Untitled - Hacettepe University Libraries

advertisement
KA TiP ÇELEBi
DENiZ SA VAŞLARI
HAKKINDA
BÜYÜKLERE
ARMAGAN
.
- .
'
-
-~~-~
(Tuhfetü'I-Kibar fı Esfari'I-Bihar)
<Ct
KABALCI YAYINEVi: 309
Şark
Klasikleri Dizisi: 11
Katip Çelebi: (Şubat 1609- 1657) Abdullah oğlu Mustafa. Hacı Halife veya Hacı Kalfa diye de tanınan Türk bilgini. Annesinin kendisine söylediğine göre 1609 Şubatında Istanbul'da doğınuştu.
Babası asker sınıfından olduğu için o da asker sınıfına katıldı; 1623'te Anadolu Muhasebesi kalemine girdi ve bir yıl sonra Tercan Seferi'ne, ardından da Bağdat Seferi'ne katıldı. l626'da babası
Musul'da ölümü üzerine bir akrabasıyla birlikte Diyarbakır'a gelip bir süre orada kaldı. Babası­
nın arkadaşlarından Mehıned Halife adlı bir kişi onu süvari mukabdesine tayin etti. Erzurum
kuşatmasına bulundu. Bir yıl sonra bir süre lstanbul'a gelip Kadızade Efendi'nin derslerine devam etti; onun etkisinde kalarak bilim alanına yönelme kararını düşünmeye başladı. 1629f30'da
Hüsrev Paşa'nın maiyetinde Hemedan ve Bağdat seferlerine katıldı. 1633f34'de Mehmed Paşa'nın
serdarlığında, asker kışlamak üzere Halep'e çekildiğinde Katip Çelebi, Halep'ten Hicaz'a geçti ve
Mekke'yi ziyaret etti. Ordunun Diyarbakır'da bulunduğu sırada kışı bu şehirde alimlerle sohbet
ve tartışmalar yaparak geçirdi. Bir yıl sonra Sultan IV. Murad ile Revan seferine gitti. On yıl boyunca orduyla seferlere katılıp "hac ve gaza işlerini" tamamlamasının ardından kendini tamamen
ilmeve okumaya vermek için lstanbul'a döndü. Bundan sonra ordu seferlerine katılrnadı.
1637f38'de akrabasından zengin birinin ölümü üzerine kendisine dÜşen mirasın büyük bölümünü kitap almaya harcadı, kalanıyla evini tamir ettirdi ve ayıu tarihte evlendi. A'rec Mustafa Efendi, Kürt Abdullah Efendi, Keçi Mehmed Efendi ve Veli Efendi'nin derslerine katıldı. Kendisi de
öğrencilere dersler vermekteydi. 1645f46'da Girit seferi münasebetiyle haritacılık ve denizcilik
konularıyla ilgilendi. Bu sırada yirmi senedir çalıştığı halde halifeliğe getirilmemesi yüzünden istifa edip üç yıl boyunca memuriyetten uzakta, öğrencilerine ders vererek yaşadı. O'sırada hastalandı; bir yandan tedavi yollarını ve çarelerini öğrenmek, diğer yandan da ruhani yollarla kendisine kendisine şifa aramak amacıyla tıp kitapları, esma ve havas kitaplarını okudu.
1648 sonlarında Takvimü'l-Teviir!h adlı eseri sayesinde, yakın dostu ve sırdaşı şeyhulislam
Abdürrahim Efendi'nin yardımlarıyla ikinci halifeliğe tayin edildi; Katip Çelebi geçimine yetecek
bu parayla yetindi ve eserlerinin çoğunu bu son yıllarında yazdı. Şeyh Muhammed thlasi'nin
yardımıyla bazı eserleri Latinceden dilimize çevirdi.
zilhicce ayının 27. günü, bir cumartesi gününde sabah kahvesini içerken fehissederek elinden fincanı düşmüş ve aniden ölmüştür. Mezarı, Zeyrek Camisine varmadan, mektebin altındaki sebiİin bitişiğinde, küçük bir hazirededir. 1953 yılında kendisine yeni bir
mezar yaptırılarak, Adnan Ad\var tar~fından bir de kitabe yazılmıştır.
1657
yılı sonlarında
nalık
Çalışkan, iyi huylu, az konuşur ve bilge meşrepli bir kişiydi. Hanefi mezhebinde ve lşraki meş­
rebinde olduğunu söyleyen Katip Çelebi yaşarken herkesin takdir ve hürmetini toplaİnıştı. Ağır­
başlı bir doğaya sahipti, hoşgörülüydü, hicivden hoşlanmazdı ve batı! ilikatlara hep karşı çıkmış­
tı. Sarhoş edip keyif verici maddelere düşkün değildi ve tütün içmezdi. Çiçek yetiştirmek gibi
ince bir merakı olduğu için katmer salkımlı mavi bir sunbul yetiştirdiği bilinir.
. Katip Çelebi
Deniz Savaşları Hakkında Büyüklere.Armağan
(Tuhfetü'l-Kibdr ft Esfdri'l-Bihar)
© Kabalcı Yayınevi, Istanbul, 2007
Birinci
Basım:
M. E. B., 1973
Kabalcı Yayınevinde Birinci Basım: Aralık 2007
Kapak Düzeni: Gökçen Yanlı
Teknik Hazırlık: Zeliha Güler
Yayıma Hazırlayanlar:
Seda Çakmakcıoğlu 1 Çetin Şan
KABALCI YAYINEVl
Himaye-i Etfal Sok. 8-B Cağaloğlu 34110 ISTANBUL
Tel: (0212) 526 85 86 Faks: (0212) 513 63
os
[email protected] www.kabalciyayinevi.com
internetten satış: www.kabalci.com.tr
KÜTÜPHANE BILGI KARTI
Cataloging-in-Publication Data (CIP)
Çelebi, Katip
Deniz Savaşları Hakkında Büyüklere Armağan
ISBN 975-997-111-9
Baskı: Yaylacık Matbaacılık
San. Tic. Ltd. Şti. (0212 5678003)
Litros Yolu Fatih San. Sitesi No: 12/197-203 Topkapı-ISTANBUL
A
•
•
I<ATIP ÇELEBI
•
DENIZ SAVAŞLARI HAKI<INDA
BUYUI<LERE ARMAGAN
• •
• •
'W'
(Tuhfetü'I-Kibar fi Estari'I-Bihar)
(@ KABALCI YAYlNEVi
ÖNSÖZ,9
GiRiŞ, ıs
Serip Açıklama 17 @_ Yeryuvarlağının Açıklanması 17 @_ Osmanlı Toprakları Haritasının Açıklanması 18 @_ Mora Kıyısında Venedik Adaları 19 @_ Arnavut llleri
Kıyıları
19 @_ Bu
Kıyılara Yakın
Serhaddindeki Yerlerin
Adalar 20 @_ Hersek ve Bosna
Açıklanması
22 @_ Venedik
Şehri
Kıyıları
22 @_
21 @_ Kafir
İtalya,
Fransa ve
Ispanya Kıyıları 24
BiRiNCi BÖLÜM,
31
BIRINCI BÖLÜK ............................................................................................................... 29
Tembih 29 @_ !noz Seferi 30 @_ Amasra, Sinop ve Trabzon Seferi 30 @_ Midilli Seferi
31 @_ Ağriboz Seferi 31 @_Kefe ve Azak Seferi 32 @_ Polya Seferi 33 @_ Mota Seferi 34
@_ Bozca
Hisarı'nın Yapılması
34 @_ Rodos Seferi 34 @_Sultan II. Bayezici
Zamanın­
da Kili ve Akkerman Fethinden Sonra Avlonya Seferi 35 @_ Inebalıtı Seferi 36 @_
Moton ve Koron Seferi 38 @_ Midilli Sefeü 39 @_Yavuz Sultan Selim Zamanında
Rodos lçün Donanma
Hazırlanması
40 @_Sultan Süleyman Han
Zamanında
Ro-
dos Seferi 41 @_ Selman Reis Seferi 43 @_ Kemankeş Ahmed Paşa Seferi 43
IKINCI BÖLÜK .............................................................................................. 44
Oruç Reis ve Hayreddin Reis'in Ilk
Gazası
Gazaları
44 @_ Hayreddin Reis'in Tek
45 @_ Becaye Seferi ve Ciciiye Fethi 46 @_ Oruç Reis'in Cezayir'e
Başına
Gidişi
47 @; ·
Fransızların Tunus'ta Bozulması 47 @_ Kafir Gemilerinin ve Arap Kabilelerinin
Hisarı'na Saldırışı
Cezayir
48 @_ Terres'in Fethi 48 @_
Yiliınsan'ın
Fethi, Uzun
Savaş
ve Oruç Bey'in Ölümü 49 @_ Kafirlerin Cezayir Hisarı'na Yürüyüşü ve Yiliınsan'ın
Yeniden Ele Geçirilmesi so@_ Terres'in Fethi ve Cezayir'deki Kafir
Öldürülmesi
Beylerinin
ye'deki
so
@; Cezayir'de Osmanoğulları Hutbesi sı @; Tunus ve Tilimsan
Bozgunculuğu.
Gazaları
Kapudanlarının
53 @_
52 @_ Hayreddin Bey'in Ciciiye'ye Göçmesi ve Cicii-
Kadıoğlu'nun Bozulması
ve Hayreddin Bey'in Cezayir'e Dö-
nüşü 54@; Cezayir' deki"Ada Hisarı'nın Alınışı ss @;Aydın Reis'in Gazası 55@; An-
derya
Dorya'nın
Ortaya Çıkışı ve Hayreddin Bey'in
Saldırısı
56 @_ Tilimsan Haki-
minin Başkaldırınası ve Anderya'nın Koron Hisarı'nı Basup Alması 58 @_Ispanya
Mudeccenlerinin Durumu 58 @_ Anderya'nın Aldatılması ve Hayreddin Bey'in Kafir Tutsaklarını Tedbir Olarak Öldürmesi 59 @; Hayreddin Bey'in Rüm Tarafına
Yöndişi
60 @_ Hayreddin Bey'in Padişahın
Eşiğine Ulaşması
ve Halep'e Gitmesi 60
ÜÇÜNCÜ BÖLÜK .......................................................................................... 62
Hayreddin Paşa'nın Ilk Seferi ve Tunus Şehri'nin Alınışı 62 @_Uzun Savaş ve Kafirlerin Tunus Hisarı'nı Basup Alması 63 @_ Hayreddin Paşa'nın Cezayir'e Dönüşü
ve Minorka Hisarı'nın Fethi 64 @_ Kafirlerin Korkaklığı Neden 65 @_ Hayreddin
Paşa'nın
lstanbul'a Dönüşü ve Polya Seferi 66 @_Sultan Süleyman Han'ın Körfez
'
Seferi'ne Gidişi 66 @_ Venedik'in Hıyaneti ve Körfez Kuşatması 67 @_ Hayreddin
Paşa'nın Venedik Adalarını Basup Alması ve Peşkeşi 69 @_ Hayreddin Paşa'nın
.
