Türk Bankacılık Sistemi`nin Avrupa Birliği Bankacılık Sistemi`ne

advertisement
T.C.
İstanbul Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
İşletme Anabilim Dalı
Finans Bilim Dalı
Yüksek Lisans Tezi
Türk Bankacılık Sistemi’nin Avrupa Birliği Bankacılık
Sistemi’ne Entegrasyon Süreci ve Karşılaştırmalı
Analizi
Volkan SEVİNÇ
2501110579
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Belkıs SEVAL
İstanbul 2014
ÖZ
Türk Bankacılık Sistemi’nin Avrupa Birliği Bankacılık Sistemi’ne
Entegrasyon Süreci ve Karşılaştırmalı Analizi
Volkan SEVİNÇ
Avrupa Birliği’nin oluşumu 1950 yılında başlamıştır. AB bankacılık sisteminin
entegrasyon süreci de 1973 yılında Birinci Bankacılık Direktifi ile başlamıştır.
Türkiye’de 2000 ve 2001 krizlerinden sonra girdiği yeniden yapılandırma süreci ile
birlikte aynı zamanda AB Bankacılığı’na entegrasyon sürecine girmiştir. Yeniden
yapılandırma ve bu entegrasyon sürecinde Türkiye bankacılık sisteminde birçok radikal
değişiklikler yapılmıştır.
Bu çalışma da Osmanlı son dönem bankacılığı, Türkiye Cumhuriyeti bankacılık
sisteminin günümüze kadar olan gelişmeleri ile Türk bankacılık sisteminin Avrupa
Birliği bankacılık sistemine entegrasyon süreci incelenmiştir.
Sonuç olarak; Türk bankacılık sistemi ile Avrupa Birliği bankacılık sisteminin
karşılaştırmalı analizi yapılmıştır. Bu analiz sonucunda Türk bankacılık sisteminin
yeniden yapılandırma sürecinden sonra gösterdiği gelişmeler ve AB bankacılığına
entegrasyonunda kat ettiği süreç ortaya konulmuştur. Türk bankacılığının Avrupa Birliği
ülkeleri bankacılığı karşısındaki son durumu tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği Bankacılık Sistemi, Birinci Bankacılık Direktifi,
Yeniden Yapılandırma, Karşılaştırmalı Analiz, Türk Bankacılık Sistemi, Entegrasyon
Süreci
iii
ABSTRACT
Integration Process of Turkish Banking System to European Union Banking
System
Volkan Sevinç
The beginning of the European Union formation started in 1950. The integration of the
EU banking system started in 1973 with first banking directive. After 2000 and 2001
crises Turkey enter the integration process to European Union Banking at the same time
with restructuring process. During the period of the restructuring and integration a lot of
radical changes were made in the Turkish banking system.
In this study the Ottoman final period banking, the development to this time of the
Turkish Republic banking system and integration process of Turkish Banking System to
European Union Banking system was analysed.
As a result; comparative analysis of The European Union Banking System with Turkish
banking system was done. As a result of this analysis developments after restructuring
process of Turkish banking system and passing process to the integration European
Union banking. The result of this is that the time was handed in for The Turkish banking
systems redevelopment and the EU Banking integration. The last situation of the Turkish
banking system against the EU country banking was determined.
Key Words: European Union Banking System, First Banking Directive, Restructuring,
Comparative Analysis, The Integration of The Turkish Banking System
iv
ÖNSÖZ
Türk bankacılık sisteminin 2001 krizinden sonra girdiği yeniden yapılandırma süreci
Türk bankacılığının gelişimi ve AB bankacılığına entegrasyonu açısından çok önemlidir.
Türk bankacılığı 2001 yılından sonra işlevsel yeniden yapılandırma, operasyonel ve
örgüte yönelik yeniden yapılandırma süreçlerinde önemli gelişmeler kaydetmiştir.
Bu tezin amacı yeniden yapılandırma sürecinden sonraki Tük bankacılık sistemi ile AB
bankacılık sisteminin karşılaştırmalı analizinin yapılmasıdır. Bu analiz sonucunda Türk
bankacılığının AB ülkeleri bankalarına göre durumu belirlenmiştir. Bu analiz 20 veri
kullanılarak yapılmıştır.
Bu çalışmada Türkiye Cumhuriyeti bankacılık tarihinin ve AB bankacılık tarihinin
incelenmesi, Türk bankacılığı yeniden yapılandırma programı ile AB ve Türk
Bankacılığının karşılaştırmalı analizinin anlaşılması için önemlidir.
Yaptıkları yayınlarla ve değerli görüşleriyle çalışmamı hazırlama sürecinde doğrudan ve
dolaylı olarak katkısı olan, başta İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Finansman
Anabilim Dalında görev yapan saygıdeğer hocalarım olmak üzere ve şimdiye kadar
olduğu gibi tez çalışmam süresince de maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen sevgili
aileme teşekkür ederim.
v
İÇİNDEKİLER
ÖZ .................................................................................................................................... iii
ABSTRACT .................................................................................................................... iv
ÖNSÖZ ............................................................................................................................. v
İÇİNDEKİLER .............................................................................................................. vi
1.BÖLÜM
ŞUBAT 2001 KRİZİNE KADARKİ TÜRK BANKACILIK SİSTEMİ TARİHİ VE
YAPISI ............................................................................................................................. 3
1.1.Osmanlı Dönemi Bankacılığı (1847’e Kadarki Dönem) ....................................... 3
1.1.1.Osmanlı Döneminde Bankacılıkta Gecikme ........................................................ 3
1.1.2. 1847’e Kadarki Dönem ......................................................................................... 4
1.1.3 1847’den 1923’e (Cumhuriyet’in Kuruluşu’na) Kadarki Dönem ..................... 5
1.2. Ulusal Bankalar Dönemi (1923-1932) .................................................................. 13
1.3. Özel Amaçlı Kamu Bankaları Dönemi (1933-1944)............................................ 17
1.4. Özel Bankalar Dönemi (1945-1960) ...................................................................... 21
1.5. Planlı Dönem (1960-1980) ..................................................................................... 25
1.6. Serbestleşme ve Dışa Açılma Dönemi (1981-2001) .............................................. 29
1.6.1. Serbestleşme Dönemi (1981-1993) ..................................................................... 30
1.6.2. Krizler dönemi (1994-2001) ................................................................................ 37
1.6.2.1. 1994 Krizi .......................................................................................................... 37
1.6.2.2. Kasım 2000 ve Şubat 2001 Krizleri ................................................................ 45
1.6.2.2.1. Kasım 2000 Krizi ........................................................................................... 49
1.6.2.2.2. Şubat 2001 Krizi ............................................................................................ 58
2.BÖLÜM
AB
BANKACILIK SİSTEMİ, AB BANKACILIĞININ OLUŞUMU VE
FİNANSAL BÜTÜNLEŞMESİ ................................................................................... 62
2.1. Maastricht Anlaşması Öncesi Dönem .................................................................. 62
vi
2.1.1. Avrupa Ödemeler Birliği .................................................................................... 64
2.1.2. Roma Anlaşması ve Yeni Avrupa ...................................................................... 65
2.1.3. Birinci Bankacılık Yönergesi ............................................................................. 68
2.1.4. Tek Pazar Süreci, Ekonomik ve Parasal Birlik ................................................ 70
2.1.5. İkinci Bankacılık Yönergesi ............................................................................... 75
2.1.6. Tek Avrupa Senedi.............................................................................................. 80
2.2. Maastricht Antlaşması ve Sonrası Dönem ........................................................... 84
2.2.1. Maastricht Antlaşması ....................................................................................... 84
2.2.2. Euro ...................................................................................................................... 94
2.2.3. Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa Merkez Bankaları Sistemleri.............. 104
2.2.4. TARGET I ve TARGET II .............................................................................. 112
2.2.5. Finansal Hizmetler Eylem Planı ...................................................................... 120
2.2.6. Tek Avro Ödeme Alanı ..................................................................................... 132
2.2.7. Lizbon Zirvesi ve Bankacılık ile İlgili Gelişmeler .......................................... 136
2.2.8. Beyaz Kitap ........................................................................................................ 138
3.BÖLÜM
TÜRK BANKACILIK SİSTEMİNİN AVRUPA BİRLİĞİ BANKACILIK
SİSTEMİNE ENTEGRASYON SÜRECİ VE TÜRK BANKACILIK SİSTEMİNİN
YENİDEN YAPILANDIRILMASI
3.1. Yeniden Yapılandırma Kavramı ........................................................................ 141
3.1.1. İşleve Odaklı Yeniden Yapılanma Kavramları .............................................. 141
3.1.2. Örgüt Odaklı Yeniden Yapılanma Kavramları ............................................. 143
3.1.3. Sistem Odaklı Bir Yeniden Yapılanma Kavramı: Sistem Dinamiği ............ 144
3.2. Türk Bankacılığının Yeniden Yapılandırılması ................................................ 144
3.2.1. Türk Bankacılık Sistemi Yeniden Yapılandırma Hedefleri .......................... 145
3.2.2. Bankacılık Sektörüne Olan Güvenin Yeniden Tesis Edilmesi ...................... 147
3.2.2.1. Mevduat Sigortası ve Tam Mevduat Garantisi ........................................... 147
3.2.2.2. Merkez Bankasının Likidite Desteği ............................................................ 148
3.2.3. 2001 Sonrası Bankacılık Sisteminde İşleve Yönelik Yeniden Yapılanmalar149
vii
3.2.3.1. Merkez Bankasının Yeniden Yapılanması .................................................. 150
3.2.3.2. Finans Kurumlarının Katılım Bankasına Dönüşmesi ................................ 153
3.2.3.3. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun Kurulması.................. 157
3.2.3.4. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun Yapısı, Çalışma Esasları,
Görev ve Yetkileri ....................................................................................................... 159
3.2.3.5. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu.................................................................. 166
3.2.3.5.1. TMSF’nin Başlıca Görev ve Yetkileri ....................................................... 168
3.2.3.5.2. TMSF’nin Teşkilatı ve Organizasyon Yapısı ........................................... 171
3.2.3.5.3. TMSF’nin Mevduat Sigortacılığı Faaliyetleri .......................................... 172
3.2.3.5.4. TMSF’nin Çözümleme Faaliyetleri ........................................................... 173
3.2.3.6. Basel-I ve Basel-II’ye Geçişin Yeniden Yapılandırma Sürecine ve
Bankacılık Sistemine Etkileri ..................................................................................... 174
3.2.3.6.1. Basel I’e Geçiş.............................................................................................. 174
3.2.3.6.2. Basel II’e Geçiş ............................................................................................ 174
3.2.3.7. AB Bankacılık Mevzuatı İle Türk Bankacılık Mevzuatı’nın
Karşılaştırılması .......................................................................................................... 178
3.2.3.8. Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı (BSYYP) .............. 183
3.2.3.8.1. Yeni Bankalar Kanunu ............................................................................... 185
3.2.3.9. Sermaye Yeterliliği İle İlgili Düzenlemeler .................................................. 186
3.2.4. 2001 Sonrası Bankacılık Sisteminde Örgüte Yönelik Yeniden Yapılanmalar
....................................................................................................................................... 188
3.2.4.1. Kamu Bankalarının Yeniden Yapılandırılması .......................................... 188
3.2.4.1.1. Yeniden Yapılandırma Öncesinde Kamu Bankalarının Genel Görünümü
....................................................................................................................................... 188
3.2.4.1.2 Kamu Bankalarının Finansal Açıdan Yeniden Yapılandırılması ........... 189
3.2.4.1.2.1. Görev Zararlarının Tasfiyesi .................................................................. 190
3.2.4.1.2.2. Kısa Vadeli Yükümlülüklerin Azaltılması ............................................. 191
3.2.4.1.2.3. Sermaye Yapılarının Güçlendirilmesi .................................................... 191
3.2.4.1.2.4. Kamu Bankalarının Mevduat Faizlerinin Piyasa Faizlerine Uyumlu
Hale Getirilmesi ve Kredi Pörtföyünün Etkin Yönetimi ......................................... 192
viii
3.2.4.1.3. Kamu Bankalarının Operasyonel Açıdan Yeniden Yapılandırılması ... 192
3.2.4.1.4. Yeniden Yapılandırma Sonrasında Kamu Bankaların Mali Yapısındaki
ve Karlılık Performansındaki Gelişmeler ................................................................. 195
3.2.4.2. TMSF Bankalarının Yeniden Yapılandırılması .......................................... 196
3.2.4.2.1. TMSF Bünyesine Alınan Bankaların Devir, Birleşme, Satış veya Tasfiye
Yoluyla Çözümlenmesi ............................................................................................... 197
3.2.4.2.1.1. TMSF Bankalarından Devralınan Yükümlülükler ve Zararlar ......... 199
3.2.4.2.1.2. Sorunlu Hale Gelen Bankalar İçin Çözüm Alternatifleri .................... 199
3.2.4.2.1.3. TMSF’ye Devralınan Bankaların Çözümlenme Süreci ........................ 200
3.2.4.2.2. TMSF Bünyesindeki Bankaların Finansal Yeniden Yapılandırılması .. 200
3.2.4.2.2.1. Kısa Vadeli Yükümlülüklerin Azaltılması ............................................. 201
3.2.4.2.2.2. Açık Pozisyonların Kapatılması ............................................................. 202
3.2.4.2.2.3. TMSF Bankalarının Mevduat Faizlerinin Piyasayla Uyumlu Hale
Getirilmesi ve Bazı Yükümlülüklerin Devredilmesi ................................................ 202
3.2.4.2.3. TMSF Bünyesindeki Bankaların Operasyonel Yeniden Yapılandırılması
....................................................................................................................................... 202
3.2.4.3. Özel Bankacılık Sisteminin Daha Sağlıklı Bir Yapıya Kavuşturulması ... 203
3.2.4.3.1. Yeniden Yapılandırma Programı Öncesinde Bankacılık Sistemi .......... 203
3.2.4.3.2. Kur ve Faiz Riskinin Sınırlandırılması ..................................................... 205
3.2.4.3.3. Özel Bankaların Kendi Kaynakları İle Sermaye Yapılarını
Güçlendirmeleri........................................................................................................... 205
3.2.4.3.4. Banka Sermayeleri Güçlendirmesi Programı Uygulama Sonuçları ...... 206
3.2.4.3.5. Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması (İstanbul
Yaklaşımı ..................................................................................................................... 207
3.2.4.3.6. Varlık Yönetim Şirketlerinin Kuruluşu .................................................... 210
3.2.4.3.7. Devir ve Birleşmelerin Özendirilmesi ....................................................... 210
3.2.4.3.8. İç Denetim ve Risk Yönetim Sistemlerinin Oluşturulması ..................... 210
3.2.4.4. Gözetim ve Denetim Çerçevesinin Güçlendirilmesi ve Sektörde Etkinliğin
Arttılması ..................................................................................................................... 211
3.2.4.4.1. Özkaynağa İlişkin Düzenlemeler ............................................................... 211
ix
3.2.4.4.2. Risk Düzenlemeleri ..................................................................................... 213
3.2.4.4.3. Kredi ve İştirak Sınırlamaları İle Karşılıklara İlişkin Düzenlemeler .... 214
3.2.4.4.4. Muhasebe Standartları, Bağımsız Denetim, Devir ve Birleşmelere İlişkin
Düzenlemeler. .............................................................................................................. 214
3.2.4.4.5. Banka Sermayelerinin Güçlendirilmesi Kapsamında Yapılan
Düzenlemeler ............................................................................................................... 215
3.2.4.4.6. Sektörde Etkinliğin Arttırılmasına İlişkin Diğer Düzenlemeler............. 216
3.2.4.4.7. Bankaların İç Denetim ve Risk Yönetimi Sistemlerine Yönelik Yapılan
Çalışmalar ve Risk Odaklı Denetim Projesi ............................................................. 217
3.2.5. Yeniden Yapılandırmaya Bankacılık Sektörünün Yaklaşımı ...................... 217
3.2.6. Güçlü ve Zayıf Yönler....................................................................................... 219
3.2.6.1. Güçlü Yönler .................................................................................................. 219
3.2.6.2. Zayıf Yönler .................................................................................................... 220
3.2.7. Yeniden Yapılandırmanın Maliyeti ................................................................. 221
3.2.8. Yeniden Yapılandırma Sürecinde Yabancı Bankaların Sektöre Girişi ....... 222
3.2.9. Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı’nın Başlıca Sonuçları
....................................................................................................................................... 227
3.2.10. Türk Bankacılık Sektörü’nde Yeniden Yapılandırma Sürecinde
Gözlemlenen Gelişmeler ............................................................................................. 229
3.2.10.1. Banka, Şube ve Personel Sayısı ................................................................... 229
3.2.10.2. Sektör Payları ............................................................................................... 230
3.2.10.3. Yoğunlaşma .................................................................................................. 232
3.2.10.4. Aktif Yapısındaki Değişim .......................................................................... 232
3.2.10.5. Pasif Yapısındaki Değişim ........................................................................... 233
3.2.10.6. Gelir-Gider Yapısındaki Değişim ............................................................... 233
3.2.11. Yeniden Yapılandırma Döneminde Türk Bankacılık Sektörünün Bazı
Finansal Performans Göstergeleri ............................................................................. 234
3.2.11.1. Toplam Brüt Krediler/Toplam Aktifler ..................................................... 234
3.1.11.2. Takipteki Alacaklar (Net)/Toplam Krediler ............................................. 234
3.1.11.3. Özkaynaklar/Toplam Aktifler .................................................................... 235
x
3.1.11.4. Net Dönem Karı (Zararı)/Toplam Aktifler................................................ 236
3.1.11.5. Net Dönem Karı (Zararı)/Özkaynaklar ..................................................... 237
3.1.11.6. Faiz Dışı Gelirler/Toplam Aktifler ............................................................. 238
3.1.11.7. Faiz Gelirleri/Toplam Gelirler ................................................................... 239
4.BÖLÜM
AB BANKACILIK SİSTEMİYLE TÜRK BANKACILIK SİSTEMİNİN
KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ VE UYGULAMASI ........................................... 240
4.1. AB Bankacılık Sistemiyle Türk Bankacılık Sistemi’nin Karşılaştırılması ..... 240
4.1.1. Nüfus .................................................................................................................. 240
4.1.2. Banka Sayıları ................................................................................................... 241
4.1.3. Şube Sayıları ...................................................................................................... 242
4.1.4. Çalışan Sayısı ..................................................................................................... 243
4.1.5. Banka Başına Nüfus .......................................................................................... 244
4.1.6. Şube Başına Nüfus ............................................................................................ 245
4.1.7. Çalışan Başına Nüfus ........................................................................................ 246
4.1.8. Bankacılık Sektörü Toplam Aktifler ............................................................... 247
4.1.9. Bankacılık Sektörü Toplam Krediler .............................................................. 247
4.1.10. Bankacılık Sektörü Toplam Mevduatları ..................................................... 248
4.1.11. Bankacılık Sektörü Net Karların Gelişimi ................................................... 249
4.1.12. 100.000 Yetişkin Başına Şube Sayısı ............................................................. 250
4.1.13. Toplam Aktif / GSYİH.................................................................................... 251
4.1.14. Toplam Kredi / GSYİH .................................................................................. 252
4.1.15. Toplam Kredi / Toplam Aktif ........................................................................ 253
4.1.16. Kişibaşı Aktif ................................................................................................... 254
4.1.17. Kişibaşı Kredi .................................................................................................. 255
4.1.18. Aktif Karlılığı (ROA) ...................................................................................... 256
xi
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo 1.1: Cumhuriyet Öncesi Türkiye’de Kurulan Yabancı Bankalar ...................................... 9
Tablo 1.2: Cumhuriyet Öncesi Türkiye’de Şube Açan Yabancı Bankalar ................................ 10
Tablo 1.3.: 1911-1923 Tarihleri Arasında Kurulan Ulusal Bankalar ........................................ 12
Tablo 1.4.: 1930 Öncesi Banka Gruplarının Sektör Payları (%) 1926 – 1929........................... 14
Tablo 1.5.: 1923-1930 Arası Kurulan Ulusal Bankalar ............................................................ 16
Tablo 1.6.: Türkiye’deki Banka ve Şube Sayıları (1930 – 1946) ............................................. 18
Tablo 1.7.: 1930-1943 Döneminde Kurulan Ulusal Bankalar .................................................. 20
Tablo 1.8.: 1944-1960 Döneminde Banka Sayıları .................................................................. 24
Tablo 1.9.: 1944-1960 Döneminde Kurulan Bankalar ............................................................. 25
Tablo 1.10.: 1960 – 1980 Döneminde Kurulan Bankalar ve Kuruluş Tarihleri......................... 27
Tablo 1.11.: Planlı Dönemde Türkiye’de Mevduat ve Kredi (Milyon T.L) .............................. 28
Tablo 1.12.: Planlı Dönemde Bankacılık Sektörünün Gelişimi ................................................ 29
Tablo 1.13.: 1980 ve 1990 Yıllarında Türk Bankacılık Sektöründeki Banka Sayısı ................. 34
Tablo 1.14.: 1980 – 1993 Döneminde Kurulan Bankalar ......................................................... 35
Tablo 1.15.: Döviz Tevdiat Hesaplarının Gelişimi (1991-1994) .............................................. 39
Tablo 1.16.: 94 Krizi Döneminde Bankacılık İşlemleri Yapma Yetkisi Kaldırılan Bankalar .... 43
Tablo 1.17.: Faaliyeti Durdurulan Bankalara Ait Büyüklükler................................................. 44
Tablo 1.18.: Bankacılık Sektörü Açık Pozisyonu (1994-2001) (milyar $) ................................ 46
Tablo 1.19.; Bankaların Gruplara Göre Dağılımı ve Şube Sayıları .......................................... 48
Tablo 1.20.: Bankacılık Sisteminin Finansal Büyüklüklerindeki Gelişmeler (Milyon Dolar) ... 57
Tablo 1.21: Türkiye’de Bankaların Açık Pozisyonları (Milyar$) ............................................. 59
Tablo 1.22: Türkiye’de Kriz Öncesi ve Sonrası Gecelik İşlemlere Uygulanan Basit Faiz Oranları
(Ağırlıklı Ortalama) ................................................................................................................ 60
Tablo 1.23: Krizler Döneminde Bankaların Özkaynakların Gelişimi (1993-2002) ................... 60
Tablo 2.1. : Milli Paraların ECU Değerleri ve Pariteler ........................................................... 99
Tablo 2.2.: Euro’ya Dönüşüm Oranları Belirlenirken Kullanılan Tek Taraflı Merkezi Oranlar
............................................................................................................................................. 103
Tablo 2.3.: TARGET Projesi İle Yapılan Ödemelerin İşlem Hacmi ve Sayısı, (2010-2011)... 116
Tablo 3.1.: Fona Devredilen Bankalar .................................................................................. 197
Tablo 3.2.: Faaliyet İzni Kaldırılan ve İflasına Karar Verilen Bankalar ................................. 197
Tablo 3.3.: TMSF Bünyesine Devredilen Bankaların Durumu .............................................. 198
Tablo 3.4.: Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Maliyeti (Milyar dolar) ..................... 221
Tablo 3.5.: Yeniden Yapılandırma Sürecinde Mevduat Gelişimi ........................................... 231
Tablo 3.6.: Toplam Krediler (Yüzde) .................................................................................... 231
Tablo 3.7.: Takipteki Krediler (Net)/Toplam Krediler ........................................................... 235
Tablo 3.8.: Özkaynaklar/Toplam Aktifler (Yüzde) ................................................................ 236
Tablo 3.9.: Net Dönem Karı (Zararı)/Toplam Aktifler (Yüzde) ............................................. 237
Tablo 3.10.: Net Dönem Karı (Zararı)/Özkaynaklar .............................................................. 238
Tablo 3.11.: Faiz Dışı Gelirler/Toplam Aktifler .................................................................... 238
xii
Tablo 3.12.: Faiz Gelirleri/Toplam Gelirler (Yüzde) ............................................................. 239
Tablo 4.1.: Nüfus ................................................................ Hata! Yer işareti tanımlanmamış.
Tablo 4.2.: Banka Sayıları (Adet) ......................................................................................... 241
Tablo 4.3.: Şube Sayısı (Adet) .............................................................................................. 242
Tablo 4.4.: Çalışan Sayıları (1000 kişi) ................................................................................. 243
Tablo 4.5.: Banka Başına Nüfus (Kişi) ................................................................................. 244
Tablo 4.6.: Şube Başına Nüfus ............................................................................................. 245
Tablo 4.7.: Çalışan Başına Nüfus (Kişi) ................................................................................ 246
Tablo 4.8.: Toplam Aktifler (Milyar Euro) ........................................................................... 247
Tablo 4.9.: Toplam Krediler (Milyar Euro) ........................................................................... 247
Tablo 4.10.: Toplam Mevduatlar (Milyar Euro) .................................................................... 248
Tablo 4.11. Net Karların Gelişimi ......................................................................................... 249
Tablo 4.12. 100.000 Yetişkin Başına Şube Sayısı ................................................................. 250
Tablo 4.13.: Toplam Aktif / GSYİH ..................................................................................... 251
Tablo 4.14.: Toplam Kredi / GSYİH..................................................................................... 252
Tablo 4.15.: Toplam Kredi / Toplam Aktif ........................................................................... 253
Tablo 4.16.: Kişibaşı Aktif ................................................................................................... 254
Tablo 4.17.: Kişibaşı Kredi................................................................................................... 255
Tablo 4.18.: Aktif Karlılığı (ROA) (%)................................................................................. 256
xiii
GRAFİKLER LİSTESİ
Grafik 2.1.: AB Ülkeleri’nde Bankaların TARGET Projesine Dönüşümlerinin İşlem Hacmi
(Milyar Avro), (2005-2010) .................................................................................................. 115
Grafik 2.2.: AB Ülkeleri’nde Bankaların TARGET Projesine Dönüşümlerin İşlem Hacmi
(Milyar Avro), Yıllık Artışlar (%), (2005-2011) .................................................................... 116
Grafik 2.3.: TARGET Projesi’yle Yapılan İşlemlerin Sayısı (Milyar Avro) .......................... 117
Grafik 2.4.: TARGET Projesine Yıllık Dönüşüm Oranı........................................................ 117
Grafik 2.5: AB Ülkeleri’nin TARGET Projesi Kullanım Oranı............................................. 118
xiv
KISALTMALAR LİSTESİ
TBS : Türk Bankacılık Sistemi
T.C.: Türkiye Cumhuriyeti
TCMB: Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası
GSYİH: Gayri Safi Yurtiçi Hasıla
TL: Türk Lirası
DİBS: Devlet İç Borçlanma Senedi
TMSF: Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
THY: Türk Hava Yolları
GSMH: Gayri Safi Milli Hasıla
AB: Avrupa Birliği
AET: Avrupa Ekonomik Topluluğu
AT: Avrupa Topluluğu
EPB: Ekonomik ve Parasal Birlik
AKÇT: Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu
AMB: Avrupa Merkez Bankası
ECU: European Currency Unit
SDR: Special Drawing Rights
AMBS: Avrupa Merkez Bankaları Sistemi
OECD: Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü
SPK: Sermaye Piyasası Kurulu
DPT: Devlet Planlama Teşkilatı
FSAP: Financial System Stability Assessment
FYYS: Finansal Yeniden Yapılandırma Sözleşmesi
BSYYP: Bankacılık Sistemi Yeniden Yapılandırma Programı
xv
GİRİŞ
Türk Bankacılık Sistemi ile AB Bankacılık Sisteminin karşılaştırmalı analizi Türk
bankacılığının kat ettiği gelişmeyi göstermesi açısından önemlidir. 1957 yılında Roma
Antlaşması ile kurulan Avrupa Ekonomik topluluğu hızlı bir entegrasyon sürecine
girerken aynı zamanda Avrupa Birliği bankacılık sistemi de entegrasyon sürecine
girmiştir.
Cumhuriyetin kurulması ile hızlı bir gelişim içerisine giren Türk bankacılık sistemi de
özellikle şubat 2001 krizi ile yeniden yapılandırma programı ile birlikte Türk bankacılık
sistemi, Avrupa Birliği bankacılık sistemine entegrasyon için önemli aşamalar kat
etmiştir.
Türk Bankacılığının Avrupa Birliği Bankacılığı’na entegrasyonu Türk bankacılık sistemi
için çok önemlidir. Türk Bankacılığı birçok veriye göre Avrupa Birliği ülkeleri
bankacılığından oldukça geridir. Türk ekonomisin büyümesi ve paralelinde bankacılık
sisteminin beraber büyümesi ile Türk bankacılığı istenilen büyüklüğe ulaşacaktır.
Bu çalışmada Türk Bankacılık sistemi ile Avrupa Birliği Bankacılık sisteminin
karşılaştırmalı analizi yapılmıştır. Bu analiz ile Türkiye’nin yeniden yapılandırma
programından sonra gelişimi ve AB ülkeleri bankacılığı karşısındaki durumu tespit
edilmiştir.
Çalışmanın birinci bölümünde; Türk bankacılığının şubat 2001 krizine kadarki gelişimi
incelenmiştir. Bu dönemde Osmanlı döneminde bankacılıktaki gecikme, Osmanlı son
dönem bankacılığı ile Türkiye cumhuriyeti bankacılığının gelişimi işlenmiştir.
2. bölümde AB bankacılığının ve bankacılık sisteminin oluşumu ile AB bankacılık
sisteminin finansal bütünleşmesinin gelişim süreci incelenmiştir.
1
3. bölümde Türk bankacılığının yeniden yapılandırma programı ve bu program
sürecinde gösterdiği gelişmeler incelenmiştir. Yeniden yapılandırma süreci için, yeniden
yapılandırma kavramı açıklanmıştır. Bunun yanında bankacılık sektörü yeniden
yapılandırma programının başlıca sonuçları da incelenmiştir.
4. bölümde AB Bankacılık Sistemi ile Türk Bankacılık sisteminin Karşılaştırmalı
Analizi yapılmıştır. Bu analizde 20 veri kullanılmıştır. Bu analiz ile birlikte tespit edilen
sonuç ve öneriler bu bölümde belirtilmiştir.
2
1.BÖLÜM
ŞUBAT 2001 KRİZİNE KADARKİ TÜRK BANKACILIK SİSTEMİ
TARİHİ VE YAPISI
1.1.Osmanlı Dönemi Bankacılığı (1847’e Kadarki Dönem)
1.1.1.Osmanlı Döneminde Bankacılıkta Gecikme
16.yüzyıldan itibaren Avrupa büyük bir değişim ve bu değişimin meydana getirdiği
gelişim süreci içerisine girdi. Avrupa bu gelişim ve değişim sürecine girerken Osmanlı
İmparatorluğu bu sürece dahil olamamıştır. Bu sürece dahil olamamanın yanında
Karlofça Antlaşması’ndan sonra gerileme sürecine girmiştir. Karlofça Antlaması’na
neden olan askeri yenilginin ve bu yenilgiden sonra girdiği gerileme sürecinin başlıca
nedeni teknolojik üstünlüğünü Avrupa devletlerine kaptıran Osmanlı İmparatorluğu’nun
para yaratma gücünü Avrupa devletleri kadar artıracak bir banka sistemine kavuşamamış
olmasıdır.
Avrupa devletlerinin yaşadığı gelişim süreci sanayi devrimini ortaya çıkarmıştır. Ticari
kapitalizmin Avrupa’da egemen olmasıyla meydana gelen coğrafi keşifler sonucunda
Avrupa Devletleri hızla zenginleşti. Bu zenginleşmenin ardından 18. ve 19. yüzyılda
yaşanan sanayi devrimi Avrupa ülkelerinin ticari ve finans sisteminde önemli
değişimlere neden oldu, bankacılık sistemi gelişti.
Avrupa devletleri bu gelişmeyi gösterirken Osmanlı İmparatorluğu askerlik ve
yöneticilik işleriyle uğraştığı için ve ticaret, sarraflık gibi işleri gayri müslümlere ve
sarraflara bıraktıkları için ticari ve finans sisteminde herhangi bir gelişim gösteremedi.
Halkın büyük çoğunluğununda tarımla uğraşmaya devam etmesi ve zanaatkarlık
faaliyetleriyle ilgilenmesi bankacılık sisteminin gelişmesi için yeterli ortamın
oluşmamasına neden oldu. 19.yüzyılın ikinci yarısına kadar Avrupa devletlerinde
bankacılık sisteminin gelişme göstermesine rağmen Osmanlı’da sarraflar ve bankerler
3
tarafından yapılan hazineye borç vermek, kambiyo işlemleri yapmak, senet iskonto
etmek, üçüncü kişilerin birikimlerini değerlendirmek, devlet adamlarına ait malların
gelir yönetimini yapmak gibi bankacılık faaliyetlerine benzeyen işlerle yetinilmiştir.1
1.1.2. 1847’e Kadarki Dönem
Osmanlı İmparatorluğu’nda finansal hareketlilik İstanbul’un fethi ile başlar. İstanbul’un
fethi, Avrupa ekonomisi ile Osmanlı Devleti’nin ve insanının tanışmasını sağlamıştır.
Fetihle birlikte Osmanlı İmparatorluğu Bizans döneminde varlığını sürdüren bankerlerle
tanışmıştır. Fatih Sultan Mehmet Han bankerlerin kanunlarına riayet etmek ve gerekli
vergileri ödemek şartıyla ülkesinde mesleklerini icraya devam edebilecekleri yolunda bir
ferman yayınlamıştır. İstanbul’un fethinden Tanzimat’a kadar olan dönemde bugünkü
anlamda bankacılık, hele ulusal olarak nitelendirilebilecek bir bankacılık faaliyetine
rastlanmamaktadır. Bankacılık benzeri diyebileceğimiz faaliyetler sarraflar vasıtasıyla
yürütülmüştür.
Osmanlı İmparatorluğu’nda sarraflar iki gruba ayrılabilirdi. Birinci grup, Galata’da
toplanmış olan ve tüm Osmanlı coğrafyasına yayılmış işlevler gören hazine sarraflarıdır.
Diğer grup ise hazine tarafından tescil edilmeyen sermayeleri sınırlı, işlevleri de sınırlı
köşe başı sarraflarıdır. Köşe başı sarrafları çoğunlukla para değiştirme ve küçük
miktarlarda borç para verme işlevlerini gerçekleştiriyorlardı. Köşe başı sarrafların bir
kısmı da kırsal kesimle ilişki içindeydi. Fakat bunlar ticaretten uzaklaşmışlardı ve
tefeciler gibi kırsal kesime kredi sağlıyorlardı.2 Büyük çoğunlukla Galata’da toplanmış,
gayri müslüm ve Türk olmayanlardan oluşan hazine sarrafları ise; hazineye ve saraya
ödünç vermek, muhtelif cins paraları birbiriyle değiştirmek, senet alım satımı yapmak,
1
Gülay Selvi, Türkiye Bankacılık Sektörü’nde Yabancı Sermaye Analizi ve Avrupa Birliği Ülkeleri
Karşılaştırması, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı Doktora Tezi,
İstanbul 2010, ss. 7-8
2
Fatma Gündoğdu, Türkiye’de Bankacılık ve 1980 Sonrası Dönemin Değerlendirilmesi, Atatürk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Doktora Tezi, Erzurum 1998, s.54
4
başka şahıslara ait paraları işletmek, vergilerin iltizamını almak, devlet adamlarına ve
paşalara ait malların gelir bakımından yönetimini yapmak gibi işlerle uğraşmıştır.
Sarraflara ait işyerlerinin genellikle galata civarında bulunması nedeniyle bu kişiler
galata sarrafları adıyla anılmışlardır. Osmanlı İmparatorluğu’nun son yüzyıllarında ise
galata bankerleri olarak anılmaya başlanmıştır.
Osmanlı
hükümetleri,
Galata
sarraflarına
sık
sık
başvurmuşlardır.
Osmanlı
İmparatorluğu’nun Avrupa’daki 18. ve 19. Yüzyılda meydana gelen sanayi devrimi gibi
gelişmelere ayak uyduramaması özellikle İmparatorluğun son dönemlerinde sanayi ve
ticarette duraklamaya neden olmuştur. Böylelikle Osmanlı hükümetleri Galata
sarraflarına daha sık başvurmak durumunda kalmış ve her seferinde daha ağır şartlarda
borçlanmışlardır. Osmanlı hazinesi plansız bir tarzda yönetildikçe, hükümetler devamlı
olarak borçlanmak hatta ilerideki gelirlerini bile kırdırmak zorunda kalmışlardır. Bu
durumdan yararlanan sarraflar yüzyıllarca haksız olarak büyük servetlere sahip
olmuşlardı. Gittikçe büyük bir nüfus ve itibar kazanmışlardı.
Sarrafların faaliyetleri ve dış ticaretin merkezi olması nedeniyle galata bankacılık
işlemlerinin filizlendiği bir yer haline gelmişti. Buradaki ticari faaliyetlerin çoğu uluslar
arası ticari işlemler olmuştur. Burada birçok uluslar arası para tedavül görmüş ve
ticaretin finansmanı ön plana çıkmıştı. Bu ticari hayat bankacılık işlemleri için uygun bir
ortam yaratmıştır.
1.1.3 1847’den 1923’e (Cumhuriyet’in Kuruluşu’na) Kadarki Dönem
1847 yılı Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk bankanın kurulduğu yıl olması açısından
önemlidir. Sarrafların faaliyetlerinin bankacılık için uygun bir ortam yarattığını üst
bölümde belirtmiştim. Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk bankanın kurulduğu 1847’den
cumhuriyetin kurulduğu 1923’e kadarki dönemi bankacılık açısından üç bölümde
inceleyebiliriz. Bunlar;
5
1. Borçlanma Bankacılığı
2. Yabancı Sermayeyi Destekleyen Bankacılık
3. Ulusal Bankacılıktır.
Üst bölümde belirttiğimiz gibi Osmanlı İmparatorluğu’nda 1847 yılına kadar finansal
işlevlerde
sarraflar
İmparatorluğu’nda
ön
uzun
plandaydı.
süren
19.yüzyılın
savaşlar
baş
başlamasıyla
gösterdi:
beraber
Bunun
Osmanlı
yanında
Rus
İmparatorluğu’yla yapılan savaşlar Osmanlı bütçesini zorlamaya başlamıştır. Savaşların
uzun
yıllar
sürmesi
ve
bu
savaşlardan
mağlup
ayrılınmasıyla
Osmanlı
İmparatorluğu’nun savaş ganimet gelirleri de önemli ölçüde azalmıştır. Bu nedenlerle
gelirlerin azalması ve Osmanlı hazinesinin giderlerini karşılayamaması Osmanlı
İmparatorluğu’nun
borçlarının
giderek
artmasına
neden
olmuştur.3
Osmanlı
İmparatorluğu’da borç gereksinimini sarraflar vasıtasıyla gerçekleştirmeye devam
etmiştir. Sarraflar devlete büyük miktarlarda borç verir hale gelmişlerdir.
Sultan Abdülmecid tarafından 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı İmparatorluğu
büyük bir siyasi, sosyal ve iktisadi değişim içerisine sokmuştur.4 Tanzimat Fermanı’yla
imparatorlukta meydana gelen değişim hareketleri büyük masraflar gerektiriyordu. Bu
nedenle aynı yılın sonunda Osmanlı İmparatorluğu kaime adı verilen ilk kağıt parayı
(banknot) çıkarmıştır. Aslında ilk Osmanlı parası Akçe 1326 yılında, ilk altın sikke
Sultani ise 1477 yılında bastırıldı. Kaime ilk kağıt para olması açısından önem taşır.
Kaime paradan çok faiz getiren borç senedi veya hazine bonosu olarak kullanılmıştır.5
Ayrıca bu fermanla galata bankerleri faaliyet alanlarını genişleterek Osmanlı Devleti’nin
finansal sistemi üzerinde denetim kurma olanağı bulmuşlardır.
3
Öztin Akgüç, Türkiye’de Yabancı Bankalar, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Yayını, s. 7
B. Zihni Sanus, Para Ekonomisi, Cilt 1, İstanbul Matbaacılık T.A.O., İstanbul 1955, s.483
5
Gündoğdu, Türkiye’de Bankacılık ve 1980 Sonrası Dönemin Değerlendirilmesi, s. 63
4
6
Giderek artan miktarda basılan kaimeler büyük dış ticaret açıkları nedeniyle sürekli
değer kaybetmiş ve anlamını yitirmişlerdir. 1843 yılında bir İngiliz sterlini 220 kuruştan
işlem görüyordu. Halbuki 110 kuruştan işlem görmesi gerekiyordu.6 Kaimenin
değersizleşmesi de dış piyasada kaynak bulmayı zorlaştırmıştır. Ayrıca bu dönemdeki
Osmanlı tüccarları kaimenin yabancı paralar karşısında değerinin dengelenmesini
istiyorlardı.7
Bu nedenlerden ötürü J. Alleon ve Th. Baltazzi adlı iki bankerden hükümetin izniyle
mali danışmanlık hizmeti alabilmek için 1847 yılında İstanbul Bankası’nı kurmalarına
izin verilmiştir. Bu banka hükümetten aldığı 25 milyon kuruş ile faaliyetine başlamıştı.
Ancak banka birkaç yıl içerisinde mali güçlükler içerisine düştü. Daha sonrada iflas etti.
Osmanlı hazinesi bu iflas nedeniyle büyük kayba uğramıştır.
-
Hükümetin, bankaya olan borcunu zamanında ödeyememesi,
-
1848 yılında Fransa’da başlayan ihtilal hareketlerinin para piyasalarını da
etkilemesiyle İstanbul bankasının zarara uğraması,
-
Banka idarecilerinin, devlet tahvillerini ucuza toplamak ve pahalıya satmak gibi
spekülatif işlemlere başvurması da bankanın zarara uğramasına neden olmuştur.
Bu nedenlerden ötürü banka 1852 yılında iflas edip hükümet tarafından kapatılmıştır.8
Kırım Savaşı’ndan (1853-1856) sonra, Osmanlı İmparatorluğu’nun dış borçlanması
artmış ve İmparatorluk yabancı sermayeye açık duruma gelmişti. Bu tarihten sonra
Osmanlı İmparatorluğu’nda birçok yabancı banka kurulmuştur.9
6
Banu Taşdurmaz, Türkiye Ekonomisinde Cumhuriyetin İlk Dönemlerinin İktisadi Yapısı (19231939), Niğde Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Niğde
2002, s. 22
7
Gündoğdu, Türkiye’de Bankacılık ve 1980 Sonrası Dönemin Değerlendirilmesi, ss. 63-64
8
A.e., s. 56
9
Teoman Yazgan, Türkiye’de Bankacılığın Gelişimi, Ankara 1969, s. 13
7
Bu bankalardan ilki Kırım savaşının bitiminde yapılan 1856 tarihli Paris Barış
Antlaşması’nın sonucunda Osmanlı'ya müttefik İngiliz, Fransız ve Avusturya devletleri
tarafından Osmanlı'nın dış borç alımını kolaylaştırmak ve kendi sermaye hareketlerine
kolaylık sağlamak amacıyla başlangıçta İngiliz sermayesi ile aynı yıl içinde Osmanlı
Bankası’nın kurulmasını sağlamışlardır. Sırasıyla 1863 yılında Fransız ve 1875’te de
Avusturya sermayesi bankaya ortak edilmiştir.10
Osmanlı Bankası’nı Osmanlı İmparatorluğu’nda borçlanma bankacılığının başlangıcı
olarak gösterebiliriz.11 Bu banka banknot çıkarma yetkisine sahip tek bankadır. Aynı
zamanda devlet bütçesini denetleme yetkisine de sahiptir. Bunların yanında devletin tüm
gelirlerini toplayarak, iç ve dış bütün ödemelerini yapan ve hükümetin ülke içinde ve
dışında çıkaracağı tahvil ve bonoların satışını tekelinde tutan bir banka olmuştur.
Bankanın banknot çıkarma yetkisi T.C. Merkez Bankası kuruluncaya kadar devam
etmiştir. 1863 yılında Fransız sermayesinin bankaya girmesiyle banka Bank-ı Osmani-i
Şahane (Imperial Ottoman Bank) ismini almıştır.
Kırım savaşından sonra İmparatorluğa hazineye borç vermek, faiz geliri elde etmek,
kendi ülkelerinin çıkarlarına hizmet etmek, Türkiye’de faaliyet gösteren yabacı
sermayeli firmaları veya kendi ülkelerinin uyruğunda bulunan işadamlarını finanse
etmek amaçlarıyla yabancı sermayeli pek çok banka kurulmuştur. Avrupa bankaları şube
açarak veya Osmanlıdan alınan ayrıcalıklara dayalı yeni bankalar kurarak Türkiye’de
doğrudan çalışmaya başlamışlardır. Yabancı sermaye rekabetine sahne olan Osmanlı’da
yabancı bankalar kendi ülkelerinin en fazla ilgi duyduğu yörelerde faaliyetlerini
yoğunlaştırmışlardır. Bu bankalar ayrıca yerel müşteriden mevduat toplayarak ticaret ve
tarıma kredi vermeyi amaçlıyorlardı. Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğunda kurulan
yabancı bankalar ;
10
Öztin Akgüç, 100 Soruda Türkiye’de Bankacılık, Gerçek Yayınevi, İstanbul 1989, s. 115
Tuncay Artun, İşlevi, Gelişimi, Özellikleri ve Sorunlarıyla Türkiye’de Bankacılık, Tekin Yayınevi,
İstanbul 1983
11
8
Tablo 1.1: Cumhuriyet Öncesi Türkiye’de Kurulan Yabancı Bankalar
Kuruluş
Banka İsmi
Sonuç
Yılı
1847
İstanbul Bankası (Banque de
1852 yılında faaliyeti sona
Constantinople)
ermiştir.
1856
Bank-ı Osmani (Ottoman Bank)
1863 yılında Bank-ı Osmani
Şahane’ye katılmıştır.
Osmanlı Bankası A.Ş. ünvanı ile
Türkiye’de faaliyetini devam
ettirmiştir.
1863
Bank-ı Osmani Şahane
1864
1865
Şirketi Umumiye-i Osmaniye
Bankası
Şirketi Maliye-i Osmaniye Bankası
1893 yılında faaliyetini
durdurmuştur.
Kuruluşundan kısa bir süre sonra
faaliyetini tatil ederek işlerini
Osmanlı Bankası’na devretmiştir
1869
İtibari Umumi-i Osmani Bankası
1899 yılında tasfiye olunmuştur.
1871
Avusturya-Osmanlı Bankası
1874 yılında Osmanlı Bankası’na
katılmıştır.
1872
Avusturya-Türk Bankası
1873’de tasfiye olunmuştur.
1872
İkinci İstanbul Bankası
1894 yılında Kambiyo ve Esham
Şirketi Osmaniyesi’ne katılmıştır.
1872
1899 yılında tasfiye edilmiştir.
1888
Kambiyo ve Esham Şirketi
Osmaniyesi
Selanik Bankası
1891
Midilli Bankası
1909 yılında faaliyeti sona
ermiştir.
1909
Türkiye Milli Bankası
1913 yılında tasfiye olunmuştur.
1910
Türkiye Ticaret ve Sanayi Bankası
1914 yılında tasfiye olunmuştur.
Uluslararası Endüstri ve Ticaret
Bankası adı altında faaliyetine
devam etmiştir.
9
1910
Osmanlı Ticaret Bankası
Kaynak: Namık Aydemir, “Dünden Bugüne Bankacılık’’, Ankara 2002, s. 11-13.
Tablo 1.2: Cumhuriyet Öncesi Türkiye’de Şube Açan Yabancı Bankalar
Yılı
Banka Adı
Ülkesi
1875
Credit Lyonnais
1899
Deutsche Palastina Bank (Alman-Filistin
Bankası)
1900
Bristish Oriental Bank
1902
Anglo-Palestine Company
İngiltere
1904
Atina Bankası
Yunanistan
1904
Şark Bankası
1905
Wiener Bankverein
1906
Deutsche Orient Bank
1907
Societa Commerciale d'Oriente
İtalya
1909
Deutsche Bank
Almanya
1911
Banca di Roma
İtalya
1919
Banka Commerciale İtalyana
İtalya
1919
Banka Marmaroş Blank ve Şürekası
Romanya
1921
Hotantse Bank Üni. N.V. (Felemenk
Bahrisetit Bankası)
Hollanda
1922
Memaliki Şarkiye Fransız Bankası
Fransa
1922
American Express Co.
A.B.D.
1922
Şarki Karip Ticaret Bankası
İngiltere
1922
İyoniyen Bank Limited
İngiltere
Fransa
Almanya
İngiltere
Yunanistan
Avusturya
Almanya
Kaynak: Öztin Akgüç, 100 Soruda Türkiye’de Bankacılık, İstanbul 1989
10
1863 yılında ise Niş valisi Mithat Paşa’nın Memleket Sandıkları’nı kurmasıyla, bir
bakıma Türk bankacılığının başladığını söyleyebiliriz.12 Mithat Paşa’nın bu girişimiyle
aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nda milli bankacılık dönemi başlamıştır. Kurulan
bu sandıkların çıkarılan bir kararnameyle ülkenin her tarafına yayılması amaçlanmıştır.
Memleket sandıklarının bir merkezde toplanmasının kararlaştırılmasıyla, Osmanlı
İmparatorluğu’nun ilk milli bankası olan ziraat bankası kurulmuştur. 1888 yılında
kurulan bu bankanın amacı da memleket sandıkları gibi tarımsal krediyi sağlamaktı.13
Ziraat bankası kuruluşundan itibaren hızla Anadolu’nun her tarafına yayılmış ve farklı
büyüklüklerde birçok şubesi açılmıştır. 1923 yılında Ziraat Bankası’nın şube sayısı
316’ya ulaşmıştır.
Ziraat Bankasının yanında, özellikle 2.Meşrutiyet’in estirdiği yeni milliyetçilik
akımlarının da etkisiyle, 1908 yılı ve sonrasında milli bankaların sayısı hızla artmıştır.14
1. Dünya Savaşı sırasında, 1908 yılında başlayan milli bankacılık hareketi daha da
kuvvetlenmiştir. 1911-1923 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’nda milli sermaye
ile, büyük bir bölümü bölgesel ihtiyaçlara cevap veren ve tek şubeli 21 banka
kurulmuştur.15
Osmanlı Bankası’nın 1. Dünya Savaşı yıllarında hükümete borç vermekten kaçınması,
mali sıkıntıda olan İmparatorluğu zora sokuyordu. Bu da imparatorlukta milli banka
kurmanın gerekliliğini dönemin yöneticilerine göstermiştir.
12
Umut Devrim Genç, Ege Bölgesi’ndeki Tarihi Banka Yapıları (1915-1930), Dokuz Eylül Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü Restorasyon Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İzmir Şubat 2001, s. 28
13
A.e., s.28
14
İbrahim Yavuz Akçacı, 1980 Sonrası Türk Bankacılık Sektöründe Yeniden Yapılandırma,
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi,
Ankara Haziran 2003, s.31
15
A.e., s.31
11
Milli bankacılık hareketinin ortaya çıkmasındaki temel neden, ülke içinde birikmekte
olan sermayeyi yabancı ve azınlık bankalarının elinden kurtarmak ve bu sermayeyi
ulusal ticareti geliştirmek amacıyla kullanmaktır.
Kurulan ulusal bankaların kredileme uğraşları daha çok ticari kredi, esnaf kredisi,
tarımsal kredi, emlak kredisi ve tüketim kredisi biçiminde olmuştur.16
Tablo 1.3.: 1911-1923 Tarihleri Arasında Kurulan Ulusal Bankalar
Banka
Faaliyete Geçiş Yılı
İstanbul Bankası
1911
Konya İktisadi Milli Bankası
1912
Adapazarı İslam Ticaret Bankası
1913
Karaman Milli Bankası
1913
Emval-i Gayrimenkule ve İkrazat Bankası
1914
Milli Aydın Bankası
1914
Akşehir Bankası
1916
İtibar-i Milli Bankası
1917
İktisat-i Milli Bankası
1917
Manisa Bağcılar Bankası
1917
Konya Ahali Bankası
1917
Ticaret ve İtibari Umumi Bankası
1918
Eskişehir Çiftçiler Bankası
1919
Adapazarı Emniyet Bankası
1919
Konya Türk Ticaret Bankası
1920
İktisadi Türk A.Ş.
1920
Bor Zürra ve Tüccar Bankası
1922
İstanbul (Dersaadet) Küçük İstikraz
1923
Bankası
Kaynak: Öztin Akgüç, Cumhuriyet Dönemi’nde Bankacılık Alanında Gelişmeler,
Ankara, 1975, s. 12.
Bu dönemde kurulan milli bankalar, Avrupa’yla hammadde ticareti içerisine girmiş olan
bölgelerde kurulmuştur. Aynı dönemde Konya, Aydın, Adapazarı, Manisa, Eskişehir,
Karaman gibi demiryollarının uzanmış olduğu Anadolu kentlerinde milli bankaların
16
Artun, İşlevi, Gelişimi, Özellikleri ve Sorunlarıyla Türkiye’de Bankacılık, İstanbul 1983, s. 39
12
sayısı daha fazladır.17 Dönemin iktidarı İttihat ve Terakki yönetimi de milli banka
kuruluşunu desteklemiştir. Bu dönemde iktidar tarafından Osmanlı İtibar-ı Milli Bankası
ve Milli İktisat Bankası kurulmuştur.
1.2. Ulusal Bankalar Dönemi (1923-1932)
Bankacılık sektörü Cumhuriyet dönemine 13’ü yabancı sermayeli, 22’si ise ulusal
sermayeli olan 35 banka ile girmiştir. Ulusal bankaların çoğu tek şubeli yerel platformda
hizmet veren bankalardır. Ulusal sermayeli bankaların büyük bir kısmının savaştan yeni
çıkmış ekonominin ihtiyaçlarını karşılayabilecek kredi potansiyeli bulunmamaktaydı. Bu
durumda yabancı sermayeli bankalar sektöre egemen olmuşlardır. Merkez Bankası’nın
işlevlerini yerine getiren bankanın da yabancı sermaye kökenli olması, ekonominin
gelişimi açısından büyük bir olumsuzluk yaratmaktaydı.
İktisadi kalkınmayı sağlamak için gerekli kredi mekanizmasının bulunmaması,
Cumhuriyet yönetimini; bankacılık sektöründe devlet desteği ile düzenlemelere
gidilmesi
ve
kalkınmayı
destekleyecek
18
yapılandırılmasına yöneltmiştir.
bir
ulusal
bankacılık
sektörünün
Bu yapılandırma 1929 dünya ekonomik buhranına
kadar bankacılık sisteminde yapısal bir değişme olarak ortaya çıkmamıştır.19
Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkenin kalkınması için bankacılığın geliştirilmesi ve
Osmanlı döneminde yabancı bankaların uygulamalarıyla yaşanılan tecrübelere
dayanarak, bankacılığın ulusal olması ile hükümetin bankaların kurulmalarında yardımcı
olmasının gerekliliği görüşleri benimsenmiştir.20
17
Öztin Akgüç, Cumhuriyet Döneminde Bankacılık Alanında Gelişmeler, TBB Yayınları No: 71,
Ankara 1975
18
Zeynep Öztürk, “AB’ye Entegrasyon Açısından Bankacılıkta Etkinlik: AB ve Türk Bankacılık
Sistemlerinin Karşılaştırmalı Analizi”, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü
Bankacılık Anabilim Dalı Doktora Tezi, İstanbul 2007, s.101
19
İlhan Tekeli, Selim İlkin, 1929 Dünya Buhranında Türkiye’nin İktisadi Politika Arayışları, ODTÜ
İdari İlimler Fakültesi Yayını, No: 30, Ankara 1977, s.55
20
Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ekonomisi, 1923-1978, Akbank Yayını, Apa Ofset Basımevi, İstanbul
1980, s. 467
13
Cumhuriyetin kurulmasıyla beraber, ulusal bankacılığın gelişmesi için gerekli ortam
doğmuş ve yaratılmıştır. 1923-1930 arasında yabancı banka kurulmamıştır. Ancak
Türkler tarafından kurulan banka sayısı sürekli artmıştır.
Tablo 1.4.: 1930 Öncesi Banka Gruplarının Sektör Payları (%) 1926 – 1929
Banka Aktif Mevduat Kredi Sermaye
Kâr
Şube Adedi
Banka
Grupları
Adedi
Kamu
23
18
17
43
38
75
5
Özel
11
12
9
6
20
6
5
Yerel
3
1
2
6
4
2
53
Yabancı
63
69
72
45
38
17
35
Toplam 100
100
100
100
100
100
100
Kaynak: T.C.Merkez Bankası’nın 1926-1929 yılları bültenlerinde yer alan bilgilerden
yararlanılarak düzenlenmiştir.21
Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinde bankacılığın ya da diğer bir ifade ile ulusal
bankacılığın temelleri ise 17 Şubat 1923’te İzmir İktisat Kongresi’nde ortaya
konulmuştur.
Bu
kongrede;
ekonomik
kalkınmanın
bankacılığın
gelişmesiyle
sağlanabileceği, bankaların geliştirilmesi için de devletin banka kurulmasına yardımcı
olması gerektiği ve ulusal bankacılık sisteminin kurulmaması durumunda, Türk
ekonomisinin yabancı sermayenin baskısı altında ezileceği görüşleri benimsenmiştir. Bu
görüşler bankacılığın ekonomik hayattaki önemini ortaya koymasının yanı sıra, izleyen
yıllarda Türk bankacılığındaki gelişmelere yön verir nitelikte olmuştur.22
İzmir İktisat Kongresi'nde alınan bu kararlar kağıt üzerinde kalmamış, izleyen yıllarda
Türk ticari ve sanayi hayatını finanse edecek birçok banka kurulmuştur. Cumhuriyet
döneminde özel sermaye ile kurulan ilk banka, Türkiye İş Bankası'dır. İzmir İktisat
Kongresi’nde ayrıca, bir sanayi bankasının kurulması önerisine uygun olarak, 1925
21
Naci Yılmaz, 1930-1946 Döneminde Türk Bankacılık Tarihi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Doktora Tezi, İstanbul 2007, s.79
22
Bankacılık Çalışma Grubu, Türk Bankacılık Sektörünün Bugünkü Durumu, Sorunları ve
Önerileri, 3. İzmir İktisat Kongresi Tebliğleri, 1992, s.27
14
yılında Türkiye Sınaî ve Maadin Bankası kurulmuştur. Bu banka ülkemizde kurulan ilk
kalkınma bankası olarak kabul edilmektedir. (1932 yılında bankanın işletmecilik
fonksiyonu Devlet Sanayi Ofisine, bankacılık fonksiyonu ise, Sanayi Kredi bankasına
devredilmiştir. Ancak, Sanayi Kredi Bankası da uzun ömürlü olmamış ve 1933 yılında
aktif ve pasifi ile Sümerbank'a devredilmiştir). 1927'de kurulan Emlak ve Eytam
Bankası devlet tarafından kurulan diğer bir bankadır. (Bu banka 1946 yılında bütün hak
ve yükümlülükleriyle birlikte Türkiye Emlak Kredi Bankası'na devredilmiştir).
Cumhuriyet döneminde bankacılık alanında en önemli gelişme, 30 Haziran 1931
tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın kurulmasıdır.
Bu önemli bankaların yanında çok sayıda tek şubeli yerel banka, genellikle yöre
tacirlerinin kredi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kurulmuştur. Bu dönemde kurulan
yerel banka sayısı 27'dir. Ancak, bu bankaların büyük bir bölümü 1929 Dünya
Ekonomik Bunalımı'nın bankacılık üzerindeki olumsuz etkileri ve ülkemizdeki şube
bankacılığının gelişip yaygınlaşması üzerine faaliyetlerine son vermiştir.23
1923 yılı itibariyle Türkiye’de milli bankalar % 59.7, yabancı bankalar ise % 40.3
düzeyinde bankacılık piyasasından pay almışken, milli bankaların payı 1929 yılında
%81.27’ye ulaşmıştır.24
Cumhuriyetin kurulduğu 1923 yılında 22 tanesi ulusal 13 tanesi yabancı olmak üzere
toplam 35 adet banka Türkiye’de faaliyet gösterirken, bu rakam 1926 yılında 42 adet
bankaya , 1932 yılında ise 59 adet bankaya çıkmıştır.
Bu dönemde Ziraat Bankası’nın sermayesi arttırılarak statüsü evrensel bankacılık
hizmetlerini verecek şekilde yeniden düzenlenmiştir. Cumhuriyetin kurulduğu 1923
yılında en büyük Türk bankası olan Ziraat Bankası’nın yurt çapında 320 şubesi
23
Cumhuriyet Dönemi Türk Ekonomisi (1923–1978), Akbank Kültür Yayını, 1978, s.469
O. Silier, 1920’lerde Türkiye’de Milli Bankacılığın Genel Görünümü, Türkiye İktisat Tarihi
Semineri (Metinler-Tartışmalar), Hacettepe Üniversitesi, Ankara 1975, s.32
24
15
bulunmaktaydı. Türk bankalarının 22 milyon Türk Lirası olan toplam sermayesinin 15
milyon TL’nı Ziraat Bankası’nın sermayesi oluşturmaktaydı. Bu büyüklüğe karşın Ziraat
Bankası sadece yabancı bankaların verimsiz buldukları ziraat ve zirai sanayi alanlarında
kredi verebilecek bir ihtisas kredisi bankası olarak kurumlaşmıştı.
Tablo 1.5.: 1923-1930 Arası Kurulan Ulusal Bankalar
Banka Adı
Kuruluş Yeri
Kuruluş Tarihi
Kapanış Tarihi
İstanbul Esnaf Bankası
İstanbul
1925
1938
Türkiye İmar Bankası
T.A.Ş.
İstanbul
1928
-
Üsküdar Bankası T.A.Ş.
İstanbul
1929
1933
Karaman Çiftçi Bankası
Karaman
1925
1937
Eskişehir Bankası T.A.Ş.
Eskişehir
1927
1949
Bor Esnaf Bankası T.A.Ş.
Bor
1928
-
Türkiye İş Bankası
Ankara
1924
1933
Ankara
1925
Yaşarbank
Akhisar
1924
Aksaray
1926
1942
Niğde
1926
-
Türkiye Sanayi ve
Maadin Bankası
Akhisar Tütüncüler
Bankası
Aksaray Halk İktisat
Bankası T.A.Ş.
Niğde Çiftçi ve Tüccar
Bankası T.A.Ş.
Afyonkarahisar Terakki-i
Servet Bankası
Nevşehir Bankası T.A.Ş.
Afyon
1926
1947
Nevşehir
1927
T.E.B.
Kocaeli Halk Bankası
Kocaeli
1927
İktisat Bankası
Denizli İktisat Bankası
T.A.Ş.
Akseki Ticaret Bankası
T.A.Ş.
İzmir Esnaf ve Ahali
Bankası T.A.Ş.
Denizli
1927
belirlenemedi
İzmir
1927
Egebank
İzmir
1928
1942
1953
16
Ermenek Ahali Bankası
T.A.Ş.
Şarki Karaağaç Bankası
T.A.Ş.
Ürgüp Zürra ve Tüccar
Bankası T.A.Ş.
Karadeniz Bankası
T.A.Ş.
Elazığ İktisat Bankası
Lüleburgaz Birlik Ticaret
Bankası
Mersin Ticaret Bankası
T.A.Ş.
Kastomonu Bankası
T.A.Ş.
T.C. Merkez Bankası
Ermenek
1927
belirlenemedi
Şarki
Karaağaç
Ürgüp
1927
1941
1928
belirlenemedi
Trabzon
1928
belirlenemedi
Elazığ
1928
1960
Lüleburgaz
1929
1940
Mersin
1929
1938
Kastamonu
1930
-
Ankara
1930
-
Kaynak; Umut Devrim Genç, Ege Bölgesi’ndeki Tarihi Banka Yapıları, Dokuz Eylül
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Restorasyon Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi,
İzmir Şubat 2001, s. 30
1.3. Özel Amaçlı Kamu Bankaları Dönemi (1933-1944)
Bu dönemin en belirgin özelliği, önemli devlet bankalarının faaliyete geçirilmiş
olmasıdır.25 Cumhuriyetin ilk yıllarında özel kesimin özendirilmesi ile sanayileşme
stratejisi benimsenmiştir. Ancak sermaye birikiminin yetersizliği ve 1929 Büyük
Buhranı’nın olumsuz etkileri nedeniyle önemli bir sonuç alınamamıştır.26 Bu durum
karşısında sanayileşmenin gerçekleşmesi için gerekli yatırımı ancak devletin
yapabileceği anlaşılmıştır. Böylelikle sanayi yatırımlarının planlı olarak yapılmasına
karar verilmiş ve beşer yıllık dönemler halinde sanayi planları hazırlanmıştır. Devlet,
büyük devlet bankaları vasıtasıyla planlamış olduğu hedeflere ulaşmak istemiştir.
25
Nurettin Ayan, Türk Bankacılık Sistemi ve Ekonomik Krizlere Etkileri, Marmara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2006, s. 17
26
Ufuk Şanlı, Türk ve İsrail Bankacılık Sistemlerinin Karşılaştırması (2002-2007), Marmara
Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü Ortadoğu İktisadi Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi,
İstanbul 2009, ss. 64-65
17
Bu dönemde elliye yakın yerel banka ve ondan fazla yabancı banka faaliyetlerini
sürdürmekteydi. Cumhuriyetin ilk döneminde sayıca hızlı bir gelişme gösteren tek şubeli
yerel bankalardan bazıları 1930’lardan sonra faaliyetlerini durdurmuşlar, bazıları da
büyüyerek çok şubeli bankalara dönüşmüşlerdir. Devlet bankaları ise hızlı bir şekilde
gelişmiştir. Yerel bankaların bu dönemde faaliyetlerini durdurmasında Merkez
Bankasının bu bankalara kaynak sağlamak konusunda yetersiz kalması ve isteksiz
davranmasının yanısıra, bu bankaların dış finansman kaynaklarına ulaşımının olmaması
da etkili olmuştur.27
İkinci dünya savaşının da etkisiyle dünya genelinde yavaşlama gösteren ekonomik
faaliyetin sonucu olarak bankacılık alanında da daralma görülmüş ve Türkiye’de faaliyet
gösteren toplam banka sayısı 1932 yılında 60 iken, 1945 yılında 40’a düşmüş, 19291936 yılları arasında ise 9 adet yabancı banka Türkiye’deki faaliyetlerine son vermiştir.
Tablo 1.6.: Türkiye’deki Banka ve Şube Sayıları (1930 – 1946)
1930
1932 1934 1936 1938 1940 1942 1944 1946
Banka
46
47
46
46
44
36
42
42
34
Sayısı
Şube
421
447
415
399
400
403
403
375
416
Sayısı
Kaynak: Naci Yılmaz, “1930–46 Döneminde Türk Bankacılığı”, (İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul, 2007, s. 89
Yukarıda kısaca bahsettiğim gibi; 1929 yılı ve sonrasında dünya ekonomisinin girdiği
büyük bunalım yıllarında Türkiye ekonomisi dışa kapanarak devlet eliyle bir
sanayileşme hamlesine girmiştir. İktisadi devletçilik stratejisi, bankacılık sistemimizi de
önemli ölçüde etkilemiştir. Bu dönemde, Sümerbank 3 Haziran 1933 tarihinde 2262
sayılı kanuna istinaden 20 milyon TL sermaye ile kurulmuştur. Bankanın kuruluşu, 1932
yılında Sanayi ve Maadin Bankası’ndan Sanayi ve Kredi Bankası’na dönüşen kuruluş ile
bankanın işlettiği devlet fabrikalarının bağlandığı Devlet Sanayi Ofisi’nin birleştirilmesi
27
Selvi, Türkiye Bankacılık Sektöründe Yabancı Sermaye Analizi ve Avrupa Birliği Ülkeleri
Karşılaştırması, s. 25
18
şeklinde gerçekleşmiştir. Bankanın kuruluş kanununda ülkenin sanayi kuruluşlarının
projelerinin hazırlanması ve sermayesinin el verdiği ölçüde ülke ekonomisi açısından
karlı sanayi faaliyetlerine katılması veya yardımda bulunması öngörülmüştür. İktisadi
Devlet Teşekkülü olarak kurulan Sümerbank kamu sektörü sanayi kalkınma bankası
olarak nitelendirilir.28
1933 seneli Birinci Sanayi Planı’nda, ağırlıklı olarak imalat sanayinde faaliyet
gösterecek olan 20 fabrikanın kurulması amaçlanmıştır. Sümerbank’ın en önemli işlevi,
bu planın uygulandığı 1933-1938 döneminde 13 sanayi tesisin kurulmasını sağlamak
olmuştur.29
Yine aynı dönemde Belediyeler Bankası, 23 Haziran 1933 tarihli ve 2301 sayılı kanunla
şehir ve kasabalarda kamu hizmetlerine ilişkin tesis, inşaat ve diğer işlerin yapımını
uzun ve orta vadeli kredilerle desteklemek, şehirlerin imar planlarına yardımcı olmak
maksadıyla kurulmuştur.30
Etibank, 20 Haziran 1935 tarihli 2805 sayılı kanunla faaliyete geçmiştir. Kuruluş
sermayesi 20 milyon TL olan banka, ülkenin toprak altı zenginliklerinin verimli bir
biçimde işletilerek değerlendirilmesi, devletin madencilik ve elektrifikasyon alanındaki
teşebbüslerini hayata geçirmek ve finanse etmek amaçlarıyla kurulmuştur.
30 Kasım 1937 yılında denizyolları işletmelerini yönetmek, yenilerini kurmak ve finanse
etmek amacıyla Denizbank kurulmuştur. 50 milyon TL sermaye ile kurulmuştur.31
1938 yılında faaliyetine başlayan Halk Bankası’nın temeli esasen, Halk Bankası ve Halk
Sandıkları kurmak üzere hükümete yetki veren 18 Haziran 1933 tarihli 2284 sayılı
28
Nadir Eroğlu,Toktamış Ateş,’’Cumhuriyet Dönemi İktisadi Yapı ve Finans Sistemi: 1946-1980’’, içinde
Osmanlı’dan Günümüze Türk Finans Tarihi, İMKB, Cilt 2, s. 153
29
Akgüç, Cumhuriyet Döneminde Bankacılık Alanında Gelişmeler, s. 24
30
Burhan Ulutan, Bankacılığın Tekamülü, Ankara 1957, s. 183
31
Akgüç, Cumhuriyet Döneminde Bankacılık Alanında Gelişmeler, s. 25
19
kanuna dayanmaktadır. 3 milyon TL ile kurulan bankanın kuruluş amacı esnaf ve küçük
sanatkarların kredi bulmakta karşılaştıkları güçlükleri ortadan kaldırmak olarak
belirlenmiştir.32
Bu dönemde Ziraat Bankası 1937 yılında yeniden düzenlenerek T.C. Ziraat Bankası
unvanını almıştır.
Tablo 1.7.: 1930-1943 Döneminde Kurulan Ulusal Bankalar
Banka
Kuruluş Yılı
Sümerbank
1933
Belediyeler Bankası (İller Bankası)
1933
Zonguldak Yardım Bankası
1933
Kayseri Milli İktisat Bankası
1933
Etibank
1935
Denizbank
1937
Türkiye Halk Bankası
1938
Kaynak: Öztin Akgüç, “Atatürk Döneminde Bankacılık”, içinde Atatürk Döneminde
Türkiye Ekonomisi Semineri, İstanbul, 1981, s. 177-178.
Bu dönemde bankacılıkla ilgili yasal düzenlemeler de yürürlüğe girmiştir. Bu
düzenlemeler tefeciliğin önlenmesi, mevduatların güvence altına alınması ve giderek
artan kamu finansman sorunun çözümüne yönelik olmuştur.
Bu düzenlemelerin yanı sıra, hem devlet işletmelerinin finansman ihtiyacında hem de II.
Dünya Savaşı nedeniyle savunma harcamalarında meydana gelen artışlara bağlı olarak,
hükümetin bankacılık sektöründen kredi talepleri artmış, uzun vadeli iç borçlanmaya
gidilmiş ve Merkez Bankası reeskontundan yararlanılmıştır. 1938 yılında, İngiltere’den
kredi olarak alınan 10 milyon sterlin değerindeki altın 1940 yılında karşılık gösterilerek,
merkez Bankası’ndan avans alınmıştır. Ayrıca 1942 yılında munzam karşılık oranı
32
A.e., s. 26
20
%20’ye yükseltilerek, bu karşılıkların tamamının Devlet İç Borçlanma Senetleri’ne
yatırılması zorunluluğu getirilmiştir.33
1.4. Özel Bankalar Dönemi (1945-1960)
Bu dönem günümüze kadar ekonomi politikasını temelden etkileyecek değişikliklerin
başlangıç yıllarını kapsaması açısından önemlidir.34 Bu dönemde, çok şubeli, mevduat
toplama hedefli özel sermayeli bankacılılık başlamıştır.
Sektörde artan rekabet küçük sermaye gruplarının elinde bulunan yerel ve az şubeli
bankaların kapanarak finans sermayesinin giderek daha büyük ve sanayi sermayesi ile
doğrudan ilişkili büyük ve çok şubeli bankaların gelişmesine yol açmıştır.
II. Dünya savaşının bitimiyle Türkiye’de korumacı-devletçi iktisadi politikalarından özel
sektörün desteklenerek iktisadi büyümenin sağlanması politikasına geçilir. Politika
değişikliğinin başlıca nedeni, savaş yıllarında yaşanan yüksek enflasyon ve spekülasyon
ortamında, tarım ve ticaret sektörlerinde varlıklı bir özel kesimin ortaya çıkması ve 1950
yılında, iktisadi liberalizm ilkesini benimsemiş Demokrat Parti’nin iktidara gelmesidir.
Özel kesimin güçlenmesi ve sanayileşme politikasında meydana gelen değişiklik etkisini
bankacılık sektöründe de göstermiş olup, bu dönem, özel bankacılığın geliştiği bir
dönem olmuştur.
Demokrat Partinin izlediği özel kesimi destekleme politikası
sonucunda, önemli ulusal sermayeli özel bankalar kurulmuştur.35
Savaş sonrası ekonominin canlanmaya başlamasıyla birlikte iş ve üretim hacmindeki
artış, bununla birlikte de yatırımların, modern işletmelerin, milli gelir ve nüfusun hızla
artması, nüfusun artmasının yanında kentli nüfusun giderek artması, en önemlisi de
sanayi kesiminin milli gelirden daha fazla pay almaya başlaması ödemelerin hızla
33
Avni Zarakolu, Cumhuriyet’in 50.Yılında Memleketimizde Bankacılık, Türkiye Bankalar Birliği
Yayın No:61, Ankara 1973, ss.54-55
34
Gündoğdu, Türkiye’de Bankacılık ve 1980 Sonrası Dönemin Değerlendirilmesi, s. 68
35
Akgüç, Türkiye’de Yabancı Bankalar, s.11
21
artmasına, aynı zamanda para ve kredi ihtiyacının artmasına neden olmuştur. Bu da
piyasada yeni bankalara olan gereksinimi hızlandırmıştır.36 Böylece bankacılık alanına
yapılan yatırımlar cazip hale gelmiş, bankacılık alanında yapılan yatırımların getirisi
yükselmiş, bankacılık önceki dönemlere göre daha hızlı gelişme sağlamış ve özel
bankacılık hızla önem kazanmaya başlamıştır.37
Yapı ve Kredi Bankası (1944), Garanti Bankası (1946), Akbank, Tutum Bankası ve
Niğde Bankası (1948), Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (1950) ve Pamukbank (1955)
bu dönemde kurulmuştur. Tutum ve Niğde Bankası ilerleyen yıllarda tasfiye edilmiştir.
Akbank, Adana ve Kayserili toprak sahipleri ve tüccarlar tarafından kurulduğu için asıl
ünvanı Adana-Kayseri Bankası’dır.38
Belirttiğimiz gibi kurulduğu 1950 yılında Bankacılık Kanununa bağlı olmayan ancak,
ülkemizin ilk özel milli sermayeli kalkınma bankası niteliğine sahip Türkiye Sınai ve
Kalkınma Bankası savaş sonrası yeni liberal politikaların yansıması olarak karşımıza
çıkmıştır. Banka, bazı özel sermayeli milli bankalarımız ile Hazine-TCMB ve Dünya
Bankası Grubu’nun koyduğu sermaye ile kurulmuştur.39
Bu dönemde, faiz oranları ve bankacılık işlemlerinden alınacak komisyon oranlarının
hükümetlerce belirlenmesi ve dövize dayalı işlem yapma yetkisinin sadece Merkez
Bankasında bulunmasının da etkisiyle, şube bankacılığına ve mevduat toplamaya dayalı
bir rekabet önem kazanmıştır. Şube bankacılığının yaygınlaşması ile de daha önceki
yıllarda kurulan yerel bankaların tasfiyesi süreci hızlanmıştır.40
36
50. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye’de Bankacılık Sistemi 1958–2007, Türkiye
Bankalar Birliği Yayını, Yayın No: 262, Kasım 2008, s. 6
37
Muhip Şeyda Işıktaç, Bankacılığın Tarihçesi, İstanbul 2009, s. 7
38
Haydar Kazgan, Osmanlı’dan Günümüze Türk Finans Tarihi, Cilt 1–2, İMKB Yayını, Creative
Yayıncılık ve Tanıtım Ltd. Şti, İstanbul 1999
39
N.Oğuzhan Altay, Türkiye’de Liberal Politikaların Bankacılık Sektörü’ne Etkileri (1847-1979),
Ege Akademik Bakış Dergisi 10 (1) 2010, s.340
40
50. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye’de Bankacılık Sistemi 1958–2007, s. 6
22
1958 yılında bankacılık mesleğinin gelişmesi, bankalar arasında dayanışmanın
sağlanması ve haksız rekabetin önlenmesi amacıyla Türkiye Bankalar Birliği
kurulmuştur. Tüzel kişi statüsünde olan Türkiye Bankalar Birliği’nin kuruluşu ile ilgili
kararlar 7129 sayılı bakanlar kurulunda yer almıştır.41 Bu, dönemin en önemli
düzenlemesidir.
1953 yılında İstanbul Bankası ve Demirbank, 1954 yılında İşçi Kredi Bankası ile
Şekerbank, Vakıf gayrimenkullerini işletmek ve her tür bankacılık faaliyetini yerine
getirmek üzere 1954 yılında T. Vakıflar Bankası, devlet tarafından turizm sektörünün
geliştirilmesi ve desteklenmesi için bir ihtisas bankası olarak kurulan Turizm Bankası
1955 yılında, 1958 yılında Çaybank, 1959 yılında da öğretmenlerin konut ve kredi
işlemlerini karşılamak amacıyla Türkiye Öğretmenler Bankası kurulmuştur.
Liberal ekonomi politikaların egemen olduğu 1953–1959 döneminde kurulan yukarıdaki
bankalardan sadece Vakıflar Bankası ve Şekerbank faaliyetlerini günümüzde de
sürdürmektedir. Bu dönem bankacılık açısından;
-
özel sermayeli ticari (=mevduat) bankacılığın desteklenmesi ve,
-
Avrupa’nın imarı için kurulan kalkınma bankaları benzerlerinin Türkiye’de
kurulması ile,
-
Şube bankacılığının gelişmesi sonuçlarını doğurmuştur.42
Bu dönemde bankacılığın en önemli özelliklerinden biri bankaların ticaret ve sanayi
sermayeleri ile giderek bütünleşmiş olmasıdır.
