur. 2009 yılı sonunda yüzde 18,3 düzeyinde gerçekleşmiştir. Tablo 3.10.: Net Dönem Karı (Zararı)/Özkaynaklar Yıllar 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 TBS -76,5 9,2 15,8 14,0 10,6 18,9 19,5 15,4 Kaynak: TBB, İstatistiki Raporlar, Seçilmiş Rasyolar 2006,2007,2008, (çevrimiçi), https://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/59 3.1.11.6. Faiz Dışı Gelirler/Toplam Aktifler Faiz dışı gelirler/toplam aktifler oranı, 2001 yılında yabancı bankalar hariç tüm alt gruplarda negatif iken, 2002 ve 2003 yılında önemli ölçüde artmıştır. 2004 yılında % 2,8 seviyesine düşen oran 2008 yılı dahil %2-3 bandında seyretmiştir. Tablo 3.11.: Faiz Dışı Gelirler/Toplam Aktifler Yıllar 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 TBS -3,6 3,3 4,9 2,8 2,6 2,4 2,5 1,9 Kaynak: TBB, İstatistiki Raporlar, Seçilmiş Rasyolar 2006,2007,2008, (çevrimiçi), https://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/59 238 Faiz oranlarındaki düşüşe bağlı olarak, bankaların faiz gelirlerinin azalması nedeniyle bankalar karlılıklarını arttırmak için faiz dışı gelirlerini arttırmak durumunda kalmışlardır. 3.1.11.7. Faiz Gelirleri/Toplam Gelirler Bu oran 2001 yılındaki %111 değerinden sonra düşerek 2008 yılında %86,3 olmuştur. Toplam gelirler içinde faiz gelirlerinin payının azalmasında, faiz oranlarındaki düşüş nedeniyle bankaların faiz marjlarının azalmasının ve bankaların diğer aracılık hizmetlerinden elde ettikleri gelirlerin artmasının etkili olduğu görülmüştür. 2004 yılındaki artışta ise, faiz oranlarının düştüğü bir ortamda, aktiflerin pasiflerden daha uzun vadeli olması ve kredilerdeki artış etkili olmuştur. Tablo 3.12.: Faiz Gelirleri/Toplam Gelirler (Yüzde) Yıllar 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 TBS 111,8 86,2 76,3 82,4 80,5 82,2 83,1 86,3 Kaynak: TBB, İstatistiki Raporlar, Seçilmiş Rasyolar 2006,2007,2008, (çevrimiçi), https://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/59 239 4. BÖLÜM AB BANKACILIK SİSTEMİYLE TÜRK BANKACILIK SİSTEMİNİN KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ 4.1. AB Bankacılık Sistemiyle Türk Bankacılık Sistemi’nin Karşılaştırılması 4.1.1. Nüfus Tablo 4.1.: Nüfus Yıllar Ülkeler 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 ALMANYA 82.536.680 82.531.671 82.500.849 82.437.995 82.314.906 82.217.837 82.002.356 AVUSTURYA 8.100.273 8.142.573 8.201.359 8.254.298 8.282.984 8.307.989 8.335.003 BULGARİSTAN 7.805.506 7.745.147 7.688.573 7.629.371 7.572.673 7.518.002 7.467.119 ÇEK CUMH. 4.305.384 4.305.725 4.310.861 4.312.487 4.313.530 4.311.967 4.309.796 DANİMARKA 5.383.507 5.397.640 5.411.405 5.427.459 5.447.084 5.475.791 5.511.451 ESTONYA 1.375.190 1.366.250 1.358.850 1.350.700 1.342.920 1.338.440 1.335.740 FİNLANDİYA 5.206.295 5.219.732 5.236.611 5.255.580 5.276.955 5.300.484 5.326.314 FRANSA 61.864.088 62.292.241 62.772.870 63.229.635 63.645.065 64.007.193 64.350.226 GKRY 713.720 722.893 733.067 744.013 757.916 776.333 796.930 HOLLANDA 16.192.572 16.258.032 16.305.526 16.334.210 16.357.992 16.405.399 16.485.787 İNGİLTERE 59.501.394 59.793.759 60.182.050 60.620.361 61.073.279 61.571.647 62.042.343 İRLANDA 3.964.191 4.028.851 4.111.672 4.208.156 4.340.118 4.457.765 4.521.322 İSPANYA 41.827.838 42.547.451 43.296.338 44.009.971 44.784.666 45.668.939 46.239.273 İSVEÇ 8.940.788 8.975.670 9.011.392 9.047.752 9.113.257 9.182.927 9.256.347 İTALYA 57.130.506 57.495.900 57.874.753 58.064.214 58.223.744 58.652.875 59.000.586 LETONYA 2.299.390 2.276.520 2.249.724 2.227.874 2.208.840 2.191.810 2.162.834 LİTVANYA 3.431.497 3.398.929 3.355.220 3.289.835 3.249.983 3.212.605 3.183.856 LÜKSEMBURG 448.300 454.960 461.230 469.086 476.187 483.799 493.500 MACARİSTAN 10.142.362 10.116.742 10.097.549 10.076.581 10.066.158 10.045.401 10.030.975 MALTA 397.296 399.867 402.668 404.999 405.616 407.832 410.926 POLONYA 38.218.531 38.190.608 38.173.835 38.157.055 38.125.479 38.115.641 38.135.876 PORTEKİZ 10.444.592 10.473.050 10.494.672 10.511.988 10.532.588 10.553.339 10.563.014 ROMANYA 21.627.509 21.521.142 21.382.354 21.257.016 21.130.503 20.635.460 20.440.290 240 SLOVAKYA 5.374.873 5.371.875 5.372.685 5.372.928 5.373.180 5.376.064 5.382.401 SLOVENYA 1.995.033 1.996.433 1.997.590 2.003.358 2.010.377 2.010.269b 2.032.362 YUNANİSTAN 10.998.903 11.037.745 11.073.713 11.112.113 11.143.780 11.182.224 11.190.654 486.469.327 488.347.449 490.391.262 492.231.507 494.095.017 496.106.353 497.876.348 69.770.026 71.517.100 AB-27 TÜRKİYE 70.692.009 71.610.009 72.519.974 69.689.256 70.586.256 Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler 2006, 07, 08, 09, 10, 11 ve World Bank Data, (çevrimiçi) http://data.worldbank.org/indicator/SP.POP.TOTL verilerinden yararlanarak hazırlanmıştır. 4.1.2. Banka Sayıları Tablo 4.2.: Banka Sayıları (Adet) Yıllar Ülkeler ALMANYA 2002 2.363 2003 2.225 2004 2.148 2005 2.089 2006 2.050 2007 2.026 2008 1.989 2009 2.121 2010 2.093 AVUSTURYA 823 814 796 818 809 803 803 855 842 BELÇİKA 111 108 104 100 105 110 105 104 106 BULGARİSTAN 34 35 35 34 32 29 30 30 30 ÇEK CUMH. 84 77 70 56 57 56 54 39 41 DANİMARKA 178 203 202 197 191 189 171 149 123 ESTONYA 7 7 9 11 14 15 17 16 15 FİNLANDİYA 369 366 363 363 361 360 357 325 313 FRANSA 989 939 897 854 829 808 728 712 683 GKRY 408 408 405 391 336 215 163 155 152 HOLLANDA 539 481 461 401 345 341 302 295 290 İNGİLTERE 451 426 407 394 394 396 391 332 327 İRLANDA 85 80 80 78 78 81 501 498 486 İSPANYA 359 348 346 348 352 357 362 352 337 İSVEÇ 216 222 212 200 204 201 182 180 178 İTALYA 821 801 787 792 807 821 818 788 760 LETONYA 23 23 23 25 28 31 34 29 31 LİTVANYA 68 71 74 78 78 80 84 84 90 LÜKSEMBURG 177 169 162 155 156 156 152 149 147 MACARİSTAN 227 222 217 214 212 206 192 191 178 MALTA 14 16 16 19 18 22 21 23 25 POLONYA 666 660 744 730 723 718 647 642 642 PORTEKİZ 202 200 197 186 175 175 175 166 v.y. ROMANYA 39 39 40 40 39 42 43 42 42 SLOVAKYA 20 22 21 23 24 26 26 26 29 SLOVENYA 50 33 24 25 25 27 24 22 19 241 YUNANİSTAN AB-27 PB-16 61 v.y. v.y. 59 9.054 v.y. 62 8.902 6.848 62 8.683 6.681 62 8.507 6.511 63 8.354 6.365 66 8.509 6.569 66 8.358 6.458 62 v.y. v.y. TÜRKİYE 59 55 53 51 50 50 49 49 49 Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5, s.13 4.1.3. Şube Sayıları Tablo 4.3.: Şube Sayısı (Adet) Yıllar Ülkeler ALMANYA AVUSTURYA BELÇİKA BULGARİSTAN ÇEK CUMH. DANİMARKA ESTONYA FİNLANDİYA FRANSA GKRY HOLLANDA İNGİLTERE İRLANDA İSPANYA İSVEÇ İTALYA LETONYA LİTVANYA LÜKSEMBURG MACARİSTAN MALTA POLONYA PORTEKİZ ROMANYA SLOVAKYA SLOVENYA YUNANİSTAN AB-27 TÜRKİYE 2002 50.868 4.466 5.550 v.y. 1.722 2.128 198 1.572 26.162 993 4.269 13.867 926 39.009 2.054 29.948 567 v.y. 271 2.992 99 4.302 5.348 v.y. 1.020 721 3.263 202.315 6.321 2003 47.244 4.395 4.989 v.y. 1.670 2.118 197 1.564 25.789 983 3.883 13.646 924 39.750 2.069 30.501 581 723 269 3.003 104 8.688 5.397 3.387 1.057 725 3.300 206.956 6.267 2004 45.331 4.360 4.837 5.606 1.785 2.119 203 1.585 26.370 977 3.798 13.386 909 40.603 2.018 30.950 583 758 253 2.987 99 8.301 5.371 3.031 1.113 706 3.403 211.442 6.474 2005 44.044 4.300 4.564 5.629 1.825 2.122 230 1.616 27.075 951 3.748 13.130 910 41.979 2.003 31.504 586 822 246 3.125 109 10.074 