Üçüncü Seferi 69 @_ Hayreddin Paşa'nın Büyük Savaşı (Preveze Zaferi) 72 @_ Kafirlerin Nova Hisarı'na Basup Girmesi 75 @_ Mısır Beylerbeyi Süleyman Paşa'nın
Hind Tarafına Seferi 76 @_ Hayreddin Paşa'nın Nova Tarafına Seferi 77 @_İspanya
Kralının
Cezayir'e
Saldırması
Savunması
ve Hasan Bey'in
77 @_
Fransa'nın Yardım
İsternesi ve Ülkeler Açan Padişahın Yardımı 78 @_ Hayreddin Paşa'nın Ölümsüzlük Yurduna Göçmesi 78
DÖRDÜNCÜ BÖLÜK ...................................................................................... 79
Mehmed
Paşa'nın
Seferi 79 @_ Sinan
Paşa'nın
Eliyle Tarabulus'un Fethi 79 @_ Pl:rl
Reis'in Muhit-i Şarkı Tarafına Seferi 79 @_ Pl:rı Reis'in Muhit-i Şarkı Tarafina tkinci
Seferi 79 @_ Murad Kapudan~ın Seferi 80 @_ Seydı: Ali Kapudan 81 @_ Seydı: Ali Kapudan'ın
Muhit-i Şarkı Tarafına Seferi 81 @_ Seydi Ali Kapudan'ın Portokal Kafirleriyle tki Kez Savaşması. 82 @_ Seydı: Ali Reis'in H in d Denizi'nde Başına Gelenler
84 @_Sinan Paşa'nın Seferleri ve Ölümü 87 @_ Turgutça'nın Çıkışı 87 @_ Cerbe Olayı
88 @_Turgut Bey'in
Mağrıp Tarafına Gidişi
ve
Padişahın Çağırması
89 @_ Turgut
Bey'in Peştiye Tarafına Seferi 89
BEŞlNCl BÖLÜK ............................................................................................ 91
Fransa'ya
Yardım İçin
Kalbiye Seferi 91 @_Cezayir ve Vahran Seferi 93 @_ Benzert
Seferi 93 @_ Mayorka Seferi 94 @_ Piyale Paşa'nın Cerbe Önünde Kafir Donanma94 @_ Piyale Paşa'nın Yaptıkları ve Vezirlik Payesiyle Ululanması 99 @_
sıyla Savaşı
Malta Seferi ve Turgut Paşa'nın Şehit Olmasııoo @_Sakız Fethi Seferi 103 @_Arap
Irakı Adaları Seferi ı 05
ALTINCI BÖLÜK ......................................................................................... 107
Ejderhan Seferi 107 @_Kıbrıs Fethi Seferi 108 @_
lnebahtı
Yenilgisi 114 @_
Mansıplar
Verilmesi ve Kılıç Ali Paşa'nın Kapudanlığı 117 @_ Veziri Azam Mehmed Paşa'nın
Hazırlığı ve Tedbiri 117 @_ Donanmanın Denize Çıkışı ı·ı8 @_ Piyale Paşa'nın Seferi
ve Venedik ile Barış 119 @_ Halkü'l-Vad Seferi ve Tunus Vilayetinin Fethi 119
YEDtNCt BÖLÜK ................... : ..................................................................... 122
Uluç _Hasan Paşa ve Tarabulus Seferi ı22 @_ Cağalaoğlu Sinan Paşa ı22 @_Halil Paşa ı23 @_ Cağalaoğlu'nun tkin€i v~ Üçüncü Seferi ı23 @_Cafer Paşa ı23 @_ Hafız Ah-
med
lil
Paşa ı24
Paşa
ı28
@_Halil
ve Malta
Paşa
Yağması
ve Karacehennem Seferi ı24 @_ Mehmed Paşa
Seferi 126 @_ Manya Kafiderine
Gözdağı ı27
ı2s
@_Ha-
@_Ali
Paşa
@_Ali Paşa'nın tkinci Seferi ı28 @_ Karadeniz'de Kazağın llk Ortaya Çıkışı 129
@_Mahmud Paşa'nın Seferi ı29 @_ Mafrodonya Seferi ı29 @_ Tuna Köprüsü'nü KoSavaşı'nda Kazağın
ruma Seferi 130 @_ Tarnan
Gelmesi
ı32
Savaşı'nda Kazağın Bozulması ı32
@_ Karaharman
Kazağın
Bozgunu 131 @_
@_ Cafer
Yeniköy'e
Paşa ı34
@_
Mustafa Paşa 134 @_ Piyale Kethüda 134 @_ Piyale Kethüda'nın Karadeniz Seferi 136
@_ Piyale
Kethüda'nın
Akdeniz Seferi 136
SEKtZtNCt BÖLÜK ...................................................................................... 137
Yusuf
Paşa'nın
ı38
Girit Seferi
ı4ı
Gemilerinin Gelmesi
dur Cafer Gemileriyle
@_
Hanya'nın Kuşatılıp
@_ Venedik Kafiderinin
Fethedilmesi
Çavuş
Reis,
Memiş
ı4o
@_ Kafir
Reis ve Bo-
Savaşı ı42
DOKUZUNCU BÖLÜK ................................................................................. 144
Musa
Paşa
ve Mehmed
Fazlı Paşa'nın
ı49
Seferi
ı47
Paşa'nın
@_
Seferi
ı44
Ammaroğlu'nun
@_ tkinci Musa
Seferi
ı47
Paşa'nın
@_ Kalyon
Seferi 146 @_
Yapılması
Fikri
@_Ahmed Paşa'nın Donanma-yı Hümayun ile Denize Çıkması ve Foça Lima-
nı'nda Savaş ı49
@_ Suda
Kuşatması'nda
Ahmed
Paşa'nın Şehit Düşmesi ıso
@_
Haydar Ağaoğlu'nun Seferi ısı@_ Ali Paşa'nın Seferi 1S2 @_Kalyon Olayı ıs2 @_Ali
Paşa'nın tkinci Seferi ve Nakşa Savaşı ıs2 @_ Ali Paşa'nın Üçüncü Seferi ıs3 @_
Mehmed Paşa'nın Seferi ıs4 @_ Murad Paşa'nın Seferi 1S4 @_ tstendil Adası'nın Yağ­
ma Edilmesi ve
tküıci Savaş ıss
@_Mustafa
Paşa'nın
Seferi
ıs7
@_Kenan
Paşa'nın
Seferi ıs7
BtRtNCt BÖLÜMÜN BÜTÜNLEMESl.. ................................... : ....................... 159
iKiNCi BÖLÜM, 163
BIRINCI BÖLÜK············································'············································· 165
Süleyman Bey ı6s @_ Has Yunus 16S @_ Mahmud Paşa ı6s @_ Gedik Ahmed Paşa 16S
@_ Mesih
Paşa ı6S
@_
Güyeğü
Sinan Paşa 16S @_ Ikinci Davud
Paşa ı66
@_
Hersekoğ­
lu Ahmed Paşa ı66 @_ Cafer Bey ı66 @_ Yaylak Mustafa Paşa ı66 @_ Kemankeş Ahmed Bey 166 @_ Hayreddin Paşa ı66 @_Uzun Mehmed Paşa
ı66
@_ Sinan Paşa 166 @_ Pi- .
yale Paşa ı66 ~Ali Paşa ı67 @_Kılıç Ali Paşa ı67 @_ Ibrahim Paşa ı67 @_Uluç Hasan
Paşa 167@_ Cağalaoğlu
@_Mustafa
Paşa
Sinan Paşa
167 @_Derviş
ı67
@_Halil
Paşa ı67
Paşa ı67
@_Cafer
@_
Paşa ı68
Cağalaoğlu
@_
Hafız
Sinan Paşa
Ahmed
Paşa
ı67
168 @_
Halil Paşa 168 @_ Mehmed Paşa 168 @_ Halil Paşa 168 @_ Ali Paşa 168 @_ Davud Paşa
168 @_Ali Paşa 168 @_Halil Paşa 168 @_Mustafa Paşa 169 @_Halil Paşa 169 @_Recep
Paşa 169 @_Hasan Paşa 1.69 @_ Canbolatoğlu Mustafa Paşa 169 @_Cafer Paşa 169 @_
HüseyinPaşa 169 @_Kara Mustafa Paşa 169 @_ Silahdar Mustafa Paşa 170 @_Hüseyin
Paşa 170 @_ Siyavuş Paşa 170 @_ Piyale Paşa 170 @_ Bekir Paşa 170 @_ Yusuf Paşa 170 @_
Musa Paşa 170 @_ Musa Paşa 170 @_ Fazlı Paşa 170 @_ Arnmaroğlu 170 @_Ahmed Paşa
171 @_ Bıyıklı Mustafa Paşa 171 @_ Mehmed Paşa 171 @_Ali Paşa 171 @_ Derviş Mehmed Paşa 171 @_ Mehmed Paşa 171 @_ Murad Paşa 171 @_ Mustafa Paşa 171 @_ Mustafa Paşa ı 71 @_ Kenan Paşa 172 @_ Seydi: Ahmed Paşa 172 @_ Mehmed Paşa 172
lK!NCl BÖLÜK ....................................... :.................................................... 173
ÜÇÜNCÜ BÖLÜK ........................................................................................ 177
DÖRDÜNCÜ BÖLÜK .............................................................. , .................... 180
BEŞlNCl BÖLÜK .......................................................................................... 182
ALTINCI BÖLÜK .............. ,.......................................................................... 185
Tekne 185 @_Türlü Çiviler 185 @_Gemi Demiri 186 @_ Halat 186 @_Yelken Çeşitleri
ve Tente 187 @_Çadır 187 @_ Farrus 187 @_Top 188 @_Barut 188 @_ Kumbara 188 @__
Flandıra ve Bayrak 188 @_ Peksirnet ve Varill88 @_ Kalafat ve Yağ 189 @_Kurşun 189
@_ İskandil 189 @_ Hartı ve Pusula 189 @_ Safra ve lstif 190
YEDlNCl BÖLÜK ......................................................................................... 191
KiTABlN SONSÖZÜ VE HiSABIN FEZLEKESi, 197
SÖZLÜKÇE, 203
TIPKIBASIM, 217
HARİTALAR, 385
KAYNAKÇA, 401
DİZİN, 403
..
..
ONSOZ
Katip Çelebi'nin Tuhfetü'l-Kibar jf Esfiiri'l-Bihdr
yapılmış Osmanlı
savaşlarının
deniz
kendi gölleri haline getiren
diği,
Osmanlı
adlı
eseri, kendi
zamanına değin
tarihidir. Bir zamanlar, Akdeniz ile Karadeniz'i
Türklerinin, XVII.
yüzyılda yavaş yavaş
gerile-
Venedik gemilerinin Çanakkale Bağazı'nı kapayarak Türk donanmasının denize
açılmasına
yol vermeyecek kerteye
geldiği
günlerde, Katip Çelebi, pek uzakta olma-
yan eski günlerin göğüs kabartan hikayelerini anlatarak Türklere yeni bir iç gücü
vermek amacıyla bu kitabını yazmıştır.