Özel sermayeli bankaların hızlı bir gelişme göstermiş olduğu 1945-1959 arası dönemde
şube bankacılığı da önem kazanmıştır.43
41
42
Akgüç, “100 Soruda Türkiye’de Bankacılık”, s.47
Altay, Türkiye’de Liberal Politikaların Bankacılık Sektörüne Etkileri (1847-1979), s. 340
23
1945-1959 yılları arasında 14 banka tasfiye olmuş veya faaliyetlerine son vermiş
olmakla beraber, 1944 yılında (TCMB dahil) 43 olan banka sayısı 1959 yılı sonunda
60’a yükselmiştir. Banka şube sayısı ise bu dönemde dört kattan fazla bir artış
kaydederek 405’den 1759’a yükselmiştir.44 Toplam banka sayısı 62’ye ulaşarak 1958
yılında tavan yapmıştır. 1958 krizinin de etkisiyle bu yıldan itibaren banka sayısında bir
düşüş görülmektedir. Bu dönemde, ulusal banka sayısında artış, yabancı banka sayısında
düşüş gözlemlenirken, 1944 – 1960 yılları arasında gerek özel teşebbüs gerek özel
kanunla ve gerekse bankalar arası birleşmeler sonucu 30 yeni banka kurulmuştur.45 Bu
dönemde, 1950 yılma göre 1960 yılı sonunda mevduatta %639; kredilerde ise, %677
yükselme gerçekleşmiştir.46
Tablo 1.8.: 1944-1960 Döneminde Banka Sayıları
Yıllar
Ulusal
Yabancı
1944
34
9
1945
33
7
1946
35
7
1947
36
7
1948
35
7
1949
36
7
1950
37
7
1951
37
6
1952
39
6
1953
43
6
1954
46
6
1955
49
7
1956
52
6
1957
54
6
1958
56
6
1959
54
6
Toplam
43
40
42
43
42
43
44
42
45
49
52
56
58
60
62
60
43
T. Öcal, O.F. Çolak, Para Banka, İmge Yayınevi, Ankara 1988, s. 79
Akgüç, Cumhuriyet Döneminde Bankacılık Alanında Gelişmeler, s. 33
45
Zarakolu, Cumhuriyet’in 50.Yılında Memleketimizde Bankacılık, s.60
46
Akbank Kültür Yayını, Cumhuriyet Dönemi Türk Ekonomisi (1923–1978), 1978, s. 474
44
24
1960
53
6
59
Kaynak: Arslan Yüzgün, Türk Banka Sistemi (1923 -1981), İstanbul, 1982, s.18 - 19
1944-1960 arası dönemde yeni kurulan bankalara ilişkin tabloya aşağıda yer verilmiştir:
Tablo 1.9.: 1944-1960 Döneminde Kurulan Bankalar
Bankanın Adı
Kuruluş Tarihi
Yapı ve Kredi Bankası
1944
Türkiye Garanti Bankası
1946
Akbank
1948
Türkiye Kredi Bankası
1948
Tutum Bankası
1948
Niğde Bankası
1948
Türkiye Eski Muharipler Bankası
1950
Türkiye Sınai Kalkınma Bankası
1950
Göynük Sanayi ve Kredi Bankası
1951
Doğubank
1952
Denizcilik Bankası
1952*
Türk Ekpres Bankası
1953
İstanbul Bankası
1953
Demirbank
1954
Türk Yapı Bankası
1954
Şekerbank
1954
Türkiye Vakıflar Bankası
1954*
İşçi Kredi Bankası
1954
Buğday Bankası
1955
Pamukbank
1956
Raybank
1956
Esnaf Kredi Bankası
1957
Tümsubank
1957
İzmir Halk Sandığı
1957
Sanayi Bankası
1958
Maden Kredi Bankası
1958
Çaybank
1958
Türkiye Birleşik ve Tasarruf Bankası
1959
Türkiye Öğretmenler Bankası
1959*
*İşaretliler özel kanunlarla kurulmuştur.
Kaynak: Öztin Akgüç, Cumhuriyet Dönemi’nde Bankacılık Alanında Gelişmeler,
Ankara, 1975, s. 29-30.
1.5. Planlı Dönem (1960-1980)
25
Türkiye ekonomisinde 1945’te başlayan hızlı büyüme dönemi 1950’lerin sonunda ağır
dış borç yükü yanında oluşan yüksek enflasyon ve ortaya çıkan ekonomik durgunlukla
birleşince sektörde bir başka kırılma noktası olarak alabileceğimiz 1960’da başlayan ve
1980 yılına kadar sürecek olan planlı ekonomik dönem başlar.
Ekonomik faaliyetlerin 5 yıllık kalkınma planı ve yıllık programlara bağlandığı bu
dönemde, ithal ikamesi tipi sanayileşme stratejisinin benimsenmesine paralel olarak
finansman anlayışı da değişmiştir.47 Bu dönemin önemli özelliği, plan hedeflerine de
uygun olarak çok şubeli büyük bankacılığın gelişmesi ve 1970’lerde holdinglerin
bankaları ele geçirmesiyle birlikte, holding bankacılığının ve yatırım bankacılığının
ortaya çıkmasıdır.48
1960’lı yılların başları, birçok bankanın faaliyetine son verdiği önemli bir dönem
olmuştur. Planlı dönem içerisinde 1960-1964 yılları arasında faaliyeti sona eren
bankalardan yedi tanesinin durumu diğerlerinden farklılık göstermektedir. Esnaf Kredi
Bankası, Sanayi Bankası, Türkiye Birleşik Tasarruf ve Kredi Bankası, Doğubank,
Tutum Bankası, Raybank ve Türkiye Kredi Bankası, Bankalar Tasfiye Fonu tarafından
planlı ve özel olarak tasfiye edilmiştir. Bu bankaların tasfiyelerinin temel nedenleri kötü
yönetilmeleri ve yöneticilerinin bankacılık deneyimine sahip olmayan kişiler olmaları,
gerekli iç denetim sistemine sahip olmamaları, muhasebe sistemlerinin yetersizliği,
pahalı mevduat toplamaları ve yeterli likiditeye sahip olmamalarıdır. Bu durum
ülkemizde yaşanan ilk bankacılık krizidir.49
Planlı dönemde 5’i kalkınma ve 2’si ticaret olmak üzere yedi yeni banka kurulmuştur.
47
İlker Parasız, Para Banka ve Finansal Piyasalar, Ezgi Kitabevi 7. Baskı, Bursa 2000, s. 111
Mehmet Günal, Türk Bankacılık Sektörünün Sorunları ve Geleceği, Ankara Ticaret Odası Yayını,
Ankara 2001, s. 12
49
Ali İhsan Karacan, Bankacılık ve Kriz, Tütünbank Yayınları, İstanbul 1996, s. 176
48
26
Tablo 1.10.: 1960 – 1980 Döneminde Kurulan Bankalar ve Kuruluş Tarihleri
Bankanın Adı
Türü
Kuruluş Tarihi
Merkezi
T.C. Turizm
Bankası
Sınai Yatırım ve
Kredi Bankası
Kalkınma
1962
İstanbul
Kalkınma
1963
İstanbul
Devlet Yatırım
Bankası
Kalkınma
1964
Ankara
Türkiye Maden
Bankası
Kalkınma
1968
Ankara
Devlet Sanayi ve İşçi
Yat. B.
Kalkınma
1976
-
Amerikan - Türk
Ticaret
1964
İstanbul
Dış Ticaret Bank.
Arap – Türk
Ticaret
1977
Bankası
Kaynak: Namık Aydemir, “Dünden Bugüne Bankacılık”, Yüksek Denetim YDK
Dergisi, Yıl: 1, Sayı 3, Ankara 2002, s. 19-21
Amerikan ve İtalyan sermayesinin iştiraki ile dış ticaretin finansmanının sağlanması
amacıyla 1964 yılında kurulmuş olan Amerikan-Türk Dış Ticaret Bankası, Cumhuriyet
döneminin yabancı sermaye iştiraki ile kurulan ilk bankasıdır. Yapılan sermaye
artırımlarında, yabancı ortaklar artırımda bulunmadıklarından bankadaki yabancı
sermaye payı giderek azalmış ve banka 1970 yılında Türk Dış Ticaret Bankası (Dışbank)
adını almıştır.50
Arap-Türk Bankası, Cumhuriyet döneminde yabancı sermaye çoğunluğu ile kurulan ilk
yabancı bankadır. Libya ve Kuveyt sermayesinin katılımı ile yabancı ortaklı banka
olarak, artan Arap sermayesini Türkiye’ye çekmek, Avrupa para piyasalarından
yararlanmak ve uluslararası bankacılık yapmak amacıyla 1977 yılında kurulmuştur.
7129 sayılı Bankalar Kanunu’nun 38. maddesi ile bankaların, en az % 25 hissesine sahip
oldukları iştiraklerine açtıkları kredi üst sınırının kaldırılması, 1970’li yıllardan itibaren
50
Akgüç, Cumhuriyet Döneminde Bankacılık Alanında Gelişmeler, s. 60
27
holding bankacılığının gelişmesine neden olmuştur. Bu durum, o dönemde özel sektör
yatırımlarını hızlandıracağı düşüncesiyle devlet tarafından teşvik edilmiştir.
1960 yılı sonunda 59 olan banka sayısı 1980 yılı sonunda T.C. Merkez Bankası dahil
44'e düşmüştür. Banka sayısındaki bu azalışa karşın şube sayısında hızlı bir artış
olmuştur. Banka şube sayısı 1960'a göre 1980 yılında % 235 artmıştır.51
Tablo 1.11.: Planlı Dönemde Türkiye’de Mevduat ve Kredi (Milyon T.L)
Yıllar
Mevduat
Kredi
1960
7.865
9.640
1961
8.541
8.366
1962
9.691
10.399
1963
10.775
11.984
1964
12.310
13.539
1965
15.202
16.242
1966
19.989
20.401
1967
21.716
23.695
1968
26.962
27.940
1969
31.890
33.714
1970
38.063
37.543
1971
51.576
43.565
1972
70.873
56.717
1973
84.629
75.997
1974
102.593
97.054
1975
148.749
140.311
1976
193.785
186.169
1977
243.537
232.816
1978
322.916
296.104
1979
432.000
446.000
Kaynak: Memduh Yasa, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ekonomisi:1923-1978,
Akbank Kültür Yayınları, İstanbul 1980, s.473-478
Bu dönemde bankacılık sektörüne küçük ve çok sayıdaki banka yerine büyük ve az
sayıda banka hakim olmuştur. Faaliyetlerine son verilen küçük bankalar sistemden
51
Akgüç, 100 Soruda Türkiye’de Bankacılık, s.63
28
tasfiye edilmiş ya da diğer bankalarla birleşmeleri teşvik edilmiştir. Çoğu bankanın
kuruluşu da (1980’lerin ve 1990’ların aksine) sektörde karlılığın bulunmasıyla ilgili
değil, bölgesel girişimcilerin finansman ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelikti.
Planlı Dönemde bankacılık sektörü önemli ölçüde kamunun kontrolü ve etkisi altında
kalmıştır. Mevduat ve kredilere uygulanacak faiz, banka komisyon oranları ve kredi
limitleri izlenen ithal ikamesi politikası doğrultusunda belirlenmiş; bankaların temel
işlevi kalkınma planlarında yer alan yatırımların finansmanının sağlanması olarak
tanımlanmıştır. Aynı dönemde; dünyada da yaygın olan holding bankacılığı, o dönemde
özel sektör yatırımlarını hızlandıracağı düşüncesiyle devlet tarafından teşvik edilmiştir.52
Tablo 1.12.: Planlı Dönemde Bankacılık Sektörünün Gelişimi
1961
1970
1979
Banka Sayısı (Adet)
52
46
43
Şube Sayısı (Adet)
1.716
3.194
5.748
Personel Sayısı (Adet)
32.055
65.968
122.489
Toplam Krediler / Toplam
43.6
53.7
51.1
Aktifler (%)
Kaynak: 50. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye’de Bankacılık Sistemi
‘’1958-2007’’ Türkiye Bankalar Birliği Yayın No: 262, İstanbul, Kasım 2008, s. 176
Türkiye Bankacılık Sistemi’nde uzun yıllar devam edecek olan negatif reel faiz
uygulaması bu dönemin ürünüdür. Ayrıca bu dönemde ekonomik yapıdan kaynaklanan
sorunlar ve özellikle de yüksek enflasyon, tasarruf sahiplerinin reel kayıplara
uğramasına bu nedenle bankacılık sisteminin dışına taşınarak verimsiz alanlara
yönelmesine neden olmuştur.
1.6. Serbestleşme ve Dışa Açılma Dönemi (1981-2001)
Bu bölümü de şu 2 ayrı bölümde inceleyebiliriz; serbestleşme dönemi (1981-1993),
krizler dönemi (1994-2001).
52
Yılmaz, 1930-1946 Döneminde Türk Bankacılık Tarihi, s. 12
29
1.6.1. Serbestleşme Dönemi (1981-1993)
24 Ocak 1980 tarihinde geçmişte uygulanan ithal ikamesine yönelik korumacı politikalar
terk edilerek, piyasa ekonomisine dayalı, dışa açık liberal bir iktisat politikası yürürlüğe
konulmuştur.53 Bu politika çerçevesinde aşağıdaki kararlar bu yeni dönemde
uygulanmıştır:
-
Mevduat ve kredi faiz oranlarının serbestleştirilmesi (1980),
-
Zorunlu karşılık ve disponibilite yükümlülüklerinin azaltılması (1983),
-
Yabancı bankaların Türkiye’de faaliyet göstermeleri için uygun bir ortamın
hazırlanması,
-
Ticari banka kuruluşunun kolaylaştırılması sağlanarak rekabetin teşvik edilmesi
ve etkinliğin sağlanması,
-
Türk bankacılığının dışa açılması ve teknolojik altyapının güçlendirilmesi
(otomasyonun artması, vb.),
-
Yeni finansal ürünlerin kullanımına izin verilmesi (tüketici kredisi, kredi kartı
vb.),
-
Döviz işlemlerine getirilen kısıtlamaların 1983’te kaldırılması,
-
Finansal piyasalardan elde edilen gelirlerin üzerindeki vergilerin kademeli olarak
azaltılması,
-
Menkul kıymet piyasalarının oluşturulması (1986’da İstanbul Menkul Kıymet
Piyasalarının kurulması, 1987’de TC Merkez Bankası’nın açık piyasa işlemlerine
başlaması, 1988’de döviz efektif piyasasının kurulması ve 1989’da altın piyasalarının
kurulması) olarak sayılabilir.
Bu kararlarla ilan edilen yeni sanayileşme stratejisi için yeni bir bankacılığa gerek
duyulmaktadır. Önceki dönemlerin ithal ikameci iktisat politikalarıyla uyumlu bir
bankacılık yerine ihracata yönelik sanayileşme modelinin gereksinim duyduğu serbest
53
50. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye’de Bankacılık Sistemi 1958–2007, s. 14
30
piyasa ekonomisi koşulları içerisinde fon yaratıp yönetebilecek, dış ticaretin gerektirdiği
bilgi ve donanıma sahip bir bankacılık modelinin yaratılması gerekiyordu.
Modelin uygulanabilmesinin birkaç yıllık uygulama sürecinde mevcut bankalar kanunu
düzenlemeleriyle mümkün olamayacağı anlaşılınca 1985 yılında yeni bir bankalar
kanunu yürürlüğe sokularak sektör yeni baştan yapılandırılmıştır. Bu amaçla öncelikle
döviz kuru rejimi ile başlayan düzenlemeleri takiben finansal piyasaları yeniden
düzenlemeye yönelik olarak bazı adımlar atılmıştır.54
1982 yılında Sermaye Piyasası Kanunu ile sermaye piyasalarının işleyişi için altyapı
oluşturulmuştur.
1985 yılında TBS’ni yeniden düzenleyen 3182 sayılı yeni Bankalar Kanunu ile yapılan
temel düzenlemelerden TBS’nin köklü değişimini sağlayacak ana başlıkları saymak
gerekirse ;
-
Denetim ve gözetim sisteminde uluslararası standartların sisteme konulması,
-
Bankacılık muhasebesi sisteminin yeniden düzenlenmesi,
-
Bankalara döviz pozisyonu tutma ve döviz işlemleri yapma yetkisinin verilmesi,
-
Kredi karşılıkları sisteminin yeni kurallara bağlanmasıdır.
En kritik düzenleme ise 1989 yılında sermaye hareketlerini serbest bırakan
düzenlemenin yapılmasıdır. Buna ek olarak faiz ve komisyonlar üzerindeki devletin
belirleyiciliğine son verilmesi, sisteme yeni yerli ve yabancı bankaların girmesine izin
verilmesi ile sektörde çok uzun yıllardır sadece mevduat üzerinden yürüyen rekabet
farklı boyutlara taşınmıştır.
54
A.e., ss. 12-13
31
Ekonomideki hızlı genişleme ve buna paralel olarak yapılan yeni düzenlemeler TBS’nin
daha önce müşterilerine sunmadığı bir çok ürün ve hizmetin verilebilmesine olanak
sağlamıştır. Bankacılık sistemi tüketici kredisi, kredi kartı, leasing, faktoring, türev
işlemler gibi çok geniş bir müşteri tabanına hitap eden ürünler ile karşılaşmış teknolojik
altyapısını ve insan kaynağı yapısını hızla bu yeni duruma adapte etmek için önemli
yatırımlar yapmıştır. 1980 öncesinin mevduat ve kredi sarmalı içinde sınırlı hareket
olanağı bulunan TBS uluslararası bankacılık işlemlerine ve yeni ürünlere çok çabuk
uyum göstermiştir. Döviz piyasalarının kuruluşu üzerinden 1 yıl geçmeden özellikle dış
ticaret finansmanı yapan bankaların müşterilerine swap, forward, futures, options gibi
türev ürünleri yanında leasing ve faktoring gibi alternatif finansman yöntemlerini de
sundukları görülmüştür. TBS, yasal altyapısından teknik altyapısına, personel yapısına
kadar tamamen yeni bir sürece girmiştir.
Yeni bankalar kanunu ile ilk defa TBS’ne uluslararası standartlar ve bu standartlara
uygunluk denetimi getirilmiştir.
Sektöre girişlerin serbest bırakılması ile birlikte bu dönemde varolan bankaların bir
kısmının sermaye yapıları değişmiş bunun yanında yabancı sermayeli bankalar ya şube
açarak ya da yeni banka kurarak TBS’ne girmişlerdir. 1980-1990 yılları arasında bu
şekilde sisteme giren banka sayısı 26 olmuştur.
1994’te yaşanacak finansal krizle sonuçlanacak bu dönemin önemli gelişmeleri arasına
sermaye hareketlerinin serbest bırakılması ile yurtdışından sağlanan fonların hızla
yükselen kamu borç stoğunun finansmanı için Devlet İç Borçlanma Senetlerine
yönelmesi ve bankaların bu fonların temini suretiyle denetimsiz yüksek açık pozisyon
riski taşımalarını da koymak gerekir.
Kamunun, bankaların özellikle yurtdışından sağladıkları fonlara yüksek faizlerle talepte
bulunması ile yaratılan yüksek karlılıklar, TBS’nin finansal aracılık işlevini yerine
32
getirirken ölçülüp değerlendirilmesi gereken etkinlik ve verimliliğin sektörde hiç
gündeme gelmemesine neden olmuştur.55
Bu dönemde yukarıda bahsettiğimiz gibi faizlerin serbest bırakılması ve rekabet ortamı,
bankaların faizlerini birdenbire yükseltmelerine neden olmuştur. Bu yükselmeye rağmen
bankalar geçmişten gelen alışkanlıklarını terk etmeyerek, aralarındaki centilmenlik
anlaşması gereği enflasyon oranının yüzde 100'ler düzeyinde seyrettiği bir dönemde bile
mevduata yüzde 33 gibi çok düşük oranda faiz vermekte ısrar etmişlerdir.
Ancak faiz oranları enflasyonun altında seyrettiğinden, bankalar mevduat toplamada
zorlanmış ve kredi verirken geri dönüşü kesin olan kurumları tercih etmişlerdir. Kredi
ihtiyacı olan kolaylıkla kredi alamaz hale gelirken, parası olan için de banka faizleri
cazip olmaktan çıkmıştır. Tüm bu gelişmeler kredi ihtiyacı duyanları ve mevduat
sahiplerini banka dışı kurumlara, yani bankerlere yönlendirmiştir. Dönemin otoriteleri
de; Türk mali sisteminde bankaların direncini kırmak ve sistemde faiz rekabetini
oluşturmak üzere bankalara karşı bankerleri kullanma eğilimine girmişlerdir.
Verilen kredilerin tahsilatın da sorun yaşamaya başlayan bankerlik sisteminde, toplanan
paraların faiz ödemeleri de aksamaya başlamıştı. Eylül 1981'de bankerlerin mevduat
toplamasının yasaklanması nedeniyle dört ayda 250 banker iflas etmiştir.56 Bu durum
doğal olarak bankacılık sistemini de etkilemiştir. Yaşanan bu kriz, altı milli bankanın
faaliyetine son vermesine yol açmıştır. 1983 yılında İstanbul Bankası, Hisarbank ve
Ortadoğu İktisat Bankası (ODIBANK)’ın yönetimleri devralınmış ve 1983 yılı sonunda
da Ziraat Bankası'na devredilmiştir. Ayrıca, aynı yıl İşçi Kredi Bankası'nın faaliyetine
55
Oğuz Vecdi Öncü, Yeniden Yapılandırma Sürecinin Ticari Bankacılıkta Verimlilik Ve Etkinlik
Üzerindeki Etkisinin Temel Bankacılık İlkeleri Çerçevesinde Analizi, Marmara Üniversitesi
Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü Bankacılık Anabilim Dalı Doktora Tezi, İstanbul 2011, s. 36
56
Şeçil Uyar, Bankacılık Krizleri, Ankara 2003, s.102
33
son verilmiştir. 1984 yılında ise İstanbul Emniyet Sandığı Ziraat Bankası'na devredilmiş
ve Türkiye Bağcılar Bankası'nın faaliyetine de son verilmiştir.57
Yine bu dönemde; bankacılık sisteminin aktif büyüklüğünde önemli gelişmeler
yaşanmıştır. Bankacılık sektörünün toplam aktif büyüklüğü 1980 yılında 20,8 milyar
dolardan 1990 yılında 58,2 milyar dolara yükselmiştir. Ayrıca bu dönemde ülkemizdeki
banka sayısı önemli ölçüde artış göstermiştir. Tablo 1.13.’de 1980 ve 1990 yıllarında
ülkemizdeki banka sayısının gelişimi sunulmaktadır.58
Tablo 1.13.: 1980 ve 1990 Yıllarında Türk Bankacılık Sektöründeki Banka Sayısı
1980
1990
31
54
Ticari Bankalar
Kamu
8
7
Özel
19
25
Yabancı
4
22
6
10
Kalkınma
ve
Yatırım
Bankaları
Kamu
4
3
Özel
2
4
Yabancı
3
37
64
Toplam
Kaynak: BDDK, Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı Gelişme
Raporu, Kasım 2002, s. 1
Bu dönemde dışa açılmaya paralel olarak da Türk Bankacılık Sistemi, ülkemizde şube
açan yabancı bankaların hizmet alanında yoğun rekabetiyle karşılaşmıştır.
57
Ali İhsan Karacan, Bankacılık ve Kriz, Creative Yayıncılık, İstanbul 1997, s. 177
Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı Gelişme Raporu, BDDK Yayını, Kasım 2002,
s. 1
58
34
Tablo 1.14.: 1980 – 1993 Döneminde Kurulan Bankalar
Kuruluş Tarihi
Bankanın Adı
Özel sermayeli milli ticaret bankaları
Merkezi
1985
Adabank
İstanbul
1992
Alternatifbank
İstanbul
1992
Bank Ekspres
İstanbul
1987
Finansbank
1985
Koçbank
İstanbul
1988
Marmara Bankası
İstanbul
1992
Tasarruf Kredi Bankası
1986
Tekstil Bankası
1992
Toprakbank
1991
Türk Boston Bank
1984
İmpexbank "Türkiye İthalat ve İhracat Bankası"
1992
T. Konut End.ve Ticaret Bankası "Kentbank"
İstanbul
1988
TYT Bank (Faaliyeti 11.04.1994 gün ve 94/5456
sayılı BKK ile durdurulmuştur)
İstanbul
İstanbul
İstanbul
İstanbul
İstanbul
İstanbul
İstanbul
Diğer Ticaret Bankaları
1991
Bank Indosuez Türk
1985
BNP-Ak Dresner Bank
1988
Birleşik Körfez Bankası
1991
Chemical Bank
1990
Midland Bank
İstanbul
İstanbul
İstanbul
İstanbul
İstanbul
35
İstanbul
1991
Turkish Bank
1985
Türk Sahura Bank
İstanbul
1992
Bank of Bahrain and Kuwait A.Ş.
İstanbul
Kalkınma ve Yatırım Bankaları
1990
Avrupa Türk Yatırım Bankası "Euroturk Bank"
İstanbul
1989
Birleşik Yatırım Bank
1992
Park Yatırım Bank
1992
Tat Yatırım Bank
İstanbul
1989
Tekfenbank
İstanbul
1988
Türk Merchant Bank
İstanbul
1987
Yatırım Bank
İstanbul
1987
Türk Eximbank T. İhracat ve Kredi Bankası
"Kamu Sermayeli"
Ankara
İstanbul
İstanbul
Türkiye'de şube açan yabancı bankalar
İstanbul
1982
Bank Metal
1981
Cıtı bank N.A.
1983
Habib Bank
1989
Kıbrıs Kredi Bankası
1985
Saudi American Bank
1990
Societe Generale SA.
İstanbul
1984
The Chase Manhatten Bank N.A.
İstanbul
İstanbul
İstanbul
İstanbul
İstanbul
36
1986
Westdeutsche Landesbank
İstanbul
1988
Credit Lyonnais
İstanbul
Kaynak: Aydemir, “Dünden Bugüne Bankacılık”, s. 19-21
1.6.2. Krizler dönemi (1994-2001)
1.6.2.1. 1994 Krizi
Bankacılık krizi, finansal sistemde güvenin kaybolması sonucunda tasarruf sahiplerinin
mevduatlarını geri çekmek için bankalara hücum etmeleri durumudur. Banka
hücumlarına sistemdeki problemlerinden daha çok sonuçları neden olmaktadır.59
Finansal sıkıntının tam anlamıyla sistemik bir bankacılık krizine dönüşmesi için
aşağıdaki koşulların en az bir tanesinin gerçekleşmesi gerekmektedir.60
-
Bankacılık sisteminde, toplam varlıklar içinde geri dönmeyen kredilerin %10’u
geçmesi,
-
Bankaları kurtarma operasyonunun maliyetinin GSYİH’nın en az %2’si olması,
-
Bankacılık sektöründeki problemlerin bankaların büyük ölçekli devletleştirilmesi
sonucunda ortaya çıkması,
-
Geniş hacimli banka hücumlarının ortaya çıkması veya krize karşı mevduatların
dondurulması,
uzatılmış
banka
tahvilleri
yada
mevduat
sigortası
sisteminin
yasallaştırılması gibi acil önlemlerin gündeme gelmesidir.
Bunun yanında bankacılık krizlerine hız veren başlıca makroekonomik istikrarsızlık
göstergeleri; ekonomik büyüme, enflasyon, cari işlemler dengesi, döviz kuru ve faiz
oranındaki değişmeler, varlık fiyatlarında ve banka ödünçlerinde aşırı artışlar ve kamu
finansman dengesidir.
59
İnternational Monetary Fund World Economic Outlook, Mayıs 1998, s.76
Aslı Demirgüç Kunt ve Enrica Detragiache, The Determinants of Banking Crises in Developing And
Developed Countries, IMF Staff Paper Vol. 45, No.1, 1998, ss. 90-91
60
37
1980 yılından sonra rekabete dayalı serbest piyasa modeli politikasına paralel olarak
sanayileşmenin özel sektör tarafından gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir. Özel sektörün
sermaye birikiminin sınırlı olması ve kaynak ihtiyacını ancak bankacılık kesiminden
sağlayabilecek olması ise bankacılık sisteminin önemini önemli ölçüde artırmıştır.
1990 yılına gelindiğinde TCMB, ilk defa bir para programını uygulamaya koymuştur.
Bu parasal programı temel alarak, TCMB’nin iç yükümlülüklerinin ve aktif kalemlerinin
içinde yer alan Hazine’ye verdiği avansların, denetim altına alınmasını ve bunun
yanısıra da banka’nın bilanço büyüklüğünün de kontrol edilmesini amaçlamıştır.61
Döviz işlemlerinde ve sermaye hareketlerinde serbestleşmeye gidilmesi sonucu
yurtdışından borçlanma ile sağlanan fonlar bankalar için mevduat yanında önemi artan
bir kaynak haline gelmiştir. Ayrıca, 1990’lı yılların bu döneminde, döviz tevdiat
hesaplarında toplanan mevduatın, toplam mevduata oranının büyük ölçüde arttığı
gözlemlenmiştir. Bu artışın en önemli nedeni, yaşanan ‘’sürekli yüksek-enflasyon’’
ortamının bir sonucu olarak ortaya çıkan, “yerli paranın yabancı paralarla ikamesi”
olgusu olmuştur. Ekonomik kriz dönemlerinde döviz tevdiat hesaplarının toplam
mevduatlar içindeki oranı artmıştır. Günümüzde yaşanan ekonomik istikrar neticesinde
bu oran %37’lere kadar düşmüştür.
Aynı zamanda bu süreçte mevduat ve kredi faiz oranlarının belirlenmesi serbest
bırakılmış, bunun sonucunda faizler yükselişe geçmiş ve faiz oranlarında dalgalanma
başlamıştır.
61
İlker Parasız, Tükiye Ekonomisi, ss. 304-307
38
Tablo 1.15.: Döviz Tevdiat Hesaplarının Gelişimi (1991-1994)
Yıllar:
1991
1992
1993
DTH/TM:
%32
%37
%40
1994
%53
Kaynak: 40. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türk Bankacılık Sistemi “1958-97”;
TBB Yayını’ndan yararlanılarak düzenlenmiştir.
Aynı yıllarda artan kamu harcamalarına bağlı olarak bütçe açıkları artmış ve yerli
paradan yabancı paraya hızlı bir geçiş süreci yaşanmıştır. Bu olumsuz gelişmelere bir de
Ağustos 1990’da başlayan I.Körfez krizi eklenmiştir. Bu faktörlerin etkisiyle Türkiye’de
mali sektör likidite krizine girmiştir. 1991 yılının ilk üç aylık döneminde Körfez Krizi
finansal piyasaları olumsuz yönde etkilemiştir. Bankalardan hem döviz hem de Türk
Lirası mevduatları çekilmeye başlamıştır. Krizin başından Mart ayına kadar ki kısa süre
içerisinde bankalardan 2.5 milyar dolar tutarında döviz ve 2.5 milyar dolarlık TL
mevduatları çekilmiştir. Halkın döviz talebini karşılayabilmek için Merkez Bankası
büyük miktarda dövizi Türkiye’ye getirmek zorunda kalmıştır. Bu hamleyle TCMB, bu
dönemde bankaların ihtiyaç duyduğu gerekli likiditeyi sağlamış ve kriz bu şekilde az
zararla atlatılmıştır.62 Enflasyon 1990 ortasında % 44’lere gerilemişken 1991 sonunda %
60’lara yükselmiş olup, büyüme 1990’da % 9’u geçmişken, 1991’de sıfıra inmiştir.63
Kamu’nun iç borçlanma ihtiyacının faizler üzerindeki baskısı dolayısıyla, iç faizlerle dış
faizler arasındaki fark açılmış, bankalar, yurtdışından düşük faizlerle kaynak sağlamış ve
devlet iç borçlanma senetlerine yatırım yapmaya başlamıştır.64
1993 sonlarında mali piyasalarda istikrarsızlık artmış ve döviz kurlarında aşırı
dalgalanmalar görülmeye başlanmıştır. 27 Ocak 1994 tarihinde Merkez Bankası TL’yi
dolar karşısında % 13,6 oranında devalüe etmiştir.65
62
A.e., s. 308
Uyar, Bankacılık Krizleri, s. 107
64
Halil Seyidoğlu, “Uluslararası Mali Krizler, IMF Politikaları, Az Gelişmiş Ülkeler, Türkiye ve
Dönüşüm Ekonomileri”, Doğus Üniversitesi Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 2, İstanbul 2003, s. 147
65
Erdinç Tokgöz, Türkiye’nin İktisadi Gelişme Tarihi 1914-1999, Ankara 1999, s. 32
63
39
Mali piyasalardaki istikrarsızlığın artmasıyla birlikte faizlerdeki yükseliş ve bunun
yanında Türkiye’de kamu kesimi açığının milli gelire oranının devamlı artan bir seyir
izlemesi ve bunun finansmanında kullanılan yöntemler, 1993 yılının sonlarına
gelindiğinde ekonomideki kırılganlığın artmasına neden olurken, mali sistem üzerindeki
baskıyı da yükseltmiştir. Faiz oranları üzerindeki baskının da giderek arttığı bu
dönemde, politika uygulayıcıları teknik bir hata yapmış ve nominal faiz oranlarını
arttırmaları gerekirken tam tersi bir uygulamaya gitmişlerdir. Hazine ihaleleri iptal
edilmek suretiyle veya düşük faiz oranlarından çok sınırlı bir borçlanma içerisinde
kalınarak kamu açıklarının maddi değerleri belirlenmiştir. 1993 yılının sonlarına doğru,
Tahkim Yasası ve Ek Bütçe yoluyla Hazine’nin Merkez Bankası’ndan borçlanabilmesi
için yeni imkanlar yaratılması ve dış borç olanaklarının kullanılması amaçlanmıştır.
Hükümet bu yasayla faiz oranlarını da aşağıya çekmeyi amaçlamıştır. Hükümetin kamu
menkul kıymet ihalelerini iptale yönelmesi ve hazinenin finansman ihtiyacı için Merkez
Bankası kaynaklarına başvurma tercihi, kamu menkul kıymetler talebinin düşmesine ve
1994 başında bu piyasanın fiilen ortadan kalkmasına neden olmuştur. Görüldüğü gibi
Tahkim Yasası ve Ek Bütçe uygulamasıyla iç borçlanma ihalelerinin önemli bir
bölümünün iptal edilmesi mümkün kılınmıştır. Ancak bu durum bir süre sonra
Hazine’nin iç piyasalardan borçlanamaması şekline dönüşmüştür.
Bu durumda hazinenin finansman yönünden Merkez Bankası kısa vadeli avansları
dışında alternatifi kalmamıştır. Bu arada bir hata daha yapılmış, kamu menkul
kıymetlerinden elde edilecek gelirlere “stopaj-kesintisi” de getirilmiştir. Likidite
fazlasının döviz piyasasına akması döviz kurlarında hızlı bir artışa yol açmıştır.66
Hükümetin yanlış politikaları yüzünden bu dönemde hazine bonosu reel getirileri, 1994
yılı başlarına doğru eksi değerler almış, sık sık ihale iptalleri piyasalarda tedirginlik
66
Karacan, Bankacılık ve Kriz, s. 169
40
yaratmıştır.67 Nisan 1994’de dolar’ın TL karşısındaki değeri yılbaşına göre % 53 daha
artmıştır. Bu olaylar bankacılık sisteminin toplam varlıklarını ciddi bir boyutta azaltmış,
bankaların aktif ve pasifi değişikliklere uğramıştır.
Bütçe açıkları, ithalat artışı nedeniyle döviz çıktısının artması, ağır dış borç ödeme
koşulları nedeniyle bozulan dış denge, hazinenin düşük faiz oranlarıyla borçlanma
talebine piyasalardan yeterince cevap alamaması ve Merkez Bankası kaynaklarına
yönelmesi nedeniyle uluslararası derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin kredi
notunun indirileceğine dair açıklamaları TL’ından kaçışı da hızlandırmıştır. Bu kaçışta
kamu kağıtlarının faiz geliri ile repo kazançlarının vergilendirilmesinin de etkisi
olmuştur.
Ayrıca Merkez Bankasının avans ve kredi işlemlerine uyguladığı faiz oranları,
bankalararası para piyasasında faizleri yükseltmiştir. Kamu iç borçlanma faiz oranları %
200’ü aştığı halde dövize olan talep önlenememiştir. Merkez Bankasının duruma
zamanında ve gerekli ölçüde müdahale edecek kadar rezervi olmaması da krizin önüne
geçilememesine neden teşkil etmiştir.
Bu süreçte, 1994 yılının başında Türkiye’nin kredi notunun düşürülmesi dış borçlanma
olanağını büyük ölçüde kısıtlamıştır. Bu gelişmelere paralel olarak gecelik faizler 5
Nisan öncesinde, yüzde 1000’ler seviyesine çıkmıştır. Bunlara ilaveten sermaye
çıkışları, bankaların pozisyon kapatmaya yönelik çabaları ve spekülatif beklentiler de
kurlar üzerindeki baskının artmasına neden olmuştur. Merkez Bankası rezervlerindeki
yaklaşık 3,2 milyar dolarlık azalmaya rağmen döviz talebinin önüne geçilememiştir.
67
Parasız, Para, Banka ve Finansal Piyasalar Teori ve Politika, s. 444
41
Kriz kısa sürede ekonomideki diğer sektörlere yansımıştır. Develüasyonla birlikte banka
bilançolarında açık pozisyonlar oluşmuş, finans sektörünün açık pozisyonunu
kapatabilmek amacıyla dövize talep, döviz kurlarındaki artışı daha da hızlandırmıştır.
Bozulan dengeleri yeniden sağlayabilmek için ‘5 Nisan Kararları’ adında bir istikrar
paketi devreye sokulmuş, bu kararla birlikte;
-
Döviz kurları serbest bırakılmış, Merkez Bankası'na üçer aylık dönemler
itibariyle zorunlu döviz-efektif devir ve satışları en yüksek olan on bankanın Bankalar
Arası Döviz Piyasası'nda (Döviz Interbank) saat 15:00'deki döviz satış kurları esas
alınarak günlük kurlar belirlenmeye başlanmıştır.68
5 Nisan kararlarıyla getirilen diğer önlemler aşağıda sıralanmıştır:69
-
Tasarruf mevduatı sigorta tavanı genişletildi. Bu da banka paniğini önlemede
yetersiz kalınca bütün tasarruf mevduatlarına sınırsız devlet garantisi getirilmiştir.
-
Kamu harcamaları ve yatırımları düşürülmüştür.
-
Ücret, maaş ve taban fiyatlarına sınırlama getirilmiştir.
-
Bir defaya mahsus özel vergi çıkarılmıştır.
-
Özelleştirmeye ağırlık verilmesi planlanmıştır.
-
Disponibilite ve mevduat munzam karşılığı oranları yeniden düzenlenmiştir.
-
Hazine’nin, TCMB’den çekebileceği avans oranın zamanla düşürülmesi
kararlaştırılmıştır.
-
Hazinenin avans kullanma yetkisi % 15’ten % 20’ye çıkmıştır.
-
Üç aylık dönem sonunda % 50 net faiz getiren süper hazine bonoları
çıkarılmıştır.
68
69
Asomedya, Ankara 2001, ss. 8-9
Asomedya, s.9
42
5 Nisan kararlarıyla enflasyonu aşağı çekmek, TL’yi yeniden istikrara kavuşturmak,
ihracatı arttırmak, ekonomik ve sosyal kalkınmayı dengeli bir şekilde sürdürmek ve
kamu açıklarını azaltmak hedeflenmiştir.70
‘’5 Nisan Kararları” durumu biraz hafifletebilmiştir. Bu kararlar doğrultusunda;
yılbaşında 15.000 TL seviyesinde olan dolar kuru, 5 Nisan’da 23.032 TL’ye, 6 Nisan’da
31.989 TL’ye ve 7 Nisan’da da 39.853 TL’ye yükseltilmiştir.71 Mevduat sigortası üst
sınırı 50 milyon TL’den, 100 milyon TL’ye, bir süre sonra da 100 milyon TL’den de 150
milyon TL’ye çıkarılmıştır.
5 Nisan Kararları’nın ardından Merkez Bankası TL faizlerini indirince bazı bankalar
panik içinde dövize yönelmişlerdir. Bu yüzden açık pozisyon oranı yüksek olan,
borçlarının vadesiyle aktiflerinin vadesini ayarlayamayan bünyeleri oldukça zayıflayan
TYT Bank, Marmara Bank ve Impexbank’a el konulmuş ve tasfiye edilmiştir. Yani iflas
etmişlerdir. Krizden İMKB de etkilenmiş, toparlanabilmesi uzun zaman almıştır.72 Reel
sektörde birçok firma işçi çıkarmıştır.
Tablo 1.16.: 94 Krizi Döneminde Bankacılık İşlemleri Yapma Yetkisi Kaldırılan
Bankalar (1993 Yılı Sonu İtibariyle) (Milyar TL)
Banka
Marmara
Impeks
TYT
Toplam
Şube
Sayısı
11
8
11
30
Personel
Sayısı
504
343
376
1223
Öz
kaynak
450,0
48,6
468,8
1357,4
Nakdi
3676,4
3092,7
2179,8
8948,9
Gayri
Nakdi
3272,2
4994,4
4769,2
13035,9
Toplam
Mevduat
12870,1
15076,0
3384,5
31330,6
Tasarruf
Mevduatı
56,1
8,6
868,0
932,7
Net
Kar
70,3
105,7
57,8
233,3
Kaynak: Yıldırım Beyazıt Önal, Hatice Gereklioğlu Düzakın, Meltem Akyüz,
Türkiye’de Mevduat Sigorta Sisteminin Gelişimi ve Bankaların Risk
Değerlendirilmesini de İçeren Aktif Bir Mevduat Sigortası Model Önerisi, Türkiye
Bankalar Birliği Yayınları, İstanbul 1996, s. 59
70
Vahit Erdem, ‘’Türkiye’de ekonomik krizler’’, Yeni Türkiye Dergisi Ekonomik Kriz Özel Sayısı,
Cilt:1 Sayı:41, 2001, s. 15
71
Günal, Türk Bankacılık Sektörünün Sorunları ve Geleceği, s. 64
72
Asomedya, 2001, s.9
43
Tablo 1.17.: Faaliyeti Durdurulan Bankalara Ait Büyüklükler (Bankacılık Sisteminden
Aldıkları Paylara Göre) (1993 Yıl Sonu İtibariyle – Milyar TL)
Banka
Marmara
Impeks
TYT
Toplam
Şube
Sayısı
0,18
0,12
0,18
0,48
Personel
Sayısı
0,33
0,23
0,25
0,81
Özkaynak
Nakdi
0,65
0,63
0,67
1,95
0,85
0,71
0,54
2,10
Gayri
Nakdi
0,62
0,96
0,92
2,50
Toplam
Mevduat
2,36
2,77
0,62
5,75
Tasarruf
Mevduatı
0,045
0,007
0,700
0,752
Net
Kar
0,25
0,37
0,20
0,83
Kaynak: Önal, Düzakın, Akyüz, Türkiye’de Mevduat Sigorta Sisteminin Gelişimi ve
Bankaların Risk Değerlendirilmesini de İçeren Aktif Bir Mevduat Sigortası Model
Önerisi, s. 59
1994 yılında bankacılık sisteminin toplam aktifleri 68.6 milyar dolardan 51.6 milyar
dolara, özkaynakları ise 6.6 milyar dolardan 4.3 milyar dolara gerilemiştir. Kriz, ancak
Mayıs 1995’te mevduat sigortasının % 100’e çıkartılması ve bu sayede güven
bunalımının sonlandırılması sonucu önlenebilmiştir.
Tasarruf mevduatlarına getirilen bu % 100 garanti, bankacılık sistemindeki sorunları
sadece belli bir süre için dondurmaya yaramıştır. Sınırsız devlet garantisi altında küçük
ve orta ölçekli birçok banka, kaldıramayacakları kadar yüksek faizlerle döviz ve TL
toplamaya başlamıştır. Bu durum, bankacılık sistemi açısından pasif yükümlülüğünün
devlete, aktifin kullanımının sahip ve yöneticilere bırakıldığı ya da bir başka açıdan
zararın kollektif, karın bireysel olduğu bir sistem yaratmıştır ki bunun olumsuz sonuçları
ileriki tarihlerde yaşanmıştır.73
5 Nisan kararları kısa vadeli çözümler sağlamış, yapısal olarak hiçbir ciddi değişim
getirmemiştir. Kriz derinleşmiş, artan güvensizlik ortamı bankalar üzerinde büyük bir
baskı oluşturmuştur. Merkez Bankası rezervlerini ucuz döviz satarak erittiğinden krizi
kontrol etmesi zorlaşmıştır.74 Bu dönemde biriken sorunlar 2000 ve 2001 krizlerine
zemin hazırlamıştır. 1994’ten itibaren tekrar eski politikalara dönülmüş ve 1994
73
74
Karacan, Bankacılık ve Kriz
Erdem, ‘’Türkiye’de Ekonomik Krizler’’, s. 15
44
yılındaki göstergelerin neredeyse hepsi 1994 öncesine dönmüştür ve akıllara ‘Yeni bir
kriz olacak mı?’ sorusu gelmiştir.75
Bu kriz sürecinde 5 Nisan kararları dışında Merkez Bankası ve bankacılık kesimi ile
ilgili olarak alınan tedbirleri şu şekilde özetlemek mümkündür:76
-
Merkez Bankası para politikasını ekonomideki ücret, fiyat ve döviz kuru için
öngörülen hedeflere uyumlu bir şekilde yürütecek ve parasal büyüklükler üzerindeki
kontrolünü arttıracak, Merkez Bankası daha özerk bir yapıya kavuşturulacak, bunun için
hazine ve diğer kamu kuruluşlarının Merkez Bankası üzerinden kredi kullanımlarına
sınırlama getirilecektir. Sermaye piyasaları ile ilgili olarak yeni bir finansal araç olarak
gayri menkul yatırım fonları ve gayrimenkul yatırım ortaklıklarını düzenleyici tedbirler
çıkarılmıştır.
1.6.2.2. Kasım 2000 ve Şubat 2001 Krizleri
1995 yılından sonra ekonomide hızlı bir toparlanma süreci yaşanmış ve bu durum, tüm
sektörleri olduğu gibi bankacılık sektörünü de olumlu yönde etkilemiştir. 1996 yılında
sektör, dolar cinsinden % 21.7 büyümüş ve toplam aktifleri 83.3 milyar dolar olmuştur.77
Ancak, 1996-1998 döneminde, kısa süreli hükümetlerin iktidarları ve ekonomik
belirsizlik sektörü olumsuz etkilemiş, alınamayan yapısal önlemler ve azaltılamayan
kamu açıkları, açıkların tahvil ihracı ile bankalarca finansmanını ve bankaların açık
pozisyonlarında artışı meydana getirmiştir.78 1996 yılında 2.5 milyar dolar olan açık
pozisyon durumu, takip eden yıllarda katlanarak artmış, 2000 yılında 17.3 milyar dolar
seviyesine yükselmiştir.
75
Asomedya, 2001, s. 9
Eroğlu ve Albeni, 2003, s.179
77
Uyar, Bankacılık Krizleri, s.111
78
Günal, Türk Bankacılık Sektörünün Sorunları ve Geleceği, s. 15
76
45
Tablo 1.18.: Bankacılık Sektörü Açık Pozisyonu (1994-2001) (milyar $)
Yıllar:
Net
Pozisyon:
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
-0.8
-3.1
-2.5
-4.9
-8.3
-13.2
-17.3
-10.8
-5.3
-7.2
Kaynak: TBB,
düzenlenmiştir.
Bankalarımız
1997,
1998,
2000 sayılarından
yararlanılarak
1997 yılında yaşanan Asya Krizi, bankacılık sektörünü ciddi anlamda etkilememiştir.
1997'de Tayland'da başlayan ve Asya'ya yayılan krizde Asya ülkeleri devalüasyon
yaparak rekabet avantajıyla ihracatlarını arttırmışlardır. Bu durum, Asya Krizi’nin
Türkiye'ye doğrudan etkisidir. Asya Krizi’nin dolaylı etkisi ise kendi ihracatlarını
arttırırken özellikle rakip ülkelerin ihracatlarını daraltmalarıdır. Bu dönemdeki dünya
büyüme hızındaki düşme de ülkelerin dış ticaret hacminde daralmaya yol açmıştır.
Krizin yükselen piyasalarda yarattığı tedirginlik Türkiye'nin uluslararası piyasalardan
borçlanma maliyetini arttırmış ve vadelerin kısalmasına sebep olmuştur. Asya Kriziyle
birlikte yabancı yatırımcılar Türkiye’den çekilmiştir, fakat bu dönemde Türkiye'den
çıkan para daha sonraki krizlere göre az olduğundan Asya krizi Türkiye'yi beklenenden
az etkilemiştir.79 Bunda:80
-
Türkiye’nin küreselleşme derecesinin düşük olması, orta dönemde olumsuz tesir
etse de kriz zamanlarında ülkeyi koruması ve krizin bulaşıcı etkisinin az olması
sonucunu doğurmasının,
-
Kur politikasının Türkiye’nin reel ekonomisinin rekabetçi düzeyini düşürmeyen,
istikrarlı, tahmin edilebilir ve sabit bir rejime bağlı olmamasının döviz krizinin
çıkmamasında önemli bir husus olmasının,
-
Merkez Bankası’nın elindeki en önemli araçlardan biri olan kısa vadeli faiz
oranlarının kriz ortamında etkili bir şekilde kullanılabilmesinin,
-
79
80
Türkiye’nin döviz rezervlerinin yüksek olmasının rolü büyüktür.
Asomedya, 2001, s.10
Gazi Erçel, Türkiye’de Para Politikası Uygulamaları ve Etkileri, Aralık 1996, s. 6
46
1995-1997 arası Türkiye ekonomisi ortalama % 7 kadar büyümüştür. TCMB bu üç yıl
süresince devalüasyon oranı ile enflasyon oranının paralel gitmesini sağlayan politikalar
izleyerek TL’nin aşırı değerlenmesini önlemiştir. Söz konusu üç yılda kamu kağıtlarının
nominal faiz oranı hem enflasyon hem de devalüasyon oranının önemli ölçüde üstünde
kaldığından oluşan arbitraj fırsatları yabancı sermaye girişini teşvik etmiştir.81
1998-1999 arasında bankacılık sektörü sistematik bir bankacılık krizi yaşamadıysa da
gerek yurt içi ekonomik durum gerekse de yurtdışı olumsuz gelişmelerden olumsuz
etkilendi.
Türkiye 1997 yılına yeni bir para kavramı, gerçek kişiler için menkul kıymet gelirlerinin
beyana tabi tutularak vergilendirilmesi uygulamasının başlatılması ve denk bütçe
uygulamaları tartışmalarıyla girmiştir. Siyasi tansiyon yükselmiştir. Yılın ortasında
hükümet değişmiştir. Yeni hükümet ekonomide önceliği enflasyonun düşürülmesine
vermiş bütçe disiplini benimsenmiştir. Yurtdışından borçlanmanın arttırılması amacıyla
Uluslar arası Para Fonu (IMF) ile bir anlaşma zemini bulunmaya çalışılmıştır.
Piyasaların beklentilerini olumlu yönde etkilemek üzere temel makro sorunların çözümü
konusunda bir takvim hazırlanmıştır. Bu arada kamu iktisadi teşekküllerinin ürünlerine
yüksek oranlı ayarlamalar yapılmıştır ve bu nedenle vergiler arttırılmıştır. Hazine
Müsteşarlığı ile Merkez Bankası arasında piyasalarda belirsizliği azaltacak bir protokol
uygulamaya konulmuştur. Hazine, borçlanma programı açıklamış, bütçe hedefleri
kamuoyuna duyurulmuş ve ek bütçe istenmeyeceği vurgulanmıştır. Hazine Müsteşarlığı
Merkez Bankası’ndan avans kullanımını durdurmuştur. Kaynak talebi piyasalara
dönmüştür. Faiz oranlarında kısa süreli bir yükselişin ardından, hazine programının
kararlılıkla
sürdürdüğünün
görülmesi
ve
borçlanma
gereksiniminin
azalmaya
başlamasıyla birlikte TL finansal araçlara olan
81
P. Ataman Erdönmez, Ekonomik Kriz Sonrası Yeniden Yapılandırma, Bankacılık Dergisi Sayı: 42,
12-15 Aralık 2002, s.10
47
talep artmış, piyasalarda istikrar bozulmadan faizler hızla gerilemiştir. Asya’da başlayan
ve tüm mali piyasaları olumsuz yönde etkileyen krize ve Körfez’de yaşanan gerginliğe
rağmen yurtdışı ve yurtiçi yatırımcıların beklentilerindeki iyileşme döviz rezervlerinin
yükselmesine neden olmuştur. Bu arada bankaların açık pozisyonları büyümüş, kısa
vadeli faiz oranlarının düşmesine bağlı olarak repo yeniden mevduata dönmeye
başlamıştır.
Türkiye Ekonomisi Ağustos 1998'de çıkan Rusya Krizi'nden Asya Krizi’ne göre daha
fazla etkilenmiştir. Çünkü o dönemde Rusya Federasyonu Almanya'dan sonra en çok
ihracat yaptığımız ülke konumundaydı. Ayrıca krizden dolayı
coğrafi konumu
nedeniyle yabancı sermaye Türkiye'den çıkmaya başlamıştır. Bu durum, bankacılık ve
finans sektörünün küçülmesine ve kamu kesiminin yüksek borçlanma gereksinimini iç
piyasadan sağlamak zorunda olması reel faizlerin yükselmesine yol açmıştır. Ağustos
ayından sonra yurtiçi ve yurtdışı yatırım finansmanı imkanları giderek daralmaya
başlamış, bankalar firmalara verdikleri kredilerin bir kısmını geri istemişlerdir. Bu
durum karşısında kamu bankaları kredilendirmeyi durdurmamış, bu da krizin reel
sektörü etkilemesini bir süre geciktirmiştir.82
Tablo 1.19.; Bankaların Gruplara Göre Dağılımı ve Şube Sayıları
Banka Sayısı
Şube Sayısı
Eylül
Mart
Eylül 2000
Mart 2003
2000
2003
Kamu
4
3
2.858
1.997
Ticaret
Özel*
39
21
4.760
3.876
Bankaları
Yabancı
18
15
123
200
Sermayeli
Toplam
61
39
7.741
6.073
Kalkınma ve
Kamu
3
3
12
4
Yatırım
Özel
13
8
16
12
Bankaları
Yabancı
3
3
3
3
Sermayeli
82
Asomedya, 2001, ss. 10-11
48
Toplam
19
14
31
19
Sektör Toplamı
80
53
7.772
6.092
 * Fondaki Bankalar Dahil,
Kaynak: TBB, Banka ve Grup Bilgileri Eylül 2000 ve Mart 2003, (çevrimiçi),
https://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/59
1.6.2.2.1. Kasım 2000 Krizi
Türkiye ekonomisinde, 1995-1999 yılları arasında izlenen iç borçlanma politikası ve
sonrasında uygulamaya konan, IMF destekli, kur artışının kontrol edilmesine dayalı
istikrar programı 2000 yılı Kasım ayında yaşanan krizle çökmüş, bu kriz daha sonra
2001 Şubat krizini hazırlamıştır.
Kasım 2000 krizine neden olan Türkiye’nin bankacılık ile ilgili temel sorunları vardı.
Türk bankacılığı bu temel sorunlarla 1980 sonrası uygulamaya konan reform politikaları
sonrası karşılaşmıştır. Bu temel sorunlar; ekonomik istikrarsızlık, yüksek kaynak
maliyeti, haksız rekabet koşulları, teknolojideki hızlı gelişmeler, özkaynak yetersizliği
sorunları şeklinde sıralanabilir.83
Türk bankacılık sektörü, 1980 yılından sonra yeni bir döneme girmiş bu dönemle birlikte
sektördeki yenileşmenin ve hızlı büyümenin getirdiği birçok sorun ile karşılaşmıştır. Bu
sorunların başında da, yüksek oranlı enflasyonun neden olduğu ekonomik istikrarsızlık
gelmektedir.
Bu dönemde yaşanan yüksek enflasyon ve ekonomik konjonktürdeki dalgalanmalar
döviz kuru ve faiz riskini arttırırken, sektör büyük ölçüde nakit varlığa dayanan öz
varlıklarını enflasyona karşı korumada zorlanmıştır.
83
Parasız, Para Banka ve Finansal Piyasalar, s. 125
49
Ekonomik istikrarsızlık ve kronik enflasyon dönemlerinde, sektörü olumsuz etkileyen
bir diğer sorun da, problemli kredilerin artmasıdır.84
Özellikle artan faiz yükü, banka alacaklarının tahsilini sınırlandırıcı bir etki
yaratmaktadır. Vadesinde ödenmeyen alacaklar banka kaynaklarının akışkanlığını
azalttığı gibi, kaynak maliyetinin artması sonucunu da vermektedir.85
Ticaret bankalarının fon kaynaklarının en önemlisi, topladıkları mevduatlardır. Sektörde
mevduata uygulanan faiz oranları kaçınılmaz biçimde enflasyon oranları ile yakın ilişki
içindedir. 1980’li yıllardan itibaren faizlerin serbest bırakılmasıyla, faizler enflasyon
paralelinde seyretmeye başlarken, mevduat kompozisyonunun vadeli lehine gelişmesi
sonucu, mevduatın maliyeti önemli ölçüde artmıştır.86
İşletme maliyetleri de yüksek kaynak maliyetleri içerisinde yer almaktadır. İşletme
giderleri içerisinde en önemli payı ise, personel giderleri oluşturmaktadır. 1980’li
yıllardan itibaren reel pozitif faiz politikası ve otomasyondaki gelişmeler, birçok şubeyi
karlı olmaktan çıkarmıştır. 1980’den sonra azalan personel sayısı belli bir süre sonra
sanayileşmenin Anadolu’ya yayılmasıyla mevcut bankaların şube sayısını ve personel
sayısını yeniden attırması sektördeki maliyetlerin yeniden artmasına neden olmuştur.87
Bankacılık alanında otomasyon alanındaki gelişmelerle paralel olarak internet
bankacılığı ile birlikte banka şubelerinin bilgisayar ağı ile donatılması ve ATM
sayısındaki hızlı artışlar, sektördeki maliyetlerin artmasına neden olmuştur.
84
A.e., s. 126
İlkay Sucu, Türk Bankacılık Sistemi: Finansal Krizler ve Finansal Kriz Sonrası Uygulanan
İstikrar Programlarının Etkileri, Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İnsan
Kaynakları Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Aydın 2005, s. 41
86
Parasız, Para Banka ve Finansal Piyasalar, s. 126
87
Sucu, Türk Bankacılık Sistemi: Finansal Krizler ve Finansal Kriz Sonrası Uygulanan İstikrar
Programlarının Etkileri, ss. 41-42
85
50
Dünya finansal piyasaları küreselleştikçe bankacılık sektörünün rekabet gücünü
kullanma yeteneği önem kazanmaktadır. Bu rekabeti etkileyen etmenler fiyat, hizmet
kalitesi, hizmetin çeşitliliği, yapısı, müşterinin gereksinimlerini karşılayan hizmetlerin
sunulması, teknoloji ve reklamdır.
Rakiplerin sundukları hizmetlerin bilinmesi, pazara yeni girenlere karşı pazarda
mevcutların olası tepkileri, alabilecekleri önlemler, hizmet satmak isteyen her bankanın
dikkate alması gereken etmenlerdir.88
Ülkemizde faaliyette bulunan yabancı bankaların, ülkemiz bankacılık sektöründe rekabet
ortamının geliştirilmesine ve “rekabet gücünün arttırılmasına önemli katkıları olmuştur.
Yabancı bankalar Türk Bankacılık Sektörüne özellikle yönetim, pazarlama, müşteri
ilişkileri gibi alanlarda katkı sağlamışlardır. Yabancı sermaye, arttırdığı rekabet ortamı
sayesinde “şeffaflık” ilkesini Türk bankacılık sektörüne benimsetmiş, bunun bir sonucu
olarak da, kuvvetli mali yapı ve güçlü mali standartların benimsenmesine önemli katkıda
bulunmuştur.
Yabancı bankalar, ölçek ekonomilerinden, farklılaştırma ve riski yayma özelliklerinden
ve uluslararası finansman merkezleriyle doğrudan bağlantılarından dolayı, en son kredi
araçlarını ve teknolojisini hızla transfer edebilmekte ve diğer yabancı bankaların gelişini
teşvik ettiğinden, yoğunlaşma oranını azaltarak Türk bankacılık sektöründe fiyat
rekabetine neden olmaktadırlar. Bu özelliğe sahip yabancı bankalar, artan rekabet
yoluyla ulusal bankacılık sektörünün yapısını değiştirmeye devam etmektedirler.89
Teknolojideki hızlı gelişmelerle birlikte, dünya finans piyasaları ile entegrasyon sürecine
giren Türk Bankacılık Sektörü, gelişmiş ülkelerin bankacılık sistemlerinde yaygın bir
şekilde kullanılan leasing, factoring, forfaiting gibi mali hizmetler; swap, forward,
88
89
A.e., s. 42
A.e., s. 43
51
future, option gibi risk yönetim ürünleri ve internet bankacılığı hizmetlerini sunma
aşamasına gelmiştir. Bankacılıktaki yeni uygulamalar finansal alanla birlikte teknik
alandaki gelişmelerden yararlanma da, sektörde önemli bir düzeye ulaşmıştır.90
Özellikle 90’lı yıllardan sonra ülkemiz bankacılığının teknoloji kullanımında artan bir
yoğunluk yaşanmıştır. Bankalar uzun süredir müşterilerin hizmetinde olan ATM, POS,
telefon ve bilgisayar bankacılığı gibi klasik teknolojik ürünlerini yeni ürünlerle ve yeni
hizmet anlayışları ile hızla zenginleştirmeye çalışmışlardır. Tüm bankaların vizyonunda
elektronik bankacılık ilk sıralarda yer almaktadır. Bankalar “Çağrı Merkezleri”,
“İnternet Bankacılığı”, “Müşteri İlişkileri Yönetimi” gibi yeni uygulamaları devreye
koymaktadırlar. Elektronik ticaret kapsamındaki çalışmalar da, bankalar tarafından
büyük bir özenle gerçekleştirilmekte ve dünyada bu alandaki gelişmeler yakından takip
edilmektedir.
Türk Bankacılık Sektörünün önemli bir sorunu da, öz kaynaklarının yetersizliğidir. Öz
kaynakların yetersiz olmasında sektörde yer alan, gerek aktif gerekse sermaye
büyüklükleri açısından, küçük bankaların büyük bankalara nazaran çoğunlukta olması
etkilidir. Bu küçük ölçekli bankalar hem toplam aktifler, hem de öz sermaye büyüklüğü
açısından son derece yetersiz olup, bu bankaların fon kaynağı sadece interbank ya da
uluslararası finansal piyasalardır. Bu nedenle, küçük ölçekli bankaların, gerek iç
piyasada gerekse de uluslararası piyasalarda rekabet edebilecek güçleri yoktur.91
2000 Kasım ayı krizini finansal bir kriz olarak nitelendirmek mümkündür. Çünkü kriz,
finansal kesimden kaynaklanan bir baskı sonucu ortaya çıkmıştır. 2000 Kasım krizinden
önce Türkiye ekonomisinin genel görünümü şöyledir:92
90
Parasız, Para Banka ve Finansal Piyasalar, s. 129
A.e., s.127
92
Sucu, Türk Bankacılık Sistemi: Finansal Krizler ve Finansal Kriz Sonrası Uygulanan İstikrar
Programlarının Etkileri, s. 41
91
52
-
Enflasyon % 70’lerden % 40’lara kadar gerilemişti. Fakat faiz hadlerinde
meydana gelen düşüş tüketime dönük kredilere olan talebi arttırmış bu ise talep
yönünden genişlemeye neden olmuştu. Tüketim talebindeki artışlarla birlikte ekonomide
bir canlanma meydana gelmiş, ekonomide büyüme % 6.5-7 düzeylerine çıkmıştır.
Dolayısıyla bu oran 1999 yılının negatif büyüme rakamlarını da telafi eder niteliktedir.
-
Bütçe gelir toplamları itibariyle faiz giderlerini karşılar düzeye gelmiş ve fazla
vermeye başlamıştır.
-
Ekonomik yapıdaki bozukluklar kısmi olarak giderilmeye başlamıştır.
Bu gelişmelere rağmen ekonomide ciddi anlamda kriz beklentisi gözükmüyordu.
1990’larda gelişmekte olan birçok ülkede krizlerdeki temel göstergeler dikkate
alındığında Türkiye’nin kriz ortamına girdiği tespit edilebilirdi. Bu göstergeler ise
şöyledir:
-
Para politikasındaki belirsizlik anında ve somut olarak yansıttığı için kısa vadeli
faizin hareketine bakıldığı zaman gecelik faiz Haziran, Ağustos ve Eylül aylarında
önemli ölçüde yükselmiştir.
-
2000 yılı içerisinde kısa vadeli dış borç/döviz rezervi oranında önemli artışlar
gözlenmiştir.
-
2000 yılı içerisinde cari açık/döviz rezervi ve cari açık /GSYİH oranlarında
sürekli ve hızlı yükselişler gözlenmiştir.
Bu göstergelerle birlikte Kasım 2000 krizini doğuran nedenler arasında; 1994 yılında
banka mevduatlarına verilen devlet garantisinin sürdürülmesi ve bankacılık sisteminin
yeterince denetlenmemesi, kamu bankalarının birikmiş görev zararları ve kur çıpası
stratejisi ile döviz kurunun Merkez Bankası kontrolüne verilmesi sayılabilir.93
93
Hasan Olgun, “Kasım, Şubat Krizleri ve Türkiye’nin Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı”, Yeni
Türkiye Dergisi, Cilt:1, Sayı:41, Yıl:7, 2001, s. 62
53
2000 Yılı Enflasyonu Düşürme Programı’nda öngörülen hızda enflasyonda düşüş
yaşanmamıştır. Bu nedenle Türk Lirası’nın beklenenin üzerinde değer kazanması, iç
talepte görülen hızlı canlanma, ham petrol, doğal gaz gibi enerji fiyatlarının artışı ve
Euro/Dolar paritesindeki gelişmeler sonucunda 2000 yılı cari işlemler açığı öngörülen
düzeyin önemli ölçüde üzerinde çıkmıştır.
Krizden önceki dönemde en önemli olumsuz gelişme, ödemeler bilançosunda meydana
gelen açıkların giderek artmasıdır. Ülkede 2000 yılında cari işlemler hedefi önce 2.5
milyar dolarken, 2000 yılı Haziran ayında bu hedefin aşılacağı düşünülmüş ve cari
işlemler açığı hedefi 4.5 milyar dolara çıkartılmıştır. Ancak 2000 yılı sonunda açığın 9.5
milyar dolar civarında olacağı anlaşılınca, piyasalar ve Türkiye’ye yönelmiş bulunan
kısa vadeli sermaye hareketleri bu durumdan son derece olumsuz etkilenmiştir.
2000 yılı istikrar programı uygulanmasına rağmen kriz Temmuz 2000’de hissedilmeye
başlanmıştır. Yapısal reformlar gerçekleşmemiş, özelleştirme programı, koalisyon
ortakları (DSP, MHP, ANAP) arasındaki anlaşmazlık dolayısıyla tıkanmıştır.
Hedeflenen yapısal reformların tamamlanamaması ve politik belirsizliklere uluslararası
sermayenin ihtiyatlı yaklaşması neticesinde 2000 yılının ikinci yarısında Türkiye’ye dış
kaynak girişi azalmıştır. 2000 ve 2001 yıllarında toplam 13.6 milyar dolar özelleştirme
yapılması planlanmıştır. Ancak hem siyasi hem de uluslararası piyasalardan beklenen
talebin gelmemesi gibi nedenlerle büyük özelleştirmeler (THY, Türk Telekom vb.)
yapılamamış, tarım ve sosyal güvenlik alanlarında kayda değer bir ilerleme
sağlanamamıştır. Artan likidite sıkışıklığının bir yansıması olarak kısa vadeli faiz
oranları Eylül ayından itibaren yükselmeye başlamıştır. Bu gelişmeler, yabancı
yatırımcıların izlenmekte olan programın sürdürülebilirliği üzerindeki endişelerini
giderek artırmıştır.94
94
Bülent Güloğlu, “İstikrar Programından İstikrarsızlığa (Kasım 2000 ve Şubat 2001 Krizleri)”,
Yeni Türkiye Dergisi, Cilt:1, Sayı:41, Yıl:7, 2001, s. 526
54
Program sırasında uygulanan sepete bağlı sabit kur, dış borcu ucuz kaynak haline
getirmiş, özellikle kaynak yetersizliği çeken bankalar açık pozisyonlarını artırma yoluna
gitmişlerdir. Eylül 2000 itibariyle de bankacılık kesiminin bilanço içi açık pozisyonu
18,2 milyar doları bulmuştur (bunun 6,3 milyar doları Fon bankalarına, 9,6 milyar doları
özel bankalara, 0,001 milyar doları kamu bankalarına, 2,1 milyar doları ise yabancı
bankalara aittir). Ancak vadeli işlemler dahil edildiğinde toplam açık pozisyon 5,8
milyar dolara inmektedir.95
Eylül 2000’de Bayındırbank’ın Romanya’daki Bankası, Banco Turco Romana (BTR)
batma sürecine girmiştir. Bayındırbank’ın bu bankayı kurtarmak için gerekli kaynağının
olmaması sebebiyle kaynağın Vakıfbank tarafından sağlanması, ünlü iktisatçı
R.Dornbusch tarafından Türkiye’deki krizin bankacılık sisteminde başlamasının ilk
sinyali olarak tanımlanmıştır.96
Likidite sıkıntısı içine giren ve ellerindeki bonoları fonlamak zorunda olan bankalar faiz
oranlarının çok yüksek düzeylere çıkması sonucu önemli tutarlarda kayıplarla karşı
karşıya kalmıştır. Bu sırada TMSF’nin bazı bankalara el koyacağı söylentilerinin
yayılması bankaların birbirlerine olan kredilerini en aza indirmelerine yol açmış, nakit
sıkıntısı yaşayan bankaların durumları daha da kötüleşmiştir.97
Zaten iktisatçılar Kasım krizini bir likidite krizi olarak yorumlamışlardır. Bu iktisatçılara
göre hükümetin yapısal reformlarda geç kalmasının yarattığı olumsuzluklar bu krizde
önemli ölçüde etkili olmuştur. Bazı iktisatçılara göre ise krize döviz kuru çıpasına dayalı
IMF programının neden olduğu belirtilmiştir.
95
Nur Keyder, “Türkiye’de 2000–2001 Krizleri ve İstikrar Programları”, İktisat İşletme ve Finans
Dergisi, Haziran 2001, Sayı:183, s. 40
96
Ercan Uygur, “Krizden Krize Türkiye: 2000 Kasım ve 2001 Şubat Krizleri”, Türkiye Ekonomi
Kurumu Tartışma Metni, 7 Nisan 2001, s. 16
97
Ebubekir Ayan, Bankacılık Risklerinin Yönetiminde Basel II Uzlaşısı, Beta Yayınları, İstanbul 2007,
s. 50
55
IMF’nin Kasım 2000 krizine teşhisi şöyledir: Bankacılık sektöründe meydana gelen
likidite sıkışması, yerli yabancı yatırımcıların güvenini sarsmış ve finansal sektörde
ciddi bir likidite krizine neden olmuştur.98
2000 yılının başında DİBS faiz oranlarının düşmesinden yararlanarak kar eden ve elinde
önemli miktarda DİBS tutan Demirbank DİBS faizlerinin daha da düşeceğini düşünerek
DİBS pörtföyünü yükseltmiş ancak faizlerin yükselmesiyle zor duruma düşmüştür.
Demirbank’ın para bulamaması nedeniyle elindeki DİBS’ni piyasaya sürmesi DİBS
faizlerinde yükselmeye ve Arjantin’deki gelişmeler yüzünden krize duyarlı olan
yabancıların piyasadan çekilmeye karar vermelerine neden olmuştur. Yabancıların
piyasalardan çekilerek döviz talep etmelerinin yanında Demirbank’ın durumunu gören
diğer bankalar, bu bankayla bankalararası piyasada alım-satım için tahsis ettikleri
limitleri iptal etmişlerdir. Limitleri iptal edilen Demirbank’ın DİBS satışı ile döviz talebi
artmıştır. Panik nedeniyle diğer bankalarda birbirlerine açtıkları limitleri iptal ederek
repo faiz oranlarının % 250’lere çıkmasına neden olmuşlardır.99
Kasım ayında hızlı bir sermaye çıkışını tetikleyen faktörler arasında şu faktörler
sayılabilir:100
-
Ekim ayı enflasyon oranının beklenenden yüksek çıkması,
-
Özelleştirme sürecinde yaşanan güçlükler ve engeller,
-
AB – Türkiye ilişkilerinin bozulması,
-
Arjantin krizinin yan etkileri,
98
Mehmet Tuncer, Finansal Krizler ve Türk Bankacılık Sektörü’ne Etkileri, Anadolu Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı, Haziran 2010, s. 109
99
Erdoğan, “Dünya ve Türkiye’de Finansal Krizler (Türk Bankacılık Sektöründe Yeniden
Yapılandırma Uygulamaları Kamu Bankaları Deneyimi)”, s. 131
100
Yılmaz Akyüz, Korkut Boratav. “Türkiye’de Finansal Krizin Oluşumu”, İktisat İşletme ve Finans
Dergisi, Sayı 197, Yıl 17, Ağustos 2002, s. 31
56
-
Bankaların döviz açık pozisyonlarını, sermaye tabanlarının % 20’si ile sınırlayan
ancak yıl boyunca bu yönde yapılmayan yasal düzenlemelerin, Bankacılık Denetleme
Kurulu’nun (BDDK) sonbaharda faaliyete geçmesinden sonra yapılacağı endişesiyle
birçok bankanın yıl sonu yaklaşmadan açık pozisyon kapatmak çabasına girmesi,
Kasım 2000 kriziyle net iç varlıklarda koridor uygulamasına son verilmiştir. Aynı
zamanda TL mevduatlarına uygulanan zorunlu karşılık oranları % 6’dan % 4’e
indirilmiştir. Bunun sonucunda parasal tabanda büyük bir daralma olmuştur.
Kasım krizinin derinleşmesini IMF’nin 7,5 milyar dolar tutarında ek kredi vermesi ve
halkın her şeye rağmen TL’den dövize geçmemesi önlemiştir. Kasım krizinden sonra
IMF’nin de uyarılarına rağmen kur çıpasına devam edilmiştir. IMF tarafından sağlanan
Ek Rezerv Kolaylığı ve Dünya Bankası tarafından Ülke Yardım Stratejisi Programı
(Country Assistance Strategy) altında üç yıl içinde Türkiye’ye 5 milyar dolar
verileceğinin açıklanması mali piyasalardaki tedirginliği bir ölçüde azaltmıştır.101
Tablo 1.20.: Bankacılık Sisteminin Finansal Büyüklüklerindeki Gelişmeler (Milyon
Dolar)
Yıllar
1980
1990
1994
1999
2000
Toplam Aktifler
20.785
58.171
52.552
133.533 155.237
Toplam Krediler
11.168
27.342
20.559
40.206
50.931
Menkul Değerler Cüzdanı
1.339
5.997
5.955
22.955
17.848
Mevduat
10.188
32.564
33.191
89.361
101.884
-Tasarruf Mevduatı
4.288
19.343
24.190
58.807
64.352
-TL
4.288
11.914
8.612
24.701
26.628
-YP
--7.429
15.578
34.106
37.724
Mevduat Dışı Kaynaklar
1.289
11.760
9.019
22.934
29.435
-Yurt Dışı Bankalar
--3.460
2.675
12.073
16.284
Öz Kaynaklar + Kar
1.147
5.903
4.409
7.840
11.367
%
Toplam Aktif / GSMH
28.6
38.2
40.3
71.7
76.9
Toplam Krediler/GSMH
15.4
17.9
15.8
21.6
25.2
12.3
Men. Değ. Cüzd./GSMH
1.8
3.9
4.6
8.8
101
Ercan Kumcu, “Türkiye Nerede Yanlış Yaptı?”, TÜSİAD Görüş Dergisi, Mayıs 2001, s.29
57
Tasarruf Mevduatı/GSMH
5.9
12.7
18.5
31.6
31.9
Kamu Bank.
44.6
Aktifleri/Toplam
44.1
39.6
34.9
34.2
Sektör Aktifleri
Bilanço Dışı
İşlemler/Toplam
----49.5
103.5
100.8
Aktifler
Kaynak: Yükselen Ekonomilerde Kriz Dönemlerinde Bankacılık Sistemlerinin Yeniden
Yapılandırılması ve Türkiye Örneği, Bora Selçuk, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve
Sigortacılık Enstitüsü Bankacılık Anabilim Dalı Doktora Tezi, İstanbul 2006, s. 165
1.6.2.2.2. Şubat 2001 Krizi
Kasım ayında yaşanan likidite krizi 2000 yılının sonlarında ve 2001 yılının başlarında
faiz oranlarını artırmaya devam etmiştir. Böyle bir ortamda, 19 Şubatta Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer ve Başbakan Bülent Ecevit arasında yolsuzluk konusuyla ilgili bir
tartışma derhal iktidardaki hükümetin ve programın bozulacağı düşüncesini beraberinde
getirmiştir. Bunun yanında bu gerginlik sonucunda finansal piyasalarda büyük bir panik
ortamı oluşmuş ve durulan kriz yeniden canlanmıştır.102
19 Şubat’ta 7,6 milyar $’lık döviz talebi olmuştur. Bu miktar o dönemde yoğun bir döviz
talebinin işaretidir. Kasım’da yabancıların piyasayı terk etmelerinden kaynaklanan döviz
talebi, bu kez yerli bankaların döviz talebine dönüşmüştür. Merkez Bankasının likiditeyi
kontrol etme çabası, kamu bankalarının günlük aşırı düzeyde likidite ihtiyacı nedeniyle,
ödemeler sisteminin kilitlenmesine yol açmıştır.103
21 Şubatta %5000’e ulaşan gecelik faiz oranları kaydedilmiştir. Gecelik faizlerin
anormal bir şekilde bu yüksek oranlara yükselmesine rağmen, Türk Lirasının değerini
korumak için, yoğun döviz talebi nedeniyle Merkez Bankası piyasaya 5 milyar dolarlık
döviz satışı gerçekleştirmiştir. 16 Şubat’ta 27,943 milyon dolar olan döviz rezervleri, 19
102
Öznur Yüksel, Güven Murat, “Şubat Krizinin Kobiler Üzerindeki Etkileri ve Çözüm Önerileri”, 07
Nisan 2006, s.1, (çevrimiçi), http//www.emu.edu.tr/smeconf/turkcepdf/bildiri_09.pdf, 15 Mayıs 2014
103
Turan Yay, Gülsün Gürkan Yay, Ensar Yılmaz, Küreselleşme Sürecinde Finansal Krizler ve
Finansal Düzenlemeler, ATO Yayını 2001-47, İstanbul 2001, s.49
58
Şubat’ı izleyen 3 gün içinde 22,581 milyon dolar’a inmiş dolayısıyla 5 milyon dolar
üzerinde döviz rezervi kaybedilmiştir. Artan döviz talebi yüksek faizlerle durdurulmaya
çalışılınca, bu kez, gecelik faiz %50’lerden % 6200’lere çıkmış, daha sonra hızla
düşerek şubat sonunda %103’lere inmiştir. 16 Şubat’ta 10.169 olan borsa endeksi, 19
Şubat’ta 8.683’e inmiştir.
Kamu bankalarının likidite ihtiyaçlarının karşılanamaması ve bu likidite sorununun özel
bankalara sirayet etmesi ödemeler sistemini kilitleyecek boyutlara ulaşmıştır. Zaten
birinci krizde büyük ölçüde zayıflamış olan bankacılık sistemi, bankalar arası ödemeler
sisteminin durmasından dolayı bir çöküşle karşı karşıya kalmıştır. Ekonomik risklerin
artması sonucunda 2001 yılı Şubat ayında uygulanmakta olan sabit döviz kuru
uygulamasından vazgeçilerek dalgalı döviz kuru sistemine geçilmiştir. Bunun sonucunda
Merkez Bankası verilerine göre Türk Lirası bir gecede % 39 dolayında değer
kaybetmiştir.104 Daha sonra bu değer kaybı % 90’a ulaşmıştır.105
Ülkemizdeki bankaların bu dönemde Aktif/GSMH oranlarının düşük olması bu krizi
ülkemizde daha da derinleştirmiştir. Kayıtdışı ekonomiyi de düşündüğümüzde,
bankacılık sektörü aktif büyüklüğünün GSMH’ye oranı %50 oranından düşük
kalmaktadır. Bu nedenle Türkiye’de finansal sektörün sığ olmasının yanında, bankaların
sermaye yapısının güçlü fakat aktif büyüklüğünün yüksek olmayışı bankaların bu
krizden daha çok etkilenmesine neden olmuştur.