5.422 3.533 1.142 693 3.543 214.925 6.568 2006 40.282 4.258 4.574 5.569 1.877 2.152 245 1.756 40.013 941 3.456 12.880 935 43.691 2.004 32.334 610 892 234 3.243 110 10.934 5.618 4.470 1.175 696 3.699 228.648 7.302 2007 39.777 4.266 4.425 5.827 1.862 2.194 266 1.693 39.560 921 3.604 12.425 1.158 45.500 1.988 33.230 682 970 229 3.387 104 10.607 6.055 6.340 1.169 711 3.850 233.889 8.144 2008 41.554 4.243 4.316 6.080 1.993 2.192 257 1.672 39.634 923 3.421 12.360 895 46.065 2.025 33.510 658 973 229 3.515 111 12.914 6.417 7.375 1.258 698 4.098 238.021 9.304 2009 40.815 4.167 4.201 6.038 1.998 1.996 213 1.538 38.479 930 3.137 12.360 1.228 44.431 2.147 34.036 624 972 v.y. 3.551 116 13.292 6.430 6.425 1.230 706 4.078 229.532 9.581 Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5, s.13 242 4.1.4. Çalışan Sayısı Tablo 4.4.: Çalışan Sayıları (1000 kişi) Ülkeler ALMANYA AVUSTURYA BELÇİKA BULGARİSTAN ÇEK CUMH. DANİMARKA ESTONYA FİNLANDİYA FRANSA GKRY HOLLANDA İNGİLTERE İRLANDA İSPANYA İSVEÇ İTALYA LETONYA LİTVANYA LÜKSEMBURG MACARİSTAN MALTA POLONYA PORTEKİZ ROMANYA SLOVAKYA SLOVENYA YUNANİSTAN AB-27 TÜRKİYE 2002 754 74 75 v.y. 41 48 4 27 430 11 126 502 37 243 46 340 8 8 23 35 3 162 56 v.y. 21 12 60 3.146 126 2003 726 73 74 v.y. 40 46 4 27 436 10 121 488 36 243 44 337 9 8 23 36 3 155 54 47 20 12 61 3.130 128 2004 712 73 71 22 39 46 4 25 432 11 118 490 36 246 44 336 10 7 23 36 3 150 53 50 20 12 59 3.130 133 2005 705 75 69 24 38 48 5 24 442 11 120 534 38 253 45 336 10 8 23 38 3 158 54 52 20 12 61 3.206 139 Yıllar 2006 2007 693 691 76 78 68 67 26 31 38 40 46 50 6 6 25 25 485 497 11 11 117 114 521 506 39 42 262 276 47 48 339 340 12 13 9 10 25 26 39 42 4 4 162 174 58 61 59 66 20 20 12 12 62 65 3.258 3.316 151 169 2008 660 79 66 33 40 53 6 26 492 13 116 495 41 276 50 330 14 11 27 44 4 189 62 72 21 12 66 3.331 183 2009 v.y. 77 v.y. 34 38 50 6 25 v.y. 13 110 471 38 267 49 323 12 10 26 43 4 183 62 68 19 12 66 2.007 184 2010 606 77 60 34 38 50 6 25 v.y. 13 110 v.y. 38 267 49 323 12 11 26 43 4 183 62 68 19 12 66 2.007 184 Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5, s.58 243 4.1.5. Banka Başına Nüfus Tablo 4.5.: Banka Başına Nüfus (Kişi) Ülkeler ALMANYA AVUSTURYA BELÇİKA BULGARİSTAN ÇEK CUMH. DANİMARKA ESTONYA FİNLANDİYA FRANSA GKRY HOLLANDA İNGİLTERE İRLANDA İSPANYA İSVEÇ İTALYA LETONYA LİTVANYA LÜKSEMBURG MACARİSTAN MALTA POLONYA PORTEKİZ ROMANYA SLOVAKYA SLOVENYA YUNANİSTAN TÜRKİYE 2002 99 109 137 2003 110 110 141 2004 116 112 146 Yıllar 2005 2006 117 119 109 108 150 155 v.y. 252 113 346 191 143 66 128 118 107 168 194 167 284 413 19 290 114 236 186 v.y. 262 168 181 547 v.y. 257 116 317 195 142 68 134 122 111 170 190 170 262 458 20 284 116 247 191 468 272 169 180 547 347 264 116 303 206 144 69 138 122 113 172 203 172 240 474 20 285 119 255 328 269 114 268 221 142 69 136 112 109 170 201 174 220 449 20 269 119 241 197 437 271 172 186 533 195 413 272 170 181 516 301 271 117 237 212 130 71 140 116 107 167 192 173 197 395 19 256 110 235 182 369 274 169 171 480 2007 119 107 158 248 257 110 212 211 128 69 143 120 103 161 188 174 178 329 18 240 109 219 174 327 273 167 171 413 2008 120 106 162 230 260 104 218 206 130 63 141 123 109 164 183 176 2009 v.y. 108 v.y. 222 273 110 235 214 v.y. 64 150 130 117 171 189 186 163 304 18 230 110 202 170 301 262 164 169 386 183 307 19 235 108 208 171 317 289 167 171 388 Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler 2006, 07, 08, 09, 10, 11 ve World Bank Data, (çevrimiçi) http://data.worldbank.org/indicator/SP.POP.TOTL verilerinden yararlanarak hazırlanmıştır. 244 4.1.6. Şube Başına Nüfus Tablo 4.6.: Şube Başına Nüfus Yıllar Ülkeler 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 ALMANYA 1.621 1.747 1.821 1.873 2.047 2.069 2.080 2.081 AVUSTURYA 1.806 1.843 1.868 1.907 1.939 1.942 1.961 2.005 BELÇİKA 1.858 2.076 2.149 2.289 2.298. 2.392 2.471 v.y. BULGARİSTAN v.y. v.y. 1.392 1.379 1.386 1.318 1.257 1.260 ÇEK CUMH. 5.927 6.110 5.721 5.600 5.461 5.525 5.209 5.239 DANİMARKA 2.523 2.542 2.547 2.550 2.522 2.483 2.498 2.761 ESTONYA 6.875 6.883 6.656 5.859 5.489 5.047 5.218 6.293 FİNLANDİYA 3.305 3.329 3.293 3.240 2.993 3.117 3.170 3.463 FRANSA 2.348 2.399 2.362 2.318 1.580 1.609 1.615 1.673 GKRY 711 728 748 788 814 845 855 857 HOLLANDA 3.773 4.170 4.281 4.350 4.726 4.539 4.795 5.255 İNGİLTERE 4.270 4.356 4.460 4.573 4.690 4.892 4.951 4.983 İRLANDA 4.211 4.290 4.290 4.432 4.518 4.501 4.980 3.681 İSPANYA 1.050 1.048 1.043 1.025 1.002 977 983 1.031 İSVEÇ 4.337 4.321 4.448 4.499 4.515 4.584 4.535 4.311 İTALYA 1.903 1.879 1.870 1.856 1.817 1.779 1.745 1.764 LETONYA 4.137 4.013 3.978 3.936 3.762 3.345 3.451 3.624 LİTVANYA v.y. 4.789 4.546 4.167 3.815 3.490 3.460 3.446 LÜKSEMBURG 1.639 1.667 1.798 1.875 2.005 2.079 2.113 v.y MACARİSTAN 3.401 3.377 3.387 3.231 3.107 2.972 2.858 2.825 MALTA 3.986 3.820 4.039 3.694 3.682 3.921 3.696 3.566 POLONYA 8.889 4.399 4.601 3.789 3.490 3.285 2.951 2.869 PORTEKİZ 1.931 1.928 1.950 1.942 1.881 1.750 1.655 1.653 ROMANYA v.y. 6.428 7.163 6.130 4.834 3.401 2.919 3.346 SLOVAKYA 5.273 5.089 4.834 4.715 4.587 4.614 4.293 4.400 245 SLOVENYA 2.766 2.752 2.828 2.883 2.878 2.828 2.880 2.879 YUNANİSTAN 3.362 3.335 3.244 3.128 3.008 2.902 2.736 2.761 AB-27 v.y. v.y. v.y. v.y. v.y. 2.117 2.091 2.177 TÜRKİYE 10.890 11.133 10.919 10.903 9.932 8.557 7.587 7.464 Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5, s.52 4.1.7. Çalışan Başına Nüfus Tablo 4.7.: Çalışan Başına Nüfus (Kişi) Ülkeler ALMANYA AVUSTURYA BELÇİKA BULGARİSTAN ÇEK CUMH. DANİMARKA ESTONYA FİNLANDİYA FRANSA GKRY HOLLANDA İNGİLTERE İRLANDA İSPANYA İSVEÇ İTALYA LETONYA LİTVANYA LÜKSEMBURG MACARİSTAN MALTA POLONYA PORTEKİZ ROMANYA SLOVAKYA SLOVENYA YUNANİSTAN AB-27 TÜRKİYE 2002 99 109 137 v.y. 252 113 346 191 143 66 128 118 107 168 194 167 284 413 19 290 114 236 186 v.y. 262 168 181 v.y. 547 2003 111 110 141 v.y. 257 116 317 195 142 68 134 122 111 170 199 170 262 458 20 284 116 247 191 468 272 169 180 v.y. 547 2004 116 112 146 347 264 116 303 206 144 69 138 122 113 172 203 172 240 474 20 285 119 255 197 437 271 172 186 v.y. 533 Yıllar 2005 2006 117 119 109 108 150 155 328 301 269 271 114 117 303 268 221 212 142 130 69 71 136 140 112 116 109 107 170 167 201 192 174 173 220 197 449 395 20 19 269 256 119 110 241 235 195 182 413 369 272 274 170 169 181 179 v.y. v.y. 516 480 2007 119 107 158 248 257 110 237 211 128 69 143 120 103 161 188 174 178 329 18 240 109 219 174 327 273 167 177 149 413 2008 120 106 162 230 260 104 212 206 130 63 141 123 109 164 183 176 163 304 18 230 108 202 170 301 262 164 169 149 386 2009 v.y. 108 v.y. 222 273 110 218 214 v.y. 64 150 130 117 171 189 186 183 307 19 235 108 208 171 317 289 167 171 249 388 Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5, s.58 246 4.1.8. Bankacılık Sektörü Toplam Aktifler Tablo 4.8.: Toplam Aktifler (Milyar Euro) Ülkeler ALMANYA AVUSTURYA BELÇİKA BULGARİSTAN ÇEK CUMH. DANİMARKA ESTONYA FİNLANDİYA FRANSA GKRY HOLLANDA İNGİLTERE İRLANDA İSPANYA İSVEÇ İTALYA LETONYA LİTVANYA LÜKSEMBURG MACARİSTAN MALTA POLONYA PORTEKİZ ROMANYA SLOVAKYA SLOVENYA YUNANİSTAN AB-27 PB-16 TÜRKİYE 2002 6.370 555 774 8 79 534 5 166 3.832 41 1.356 