Kitap, bu
savaşların cansız,
kuru bir hikayesi
değildir.
Yer yer
ayrıntılara
da ine-
rek onu zevkle, heyecanla, o günlerin özlemini ve gururunu duyarak, edebiyat ve
üslup
değeri
yüksekliğe çıkarmasını bilmiştir. Yalnız savaşları
olan bir
kalmamış, kazanılan
aniatmakla
zaferierin yanında uğradığımız bozgunların nedenlerini de gös-
tererek, bunlardan nasıl bir ders alınacağını meydana koymuştur.
Bundan başka, bir
ların donatılması;
donanmanın kuruluşu;
denize hangi mevsimde ve
savaşların nasıl yapılacağı;
görmüş
bu
Onun başka eserlerinde de
Çağdaşlarının
Katip Çelebi'nin
ve
bir yol
izleneceği
nerelerde
barınılacağı;
konusunda, ancak gün
amacı
kançlıkları,
dilin
sadeliği
Tuhfetü'l-Kibar'da daha da
kendini göstermek değil, öncelikle gemiciler, deniz
olmak üzere, okuyucusuna
günlerden güç almak, içinde
dan okuyucusunu
gördüğümüz
bir bölümünde görülen ağır ve yapmacıklı dili bir yana atan
bunların başındakiler
yaşadığı
yararlı
bunlu günlerin biraz da utanç veren
kurtarmaktır. Kapudanların
gibi,
kaybetmemiştir.
dosdoğru
Dilin
arı
savaşçıla­
olmak, uyarmak, eski
anlatarak
ve duru
karasın­
bilgisizlikleri, beceriksizlikleri,
bir köke dayanmayan böbürlenmeleri ve ilitiraslan yüzünden
bozgunları, olduğu
gözden
nasıl çıkılacağı;
bir denizcinin sahip alabileceği bilgileri vermiştir.
belirlidir.
rı
işlerde nasıl
donanmadaki gemilerin çeşitleri; bun-
kitabında güttüğü. amacı
olmasının
nedenleri
kıs­
uğranılan
hiçbir zaman
arasında
bu
amacın
da yeri vardır.
l;)ilin bu özellikleri göz önünde tutu!arak kitabın diline ve üslubuna -pek gerekli
olan ve
mıştır.
sayıları çoğa
bırakılırsa-hemen
hiç·dokunulma-
Onun kullandığı, bizim olan ve yabancı bir kaynaktan gelmeyen kelimeler ki-
taptaki yerlerini
sını
varmayan yerler bir yana
olduğu
gibi korumuşlardır. Bunun yanı sıra kitapta esen savaş hava-
bozmamak için eserin, okuyucunun anlamakta güçlük çekmeyeceğini ve pek de
9
KATIP ÇELEBI
yadırgamayacağını
de
kesin olarak söyleyebileceğim üslubuna
anlamayı güçleştiren
ilişilmemiştir.
büyük engeller göstermedikçe, cümle
kuruluşlarına
olduğıı
gibi yer verilmiştir. Bununla birlikte, okuyucu herhangi bir yerde
anlamı
kavramakta
tökezlediği
altındaki çıkmalar
zaman, gerek sayfa
lükçe, elinden tutarak karşılaştığı engeller
arasından
Bu yüzden
kitapta
takıldığı
ve
gerekse söz-
düzlüğe çıkaracak­
onu kolayca
tır umarım.
Bütün bunları belirtmekle birlikte
yardım olmadıkça,
şurasını
ne yapsak da okuyucu
da söyleyelim ki, kendinden gelen bir
-tanımak, öğrenmek, okuduğunu
anla-
mak yolunda güç harcamasını bilmeyen ya da bundan geri duran bir okuyucu- hangi
çağdan,
düşüp,
cı
hangi
yazarın
olursa olsun,
açıklama
ve sözlükçe gibi
kılavuzların ardına
salt onlara güvenerek bir eserin içine kolayca yürüyüp giremez. Ona yardım­
olmak için gösterilen çabaya, o da bir yanından ar kalayıp
rece; bu
kitabı
ona sunan
kişiyi
suçlamaya kalkarsa
katli bir okuyucunun ise bu kitapta, Türkçemizin
katkıda bulunmadığı
haksızlık etmiş olacaktır.
zenginliğinin
ve
anlatım
sü-
Dik-
gücünün
örneklerini bulacağına güveniyorum.
Bir de eski
kitaplarımızı,
yolda genellemeler yapmaya
ğın karşısına çıkmak
nağı
hiç olmazsa
alıştığımız
onların
dili
bakımından
kötülemeye ve bu
için, ben bu kitapta, bu soydan bir
istiyorum. ·Eskinin savunmasını yapıyor
haksızlı­
değilim, yalnızca
daya-
olmayan uluorta yargıların da yargılanması gerektiğini, bir bilene anlatmak isti-
yorum. Bunun için de
Kitabı
okurken bu
Tuhfetü'l-Kibô.r'ın
davranışımda
dili üzerinde
bana katılacaklar
oynamadım.
çıkarsa, emeğimin boşa
gitme-
diğimi aniayarak sevinirim.
Orhan Şaik GÖKYAY
Kabalcı Yayınevi'nin
Bu
notu:
kitabın hazırlanışında
şında
bütünlük
sağlanınası
için eserde geçen
Islam Ansiklopedisi; ayetlerin çevirisindeyse
Kur'an-ı
Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2006) temel alınmıştır.
lO
kişi
Kerim ve
ve eser
adlarının yazılı­
Açıklamalı
Meali (Türkiye
.
DENIZ
SAVAŞLARI
HAKKINDA
""
BUYUKLERE ARMAGAN
(Tuhfetü'l-Kibar fi Estari'l-Bihar)
Esirgeyici ve yarlıgayıcı Tanrı'nın adıyla
destanının başlığı,
Cihan fatihinin
yerin ve
zamanın
sahibine harnci ve sena ol-
mak yaraşır. Çünkü "bizim ordumuz şüphesiz üstün gelecektir" [Saffat, 37:173) diyen
yüce ayetin taşıdığı anlam ile Islam askerini
güçlendirmiş
korku
salacağım"
saldığı
korkuyu ebedileştirmiştir; "herhangi bir toplulukla karşılaştığınız zaman se-
bat edin" [Enfal,
[Enfal,
8:45)
8:12)
diyen
anlamı açık
ve "ben kafirlerin yüreğine
ayetin vaadi ile de din
diye huyurmakla da nusret ve zaferi,
sabır
düşmanına
ve sebata
bağlamış­
tır.
Bunun ardından salat ve selamın, uğur getiren dua ve övgünün de, halkın efendisi Muhammed Mustafa'ya -Tanrı'nın salat ve
selamı
üzerine olsun- edilmesi yerin-
dedir, çünkü o "size ülkeler açılacaklar" 1 diye inciler yağdıran sözüyle bu mübarek
ümmete
razı
nı
muştulamıştır.
Ve onun soyuna sopuna ve ulu
olsun, onlara selam olsun"
duası
ta
kıyamet
eshabına
gününe
değin
da, "Allah onlardan
bütün halkın armağa­
olsun.
Bundan sonra, vaktaki, Peygamberin Mekke'den Medine'ye
[1645/46] yılına
göçüşü
bin elli
erdi. Islam fetihlerinden, Peygamberin mucizeler taşıyan sözünü
beş
doğ­
rulayan Girit'in fethi çıktı ve on yıl kadar zamanda bu adanın başkenti olan Kandiye
Kalesi'nden
başka
bütün öteki kaleleri ve
geçti. Bu Girit fethi
tih
sırasında
bir
olası
dolayısıyla
köşe bucağı
Müslümanların
Islamların
eline
karada ve denizde nice olaylar meydana geldi. Bu fe-
kimi vasıtalarla kusur ve tedbirde
kafirlerin
birer birer
şirretliklerine
yol açarak
gevşeklik
onları
gösterilmesi, denizde, yerle
üstün geliyor gibi
gösterdiğinden,
yenmesi içün din gayreti gerekti.
Bu kitabı karalayan Hacı Halife,
şairler alayının başı
Mütenebbl'nin
La'l-hayle indeke tühdiha ve la mal ü
Fe'l-yes'adü'n-nt.ıtka in lem yes'adü'l-halü2
2
Peygamberin bu yolda buyurduğu hadislerden biri.
Arab şairi Mütenebbi (915-955) sözü kendisine çevirerek diyor ki "Sende armağan edecek at
ve mal yoksa, hal de sana bunun için yardım etmiyorsa, sözün sana yardım etsin!" Bir baş­
ka deyişle, armağan verecek gücün olmayınca, başkalarının sana yaptığı iyiliği onlara şiir
söyleyerek karşıla.
13
KATIP ÇELEBI
beyünde dediği gibi, geçmiş padişahlar bu yolda, lanetlenmişlerle nice söyleşüp 1 ne
yüzden
onları
vaşlarını,
yenip yere serdiklerini, yarar
kimi gün
donanma ve
görmüş
savaş işleriyle
lmparatorluğunu
ve
iş
bilir
kapudanların
ve
korsanların
akıllı kişilerin düşüncelerini
ilgili kimi önemli
güçlendirmek ve din
konuları
kaleme getirmekle
düşmanlarının topluluğunu
deniz sa-
ve tedbirlerini,
Osmanlı
ürkütüp
dağıt­
mak amacını güderek adına Tuhfetü'l-Kibar Jt Esjari'l-Bihar dedi.
Bitirdikten sonra velinimet, ulu Peygamberin
adaşı,
iki
karanın
ve iki denizin
sultanı, şerefli Mekke ve Medine'nin hizmetinde olan, sultan oğlu sultan, Sultan lb2
rahim
oğlu
zamanın
sundu.
Sultan Mehmed Han
son bulduğu güne
değin
-Tanrı
onun mülkünü
ebedileştirsin
ve
saltanatını
güçlendirsin- hazretlerinin rikab-ı hümayunlarına
3
Umulur ki bu
kitabın
söyledikleri üzerine
düşünüp
onlardan yararlanmaya iltifat
buyuralar.
lmdi, bu küçük eserde bir
giriş,
iki bölüm ve bir de sonsöz bulunmaktadır.
Söyleşmek: Dövüşmek, savaşmak.
2
Avrupa (Rumeli) ve Asya'mn (Anadolu), Karadeniz ile Akdeniz'in sultanı.
Rikdb-ı hümayunlarına
ve
mecazdır,
sundu: "Padişahın üzengisine sundu" anlamında kalıplaşmış bir söz
ki padişaha gösterilen büyük saygının ifadesidir.
14
•
•
GIRIŞ
Anlatmak amacında olduğumuz
işlerin bağlı bulunduğu
ve
sınırların
yerlerin belirtilmesi
gösterilmesi üzerinedir.