Tablo 1.21: Türkiye’de Bankaların Açık Pozisyonları (Milyar$)
YILLAR/AYLAR
NET POZİSYON
1998
8.3
1999
13.2
2000-I
15.78
2000-II
18.18
104
Yüksel, Murat, “Şubat Krizinin Kobiler Üzerindeki Etkileri ve Çözüm Önerileri”, 07 Nisan 2006,
s. 1, (çevrimiçi),www.emu.edu.tr/smeconf/turkcepdf/bildiri_09.pdf, 16 Mayıs 2014
105
Ferhun Ateş, Türk Bankacılık Sisteminin Etkinliğinin Ölçülmesi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2007, s. 46
59
2000-III
20.00
20001-I
12.16
Kaynak: G. Arda Boran, Gelişmekte Olan Ülkelerde Bankacılık Krizleri ve Türkiye,
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Yüksek Lisans
Tezi, Adana 2006, s.129
Tablo 1.22: Türkiye’de Kriz Öncesi ve Sonrası Gecelik İşlemlere Uygulanan Basit Faiz
Oranları (Ağırlıklı Ortalama)
AYLAR
O/N FAİZ ORANLARI %
2000 Nisan
36.16
Mayıs
41.28
Haziran
42.00
Ağustos
37.57
Eylül
46.20
Ekim
31.41
Kasım
79.45
Aralık
198.95
2001 Ocak
42.16
Şubat
435.99
Mart
81.88
Nisan
80.64
Kaynak: Müge Pusti, Krizlerin Anatomisi ve Türkiye’de 2001-2008 FinansalEkonomik Krizleri Üzerine Bir İnceleme, Ankara 2013, Atılım Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü işletme Yönetimi Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, s.68
Tablo 1.23: Krizler Döneminde Bankaların Özkaynaklarının Gelişimi (1993-2002)
Yıllar
Toplam Özkaynaklar (milyar TL)
Reel Değişim (Milyar TL/Tüfe) %
97895
1993
169401
1994
366263
1995
799271
1996
1828261
1997
3290320
1998
4234150
1999
7635771
2000
14276136
2001
20733365
2002
Kaynak: www.tcmb.gov.tr 30 Nisan 2008, (Çevrimiçi)
28,1
-30,7
31,1
18,0
19,7
16,7
-20,9
35,9
-0,9
21,7
60
2001 krizi nedenleri ve sonuçları ile açık bir bankacılık krizidir. Bu kriz ile birlikte
sermayelerini önemli ölçüde kaybeden ve zararları büyüyen bankacılık sisteminin
yeniden yapılandırılması, duran yurtiçi kredi mekanizmasının tekrar çalıştırılarak
ödemeler sisteminin işler hale getirilmesi, yeni dönem ekonomi politikalarının ilk amacı
olmuştur.
61
2.BÖLÜM
AB BANKACILIK SİSTEMİ, AB BANKACILIĞININ OLUŞUMU
VE FİNANSAL BÜTÜNLEŞMESİ
Avrupa yüzyıllar boyunca kanlı savaşlara sahne oldu. Bu savaşlar korkunç insan
ölümlerini de beraberinde getirdi. Böylelikle Avrupalı bazı liderler, ülkeleri arasındaki
barışı korumanın tek yolunun onları ekonomik ve politik olarak birleştirmek olduğu
düşüncesine yöneldiler.
1950 yılında Fransız Dış İşleri Bakanı Robert Schuman’ın öncülüğünde Avrupa Kömür
ve Çelik Topluluğu kuruldu. Başkanlığa bu topluluğa ilham veren Jean Monnet getirildi.
Topluluğun çalışmaları, başlangıçta altı kurucu üyesi (Almanya, Belçika, Fransa,
Hollanda, İtalya ve Lüksemburg) arasında bir kömür ve çelik ortak pazarı kurulmasıyla
sınırlıydı. Savaş ertesindeki o günlerde savaşın galip ve mağluplarını, eşitler olarak
işbirliğinde bulunabilecekleri bir kurumsal yapı içinde bir araya getiren topluluk,
temelde barışı güvence altına almanın bir aracı olarak algılandı. Kömür ve çelik
alanındaki başarılı çalışmalar birkaç yıl içinde bu altı ülkenin sektörel anlamda başka
birleşmelere karar vermesine yol açtı.106
2.1. Maastricht Anlaşması Öncesi Dönem
Maastricht Antlaşması öncesi, bankacılık sektörü ile ilgili çalışmalar ortak pazarın
kurulmasıyla sonuçlanmıştır.107 Ortak pazarın kurulmasıyla;
-
mali kuruluşların ortak mevzuata uyumu,
-
hizmet sunumu ve mali yardımlarla ilgili oranların belirlenmesi,
-
mali aracıların ortak düzene uyumunun sağlanması,
106
Haluk Günuğur, Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu Kuran Anlaşma Roma Anlaşması, Barış Can
Yayıncılık 2.Baskı, s. 24, Ankara 1988
107
Younes Gholi Zadeh, Avrupa Birliği’nde Finansal Entegrasyon: Bankacılık Sektörü Açısından Bir
Değerlendirme, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Ekonomi Maliye Anabilim Dalı Yüksek
Lisans Tezi, Ankara 2012, ss.32- 33
62
bankalarda ödemeler sisteminin daha etkin ve tek düzenli işlemesi için,
çok sayıda işlem yapılmıştır.
Bu dönemde finansal entegrasyon uygulamaları ile ilgili ilk başta gelen konu, bölgesel
kalkınmaya destek sağlayan ülkelerarası tercihli ticaret antlaşmaları olmuş. Bu
antlaşmalar, ülkelere ekonomik ve özellikle de mali açıdan birleşmelerine örnek
oluşturmuştur. Bu tür resmi antlaşmaların uygulanması üye ülkelerin bankalarına da
yansımaktadır. Yani ilgili ülkelerin bankalarının yapılan ortak antlaşmaya uyum
sağlamasında zorunlu uyum söz konusudur. Entegrasyon sürecinin bu aşamasında
finansal entegrasyonun kısıtlı şekilde gerçekleştiği görülmektedir.
İkinci Dünya savaşından sonra, özellikle Avrupa kıtası ülkelerinde işsizliğin artması ve
yüksek dış borçlar nedeniyle ülkeler kendi aralarında tercihli ticaret anlaşmalarına
yönelmiştir. Bu tür anlaşmalarla birlik düzeyinde finansal entegrasyon ile ilgili
faaliyetler hız kazanmıştır. Serbest Ticaret Bölgeleri’nin kurulması, Gümrük Birliği,
Ortak Pazarın kurulması ve sonuçta Ekonomik Parasal Birlik, ekonomik entegrasyonun
oluşumuna katkı sağlamıştır. Ekonomik ve parasal birlik aşamasına sadece AB ülkeleri
ulaşmıştır. Ekonomik bütünleşmede bölgelerarası denetim kuruluşlarının ve mali
yatırımların küresel düzeyde gerçekleşmesi finansal entegrasyonun başlangıç noktası
sayılmaktadır. 108
Avrupa Birliği genel bütçe tasarısının hazırlanması ve uygulanması, birlik düzeyinde
finansal entegrasyonun ilerlemesine bir örnektir. Bütçe tasarısı bütün kuruluşları kendi
içine almıştır. Aynı zamanda işlevsellik açısından bütçenin bölüşümü bütünleşmiş bir
mali sistemin kurulmasını gerektirmiştir. Kuruluşlar arasında bütçe paylaşımı AB
politikaları üzerinden belirlenmiştir. Buna örnek olarak AB’nin eski mali politikalarının
tarım ve yapısal operasyonlar üzerinde yapılırken, yeni mali politikalarının
108
Belgin Akçay, Avrupa Birliği Finansal Entegrasyon Sürecinde İpotekli Piyasalar: Aday Ülke
Statüsünde Olan Türkiye’ye Bir Bakış, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt.6, S.1, ss.2-3., Ankara
2006
63
sürdürülebilir kalkınmaya ve doğal kaynak yönetimine odaklanmasını verebiliriz. Bu
dönemde AB’nin gelişmiş bütçe tasarısı finansal entegrasyonla ilgili yeni düzenlemeleri
kapsamına almıştır. Yeni bütçe tasarısında doğal kaynak yönetimine, kalkınmak için tüm
üye ülkelere eşit muamelenin sağlanmasına önem verilmiştir. Genel bütçenin toplanması
ve dağıtılmasıyla ilgili uyuşmazlıkların sadece finansal entegrasyon çatısı altında
çözülebileceği önemsenmiştir.109
Maastrich Anlaşması öncesi dönemdeki düzenlemeler para politikası açısından AB
ülkelerinde döviz kurlarında istikrarın sağlanmasına, mali politika açısından kredi
kurumlarına uygulanan standartların uyumlaşmasına ilişkin araçlardır.
2.1.1. Avrupa Ödemeler Birliği
İkinci Dünya Savaşından sonra 1944 Bretton Woods konferansı ile Uluslararası Para
Fonu sistemi kurulmuştur. Altın-dolar veya altın-döviz sistemi olarak adlandırılan bu
sistem, dünya para sistemine bir istikrar kazandırmıştır.
1947-50 yılları arasında Batı Avrupa ülkeleri kendi aralarında bazı ödeme sistemleri
geliştirdiler. Bu geliştirilen ödeme sistemlerinin amacı ülkeler arası ticaretin Bretton
Woods Sistemi’ndeki gibi altın ve döviz rezervlerine bağlı kalmadan, bir ölçüde gelişme
imkanı bulmasını sağlamaktı.
Bunlardan bir tanesi, Kasım 1947'de oluşturulan çok taraflı Parasal Takas Antlaşmasıdır.
Parasal takas anlaşmasıyla beklenen fayda sağlanamamıştır.
Gerçek çözüm, 19 Eylül 1950’de oluşturulan Avrupa Ödemeler Birliği ile bulundu.
Daha önceki takas antlaşmalarında olduğu gibi, her ülke ayda bir defa diğer ülkelere
olan borçlarını ve onlardan olan alacaklarını, Avrupa Ödemeler Birliği'nin bir ajanı
109
Ramazan Taş, AB’nin Yeni Mali Çerçevesi (2007-2013), Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt.5,
S.3, s.132., Ankara 2006
64
olarak görev yapan Uluslararası Ödemeler Bankasına bildirecekti. Böylece altın ve döviz
gibi bir uluslararası rezervin kullanılmasına gerek kalmayacak ve hem de finansman
maliyetleri azalacaktı. Bankanın bu şekilde hem bir alacaklı ve hem de bir borçlu haline
gelmesi, bütün üyelerin potansiyel döviz riskine karşı korunmasını da sağlayacaktı.
Avrupa Ödemeler Birliği'nin ömrü kısa olmuştur. Biriken borçların çok büyük rakamlara
ulaşması durdurulamayınca birlik dağıldı ve onun yerine 1958 yılında imzalan bir
antlaşma ile Avrupa Para Antlaşması uygulamaya konuldu. Bu antlaşmanın yürürlüğe
girmesiyle de IMF'yi örnek alarak bir Avrupa Fonu oluşturuldu. Yunanistan, İzlanda,
İspanya ve Türkiye'ye ödemeler dengesi sorunlarını çözmek için iki yıl vadeli ve
koşulsuz kredi veren bu fon da 1972 yılında ortadan kaldırıldı.
2.1.2. Roma Anlaşması ve Yeni Avrupa
Avrupa'da bütünleşme hareketleri 1951 yılında başlamıştır ve bunun yarattığı heyecanla
1957 yılında yapılan Roma Antlaşması, Avrupa Ekonomik Topluluğunu kurmuştur. Bu
antlaşma, altı Batı Avrupa Devleti (Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg ve
İtalya) arasında imzalanmıştır. AET’ye hukuken ve fiilen uluslar arası bir kuruluş olma
niteliğini kazandıran Antlaşma, 1 Ocak 1958 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Antlaşma
248 madde, ekler ve protokellerden oluşmaktadır.
Roma Antlaşması kurucu antlaşma olarak adlandırılabilir. AB hukukunun asil
kaynaklarını oluşturan ve birincil mevzuat olarak adlandırılabilir. AB hukukunun asil
kaynaklarını oluşturan ve birincil mevzuat olarak da adlandırılan kurucu antlaşmalar,
AT’nin amaçları, örgütlenmesi ve işleyiş biçimi üzerine temel hükümleri ve AT
ekonomik mevzuatının büyük kısmını içerirler ve AT’nin işleyişi ile ilgili anayasal
çerçeveyi ortaya koyarlar. Aynı zamanda, topluluk kurumları, yetkilerini bu
antlaşmalara dayanarak kullanmaktadır.
Anlaşma metninin ilk kısmında antlaşmanın amacı özetlenmiştir. Bu kısım aşağıdaki
konuları içermektedir:
65
-
Avrupa halkları arasında gittikçe daha sıkı bir birliğin temellerini atmak,
-
Avrupa'ya bölen engelleri ortadan kaldırarak ortak bir girişim ile ülkelerinin
ekonomik ve sosyal gelişmesini sağlamak için kararlı olmak,
-
Halklarının yaşam ve çalışma koşullarını sürekli iyileştirmenin, çabalarının
temel amacı olduğunu teyit etmek,
-
Büyümede istikrarı, ticarette dengeyi ve rekabette dürüstlüğü sağlamak amacıyla
mevcut engellerin ortadan kaldırması için elbirliği ile harekete geçmenin gerektiğini
kabul etmek,
-
Değişik bölgeler arasındaki gelişme farklılıklarını azaltarak ve daha az
gelişmiş
bölgelerin
kalkınmalarındaki
gecikmeyi
gidererek,
ekonomilerinin
birliğini güçlendirmeye ve uyumlu bir şekilde gelişmesini sağlamaya istekli olmak,
-
Ortak bir ticaret politikası vasıtasıyla uluslararası ticaretteki kısıtlamaların
aşamalı olarak kaldırılmasına katkıda bulunmak arzusuyla çalışmak,
-
Avrupa ile denizaşırı ülkelerin dayanışmasını vurgulamak ve Birleşmiş
Milletler Antlaşmasının ilkeleri doğrultusunda bu ülkelerin refah düzeylerinin
yükselmesini sağlamak
-
Böylece
kaynaklarını
bir
araya
getirerek
barış
ve
özgürlüğün
korunup güçlendirilmesine kararlı olarak ve aynı ideali paylaşan diğer Avrupa halklarını
çabalarına katılmaya çağırarak,
Bir Avrupa Ekonomik Topluluğu kurmaya karar vermişlerdir.110
Antlaşmanın 4. Maddesi’nin başında yer alan;
Topluluğa verilen görevler;
bir AVRUPA PARLAMENTOSU,
bir KONSEY,
110
Roma antlaşması metni, (çevrimiçi), http://www.bumko.gov.tr/Eklenti/2827,rometrpdf.pdf?0, 25 Mayıs
2014
66
bir KOMİSYON,
bir ADALET DİVANI, aracılığıyla yerine getirilir,
hükmü finasal entegrasyon için iyi bir örnek olarak gösterilebilir.
-
Antlaşmanın 2. Maddesi’nde topluluğun görevi, ortak bir pazarın kurulması ve
üye devletlerin ekonomik politikalarının giderek yaklaştırılması yoluyla topluluğun
bütününde ekonomik faaliyetlerin uyumlu bir şekilde geliştirilmesini, sürekli ve dengeli
bir büyümeyi, daha fazla istikrarı, yaşam standardının hızla yükselmesini ve Topluluğun
bir araya getirdiği devletler arasında daha sıkı ilişkilerin kurulmasını sağlamak olarak
belirtilmiştir.
-
Bu
antlaşmayla
gümrük
işlemlerinde
entegrasyon
gerçekleştirilmesi
amaçlanmıştır. Üye devletler arasında gümrük vergilerinin kaldırılması amaçlanmıştır.
Üye devletler arasında ticaret engellerinin kaldırılması için ortak gümrük tarifesi
oluşturulmuştur.
-
Üye devletler arasında ithalattaki miktar kısıtlamaları azaltılmıştır ve miktar
kısıtlamalarının arttırılması yasaklanmıştır.
-
Kişilerin, hizmetlerin ve sermayenin üye ülkeler arasında serbest dolaşımına
imkan sağlanmıştır.
-
Üye Devletler arasındaki ticareti etkileyebilecek ve ortak pazar içindeki rekabetin
engellenmesi, kısıtlanması veya bozulmasını amaç edinen veya bu sonucu doğuran
teşebbüsler yasaklanmıştır.
-
Antlaşmanın 100. Maddesiyle konseye Komisyonun önerisi oybirliğiyle, üye
Devletlerin, ortak pazarın kuruluş ve işleyişini doğrudan etkileyebilecek yasa, tüzük
veya idari düzenlemelerin yakınlaştırılmasına yönelik direktifler çıkarma yetkisi
verilmiştir.
Daha önce imzalanan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu'nu ve Avrupa Ekonomik
Topluluğu'nu kuran anlaşmalarda döviz kuru sorunu doğrudan doğruya ele alınmamıştır.
Roma Antlaşması’nda topluluk üyelerinin döviz kurlarını değiştirme yetkisini kısıtlayan
67
bir hüküm yoktur. Roma Antlaşması`nda topluluğun parasal konulardaki sorumluluğu
net değildi. Roma Antlaşması`nda parasal konularda kesin hükümler bulunmayışı, bu
konuların milli egemenlik haklarıyla olan yakın ilişkisi dolayısıyladır. Antlaşma’da
topluluk üyelerinin döviz kurlarını ayarlama yetkisini kısıtlayan hüküm yoktur. Dış
ödeme zorlukları ile karşılaşan üyelere verilmesi gereken kredilerde bile, topluluğun her
üyesinin katkıda bulunması zorunlu değildir. Bu şartlar altında topluluk içinde parasal
konularda işbirliğine gitmek ve bunda başarıya ulaşmak zor olmuştur.111
2.1.3. Birinci Bankacılık Yönergesi
1973’deki Avrupa Konseyi’nin (73/183/EFC) sayılı yönergesiyle bankaların ve diğer
finansal kurumların kuruluşları ve hizmet sunumları ile ilgili serbesti sağlamak için
kısıtlanmaların kaldırılması, yabancı ve yerel bankaların eşit denetim ve düzenlemeye
tabi
olması
karara
bağlanmıştır.
Bu
yönergeyle
bankaların
globalleşmesi
sağlanamamıştır. Çünkü sermaye hareketleri üzerindeki farklı kısıtlamalar bankaların
uluslararası düzeyde rekabet etmesini engellemiştir. Ayrıca bankacılık denetiminin
uyumlaştırılmaması nedeniyle uluslararası düzeyde faaliyet gösteren bankalar,
birbirinden farklı bir kaç yasal düzenleme seti ile karşı karşıya kalmıştır.
Topluluğun bankalarının faaliyetleriyle ilgili ilk bağlayıcı düzenlemesi Birinci
Bankacılık Yönergesi’dir. Birinci Konsey Yönergesi ve 77/780/EEC sayılı tanımlanan
yönerge ile bankaların Topluluk ölçeğinde yerleşmesi ve hizmet sunumu serbestisi
kolaylaştırılmıştır. Bu yönerge ile bankalar arasındaki ortak pazarı oluşturmak için;
-
üye devletlerin iç hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıkları asgariye indirmek,
-
ortak kurallara aşamalı yaklaşmak,
-
üye devletlerde şube açarak şubelerin gözetim ve denetimini bankanın merkezi
bulunduğu ülkeye devretmek,
111
Serhat Tatlı, Avrupa Birliği (AB)’nin Türk Bankacılık Sistemi’ne Muhtemel Etkisi, İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Yüksek
Lisans Tezi, İstanbul 2010, s. 24
68
-
ulusal gözetim ve denetim otoritelerin takdir yetkisini daraltmak,
-
bir üye devlette izin almış olan bankanın başka bir üye devlette izin almadan
şube açması,
-
rekabet eşitliğini ve tasarrufları koruyabilmek için benzer bankaların yükümlü
tuttuğu marj oranının eşdeğer tutulması,
-
bankaların tanıtımı ve mali oranlar ile ekonomik ve parasal politikalarda izlenilen
oranlar arasında ayrımın yapılması, bu yönerge ile karara bağlanmıştır.
Bu yönerge gelecekte yapılması gereken konuları belirtmesinden dolayı topluluğun
bankalarıyla ilgili politikası sayılmaktadır. Bu yönerge daha çok bankalarda gözetim ve
denetim koşullarına birlik düzeyde uyumun sağlanmasıyla ilgilenmiştir.
Birinci Bankacılık Yönergesi çerçevesinde “Avrupa Ekonomik Topluluğu’na Üye
Devletlerin Yetkili Mercileri Danışma Kurulu” oluşturulmuştur. Danışma Kurulu,
73/183/EEC ve 77/780/EEC sayılı yönergelerin uygulanmasında Avrupa Komisyonuna
yardımcı olmuş, üye devletlerin kendi aralarında ve Avrupa Komisyonu ile ilişkilerinde
eşgüdümlüğü geliştirmiştir.
-
Bankalarda likidite miktarını belirlemek,
-
Bankaların borç ödeme güçlerini ölçmek ve mali oranlarını belirlemek,
-
AB ülkelerinin bankalarında mali oranların tek düzenli uygulanmasına yardım
etmek, danışma kurulunun diğer görevleridir.
Danışma kurulu mali oranlarının belirlenmesi ile ilgili görevleri ulusal gözetim ve
denetim mercilerine bırakmıştır. AB ülkeleri arasındaki mali oranların değişmesi
bankalarda gözetim ve denetim etkinliğini ve bankalar arasındaki rekabet eşitliğini
olumsuz etkilemektedir. Birinci Bankacılık Yönergesi’nde;
- mali oranların nitelik ve içerik açısından belirlenmesi,
69
- ulusal gözetim ve denetim otoritelerinin her altı ayda bir danışma kurulu tarafından
değerlendirilmesi,
- mali oranlar dışında kalan mali katsayıların birbirleriyle uyumlaştırması,
- Avrupa Komisyonu’na öneride bulunma, danışma kurulunun görevleridir.112
Birinci Bankacılık Yönergesi, bankaların bütün üye ülkelerde şubeleriyle ilgili gözetim
ve denetimini önleyen engellerin kaldırılmasını, üye ülkelerde banka lisansı ve diğer
kuruluşlar arası uyumlaşmanın sağlanmasını, birlik içi denetim otoritelerinin görevlerini
tanımlamıştır. Üye ülkelerin dil, kültür, mali ve hukuki altyapılarının farklı olmasından
dolayı bu tür yönergelere daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.
Roma Antlaşması’nda tek bankacılık piyasasıyla ilgili ilkeler dört temel özgürlük adı
altında tanımlanmıştır. Bankalarda uygulanan farklı yasalar arasındaki koordinasyonun
sağlanması, bankacılık denetimi ve uluslararası yatırım akışkanlığında rekabetin
korunmasıyla ilgili çalışmalar Birinci Bankacılık Yönergesi’nin uygulanmasıyla
başlamıştır. Birinci Bankacılık Yönergesi’yle yabancı bankaların piyasaya giriş engelleri
tanımlanmış, ev sahibi ülke ilkesiyle ilgili düzenlemeler açıklanmıştır. Birinci
Bankacılık Yönergesinin, bankacılık sektöründe beklenen amaçları sağlayamamasından
dolayı İkinci Bankacılık Yönergesinin yapılmasına ihtiyaç duyulmuş ve ilgili sorunlar
çözülmeye çalışılmıştır.
2.1.4. Tek Pazar Süreci, Ekonomik ve Parasal Birlik
Roma Antlaşması’nın amacı Batı Avrupa ülkeleri arasında ortak bir Pazar
oluşturmaktı.113 Batı Avrupa ülkeleri bu amaçlarına 1 Temmuz 1968 tarihinde yürürlüğe
girmiş olan gümrük birliğiyle ulaşmışlardır. Avrupa Topluluğu’nda Ekonomik ve
Parasal Birliğe giden yol ise 1959 yılında başlamıştır. 1959 Kasım ayında Jean Monnet
112
Gürgan Çelebican, Avrupa Birliği’nde Finansal Bütünleşme, Banka-Ticaret Hukuku Dergisi, S.2,
2007, ss.83-85
113
Recep Karabulut, Ahmet Uğur, EURO’ya Geçiş ve Türkiye’nin İhracatına Etkisi, İnönü
Üniversitesi, İİBF, (çevrimiçi), http://www.mufad.org.tr/journal/attachments/article/432/16.pdf, 30 Mayıs
2014
70
başkanlığında toplanan Birleşik Avrupa İçin Eylem Komitesi (The Action Committee
for the United States of Europe) tarafından hazırlanan raporda, EPB’nin ana hatları
belirlenmiştir. Fakat bu fikirler uygulamaya geçirilememiştir. Konu, 1960’lı yıllarda
Schuman Planı hayata geçirilip gümrük birliğinin planlanandan önce tamamlanması ve
ortak tarım politikasının başarılı olması üzerine yeniden ortaya atılmıştır.
Avrupa Topluluğu’nda ekonomik ve parasal birlik yaratma konusundaki ilk ciddi
girişim, 1-2 Aralık 1969 Lahey Zirve’sinde yapılmıştır. Zirve sonucunda altı ülkenin
Devlet veya Hükümet Başkanları, politik istek varolduğu sürece, topluluk içinde aşamalı
olarak bir ekonomik ve parasal birliğin gerçekleştirilmesi konusunda görüş birliğine
varmışlar ve Ekonomik ve Parasal Birliği Avrupa entegrasyonunun resmi hedefi haline
getirmeyi kararlaştırmışlardır. EPB’ye yönelik olarak hazırlanan Werner Raporu ile
devam eden gelişmeler, 1972 Paris Zirvesi’nde somut bir aşamaya ulaşmıştır. Bu
sonuçta, 1971 yılında ABD’nin doların altın konvertibilitesine son vermesi ile Bretton
Woods Sisteminin çökmesinin önemli etkisi olmuştur.
28-29 Haziran 1988’de yapılan Hannover Zirvesinde topluluk üyeleri, tekrar aşamalı
olarak ekonomik ve parasal birliğe geçiş kararı almış ve bu amaç doğrultusunda
Komisyon başkanı Jacques Delors başkanlığında AT Merkez Bankaları Başkanları ve
bir kısım bağımsız uzmandan oluşan bir çalışma komitesine görev vermiştir. Komite
yaklaşık 9 ay süren çalışmalarını tamamlayarak “Avrupa Topluluğu’nda Ekonomik ve
Parasal Birlik Kurma Konusunda Rapor” olarak bilinen Delors Raporunu yayınlamıştır.
Bu rapor, Werner Raporu’ndan sonra Avrupa’da
ekonomik ve parasal birliğin
gerçekleştirilmesine yönelik ikinci önemli teşebbüstür.
Bu Rapor, 26-27 Haziran 1989’da Madrid’te yapılacak Topluluk Zirvesi’nde
görüşülmek amacıyla 17 Nisan 1989’da zirvenin sekreteryasına iletilmiştir. Delors
Rapor’u, bu zirvede görüşülerek onaylanmıştır. Böylece, EPB için ilk aşamanın 1
Temmuz 1990 tarihinde başlanması kararlaştırılmıştır. Zirve’de ayrıca, Komisyon’dan,
71
Merkez Bankaları Guvernörler Komitesi ile Para Komitesi’nden ilk aşamanın 1 Temmuz
1990 tarihinde başlayabilmesi için gereken önlemleri almaları istenmiştir. Bundan
sonraki
aşamalarda
yapılacak
düzenlemelerin
tartışılacağı
“Hükümetlerarası
Konferans”ın toplanması için hazırlık çalışmalarına başlanılması da kararlaştırılmıştır.
Delors Raporu`nda Ekonomik ve Parasal Birliğin (EPB) üç aşamada gerçekleşmesi
öngörülmüştür. Bu aşamalar:
Birinci Aşama : 1 Ocak 1990 tarihinde başlayacak olan birinci aşamada, ekonomik
yakınlaşmayı geliştirmek amaçlanmıştır. Bunun için;
-
para ve bütçe konularında düzenlemeler ve sermaye hareketlerinin liberasyonu
sağlanacaktır. Bu uyumu sağlamak için gerekli yasal ve kurumsal düzenlemeler
gerçekleştirilecektir.
-
tek pazarın tamamlanması, bölgesel farklılıkların en aza indirilmesi ve ekonomik
politika koordinasyonunun yalnızca Ekonomi ve Maliye Bakanları Konseyi’nin
(ECOFIN) sorumluluğunda olması sağlanacaktır.
Parasal alanda ise;
-
mali entegrasyon önündeki engellerin kaldırılması,
-
işbirliği ve politika uyumuna daha fazla önem verilmesi ve,
-
ulusal merkez bankalarının özerkliklerinin daha da artırılması önerilmiştir.
İkinci aşama : Komisyon, EPB’nin İkinci Aşaması’nın 1 Ocak 1993’de başlamasını
önermiştir. Bu aşamanın kısa sürmesi teklif edilmekle beraber, bu konuda herhangi bir
tarih verilmemiştir. İkinci Aşamada:
-
Mevcut parasal kurumların yerine Avrupa Para Enstitüsü’nün kurulması
amaçlanmıştır. Her üye ülkenin Merkez Bankası'nın temsil edildiği bağımsız bir kurum
olacak olan Avrupa Para Enstitüsü, para politikasını organize etmekle ve ortak
politikalarının oluşturulmasında hazırlık yapmakla görevli olacaktır. Avrupa Merkez
Bankası kurulana kadar, ulusal para politikaları uygulanmaya devam edilecektir. Avrupa
Para Enstitüsü ayrıca Doğrudan Kur Mekanizması’nın sorunsuz bir şekilde işlemesine
72
yardımcı olacaktır. Böylece ulusal para politikalarının ağırlığı giderek azalacaktır.
Başkanı, AB Konseyi tarafından fakat Avrupa Parlamentosu’na danışıldıktan sonra
atanmalıdır.
-
Karar alma yetkisinin topluluk kurumlarına geçirilmesi, bu aşamanın en zor
noktasını teşkil etmiştir
-
Komisyon, ekonomik ve parasal birlik için temel faktör olan tek para birimi için
mevcut para birimlerinden birinin veya yeni bir para biriminin kullanılmasının arzu
edilmediğini açıklamıştır.
-
Komisyon, yeni yapılacak anlaşmada Avrupa Para Birimi (ECU)’nun tek para
birimi olarak belirlenmesini, ECU’nun özel alanda kullanımına engel oluşturan tüm
hukuki
ve
idari
engellerin
üye
ülkelerce
kaldırılmasını
ve
kullanımının
yaygınlaştırılmasını önermiştir.
-
Bildirge’de, yeni yapılacak antlaşmada bütçe açıklarının finansmanı amacıyla
para basılması ile kontrolsüz bir maliye politikası izleyen bir üyeye kefil olunmasının
yasaklanması istenmiştir.
-
Aşırı bütçe açıklarından kaçınılması ilkesinin de, yeni Antlaşma’ya konulması
teklif edilmiştir.
-
Ayrıca, tahmin edilemeyen ekonomik
şoklarla (petrol gibi) karşılaşılması
durumunda kullanılacak özel destek mekanizmalarının oluşturulması da önerilmiştir.
-
Komisyon, İngiltere’nin görüşü olan “Hard ECU”ya dayanan paralel para
birimini benimsememiştir.
Üçüncü aşama : Bu aşamada;
-
Döviz kurlarının sabitleştirilmesi ve ekonomik-parasal alanda yetkilerin tamamen
topluluk kurumlarına devri öngörülmüştür,
-
Ayrıca üye ülkelerin paralarının topluluk parası ile değiştirilmesi yani milli
paraların yerini alacak tek bir "Avrupa Parası"nın kullanılması amaçlanmıştır.
73
AT’de Ekonomik ve Parasal Birliği gerçekleştirmede iki farklı teklifi de burada
belirtmekte yarar vardır. Bunlardan ilki, Federal Alman Merkez Bankası Başkanı Pöhl
tarafından yapılmıştır. Pöhl, EPB’nin farklı iki hızda gerçekleştirilebilineceğini ileri
sürmüştür. Ekonomik yönden daha gelişmiş üyeler olan Almanya, Fransa ve Benelüks
ülkeleri öncelikle kendi aralarında Avrupa Merkez Bankası Sistemi’ni kurmalı, diğer
üyeler ise daha sonra Sisteme katılmalıdır. Enflasyon oranları yüksek diğer üyeler, bu
oranları indirdikten sonra Avrupa Merkez Bankasına girmelidir. Böylece, döviz
kurlarında değişiklik yapma zorunluluğu ortadan kalkacaktır. Pöhl’ün bu teklifi,
Topluluk organlarında resmi bir nitelik kazanamamıştır.114
İkinci teklif ise Haziran 1990 tarihinde İngiltere Maliye Bakanı John Major tarafından
yapılmıştır. Major EPB’nin Birinci Aşaması’ndan sonraki adımlar konusunda yeni bir
alternatif plan ortaya atmıştır. Buna göre Hard ECU olarak isimlendirilen yeni bir para
birimi, üye ülkelerin para birimleri ile tedavülde olmalıdır. Toplulukta bir “paralel para
birimi” gerçekleştirilmelidir. Hard ECU, bir para sepetine bağlı olmamalı, üye ülkelerin
paraları karşılığında hiçbir zaman değer kaybetmeyecek şekilde tanımlanmalıdır.
Kurulacak Avrupa Para Fonu, milli para birimleri karşılığında Hard ECU cinsinden
banknotlar
çıkarıp,
mevduat
kabul
edebilmelidir.
Bu
yeni
paraya,
faiz
uygulanabilmelidir. Daha sonra Fon, Avrupa Merkez Bankası’na dönüştürülerek Hard
ECU Topluluk içinde tek bir para birimi olabilir. İngiltere Maliye Bakanı’nın bu teklifi,
Almanya, Fransa, Hollanda, İtalya ve Komisyon tarafından incelemekle beraber, olumlu
karşılanmamıştır. İngiltere Başbakanı Thatcher de, ECU’nun milli para birimlerinin
yerine kullanılmasına ve ortak bir merkez kurulmasına karşı olduğunu açıklamıştır
Delors Raporu 26-27 Haziran 1989 Madrid Zirvesinde görüşülerek onaylanmış ve EPB
için ilk aşamanın 1 Temmuz 1990 tarihinde başlaması kararlaştırılmıştır. 1990 yılında
114
Rıdvan Karluk, Özgür Tonus, Avrupa Para Birliği, Euro ve Geleceği, Anadolu Üniversitesi İktisadi
ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü, s.11
74
yapılan Roma Zirvesi’nde de ikinci aşamanın 1 Ocak 1994’de ve üçüncü aşamanın da
üyeler arasında yeterli derecede bir yakınlaşma düzeyine ulaşıldığında başlaması kararı
alınmış, ancak sözkonusu yeterli derecede yakınlaşmanın ne olduğu konusu belirsiz
kalmıştır.
Madrid Zirvesi’nde İngiltere, Delors Raporunu, henüz gündemde olmayan politik birlik
öngörmesi
yüzünden kabul etmemiştir. İngiltere’nin itirazına rağmen Delors
Raporu’ndaki aşamalardan ilkine geçilmiş ve bu konuda bir dizi kararlar alınmıştır. Bu
ülkenin itirazı, bundan sonra ikinci ve üçüncü aşamalarda gerekli olacak kurumsal
değişmeler konusunda engelleme yapabileceğini ortaya koymuştur. Çünkü kurumsal
değişmeler için karar alınabilmesi oy birliğini gerektirmektedir.115
8-9 Aralık 1989 tarihli Strasbourg Zirvesi’nde, İngiltere’nin yine karşı koymasına
rağmen, Ekonomik ve Parasal Birliğin ikinci ve üçüncü aşamalarına geçişle ilgili
hazırlıkları gerçekleştirecek Hükümetlerarası Konferans’ın, 14-15 Aralık
1990
tarihlerinde yapılması kararlaştırılmıştır.
2.1.5. İkinci Bankacılık Yönergesi
II.Bankacılık yönergesi en önemli bankacılık yönergesi olarak kabul edilebilir. 1989
yılında çıkarılan İkinci Bankacılık Yönergesi, Birinci Bankacılık Yönergesi’ni önemli
ölçüde değiştirmiştir. Bu yönerge bankalar arasında tek pazarın kurulmasını olumlu
etkilemiştir.
Bu yönerge genel anlamıyla bankacılık piyasalarının bütünleşmesi yönünde önemli
düzenlemeler içermektedir. Söz konusu yönerge ile karşılıklı tanıma, tek bankacılık
lisansı, yerleşme ve hizmet sunma serbestliği, merkez ülke denetimi ve kontrolü ile
115
Özgür Tonus, ‘Avrupa Birliği’nde Ekonomik ve Parasal Birlik ve Türkiye’, İstanbul İktisadi
Kalkınma Vakfı, 2000, No: 163, s.40
75
minimum uyumlaştırma gibi önemli düzenlemeler getirilmiştir. Bankacılıkla ilgili
geçmiş dönemlerde çıkarılan çok sayıda düzenlemeyi açıklık, bütünlük ve rasyonellik
sağlamak amacıyla birleştiren ve endüstrinin bütünleşmesi yönünde kapsamlı
düzenlemelere yer veren bu yönerge yürürlükteki en önemli düzenlemeleri içermiştir.
Bankaların kuruluş ve faaliyetlerini düzenleyen yönergelerle birlik düzeyinde
bütünleşmiş bankacılık piyasasının oluşturulması amaçlanmakla birlikte, sözkonusu
yönergelerde, diğer üye ülkelerde faaliyet gösteren şubelerin ve iştiraklerin farklı
düzenlemeye tabi tutulmasının bütünleşmeyi güçleştirdiği ifade edilmiştir.
Bu yönerge banka deyimini en geniş şekilde tanımlamış, bankaların ortak kurallara
uyumunu zorunlu kılmış, sektöre özgün her türlü hizmet sunumunda evrensel
bankacılığa odaklanmıştır. Evrensel bankacılık deyimi Birici Bankacılık Yönergesi’nde
kullanılmaya başlanmıştır.
II.Bankacılık yönergesi ile AB içindeki bir finansal kurumun, diğer AB ülkelerinde şube
açması veya sınırlar arası finansal hizmet sunması ana ülkesi dışında diğer bir ülkeden
yetki alma gereği olmaksızın mümkün kılınmıştır.
II.Bankacılık yönergesinin bankaların sınırlar arası faaliyetlerinde ve bankalar arası
rekabette artış yaratması beklenmiştir.
AB’nin İç Piyasaların Tamamlanması Programı ve II.Bankacılık yönergesi, bankacılık
sektörünün entegrasyonun hızlanmasında önemli rol oynamıştır. Economic Research
Europe Limited tarafından 1996 yılında yapılan bir araştırmada, II.Bankacılık
yönergesinden sonraki ilk üç yıl içinde, yabancı şube sayısında %58 artış olduğu
saptanmıştır
76
İkinci Bankacılık Yönergesi’nin ana konusu bankaların gözetim ve denetimden
oluşmaktadır. İkinci Bankacılık Yönergesi’yle;
-
Bankalararası hizmet sunumunda rekabet avantajlarını önlemek için denetim ve
gözetim kuruluşları daha sıkı kuralları uygulamak zorunda kalmıştır.
-
Ayrıca, bankalar arasında ortak pazarı kurmak için, bankaların hizmet sunumu
serbestliği önündeki engellerin kaldırılması gerekmiştir. Bu sonucu gerçekleştirmek için
bankalara, belirlenen asgari koşullarda tek düzenlemelerin uygulanması zorunlu
kılınmıştır.
-
Faaliyet izni verilmesi için asgari koşulların belirlenmesi, mali sisteme duyulan
güveni başlangıçta sağlamak, rekabetçi piyasanın oluşturulması, gibi konular ana
konular olarak belirlenmiştir.
-
Yurt içi ve yurt dışında bulunan bankaların ve iştiraklerinin mali durumlarının
konsolide edilmesi, bankaların kayıt ve hesap düzenleri ile uymaları gereken mali
oranların ve denetim kurallarının her üye devlette aynı ya da benzer koşullara
bağlanması açıklanmıştır. Ulusal piyasalarda rekabeti artırabilmek için bankalar izne
gerek kalmaksızın her bir üye ülkede mali hizmet sunabilir ve şube açabilirdi. Ev sahibi
ülkesi ilkesinin uygulanmasıyla bankalara şube açmak ve faaliyet serbestliği tanınmıştır.
Bu ilkenin uygulanmasıyla gözetim ve denetim yetkisinin merkezi bulunduğu üye
ülkeye verilmesi iki açıdan yarar sağlamıştır. Birinci olarak, uluslar arası boyuta sahip
olan kredi kurumlarının faaliyetlerinin tümünün denetlenmesi sağlanmıştır. Bu sistemin
uygulanması ile bankalar üzerindeki gözetim ve denetim etkinleşip bankaların mali
yönetimi yeterince izlenilebilir duruma getirilmiştir. İkinci olarak ise faaliyetleri ülke
içinde olan bankalarla diğer ülkelerde şube açan bankalar arasında birden çok gözetim
ve denetimden kaynaklanan rekabet avantajları önlenmiştir.
Avrupa Birliği uluslararası bankacılık faaliyetleri için genel olarak ev sahibi ülke ilkesi
geçerli sayılmaktadır. İstisna olarak, yatırım yapılan ülke (host country), diğer bir AB
ülkesinden gelen yabancı kurumun faaliyetlerinin, kamu haklarının korunması ile ilgili
77
yerel yasalara uyumunu isteyebilir. Bu ev sahibi ülke ilkesinin istisnasıdır. Bu istisnanın
çok geniş bir şekilde yorumlanması Tek Pazar yaratma sürecinin ilerlemesi üzerinde
olumsuz etki yapması anlamındadır.
-
Bankaların gözetim ve denetimi ile ilgili yetersizlikler bankalarda hukuksal
farklılıklar oluşmasına neden olmuştur. Oluşan bu hukuksal farklılığı önlemek için her
üye devlette kayıt ve hesap düzenlerinde denetim araçları ve kuralları benzeştirilmiştir.
Bu tür işlemlerin gerçekleşmesi, bankalarda gerçek ve yanlışsız bilançolar çıkarılmasını
ve gerek ortakların gerekse ilgili üçüncü kişilerin haklarının korunmasını sağlamıştır.116
-
Bankaların tek bir mali piyasaya ulaşabilmeleri için bir üye devletten aldıkları
faaliyet izni Tek Bankacılık Lisansı çerçevesinde diğer üye devletlerde de geçerli
sayılmıştır.
Bu iki ilkenin uygulanması üye ülkelerin tabi oldukları düzenlemelere bağlıdır.
Uyumlaştırma, hukuki düzenlemelerin birbirleriyle özdeşleştirilmesi değil, birbirlerine
yakınlaştırılması anlamındadır. Bu ilkelerle ilgili uyumlaşma üye ülkelerin seçimine
bırakılmıştır.
-
Ayrıca, bu yönerge ile bankalara hiç bir izne tabi olmadan her bir üye ülkede
şube açabilmeleri, asgari öz kaynak oluşturma zorunluluğu, şubeleri bulunduğu üye
ülkede sermaye tahsisi zorunluluğu kaldırılmıştır.
-
Ticari ve sanayi teşebbüslerde sahip olacakları sermaye payının sınırlanması,
-
Şubeler ve merkezi bankalar arasında bilgi ve belge akışkanlığının sağlanması,
-
Üye ülkelerle üçüncü ülkelerarası düzenleyici kuralların uygulanması, İkinci
Bankacılık Yönergesi ile yapılan işlemlerdir. İkinci Bankacılık Yönergesi, kapsam ve
içerdiği hükümler açısından, AB’nin ilk Bankalar Kanunu sayılmaktadır.
116
Çelebican, Avrupa Birliği’nde Finansal Bütünleşme, s.87
78
-
İkinci Bankacılık Yönergesi’nde öz kaynaklarla ilgili standartların belirlenmesi,
mali piyasaların bütünleşmesi açısından önemli bir ilerleme sağlamıştır. Özkaynakların
tüm üye devletlerde tekdüzeleşmesi haksız rekabeti önlemiş ve özkaynakları yetersiz
olan bankaların mali sisteme duydukları güvenceyi arttırmıştır.117
İkinci Bankacılık Yönergesi Uluslararası Ödemeler Bankası çatısı altında faaliyetlerini
sürdüren bankacılığın gözetim ve denetimine ilişkin Basel Komitesi’nde hazırlanan
rapora koşut bir düzenleme olduğundan dolayı Avrupa Mali Piyasasını oluşturması
yanısıra küreselleşen bankacılık sektöründe bir ihtiyaç sayılmaktadır. Aynı zamanda bu
yönerge ile bankaların borç ödeme gücünün izlenmesi, borç ödeme gücü oranının her
üye devlette aynı olması beyan edilmiştir.
Bu yönerge ile hem bankalarda rekabet eşitliği garanti altına alınmış, hem de karşılıklı
tanıma ilkesinden yararlanarak bütünleşmiş bir mali piyasanın temeli kurulmuştur.118
1993 yılına kadar uygulanan İkinci Bankacılık Yönergesi Toplulukta bankacılık
sektörünün parçalanmasını engellemiş ve tek pazarın kurulmasıyla ilgili Finansal
Hizmetler Eylem Planı’nın önemini vurgulamıştır. Diğer taraftan finansal entegrasyonun
gerçekleşmesi için ulusal düzenlemelerde uyuşmazlıkların asgariye indirilmesi ve üye
ülkelerarası bütünleşik bir mali sistemin kurulması için ülkeleri bağlayan ve tüzel
kişiliğe sahip bir kurumun oluşturulması önemsenmiştir. Ayrıca, bankacılık sektörü
entegrasyonun kurulması için gereken yeni düzenlemeler İkinci Bankacılık Yönergesi ile
karara bağlanmıştır.
1989 yılında Beyaz Kitap ile II.Bankacılık direktifi birleştirilmiştir.
117
118
A.e., s.100
A.e., s.103-104
79
İkinci Bankacılık Yönergesi’nden sonra AB ülkeleri arasındaki gümrük engellerinin
kaldırılması ile ilgili maddeleri içeren, ancak içerisinde sermaye serbestliğine ilişkin
düzenlemelere pek yer verilmeyen, Tek Avrupa Senedi imzalanmıştır.
2.1.6. Tek Avrupa Senedi
Avrupa Tek Senedi 17 Şubat 1986’da Lüksemburg’da ve 28 Şubat 1986’da Lahey’de
imzalanan ve 1 Temmuz 1987 tarihinde yürürlüğe giren antlaşmadır. AET sözleşmesini
yenilemiştir ve tek pazarı tamamlamanın yolunu açmıştır. Bu antlaşmayla iç pazarın
1992 sonuna kadar tamamlanması öngörülmüştür.
Avrupa bütünleşmesinin temel hedefini, üye devletler arasında malların, işgücünün,
hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımına dayalı bir ortak pazar kurulması
oluşturmuştur. Bu hedefin ilk aşaması olan ve malların serbest dolaşımını sağlamaya
yönelik Gümrük Birliği hedefi 1 Temmuz 1968’de tamamlandı. Buna karşılık, 1970 ve
80’lerde karar alma süreçlerinde yaşanan sorunlar ve uluslararası ekonomik durgunluk
nedeniyle üye devletler korumacı politikalara başvurmuşlardır. Bu politikalar malların,
işgücünün, hizmetlerin ve sermayenin üye devletler arasında tam olarak serbest
dolaşacağı bir “Ortak Pazar” kurulması hedefine ulaşılmasını engelledi. Serbest dolaşım
önündeki gümrük kontrolleri ve sınırlardan kaynaklanan fiziki, ulusal mevzuat
farklılıklarından kaynaklanan teknik ve mali engeller bu yönde sorun oluşturuyordu.
Avrupa Tek Senedi ile gelişmiş bir “Avrupa Tek Pazarı” ya da “Avrupa İç Pazarı”nın
gerçekleştirilmesi için gerekli hukuksal, kurumsal ve siyasal dayanaklar oluşturularak
Avrupa bütünleşmesine yeni bir ivme kazandırıldı. Tek Pazarın önündeki fiziki, teknik
ve mali engellerin kaldırılması amacıyla bazı düzenlemelerin yapılması ve söz konusu
düzenlemelerin en geç 31 Aralık 1992 tarihine dek tamamlanarak üye devletler arasında
sınırların olmadığı bir ekonomik alan yaratılması amacına ulaşılması öngörüldü.
Avrupa Tek Senedi, Avrupa Topluluklarını kuran antlaşmalara değişiklik getiren
hükümler ile dış politika alanında üye devletler arasında işbirliğini öngören hükümleri
80
tek bir belgede toplamıştır. Topluluğun ilk genişlemesi 1 Ocak 1973 tarihinde İngiltere,
Danimarka ve İrlanda’nın topluluğa katılımı ile gerçekleşmiş; bunu 1981 yılında
Yunanistan’ın ve 1986’da İspanya ve Portekiz’in üyelikleri takip etmiştir.
Avrupa Birliği ülkelerinde gümrük vergilerinin kaldırılmasına rağmen, sınırlarda
fiziksel, mali ve teknik engellerin varlığından dolayı üye sayısı kadar ulusal pazar
bulunmaktaydı. Bu engellerden dolayı Toplulukta 1961-1973 yılları arasında mali
piyasalarda gerçekleşen performans, 1974-1981 yılları arasında tekrarlanmamış ve
rekabet ile ekonomik büyüme sağlanamamıştır. Farklı ulusal standart ve şartlar, serbest
ticareti, gümrük vergilerini ve ithal kotalarını olumsuz etkilemiştir. Bununla birlikte
yukarıda da bahsettiğimiz gibi 1973 ve 1982 yıllarındaki petrol krizleri bu yıllarda ki
ekonomik krizlerden kaynaklanan bozuk koşulları düzeltmek ve durgunluktan
çıkabilmek için Avrupa Konseyi tarafından 1982 yılında Kopenhag’da yapılan
toplantıda üye devletlerin ekonomilerini bütünleştirmek için tek pazarın oluşturulması
karara bağlanmıştır. 1984 yılında Avrupa Konseyi tarafından yapılan diğer bir
toplantıda, 1993 yılının başına kadar tek pazarın tamamlanması bir daha vurgulanmıştır.
1985’te yayınlanan Beyaz Kitap ile fiziki, teknik ve mali engellerin kaldırılması
sermayenin özgürce hareket edebileceği alan oluşturulması programa bağlanmıştır.
Beyaz kitapta mali hizmetlerin alt bölümü olan bankacılık sektöründeki serbestlik ve
uyumu karşısında hükümler yer almıştır. Beyaz kitap Avrupa tek senediyle uygulamaya
geçmiştir.
Avrupa Tek Senedi ile yeni ortak politikalar saptanmış, mevcut olanlar geliştirilmiştir.
Aynı zamanda Tek Avrupa Senedi, Roma Antlaşması’nda önemli değişiklikler
yapmıştır.
-
Roma Antlaşması’nda öngörülen ancak sıkıntılar yaratan tek pazarın önündeki
engeller kaldırılmıştır. Bunun için bir iç pazarın kurulması kararlaştırılmıştır.119
119
Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk, Turan Kitabevi, 3. Baskı, Ankara 2005, s.197
81
-
Ortak Pazar yeniden tanımlanıp eksiklikleri giderilmiştir.
-
Bu çerçevede Roma Antlaşması’na sosyal politika, ekonomik ve sosyal uyum,
çevre gibi konularda yeni maddeler eklenmiştir.
-
Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET), Avrupa Topluluğu (AT) şeklinde
değiştirilmiştir.120
-
Ayrıca, “işbirliği usulü” adı verilen bir sistem çerçevesinde Avrupa
Parlamentosu’na Komisyon’un yasa koyma önerilerini ikici kez değerlendirmek
suretiyle yasama sürecini daha yakından etkileme imkanı verilmiştir.
-
Yine Tek Senet ile, daha önce oybirliğinin gerekli olduğu, Ortak Gümrük
Tarifesi’nde değişiklik yapılması, hizmetler, sermayenin serbest dolaşımı, ortak ulaşım
politikaları
konularında
alınan
kararların
nitelikli
çoğunluğa
dayanması
kararlaştırılmıştır. Yani nitelikli çoğunlukla karar alma usulünün geçerli olduğu alanların
sayısı artırılmıştır.121
-
Üye ülkeler arasında “Avrupa Siyasi İşbirliği” aracılığı ile dış politikada işbirliği
yapılması da Tek Senet ile karara bağlanmıştır.
-
Avrupa Parlamentosu’nun yetkileri artırılmıştır. Avrupa Parlamentosu’nun karar
süreçlerine daha etkin katılımını sağlamak üzere çeşitli önlemlere yer verilmesi
gerçekleşmiştir.
-
Adalet Divanı’nın artan iş yükünü hafifletmek amacıyla bir İlk Derece
Mahkemesi kurulması, 1960’lardan beri gayri resmi olarak toplanan üye devletlerin
hükümet ve devlet başkanları Zirvesi’nin (AT Zirvesi) antlaşmaların yapısı içine dahil
edilerek resmiyet kazanması sağlandı.
-
Avrupalı Devletler, örgütlerini sadece ekonomik bir örgüt olarak değil aynı
zamanda politik, sosyal, çevre gibi konularda da işbirliği hususunda yeni hedefler koyan
120
Horvath Zoltan, Hand Book on The European Union, Hungarian National Assembly, Hungary 2007,
s.42
121
DPT yayını, 2004, sayı 2
82
bir örgüt olarak belirlemişlerdir. Bu çerçevede teknolojik araştırma ve geliştirme, çevre
gibi alanlar AB’nin düzenleme yapabileceği alanlar arasına dahil edilmiştir.
Bunların yanında önemli diğer bir nokta, Avrupa tek senedinin sermaye hareketlerini
yasaklamalardan ve sınırlamalardan arındırmak amacıyla bir program belirlemiş
olmasıdır. Bu program doğrultusunda;
-
Sermaye hareketlerinin üzerindeki yasaklar ve kısıtlamalar kaldırılacaktır.
-
İkinci olarak tek pazarın oluşumuyla ilkeler arası uyumlaştırma sağlanacaktır.
Bununla birlikte de aşağıdaki dört ilkenin sağlanmasıyla pazarın daha sağlıklı bir yapıya
kavuşturulması öngörülmüştür.

Minumum uyumlaştırma

Karşılıklı tanıma

Merkez ülke kontrolü ve denetimi

Bankacılıkta tek lisans
Bu dört maddenin açıklamasını da aşağıdaki gibi yapabiliriz:
Minimum uyumlaştırma ve karşılıklı tanıma birbirini tamamlayan ilkelerdir. Minimum
uyumlaştırma ile ortak piyasa şartlarına ülkeler arası benzer kurallar getirilerek karşılıklı
tanıma ilkesi uygulanabilir hale getirilmiştir.
-
Merkez ülke denetiminde ise; merkez ülkedeki denetim organları uyumlaştırma
ile getirilen kuralların kontrolünü yapmaktadırlar.
-
Tek bankacılık lisansı ile merkez ülkede bulunan bankanın diğer üye ülkede izin
almaksızın şube açıp faaliyet göstermesini öngörmektedir.
-
Karşılıklı tanıma ilkesiyle bağlantılı olarak bir ülkenin verdiği bankacılık lisansı
tüm topluluk içindeki ülkelerde geçerli olacaktır.
83
Tek Senet ile ortak güvenlik ve dış politikasında işbirliği sağlanmıştır. Yasama sürecinde
bazı konularda oybirliği yerine nitelikli oybirliği getirilmiştir. Avrupa Tek Senedi’nde
yapılan değişikliklerin ardından ortak pazardan tek pazara geçişi sağlayan ve ekonomik
ve parasal birliğin kurulmasına temel olan Avrupa Birliği Anlaşması (Maastricht
Anlaşması) 1992’de imzalanmıştır.
2.2. Maastricht Antlaşması ve Sonrası Dönem
2.2.1. Maastricht Antlaşması
1980’li yılların sonu ve 1990’lı yılların başında yeniden yapılandırma sürecinin bir
sonucu olarak çok sayıda AB ülkesinde birleşmeler ve devralmalar gerçekleşmiştir. Aynı
dönemde, çoğu ülkede özelleştirme süreci de başlamış, bir çok kamu bankası özel
bankalara satılmıştır. Avrupa bankaları genellikle Güney Doğu Asya, Merkez ve Doğu
Avrupa ve Latin Amerika gibi ülkelere doğru genişlemeyi tercih etmiştir. Maastricht
Antlaşması bu dönemde imzalanmıştır.
Avrupa Toplulukları 1991 yılında Hollanda’nın Maastricht kentinde yapılmış
olan devlet ve hükümet başkanları zirvesi ile iç bütünleşme yolunda tarihi bir dönüm
noktasından geçmişlerdir. Maasticht Zirvesinin hazırlıkları 14-15 Aralık 1990 tarihleri
arasında yapılan Roma Zirvesinde belirlenmiştir. Bu zirvede topluluk Avrupa Birliği
sürecinin daha da hızlanmasını sağlayacak kararlar almıştır. Alınan kararlar itibariyle
‘’Ekonomik ve Parasal Birlik’’ ile “Politik Birlik” alanında düzenlenen iki hükümetler
arası konferans yoluyla Roma Anlaşması’nda değişiklikler yapılması ve 1992 yılı
sonunda tek pazara daha bütünleşmiş bir şekilde ulaşılması amaçlanmıştır.
Bunun yanında uluslar arası alanda seslerini daha çok duyurmak arzusundaki AT
ülkeleri, ekonomik ve parasal birliğin yanı sıra, politik birlik hedefleri doğrultusunda
ortak bir dış güvenlik politikası oluşturmaya yönelmiştir. 15 Aralık 1990 tarihinde
84
çalışmalarına başlayan bu iki hükümetler arası konferans Maastricht Zirvesinde kurulan
yeni Avrupa Birliği’nin temellerini atmıştır.
Yapılan konferanslar süreci içerisinde çözümlenemeyen en önemli sorunlar ekonomik ve
parasal birliğin kuruluş aşamaları ve birliğe katılacak ülkeler arasında refahın daha adil
dağılımı konusunda uyumun sağlanabilmesi için oluşturulacak fon ile ilgili olmuştur. Bu
sorunlar tek bir temele indirgendiğinde zirve öncesinde ortada kalan sorunların özünde
üye ülkelerin egemenliğinin bir üst otoriteye devredilmesi konusu yer almıştır.
Egemenlik devrine en çok karşı çıkan İngiltere ve değişik ölçülerde Portekiz ve
Danimarka ile başta Almanya ve Fransa olmak üzere diğer ülkeler arasında görüş
ayrılığı zirveye kadar sürmüştür.
Almanya’nın birleşmesinden sonra Avrupa içinde güçlü bir merkez olma eğilimi içine
girmesi karşılığında Fransa Almanya’yı AT içinde asimile etme amacı gütmüştür.
Almanya ise, AT bütünleşmesi olmaksızın Avrupa’da diğer ülkelere gücünün kabul
ettiremeyeceği endişesiyle federal yapıda bir bütünleşme yönünde hareket etmiştir.
Almanya’nın gücünü artırması sonucu diğer üye devletler Avrupa
cepheleşmesine
karşın
duydukları
endişe
nedeniyle
AT
ülkelerinin
bütünleşmesini
desteklemişlerdir.
1991 yılı boyunca Hükümetler arası konferanslar süresi içinde sürdürülen yoğun
çalışmalar sonucunda son güne kadar çözülemeyen ve Maastricht zirvesine bırakılan
sorunlar şunlardır.
-
Ortak Dış ve Güvenlik Politikası: Kararların başlangıçta ilke ve konu aşamasında
oybirliği ile alınması, uygulamada ise basit veya nitelikli oy çokluğu ile yetinilmesi,
-
BAB Statüsü: NATO ittifakının Avrupa kanadının güçlendirilmesinden mi
ibaret kalacağı yoksa, AT’nin savunma boyutu ve organını da mı oluşturacağı ve buna
bağlı olarak üyelik sorunu,
85
-
Ekonomik ve Parasal Birliğin Kuruluş Sürecindeki Aşamalar: Kararların hangi
yöntemle alınacağı, EPB ve özellikle tek para birimine geçiş şartlarından tek bir
devletin mi- bu devletten İngiltere kastedilmektedir. -Yoksa genelde diğer ülkelerinde
mi muaf tutulacağı (opting-out clausa), bunun anlaşma metninde mi, yoksa ekinde mi
açıklanacağı,
-
Uyum (cotesion) olarak, tanımlanan ve EPB’ye geçilebilmesi için zengin AT
ülkeleri ve ekonomik açıdan daha zayıf AT ülkeleri arasında refahın daha adil dağılımı
konusunda ilişki kurulması ve bunun için fon oluşturulması,
-
Avrupa Parlamentosunun yetkilerinin genişletilmesi,
-
Sosyal politika konularının topluluk görev alanları kapsamına alınması (göç,
iltica, vize ve çalışma hukuku),
-
Anlaşmada federal kavramının yer alıp almaması,
-
Topluluğun yeni yetki alanları tesis etme ihtiyacı (sanayi, turizm, haberleşme,
eğitim, enerji, sağlık gibi alanlarda yeni yetkiler talep edilmesi),
Nitekim
Maastricht
zirvesinde
ek
bir
protokol
ile
İngiltere’ye
kendi
parlamentosunun karar vermesi durumunda para birliğinin dışında kalması seçeneği
sağlanmıştır. Danimarka ise, kendi anayasası gereği olarak para birliğine katılma
kararını referandumla belirleyecektir.
Maastricht de alınan kararlarla topluluğun tedricen ekonomik, parasal ve siyasal alanda
tam birlik olması yönünde önemli bir adım atılmış ve milli devletlerin egemenlik
haklarını gönüllü bir şekilde topluluk organlarına devretmek suretiyle birbirleriyle
paylaşmalarının bilinen ilk örneği olmuştur.
7 Şubat 1992 tarihinde AB konseyi’ni oluşturan 12 üye ülkenin devlet ve hükümet
başkanları tarafından Maastricht Antlaşması imzalanmıştır. Antlaşma üye ülkelerin
86
parlamentoları tarafından onaylandıktan sonra 1 Kasım 1993 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. Resmi adı Avrupa Birliği Anlaşması’dır. Bu Antlaşması ile Avrupa Topluluğu,
Avrupa Birliği adını almıştır.
Söz konusu Antlaşma; 200 maddesi, 17 ek protokol ve 33 adet ekiyle Roma
Antlasması’nda yapılan en önemli ve karmaşık hükümleri içeren 10. değişikliktir.
AT’nin iç bütünleşmesinde, AB’nin hukuki temellerinin atılması açısından bir dönüm
noktasıdır. Bu hukuki dönüşüm, Ekonomik ve Politik Birlik’in kabul edilmesiyle Roma
Antlaşması’nın değişimidir.122 1987 Tek Senedi’nden sonra Avrupa Birliği’ne uzanan
yoldaki ikinci büyük ilerlemedir.
Antlaşma, oluşturulacak olan bir AB'nin Anayasası niteliğini taşımaktadır. Maastricht
Antlaşması ile Roma Antlaşması, yeni bazı değişiklik ve düzenlemelere uğramıştır. Bu
antlaşmanın ortaya çıkması, siyasal ve parasal birlik konularında üye devletler arasında
uzun süredir yapılmakta olan görüşmelerin bir sonucudur. Diğer bir deyişle, bir tür
uzlaşma metni durumundadır.123
Maastrich Antlaşması, birliğin kurulduğundan beri gerçekleştiremediği siyasal
birlikteliği gerçekleştirerek, bağımsız varlıklarını muhafaza etmek kaydıyla üç topluluğu
(AKÇT, AT, AET) “Avrupa Birliği” ortak çatısı altına almış olması açısından önemlidir.
Bu nedenle bu antlaşmaya Avrupa Birliği Antlaşması (The Treaty of European Union)
denilmektedir.
Antlaşma, sosyal ve ekonomik ilerlemeyi hızlandıran ve güçlendiren üç temel ilke
üzerine oluşturulmuştur. Bunlar:
122
H. Arslaner, Avrupa Birliği Entegrasyon Sürecinde Maastrich ve Amsterdam Antlaşmaları’nın
Türkiye Ekonomi Politikaları Açısından Değerlendirilmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2004, s.8
123
Yeni Türkiye, Avrupa Birliği Özel Sayısı II., Kasım-Aralık 2000, s.1282
87
-
Rekabet ilkesine dayanan serbest piyasa ekonomisi,
-
Kamu maliyesinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi,
-
İkame etme (subsidiarite) ilkesi, bu ilke genelde topluluk müdahalesinin
sınırlandırılması ve bazı alanlardaki yetki ve sorumlulukların üye ülkelere bırakılmasını
kapsamaktadır.
Roma Anlaşması’nı değiştiren ve “siyasi birlik” ve “ekonomik ve parasal birlik” ile ilgili
iki sözleşmenin imzalanması ile Avrupa Birliği’nin hukuki temelleri oluşmuştur. Bu
antlaşma ile AB’nin “üç temel direği” oluşturularak, yeni bir hukuksal yapı
düzenlenmiştir. Bu üç temel direk:
-
Ekonomik ve Parasal Birlik
-
Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası (ODGP)
-
Adalet ve İçişlerinde İşbirliği olarak tanımlanabilir.
Son iki temel karar yapıcı ve hükümetler arası karakterleri nedeniyle birinci temelden
farklıdır.
Üye ülkeler, Avrupa zirveleri ya da bakanlar konseyi kanalıyla girişimde bulunma
önceliğine sahiptir. Bu çerçevede alınan kararlar siyasi nitelikte olup Adalet Divanı
önünde bağlayıcılıkları yoktur. Maastricht Antlaşması varolan kararlar mekanizması
yöntemlerini (Parlamento onayı, danışma ve işbirliği) bazı yeni alanlara genişletmekle
kalmamış, buna ek yeni bir yöntem olan ortak karar alma (co-decision) yöntemini
getirmiştir.
Maastricht Antlaşması Avrupa Topluluğu’na üye ülkeler arasında oluşturulan Delors
Raporu ile ilgili tartışmaların sonucudur. Maastricht Antlaşması ile Delors Raporu bir
uygulama zaman planına kavuşturulmuştur. Delors Raporu, parasal birliğe üç aşamada
geçilmesini önermiş, ancak bu aşamaların ne zaman başlayacağını belirlememiş sadece
88
üç aşamalı bu sürecin 1 Temmuz 1990'da başlamasını önermiştir. Maastricht
Antlaşması, ikinci aşamanın 1 Ocak 1994'de başlamasını ve üçüncü aşamaya, en erken 1
Ocak 1997'de, en geç 1 Ocak 1999'da geçilmesini öngörmüştür. 1996'da Avrupa
Konseyi ve aynı zamanda Avrupa Para Enstitüsü tarafından hazırlanacak raporlar
doğrultusunda, Maliye Bakanları hangi ülkelerin Tek Para'ya geçiş için gerekli kriterleri
yerine getirdiğini tespit edecektir. Eğer bu kriterleri sağlayan ülke sayısı, en az 7'yi bulur
ise, Avrupa Konseyi nitelikli çoğunlukla, bu ülkeler için üçüncü aşamanın başlatılması
konusunda karar alabilecektir. Böyle bir karar alınmadığı takdirde en geç, 1 Ocak
1999'da üçüncü aşamaya geçiş sağlanacaktır. Ayrıca Maastricht Antlaşması, İngiltere ve
Danimarka'nın üyelik koşullarına sahip olsalar dahi, parasal birliğe katılmama yolunda
aldıkları kararı da tanıyordu.
1.
Ekonomik ve Parasal Birliğin Aşamaları
Birinci Aşama:
Bu aşamada Topluluk üyelerinin tamamı Avrupa para sisteminin kur mekanizmasına
dahil olacaktır. Bu aşama 1 Temmuz 1991 tarihinde başlamış ve 31 Aralık 1991
tarihinde sona ermiştir. Buna göre her bir devlet uyum programlarını bu süre içerisinde
gerçekleştirecektir. İkinci aşamaya geçiş tarihi olan 1.1.1994 tarihine kadar
üye
devletler:
-
Kendi aralarında ve üye ülkeler
ile üçüncü
ülkeler arasında sermaye
hareketlerine ilişkin tüm kısıtlamaları kaldıracak,
-
Fiyat istikrarını sağlayacak,
-
Kamu maliyesini sağlamlaştıracak,
-
Merkez bankaları bağımsızlaştırılacaktır.
İkinci Aşama:
1.1.1994 tarihinde başlanmasına karar verilen aşamada bir “Avrupa Para Enstitüsü”
kurulması ve parasal birliğin tamamlanması ile birlikte bu kurumun Avrupa Merkez
Bankasına dönüşerek özerk bir şekilde topluluk para politikasını yönlendirmesi
öngörülmektedir.
89
Avrupa merkez bankası ya da üye ülke merkez bankaları topluluk üye organlarından ve
kendi ülkelerinin hükümetlerinden hiçbir şekilde talimat almayacaklardır. Bu aşama bir
geçiş niteliğinde olacaktır.
Üçüncü Aşama:
Üçüncü aşamaya en erken 1 Ocak 1997’de en geç 1 Ocak 1999’da geçilecektir.
1996’da Avrupa Konseyi ve aynı zamanda Avrupa Para Enstitüsü tarafından
hazırlanacak raporlar doğrultusunda Maliye Bakanları hangi ülkenin tek paraya geçiş
için gerekli kriterleri yerine getirdiğini belirleyecektir. Eğer bu kriterleri sağlayan ülke
sayısı en az 7’yi bulur ise, Avrupa Konseyi nitelikli çoğunlukla bu ülkelerin üçüncü
aşamaya geçmesi konusunda karar alabileceklerdir. Böyle bir karar alınmaz ise, en geç
1 Ocak 1999’da üçüncü aşamaya geçiş sağlanacaktır. 1997 ve 1999 tarihine kadar
üçüncü aşamaya geçiş için gerekli kriterleri yerine getiremeyen ülkeler gerekli
performansa ulaştıklarında bu aşamaya geçen ülkelere katılabileceklerdir.
En az her iki yılda veya tek paraya geçiş için gerekli şartları yerine getirmemiş olan bu
ülkenin talebi üzerine, komisyon ve Avrupa Merkez Bankası durumu inceleyecektir.
Ekonomik ve parasal birliğe yeni üyenin kabulü konseyin nitelikli çoğunlukta alacağı
karara bağlı olacaktır. İngiltere birliğe istediği zaman katılacaktır. Danimarka da bu
konuda referandum yapacaktır. Anlaşmadan muafiyet hükmü sadece İngiltere için
geçerli kılınmış ve anlaşma metni içerisinde değil, ek bir protokolle düzenlenmiştir.
Üçüncü aşamaya geçiş için son tarih olan 1.1.1999’da tek paraya geçiş için çoğunluk
şartı kalmamıştır. 1 Temmuz 1998’de önce devlet ve hükümet başkanları nitelikli
çoğunlukta ve konseyin tavsiyesi üzerine hangi üye devletlerin tek para için gerekli
şartları yerine getirdiğini belirleyecektir. Bu durumda tek paraya geçiş için 4 Devlet
90
yeterli olacaktır. Üçüncü aşamanın başlaması ile birlikte bağımsız Avrupa Merkez
Bankası kurulacaktır.
Ekonomik ve parasal birliğin hedefleri;
-
Ekonomik faaliyetlerin gelişmesinin uyumlu ve dengeli olması,
-
Ekonomik icraatların yüksek derecede yakınlaşması,
-
Çevreye saygılı, sürekli ve enflasyonist olmayan büyüme,
-
Yüksek seviyeli istihdam ve sosyal güvenlik,
-
Yaşam seviyesinin ve kalitesinin yükseltilmesi.
-
Ekonomik ve sosyal bağlılığın artırılması,
olarak gösterilmiştir.
Maastricht Antlaşması ile, Ekonomik ve Parasal Birliğin son aşamasına geçiş öncesinde,
üye ülke ekonomileri arasındaki farklılıkların giderilebilmesini teminen bazı makro
büyüklükler açısından yakınlaşma kriterleri ve buna uyulmaması durumunda
uygulanacak yaptırımlar tespit edilmiştir.
Buna göre;
-
Toplulukta en düşük enflasyona sahip (en iyi performans gösteren) üç ülkenin
yıllık enflasyon oranları ile ilgili üye ülke enflasyon oranı arasındaki fark 1.5 puanı
geçmemelidir.
-
Üye ülke devlet borçlarının Gayrisafi Yurtiçi Hasılasına oranı % 60'ı
geçmemelidir.
-
Üye ülke bütçe açığının Gayrisafi Yurtiçi Hasılasına oranı % 3’ü geçmemelidir.
-
Herhangi bir üye ülkede uygulanan uzun vadeli faiz oranları 12 aylık dönem
itibariyle, fiyat istikrarı alanında en iyi performans gösteren üç ülkenin faiz oranını 2
puandan fazla aşmayacaktır.
91
-
Üye ülke paralarının Şubat 1996-1998 tarihleri arasındaki iki yıllık dönem
içerisinde, Avrupa Kur Mekanizmasında belirlenen %15’lik geniş dalgalanma marjları
dışında devalüasyon yapmamış olma şartı, döviz kuru alanındaki yaklaşma kriterlerine
uyum için yeterli sayılmıştır. Döviz Kuru Mekanizmasında yer alan ulusal paralar, son
iki yıl içinde diğerlerine karşı devalüe edilmemiş olmalıdır
APB’ye üye ülkeler bu koşulları yerine getirmedikleri takdirde, nitelikli çoğunluk ile
Antlaşmada öngörülen dört yaptırımdan biri veya hepsi uygulanacaktır.
Bu yaptırımlar;
-
Üye ülkelerin bonolarının sağlıksız olduğu yolunda bir bildiri yayınlanması,
-
Avrupa Yatırım Bankası'nın ilgili ülkeye borç vermemesi,
-
AB'ye faizsiz depozito yatırılması zorunluluğu,
-
Para cezası şeklindedir.
2.Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası (ODGP):
İkinci temel direği oluşturan ODGP çerçevesinde Bakanlar Konseyi uzlaşma
yöntemiyle, bu alanlarda ortak eyleme konu olacak sorunları ve nitelikli çoğunluk ile
hangi alanlarda kararlar alınacağını saptamıştır.
Savunma: ODGP, Topluluğu “Ortak Savunma’ya götürecek bir ortak savunma
politikasının ileride saptanmasını da içermektedir. Batı Avrupa Birliği (BAB),
Topluluğun ortak hareket alanlarını yürürlüğe koymakla görevlendirilmektedir. BAB’ın
mekanizmalarının güçlendirilmesinin ve bu kuruluşun Maastricht Antlaşması içerisine
alınmasının, BAB Antlaşması’nın sona erdiği 1998 sonundan itibaren görüşülmesi
kararlaştırılmıştır.
Avrupa Vatandaşlığı: Diğer bir üye devlette ikamet eden AB vatandaşlarının, Avrupa
Parlamentosu seçimleriyle belediye seçimlerinde seçme ve seçilme, AB toprakları
92
üzerinde ikamet ve hareket etme hakları ve tüm AB vatandaşlarının üçüncü ülkelerde
diplomatik korumadan faydalanması kararlaştırılmıştır.
Konsey’de Çoğunluk Oylamasının Genişletilmesi: Tüketicinin korunması, gelişme
halindeki ülkelere yardım, eğitimle ilgili bazı konular, sağlık, ulaştırma, çevre, TransAvrupa ağlarının altyapıları konularında Konsey’de nitelikli çoğunlukla karar
alınabilecektir. Bu çerçevede 1989 Avrupa Şartı’nı temel alarak yürürlüğe koyulması
kararlaştırılan Sosyal Politika’ya ait bazı uygulamalarda da çoğunluk usulü ile oylama
yapılabilecektir.
Avrupa Parlamentosu: Avrupa Parlamentosu’nun yetkileri genişletilmekte, bazı hallerde
Konsey ile ortak karar almasını sağlayacak yeni bir yöntem oluşturulmaktadır. Ayrıca
Avrupa Parlamentosu bazı hallerde uygun görüş belirtmek hakkını kazanmaktadır.
Ekonomik ve Sosyal Uyum: Ekonomik ve sosyal uyumun, 31 Aralık 1993 tarihinde
kurulacak bir uyum fonuyla güçlendirilmesi öngörülmüştür. Bu çerçevede üye
devletlerin öz kaynaklar sistemine katkılarının, olanakları ile doğru orantılı olması
kararlaştırılmıştır.
3.Adalet ve İçişlerinde İşbirliği:
Üçüncü temel olan Adalet ve İçişlerinde İşbirliği kapsamında üye devletler, göç ve
siyasi iltica alanlarında aralarındaki işbirliğini artırmak amacıyla bir Avrupa Polis Ofisi
(Europol) kurmuşlardır.
Maastricht’te
kurulan
hukuksal
yapı
sayesinde
Topluluk
bütünleşmesi
ile
Hükümetlerarası işbirliği aynı zamanda işler duruma gelmiştir. 1996 yılından sonra
Avrupa Parlamentosu’nun yetkilerini arttırmak ve bütünleşmeyi güçlendirmek amacıyla
bazı işbirliği alanlarının yeniden gözden geçirilmesi öngörülmüştür. Öngörülen
değişiklikler 26 Mart 1996 tarihinde başlatılan altıncı Hükümetlerarası Konferans
(HAK) sırasında şekillenerek, Haziran 1997’de gerçekleştirilen Amsterdam Zirvesi’nde
kabul edilen Amsterdam Antlaşması’yla nihai şeklini almıştır.
93
2.2.2. Euro
Maastricht Antlaşması Tek Avrupa Senedi’nin bir uzantısı olarak Roma Antlaşması’na
bazı eklemeler ve düzenlemeler getirmiştir. Bu antlaşmada amaçlardan biri, 1991-1999
yılları arasında tek paranın kullanımıyla ilgili kuralların ve prosedürlerin belirlenmesi ve
üye ülkelerarası istikrarlı ekonominin kurulmasıdır. Tek para kullanımıyla euro altın
yerine kullanmış, üye ülkeler dış ticarette açık ve fazla verdikleri zaman euro’nun giriş
ve çıkışı ile ilgili dengesizliğin kapanması imkanını sağlamış, dış ticarette dengeyi
sağlamak için kur değişimi yerine fiyat ve ücret değişimi sağlanmıştır. Tek paraya geçiş
nedeni, ulusal merkez bankaların ulusal paralarının ihracına izin verilmemesi ve ulusal
düzeyde döviz kurlarının belirlenmesine dayanmaktadır.124
Maastricht Antlaşması ile EPB hedefi belirlenmiş ancak Birliğin nasıl gerçekleşeceği
konusunda bir bilgi verilmemiştir. Bu amaçla oluşturulan Teknik Komite’nin Raporu,
15-16 Aralık 1995 Madrid Zirvesi’nde onaylanarak uygulamaya konulmuştur. Tek para
biriminin adının Euro olarak belirlenmesi kararı da bu toplantıda verilmiştir.
Tek paranın uygulanması için önce Euro alanının kurulması gerekmektedir.125 Üye
ülkeler Euro alanına geçmek için üç aşamayı gerçekleştirmelidir. Bunlar:
Sermaye serbestliği: Bu aşama, 1990-1993 yılları arasında fiyat istikrarının sağlanması,
kamu maliyetlerinin güçlendirilmesi ve ulusal merkez bankaların birbirinden
bağımsızlığıyla gerçekleşmiştir.
Kurumsallaşmak: Bu aşamada, 1994-1998 yılları arasında Avrupa Para Enstitüsü
kurulmuş, ortak para kullanıma hazırlanmış, istikrar ve büyüme paketi hazırlanmıştır.
İstikrar ve büyüme paketi, Ekonomik ve Parasal Birliğin omurgası sayılmaktadır. Bu
124
Belgin Akçay, Euro Alanının Ekonomisine İlişkin Bir Değerlendirme, Ankara Avrupa Çalışmaları
Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 2., Ankara 2006, ss. 6-7.
125
Zadeh, Avrupa Birliği’nde Finansal Entegrasyon: Bankacılık Sektörü Açısından Bir
Değerlendirme, s. 44
94
paketle üye ülkelerin maliye politikalarında mali disiplinin sağlanması yönünde bazı
kısıtlamaların getirilmesi, mali istikrara sağlam bir ortam yaratmıştır.
Maastricht kriterlerinin gerçekleşmesi: 1999 yılına kadar Euro alanına girmek isteyen
ülkelerin belirli mali ve parasal kriterlere uyum sağlamaları ile bu aşama
gerçekleşmiştir. Maastricht kriterlerine uyum, 1999 yılına kadar sadece 11 ülkede
sağlanmıştır.126
EPB’nin ikinci aşamasında Euro’nun tek para olarak kullanılması sürecine uyum
amaçlanmıştır. 2 Mayıs 1998 tarihli AB Konseyi (Avrupa Zirvesi) Toplantısı’nda, hangi
üye ülkelerin Euro’ya geçebileceği yeterli çoğunluk oyuyla kararlaştırılmış ve 1 Haziran
1998 tarihi itibariyle Avrupa Merkez Bankası’nın kurulması kararı alınmıştır. Bu karar
Avrupa Komisyonu’nun Maastricht Anlaşması ve ilgili protokollerce belirlenen
yakınlaşma kriterlerine üye ülkelerin uyum sürecini açıklayan raporlara dayanmıştır.