5.856 475 1.342 487 2.024 7 5 663 44 16 125 310 13 24 20 202 25.312 18.069 127 2003 6.394 586 829 9 78 569 6 186 3.999 42 1.474 6.171 575 1.503 519 2.125 8 6 656 55 18 112 349 15 24 22 213 26.519 18.888 146 2004 6.584 635 914 13 87 629 9 212 4.419 47 1.678 6.932 723 1.717 600 2.276 11 9 695 68 21 142 345 23 31 24 230 29.038 20.430 172 Yıllar 2005 2006 6.827 7.121 721 790 1.055 1.122 17 22 101 115 747 821 12 15 235 255 5.073 5.728 63 77 1.698 1.843 5.898 7.061 942 1.178 2.153 2.527 659 782 2.509 2.793 16 23 13 17 792 840 78 94 27 30 163 190 360 397 35 52 38 49 30 35 281 315 32.898 36.820 22.641 24.938 255 269 2007 7.562 891 1.298 31 140 978 21 288 6.682 93 2.168 10.095 1.337 3.005 855 3.332 31 24 915 109 38 234 439 72 58 43 383 41.072 28.313 340 2008 7.875 1.068 1.271 37 155 1.092 22 384 7.225 118 2.232 8.840 1.412 3.381 908 3.635 32 27 932 125 42 263 482 85 66 49 462 42.209 30.567 343 2009 7.424 1.037 1.156 38 160 1.105 21 388 7.155 139 2.217 9.421 1.324 3.433 935 3.692 30 26 797 126 41 274 520 86 54 53 490 42.144 29.921 387 Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5, s.19 4.1.9. Bankacılık Sektörü Toplam Krediler Tablo 4.9.: Toplam Krediler (Milyar Euro) Ülkeler ALMANYA AVUSTURYA BELÇİKA BULGARİSTAN ÇEK CUMH. DANİMARKA 2002 3.022 273 279 v.y. 29 275 2003 3.026 277 287 v.y. 31 292 2004 3.009 296 304 7 33 338 Yıllar 2005 2006 3.023 3.053 328 349 363 389 9 12 41 52 390 447 2007 3.142 378 417 19 67 504 2008 3.229 420 402 25 77 554 2009 3.163 415 372 26 80 550 247 ESTONYA FİNLANDİYA FRANSA GKRY HOLLANDA İNGİLTERE İRLANDA İSPANYA İSVEÇ İTALYA LETONYA LİTVANYA LÜKSEMBURG MACARİSTAN MALTA POLONYA PORTEKİZ ROMANYA SLOVAKYA SLOVENYA YUNANİSTAN AB-27 PB-16 TÜRKİYE 3 86 1.370 22 704 2.195 199 760 272 1.066 3 3 132 26 7 61 183 5 v.y. 9 95 11.076 8.169 30 4 94 1.432 22 762 3.440 208 863 284 1.129 4 4 119 32 8 57 186 7 v.y. 10 110 12.673 8.502 40 6 104 1.531 25 851 3.846 262 1.010 303 1.189 5 5 120 40 9 67 195 11 11 14 128 13.679 9.013 57 8 117 1.701 28 947 4.551 333 1.278 345 1.280 9 9 145 47 11 78 209 17 15 17 148 15.447 9.889 100 11 131 1.887 31 1.035 5.090 404 1.602 404 1.424 15 12 159 56 14 96 231 28 19 21 167 17.144 10.854 118 15 148 2.157 41 1.083 5.815 481 1.860 444 1.724 21 18 192 66 20 134 258 42 25 29 199 19.299 12.069 167 17 165 2.290 54 1.098 5.118 481 1.986 425 1.808 23 21 203 76 25 158 282 51 31 35 221 19.275 12.698 172 16 166 2.319 58 1.156 4.980 441 1.969 459 1.848 21 19 186 73 21 175 291 50 31 35 215 19.136 12.686 182 Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5, s.24 4.1.10. Bankacılık Sektörü Toplam Mevduatları Tablo 4.10.: Toplam Mevduatlar (Milyar Euro) Ülkeler ALMANYA 2002 2.446 2003 2.448 2004 2.511 2005 2.593 AVUSTURYA 214 225 235 254 Yıllar 2006 2.705 2007 2.882 2008 3.067 2009 3.079 269 301 315 318 BELÇİKA 348 371 409 463 466 513 540 538 BULGARİSTAN v.y. v.y. 9 45 15 20 22 23 ÇEK CUMH. 52 53 59 68 78 93 100 106 DANİMARKA 94 107 122 v.y. 154 181 191 191 ESTONYA 3 3 4 6 v.y. 9 9 10 FİNLANDİYA 72 77 81 86 89 101 113 115 FRANSA 1.078 1.198 1.270 1.367 1.420 1.579 1.670 1.767 GKRY 28 28 30 38 43 53 56 58 HOLLANDA 539 571 599 684 794 878 1.001 965 İNGİLTERE 3.347 3.395 3.815 4.581 5.156 5.857 5.167 5.069 İRLANDA 148 164 187 236 290 328 307 291 İSPANYA 765 818 887 1.084 1.320 1.507 1.749 1.783 248 İSVEÇ 119 127 130 153 183 190 184 195 İTALYA 764 768 807 873 931 1.122 1.189 1.267 LETONYA 5 3 3 9 11 14 13 13 LİTVANYA 3 4 6 8 10 12 11 12 LÜKSEMBURG 200 207 222 241 288 296 263 252 MACARİSTAN 31 30 35 41 47 51 55 56 MALTA 9 8 9 11 11 14 15 17 POLONYA 81 72 89 106 122 147 154 171 PORTEKİZ 135 139 148 164 177 193 211 224 ROMANYA v.y. v.y. 15 22 20 39 40 41 SLOVAKYA v.y. v.y. 20 22 27 22 23 22 SLOVENYA 14 14 15 16 18 20 21 24 YUNANİSTAN 134 140 160 188 211 249 281 279 AB-27 9.104 10.971 11.841 13.469 14.854 16.680 16.788 16.888 PB-16 6.844 7.141 7.530 8.250 8.979 9.969 10.800 11.000 TÜRKİYE 83 91 108 158 166 209 213 238 Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5, s.19 4.1.11. Bankacılık Sektörü Net Karların Gelişimi Tablo 4.11. Net Karların Gelişimi (Milyar Euro) Ülkeler ALMANYA AVUSTURYA BELÇİKA BULGARİSTAN ÇEK CUMH. DANİMARKA ESTONYA FİNLANDİYA FRANSA GKRY HOLLANDA İNGİLTERE İRLANDA İSPANYA İSVEÇ İTALYA LETONYA LİTVANYA LÜKSEMBURG MACARİSTAN MALTA POLONYA 2002 4,9 1,6 2,6 v.y. v.y. 14,5 0,1 1,2 17,3 v.y. 5,8 10,7 4 9,3 12,2 9,9 v.y. v.y. 2,7 v.y. v.y. 2,3 2003 -5,4 2,1 4,3 v.y. v.y. 16,3 0,1 2,8 17,3 v.y. 8,5 14,8 3,9 9,4 17,4 11,1 v.y. v.y. 2,9 v.y. v.y. 2,3 2004 2,5 3,3 3,5 v.y. v.y. 21,9 0,2 1,4 19,7 v.y. 10,7 16,7 5 10,7 52,9 15 v.y. v.y. 2,9 v.y. v.y. 7,1 Yıllar 2005 2006 21,1 19,3 3,5 6,3 4,7 8 v.y. v.y. v.y. v.y. 26,9 33,5 0,2 0,2 2 2 23,3 34,2 v.y. v.y. 13,5 14,1 19,4 22,7 6,0 7,0 13,6 19,2 32 70,1 16,5 22,4 v.y. v.y. v.y. v.y. 3,6 5,7 1,2 1,4 v.y. v.y. 9,1 10,7 2007 19,9 4,8 3 v.y. 1,7 32,6 0,5 2,7 21,6 v.y. 19,7 24,5 7,2 25,2 44,2 23,6 v.y. v.y. 3,7 1,3 v.y. 13,7 2008 -19,9 -1,4 -19,5 v.y. 2,2 -6,1 0,3 1,9 -6,9 v.y. -10,9 -37,5 0,2 18,5 38,1 10,5 v.y. v.y. 0,2 0,9 v.y. 13,7 2009 -6,8 v.y -3 v.y. 2,1 -15,5 -0,6 1,5 17,7 v.y 0,3 v.y. -23,2 13 34,3 7,4 v.y v.y. v.y. 0,8 v.y. 8,5 249 PORTEKİZ ROMANYA SLOVAKYA SLOVENYA YUNANİSTAN TÜRKİYE v.y. v.y. 0,4 0,1 v.y. 1,7 v.y. v.y. 0,4 0,1 v.y. 3,2 v.y. v.y. 0,4 0,2 v.y. 3,5 v.y. v.y. 0,5 0,3 v.y. 3,7 v.y. v.y. 0,8 0,3 v.y. 6,1 v.y. v.y. 0,7 0,4 v.y. 8,6 v.y. v.y. 0,5 0,2 v.y. 6,2 v.y. v.y. 0,3 0,1 v.y. 9,3 Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5, s.59 4.1.12. 100.000 Yetişkin Başına Şube Sayısı Tablo 4.12. 100.000 Yetişkin Başına Şube Sayısı Yıllar Ülkeler 2005 2006 2007 2008 2009 20,2 16,7 16,3 16,3 16,6 ALMANYA 13.3 13 12.9 12.6 11.8 AVUSTURYA 53,7 53,4 51,4 49,7 48,0 BELÇİKA 84,8 84,1 88,3 92,6 91,9 BULGARİSTAN 21,3 21,8 21,5 22,7 22,7 ÇEK CUMH. 50 3 50,6 51,9 50,5 46,0 DANİMARKA 21,0 22,7 24,0 23,8 20,2 ESTONYA 13,9 14,2 15,2 15,2 14,2 FİNLANDİYA 22,8 47,5 46,3 46,0 43,1 FRANSA 199,9 186,6 163,4 153,6 151,6 GKRY 28,1 27,7 28,6 27,6 25,5 HOLLANDA 28,4 25,7 26,5 26,2 25,5 İNGİLTERE 34,5 33,9 33,3 34 35 İRLANDA 39,6 40,4 41,0 40,5 38,6 İSPANYA 64,2 65,5 66,8 68,1 7,8 İTALYA 31,0 32,3 36,0 35,1 33,3 LETONYA 24,9 27,0 28,7 28,5 28,1 LİTVANYA 105,8 101,0 98,0 95,1 94,1 LÜKSEMBURG 14,8 16,1 17,2 17,8 18,5 MACARİSTAN 37,8 39,4 42,1 45,6 46,3 POLONYA 69,4 71,7 76, 81,0 81,8 PORTEKİZ v.y. v.y. v.y. 34,9 34,1 ROMANYA 40,2 39,8 40,3 39,4 39,5 SLOVENYA 35,8 37,4 39,3 41,7 41,4 YUNANİSTAN 31,0 32,3 36,0 35,1 33,3 TÜRKİYE Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5, s.55 250 4.1.13. Toplam Aktif / GSYİH Tablo 4.13.: Toplam Aktif / GSYİH Ülkeler ALMANYA AVUSTURYA BELÇİKA BULGARİSTAN ÇEK CUMH. DANİMARKA ESTONYA FİNLANDİYA FRANSA GKRY HOLLANDA İNGİLTERE İRLANDA İSPANYA İSVEÇ İTALYA LETONYA LİTVANYA LÜKSEMBURG MACARİSTAN MALTA POLONYA PORTEKİZ ROMANYA SLOVAKYA SLOVENYA YUNANİSTAN TÜRKİYE 2002 422,0 360,1 335,0 409,7 383,8 66,9 88,9 140,2 123,0 410,4 385,5 91,2 104,1 164,2 163,3 351,4 320,1 518,9 454,1 413,9 394,5 485,4 2003 377,2 335,0 383,8 352,3 62,7 123,0 385,5 87,8 163,3 320,1 454,1 394,5 477,7 525,1 245,0 237,6 203,1 103,0 46,4 3.241,0 94,0 519,2 74,4 311,5 36,3 75,5 109,1 157,7 54,9 517,8 525,1 