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMACAN
Serip Açıklama: Gizli
lanların
nu
ile çevresinde
coğrafya
yürütüp bunlar üzerinde tedbir a-
fennidir. Bütün yeryüzünün durumu-
kolay olmazsa da, bari,
sınırdaş
Osmanlı İmparatorluğu
ülkesinin ha-
olan memleketlerin tasviri bilinmek gerektir, ki bir yere
sefer etmek ve asker göndermek
iline girmek ve
işlerini
ki devlet
bilmesi gereken işlerden biri
kavrayıp öğrenmek
ritası
değildir
sınır boylarını
gerektiğinde,
ona göre
hazırlık
görülsün.
Düşman
koruyup gözetmek redbirini almak bununla kolay
olur.
Ve bu konuda, bu fenden habersiz kimselerle
Çünkü çok yerli
vardır
yoktur. Bu ilmin gerekli
bir
olası
yeterli
kılavuz
ve tam
yetmez, yerli bile olsalar.
olarak bilip anlatmaya gücü
tanık
olarak şu el verir: Yerle
kafirler, bu bilimlere önem verip itibar ederek Yeni
ve Hind'e
yayılarak oraları
ibaret ve aralannda
kavim,
oluşuna
danışmak
doğru
ki kendi memleketini
Dünya'yı
bulup Sind'e
ele geçirdi. Kafir krallan içinde rütbesi duka payesinden
"Balıkçı" unvanıyla
Osmanlıİmparatorluğu
ün
ülkesinin
ve batıya hükmeyleyen şam ulu devlete
almış
olan Venedik taifesi gibi bir
boğazına
karşı
[Çanakkale
Boğazı]
gelip
aşağılık
doğu ya
kodu.
lmdi burada bir sefer murat olunan yerleri bildirmek içün ilkin bütün yeryuvarlağını
iki dairede, sonra
~a
Akdeniz ve Karadeniz'i bir sayfada çizip
göstereceğiz.
ha sonra da Venedik serhaddini ve Nemçe'nin [Avusturya] durumunu
ki ilk
bakışta,
yeryüzünün durumu ve
kısaca
üzerinde
mak içün bir
semttedir,
elde edilsin. Venedik
Şehri,
Ta
ülkelerinin hududu
Zadra Hisan, Körfez
başla­
Adası
ne
bir yerdir, bilinsin.
Yeryuvarlağının Açıklanması: İşte yeryuvarlağı,
ire içinde
yazacağız.
bir bilgi edinilsin. Sonra da kara ve deniz seferleri redbirine
hazırlık
nasıl
Osmanlı İmparatorluğu
Da-
çizildiği
bütün denizi ve karasıyla bu iki da-
gibidir. Birinci daire, yertopunun
yarısı
ve onun önceden beri bi-
linen meskün parçasıdır; ikinci daire, öteki yarısı ve sonradan bulunan Yeni Dünya
dedikleridir.
Alemin ortasında, çekme veya: itme yoluyla duran yeryuvarlağının su unsurundan yer yer
çıkıp yükselmiş
yürürlüğe koydukları
dir.
Sarı
olan yerleri,
üzere, bu iki dairede
renk karalar, küçük
tir. !ki daire
ortasında
coğrafya
kırmızı
fenninde mahareti
kırmızı
ve
olanların
sarıyla boyanmış
çizip
olan yerler-
parçalar adalar ve mavi de deniz olmak gerek-
çekilen çizgi istiva dairesidir [ekvator].
17
KAT!P ÇELEBI
tki yanında
ikişer kırmızı
daire meyl-i külliye alarnet ile güneşin güney ve kuzey-
de medarının sonuna işarettir. 1 Bunlardan başka kutup medan, burçlar, 2 boylam ve
enlem daireleri aslında çizilmiştir. Yeryüzünde memleketlerin boylarm ve enlemi, bir
yerin ve mahallin tayini o hesaba bağlıdır ve bu kaideyle bilinir.
Atlas çevirisi olan Cihannüma'da uzun uzadıya anlattık Burada
ancak bu kadarı gerektir ki her dairede üç yüz altmış derece ve her derece üçer
menzil3 mesafedir. Fırdolayı bütün dünya bin seksen menzil olur. Bu süre içinde batıdan giden doğudan gelir, bu dava tanıkla ispatlanmıştır.
Biz
onları Kitab-ı
Sonra, bu fennin bilirkişileri bu dünya haritasını dört bölük ederler. Akdeniz Boğazı,
Karadeniz Boğazı, Azak Denizi
Muhit'e varıncaya
nİnda
değin
Boğazı
ve Ten Suyu'ndan kuzey semtinde Bahr-i
bir farazi çizgi ile batı yanında kalan yere Avrupa, kuzey ya-
kalana Asya, Akdeniz ile Kulzüm Denizi'nin
ayırdığı Habeş
ve
Mısır toprağına
lErikiye ve Yeni Dünya'ya Amerika derler. 4
Osmanlı Toprakları Haritasının Açıklanması:
lmdi,
Osmanlı İmparatorluğu
ülkesinin
üç bölükten hissesi vardır. Biz o hisseleri hudutlar ile göstermek içün Avrupa parçasını,
Akdeniz ve Karadeniz'i bir sayfada çizerek
sınırlarına işaret
eyledik.
Gerektiği
zaman kılavuz olmaya yeter sayfa budur:
Bu sayfada çizilmiş olan Akdeniz, Bahr-i Muhit'ten başka,
lüğünde
rece boylama dek
Bağazı'ndan doğuda Şam kıyılanna varıncaya
uzanır.
Güney
Cerbe,
Tarabulusmağnp, Mısır
Ariş'te
tamam olur.
4
oturulan bö-
bulunan altı denizin en büyüğüdür. On beş derece boylam, otuz derece en-
lemde yer alan Septe
2
dünyanın
kıyılan
Fas, Tilimsan, Cezayir, Tunus, Mehdiyye,
lskenderiyesi ve
Doğu kıyılan
Gazze,
kadar yetmiş de-
Akkı.,
Dimyat'tır. Mağnp
Beyrut,
ve Arap
Tarabulusşam
ve
yakası
Payas'tır.
Meyl-i küllt: Güneşin gök ekvatoruna olan açı uzaklığı olup 21 haziranda 23° 21' olur.
Kuzey Medarı: Kuzey enlemi § ekvatorun iki yanında varsayılan iki dairenin kuzeyde olanı
§ yengeç dönencesi § bir gezegenin güneş çevresinde çizdiği yörüngelerd'en kuzeyde olanı.
Gökkubbede, gök ekvatorunun iki yanmda bulunan paralel çemberlerden kuzeyde olanı.
Kutup Medarı: Enlemlerin kutup çevresinde olanı.
Burçlar: Takımyıldızlar § Sekizinci gökte itibar olunan on iki yıldızın bulunduğıı yer. Burada bulunan takımyıldızlar, gösterdikleri biçimlere göre adlandırılmış olup şunlardır:
Koç, Boğa, Ikizler, Yengeç, Arslan, Başak, Terazi, Akrep, Yay, Oğlak, Kova, Balık§ Bir astronomi terimi; gökte durumları birbirine göre aynı kalan yıldızlar topluluğıı § Ekliptik dairesinin iki yanında bir yıl içinde güneşin içinden geçtiği varsayılan gökkuşağı, zodiyak.
On iki burcun meydana getirdiği kuşağa "burçlar bölgesi" denir.
Menzil: Bir enlem dairesinde, bir derecenin üçte biri karşılığında olan mesafe.
Ten Suyu: Don Nehri; Bahr-i Muhit: Atlas Okyanusu; Kulzüm: Kizıldeniz; Ifrikiye: Afrika.
18
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
kıyıları
Kuzey
önünden
Silifke, Anamur, Alaiye, Antalya ve Tekir Burnu'ndan dönüp !zmir
Boğaz'a
kenarlar.!-dır;
gelinceye kadar Ar?:adolu
Bozca Ada önünde tamam
olur.
Boğaz'dan
içerisi, Istanbul
Bağazı'na
değin
gelinceye
yedi yüz mil
uzunlamasına
bir küçük denizdir. Kapudağı, Mıhalıç,· Mudanya, Gemlik Körfezi, lznikmid Körfezi,
Istanbul, Çekmece ve Gelibolu bu denizin
Kızıl Adalar bulunmaktadır.
Boğaz'dan dışarı
Rumeli
kıyılarıdır.
kıyıları
Ece
Ovası,
lnoz, Kavala, Ayanoroz, Lonkoz, Ke-
sendire, Selanik Körfezi, Koloz ve lzdin körfezleri,
Menekşe
bolu ve
Içinde Marmara, Emir Ali ve
1
Ağri boz,
Atina ve Mora'dan Ana-
Burnu ki Anadolu'dan Tekir Burnu nice ise Rumeli'nde bu da öyle
köşeler ve geçit yeridir _2
Karadan denize girip Girit
uzamr; öteki Akdeniz
Arası
Adalar
Menekşe
uzun
adalarının çoğu
derler. Bu
Adası,
lstendil
adaların
Venedik elinde
Kalesi ile
değiştirildi.
süreceğinden
[burada]
anlatmaktır: Menekşe
Adası'nın doğu
ve
batı uçları
bu iki burunlar ucuna
bu ortada bulunur. Bundan dolayı bu
hepsi Venedik ve Ceneviz'den
kaldı.
Bu
O da eskiden
adaların adları
yazılrriadı;
Burnu'ndan Mora
ve
alınıp
alınmışken iş
öyle
getirdiğinden
şekilleri yazılmıştır. Açıklanması
çünkü maksat Arnavut ve Bosna
kıyılarını
ortalığa
ancak ortada
kıyılarını
dönüp Manya, Moton ve Holu-
muç burunlarını geçip Badra'da tamam olur; hepsi iki yüz mil kadar mesafedir.
Mora
Kıyısında
Venedik Adaları: Söylenen
kıyılarakarşı
Venedik'in elinde olan ada-
lar şunlardır:
Çuka Adası: Menekşe Burnu'ndan on beş mil lodosa [güney, güneybatı], çevresi
altmış
mil bir
adadır;
muhkem kalesi vardır.
Zaklisa Adası: Holumuç Burnu'ndan on beş mil batıya, çevresi seksen mil bir
adadır;
dağ
muhkem kalesi vardır.
Arnavut İlleri Kıyıları: Atlas'ta bu memleket Albanya diye yazılır. lnebahtı Körfezi
ağzında
Preveze elh
mil, oradan
Adası'nın
Dıraç
Incir
altı
mil, oradan Delvine önü seksen mil, oradan Avlona
yüz mil, oradqn Nova yüz mildir. Bu
Limanı'ndan dolaşıp
kıyılarda
Dağı, kayalık
olan Ayamavra
Narda Körfezi ağzında Preveze Kalesi bulunur.
Sonra Parga, denize havale yqksek yerde Venedik'e bağlı bir
rak
altmış
yerler olup karayel
yanı
[kuzey,
kuzeybatı]
hisardır; ardı
akarsulu
Maza-
değirmenler
ve köylerdir.