Üçüncü aşamada belirlenen kriterlere uyum gösteremeyen ülkeler Euro alanının dışında
kalacaktır. İngiltere ve Danimarka üçüncü aşamaya geçmeyeceklerini beyan etmişlerdir.
EPB’nin üçüncü aşamasında ki bu aşama 1 Ocak 1999 tarihinde başlayacaktır, üye
ülkelerin milli paralarının Euro’ya dönüşüm oranları geri dönülemez biçimde
belirlenecektir. Milli paralar başlangıçta dolaşımda kalmaya devam edecektir. Üye
ülkeler 2002 yılına kadar Euro’yu kullanma seçeneğine sahipken, 2002 yılında Euro
bütün üye ülkelerde dolaşımda olacak, finansal ve ticari işlemlerde kullanılmaya
başlayacaktır. Euro Bölgesi’nde ortak paranın kabulü finansal entegrasyonun son
aşamasını oluşturmaktadır. Bu süreç ile ilgili olarak, Aralık 1995 yılı Madrid Zirvesi’nde
1 Euro = 1 ECU eşitliği sağlanmış, Euro’nun Avrupa Hesap Birimi (European Currency
Union–ECU) yerine uygulanması için gereken tedbirler alınmıştır. Ayrıca, Aralık 1997
yılı Amsterdam Zirvesi tüzüğünde ulusal paraların Euro ile değiştirilme koşulları
126
Akçay, Euro Alanının Ekonomisine İlişkin Bir Değerlendirme, ss. 7-8.
95
belirlenmiş, Ocak 2002 tarihinde tedavüle geçecek olan Euro’dan önce, Euro bölgesi
ülkelerine Ocak 1999- Aralık 2001 dönemiyle üç yıllık geçiş süreci tanınmıştır. Euro
Alanı’nın gerçekleşmesi ekonomik faaliyetleri, kurumsal mali yapıyı ve ülke
vatandaşlarının günlük yaşamını etkilemiştir. Para politikası ve döviz kuru politikası,
Avrupa Merkez Bankası’na ve maliye politikalarının uygulanması tam bağımsız olarak,
ulusal merkez bankalarına devredilmiştir. Mali politikalarda ademi merkeziyetçi
durumunun
oluşumu
Maastricht
kriterlerine,
İstikrar
ve
Büyüme
Paketine
dayanmaktadır. Bu iki düzenlemenin uygulanmasıyla maliye politikalarının işlevi ulusal
düzeyde baskı altına alınmıştır.127
Bu aşamada Roma Antlaşması’nda bazı değişikliklere neden olan bir diğer düzenleme,
Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan finansal perspektifler olmuştur. Avrupa
Komisyonu 1999 yılında, 2000-2006 yılları arasının finansal perspektifini hazırlamıştır.
Bu taslağın hazırlanması ve onaylanması finansal entegrasyon sürecinin oluşumunda
katalizör rolünü üstlenmiştir. Ayrıca Avrupa Komisyonu’nun çalışmaları ile 2004
yılında, 2007-2013 yılları arasında yeni bir finansal perspektif daha hazırlanmıştır. 2002
yılında yeni finansal perspektifin aracılığıyla, AB Anayasasında yine birtakım
düzenlemeler Avrupa Konseyi tarafından onaylanmıştır. Bu düzenlemelerin amacı Roma
Antlaşması maddelerini bir daha kabullenip, istisnai durumları asgariye indirmektir.128
Üye ülkelerin ikinci aşamada vermiş oldukları kararla kurulan Avrupa Merkez Bankası
tek bir para politikası uygulamasına başlayacaktır ve Euro’yu kullanacaktır. Tek para
politikası uygulamasını desteklemek için sağlanması gereken finansal disiplin ile birlikte
İstikrar ve Güven Paktı uygulamaya konulacaktır. Yeni döviz kuru mekanizması
(DKM2) bu aşamanın başında uygulamaya girecek olan Euro ile milli paraları birbirine
bağlayacaktır. Yeni mekanizmaya katılım da eskiden olduğu gibi gönüllülük temelinde
127
128
A.e., ss. 10-11.
Taş, AB’nin Yeni Mali Çerçevesi (2007-2013), ss. 143-154
96
olacaktır. Dalgalanma bandının bu süreçte, orijinal oran % 2.25’den daha geniş olması
ve geçerli olan %15’lik bandın sürdürülmesi beklenmektedir.
Bankalar ve büyük girişimler için tek paraya geçiş AMB’nın tek para politikası
uygulaması ile birlikte olmuştur. Para birliğine katılan ülkeler devlet borçlarını Euro
cinsinden ifade etmişlerdir. Üç yıllık geçiş döneminin başlaması ile birlikte, ülkelerin
milli paraları Euro’nun alt bölümleri olmuştur ve bu ülkelerde Euro kullanılmaya
başlanmıştır. Bankalar ise toptan bankacılık ve piyasa işlemlerinde 1 Ocak 1999
tarihinden itibaren Euro kullanımına geçmiştir. Bireysel bankacılık işlemlerinde de 1
Ocak 2002 tarihinden sonra Euro kullanımına geçilmiştir. Kamu yönetiminde borç
teminatları, 1 Ocak 1999 tarihinden itibaren Euro ile ifade edilmiştir. Birliğe üye ülkeler
kararlaştırılan tarihte ödenmemiş borçlarını
Euro’ya çevirmek için taahhütte
bulunmuşlardır. Firmalar ise tek paraya ne zaman isterlerse geçebileceklerdi. Bireylerin
Euro kullanımı 1 Ocak 2002 tarihinde Euro banknotlarının ve madeni paralarının milli
paralarla değiştirilmesi ile birlikte gerçekleşmiştir. 30 Haziran 2002 tarihine kadar Euro
bütün üye ülkelerde yasal olarak tek ödeme aracı olmuştur.
Üye ülkelerin Euro’ya kendiliğinden veya adım adım uyumu temel politika
değişikliklerine neden olmuştur. Yirminci yüzyılın başında Euro uluslararası piyasalarda
dolaşımda olan ve diğer ülkelerde de kabul edilen temel paralardan biri olmuştur.
Avrupa Toplulukları’nda Ekonomik ve Parasal Birlik, kişilerin ve üretim faktörlerinin
serbest dolaşımı ile birlikte tek para uygulaması anlamına gelir. Parasal birliğe üye
ülkelerde tek paranın uygulanması ile birlikte Avrupa Merkez Bankası tarafından
yürütülen tek para politikası da uygulamaya girecektir. EPB’nin gerçekleşmesi için AB
ülkelerinin ekonomik performanslarının birbirleriyle uyumlu olması şarttır.
Euro ile ilgili işlemlerin Avrupa Merkez Bankaları Sistemi’ne devredilmesi, Euro
Bölgesi ülkelerinin ulusal para üzerinde olan egemenliklerini kaldırmıştır. Para politikası
ile ilgili sorumluluğun Avrupa Merkez Bankası ve ulusal merkez bankaları arasında
97
paylaşılması, oluşturulan sistemin tüzel kişiliğe sahip olmaması ve üye ülkelerin aynı
düzeyde Ekonomik Parasal Birlik’e katkı sağlamamalarından kaynaklanmıştır. Yani,
Avrupa Merkez Bankaları Sistemi işlemlerin yürütmesini, Avrupa Merkez Bankası ve
Ulusal Merkez Bankaları birlikte eurosistemin çatısı altında üstlenmiştir.129
Euro Bölgesi’nde bankacılık sektörü entegrasyonu piyasa gücü ile yürütülmektedir.
Maastricht Antlaşması’nın 105’inci maddesine göre Eurosistem, kaynakların etkin
dağılımını sağlamakla serbest rekabet koşulları altında ve açık piyasa ekonomisi
ilkelerine uyarak faaliyet göstermektedir. Eurosistemin, mali piyasaların sınır ötesi
katılımcılarına, belli işlemleri ya da işlemlerin belli bir biçimde, belli büyüklüklerde
yapılmasını zorunlu kılmaması ve bu işlemlerin katılımcıların seçimine bırakılmasıyla
bankacılık sektöründe entegrasyonu teşvik etmektedir.130
Euro en önemli rolü ödemeler sistemi ve takas mekanizması üzerinde oynamıştır.
Gerçek Zamanlı Toptan Mutabakat esasına (Real Time Gross Settlement- RTGS) dayalı
olarak kuruluşlar arasındaki büyük fon akışları Avrupa Merkez Bankası kapsamında
gerçekleştirilirken ödemeler sistemi ulusal merkez bankaları düzeyinde organize
edilmiştir. Tek paraya geçiş özellikle toptancı bankacılığın entegrasyonuna katkıda
bulunmuştur. Euro’ya geçişten kısa bir süre sonra, tek paranın, finansal piyasaların
tamamının entegre olması için yeterli bir ön koşul olmadığı anlaşılmıştır.131
Haziran 1997 tarihinde yapılan Amsterdam Zirvesi’nde oluşturulacak Yeni Döviz Kuru
Mekanizması’nın, DKM2 (New Exchange Rate Mechanism: ERM2) 1 Ocak 1999
129
Financial Entegration in Europe, Avrupa Merkez Bankası Yıllık Raporu 2009, ss. 69-71
Çelebican, ss. 74-76
131
Zadeh, Avrupa Birliği’nde Finansal Entegrasyon: Bankacılık Sektörü Açısından Bir
Değerlendirme, ss. 45-46
130
98
tarihinde uygulamaya girmesi kararlaştırılmıştır. Bu mekanizmanın işleyiş süreci AMB
ve Euro alanına girmeyen üye ülkelerin (pre-ins) merkez bankası arasında sağlanacak
uzlaşma ile belirlenecektir. Kalıcı bir döviz kuru istikrarını sağlamaya çalışan Avrupa
Merkez Bankaları Sistemi (AMBS), bağımsız bir Avrupa Merkez Bankası (AMB) ve
pre-ins ülkelerin merkez bankalarından oluşmaktadır. Bu sistemde, üçüncü aşamada
Euro alanı için fiyat istikrarını korumaya çalışan tek bir para politikası uygulanmaya
başlanmıştır. Böylece Euro alanı dışında kalan ülkelerin de parasının Euro’ ya
bağlanması sağlanmıştır. Euro alanına girmeyecek ülkeler için yeni döviz kuru
mekanizmasına katılım isteğe bağlı olacaktır. Bu yeni mekanizmada:
-
Euro çapa ve hesap birimi olma görevlerini yürütecek ve pre-ins ülkeler bu
çapaya, iki taraflı temelde bağlanacaklardır.
-
Euro ve pre-ins ülkelerin para birimleri arasındaki dalgalanma marjı önceden
olduğu gibi ± %15 olarak belirlenmiştir. Üye ülkelerin Maastricht kriterlerine uyum
sürecine bağlı olarak bu sınır giderek daraltılmıştır.
-
AMB Genel konseyi mekanizmanın günlük yönetiminden sorumlu olmanın
yanında euro alanı ile pre-ins ülkeleri arasında para politikalarının koordinasyonunu
sağlayacak bir forum görevini üstlenecektir.
Milli paraya müdahale sınırına ulaşılması durumunda AMB müdahale edecektir. Ancak
Euro alanında fiyat istikrarının bozulması riskinin ortaya çıkması durumunda AMB’nin
böyle bir zorunluluğu yoktur. AMB zengin rezervleri sayesinde daha önce varılan
anlaşmalara dayanarak oluşturulan döviz kuru mekanizmasının aksine üye ülkelerin
paralarını destekleyip desteklememe kararında özgürdür. Aynı zamanda Avrupa para
piyasasında yaşanan gelişmeler, para arzı politikalarını etkilemeyecektir.
Tablo 2.1. : Milli Paraların ECU Değerleri ve Pariteler
1 ECU =
Avusturya
18.303
ATS
Schilling
413.455
Belçika Frank
BEF
1 Milli Para =
=
0.546371 ECU
=
0.024186 ECU
99
Bulgaristan
0.000501 ECU
=
Leva
6898.14
Rus Ruble
0.000145 ECU
CSR
=
371.531
Çek Koruna
0.026916 ECU
CZK
=
200.513
Alman Mark
0.498721 ECU
DEM
=
Danimarka
763.593
0.130960 ECU
DKK
=
Kronu
159.604
Estonya Kron
0.062655 ECU
ESK
=
169.949
İspanya Peseta
0.005884 ECU
ESP
=
Finlandiya
609.346
0.164110 ECU
FIM
=
Markka
672.140
Fransız Frank
0.148778 ECU
FRF
=
0.666178
İngiliz Sterlin
150.110 ECU
GBP
=
Yunanistan
338.591
0.002953 ECU
GRD
=
Drahmi
Macaristan
242.565
0.004123 ECU
HUF
=
Forint
0.796349
İrlanda Pound
125.573 ECU
IEP
=
1975.70
İtalya Lira
0.000506 ECU
ITL
=
158.144
Japon Yen
0.006323 ECU
JPY
=
0.665179
Litvanya Lat
150.336 ECU
LAL
=
443.368
Lethonya Lita
0.225546 ECU
LIL
=
Lüksemburg
413.455
0.024186 ECU
LUF
=
Frank
Hollanda
225.948
0.442580 ECU
NLG
=
Gulden
850.416
Norveç Kron
0.117589 ECU
NOK
=
Portekiz
205.216
0.004873 ECU
PTE
=
Esküdo
9595.43
Romanya Leva
0.000104 ECU
ROL
=
881.220
İsveç Krona
0.113479 ECU
SEK
=
Slovakya
389.435
0.025678 ECU
SLK
=
Koruna
187.271
Slovenya Tolar
0.005340 ECU
SLT
=
168.663
İsviçre Frank
0.592898 ECU
SWF
=
110.799
ABD
Dolar
0.902537 ECU
USD
=
Yugoslavya
1.193.811
0.083765 ECU
YUD
=
Yeni Dinar
Kaynak: Karluk, Tonus, Avrupa Para Birliği, Euro ve Geleceği, s.23
BUL
1997.81
100
Avrupa para sistemine dahil her AT üyesi ülkenin parasının ECU ile ifade edilen ve belli
bir süre değişmez kabul edilen bir karşılığı (merkezi kuru) vardır. Merkezi kurlar,
ülkelerin aldıkları karara göre belli bir usule göre değiştirilebilir. Bu kurlara dayanarak
her bir üye ülke parası ile diğer üye ülke paraları arasında Bretton Woods Sistemi’nde
olduğu gibi ikili merkezi kurlar (çapraz kur) belirlenir.
İkili merkezi kurlardan sapılabilen alt ve üst sınırların her biri, Avrupa Yılanında olduğu
gibi ± %2.25, toplam olarak %4.5' tur. Merkezi kurların alt ve üst sınırları ise %1.125'
tir. Başlangıçta Portekiz, İspanya ve İngiltere için dalgalanma marjı ± %6 olarak kabul
edilmiştir. Böylece ortaya “süper yılan” çıkmış ve üye ülkelerin fiili piyasa kurları,
Yılan içinde dalgalanmaya bırakılmıştır. Piyasadaki cari kurlar ikili merkezi kurların alt
ve üst sınırlarını aşarsa, bu paralara müdahale etmek gerekecektir. Müdahale, ya döviz
piyasalarına yapılacak ve/veya deflasyonist bir ekonomi politikası izlenecektir.132
Ayrıca Avrupa Para Sistemi’nde, başlangıçta sisteme dahil olan her para için öngörülen
± 2.25 oranındaki maksimum dalgalanma marjının yüzde 75’ine yani dalgalanma
sınırının ±1.7’sine eşit bir sapma eşiği belirlenmiştir. Dolayısıyla, sistem içindeki
ülkelerin
paralarında
meydana
gelebilecek
dalgalanmaların,
diğer
paraların
dalgalanmalarının ortalamasından belli oranda sapma göstermesi durumunda bir tehlike
söz konusudur. Diğer bir deyişle sapma, bir çeşit “alarm çanı” görevini yapmaktadır.
Sapma eşiği şu formüle göre hesaplanır:
Eşik=(1-İlgili Ülke Parasının Sepet İçindeki Ağırlığı)x(0.75)x(± %2.25 veya ± %6 veya
± %15).
Bir ülke parasının ECU ile ifade edilen piyasa değeri ECU’nun merkezi kurundan ancak
Yılan’da da belirtilmiş olan ± %2.25 sınırının %75 oranında sapabilir. Mesela, ECU
Alman markı arasındaki piyasa kuru, ECU merkez kurundan %1.7 (± %2.25’in yüzde
132
Karluk, Tonus, Avrupa Para Birliği, Euro ve Geleceği, s. 24
101
75’i), ECU ile peseta, sterlin ve esküdo arasındaki kur ise ± %4.5 (± %6’nın yüzde 75’i)
ayrılabilir. Böylece, her işgünü piyasa kurlarına göre hesaplanan ECU karşılıklarının
sabit fakat özel durumlarda değişebilen merkezi kurlar karşısındaki dalgalanmaları
sınırlandırılmıştır. Sistemde azami sapma bir milli paranın aynı oranda diğer bütün milli
paralar karşısında piyasada ± %2.25 (Portekiz ve İspanya için ± %6) alt ve üst müdahale
sınırlarına ulaşıldığında söz konusudur. Milli paraya müdahale edilmesi için, her gün
hesaplanan ECU karşılıklarının ECU günlük değeri karşısındaki sapma eşiğini aşmaması
gerekir.
Eğer milli bir para ECU’ya oranla kendi sapma eşiğini aşarsa, eşiği aşan ülkenin yetkili
otoriteleri izleyecekleri para ve maliye politikaları ile bu durumu düzelteceklerdir.
Bunun için, müdahaleyi yapan ülke parasından en fazla sapma gösteren para yerine,
çeşitli paralar kullanılır. Para politikası, merkezi kurların değiştirilmesi ve diğer
ekonomi politikası tedbirleri ile de desteklenir.
ECU’nun değeri, bir para sepetine bağlandığı için tıpkı SDR’de olduğu gibi kapsadığı
paralara oranla daha istikrarlıdır. Çünkü, ECU’yu oluşturan paralarda meydana gelecek
bir dalgalanma, ECU’ya ancak bu paranın ECU içindeki ağırlığına göre yansıyacaktır.
Diğer bir deyişle ECU içinde daha fazla ağırlığa sahip olan ülkelerin paralarındaki değer
değişmeleri, ECU değerini, sepet içinde daha düşük olan paraların değerlerinde meydana
gelen değişmelerden daha fazla etkiler. Bu duruma kısmen engel olmak için, ECU içinde
ağırlığı olan ülkelerin eşikleri daha dar tutulmuştur.
Bir ülkenin parası sapma eşiğine geldiği zaman Merkez Bankaları Guvernörler
Komitesi, Para Komitesi, Ekonomi Politikası Komitesi ile Bakanlar Konseyi gerekli
tedbirleri almak zorundadır. Eğer müdahale gerekirse, bu sisteme üye olan ülkelerin
paralarıyla gerçekleştirilir. Topluluk üyesi ülkelerin gerektiği zaman müdahalelerde
bulunabilmesi için birbirlerinin paralarına destek olmaları gerekir. Bir milli para tehlike
sınırlarına geldiğinde ilgili ülke, sınıra ulaşmış olan paraya müdahale etmek zorundadır.
102
Uygulamada, bu sınırlara varmadan dahi yani sınır içinde bile olsa, ilerdeki
dalgalanmalara engel olmak için müdahaleler de bulunulur.
Tablo 2.2.: Euro’ya Dönüşüm Oranları Belirlenirken Kullanılan Tek Taraflı Merkezi
Oranlar
Milli Paralar
Milli Paraların
31 Aralık
C=a.b
ECU
ECU Sepeti
1997’de Dolar
Merkezi
İçindeki Miktarı
Kuru (b)
Kurları
(a)
Alman Markı
0.6242
1.7898
0.3487541
1.97632
Belçika Frankı
3.301
36.92
0.0894095
40.7675
Lüksemburg
Frankı
0.130
36.92
0.0035211
40.7675
Hollanda Florini
0.2198
2.0172
0.1089629
2.22742
Danimarka
Kronu
0.1976
6.8175
0.0289842
7.52797
Yunan Drahmisi
1.44
282.59
0.0050957
312.039
İtalyan Lireti
151.8
1758.75
0.0863113
1942.03
6.885
151.59
0.0454186
167.338
1.393
183.06
0.0076095
202.137
Fransız Frangı
1.332
5.9881
0.2224412
6.61214
İngiliz Sterlini
0.8784
1.6561
0.1454718
0.666755
İrlanda Sterlini
0.008552
1.4304
0.0122328
0.771961
İspanyol
Pesetası
Portekiz
Esküdosu
Finlandiya
Markkası
5.4222
5.98726
Avusturya Şilini
12.59
13.9020
İsveç Kronu
7.9082
8.73234
103
1 ECU
1.1042127*
1.1042128*
(31.12.1997)
* ECU değerindeki farklılık işlemlerdeki yuvarlamalardan kaynaklanmaktadır.
Kaynak: Karluk, Tonus, Avrupa Para Birliği, Euro ve Geleceği, s.26
2.2.3. Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa Merkez Bankaları Sistemleri
Avrupa
Merkez
Bankası’nın
kurulması
Avrupa’nın
siyasal
ve
ekonomik
bütünleşmesinin bir sonucudur. İktisadi olarak ifade edilirse Avrupa’nın Ekonomik ve
Parasal birliğinin son aşaması olarak bakılabilir. AMB bu aşama için gerekli yapısal,
yasal alt yapıları ve ön hazırlıkları tamamlamayı amaçlamıştır. AMB’nın temelleri
Maastricht Kriterleri ile atılmıştır.133 AMB 1 Haziran 1994 tarihinde Frankfurt’da
kurulmuştur.
Üç aşamalı ve yakınlaşma kriterleri ile desteklenen tek paraya geçiş sürecine AMB
açısından bakılırsa, 1993-1995 yılları arasında Avrupa ülkeleri Merkez Bankalarını
düzenlediler, AMB kuruluncaya kadar bu bankalar fiyat istikrarına odaklandılar, 1995
yılından itibaren Avrupa Birliği’ndeki ülkelerin merkez bankaları bağımsızlıklarını
bırakma kararı aldılar, AMB’yi oluşturmak için Avrupa Para Enstitüsünü kurdular.134 Bu
enstitü AMB’nin alt yapısını oluşturdu.
Avrupa Merkez Bankası’nın kurulmasıyla 1 Haziran 1998 tarihinde Avrupa Para
Enstitüsü’nün görevleri Avrupa Merkez Bankası’na devredilip, tasfiye edilmiştir.
Avrupa Merkez Bankası, 1 Temmuz 1998 tarihinden itibaren resmi olarak görevine
başlamıştır. Ayrıca, Avrupa Merkez Bankası’nın kurulmasıyla Avrupa Merkez
Bankaları Sistemine geçiş hazırlıklarının tamamlanması sorumluluğu Avrupa Merkez
Bankası’na devredilmiştir. Tek paranın uygulamaya geçirilmesiyle para dönüşümlerinde
işlem maliyetleri kaldırılmış ve üye ülkelerarası döviz kuru değişimi ile ilgili sorunlar
133
Mehmet Baydur, Bora Süslü, Avrupa Merkez Bankası ile TCMB’nin Bağımsızlıklarının
Karşılaştırılması ve Ekonomiye Etkileri, Yönetim ve Ekonomi Dergisi, Celal Bayar Üniversitesi,
Manisa 2007, Cilt: 14, Sayı:1, s.54
134
Hugo Sousa, The ECB and Monetary Policy, Groupment Detudes et De Recherces Policy Paper,
No.3, 2003, ss. 3-6
104
çözülmüştür.135 Tek paraya geçiş 1 Ocak 2002 tarihinde 12 AB üyesi ülkesinde
gerçekleşmiştir. Tek para uygulamasından amaç fiyat istikrarını sağlamaktı.
Maastricht
Anlaşması’nın
108.
maddesine
göre
AMBS’nın
vazifelerin
gerçekleştirilmesinde ne ülke merkez bankaları ne de hükümetler rol alamazlar. Avrupa
merkez bankaları da kanunen belirlenen görevlerine de üye devletlerin hükümetleri,
topluluk organları karışamazlar. ABMS ABM’nin karar organı tarafından yönetilir.
Avrupa Merkez Bankası; Kuruluş Antlaşmasının 107. maddesinin 2. fıkrasına göre tüzel
bir kişilik olarak şekillenen AMB, topluluğun her ülkesinde kanunla belirlenmiş
hükümlere ve bu hükümleri uygulama gücüne sahiptir. AMB sabit döner sermayeye
sahiptir. AMB, AMBS Kuruluş Antlaşması’nın 105. maddesinin 2., 3., ve 5. Fıkralarına
göre, sorumlu olduğu vazifeleri bu fıkralara uygun olarak ya kendisi ya da diğer
ülkelerin merkez bankalarıyla beraber icra edilmesinden sorumludur.
Avrupa Merkez Bankası işlemlerini, Yönetim Konseyi, Yürütme Konseyi ve Genel
Konsey tarafından yürütmektedir.
Yönetim Konseyi, EPB’ye üye ülkelerin ulusal merkez bankaları başkanlarından oluşur
ve topluluğun para politikasını belirlemektedir. Para politikasını formüle etmek, temel
faiz oranlarıyla ilgili kararları almak, Yönetim Konseyi’nin diğer görevleridir. Bu
Konsey Avrosistemin en üst düzey karar organıdır. Avrupa Merkez Bankası Yönetim
Konseyi toplantılarına, AB Konseyi Yönetim Başkanı ve AB Komisyon temsilcisi
katılabilirler.
Avrupa Merkez Bankası Yürütme Kurulu, Euro bölgesi ülkelerinin başkanları veya
başbakanlarının ortak kararları ile atanmış Avrupa Merkez Bankası Başkanı, Başkan
135
24 Aralık 2011, (çevrimiçi), www.tcmb.gov.tr/yeni/banka/emu/SORULAR5.html, 15 Haziran 2014
105
Yardımcısı ve diğer dört üyeden oluşur ve Avro Bölgesi ile ilgili para politikasını
yürütmektedir. Kuruluş Antlaşması’nın 112. maddesinin 2. fıkrasının a bendinde
yürütme kurulu bir başkan bir başkan yardımcısı ve 4 üyeden oluşur. Üyelerin asli
işlerini yapması gerekir başka bir işle uğraşamazlar, yönetim konseyinde istisnai oy
hakları vardır.
Kuruluş Antlaşma’sının 112. maddesinin 2. fıkrasının b bendine göre kurulun üyeleri
Avrupa Birliği Yönetim Konseyi ve Avrupa Parlamentosu’nun tavsiyeleri dikkate
alınarak ekonomi para ve banka alanlarında tecrübeli tanınmış kişiler arasından seçilir.
Sekiz yıllık yenilenemez bir süre için seçilirler. Üye ülkelerin vatandaşı olmak
zorundadırlar. Vazifesinde başarısız olmuş ve ağır suç işlemiş yürütme kurulu üyesi
(bunun içine başkan da tabidir), ABYK ve Yürütme Kurulu tarafından dilekçe verilerek
mahkeme kararı ile görevinden uzaklaştırılabilir. Genel Konsey ve AB Yönetim
Konseyinin belirlediği esaslara göre para politikasını yürütmek zorundadır. Konsey
ulusal merkez bankalarının uymak zorunda olduğu emirleri verir. Bundan başka AB
Yönetim Konseyi’nin oybirliği ile aldığı kararlara Genel Konsey’de uymak zorundadır.
Bu kararlara ulusal merkez bankaları da uymak zorundadır.
Yönetim Kurulu toplantıları gündeminin hazırlanması, politika uygulamalarında
Yönetim Konseyi’ne yön verici saptamaların yapılması ve bu konuyla ilgili ulusal
merkez bankalarına talimatın verilmesi, Avrupa Merkez Bankası günlük işlerini
yürütmek, Yürütme Kurulu’nun diğer görevleridir. Genel Konsey, Avrupa Merkez
Bankası Başkanı, Başkan Yardımcısı ve AB’ye üye ülkelerin Ulusal Merkez Bankaları
başkanlarından oluşmuştur. Genel Konsey AB ülkeleri ile üçüncü ülkeler arasındaki
yapılan para politikasının koordinasyonunu gerçekleştirmektedir.136
Genel Konsey, Avrupa Merkez Bankası Başkanı, Başkan Yardımcısı ve 27 üye ülkenin
hepsinin ulusal merkez bankaları yöneticilerinden oluşur. Genel Konsey, Avrupa
136
24 Aralık 2011, (çevrimiçi), www.tcmb.gov.tr/yeni/banka/emu/kitap4.html, 16 Haziran 2014
106
Merkez Bankası’nın danışmanlık ve koordinasyon çalışmalarına katkı sağlar ve Euro
bölgesinin gelecekteki genişlemeye hazırlanmasına yardım eder.
Avrupa Merkez Bankası (AMB)’sı para politikasını ve hukuksal kişiliğini, yetkili karar
alıcı ve uzmanlaşmış bağımsız organlarıyla yürütmektedir. Her üye ülkenin kural olarak
bir oyu vardır. Avrupa Merkez Bankası sermayesine katılma, döviz rezervlerinin
transferi, parasal gelirin dağıtımı gibi konularda üyelerin oy hakları sermaye payı
ağırlığına bağlanmış ve Avrupa Merkez Bankası karar alıcı organlarının birçok
işlemlerinde AB Komisyonu’nun yardımcı olması kararlaştırılmıştır.137
Avrupa Merkez Bankası tüzel kişiliği ile ilgili maddeler, AB Antlaşması’nın 107(2)’inci
maddesinde ve Avrupa Merkez Bankaları Sistemi statüsünün 9(1)’inci maddesinde ifade
edilmiştir. Avrupa Merkez Bankası, ulusal hukukta tanınan en geniş hukuki ehliyete
sahip olmasının yanısıra, taşınır ve taşınmaz mallar edinebilir ve hukuksal işlemlere
taraf olabilir. Avrupa Merkez Bankası kendi yetki alanına giren konularda imza hakkına
sahiptir ve IMF, BIS ve OECD gibi uluslar arası örgütlerin toplantılarına katılabilir.
Avrupa Merkez Bankası karar almasında özerk olarak hiç bir AB kuruluşundan talimat
alıp verme zorunluluğunda bulunmamaktadır. Bu kurumda kararların oybirliği ile
alınması, Avrupa Merkez Bankaları Sistemi’ni siyasal baskılara karşı korumaktadır.
Diğer taraftan Avrupa Merkez Bankası gerek amaç gerek araç açısından bağımsızlığına
rağmen AB’de dar anlamda bir organ sayılmamaktadır. AB Antlaşması’nın 7’nci
maddesinde Avrupa Merkez Bankası, AB’nin bir organı olarak tanımlanmamış ve
yetkisini doğrudan doğruya AB Antlaşmasından almıştır. AB Antlaşması’nın 8’inci
maddesinde Avrupa Merkez Bankası işlemleri ile ilgili genel yetkileri açıklanmıştır.
Avrosistem çerçevesinde yer alan ulusal merkez bankaları tüzel kişiliğe sahiptirler. AB
Antlaşması’nın 105’inci maddesi ve Avrupa Merkez Bankaları Sistemi Statüsü’nün 14
137
Zadeh, Avrupa Birliği’nde Finansal Entegrasyon: Bankacılık Sektörü Açısından Bir
Değerlendirme, s.47
107
(3)’üncü maddesine göre ulusal merkez bankaları Avrosistemin bütünleyici parçalarıdır.
Bu statü’nün 14 (1)’inci maddesinde ulusal merkez bankalarının ademi merkeziyet
görevleri tanımlanmıştır. Aynı maddenin 3’üncü bendinde ulusal merkez bankalarının
Avrupa
Merkez
Bankası’nın
yönergeleri
doğrultusunda
harekete
geçmeleri
planlanmıştır. Ulusal merkez bankalarının Avrosistem’e işlem açısından katılması
onların sahip oldukları mali ve idari bağımsızlıklarını etkilemez. Elbette Avro Bölgesi
dışında kalan üye ülkelerin ulusal merkez bankaları ve Avrupa Merkez Bankaları
Sistemi’nin üyesi olmalarına rağmen birlik düzeyinde uygulanan para politikası
yönetimi ile ilgili hiç bir yetkiye sahip olmayan ülkeler olarak Eurosistemin karar alma
sürecine katılamazlar. Bununla birlikte ulusal merkez bankalarına fiyat istikrarı
doğrultusunda para politikası ilkelerine uyum sağlama zorunluluğu yüklenmiştir.138
Ulusal Merkez Bankaları, Kuruluş Antlaşması’nın 109. maddesine göre her üye devlet
AMBS’nin mevzuatı ile kendi merkez bankasının mevzuatına tam bir uyum sağlamakla
mükelleftir. Ulusal merkez bankalarının yönetmeliklerinde, ilgili ülkenin merkez
bankasının başlangıç süresi en azından 5 yıl olmalıdır. Ulusal merkez bankasının
başkanı ağır bir suç işlemediği veya başarısızlık göstermediği sürece görevinden
alınamaz. Başkan kanun sözleşmesinin belirlediği normlara uymadığı takdirde dava
edilebilir. Ulusal merkez bankası AMBS’nin bir parçasıdır, AMB’nin direktif ve
yönetmeliklerine göre hareket eder. AMB Yönetim Konseyi AMB’nin emir ve
yönetmeliklerinin uyum ve koordinasyonu için gerekli düzenlemeleri yapar. Ulusal
merkez bankalarından bilgi talep edebilir. Ulusal merkez bankaları AMB’sinin
belirlediği görevlerden ayrı olarak diğer görevlerini gerçekleştirebilir. Bu görevler AMB
Yönetim Konseyinin 2/3 oy çokluğu ile aldığı kararlar ile AMB görevleri ile bağlantılı
olmayan görevlerdir. Bu tür vazifeler de AMBS için geçerli değildir.
AB ulusal merkez bankaları merkezi bir sistemle, Avrupa Merkez Bankası’na
bağlanmıştır. Buna rağmen, bazı ülkelerde ulusal merkez bankaların gözetim ve
138
A.e., s.48
108
denetimi ile ilgili sorunlar mevcuttur. Bu sorunları çözmek için bazı ülkeler, gözetim ve
denetim ile ilgili sorumlulukları kendi aralarında paylaşır, bazı ülkeler ise bu alan ile
ilgili çalışmaları özerk mali kuruluşlara devretmiştir.139
Avrupa Merkez Bankası finansal göstergeleri Euro Bölgesi’nde mali piyasaların farklı
kesimlerinde önemli ölçüde farklılıklar göstermektedir. Örneğin, para piyasasında
finansal entegrasyon yüksek düzeydedir. Euro Bölgesi para piyasası, Euro’nun
kullanıma başlamasından sonra bütünleşik piyasa niteliğini kazanmıştır. Özellikle bu
piyasanın teminatsız kredi bölümü, teminatlı krediler kesiminden daha ileri derecede
bütünleşmiştir. Ayrıca, Euro’nun kullanıma geçmesinden sonra hem yatırım faiz
oranlarında hem de kredi faiz oranlarında standart orandan sapmalar en aza indirilmiştir.
Ama bonolar ve mevduat sertifikalarında bütünleşme konusunda çok az ilerleme
sağlanmıştır. Bu iki konuda bütünleşmenin sağlanmaması finansal entegrasyonun bir
diğer sakıncası sayılmaktadır.140
Birlik düzeyinde fiyat istikrarının sağlanması bankalar arasında entegrasyonu kalıcı
duruma getirmek için ön şarttır. Euro alanında fiyatların istikrarını koruyarak Euro’nun
satın alma değerinin enflasyon yüzünden aşınmasını önlemek Avrupa Merkez
Bankası’nın temel görevlerinden biridir. Avrupa Merkez Bankası, yıldan yıla tüketici
fiyatlarındaki yükselişi, orta vadede %2’nin altında ama %2’ye yakın tutmayı hedefler.
Banka, bunu, ekonomik ve parasal gelişmelerin analizi temelinde karşılaştırma amaçlı
faiz oranları belirleyerek yapar. Enflasyonu azaltmak isterse faiz oranlarını artırır,
enflasyon riskinin sınırlı olduğunu düşünürse faiz oranlarını düşürür.141 Euro
Bölgesi’nde tüm parasal, ekonomik ve mali gelişmeler fiyat istikrarına dayanmaktadır.
139
Financial İntegration in Europe, European Central Bank, Annual Report, Nisan 2008, ss. 110-114
European Central Bank, Annual Report, 2009, s.69.
141
Avrupa Birliği Nasıl Çalışır, AB Kurumları İçin Rehberiniz, AB Yayını, (çevrimiçi), Publicationa
Office publications.europa.eu, 17 Haziran 2014
140
109
Euro Bölgesi ulusal merkez bankaları, enflasyonla ilgili aldıkları kararlarda, bu hedefe
uyum sağlamalıdırlar.142
Günümüzde, borç piyasasının ulusal para cinsinden likiditesinin sağlanmasında, risk
dağıtımı ve muhasebe işlemlerinde, Euro kullanılmaktadır. Euro, Ekonomik ve Parasal
Birlik’in kurulmasında likit mali piyasaları ortaya çıkarması, mali aracılar üzerinde
ölçek ve kapsam ekonomisi yaratması ile finansal entegrasyonun kurulmasında itici bir
güç olmuştur. Avro yabancı para riskini ortadan kaldırarak sınır ötesi mali hizmetlere
olan talebi güçlendirmiştir. Diğer taraftan mali sistemde bölünmüşlüğün yarattığı
alternatif maliyete dikkatleri odaklandırmıştır. AB’de ölçek ve kapsam ekonomilerden
yeterince yararlanmamak, risk yönetiminin uygun olmaması, ekonomik kaynakların
etkin dağılımının sağlanmaması gibi olumsuz faktörler bankacılık sektörü entegrasyonun
kurulmasıyla ilgili riskleri ve kayıpları yükseltmiştir.
Euro Bölgesi’nde para politikası stratejisi, Avrupa Merkez Bankası tarafından
belirlenmesine rağmen, para politikası uygulamaları merkezi değildir. Örneğin, asgari
rezerv oranının uygulanması için bankalara kolaylıkların sağlanması, repo işlemlerinde
likiditenin başarılı şekilde serbest bırakılması, hem ulusal merkez bankaların hem de
Avrupa Merkez Bankası’nın sorumluğundadır. Ayrıca, Avrupa Merkez Bankası’nın ince
ayar işlemlerinin yürütülmesinden de ulusal merkez bankaların sorumlu olması, hatta
ulusal merkez bankalarının iç varlıklar ve yükümlülüklerin idaresi ile ilgili olarak
faaliyetlerinin ortak para ve kur politikalarına uygun olması için bu varlıkların belirli
barajı aşması, Avrupa Merkez Bankası’nın iznine bağlanmıştır. Bu işlemlerin
uygulanması bankacılık sektöründe entegrasyonun ilerlemesine katkı sağlamıştır.
Likiditesi az olan bankalar mali krizleri aşmak için para politikasını uygulamalıdır.143
142
24 Aralık 2011, (Çevrimiçi), www.tcmb.gov.tr/yeni/banka/emu/kitap4.html, 17 Haziran 2014
Zadeh, Avrupa Birliği’nde Finansal Entegrasyon: Bankacılık Sektörü Açısından Bir
Değerlendirme, s.49
143
110
Euro Bölgesi’nde para politikasının izlenmesi için faiz oranları uyumlaştırılmıştır.
Ulusal mali kuruluşların fonksiyonlarının birbirinden farklı olması nedeniyle geçici
olarak ilk oranlar kullanılmıştır. 1998 yılından itibaren hem faiz oranları hem de menkul
kıymetlerin verileri toplanmıştır. Ayrıca ödemeler dengesi ile ilgili veriler de 1998
yılında toplanmış, 1999 yılı Nisan ayından itibaren aylık ödemeler dengesi istatistikleri
Avrupa Merkez Bankası tarafından yayınlanmıştır.144
Eurosistem’den sonra Avrupa Merkez Bankaları Sistemi kurulmuştur. Avrupa Merkez
Bankaları Sistemi, Avrupa Merkez Bankası ve Ulusal Merkez Bankalarının arasındaki
ortak işlemlerin yürütülmesi için düzenlenmiştir. Avrupa Merkez Bankaları Sistemi,
Avrupa Merkez Bankası Yönetim Konseyi, Yürütme Kurulu ve üçüncü bir karar alma
organı olan Genel Konsey tarafından yönetilmektedir.145
Eurosistem günlük işlemlerini bu sisteme bağlı olan ulusal merkez bankalarında ortak
kararların alınmasıyla sürdürmektedir. Avrosistem’de kararların alınmasıyla ilgili
Avrupa Merkez Bankaları Sistemi’nin Yönetim Konseyi 15 günde bir toplanmaktadır.
Avrupa Merkez Bankası Başkanının her ay ilk Yönetim Konseyi toplantısını takiben
yapılan basın toplantısında, Avro Bölgesi’nde para politikası uygulaması, finansal
gelişmeler ve çok özel para politikası kararları ile ilgili Konsey görüşlerini ifade
etmesinden sonra başkan tarafından tanıtım bildirisi (Introductory Statement of the
President) basına dağıtılmaktadır. Avrupa Merkez Bankaları Sistemi’nin bilançosu,
Ocak 1999 tarihinden itibaren haftalık olarak yayımlanmaya başlamıştır.146
Avrupa Merkez Bankaları Sistemi’nin tüzel kişiliği, uygulama yetkisi, kendine özgü
karar alıcı organları bulunmamaktadır. Avrupa Merkez Bankaları Sistemi sadece
Maastricht Antlaşması’nda belirlenen kurallar çerçevesinde, Avrupa Merkez Bankası ve
ulusal merkez bankaları ile uzlaşarak çalışmaktadır.
144
A.e. ss. 49-50
European Central Bank, Annual Report, 1998, s.74
146
Finland Central Bank, Annual Report, 1998, s.67
145
111
Euro Bölgesi dışında kalan üye ülkeler, AMBS ile ilgili işlemlere katılamazlar. Avrupa
Merkez Bankası yönetim kurulu, Avrupa Merkez Bankaları Sistemi’nin karmaşık
yapısını anlaşılır duruma getirmek için 1998 yılı Kasım ayında Eurosistem teriminin
kullanılmasını karara bağlamıştır. Eurosistem, Avrupa Merkez Bankası ve Euro’yu
kabul eden ulusal merkez bankalarını kapsamı altına almış ve Avrupa Merkez Bankaları
Sistemi’nin temel işlemlerini yerine getirecek kadroyu da belirlemiştir.147
2.2.4. TARGET I ve TARGET II
AB ülkeleri ödeme sistemleri arasındaki ulusal sınırları dikkate almayacak bir altyapıyı
TARGET ile sağlamıştır. TARGET, Avrupa Para Birliği sürecinde, AB ülkelerinin
RTGS (Gerçek Zamanlı Toptan Mutabakat) Sistemlerini; aynı teknik ile bağlayarak,
sınır ötesi euro ödemelerini yapmalarını sağlayacak olan ödeme sistemidir. Aynı
zamanda Avrupa Merkez Bankası ile Para Birliği'ne üye ülkelerin finans sektörünün
ödeme sistemi arasında Euro cinsinden eşanlı ödemelerin yapılmasını sağlamış olan bir
sistemdir. TARGET, 15 ulusal RTGS sistemi ile Avrupa Merkez Bankası’nın RTGS
sisteminden meydana gelmektedir. Target sistemi ile bankalar arasında borç alma, borç
verme ve diğer bankacılık işlemlerinin aynı gün içinde gün sonu mutabakatı sağlanarak
sonuçlandırılması mümkün olmuştur. Target sistemi ile daha rahat uygulanacak olan tek
para politikası sayesinde Para Birliği alanında geniş bir inter-bank piyasasının gelişmesi
ve para piyasası faiz oranlarının üye ülkelerde aynı seviyeye gelmesi sağlanmıştır.
TARGET sisteminde yapılan ödemeler, tüm RTGS sistemlerinde olduğu gibi geri
alınamaz ve nihai özelliktedir. Ödemeler EURO cinsinden yapılacak ve en geç 15
dakikalık bir sürede gönderen RTGS’den alan RTGS’ye ulaşacaktır. Gönderen
147
European Central Bank, Annual Report, ss. 7-9
112
kurumdan alan kuruma ulaşmadaki süre ise en geç 30 dakika olarak belirlenmiştir.
TARGET kullanılması halinde aynı gün valörlü işlem yapılabilecektir.148
TARGET-I projesi Euro’yu hesap birimi olarak kullanmaya başlamış, 1 Ocak 2008
yılının yazına kadar faaliyetini sürdürmüştür. Euro Bölgesi’nin ödemeler sisteminde bazı
sorunların oluşmasından dolayı 2008 yılının ortalarındaTARGET–II projesi işleme
alınmıştır. Yeni proje hem Euro Bölgesi’nde hem diğer üye ülkelerde Euro cinsinden
yapılacak ödemeler için kullanılmaktadır.149
TARGET-I projesinin işleme alınmasıyla Euro Bölgesi’nin bankalarına günlük likidite
sağlanmıştır. Bu proje ile ödemeler hızlı şekilde yapılmaktadır. 1998 yılında TARGET
projesi ile ilgili Avrupa Merkez Bankası tarafından yayınlanan üçüncü ilerleme
raporunda (Third progress report on the Target project) ödeme işlemlerinin ücretleri ile
ilgili fiyatlama esasları belirlenmiştir. Bu projede ödeme ücretleri işlem sayısı üzerinden
hesaplanmaktadır. Avrupa Merkez Bankası yönetim konseyi tarafından Ekonomik
Parasal Birliğe üye ülkelere ve Euro Bölgesi dışında olan ama Euro üzerinden işlem
yapan ülkelere TARGET I-II projelerine giriş izni tanınmıştır. TARGET-I projesinin
yasal çerçevesinde Euro Bölgesi dışında kalan ulusal merkez bankalarına da TARGET-I
projesine katılma imkanı sağlanmıştır. Bu karar 15 ulusal merkez bankası başkanları ve
Avrupa Merkez Bankası Başkanı tarafından imzalanmıştır. Örneğin, Danimarka,
Yunanistan, İsveç ve İngiltere merkez bankalarının TARGET–I projesine imza
koymalarıyla bu projede belirlenen kurallara uyumları zorunlu kılınmıştır. Projeye
5000’in üzerinde banka katılmaktadır. Bu projenin aracılığıyla 1999 yılının ilk
haftasından başlanan işlemlerle günlük 1 trilyon Euro’luk işlem yapılmıştır. Bu
işlemlerin 340 milyon Euro civarındaki kısmı sınır ötesi işlemlerden oluşmaktadır.150
148
Euro’ya Geçiş Sorular Ve Cevaplar, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Dış İlişkiler Genel
Müdürlüğü
149
European Central Bank, Annual Report, s.10
150
European Central Bank, Annual Report, 1998, s.54.
113
TARGET-I projesine katılan bankalara Avrupa Merkez Bankaları Sistemi tarafından
Euro mevduatları kadar gün içi likidite sağlanmış ve bu likiditenin üst sınırı da
belirlenmiştir. Elbette tutulan mevduat miktarı da her bir ulusal merkez banka için
sabittir. Bu projenin uygulanmasıyla Euro cinsinde, gün içi kredi pozisyonları güvence
altına alınmış, Euro alanında likidite tutulması gereken varlıklarla aynı kalitede
sağlanmıştır. Bu işlemin gerçekleşmesiyle bankalara Euro cinsinden gecelik merkez
bankası kredisine ihtiyaç duyulmadan günlük kredi sağlanmaktadır.151
Avrupa Merkez Bankaları Sistemi TARGET-I projesinin aracılığıyla AB ülkelerinin
ödeme sistemleriyle ilişki sağlamaktadır. Bu proje günlük gayrisafi ödeme sistemi olarak
tanımlanmaktadır. TARGET, ulusal merkez bankalara hem günlük likiditelerini
karşılamakta hem de gün boyunca bankalara aşırı kredi çekme imkanı sağlamaktadır.
Ulusal merkez bankaları para politikasıyla ekonomik ve parasal birliğe ulaşmak için
TARGET-I projesi kanalında faaliyet göstermektedir.152 TARGET–I projesinin
uygulamasında, sorunların önemli kısmı ödemeler sisteminde gözetim ve denetim
sisteminin etkinleştirilmesinden kaynaklanır. Bu projenin uygulanması tek ödeme
alanında etkin gözetim ve denetimi sağlayamamış ve TARGET-II projesinin karara
bağlanmasıyla bu sorun çözülmeye çalışılmıştır. Yani TARGET-II projesinin uygulama
amacı ödemeler alanında gözetim ve denetim sistemini etkinleştirmektir.
TARGET-II sistemi, tek ödemeler sisteminin yeni kuşağı olarak 2009 yılında işleme
başlamıştır. Bu sistemle birlik düzeyinde ödemeler hızlı şekilde gerçekleşmiş ve ilgili
denetim sistemi güç kazanmıştır. TARGET-II sisteminin uygulanmasıyla ödemeler
sistemi standartlaşmıştır.
151
TCMB, EMU ve Euro, İkinci El Kitabı, 1998
Zadeh, Avrupa Birliği’nde Finansal Entegrasyon: Bankacılık Sektörü Açısından Bir
Değerlendirme, s. 52
152
114
Ödemeler alanında denetim sistemini yeniden yapılandırmak için 2009 yılında yeni
teknik uygulama platformu hazırlanmıştır.153
2005-2008 yılları arasında bu projenin üye ülkeler arasındaki uygulama oranı yüzde
16’ya kadar yükselmiştir. En yüksek işlem hacmi 2008 yılında gerçekleşmiştir. 2009
yılında bu sistemin işlem hacminde kayda değer düşüş olmuştur. Geçen yıllarda
TARGET-II projesinin uygulanmasında bulunan düşüş, finansal piyasalarda mali krizin
ödemeler sistemini olumsuz etkilemesinden kaynaklanmaktadır.154
Grafik 2.1.: AB Ülkeleri’nde Bankaların TARGET Projesine Devretmelerinin İşlem
Hacmi (Milyar Avro), (2005-2010)
800.000
700.000
600.000
500.000
400.000
Devretmelerin Hacmi
300.000
200.000
100.000
0
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
Kaynak: European Central Bank, Target Annual Report 2006,2007,2008,2009,2010,
2011’den yararlanarak hazırlanmıştır.
153
154
A.e., s.52
European Central Bank, Eurosistem, TARGET Annual Report, 2009, s.16
115
Grafik 2.2.: AB Ülkeleri’nde Bankaların TARGET Projesine Devretmelerinin İşlem
Hacmi (Milyar Avro), Yıllık Artışlar (%), (2005-2011)
Yıllık Artışlar
20,0
15,0
10,0
5,0
0,0
-5,0
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
Yıllık Artışlar
-10,0
-15,0
-20,0
-25,0
Kaynak: European Central Bank, TARGET Annual Report 2009, 2010 yararlanarak
hazırlanmıştır.
2011 yılında ödemelerin %94’ü TARGET-II projesi altında yapılmıştır. Tablo 2.3’den
de görüleceği üzere günlük işlem sayısı %3’lük artışla 2,385’e yükselmiştir. Bu yılda
günlük işlem hacmi %1’lik artışla 348,505 Euro’ya çıkmıştır. TARGET II sistemi
altında 2011 yılında 612,936 işlem gerçekleşmiştir.155
Tablo 2.3.: TARGET Projesi İle Yapılan Ödemelerin İşlem Hacmi ve Sayısı, (20102011)
SAYI-MİLYAR EURO
2010
2011
% DEĞİŞİM
TOPLAM İŞLEM SAYISI
593,194
612,936
GÜNLÜK İŞLEM SAYISI
2,299
2,385
%3
TOPLAM İŞLEM HACMİ
88,591,926
89,565,697
GÜNLÜK İŞLEM HACMİ
343,380
348,505
%1
Kaynak: European Central Bank, TARGET Annual Report 2011 yararlanarak
hazırlanmıştır.
155
European Central Bank, TARGET Annual Report 2009, s.7
116
2005-2011 yılları arasında TARGET-II projesinin yıllık işlem hacmi yükselmiştir.156
Grafik 2.3.: TARGET Projesi’yle Yapılan İşlemlerin Sayısı (Milyar Avro),(2005-2011)
TARGET Projesi İşlem Hacmi
100.000.000
80.000.000
60.000.000
TARGET Projesi İşlem Hacmi
40.000.000
20.000.000
0
2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011
Kaynak: European Central Bank, TARGET Annual Report 2006, 2007, 2008, 2009,
2010, 2011’den yararlanarak düzenlenmiştir.
Grafik 2.4.: TARGET Projesine Yıllık Dönüşüm Oranı
TARGET Projesine Yıllık Dönüşüm Oranı
0,15
0,1
0,05
TARGET Projesine Yıllık
Dönüşüm Oranı
0
-0,05
2006
2007
2008
2009
2010
2011
-0,1
Kaynak: European Central Bank, TARGET Annual Report 2006, 2007, 2008, 2009,
2010, 2011’ den yararlanarak düzenlenmiştir.
Euro Bölgesi ülkeleri ile Euro Bölgesi dışında bulunan 6 ülke, TARGET-II sistemine
katılmıştır. Slovakya 1 Ocak 2009 tarihinde sistemi uygulamaya başlamıştır. Ayrıca
156
European Central Bank, TARGET Annual Report 2006, 2007, 2008, 2009, 2010, 2011
117
Bulgaristan 2010 yılının başında TARGET-II sistemini ulusal düzeyde denemeye
başlamıştır.
TARGET-II sisteminin uygulanmasıyla işlem maliyetleri azalmıştır. Bu sistem birinci
kuşakta uygulanan ödeme sisteminin özelliklerini taşırken kredilendirme işlemini de
yapmaktadır. Yani bu sistemle yapılan ödemeler için rezerv bulundurma zorunluluğu
kaldırılmış, teminat karşılığında verilen gün içi limitler halinde ödemeler yapılmaktadır.
Grafik 2.5: AB Ülkeleri’nin TARGET Projesi Kullanım Oranı,(2005-2011)
TARGET Projesi Kullanım Oranı
100,05
100,00
99,95
99,90
TARGET Projesi Kullanım
Oranı
99,85
99,80
99,75
99,70
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
Kaynak: European Central Bank, TARGET Annual Report 2011, s.24
Bu sistem, güvenli bir ödeme sistemi olduğundan Grafik 2.5’den de görüldüğü üzere
ülkeler tarafından özellikle tercih edilmektedir. 2005-2011 yılları arasında bu sisteme
üye olan ülkeler kendi ödeme sistemlerinin neredeyse %100’nü bu sistemle
uyumlaştırmıştır.157
TARGET-II projesinde oluşan fon yetersizliğini karşılamak için gerekli gün içi kredi,
ulusal merkez bankaları ve Avrupa Merkez Bankası tarafından sisteme sağlanmaktadır.
157
European Central Bank, TARGET Annual Report 2011, s.24
118
Sağlanan krediler teminat altına alınmış ve faizsizdir. Ayrıca, TARGET-II sistemin
işleme alınmasıyla ödeme riski düşürülmüş ve işlemlerde performans yükselmiştir.158
TARGET–II sisteminin AB Ülkeleri’ne ve AB’ye zararı da olmaktadır. Günümüzde
Target sistemi nedeniyle İspanyol veya İtalyan vatandaşlardan biri parasını kendi
bankasından çekip Alman bankalarına yatırırsa, İspanyol ya da İtalyan Merkez Bankası,
bu mevduat kadar bir miktarda parayı Alman Merkez Bankası Bundesbank'a
borçlanıyor. Dolayısıyla Alman Merkez Bankası'nın varlıkları artarken, İspanyol ya da
İtalyan Merkez Bankası'nın yükümlülükleri artıyor. Avrupa borç krizinin devam ettiği
2012 sonlarında Bundesbank'taki TARGET–II karşılığı, 850 milyar euro'ya yaklaşmış
durumdaydı. Bunun nedeni özellikle 2011 ve 2012 yılında sorunlu Avrupa ülkelerinin
bankalarından Alman bankalarına ciddi bir mevduat kayması olmasıdır. Eğer bu
ülkelerden biri euro'dan çıkmak zorunda kalırsa, o ülke eski parasına döner ve mevduat
sahipleri de büyük kayıplar yaşar. İşte bu yüzden Alman bankalarına mevduat kaçışı
olmaktadır.
Bu süreçte hızlı mevduat kaybeden iki ülke ise İspanya ve İtalya’dır. Bu durum devam
ettikçe ve para kaçışı hızlandıkça Bundesbank'daki miktar daha da artacak ama ileride
bu paraların İspanya ve İtalya tarafından ödenememe sorunu var. Bu soruna çözüm
üretmek kolay değil. Dolayısıyla bu mevduat kaçışı Merkez Bankaları'nın ve özellikle de
AMB'nın uyguladığı para politikasını zayıflatıyor. Mevduat sahiplerinin paralarını çekip
Alman bankalarına yatırmaya kalkması durumunda euronun çökmesi söz konusu
olabilir.159
Tek ödemeler sisteminin işleme alınmasıyla bankacılık sektöründe teknik açıdan
işlemler kolaylaşmış ve şeffaf bir düzene geçmiştir. Ödemeler sistemi ile ilgili işlemlerin
158
24 Aralık 2011, (çevrimiçi), http://www.tcmb.gov.tr/yeni/kitaplar/eurokitap/osim.doc, 02 Temmuz
2014
159
Yaşar Erdinç, Avrupa’nın Bir Başka Baş Belası TARGET–II, 9 Ekim 2012 (çevrimiçi),
ekonomi.bugun.com.tr, 04 Temmuz 2014
119
TARGET-I ve TARGET-II projeleri altında yapılması mali kuruluşlarda özellikle
bankacılık sektöründe güvenilir bir ortam yaratmıştır. Bu projenin uygulanmasıyla
bankalararası para transferi ve mali kuruluşlara sağlanan kredi olanağı güvence altına
alınmıştır. Ayrıca, AB mali kuruluşlarında artan güvencenin sonucunda bankacılık
sektörü, entegrasyona daha fazla eğilim göstermiştir. TARGET-I ve II projelerinin
ardından mali kuruluşlarda finansal entegrasyonu etkileyen bir diğer çalışma, finansal
hizmetler eylem planıdır.
2.2.5. Finansal Hizmetler Eylem Planı
Avrupa Birliği’nin (AB) uzun dönemli hedeflerinden birisi de finansal hizmetler
alanında tek pazar yaratmaktır. AB’nin daha rekabetçi bir yapıya kavuşması için finansal
hizmetlerin entegrasyonu esastır. Böylelikle finansal sektörde; üretim ve rekabet artışı,
sermayenin daha etkin dağılımı, daha yüksek ve istikrarlı bir büyüme ve sektörde daha
yüksek ve daha iyi koşullarda istihdam yaratılması sağlanacaktır.
Avrupa Birliği'ne üye ülkelerdeki finansal kurumların birbirleriyle serbestçe işlem
yapması için gerekli olan, güvenli ve istikrarlı bir ortam yaratılması için tek bir finansal
hizmetler piyasası oluşturulması konusundaki çalışmalar, ilk kez 1973 yılında
başlamıştır. 1977 yılından sonra ise “Ekonomik ve Parasal Birlik” çalışmalarının tekrar
ivme kazanması ve daha sonra EURO'nun tek bir para birimi olarak kabul edilmesi ile
birlikte, Tek Finansal Hizmetler Piyasasının geliştirilmesi konusunda komisyonun
yeniden harekete geçirilmesine karar verilmiş ve çalışmalar hız kazanmıştır.160
Bu dönemde 1985 tarihli Beyaz Kitap’ta finansal hizmetler alanında tek pazara geçiş
vizyonu açıklanmıştır. O tarihten itibaren AB’de finansal hizmetlerin entegrasyonuna
160
M. Serhan Oksay, Avrupa Birliği’nin Entegrasyon Sürecinde, Avrupa Tek Finansal Hizmetler
Piyasası’nın Değerlendirilmesi, Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği, Bilim ve Danışma
Kurulu Onaylı Eserler, s. 71
120
yönelik önemli aşamalar kaydedilmişse de en önemli gelişmeler 2000 yılından itibaren
gerçekleşmiştir.161
Avrupa Birliği’nde finansal hizmetlerin entegrasyonu, finansal hizmetler sektörünün
etkinliği, sermayenin verimli dağılımı ve ekonomide rekabet gücünü artırmakla ilgili
diğer bir adım 1998 yılında Cardiff Zirvesi’nde atılmıştır. Bu zirveden sonra finansal
hizmetler alanında tek pazarın kuruluşu belirli bir süreye bağlanmıştır. Finansal
Hizmetler Eylem Planı’nda(Financial Service Action Plan-FSAP) Toptancı Finansal
Hizmetlerde pazarın güçlenmesi, açık ve güvenli finansal hizmetler piyasasının
oluşumu, mevcut en gelişmiş ihtiyati kuralların ve denetim standartlarının uygulanması
amaçlanmıştır. Diğer taraftan finansal hizmetler piyasasında tek pazarın oluşumuna
yönelik engellerin kaldırılması ve mevzuattaki boşlukların çözülmesi için önlemlerin 5
yıllık bir süre içinde (2005 yılı sonuna kadar) alınması ve 2006 yılında tamamen
bütünleşmiş bir AB finansal hizmetler piyasasının kuruluşu amaçlanmıştır.162
AB’de finansal hizmetler alanında tek pazar oluşturulmasına yönelik olarak yapılan
temel düzenlemelerle finansal hizmetlerde ticaretin serbestleşmesi ve piyasalarda eşit
rekabet koşullarının, etkinliğin ve şeffaflığın sağlanması amaçlanmıştır. İlk aşamada
bankacılık sektöründe, sermaye piyasalarında ve sigortacılık sektöründe istikrarın
sağlanması, sermaye piyasalarında şeffaflık, finansal suçlarla mücadele, finansal
hizmetlerde tüketicilerin korunması ve tek ödeme sisteminin oluşturulmasına yönelik
adımlar atılmıştır.
161
Melike Mumcu, Avrupa Birliği’nde Finansal Hizmetler Politikası (2005-2010), Türkiye Bankalar
Birliği Bankacılık ve Araştırma Grubu, Bankacılar Dergisi, Sayı 55, 2005, s.88
162
Oksay, Avrupa Birliği’nin Entegrasyon Sürecinde, Avrupa Tek Finansal Hizmetler Piyasası’nın
Değerlendirilmesi, s. 73
121
AB’nin finansal hizmetlerde tek pazara geçiş için yapılan düzenlemelerde benimsemiş
olduğu temel ilkeler:
- Karşılıklı tanıma ilkesi; kredi kurumlarına verilen faaliyet izinleri ve kredi
kurumlarının denetimlerine ilişkin işlemlerin AB’ye üye devletler tarafından karşılıklı
olarak tanınması ve denetim alanında menşe ülke denetimi ilkesinin benimsenmesi,
- Asgari ve kısmi uyumlaştırma (harmonizasyon); bankaların faaliyete geçme koşulları,
denetimi, tasfiyesi gibi alanlarda ülkeler arasında asgari düzeyde uyumunun sağlanması,
- Gözetim ve denetimin ulusal düzeyde (para politikasının tersine) uygulanması,
- Üçüncü ülkelerin finansal aracılarıyla olan ilişkilerde karşılıklılık (mütekabiliyet)
ilkesine bağlı olarak ulusal uygulamanın benimsenmesidir.
1998 yılındaki zirvede finansal hizmetler sektörünün yeni istihdam imkanları ve
büyümenin artırılması için hayati olduğu ve büyümede öncü sektör olan finansal
hizmetler sektörünün sorunlarının çözülmesinin çok acil olduğu vurgulanmıştır. Bu
nedenle, Konsey tarafından konusunda uzman kişi ve kuruluşlardan oluşan bir grup
kurulmuştur. “Finansal Hizmetler Politika Grubu (FSPG) ” adı verilen bu grup, toptan
piyasalar, perakende piyasalar, sağlam bir denetim gibi üç ana alanda eyleme
geçilmesini kararlaştırmıştır.163
Finansal Hizmetler Politika Grubu, toptan satış ve perakende piyasaları ile denetim
sistemi konusunda önlemler alınmasını kararlaştımıştır.164 Toptan satış konusunda şu
önlemlerin alınmasını kararlaştırmıştır:
163
164
A.e., s. 72
A.e., s.72
122
-
Bütünleştirilmiş bir menkul kıymetler ve türev ürünler piyasaları için ortak
kurallar oluşturulması,
-
AB piyasalarının sermaye hacminin artırılması,
-
Tamamlayıcı emeklilik fonları için tek piyasa, (emeklilik hükümleri tamamen
üye devletlerin egemenlik alanına girdiği halde ek emeklilik fonları uyumlu bir tek
pazarda işlemeli)
-
Finansal raporlamanın standartlaştırılması; mukayese edilebilir, şeffaf ve
güvenilir finansal veriler, etkin ve bütünleşmiş sermaye piyasalarının temel şartıdır. Bu
tür bilgilerin eksikliği belirsizlik ve güvensizlik yaratacağından, sınır ötesi yatırımların
artmasını engellemektedir.
Bu nedenle FSPG bu konuda yapılacak çalışmaları öncelikli ve çok önemli bulmaktadır.
Tek finans piyasası için tek bir finansal raporlama en önemli şarttır: Uluslararası
Muhasebe Standartları (IAS);
-
Sınır ötesi yapılanma için güvenli ve şeffaf bir ortam ile
-
Finansal hizmetler sektörü ve ulusal otoriteler arasında yakın ilişki sağlamalıdır.
Perakende piyasalara ilişkin olarak, Finansal Hizmetler Politika Gurubu'nca alınması
önerilen başlıca önlemler de şunlardır:
-
Bilgi ve şeffaflık hakim olmalıdır. (Yatırımcılar birikimlerini başka bir ülkeye
yatırdıklarında, kontratın özelliklerini, hizmet sağlayıcısını ve önerilen yatırımı kavrayıp
değerlendirmek üzere açık ve anlaşılır bilgi isterler),
-
Düzeltme (tazminat) prosedürleri geliştirilmelidir. (Tüketicinin sınır ötesi
kontratlarıyla ilgili ortaya çıkabilecek sorunlar, tek piyasasının önündeki ciddi
123
engellerdir. Sınır ötesi faaliyetlerle ilgili güven mutlaka yaratılmalıdır. Komisyon bu
konuda Birlik çapında bir şikayet ağı geliştirmeyi düşünmelidir.),
-
Tüketiciyi koruma kuralları dengeli şekilde uygulanmalıdır (Tüm üye devletlerde
aynı seviyede koruma kuralları),
-
E-ticaretin önü açılmalıdır (e-ticaret ve uzaktan satış tüzükleri geliştirilmelidir).
Finansal Hizmetler Politika Gurubu'nca denetim sistemi konusunda alınması önerilen
önlemler şunlardır:
-
Finansal kurumlar için ihtiyatlı düzenlemeler yapılmalı ve yüksek standartlar
konmalıdır,
-
Bu standartlar piyasadaki gelişmelere paralel olarak güncellenmeli ve sermaye
gereksinimleri, bankaların, sigorta taahhütlerinin ve menkul kıymet şirketlerinin
risklerini doğru biçimde yansıtmalıdır,
-
Sektörler arası artan karmaşıklıklar denetimin açık ve net olması gerekliliğini
ortaya koymaktadır.
AB finansal sektörünün uzun dönemli hedeflerinin gerçekleştirilmesi, sektörün rekabet
gücünün artırılması ve sınır ötesi ticaret kolaylaştırılarak entegrasyon sürecinin
hızlandırılması amacıyla Avrupa Komisyonu tarafından 11 Mayıs 1999’da Finansal
Hizmetler Eylem Planı (Financial Services Action Plan - FSAP) açıklanmıştır. Tek
finansal hizmetler piyasasını kurmak için mali piyasanın bütünleşmesi, bu eylem
planının diğer amaçlarındandır. FSAP, finansal hizmetlerde tek pazara geçiş için yasal
mevzuatta yapılması planlanan değişiklikleri ve diğer öncelikli konularda atılacak
adımları bir zaman çizelgesine bağlayan bir dizi önlemler paketidir. 42 düzenlemeden
oluşmuştur.165 Bu düzenlemelerin içinde; muhasebe, menkul kıymet ihracı ve alımsatımı, menkul kıymet mutabakatı, sigortacılık, şirket yeniden yapılandırması, uzun
vadeli tasarruflar, perakende ödemeler, elektronik para ve ticaret, karaparanın
165
Pelin Ataman Erdönmez, Avrupa Bankacılık Sektöründe Piyasa Gelişmeleri, Türkiye Bankalar
Birliği, Bankacılar Dergisi, Sayı 55, 2005, s.94
124
aklanmasının önlenmesi, finansal denetim, kurumsal tasfiye ve tasarruf gelirlerinin
vergilendirilmesi gibi ana konular vardır.166 FSAP kapsamındaki düzenlemeler büyük
ölçüde AB takvimine uygun olarak tamamlanmıştır. Bu planla ilgili hedeflerin 2005
yılının sonuna kadar gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir. Söz konusu 42 düzenlemeden
39’u 2005’in ilk yarısında tamamlanmıştır.167
2000 yılının Mart ayında Lizbon’da yapılan Avrupa Konseyi toplantısında finansal
hizmetler tek piyasasının kurulması sürecinde daha düşük maliyetli ve yüksek kaliteli
finansal ürünlerin tüketicilere ve işletmelere sunulması karara bağlanmıştır.
Söz konusu süreç tamamlanarak düzenlemelerin üye ülkelerde yürürlüğe konulması,
denetim otoriteleri arasındaki işbirliği ve yasal uygulamanın tutarlı bir şekilde
sağlanması FSAP’nin hedeflerine ulaşmasında önemli aşamalardır. Finansal hizmetlerde
serbestleşme ve beraberinde getirdiği yenilikler bir taraftan mali sistemin işleyişini,
diğer taraftan para politikasının yönetimini önemli ölçüde etkilemiştir. Finansal
hizmetlerin serbestleşmesi ile fonların arz ve talebi serbest piyasa fiyatları tarafından
belirlenmiş, fiyatların birbirine bağımlılığı artmış, artan rekabet bankaları yeni
tekniklerin kullanılmasına yönlendirmiş ve likiditesi yüksek olan finansal araçların
sayısını arttırmıştır.168
Finansal Hizmetler Eylem Planı'nın temel stratejik hedefleri aşağıda yer almaktadır:
-
Tek bir toptan finansal hizmetler piyasası oluşturmak,
-
Açık ve güvenli bir perakende finans piyasası oluşturmak,
-
Piyasanın Denetim kurallarını güçlendirmek,
-
Optimal bir tek finans piyasası için gerekli şartları oluşturmak,
166
Oksay, Avrupa Birliği’nin Entegrasyon Sürecinde, Avrupa Tek Finansal Hizmetler Piyasası’nın
Değerlendirilmesi, ss. 74-75
167
Erdönmez, Avrupa Bankacılık Sektöründe Piyasa Gelişmeleri, s.94
168
Akçay, Euro Alanının Ekonomisine İlişkin Bir Değerlendirme, ss. 31-32
125
-
Avrupa piyasalarının bütünlüğünü artırmak,
Bu hedeflere ulaşabilmek için, plan öncelikle, üye ülkelerin ulusal denetim ve gözetim
sistemlerinin verimliliğinin artırılması konusunda önlemler önermektedir. Söz konusu
süreç tamamlanarak düzenlemelerin üye ülkelerde yürürlüğe konulması, denetim
otoriteleri arasındaki işbirliği ve yasal uygulamanın tutarlı bir şekilde sağlanması
FSAP’nin hedeflerine ulaşmasında önemli aşamalardır. Bir başka önemli konu ise,
AB'deki üye ülkelerin yasal düzenlemelerinin ve kurallarının uyumlu hale getirilmesi ve
ülkeler arasında sıkı bir işbirliğinin oluşturulmasıdır.
AB finans piyasasının etkin bir hale getirilmesi ve Finansal Hizmetler Eylem Planının
uygulanabilmesi için AB'nin genel olarak kurumsal yönetişim ve vergilendirme
yapısının da yeniden düzenlenmesi gerekmiştir.
Vergi uygulamalarındaki farklılıklar giderilmeden finansal hizmetlerde tek pazarın etkin
olarak işlemesi mümkün olmamıştır. Bu amaçla FSAP tasarruflar üzerinden sınır ötesi
işlemlerden sağlanan gelirlerin asgari düzeyde etkin biçimde vergilendirilmesi,
işletmelerin
vergilendirilmesine
ilişkin
kurallar
ile
vergi
düzenlemelerinin
koordinasyonu hakkında düzenlemeler hazırlamıştır.
2001 yılında menkul kıymet piyasaları kapsamında hazırlanan Lamfalussy raporu ile
finansal hizmetlerde entegrasyonun sağlanması ve uygun düzenleme ve denetimin
yapılması karara bağlanmıştır. 2004 yılında bu karar menkul kıymet piyasalarından
bankacılık ve sigortacılık piyasalarına genişletilmiştir.169 'Lamfalussy Prosedürü' olarak
da adlandırılan bu raporla daha sıkı bir piyasa entegrasyonuna ve gelişmiş rekabete
169
Dermine Jean, European Banking Integration: Don’t Put the Cart Before The Horse, 2005, ss. 65-
66
126
ulaşmak amacıyla finans piyasalarındaki gelişmelere Avrupa Birliği'nin süratle ve esnek
bir biçimde cevap verebileceği dört aşamalı bir yaklaşım belirlenmiştir. Bunlar:
-
Konsey ve Parlamento mevzuattan amaçlanan yararları ve odaklanılması gereken
konuları belirleyip genel (çerçeve) prensipleri oluşturacaktır,
-
AB üyesi ülkelerin SPK'larının üst düzey yöneticilerinden oluşan komiteler,
Avrupa Komisyonu ile birlikte birinci aşamada belirtilen genel prensiplere uygun
mevzuatı oluşturacaktır,
-
AB ülkelerinin bu mevzuatı tutarlı şekilde uygulamasını sağlamak için komiteler
Komisyon ile işbirliği içinde uygulamaya dönük standartları belirleyecektir,
-
Uygulama denetim otoritelerinin işbirliği ile izlenecek ve bir uyumsuzluk
durumunda AB Hukuku çerçevesinde yaptırım uygulanacaktır.
Avrupa Birliği’nde piyasa politikalarıyla ilgili düzenlemeler özellikle FSAP projesinin
uygulanması, bankacılık sektöründe işlem etkinliğini yükseltmiş. Bankacılık sektöründe
etkinliğin yükselmesi ile rekabet güçlenmiş.
FSAP süreci sonrasında Komisyon Mayıs 2005’te finansal hizmetler politikasını
içermek üzere hazırladığı “Green Paper”ı görüşe açmıştır. Bu dokümanda gelecek beş
yıl için Komisyon’un finansal hizmetler alanındaki öncelikli politikalarına ilişkin
görüşleri sunulmuştur. Komisyon’un nihai politika programı, istişare ve sonraki hazırlık
çalışmaları sonrasında, Aralık 2005’de “White Paper” olarak sunulmuştur.
AB’nin Finansal Hizmetler Politikası olarak düzenlemelerin daha iyi hale getirilmesi,
ulusal mevzuata geçirilişi, etkin uygulama/yürütme ve izleme süreci benimsenmiştir.
AB Komisyonu’nun yeni dönemde finansal hizmetler alanındaki öncelikli politikası,
yeni düzenlemeler yapılmasından ziyade, mevcut önlemlerin ulusal mevzuatlara
127
geçirilişinin sağlanması ve düzenlemelerde uygulama/yürütmenin takip edilmesi olarak
belirlenmiştir.
Komisyonun açıkladığı temel politika hedefleri şöyle özetlenmiştir:
-
AB’de ekonomik açıdan önemli olan engellerin kaldırılması ve böylece
sermayenin ve finansal hizmetlerin en düşük maliyetle serbestçe dolaşımına ve
sunumuna imkan sağlanması,
-
İhtiyati düzenlemelerle finansal istikrarın korunması,
-
Tüketici yararına ve haklarının korunmasına yönelik uygulamaların artırılması,
-
AB’de gözetim ve denetim alanında işbirliğinin ve uyumun artırılması, global
finansal piyasalardaki diğer ülke ve kurumlarla ilişkilerin ve Avrupa’nın global etkisinin
güçlendirilmesidir.
AB kurallarına başvurulması ve etkin biçimde yürürlüğe konulması finansal
entegrasyonun bir önkoşulu olarak belirlenmiştir. Bu hedefe ulaşılması için birtakım
öncelikli önlemler oluşturulmuştur.170
AB’de 2005 yılında gelecek beş yıl içinde gerçekleştirilmesi öngörülen finansal
hizmetler mevzuatının konsolidasyonu için dört temel süreç oluşturulmuştur.
Bu süreçlerden bir tanesi; sınır-ötesi takas ve mutabakat düzenlemesi, sigortacılıkta yeni
sermaye yeterliliği çerçevesi, iç pazarda ödemeler konusunda yeni düzenleme önerisi
gibi FSAP kapsamında olan yarım kalmış konuların Komisyon tarafından tamamlanması
öngörülmüştür.
170
Mumcu, Avrupa Birliği’nde Finansal Hizmetler Politikası (2005-2010), s.89
128
Burada başka bir konuda ekonomik ve diğer faydaların sağlanamaması durumunda
Komisyon düzenlemelerin yasallaşmasını öneremeyecektir.
Komisyon; derecelendirme firmaları ve finansal analistler ile devralma teklifleri (take
over bids) gibi alanlarda yeni direktif öngörmemiştir.
Konsey, ayrıca aracı kurumlar nezdinde tutulan menkul kıymetlere ilişkin çok taraflı
hukuk anlaşmasının (Lahey Konvensiyonu) imzalanması konusundaki Komisyon
önerisini değerlendirmeye karar vermiştir.
Komisyon ‘White Paper’da ele aldığı konularda kaydedilen ilerlemeler ve gelişmeler
hakkında yıllık bazda değerlendirme raporu hazırlayacak ve kamuoyuna sunacaktır.
Komisyon ilk kez finansal sektörün gözetim ve denetimindeki “değerlendirme”
yaklaşımını açıklamıştır. Buna göre politika hedeflerinin tanımlanması ve mutabakat
sağlanmasına yönelik olarak finansal gözetim ve denetimin iki temel amacı olması
kararlaştırılmıştır.
Sınır-ötesi yatırımların ve rekabetin artırılması konusunda da komisyon çalışmada
bulunmuştur. Komisyon, finansal hizmetler alanındaki konsolidasyonun önünde bulunan
belirlenmiş
engellerin
kaldırılmasının
ekonomik
fayda
sağlayacağı
görüşünü
benimsemiştir. Komisyon finansal hizmetlerde konsolidasyonun piyasa güdümlü
olacağını öngörmüştür. Muhtemel engeller hakkında bir ön rapor hazırlamıştır ve bu
engellerin kaldırılmasının ya da en azından azaltılmasının sektörün ve ekonominin
rekabet gücünü artıracağını, büyümeyi ve istihdamı teşvik edeceğini savunmuştur.
Komisyon dışsal unsurlar bağlamında temel hedeflerinden birisini AB finansal
sektörünün global piyasalardaki rekabet gücünün artırılması olarak benimsemiştir.
129
Komisyon üye ülkelerin finansal hizmetler alanında üzerlerine düşen sorumlulukları
yerine getirip getirmediğini yakından izleyecektir. Ayrıca, ABD ve Çin ile düzenlemeler
konusunda önceden yapılmış görüşmeleri ilerletecek, diğer ülkelerle (Japonya, Hindistan
gibi) finansal alandaki ilişkilerini arttıracaktır.
Komisyon AB ekonomisine fayda sağlayacağını düşündüğü aktif yönetimi ve perakende
finansal hizmetler politika alanında yeni düzenleme girişimlerinde bulunmuştur. Yeni
düzenlemeler yapılmasına yönelik girişimler için Komisyonun benimsediği temel
prensip ise muhtemel maliyet ve faydanın daha iyi değerlendirilmesi için yoğun ön
çalışmalar yapılması olarak belirlenmiştir.