261,3 245,0 259,3 237,6 221,9 203,1 100,4 103,0 47,2 71,9 3.923 ,6 88,4 9492, 505,1 519,2 84,3 79,2 314,1 311,5 37,9 52,7 92,6 90,9 115,8 109,1 183,1 157,7 60,7 62,7 Yapısal Kaynak: Bankacılıkta 2004 333,8 360,4 305,7 352,3 71,6 110,5 357,7 104,1 156,2 298,3 413,4 382,9 438,0 543,5 228,8 230,6 183,3 111,2 55,5 2.837,2 92,7 521,2 78,2 259,8 42,4 77,0 99,0 138,7 54,8 Yıllar 2005 2006 360,4 321,3 321,3 350,5 322,7 412,5 370,2 88,9 88,4 119,3 106,1 426,5 394,0 125,7 122,0 176,5 161,7 347,9 332,9 541,8 547,7 391,5 358,2 380,8 381,2 687,9 699,7 280,4 269,5 261,9 258,1 207,8 197,4 144,3 149,9 74,6 75,9 3.097,6 2.580,9 104,6 109,2 671,7 612,1 79,2 73,1 277,4 260,1 52,7 55,7 90,9 93,7 124,1 117,8 170,3 157,2 62,7 65,9 2007 268,0 282,3 333,8 87,5 94,9 371,4 113,7 138,0 303,9 501,9 328,6 425,4 607,5 246,1 218,1 185,7 126,4 71,9 2.106,1 92,2 590,9 64,9 224,5 50,2 81,3 108,4 145,9 69,0 2008 295,1 350,9 342,5 96,8 97,7 436,4 127,8 193,3 344,8 634,3 348,2 452,2 722,2 288,8 253,5 215,6 129,8 76,7 2.201,4 1 109,8 2009 281,6 343,6 309,7 98,4 106,4 450,6 141,2 205,7 341,1 703,0 353,5 547,2 735,8 297,0 290,7 220,7 144,3 88,9 1.925 ,9 123,6 684,6 67,7 260,8 57,6 90,6 122,7 179,6 652,1 80,5 282,1 67,7 78,5 139,1 187,6 77,1 87,4 Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5, s.146 251 4.1.14. Toplam Kredi / GSYİH Tablo 4.14.: Toplam Kredi / GSYİH Yıllar 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 149,8 123,9 109,6 108,4 104,6 94,4 88,8 ALMANYA 132,6 109,9 102,4 108,3 101,5 101,3 AVUSTURYA 108,3 110,5 92,2 84,2 96,4 90,9 79,5 BELÇİKA 97,5 v.y. v.y. 27,7 31,1 45,1 48,2 BULGARİSTAN 36,1 38,5 33,9 30,1 32,9 38,5 35,6 ÇEK CUMH. 36,5 158,2 137,3 138,1 162,9 162,2 162,6 DANİMARKA 151,4 41,0 40,6 49,9 57,5 70,1 72,3 ESTONYA 66,2 63,7 57,3 55,1 59,8 60,2 61,0 FİNLANDİYA 63,0 94,0 79,6 74,3 79,2 83,2 80,2 FRANSA 83,3 162,3 131,9 141,5 165,2 182,2 185,2 180,6 İRLANDA 208,4 165,1 158,0 164,7 168,3 187,8 212,8 GKRY 160,8 141,6 139,5 148,3 152,7 139,1 125,8 HOLLANDA 136,2 184,9 174,6 199,6 208,7 207,7 192,2 İNGİLTERE 110,7 97,7 96,7 113,1 129,7 129,1 124,6 İSPANYA 108,4 90,2 83,7 93,1 87,2 İSVEÇ 101,2 96,0 87,5 74,9 68,8 72,0 81,5 78,7 İTALYA 76,4 32,2 35,8 36,3 56,1 73,0 67,9 LETONYA 75,2 21,2 21,5 22,2 34,7 46,0 44,6 LİTVANYA 39,9 352,2 LÜKSEMBURG 584,6 408,1 352,0 385,0 371,1 374,4 39,1 37,9 39,2 42,7 47,6 49,1 MACARİSTAN 49,6 165,4 160,2 160,5 184,6 265,0 297,2 MALTA 216,7 30,8 26,3 26,5 25,7 31,5 29,9 POLONYA 28,1 138,8 115,2 105,5 109,3 111,7 112,0 PORTEKİZ 114,9 10,9 11,8 14,6 17,2 24,8 25,5 ROMANYA 22,8 v.y. v.y. 19,6 24,5 29,7 31,5 SLOVAKYA 27,5 39,0 34,4 41,5 47,6 61,3 64,3 SLOVENYA 53,9 64,5 56,5 55,5 60,9 64,2 63,1 YUNANİSTAN 63,3 118,1 110,8 103,7 112,1 116,7 113,8 105,3 AB-27 118,1 99,5 92,1 97,3 97,6 93,5 PB-16 100,8 14,0 14,6 17,8 24,1 33,9 38,7 TÜRKİYE 28,9 Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5, s.148 Ülkeler 2009 95,0 108,9 79,0 53,4 42,0 177,7 83,8 69,8 87,5 194,1 231,6 145,9 229,0 134,8 113,0 87,5 80,2 51,1 355,7 56,6 262,9 40,7 125,0 31,0 35,4 72,2 65,2 116,8 101,8 41,2 252 4.1.15. Toplam Kredi / Toplam Aktif Tablo 4.15.: Toplam Kredi / Toplam Aktif Yıllar 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 ALMANYA 47 47 45 44 42 41 41 AVUSTURYA 49 47 46 45 44 42 39 BELÇİKA 36 34 33 34 34 32 31 BULGARİSTAN v.y. v.y. 53 52 54 61 67 ÇEK CUMH. 36 39 37 40 45 47 49 DANİMARKA 51 51 53 52 54 51 50 ESTONYA 60 66 66 66 73 71 77 FİNLANDİYA 51 50 49 49 51 51 42 FRANSA 35 35 34 33 32 32 31 GKRY 53 52 53 44 40 44 45 HOLLANDA 51 51 50 55 56 49 49 İNGİLTERE 37 55 55 77 72 57 57 İRLANDA 41 36 36 35 34 35 34 İSPANYA 56 57 58 59 63 61 58 İSVEÇ 55 54 50 52 51 51 46 İTALYA 52 53 52 51 50 51 49 LETONYA 42 50 45 56 65 67 71 LİTVANYA 60 66 55 69 70 75 77 LÜKSEMBURG 19 18 17 18 18 20 21 MACARİSTAN 59 58 58 60 59 60 60 MALTA 43 44 42 40 46 52 59 POLONYA 48 50 47 47 50 57 60 PORTEKİZ 59 53 56 58 58 58 58 ROMANYA 38 46 47 48 53 58 60 SLOVAKYA v.y. v.y. 35 39 38 43 46 SLOVENYA 45 45 58 56 60 67 71 YUNANİSTAN 47 51 55 52 53 51 47 AB-27 43 47 47 46 46 46 45 PB-16 45 45 44 43 43 42 41 TÜRKİYE 23 27 33 39 43 49 50 Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5, 24’deki verilerden yararlanarak hazırlanmıştır. Ülkeler 2009 42 40 32 68 50 49 76 42 32 41 52 52 33 57 49 50 70 73 23 57 51 63 55 58 57 66 43 45 42 47 s.19 ve 253 4.1.16. Kişibaşı Aktif Tablo 4.16.: Kişibaşı Aktif Ülkeler Yıllar 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 ALMANYA 77.177 77.473 79.805 82.813 86.509 91.975 96.033 AVUSTURYA 68.516 71.967 77.426 87.348 95.376 107.246 128.134 BELÇİKA 74.740 79.738 87.498 100.367 106.003 121.685 118.198 BULGARİSTAN 1.024 1.162 1.690 2.228 2.905 4.123 4.955 ÇEK CUMH. 18.349 18.115 20.181 23.420 26.660 32.467 35.964 DANİMARKA 99.191 105.416 116.235 137.633 150.722 178.604 198.132 ESTONYA 3.635 4.391 6.623 8.884 11.169 15.689 16.470 FİNLANDİYA 31.884 35.634 40.484 44.714 48.323 54.334 72.094 FRANSA 61.942 64.197 70.396 80.231 89.999 104.394 112.276 GKRY 57.445 58.099 64.114 84.675 101.594 119.793 148.068 HOLLANDA 83.742 90.662 102.909 103.953 112.666 132.151 135.389 İNGİLTERE 98.417 103.204 115.133 97.294 115.615 163.955 142.483 İRLANDA 119.822 142.720 175.840 223.851 271.421 299.926 312.298 İSPANYA 32.083 35.325 39.656 48.920 56.425 65.799 73.119 İSVEÇ 54.469 57.822 66.582 72.835 85.809 93.107 98.094 İTALYA 35.427 36.959 39.326 43.210 47.970 56.808 61.609 LETONYA 3.044 3.514 4.889 7.181 10.412 14.143 14.795 LİTVANYA 1.457 1.765 2.682 3.951 5.230 7.470 8.480 LÜKSEMBURG 1.478.920 1.441.885 1.506.840 1.688.389 1.764.012 1.891.281 1.888.551 MACARİSTAN 4.338 5.436 6.734 7.740 9.338 10.850 12.461 MALTA 40.272 45.014 52.152 66.666 73.961 93.175 102.208 POLONYA 3.270 2.932 3.719 4.271 4.983 6.139 6.896 PORTEKİZ 29.680 33.323 32.873 34.246 37.692 41.598 45.630 ROMANYA 601 696 1.075 1.646 2.460 3.489 4.158 SLOVAKYA 4.465 4.467 5.7697 7.072 9.119 10.788 12.262 SLOVENYA 10.024 11.019 12.014 14.974 17.409 21.390 24.109 YUNANİSTAN 18.365 19.297 20.769 25.287 28.266 34.250 41.284 AB-27 52.032 54.303 59.213 66.834 74.520 82.788 84.788 TÜRKİYE 2.589 2.671 2.852 3.122 3.578 4.011 4.274 Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler 2006, 07, 08, 09, 10, 11 ve World Bank Data, (çevrimiçi) http://data.worldbank.org/indicator/SP.POP.TOTL verilerinden yararlanarak hazırlanmıştır. 