Mıhalıç:
Mustafa Kemal Paşa; Iznikmid Körfezi:.Izmit Körfezi; Emir Ali Adası:
Ece Ovası: Eceabad; Inoz: Enez.
19
lmralı Adası.
KAT!P ÇELEBI
Sonra Çanak Limanı, Körfez Adası'na
karşı
ünlü
limandır;
bugün orada bir hisar
yapılıp isabet buyuruldu. Oradan geçince denizkulağı dalyanlı bir göl vardır ki ağ­
1
zında
bir
hisarını şu sıralarda
o diyar gazilerinden birinin Venedik'ten
aldığı
söyle-
nir.
Sonra Dıraç Burnu'ndan poyraza Leş, İskenderiye, Ülgün-Bar, Boduva ve Nova
hisariarı vardır;
bu hisar Kotor Körfezi
ağzında
Yenibisar
anlamına
Kastel Nova der-
ler bir hisardır.
Ve körfez on sekiz mil içeri girip nihayetinde Venedik'e
manlı İmparatorluğu
ülkesi içinde bulunmaktadır. Bir
dağ
bağlı
Kotor Kalesi, Os"
dibinde, iki yanından ne-
hir akar muhkem hisar olup fethine himmet olunmamıştır.
Bu Kıyılara Yakın Adalar: llkin İnebahtı Körfezi ağzının karşısında Kefalonya adaları
iki
kiden
adadır.
Biri Büyük Kefalonya, çevresi yüz elli mil marnur bir
alınmışken
es-
Moton fethinden sonra Venedik eline geçti. Bu ada Zaklisa'dan yir-
mi mil karayeledir. Küçük Kefalonya,
ğu]
adadır. Hisarı
hisarsız,
poyraz
tarafında
[kuzey § kuzeydo-
bir adadır. Kefalonya'dan Ayamavra'nın İncir Limanı altı mildir.
Sonra Parga
karşısında Balışılar,
çevresi otuz mil,
havası
güzel bir
adadır; kıyıya
on sekiz mil tahmin olunur.
Sancağı'ndan
Sonra Delvine
kırk
bir
Limanı'ndan hisarı altı
mil ve Çanak
ve ünlü bir
adadır.
Metin ve muhkem
yanı karayadır. Geçmişte
miras yoluyla bir
kadına
adaya girerek bu
kadının
kıyılarına karşı
Mazarak
Parga'dan
deniz içinde
yapılmış
olup
Hıristiyan hükümdarlarından
geçip hicretin sekiz yüz on üç
alıp
Adası,
mil yerde, çevresi yüz doksan mil, marnur
hisarı kıyıya karşı
Albanya'y'a hükmeyleyen
elinden
Körfez
[1410/11] yılında
kalesini berkittikten sonra bu
Venedik,
adayı
Körfez
Denizi'ne kilit, liman ve donanınası içün askere yığmak olacak bir yer yaptı. 2 Aslında
bu ada Körfez Denizi'ne
yakın
yerde "gözleme yeri"
olduğundan
Kemal Reis, "Vene-
dik'in gözü yerindedir" diye fethini kaç kez merhum Sultan Süleyman Han'a arz etmiş,3 sonradan dokuz yüz kırk üç yılında [1536/37] Allah'ın mağfiretine ermiş olan
padişah
2
karadan ve denizden kuşattılar; bunun nice
olduğu
yerinde gelecektir.
Denizkulağı: Lagün § Körfezierin ve koyların birbiri ardına sıralandığı kıyılarda, bu girintilerin önünde kıyı dilinin gelişmesi yüzünden körfezierin ve koyların göl biçimini alması.
Dalyanlı göl: Içinde dalyan kurulmuş, balıkların geçit yerlerinde ağlarla kurulan geniş ve
sabit tuzaklar bulunan göl.
Körfez Adası: Korfo Adası; Körfez Denizi: Adriyatik Denizi.
Arz etmek: Bir işi, bir olayı sözlü, daha çok yazılı olarak padişaha haber vermek; bir işi, bir
olayı, bir konuyu onayını almak üzere sözlü veya yazılı olarak padişaha bildirmek.
20
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Bahriye'de yazıldığı üzere, çevresi üç mileyakın bir berk hisar ve
taşra varoşunda on sekiz bin kadaLhanesi vardır. Venedik, barüsu 1 içinde kayadan
iki tepe üzerinde iki kale yapup.yer_g.ltında yol ve kaçacak sığınak kazmıştır, ta ki birinden yardım gerektiktc mümkün olsun. Ve M.rü yanını deniz çevirir. Kale önünde
yapılmış limanı vardır; çekdirir gemiler girüp kalyonlar taşrada yatar lar. Körfez Adası Burnu ile kıyı arası bir buçuk mil bir boğazdır ve gerektiktc asker o boğazdan geçer.
Körfez
Bu
Hisarı,
sayılan
adalar
taşrada
nizi içinde de çok adalar
Venedik'in ünlü
vardır.
Bunlardan başka Körfez De-
Körfez Denizi bu adadan altmış mil aşağı Avlona ya-
kınında
Karaburun ile
ğazdan,
Venedik Körfezi dedikleri deniz yüz elli mil enlemle yedi yüz mil karayel
üzerinde Venedik
karşı
adalarıdır.
Polya
Yakası'nda
Şehri'ne varıncaya
dek
Santamarya Burnu
uzanmıştır.
Hırvat kenarları; batısı
vut, Hersek ve Bosna,
Bu denizin
altmış
mil bir bo-
doğu kıyısı
Arna-
Frengistan'da !talya memleketinde
Lonbardiya, Ankona ve Polya Piyana ülkeleri kena,rlarıdır.
Hersek ve Bosna Kıyıları: Yukarıda
geçen Kotor Körfezi ağzında Nova Hisarı'nı geç-
tikten sonra on sekiz mil karayel üzerinde pubrovnik Hisarı ayrıca ülkede haraç veren bir taifenin yeridir. Nahiyeleri Hersek
Sancağı'ndan
Gabele ve Mostar'a
bitişik
olup bu hisardan Şibenik iki yüz mildir.
Bu arada Mostar Suyu üzerinde Gabele bir iskeledir;
Bıraç
ve Lüzine derler, Venedik'in uzunlamasına iki
Gabele'den
aşağılspelet,
Kilis de ona
aldı,
yakın,
kapudanı vardır. Karşısına
adası bulunmaktadır.
Venedik'in elinde ünlü liman ve Bosna'nmiskelesidir.
karada, yüksek yerde bir berk
hisardır; yakınlarda
Venedik
yine elinden alınmasına çalışmak gerektir.
Oradan
aşağı Şibenik,
deniz
kıyısında
bir berk kale ve önü
geniş limandır.
Poy-
raz yönünden bir nehir gelip o limana dökülür. Bu hisarın kara tarafında bir dağ havalesi vardır; 2 Tekeli Paşa oradan dövmüştü. Zadra, Şibenik'ten yirmi mil aşağı bir
berk hisardır;
Bu iki
çoğu yanı
deniz olup karaya ancak bir yolu vardır.
hisarın ortasında Kırka
bulunmaktadır.
Bu nehir !}ilis ile
Nehri'nin denize
döküldüğü
Kırka sancaklarının arasını ayırır; bunların
rine Venedik girip·almıştır. Bosna kıyıları burada tamam oldu,
2
yerde lskradin Kalesi
haritası
Bara: Hisar, kale; kale duvan, sur.
Yani kara tarafında, kaleye hakim ve ondan yüksekte bir dağ vardır.
21
budur:
kalele-
KATIP ÇELEBI
Kafir Serhaddindeki Yerlerin Açıklanması: Zadra'dan aşağı
ri vardır, Nemçe elindedir.
Bunların ardı
kıyıda
Novi ve Sin kalele-
karada Abrutse, Behke, Todomovi, Banalu-
ka ve Kostaniçe'ye gider; bunlar Hırvat serhaddidir.
Şehri
Sonra Zadra'dan Venedik
yüz elli mil mesafe olup aradaki lstirya ülkesinin
üç yanı deniz, bir yanı kara, dörtgen biçimindedir.
Kenarlarında
ve içinde çok kale-
ler ve şehirler vardır; kimine Venedik hükmeder, kimisi Nemçe beyleri elindedir.
Oradan
aşağı
Pazarıanlamına
Friyoli ülkesi ki Forum ülkesi, Forum Culi derler; Culius Kayser
bir büyük vilayettir.
Birazı
Şehri ardına düşer.
Venedik
Sava ve
Dı­
rava nehirlerinin kaynağı bu ülke içindedir. Bunda da birçok şehirler ve kaleler vardır; çoğu
Venedik elindedir.
Venedik'e sefer
vardır. Bunların
lazım
gelse bu ülkelere
varılır;
kaleleri ve şehirleri Türkçeye
lakin hepsinde imparatorun ilgisi
çevirdiğimizAtlas
Minor'da yazılıdır.
Venedik Şehri: Atlas'ta anlatıldığı üzere "sayısı çok" anlamında Venesiya diye adlandırılır;
Viniçiya da derler.
Yaklaşık
olarak
altmış
küçük
hirdir. Körfez Denizi'nin sonunda· göl gibi bir bucakta
atte bir yükselir
alçalır. Doğu
içün kimi adalar set gibi
duvar ve hisarla
olan bir büyük
yapılmıştır. Suları
ve güney yönünde denizin kabarıp
olmuştur.
çevrilmiştir,
adası
On dört yerde denize yolu
lakin deniz içinde yeri berk
her
basmasını
vardır.
olduğundan
Bu
altı
şe­
sa-
önlemek
şehir
gerçi
zarar ihtimali
uzak, emin bir yerdir.
Evlerinin
arası
yollar ve kanallar olup her yolda yayan ve
eve geçmek mümkündür. O
. köprü
vardır.
suların
yolların büyüğüne
Bu
acayipten bir köprü
yapılmıştır.
üzerinde
taştan
Kanal derler,
Sekiz bin kadar
ve
kayık
ağaçtan
şehri
ile gezip evden
dört yüz elli kadar
.iki bölük eder.
kayık şehir
Ortasında
içinde durmadan hare-
kette olup kiminin üzerinde gölgeliği vardır, mükelleftir, 1 onlara gondala derler.
Şehrin
çevresi
aşağı yukarı
dörttür. Resmi ve özel
sekiz mil çevirir;
yapıları
parotiyalarııv
yani mahalleleri
altmış
çok yüksek, mükellef ve israf yollu süslü olup hele
Dört İncil ravilerinin yeri olan San Marko kilisesi acayip ve garip yapıdır. Değerli
2
madeni
nesine
taşlarla sanatlı
vakıf
diye
ve mükellef yapılıp birçok yerine
ağır değerde
ölçüsüz
eşya konmuştur.
altın yaldız vurulmuş,
Venedik
Şehri
hazi-
öteki kaleleri
Mükellef: Çok süslü, çok gösterişli, çok özenilmiş.
lif
2
Parotiya: bir nevi papaz hükümetine derler, mahalle gibidir -KÇ
Inci! ravileri: lncil'i rivayet edenler; lsa peygamberin hayatını, yaptığı işleri ve mucizelerini
anlatan yazıların arasından seçilen ve birbirinden az çok ayrılıklar gösteren dört İncil'in
kendilerine yorulduğu kimseler. Bunlar lsa'nın havarilerinden olup sırasıyla Matta, Markus, Lukas ve Yoannes'tir.