FSAP sürecinde perakende finansal hizmetler alanında birliğin daha ileri adımlar atması
gereği ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte ürün karakterleri, dağıtım kanalları, tüketicinin
korunması, sözleşme hukuku, tüketim kültürü, ekonomik ve yapısal gerçekler vb.
konuların büyük rol oynadığı, dolayısıyla perakende finansal hizmet piyasalarının
entegrasyonunun karmaşık ve zor olacağı vurgulanmıştır. Birliğin yeni dönem için
açıkladığı en önemli politikalarda sınır-ötesi engellerin ve tüketiciler için risklerin
belirlenerek bu alanlarda harekete geçilmesi üzerinde durulmuştur. Komisyonun ilgisini
yönlendireceği perakende finansal hizmet alanları belirlenmiştir.
Komisyon ‘White Paper’da ele aldığı konularda kaydedilen ilerlemeler ve gelişmeler
hakkında yıllık bazda değerlendirme raporu hazırlama ve kamuoyuna sunma kararı
almıştır.
FSAP sürecine katkıda bulunmak üzere sürdürülen girişimlerden bir diğeri de,
sanayileşmiş ülkelerin merkez bankaları ve bankacılık denetim otoritelerinden
yetkililerin katılımıyla oluşturulan Basel Bankacılık Denetim Komitesi olmuştur
(BBDK). BBDK, 1988 yılında farklı ülkelerde uygulanan sermaye yeterliliği hesaplama
yöntemlerini birbirleriyle uyumlu hale getirmek ve bu konuda uluslararası platformda
130
geçerli olacak bir sektör standardı oluşturmak amacıyla Basel-I olarak adlandırılan
'Sermaye Yeterliliği Uzlaşısı'nı yayımlamıştır. Sadece kredi risklerini dikkate alan
Basel-I’i piyasa risklerinin de değerlendirme kapsamına alındığı Basel-II izlemiştir.
BBDK, piyasa risklerinin sermaye yeterliliğine dahil edilmesini içeren düzenlemeleri
1996 yılında yayımlamıştır. Düzenlemelerin son hedefi bankaları disipline ederek
finansal istikrarı korumaktır.171
Mali Hizmetler Eylem Planı'nın uygulanmaya başlandığı 1999 Mayıs ayından sonraki
süreçte yasal düzenlemelerin çoğunun planlandığı şekilde, zamanında çıkarıldığı
söylenebilir.
Avrupa finans piyasalarındaki maliyetler (sermaye maliyeti, ticaret maliyeti, tahvil
piyasalarındaki spreadlar) düşmüştür. Bu da önlemlerin toptan finans piyasalarında
etkilerini gösterdiğini gösterir. Öte yandan, sınırlar ötesi yatırımlar da artmıştır ve dış
hisse senedi piyasalarındaki yabancı katılım oranları yükselmiştir. Kollektif yatırım
fonlarının sınır ötesi ticareti yapılmaya başlamıştır.
Piyasanın serbestleştirilmesi ve engellerin kaldırılması, daha fazla rekabet ve yeni
fırsatların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Rekabet artışı ise yenilikleri arttırmıştır.
Yenilikçi firmalar, piyasalardan daha büyük paylar almış ve yeni istihdam imkanları
yaratmıştır.
1 Ocak 2005'den itibaren, tüm AB firmalarının bilançolarının Uluslararası Muhasebe ve
Finansal Raporlama Standartları'na (IAS ve IFRS) uygun olarak hazırlamaları zorunlu
hale getirilmiştir.
171
Oksay, Avrupa Birliği’nin Entegrasyon Sürecinde, Avrupa Tek Finansal Hizmetler Piyasası’nın
Değerlendirilmesi, s. 76
131
FSAP'ın uygulanması sonucu, bütünleşmiş bir finans piyasası ortaya çıkma süreci
başarıyla ilerlemiştir. Ayrıca, Lamfalussy süreci de, yasal çerçevenin kalitesini ve hızını
artırmıştır.
Bankacılık sektöründe entegrasyonun gelişmesiyle gözetim ve denetim otoriteleri ile
ilgili kurumlar da gelişmiştir. Bankacılık sektöründe entegrasyonu sağlamak için
gözetim ve denetim organları, bankalar içi denetimden bankalararası denetime
yönelmiştir. Yani bu kuruluşlarda otoritenin genişletilmesi bankalararası koordinasyonu
güçlendirmiştir. Bankacılık sektöründe entegrasyon sürecini etkileyen bir diğer işlem,
ödemeler sisteminin tek düzenleşmesidir. Ödemeler sisteminde entegrasyonun
sağlanması bankaları daha etkin para politikası uygulamaya yöneltmiştir.
2.2.6. Tek Avro Ödeme Alanı
Avrupa Birliği bankacılık sektörü entegrasyonun bir diğer boyutu, Avrupa Birliği
düzeyinde bankalar arasında ödemeler sisteminin tek düzenli işlemesinin sağlanmasıdır.
Yerleşik özel ve tüzel kişiler tek ödeme alanında aynı haklara, yükümlülüklere sahiptir
ve aynı maliyetleri ödemektedirler. Ekonomik Parasal Birlik ile tek paraya geçiş için
hukuki zemin hazırlanmış ama tek ödeme alanının kurulmasında tam etkili olmamıştır.
Hukuki belirsizlikler ve farklı maliyetler tek ödemeler alanının önemli sorunudur.
Elektronik ödemelerle ilgili çok sayıda yönerge ve tüzük birlik kuruluşları tarafından
çıkarılmıştır.
AB Komisyonu ve Avrupa Merkez Bankası, ödemeler sistemini tek düzenleştirmek için,
2002 yılında Avrupa Ödemeler Konseyini kurmuşlar, Tek Avro Ödeme Alanı projesini
başlatılmıştır.
Avrupa Ödemeler Konseyi, 42 banka, 3 Avrupa kredi sektörü birliğinden (Eropean
Credit Sector Association-ECSA), Avrupa Bankalar Birliği’nden (European Banks
132
Association-EBA) oluşmuştur. Bu kuruluşların amacı, Tek Avro Ödeme Alanı projesini
oluşturmak, geliştirmek ve desteklemektir.
2004 yılında Avrupa Ödemeler Konseyi tarafından kabul gören Yol Haritası ile kişilerin
ve firmaların bulundukları yere bakılmaksızın, ulusal sınırlar içinde ve dışında Avro
cinsinden ödemelerin aynı temel koşullara, haklara ve yükümlülüklere sahip olmaları
tanımlanmıştır. Ayrıca, sınır ötesi yapılan elektronik ödemelere yurtiçi ödemeler gibi
özdeş bir nitelik kazandırılmıştır. Avrupa Ödemeler Konseyi’nde Tek Avro Ödeme
Alanı ödeme şekillerinin 2008 yılına kadar belirlenmesi öngörülmüştür. Avrupa
Ödemeler Konseyi, tam bir toplu ödeme sisteminin yürürlüğe geçirilmesini 2010 yılının
sonuna bırakmıştır. Günümüzde toplu ödeme sistemi uygulanmaktadır.
Tek Avro Ödeme Alanı projesi üç yeni ödeme aracını kullanmaktadır. SEPA Kredi
Transferleri (SEPA Credit Transfer), SEPA Hesaptan Doğrudan Ödeme (SEPA Direct
Debits) ve SEPA Kartı Ödemeleri (SEPA Card Payments) yeni ödeme araçları olarak
eski ödeme aracının yanında kullanılmaya başlamıştır.
Avro Bölgesi ülkelerinde yeni ödeme araçlarının eski ödeme aracı yanında kullanılması
maliyetleri yükseltmiş ve işlem gelirinde olumsuz etki bırakmıştır. Bu sorunlardan
dolayı, eski sistemin yerine yeni sistem uygulanmaya başlamıştır.172
SEPA Kredi Transfer Aracı, müşterinin bankasına verdiği talimat üzerine lehtar
bankasına belli bir miktarda para (fon) aktarma mekanizmasıdır. Ödeme yapan
müşterinin ödeme talimatı verdiği banka, lehtar bankası ve lehtar bu mekanizmanın
katılımcılarıdır. Müşterinin bankaya verdiği transfer talimatı, niteliği, nedeni ve amacı
banka sorumluluğu dışındadır. Diğer katılımcılar, banka içi düzenlemelerle katılımcılar
arasındaki takas ve tafsiye mekanizmasını (Clearing and Settlement Mechanisms-CSMs)
172
Çelebican, Avro Ödemeleri Tek Alanı, ss. 1323-1324
133
kullanarak, iki veya çok yanlı sözleşme yapan aracı bankacılardır. Bankacıların diğer
görevi aracı hizmetler yapmaktır.
SEPA Hesaptan Doğru Ödeme Sistemi, lehtarın talebi üzerine, önce yetki verilmiş
borçlunun bankadaki hesabından lehtar hesabına doğru, borçlu yazılma mekanizmasıdır.
Bu sistemde alacaklı, alacaklının bankası ve borçlu arasında hukuki bir düzen
yapılmalıdır. Sisteme aracı bankalar, dolaylı katılımcı olarak da katılabilirler.
Son ödeme aracı SEPA Kartıdır. SEPA Kartı, kredi ve para çekme işlemini birleşik
yapan karttır. SEPA Kartı ile yurt içi ve sınır ötesi işlemlerin her ikisi de yapılmaktadır.
SEPA Kartı düzenleyen kuruluşlara, ulusal kart sistemi yerine SEPA’ya geçmeleri, bu
tür faaliyetleri Avro Bölgesi’nde yaymak ve uluslararası sistemin ulusal sistemin yerine
ikamesi önerilmiştir. Avrupa Ödemeler Konseyi, SEPA Kredi Transferi, SEPA Hesaptan
Doğrudan Ödeme yöntemlerinde ikame stratejisi ile yeni sistemin uygulanmasını
öngörmüştür.
Ayrıca
Avrupa
Ödemeler
Konseyi,
SEPA
Kredi
Kartlarının
uygulamasında uyarlama programı ile kredi kartı çıkaran tüm kuruluşlara yeni teknik
standartların, usuller ve faaliyetlerin uygulanmasını yasallaştırmıştır.
Sınır ötesinde bankalar arasında rekabetin yükselmesi, mali kuruluşların ortak altyapıyla
ölçek ekonomilerden yararlanması (maliyet tasarrufu), sahteciliğe karşı eşit korunma ve
işlem sürecinde mali kuruluşlara eşitliğin sağlanması, SEPA projesinin avantajlarıdır.
SEPA projesi, banka müşterilerine güvenli, hızlı ve ucuz ödeme hizmetleri sunmakta ve
banka altyapısını, standartlarını ve kullandıkları teknolojiyi değiştirme imkanı
sağlamaktadır. Diğer taraftan, SEPA projesinin uygulanması mali kuruluşlara değişim
maliyeti yüklemiş, komisyoncuları kısa vadede gelir kaybına uğratmıştır. SEPA
projesinin hemen gerçekleşmesinden sonra bankaların riske katılma oranı düşmüştür.
Sonuçta, iş olanağı yaratan bankalar ve teknolojik gelişmelerden yararlanan bankalar,
SEPA projesi uygulaması için uygun görülmüştür.
134
İlk aşamada SEPA projesi, Avro alanı ülkelerinde uygulanmaya başlamıştır. Günümüzde
SEPA projesi 27 AB ülkesi ile Avrupa Ekonomik Alanına üye olan İzlanda, Lihtenştayn,
Norveç ve İsviçre de uygulanmaktadır. Vatikan Devleti, San Marino ve Monako ülkeleri
de SEPA kapsamına geçmektedir. SEPA projesinin uygulanmasıyla ilgili denetim
sorumluluğu, sisteme katılan bankalara, Avro Bölgesi merkez bankalarına ve yetkili
kurumsal mercilere verilmiştir. SEPA projesinin uygulama tarihi, 1 Ocak 2008'dir. Ama
bazı teknik sorunlardan dolayı projenin uygulanması, 29 Ocak 2008 gününe
ertelenmiştir. Bu tarihte uygulamaya konan ilk ödeme aracı, SEPA Kredi Transferi
olmuştur. Hukuki açıdan SEPA projesinin hukuki varlığı, 2007/64/EC yönergesine
dayanmaktadır.
Bu proje ilk önce Avrupa Komisyonu tarafından önerilmiştir. AP, projenin kabulünü ilk
önce ertelemiş sonra Konsey ile beraber tek pazarda ödeme hizmeti yönergesini Avrupa
resmi gazetesinde yayınlamıştır. 2007/64/EC Sayılı yönergede bankalar, elektronik para
kuruluşları, P.T.T Ciro kuruluşları, ödeme kuruluşları, Avrupa Merkez Bankası ve ulusal
merkez bankalar, üye devletler ve bölgesel ve yerel merciler, ödeme hizmeti sunan
kuruluşlar olarak tanımlanmıştır. Bütünleşmiş ve rekabete açık bir ödeme hizmeti
piyasasının oluşturulması, teknik ve hukuki engellerin tüm AB ülkelerinde kaldırılması,
SEPA’dan farklı olarak ödemelerin her hangi bir para cinsinden yapılması, ödeme
hizmetleri yönergesinin önemli özellikleridir. Ödeme Hizmeti Yönergesi'nde SEPA
projesi araçları kabul görmüş ve üye ülkelere yönergeden kaynaklanan aykırılıklar için
yetkili mercilere şikâyette bulunmaları ve 1 Ocak 2009 gününe kadar projeye
uyumlaşmada üye ülkelere gerekli yasalar ve tüzükleri çıkarma izni tanınmıştır.
Günümüzde, yeni SEPA projesi bu projeye katılan ülkelere daha cazip gelmektedir.
Avro Bölgesi’nde 2010 yılından önce ödemeler, tek düzenli şekilde yapılmaktaydı.
2008-2010 yılları arasında AB ülkelerinin ödemelerle ilgili işlem hacmi yükselmiştir.
135
Ulusal düzeyde, 2008-2010 yılları arasında SEPA projesi altında en fazla ödeme yapan
ülke Danimarka olmuştur. Avro Bölgesi ülkelerinin ödemelerinde SEPA uygulaması
üçüncü ülkelerden daha fazla artmıştır. Bölge içi en fazla artış Lüksemburg’da tespit
edilmiştir.
Avrupa bankacılık sektörü, entegrasyon sürecinde kendisini dünya çapında rekabete açık
tutarak ulus üstü mali kurallara yönelmiştir. Avro Bölgesi’nde tek ödeme alanın
kurulması Avrupa bankacılık sektöründe entegrasyonu derinleştirmiştir.
Bankacılık sektörü entegrasyonu ile yakın ilişkide olan bir diğer sektör sermaye
piyasasıdır. Tek sermaye piyasasına geçiş bankacılık sektöründe entegrasyonun itici
gücü olmuştur. Sermaye piyasasında entegrasyonun sağlanması Lizbon zirvesinin ana
konusu olmuş ve gereken tedbirler alınmıştır.
2.2.7. Lizbon Zirvesi ve Bankacılık ile İlgili Gelişmeler
Avrupa Birliği Komisyon’u Avrupa tek finans piyasasının kurulması ile ilgili ilk
çalışmasına Haziran 1998 tarihinde Cardiff Zirvesi ile başlamıştır. Bu zirvede finansal
piyasanın entegrasyonuyla ilgili hedefler ve araçlar açıklanmıştır. İkinci çalışma ise Mart
2000 tarihinde Lizbon zirvesi ile yapılmıştır. Zirve’de AB’nin 2010 yılına kadar
dünyanın en rekabetçi pozisyonuna ulaşması, AB’nin bilgiye dayalı ekonomik bölgesi
durumuna getirilmesi planlanmıştır. Yatırımcılara sınır ötesi finansal araçlardan
yararlanma olanağı sağlanmış, birlik düzeyinde bölünmüş finansal piyasalardan
kaynaklanan maliyetleri düşürmek için, finansal piyasaların entegrasyonu bir daha
önemsenmiştir.173
173
Orhan Çelik, Avrupa Birliği’nde Sermaye Piyasalarının Entegrasyonu ve Muhasebe
Uygulamalarının Uyumlaştırılması Süreci: Türkiye’nin Uyumlaştırma Sürecindeki Konumu,
Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt.60, S.1, ss. 101-102
136
Finansal piyasalarda entegrasyonun diğer boyutu tek sermaye piyasasının kurulmasıdır.
Lizbon Zirvesi’nin bir diğer amacı, “Avrupa Tek Sermaye Piyasası”nı oluşturmaktır.
Tek sermaye piyasanın gerçekleşmesiyle işletmelerin rekabet gücü, mali ve sigorta
alanlarında sağlanan hizmetlerin etkinleşmesi, üye ülkeler arasında tasarrufların en
uygun kullanımının sağlanması, Avrupa pazarının, Japonya ve Amerika pazarlarına karşı
koruyabilecek gücün yaratılması, mal ve hizmetler alanında bütünleşik pazarın
gerçekleştirilmesi gibi konular bu zirvenin kapsamına alınmıştır. AB ülkelerinde ulusal
sermaye piyasalarının tek sermaye piyasasına dönüşümü AB bankacılık sektöründe
entegrasyonun maliyetini düşürmüştür. Ayrıca bankacılık sektöründe entegrasyonun
sağlanması, sermayenin Birlik düzeyinde etkin ve verimli dağılımını sağlamıştır.174
Sermeye piyasası ve bankacılık sektörü arasında karşılıklı etkileşim, bankacılık
sektöründe entegrasyona hız kazandırmıştır.
Bütün bunların yanında bu zirveyle AB’nin daha açık, şeffaf, katılımcı ve hesap
verebilir mekanizmalara sahip kılınması amaçlanmıştır.
Lizbon Zirvesi 2007 yılında imzalanıp 1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe giren Lizbon
Antlaşması’yla sonuçlanmıştır.175
Bu antlaşma, derinleşme sürecinin bugün için son aşamasını oluşturur. Lizbon
Antlaşması’nda, Birliğin daha demokratik, daha şeffaf ve daha etkili işleyen bir yapıya
kavuşturulması amacıyla, kurumsal yapısına, yetki ve faaliyetlerine ilişkin hükümlere
yer verilerek, hem ekonomik, hem de siyasi bütünleşmeye yönelik köklü değişiklikler
gerçekleştirildi.
Getirdiği yenilik ve değişiklikler ile Lizbon Antlaşması, daha demokratik, daha şeffaf,
dış politika konularında daha çok söz sahibi, tüm eylem ve işlemlerinde hukukun
174
Çelebican, Avrupa Birliği’nde Finansal Bütünleşme, s.102
T.C.
Avrupa
Birliği
Bakanlığı,
AB’ye
genel
http://www.ab.gov.tr/files/rehber/02_rehber.pdf, s.30-31, 7 Temmuz 2014
175
bakış,
(çevrimiçi),
137
üstünlüğünü gözeten, üye devletlerin ulusal sistemleri ile daha yakın işbirliği içinde olan
ve kurumları daha etkili işleyen bir Avrupa Birliği oluşturma yönünde adımlar attı.
Böylece Birliğin hem ekonomik hem de siyasi bütünleşme sürecine ivme
kazandırılmaya çalışıldı.176
Bankalar hizmet sunumunda daha bütünleşik altyapıya, Beyaz Kitab’ın içerdiği
hükümlerin karara bağlanmasıyla ulaşmıştır. Beyaz Kitab’ın uygulanması finansal
entegrasyon sürecinin ilerlemesi için güvenilir bir ortam yaratmıştır.
2.2.8. Beyaz Kitap
1985’te yayınlanan Beyaz Kitap ile fiziki, teknik ve mali engellerin kaldırılması
sermayenin özgürce hareket edebileceği alan oluşturulması programa bağlanmıştır.
Beyaz kitapta mali hizmetlerin alt bölümü olan bankacılık sektöründeki serbestlik ve
uyumu karşısında hükümler yer almıştır.
Beyaz kitap 3 Aralık 1985 tarihinde imzalanan ve 1 Temmuz 1987 tarihiyle yürürlüğe
giren Avrupa tek senediyle uygulamaya geçmiştir.
Finansal entegrasyon sürecinde Birlik düzeyinde bankalar arasındaki uygulanan
düzenlemelerin uyumlaştırılması, yerleşme ve hizmet sunumu serbestisinin tüm bankalar
arasında sağlanması ve Avrupa tek mali piyasasının oluşması ile ilgili bazı sorunlar
oluşmuştur.
Maastricht Antlaşması’nın öncesi, Avrupa Komisyonu bu sorunları çözmek için, 1985
yılında bankalar arasında ulusal kuralların uyumlaştırması amacıyla Beyaz Kitabı
Avrupa Konseyine sunmuştur. Aynı yılda Avrupa Konseyi tarafından onaylanan Beyaz
Kitap Topluluk politikalarında temel bir değişiklik yapmıştır. Bu belgede ulusal
176
T.C.
Avrupa
Birliği
Bakanlığı,
AB’ye
genel
http://www.ab.gov.tr/files/rehber/02_rehber.pdf, s.33, 7 Temmuz 2014
bakış,
(çevrimiçi),
138
kuralların tümünün ayrıntılı şekilde incelenmesi yerine, salt önemli konular dikkate
alınmıştır.177
-
Bankalarla ilgili gözetim ve denetim yetkisinin merkezleri bulunduğu ülkeye
devredilmesi,
-
bankaların işlemleriyle ilgili karşılıklı tanıma ilkesinin kabulü,
-
bu ilkenin tüm üye devletlerde uygulanarak bankalarda mali şeffaflığın
sağlanması, tasarruf sahiplerinin korunması,
-
denetim normlarının Topluluk düzeyinde uyumlaştırılması,
Beyaz Kitap’ın diğer fasıllarını oluşturmuştur. Bu kuralların tüm üye ülkelerde
uygulanmaması bankaları en düşük standartları uygulayan ülkelere kaydırmıştır. Bu
belgeyle hem düşük standart uygulayan hemde yüksek standart uygulayan üye ülkelere,
tüm ülkeler tarafından kabul edilmiş standartları, uygulama zorunluluğu getirilmiştir.178
-
Bankalararası tek pazarı oluşturmak için ulusal düzenlemelerin asgari düzeyde
uyumlaştırılması,
-
üye ülkelerde bu konular dışında kalan işlemlerin gözetim ve denetimi ile ilgili
yetkinin yine bankaların merkezi bulunduğu ülkeye devredilmesi ve karşılıklı tanınması,
-
bankaların faaliyette bulundukları ülke değil merkezleri bulundukları ülkenin
düzenlemelerine uyumlaşması,
Beyaz Kitap ile karara bağlanmıştır.
Finansal Hizmetler Eylem Planı sonrasında AB Komisyonu, Mayıs 2005 tarihinde
finansal hizmetler politikasını içermek üzere hazırladığı Yeşil Kitabı görüşe açmıştır. Bu
dökümanda gelecek beş yıl için finansal hizmetler alanındaki öncelikli politikalara
ilişkin görüşler sunulmuştur. Komisyon’un nihai politika programı, istişare ve sonraki
hazırlık çalışmaları sonrasında, Aralık 2005 tarihinde Beyaz Kitap olarak sunulmuştur.
177
178
Çelebican, Avrupa Birliği’nde Finansal Bütünleşme, ss. 91-92
A..e., s.93
139
Bu belgenin karara bağlanmasıyla, finansal hizmetler politikasıyla ilgili düzenlemelerin
daha iyi duruma getirilmesi, ulusal mevzuatın geçerliliği, uygulama ve yürütmenin
etkinleşmesi, izleme sürecinin etkinliği sağlanmaya çalışılmıştır.
140
3.BÖLÜM
TÜRK BANKACILIK SİSTEMİNİN AVRUPA BİRLİĞİ
BANKACILIK SİSTEMİNE ENTEGRASYON SÜRECİ VE TÜRK
BANKACILIK SİSTEMİNİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI
3.1. Yeniden Yapılandırma Kavramı
Sistemik banka yeniden yapılandırması, bir ülkede meydana gelen banka iflaslarının
toplam bankacılık sisteminin yüzde 20’sinden fazlasını etkilemesi üzerine bankacılık
sektörüne güvenin tekrar sağlanması ve sektörün iyileştirilmesi amacıyla yapısal ve
düzenleyici programların uygulamaya konulması şeklinde tanımlanmaktadır.179 Bu
süreç, diğer otoritelerin teknik desteği eşliğinde ve güçlü bir politik konsensüs içinde,
bağımsız bir otoritenin sorumluluğunda olmak zorundadır.
Yeniden yapılanma kavramı, 1990’lardan sonra popüler hale gelmiştir.180
3.1.1. İşleve Odaklı Yeniden Yapılanma Kavramları
Taylor iş bölümü ve bant sistemi ile üretimde verimliliği çok yükseğe taşımıştır. Taylor
bu keşfi kötü yönetim ve verimsizlik sorunlarını ortadan kaldırmak amacıyla yapmıştır.
Geliştirdiği yöntemi iş analizine dayanarak oluşturmuştur. Ford Taylor’un keşfettiği bu
yöntemi kullanarak önceden sadece seçkin insanların kullandığı otomobili tüm
insanların kullanımına sunmuştur. Bill Gates’de bilgisayarın çok büyük birkaç firmanın
değil herkesin elinin altında olması gerektiğini düşünmüş ve yeniden yapılandırma
kavramını harekete geçirmiştir. Yani daha önce düşünülmeyeni düşünmek yeniden
yapılandırma kavramının bir özelliğidir.
179
Pelin A. Erdönmez, Sistematik Banka Yeniden Yapılandırılmasına Teorik Yaklaşım, TBB
Bankacılık ve Araştırma Grubu, Haziran 2001, s.74
180
Abbas Bayır, Türk Bankacılık Sistemi’nde 2001 Yılı Sonrası Yeniden Yapılandırma Sürecinin
Analizi (Kamu Bankaları Örneği), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi
İstanbul 2009, s.17
141
Birçok kamu kurumunda stratejik planlama yapmak bir zorunluluktur.181 Planlama, kötü
yönetimin sonuçlarını önceden ortadan kaldırmayı amaçlayan ve günümüzde de en
yaygın şekilde uygulanan bir yöntem olarak kabul edilmektedir.
Planlama belli bir konuda ne, nerede, ne zaman, neden, nasıl ve kim tarafından
sorularına yanıt arama süreci olarak tarif edilmektedir. Bu süreç bilinçli ve amaçlı bir
süreç olup değişik yollarda deneme yanılma yapmaksızın yeni yollar geliştirme niteliği
taşımaktadır.182 Bunun için yeniden yapılandırma için önemli bir kavramdır.
İş süreçlerinin analiz edilmesinde temel amaç verimliliğin yükseltilmesidir. “İş
süreçlerinin analizi” beraberinde süreçlerin, yeniden yapılandırılmasını veya terk
edilmesini de getirmektedir.
Yöneylem araştırması ilk defa askeri problemlerin çözümü amacıyla ortaya çıkmıştır.
Yöneylem araştırması, sorunların ortaya çıktığı süreçleri anlamaya ve sorunlara
müdahale etmeye olanak veren bir araçtır. Yöneylem araştırma ile yanlış veya yetersiz
çözümlerle zaman kaybedilmesinin önüne geçilebilmektedir.
Sorunlar ve olaylar birbirleriyle bağlantılı olmaktadır. Sorunlar ve çözümler birbirini
besleyen ve sonunda ya büyüyen ya da küçülen bir spiral oluşturmaktadır. Böylece aynı
olay hem sebep hem de sonuç olabilmektedir. Burada da yöneylem araştırmasının önemi
ortaya çıkmaktadır.
Girişimciler işleve yönelik yapılanmalardan yarar sağlayarak ülkelerin kalkınma,
büyüme
ve
istihdam
sorunlarını
hafifleten
bir
üretim
fonksiyonu
olarak
tanımlanabilmektedir. Girişimciler ağırlıklı olarak işleve odaklı yapılanmalarda etkili
181
182
A.e., s.20
A.e., s.21
142
olmakla birlikte örgüte yönelik yapılanmalarda da etkinlik gösterebilmektedir.
Gerçekten de bir yerde kötü yönetim sorunu varsa sisteme giriş ve çıkışın serbest olması
kaydıyla, girişimciler sistemden ve yönetimden kaynaklanan sorunları kazanç alanlarına
çevirerek yapıcılıkla sorunlara yaratıcı çözümler bulmaktadır.
3.1.2. Örgüt Odaklı Yeniden Yapılanma Kavramları
Kötü yönetimi ortadan kaldırmayı amaçlayan yönetim teknikleri süreçten çok sonuca
odaklanmaktadır. Bu teknikler, sonuçlara bakarak nelerin eksik yapıldığını saptamakta
ve
süreci
denetleyerek
sorunları
ve
dolayısıyla
kötü
yönetimi
gidermeyi
hedeflemektedir.
Güç birliğini amaçlayan kooperatifleşmenin, pek çok sorunu çözebilecek güçte
olmadığımız için ortaya çıktığı söylenebilir. Bireylerin tek başlarına üstesinden
gelemeyecekleri faaliyetler kooperatifler eliyle yürütülmeye başlanmıştır.183
Yapılandırmacılıkta, bilgi, öğrenenin varolan değer yargıları ve yaşantıları tarafından
üretilmektedir. Yapılandırmacı öğrenme bireyin bilgiden nasıl bir anlam çıkardığını öne
çıkarmaktadır.
Etkileşime açık bireylerin önem kazandığı öğrenen organizasyonlarda bu yapılanma için
bireylerin yapılandırmacı öğrenmeyi öğrenmesi gerekmektedir.
Devlet işleve yönelik yeniden yapılanmalar yolu ile bazı faaliyetlerini özel sektöre
devretmektedir. İşleve yönelik yeniden yapılanmalarda üretim araçlarının sahipliğinin
değişmesi, hukuki yapının dönüştürülmesi, sosyal yapının değiştirilmesi anlaşılmaktadır.
Örgüte yönelik yeniden yapılanmalar ile de örgütün ve personelin tasfiyesi
anlaşılmaktadır.
183
A.e., s.34
143
3.1.3. Sistem Odaklı Bir Yeniden Yapılanma Kavramı: Sistem Dinamiği
Sistem dinamiği kavramı ile ilk olarak kurumlarda süreçlerin nasıl başarılı veya başarısız
olduğu analiz edilmiştir. Sisteme görünür bir zararı olmayan anlaşılamayacak kadar
belirsiz ve esasen önlenemeyecek küçük sapmaların mekanik bir sisteme zaman içinde
verdiği yok edici zararları tanımlamakta kullanılmaktadır.
3.2. Türk Bankacılığının Yeniden Yapılandırılması
Bankacılık sektörü yeniden yapılandırma projesinin temelleri aslında 1999 yılında
atılmıştır. Ancak Türkiye’nin o güne kadar yaşadığı en şiddetli kriz olan Şubat 2001
krizi nedeniyle bu proje hızlı, kapsamlı ve programlı bir şekilde gerçekleştirilememiştir.
2001 yılında Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından hazırlanan
‘Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı’ ile bu proje uygulanmaya
başlanmıştır.184
Türkiye’de yeniden yapılandırma da diğer ülke örneklerinde olduğu gibi öncelik,
sektörün finansal yönden yeniden yapılandırılmasına verilmiştir. Bu kapsamda, kamu
bankalarının yıllardır biriken görev zararları tasfiye edilmiş ve sermaye yapıları
güçlendirilmiştir. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu bünyesindeki bankaların bazı kısa
vadeli borçları sıfırlanmış, yabancı para açık pozisyonları kapatılmış ve çözümleme
süreci başlatılmıştır. Özel bankaların finansal yönden yeniden yapılandırılması
kapsamında ise, yabancı para açık pozisyonlarını kapatmak için iç borç takası
gerçekleştirilmiş ve sermaye yapılarının iyileştirilmesi için “Banka Sermayelerini
Güçlendirme Programı” uygulanmıştır.
2001 sonrası Türk Bankacılık sisteminin en önemli özelliği, 2001 öncesinin tasfiye
edilmesidir. Gerçekten de cumhuriyet tarihinin en büyük banka tasfiyesi 2001 krizinden
184
Semra Öncü, Rabia Aktaş, Yeniden Yapılandırma Döneminde Türk Bankacılık Sektöründe
Verimlilik Değişimi, Celal Bayar Üniversitesi Yönetim ve Ekonomi Dergisi, Cilt:14, Sayı:1, Manisa
2007, s.249
144
sonra gerçekleşmiştir. 2001 yılından önceki banka tasfiyelerinin hiç biri sistematik
olmamıştır. Bu tasfiyeler daha çok bir bankaya el konularak o bankanın; aktifleri,
pasifleri ve personeliyle birlikte bir kamu bankasına devredilmesi şeklinde olmuştur.
1999 yılında IMF ile yapılan stand-by anlaşmasının şartları olarak üç bankaya el
konulması sistemde büyük bir yapısal revizyona gidileceğini göstermiştir.
2000 yılında Demirbank ve Bank Kapital’e el konulmuştur. Bankacılık lisansları iptal
edilen bu bankaların tasfiye işlemleri TMSF’nin kontrolünde bankaların çalışanlarınca
yürütülmüştür. 2001 yılından önceki tasfiyelerde ise kamu bankaları devralan banka
olarak işlemleri yürütmüştür.
Yeniden yapılandırma programı 15 Mayıs 2001 yılında BDDK tarafından kamuoyuna
duyurulmuştur.
3.2.1. Türk Bankacılık Sistemi Yeniden Yapılandırma Hedefleri
Türk Bankacılık Sisteminde yeniden yapılandırma çalışmalarının temel amacı bankacılık
sisteminin güçlendirilmesi, finansal sistemin genişliğinin ve derinliğinin arttırılmasının
sağlanmasıydı. Yeniden yapılandırma sürecinde bankacılık sisteminde finansal krizden
gelen sorunların çözülmesi, sistemin sağlıklı bir şekilde büyümesi ve faaliyet göstermesi
için aşağıda belirttiğimiz hedefler tespit edilmiştir:
-
Ekonomide istikrarlı ve sürdürülebilir büyüme için gerekli ortamı sağlamak,
-
Kamunun ekonomi ve finansal sisteme müdahalesi azaltılırken, denetim ve
gözetim yeteneği güçlendirilmeli,
-
Finansal sistemde özel sektör payının artması teşvik edilirken, kriz öncesi
dönemde yaşanan finansal kurum sahipliğiyle ilgili sorunlar dikkate alınmalı,
-
Finansal sisteminin genişlemesi ve derinliğinin arttırılmasında dikkatli bir
şekillendirmeye gidilmeli, yeni kurumların oluşumu ve gelişimi teşvik edilmeli,
145
-
Sistemin denetimi ve gözetimi siyasetçilerin etkisinden uzakta olmalı ve denetim
kurumu faaliyetlerinde bağımsızlığını korumalı,
-
Denetim ve gözetimden sorumlu kurum, finansal kurumların risk ve risk yönetim
süreçlerini dikkatle izlemeli ve denetim kurallarını istisnasız uygulamalı,
-
Finansal kurumlarının özkaynaklarını arttırmak için faaliyet karlılığının
arttırılması ve sürekli hale getirilmesi sağlanmalı,
-
Bankaların aracılık işlevleri geliştirilmeli,
-
Finansal sistemde piyasa disiplini sağlanmalı ve haksız rekabet önlenmelidir.
Yeniden yapılandırma faaliyetlerinin sonucu bu hedeflere ulaşılması ve bankacılık
sistemin sorunlarının çözülmesi durumunda:
-
Bankacılık hizmetlerine talebin artmasına,
-
Bankalar arasında rekabetin artışına,
-
Sektörde özel sektörün payının artışı ve kamu payının azalışına,
-
Sistemden özel sektöre olan kredi arzının artmasına,
-
Özkaynaklarda büyümeye ve faaliyet karlarında artışa,
-
Bilançolarda vade yapısının düzelmesine,
-
Finansal sistemde güven artışına,
-
Hizmet ve personel kalitesinde artışa imkan sağlanır.
Bu amaçlarla Türk Finansal Sistemi’nin etkin uluslararası ölçekte rekabet edebilir ve
sağlıklı bir finansal sisteme dönüşmesi için “Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma
Programı” aşağıdaki unsurları içerek şekilde tasarlandı:
-
Kamu bankalarında finansal ve operasyonel yapılandırmanın gerçekleştirilmesi,
-
TMSF’ye devredilen bankaların devralma, birleşme, satış ve tasfiyelerinin en
kısa zamanda çözümü,
146
-
Finansal krizden olumsuz etkilenen özel bankaların sağlıklı bir yapıya
kavuşturulması,
-
Bankacılık sisteminde gözetim ve denetim yapısını güçlendirecek ve rekabetin
artmasını sağlayacak adımların atılması.
3.2.2. Bankacılık Sektörüne Olan Güvenin Yeniden Tesis Edilmesi
Herhangi bir bankacılık krizine karşı yapılması gereken kriz kontrolü ve likidite
ihtiyacının giderilmesidir. Bankacılık krizlerine yönelik tedbirler, öncelikli olarak krizin
genişleyerek yayılmasını önlemeyi, mevduat sahiplerinin sisteme yeniden güven
duymasını sağlamayı amaçlamaktadır.
3.2.2.1. Mevduat Sigortası ve Tam Mevduat Garantisi
Bankacılık sektöründe güven ortamının yeniden oluşturulması için alınan önlemlerin
başında devlet garantileri gelmektedir. Taahhüt edilecek garanti ile mudiler arasındaki
mevduat paniğinin önlenmesi de sağlanmış olacaktır. Garanti ile devlet bankacılık
sektöründeki güveni tekrar sağlamak için bankalardaki mevduatların geri ödeneceğine
dair güvence vermektedir. Taahhüt edilecek garantilerle mevduat sigortasının olmadığı
veya sınırlı düzeyde olduğu ülkelerde mevduat sahipleri açık bir şekilde korunmaktadır.
Yabancıların alacakları veya tüm banka alacakları koruma kapsamına alınmaktadır. Bu
süreçte, bankanın ana ortakları ile bankanın zararlarından sorumlu diğer banka
sahiplerinin mevduatları garanti kapsamı dışında tutulmaktadır.
Sistemik bir krizde bankalara olan güvenin yeniden sağlanması için bazı devletler yeni
bir mevduat sigortası güvencesi sistemini benimsemiştir.185 Mevduat sigorta sisteminin,
krizin aşılması için gerekli olan fona sahip olması ve bu fonu hızlı ve etkin bir şekilde
185
Erdönmez, Sistematik Banka Yeniden Yapılandırılmasına Teorik Yaklaşım, TBB Bankacılık ve
Araştırma Grubu, ss.74-75
147
kullanması sağlanmalıdır. Ayrıca, sorunlu bankalara aktiflerini iyileştirmeleri için vergi
kolaylığı vb. teşvikler verilmelidir.186
Türkiye’de 1994’den sonra tasarruf mevduatının tamamı sigorta kapsamı içerisinde yer
almıştır. Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizlerinde de güvenin korunması için bu uygulama
devam etmiştir. Ancak Temmuz 2004’de yapılan bir değişiklikle mevduattaki %100
devlet güvencesine sınırlama getirilmiştir. Buna göre güvence sınırı 50 milyar liraya
(50,000 YTL) düşürülmüştür.
3.2.2.2. Merkez Bankasının Likidite Desteği
Merkez bankasının sorunlu bankalara likidite desteği sağlaması bozulan güven ortamının
yeniden tesis edilmesine yönelik olarak en yaygın kullanılan yollardan birisidir. Finansal
sorunların yaşandığı dönemlerde ve sonrasında likidite sıkışıklığı içindeki bankaların ilk
başvuracakları kurum merkez bankası olmaktadır. Bazı hükümetler finansal sorunları
olan bankaları doğrudan desteklemek yerine son kredi mercii olan merkez bankası
kaynakları aracılığıyla destekte bulunmuştur. Merkez bankalarına başvurulmasının temel
nedeni sorunlu bankalara kamu bütçesinden çabuk ve uygun koşullarda fon
aktarılamamasıdır.
Merkez bankası sistemik krizin ortaya çıkmasıyla bankacılık sisteminin işleyişini
sağlamak için bazen kısa vadeli likidite kredilerini orta ve uzun vadeli kredilere
dönüştürmektedir. Merkez bankası yeniden yapılandırma sürecine ciddi şekilde katılırsa,
şeffaflık engellenir ve kamunun borç yükü beklenmedik bir şekilde artabilir.187
Kamu bankalarının çok yüksek düzeye ulaşan nakit açıklarını gidermek amacıyla günlük
olarak piyasalara fon sağlamak için başvurmaları, bu bankaları özellikle likidite ve faiz
186
A.e., ss. 75-76
De Juan, A., ‘’Restructuring And Resolution Comparative Experiences’’, The World Bank, Haziran
2003, (çevrimiçi), http://info.worldbank.org/etools/docs/library/154624/criticalissues2003/pdf/dejuan.pdf
19 Temmuz 2014
187
148
şoklarına karşı duyarlı ve kırılgan hale getirmiştir. Bu nedenle kamu bankalarının
yeniden yapılandırılmasına ilişkin ilk adım olarak, kısa vadeli borçlanmalarının
azaltılmasına yönelik bir program uygulamaya konmuş ve Hazine tarafından kamu
bankalarına görev zararı alacakları karşılığı olarak değişken faizli menkul kıymetler
verilmiştir. Böylece, kamu bankalarının görev zararları ve bu zararlara tahakkuk etmiş
faiz tutarlarının tamamı tasfiye edilerek kamu bankalarının bilançolarının küçültülmesi
ve etkin bir biçimde çalışması sağlanmıştır. Kamu bankaları aldıkları bu kağıtlar
karşılığında belirli bir program dahilinde Merkez Bankası’ndan repo veya satış yoluyla
likidite temin etmiş ve diğer bankalar ile banka dışı kesime olan gecelik
yükümlülüklerini azaltma yoluna gitmişlerdir. 16 Mart 2001 itibariyle 8.5 katrilyon lira
(8.5 milyar YTL) düzeyinde olan kamu bankalarının özel bankalar ile banka dışı kesime
olan kısa vadeli yükümlülükleri sıfırlanmıştır.
Alınan yasal önlemler ile kamu bankalarının tekrar görev zararları ile yüz yüze
kalmamaları güvence altına alınmış, bu şekilde bu bankaların gelecekteki faaliyetlerinde
görev zararı yazmaları ve daha fazla mağdur olmaları önlenmiştir.
Hazine TMSF idaresindeki bankaların finansal açıdan yeniden yapılandırılması için de
Devlet İç Borçlanma Senedi (DİBS) ihraç etmiş, ek kaynak aktarımıyla bu bankaların
kısa vadeli yükümlülükleri sıfırlanmıştır. TMSF bankalarında bulunan mevduatın önemli
bir bölümü ise, ihale yoluyla ve karşılığında DİBS verilmek suretiyle, diğer bankalara
devredilmiştir.188
3.2.3. 2001 Sonrası Bankacılık Sisteminde İşleve Yönelik Yeniden Yapılanmalar
21. yüzyılın başından sonraki süreçte, Türkiye’de devletçi, kamucu politikalar neredeyse
tümüyle tasfiye edilmiştir. Bu sürecin başlamasının nedeni olarak devletin ekonomiyi
yönetmede yetersiz kalması ve devletin ekonomiyi yönetmeye uygun olmadığı gibi
188
Muhammet Mercan, Türk Bankacılık Sistemi’nin Yeniden Yapılandırılması ve Performans
Gelişimi, Marmara Üniversitesi Bankacılık Sigortacılık Enstitüsü Doktora Tezi, İstanbul 2008, s.58
149
görüşlerin hakim olması gösterilebilir. Diğer bir nedende devletin ekonomiye dahil
olmasının devletin aşırı güçlü olmasının çeşitli bozulmalara ve kayırmacılığa neden
olacağının düşünülmesidir. Bu sürecin sonunda devletin sektörel üst kurullar aracılığıyla
sektörleri denetlemesi egemen anlayış haline gelmiştir. Uzun yıllar kamu tekelinde olan
çay, tütün ve alkollü içkiler üzerindeki tekel tamamen kaldırılmıştır. Telekom
özelleştirilmiştir. Sümerbank tasfiye edilmiştir. Enerji ve petrokimya özel sektöre
açılmıştır.
3.2.3.1. Merkez Bankasının Yeniden Yapılanması
Yapısal dönüşüm sürecinin başında Merkez Bankası Kanunu’nda önemli değişiklikler
yapılmıştır. 25 Nisan 2001 tarihinde 4651 sayılı kanunla bu değişiklikler yapılmıştır. Bu
tarihte gerçekleştirilen değişikliklerden en önemlisi Merkez Bankasının temel amacının
‘’ekonomik birimlerin yatırım, tüketim ve tasarruf kararlarını alırken dikkate almaya
gerek duymadıkları ölçüde düşük bir enflasyon oranını ifade eden fiyat istikrarını
sağlamak ve sürdürmek olduğunun’’ yasasında açıkça tanımlanması olmuştur. Bu konu
dahilinde, Merkez Bankasının uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para
politikası araçlarını doğrudan kendisinin belirleyeceği hükme bağlanmış ve böylelikle
banka araç bağımsızlığına kavuşmuştur. Bu kanunla, Merkez Bankası’nın fiyat
istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla hükümetin büyüme ve istihdam
politikalarını destekleyeceği hükme bağlanmıştır.189
Merkez Bankası Kanunu’nda gerçekleştirilen diğer temel değişikliklerden biri Merkez
Bankası’nın Hazine ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarına avans vermesinin, kredi
açmasının ve bu kuruluşların ihraç ettiği borçlanma araçlarını birincil piyasadan satın
almasının yasaklanmasıdır. Böylelikle Merkez Bankası’nın kamunun finansman
ihtiyacını karşılayacak bir kaynak olarak kullanılmasının önüne geçilmiştir. Bu
189
Dünden Bugüne Merkez Bankası,
http://www.tcmb.gov.tr/, 20 Temmuz 2014
Bilgilendirme
Kitapçığı
2008,
s.12
(çevrimiçi),
150
değişiklik aynı zamanda enflasyonun temel nedenlerinden biri olan kamu açıklarının
parasallaştırılmasının ortadan kaldırılmasını sağlayan nedenlerden biri olmuştur.190
Merkez Bankası Başkanı, banka faaliyetleri ile uygulanmış ve uygulanacak olan para
politikası hakkında her yıl nisan ve ekim aylarında Bakanlar Kuruluna rapor
sunmaktadır. Bunun yanında banka, faaliyetlerine ilişkin olarak, yılda iki defa Türkiye
Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunu bilgilendirmektedir. Yine banka,
belirlenen hedeflere ilan edilen sürelerde ulaşılamaması ya da ulaşılamama olasılığının
ortaya çıkması halinde, nedenlerini ve alınması gereken önlemleri hükümete yazılı
olarak bildirmekte ve kamuoyuna açıklamaktadır.
2001 yılında Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Kanunu’nda yapılan değişiklik
sonrası Para Politikası Kurulu kurulmuştur. Kurulduğu yıldan 2006 yılına kadar para
politikası kararlarında “tavsiye veren” konumunda bulunan Kurul 2006 yılıyla birlikte
“karar alıcı” konuma geçmiştir. Para Politikası Kurulu’nun oluşturulması para politikası
stratejilerinin ve karar alma mekanizmalarının kurumsallaşması yönünde önemli bir
adım olmuştur.191
2001 yılında yapılan kanun değişikliği kapsamında, finansal istikrarı sağlamak Merkez
Bankası’nın destekleyici amacı olarak tanımlanmıştır. Tüm bu değişim sürecinde
uygulanan para politikası stratejisinin de değiştirilmesi kararlaştırılmıştır. Temel amaç
olan fiyat istikrarı doğrultusunda 2002 yılından itibaren, modern bir para politikası
stratejisi olan “enflasyon hedeflemesi rejimi” uygulamasına geçilmiştir.
190
Dünden Bugüne Merkez Bankası,
http://www.tcmb.gov.tr/, 21 Temmuz 2014
191
Dünden Bugüne Merkez Bankası,
http://www.tcmb.gov.tr/, 21 Temmuz 2014
Bilgilendirme
Kitapçığı
2008,
s.13
(çevrimiçi),
Bilgilendirme
Kitapçığı
2008,
s.13,
(çevrimiçi),
151
Bu nedenle 2002-2005 yılları arasında örtük enflasyon hedeflemesi uygulanarak açık
enflasyon hedeflemesi rejiminin uygulanması için gerekli ön koşulların rejimin işleyişini
engellemeyecek ölçüde karşılanmasına çalışılmıştır. Merkez Bankası’nın teknik ve
kurumsal altyapısı güçlendirilmiştir. Bankanın bilgi seti genişletilmiş; Araştırma Genel
Müdürlüğü, Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürlüğü şeklinde yeniden
yapılandırılmış; iletişim politikalarının etkin bir şekilde oluşturulup uygulanabilmesi için
İletişim Genel Müdürlüğü kurulmuştur.
Banka, finansal istikrara ilişkin değerlendirmelerini şeffaflık ilkesi doğrultusunda, 2005
yılından itibaren yılda iki kez yayımlanmakta olan Finansal İstikrar Raporu aracılığıyla
kamuoyu ile paylaşarak sisteme ilişkin kırılganlıklar ve riskler konusunda uyarılarda
bulunmaktadır.
Politika kararlarının öngörülebilirliğinin artırılarak para politikasının etkinliğinin
artırılması kapsamında 2005 yılından itibaren Para Politikası Kurulu’nun toplantı
tarihleri önceden açıklanmaya başlanmıştır.
2001 yılındaki kanunla Merkez Bankası’nın temel yetki ve görevlerinde de değişiklikler
olmuştur. 4. Madde de yapılan yasal düzenlemelerle Merkez Bankası’nın bağımsızlığı
sağlanmış olup bu düzenlemelerle TCMB itibarlı ve güçlü bir konuma getirilmiştir.
Merkez Bankası yine bu düzenlemelerle Avrupa’nın yasal ve iktisadi normlarına uyum
sağlamıştır.192
Aynı kanunla yapılan değişiklikle, bankanın organları; Genel Kurul, Banka Meclisi, Para
Politikası Kurulu, Denetleme Kurulu, Başkanlık (Guvernörlük), Yönetim Komitesi
olarak düzenlenmiştir.
192
Bayır, Türk Bankacılık Sistemi’nde 2001 Yılı Sonrası Yeniden Yapılanma Sürecinin Analizi
(Kamu Bankaları Örneği), s.83
152
Bu kanunla para politikası kurulu yanında banka meclisi’de kurulmuştur. Kanundaki 20,
21 ve 22. Maddelerle bu meclisin görev süresi, görev ve yetkileri düzenlenmiştir.
Kanunun 4. kısım 2. Bölümünde, 40. Madde de yapılan düzenlemelerle para ve kredi
konusunda da bankanın görevleri yeniden düzenlenmiştir. Aynı kısmın 4. Bölümünün
43. Maddesindeki düzenlemeyle Merkez Bankası diğer bankaların bilanço ve raporlarını
isteme ve bunları inceleme yetkisini elde etmiştir.
Bankanın yapacağı işlemler kısmının 1.Bölümünde kredi müesseseleriyle ilgili işlemler
düzenlenmiştir. Yeniden yapılandırma sürecinin başındaki 2001 yılındaki düzenlemeyle
bu bölümdeki 46., 47., 48. ve 49. Maddeler yürürlükten kaldırılmıştır. 2. Bölümdeki 50.
ve 51. Maddelerde yürürlükten kaldırılmıştır. Bu kısmın 3. Bölümünde açık piyasa
işlemleri ile ilgili 52. madde ile, 4. Bölümdeki altın ve dövizle ilgili işlemleri ile ilgili
53. Madde değiştirilmiştir. İkraz limitleri ile ilgili olan 54. Madde kaldırılmıştır.
6. kısımda bankanın yapamayacağı işlemlerle ilgili 56. Madde de değiştirilmiştir. Bu
madde de bankanın yapamayacağı işlemler; ‘’Banka, Hazine ile kamu kurum ve
kuruluşlarına avans veremez ve kredi açamaz, Hazine ile kamu kurum ve kuruluşlarının
ihraç ettiği borçlanma araçlarını birincil piyasadan satın alamaz.’’ şeklinde
tanımlanmıştır.
3.2.3.2. Finans Kurumlarının Katılım Bankasına Dönüşmesi
Faizsiz bankacılığın Türkiye’de uygulamaya konması, Arap dünyasında ortaya
çıkışından kısa bir süre sonra (80’li yıllarda) ve merkezi Arap ülkelerinde bulunan
kurumlarca gerçekleştirilmiştir.193
Finans kurumlarının asıl kuruluş amaçları; 1970’li yıllarda petrol fiyatlarının
yükselmesiyle büyük artış gösteren Körfez ülkelerinin sermayelerini ülkemize çekmek,
193
Ahmet Cüneyt Darçın, Özel Finans Kurumlarının Katılım Bankalarına Dönüşümünün Sebepleri
ve Sonuçları, Atılım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2007, s.47
153
bunun yanında ülkemizdeki muhafazakar kesimin faiz olgusuna bağlı olarak finansal
piyasalara sokmayıp atıl olarak tuttuğu veya altın, döviz vs. gibi alanlara yatırdığı fonları
ekonomimize dahil etmektir.
16.12.1983 tarihli hazırlanan 83/7506 sayılı bir bakanlar kurulu kararnamesiyle
Türkiye’de faizsiz bankacılığın önü açılmış oldu. Kısa süre içerisinde de Albaraka Türk
Özel Finans Kurumu ve Faisal Finans Kurumu ard arda kurulmuştur.
Türkiye’deki faizsiz bankacılığı üç dönemde inceleyebiliriz. Sistemin Türkiye’ye ilk
geldiği 1980’lerden, özel finans kurumlarının 1999 sonunda Bankalar Kanunu’na tabi
kılınmasına kadarki dönem sürecin ilk aşamasıdır. Bu safhadan sonra özel finans
kurumlarının, 1 Kasım 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile
başta “Katılım Bankası” olarak değişen isimleri olmak üzere tabi kılındıkları yeni
mevzuatla beraber girdikleri son aşamaya kadar olan 2. dönem ve son olarak da “Katılım
Bankacılığı” dönemidir.
83/7506 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının yürürlüğe girdiği 16.12.1983 tarihinden 1999
sonuna kadarki onaltı yıllık dönemde özel finans kurumları, kanun düzeyinde bir
düzenlemeye göre değil Bakanlar Kurulu Kararı ile Merkez Bankası ve Hazine
Müsteşarlığı tebliğlerine göre yönetilmiş, bu kurumların Bankalar Kanunu’na tabi
kılınması ise ancak 19 Aralık 1999 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 4389 sayılı
Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına ilişkin 4491 sayılı Kanun ile
gerçekleşmiştir.194
19 Aralık 1999 tarihine kadar Özel Finans Kurumları yürütme organınca düzenlenen
bakanlar kurulu kararnamesine dayanarak faaliyetlerini yürütmekteydi. Özel Finans
Kurumlarının Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik’in 20.09.2001 tarihli ve
194
A.e., s.50
154
24529 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmasıyla 83/7506 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararnamesi ve buna bağlı diğer mevzuat yürürlükten kalkmıştır.195
BDDK’nın 2000 yılı yıllık raporunda özel finans kurumlarının gerçekleştirebileceği
işlemler şöyle sayılmaktadır:
-
Klasik Bankacılık İşlemleri: Tasarruf sahiplerinden topladıkları fonları ihtiyaç
sahibi kişi ve kurumlara kredi olarak vermek,
-
Finansman İşlemleri: İşletmeler için gayrimenkul, ham ve yarı mamul maddeler ile
teçhizat ve makine alımı amacıyla başvuranlara bu malları üçüncü şahıslardan peşin satın
alarak vadeli satmak,
-
Finansal Kiralama İşlemleri: Bu alanda faaliyet gösteren şirketlerin verdiği tüm
hizmetleri vermek,
-
Kar Ortaklığı: Fon kullandırdıkları şirketlerin karlarına ortak olmak. Özel Finans
Kurumları bu başlıkla Risk Sermayesi yatırım ortaklıklarının faaliyet işlemini de
yapabilmektedir. Özel Finans Kurum’ları sadece firmaların kar ve zarar işlemine ortak
olabilir.
2006 yılında Özel Finans Kurumları’nın ilkeleri ve çalışma şekillerinde bir değişiklik
olmamakla beraber başta isimlerinde değişikliğe gidilerek bu kurumlar Katılım Bankası
(KB) olarak adlandırılmışlardır. Katılım bankacılığı dönemi beraberinde sektörün bir
ilkinin gerçekleştiği bir yıla rastlamış, Türkiye’de ilk kez iki Özel Finans Kurumu
birleşme yoluna gitmiş ve Boydak Grubu’na ait Anadolu Finans Kurumu A.Ş. ile Ülker
Grubu’na ait Family Finans Kurumu A.Ş. yeni adıyla Türkiye Finans Katılım Bankası
A.Ş.’yi oluşturmuştur. 2005 yılı boyunca birleşme çalışmaları sürdürülmüş ve 2006’a bu
iki kurum tek bünye olarak girmiş, böylece sektördeki KB sayısı dörde inmiştir.
195
Ahmet Battal, Bankalar Kanunu Şerhi, Gazi Kitabevi, Ankara 2004, s. 226.
155
Katılım bankacılığı kavramı, Özel Finans Kurumları’nın kuruluşundan beri süregelen bu
kurumların adlandırılmasına yönelik tartışmaları da büyük ölçüde sonlandırmıştır. “Özel
Finans Kurumu” ifadesinin bu kurumları ifadeden aciz kaldığı, hatta “özel” ifadesinin
farklı çağrışımlara neden olduğu iddiaları da göz önünde tutulursa “Katılım Bankası”
ifadesinin kurumların mahiyetine daha uygun olduğu söylenebilir. Özel Finans
Kurumları’nın ünvanında “banka” ifadesinin yer almayışı nedeniyle kurumların, yurtdışı
işlemlerinde muhabir bankalarla olan ilişkilerde çeşitli aksaklıklar yaşamışlardır. Bu ve
buna benzer faktörlerin etkisiyle Özel Finans Kurumları’nın yasayla değiştirilen
unvanında “banka” ifadesine yer verilmiştir.
Türkiye’de katılım bankası olarak adlandırılan kurumlar, uluslararası tabiriyle birer
İslami bankadırlar ve Arap ülkelerinde veya İslami bankaların bulunduğu diğer
ülkelerde sistem ne tür hizmetler sunuyorsa KB’ları da benzer faaliyetleri
sergilemektedir.196
Katılım bankaları özel cari hesap ve katılma hesaplarıyla fon toplarlar. Bu bankalar
topladıkları bu fonları; taşıt finansmanı, konut finansmanı, işyeri-arsa finansmanı,
eğitim-seyahat gibi çok çeşitli konuyu ve eşyayı kapsayabilecek tüketici (ihtiyaç)
kredileriyle kullandırırlar. Katılım Bankaları günümüz bankalarının yaptığı geleneksel
ve modern bütün bankacılık işlemlerini yapmaktadır.
Katılım bankalarının ülkemizde toplumumuza psikolojik faydaları şöyle belirtilebilir:
Katılım bankacılığı kavramının son derece açık ve anlaşılır olmasıyla sistemin daha
sağlıklı işlemesi ve herkes tarafından rahatlıkla ve doğru biçimde anlaşılması
sağlanacaktır. Bu tanımlama ile katılım bankaları, yeni bir ruh ve heyecan ile yeni bir
196
Darçın, Özel Finans Kurumlarının Katılım Bankalarına Dönüşümünün Sebepleri ve Sonuçları,
s.57
156
sürece girecek ve bankacılık sektöründeki yerini daha net ortaya koyabilecektir. Bu
psikolojik faydalar ile şu ekonomik faydalara da ulaşılması mümkün olacaktır:
-
Katılım bankaları, katılımcı bir yaklaşımla topladıkları fonları yine katılımcı bir
tarzda reel ekonomiye kullandırarak ülke ekonomisine daha fazla hizmet edeceklerdir
-
Katılım bankacılığı ile kayıtdışı ekonomi biraz daha azalacak ve kayıt altına
alınan gelirlerin artmasından ötürü devletin daha yüksek vergi gelirine ulaşmasına
katkıda bulunulacaktır.197
Özel Finans Kurumlarının Katılım Bankalarına dönüşüm sürecinde, 4389 sayılı
Bankalar Kanunu ile Özel Finans Kurumları’nın tabi kılındığı mesleki kuruluş olan Özel
Finans Kurumları Birliği, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun geçici 3. maddesinin 3.
fıkrası ile Türkiye Katılım Bankaları Birliği olarak adlandırılmış ve bu kanun
hükümlerine tabi kılınmıştır. Bunun yanında Özel Finans kurumları için özel oluşturulan
‘’Özel Finans Kurumu Güvence Fonu’’ aynı kanunla yerini TMSF’ye bırakmıştır.
Günümüzde sayısı 4 olan katılım bankaları veya islami finans kurumları 1983’den
günümüze tıpkı kamu bankaları, özel bankalar ve yatırım bankaları gibi birçok kez
yeniden yapılandırılmıştır. Bu durum Türkiye’nin bünyesinde sistemik olarak taşıdığı
risklerin ve finansal sisteminin kırılganlığının kanıtı olarak değerlendirilmektedir.198
3.2.3.3. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun Kurulması
Türk bankacılık sektörü için 1990’lı yıllar yüksek dalgalanmaların yaşandığı bir dönem
olmuştur. Bu dönemde bankalar yoğunluklu olarak kamu menkul kıymetlerine yatırım
yapmış ve yüksek yabancı para açık pozisyonları ile çalışmışlardır. Bu aşırı risk alma
eğilimi, Türk Lirası’nın büyük oranda değer kaybettiği 1994 krizi ile ekonomiye ağır
197
Temel Hazıroğlu, Katılım Bankacılığı Tarihçesi, Bereket Dergisi, Albaraka Türk Yayınları, Sayı: 20,
Yaz 2006, s. 7
198
Bayır, Türk Bankacılık Sistemi’nde 2001 Yılı Sonrası Yeniden Yapılanma Sürecinin Analizi
(Kamu Bankaları Örneği), s.85
157
maliyetler yüklemiştir. Kriz, diğer yapısal sorunlar ile birleşerek oldukça şiddetli etkiler
doğurmuş ve 1994-1999 döneminde 11 bankaya el konulmuştur.
Bu dönemde bankacılık sektörünün düzenlenmesi ve denetlenmesinde parçalı bir yapı
bulunmaktadır. Bankalar Maliye Bakanlığı bünyesindeki Bankalar Yeminli Murakıpları
Kurulu tarafından denetleniyor ve hazırlanan raporlar Hazine Müsteşarlığı’nın bağlı
olduğu bakanlık tarafından değerlendirilerek, gerekli önlemler alınıyordu. Ancak siyasi
nedenlerle, bazen alınması gereken önlemlerin geciktirildiği veya hiç alınmadığı, bu
nedenlerle bankacılık sistemi içinde problemli bankaların da faaliyetlerine devam
edebildikleri görülüyordu. Bu durum, bankacılık sisteminin zayıflamasına ve ekonomik
krizlerde ek sorunlar çıkmasına sebep oluyordu.199 Hazine Müsteşarlığı aynı zamanda
Bankacılık Kanununun uygulanmasından, Kanuna ilişkin ikincil düzenlemelerin
hazırlanmasından ve bankalara yönelik idari ve cezai yaptırımların uygulanmasından
sorumlu iken, Merkez Bankası da; bankaların uzaktan gözetiminden ve tasarruf
mevduatını sigorta eden Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) idare ve
temsilinden sorumludur.
1999 yılında bankacılık sektörünün düzenlenmesi ve denetlenmesindeki bu parçalı
yapının ortadan kaldırması ve sektöre ilişkin tek bir bağımsız denetleyici ve düzenleyici
kurumun kurulması kararlaştırmıştır. Buradaki temel amaç, düzenleme ve denetimin
etkinliğinin artırılması ve bağımsız bir karar alma mekanizmasının oluşturulmasıdır.
Düzenleyici ve Denetleyici Kamu Kurumları veya Bağımsız İdari Otoriteler olarak ifade
edilen kurumlar arasında yer alan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
(BDDK), 18.06.1999 tarihinde kabul edilen 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile
oluşturulmuştur.200 Kurum Ağustos 2000’de faaliyetlerine başlamıştır.
199
Ahmet Emrah Akyazan, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun Bankalara El koyma
ve Denetleme Yetkisi, TBB Dergisi, makaleler Sayı 63, 2006, s. 146
200
A.e., s. 146
158
Türkiye’nin yaşadığı ekonomik krizlerde önemli bir yeri olan bankacılık sisteminin
sorunlarının çözümü için bağımsız yapıda bir kurumun ortaya çıkmasında, İnternational
Monetary Found (IMF)’nin bu konudaki talebi de etkili olmuştur. Ekonomik kriz
nedeniyle IMF ile sürdürülen kredi görüşmelerinde IMF, bankacılık sisteminin ciddi bir
kontrol altına alınmasını ve bunun için bankaların bağımsız bir kuruluş tarafından
denetlenmesinin zorunlu olduğunu öne sürmüştür.
4389 sayılı Bankalar Kanunu’nda BDDK’nin kuruluşunun yanında, görevleri ve
yetkileri belirlenmiş, bankaların denetlenmesi ve bankaların faaliyetleri ile ilgili
düzenlemelerin yapılması görev ve yetkileri Bakanlar Kurulu’ndan alınmış ve bağımsız
bir idari otorite olan BDDK’ya verilmiştir. Bu suretle BDDK, bankacılık alanında
Düzenleme ve Denetleme görevini yerine getiren, icrai karar alma yetkisine sahip,
bağımsız nitelikte bir kuruluş olarak faaliyetine başlamıştır.
3.2.3.4. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun Yapısı, Çalışma Esasları,
Görev ve Yetkileri
BDDK idari ve mali özerkliğe sahip bir kamu kurumudur. Kamu tüzel kişiliğine sahiptir.201 İdari
ve mali özerklik, kuruma, düzenleme ve denetim alanı,
kurum içi yönetim alanını, mali
kaynakların kullanımı gibi üç temel alanda özerk hareket edebilme yetkisi vermektedir.
Kurumun karar organı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’dur. Kurul başkanı
kurumun da başkanıdır. Bu kurulda bir başkan ve üç başkan yardımcısı vardır. Bu üç
başkan yardımcısına bağlı dört-beş arasında değişen daireler vardır. BDDK hizmet
birimleri, ana hizmet, danışma ve yardımcı hizmet birimleri olarak sınıflandırılmış daire
başkanlıklarından oluşmaktadır.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Üyelerinin, hukuk, iktisat, maliye,
bankacılık, işletme, siyasal bilgiler, kamu yönetimi ve dengi dallarda veya bu dallarla
201
A.e., s.147
159
ilgili mühendislik alanlarında en az lisans düzeyinde öğrenim görmüş olmaları
gerekmektedir. Mühendislik dalında lisans düzeyinde eğitim görmüş olanların ise,
belirtilen alanlarda lisansüstü öğrenim görmüş olmaları gerekir.
Üyeler, en az üçü bankacılık olmak üzere, maliye-finans alanında en az 10 yıl deneyim
sahibi ve üst düzey yöneticilik yapmış veya yukarıda sayılan öğrenim dallarında en az
10 yıl öğretim üyeliği yapmış olan adaylar arasından, ilgili bakanın önerisi üzerine
Bakanlar Kurulu’nca atanır.
Kurul başkan ve üyelerinin görev süreleri altı yıldır. Süreleri biten üyeler yeniden
seçilebilirler.
Kurul üyeleri, özel bir kanuna dayanmadıkça resmi veya özel hiçbir görev alamaz,
dernek, vakıf, kooperatif ve benzeri yerlerde yöneticilik yapamaz, ticaretle uğraşamaz,
serbest meslek faaliyetinde bulunamaz, ücret karşılığı ders ve konferans veremez, sınav
ve benzeri görev alamaz, her türlü ortaklıklarda pay sahibi olamazlar.
Kurul, Başkan veya bulunmadığı hallerde İkinci Başkan’ın başkanlığında, en az beş
üyenin hazır bulunması ile toplanır. Kurul kararları en az dört üyenin aynı yöndeki
oyuyla alınır. Kurul kararları kesindir. Kurumun genel yönetim ve temsili ile kurulca
alınan kararların yürütülmesi başkana aittir.
BDDK’nın görevleri, 5411 sayılı Bankacılık Kanununda düzenlenmiştir. Buna göre
görevler; kanun ve ilgili diğer mevzuatın verdiği yetkiler çerçevesinde finansal
piyasalarda güven ve istikrarın sağlanması, kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışması,
mali sektörün gelişmesi, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunmasına
yönelik olarak aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir:
160
-
Tasarruf sahiplerinin haklarını korumak ve kredi sisteminin etkin bir şekilde
çalışmasını sağlamak üzere gerekli karar ve tedbirleri almak ve uygulamak,
-
Bankalar ve finansal holding şirketleri ile diğer kanunlarda ve ilgili mevzuatta
yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla finansal kiralama, faktoring ve finansman
şirketlerinin; kuruluş ve faaliyetlerini, yönetim ve teşkilat yapısını, birleşme, bölünme,
hisse değişimini ve tasfiyelerini düzenlemek, uygulamak, uygulanmasını sağlamak,
uygulamayı izlemek ve denetlemek,
-
Yurt içi ve yurt dışı muadil kurumların katıldığı uluslararası mali, iktisadi ve
mesleki teşekküllere üye olmak, görev alanına giren hususlarda yabancı ülkelerin yetkili
mercileri ile mutabakat zaptı imzalamak,
-
Kanunla verilen diğer görevleri yapmak,
Kurumun temel amacı, finansal piyasalarda güven ve istikrarın sağlanması, kredi
sisteminin etkin bir şekilde çalışması, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin
korunmasıdır.
Kurumun misyonunun yerine getirilmesi için atılacak adımları belirleyen, belirsizlikleri
ortadan kaldırmayı ve yol gösterici nitelikte olmayı hedefleyen, orta vadeli ve geleceğe
dönük bakış açısı sunan idari kapasitenin geliştirilmesi, esnek, etkili ve kapsamlı bir
düzenleyici çerçevenin oluşturulması, finansal piyasalarda güven ve istikrarın
arttırılması, finansal sektörün geliştirilmesi Tüketici/müşteri haklarının gözetilmesi
çerçevesinde beş adet amaç belirlenmiştir. Bu amaçlar ‘’BDDK Stratejik Plan (20102012)”nda oluşturulmuştur.
BDDK’nın düzenleme, denetim, yetkilendirme ve uygulama faaliyetleri, araştırma ve
strateji geliştirme faaliyetleri ve bilgi yönetimi faaliyetleri vardır.
161
5411 sayılı Kanunun 93 üncü maddesinde kurumun, bu Kanun ve ilgili diğer mevzuat
hükümleri çerçevesinde kendisine verilen yetkilerini, kurulca tesis edilecek düzenleyici
işlemler veya alınacak özel nitelikli kararlar ile kullanacağı ve kurul kararıyla bu
kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmelikler ve tebliğler çıkarmaya yetkili olduğu
hüküm altına alınmıştır.
Düzenleme faaliyetlerinin temel amaçlarından biri ulusal düzenlemelerin, Avrupa Birliği
Direktifleri, Basel-II ve Uluslararası Muhasebe Standartları başta olmak üzere
uluslararası standart ve en iyi uygulamalarla uyumlaştırılmasıdır. Düzenleme fonksiyonu
çerçevesinde, bankacılığa ilişkin yönetmelik ve tebliğlerin hazırlanması, uygulamada
ortaya çıkan ihtiyaçlar doğrultusunda mevzuatta değişiklik yapılması ve bahse konu
düzenlemelere ilişkin oluşabilecek tereddütler hakkında görüş verilmesi faaliyetleri
yürütülmektedir.
Denetim faaliyetleri, denetime tabi kuruluşlarca yürütülen faaliyetlerin, Bankacılık
Kanunu ile diğer Kanunlarda yer alan ilgili hükümlere uygunluğunun sağlanması ve söz
konusu kuruluşların finansal durumları ile bankacılık faaliyetlerinde bilgi sistemlerinin
kullanımından kaynaklanan risklerin kontrolüne ve izlenmesine yönelik tesis edilen
yapıların etkinliğinin ve yeterliliğinin belirlenmesi amacıyla yürütülmektedir. Denetim
faaliyetleri, yerinde denetim ve gözetim olmak üzere birbirini tamamlayan iki temel
süreçten oluşmaktadır.
BDDK, denetim faaliyetlerinde etkinliğin, sürekliliğin, yeterliliğin ve denetim
kaynaklarının etkin kullanımının sağlanması amacıyla Risk Odaklı Denetim yaklaşımını
benimsemiştir. Risk Odaklı Denetim Yaklaşımı, denetimin şeklinin, kapsamının,
zamanının, yoğunluğunun, denetim kaynaklarının tahsisinin ve denetim faaliyetlerinin,
her bir bankanın risk profili ile iç denetim ve risk yönetim sistemlerinin mevcudiyeti ve
bunların yeterliliği baz alınarak şekillendirilmesini ifade etmektedir.
162
Yerinde denetimler, bankalar yeminli murakıpları ile bankacılık, bilişim ve hukuk
uzmanlarından oluşan denetim ekipleri tarafından yerine getirilmektedir. Diğer taraftan,
bankaların bilgi sistemlerine yönelik ayrı denetimler de gerçekleştirilmektedir.
Bankalar ve bankadışı mali kurumların kuruluş ve faaliyette bulunma izinleri için
Kuruma başvurması zorunludur. Yapılan başvurulardan durumu uygun bulunanlara
gerekli izinler verilir. Diğer taraftan, birleşme, bölünme, hisse devri, şube ve temsilcilik
açılması, üst yönetime yapılacak atamalar ve faaliyet konularının genişletilmesi gibi
hususlar da Bankacılık Kanunu hükümleri gereği Kurumun iznine bağlanmıştır.
Ayrıca, yapılan denetimler sonucu gerekli görülmesi halinde Kurum uygun göreceği
tedbirleri almasını ilgili kuruluştan isteme yetkisine sahiptir. Bu tür uygulama
faaliyetlerinin, ilgili kuruluşun işlem, eylem ve uygulamalarında Bankacılık Kanunu ve
ilgili diğer mevzuat hükümlerine aykırılık tespit edilmesi halinde özel bir önemi
bulunmaktadır.
BDDK’nın temel stratejik hedef ve öncelikleri Kurum Stratejik Planında yer almaktadır.
Kurumun strateji geliştirme faaliyetlerinin iki boyutu bulunmaktadır. İlk boyut,
Kurumun denetimine tabi kuruluşlara yönelik hedeflerinin ortaya konulduğu sektörel
boyuttur. İkincisi, kurumsal kapasite ve etkinliğin artırılmasına yönelik olarak kalite
yönetimi ve performans değerlendirme sisteminin tesisi gibi hedefleri de içeren
kurumsal boyuttur.
Sektörel stratejilerin geliştirilmesinde BDDK diğer ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile
görüş alışverişi ve işbirliğinde bulunmaktadır. Bu kapsamda, finansal piyasalardaki
güven ve istikrar ile gelişmeyi temin etmek üzere, bilgi alış-verişini, kurumlar arası
işbirliği ve koordinasyonu sağlamak, ortak politika önerilerinde bulunmak ve finans
sektörünün geleceğini ilgilendiren konulara ilişkin görüş bildirmek üzere Kurum,
163
TCMB, Hazine Müsteşarlığı, SPK, TMSF ve Rekabet Kurumundan temsilcilerin
katılımıyla Finansal Sektör Komisyonu oluşturulmuştur.
BDDK çeşitli konularda araştırma ve analiz faaliyetleri yürütmekte, araştırma raporları
ve bilgi notları ile çeşitli raporlar yayımlamakta, seminer ve konferanslar
düzenlemektedir. Ayrıca, küresel ekonomik ve finansal gelişmeler izlenmekte ve bu
husustaki değerlendirme ve analizler üçer ayda bir yayımlanan raporlarda kamuoyu ile
paylaşılmaktadır.
Denetim ve uygulama faaliyetleri yürütülürken denetlenen kuruluşlardan alınan çok
çeşitli ve fazla sayıda veri kullanılmaktadır. Günlük, aylık, üç aylık ve yıllık verilerin
bulunduğu veritabanları geliştirilen raporlama sistemleri, analiz araçları ve çeşitli bilgi
teknolojileri uygulamaları ile yönetilmektedir. Ayrıca web uygulamaları (internet,
intranet), ağ sistemleri ve bilgi teknolojileri güvenliğinin sağlanması diğer önemli
faaliyetler arasında yer almaktadır.
BDDK ile ilgili işlemlere ilişkin olarak BDDK tarafından veya BDDK’ya karşı davalar
açılabilmektedir. Bunlara ilaveten, BDDK tüketici şikayetlerinin alınması ve
çözümlenmesi konularında da faaliyetlerde bulunmaktadır.
BDDK; Hazine Müsteşarlığı, TCMB, DPT, SPK, TMSF gibi kamu kuruluşlarıyla
koordinasyon ve işbirliğinin sağlanmasına ve para, kredi ve bankacılık politikalarının
belirlenmesine ilişkin görüş ve bilgi paylaşımında bulunmaktadır. Bunlara ilave olarak,
BDDK’nın diğer ülke otoriteleri, çok uluslu kuruluşlar ve diğer uluslararası ve yabancı
kuruluşlarla güçlü ilişkileri bulunmaktadır.
BDDK, bankacılık sektörünün sorunlarının en yoğun şekilde yaşandığı bir dönemde
kurulmuş olmasının sonucunda, faaliyetlerini izleyen dönemde çok sayıda bankanın,
164
bankacılık yapma ve mevduat kabul etme izinlerini kaldırmış, bazılarını de TMSF’ye
devretmiştir.
BDDK kararlarıyla çok sayıda banka bankacılık sisteminden çıkarılmıştır. BDDK,
bankalara el koyma kararları dışında, özellikle kendi görevleri ve bankaların
çalışmalarında uyacakları esaslarla ilgili çok sayıda yönetmelik, tebliğ ve genelge de
çıkarmıştır.
BDDK bu konudaki yetkilerini, düzenleyici işlemler tesis ederek ve özel nitelikte
kararlar alarak kullanmaktadır.
BDDK’nın bankaları denetleme faaliyetleri; bankaların uzaktan gözetimi, yerinde
denetim ve gerekli tedbirlerin zamanında alınarak uygulamaya konulması olmak üzere
üç temel yöntemden oluşmaktadır.202
BDDK tarafından yürütülen uluslararası ilişkilere yönelik faaliyetlerin dört boyutu
bulunmaktadır. BDDK, aday ülke olarak Avrupa Birliği ile, çok uluslu kuruluşlar ve
diğer uluslararası kuruluşlarla ve konsolide denetime ilişkin yabancı denetim otoriteleri
ile yakın işbirliği içinde bulunmaktadır.
Avrupa Birliğine (AB) aday ülke konumunda olan Türkiye, ulusal düzenlemelerin AB
mevzuatı ile uyumlaştırılması ve düzenlemelerin uygulanmasına yönelik idari
kapasitenin arttırılmasına ilişkin çalışmalar yürütmektedir. Bu incelediğimiz konu olan
AB entegrasyonu sürecinde önemli bir noktadır.
202
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Yıllık Raporu 2003, ss. 62–63, (çevrimiçi),
http://www.bddk.org.tr/websitesi/turkce/kurum_bilgileri/yillik_raporlar/4787bddk_yillik_rapor_2003.pdf,
26 Temmuz 2014
165
BDDK, bankacılık sektörüne ilişkin gelişmeleri tartışmak ve ilgili kesimleri
bilgilendirmek amacıyla derecelendirme kuruluşları, Türk bankalarında yatırımı bulunan
bankalar, potansiyel yabancı yatırımcılar ve ülke analistleri ile görüşmeler yapmaktadır.
BDDK’nın Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası (WB), Ekonomik İşbirliği ve
Kalkınma Örgütü (OECD) ve Dünya Ticaret Örgütü (WTO) gibi çok uluslu kuruluşlarla
güçlü ilişkileri bulunmaktadır.