254 4.1.17. Kişibaşı Kredi Tablo 4.17.: Kişibaşı Kredi Yıllar Ülkeler ALMANYA AVUSTURYA BELÇİKA BULGARİSTAN ÇEK CUMH. DANİMARKA ESTONYA FİNLANDİYA FRANSA GKRY HOLLANDA İNGİLTERE İRLANDA İSPANYA İSVEÇ İTALYA LETONYA LİTVANYA LÜKSEMBURG MACARİSTAN MALTA POLONYA PORTEKİZ ROMANYA SLOVAKYA SLOVENYA YUNANİSTAN AB-27 TÜRKİYE 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 36.662 34.196 27.767 v.y. 7.200 36.459 36.352 29.241 904 7.664 62.620 36.642 39.993 34.750 1.171 9.511 37.034 42.281 37.008 1.573 12.058 38.170 45.636 39.397 2.509 15.533 39.274 51.170 37.687 3.325 17.857 38.572 49.790 34.595 3.482 18.562 72.070 5.887 22.343 27.097 38.195 58.078 279.180 5.533 310.822 7.968 142.042 156 4.000 43.216 101.901 1.089 193.708 5.475 1.620 7.302 3.164 74.089 1.394.925 1.396 82.359 8.144 24.926 29.843 41.665 63.363 311.616 6.664 380.689 9.180 157.387 258 5.386 48.331 119.381 1.389 237.038 6.054 2.664 894 3.908 83.360 1.542.821 1.627 92.527 11.170 28.046 33.891 54.095 66.206 355.484 7.876 428.560 9.914 189.175 361 8.149 59.077 138.601 1.987 330.362 6.767 3.988 1.183 5.397 98.986 1.731.818 2.396 101.173 12.701 31.129 35.777 69.557 66.929 311.190 7.812 445.515 9.306 196.887 392 9.581 63.189 157.090 2.489 387.414 7.399 4.833 1.502 6.510 109.936 1.723.718 2.437 99.792 11.978 31.166 36.037 72.779 70.121 302.078 7.108 435.492 9.927 199.647 356 8.785 58.420 147.923 2.094 425.867 7.631 4.733 1.517 6.503 105.788 1.709.998 2.546 54.240 2.909 18.055 23.147 30.824 470.58 212.443 34.409 217.699 6.790 126.275 70 1.740 34.679 71.381 789 143.470 4.867 670 v.y. 1.861 55.137 1.152.206 573 4.392 19.924 24.747 34.583 52.34 236.560 4.382 250.692 7.121 132.469 87 2.196 35.305 87.920 890 167.556 5.106 1.050 511 2.606 64.114 1.124.312 806 Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler 2006, 07, 08, 09, 10, 11 ve World Bank Data, (çevrimiçi) http://data.worldbank.org/indicator/SP.POP.TOTL verilerinden yararlanarak hazırlanmıştır. 255 4.1.18. Aktif Karlılığı (ROA) Tablo 4.18.: Aktif Karlılığı (ROA) (%) Ülkeler Yıllar 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 ALMANYA 0,1 -0,1 0,03 0,3 0,3 0,3 -0,3 -0,1 AVUSTURYA 0,3 0,4 0,5 0,5 0,8 0,5 -0,1 v.y. BELÇİKA 0,3 0,5 0,4 0,4 0,7 0,2 -1,5 -0,3 BULGARİSTAN v.y. v.y. v.y. v.y. v.y. v.y. v.y. v.y. ÇEK CUMH. v.y. v.y. v.y. v.y. v.y. 1,2 1,4 1,3 DANİMARKA 2,7 2,9 3,5 3,6 4,1 3,3 -0,6 -1,4 ESTONYA 2 1,7 2,2 1,7 1,3 2,4 1,4 -2,9 FİNLANDİYA 0,7 1,5 0,7 0,9 0,8 0,9 0,5 0,4 FRANSA 0,5 0,4 0,4 0,5 0,6 0,3 -0,1 0,2 GKRY v.y. v.y. v.y. v.y. v.y. v.y. v.y. v.y. HOLLANDA 0,4 0,6 0,6 0,8 0,8 0,9 -0,5 0,01 İNGİLTERE 0,2 0,2 0,2 0,3 0,3 0,2 -0,4 v.y. İRLANDA 0,8 0,7 0,7 0,6 0,6 0,5 0,01 1,75 İSPANYA 0,7 0,6 0,6 0,6 0,8 0,8 0,5 0,4 İSVEÇ 2,5 3,4 8,8 4,9 9,0 5,2 4,2 3,7 İTALYA 0,5 0,5 0,7 0,7 0,8 0,7 0,3 0,2 LETONYA v.y. v.y. v.y. v.y. v.y. v.y. v.y. v.y. LİTVANYA v.y. v.y. v.y. v.y. v.y. v.y. v.y. v.y. LÜKSEMBURG 0,4 0,4 0,4 0,5 0,7 0,4 0,02 v.y. MACARİSTAN v.y. v.y. v.y. 1,5 1,5 1,2 0,7 0,6 MALTA v.y. v.y. v.y. v.y. v.y. v.y. v.y. v.y. POLONYA 1,8 2,1 5 5,6 5,6 5,9 5,2 3,1 PORTEKİZ v.y v.y. v.y. v.y. v.y v.y. v.y. v.y. ROMANYA v.y v.y. v.y. v.y. v.y v.y. v.y. v.y. SLOVAKYA 1,7 1,7 1,3 1,3 1,6 1,2 0,8 0,6 SLOVENYA 0,5 0,5 0,8 1 0,9 0,9 0,4 1,2 YUNANİSTAN v.y v.y. v.y. v.y. v.y v.y. v.y. v.y. TÜRKİYE 0 0,01 0,01 0,01 0,01 0,02 0,01 0,02 Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler 2006,07,08,09,10,11’den yararlanarak hazırlanmıştır. 256 SONUÇ Yeniden yapılandırma işleve odaklı, örgüt odaklı ve sistem odaklı olmak üzere 3 çeşittir. Türk bankacılık sistemi 2001 krizinden sonra yeniden yapılandırma sürecine girmiştir. Bu yeniden yapılandırma sürecinde Türk bankacılık sistemi MB dahil olmak üzere yeniden yapılandırılmıştır. Bu süreçte 3 çeşit yapılandırma da Türk bankacılık sektöründe görülmüştür. Avrupa devletleri bankacılıkta gelişme gösterirken, Osmanlı Devleti’nin aynı süreçte girdiği duraklama ve gerileme dönemi bankacılık sistemini de etkilemiştir. Bu dönemde Osmanlı halkının askerlik ve yöneticilik işleri ile uğraşması ticaret ve sarraflık gibi işleri de gayri müslimlere bıraktıkları için bankacılık ve finans sistemi herhangi bir gelişim gösterememiştir. Bankacılık sisteminin oluşması 1847 yılı sonrasına kalmıştır. Cumhuriyetin kurulması ile birlikte bankacılık sistemi hızlı bir gelişim göstermiştir. Dünyada ki ve Türkiye’deki gelişmelere göre Türk bankacılığı çeşitli dönemlerden geçmiştir. Ulusal bankacılıkla başlayan Türk bankacılığı, 29 krizinden sonra ağırlıklı olarak özel amaçlı kamu bankalarının kurulduğu döneme girmiştir. Özel bankaların kurulduğu ve geliştiği ve planlı dönemden sonra 80’den sonra Türk bankacılığı serbestleşme ve dışa açılma sürecine girmiştir. Bu dönemde yabancı bankaların Türkiye’de faaliyet göstermesi için gerekli ortamın hazırlanması amaçlanmıştır. Serbestleşme sürecinden sonra gelen 94 ve sonraki 2001 krizinden sonra da yeniden yapılandırma süreci ile AB bankacılığına entegrasyon sürecine girilmiştir. 2001 krizinden sonraki Türk bankacılığının girdiği süreç oldukça önemlidir. 257 Roma Antlaşmasından sonra, 1. ve 2. Bankacılık direktifleri ile bankacılık da Avrupa Topluluğu ülkelerinde sınırlar kaldırılmaya başlanmıştır. Parasal ve ekonomik birlik ile bankacılık sisteminin bütünleşmesi için önemli adımlar atılmıştır. AB, finansal hizmetler alanında da entegrasyonu amaçlamıştır. Bunun içinde finansal kurumların birbirleri ile serbestçe işlem yapması için finansal hizmetler eylem planı oluşturulmuştur. Avrupa Birliği piyasalarının bütünleşmesi amaçlanmış; tek para birimi –euro-‘ya geçiş de bu bütünleşmeye katkı sağlamıştır. Tek euro ödeme alanı oluşturulması sağlanmıştır. Türk bankacılığının yeniden yapılandırma sürecinde finansal sistemin derinleşmesi ve genişlemesi sağlanmıştır. Yeni kurumların oluşumu ve gelişimi teşvik edilmiştir. Böylelikle Avrupa Birliğinin entegrasyon sürecine benzer bir süreç Türk bankacılığında da görülmüştür. Uluslar arası faaliyet gösteren bankalar için hazırlanmış olan Basel-1 bu süreçte Türk bankacılık sisteminde uygulama alanı bulmuştur. Basel-1 Türk bankacılığında rekabeti arttırıp finansal sistemin gelişmesini sağlamıştır. Basel-1’den sonra Basel-2’e geçilmiştir. Basel-2 ile finansal yapısı güçlenen bankaların yabancı bankalar ile birleşme süreci hızlandırılmıştır. Basel-2 Türk bankacılığı için sağlam ve daha etkin bir bankacılık sistemi için sunulmuş bir fırsat olmuştur. Kamu bankalarında ki finansal ve operasyonel yeniden yapılanmanın kamu bankalarının karlılık performansına olumlu yansımaları 2001 yılında görülmeye başlanmıştır. Yeniden yapılandırmanın ilk döneminde (2000-2003 yıllarında) şube ve personel sayılarında yeniden yapılandırmadan kaynaklanan düşüş olmuştur. 2001 yılından sonra aktif büyüklüğünde en büyük artış özel bankacılık sisteminde görülmüştür. Yeniden yapılandırma programının olumlu sonuçları en çok özel bankacılık kesiminde görülmüştür. Toplam kredilerde yeniden yapılandırma sonrası yabancı bankaların payı 2004’de %3’den %5’e yükselmiştir. Bu da Türk bankacılığının 258 dışa açılım ve serbestleşmesi açısından önemli bir göstergedir. 2000-2004 döneminde sektörde ilk beş ve ilk on bankanın payı önemli ölçüde artmıştır. 2000 yılında ilk beş bankanın toplam aktiflerdeki payı %48 iken 2004 yılında %60’a yükselmiştir. Aynı yükseliş toplam mevduat ve toplam krediler açısından da mevcuttur. İlk on bankanın payı ise, toplam aktiflerde %69’dan %84’e, toplam mevduatta %72’den %88’e, toplam kredilerde %71’den %77’ye çıkmıştır. Yeniden yapılandırma sürecinden sonra Türk Bankacılık Sistemi’nin toplam aktifleri içinde likit aktiflerin payı, finansal piyasalarda istikrarın sağlanması ve ekonomik faaliyetlerin iyileşmesine bağlı olarak dönem içinde sürekli azalmıştır. 2001 yılında aktiflerin %22,4’ü likit aktiflerden oluşurken 2004 yılında bu pay %14’e düşmüştür. 