22
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERI; ARMA(;AN
ve gemileri "onun
vakfıdır"
diye
alımaklara
köstek edüp bu tuzak ve yalan dolanla
Hıristiyanların büyüğünü küçüğünü kendilerine bağl?.mışlardır.
Şehrin
kilise
üç tane birbirine
bulunmaktadır
bitişik pgı.zarı vardır. Başpazar meydanında söylediğimiz
ve setler
tarafında
iki büyük sütun dikilip birinin üzerine San
Marka alemi, birinin üzerine San Tiyadorus heykeli dikilmiştir. 1 Bu alem kanatlı arslandır
ki
adı
geçen Sari Marka, dili sert ve güçlü bir kimse
lini anlatan heykclini damga ve
kimselere
nişan edinmişlerdir.
O iki sütunun
onun bu ha-
arası asılacak
ayrılmıştır.
Şehrin
içinde Arsenale derler. bir mükemmel cebehane
büyük ve berk hisardır. Orada deniz seferlerinin yat ve
lenir ve toplar dökülür. Bozulan
halatları
olduğundan
ve
araçları,
dananınalardan
kimi gemileri ve
bayrakları
vardır;
yarağı
ve deniz
çevresi iki mil,
her gün yapılıp yeni-
korsanlarından aldıkları
oraya koyup gelene gidene gösterir-
ler.
Halkın
Ahvali: Venedik Şehri'nde aşağı yukarı üç yüz bin adam sayılır. Bunlar üç
mertebe üzerinedir. Birinci rütbe sahiplerine "patrisiyi" derler, yaşlılar anlamında. ·
Memleket ve hükümet işlerine bakmak onlarındır. Bunların başına "doç" derler, duka anlamında. wBunlar işleri yürütmeye, çözüp sarmaya karışır; lakin cumhurun reyi
olmayınca
bir iş yapamaz.
tkinci mertebede olanlara "istadino" derler. Yazmak, okumak ve düzeni korumak
işi bunlarındır.
Bunların
Üçüncü mertebe zanaatçılar ve ticaretle uğraşanlardır.
devleti bir zamanlar konsül hükümetiydi.
lsa'nın
-üzerine selam olsun-
doğumunun beş yüz elli beşinci yılında "tribinus" yani kabilebaşı oldu. Bunlar da
2
iki yüz elli iki yıl sürüp miladın yedi yüz yedi yılında "dukalık" 3 oldu. Bugün, bu kitabın yazıldİğı
tarih ki hicretin bin altmış yedi I1656/57]
lığının başlangıcından
yılı başlarıdır;
Venedik duka-
bu zamana gelinceye kadar dokuz yüz elli yıl olur.
San Mar ko alemi: lncil raYilerinden San Marko'nun sembolü, onu canlandıran sembol.
San Tiyadorus: Hıristiyan azizlerinden olup lncil raYilerinden San Marko'nun "relique"leri
835 yılında ıskenderiye'den getirilip Venedik'te SanMarka kilisesine konuncaya değin Venedik şehrinin kutsal koruyucusu.
w Hıristiyanlarda duka, Müslümanlardaki beylerbeyi payesindedir ve olsa olsa dukanın sik~
kesi olur -K.Ç.
2
Tribinus: Latince "bir kabilenin reisi" demek. Daha sonra Roma idaresindeki müteaddit
memurlardan birinin unvanı olan kelime zaman içinde başka anlamlarda da kullanılmıştır.
Duka!ık: Bir dukaya bağlı toprakların ve senyörlüklerin tümü. Yeni zamanlarda, özerk ve
bağımsız devletler olarak, ama merkezi bir otoritenin kendini kabul ettiremediği ülkelerde
başına buyruk bir devlet niteliğinde bulunan bölge.
23
KATIP ÇELEBI
Sonra Atlas kitabının yazarı Merkatar bu
ve alemin ortak limanıdır,
ticaret ederler,
içün
dünyanın
halkının çokluğu,
Hıristiyanlar
şehri
çok övüp
dünyanın
her yanından türlü soydan insanlar gelip orada
mal ve
metaının artukluğu
ona "dünya cenneti" derler; gerçi bin
yıl
ölçüye gelmez, onun
Başka
bir kitap ki Frenk
ladın
Venedik
baskısı
Şehri'nin
Kitabı'dır;
kuruluşu
yabancılar' eline düş­
Venedik
kimi tarihçilerin
Şehri'ni anlatırken
dediğine
göre mi-
dört yüz yirmi bir tarihindediL Üngürus raifesinin saldırısından, karada otur-
duklan Patavya
Şehri'ni bırakıp
o adalarda Venedik
hir Lonbardiya ülkesinden gelüp
çoğu
Kaleler
ilk
başına
kadar zamanda
çok işler gelip nice musibetler gördü, lakin hiçbir tarihte asla
meyip mahküm olmadı, demiştir.\jf
şöyle yazılmıştır:
şehri
bir ünlü
şehir yakınında
Şehri'ni
kurdular. Ve birkaç ne-
denize dökülür.
Şehrin yiyeceğinin
o nehirlerde:::ı kayıklarla gelir.
Bu noktada Frenkçe kitapların rivayeti tamamlandı. Ama Pi:rl Reis, Bahriye'de der
ki: Denizden Venedik Şehri'ne varmak isteyen gemiler önce Persene Şehri'ne<P varır­
lar. Venedik
Şehri
Yolu bulmaya o
dek giderler.
yerde demir
ondan öte yüz mildir;
şehirden kılavuz alırlar
Çanlık
bırakırlar. Şehirden
gemiyi
şehre alır
denizin kabarup
vardır;
gidilmez, çünkü
ve iskandil ile Marko
Çanlığı
bir yüksek kuledir, ilkin o görünür. Sonra
ğazlan
gemileri"
kılavuzsuz
gider;
taşradan
sandal ile bir
kılavuzluk
gelenin
alçalmasıyla
kılavuz
daima
sığ
yerlerdir.
görününeeye
şehrin göründüğü
düşüp
daha gelir ve önüne
etmesi
yasaktır,
açılup kapanmadadır.
hem de set boBu
şehrin
"saka
suyu gemiye tekne gibi doldurup getirir ve ölçek ile satarlar. Bu
şebrin
çevresinden pek çok
içinde
balığı
balık çıkar;
özel, kevgir gibi
diri gezdirüp sokaklarda satarlar.
balık kayıklan vardır;
Şehrin doğu
yönünde bir a,da
su
vardır;
Moran derler, camlar ve sırça işleri orada işlenir.
İtalya, Fransa ve İspanya Kıyıları:
Venedik Şehri'ni geçtikten sonra Ankona, Peştiye,
Mafrodonya, Prendiz, Tranta Burnu ve Santamarya Burnu ki, Venedik Körfezi ağzı
burada tamam olur, Oradan dönüp
batıya
Tranta ve
Roşne
Körfezi, Kotron Burnu,
Ispertevinti ve Riçe Burnu ki karşısı Sicilya Adası'ndan Mesine
düşer.
Ikisinin arasın­
da Istanbul Boğazı gibi akın dı vardır.
Oradan Anabolu
Boğazı
Burnu ve Roma Suyu ki
şehir
biraz içeri
karadadır.
Pin-
ten ve Ligoma kaleleri ki Florensiya ülkesinden olup Papa Ülkesi ile sınırdaş, başına
\j1
<ı>
Bundan dolayı, Venedikli kendi şehirlerini bir kız suretinde gösterip eline kılıç vermiştir.
Bugüne dek kız oğlan kız olup halka kılıÇ gösterdiğini anlatır -KÇ.
Bu şehir lstirya ülkesinde bir kaledir -KÇ.
24
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMACAN
buyruk dukalıktır. Oradan aşağı Ceneviz başka hükümet ve Milan ile sınırdaştır.
Sonra Sagona, Nitse, Akvamortv.e,Marsilya kıyıları Fransa ülkesine düşer.
Perpinan, Davina, Parselona, Iortoza,
Cebel-i Feth,
İspanya kıyılarıdır.
Kartacına
Burnu, Malta ve Septe
karşısı
Atlas'ta Katalonya, Aragonya, Valansiya ve Endülü-
siya kıyıları diye yazılır.
Kimi küçük kitaplarda hesap olunciuğu üzere bütün Rumeli ve Frengistan kıyıla­
rı sekiz bin kırk yedi mil; Anadolu, Arabistan ve Mağrıp kenarları'~' beş bin on mil ki
toplamı
Bu
Rodos
gün
on üç bin elli yedi mil mesafe olur.
ortalıkta
adaları
Kıbrıs
olmadı.
Sardunya, Korsika, Minorka, Mayorka, Yabse, Malta, Girit,
ünlü
adalardır. Geçmişte
ile Rodos'tan
başkası
Ulu Tanrı yakında
Giriş
Rodos'tan
başka
hepsi
Kıbrıs
fetholunmuştu.
ve
Bu-
kafirlerin elindedir. Girit'in de fethi henüz tamam
tamamlanmasını
müyesser eyleye.
bölümü burada tamam oldu. Bundan sonra birinci bölümdekilerin
anlatıl­
masına baş lanacaktır.
'If
Bunlann nice fethedilip nasıl alındığı Fezleke adlı tarihimizde ve Cihannüma'da anlatılmıştır
-K.Ç.
25
---...,·
.. .
BIRINCI BOLUM
Geçmişte
olan donanmalar, fütuhat ve denizle ilgili
örnek olsun diye tarih
kitaplarından toplanıp
Bu bölümün nice bölükleri vardır.
savaşlardır
özetlendi.
ki
. ....
BIRINCI BOLUK
Hayreddin Paşa ortaya çıkıncaya değin
kimi
sultanların
Tembih: Gizli
lah'ın
gelinceye dek
kapudanlarının
sonsuzluğa ulaşacak
ki bu
konusundadır.
devletin ilk
karada olan kafir
diye anlatırlar; lakin güvenilir
zamanlarında,
zamanında
kimi
kıyılara
ve
savaşa
yakın
Al-
zamanına
hisarlarını yıkup
deniz seferlerine ve Frenk taifesiyle
Gerçi Sultan II. Murad
ilk zamanlarında,
olan Fatih Sultan Mehmed Han
vuruş kırış olaylarının çoğu,
ohı:p
devleti
deniz seferleri ve savaşları
mağfiretine ulaşmış
mak ve almakla ilgili
mamıştı.
başb~ğların
ve
değildir
rahmetine ve
Osmanlı
henüz
adalara
yak-
başlan­
sataşıldı
değildir.