BDDK, etkin risk yönetimi ve sermaye yeterliliğine yönelik çalışmalar yürüten Basel
Bankacılık Denetim Komitesine (BCBS) Mayıs 2009 tarihinde, islami finansal hizmetler
alanında standardizasyonun sağlanmasına yönelik çalışmalar yürüten İslami Finansal
Hizmetler Kuruluna (IFSB) ise Aralık 2010 tarihinde üye olmuştur. Konsolide denetimin
etkinliğinin arttırılması amacıyla BDDK yabancı ülke denetim otoriteleri ile ikili
işbirliği anlaşmaları imzalamaktadır.
3.2.3.5. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
İktisat teorisinin temel kavramlarından olan tasarruf, iktisadi büyüme ve kalkınma
açısından çok önemli bir unsurdur. Tasarruf sahiplerinin mevduatının korunması finans
sektörü ve ona bağlı olarak ülke ekonomisi açısından birinci derecede önemlidir.203
Tasarruf Mevduatının sigortalanması modern bankacılığın en önemli tartışma
konularından biridir.204 Mevduat sigortası sistemi mevduatın korunmasına ilişkin
kurumların en gelişmişidir. Bu alanda çok çeşitli uygulama ve yöntemler söz konusu
olmakla birlikte kamu otoritesinin, özel firmaların veya bağımsız bir denetim
otoritesinin mevduatı güvence altına alması olarak üç temel yöntem bulunmaktadır.
203
Rıza Ayhan, Tasarruf Mevduatı Sigortası ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun Hukuki
Niteliği, (çevrimiçi), http://webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/123.pdf, 27 Temmuz 2014
204
Bayır, Türk Bankacılık Sistemi’nde 2001 Yılı Sonrası Yeniden Yapılanma Sürecinin Analizi
(Kamu Bankaları Örneği), s.86
166
Sistem, mevduat sahibi ile banka ve sigortacı arasında işlemektedir. Sigortacı bu işlemi
belirli bir prim karşılığı yapmaktadır. Tasarruf mevduatı ve katılım fonunun sigorta
primleri kredi kuruluşları tarafından ödenmektedir. Sigortacı mevduat sahibine sigorta
kapsamına aldığı tutarı ödemekte ve ödediği tutarları geri almak üzere de ödeme
güçlüğüne düşen banka hakkında yasal süreç başlatmaktadır.
Bankacılık sektörünün itibarını ve tasarruf mevduatının korunmasını sağlamak ve
özellikle 20. yüzyılın başlarında Amerika Birleşik Devletleri bankalarını rahatsız eden
finansal panikleri önlemek maksadıyla Mevduat Sigortası sistemi benimsenmeye
başlamıştır.
Türkiye’de tasarruf mevduatının korunmasına ilişkin ilk yasal düzenleme 30.05.1933
tarih ve 2243 sayılı Mevduatı Koruma Kanunudur.205 Bu Kanuna göre bankaların
mevduat munzam karşılığı olarak TCMB nezdinde bulundurdukları mevduat, ilgili
bankalarda açılmış bulunan tasarruf mevduatı hesaplarının bir karşılığı olarak kabul
edilmiş ve üçüncü kişiler tarafından haczedilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
22.07.1983 tarihinde “Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu” tasarruf mevduatını sigorta
etmek amacıyla Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası bünyesinde kurulmuştur. Fonu
idare ve temsil etme görevi TCMB’ye verilmiştir. Söz konusu kararnamenin Fon ile
ilgili düzenlemeleri 25.04.1985 tarih ve 3182 sayılı Bankalar Kanunu ile yasalaşmıştır.
1994 yılında yaşanan ekonomik kriz sebebiyle TMSF’nin yetkileri 16.06.1994 tarih ve
538 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile genişletilmiş, tasarruf mevduatını sigorta
etmenin yanı sıra bankaların mali bünyelerini güçlendirme ve gereğinde yeniden
yapılandırma görevi TMSF’ye verilmiştir.
90’lı yılların sonunda finans sektörünün ülke sınırlarını da aşarak, daha karmaşık ve
daha hızlı işler hale gelmesi bu sektörü düzenlemekten ve denetlemekten sorumlu
205
A.e., s. 87
167
kurumların uzmanlaşarak, daha işlevsel ve bağımsız hale getirilmesi ihtiyacını
doğurmuştur. Dünyada önceleri Merkez Bankaları ve Bakanlıklarca yürütülen denetim
görevinin bağımsız bir kuruma devredilmesi eğilimi Türkiye’yi de etkilemiş, 1999
yılında BDDK kurulmuş, 18.06.1999 tarih ve 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile Fonun
temsil ve idaresi BDDK’ya devredilmiştir.
TMSF kamu tüzel kişiliğine haiz, idari ve mali özerkliğe sahip olan bir kurumdur.
TMSF bu tüzel kişiliğe 1983 yılından beri sahiptir. TMSF’nin idare ve temsili,
22.07.1983-18.06.1999 tarihleri arasında TCMB, 18.06.1999-12.12.2003 tarihleri
arasında ise BDDK tarafından yerine getirilmiştir. 12.12.2003 tarih ve 5020 sayılı
Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun ile
TMSF’nin karar organının TMSF Kurulu olduğu hükme bağlanarak TMSF özerk bir
statüye sahip olmuştur. Aynı kanunla TMSF’nin genel yönetim ve temsili ile TMSF
Kurulunca alınan kararların yürütülmesinin TMSF Başkanına ait olduğu hükme
bağlanmıştır. Böylelikle TMSF bağımsız bir kurum haline gelmiştir.
2005 yılının Kasım ayında yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu, Türk
mevduat sigortacılığı sistemi ve TMSF için önemli değişiklikler getirmiştir. Bu Kanun
ile TMSF’nin yetkileri genişletilmiş, önceki düzenlemelere göre BDDK tarafından
belirlenen sigortaya tabi mevduatın kapsamı ve tutarını belirleme yetkisi TMSF’ye
verilmiştir. Bunun yanı sıra risk esaslı sigorta priminin tarifesini, tahsil zamanını ve
şeklini belirleme yetkileri de yine TMSF’ye verilmiştir. 5411 sayılı Bankacılık
Kanunu’nun getirdiği bir diğer yenilik ise katılım bankaları nezdinde açılan gerçek
kişilere ait katılım fonlarının da TMSF’nin güvencesi altına alınmasıdır.
3.2.3.5.1. TMSF’nin Başlıca Görev ve Yetkileri
TMSF’nin görev ve yetkileri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Yönetmeliği’nin
03.08.2011 tarih ve 24482 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmış Tasarruf Mevduatı
168
Sigorta Fonu Yönetmeliği’nin 8. Maddesinde yer almıştır. Bu madde ki görevleri
aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
-
Kurulca belirlenecek esaslar çerçevesinde bankalardaki tasarruf mevduatını
sigorta etmek, sigorta kapsamındaki mevduatı izlemek, fon mevcudunu yönetmek ve
değerlendirmek,
-
Fonun menfaatlerini koruyucu anlaşmazlıkları önleyici hukuki tedbirleri
zamanında almak, ayrıca Fona ilişkin her türlü uyuşmazlığın adli ve idari merciler ile
icra dairelerinde takibi, savunulması ve çözümlenmesi amacıyla gerekli işlemleri
yapmak,
-
İflas edip kendisine devredilen bankalarla bu bankaların yönetim kadrosu ve
memurlarıyla ilgili gerekli işlemleri yürütmek,
-
Olağanüstü hallerde Hazine Müsteşarlığından izin almak kaydıyla borçlanmak,
-
Olağanüstü hallerde Fon kaynaklarının ihtiyacı karşılamaması durumunda
Kurumun talebi üzerine Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’ndan avans almak,
-
Fon mevcudunun ihtiyacı karşılayamaması durumunda bankalardan ileride
doğacak prim yükümlülüklerine mahsuben bir önceki yılda ödedikleri sigorta primi
toplamına kadar avans almak,
-
TMSF
alacaklarının
takip
ve
tahsil
işlemlerinin
yürütülmesi
ve
sonuçlandırılması,
-
TMSF varlık ve kaynaklarının yönetilmesi,
-
6183 sayılı Kanun uyarınca takibine karar verdiği alacaklarına ilişkin her türlü
teminatın paraya çevrilmesinde de dilerse anılan Kanun hükümlerini uygulamak,
-
6183 sayılı Kanun uygulamasında anılan Kanunun Maliye Bakanlığı’na, tahsil
dairesine ve diğer makam, mercii ve komisyonlara verdiği yetkileri kullanmak,
-
Fona borçlu olanlar ile tüzel kişi borçluların kanuni temsilcileri hakkında 5682
sayılı Pasaport Kanununun 22’nci maddesine istinaden yurt dışına çıkış yasağı
koydurmak,
169
-
TMSF Mevduat Sigortacılığı Faaliyetleri kapsamında; mevduat sigortacılığına
ilişkin politikaların belirlenmesi ve gerekli düzenlemelerin yapılması, risklerin ölçülmesi
ve yönetilmesi, sektör ve banka riskinin izlenmesi ve Bankacılık Kanunu’nun 130'uncu
maddesinde belirtilen gelirlerin tahsil edilmesine yönelik işlemleri yürütmektedir.
Fon’un yeniden yapılandırma için en önemli görevini de aşağıdaki gibi belirtebiliriz.
-
Kanunun 14’üncü maddesinin üç ve dördüncü fıkralarının uygulanması
sonucunda hisseleri Fona intikal eden bankaların; mali sistemde güven ve istikrarın
sürdürülmesini temin etmek amacıyla, Kurulca gerekli görülen hallerle sınırlı olmak
üzere, mali yapılarını inceleyip değerlendirerek, mali bünyelerinin güçlendirilmesi ve
yeniden yapılandırılmasını sağlamak için;
1- Sermayelerinin artırılması;
2- Merkez Bankasının görüşünü almak suretiyle kanuni karşılık yükümlülüklerinin cezai
faizlerinin de kaldırılması suretiyle ertelenmesi veya düşürülmesi;
3- İştirak, gayrimenkul ve diğer aktiflerinin satın alınması veya bunların teminat olarak
alınıp, karşılığında avans verilmesi ya da mevduat yapılması;
4- Alacaklarının ve zararlarının devralınması;
5- Fonun bu şekilde sahip olacağı banka aktifleri ve hisse senetlerinin iskonto veya sair
suretlerle üçüncü kişilere satılması;
6- Banka kayıtlarına göre gerçek bir işleme dayandığı tespit edilen doğmuş veya
doğacak borçlarının garanti edilmesi, her türlü alacak ve varlıklarının nakde tahvilinin
sağlanması veya bankaların yapılacak anlaşmalar çerçevesinde kamusal sermayeli
olanlarda da dahil olmak üzere diğer bankalar aracılığıyla Fon nam ve hesabına nakde
tahvil edilmesi, gibi her türlü tedbiri uygulamak ve bu madde içerisinde kanuna
dayanılarak çıkartılacak yönetmelik, tebliğ, yönerge ve diğer ilgili mevzuatı hazırlamak,
kanunla verilen diğer görevleri yapmak ve yetkileri kullanmaktır.
170
Bunların yanında TMSF’nin Çözümleme Faaliyetleri kapsamında ise; TMSF’ye
devredilmiş
ve
faaliyet
izni
kaldırılmış
bankaları
çözümleme
çalışmaları
yürütülmektedir. Ayrıca erken uyarı sisteminin kurulması, seri ve maliyet etkinliği
yüksek çözümleme yöntemlerinin geliştirilmesi ve bankalara aktarılan kaynakların
maksimum düzeyde geri kazanımı için gerçekleştirilen işlemler de çözümleme faaliyeti
kapsamında değerlendirilmektedir.206
TMSF görevini yaparken bağımsızdır. TMSF’nin kararları yerindelik denetimine tabi
tutulamaz. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi Fon Kurulu'nun kararlarını etkilemek
amacıyla emir ve talimat veremez. TMSF’nin, kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek
kişilerden, Bankacılık Kanunu kapsamında verilen görevleri ile sınırlı olmak üzere her
türlü bilgi ve belge isteme yetkisi bulunmaktadır.
3.2.3.5.2. TMSF’nin Teşkilatı ve Organizasyon Yapısı
Fonun karar organı Yönetim Kuruludur. Yönetim Kurulu, Kurul Başkanı, İkinci Başkan,
Kurul üyelerinin kendi aralarından seçeceği üç üye ile Kurulca belirlenecek Fon Başkan
Yardımcısı ve Kurum Başkan Yardımcısından oluşur. Başkan, Yönetim Kurulunun da
başkanıdır. Başkanın çeşitli nedenlerle görevi başında bulunmaması halinde Yönetim
Kuruluna, Kurul İkinci Başkanı başkanlık eder.
Yönetim Kurulu, Kurul Başkanı veya bulunmadığı hallerde İkinci Başkanın
başkanlığında en az beş üyenin hazır bulunması ile toplanır. Kurul kararları en az dört
üyenin aynı yöndeki oyuyla alınır.
Kurul İkinci Başkanı, Kurulca seçilen asil üye veya üyelerin çeşitli nedenlerle görevde
bulunmaması durumunda Kurulca seçilen yedek üye veya üyeler; Kurulca belirlenen
206
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu 2010 Faaliyet Raporu, Mart 2011, s. 12
171
Fon Başkan Yardımcısı ve/veya Kurum Başkan Yardımcısının görevde bulunmaması
halinde ise yerlerine vekalet eden kişiler, Yönetim Kuruluna katılır.
Fon Kurulu’nun çalışma usul ve esasları 27.12.2005 tarih ve 26036 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulunun
Çalışma Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmelik” ile belirlenmiştir.207
TMSF çözümleme, dış ilişkilere ilişkin faaliyetler ve dış düzenlemeye ilişkin faaliyetler
olmak üzere çok sayıda karar almaktadır.
TMSF’nin organizasyon yapısı Bakanlar Kurulu tarafından yürürlüğe konan ve
25.03.2006 tarih ve 26119 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu Teşkilat Yönetmeliği”nde 2 Başkan Yardımcılığı, 10 Daire Başkanlığı ve 4
Müdürlük
olarak
bulunmaktadır.
belirlenmiştir.
Fonun
merkezi
Ayrıca,
15
İstanbul'da
Başkanlık
olup,
Müşavirliği
Ankara'da
bir
kadrosu
temsilciliği
bulunmaktadır.208 Daire başkanlıklarının da kendi görevleri vardır.
3.2.3.5.3. TMSF’nin Mevduat Sigortacılığı Faaliyetleri
Fon’un tasarruf sahiplerinin haklarını korumak amacıyla tasarruf mevduatını
sigortalaması ile ilgili işlemleri içermektedir. Mevduat Sigortacılığı Faaliyeti TMSF’yi
Türkiye’nin finansal güvenlik ağında çok önemli bir konuma yerleştirmektedir. Fon,
mevduat sigortacılığı faaliyetleri ile;209
-
Bankalardan sigorta primi toplar,
-
Sigorta kapsamındaki mevzuatı izler,
207
A.e., s. 12
A.e., s. 12
209
Neslin Eroğlu, Türk Bankacılık Sektörü Temel Sorunları ve Çözüme Yönelik Düzenlemeler,
Niğde Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Niğde 2006, s.91
208
172
-
Bankacılık işleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan banka mudilerinin
sigorta kapsamındaki mevduatlarını öder ve,
-
Bankacılık Kanununun 130’uncu maddesinde belirtilen (para cezaları, hisse devir
payları, sisteme giriş payları, zamanaşımı gelirleri vs.) toplamak işlemlerini yürütür.
Kamu yararının korunması, finansal sistemde ahlaki riskin azaltılması ve bankacılık
sistemindeki risklerin doğru fiyatlanmasında TMSF’nin Mevduat Sigortacılığı Faaliyeti
önemli görev üstlenmektedir.
3.2.3.5.4. TMSF’nin Çözümleme Faaliyetleri
Bankacılık Kanunu’nun 71’inci maddesi hükümleri çerçevesinde Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurulu, sorunlu bir bankanın faaliyet iznini kaldırabilmekte veya
bankanın temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimini Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu’na devredebilmektedir.
Bu durumda Bankacılık Kanunu’nun 107’nci maddesi hükümleri çerçevesinde TMSF
bankanın;
-
Uygun göreceği aktiflerini, teşkilatını ve personeli ile sigortaya tabi mevduat ve
katılım fonunu başka bir bankaya devretmeye ve akabinde bankanın faaliyet izninin
kaldırılmasını Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulundan istemeye,
-
Hisselerinin çoğunluğuna veya tamamına sahip olmak kaydıyla, banka mali
bünyesinin güçlendirilmesi ve yeniden yapılandırılması için sigortalı mevduat veya
katılım fonu tutarını aşmamak kaydıyla sermaye artırmak, bankaya mevduat koymak,
iştirak, gayrimenkul ve diğer aktifleri satın almak gibi tedbirleri almaya, banka
hisselerini, varlık ve yükümlülüklerini devretmeye, satmaya ve bankayı başka bir
bankayla birleştirmeye,
-
Bankanın doğrudan faaliyet izninin kaldırılmasını Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurulundan istemeye,
173
-
Bankalardan devralınan veya alacaklar sebebiyle edinilen varlıkların en uygun
şekilde elden çıkarılması ve taraf olduğu davaların sonuçlandırılmasına yönelik işlemleri
yürütmekle yetkilidir. Fonun, tüm bu yetkilerini mali sistemin güven ve istikrarını
koruma, maliyet etkinliği sağlama ilkeleri doğrultusunda kullanması ve çözümleme
sürecini 9+3 aylık süre içinde tamamlaması gerekmektedir.
3.2.3.6. Basel-I ve Basel-II’ye Geçişin Yeniden Yapılandırma Sürecine ve
Bankacılık Sistemine Etkileri
3.2.3.6.1. Basel I’e Geçiş
Basel-I uluslar arası faaliyet gösteren bankalar için hazırlanmış olmasına rağmen,
içerdiği standartların basit ve kolay uygulanabilir olması nedeniyle Türkiye gibi
gelişmekte olan ülkelerce de benimsenmiştir.
-
Basel-I, Türkiye’deki düzenlemelerinin modernleşmesine ve finansal sektörlerde
rekabetin artmasına katkıda bulunmuştur.
-
Basel-I’in uygulanması ülkelerin finansal sektörlerinde olduğu gibi Türkiye’de
de rekabet artırıcı bir unsur olmuştur. Bu da piyasadaki oyunculara daha adil bir ortam
yaratarak finansal sistemin gelişmesini sağlamıştır. Basel-I gelişmekte olan ülkelerde ve
dolayısıyla Türkiye’de %8 asgari sermaye oranını zorunlu kılmış ve finansal istikrar
güçlenmiştir.
3.2.3.6.2. Basel II’e Geçiş
Basel-II kriterlerinin kullanılmaya başlanmasıyla Türk bankacılık sisteminde aşağıda
belirttiğimiz etkilerin oluşması beklenmekteydi.
-
Öncelikle, ülkemiz açısından sağlam ve daha etkin bir bankacılık sistemi için
sunulmuş bir fırsat olarak görülmektedir.
-
Basel-II Sermaye Uzlaşısı ile getirilen yeni düzenlemeleri hayata geçirebilmek
için bankaların kapsamlı bir yeniden yapılanma süreci içerisine girmeleri gerekmektedir.
174
-
Risk duyarlılığı düşük, tatbiki kolay ve tek tip bir sermaye gereksinimi
hesaplama yönteminden, risk duyarlılığı yüksek, uygulaması, nitelikli personel, teknik
altyapı ve yeterli tarihsel veritabanı gerektiren, seçimlik yöntemler içeren bir sisteme
geçiş ile birlikte sektördeki bankalar gerek mutlak anlamda gerekse göreli konumları
açısından önemli ölçüde etkileneceklerdir.
-
Kredi verilen firmanın derecelendirme notu düştükçe, bankalar hem daha çok
risk alacak, hem karşılık olarak daha çok sermaye tutacaklar ve dolayısıyla daha çok
kaynağını getiriden mahrum bırakacaklardır. Bu durumda bankaların firmalara
kullandırdıkları kredilerin maliyetleri artacaktır.
-
Basel-II bankacılık sektöründeki konsolidasyon ihtiyacını daha açık bir şekilde
ortaya koyarken, uluslararası mali sistemle daha fazla bütünleşme için alan açacaktır.
-
Bankaların daha detaylı veri/bilgi ihtiyaçları doğacağı için veri depolama sistemleri
önemli hale gelecektir.
-
Basel-II sürecinde ülkemizin risk ağırlığı artacağından yurtdışından kredi
kullanmış olan Türk bankalarının dışarıdan sağlayacakları sendikasyon kredilerinin
faizinde artış, miktarında ise düşüş yaşanacaktır.
-
Basel-II ile birlikte ülke risk ağırlığının %100 olması sebebiyle Hazine tarafından
ihraç edilen aynı risk ağırlığına sahip tahvil, bono, eurobond ve diğer borçlanma
senetlerine yatırım yapan yerli ve yabancı bankalara asgari %8 oranında sermaye
yükümlülüğünü de beraberinde getirecektir.
-
Etkin bir risk yönetimi anlayışı çerçevesinde "Risk Odaklı Denetim" sürecine
katkı sağlayarak bankaların sağlıklı büyümesine yardımcı olacaktır. Bu anlamda toplam
risk faktörleri içinde %20'lik bir ağırlığa sahip olan iç kontrol sisteminin yeterliliği ve
etkinliği de son derece önem kazanacaktır.
-
Basel-II kararları; etkin risk yönetimi ve iç kontrol sisteminin yerleşmesiyle
birlikte bankalarda "Kurum İçi Risk/Kontrol Kültürü"nün oluşturulmasına da katkı
sağlayacaktır.
175
-
Basel-II hükümleri kapsamında etkin bir risk yönetimi uygulaması ancak güçlü
bir özkaynak yapısı ile mümkün olacağından bankaların sermaye gereksinimleri de
artacaktır. Basel-II'ye uyum sürecinde zorluk yaşayan, adapte olamayan bankaların
konsolidesi ya da tasfiyesi meydana gelecek, bunun yanında finansal yapısını
güçlendirmeyi planlayan bankalar bu konuda bir adım önde olacak ve sermaye yapıları
çok daha güçlü olan yabancı bankalarla birleşme süreci de hızlanacaktır.
-
Bankaların aracılık fonksiyonlarının daha etkin bir şekilde yürütülmesine katkı
sağlayacaktır.
-
Kredi ve operasyonel risk yaklaşımlarının gözden geçirilerek özellikle de
operasyonel risk ölçümleri ile bankaların oluşturulmasında en fazla zorlandıkları
operasyonel risk veri tabanı üzerinde yoğunlaşmalarını beraberinde getirecektir. Ayrıca
her bankanın kendi yapısına uygun "Risk Göstergeleri Listesi"nin etkin bir şekilde
kullanılmasına katkı sağlayacaktır.
-
Kredi vade yapısı önem kazanacak, vadeye daha az süresi kalmış krediler için
diğerlerine göre daha az sermaye ayrılacaktır.
-
Aktif-pasif yönetiminin etkin şekilde uygulanması suretiyle piyasa riski yönetimi
ile arasındaki bağlantı ve bilgi akışı güçlü hale gelecektir.
-
Bankaların kamuya açıklanması gereken bilgiler dolayısıyla piyasa disiplinin
sağlanmasına katkı sağlayacaktır.
-
Bankaların kriz yönetimine verdikleri önemi artıracak, çeşitli kriz senaryolarına
uygun risk yönetimi anlayışını geliştirmelerine de yardımcı olacaktır.
-
Basel-II kararları bankalardaki problemlerin etkin şekilde çözümlenmesine
yönelik prosedürlerin gözden geçirilmesi ve çözüm odaklı düşünen insan kaynağına ve
bilgi işlem alt yapı unsurlarına önemli düzeyde yatırım yapılması sonucunu ortaya
çıkaracak, bu da bankalara kısa vadede ek bir yatırım maliyeti yükleyecektir.
-
Bankalardaki teknolojik yeniliklerin asgari risk düzeyinde etkin şekilde
kullanılması ve bu risklerin kontrol altına alınması daha da önem kazanacaktır.
176
-
Bankaların ticari ve kurumsal nitelikteki müşterilerinin kurumsallaşma sürecinde
olumlu bir gelişme yaşanmasına yardımcı olarak, bankaların aktif kalitesinin
iyileştirilmesine destek olacaktır.
-
Bankaların müşteri portföy tercihleri, kredibilitesi yüksek, derecelendirmesi iyi,
sağlam firmalar yönünde değişecek, kredi derecelendirmesi iyi olan firmalara ortalama
kredi faiz oranından daha düşük oranda kredi kullandırılması söz konusu olabilecektir.
-
Kredibilitesi yüksek, risk seviyesi ve maliyeti düşük kredili firmalara bankaların
ilgisinin yoğunlaşması da, fiyatlama, itibar riski ve yasal sermaye arbitrajı açısından
bankalar arası rekabeti daha da artıracaktır.
-
Basel-II hükümlerinin uygulanması ile birlikte bugüne kadar kredi teminatı
olarak kabul edilen müşteri çek-senetleri ile ortak ve grup şirketi kefaletlerinin teminat
değerliği kalmayacaktır.
-
Bankaların scoring, kredi tahsis ve fiyatlama sürecinin gözden geçirilerek daha
efektif hale getirilmesine yardımcı olacaktır. Bununla birlikte Basel-II sürecinde
özellikle KOBİ'lerin mali verilerinin uluslararası muhasebe standartlarına uygun ve
sağlıklı bir şekilde kayıt altına alınmasıyla bağlantılı olarak kredi değerlendirme
sürecinde kısa vadede sorunlar yaşanabilecektir.
-
Basel-II, Türk bankacılık sektöründe risk yönetim kültürünün oluşmasını
sağlayacaktır.
-
Basel-II süreci ile bankalar, iç kontrol ve risk yönetim birimlerine sahip olacaktır.
Riskler tanımlanacak, ölçülecek ve banka üst birimlerine raporlanacaktır. Bankanın
faaliyetleri iç kontrol birimlerince kontrol edilecektir.
-
Basel-II, borçlu-kredi kalitesine verilen önemin artmasını sağlayarak kurallara
uygun bir kredi kültürü oluşmasını sağlayacaktır.
-
Bankaların kredi müşteri portföyü de değişecektir.
-
Basel-II ile beraber gözetim ve denetim otoriteleri bankalarda kurumsal
yönetimin yerleşmesi konusuna önem vereceklerdir.
177
3.2.3.7.
AB
Bankacılık
Mevzuatı
İle
Türk
Bankacılık
Mevzuatı’nın
Karşılaştırılması
Bankacılık Tanımını inceleyecek olursak AB 12.12.1977 tarihli ve 77/780/EEC sayılı
Birinci Bankacılık Direktifi’nde mali kurum tanımı yapılmıştır.
Türk Mevzuatı’nda ise banka tanımı 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile yapılmıştır.
Mevzuatlar arasında önemli ayırımlardan biri banka tanımı ile ilgilidir. Türkiye’de
bankaların uyması gereken koşullar Bankalar Kanunu ile belirlenirken diğer kredi
kurumları için ayrı mevzuat çıkarılmaktadır. AB mevzuatında bu konuda bir ayırım
yapılmamakta, bankalar ve kredi kurumları tek mevzuatta toplanmaktadır. AB mevzuatı
ve Türk mevzuatı arasındaki bu fark Türk bankalarının rekabeti açısından bir dezavantaj
oluşturmaktadır.210
AB’nin 15.12.1989 tarihli ve 89/646/EEC sayılı İkinci Bankacılık Direktifi ile banka
kuruluşlarında asgari kuruluş sermayesi 5 milyon euro olarak belirlenmiştir ve
özkaynakların bankanın faaliyetleri sırasında bu tutarın altına düşmemesi gerektiği
belirtilmiştir.211
Türk Mevzuatı’nda ise nakden ve her türlü muvazaadan ayrı olarak ödenmiş olan
sermayesinin yirmi trilyon liradan az olmaması şarttır hükmü bulunmaktadır. Bu
hükmün yanında bankalarda hisse devrinin söz konusu olması veya şube açılmak
istenmesi durumunda ödenmiş sermayenin veya özkaynakların asgari kuruluş sermaye
tutarına çıkarılması şartı koşulmuştur.
210
Zehra Feryal Akman, Türk Bankacılık Sektörü’nün Yapısal Sorunları ve Avrupa Birliği
Normlarına Göre Yeniden Yapılandırılmaları, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat
Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Konya 2006, s.57
211
Yenal Kespiç, Hamza Şimşek, “Türk Bankacılık Sektörünün Yapısı ve Avrupa Birliği Bankacılık
Sektörüyle Uyumlaşma Süreci”, D.E.Ü.İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt:16, 2001, s. 6.
178
Türk mevzuatında Türkiye’de şube açmak isteyen yabancı bankaların bankacılık işlemi
yapmalarının yasaklanmamış olması şart koşulmakta, AB mevzuatında ise hizmet sunma
serbestisi önündeki engellerin kaldırılması gerekliliği belirtilmektedir.
Kredi kurumlarının kurulmalarına ve faaliyette bulunmalarına ilişkin 2006/48/EC sayılı
yönergenin 6. maddesinde, “Üye Devletler, kredi kurumlarının faaliyete geçmeden önce
faaliyet izni almalarını zorunlu kılarlar.” ifadesi yer almaktadır. Bu ifadeye bakarak,
Avrupa Birliği’nde kredi kurumlarının kurulması ile işlemlere başlamak için izin
almalarının birbirini izleyen iki ayrı aşama olarak öngörüldüğü sonucuna varılabilir.
Başka bir ifadeyle önce, kamudan mevduat ya da geri ödenmek üzere fonlar toplama ve
kendi hesabına kredi verme işlemleri yapacak bir teşebbüs kurulacak, daha sonra faaliyet
izni alabilmek için yetkili mercilere başvurulacaktır.212
Avrupa Birliği’nin düzenlemelerinde kredi kurumlarının bir ortaklık ya da firma
şeklinde kurulmaları ile faaliyet izni alarak mevduat ve fon toplama, kendi hesabına
kredi verme işlemlerine başlamaları iki ayrı ve birbirini izleyen aşamalar olarak
öngörülmüştür. Kredi kurumları, Roma Antlaşması’nın 58. maddesinde çizilen sınırlar
içinde kalma koşuluyla, Üye Devletlerin ulusal düzenlemelerinde yer alan her hangi bir
hukuki şekilde kurulabilirler. Kredi kurumları, vakıf gibi kar amacı gütmeyen bir
kuruluş olarak kurulamazlar.
Avrupa Birliği’nin düzenlemelerinde
kredi
kurumlarının
bir teşebbüs olarak
kuruluşlarına ve hukuki şekillerine ilişkin ayrıntılı hükümlerin bulunmamasına karşın,
bu kurumların bankacılık işlemlerine başlayabilmek için almaları zorunlu olan faaliyet
izninin verilmesi sıkı koşullara bağlanmıştır.
212
Gürgan Çelebican, Avrupa Birliği’nde Kredi Kurumlarının Kurulmaları, Faaliyet İzni Almaları
ve Faaliyetlerinin Sona Ermesi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2007, s. 60
179
2006/48/EC sayılı yönergenin 6. maddesine göre Üye Devletler, merkezleri kendi
ülkelerinde bulunan ve kredi kurumlarına özgü işlemler yapmak üzere kurulan
teşebbüslerin faaliyete başlamadan önce yetkili mercilere başvurarak izin almalarını
sağlamakla yükümlüdürler. Bunların yanında kredi kurumlarına faaliyet izni
verilebilmesi için yerine getirilmesi gereken koşullar, 2006/48/EC sayılı yönergenin 6.
ve sonraki maddelerinde ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir.
Aynı konu Türk Mevzuatı’nda 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile düzenlenmiştir. Bu
kanunda bu konu ile ilgili olarak Bankacılık Kurulu’ndan izin alınması gerektiğini
belirtmektedir. Bankacılık sistemine giriş ve çıkış kararını Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurulu verecektir. Türkiye’de kurulan bankaların yurtdışında şube açmaları
bu Kurul’un iznine bağlanmıştır.
AB mevzuatından farklı olarak Kurul, bankaların şube açmasını izne tabi tutmakta
ayrıca kuruluş iznine ek olarak faaliyete geçme izni de gerekmektedir. AB mevzuatı ve
Türk mevzuatı arasında uyumsuzluk vardır. Bunun nedeni AB üyesi ülkelerin ‘Tek
Lisans’ ilkesini kabul etmeleridir. Buna göre herhangi bir üye devlette faaliyet izni alan
bir kurum, bu faaliyetleri tüm üye ülkelerde gerçekleştirebilmektedir. Bunun için tek
faaliyet izni yeterlidir.
8.12.1986 tarihli ve 86/635/EEC sayılı AB Konsey Direktifi, bankaların ve diğer finans
kurumlarının yıllık hesapları ve konsolide hesapları hakkındaki direktiftir. Direktife göre
bankalar mali iştirak ve bağlı ortaklıkları ile konsolide bazda mali tablo düzenlemeli ve
sermaye yeterliliği ve büyük kredilere ilişkin kısıtlamalara konsolide bazda uymalıdır.
Merkezin bulunduğu ülkenin gözetim ve denetim yetkisi karşılıklı olarak tanınmalıdır.213
213
Kespiç, Şimşek, “Türk Bankacılık Sektörünün Yapısı ve Avrupa Birliği Bankacılık Sektörüyle
Uyumlaşma Süreci”, s. 6.
180
4389 sayılı kanunun 13. Maddesi’nin 4. Fıkrası Türkiye’de bankalara mali tablolarını
konsolide etme zorunluluğu getirmiş, sermaye yeterliliği ve net genel pozisyon
rasyolarında yapılan son değişiklikte (yurtdışı şubelerle birlikte) konsolide bazda
tutturulması öngörülmüştür.
Bu madde 4491 sayılı bankalar kanununun 6. Maddesiyle değiştirilmiştir. Bu maddeyle
kanunun 13’üncü maddesinin (4) numaralı fıkrası değiştirilmek suretiyle konsolide
denetime ilişkin hükümler uluslararası uygulamalara paralel hale getirilmektedir. Bunun
sonucunda, bankalar, Bankalar Kanunu’nda ve bu Kanun’a istinaden yürürlüğe konulan
düzenlemelerde münferiden uymak zorunda oldukları oran, sınır ve kısıtlamalara;
kurulca belirlenecek kapsam ve esaslar çerçevesinde yapılacak düzenlemeler
doğrultusunda konsolide edilmiş mali tablolarına göre de uymak zorunda olacaktır.
Bankalar Kanunu Tasarısında yer verilen bu hükmün temel amacı, her ne şekil ve surette
olursa olsun banka açısından risk doğurma ihtimali bulunan işlemlerin tamamen risk
dağılımı prensipleri çerçevesinde değerlendirilmesine olanak sağlamaktır. Başka bir
deyişle bankalar Türkiye Bankalar Birliği’nin görüşü dikkate alınarak kurulca tespit
edilecek kapsam ve esaslar çerçevesinde doğrudan ve dolaylı iştirakleri ile yönetim ve
denetimine
sahip
oldukları
ortaklıklarının
mali
tablolarını
konsolide
etmek
zorundadırlar.
94/19/EEC sayılı Mevduat Sigorta Sistemi ile İlgili Konsey Direktifi ile bankacılık
sisteminin istikrarına ve tasarruf sahiplerinin korunmasına yönelik olarak kuruluş hakkı
ve hizmet sunma özgürlüğü üzerindeki tüm kısıtlamaların kaldırılması suretiyle
Topluluğun her tarafında kredi kurumlarının faaliyetlerinin uyumlu bir şekilde gelişmesi
hedef alınmıştır. Bu direktife göre AB’de faaliyet gösteren kredi kurumlarının tasarruf
mevduatı sigorta sistemlerine üye olmaları zorunludur. Mevduatlarının 20.000 Euro’ya
kadar garanti altına alınması şart koşulmuştur.
181
Türk Mevzuatı’nda 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 111. Maddesine göre; bu Kanun
ve ilgili diğer mevzuat ile verilen yetkiler çerçevesinde tasarruf sahiplerinin hak ve
menfaatlerinin korunması amacıyla, mevduatın ve katılım fonlarının sigorta edilmesi,
Fon
bankalarının
yönetilmesi,
mali
bünyelerinin
güçlendirilmesi,
yeniden
yapılandırılması, devri, birleştirilmesi, satışı, tasfiyesi, fon alacaklarının takip ve tahsili
işlemlerinin yürütülmesi ve sonuçlandırılması, fon varlık ve kaynaklarının idare edilmesi
ve kanunla verilen diğer görevlerin ifası için kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali
özerkliğe sahip Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kurulmuştur. Fon görevini yaparken
bağımsızdır.
Türk mevzuatında mevduat sigorta sınırı 50.000 YTL’dir. Mevzuatlar arasındaki en
önemli fark Türkiye’de tasarruf mevduatının yurtdışındaki şubelerinin sigorta kapsamına
alınmamış olmasıdır. Mevzuatta sadece Türkiye’de faaliyet gösteren bankalardan
bahsedilmektedir. AB’de ise sigorta kapsamındadır.
Mevzuatta ‘Türkiye’de faaliyet gösteren ve mevduat kabulüne yetkili bulunan
bankaların, yurt içi şubelerinde gerçek kişiler tarafından açılmış olan Türk Lirası
cinsinden tasarruf mevduatı ile tasarruf mevduatı niteliğini haiz altın repo ve döviz
tevdiat hesapları mevduat sigortasına tabidir’ denilmektedir.
2000/12/EEC sayılı ‘’Kredi Kurumlarının Faaliyetlerinin Yürütülmesi ve Takibine
ilişkin Konsey Direktifi’’ üye devlette faaliyet gösterecek olan kurumların o ülke
uyrukları ile aynı şartlarla yerleşip hizmet sunmalarını önleyen kısıtlamalar, ayrımcı
muameleye neden olan idari uygulamalara son verilecektir. Böylece üye devletlerin
kurumlarının Topluluk içinde ayrım yapılmadan ve merkez ülke kurumlarıyla aynı
ortamda faaliyet göstermesi sağlanmıştır.214
214
Akman, Türk Bankacılık Sektörünün Yapısal Sorunları ve Avrupa Birliği Normlarına Göre
Yeniden Yapılandırılması, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Yüksek
Lisans Tezi, Konya 2006, s.60
182
Türk Mevzuatı: 4389 sayılı Bankalar Kanunu, Bankaların Kuruluş
Faaliyetleri
Hakkında Yönetmelik, Tek Düzen Hesap Planı ve İzahnamesi Hakkında Tebliğ, 32
sayılı karar, bu konulardaki mevzuat hükümleridir.215
Türkiye’de bankaların kurulması ve faaliyet iznine ilgili Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurulu’nun en az 5 üyesinin olumlu kararıyla izin verilmektedir. Dolayısıyla
aradaki mevzuat farkı sadece Türkiye’nin AB üyesi olmaması ilgili bir farktır.
Türkiye’de kredi kurumu ve banka tanımlarının ayrı mevzuatlarda yer alması da aradaki
önemli bir farkı göstermektedir.
Türk mevzuatı AB mevzuatı ile karşılaştırıldığında mevzuatlar arasında çok büyük
uyumsuzluklar olmadığı görülmektedir. Türk mevzuatı, yaptığı düzenlemelerle
bankacılık mevzuatını AB bankacılık direktiflerine yakınlaştırmıştır. Bununla birlikte
yabancı bankaların ve şubelerin kurulması ve faaliyeti ile ilgili izinlerde farklılıklar söz
konusudur. Banka ve kredi kurumları tanımı da mevzuatlar açısından önemli bir farkı
oluşturmaktadır. Ancak yapısal anlamda çok büyük uyumsuzluklar söz konusu değildir
ve sayılan farklılıklar Türkiye’nin AB üyesi olması ile kalkabilecek farklılıklardır.
Türkiye AB üyesi olduğu taktirde Tek Lisans ilkesini kabul etmek durumunda kalacak
dolayısıyla faaliyet izinleri ile ilgili uyumsuzluk ortadan kalkacaktır. Aynı şekilde kredi
kurumları tanımının yapılması da rekabetteki dezavantajları ortadan kaldıracak uluslar
arası piyasalarda rekabet gücümüzü arttıracaktır.216
3.2.3.8. Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı (BSYYP)
Bankacılık sisteminde yeniden yapılandırma süreci 1999 yılı sonunda uygulanmaya
konulan “enflasyonla mücadele” programı ile başlatılmıştır. Kasım ve Şubat krizleriyle
Türk Bankalarının mali bünyeleri ve karlılık performansları kötüleşmiştir. Bankaları
215
216
A.e., s.60
A.e., s.60
183
daha sağlıklı bir yapıya kavuşturmak için 2001 yılının mayıs ayında ‘’Bankacılık
Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı’’ uygulamaya koyulmuştur.
Bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılması programının temel amacı: kamu
bankalarını mali sistem içinde bir istikrarsızlık unsuru olmaktan çıkarmak, mali sistemin
istikrarı ve kamu maliyesine getirdikleri yükün azaltılması bakımından TMSF
bünyesindeki bankaların sorunlarını en kısa sürede çözüme kavuşturmak ve yaşanan
krizlerden olumsuz yönde etkilenen bazı özel bankaların sağlıklı bir yapıya
kavuşmalarını sağlayacak düzenlemeleri gerçekleştirmek şeklinde açıklanmıştır.217
İlk dönemde yapılanlar büyük ölçüde düzenlemelerin uluslararası standartlara ve
uygulamalara yaklaştırılması yönünde olmuştur. ’Bankalar Kanunu’nda kapsamlı
değişiklikler yapılmıştır. Bankacılık alanında idari ve mali özerkliğe sahip düzenleyici
ve denetleyici bir otorite olan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK)
oluşturulmuştur. Geçmişte Hazine ve TC Merkez Bankası arasında paylaşılan banka
denetim ve düzenleme görev ve yetkileri 2000 yılı Ağustos ayında faaliyetlerine
başlayan BDDK’ya geçmiştir.
BSYYP, bankacılık sisteminin mali ve operasyonel yapısının güçlendirilmesine yönelik
uygulamalar ile bankacılık sektöründe gözetim ve denetim etkinliğini arttıracak, sektörü
daha etkin ve rekabetçi bir yapıya kavuşturacak yasal ve kurumsal düzenlemeleri
içermektedir.
BSYYP’nin temel unsurları:
-
Kamu bankalarının yeniden yapılandırılması,
-
TMSF’ye devredilen bankaların çözümlenmesi,
-
Özel bankacılık sisteminin daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulması,
217
Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı, BDKK Raporu, 15 Mayıs 2001, s.13
184
-
Gözetim ve denetim çerçevesinin güçlendirilmesi ve sektörde etkinliğin
arttırılmasıdır.
BSYYP ile birlikte Bankalar Kanunu’nda ve diğer yasal düzenlemelerde değişiklikler
yapılmıştır.
3.2.3.8.1. Yeni Bankalar Kanunu
4389 sayılı kanun Bankalar Kanunu’nda önemli mali reform sağlamıştır. Bu kanun AB
Direktifleri ve genel kabul görmüş uluslar arası uygulamalar dikkate alınarak
hazırlanmıştır. Bu kanunla mali sistemin güven ve istikrarının sağlanmasına yönelik
önemli değişiklikler yapılmıştır. Şubat 2001 krizinden sonra 12 Mayıs 2001 tarih ve
4672 Sayılı kanun ile Bankalar Kanunu’nda yine önemli değişiklikler yapılmıştır.
4389 Sayılı yeni Bankalar Kanunu ile; idari ve mali açıdan tamamen bağımsız bir
denetim ve gözetim otoritesinin kurulması, risk izleme ve yönetim anlayışının
değiştirilmesi, mali bünye sorunları olan bankaların sistematik bir risk doğurmasını
engelleyerek bankacılık sektörünün etkin olarak çalışmasını sağlayacak tedbirlerin
alınması ve bunun için gerekli mekanizmanın oluşturulması gibi hedeflere ulaşılması
amaçlanmıştır.
Bankalar Kanunu’nda şu değişikler yapılmıştır:218
-
Banka kurulması için gereken koşullar ağırlaştırılmıştır.
-
Şube açma koşullarında değişiklikler yapılmamıştır.
-
Kredi ve iştirak sınırları değiştirilmiştir.
-
Pay sahipliği ve devir payları BDDK’nın iznine tabii bırakılmıştır.
-
Banka ortaklarının ve yöneticilerinin şahsi sorumlulukları arttırılmıştır.
-
İdari ve adli suç ve cezalar yeniden düzenlenmiştir.
218
A.e., ss.22-23
185
-
Özel finans kurumlarının faaliyetlerinin düzenlenmesine ilişkin yetki BDDK’ya
verilmiştir.
3.2.3.9. Sermaye Yeterliliği İle İlgili Düzenlemeler
Bankaların sermaye yeterliliği standart oranının konsolide ve konsolide olmayan bazda
hesaplanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek suretiyle mevcut ve potansiyel riskler
nedeniyle oluşacak zarara karşı yeterli sermaye bulundurmalarını sağlamak amacıyla
Şubat 2001’de “Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine
İlişkin Yönetmelik” yayınlanmıştır.
Bu Yönetmeliğin asıl amacı, bankaların maruz kalınan riskler nedeniyle oluşabilecek
zararlara
karşı
konsolide
ve
konsolide
olmayan
bazda
yeterli
özkaynak
bulundurmalarının sağlanmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemek olarak belirtilmiştir.
Bu yönetmelikte kredi riskine esas tutar belirlenmiş ve risk tutarının belirlenmesi ilgili
maddelerle düzenlenmiştir.
Bankaların sermaye yeterliliği standart oranları Haziran 2002’den itibaren çeyrek yıllık
dönemlerde yayımlanmaya başlanmıştır.
Yeniden sermayelendirme programı temel olarak üç evreden oluşmuştur. Değerlendirme
aşamasında bağımsız denetim kuruluşlarının da dahil olduğu eşit, tarafsız ve üç aşamalı
bir denetim sonrasında bütün özel sermayeli ticari bankaların gerçek mali durumlarının
ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. Ortakların banka sermayelerini güçlendirmeleri
aşamasında yedek akçelerle karşılanamayan ölçüde zararın bulunması ve sermaye
yeterlilik rasyosunun (SYR) yüzde 8’in altında kalması halinde, banka genel kurullarının
olağanüstü toplanarak hissedarların banka zararlarını tamamen üstlenmesi, gerekli diğer
tedbirleri alması ve gerekli nakit sermaye artırımını karara bağlaması amaçlanmıştır.
186
Son aşama olan kamu desteği sağlanarak banka sermayelerinin güçlendirilmesi aşaması;
sermaye yeterliliği standart oranı pozitif olmakla beraber yüzde 8’in altında kalan
bankalara doğrudan sermaye desteği ve sermaye benzeri kredi sağlanması suretiyle
sermaye yapılarının güçlendirilmesi amaçlanmıştır.
Programın ilk aşamasında bankaların mali durumları ortaya konulmakta, ikinci aşamada
bankalar kendi imkanlarını kullanarak sermayelerini artırmaya çalışmakta, üçüncü
aşamada ise sermayesi yetersiz olmakla beraber belli bir seviyenin üzerinde olan
bankalara kamu kaynaklarından destek sağlanmaktadır.219
Yeniden yapılandırma stratejisi, bir banka kurtarma operasyonu değil, bankacılık
sektörünü makro bir bakış açısıyla, bir defada yeniden yapılandırma ve kalıcı olarak
güçlendirme operasyonudur. Aynı zamanda Türk bankacılık sektöründe yapısal sorun
haline dönüşmüş saydamlığı olmayan yapının kalıcı olarak değiştirildiği, banka bilanço
ve raporlarının uluslararası standartlarda ve tam bir şeffaflıkla hazırlandığı, kamuoyuna
ilan edildiği ve bu suretle sektör üzerinde piyasa disiplininin sağlandığı bir döneme geçiş
için yapılan bir operasyondur.
Banka sermayelerinin güçlendirilmesi programı oldukça kapsamlı hükümler içermekle
birlikte açık ve nesnel kriterler ve sürecin süratle tamamlanmasını sağlayacak bir takvim
çerçevesinde ve şeffaf bir şekilde yürütülmüştür.
Bu program, Türk bankacılık sektörünün yapısal hale gelmiş sermaye yetersizliği
sorununa bir defada, topluca ve makro bir bakış açısıyla çözüm getirmesinin yanısıra,
uygulanma ve başarı şansını yükselten kritik özelliklere de sahip olmuştur.
219
Banka Sermayelerinin Güçlendirilmesi Programı, Tanıtım Rehberi, BDDK Yayını, 20 Şubat 2002,
s.4.
187
Bu programın başarılı bir şekilde uygulanması ile aşağıdaki kazanımların elde edilmesi
beklenmekteydi:220
-
Banka
sahiplerinin
ve
hissedarlarının
sermaye
artırımına
katkıları
azamileştirilecektir.
-
Sektördeki
yeniden
yapılandırmanın
kamu
kesimine
maliyeti
en
aza
indirilebilecektir.
-
Borç yeniden yapılandırma anlaşmaları ve varlık yönetimi şirketlerinin başarı
şansı artırılacaktır.
-
Reel sektöre dönük kredi imkanları artırılacaktır.
-
Devir ve birleşmeler için uygun bir ortam yaratılacaktır.
-
Şeffaflık ve sektöre güven pekiştirilecektir.
-
Yurtdışı kredi imkanları ile yerli ve yabancı yatırımcıların sektöre katılımı
artırılacaktır.
-
Piyasa disiplini üzerinde olumsuz etkilere sahip bulunan tam güvence
mekanizmasının kaldırılabilmesi için uygun ortam yaratılacaktır.
Bu kazanımların, banka sermayelerinin güçlendirilmesi programı, bu programı tamamlar
nitelikteki borç yeniden yapılandırma anlaşmaları ve varlık yönetimi şirketleri ile
birlikte, Türk bankacılık sektörünün yapısal sorunlarının aşılmasında ve “gerçek
bankacılık dönemine” geçişte çok önemli bir adım olmuştur.
3.2.4. 2001 Sonrası Bankacılık Sisteminde Örgüte Yönelik Yeniden Yapılanmalar
3.2.4.1. Kamu Bankalarının Yeniden Yapılandırılması
3.2.4.1.1. Yeniden Yapılandırma Öncesinde Kamu Bankalarının Genel Görünümü
Kamu bankalarının mali yapıları 2000 ve 2001 krizlerinin derinleşmesine neden
olmuştur. Bu krizler sonrasında kamu bankalarının mali yapıları daha da kötüleşmiş,
220
A.e., s.26
188
bankacılık sisteminin sağlıklı bir şekilde işleyişini tehdit eder hale gelmiştir. Yüksek
tutarlara ulaşan günlük nakit akışları nedeniyle bu bankaların faiz ve likidite şoklarına
karşı kırılganlıkları artmıştır.221
Kamu bankalarının mali yapılarının bozulmasının sebepleri arasındaki en büyük pay
görev zararı alacaklarıdır. Destekleme politikalarına göre oluşan görev zararları,
çoğunlukla zamanında ve nakit olarak devlet tarafından ödenmemiştir. Görev zararı
alacaklarına bağlı olarak önemli bir sermaye açığı ortaya çıkmıştır.
1992 yılından itibaren oluşmaya başlayan ve ödenmeyerek her dönem sonunda faiz
tahakkuku olarak kamu bankalarının bilançolarında muhasebeleştirilen özel görev zararı
alacakları, Aralık 2000’de 17.4 katrilyon TL’sine ulaşmıştır. Özel görev alacaklarının
kamu bankalarının toplam bilançosu içindeki payı 2000 yılında %49.3’e ulaşmıştır.222
Kamu bankalarının 2000 yılı sonu itibariyle temel bankacılık faaliyetleri incelendiğinde,
bankacılık sektörünün toplam mevduatı içindeki kamu bankalarının payı %40 iken,
kamu bankalarınca kullandırılan kredilerin payının sektörün % 25’i gibi düşük bir
düzeyde olması bu bankalarının finansal aracılık işlevlerini önemli ölçüde yitirdiklerini
göstermektedir. Ayrıca operasyonel açıdan rasyonel olmayan sayıda şube ve personelle
faaliyet göstermeleri önemli zararlara yol açmıştır.
3.2.4.1.2 Kamu Bankalarının Finansal Açıdan Yeniden Yapılandırılması
Kamu bankalarının finansal açıdan yeniden yapılandırılması;
-
Görev zararlarının alacaklarının tasfiyesi,
-
Kısa vadeli yükümlülüklerin azaltılması,
-
Kamu bankalarına sermaye desteği sağlanması,
221
Ramazan Küçükbıçakcı, Banka Yeniden Yapılandırma Programları ve Ekonomik Sonuçları,
TCMB Bankacılık ve Finansal Kuruluşlar Genel Müdürlüğü Uzman Yeterlilik Tezi, Ankara 2004, s.101
222
A.e., s. 102
189
-
Mevduat faizlerinin piyasa faizlerine uyumlu hale getirilmesi ve
-
Kredi pörtföyünün etkin yönetimi alanlarında, yoğunlaşmıştır.
2001 yılında kamu bankalarının finansal açıdan yeniden yapılandırılması
sonuçlandırılmıştır.
3.2.4.1.2.1. Görev Zararlarının Tasfiyesi
-
2001 yılı içinde 23 katrilyon lira tutarında özel tertip tahvil verilmek suretiyle
kamu bankalarının görev zararı alacakları ve bu zararla tahakkuk etmiş faiz tutarının
tamamı menkul kıymete bağlı hale getirilmiştir.
-
Görev zararı oluşumuna yol açan kanunların bakanlar kurulu kararlarının
yürürlülükten kaldırılmasına yönelik yasal düzenleme 3 temmuz 2001 tarihinde
gerçekleştirilmiştir.
-
Kamu bankaları kanalıyla sağlanacak destekler için ihtiyaç duyulan kaynakların
bütçeye konulması ve bu bankalara önceden aktarılması uygulaması başlatılmıştır.
Bunların yanında 2001 yılında kamu bankalarına sermayelerini güçlendirmeleri için ek
destek sağlanmıştır. Bu kapsamda mart ayı içerisinde Ziraat Bankası’na 217,6 Trilyon
lira, Nisan ayı içerisinde Halk ve Emlak Bankaları’na sırasıyla 67,2 ve 40,8 Trilyon lira
tutarında nakit sermaye ödemesi yapılmıştır. Mayıs ayında sermayelerine mahsuben
Emlak Bankası’na 624 Trilyon lira tutarında DİBS verilmiştir. Temmuz ayında Emlak
Bankası’nın Ziraat Bankası’na devrinden doğan 1,7 Katrilyon tutarındaki maliyet, Ziraat
Bankası’na 1,7 Katrilyon lira tutarında özel tertip tahvil ihraç edilmek suretiyle
karşılanmıştır.
Görev zararı alacaklarının menkul kıymete bağlanması ve sermaye desteği sağlanması
amacıyla kamu bankalarına aktarılan kaynakların toplamı 28,7 Katrilyon lira olarak
gerçekleşmiştir.
190
3.2.4.1.2.2. Kısa Vadeli Yükümlülüklerin Azaltılması
-
Kamu bankaları Hazine’den almış oldukları özel tertip tahviller karşılığında ve
belirli bir program dahilinde Merkez Bankası’ndan repo ve doğrudan satış yoluyla
likidite temin etmiş ve 16 Mart 2001 itibariyle 8,5 Katrilyon civarında olan özel
bankalar ile banka dışı kesime olan yükümlülüklerini sıfırlamıştır.
-
Gecelik bazda yapılan bireysel/kurumsal müşterilere yönelik repo işlemlerinde
asgari vade haftalığa dönüştürülmüş, böylelikle vade ve likidite riski daha iyi
yönetilebilir hale dönüştürülmüştür.
-
Hazine Müsteşarlığı, kağıt değiştirme ve nakit ödeme suretiyle erken ifta yoluyla
kamu bankalarının nakit girişlerinin ve likidite pozisyonlarının düzenli bir yapıda
gelişmesine ve böylece bu bankaların kısa vadeli borçlanma piyasaları üzerindeki
baskılarının azalmasına katkıda bulunmuştur.
3.2.4.1.2.3. Sermaye Yapılarının Güçlendirilmesi
Sermaye yapılarının güçlendirilmesi amacıyla kamu bankalarına hem menkul kıymet
hem de nakit olarak nakit aktarımı yapılmıştır. Yapılan nakit aktarımı sonucunda kamu
bankalarının toplam ödenmiş sermaye tutarı Aralık 2000’de 476 Trilyon lira iken, Eylül
2002’de 3,4 Katrilyon liraya; özkaynakları da aynı dönemde 713 Trilyon’dan 5
Katrilyona yükselmiştir.
Kamu
bankalarının
sermaye
yeterlilik
rasyolarında
da
önemli
iyileşmeler
gerçekleşmiştir. Sermaye yeterlilik rasyosunun iyileşmesinde, yapılan sermaye
aktarımlarının yanı sıra, kamu bankalarının aktifleri içinde risk ağırlığı sıfır olan DİBS
payının artması etkili olmuştur.
191
3.2.4.1.2.4. Kamu Bankalarının Mevduat Faizlerinin Piyasa Faizlerine Uyumlu
Hale Getirilmesi ve Kredi Pörtföyünün Etkin Yönetimi
Kamu bankalarının mevduat faiz oranları DİBS piyasa faiz oranlarının altında ve ortak
olarak belirlenmeye başlanmış ve mevduat faizleri genel faiz oranlarındaki düşüşe
paralel bir gelişme göstermiştir.
Kamu bankalarının faaliyetlerini etkinlik ve verimlilik ilkeleri çerçevesinde sürdürmeleri
doğrultusunda, ihtisas kredileri dahil olmak üzere tüm kredi faizlerini kaynak
maliyetlerini dikkate alarak belirlemeleri sağlanmıştır.
Kamu bankaları, sorunlu hale gelen kredilerini takipteki alacaklar hesabına aktarma ve
gerekli karşılıkları zamanında ayırma konularında da ihtiyatlı bir uygulama içine
girmişler ve böylelikle bilançolarını daha şeffaf bir hale getirmişlerdir. Sonuç olarak,
2000 yılı sonunda kamu bankalarının takipteki alacakları 1.017 Trilyon lira ve bu
alacaklar için ayrılan karşılıklar 296 Trilyon lira iken, Aralık 2002 itibariyle Emlak
Bankası’nın birleşme zararı ve bu zarar için ayrılan karşılıklar dahil takipteki alacaklar
3.613 Trilyon liraya, ayrılan karşılıklar ise 2.904 Trilyon liraya yükselmiştir. Ağustos
2003’de takipteki alacaklar tutarı 2002 yılı sonu itibariyle 71 Trilyon lira gerileyerek
3.542 Trilyon liraya, bu alacaklar için ayrılan karşılıklar 271 Trilyon lira artarak 3.175
Trilyon liraya ulaşmıştır. Bu gelişmeler sonucunda, ayrılan karşılıkların takipteki
alacaklara oranı yüzde 89,6 olarak gerçekleşmiştir. Kamu bankalarının Aralık 2002’de
5.3 Katrilyon lira olan canlı pörtföyü Ağustos 2003 itibariyle 6.3 Katrilyon liraya
yükselmiştir.
3.2.4.1.3. Kamu Bankalarının Operasyonel Açıdan Yeniden Yapılandırılması
Kamu bankalarının finansal yeniden yapılandırılmasına eş zamanlı olarak bu bankaların
operasyonel yeniden yapılandırılmasına da başlanmıştır. Operasyonel açıdan yeniden
yapılandırma da; bu bankaların organizasyon yapılarının çağdaş bankacılığın ve uluslar
arası rekabetin gereklerine göre yapılandırılması hedef alınmıştır.
192
İlk aşamada bu bankaların yönetimi ortak yönetim kuruluna devredilmiş ve kurula kamu
bankalarını yeniden yapılandırma ve özelleştirmeye hazırlama yetkisi verilmiştir. Kamu
bankalarının organizasyonu en tepede yönetim kurulu, onun altında şube-dışı kar
merkezleri, pazarlama, operasyonlar, krediler ve risk yönetimi ve kontrol olmak üzere 5
alt birimden oluşan bir yapıya dönüştürülmüştür.
Emlak Bankası’nın bankacılık lisansı 6 Temmuz 2001’de BDDK tarafından iptal
edilmiştir. Yani bu bankanın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni
kaldırılmıştır. Bu banka Ziraat Bankası’na devredilmiştir. Emlak Bankası’nın Ziraat
Bankası’na devrinde, bankacılık faaliyetleri dışında kalan mal varlıkları ve bu konuda
faaliyet gösteren iştiraklerindeki hisse payları, ticari gayrimenkulleri, ihtiyaç fazlası
gayrimenkulleri, kanuni takibe intikal ettirilmiş tüm alacakları ve bunlara ilişkin olarak
ayrılmış karşılıklar hariç tutulmuştur. Emlak Bankası’nın Ziraat Bankası’na devrinden
doğan yaklaşık 1,7 katrilyon lira tutarındaki maliyet, Hazine Müsteşarlığı tarafından
Ziraat Bankası’na özel tertip senet ihraç etmek suretiyle karşılanmıştır.
Kamu bankalarının şube ve personel sayısının rasyonel seviyeye getirilmesi yönünde
önemli adımlar atılmıştır. Aralık 2000 itibariyle 2.494 olan şube sayısı Aralık 2002
itibariyle yüzde 32,4 oranında azaltılarak 1.685’e, 61.601 olan personel sayısı ise yüzde
50,7 oranında indirilerek 30.399’a indirilmiştir. Ağustos 2003 itibariyle şube sayısı
Aralık 2002’ye göre yüzde 0,7 oranında azaltılarak 1.673’e, personele sayısı ise yüzde
0,3 oranında arttırılarak 30.504’e yükseltilmiştir.
Operasyonel yeniden yapılandırma kapsamında şube ve personel sayısında meydana
gelen gelişmeler sonucunda kamu bankalarının şube ve personel başına aktif büyüklüğü
göstergeleri iyileşmiştir. Sonuç olarak, şube başına aktif büyüklüğü 2001 yıl sonunda
13.9 milyon dolar iken, 2002 sonunda 20 milyon dolara, 2003 yılı Ağustos ayında 26,1
193
milyon dolara yükselmiş, personel başına aktif büyüklüğü de benzer şekilde gelişerek
aynı tarihler itibariyle 0,7, 1,1, 1,4 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.
Tüm kamu bankaları 1 Ocak 2002 tarihinden itibaren ‘’Bankaların İç Denetim ve Risk
Yönetim Sistemleri Hakkında Yönetmelik’’ doğrultusunda organizasyonel bir yeniden
yapılanmaya gitmiş ve faaliyetlerini bu yönetmelik hükümlerine uyumlu şekilde
yürütmeye başlamıştır. Bu çerçevede, Ziraat Bankası bünyesinde İç Mali Kontrol
fonksiyonlarını ifa edecek bir birim kurulmuştur. Bu birim kendi içerisinde iç kontrol,
mali kontrol ve risk yönetimi birimlerinden oluşmaktadır. İç kontrol ve risk yönetimi
birimlerinin 2001 yıl sonuna kadar tam anlamı ile faaliyete geçmesi beklenmiş, mali
kontrol biriminin ise Kasım 2001 itibariyle faaliyete geçmesi planlanmıştır.
Kamu bankalarının kar/zararlarını, likiditesini ve faiz oranı marjlarını izlemek için bir
izleme programı oluşturulmuştur. İzleme programı çerçevesinde banka aktif ve
pasiflerinin getiri maliyet oranları haftalık olarak izlenebilmiştir. Ayrıca, kamu
bankalarının şubelerinin bilanço ve kar/zarar durumları günlük olarak takip
edilebilmiştir.
Kamu bankalarının bağımsız dış denetiminin yapılması amacıyla bir bağımsız denetim
şirketi ile anlaşma yapılmıştır.
Ziraat ve Halk Bankasının operasyonel yeniden yapılandırılmaları için geniş bir stratejik
plan ve detaylı kurumsal uygulama planları hazırlanarak, bankaların ticarileştirilmesi ve
kurumsal anlamda geliştirilmesine yönelik süreç başlatılmıştır. Bu kapsamda, danışman
şirket yardımıyla düzenlenecek olan yeniden yapılandırma programları 2002 yılı başına
yetiştirilerek yapılacak Genel Kurulların onayına sunulması kararlaştırılmıştır. Genel
Kurullarınca onaylanacak olan programların Bakanlar Kurulunun uygun görmesi halinde
yayımlanarak yürürlüğe girmesi ve uygulamalara başlanması planlanmıştır.
194
3.2.4.1.4. Yeniden Yapılandırma Sonrasında Kamu Bankaların Mali Yapısındaki
ve Karlılık Performansındaki Gelişmeler
Finansal
ve
operasyonel
yeniden
yapılanmanın
kamu
bankalarının
karlılık
performansına olumlu yansımaları 2001 yılında görülmeye başlanmıştır. Kamu
bankalarının finansal ve operasyonel açıdan yeniden yapılandırılmasının olumlu
sonuçları
karlılık
performanslarına
yansımıştır.
Enflasyon
muhasebesine
göre
düzenlenmiş bankaların kar rakamları 2003 yılında 2002 yılına göre artmıştır.
2001 yılı Nisan ayında 598 trilyon lira olan Emlak ve Ziraat Bankası’nın toplam zararı,
Aralık ayında 543 trilyon lira kara dönüşmüştür. Halk Bankası’nın ise söz konusu
dönemlerde 740 trilyon lira olan zararı, 570 trilyon liraya gerilemiştir. Böylece, kamu
bankalarının Ocak-Nisan döneminde toplam 1,3 katrilyon lira olan dönem zararları
Ocak-Aralık döneminde 27 trilyon liraya gerilemiştir.
2000 yılı sonunda 30,8 katrilyon lira olan kamu bankalarının (Ziraat, Halk ve
Emlakbank) toplam aktifleri yüzde 44,6 oranında artarak 2001 Aralık ayında 44,6
katrilyon liraya yükselmiştir.
2001 yılında özkaynakların toplam pasifler içindeki payı yüzde 2,3’den yüzde 9,1’e
çıkmış, bankalara borçların payı ise yüzde 15’den yüzde 8’e inmiştir.
Kamu bankalarının kredi portföyü 2001 yılında nominal olarak yüzde 16,4 oranında
daralmıştır. Bu gelişmede kredilerin bir bölümünün takipteki alacaklar kalemine
geçmesi de etkili olmuştur. Sonuç olarak brüt kredilerde 2001 yılında nominal olarak
yüzde 16,7 oranında artış söz konusudur.
Menkul değerler cüzdanının toplam aktifler içindeki payı Aralık 2000’de yüzde 5,7 iken,
görev zararları karşılığı ve sermaye desteği olarak verilen tahvillerin de etkisiyle Aralık
2001’de yüzde 57,8’e yükselmiştir. Fon bankalarının Merkez Bankası’na olan yabancı
195
para depo yükümlülüklerinin Ziraat Bankasına devredilmesi karşılığında verilen kağıtlar
nedeniyle kamu bankalarının döviz cinsinden kağıt stokunda 2001 yılı sonuna doğru
belirgin bir artış olmuştur.
Kamu bankalarının mali sektöre olan borçlarının yeniden yapılandırılması için 4743
sayılı kanunla birtakım düzenlemeler yapılmıştır. Bunlar;223
-
Operasyonel yeniden yapılandırma çerçevesinde kamu bankalarında 31.12.2002
tarihinden sonra özel hukuk hükümlerine tabi olmayan personel çalıştırılamaz hükmü
getirilmiştir.
-
Belirtilen sürede emeklilik hakkını kullanmayanlara son kez kanunun yürürlüğe
girmesinden itibaren iki ay içinde emekli olmaları halinde emekliliği teşvik etmek
amacıyla emekli ikramiyelerinin %20 oranında fazla ödenmesi imkanı sağlanmıştır.
-
Ziraat Bankası, Halk Bankası ve Emlak Bankası’nın yönetim ve denetim kurulu
üyeleri ile tasfiye kurulu üyelerinin memur sayılmayacakları ve yaptıkları işlemlerden
dolayı hukuki sorumluluklarının, bankacılık sektöründe faaliyette bulunan özel
bankaların özel hukuk hükümlerine ve mevzuata tabi olacağı hükmü getirilmiştir.
-
Ziraat Bankası, Halk Bankası, Emlak Bankası ve Tasfiye Halinde Emlak Bankası
21.2.2001 tarihinden önce açılmış kredileri (esnaf ve sanatkâr kredileri, küçük ve orta
boy işletme kredileri ve zirai krediler) yeniden yapılandırmaya yetkili kılınmıştır.
-
Ziraat ve Halk Bankalarının, 2002 yılı iş planı ve programlarında 2002 yıl sonuna
kadar, bankacılık usullerine uygun olarak kullandırılmak üzere, tarım kesimine, esnaf ve
sanatkara, küçük ve orta boy işletmelere ve ihracatçılara, kendi kaynaklarından en az 1,5
katrilyon Türk Lirası karşılığı yabancı para ve Türk Lirası ilave plasman limiti tahsis
etmeleri hükmü getirilmiştir.
3.2.4.2. TMSF Bankalarının Yeniden Yapılandırılması
TMSF bankalarının yeniden yapılandırılmasına yönelik strateji;
223
Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı: Gelişme Raporu, BDDK Yayını, 2012, s.9
196
-
TMSF bankalarının devir, birleşme, satış veya tasfiye yoluyla çözümlenmesi,
-
Finansal açıdan yeniden yapılandırma,
-
Operasyonel açıdan yeniden yapılandırma ve
-
Fon bankalarının sorunlu aktiflerinin yönetimi olmak, üzere dört ana unsurdan
oluşmaktadır.
Mali bünyesi bozuk olan bankaların TMSF’ye alınarak çözümlenmesi bankacılık sektörü
yeniden yapılandırma programının önemli bir unsurunu oluşturmuştur.
3.2.4.2.1. TMSF Bünyesine Alınan Bankaların Devir, Birleşme, Satış veya Tasfiye
Yoluyla Çözümlenmesi
Türkiye Ekonomisinde yaşanan krizlerin bankaların mali bünyelerini olumsuz etkilemesi
nedeniyle 1994 – 2005 yılları arasında 20 banka TMSF bünyesine devredilmiş ve 5
bankanın ise bankacılık işlemlerini yapma ve mevduat kabul etme izinleri kaldırılarak
iflaslarına karar verilmiştir.
Tablo 3.1.: Fona Devredilen Bankalar
Ticaret Bankası, Yaşarbank, Egebank, Bank Ekspres, Demirbank, Yurtbank, Interbank,
Sitebank, Sümerbank, Ulusalbank, Esbank, Tarişbank, Etibank, Bank Kapital, İktisat
Bankası, Bayındırbank, Kentbank, EGS Bank, Toprak Bank, Pamukbank
Tablo 3.2.: Faaliyet İzni Kaldırılan ve İflasına Karar Verilen Bankalar
TYT Bank, Kıbrıs Kredi B., Marmara Bank, İmar Bankası, Impexbank
TMSF’ye devredilen bankalardan; Egebank, Yurtbank, Yaşarbank, Bankkapital ve
Ulusalbank, Sümerbank bünyesinde, İnterbank ve Esbank ise Etibank bünyesinde
birleştirilmiştir.
BDDK’nın 23/01/2002 tarih ve 55 sayılı kararıyla varlık yönetim işlevini yürütecek
geçiş bankası olarak Bayındırbank belirlenmiş ve İktisat Bankası, Kentbank, EGS Bank,
197
Toprakbank ve Etibank bu banka bünyesinde birleştirilmiştir. Geçiş bankası olarak
varlık yönetim işlevini üstlenen Bayındırbank’ın unvanı TMSF’nin 07/12/2005 tarih ve
515 sayılı kararıyla “Birleşik Fon Bankası A.Ş.” olarak değiştirilmiştir.
Fona devredilen ve birleşmeye konu olan son banka Pamukbank olmuştur. TMSF
Yönetim Kurulu’nun 29 Aralık 2003 tarihli kararı çerçevesinde Türkiye Halk Bankası
ile birleştirilmesi konusunda mutabakat sağlanmış ve 12 Kasım 2004 tarihinde birleşme
işlemi tamamlanmıştır.
Türk Ticaret Bankası’nın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni
BDDK’nın 15/06/2001 tarihli kararıyla kaldırılmış ve bankanın tasfiyesine karar
verilmiştir. 2009 yılı itibariyle bankanın fiziki tasfiyesi hukuki problemleri olanlar hariç
tamamlanmıştır.
TMSF bünyesindeki bankaların bir kısmı yeniden yapılandırıldıktan sonra yerli ve
yabancı yatırımcılara satılmıştır. Bu bankalardan, Bank Ekspres Tekfen Holding’e,
Sümerbank Ordu Yardımlaşma Kurumuna, Demirbank HSBC Bank Plc’ye, Site Bank
Nova Bank S.A.’ya ve Tarişbank ise Denizbank’a satılmıştır.
Tablo 3.3.: TMSF Bünyesine Devredilen Bankaların Durumu
Birleştirilen
Kamu
Satışı
Tasfiye/İflas
Bankasına
Gerçekleştirilen
Devredilen
Sümerbank
Pamukbank
Bank Ekspres
Türkbank
Egebank
Sümerbank
İmar Bankası
Yaşarbank
Demirbank
Bank Kapital
Sitebank
Ulusalbank
Tarişbank
Bayındırbank
Etibank
Interbank
Esbank
EGS Bank
Halen TMSF
Bünyesinde
Bulunan
Bayındırbank
198
Toprakbank
İktisat Bankası
Kentbank
Kaynak: TMSF, Yıllık Faaliyet Raporu 2004, s.21.
3.2.4.2.1.1. TMSF Bankalarından Devralınan Yükümlülükler ve Zararlar
Kasım 2000 krizinden sonra, dönemin hükümeti tarafından bankacılık sistemini
korumak amacıyla, bankaların tüm yurtiçi ve yurtdışı yükümlülüklerini yerine getireceği
açıklaması yapılmıştır.
TMSF bankaları aktiflerinin önemli kısmını çok kısa vadeli kaynaklarla finanse
etmişlerdir.
TMSF bankalarının zararlarının oluşumunda donuk hale gelen krediler için ayrılan
karşılıkların yanı sıra kambiyo zararları ve sermaye piyasası işlem zararları da etkili
olmuştur.
3.2.4.2.1.2. Sorunlu Hale Gelen Bankalar İçin Çözüm Alternatifleri
Mali bünyeleri tamamen bozulan, likiditilerini kaybeden bankaların çözümlenme
sürecinde üç temel alternatif söz konusu olmuştur. Bunlar; bankaların tüm
yükümlülükleri ödenmek suretiyle tasfiye edilmesi, mevduat sigortası garanti kapsamı
dikkate alınarak tasfiye ve söz konusu bankaların mali ve operasyonel yapılarını
iyileştirmek suretiyle satışıdır.
Bu çözüm alternatiflerinin uygulanabilirliğini ve ekonomi üzerindeki olası etkilerini göz
önüne alan BDDK için, söz konusu bankaların TMSF bünyesinde çözümlenmesi tek
alternatif olarak kalmıştır. Krizlerin
yarattığı
maliyete katlanılırken sistemin
devamlılığına ve makro dengelerin sürdürülmesine öncelik verilmiştir.
199
Bu bankaların TMSF bünyesinde çözümlenmesi kamuya maliyet yüklemiş olmakla
birlikte, bu çözüm seçeneğinde tasfiye seçeneğine göre daha az bir maliyet oluştuğu
düşünülmüştür.
TMSF bünyesindeki bankalar, birleştirme, mali bünyelerinin güçlendirilmesi suretiyle
satış veya tasfiye yöntemleriyle çözümlenme sürecine tabii tutulmuştur.
3.2.4.2.1.3. TMSF’ye Devralınan Bankaların Çözümlenme Süreci
TMSF’ye devrolunan bankaların, devir tarihleri itibariyle birikmiş ve dönem zararlarının
toplamı 17,3 milyar dolardır. Bu tutar içerisinde sadece mali bünyelerinin bozulması
suretiyle TMSF’ye devrolunan bankaların zararları toplamı 3,2 milyar dolar olup,
toplam zarar içindeki payı yüzde 18,7’dir.
TMSF’ye devrolan bankaların toplam zararlarının çok önemli bir kısmı hakim ortakların
kendi bankalarından yasal limitlerin çok üzerinde kaynak kullanmış olmasından
kaynaklanmıştır. Sonuç olarak, hakim ortakların kendi ve diğer TMSF bankaları
aracılığıyla kullandıkları toplam kaynak tutarı 11 milyar dolar tutarındadır. Bu tutarın az
bir kısmı çıkartılan kanunlarla hakim ortaklardan tahsil edilmiştir.224
Hakim ortakların kullandıkları kaynaklar dışında oluşan zararlar ise, bu bankaların
bankacılık işlemlerinden (operasyon giderleri, diğer batık kredileri, kambiyo zararları ve
fonlama maliyetleri vb.) oluşan ve hukuki yollarla kısmen tahsili mümkün olmayan
zarar tutarını ifade etmiştir.
3.2.4.2.2. TMSF Bünyesindeki Bankaların Finansal Yeniden Yapılandırılması
TMSF bünyesine alınan bankalar yoğun bir finansal ve operasyonel yeniden
yapılandırma sürecine tabii tutulmuştur. Bu çerçevede TMSF bankalarının kısa vadeli
224
Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı Gelişme Raporu VII, BDDK Ekim 2003, ss.26-28
200
yükümlülükleri azaltılmış, açık pozisyonları önemli ölçüde kapatılmış, mevduat faizleri
piyasa koşullarına uygun hale getirilmiş, bu bankaların mevduat ile yabancı para
yükümlülükleri diğer bankalara devredilmiş, şube ve personel sayıları azaltılmıştır.
3.2.4.2.2.1. Kısa Vadeli Yükümlülüklerin Azaltılması
TMSF bünyesine alınan bankaların mali bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden
yapılandırılması ve yükümlülüklerinin devri için ihtiyaç duyulan 22,5 milyar dolarlık
kaynağın 17,3 milyar dolarlık kısmı kamu, 5,2 milyar dolarlık kısmı ise özel sektör
kaynağından (TMSF gelirlerinden) karşılanmıştır.
TMSF bankalarına aktarılan kaynakların devir zararlarına göre daha yüksek olması, bu
bankaların TMSF’ye devredildikten sonra da zararlarının artmasından kaynaklanmıştır.
Sonuç olarak, TMSF bünyesine alınan bankaların önemli bir bölümünün 2000 ve 2001
yıllarında yaşanan krizler sırasında devredilmiş olması veya TMSF’ye devirlerini
takiben bu krizleri yaşamış olması, mevcut bilanço yapıları nedeniyle bu bankaların
ilgili dönemlerde artan faizler sonucunda fonlama maliyetlerini yükseltmiştir. Şubat
2001 tarihinde dalgalı kur sistemine geçilmesiyle birlikte yüksek açık pozisyonları
nedeniyle de bu bankaların kambiyo zararları önemli ölçüde artmış, TMSF’ye
devirlerinden sonra, tahsil edilemeyen ve TMSF’ye devirden önce karşılıkları
ayrılmayan krediler için gerekli karşılıklar ayrılmış, tüm bu gelişmeler sonucunda da,
başta krizler öncesi devredilen bankalar olmak üzere, TMSF’ye devredilen bütün
bankaların zararı artmıştır.
TMSF hazine’den aldığı DİBS’ler için faiz ödediği için TMSF’nin 31 Temmuz 2003
tarihinde Hazine’ye toplam borcu 28,2 Milyar dolara (40 Katrilyon TL) yükselmiştir.
Bu kaynakların önemli bir bölümü, TMSF bankalarının belirtilen dönemde 26 Milyar
dolar
olan
mevduat
yükümlülüklerinin
ödenmesinde
veya
devredilmesinde
kullanılmıştır. (Halihazırda ki mevcut mevduat hariç.)
201
Hazine tarafından verilen özel tertip tahvillerin bir bölümü TMSF bankaları tarafından
kısa vadeli yükümlülükten kurtulmak için kullanılmıştır. Merkez Bankası’na kesin satış
yapmak suretiyle sağlanan kaynaklarla 16 Mart 2001 itibariyle 5,2 Katrilyon lira olan
TCMB dışındaki kısa vadeli yükümlülükler sıfırlanmıştır. Bunun yanında, aynı tarih
itibariyle TCMB’ye olan 2,6 Katrilyon liralık kısa vadeli yükümlülükler de 2002 yılı
içerisinde sıfırlanmıştır.