2001-2004 döneminde toplam kaynaklar içerisinde mevduatın payı %68’den %64’e gerilemiş, büyük bir çoğunluğu yurt dışı bankalardan sağlanan kredilerden oluşan mevduat dışı kaynakların payı ise %13’ten %15’e yükselmiştir. Özkaynakların payı 2001 yılında %10 iken, yeniden yapılandırma operasyonlarının etkisiyle %15’e yükselmiştir. 2001 krizi döneminde önemli ölçüde zarar eden bankalar yeniden yapılandırma ile birlikte 2002 yılından itibaren kar elde etmeye başlamışlardır. Bankacılık sektörünün kredilerinin toplam aktifleri içindeki payı yeniden yapılandırma sürecinde artış eğilimine girmiştir. 2001 yılı sonunda takipteki alacaklar dahil brüt kredilerin toplam aktifler içindeki payı yüzde 28,2 iken bu oran 2005 yılı Aralık ayında yüzde 39,7’ye yükselmiştir. 2006 yılı ile 2008 yılı Eylül ayı arasında ise bu oran yüzde 42 ile yüzde 54 aralığında olup en yüksek seviyelerinde olmuştur. 259 Takipteki alacaklar/krediler oranını yeniden yapılandırma ile birlikte tüm banka gruplarında 2001-2008 yılları arasında sürekli azalmıştır. Yüzde 96 oranında azalma görülmüştür. En fazla azalma da kamu bankalarında olmuştur. Yeniden yapılandırma öncesinde Fon ve kamu bankalarının özkaynaklarında ciddi bozulma olmuştur. Ancak, söz konusu bankaların sermayelerini güçlendirmek amacıyla Hazine tarafından bu bankalara sermaye yardımı yapılması sektörün özkaynaklarında iyileşmeye yol açmıştır. Bankacılık sektörünün özkaynaklarının toplam aktiflerine oranı 2001 yılı sonunda yüzde 8,5 iken 2008 yılı sonunda yüzde 11,7 seviyesinde gerçekleşmiştir. 2001-2004 aralığında, bankacılık sistemi aktif karlılığı %137 artmıştır. Söz konusu oranda en yüksek artış %183 ile kamu bankalarında görülmüştür. Faiz oranlarındaki düşüşler nedeniyle kamu ve özel bankalar sermaye piyasası işlem karı elde etmiştir. Diğer yandan, 2003 yılından itibaren faiz giderleri gerileme sürecine girmiştir. Kamu ve Fon bankalarının finansal ve operasyonel açıdan yeniden yapılandırılması suretiyle kısa vadeli finansman ihtiyaçları azaltılmıştır. Şube ve personel sayılarının azaltılması da bu bankaların karlılık yapısındaki iyileşmeyi destekleyen unsurlar arasında yer almıştır. Türkiye bankacılık sisteminin net dönem zararı toplam aktiflere oranı 2001 yılında %6.6 iken 2008 yılında bu oran %1.8 kara dönüşmüştür. Aktif karlılığında olduğu gibi, özsermaye karlılığında da 2001 yılında negatif olan oran, 2002 ve 2003 yıllarında önemli iyileşmeler kaydetmiş ancak, 2004 yılında bu olumlu seyir tersine dönmüştür. 260 Özsermaye karlılığı %124 artarak 2004 yılında %15 olarak gerçekleşmiştir. Aktif karlılığında olduğu gibi, özsermaye karlılığında da en yüksek artış %179 ile kamu bankalarında gerçekleşmiştir. Yeniden yapılandırma uygulamalarıyla birlikte kamu ve Fon bankalarının kaynak gereksinimleri azalmış, mevduat bankaları daha çok aracılık faaliyetlerine yönelmiştir. Bu nedenle, sektörün net karının toplam özkaynaklarına oranı, 2005 yılı Aralık ayında yüzde 11’e yükselmiştir. Aynı şekilde, 2006 yılı ile 2008 yılı arasında söz konusu oran artış eğiliminde olmuştur. 2009 yılı sonunda yüzde 18,3 düzeyinde gerçekleşmiştir. Faiz dışı gelirler/toplam aktifler oranı, 2001 yılında yabancı bankalar hariç tüm alt gruplarda negatif iken, 2002 ve 2003 yılında önemli ölçüde artmıştır. 2004 yılında % 2,8 seviyesine düşen oran 2008 yılı dahil %2-3 bandında seyretmiştir. Faiz gelirleri/ toplam gelirler oranı 2001 yılında %111 değerinden sonra düşerek 2008 yılında %86,3 olmuştur. Avrupa Birliği ülkelerinde 2002 yılından sonra banka sayıları kimi ülkelerde artarken kimi ülkelerde azalmıştır. AB ülkeleri toplamında 2002 yılından sonra azalma sürecine girmiştir. 2009 finansal krizi ile en düşük sayısını görmüştür. Para birliğine dahil 16 ülke içinde aynı süreç geçerlidir. Türkiye’de de aynı süreçte 2002 yılında 59 olan banka sayısı düşüş süreci ile 2009 yılında 49’a inmiştir. AB ülkelerinde banka şube sayısı 2002 yılından sonra her yıl sürekli artarak 233,889 adete ulaşmıştır. Aynı süreçte Tükiye’deki şube sayısı da 6.321’den 8.144’e ulaşmıştır. 2002 yılından sonra AB ülkelerinde banka çalışanı sayıları 2009 yılına gelindiğinde önemli ölçüde düşmüştür. Türkiye’de ise aynı periyot da çalışan sayılarında sürekli bir artış vardır. 261 Lüksemburg’da ortalama 19 olan banka başına nüfus oranı bu AB ülkesinde bankacılığın ne kadar geliştiğini göstermektedir. Türkiye’de ise bu rakam 2002-2009 yıllarında 420 civarındadır. Bankacılık sisteminin gelişmişliğini gösteren bu oranın Türkiye’de düşmesi gerekmektedir. Türkiye’de çalışan başına nüfus 2002 yılından 2009 yılına kadar düşerek 388 rakamına gelmiştir. Bu düşüşle AB üyesi 27 ülkenin çalışan başına nüfusu olan 249 rakamına yaklaşmıştır. AB ülkelerinde toplam aktifler 2002 yılından 2009 yılına kadar büyük oranda artış göstermiştir. Para birliğine dahil 16 ülkede de aynı oranda artış görülmüştür. Türkiye’de aynı yıllarda 3 katına yakın bir toplam aktif artışı görülmüştür. Türkiye’nin kendisine benzer Almanya, Fransa gibi ülkelerin aktif toplamını yakalaması için çok uzun bir süreç olduğu görülmektedir. Aynı şekilde toplam kredilerde de hem AB üyesi 27 ülkenin toplamında hem de Türkiye’de büyük oranlarda artış görülmüştür. Toplam mevduatlarda da yine aynı yıllarda toplam krediler kadar olmasa da hem AB’nin 27 ülkesinde hem de Türkiye’de bir artış vardır. Türkiye tüm AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında net karını 2009 krizine rağmen pozitifte tutabilen bir ülke olmuştur. Birçok AB üyesi ülke bunu başaramamıştır. Toplam aktifler/GSYİH ve Toplam Krediler/GSYİH oranlarında Türkiye Avrupa Birliği’nin Almanya gibi bankacılık sistemleri gelişmiş ülkelerine göre oldukça düşük kalmaktadır. 262 Önemli bir oran olan kişi başı aktif oranında AB ülkeleri 52 ile 84 arasında bir oran yakalamışken, Türkiye önemli olan bu oranda 2 ile 4 arasında kalmıştır. Bu da Türkiye’nin toplam aktiflerini geliştirmesi gerektiğini göstermektedir. Türkiye’nin aktif kar marjı 2002-2009 yılları arasında 0,01 ile 0,02 arasında değişim göstermiştir. Bu AB ülkelerine göre düşük bir orandır. Ancak 2009 finansal krizine rağmen 2008 ve 2009 yıllarında Türkiye bu oranı pozitift de tutabilmiştir. Bunun da birçok AB ülkesine kıyasla önemli bir başarı olduğunu söyleyebiliriz. 