Istanbul'un alınmasından sonra gerektiğinden berreyn ve bahreyn ele geçirilüp
1
Rumeli ve Anadolu kıyılarında, Akdeniz adalarında olan kale ve palankaları2 ele geçirmek içün gemi ve donanma işlerini
Ilkin, Istanbul
Hisarı'nı yalnız
ve bu önemli
bir demeye göre,. Sütlüce
ğına
göre Rumeli
işi
saldırmak
yürütmek içün
ardında
Hisarı ardında
gerekti.
karadan kuşatmak, onu ele geçirmek içün o kadar
etkili olmayup deniz tarafından da
görünmüş
düşünmek
içün gemiler hazırlanması önemli bir
Baltaoğlu
Süleyman Bey
başa
iş
geçirilüp,
yeniden gemiler
yapılmış.
Tacü't-Tevarfh'in yazdı­
gemiler düzdü ki
Osmanlı
devletinde ilk kapudan
bu Süleyman Bey'dir; zira Istanbul fethinden önce Gelibolu Tersanesi'nin durumu ve
kapudanı
tarihlerde
yazılmamıştır.
Bugün Hisara
yakın
bir liman, bu
kapudanın
adıyla anılır.
Yukarıdaki
kitapta
yazılıdır
ki, o zamanda Istanbul ile
Haliç üzerine zincir çekilüp gemilerin
çirmek bayağı imkan hududundan
geçeceği
uzaktır
yol
Galata'nın arasını ayıran
kapandığından,
diye, Yenihisar
o yana gemi ge-
tarafından
gemiler sürüp
Galata ardından geçirilmesi ferman olundukta; cerrü'l-eskal ilminin usta kişileri in3
Berreyn ve Bahreyn: Iki kara ve iki deniz anlamına gelen bu söz Osmanlı padişahlannın unOnun hükıi:ııi sürdüğü yerlerden iki kara Avrupa (Rumeli) ve Asya
(Anadolu), iki deniz de Karadeniz ile Akdeniz' dir.
Palanka: Çevresi hendekle çevrilmiş ağaç ve toprakla yapılan istihkam; böyle bir istihkamla
çevrilmiş kasaba; ağaç ve toprakla yapılmış hisarcık.
Cerrü'l-eskal: Mekanik. Fizikte güçleri ve onların cisimler üzerindeki etkisini konu alan bilim § Ağırlıklan kaldırmak ve onları bir yerden bir yere götürmek yolunu öğreten bilim.
vanları arasındadır.
2
29
KATIP ÇELEBI
sanı. şaşkınlıktan şaşkınlığa düşüren
tedbirlerle denizden karaya çeküp
yağlarla
ter-
1
biye edilmiş kızakların üzerinde kuru yerde gemileri yürütüp denize indirdiler. Ve
içine metrisler kurup kahraman yiğitlerle dopdolu olunca Hisara
savaşlada
kafideri
şaşırttılar.
d~~iz
hakanca fetihten sonra olan
İnoz Seferi:
Sonradan bu güzel tedbir
seferleri ve
Istanbul fethinden sonra Ferecik kadısı, Ipsala ve Fere halkı Inoz ka-
kazınmasına padişahın
aşağılıkların
köklerinin
niyeti kesin olup Has Yunus devlet kapi.sına getirildi. Buyur-
dular ki: "Inoz fethini iyice
aklıma
azepleri toplayup on parça
kadırga
semte varmayınca hiçbir kimseye
hazır
koydum. Gerektir ki hemencecik
donatup o tarafa
açmayasın.
koşasın
ve nereye
bulunan
gittiğini
o
Ben de kılavuzu zafer olan asker ile ka-
çıkarım."
Yunus Bey de
buyruğa
manda oraya varup
bayrakları
yol açtı. Bu
onların kumandanları şu sırayladır:
firlerinin kötülüklerinden huzursuzdur, diye arz etmekle o
radan yola
saldırup cılasunca
şehrin alınmasına
da
göre gemiye girüp denize
saldı
hisarı kuşattı. Eğlenmeyüp sultanın,
göründüğünde
kafirlere korku
düştü.
ve uygun rüzgarla az za-
sonunda zaferi haber veren
Aman dileyerek
Inoz karşısında Taşoz adındaki adada bir kale daha vardı.
hisarı
verdiler.
Sultanın fermanıyla Yunus
Bey varup o sarp kaleyi aldı.
Amasra, Sinop ve Trabzon Seferi: [Fatih Sultan Mehmed Han] Sekiz yüz
yılında [1459/60]
Karadeniz
kıyıları
kalelerinden Amasra
Hisarı
Isınail
Bey'in elinde olan Sinop fethini dileyüp o
kadırgalar donatıp,
Trabzon semtine sefere var, diye
çağırtup
yılda
Isfendiyaroğlu
veziri azam Mahmud
denizler gibi
coşan
verüp
Paşa'yı
kahramanlarla
Sinop üzerine gitti. Karadan da
zafer olan asker vardu; Sinop'u karadan ve denizden kuşattılar.
hisarı
dört
fethine kendileri ka-
radan gidüp denizden donanma gönderdiler. Ele geçirdikten sonra
yüz parça, yel gibi giden
altmış
Isınail
kılavuzu
Beysonradan
padişahın eşiğine sığındı.
Kastamonu. da
alırrup
çevirdiler. Denizden
ele geçirildikten sonra Trabzon fethi semtine dizginlerini
donanma-yı
hümayun varup, karadan da alameti zafer olan
bayraklar görününce aman isteyerek hisarı teslim ettiler.
Frengi Tarih'te şöyle yazar: "Ismail Bey bu
yakında bir değirmi sefine yaptırmıştı ki dokuz yüz fuçı alurdu .. Padişah o gemiyi Istanbul'a gönderdi. Ve bu zamanda Aragonya padişahı Alfonz bir büyük gemi yaptır­
mıştı ki dört bin fuçı alurdu. Venedik halkı Ceneviz ile barıştıktan sonra büyük geLatin dilinden Türkçeye
Yağlarla
mak;
terbiye etmek:
çevirdiğimiz
Yağlamak;
eritilmiş kızgın donyağını
gemilerin üzerinde rahatça kayması için kızakları
bir paçavrayla tekrar tekrar sürerek kızağa içirmek.
30
yağla­
DENIZ SAVAŞLARı HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
başladılar
miler yapmaya
kadar büyük gemi
ve
adı
yaptırdı
geçen Alfonz iki gemi daha
yapılmamıştı;
onları
lakll1
ki bu tarihte o
kulla11.amayup iskelede birbiri üzerine
urup bozdular. Bundan dolayi §ul~n Mehmed de bir büyük gemi yaptırdı ki üç bin
1
fuçı
alurdu; lakin inciirirken iskelede batup mimarı
kaçtı.
2
Fuçı Bahr-i Muhit gemileriri.de.ıstılahtır, taşrada gezen gemileri onunla ölçerler.
Midilli Seferi: Sekiz yüz altmış altı yılında [1461/62] Eflak seferinden dönüp Midilli
Adası'nı
ele geçirmek
isteğiyle
zülmesi ferman olunup
ru yola
çıktılar.
Gelibolu
İstanbul'da
tarafına
donanma-yı
geldiler;
hümayun dü-
olan gemiler geldi. Ve yelken açup o adaya
doğ­
Kendileri de kapukulu ve Anadolu askeriyle Gelibolu Geçidi'nden
geçip Ayazmend'e vardılar.
Dağ yapılı
gemiler Midilli çevresinde demir atup
başlayınca adanın
cuğunu
beyi,
paşaya
verüp memlekete gönderdiler. Ada
haneleri yazdılar ve dönüp gittiler.
Ağriboz
Seferi: Sekiz yüz
kılavuzu
zafer olan asker
gelüp aman dileyerek hisarı verdi.
alındı
ve
bölüşüldü;
savaşa
Malını, çaluğu
ço-
reaya yerinde kalup
3
yetmiş
ikide [1467/68] Karaman seferinden döndüklerin-
de4 Venedik Ceneraliljf altınışı geçkin kadırgayla lnoz üstüne düşüp kadı ve hatibini, 5
nice
Müslümanları
mayun
rında
tutsak ve o
hazırlanması
tarafları yağma ettiği
içün Mahmud
Paşa'ya
Gelibolu
arz olundukta,
sancağı
donanma-yı
hü-
Osmanlı kıyıla­
olan gemilerin hepsi onun buyruğuna kondu.
Yunan Adalan'ndan
Ağriboz Adası
Frenk elinde kalup o geçitten lslam olanlara
çok zararlar görülürdü. Ceneralin kötülüklerinden adada
gisi
verilüp
olduğundan
sekiz yüz
yetmiş
karadan ve denizden asker sürüp
yanından kuşatma
yönlerini
üç
başlannda
Ağriboz
hazırlayup
[y. 1468]
hududuna
oturanların yardımı
kılavuzu
vardı.
zafer olan
Kaleler açan
yüzden artuk gemiyle
adanın
ve il-
başbuğ
paşa
deniz
çevresini ku-
Birbiri üZerine urmak: Gemileri birbirine çarparak bozmak.
2
Bir geminin alabileceği yükün ölçüsü olarak kullanılan birim; bir tonun sekizde biri.
Bölüşülmek: Adanın toprağı tırnar ve zeamet olarak ayrıhp fatihleri arasında rütbelerine göre hak edenlere verilip dağıtıldı.
Haneleri yazmak: Halkın yerinde bırakılıp, bunların kimler olduğıı, ne iş yaptıklan ve vermeleri gereken vergilerin d€ftere geçiriimesi.
4
Karam,an Seferi: 1466 yılında, Fatih Sultan Mehmed'in kumandasındaki ordunun Karaman
memleketine girip Kevele kalesi ile devlet merkezi Konya'nın alınmasıyla sonuçlanan sefer. ·
ljf "Ceneral" derya kapudanlanna derler -K.Ç.
Hatip: Cuma ve bayram namazlanyla yağmur ve güneş tutulması dualarında hutbe okuyan
din adamı.
Fuçı:
31
KATIP ÇELEBI
şattı ve kestikleri uzun köprünün belli yerinde gemilerin üzerinde köprü bağladı, 1
asker hisarın eteğine varup metrise girdi.
Bu
sırada
Ceneral sekiz parça
görünce demir
bıraktı
kadırgayla hisarın yardımına
ve hasretli gözlerle
gelüp Islam kümesini
ıraktan baktı. Muradı
buydu ki hisara yü-
rüdükleri sırada, o da bu taraftan yürüyüp hisarın alınmasım geciktirsin. Yürüyüş
gününü bilmek içün dil almay~ kayıklar saldı. 2 Bir hizmetkar dininden dönüp kafir
gemileri semtine yönelmişti. Kayıkla gelen dil alıcılar o mürtede bulup Ceneral önüne ilettiler; üçüncü günü
"yürüyüştür"
diye dellallar
çağırdığını
bildirdi. Ceneral de
o günü bekleyüp karşı koyınak yollarını hazırladı.