3.2.4.2.2.2. Açık Pozisyonların Kapatılması
Mayıs 2001 dönemine kadar 4,5 Milyar dolar seviyesinde olan TMSF bünyesindeki
bankaların yabancı para açık pozisyonları haziran ayı sonunda 561 Milyon dolar olarak
gerçekleşmiştir. 26 Eylül 2003 tarihi itibariyle, yapılan dövize endeksli kamu borçlanma
senedi desteğiyle azalarak 19 Milyon dolar seviyesinde gerçekleşmiştir.
3.2.4.2.2.3. TMSF Bankalarının Mevduat Faizlerinin Piyasayla Uyumlu Hale
Getirilmesi ve Bazı Yükümlülüklerin Devredilmesi
TMSF bünyesine alınan bankalarda Mart 2001’den itibaren mevduat faiz oranları piyasa
faiz oranlarına yaklaştırılmıştır.
TMSF bankalarında bulunan mevduatın önemli bir kısmı, ihale yoluyla ve karşılığında
DİBS verilmek suretiyle diğer bankalara devredilmiştir.
Ayrıca, TMSF bankalarının 2,4 Milyar dolarlık mevduat dışı yabancı para
yükümlülükleri kamu bankalarına devredilmiştir.
3.2.4.2.3. TMSF Bünyesindeki Bankaların Operasyonel Yeniden Yapılandırılması
Finansal yeniden yapılandırma çalışmalarıyla eş zamanlı olarak TMSF bünyesine alınan
bankalarda operasyonel yeniden yapılandırma çalışmaları da yürütülmüştür. Bu
202
çalışmalar kapsamında öncelikle devralınan bankalarla intikal eden personelin
istihdamının sağlanması için azami çaba gösterilmiştir.
Devir tarihi itibariyle 1.815 TMSF bankalarının şubelerinin, toplam 648 tanesi
faaliyetlerinin sürdürülmesi sağlanarak çözümlenmiştir.
TMSF’ye alınan bankalarla 37.889 personel devralınmıştır. Banka satışları ile 7.872,
satılan şubeler ile 2.465 olmak üzere, toplam 10.337 personelin istihdamı korunarak yeni
bankalarda çalışmaları sağlanmıştır.
TMSF alınan bankaların satılması ile yükümlülükler azaltılırken, istihdam kaybı
düşürülmeye çalışılmıştır. Sonuç olarak, satılan bankalarla 2,4 milyar dolarlık
yükümlülük devredilirken, 7.872 personelin yeni bankalarda istihdamı sağlanmıştır.
3.2.4.3. Özel Bankacılık Sisteminin Daha Sağlıklı Bir Yapıya Kavuşturulması
3.2.4.3.1. Yeniden Yapılandırma Programı Öncesinde Bankacılık Sistemi
Yeniden yapılandırma öncesinde Türk Bankacılık Sistemi aşağıda belirttiğimiz
sorunlarla karşı karşıyaydı.225
-
Yaklaşık 9 milyar dolar bilanço içi yabancı para açık pozisyonu ile önemli
miktarda sendikasyon kredisi kullanımına bağlı olarak ortaya çıkan yüksek kur riski,
-
Çok kısa vadeli kaynak yapısı nedeniyle artan likidite ve faiz riski,
-
Canlı krediler arasında gösterilen ve dolayısıyla karşılık ayrılmamış olan sorunlu
kredilerde artış,
-
Etkinliği azaltan küçük ölçekli ve parçalı bankacılık yapısına bağlı olarak karlılık
performansında yaşanan düşüş,
-
Özkaynak yetersizliği,
-
Yetersiz iç denetim ve risk yönetim sistemleri
225
A.e., s.45
203
Belirttiğimiz bu temel sorunlar nedeniyle bankacılık sistemi, iç ve dış şoklara karşı aşırı
duyarlı bir yapı arz etmekteydi.
Özel bankacılık sistemi kasım 2000 krizi sonrasında likidite ve faiz riski nedeniyle,
Şubat 2001 Krizi sonrasında ise ek olarak kur riskinden kaynaklanan kayıplarla karşı
karşıya kalmıştır. Ekonomik aktivitede ki keskin düşüş nedeniyle kredi riski de önemli
ölçüde artış göstermiş, aktif kalitesi daha da zayıflamıştır.
Yaşanan bu krizler mali bünyesi zayıf olan bankaların durumunu daha da kötüleştirerek
TMSF’ye devredilmesine neden olmuştur. Mali bünyesi güçlü olan bankalarda ciddi
sermaye kayıplarıyla karşı karşıya kalmışlardır.
2001 yılında mali bünyesi güçlü olan bankaların sermayeleri, gerçekleşen 2,7 milyar
dolarlık zarar ve kur etkisiyle 6 milyar dolar erimiştir. Özkaynakların toplam aktiflere
oranı 2000 yılı sonunda yüzde 15,4 iken, 2001 yılı sonunda yüzde 9,3 olarak
gerçekleşmiştir.
Bu bahsedilen kayıplar sonucunda sermaye yeterlilik rasyosu, yasal oran olan yüzde 8’in
altına gerileyen bankalar sermayelerini arttırarak bu oranın üzerine çıkmaya çalışmıştır.
Bu dönemde banka sahipleri ve hissedarlarının 2.2. katrilyon liralık sermaye artırımları
ile 2001 sonu itibariyle sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 9.3’e yükselmiştir.
Özel bankaların daha sağlıklı bir yapıya kavuşması için, öncelik bu bankaların kendi
kaynakları
ile
sermaye
yapılarını
güçlendirmelerine
ve
piyasa
risklerinin
sınırlandırılmasına verilmiştir. Sonuç olarak da bu alanlarda önemli gelişmeler
sağlanmıştır.
204
3.2.4.3.2. Kur ve Faiz Riskinin Sınırlandırılması
Hazine Haziran 2001’de gerçekleştirdiği iç borç takas işlemiyle özel bankaların yabancı
para pozisyon açıklarını önemli ölçüde kapatmalarına katkıda bulunmuştur. 2000 yılı
sonunda 8,4 milyar dolar olan özel bankaların yabancı para pozisyon açıkları, 2001 yılı
sonunda 1,5 milyar dolara gerilemiş ve 26 Eylül 2003 tarihinde 764 milyon dolar olarak
gerçekleşmiştir.
Vadeli işlemler dahil yabancı para net genel pozisyonu incelendiğinde; özel bankaların
2000 yılı sonunda 1.182 milyon dolar olan pozisyon açığı, 2003 Eylül ayı itibariyle 659
milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.
3.2.4.3.3.
Özel
Bankaların
Kendi
Kaynakları
İle
Sermaye
Yapılarını
Güçlendirmeleri
Bu kapsamda; banka sahipleri ile hissedarların sermaye artırımına katkılarını sağlamak
amacıyla takvime bağlı taahhüt mektupları alınmış ve özel bankalar 2002 ve 2003 yılı
toplamında 3.289 trilyon lira tutarında sermaye artışı gerçekleştirmiştir. 2003 Ocak –
Eylül döneminde aynı tutar 714 trilyon lira olmuştur.
Bu gelişmelere karşın, ekonomideki durgunluğun beklenenden daha derin olması, global
ekonomide ki belirsizliğin artması, olumsuz koşulların duran varlıkları nakde çevirme
olanağını kısıtlaması, yerli ve yabancı yatırımcıların sektöre yönelik çekincelerinin
artması, bir yandan sermaye ihtiyacını arttırırken, diğer yandan özel kesimin yeni
sermaye artırımı imkanını sınırlandırmıştır.
Bu durum özel bankalara yönelik stratejinin yeni araçlarla güçlendirilmesi gereğini
ortaya çıkarmıştır. Bu yeni araçlar;
-
Özel bankaların erozyona uğrayan sermaye yapılarının gerekirse kamu desteği de
sağlanarak güçlendirilmesi,
205
-
Bankacılık sektöründeki kötü aktifler sorununun İstanbul Yaklaşımı ve varlık
yönetim şirketlerinin kurulması yoluyla çözümlenmesidir.
Bu araçlara ilişkin yasal düzenlemeleri içeren kanun değişikliği 31 ocak 2002’de
yürürlüğe girmiştir.
Bu kanun değişikliğiyle tüm özel sermayeli ticari bankalara, bir defaya mahsus olmak
üzere ve belirli şartlar dahilinde sermayelerinin güçlendirilmesi amacına yönelik olarak,
ana sermayeye katılım veya sermaye benzeri kredi temini (katkı sermaye) şeklinde
destek sağlanabilmesine imkan tanınmıştır.
Bunun yanında, özel bankacılık sisteminin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması
kapsamında bankaların ve iştiraklerin devir ve birleşmeleri özendirilmiş, bankacılık
sisteminin iç denetim ve risk yönetim sistemlerinin oluşturulması konularında önemli
gelişmeler kaydedilmiştir.
3.2.4.3.4. Banka Sermayeleri Güçlendirmesi Programı Uygulama Sonuçları
4389 Sayılı bankalar kanunu’na eklenen 4347 sayılı kanunla 26 özel bankada üçlü
denetimler yapılmıştır. Bu denetimler sonucunda Vakıflar Bankası, Pamukbank ve
Şekerbank’ın sermaye ihtiyacı olduğu tespit edilmiştir.
Şekerbank’ın sermaye ihtiyacı ortaklar tarafından nakden karşılanmış, Vakıflar
Bankası’na, sermaye yeterlilik rasyosu’nu yüzde 9’a ulaştıracak miktarda sermaye
benzeri kredi tahsis edilmiştir. Pamukbank ise TMSF’ye devredilmiştir.
Pamukbank’ın TMSF’ye devrinden sonra Çukurova Grubu ile BDDK arasında 27 Ocak
2003 tarihinde bir protokol imzalanmıştır. Bu protokol kapsamında 31 Ocak 2003
tarihinde BDDK-TMSF ve Çukurova Grubu arasında imzalanan bir sözleşme ile grubun
206
Pamukbank’a ve diğer TMSF bankalarına olan toplam 3 milyar dolar borcu için 3 yılı
yalnızca faiz ödemeli, 15 yıllık bir geri ödeme planını içeren bir anlaşmaya varılmıştır.
Bu anlaşma kapsamında grubun Yapı Kredi Bankası’ndaki hisselerini iki yıllık bir süre
içerisinde üçüncü şahıslara satışını gerçekleştirmesi üzerinde mutabakata varılmıştır.
Ayrıca, Çukurova Grubu geri ödeme planına bağlanan TMSF alacaklarına ilişkin olarak
13,2 milyon dolarlık ilk faiz ödemesini 31 Temmuz 2003 itibariyle yapmıştır.
Bu gelişmelerin yanında bankacılık sisteminde enflasyon muhasebesi uygulamasına
geçilmesi ile bankaların performansları daha sağlıklı olarak değerlendirilebilir hale
gelmiştir.
3.2.4.3.5. Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması (İstanbul
Yaklaşımı
4743 sayılı kanun ile finansal krizler sonucu ödeme gücünü yitirmiş olan reel sektör
şirketlerinin, faaliyetlerini sürdürmeye devam ederek yeniden üretim ve geri ödeme gücü
kazanmalarına olanak tanımak amacıyla, mali sektöre olan borçların yeniden
yapılandırılmasına ilişkin düzenlemeler geçekleştirilmiştir. Bu çerçevede, ‘’Finansal
Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşmaları’’ kapsamında banka alacaklarının, bu
anlaşmaların BDDK tarafından onaylandığı tarihten itibaren üç yıl içinde sözleşmeye
bağlanarak, gerektiğinde borçluya ek finansman desteği de sağlanmak suretiyle yeniden
yapılandırılması veya yeni ifta planına bağlanması mümkün hale getirilmiştir. Bunun
yanında, Finansal Yeniden Yapılandırma Programı sürecinin daha etkin işlemesi ve
uygulama da karşılaşılan sorunların çözümünü teminen, anılan kanunun bazı
maddelerinde değişiklik yapmak üzere kanun taslağı hazırlanmıştır.
Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşması’nı aralarında büyük bankaların da
olduğu 25 banka imzalamıştır. Bankaların yanında 18 banka dışı finans kurumu da bu
anlaşmayı imzalamıştır. Tasfiye halinde Emlak Bankası ve Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu’da bu anlaşmaya dahil olmuştur.
207
Nisan 2005 tarihine gelindiğinde 35 gruba ait 219 büyük şirket ile, 101 küçük ölçekli
şirket yeniden yapılandırma kapsamına alınmıştır. Büyük şirketlere ilişkin yeniden
yapılandırılması gereken borç tutarı aynı tarihte 5.516 milyon dolar, küçük şirketler için
yeniden yapılandırma tutarı 647,1 milyon dolardır. Toplam tutar 6.163,1 milyon dolar
olmuştur.
Büyük şirketlerden kapsama alınıp da yeniden yapılandırılamayacağına kanaat getirilen
2 grup (5 firma) bulunmaktadır. Söz konusu gruplara ait borç tutarı 43.3 milyon dolardır.
Küçük şirketlerden ise kapsama alınıp da yeniden yapılandırılamayacağına kanaat
getirilen 13 şirket bulunmaktadır. Söz konusu şirketlere ait borç tutarı 11,5 milyon
dolardır.
Eylül 2003 itibariyle bağıtlanan sözleşme tutarı küçük firmalar için 556 milyon dolar ve
büyük firmalar için 4,6 milyar dolar olmuştur. Bağıtlanan sözleşme tutarı toplamda 5,1
milyar dolara ulaşmıştır. Bunun sonucunda, Eylül 2003 itibariyle İstanbul yaklaşımına
yapılan toplam başvuru tutarının yüzde 84,1’i yeniden yapılandırılmıştır.
Nisan 2005 itibariyle bir grubun hakkında FYYS bağıtlanmadan iflas kararı verilmiş,
diğer üç grubun sözleşmeleri İstanbul Yaklaşımı sona eriş tarihi olan 04.06.2005 tarihine
kadar tamamlanamamıştır.
Yine Nisan 2005 tarihi itibariyle büyük şirketlere ait gruplardan 29’u (217 firma) ile
finansal yeniden yapılandırma sözleşmesi (FYYS) imzalanmış olup, yeniden
yapılandırılan borç tutarı 5.313 milyon dolardır. Bu borcun yüzde 61,7’si özel bankalara,
yüzde 20,5’i kamu bankalarına, yüzde 13,3’ü TMSF/TMSF bankalarına, yüzde 4,49’u
ise diğer kuruluşlara aittir .
208
Aynı tarih itibariyle 101 küçük ölçekli şirket ile yeniden yapılandırma anlaşması
imzalanmıştır. Bu çerçevede, 647,1 milyon dolarlık borç yeniden yapılandırılmıştır.
Kapsama alınıp da yeniden yapılandırılamayacağına kanaat getirilen 13 şirket
bulunmaktadır. Söz konusu şirketlere ait borç tutarı 11,5 milyon dolardır. 647,1 milyon
dolarlık borcun yaklaşık yüzde 80’i özel bankalara, yüzde 17’si kamu bankalarına,
yüzde 2’si TMSF/TMSF bankalarına, yüzde 1’i ise diğer kuruluşlara aittir .
FYYS’de Nisan 2005 itibariyle büyük şirketlerin borç tutarının yüzde 43,32’si bir gruba,
yüzde 22,22’si diğer iki gruba ve kalan kısım ise 26 gruba aittir. Her bir gruba yaklaşık
olarak yedi alacaklı banka düşmektedir. Toplantılara çağrılan diğer alacaklılar da dahil
edildiğinde, ortalama alacaklı sayısı sekize çıkmaktadır.
Küçük ölçekli şirketlere ilişkin yeniden yapılandırmalar da borç tutarının yüzde 58’i
Nisan 2005 itibariyle bir gruba aittir. Küçük ölçekli şirket başına düşen ortalama alacaklı
banka sayısı 2’dir.
Finansal
yeniden
yapılandırma
kapsamına
alınan
firmaların
temel
faaliyet
göstergelerinde 31 Aralık 2000 verileri göz önüne alınmaktadır. 2003 yılı Eylül sonu
itibariyle finansal yeniden yapılandırma kapsamına alınmış bulunan firmalarda ki
istihdam; 10.432 küçük firmalarda 36.106’sı büyük firmalarda olmak üzere toplam
46.538 olmuştur. Söz konusu firmaların toplam aktif büyüklüğü 7,6 katrilyon lira olarak
kaydedilirken, toplam ciro 3 katrilyon lira seviyesindedir. Bu firmaların ihracat hacmi de
765 milyon dolar seviyesindedir.
Finansal yeniden yapılandırma sözleşmesi için başvuran firmalar gıda ve hayvansal
ürünlerden enerji sektörüne kadar 22 farklı sektörde faaliyet göstermiştir.
Sözleşmesi bağıtlanan firmaların büyük çoğunluğu Marmara bölgesinde olmak üzere
Türkiye’nin yedi coğrafi bölgesinde de faaliyet gösterdiği görülmektedir.
209
3.2.4.3.6. Varlık Yönetim Şirketlerinin Kuruluşu
31 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4743 sayılı kanun çerçevesinde, bankaların
tahsili gecikmiş alacaklarını çözüme kavuşturmak ve bankaların aktiflerine seyyaliyet
kazandırmak amacıyla, çeşitli vergi kolaylıkları da getirilerek varlık yönetim
şirketlerinin kurulması teşvik edilmiştir.
3.2.4.3.7. Devir ve Birleşmelerin Özendirilmesi
Bankaların ve iştiraklerin devir ve birleşmelerini kolaylaştırmak yönünde vergi teşvikleri
getirilmiş ve bu düzenlemelerinde katkısıyla devir ve birleşmelerde artış gözlenmiştir.
Bu dönemde devir ve birleşmelere konu olan bankaların toplam aktif büyüklüğü
yaklaşık 26,5 milyar dolar tutarındadır.
Bu dönemde, 31 Ağustos 2001 tarihinde Birleşik Türk Körfez Bankası Osmanlı
Bankası’na devredilmiştir. 14 Aralık 2001 tarihinde Osmanlı Bankası Garanti
Bankası’na devredilmiştir. Demirbank aynı tarihte HSBC Bank’a devredilmiştir. Bank
Expres’in Tekfen Bank A.Ş.’ye devri 26 Kasım 2001 tarihinde tamamlanmıştır. 11 Ocak
2002 tarihinde Sümerbank’ın satışı tamamlanmış ve Oyak Bank A.Ş. adı altında
faaliyete başlamıştır. Sınai Yatırım Bankası, 29 Mart 2002 tarihinde T. Sınai Kalkınma
Bankası’na devredilmiştir. 27 Aralık 2002 tarihi itibariyle, Milli Aydın Bankası’nın
Denizbank’a devrine ilişkin işlemler tamamlanmıştır. 9 Nisan 2003 tarihinde Fiba
Bank’ın tüzel kişiliğine son verilmiştir. 25 Aralık 2002 tarihi itibariyle Benkar Tüketici
Finansmanı ve Kart Hizmeti Şirketi HSBC Bank’a devredilmiştir.
3.2.4.3.8. İç Denetim ve Risk Yönetim Sistemlerinin Oluşturulması
8 Şubat 2001’de yayımlanarak yürürlüğe giren ‘’Bankaların İç Denetim ve Risk
Yönetimi Sistemleri Hakkındaki Yönetmelik’’ ile birlikte, özel bankacılık sisteminde
kurumsal yönetişim ve risk kültürünün oluşturulması ve geliştirilmesi açısından önemli
gelişmeler kaydedilmiştir. Bu kültüre ait sistemin faal hale getirilmesi için gereken
210
banka içi düzenleme değişiklikleri ve organizasyonel yapının oluşturulması çalışmaları
tamamlanmıştır.
3.2.4.4. Gözetim ve Denetim Çerçevesinin Güçlendirilmesi ve Sektörde Etkinliğin
Arttılması
Bankacılık sisteminin mali ve operasyonel anlamda yeniden yapılandırılması çalışmaları
ile eş zamanlı olarak sektöre yönelik düzenleme, gözetim ve denetim çerçevesini
güçlendirecek, bankacılık sistemini daha etkin ve rekabetçi bir yapıya kavuşturacak,
sektörün dayanıklılığını geliştirecek ve sektöre güveni kalıcı kılacak yasal ve kurumsal
düzenlemelerin gerçekleştirilmesinde önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Yasal çerçeve
uluslar arası standartlara büyük ölçüde uyumlaştırılmıştır.
Gözetim ve denetim çerçevesine ilişkin düzenlemeler;
-
Sermaye yererliliği,
-
Risk düzenlemeleri,
-
Kredi ve iştirak sınırlamalarına ilişkin düzenlemeler,
-
Muhasebe standartları, bağımsız denetim ve devir ve birleşmelere ilişkin
düzenlemeler,
-
Banka sermayelerinin güçlendirilmesine ilişkin düzenlemeler,
-
Özel finans kurumlarına ilişkin düzenlemeler,
-
Yabancı ülkelerle yapılan denetim ve işbirliği anlaşmaları konularında
yoğunlaşmıştır.
3.2.4.4.1. Özkaynağa İlişkin Düzenlemeler
Bankalar kanununda 2001’de yapılan değişikliklerle Avrupa Birliği Direktifleri’nde ki
özkaynak tanımına paralel olarak ‘’Konsolide Özkaynak’’ tanımı getirilmiş ve konsolide
esasa göre uygulanacak kredi sınırları ile standart oranların hesaplanmasında bu tanımın
211
esas alınması sağlanmıştır. Bu çerçeve de oluşabilecek limit aşımlarına ilişkin olarak,
bankalara 31 Aralık 2003 tarihine kadar geçiş süresi tanınmıştır.
Bankaların sermaye yeterliliği standart oranlarının; faiz oranı riski, kur riski ve hisse
senedi risklerinden oluşan piyasa risklerini de dikkate alarak, konsolide ve konsolide
olmayan bazda hesaplanmasına ilişkin esas ve usulleri belirleyen ‘’Bankaların Sermaye
Yeterliliğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik’’ 10 Şubat
2001’de yayınlanmıştır. Daha sonra bu yönetmelik 31 Ocak 2002 tarihinde yayınlanan
ve sermaye yeterliliğine ilişkin ilave düzenlemeler getiren aynı adlı bir yönetmelikle
kaldırılmıştır.
Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesi ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik
ekleri 1 Mart 2003 tarihinde yayınlanmıştır.
Bankaların Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik’te 31 Aralık 2002 tarihinde
yapılan değişiklikle, uluslar arası düzenlemelere uyum sağlamak amacıyla, özkaynak
tanımı değiştirilerek, genel kredi karşılığının netleştirme yapılmaksızın katkı sermayeye
ilave hükmü getirilmiş ve sermayeden indirilecek değerlere tüm mali kurumlara yapılan
sermaye katılımları dahil edilmiştir. Böylece sistemde tek bir öz kaynak tanımının
yerleşmesi sağlanmıştır.
Yurtdışı kıyı bankacılık faaliyetlerinin yapısının ana kuruluş ile bağlantılarının
değerlendirilebilmesinin, bu hususların düzenleme altına alınmasının denetlenmesinin ve
bu faaliyetlere ilişkin doğru bilgiye ulaşabilmenin gerekliliği göz önünde bulundurularak
9 Temmuz 2002 tarihinde bir yönetmelik yayınlanmıştır.
31 Aralık 2002 tarihinde yabancı para net pozisyon/ Öz kaynak standart oranı
hesaplanması ve uygulanmasına ilişkin konuyla ilgili bir genelge yayınlanmıştır. Bu
genelgeyle ilgili düzenlemeyle paralel mahiyette düzenlemeler bankaların özkaynak ile
212
yabancı para varlık ve yükümlülükleri arasındaki ilgi ve dengelerin doğru şekilde tespit
edilmesine yönelik değişiklikler yapılmıştır.
3.2.4.4.2. Risk Düzenlemeleri
8 Şubat 2001 tarihinde yayınlanarak yürürlülüğe giren ‘’Bankaların İç Denetim ve Risk
Yönetimi Sistemleri Hakkında Yönetmelik’’ ile bankaların bünyelerinde etkin bir iç
denetim sistemi kurmaları ve karşılaşacakları riskleri en iyi şekilde yönetebilmelerine
imkan verecek bir risk yönetimi sistemi oluşturmalarına ilişkin usul ve prensipler
belirlenmiştir. Bu yönetmelik çerçevesinde, bankacılık sisteminin faaliyetler bazında
risk odaklı olarak gözetimi hedeflenmiştir.
Bankalardan alınan risk değerlendirme raporları sayesinde bankaların iç denetim ve risk
yönetimi kültürünün kurulması ve geliştirilmesi, bankaların kendi risklilik düzeylerinin
bakış açılarının tespit edilmesi ve risk odaklı bir denetim yapısının oluşturulabilmesi
açısından oldukça faydalar sağlanmıştır.
‘’Yabancı Para Net Pozisyon/Özkaynak Standart oranının bankalarca hesaplanması ve
uygulanmasına ilişkin esaslar hakkında yönetmelik’’ 31 Ocak 2002 tarihinde
yayınlanmıştır. Bu yönetmelik ile özkaynak ve konsolide özkaynak tanımlarındaki yeni
düzenlemelerle paralellik sağlanmıştır.
‘’Bankaların İç Denetim ve Risk Yönetimi Sistemleri Hakkında Yönetmelik’’in
uygulamasına ilişkin esasları belirlemek ve iç denetim hususundaki uygulamalara açıklık
kazandırmak amacıyla 1 Sayılı Tebliğ Taslağı hazırlanmıştır. Bu tebliğde bankaların
ilgili yönetmelik hükümleri gereğince gerçekleştirecekleri kontrol ve incelemeleri ile bu
alanlarda gerçekleştirilecek uygulamalar ayrıntılı olarak belirtilmiştir.
Bankalarca piyasa riskinin ölçülmesinde kullanılabilecek risk ölçüm modellerinin
değerlendirilmesine ve izin verilmesine ilişkin esas ve usulleri belirleyen ‘’Bankaların
213
Risk Ölçüm Modellerinin Kurum Tarafından Değerlendirilmesine İlişkin Genelge’’
taslağı hazırlanmıştır.
Basel Bankacılık Denetim Komitesi tarafından 2001 yılı ocak ayında yayınlanan 2007
yılı başında G-10 ülkeleri için yürürlüğe girmesi planlanan Yeni Sermaye Uzlaşısı’nın
ülkemiz bankacılık sektöründe uygulanabilirliği üzerine çalışmalar yapılmıştır.
3.2.4.4.3. Kredi ve İştirak Sınırlamaları İle Karşılıklara İlişkin Düzenlemeler
27 Haziran 2001 tarihli ‘’Bankaların Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik’’ ile,
kredilerde risk yoğunlaşmasını önlemek üzere, bir gruba kullandırılacak kredi hesabında
doğrudan ve dolaylı krediler birlikte dikkate alınmış ve risk grubu tanımı yapılmıştır. Bu
yönetmelik
ile
banka
kaynaklarının
belirli
gruplar
üzerinde
yoğunlaşması
engellenmekte, bankaların aktif yapısının emniyet, seyyaliyet ve verimlilik ilkelerine
göre sağlamlaştırılması temin edilmiştir.
‘’Bankalarca Karşılık Ayrılacak Kredilerin ve Diğer Alacakların Niteliklerinin
Belirlenmesi ve Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmelik’’
30 Haziran 2001 tarihinde yayınlanmıştır.
4389 sayılı Bankalar Kanunu değişiklik çalışmaları, mikro finans kurumları hakkında
kanun tasarısı taslağı çalışmaları ve banka kartları ve kredi kartları kanun tasarısı taslağı
hazırlanmıştır.
3.2.4.4.4. Muhasebe Standartları, Bağımsız Denetim, Devir ve Birleşmelere İlişkin
Düzenlemeler
Repo
ve ters
repo
işlemlerinin
muhasebeleştirilmesi
esaslarının,
uluslararası
düzenlemelere uyumlu hale getirilmesi ve muhasebenin temel kavramlarından olan özün
önceliği gereği, bankaların risklerinin daha sağlıklı bir şekilde izlenebilmesi için
‘’Bankalarca
Uygulanacak
Muhasebe
Standartları,
Tekdüze
Hesap
Planı
ve
214
İzahnamesi’nde 1 Şubat 2002 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 13 Aralık 2001 ve
31 Ocak 2002 tarihlerinde ilaveler ve değişiklikler yapılmıştır.
21 Haziran 2002 tarihinde yayınlanan, 1 Temmuz 2002 tarihinde yürürlülüğe giren
yönetmelikle
bankaların
2002
yılsonu
bilançolarını
Uluslar
arası
Muhasebe
Standartlarına (UMS) uygun bir biçimde oluşturabilmeleri hedeflenmektedir.
31 Ocak 2002 tarihinde yayımlanan yönetmelik ile bağımsız denetim yapılırken
uyulacak ilke ve esaslar uluslar arası denetim standartları ile uyumlu ve daha detaylı bir
biçimde yeniden düzenlenmiştir.
27 Haziran 2001 tarihinde yayımlanan ‘’Bankaların Birleşme ve Devirleri Hakkındaki
Yönetmelik’’ ile Türkiye’de faaliyette bulunan bankalardan birinin diğer bir veya birkaç
banka ile birleşmesi veya bütün borç, alacak ve mevduatını Türkiye’de faaliyette
bulunan diğer bir bankaya devretmesi ile ilgili usul ve esaslar düzenlenmiştir.
Özel Sermayeli Bankalar’ın düzenleyecekleri ara dönem bilançolarına ilişkin
düzenlemeler yapılmıştır. Bankalar ve özel finans kurumlarınca yayınlanacak bilanço ve
kar-zarar
tablolarının
denetlenmesine
ilişkin
bağımsız
denetim
kuruluşlarının
yetkilendirilmesi de düzenlenmiştir.
3.2.4.4.5.
Banka
Sermayelerinin
Güçlendirilmesi
Kapsamında
Yapılan
Düzenlemeler
1 Şubat 2002 tarihli ‘’Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programının Uygulama
Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelik’’ ile yeniden yapılandırma programı kapsamında
yapılacak sermaye desteği programına ilişkin işlemlere açıklık getirilmiştir.
Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve anlaşmalarının onaylanması, kabulü ve
uygulanmasına ilişkin genel şartlar hakkındaki yönetmelik 11 Nisan 2002 tarihinde
215
yayınlanmıştır. Bu yönetmelikte yapılan diğer bir değişiklikle, yönetmeliğin 9. Maddesi
değiştirilerek finansal yeniden yapılandırma kapsamına alınarak borçlularıyla finansal
yeniden yapılandırma sözleşmesi imzalanan krediler için ayrılacak karşılıklar bunların
sınıflandırma esas ve usulleri belirlenmiştir.
Varlık yönetim şirketlerinin kuruluş ve faaliyet esasını belirleyen yönetmelik 1 Ekim
2002 tarihinde yayınlanmıştır.
3.2.4.4.6. Sektörde Etkinliğin Arttırılmasına İlişkin Diğer Düzenlemeler
Bankalar Kanunu’nda yapılan değişiklikle, bankaların devir ve birleşme işlemlerindeki
sürecin hızlandırılması sağlanmıştır.
Bankaların ve iştiraklerinin devir ve birleştirmelerini kolaylaştırmak yönünde vergi
teşvikleri getirilmiştir.
27 Temmuz 2001 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla, repo ile TL ve döviz mevduat faiz
gelirlerine uygulanan faiz oranlarının vadeye göre farklılaşması sağlanmıştır.
Merkez Bankası, bankaların kaynak maliyetini düşürmek amacıyla, 8 Ağustos 2001
tarihinden itibaren TL mevduatlar için ayrılan munzam karşılıklara faiz ödenmesi
uygulanmasına başlamıştır.
Mali aracılık maliyetlerinin düşürülmesi ve likidite yönetiminin daha esnek bir yapıya
kavuşturulmasına katkıda bulunmak amacıyla, Merkez Bankası 29 Mart 2002’de
munzam karşılık ve disponibilite yükümlülüğü toplamını 2 baz puan azaltırken, yabancı
para cinsinden zorunlu karşılıklara faiz ödenmesini kararlaştırmıştır.
Forward sözleşmelerde damga vergisi kaldırılmış, borsa işlem giderleri düşürülmüştür.
216
3.2.4.4.7. Bankaların İç Denetim ve Risk Yönetimi Sistemlerine Yönelik Yapılan
Çalışmalar ve Risk Odaklı Denetim Projesi
Başta Basel Bankacılık Denetim Komitesi olmak üzere birçok ulusal ve uluslar arası
denetim otoritesi söz konusu sistemlerin tesisini ve etkinliğini teşvik edici prensipler
getirmişlerdir.
Şubat 2001’de yayınlanan ‘’Bankaların İç Denetim ve Risk Yönetim Sistemleri’’
hakkında yönetmelik ile banka faaliyetlerinin denetiminin ve risk yönetiminin icradan
bağımsız birimlerce yapılması hedeflenmiştir.
Yukarıda belirttiğimiz yönetmeliğin yayınlanmasıyla bankacılık sektöründe iç denetim
ve risk yönetimi konusunda önemli gelişmeler yaşanmıştır.
BDDK bünyesinde kurumsal bir risk kültürünün oluşturulması risk odaklı denetim için
gerekli alt yapının oluşturulmasını sağlayan ‘’Risk Odaklı Denetim Projesi’’ hayata
geçirilmiştir.
3.2.5. Yeniden Yapılandırmaya Bankacılık Sektörünün Yaklaşımı
Dünya ekonomisinde ve Türkiye’de yaşanan gelişmeler ulusal ekonomilerin ve
piyasaların güçlü ve sağlıklı olmasının ülke ve dünya ekonomisinin istikrarı açısından ne
kadar önemli olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Güçlü bir finansal sistem güçlü
finansal kuruluşların varlığını gerektirmektedir. Bu nedenle bankaların mali bünyelerinin
iyileştirilmesi, yeniden yapılandırılması her zamankinden daha büyük bir önem arz
etmektedir.
Bankacılık sektöründe reformun amacı sistemdeki tüm bankaların uluslar arası kabul
görmüş standartlara göre yeniden yapılandırılması, faaliyetlerinin etkin olarak
denetlenmesi, bilânçolarının güçlendirilerek yatırımcılara şeffaf hale getirilmesidir.
217
Sermaye yeterliliği yükümlülüklerinin kısa sürede yerine getirilmeye çalışılması,
bankacılık sektöründe bir daralmaya neden olmaktadır.
Bankacılık sektörü ile ilgili düzenlemelerin ve uygulamanın, sistemik riske neden
olmaksızın ve sorunlu olmayan kurumlara sorun yaratılmaksızın yapılması önemlidir.
Sorunlu bankaların sorunlarının çözümüne yönelik kapsamlı bir çözüm paketinin
oluşturulması uzun zaman almıştır. Bunun da ekonomiye çok ciddi bir maliyeti
olmuştur.
Fona alınan bankaların alacaklarının kamu alacağı haline getirilmesi bankaların
kredilendirme davranışlarını olumsuz yönde etkilemiştir.
Yeniden yapılandırma sürecinde yapılan düzenlemeler kamu bankaları, yabancı
bankalar, halka açık özel bankalar ve halka açık olmayan özel bankalar için bilânço
esasları ve açıklama yöntemleri açısından ciddi farklılıklar içermiştir. Bu durum arzu
edilen şeffaflığın sadece bir grup banka için sağlanmasına neden olmuştur.
Bankacılık sektöründeki reformlar tamamlanırken, sektörlerde uygulanan reform
süreçlerinin birbirinden çok farklı olması, sistemin bütünü için kırılganlık yaratmıştır.
Uluslararası uygulamalar açısından bakıldığında bankacılık sektöründe yeniden
yapılandırmanın
başlıca
öğeleri
arasında
düzenleme
ve
denetim
sisteminin
iyileştirilmesi, risk alma ve yönetme sürecinin ve yönteminin değişmesi, sorunlu
aktiflerin tanınması ve azaltılması, sermayenin güçlendirilmesi, bankacılık sektörüne
siyasi müdahalenin ortadan kaldırılması ve iyi yönetişim yer almaktadır.
218
Bankaların rehabilitasyonu ve yeniden yapılandırılmasında iki temel yaklaşımdan söz
edilebilir.
Birinci
yaklaşım,
bankaların
mali
yapılarının
iyileştirilmesi
ve
güçlendirilmesine yönelik olarak özkaynakların zaman içinde artırılmasını öngörmekte
ve bu amaçla en etkin yol olan kar artışını sağlayacak bir ekonomik ortamın yaratılması
için çaba sarf edilmektedir. İkinci yaklaşım ki kısa dönemli bir yaklaşımdır,
özkaynakların hemen artırılmasını öngörmektedir. Kuşkusuz her iki yaklaşımın
koşulların oluşmasına göre yararları ve sakıncaları bulunmaktadır.
3.2.6. Güçlü ve Zayıf Yönler
3.2.6.1. Güçlü Yönler
-
Yakın dönem için sektörün temel sorunları kapsamlı olarak tanımlanmıştır.
-
Kurala dayalı denetim yanında piyasa denetiminin sağlanmasına yönelik
düzenlemeler yapılmıştır.
-
Risk yönetiminin geliştirilmesi ve kurumsallaşması yönünde önemli mesafeler
alınmıştır.
-
Bankacılık sektöründeki yeniden yapılanma bütçe disiplinini ve fiyat istikrarını
hedefleyen ekonomi politikası ile eş zamanlı başlatılmıştır.
-
Düzenlemelerde uluslararası standartlara önemli ölçüde yaklaşılmıştır.
-
Sorunlu krediler radikal olarak tanımlanmış ve karşılığa tabi tutulmuştur.
-
Kur riski azaltılmıştır.
-
Finansal sektörün büyüme potansiyeli bulunmaktadır.
-
Bankalar gelişmiş ürün ve hizmet yelpazesine sahiptir.
-
İnsan gücü kalitesi ve uzmanlaşma düzeyi yüksektir.
-
Teknoloji alanında Türk bankacılık sektörü uluslararası rekabet düzeyini
yakalamış durumdadır.
-
Bankaların gelişmiş şube ağı ve dağıtım kanalları mevcuttur.
219
3.2.6.2. Zayıf Yönler
-
Finansal varlıklara olan talep düşüktür.
-
Mali piyasalar küçük ve derinliği azdır.
-
Faaliyet ortamı yüksek risk içermektedir.
-
Serbest özkaynaklar küçüktür.
-
Karlılık özkaynak artışını özendirmemiştir.
-
Düzenlemeler çok sık aralıklarla ve birbirleriyle çelişen şekilde değişmiştir.
-
Finans sektörüne duyulan güven ve gösterilen itibar düşüktür.
-
Finansal varlıkların vergilendirilmesinde yatırımcının tercihlerini etkileyecek
ölçüde büyük farklılıklar olmuştur.
-
Finansal piyasalarda kamunun dışlama etkisi büyük olmuştur.
-
Kamunun sistem içindeki payı ve etkinliği devam etmektedir.
-
Düzenlemelerin uygulanmasında ki farklılıklar finansal kurumlar arasında çok
ciddi haksız rekabet yaratmıştır.
-
Aktif kalitesinde düzelme süreci yavaş işlemiştir.
-
Finansal piyasaların doğası ile uyumlu olmayan kararlar alınmış ve
uygulanmıştır.
-
Özel sektörün tahvil ve bono ihracı yoluyla sermaye piyasasından kaynak
sağlaması neredeyse imkânsız olmuştur.
-
Aracılık maliyeti çok yüksek olmuştur. Bu nedenle, yurtiçindeki bankaların
yurtdışındaki bankalar karşısında rekabet gücü zayıf kalmıştır.
-
Kayıt dışılık çok yüksektir.
-
Banka dışı kredi kurumları küçüktür.
-
Sermaye piyasası küçüktür.
220
-
Finansal kurumlar dışındaki kurumların mali performanslarının doğru olarak
ölçülmesini,
denetlenmesini
ve
raporlanmasını
sağlayacak
standartlar
oluşturulamamıştır.
-
Sermaye piyasası karları hariç tutulduğunda faaliyet marjları negatif olmuştur.
-
Bankalar veya üçüncü kişilerin bankalar hakkında spekülatif yorum ve
değerlendirmeleri güvenin teminini olumsuz etkilemiştir.
-
Birikmiş sorunlar geçmişte yaşananlar nedeniyle faaliyetlerini sürdüren bankalar
üzerinde çok ciddi bir baskı oluşturmuştur.
-
Tasarruf mevduatına tam güvence ve bu konudaki tartışmalar sektörün sağlıklı
işleyişine yönelik tereddütler yaratmıştır.
3.2.7. Yeniden Yapılandırmanın Maliyeti
Tablo 3.4.: Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Maliyeti (Milyar dolar)
Kamu bankalarına aktarılan kaynaklar
Görev zararı için oluşan borç
Nakit sermaye desteği
Nakit dışı sermaye desteği
TMSF bankaları için aktarılan kaynaklar
Kamu sektöründen aktarılan kaynaklar
TMSF gelirleriyle yapılan mevduat ve
aktarılan kaynaklar
Özel sektörden aktarılan kaynaklar
Özel sektör bankaları tarafından aktarılan
kaynaklar
(TMSF’den aktarılan kaynaklar)
21.9
19.2
2.5
0.2
22.5
17.3
2.7
(5.2)
Toplam
47.2
5.2
7.9
Kaynak:http://www.tbb.org.tr/turkce/duyurular/tbb/bankacılık%20sektoru%20raporu.p
df, Mali Piyasalar Çalışma Grubu, “Türk Bankacılık Sektörü Raporu”, Ekim 2004, s.
10
Bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılmasının toplam maliyeti 47,2 milyar dolar
olarak gerçekleşmiştir. Yeniden yapılandırma sürecinde kamu bankaları için 21,9 milyar
221
dolar, TMSF’ye devredilen bankalar için 17,3 milyar dolar olmak üzere toplam 39,3
milyar dolarlık bir ek yük oluşmuştur. Yeniden yapılandırmanın özel sektöre maliyeti ise
7,9 milyar dolar olmuştur.
3.2.8. Yeniden Yapılandırma Sürecinde Yabancı Bankaların Sektöre Girişi
2001 krizinden sonra ülkenin kırılganlıklarını arttıran ve istikrarsızlığa neden olan
yapısal bozuklukların giderilmesine yönelik olarak uygulamaya konulan reformlar
sağlam ve sürdürülebilir bir ekonomik altyapı sağlamıştır. Bankacılık sektörü
düzenlemelerinin uluslararası standartlara uygun hale getirilmesi ve rekabeti bozucu
engellerin
azaltılması,
yabancı
bankalar
için
Türkiye’ye
yatırım
olanağını
doğurmuştur.226
Kamu bankaları ve özel bankalar açısından ise bankacılık sektörünün yeniden
yapılandırılması yabancı bankaları sisteme yeni bir aktör olarak dahil etmiştir. Esasen
yetersiz sermaye ve düşük tasarruf oranlarının da etkisiyle ulusal sermayeli özel ve
kamusal bankalar açısından bu durum Türkiye’de bankacılık sektöründe sahiplik ve
sektörde küresel sermayeli bankaların payının yükselmesi sonucunu doğurmuştur.
2001 sonrasında yabancı sermayenin bankacılık sektörüne gelişinde, banka satın alma,
blok alım yoluyla nitelikli paya sahip olma ve İMKB’de banka pay senetleri satın alma
yoluyla olmuştur
Bankacılık sektörünün kapılarının yabancılara yeniden açılarak yeniden yapılandırmanın
başladığı 2001 yılından sonra birçok Türk bankasının hisseleri yabancı yatırımcılar
tarafından satın alınmıştır. Bu dönemde gerçekleşen satın almalara ilişkin bilgiler
aşağıdaki gibidir:
226
Çağlar Karacaoğlan, Yabancı Sermayeli Bankaların Türk Bankacılık Sektörüne Girişi, Kadir Has
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme MBA Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2011, s.75
222
-
Aralık 2000’de Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilen Demirbank, 20
Eylül 2001 tarihinde İngiliz kökenli HSBC PLC’ye 350 milyon ABD Doları’na
satılmıştır.
-
Temmuz 2001’de Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilen Sitebank, 20
Aralık 2001 tarihinde Portekiz kökenli Millenium BCP Grubunun sahibi olduğu
Yunanistan’da faaliyette bulunan Novabank S.A.’ya 3 milyon ABD Doları karşılığında
satılmıştır. Bankanın ünvanı 2003 yılında Bank Europa, 2006 yılında Millennium Bank
olarak değiştirilmiştir.
-
İtalyan kökenli Uni Credito Italiona Grubu, Koçbank’ın % 99,8’lik kısmına sahip
olan Koç Finansal Hizmetler’in % 50’lik kısmını 24 Mayıs 2002 tarihinde 240 milyon
ABD Doları karşılığında satın almıştır. Uni Credito Grubu, bu satın alma ile Koçbank’ın
yaklaşık % 50’lik kısmına sahip olmuştur.
-
Fransız kökenli BNP Paribas Grubu, 10 Şubat 2005 tarihinde Türk Ekonomi
Bankası (TEB)’in ana sermayedarı ve TEB’in % 84,25’ine sahip olan TEB Mali
Yatırımlar Holding’e 216,8 milyon ABD Doları bedel ödeyerek % 50 payla ortak
olmuştur. BNP Paribas’ın TEB’deki dolaylı payı % 42,125 olarak gerçekleşmiştir.
-
Dışbank’ın Doğan Grubu’na ait % 89,3’lük hisseleri, Hollanda-Belçika ortaklığı
olan Fortis Grubu’na 11 Nisan 2005 tarihinde 1.140 milyon ABD Dolarına (880 milyon
Euro) satılmıştır.
-
İtalyan kökenli UniCredito Italiona Grubu ile Koç Grubu’nun % 50’şer payla
oluşturdukları Koç Finansal Hizmetler’in sahibi olduğu Koçbank, Yapı ve Kredi
Bankası’nın % 57,4 oranındaki hissesini 28 Eylül 2005 tarihinde 1.395 milyon ABD
Dolarına (1.160 milyon Euro) satın almıştır. Unicredito Italiona’nın, Yapı ve Kredi
Bankası’ndaki dolaylı payı % 28,7 olarak gerçekleşmiştir.
-
Doğuş Grubu ve Amerika kökenli General Electric Grubu, Garanti Bankası’na
eşit ortaklık konusunda 24 Ağustos 2005 tarihinde anlaşmışlardır. GE Consumer
Finance şirketi, Doğuş Grubu’nun elindeki Garanti Bankası’nın % 25,5’lik hissesine
223
1.556 milyon ABD Doları ödeyerek sahip olmuştur. Garanti Bankası’nın kurucu
hisseleri için GE Consumer Finance ayrıca 250 milyon ABD Doları ödemiştir.
-
C Kredi ve Kalkınma Bankası’nın % 57,55’lik hissesi İsrail’in en büyük
bankalarından Bank Hapoalim’e 13 Aralık 2005 tarihinde 113 milyon ABD Doları
karşılığında devredilmiştir. Banka faaliyetlerine Bank Pozitif Kredi ve Kalkınma
Bankası ünvanı altında devam etmiştir.
-
Fiba Grubuna ait Finansbank’ın % 46’lık hissesi, 3 Nisan 2006 tarihinde 2.323
milyon ABD Doları karşılığında Yunan kökenli National Bank of Greece’e satılmıştır.
Finansbank’ın kurucu hisseleri için National Bank of Greece ayrıca 451 ABD Doları
ödemiştir.
-
Yunan kökenli EFG Eurobank, 182 milyon ABD Doları ödeyerek Tekfenbank’ın
% 70’lik hissesine 8 Mayıs 2006 tarihinde sahip olmuştur.
-
Denizbank’ın Zorlu Grubu’nun elinde bulunan % 75’lik hissesi, Fransa Belçika
kökenli bir kuruluş olan Dexia Bank’a 30 Mayıs 2006 tarihinde 2.437 milyon ABD
Dolarına satılmıştır.
-
Şekerbank’ın % 33,98 oranındaki hissesi, Kazakistan’ın en büyük bankalarından
olan Bank Turan Alem Grubu tarafından 22 Haziran 2006 tarihinde 257 milyon ABD
Dolarına (424,7 milyon YTL) satın alınmıştır.
-
MNG Grubuna ait olan MNG Bank’ın % 91 oranındaki hissesi 4 Eylül 2006
tarihinde Lübnan merkezli Bankmed ve Ürdün merkezli Arapbank Plc tarafından 160
milyon ABD Doları bedelle satın alınmıştır. Banka daha sonra faaliyetlerine Türkland
Bank ünvanı altında devam etmiştir.
-
Akbank’ın % 20’lik hissesi, 17 Ekim 2006 tarihinde ABD kökenli Citigroup
tarafından 3,100 milyon ABD Dolarına satın alınmıştır.
-
ABD kökenli yatırım bankası Merrill Lynch, Tat Yatırım Bankası’nın tamamını
31 Ağustos 2006 tarihinde 6 milyon ABD Dolarına satın almıştır.
224
-
Oyak Grubunun sahibi bulunduğu Oyakbank’ın hisselerinin tamamı 19 Haziran
2007 tarihinde Hollanda kökenli ING Bank’a 2,673 milyon ABD Dolarına satılmıştır.
-
Ülker Grubunun sahibi olduğu Family Finans Kurumu ve Boydak Grubunun
sahibi olduğu Anadolu Finans Kurumu’nun Ağustos 2005 tarihinde birleşmesiyle oluşan
ve ünvanı Kasım 2005 tarihinde Türkiye Finans Kurumu olarak değiştirilen Türkiye
Finans Katılım Bankası’nın % 60’lık hissesi, Suudi Arabistan kökenli bir kamu bankası
olan National Commercial Bank’a 17 Temmuz 2007 tarihinde 1,080 milyon Dolara
satılmıştır.
-
KKTC kökenli Özyol Grubunun sahibi olduğu Turkish Bank’ın % 40 oranındaki
hissesi, Kuveyt kökenli National Bank of Kuwait’e 31 temmuz 2007 tarihinde 160
milyon ABD Doları bedelle satılmıştır.
-
Bunların yanında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından satışa çıkarılan
Adabank’ın % 99,99 oranındaki hissesinin Kuveyt kökenli The International Investor
(TII) Grubuna 45,1 milyon YTL bedelle satışı yönünde Temmuz 2006 tarihinde
sözleşme imzalanmış, ancak söz konusu Bankanın hisselerinin devri 5411 sayılı
Bankacılık Kanunu ve ilgili mevzuat uyarınca BDDK tarafından 3 Ağustos 2007
tarihinde uygun görülmemiştir.
-
Anadolu Grubunun sahibi olduğu ve Kasım 2006 tarihinde % 47’lik hissesinin
Yunan kökenli Alpha Bank’a 204,8 milyon ABD Doları bedelle satışı yönünde sözleşme
imzalanan Alternatif Bank’ın hisse devri de, yürürlükteki mevzuat uyarınca BDDK
tarafından 7 Ağustos 2007 tarihinde uygun görülmemiştir.
-
2008 yılında Finansbank’ın % 9.7’lik hissesi National of Greece tarafından 697
milyon dolara satın alınmıştır.
Mevduat bankaları arasında yer alan yabancı bankalar yeniden yapılandırma sürecinin
sonrasında, 2008 sonu itibariyle 17 olmuştur.
225
Türk bankacılık sektörüne 2004 yılından sonra giriş yapan yabancıların orta ölçekli ve
piyasanın belli bölümüne hizmet veren bankaları öncelikle tercih ettikleri söylenebilir.
Ayrıca, geniş şube ağı ve yüksek müşteri potansiyeli olan bankalar da ilgi görmektedir.
Yabancı sermayenin sadece kurumsal müşterilere hizmet eden yerli bankalara değil aynı
zamanda bireysel ve konut kredilerinde deneyimi olan bankalara da yöneldikleri
görülmüştür.227
Yabancı bankalar yeniden yapılandırma sürecinde de gerek aktif kalitesi itibariyle
gerekse mevduatın krediye dönüşmesi bakımından kamu ve özel yerli bankalardan daha
iyi performans göstermişlerdir. Kredilerin toplam aktifleri oranı yeniden yapılandırma
sürecinin son döneminde, 2005 yılında, kredilerin toplam aktiflere oranı kamu
bankalarında yüzde 24, özel bankalarda yüzde 43, özel bankalarda ise yüzde 50
olmuştur. Mevduatın krediye dönüşme oranı Eylül 2005 itibariyle kamu bankalarında
yüzde 31, özel bankalarda yüzde 69 yabancı bankalarda yüzde 84 olmuştur.228
2000 yılında 21 olan yabancı banka sayısı 2004 yılı sonunda 15’e düşmüştür. 2005
yılının ikinci çeyreğinin başı itibariyle bu sayı daha da düşerek 13 olmuştur.
Yabancı sermayeli bankalar yeniden yapılandırma sürecinin sonlarında istihdamın %
5’ine, şubelerin ise % 3’üne sahiptir. Bununla birlikte yabancı bankaların ilgisi 2005
yılından itibaren çok şubeli bankacılığa yönelmiştir.
Yabancı sermayeli bankaların toplam aktiflerinin sektör içindeki payı 2005 yılına kadar
sürekli yüzde 5’in altında kalmıştır. 2004 sonunda Türkiye’de yabancı sermayeli
bankaların aktifleri toplamı 7,7 milyar dolar olmuştur.
227
A.e., s.80
Mustafa Işık, Yabancı Bankaların Türk Bankacılık Sektöründeki Payı ve Ekonomik Gelişmeye
Katkısı, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü Bankacılık Anabilim Dalı Yüksek
Lisans Tezi İstanbul 2006, s.113
228
226
2005 yılından itibaren yabancı bankaların ülkemizde bireysel bankacılığa ağırlık vermesi
bu bankaların hem şube ağının gelişmesine hem de personel sayısının artmasına neden
olmuştur.
Türk Bankacılık Sistemi’nde yabancı bankalar esas olarak 2000’li yıllara kadar çok
şubeli mevduat bankacılığı yapmadıkları için mevduat pastasından aldıkları pay çok
düşük seyretmiştir. Bu dönemde yabancı bankalar Türkiye’deki faaliyetlerini genellikle
yurtdışından sağladıkları uygun maliyetli kaynaklarla fonlamışlardır.
Yeniden yapılandırma sürecinden sonra ise özellikle 2005 yılından sonra düşen
enflasyon süreci mali disiplinin sürmesi gibi makro ekonomik faktörlerden etkilenen
bankacılık sektöründeki olumlu hava, yabancı yatırımcıların sektöre doğrudan ya da
ortaklık yoluyla girmeleri ile devam etmiş, bu bankacılık sektörünün bilanço yapısının
yanı sıra mevduat büyüklüğünü de etkilemiştir. Bu yıldan sonra mevduat hacminde en
yüksek artış sağlayan bankalar yabancı bankalar olmuştur.
3.2.9. Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı’nın Başlıca Sonuçları
Banka yeniden yapılandırma programlarının etkileri genel olarak iki başlık altında
incelenmektedir:229
-
Makro ekonomik etkiler: Ekonomik faaliyetlerin düzeyinde ve kalitesinde
gelişme, makro ekonomik istikrar, yabancı yatırımlar ve toplam tasarruflarda artış.
-
Mikro ekonomik etkiler: Daha iyi banka performansı.
Banka performanslarına ilişkin iki boyut bu konuda önemlidir.230 Bunlar “ödeme gücü”
ve “sürdürülebilir karlılık”tır. Burada bankaların ödeme gücüne ilişkin gelişmeler temel
229
Bosko Zivkovic, Costs and Benefits of Bank Restructuring, Bakü Üniversitesi, 2000, s.4
Rabia Aktaş, Bankacılık Sistemi Yeniden Yapılandırma: Ticari Bankalarda Performans
Yönelişleri (Türkiye 2001-2004 Örneği), Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme
Anabilim Dalı Doktora Tezi, s.82
230
227
olarak, bankaların bilançolarını etkilemekte ve “stok gelişmeler” olarak ifade
edilmektedir. Karlılığa ilişkin göstergeler ise, bankaların gelirlerini etkilemekte ve “akım
gelişmeler” olarak tanımlanmaktadır. Banka performansındaki stok gelişmeler, finansal
yeniden yapılandırma operasyonlarından, akım gelişmeler ise operasyonel yeniden
yapılandırma uygulamalarından kaynaklanmaktadır.
Stok gelişme göstergeleri olarak,
-
Tahsili Gecikmiş Alacaklar/Krediler,
-
Kredi Karşılıkları/Krediler ve
-
Sermaye/Toplam Aktifler, oranları kullanılır.
Akım gelişme göstergeleri olarak ise,
-
Faaliyet Giderleri/Toplam Aktifler,
-
Faiz Gelirleri/Toplam Aktifler ve
-
Toplam Kar/Toplam Aktifler oranları kullanılabilir.231
Türk bankacılık sektöründe yeniden yapılandırma operasyonları, yeniden yapılandırma
programı uygulayan diğer ülke örneklerinde olduğu gibi, daha çok stok gelişme
göstergelerinde yoğunlaşmıştır. Türkiye’de akım gelişme göstergelerindeki değişimin
göreceli olarak sınırlı kaldığı ve sektörün karlılık yapısında iyileşme yaşanmakla
birlikte, bu değişimin stok etkilerindeki değişimin gerisinde kaldığı görülmüştür.
Program’ın sonuçları banka alt grupları açısından incelendiğinde, finansal yeniden
yapılandırma uygulamalarının daha çok kamu ve özel banka grupları üzerinde etkili
olduğu sonucuna ulaşılmıştır.232
231
C. Pazarbaşıoğlu, C. Dziobek, Lessons From Systemic Bank Restructuring, A Survey of 24
Countries, IMF Working Paper, 1997, s.7.
232
A.e., s. 84
228
1999 yılından itibaren, yeniden yapılandırma sürecinde “ekonomide güven ve istikrar
ortamının sağlanması ile birlikte bankaların daha az likit kalma tercihleri, bankaların bu
dönemde likidite riskini daha az taşıdıklarını göstermektedir.
Bankaların aktif kalitesi Aralık 2003 tarihinden itibaren artmıştır. Ancak, banka
varlıkları içinde kredilerin payı artmaya başlamıştır. Bu da kredi riskinin daha etkin
yönetilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır.
Kur riskine karşı bankalar, Haziran 2001 tarihinde Hazine tarafından gerçekleştirilen
Borç Takas operasyonunun etkisiyle Aralık 2001’den itibaren istikrarlı bir durumdadır.
Bu durum, bankaları ani kur hareketlerine karşı daha güçlü kılmaktadır.
Sermaye yeterliliği konusunda bankaların öz kaynakları geçmiş yıllara göre
güçlenmiştir. Bu da, sektörü olası şoklara karşı daha dayanıklı tutmaktadır.
Bankacılık sektörü 1999, 2000 ve 2001 yıllarında üç yıl üst üste zarar etmiş, 2002 ve
2003 yıllarında ise özellikle ticari karlardan elde ettikleri gelirlerle karlılıklarını yeterli
bir düzeye ulaştırmıştır. 2004 yılı sonu itibariyle karlılıktaki yükselişin durduğu
görülmektedir. 2005 yılında enflasyon muhasebesi uygulamasının sona ermesiyle,
enflasyon muhasebesinden kaynaklanan net parasal pozisyon zararlarının ortadan
kalkması sektörün net dönem karını olumlu etkilemiştir.233
3.2.10.
Türk
Bankacılık
Sektörü’nde
Yeniden
Yapılandırma
Sürecinde
Gözlemlenen Gelişmeler
3.2.10.1. Banka, Şube ve Personel Sayısı
2000-2003 döneminde banka, şube ve personel sayılarında düşüş vardır. Banka, şube ve
personel sayılarındaki düşüşte, yeniden yapılandırmanın etkisi görülmektedir. Yeniden
yapılandırma kapsamında, mali bünyesi zayıflayan bankaların TMSF’ye devredilmesi
233
A.e., ss.84-85
229
ve/veya kapatılması, kamu bankalarının operasyonel olarak yeniden yapılandırılmaları,
banka birleşmeleri ve özel bankaların operasyonel etkinliği arttırmak için faaliyet
giderlerini sınırlandırarak, personel ve şube sayılarını rasyonelleştirme çabaları etkili
olmuştur.
Bu çerçevede 1997-2003 döneminde, 22 banka mali durumunun zayıflaması nedeniyle
TMSF’ye devredilmiş ve 8 bankanın faaliyetine son verilmiş ve tasfiye edilmiştir. Aynı
dönemde Fon’daki bankaların satın alınması da dahil olmak üzere bankacılık sektöründe
11 banka birleşmesi gerçekleşmiştir.
2004 yılına gelindiğinde, 2003 yılına göre TBS’de şube ve personel sayısında artış
görülmektedir. Artışın kaynağı ise ticari bankalar grubudur. Hem kamusal sermayeli
ticari bankalarda hem de özel sermayeli bankalarda şube ve personel sayısında artış
gerçekleşmiştir.
2004 yılı ve sonrasında banka sayısı düşmüş, bunun yanında banka şube sayısı ve banka
çalışan sayısı artmıştır.
3.2.10.2. Sektör Payları
2001-2004 döneminde sektörde grupların toplam aktifleri, toplam mevduat ve toplam
krediler payında önemli bir değişiklik yoktur. Ticari bankalar grubu 2001 yılında toplam
aktiflerin %95’ine, diğer yıllarda %96’sına sahip olmuşlardır.
Aktif büyüklüğünde 2001-2010 döneminde en büyük artış özel bankacılık kesiminde
görülmektedir.
BDDK’nın BSYYP’de yer alan “Bankacılık sistemine güvenin tesis edilmesi ve
sürdürülmesine yönelik tedbirler”in olumlu sonuçları 2001-2010 dönemine ait
230
mevduatın özellikle plan öncesi en çok güven erozyonuna uğramış olan özel bankacılık
kesiminde görülmektedir.
Tablo 3.5.: Yeniden Yapılandırma Sürecinde Mevduat Gelişimi
Yıllar Kamu Bankaları Özel Bankalar Yabancı Bankalar
Toplam
2001
49.594
62.625
13.752
2002
48.878
66.015
15.042
2003
60.372
73.473
16.811
2004
82.420
83.607
24.014
2005
95.622
118.353
29.896
2006
111.683
154.681
45.876
2007
127.953
177.528
51.512
2008
161.275
231.940
59.957
Kaynak: Bankalarımız 2010, TBB Yayınları,Yayın No:276, Mayıs 2011
125.971
129.935
150.656
190.041
243.871
312.240
356.993
453.172
Toplam krediler içindeki kamusal sermayeli ticaret bankalarının payı 2001 yılında
%22’den 2004 yılında %21’e düşmüş, yabancı bankaların payı ise %3’ten %5’e
yükselmiştir. Özel sermayeli ticaret bankaları ise toplam krediler açısından payını 9
puan arttırarak, %58’den (2001) %67’ye (2004) yükseltmiştir.
BDDK’nın BSYYP’de yer alan “Bankacılık sistemine güvenin tesis edilmesi ve
sürdürülmesine yönelik tedbirler”in olumlu sonuçlarının en etkin bir biçimde göründüğü
bilanço kalemi yurtiçi bankaların yurtdışından temin ettikleri kredilerdir.
2001-2008 dönemine ait yurt dışından sağlanan krediler kaleminde en büyük artış
özellikle plan öncesi en çok güven erozyonuna uğramış olan özel bankacılık kesiminde
görülmektedir.
Tablo 3.6.: Toplam Krediler (Yüzde)
Yıllar
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
22
17
18
21
10
11
10
10
Tic. Bank.
Kamu
231
Özel.
58
65
67
67
Fon
5
3
1
0
Yabancı
3
4
4
5
Mev. Kab. Etme.
12
11
9
7
62
68
66
63
Kaynak: TBB, Bankalarımız 2002,2003,2004,2005,2006,2007,2008’den yararlanarak
düzenlenmiştir.
3.2.10.3. Yoğunlaşma
Yoğunlaşma, sektördeki büyük bankaların aktif, kredi ve mevduat açısından sektörün
bütününe oranı olarak tanımlanmaktadır.
2000-2004 döneminde sektörde ilk beş ve ilk on bankanın payı önemli ölçüde artmıştır.
2000 yılında ilk beş bankanın toplam aktiflerdeki payı %48 iken 2004 yılında %60’a
yükselmiştir. Aynı yükseliş toplam mevduat ve toplam krediler açısından da mevcuttur.
İlk on bankanın payı ise, toplam aktiflerde %69’dan %84’e, toplam mevduatta %72’den
%88’e, toplam kredilerde %71’den %77’ye çıkmıştır.
3.2.10.4. Aktif Yapısındaki Değişim
Türk Bankacılık Sistemi’nin toplam aktifleri içinde likit aktiflerin payı, finansal
piyasalarda istikrarın sağlanması ve ekonomik faaliyetlerin iyileşmesine bağlı olarak
dönem içinde sürekli azalmıştır. 2001 yılında aktiflerin %22,4’ü likit aktiflerden
oluşurken 2004 yılında bu pay %14’e düşmüştür.
2001 yılında Menkul Değerler Cüzdanının (MDC) payı %34,3 iken, takip eden iki yılda
artarak, sırasıyla %40,5’e, ardından da %43’e yükselmiştir. 2004 yılında ise 3 puan
azalarak %40’a inmiştir.
232
Kredilerin payında 2002 yılında yaşanan durgunluğun ardından son iki yılda artış
yaşanmıştır. 2004 yılı itibariyle TBS’nin toplam aktiflerinin %34’ü kredilerden
oluşmaktadır.
3.2.10.5. Pasif Yapısındaki Değişim
2001-2004 döneminde toplam kaynaklar içerisinde mevduatın payı %68’den %64’e
gerilemiş, büyük bir çoğunluğu yurt dışı bankalardan sağlanan kredilerden oluşan
mevduat dışı kaynakların payı ise %13’ten %15’e yükselmiştir. Özkaynakların payı
2001 yılında %10 iken, yeniden yapılandırma operasyonlarının etkisiyle %15’e
yükselmiştir.
3.2.10.6. Gelir-Gider Yapısındaki Değişim
Net faiz geliri 2002 yılında %47, 2003 yılında ise %12 oranında azalırken 2004 yılında
%57 oranında artmıştır. 2002 ve 2003 yıllarındaki düşüşte genel olarak faiz
oranlarındaki düşüş etkili olurken, 2004 yılındaki artışta faiz oranlarının düştüğü bir
ortamda, aktiflerin pasiflerden daha uzun vadeli olması ve toplam kredi hacmindeki artış
belirleyici olmuştur.
Net ücret ve komisyon gelirleri, 2002 yılında bir önceki yıla göre %3 oranında azalırken
2003 ve 2004 yıllarında sırasıyla %22 ve %48 oranında artmıştır. Faiz oranlarının
düşmesi sonucu, bankaların diğer faaliyet gelirlerinin önemli bir kısmını oluşturan ücret
ve komisyon gelirlerini arttırma çabaları etkili olmuş görünmektedir.
2002 ve 2003 yıllarında, sermaye piyasası işlemleri (net) ve kambiyo karlarındaki (net)
hızlı artış, 2004 yılında zarara dönüşmüştür.
Öte yandan, kriz döneminde önemli ölçüde zarar eden bankalar 2002 yılından itibaren
kar elde etmeye başlamışlarıdır.
233
3.2.11. Yeniden Yapılandırma Döneminde Türk Bankacılık Sektörünün Bazı
Finansal Performans Göstergeleri
3.2.11.1. Toplam Brüt Krediler/Toplam Aktifler
Yeniden yapılandırma uygulamaları ile birlikte bankacılık sektörünün kredilerinin
toplam aktifleri içindeki payı azalmıştır. Kredilerde yaşanan gerilemenin sebebi
ekonomide yaşanan krizlere bağlı olarak bankaların likidite ihtiyacının ortaya
çıkmasıdır. Bu dönemde bankalar yeni kredi kullandırmama eğilimine girmiş,
kullandırdıkları kredilerinin bir kısmını da vadesinden önce geri çağırmıştır.
Söz konusu dönemde toplam aktifler içinde kredilerin payının azalmasına neden olan
diğer faktörler; piyasa faiz oranlarının yükselmesine bağlı olarak kredi talebinin sınırlı
kalması, kredilerin geri dönmesinde karşılaşılan güçlükler sonucunda bankaların
kullandırabileceği fonları kısmaları, bankaların vadesi dolan kredilerini yenilememesi,
bazı bankaların cari hesap şeklinde kullandırılan kredilerinin limitlerini aşağı çekmesi,
yeniden sermayelendirme kapsamındaki bankaların sermaye yeterlilik rasyosunu
tutturmak amacıyla risk ağırlıklı aktiflerini artırmamak için ilave kredi açmamalarıdır.
Bankacılık sektörünün kredilerinin toplam aktifleri içindeki payı yeniden yapılandırma
sürecinde artış eğilimine girmiştir. 2001 yılı sonunda takipteki alacaklar dahil brüt
kredilerin toplam aktifler içindeki payı yüzde 28,2 iken bu oran 2005 yılı Aralık ayında
yüzde 39,7’ye yükselmiştir. 2006 yılı ile 2008 yılı Eylül ayı arasında ise bu oran yüzde
42 ile yüzde 54 aralığında olup en yüksek seviyelerinde olmuştur.
3.1.11.2. Takipteki Krediler (Net)/Toplam Krediler
Bankaların kullandırdıkları kredilerin geri dönüşünde karşılaşılan zorlukları gösteren bu
oranın yüksek olması bankanın aktif kalitesini bozmaktadır.
234
Tablo 3.7.: Takipteki Krediler (Net)/Toplam Krediler
Yıllar
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
Türk Bankacılık
19,9
6,6
1,4
0,7
0,5
0,3
0,4
0,7
Sistemi
Kamusal Ser.
20,8
12,7
0,8
0,5
0,2
0,2
0,1
0,5
Bank.
Kaynak: TBB, İstatistiki Raporlar, Seçilmiş Rasyolar 2006,2007,2008, (çevrimiçi),
https://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/59
Tablo 3-7’de takipteki krediler/toplam krediler oranının, tüm banka gruplarında sürekli
azaldığı görülmektedir. Oran yüzde 96 oranında azalmıştır. En fazla azalma da
görüldüğü üzere kamu bankalarında olmuştur.
Oranın azalmasında ekonomik canlanmanın ve “Finansal Yeniden Yapılandırma
Programı” çerçevesinde yeniden yapılandırılan sorunlu kredilerin, canlı krediye
dönüştürülmesinin etkili olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, sorunlu kredilere yüksek
karşılık ayrılmasına izin veren düzenleme de, oranın iyileşmesine katkıda bulunmuştur.
3.1.11.3. Özkaynaklar/Toplam Aktifler
Yeniden yapılandırma öncesinde Fon ve kamu bankalarının özkaynaklarında ciddi
bozulma olmuştur. Ancak, söz konusu bankaların sermayelerini güçlendirmek amacıyla
Hazine tarafından bu bankalara sermaye yardımı yapılması sektörün özkaynaklarında
iyileşmeye yol açmıştır.
2002
yılından
uygulanmasıyla
itibaren
sermaye
bankaların
finansal
yedeklerinin
ortaya
tablolarına
çıkması,
enflasyon
banka
muhasebesi
sermayelerinin
güçlendirilmesi programı kapsamında özel bankaların sermayelerini yükseltmesi
sektörün özkaynaklarının artışındaki nedenlerdendir. Bu gelişmelere bağlı olarak
bankacılık sektörünün özkaynaklarının toplam aktiflerine oranı 2001 yılı sonunda yüzde
8,5 iken 2005 yılı Aralık ayında yüzde 13,5’e yükselmiştir. Söz konusu oran 2005 yılı ile
2008 yılı arasında yüzde 11 - yüzde 13 düzeyinde olmuş, 2008 yılı sonunda yüzde 11,7
235
seviyesinde gerçekleşmiştir. 2009 yılı öncesi toplam aktiflerin artış hızı dikkate
alındığında, bankacılık sektörünün özkaynaklarındaki artış çoğunlukla dönem karı ile
faiz oranlarındaki gerilemeye bağlı olarak menkul değerler değerleme farklarının
artışından kaynaklanmıştır.
Tablo 3.8.: Özkaynaklar/Toplam Aktifler (Yüzde)
Yıllar
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
TBS
9,0
12,1
14,2
15,0
13,5
12,0
13,1
11,7
Kaynak: TBB, İstatistiki Raporlar, Seçilmiş Rasyolar 2006,2007,2008, (çevrimiçi),
https://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/59
3.1.11.4. Net Dönem Karı (Zararı)/Toplam Aktifler
Bankaların aktif karlılığını gösteren oran, 2001 yılında bankaların tüm alt gruplarında
negatif iken, 2002 ve 2003 yıllarında olumlu bir seyir izlemiştir. Ancak, 2004 yılında
önceki iki yıldaki olumlu seyir tersine dönmüş ve ticari bankaların aktif karlılığı
%2,2’den %2,1’e gerilemiştir.
2001-2004 aralığında, aktif karlılığı %137 artmıştır. Söz konusu oranda en yüksek artış
%183 ile kamu bankalarında görülmüştür.
2001 yılında kriz nedeniyle faiz ve kur riskinin gerçekleşmesi ile bankalar zarar etmeye
başlamıştır. Buna ilave olarak, özel bankaların yürütülen üçlü denetimler sonucunda
finansal tablolarının düzeltilmesinin de etkisiyle 2001 yılında bankacılık sektörünün
zararı oldukça yüksek düzeyde gerçekleşmiştir.
Faiz oranlarındaki düşüşler nedeniyle kamu ve özel bankalar sermaye piyasası işlem karı
elde etmiştir. Diğer yandan, 2003 yılından itibaren faiz giderleri gerileme sürecine
girmiştir. Kamu ve Fon bankalarının finansal ve operasyonel açıdan yeniden
yapılandırılması suretiyle kısa vadeli finansman ihtiyaçları azaltılmıştır. Başta repo
işlemlerine verilen faizler olmak üzere faiz oranlarındaki genel olarak gerilemeye bağlı
236
olarak kaynak maliyetinde düşme olmuştur. Ayrıca, şube ve personel sayılarının
azaltılması da bu bankaların karlılık yapısındaki iyileşmeyi destekleyen unsurlar
arasında yer almıştır.
Bu gelişmeler ışığında bankacılık sektörünün karlılık performansında iyileşme
yaşanmıştır. Bunlara ilaveten, bankalarca faiz getirisi olmayan duran varlıkların
satılması da bankacılık sektörünün karlılığını olumlu etkilemiştir.
2005 yılı Aralık ayı itibarıyla bu oran yüzde 1,4 düzeyindedir. 2005 yılından itibaren
enflasyon muhasebesi uygulamasına son verilmesi nedeniyle bu uygulamanın neden
olduğu parasal pozisyon zararlarının ortadan kalkması bu tarihten itibaren banka
karlılıklarına olumlu bir şekilde yansımıştır. 2006 yılı ile 2008 yılları arasında sektörün
net karının toplam aktiflerine oranı genellikle yüzde 2-3 bandında seyretmiştir.
Tablo 3.9.: Net Dönem Karı (Zararı)/Toplam Aktifler (Yüzde)
Yıllar
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
Türkiye
Bank. S.
-6,6
1,1
2,2
2,1
1,4
2,3
2,6
1,8
Kaynak: TBB, İstatistiki Raporlar, Seçilmiş Rasyolar 2006,2007,2008, (çevrimiçi),
https://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/59
3.1.11.5. Net Dönem Karı (Zararı)/Özkaynaklar
Aktif karlılığında olduğu gibi, özsermaye karlılığında da 2001 yılında negatif olan oran,
2002 ve 2003 yıllarında önemli iyileşmeler kaydetmiş ancak, 2004 yılında bu olumlu
seyir tersine dönmüştür.
Özsermaye karlılığı %124 artarak 2004 yılında %15 olarak gerçekleşmiştir. Aktif
karlılığında olduğu gibi, özsermaye karlılığında da en yüksek artış %179 ile kamu
bankalarında gerçekleşmiştir.
237
Bankaların özkaynakları dönem karı, yedek akçeler ve ödenmiş sermaye bağlı olarak
artış göstermiştir. Yeniden yapılandırma kapsamında Bankacılık Sektörü Banka
Sermayelerinin
Güçlendirilmesi
Programı
çerçevesinde
bankaların
sermaye
gereksinimini tespit edilebilmesi için bankaların finansal tabloları 2001 yılı sonunda
enflasyon muhasebesine tabi tutulmuştur. Diğer taraftan iştirak, bağlı ortaklık ve sabit
kıymetler gibi parasal olmayan aktiflerin enflasyona göre düzeltilmesi sonucunda
geçmiş yıl ve dönem karına etkisi pozitif olmuştur.
Ayrıca, yeniden yapılandırma uygulamalarıyla birlikte kamu ve Fon bankalarının
kaynak gereksinimleri azalmış, mevduat bankaları daha çok aracılık faaliyetlerine
yönelmiştir. Bu nedenle, sektörün net karının toplam özkaynaklarına oranı, 2005 yılı
Aralık ayında yüzde 11’e yükselmiştir. Aynı şekilde, 2006 yılı ile 2008 yılı arasında söz
konusu oran artış eğiliminde olmuştur. 2009 yılı sonunda yüzde 18,3 düzeyinde
gerçekleşmiştir.
Tablo 3.10.: Net Dönem Karı (Zararı)/Özkaynaklar
Yıllar
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
TBS
-76,5
9,2
15,8
14,0
10,6
18,9
19,5
15,4
Kaynak: TBB, İstatistiki Raporlar, Seçilmiş Rasyolar 2006,2007,2008, (çevrimiçi),
https://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/59
3.1.11.6. Faiz Dışı Gelirler/Toplam Aktifler
Faiz dışı gelirler/toplam aktifler oranı, 2001 yılında yabancı bankalar hariç tüm alt
gruplarda negatif iken, 2002 ve 2003 yılında önemli ölçüde artmıştır.
2004 yılında % 2,8 seviyesine düşen oran 2008 yılı dahil %2-3 bandında seyretmiştir.
Tablo 3.11.: Faiz Dışı Gelirler/Toplam Aktifler
Yıllar
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
TBS
-3,6
3,3
4,9
2,8
2,6
2,4
2,5
1,9
Kaynak: TBB, İstatistiki Raporlar, Seçilmiş Rasyolar 2006,2007,2008, (çevrimiçi),
https://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/59
238
Faiz oranlarındaki düşüşe bağlı olarak, bankaların faiz gelirlerinin azalması nedeniyle
bankalar karlılıklarını arttırmak için faiz dışı gelirlerini arttırmak durumunda
kalmışlardır.
3.1.11.7. Faiz Gelirleri/Toplam Gelirler
Bu oran 2001 yılındaki %111 değerinden sonra düşerek 2008 yılında %86,3 olmuştur.
Toplam gelirler içinde faiz gelirlerinin payının azalmasında, faiz oranlarındaki düşüş
nedeniyle bankaların faiz marjlarının azalmasının ve bankaların diğer aracılık
hizmetlerinden elde ettikleri gelirlerin artmasının etkili olduğu görülmüştür. 2004
yılındaki artışta ise, faiz oranlarının düştüğü bir ortamda, aktiflerin pasiflerden daha
uzun vadeli olması ve kredilerdeki artış etkili olmuştur.
Tablo 3.12.: Faiz Gelirleri/Toplam Gelirler (Yüzde)
Yıllar
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
TBS
111,8
86,2
76,3
82,4
80,5
82,2
83,1
86,3
Kaynak: TBB, İstatistiki Raporlar, Seçilmiş Rasyolar 2006,2007,2008, (çevrimiçi),
https://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/59
239
4. BÖLÜM
AB BANKACILIK SİSTEMİYLE TÜRK BANKACILIK
SİSTEMİNİN KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ
4.1. AB Bankacılık Sistemiyle Türk Bankacılık Sistemi’nin Karşılaştırılması
4.1.1. Nüfus
Tablo 4.1.: Nüfus
Yıllar
Ülkeler
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
ALMANYA
82.536.680
82.531.671
82.500.849
82.437.995
82.314.906
82.217.837
82.002.356
AVUSTURYA
8.100.273
8.142.573
8.201.359
8.254.298
8.282.984
8.307.989
8.335.003
BULGARİSTAN
7.805.506
7.745.147
7.688.573
7.629.371
7.572.673
7.518.002
7.467.119
ÇEK CUMH.