263 KAYNAKÇA AB Yayını: Avrupa Birliği Nasıl Çalışır, AB Kurumları İçin Rehberiniz, AB Yayını, (çevrimiçi), Publicationa Office publications.europa.eu Akbank Kültür Yayını: Cumhuriyet Dönemi Türk Ekonomisi (1923–1978), 1978 Akçacı Yavuz İ.: 1980 Sonrası Türk Bankacılık Sektöründe Yeniden Yapılandırma, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara Haziran 2003 Akçay Belgin: Avrupa Birliği Finansal Entegrasyon sürecinde ipotekli piyasalar: Aday ülke statüsünde olan Türkiye’ye bir bakış, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt.6, S.1, Ankara 2006 Akçay Belgin: Euro Alanının Ekonomisine İlişkin Bir Değerlendirme, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 2., Ankara 2006 Akgüç Öztin: Türkiye’de Yabancı Bankalar, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Yayını, Akgüç Öztin: 100 Soruda Türkiye’de Bankacılık, Gerçek Yayınevi, İstanbul 1989, Akgüç Öztin: Cumhuriyet Döneminde Bankacılık Alanında Gelişmeler, TBB Yayınları No: 71, Ankara 1975 Akman Feryal Zehra: Türk Bankacılık Sektörü’nün Yapısal Sorunları ve Avrupa Birliği Normlarına Göre Yeniden Yapılandırılmaları, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Konya 2006 Aktaş Rabia: Bankacılık Sistemi Yeniden Yapılandırma: Ticari Bankalarda Performans Yönelişleri (Türkiye 2001-2004 Örneği), Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı Doktora Tezi Akyazan Emrah A.: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun Bankalara El Koyma ve Denetleme Yetkisi, TBB Dergisi, makaleler Sayı 264 63, 2006 Akyüz Yılmaz,Boratav Korkut: Türkiye’de Finansal Krizin Oluşumu, İktisat İşletme ve Finans Dergisi, Sayı 197, Yıl 17, Ağustos 2002 Altay Oğuzhan N.: Türkiye’de Liberal Politikaların Bankacılık Sektörü’ne Etkileri (1847-1979), Ege Akademik Bakış Dergisi 10 (1) 2010 Arslaner H.: Avrupa Birliği Entegrasyon Sürecinde Maastrich ve Amsterdam Antlaşmaları’nın Türkiye Ekonomi Politikaları Açısından Değerlendirilmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2004 Artun Tuncay: İşlevi, Gelişimi, Özellikleri ve Sorunlarıyla Türkiye’de Bankacılık, Tekin Yayınevi, İstanbul 1983 Ateş Ferhun: Türk Bankacılık Sisteminin Etkinliğinin Ölçülmesi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2007 Avrupa Birliği Özel Sayısı II.: Yeni Türkiye, Avrupa Birliği Özel Sayısı II., Kasım-Aralık 2000 Avrupa Merkez Bankası Yıllık Raporu: Financial Entegration in Europe, 2009 Ayan Ebubekir: Bankacılık Risklerinin Yönetiminde Basel II Uzlaşısı, Beta Yayınları, İstanbul 2007, s. 50 Ayan Nurettin: Türk Bankacılık Sistemi ve Ekonomik Krizlere Etkileri, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2006 Ayhan Rıza: Tasarruf Mevduatı Sigortası ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun Hukuki Niteliği, (çevrimiçi), http://webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/123.pdf Bankacılık Çalışma Grubu: Türk Bankacılık Sektörünün Bugünkü Durumu, Sorunları ve Önerileri, 3. İzmir İktisat Kongresi Tebliğleri, 1992 Bankacılık Yıllık Rapor 2003, (çevrimiçi), 265 Düzenleme ve Denetleme Kurumu: http://www.bddk.org.tr/websitesi/turkce/kurum_bilgileri/yillik_ra porlar/4787bddk_yillik_rapor_2003.pdf, Baydur Mehmet,Süslü Bora: Avrupa Merkez Bankası ile TCMB’nin Bağımsızlıklarının Karşılaştırılması ve Ekonomiye Etkileri, Yönetim ve Ekonomi Dergisi, Celal Bayar Üniversitesi, Manisa 2007, Cilt: 14, Sayı:1 Bayır Abbas: Türk Bankacılık Sistemi’nde 2001 Yılı Sonrası Yeniden Yapılandırma Sürecinin Analizi (Kamu Bankaları Örneği), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi İstanbul 2009 Battal Ahmet: Bankalar Kanunu Şerhi, Gazi Kitabevi, Ankara 2004 BDDK: Bankacılık Sektörü Yeniden Gelişme Raporu VII, Ekim 2003 Yapılandırma Programı BDDK: Bankacılık Sektörü Yeniden Gelişme Raporu: 2012 Yapılandırma Programı BDDK Yayını: Bankacılık Sektörü Yeniden Gelişme Raporu: Kasım 2002 Yapılandırma Programı BDDK Yayını: Banka Sermayelerinin Güçlendirilmesi Programı, Tanıtım Rehberi Bilgilendirme Kitapçığı: Dünden Bugüne Merkez http://www.tcmb.gov.tr/ Çelebican Gürcan: Avrupa Birliği’nde Finansal Bütünleşme, Banka-Ticaret Hukuku Dergisi, S.2, 2007 Çelebican Gürcan: Avrupa Birliği’nde Kredi Kurumlarının Kurulmaları, Faaliyet İzni Almaları ve Faaliyetlerinin Sona Ermesi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2007 Çelik Orhan: Avrupa Birliği’nde Sermaye Piyasalarının Entegrasyonu ve Muhasebe Uygulamalarının Uyumlaştırılması Süreci: Türkiye’nin Uyumlaştırma Sürecindeki Konumu, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt.60, S.1 Çolak O.F: Para Banka, İmge Yayınevi, Ankara 1988, s. 79 Darçın Cüneyt Özel Finans Bankası, Kurumlarının 2008, Katılım (çevrimiçi), Bankalarına 266 Ahmet: Dönüşümünün Sebepleri ve Sonuçları, Atılım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2007 De Juan, A.: Restructuring And Resolution Comparative Experiences, The World Bank, Haziran 2003, (çevrimiçi), http://info.worldbank.org/etools/docs/library/154624/criticalissue s2003/pdf/dejuan.pdf Demirgüç Aslı, Kunt ve Enrica Detragiache: The Determinants of Banking Crises in Developing And Developed Countries, IMF Staff Paper Vol. 45, No.1, 1998 DPT yayını: 2004, sayı 2 Dünden Bugüne Merkez Bankası, Bilgilendirme Kitapçığı: 2008, (çevrimiçi), http://www.tcmb.gov.tr/ Erçel Gazi: Türkiye’de Para Politikası Uygulamaları ve Etkileri, Aralık 1996 Erdinç Yaşar: Avrupa’nın Bir Başka Baş Belası TARGET–II, 9 Ekim 2012 (çevrimiçi), ekonomi.bugun.com.tr, 04 Temmuz 2014 Erdönmez Pelin A.: Avrupa Bankacılık Sektöründe Piyasa Gelişmeleri, Türkiye Bankalar Birliği, Bankacılar Dergisi, Sayı 55, 2005 Erdönmez Pelin A.: Sistematik Banka Yeniden Yapılandırılmasına Teorik Yaklaşım, TBB Bankacılık ve Araştırma Grubu, Haziran 2001 European Central Bank: TARGET Annual Report 2011 Eroğlu Neslin: Türk Bankacılık Sektörü Temel Sorunları ve Çözüme Yönelik Düzenlemeler, Niğde Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Niğde 2006 Erdem Vahit: ’Türkiye’de ekonomik krizler’’, Yeni Türkiye Ekonomik Kriz Özel Sayısı, Cilt:1 Sayı:41, 2001 Eroğlu Nadir,Toktamış Cumhuriyet Dönemi İktisadi Yapı ve Finans Sistemi: 1946-1980, içinde Osmanlı’dan Günümüze Türk Finans Tarihi, İMKB, Cilt 2 Dergisi 267 Ateş: European Central Bank: Eurosistem, TARGET Annual Report, 2009 European Central Bank: Financial İntegration in Europe, Annual Report, Nisan 2008 European Central Bank: Annual Report, 1998 European Central Bank: Annual Report, 2009 Genç Devrim U.: Ege Bölgesi’ndeki Tarihi Banka Yapıları (1915-1930), Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Restorasyon Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İzmir Şubat 2001, s. 28 Güloğlu Bülent: İstikrar Programından İstikrarsızlığa (Kasım 2000 ve Şubat 2001 Krizleri)”, Yeni Türkiye Dergisi, Cilt:1, Sayı:41, Yıl:7, 2001 Günal Mehmet: Türk Bankacılık Sektörünün Sorunları ve Geleceği, Ankara Ticaret Odası Yayını, Ankara 2001 Gündoğdu Fatma: Türkiye’de Bankacılık ve 1980 Sonrası Dönemin Değerlendirilmesi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Doktora Tezi, Erzurum 1998 Günuğur Haluk: Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu Kuran Anlaşması, Barış Can Yayıncılık 2.Baskı Hazıroğlu Temel: Katılım Bankacılığı Tarihçesi, Bereket Dergisi, Albaraka Türk Yayınları, Sayı: 20, Yaz 2006 International Monetary Fund World Economic Outlook: Mayıs 1998 Işık Mustafa: Yabancı Bankaların Türk Bankacılık Sektöründeki Payı ve Ekonomik Gelişmeye Katkısı, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü Bankacılık Anabilim Dalı Anlaşma Roma 268 Yüksek Lisans Tezi İstanbul 2006 Işıktaş Şeyda Muhip: Bankacılığın Tarihçesi, İstanbul 2009 Jean Dermine: European Banking Integration: Don’t Put the Cart before the Horse, 2005 Karabulut Recep, Uğur Ahmet: EURO’ya Geçiş ve Türkiye’nin İhracatına Etkisi, İnönü Üniversitesi, İİBF, (çevrimiçi), http://www.mufad.org.tr/journal/attachments/article/432/16.pdf Karacan İhsan A.: Bankacılık ve Kriz, Tütünbank Yayınları, İstanbul 1996 Karacan İhsan A. : Bankacılık ve Kriz, Creative Yayıncılık, İstanbul 1997 Karacaoğlan Çağlar: Yabancı Sermayeli Bankaların Türk Bankacılık Sektörüne Girişi, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme MBA Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2011 Karluk Rıdvan, Tonus Özgür: Avrupa Para Birliği, Euro ve Geleceği, Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü, Kazgan Haydar: Osmanlı’dan Günümüze Türk Finans Tarihi, Cilt 1–2, İMKB Yayını, Creative Yayıncılık ve Tanıtım Ltd. Şti, İstanbul 1999 Kespiç Şimşek: Türk Bankacılık Sektörünün Yapısı ve Avrupa Birliği Bankacılık Sektörüyle Uyumlaşma Süreci Keyder Nur: Türkiye’de 2000–2001 Krizleri ve İstikrar Programları”, İktisat İşletme ve Finans Dergisi, Haziran 2001, Sayı:183 Kumcu Ercan: Türkiye Nerede Yanlış Yaptı?, TÜSİAD Görüş Dergisi, Mayıs 2001, Küçükbıçakcı Ramazan: Banka Yeniden Yapılandırma Programları Ve Ekonomik Sonuçları, TCMB Bankacılık ve Finansal Kuruluşlar Genel Müdürlüğü Uzman Yeterlilik Tezi, Ankara 2004 Mercan Muhammet: Türk Bankacılık Sistemi’nin Yeniden Yapılandırılması ve Performans Gelişimi, Marmara Üniversitesi Bankacılık Sigortacılık Enstitüsü Doktora Tezi, İstanbul 2008 Mumcu Melike: Avrupa Birliği’nde Finansal Hizmetler Politikası (2005269 2010), Türkiye Bankalar Birliği Bankacılık ve Araştırma Grubu, Bankacılar Dergisi, Sayı 55, 2005 Murat Yüksel: Şubat Krizinin Kobiler Üzerindeki Etkileri ve Çözüm Önerileri, s. 1, (çevrimiçi),www.emu.edu.tr/smeconf/turkcepdf/bildiri_09.pdf, 16 Mayıs 2014 Oksay Serhan M.: Avrupa Birliği’nin Entegrasyon Sürecinde, Avrupa Tek Finansal Hizmetler Piyasası’nın Değerlendirilmesi, Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği, Bilim ve Danışma Kurulu Onaylı Eserler Olgun Hasan: Kasım, Şubat Krizleri ve Türkiye’nin Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı, Yeni Türkiye Dergisi, Cilt:1, Sayı:41, Yıl:7, 2001 Öcal T.: Para Banka, İmge Yayınevi, Ankara 1988, s. 79 Çolak O.F: Yeniden Yapılandırma Döneminde Türk Bankacılık Sektöründe Verimlilik Değişimi, Celal Bayar Üniversitesi Yönetim ve Ekonomi Dergisi, Cilt:14, Sayı:1, Manisa 2007 Öncü Vecdi O.: Yeniden Yapılandırma Sürecinin Ticari Bankacılıkta Verimlilik Ve Etkinlik Üzerindeki Etkisinin Temel Bankacılık İlkeleri Çerçevesinde Analizi, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü Bankacılık Anabilim Dalı Doktora Tezi, İstanbul 2011 Öztürk Zeynep: AB’ye Entegrasyon Açısından Bankacılıkta Etkinlik: AB ve Türk Bankacılık Sistemlerinin Karşılaştırmalı Analizi, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü Bankacılık Anabilim Dalı Doktora Tezi, İstanbul 2007 Pazarcı Hüseyin: Uluslararası Hukuk, Turan Kitabevi, 3. Baskı, Ankara 2005 Parasız İlker: Para Banka ve Finansal Piyasalar, Ezgi Kitabevi 7. Baskı, Bursa 2000 Parasız İlker: Tükiye Ekonomisi, Pazarbaşıoğlu Ceyla, Claudia Lessons From Systemic Bank Restructuring, A Survey of 24 Countries, IMF Working Paper, 1997 270 Dziobek: Roma antlaşması metni, (çevrimiçi), http://www.bumko.gov.tr/Eklenti/2827,rometrpdf.pdf?0, 25 Mayıs 2014 Sanus Zihni B.: Para Ekonomisi, Cilt 1, İstanbul Matbaacılık T.A.O., İstanbul 1955 Selvi Gülay: Türkiye Bankacılık Sektörü’nde Yabancı Sermaye Analizi ve Avrupa Birliği Ülkeleri Karşılaştırması, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı Doktora Tezi, İstanbul 2010 Seyidoğlu Halil: Uluslararası Mali Krizler, IMF Politikaları, Az Gelişmiş Ülkeler, Türkiye ve Dönüşüm Ekonomileri, Doğus Üniversitesi Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 2, İstanbul 2003 Sillier O.: 1920’lerde Türkiye’de Milli Bankacılığın Genel Görünümü, Türkiye İktisat Tarihi Semineri (Metinler-Tartışmalar), Hacettepe Üniversitesi, Ankara 1975 Sousa Hugo: The ECB and Monetary Policy, Groupment Detudes et De Recherces Policy Paper, No.3, 2003 Sucu İlkay: Türk Bankacılık Sistemi: Finansal Krizler ve Finansal Kriz Sonrası Uygulanan İstikrar Programlarının Etkileri, Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İnsan Kaynakları Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Aydın 2005 Şanlı Ufuk: Türk ve İsrail Bankacılık Sistemlerinin Karşılaştırması (2002-2007), Marmara Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü Ortadoğu İktisadi Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2009 Şimşek Hamza, Türk Bankacılık Sektörünün Yapısı ve Avrupa Birliği Bankacılık Kespiç Yenal: Sektörüyle Uyumlaşma Süreci, D.E.Ü.İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt:16, 2001 Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu: 2010 Faaliyet Raporu, Mart 2011 271 Taş Ramazan: AB’nin Yeni Mali Çerçevesi (2007-2013), Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt.5, S.3, s.132., Ankara 2006 Taşdurmaz Banu: Türkiye Ekonomisinde Cumhuriyetin İlk Dönemlerinin İktisadi Yapısı (1923-1939), Niğde Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Niğde 2002 Tatlı Serhat: Avrupa Birliği (AB)’nin Türk Bankacılık Sistemi’ne Muhtemel Etkisi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Uluslar arası İlişkiler Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2010 TCMB: EMU ve Euro, İkinci El Kitabı, 1998 T.C. Avrupa Birliği Bakanlığı: AB’ye genel bakış, http://www.ab.gov.tr/files/rehber/02_rehber.pdf, Temmuz 2014 Tekeli İlhan, Selim İlkin: 1929 Dünya Buhranında Türkiye’nin İktisadi Politika Arayışları, ODTÜ İdari İlimler Fakültesi Yayını, No: 30, Ankara 1977 Tokgöz Erdinç: Türkiye’nin İktisadi Gelişme Tarihi 1914-1999, Ankara 1999 Tonus Özgür: Avrupa Birliği’nde Ekonomik ve Parasal Birlik ve Türkiye, İstanbul İktisadi Kalkınma Vakfı, 2000, No: 163 Tuncer Mehmet: Finansal Krizler ve Türk Bankacılık Sektörü’ne Etkileri, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı, Haziran 2010 Türkiye Bankalar Birliği Yayını: 50. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye’de Bankacılık Sistemi 1958–2007, Türkiye Bankalar Birliği Yayını, Yayın No: 262, Kasım 2008, (çevrimiçi), s.30-31, 7 Türkiye Euro’ya Geçiş Sorular Ve Cevaplar Cumhuriyeti Merkez Bankası Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü: 272 Ulutan Burhan: Bankacılığın Tekamülü, Ankara 1957 Uygur Ercan: Krizden Krize Türkiye: 2000 Kasım ve 2001 Şubat Krizleri”, Türkiye Ekonomi Kurumu Tartışma Metni, 7 Nisan 2001 Uyar Seçil: Bankacılık Krizleri, Ankara 2003 Yay Turan: Yılmaz E.: Küreselleşme Sürecinde Finansal Krizler ve Finansal Düzenlemeler, ATO Yayını Yay Gürkan G.: 2001-47, İstanbul 2001 Yılmaz E.: Küreselleşme Sürecinde Finansal Krizler ve Finansal Düzenlemeler, ATO Yayını 2001-47, İstanbul 2001 Yazgan Teoman: Türkiye’de Bankacılığın Gelişimi, Ankara 1969 Yılmaz Naci: 1930-1946 Döneminde Türk Bankacılık Tarihi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Doktora Tezi, İstanbul 2007 Yüksel Öznur, Şubat Krizinin Kobiler Üzerindeki Etkileri ve Çözüm Önerileri, 07 Nisan 2006, s.1, (çevrimiçi), http//www.emu.edu.tr/smeconf/turkcepdf/bildiri_09.pdf Murat Güven: Zadeh Gholi Younes: Avrupa Birliği’nde Finansal Entegrasyon: Bankacılık Sektörü Açısından Bir Değerlendirme, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Ekonomi Maliye Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2012 Zarakolu Avni: Cumhuriyet’in 50.Yılında Memleketimizde Bankacılık, Türkiye Bankalar Birliği Yayın No:61, Ankara 1973 Zivkovic Bosko: Costs and Benefits of Bank Restructuring, Bakü Üniversitesi, 2000 Zoltan Horvath: Hand Book on The European Union, Hungarian National Assembly, Hungary 2007 273