4.305.384
4.305.725
4.310.861
4.312.487
4.313.530
4.311.967
4.309.796
DANİMARKA
5.383.507
5.397.640
5.411.405
5.427.459
5.447.084
5.475.791
5.511.451
ESTONYA
1.375.190
1.366.250
1.358.850
1.350.700
1.342.920
1.338.440
1.335.740
FİNLANDİYA
5.206.295
5.219.732
5.236.611
5.255.580
5.276.955
5.300.484
5.326.314
FRANSA
61.864.088
62.292.241
62.772.870
63.229.635
63.645.065
64.007.193
64.350.226
GKRY
713.720
722.893
733.067
744.013
757.916
776.333
796.930
HOLLANDA
16.192.572
16.258.032
16.305.526
16.334.210
16.357.992
16.405.399
16.485.787
İNGİLTERE
59.501.394
59.793.759
60.182.050
60.620.361
61.073.279
61.571.647
62.042.343
İRLANDA
3.964.191
4.028.851
4.111.672
4.208.156
4.340.118
4.457.765
4.521.322
İSPANYA
41.827.838
42.547.451
43.296.338
44.009.971
44.784.666
45.668.939
46.239.273
İSVEÇ
8.940.788
8.975.670
9.011.392
9.047.752
9.113.257
9.182.927
9.256.347
İTALYA
57.130.506
57.495.900
57.874.753
58.064.214
58.223.744
58.652.875
59.000.586
LETONYA
2.299.390
2.276.520
2.249.724
2.227.874
2.208.840
2.191.810
2.162.834
LİTVANYA
3.431.497
3.398.929
3.355.220
3.289.835
3.249.983
3.212.605
3.183.856
LÜKSEMBURG
448.300
454.960
461.230
469.086
476.187
483.799
493.500
MACARİSTAN
10.142.362
10.116.742
10.097.549
10.076.581
10.066.158
10.045.401
10.030.975
MALTA
397.296
399.867
402.668
404.999
405.616
407.832
410.926
POLONYA
38.218.531
38.190.608
38.173.835
38.157.055
38.125.479
38.115.641
38.135.876
PORTEKİZ
10.444.592
10.473.050
10.494.672
10.511.988
10.532.588
10.553.339
10.563.014
ROMANYA
21.627.509
21.521.142
21.382.354
21.257.016
21.130.503
20.635.460
20.440.290
240
SLOVAKYA
5.374.873
5.371.875
5.372.685
5.372.928
5.373.180
5.376.064
5.382.401
SLOVENYA
1.995.033
1.996.433
1.997.590
2.003.358
2.010.377
2.010.269b
2.032.362
YUNANİSTAN
10.998.903
11.037.745
11.073.713
11.112.113
11.143.780
11.182.224
11.190.654
486.469.327 488.347.449 490.391.262 492.231.507 494.095.017 496.106.353
497.876.348
69.770.026
71.517.100
AB-27
TÜRKİYE
70.692.009
71.610.009
72.519.974
69.689.256
70.586.256
Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler 2006, 07, 08, 09, 10, 11 ve World Bank
Data, (çevrimiçi) http://data.worldbank.org/indicator/SP.POP.TOTL verilerinden
yararlanarak hazırlanmıştır.
4.1.2. Banka Sayıları
Tablo 4.2.: Banka Sayıları (Adet)
Yıllar
Ülkeler
ALMANYA
2002
2.363
2003
2.225
2004
2.148
2005
2.089
2006
2.050
2007
2.026
2008
1.989
2009
2.121
2010
2.093
AVUSTURYA
823
814
796
818
809
803
803
855
842
BELÇİKA
111
108
104
100
105
110
105
104
106
BULGARİSTAN
34
35
35
34
32
29
30
30
30
ÇEK CUMH.
84
77
70
56
57
56
54
39
41
DANİMARKA
178
203
202
197
191
189
171
149
123
ESTONYA
7
7
9
11
14
15
17
16
15
FİNLANDİYA
369
366
363
363
361
360
357
325
313
FRANSA
989
939
897
854
829
808
728
712
683
GKRY
408
408
405
391
336
215
163
155
152
HOLLANDA
539
481
461
401
345
341
302
295
290
İNGİLTERE
451
426
407
394
394
396
391
332
327
İRLANDA
85
80
80
78
78
81
501
498
486
İSPANYA
359
348
346
348
352
357
362
352
337
İSVEÇ
216
222
212
200
204
201
182
180
178
İTALYA
821
801
787
792
807
821
818
788
760
LETONYA
23
23
23
25
28
31
34
29
31
LİTVANYA
68
71
74
78
78
80
84
84
90
LÜKSEMBURG
177
169
162
155
156
156
152
149
147
MACARİSTAN
227
222
217
214
212
206
192
191
178
MALTA
14
16
16
19
18
22
21
23
25
POLONYA
666
660
744
730
723
718
647
642
642
PORTEKİZ
202
200
197
186
175
175
175
166
v.y.
ROMANYA
39
39
40
40
39
42
43
42
42
SLOVAKYA
20
22
21
23
24
26
26
26
29
SLOVENYA
50
33
24
25
25
27
24
22
19
241
YUNANİSTAN
AB-27
PB-16
61
v.y.
v.y.
59
9.054
v.y.
62
8.902
6.848
62
8.683
6.681
62
8.507
6.511
63
8.354
6.365
66
8.509
6.569
66
8.358
6.458
62
v.y.
v.y.
TÜRKİYE
59
55
53
51
50
50
49
49
49
Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5, s.13
4.1.3. Şube Sayıları
Tablo 4.3.: Şube Sayısı (Adet)
Yıllar
Ülkeler
ALMANYA
AVUSTURYA
BELÇİKA
BULGARİSTAN
ÇEK CUMH.
DANİMARKA
ESTONYA
FİNLANDİYA
FRANSA
GKRY
HOLLANDA
İNGİLTERE
İRLANDA
İSPANYA
İSVEÇ
İTALYA
LETONYA
LİTVANYA
LÜKSEMBURG
MACARİSTAN
MALTA
POLONYA
PORTEKİZ
ROMANYA
SLOVAKYA
SLOVENYA
YUNANİSTAN
AB-27
TÜRKİYE
2002
50.868
4.466
5.550
v.y.
1.722
2.128
198
1.572
26.162
993
4.269
13.867
926
39.009
2.054
29.948
567
v.y.
271
2.992
99
4.302
5.348
v.y.
1.020
721
3.263
202.315
6.321
2003
47.244
4.395
4.989
v.y.
1.670
2.118
197
1.564
25.789
983
3.883
13.646
924
39.750
2.069
30.501
581
723
269
3.003
104
8.688
5.397
3.387
1.057
725
3.300
206.956
6.267
2004
45.331
4.360
4.837
5.606
1.785
2.119
203
1.585
26.370
977
3.798
13.386
909
40.603
2.018
30.950
583
758
253
2.987
99
8.301
5.371
3.031
1.113
706
3.403
211.442
6.474
2005
44.044
4.300
4.564
5.629
1.825
2.122
230
1.616
27.075
951
3.748
13.130
910
41.979
2.003
31.504
586
822
246
3.125
109
10.074
5.422
3.533
1.142
693
3.543
214.925
6.568
2006
40.282
4.258
4.574
5.569
1.877
2.152
245
1.756
40.013
941
3.456
12.880
935
43.691
2.004
32.334
610
892
234
3.243
110
10.934
5.618
4.470
1.175
696
3.699
228.648
7.302
2007
39.777
4.266
4.425
5.827
1.862
2.194
266
1.693
39.560
921
3.604
12.425
1.158
45.500
1.988
33.230
682
970
229
3.387
104
10.607
6.055
6.340
1.169
711
3.850
233.889
8.144
2008
41.554
4.243
4.316
6.080
1.993
2.192
257
1.672
39.634
923
3.421
12.360
895
46.065
2.025
33.510
658
973
229
3.515
111
12.914
6.417
7.375
1.258
698
4.098
238.021
9.304
2009
40.815
4.167
4.201
6.038
1.998
1.996
213
1.538
38.479
930
3.137
12.360
1.228
44.431
2.147
34.036
624
972
v.y.
3.551
116
13.292
6.430
6.425
1.230
706
4.078
229.532
9.581
Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5, s.13
242
4.1.4. Çalışan Sayısı
Tablo 4.4.: Çalışan Sayıları (1000 kişi)
Ülkeler
ALMANYA
AVUSTURYA
BELÇİKA
BULGARİSTAN
ÇEK CUMH.
DANİMARKA
ESTONYA
FİNLANDİYA
FRANSA
GKRY
HOLLANDA
İNGİLTERE
İRLANDA
İSPANYA
İSVEÇ
İTALYA
LETONYA
LİTVANYA
LÜKSEMBURG
MACARİSTAN
MALTA
POLONYA
PORTEKİZ
ROMANYA
SLOVAKYA
SLOVENYA
YUNANİSTAN
AB-27
TÜRKİYE
2002
754
74
75
v.y.
41
48
4
27
430
11
126
502
37
243
46
340
8
8
23
35
3
162
56
v.y.
21
12
60
3.146
126
2003
726
73
74
v.y.
40
46
4
27
436
10
121
488
36
243
44
337
9
8
23
36
3
155
54
47
20
12
61
3.130
128
2004
712
73
71
22
39
46
4
25
432
11
118
490
36
246
44
336
10
7
23
36
3
150
53
50
20
12
59
3.130
133
2005
705
75
69
24
38
48
5
24
442
11
120
534
38
253
45
336
10
8
23
38
3
158
54
52
20
12
61
3.206
139
Yıllar
2006
2007
693
691
76
78
68
67
26
31
38
40
46
50
6
6
25
25
485
497
11
11
117
114
521
506
39
42
262
276
47
48
339
340
12
13
9
10
25
26
39
42
4
4
162
174
58
61
59
66
20
20
12
12
62
65
3.258 3.316
151
169
2008
660
79
66
33
40
53
6
26
492
13
116
495
41
276
50
330
14
11
27
44
4
189
62
72
21
12
66
3.331
183
2009
v.y.
77
v.y.
34
38
50
6
25
v.y.
13
110
471
38
267
49
323
12
10
26
43
4
183
62
68
19
12
66
2.007
184
2010
606
77
60
34
38
50
6
25
v.y.
13
110
v.y.
38
267
49
323
12
11
26
43
4
183
62
68
19
12
66
2.007
184
Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5, s.58
243
4.1.5. Banka Başına Nüfus
Tablo 4.5.: Banka Başına Nüfus (Kişi)
Ülkeler
ALMANYA
AVUSTURYA
BELÇİKA
BULGARİSTAN
ÇEK CUMH.
DANİMARKA
ESTONYA
FİNLANDİYA
FRANSA
GKRY
HOLLANDA
İNGİLTERE
İRLANDA
İSPANYA
İSVEÇ
İTALYA
LETONYA
LİTVANYA
LÜKSEMBURG
MACARİSTAN
MALTA
POLONYA
PORTEKİZ
ROMANYA
SLOVAKYA
SLOVENYA
YUNANİSTAN
TÜRKİYE
2002
99
109
137
2003
110
110
141
2004
116
112
146
Yıllar
2005
2006
117
119
109
108
150
155
v.y.
252
113
346
191
143
66
128
118
107
168
194
167
284
413
19
290
114
236
186
v.y.
262
168
181
547
v.y.
257
116
317
195
142
68
134
122
111
170
190
170
262
458
20
284
116
247
191
468
272
169
180
547
347
264
116
303
206
144
69
138
122
113
172
203
172
240
474
20
285
119
255
328
269
114
268
221
142
69
136
112
109
170
201
174
220
449
20
269
119
241
197
437
271
172
186
533
195
413
272
170
181
516
301
271
117
237
212
130
71
140
116
107
167
192
173
197
395
19
256
110
235
182
369
274
169
171
480
2007
119
107
158
248
257
110
212
211
128
69
143
120
103
161
188
174
178
329
18
240
109
219
174
327
273
167
171
413
2008
120
106
162
230
260
104
218
206
130
63
141
123
109
164
183
176
2009
v.y.
108
v.y.
222
273
110
235
214
v.y.
64
150
130
117
171
189
186
163
304
18
230
110
202
170
301
262
164
169
386
183
307
19
235
108
208
171
317
289
167
171
388
Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler 2006, 07, 08, 09, 10, 11 ve World Bank
Data, (çevrimiçi) http://data.worldbank.org/indicator/SP.POP.TOTL verilerinden
yararlanarak hazırlanmıştır.
244
4.1.6. Şube Başına Nüfus
Tablo 4.6.: Şube Başına Nüfus
Yıllar
Ülkeler
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
ALMANYA
1.621
1.747
1.821
1.873
2.047
2.069
2.080
2.081
AVUSTURYA
1.806
1.843
1.868
1.907
1.939
1.942
1.961
2.005
BELÇİKA
1.858
2.076
2.149
2.289
2.298.
2.392
2.471
v.y.
BULGARİSTAN
v.y.
v.y.
1.392
1.379
1.386
1.318
1.257
1.260
ÇEK CUMH.
5.927
6.110
5.721
5.600
5.461
5.525
5.209
5.239
DANİMARKA
2.523
2.542
2.547
2.550
2.522
2.483
2.498
2.761
ESTONYA
6.875
6.883
6.656
5.859
5.489
5.047
5.218
6.293
FİNLANDİYA
3.305
3.329
3.293
3.240
2.993
3.117
3.170
3.463
FRANSA
2.348
2.399
2.362
2.318
1.580
1.609
1.615
1.673
GKRY
711
728
748
788
814
845
855
857
HOLLANDA
3.773
4.170
4.281
4.350
4.726
4.539
4.795
5.255
İNGİLTERE
4.270
4.356
4.460
4.573
4.690
4.892
4.951
4.983
İRLANDA
4.211
4.290
4.290
4.432
4.518
4.501
4.980
3.681
İSPANYA
1.050
1.048
1.043
1.025
1.002
977
983
1.031
İSVEÇ
4.337
4.321
4.448
4.499
4.515
4.584
4.535
4.311
İTALYA
1.903
1.879
1.870
1.856
1.817
1.779
1.745
1.764
LETONYA
4.137
4.013
3.978
3.936
3.762
3.345
3.451
3.624
LİTVANYA
v.y.
4.789
4.546
4.167
3.815
3.490
3.460
3.446
LÜKSEMBURG
1.639
1.667
1.798
1.875
2.005
2.079
2.113
v.y
MACARİSTAN
3.401
3.377
3.387
3.231
3.107
2.972
2.858
2.825
MALTA
3.986
3.820
4.039
3.694
3.682
3.921
3.696
3.566
POLONYA
8.889
4.399
4.601
3.789
3.490
3.285
2.951
2.869
PORTEKİZ
1.931
1.928
1.950
1.942
1.881
1.750
1.655
1.653
ROMANYA
v.y.
6.428
7.163
6.130
4.834
3.401
2.919
3.346
SLOVAKYA
5.273
5.089
4.834
4.715
4.587
4.614
4.293
4.400
245
SLOVENYA
2.766
2.752
2.828
2.883
2.878
2.828
2.880
2.879
YUNANİSTAN
3.362
3.335
3.244
3.128
3.008
2.902
2.736
2.761
AB-27
v.y.
v.y.
v.y.
v.y.
v.y.
2.117
2.091
2.177
TÜRKİYE
10.890
11.133
10.919
10.903
9.932
8.557
7.587
7.464
Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5, s.52
4.1.7. Çalışan Başına Nüfus
Tablo 4.7.: Çalışan Başına Nüfus (Kişi)
Ülkeler
ALMANYA
AVUSTURYA
BELÇİKA
BULGARİSTAN
ÇEK CUMH.
DANİMARKA
ESTONYA
FİNLANDİYA
FRANSA
GKRY
HOLLANDA
İNGİLTERE
İRLANDA
İSPANYA
İSVEÇ
İTALYA
LETONYA
LİTVANYA
LÜKSEMBURG
MACARİSTAN
MALTA
POLONYA
PORTEKİZ
ROMANYA
SLOVAKYA
SLOVENYA
YUNANİSTAN
AB-27
TÜRKİYE
2002
99
109
137
v.y.
252
113
346
191
143
66
128
118
107
168
194
167
284
413
19
290
114
236
186
v.y.
262
168
181
v.y.
547
2003
111
110
141
v.y.
257
116
317
195
142
68
134
122
111
170
199
170
262
458
20
284
116
247
191
468
272
169
180
v.y.
547
2004
116
112
146
347
264
116
303
206
144
69
138
122
113
172
203
172
240
474
20
285
119
255
197
437
271
172
186
v.y.
533
Yıllar
2005
2006
117
119
109
108
150
155
328
301
269
271
114
117
303
268
221
212
142
130
69
71
136
140
112
116
109
107
170
167
201
192
174
173
220
197
449
395
20
19
269
256
119
110
241
235
195
182
413
369
272
274
170
169
181
179
v.y.
v.y.
516
480
2007
119
107
158
248
257
110
237
211
128
69
143
120
103
161
188
174
178
329
18
240
109
219
174
327
273
167
177
149
413
2008
120
106
162
230
260
104
212
206
130
63
141
123
109
164
183
176
163
304
18
230
108
202
170
301
262
164
169
149
386
2009
v.y.
108
v.y.
222
273
110
218
214
v.y.
64
150
130
117
171
189
186
183
307
19
235
108
208
171
317
289
167
171
249
388
Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5, s.58
246
4.1.8. Bankacılık Sektörü Toplam Aktifler
Tablo 4.8.: Toplam Aktifler (Milyar Euro)
Ülkeler
ALMANYA
AVUSTURYA
BELÇİKA
BULGARİSTAN
ÇEK CUMH.
DANİMARKA
ESTONYA
FİNLANDİYA
FRANSA
GKRY
HOLLANDA
İNGİLTERE
İRLANDA
İSPANYA
İSVEÇ
İTALYA
LETONYA
LİTVANYA
LÜKSEMBURG
MACARİSTAN
MALTA
POLONYA
PORTEKİZ
ROMANYA
SLOVAKYA
SLOVENYA
YUNANİSTAN
AB-27
PB-16
TÜRKİYE
2002
6.370
555
774
8
79
534
5
166
3.832
41
1.356
5.856
475
1.342
487
2.024
7
5
663
44
16
125
310
13
24
20
202
25.312
18.069
127
2003
6.394
586
829
9
78
569
6
186
3.999
42
1.474
6.171
575
1.503
519
2.125
8
6
656
55
18
112
349
15
24
22
213
26.519
18.888
146
2004
6.584
635
914
13
87
629
9
212
4.419
47
1.678
6.932
723
1.717
600
2.276
11
9
695
68
21
142
345
23
31
24
230
29.038
20.430
172
Yıllar
2005
2006
6.827
7.121
721
790
1.055
1.122
17
22
101
115
747
821
12
15
235
255
5.073
5.728
63
77
1.698
1.843
5.898
7.061
942
1.178
2.153
2.527
659
782
2.509
2.793
16
23
13
17
792
840
78
94
27
30
163
190
360
397
35
52
38
49
30
35
281
315
32.898 36.820
22.641 24.938
255
269
2007
7.562
891
1.298
31
140
978
21
288
6.682
93
2.168
10.095
1.337
3.005
855
3.332
31
24
915
109
38
234
439
72
58
43
383
41.072
28.313
340
2008
7.875
1.068
1.271
37
155
1.092
22
384
7.225
118
2.232
8.840
1.412
3.381
908
3.635
32
27
932
125
42
263
482
85
66
49
462
42.209
30.567
343
2009
7.424
1.037
1.156
38
160
1.105
21
388
7.155
139
2.217
9.421
1.324
3.433
935
3.692
30
26
797
126
41
274
520
86
54
53
490
42.144
29.921
387
Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5, s.19
4.1.9. Bankacılık Sektörü Toplam Krediler
Tablo 4.9.: Toplam Krediler (Milyar Euro)
Ülkeler
ALMANYA
AVUSTURYA
BELÇİKA
BULGARİSTAN
ÇEK CUMH.
DANİMARKA
2002
3.022
273
279
v.y.
29
275
2003
3.026
277
287
v.y.
31
292
2004
3.009
296
304
7
33
338
Yıllar
2005
2006
3.023
3.053
328
349
363
389
9
12
41
52
390
447
2007
3.142
378
417
19
67
504
2008
3.229
420
402
25
77
554
2009
3.163
415
372
26
80
550
247
ESTONYA
FİNLANDİYA
FRANSA
GKRY
HOLLANDA
İNGİLTERE
İRLANDA
İSPANYA
İSVEÇ
İTALYA
LETONYA
LİTVANYA
LÜKSEMBURG
MACARİSTAN
MALTA
POLONYA
PORTEKİZ
ROMANYA
SLOVAKYA
SLOVENYA
YUNANİSTAN
AB-27
PB-16
TÜRKİYE
3
86
1.370
22
704
2.195
199
760
272
1.066
3
3
132
26
7
61
183
5
v.y.
9
95
11.076
8.169
30
4
94
1.432
22
762
3.440
208
863
284
1.129
4
4
119
32
8
57
186
7
v.y.
10
110
12.673
8.502
40
6
104
1.531
25
851
3.846
262
1.010
303
1.189
5
5
120
40
9
67
195
11
11
14
128
13.679
9.013
57
8
117
1.701
28
947
4.551
333
1.278
345
1.280
9
9
145
47
11
78
209
17
15
17
148
15.447
9.889
100
11
131
1.887
31
1.035
5.090
404
1.602
404
1.424
15
12
159
56
14
96
231
28
19
21
167
17.144
10.854
118
15
148
2.157
41
1.083
5.815
481
1.860
444
1.724
21
18
192
66
20
134
258
42
25
29
199
19.299
12.069
167
17
165
2.290
54
1.098
5.118
481
1.986
425
1.808
23
21
203
76
25
158
282
51
31
35
221
19.275
12.698
172
16
166
2.319
58
1.156
4.980
441
1.969
459
1.848
21
19
186
73
21
175
291
50
31
35
215
19.136
12.686
182
Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5, s.24
4.1.10. Bankacılık Sektörü Toplam Mevduatları
Tablo 4.10.: Toplam Mevduatlar (Milyar Euro)
Ülkeler
ALMANYA
2002
2.446
2003
2.448
2004
2.511
2005
2.593
AVUSTURYA
214
225
235
254
Yıllar
2006
2.705
2007
2.882
2008
3.067
2009
3.079
269
301
315
318
BELÇİKA
348
371
409
463
466
513
540
538
BULGARİSTAN
v.y.
v.y.
9
45
15
20
22
23
ÇEK CUMH.
52
53
59
68
78
93
100
106
DANİMARKA
94
107
122
v.y.
154
181
191
191
ESTONYA
3
3
4
6
v.y.
9
9
10
FİNLANDİYA
72
77
81
86
89
101
113
115
FRANSA
1.078
1.198
1.270
1.367
1.420
1.579
1.670
1.767
GKRY
28
28
30
38
43
53
56
58
HOLLANDA
539
571
599
684
794
878
1.001
965
İNGİLTERE
3.347
3.395
3.815
4.581
5.156
5.857
5.167
5.069
İRLANDA
148
164
187
236
290
328
307
291
İSPANYA
765
818
887
1.084
1.320
1.507
1.749
1.783
248
İSVEÇ
119
127
130
153
183
190
184
195
İTALYA
764
768
807
873
931
1.122
1.189
1.267
LETONYA
5
3
3
9
11
14
13
13
LİTVANYA
3
4
6
8
10
12
11
12
LÜKSEMBURG
200
207
222
241
288
296
263
252
MACARİSTAN
31
30
35
41
47
51
55
56
MALTA
9
8
9
11
11
14
15
17
POLONYA
81
72
89
106
122
147
154
171
PORTEKİZ
135
139
148
164
177
193
211
224
ROMANYA
v.y.
v.y.
15
22
20
39
40
41
SLOVAKYA
v.y.
v.y.
20
22
27
22
23
22
SLOVENYA
14
14
15
16
18
20
21
24
YUNANİSTAN
134
140
160
188
211
249
281
279
AB-27
9.104
10.971
11.841
13.469
14.854
16.680
16.788
16.888
PB-16
6.844
7.141
7.530
8.250
8.979
9.969
10.800
11.000
TÜRKİYE
83
91
108
158
166
209
213
238
Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5, s.19
4.1.11. Bankacılık Sektörü Net Karların Gelişimi
Tablo 4.11. Net Karların Gelişimi (Milyar Euro)
Ülkeler
ALMANYA
AVUSTURYA
BELÇİKA
BULGARİSTAN
ÇEK CUMH.
DANİMARKA
ESTONYA
FİNLANDİYA
FRANSA
GKRY
HOLLANDA
İNGİLTERE
İRLANDA
İSPANYA
İSVEÇ
İTALYA
LETONYA
LİTVANYA
LÜKSEMBURG
MACARİSTAN
MALTA
POLONYA
2002
4,9
1,6
2,6
v.y.
v.y.
14,5
0,1
1,2
17,3
v.y.
5,8
10,7
4
9,3
12,2
9,9
v.y.
v.y.
2,7
v.y.
v.y.
2,3
2003
-5,4
2,1
4,3
v.y.
v.y.
16,3
0,1
2,8
17,3
v.y.
8,5
14,8
3,9
9,4
17,4
11,1
v.y.
v.y.
2,9
v.y.
v.y.
2,3
2004
2,5
3,3
3,5
v.y.
v.y.
21,9
0,2
1,4
19,7
v.y.
10,7
16,7
5
10,7
52,9
15
v.y.
v.y.
2,9
v.y.
v.y.
7,1
Yıllar
2005
2006
21,1
19,3
3,5
6,3
4,7
8
v.y.
v.y.
v.y.
v.y.
26,9
33,5
0,2
0,2
2
2
23,3
34,2
v.y.
v.y.
13,5
14,1
19,4
22,7
6,0
7,0
13,6
19,2
32
70,1
16,5
22,4
v.y.
v.y.
v.y.
v.y.
3,6
5,7
1,2
1,4
v.y.
v.y.
9,1
10,7
2007
19,9
4,8
3
v.y.
1,7
32,6
0,5
2,7
21,6
v.y.
19,7
24,5
7,2
25,2
44,2
23,6
v.y.
v.y.
3,7
1,3
v.y.
13,7
2008
-19,9
-1,4
-19,5
v.y.
2,2
-6,1
0,3
1,9
-6,9
v.y.
-10,9
-37,5
0,2
18,5
38,1
10,5
v.y.
v.y.
0,2
0,9
v.y.
13,7
2009
-6,8
v.y
-3
v.y.
2,1
-15,5
-0,6
1,5
17,7
v.y
0,3
v.y.
-23,2
13
34,3
7,4
v.y
v.y.
v.y.
0,8
v.y.
8,5
249
PORTEKİZ
ROMANYA
SLOVAKYA
SLOVENYA
YUNANİSTAN
TÜRKİYE
v.y.
v.y.
0,4
0,1
v.y.
1,7
v.y.
v.y.
0,4
0,1
v.y.
3,2
v.y.
v.y.
0,4
0,2
v.y.
3,5
v.y.
v.y.
0,5
0,3
v.y.
3,7
v.y.
v.y.
0,8
0,3
v.y.
6,1
v.y.
v.y.
0,7
0,4
v.y.
8,6
v.y.
v.y.
0,5
0,2
v.y.
6,2
v.y.
v.y.
0,3
0,1
v.y.
9,3
Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5, s.59
4.1.12. 100.000 Yetişkin Başına Şube Sayısı
Tablo 4.12. 100.000 Yetişkin Başına Şube Sayısı
Yıllar
Ülkeler
2005
2006
2007
2008
2009
20,2
16,7
16,3
16,3
16,6
ALMANYA
13.3
13
12.9
12.6
11.8
AVUSTURYA
53,7
53,4
51,4
49,7
48,0
BELÇİKA
84,8
84,1
88,3
92,6
91,9
BULGARİSTAN
21,3
21,8
21,5
22,7
22,7
ÇEK CUMH.
50 3
50,6
51,9
50,5
46,0
DANİMARKA
21,0
22,7
24,0
23,8
20,2
ESTONYA
13,9
14,2
15,2
15,2
14,2
FİNLANDİYA
22,8
47,5
46,3
46,0
43,1
FRANSA
199,9
186,6
163,4
153,6
151,6
GKRY
28,1
27,7
28,6
27,6
25,5
HOLLANDA
28,4
25,7
26,5
26,2
25,5
İNGİLTERE
34,5
33,9
33,3
34
35
İRLANDA
39,6
40,4
41,0
40,5
38,6
İSPANYA
64,2
65,5
66,8
68,1
7,8
İTALYA
31,0
32,3
36,0
35,1
33,3
LETONYA
24,9
27,0
28,7
28,5
28,1
LİTVANYA
105,8
101,0
98,0
95,1
94,1
LÜKSEMBURG
14,8
16,1
17,2
17,8
18,5
MACARİSTAN
37,8
39,4
42,1
45,6
46,3
POLONYA
69,4
71,7
76,
81,0
81,8
PORTEKİZ
v.y.
v.y.
v.y.
34,9
34,1
ROMANYA
40,2
39,8
40,3
39,4
39,5
SLOVENYA
35,8
37,4
39,3
41,7
41,4
YUNANİSTAN
31,0
32,3
36,0
35,1
33,3
TÜRKİYE
Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5, s.55
250
4.1.13. Toplam Aktif / GSYİH
Tablo 4.13.: Toplam Aktif / GSYİH
Ülkeler
ALMANYA
AVUSTURYA
BELÇİKA
BULGARİSTAN
ÇEK CUMH.
DANİMARKA
ESTONYA
FİNLANDİYA
FRANSA
GKRY
HOLLANDA
İNGİLTERE
İRLANDA
İSPANYA
İSVEÇ
İTALYA
LETONYA
LİTVANYA
LÜKSEMBURG
MACARİSTAN
MALTA
POLONYA
PORTEKİZ
ROMANYA
SLOVAKYA
SLOVENYA
YUNANİSTAN
TÜRKİYE
2002
422,0
360,1
335,0
409,7
383,8
66,9
88,9
140,2
123,0
410,4
385,5
91,2
104,1
164,2
163,3
351,4
320,1
518,9
454,1
413,9
394,5
485,4
2003
377,2
335,0
383,8
352,3
62,7
123,0
385,5
87,8
163,3
320,1
454,1
394,5
477,7
525,1
245,0
237,6
203,1
103,0
46,4
3.241,0
94,0
519,2
74,4
311,5
36,3
75,5
109,1
157,7
54,9
517,8
525,1
261,3
245,0
259,3
237,6
221,9
203,1
100,4
103,0
47,2
71,9
3.923
,6
88,4
9492,
505,1
519,2
84,3
79,2
314,1
311,5
37,9
52,7
92,6
90,9
115,8
109,1
183,1
157,7
60,7
62,7 Yapısal
Kaynak: Bankacılıkta
2004
333,8
360,4
305,7
352,3
71,6
110,5
357,7
104,1
156,2
298,3
413,4
382,9
438,0
543,5
228,8
230,6
183,3
111,2
55,5
2.837,2
92,7
521,2
78,2
259,8
42,4
77,0
99,0
138,7
54,8
Yıllar
2005
2006
360,4
321,3
321,3
350,5
322,7
412,5
370,2
88,9
88,4
119,3
106,1
426,5
394,0
125,7
122,0
176,5
161,7
347,9
332,9
541,8
547,7
391,5
358,2
380,8
381,2
687,9
699,7
280,4
269,5
261,9
258,1
207,8
197,4
144,3
149,9
74,6
75,9
3.097,6 2.580,9
104,6
109,2
671,7
612,1
79,2
73,1
277,4
260,1
52,7
55,7
90,9
93,7
124,1
117,8
170,3
157,2
62,7
65,9
2007
268,0
282,3
333,8
87,5
94,9
371,4
113,7
138,0
303,9
501,9
328,6
425,4
607,5
246,1
218,1
185,7
126,4
71,9
2.106,1
92,2
590,9
64,9
224,5
50,2
81,3
108,4
145,9
69,0
2008
295,1
350,9
342,5
96,8
97,7
436,4
127,8
193,3
344,8
634,3
348,2
452,2
722,2
288,8
253,5
215,6
129,8
76,7
2.201,4
1
109,8
2009
281,6
343,6
309,7
98,4
106,4
450,6
141,2
205,7
341,1
703,0
353,5
547,2
735,8
297,0
290,7
220,7
144,3
88,9
1.925
,9
123,6
684,6
67,7
260,8
57,6
90,6
122,7
179,6
652,1
80,5
282,1
67,7
78,5
139,1
187,6
77,1
87,4
Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5, s.146
251
4.1.14. Toplam Kredi / GSYİH
Tablo 4.14.: Toplam Kredi / GSYİH
Yıllar
2002 2003 2004 2005 2006 2007
2008
149,8 123,9 109,6 108,4 104,6
94,4
88,8
ALMANYA
132,6
109,9
102,4
108,3
101,5
101,3
AVUSTURYA
108,3
110,5
92,2
84,2
96,4
90,9
79,5
BELÇİKA
97,5
v.y.
v.y.
27,7
31,1
45,1
48,2
BULGARİSTAN
36,1
38,5
33,9
30,1
32,9
38,5
35,6
ÇEK CUMH.
36,5
158,2
137,3
138,1
162,9
162,2
162,6
DANİMARKA
151,4
41,0
40,6
49,9
57,5
70,1
72,3
ESTONYA
66,2
63,7
57,3
55,1
59,8
60,2
61,0
FİNLANDİYA
63,0
94,0
79,6
74,3
79,2
83,2
80,2
FRANSA
83,3
162,3 131,9 141,5 165,2 182,2 185,2
180,6
İRLANDA
208,4 165,1 158,0 164,7 168,3 187,8
212,8
GKRY
160,8 141,6 139,5 148,3 152,7 139,1
125,8
HOLLANDA
136,2 184,9 174,6 199,6 208,7 207,7
192,2
İNGİLTERE
110,7
97,7
96,7
113,1 129,7 129,1
124,6
İSPANYA
108,4
90,2
83,7
93,1
87,2
İSVEÇ
101,2 96,0
87,5
74,9
68,8
72,0
81,5
78,7
İTALYA
76,4
32,2
35,8
36,3
56,1
73,0
67,9
LETONYA
75,2
21,2
21,5
22,2
34,7
46,0
44,6
LİTVANYA
39,9
352,2
LÜKSEMBURG 584,6 408,1 352,0 385,0 371,1 374,4
39,1
37,9
39,2
42,7
47,6
49,1
MACARİSTAN
49,6
165,4
160,2
160,5
184,6
265,0
297,2
MALTA
216,7
30,8
26,3
26,5
25,7
31,5
29,9
POLONYA
28,1
138,8
115,2
105,5
109,3
111,7
112,0
PORTEKİZ
114,9
10,9
11,8
14,6
17,2
24,8
25,5
ROMANYA
22,8
v.y.
v.y.
19,6
24,5
29,7
31,5
SLOVAKYA
27,5
39,0
34,4
41,5
47,6
61,3
64,3
SLOVENYA
53,9
64,5
56,5
55,5
60,9
64,2
63,1
YUNANİSTAN
63,3
118,1 110,8 103,7 112,1 116,7 113,8
105,3
AB-27
118,1
99,5
92,1
97,3
97,6
93,5
PB-16
100,8
14,0
14,6
17,8
24,1
33,9
38,7
TÜRKİYE
28,9
Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5, s.148
Ülkeler
2009
95,0
108,9
79,0
53,4
42,0
177,7
83,8
69,8
87,5
194,1
231,6
145,9
229,0
134,8
113,0
87,5
80,2
51,1
355,7
56,6
262,9
40,7
125,0
31,0
35,4
72,2
65,2
116,8
101,8
41,2
252
4.1.15. Toplam Kredi / Toplam Aktif
Tablo 4.15.: Toplam Kredi / Toplam Aktif
Yıllar
2002 2003
2004
2005
2006 2007 2008
ALMANYA
47
47
45
44
42
41
41
AVUSTURYA
49
47
46
45
44
42
39
BELÇİKA
36
34
33
34
34
32
31
BULGARİSTAN v.y.
v.y.
53
52
54
61
67
ÇEK CUMH.
36
39
37
40
45
47
49
DANİMARKA
51
51
53
52
54
51
50
ESTONYA
60
66
66
66
73
71
77
FİNLANDİYA
51
50
49
49
51
51
42
FRANSA
35
35
34
33
32
32
31
GKRY
53
52
53
44
40
44
45
HOLLANDA
51
51
50
55
56
49
49
İNGİLTERE
37
55
55
77
72
57
57
İRLANDA
41
36
36
35
34
35
34
İSPANYA
56
57
58
59
63
61
58
İSVEÇ
55
54
50
52
51
51
46
İTALYA
52
53
52
51
50
51
49
LETONYA
42
50
45
56
65
67
71
LİTVANYA
60
66
55
69
70
75
77
LÜKSEMBURG
19
18
17
18
18
20
21
MACARİSTAN
59
58
58
60
59
60
60
MALTA
43
44
42
40
46
52
59
POLONYA
48
50
47
47
50
57
60
PORTEKİZ
59
53
56
58
58
58
58
ROMANYA
38
46
47
48
53
58
60
SLOVAKYA
v.y.
v.y.
35
39
38
43
46
SLOVENYA
45
45
58
56
60
67
71
YUNANİSTAN
47
51
55
52
53
51
47
AB-27
43
47
47
46
46
46
45
PB-16
45
45
44
43
43
42
41
TÜRKİYE
23
27
33
39
43
49
50
Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler-Aralık 2010, BDDK, Sayı 5,
24’deki verilerden yararlanarak hazırlanmıştır.
Ülkeler
2009
42
40
32
68
50
49
76
42
32
41
52
52
33
57
49
50
70
73
23
57
51
63
55
58
57
66
43
45
42
47
s.19 ve
253
4.1.16. Kişibaşı Aktif
Tablo 4.16.: Kişibaşı Aktif
Ülkeler
Yıllar
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
ALMANYA
77.177
77.473
79.805
82.813
86.509
91.975
96.033
AVUSTURYA
68.516
71.967
77.426
87.348
95.376
107.246
128.134
BELÇİKA
74.740
79.738
87.498
100.367
106.003
121.685
118.198
BULGARİSTAN
1.024
1.162
1.690
2.228
2.905
4.123
4.955
ÇEK CUMH.
18.349
18.115
20.181
23.420
26.660
32.467
35.964
DANİMARKA
99.191
105.416
116.235
137.633
150.722
178.604
198.132
ESTONYA
3.635
4.391
6.623
8.884
11.169
15.689
16.470
FİNLANDİYA
31.884
35.634
40.484
44.714
48.323
54.334
72.094
FRANSA
61.942
64.197
70.396
80.231
89.999
104.394
112.276
GKRY
57.445
58.099
64.114
84.675
101.594
119.793
148.068
HOLLANDA
83.742
90.662
102.909
103.953
112.666
132.151
135.389
İNGİLTERE
98.417
103.204
115.133
97.294
115.615
163.955
142.483
İRLANDA
119.822
142.720
175.840
223.851
271.421
299.926
312.298
İSPANYA
32.083
35.325
39.656
48.920
56.425
65.799
73.119
İSVEÇ
54.469
57.822
66.582
72.835
85.809
93.107
98.094
İTALYA
35.427
36.959
39.326
43.210
47.970
56.808
61.609
LETONYA
3.044
3.514
4.889
7.181
10.412
14.143
14.795
LİTVANYA
1.457
1.765
2.682
3.951
5.230
7.470
8.480
LÜKSEMBURG
1.478.920
1.441.885
1.506.840
1.688.389
1.764.012
1.891.281
1.888.551
MACARİSTAN
4.338
5.436
6.734
7.740
9.338
10.850
12.461
MALTA
40.272
45.014
52.152
66.666
73.961
93.175
102.208
POLONYA
3.270
2.932
3.719
4.271
4.983
6.139
6.896
PORTEKİZ
29.680
33.323
32.873
34.246
37.692
41.598
45.630
ROMANYA
601
696
1.075
1.646
2.460
3.489
4.158
SLOVAKYA
4.465
4.467
5.7697
7.072
9.119
10.788
12.262
SLOVENYA
10.024
11.019
12.014
14.974
17.409
21.390
24.109
YUNANİSTAN
18.365
19.297
20.769
25.287
28.266
34.250
41.284
AB-27
52.032
54.303
59.213
66.834
74.520
82.788
84.788
TÜRKİYE
2.589
2.671
2.852
3.122
3.578
4.011
4.274
Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler 2006, 07, 08, 09, 10, 11 ve World Bank
Data, (çevrimiçi) http://data.worldbank.org/indicator/SP.POP.TOTL verilerinden
yararlanarak hazırlanmıştır.
254
4.1.17. Kişibaşı Kredi
Tablo 4.17.: Kişibaşı Kredi
Yıllar
Ülkeler
ALMANYA
AVUSTURYA
BELÇİKA
BULGARİSTAN
ÇEK CUMH.
DANİMARKA
ESTONYA
FİNLANDİYA
FRANSA
GKRY
HOLLANDA
İNGİLTERE
İRLANDA
İSPANYA
İSVEÇ
İTALYA
LETONYA
LİTVANYA
LÜKSEMBURG
MACARİSTAN
MALTA
POLONYA
PORTEKİZ
ROMANYA
SLOVAKYA
SLOVENYA
YUNANİSTAN
AB-27
TÜRKİYE
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
36.662
34.196
27.767
v.y.
7.200
36.459
36.352
29.241
904
7.664
62.620
36.642
39.993
34.750
1.171
9.511
37.034
42.281
37.008
1.573
12.058
38.170
45.636
39.397
2.509
15.533
39.274
51.170
37.687
3.325
17.857
38.572
49.790
34.595
3.482
18.562
72.070
5.887
22.343
27.097
38.195
58.078
279.180
5.533
310.822
7.968
142.042
156
4.000
43.216
101.901
1.089
193.708
5.475
1.620
7.302
3.164
74.089
1.394.925
1.396
82.359
8.144
24.926
29.843
41.665
63.363
311.616
6.664
380.689
9.180
157.387
258
5.386
48.331
119.381
1.389
237.038
6.054
2.664
894
3.908
83.360
1.542.821
1.627
92.527
11.170
28.046
33.891
54.095
66.206
355.484
7.876
428.560
9.914
189.175
361
8.149
59.077
138.601
1.987
330.362
6.767
3.988
1.183
5.397
98.986
1.731.818
2.396
101.173
12.701
31.129
35.777
69.557
66.929
311.190
7.812
445.515
9.306
196.887
392
9.581
63.189
157.090
2.489
387.414
7.399
4.833
1.502
6.510
109.936
1.723.718
2.437
99.792
11.978
31.166
36.037
72.779
70.121
302.078
7.108
435.492
9.927
199.647
356
8.785
58.420
147.923
2.094
425.867
7.631
4.733
1.517
6.503
105.788
1.709.998
2.546
54.240
2.909
18.055
23.147
30.824
470.58
212.443
34.409
217.699
6.790
126.275
70
1.740
34.679
71.381
789
143.470
4.867
670
v.y.
1.861
55.137
1.152.206
573
4.392
19.924
24.747
34.583
52.34
236.560
4.382
250.692
7.121
132.469
87
2.196
35.305
87.920
890
167.556
5.106
1.050
511
2.606
64.114
1.124.312
806
Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler 2006, 07, 08, 09, 10, 11 ve World Bank
Data, (çevrimiçi) http://data.worldbank.org/indicator/SP.POP.TOTL verilerinden
yararlanarak hazırlanmıştır.
255
4.1.18. Aktif Karlılığı (ROA)
Tablo 4.18.: Aktif Karlılığı (ROA) (%)
Ülkeler
Yıllar
2002
2003
2004
2005 2006 2007 2008 2009
ALMANYA
0,1
-0,1
0,03
0,3
0,3
0,3
-0,3 -0,1
AVUSTURYA
0,3
0,4
0,5
0,5
0,8
0,5
-0,1 v.y.
BELÇİKA
0,3
0,5
0,4
0,4
0,7
0,2
-1,5 -0,3
BULGARİSTAN
v.y.
v.y.
v.y.
v.y.
v.y. v.y. v.y. v.y.
ÇEK CUMH.
v.y.
v.y.
v.y.
v.y.
v.y.
1,2
1,4
1,3
DANİMARKA
2,7
2,9
3,5
3,6
4,1
3,3
-0,6 -1,4
ESTONYA
2
1,7
2,2
1,7
1,3
2,4
1,4
-2,9
FİNLANDİYA
0,7
1,5
0,7
0,9
0,8
0,9
0,5
0,4
FRANSA
0,5
0,4
0,4
0,5
0,6
0,3
-0,1
0,2
GKRY
v.y.
v.y.
v.y.
v.y.
v.y. v.y. v.y. v.y.
HOLLANDA
0,4
0,6
0,6
0,8
0,8
0,9
-0,5 0,01
İNGİLTERE
0,2
0,2
0,2
0,3
0,3
0,2
-0,4 v.y.
İRLANDA
0,8
0,7
0,7
0,6
0,6
0,5 0,01 1,75
İSPANYA
0,7
0,6
0,6
0,6
0,8
0,8
0,5
0,4
İSVEÇ
2,5
3,4
8,8
4,9
9,0
5,2
4,2
3,7
İTALYA
0,5
0,5
0,7
0,7
0,8
0,7
0,3
0,2
LETONYA
v.y.
v.y.
v.y.
v.y.
v.y. v.y. v.y. v.y.
LİTVANYA
v.y.
v.y.
v.y.
v.y.
v.y. v.y. v.y. v.y.
LÜKSEMBURG
0,4
0,4
0,4
0,5
0,7
0,4 0,02 v.y.
MACARİSTAN
v.y.
v.y.
v.y.
1,5
1,5
1,2
0,7
0,6
MALTA
v.y.
v.y.
v.y.
v.y.
v.y. v.y. v.y. v.y.
POLONYA
1,8
2,1
5
5,6
5,6
5,9
5,2
3,1
PORTEKİZ
v.y
v.y.
v.y.
v.y.
v.y
v.y. v.y. v.y.
ROMANYA
v.y
v.y.
v.y.
v.y.
v.y
v.y. v.y. v.y.
SLOVAKYA
1,7
1,7
1,3
1,3
1,6
1,2
0,8
0,6
SLOVENYA
0,5
0,5
0,8
1
0,9
0,9
0,4
1,2
YUNANİSTAN
v.y
v.y.
v.y.
v.y.
v.y
v.y. v.y. v.y.
TÜRKİYE
0
0,01
0,01
0,01 0,01 0,02 0,01 0,02
Kaynak: Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler 2006,07,08,09,10,11’den yararlanarak
hazırlanmıştır.
256
SONUÇ
Yeniden yapılandırma işleve odaklı, örgüt odaklı ve sistem odaklı olmak üzere 3 çeşittir.
Türk bankacılık sistemi 2001 krizinden sonra yeniden yapılandırma sürecine girmiştir.
Bu yeniden yapılandırma sürecinde Türk bankacılık sistemi MB dahil olmak üzere
yeniden yapılandırılmıştır. Bu süreçte 3 çeşit yapılandırma da Türk bankacılık
sektöründe görülmüştür.
Avrupa devletleri bankacılıkta gelişme gösterirken, Osmanlı Devleti’nin aynı süreçte
girdiği duraklama ve gerileme dönemi bankacılık sistemini de etkilemiştir. Bu dönemde
Osmanlı halkının askerlik ve yöneticilik işleri ile uğraşması ticaret ve sarraflık gibi işleri
de gayri müslimlere bıraktıkları için bankacılık ve finans sistemi herhangi bir gelişim
gösterememiştir. Bankacılık sisteminin oluşması 1847 yılı sonrasına kalmıştır.
Cumhuriyetin kurulması ile birlikte bankacılık sistemi hızlı bir gelişim göstermiştir.
Dünyada ki ve Türkiye’deki gelişmelere göre Türk bankacılığı çeşitli dönemlerden
geçmiştir.
Ulusal bankacılıkla başlayan Türk bankacılığı, 29 krizinden sonra ağırlıklı olarak özel
amaçlı kamu bankalarının kurulduğu döneme girmiştir. Özel bankaların kurulduğu ve
geliştiği ve planlı dönemden sonra 80’den sonra Türk bankacılığı serbestleşme ve dışa
açılma sürecine girmiştir. Bu dönemde yabancı bankaların Türkiye’de faaliyet
göstermesi için gerekli ortamın hazırlanması amaçlanmıştır.
Serbestleşme sürecinden sonra gelen 94 ve sonraki 2001 krizinden sonra da yeniden
yapılandırma süreci ile AB bankacılığına entegrasyon sürecine girilmiştir. 2001
krizinden sonraki Türk bankacılığının girdiği süreç oldukça önemlidir.
257
Roma Antlaşmasından sonra, 1. ve 2. Bankacılık direktifleri ile bankacılık da Avrupa
Topluluğu ülkelerinde sınırlar kaldırılmaya başlanmıştır. Parasal ve ekonomik birlik ile
bankacılık sisteminin bütünleşmesi için önemli adımlar atılmıştır.
AB, finansal hizmetler alanında da entegrasyonu amaçlamıştır. Bunun içinde finansal
kurumların birbirleri ile serbestçe işlem yapması için finansal hizmetler eylem planı
oluşturulmuştur. Avrupa Birliği piyasalarının bütünleşmesi amaçlanmış; tek para birimi
–euro-‘ya geçiş de bu bütünleşmeye katkı sağlamıştır. Tek euro ödeme alanı
oluşturulması sağlanmıştır.
Türk bankacılığının yeniden yapılandırma sürecinde finansal sistemin derinleşmesi ve
genişlemesi sağlanmıştır. Yeni kurumların oluşumu ve gelişimi teşvik edilmiştir.
Böylelikle Avrupa Birliğinin entegrasyon sürecine benzer bir süreç Türk bankacılığında
da görülmüştür. Uluslar arası faaliyet gösteren bankalar için hazırlanmış olan Basel-1 bu
süreçte Türk bankacılık sisteminde uygulama alanı bulmuştur. Basel-1 Türk
bankacılığında rekabeti arttırıp finansal sistemin gelişmesini sağlamıştır. Basel-1’den
sonra Basel-2’e geçilmiştir. Basel-2 ile finansal yapısı güçlenen bankaların yabancı
bankalar ile birleşme süreci hızlandırılmıştır. Basel-2 Türk bankacılığı için sağlam ve
daha etkin bir bankacılık sistemi için sunulmuş bir fırsat olmuştur.
Kamu bankalarında ki finansal ve operasyonel yeniden yapılanmanın kamu bankalarının
karlılık performansına olumlu yansımaları 2001 yılında görülmeye başlanmıştır.
Yeniden yapılandırmanın ilk döneminde (2000-2003 yıllarında) şube ve personel
sayılarında yeniden yapılandırmadan kaynaklanan düşüş olmuştur.
2001 yılından sonra aktif büyüklüğünde en büyük artış özel bankacılık sisteminde
görülmüştür. Yeniden yapılandırma programının olumlu sonuçları en çok özel
bankacılık kesiminde görülmüştür. Toplam kredilerde yeniden yapılandırma sonrası
yabancı bankaların payı 2004’de %3’den %5’e yükselmiştir. Bu da Türk bankacılığının
258
dışa açılım ve serbestleşmesi açısından önemli bir göstergedir. 2000-2004 döneminde
sektörde ilk beş ve ilk on bankanın payı önemli ölçüde artmıştır. 2000 yılında ilk beş
bankanın toplam aktiflerdeki payı %48 iken 2004 yılında %60’a yükselmiştir. Aynı
yükseliş toplam mevduat ve toplam krediler açısından da mevcuttur. İlk on bankanın
payı ise, toplam aktiflerde %69’dan %84’e, toplam mevduatta %72’den %88’e, toplam
kredilerde %71’den %77’ye çıkmıştır.
Yeniden yapılandırma sürecinden sonra Türk Bankacılık Sistemi’nin toplam aktifleri
içinde likit aktiflerin payı, finansal piyasalarda istikrarın sağlanması ve ekonomik
faaliyetlerin iyileşmesine bağlı olarak dönem içinde sürekli azalmıştır. 2001 yılında
aktiflerin %22,4’ü likit aktiflerden oluşurken 2004 yılında bu pay %14’e düşmüştür.
2001-2004 döneminde toplam kaynaklar içerisinde mevduatın payı %68’den %64’e
gerilemiş, büyük bir çoğunluğu yurt dışı bankalardan sağlanan kredilerden oluşan
mevduat dışı kaynakların payı ise %13’ten %15’e yükselmiştir. Özkaynakların payı
2001 yılında %10 iken, yeniden yapılandırma operasyonlarının etkisiyle %15’e
yükselmiştir.
2001 krizi döneminde önemli ölçüde zarar eden bankalar yeniden yapılandırma ile
birlikte 2002 yılından itibaren kar elde etmeye başlamışlardır.
Bankacılık sektörünün kredilerinin toplam aktifleri içindeki payı yeniden yapılandırma
sürecinde artış eğilimine girmiştir. 2001 yılı sonunda takipteki alacaklar dahil brüt
kredilerin toplam aktifler içindeki payı yüzde 28,2 iken bu oran 2005 yılı Aralık ayında
yüzde 39,7’ye yükselmiştir. 2006 yılı ile 2008 yılı Eylül ayı arasında ise bu oran yüzde
42 ile yüzde 54 aralığında olup en yüksek seviyelerinde olmuştur.
259
Takipteki alacaklar/krediler oranını yeniden yapılandırma ile birlikte tüm banka
gruplarında 2001-2008 yılları arasında sürekli azalmıştır. Yüzde 96 oranında azalma
görülmüştür. En fazla azalma da kamu bankalarında olmuştur.
Yeniden yapılandırma öncesinde Fon ve kamu bankalarının özkaynaklarında ciddi
bozulma olmuştur. Ancak, söz konusu bankaların sermayelerini güçlendirmek amacıyla
Hazine tarafından bu bankalara sermaye yardımı yapılması sektörün özkaynaklarında
iyileşmeye yol açmıştır.
Bankacılık sektörünün özkaynaklarının toplam aktiflerine oranı 2001 yılı sonunda yüzde
8,5 iken 2008 yılı sonunda yüzde 11,7 seviyesinde gerçekleşmiştir.
2001-2004 aralığında, bankacılık sistemi aktif karlılığı %137 artmıştır. Söz konusu
oranda en yüksek artış %183 ile kamu bankalarında görülmüştür.
Faiz oranlarındaki düşüşler nedeniyle kamu ve özel bankalar sermaye piyasası işlem karı
elde etmiştir. Diğer yandan, 2003 yılından itibaren faiz giderleri gerileme sürecine
girmiştir. Kamu ve Fon bankalarının finansal ve operasyonel açıdan yeniden
yapılandırılması suretiyle kısa vadeli finansman ihtiyaçları azaltılmıştır. Şube ve
personel sayılarının azaltılması da bu bankaların karlılık yapısındaki iyileşmeyi
destekleyen unsurlar arasında yer almıştır. Türkiye bankacılık sisteminin net dönem
zararı toplam aktiflere oranı 2001 yılında %6.6 iken 2008 yılında bu oran %1.8 kara
dönüşmüştür.
Aktif karlılığında olduğu gibi, özsermaye karlılığında da 2001 yılında negatif olan oran,
2002 ve 2003 yıllarında önemli iyileşmeler kaydetmiş ancak, 2004 yılında bu olumlu
seyir tersine dönmüştür.
260
Özsermaye karlılığı %124 artarak 2004 yılında %15 olarak gerçekleşmiştir. Aktif
karlılığında olduğu gibi, özsermaye karlılığında da en yüksek artış %179 ile kamu
bankalarında gerçekleşmiştir.
Yeniden yapılandırma uygulamalarıyla birlikte kamu ve Fon bankalarının kaynak
gereksinimleri azalmış, mevduat bankaları daha çok aracılık faaliyetlerine yönelmiştir.
Bu nedenle, sektörün net karının toplam özkaynaklarına oranı, 2005 yılı Aralık ayında
yüzde 11’e yükselmiştir. Aynı şekilde, 2006 yılı ile 2008 yılı arasında söz konusu oran
artış eğiliminde olmuştur. 2009 yılı sonunda yüzde 18,3 düzeyinde gerçekleşmiştir.
Faiz dışı gelirler/toplam aktifler oranı, 2001 yılında yabancı bankalar hariç tüm alt
gruplarda negatif iken, 2002 ve 2003 yılında önemli ölçüde artmıştır. 2004 yılında % 2,8
seviyesine düşen oran 2008 yılı dahil %2-3 bandında seyretmiştir. Faiz gelirleri/ toplam
gelirler oranı 2001 yılında %111 değerinden sonra düşerek 2008 yılında %86,3
olmuştur.
Avrupa Birliği ülkelerinde 2002 yılından sonra banka sayıları kimi ülkelerde artarken
kimi ülkelerde azalmıştır. AB ülkeleri toplamında 2002 yılından sonra azalma sürecine
girmiştir. 2009 finansal krizi ile en düşük sayısını görmüştür. Para birliğine dahil 16 ülke
içinde aynı süreç geçerlidir. Türkiye’de de aynı süreçte 2002 yılında 59 olan banka
sayısı düşüş süreci ile 2009 yılında 49’a inmiştir.
AB ülkelerinde banka şube sayısı 2002 yılından sonra her yıl sürekli artarak 233,889
adete ulaşmıştır. Aynı süreçte Tükiye’deki şube sayısı da 6.321’den 8.144’e ulaşmıştır.
2002 yılından sonra AB ülkelerinde banka çalışanı sayıları 2009 yılına gelindiğinde
önemli ölçüde düşmüştür. Türkiye’de ise aynı periyot da çalışan sayılarında sürekli bir
artış vardır.
261
Lüksemburg’da ortalama 19 olan banka başına nüfus oranı bu AB ülkesinde
bankacılığın ne kadar geliştiğini göstermektedir. Türkiye’de ise bu rakam 2002-2009
yıllarında 420 civarındadır. Bankacılık sisteminin gelişmişliğini gösteren bu oranın
Türkiye’de düşmesi gerekmektedir.
Türkiye’de çalışan başına nüfus 2002 yılından 2009 yılına kadar düşerek 388 rakamına
gelmiştir. Bu düşüşle AB üyesi 27 ülkenin çalışan başına nüfusu olan 249 rakamına
yaklaşmıştır.
AB ülkelerinde toplam aktifler 2002 yılından 2009 yılına kadar büyük oranda artış
göstermiştir. Para birliğine dahil 16 ülkede de aynı oranda artış görülmüştür. Türkiye’de
aynı yıllarda 3 katına yakın bir toplam aktif artışı görülmüştür. Türkiye’nin kendisine
benzer Almanya, Fransa gibi ülkelerin aktif toplamını yakalaması için çok uzun bir süreç
olduğu görülmektedir.
Aynı şekilde toplam kredilerde de hem AB üyesi 27 ülkenin toplamında hem de
Türkiye’de büyük oranlarda artış görülmüştür.
Toplam mevduatlarda da yine aynı yıllarda toplam krediler kadar olmasa da hem AB’nin
27 ülkesinde hem de Türkiye’de bir artış vardır.
Türkiye tüm AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında net karını 2009 krizine rağmen pozitifte
tutabilen bir ülke olmuştur. Birçok AB üyesi ülke bunu başaramamıştır.
Toplam aktifler/GSYİH ve Toplam Krediler/GSYİH oranlarında Türkiye Avrupa
Birliği’nin Almanya gibi bankacılık sistemleri gelişmiş ülkelerine göre oldukça düşük
kalmaktadır.
262
Önemli bir oran olan kişi başı aktif oranında AB ülkeleri 52 ile 84 arasında bir oran
yakalamışken, Türkiye önemli olan bu oranda 2 ile 4 arasında kalmıştır. Bu da
Türkiye’nin toplam aktiflerini geliştirmesi gerektiğini göstermektedir.
Türkiye’nin aktif kar marjı 2002-2009 yılları arasında 0,01 ile 0,02 arasında değişim
göstermiştir. Bu AB ülkelerine göre düşük bir orandır. Ancak 2009 finansal krizine
rağmen 2008 ve 2009 yıllarında Türkiye bu oranı pozitift de tutabilmiştir. Bunun da
birçok AB ülkesine kıyasla önemli bir başarı olduğunu söyleyebiliriz.
263
KAYNAKÇA
AB Yayını:
Avrupa Birliği Nasıl Çalışır, AB Kurumları İçin Rehberiniz,
AB
Yayını,
(çevrimiçi),
Publicationa
Office
publications.europa.eu
Akbank Kültür
Yayını:
Cumhuriyet Dönemi Türk Ekonomisi (1923–1978), 1978
Akçacı Yavuz İ.:
1980 Sonrası Türk Bankacılık Sektöründe Yeniden
Yapılandırma, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Kamu Yönetimi Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara
Haziran 2003
Akçay Belgin:
Avrupa Birliği Finansal Entegrasyon sürecinde ipotekli
piyasalar: Aday ülke statüsünde olan Türkiye’ye bir bakış,
Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt.6, S.1, Ankara 2006
Akçay Belgin:
Euro Alanının Ekonomisine İlişkin Bir Değerlendirme,
Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 2., Ankara
2006
Akgüç Öztin:
Türkiye’de Yabancı Bankalar, İstanbul Üniversitesi İşletme
Fakültesi Yayını,
Akgüç Öztin:
100 Soruda Türkiye’de Bankacılık, Gerçek Yayınevi, İstanbul
1989,
Akgüç Öztin:
Cumhuriyet Döneminde Bankacılık Alanında Gelişmeler,
TBB Yayınları No: 71, Ankara 1975
Akman Feryal
Zehra:
Türk Bankacılık Sektörü’nün Yapısal Sorunları ve Avrupa
Birliği Normlarına Göre Yeniden Yapılandırılmaları, Selçuk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı
Yüksek Lisans Tezi, Konya 2006
Aktaş Rabia:
Bankacılık
Sistemi
Yeniden
Yapılandırma:
Ticari
Bankalarda Performans Yönelişleri (Türkiye 2001-2004
Örneği), Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
İşletme Anabilim Dalı Doktora Tezi
Akyazan Emrah A.:
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun Bankalara
El Koyma ve Denetleme Yetkisi, TBB Dergisi, makaleler Sayı
264
63, 2006
Akyüz
Yılmaz,Boratav
Korkut:
Türkiye’de Finansal Krizin Oluşumu, İktisat İşletme ve Finans
Dergisi, Sayı 197, Yıl 17, Ağustos 2002
Altay Oğuzhan N.:
Türkiye’de Liberal Politikaların Bankacılık Sektörü’ne Etkileri
(1847-1979), Ege Akademik Bakış Dergisi 10 (1) 2010
Arslaner H.:
Avrupa Birliği Entegrasyon Sürecinde Maastrich ve
Amsterdam Antlaşmaları’nın Türkiye Ekonomi Politikaları
Açısından Değerlendirilmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir
2004
Artun Tuncay:
İşlevi, Gelişimi, Özellikleri ve Sorunlarıyla Türkiye’de
Bankacılık, Tekin Yayınevi, İstanbul 1983
Ateş Ferhun:
Türk Bankacılık Sisteminin Etkinliğinin Ölçülmesi, Gazi
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı
Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2007
Avrupa Birliği Özel
Sayısı II.:
Yeni Türkiye, Avrupa Birliği Özel Sayısı II., Kasım-Aralık 2000
Avrupa Merkez
Bankası Yıllık
Raporu:
Financial Entegration in Europe, 2009
Ayan Ebubekir:
Bankacılık Risklerinin Yönetiminde Basel II Uzlaşısı, Beta
Yayınları, İstanbul 2007, s. 50
Ayan Nurettin:
Türk Bankacılık Sistemi ve Ekonomik Krizlere Etkileri,
Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim
Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2006
Ayhan Rıza:
Tasarruf Mevduatı Sigortası ve Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu’nun
Hukuki
Niteliği,
(çevrimiçi),
http://webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/123.pdf
Bankacılık Çalışma
Grubu:
Türk Bankacılık Sektörünün Bugünkü Durumu, Sorunları
ve Önerileri, 3. İzmir İktisat Kongresi Tebliğleri, 1992
Bankacılık
Yıllık
Rapor
2003,
(çevrimiçi),
265
Düzenleme ve
Denetleme Kurumu:
http://www.bddk.org.tr/websitesi/turkce/kurum_bilgileri/yillik_ra
porlar/4787bddk_yillik_rapor_2003.pdf,
Baydur
Mehmet,Süslü Bora:
Avrupa Merkez Bankası ile TCMB’nin Bağımsızlıklarının
Karşılaştırılması ve Ekonomiye Etkileri, Yönetim ve Ekonomi
Dergisi, Celal Bayar Üniversitesi, Manisa 2007, Cilt: 14, Sayı:1
Bayır Abbas:
Türk Bankacılık Sistemi’nde 2001 Yılı Sonrası Yeniden
Yapılandırma Sürecinin Analizi (Kamu Bankaları Örneği),
İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans
Tezi İstanbul 2009
Battal Ahmet:
Bankalar Kanunu Şerhi, Gazi Kitabevi, Ankara 2004
BDDK:
Bankacılık Sektörü Yeniden
Gelişme Raporu VII, Ekim 2003
Yapılandırma
Programı
BDDK:
Bankacılık Sektörü Yeniden
Gelişme Raporu: 2012
Yapılandırma
Programı
BDDK Yayını:
Bankacılık Sektörü Yeniden
Gelişme Raporu: Kasım 2002
Yapılandırma
Programı
BDDK Yayını:
Banka Sermayelerinin Güçlendirilmesi Programı, Tanıtım
Rehberi
Bilgilendirme
Kitapçığı:
Dünden Bugüne Merkez
http://www.tcmb.gov.tr/
Çelebican Gürcan:
Avrupa Birliği’nde Finansal Bütünleşme, Banka-Ticaret
Hukuku Dergisi, S.2, 2007
Çelebican Gürcan:
Avrupa Birliği’nde Kredi Kurumlarının Kurulmaları,
Faaliyet İzni Almaları ve Faaliyetlerinin Sona Ermesi,
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2007
Çelik Orhan:
Avrupa Birliği’nde Sermaye Piyasalarının Entegrasyonu ve
Muhasebe Uygulamalarının Uyumlaştırılması Süreci:
Türkiye’nin Uyumlaştırma Sürecindeki Konumu, Ankara
Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt.60, S.1
Çolak O.F:
Para Banka, İmge Yayınevi, Ankara 1988, s. 79
Darçın Cüneyt
Özel
Finans
Bankası,
Kurumlarının
2008,
Katılım
(çevrimiçi),
Bankalarına
266
Ahmet:
Dönüşümünün Sebepleri ve Sonuçları, Atılım Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2007
De Juan, A.:
Restructuring And Resolution Comparative Experiences, The
World
Bank,
Haziran
2003,
(çevrimiçi),
http://info.worldbank.org/etools/docs/library/154624/criticalissue
s2003/pdf/dejuan.pdf
Demirgüç Aslı,
Kunt ve Enrica
Detragiache:
The Determinants of Banking Crises in Developing And
Developed Countries, IMF Staff Paper Vol. 45, No.1, 1998
DPT yayını:
2004, sayı 2
Dünden Bugüne
Merkez Bankası,
Bilgilendirme
Kitapçığı:
2008, (çevrimiçi), http://www.tcmb.gov.tr/
Erçel Gazi:
Türkiye’de Para Politikası Uygulamaları ve Etkileri, Aralık
1996
Erdinç Yaşar:
Avrupa’nın Bir Başka Baş Belası TARGET–II, 9 Ekim 2012
(çevrimiçi), ekonomi.bugun.com.tr, 04 Temmuz 2014
Erdönmez Pelin A.:
Avrupa Bankacılık Sektöründe Piyasa Gelişmeleri, Türkiye
Bankalar Birliği, Bankacılar Dergisi, Sayı 55, 2005
Erdönmez Pelin A.:
Sistematik Banka Yeniden Yapılandırılmasına Teorik
Yaklaşım, TBB Bankacılık ve Araştırma Grubu, Haziran 2001
European Central
Bank:
TARGET Annual Report 2011
Eroğlu Neslin:
Türk Bankacılık Sektörü Temel Sorunları ve Çözüme
Yönelik Düzenlemeler, Niğde Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Niğde 2006
Erdem Vahit:
’Türkiye’de ekonomik krizler’’, Yeni Türkiye
Ekonomik Kriz Özel Sayısı, Cilt:1 Sayı:41, 2001
Eroğlu
Nadir,Toktamış
Cumhuriyet Dönemi İktisadi Yapı ve Finans Sistemi: 1946-1980,
içinde Osmanlı’dan Günümüze Türk Finans Tarihi, İMKB, Cilt 2
Dergisi
267
Ateş:
European Central
Bank:
Eurosistem, TARGET Annual Report, 2009
European Central
Bank:
Financial İntegration in Europe, Annual Report, Nisan 2008
European Central
Bank:
Annual Report, 1998
European Central
Bank:
Annual Report, 2009
Genç Devrim U.:
Ege Bölgesi’ndeki Tarihi Banka Yapıları (1915-1930), Dokuz
Eylül Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Restorasyon Anabilim
Dalı Yüksek Lisans Tezi, İzmir Şubat 2001, s. 28
Güloğlu Bülent:
İstikrar Programından İstikrarsızlığa (Kasım 2000 ve Şubat
2001 Krizleri)”, Yeni Türkiye Dergisi, Cilt:1, Sayı:41, Yıl:7,
2001
Günal Mehmet:
Türk Bankacılık Sektörünün Sorunları ve Geleceği, Ankara
Ticaret Odası Yayını, Ankara 2001
Gündoğdu Fatma:
Türkiye’de Bankacılık ve 1980 Sonrası Dönemin
Değerlendirilmesi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Doktora Tezi, Erzurum 1998
Günuğur Haluk:
Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu Kuran
Anlaşması, Barış Can Yayıncılık 2.Baskı
Hazıroğlu Temel:
Katılım Bankacılığı Tarihçesi, Bereket Dergisi, Albaraka Türk
Yayınları, Sayı: 20, Yaz 2006
International
Monetary Fund
World Economic
Outlook:
Mayıs 1998
Işık Mustafa:
Yabancı Bankaların Türk Bankacılık Sektöründeki Payı ve
Ekonomik Gelişmeye Katkısı, Marmara Üniversitesi
Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü Bankacılık Anabilim Dalı
Anlaşma
Roma
268
Yüksek Lisans Tezi İstanbul 2006
Işıktaş Şeyda
Muhip:
Bankacılığın Tarihçesi, İstanbul 2009
Jean Dermine:
European Banking Integration: Don’t Put the Cart before
the Horse, 2005
Karabulut Recep,
Uğur Ahmet:
EURO’ya Geçiş ve Türkiye’nin İhracatına Etkisi, İnönü
Üniversitesi,
İİBF,
(çevrimiçi),
http://www.mufad.org.tr/journal/attachments/article/432/16.pdf
Karacan İhsan A.:
Bankacılık ve Kriz, Tütünbank Yayınları, İstanbul 1996
Karacan İhsan A. :
Bankacılık ve Kriz, Creative Yayıncılık, İstanbul 1997
Karacaoğlan Çağlar:
Yabancı Sermayeli Bankaların Türk Bankacılık Sektörüne
Girişi, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme
MBA Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2011
Karluk Rıdvan,
Tonus Özgür:
Avrupa Para Birliği, Euro ve Geleceği, Anadolu Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü,
Kazgan Haydar:
Osmanlı’dan Günümüze Türk Finans Tarihi, Cilt 1–2, İMKB
Yayını, Creative Yayıncılık ve Tanıtım Ltd. Şti, İstanbul 1999
Kespiç Şimşek:
Türk Bankacılık Sektörünün Yapısı ve Avrupa Birliği
Bankacılık Sektörüyle Uyumlaşma Süreci
Keyder Nur:
Türkiye’de 2000–2001 Krizleri ve İstikrar Programları”,
İktisat İşletme ve Finans Dergisi, Haziran 2001, Sayı:183
Kumcu Ercan:
Türkiye Nerede Yanlış Yaptı?, TÜSİAD Görüş Dergisi, Mayıs
2001,
Küçükbıçakcı
Ramazan:
Banka Yeniden Yapılandırma Programları Ve Ekonomik
Sonuçları, TCMB Bankacılık ve Finansal Kuruluşlar Genel
Müdürlüğü Uzman Yeterlilik Tezi, Ankara 2004
Mercan Muhammet:
Türk Bankacılık Sistemi’nin Yeniden Yapılandırılması ve
Performans Gelişimi, Marmara Üniversitesi Bankacılık
Sigortacılık Enstitüsü Doktora Tezi, İstanbul 2008
Mumcu Melike:
Avrupa Birliği’nde Finansal Hizmetler Politikası (2005269
2010), Türkiye Bankalar Birliği Bankacılık ve Araştırma Grubu,
Bankacılar Dergisi, Sayı 55, 2005
Murat Yüksel:
Şubat Krizinin Kobiler Üzerindeki Etkileri ve Çözüm
Önerileri,
s.
1,
(çevrimiçi),www.emu.edu.tr/smeconf/turkcepdf/bildiri_09.pdf,
16 Mayıs 2014
Oksay Serhan M.:
Avrupa Birliği’nin Entegrasyon Sürecinde, Avrupa Tek
Finansal Hizmetler Piyasası’nın Değerlendirilmesi, Türkiye
Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği, Bilim ve Danışma Kurulu
Onaylı Eserler
Olgun Hasan:
Kasım, Şubat Krizleri ve Türkiye’nin Güçlü Ekonomiye
Geçiş Programı, Yeni Türkiye Dergisi, Cilt:1, Sayı:41, Yıl:7,
2001
Öcal T.:
Para Banka, İmge Yayınevi, Ankara 1988, s. 79
Çolak O.F:
Yeniden Yapılandırma Döneminde Türk Bankacılık
Sektöründe Verimlilik Değişimi, Celal Bayar Üniversitesi
Yönetim ve Ekonomi Dergisi, Cilt:14, Sayı:1, Manisa 2007
Öncü Vecdi O.:
Yeniden Yapılandırma Sürecinin Ticari Bankacılıkta
Verimlilik Ve Etkinlik Üzerindeki Etkisinin Temel
Bankacılık İlkeleri Çerçevesinde Analizi, Marmara
Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü Bankacılık
Anabilim Dalı Doktora Tezi, İstanbul 2011
Öztürk Zeynep:
AB’ye Entegrasyon Açısından Bankacılıkta Etkinlik: AB ve
Türk Bankacılık Sistemlerinin Karşılaştırmalı Analizi,
Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü
Bankacılık Anabilim Dalı Doktora Tezi, İstanbul 2007
Pazarcı Hüseyin:
Uluslararası Hukuk, Turan Kitabevi, 3. Baskı, Ankara 2005
Parasız İlker:
Para Banka ve Finansal Piyasalar, Ezgi Kitabevi 7. Baskı,
Bursa 2000
Parasız İlker:
Tükiye Ekonomisi,
Pazarbaşıoğlu
Ceyla, Claudia
Lessons From Systemic Bank Restructuring, A Survey of 24
Countries, IMF Working Paper, 1997
270
Dziobek:
Roma
antlaşması
metni,
(çevrimiçi),
http://www.bumko.gov.tr/Eklenti/2827,rometrpdf.pdf?0,
25
Mayıs 2014
Sanus Zihni B.:
Para Ekonomisi, Cilt 1, İstanbul Matbaacılık T.A.O., İstanbul
1955
Selvi Gülay:
Türkiye Bankacılık Sektörü’nde Yabancı Sermaye Analizi ve
Avrupa Birliği Ülkeleri Karşılaştırması, Kadir Has
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı
Doktora Tezi, İstanbul 2010
Seyidoğlu Halil:
Uluslararası Mali Krizler, IMF Politikaları, Az Gelişmiş
Ülkeler, Türkiye ve Dönüşüm Ekonomileri, Doğus
Üniversitesi Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 2, İstanbul 2003
Sillier O.:
1920’lerde Türkiye’de Milli Bankacılığın Genel Görünümü,
Türkiye İktisat Tarihi Semineri (Metinler-Tartışmalar),
Hacettepe Üniversitesi, Ankara 1975
Sousa Hugo:
The ECB and Monetary Policy, Groupment Detudes et De
Recherces Policy Paper, No.3, 2003
Sucu İlkay:
Türk Bankacılık Sistemi: Finansal Krizler ve Finansal Kriz
Sonrası Uygulanan İstikrar Programlarının Etkileri, Adnan
Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İnsan
Kaynakları Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Aydın 2005
Şanlı Ufuk:
Türk ve İsrail Bankacılık Sistemlerinin Karşılaştırması
(2002-2007), Marmara Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları
Enstitüsü Ortadoğu İktisadi Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi,
İstanbul 2009
Şimşek Hamza,
Türk Bankacılık Sektörünün Yapısı ve Avrupa Birliği
Bankacılık
Kespiç Yenal:
Sektörüyle Uyumlaşma Süreci, D.E.Ü.İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt:16,
2001
Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu:
2010 Faaliyet Raporu, Mart 2011
271
Taş Ramazan:
AB’nin Yeni Mali Çerçevesi (2007-2013), Ankara Avrupa
Çalışmaları Dergisi, Cilt.5, S.3, s.132., Ankara 2006
Taşdurmaz Banu:
Türkiye Ekonomisinde Cumhuriyetin İlk Dönemlerinin
İktisadi
Yapısı (1923-1939), Niğde Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi,
Niğde 2002
Tatlı Serhat:
Avrupa Birliği (AB)’nin Türk Bankacılık Sistemi’ne
Muhtemel Etkisi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Uluslar arası İlişkiler Anabilim Dalı
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2010
TCMB:
EMU ve Euro, İkinci El Kitabı, 1998
T.C. Avrupa Birliği
Bakanlığı:
AB’ye
genel
bakış,
http://www.ab.gov.tr/files/rehber/02_rehber.pdf,
Temmuz 2014
Tekeli İlhan, Selim
İlkin:
1929 Dünya Buhranında Türkiye’nin İktisadi Politika
Arayışları, ODTÜ İdari İlimler Fakültesi Yayını, No: 30,
Ankara 1977
Tokgöz Erdinç:
Türkiye’nin İktisadi Gelişme Tarihi 1914-1999, Ankara 1999
Tonus Özgür:
Avrupa Birliği’nde Ekonomik ve Parasal Birlik ve Türkiye,
İstanbul İktisadi Kalkınma Vakfı, 2000, No: 163
Tuncer Mehmet:
Finansal Krizler ve Türk Bankacılık Sektörü’ne Etkileri,
Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim
Dalı, Haziran 2010
Türkiye Bankalar
Birliği Yayını:
50. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye’de
Bankacılık Sistemi 1958–2007, Türkiye Bankalar Birliği
Yayını, Yayın No: 262, Kasım 2008,
(çevrimiçi),
s.30-31,
7
Türkiye
Euro’ya Geçiş Sorular Ve Cevaplar
Cumhuriyeti Merkez
Bankası Dış İlişkiler
Genel Müdürlüğü:
272
Ulutan Burhan:
Bankacılığın Tekamülü, Ankara 1957
Uygur Ercan:
Krizden Krize Türkiye: 2000 Kasım ve 2001 Şubat Krizleri”,
Türkiye Ekonomi Kurumu Tartışma Metni, 7 Nisan 2001
Uyar Seçil:
Bankacılık Krizleri, Ankara 2003
Yay Turan:
Yılmaz E.:
Küreselleşme Sürecinde Finansal Krizler ve
Finansal Düzenlemeler, ATO Yayını
Yay Gürkan G.:
2001-47, İstanbul 2001
Yılmaz E.:
Küreselleşme Sürecinde Finansal Krizler ve Finansal
Düzenlemeler, ATO Yayını 2001-47, İstanbul 2001
Yazgan Teoman:
Türkiye’de Bankacılığın Gelişimi, Ankara 1969
Yılmaz Naci:
1930-1946 Döneminde Türk Bankacılık Tarihi, İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı
Doktora Tezi, İstanbul 2007
Yüksel Öznur,
Şubat Krizinin Kobiler Üzerindeki Etkileri ve Çözüm
Önerileri,
07
Nisan
2006,
s.1,
(çevrimiçi),
http//www.emu.edu.tr/smeconf/turkcepdf/bildiri_09.pdf
Murat Güven:
Zadeh Gholi
Younes:
Avrupa Birliği’nde Finansal Entegrasyon: Bankacılık
Sektörü Açısından Bir Değerlendirme, Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Ekonomi Maliye Anabilim Dalı
Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2012
Zarakolu Avni:
Cumhuriyet’in 50.Yılında Memleketimizde Bankacılık, Türkiye
Bankalar Birliği Yayın No:61, Ankara 1973
Zivkovic Bosko:
Costs and Benefits of Bank Restructuring, Bakü Üniversitesi,
2000
Zoltan Horvath:
Hand Book on The European Union, Hungarian National Assembly,
Hungary 2007
273
Download