Bu yandan dil
alındığı
bilinince böyle tedbir olundu ki gecikmeden hisara yürü-
yeler. O gece münadiler [tellallar]
"yarın yağma
günüdür,
hazır
olun"
sedasını
Ayyu-
ka çıkarup 4 askere tembih ettiler. Sabah olunca, zaferin kendilerine sığındığı ordu
da yağma izniyle hisara yürüyüp
girdiler.
İşe elverişli olanı
açtıkları
gediklerden kafire göz
zincire çekip geri
kalanı kırdılar.
açtırmayup
hisara
Para ve mal yönünden
gazilerin eline ölçüsüz nesne girüp büyük ganimetlerle doyum oldular. Gün
ortasın­
da burçların üzerine dikilen bayrakların şıladığını5 kafir görünce üzülüp acınarak
yelken açup dümen çevirdi ve o sarp kale padişahın eline girdi.
Kızılhisar
diye ünlü bir küçük kale
vardı
ki kafirlerin hazinesi
oradaydı;
o da
6
fetholunup onda olan malları Hızane-i Anıireye aldılar ve gönül ferahlığıyla payitahta döndüler.
Kefe ve Azak Seferi: Karadeniz kıyılarında Kefe memleketi Frenk elinde uzun za-
mandan beri
kalmıştı.
;
Çok. sarp
olduğundan
Türk ve Tatar
hanları, yakın olduğu
halde fethine güçleri yetmemişti. Sekiz yüz seksen [1475/1476] tarihinde,
değeri
yüce
olan padişah o ülkeyi ele geçirmek istedi. Ülkeler açan başbuğ Gedik Ahmed Paşa da
2
Köprü kesmek: Iki kıyıyı bağlayan köprüyü kesip kıyılar arasında gidiş gelişe engel olmak.
Köprü bağlamak: Köprü kurmak; bir kıyıdan diğer kıyıya kayıklarla köprü kurmak.
Yürüyüş günü: Düşmana saldırış günü; askerin düşmanın üzerine yürüdüğü gün.
Dil almak: Düşmanın durumunu söyletip haber almak üzere tutsak yakalamak.
Kayıklar sal mak: Denize kayıklar çıkarmak.
Dil alıcı: Düşmandan haber almak,
üzere gönderilen erler.
4
durumunu
öğrenmek
için tutsak yakalamak
Mürted: Dininden dönmüş kişi; Müslüman olup sonra da başka bir dine dönmüş kişi.
·Ayyuka çıkarmak: Çok yüksek sesle bağırmak; sesini, bağırınayı göklere yükseltmek.
Ayyuk: Samanyolunun hep sağ yanında ve Ülker'in ardınca giden kırmızı parlak bir yıldız.
Şılamak: Işık
6
düşmanın
vermek,
şavk
vermek.
Hızane-i Amire: Devlet hazinesi § Devletin mali işleriyle uğraşan daire; maliye.
32
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
kadırga, at gemisi, göke ve mavuna soyundan üç yüz gemi donatup yiyec~ğini,
1
araçlarını hazırladı; yeniçeri ve azep b:;ı.zırlayarak papişahın huzuruna vardı. Padişah
hazretleri dua ve sena ile Kefe _!ar~!ina gönderdiler.
Osmanlı
töresince ayan ve er-
kan, Gedik Ahmed Paşa'yı Divan-ı Ali'den2 büyük törenle iskele yanına getirüp kadırgasına
bindirerek veda ettiler.
Paşa
da yelken açup uygun rüzgarla az zamanda
Kefe kıyısına erüp kuşattı. Kafider canından bezüp hisarı verdi; hızanesine olduğu
gibi peşkeş çeküp kara
Hisarı aldıktan
tarafına
gittiler.
sonra bunun çevresinde olan yerlerin ele geçirilmesine himmet
ettiler. Azak ki Saklaplar ülkesinin
olundu. Sonra Menküp
limanı
kuşatılarak kılıç
ve Kuzey illerinin geçidiydi,
gücü ve güzel tedbirlerle o da
alırrup
zapt
alındı.
Kefe halkına Haktan erdi devlet
Ki oldu fethinin tarihi şejkat
4
Polya Seferi: Bundan önce Gedik Ahmed Paşa bir sebeple işinden atılmış ve hapis-
teyken İskenderiye seferi
dönüşünde padişah
getirüp Avlonya
sancağını vermişti.
Se-
kiz yüz seksen dörtte [1479/80]!stanbul'a gelüp Polya vilayetininAvlonya'ya yakın olması dolayısıyla
nanma-yı
ele geçirilmesi kolay
hümayun
hazırlanmasına
lüp Rumeli ve Anadolu
bin er koşuldu.
yiğitlerinden
olduğunu kararlaştırılıp
ferman
çıktı.
seçme asker
asker istemekle do-
Sefer gereçleri
toplayıp
dilediği
kadar veri-
yeniçeri ve azepten birkaç
Paşa, Polya Yakası'na varup Otranda Hisarı'nı ilk ağızda el vurup aldı. 5 Sonra ni-
ce
hisadarı
da kimini zorla ve kimini gönül
yet valisi Rayka
adındaki
rızasıyla
kafir, Ispanya beyine
ele geçirüp adamlar kodu. Vila-
sığınup
asker
aldı.
At Gemisi: Deniz seferlerinde, tımarlı sipahinin taşınması için kullanılan, baş ve kıç taraflan
rampalı özel gemiler. Hayvanların kaymaması için bu rampalar çıtalıdır.
2
Divan-ı Ali: Padişahın başkanlığında devlet işlerinin konuşulduğu yer § Padişahın başkanlı­
ğında devlet işlerini konuşup karara bağlayan vezirler heyeti ki buna "divan-ı hümayun"
da denirdi. Istanbul'un alınmasından sonra, divan-ı hümayun Topkapı Sarayı'nda "Kubbe
altı" denilen yerde toplanırdı.
Hıziine:
Hazine. Bir kalenin, şehrin veya beyliğin altın ve gümüş paralarının, kıymetli taşla­
n ve eşyasının bulunduğu yer § Başta para olmak üzere bunların tümüne birden verilen
ad.
p
4
Tarih: Kelimenin buradaki anlamı ebced hesabıyla, eski Türkyazısındaki harflerin gösterdiği sayılara
göre herhangi bir tarih olayı için söylenen manzum bir sözdür. Bu beyitte, esgöre "şefkat" kelimesindeki harflerin sayı değerleri bakımından toplamı hicri
880 [1475/76] yılını vermektedir.
ki
yazılışma
El vurmak:
Saldırmak, yapışmak,
el atmak.
33
KAT!P ÇELEBI
Paşa
bir süre Polya'da kalup Sultan Mehmed
nin güzel ve
çıkışını
tahta
değerli mallarından
armağanla
birçok
duyulunca o ülke-
!stanbul'a yola
çıktı. Padişahın
kutlama hizmetini yerine getirdikten sonra çok asker ve yarak alup
Polya kalelerinin geri
Rayka
Han'ın göçtüğü
adındaki
kafir,
kalanlarını
paşanın
ele geçirmeye niyet etti, lakin
bulunmadığı
orada
günlerde
kırk
yapamadı.
Çünkü
parça gemi ve as-
kerle sekiz yüz seksen altıda [l481/82] gelip kalderin üzerine ansızın döküldü;~ bunları
korumakta olan gazilerin
bu gururla
çıktı,
paşaya yetişmeyi
çoğunu şehit,
nicesini tutsak ederek
kurup bir zaman denizde
dolaştı;
hisadarı aldı
lakin
paşa
ve
selamete
onlar da eli boş dönüp gittiler.
Mota Seferi: Yeri yüce olan padişah sekiz yüz seksen dörtte [1479/80]!skenderiye
seEerinden !stanbul'a gelince Kocaeli beyini otuz parça
mükemmel askerle Kefe
Hisarı'nı
dolaylarında,
Azak Suyu
kadırga
kenarında
ve
baştan başa silahlı
kafir elinde kalan Mota
fethe gönderdiler. Önceleri Gedik Ahmed Paşa daha önemli olanı öne alup
bu hisara el
değmemişti.
Bu kez, zafere
ermiş
asker, o
tutan kafir savunmadan umut kesüp aman dileyerek
hisarı kuşatınca
hisarı
bunu elinde
verdi. Bu hisar Rus, Leh
ve kuzey ülkelerinin büyüklerinin limanıydı.
Bozca Hisarı'nın Yapılması: Kıyıya yakın Bozca Adası'nda kalelt;r, köyler ve kasaba-
lar yoktu. Bundan dolayı denizde gezen leventlerin sığınağı
olmuştu. Padişahın
ruğu
yerleşmek
üzerine o
yılda
o adada bir berk hisar
yapıldı.
Orada
buy-
isteyenlerden
Tekalif-i Divaniye 2 kaldırılarak muaf tutulduğundan çevreden çok kimseler gelüp
yerleştiler. Limnosıv çevresi boşken o zamanda marnur kılındı.
Rodos Seferi:
Menteşe kıyısına yakın
Rodos
Adası'nda
oturan kafirlerin Müslü-
manlara eziyetleri sonsuz olduğundan bu adanın ele geçirilmesi önemliydi. Bunun
içün sekiz yüz seksen beşte [1480/81] vezir Mesih Paşa başbuğ oldu; üç dört bin azep
ve
kapukullarından
birkaç bölük ile
koşulup donanma-yı
Istanbul gemilerinden başka Gelibolu'dan
altmış
hümayun ile gönderildi.
parça büyük kadırga top ve tüfekle
doluydu; göçüp Rodos Adası'na vardılar.
Hisarı
denizden ve karadan
kuşatup
önce himmederini deniz
tarafından
Arap
Bağazı demekle tanınmış olan kalenin fethine verdiler; çünkü bu burçtan birçok as-
ker huzursuzdu. Muaviye
lemeyüp
kalmıştı;
zamanında
gelen zafer
görmüş
askerin
kaleyi koruyan burçlardan biriydi.
Üzerine dökülmek: Savaşa girişmek, toplada ateş ederek savaş etmek.
Tekcilif-i Divaniye: Osmanlı devletinde alınan belli vergiler.
ıv Limnos, Limni Adası'dır -K(:.
2
34
yapısıydı,
fethedi-
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Mesih Paşa, denizden o kaleye varıncaya dek köprü çektirüp ı deniz yanından da
gemilerle
kuşattı.
Gaziler bu uzun köprüden kale
ettiğinden kalabalıktan
köprü
yıkıldı.
kıyısına
yürüyüp birbiriyle
Binden çok adam yokluk denizinde
yarış
boğuldu.
Yine gayrete gelüp bir kez daha Rodos Hisarı'na yürüdüler. Islam bayraklarından yedi bayrak hisarın üzerine dikilüp
taşra varoş savaşçılarla dolmuştu.
tarnalıla diş
Kan dökücü asker, ganimet mallarma
Mesih
Paşa
Rodos gibi bir liman
şehirde toplanmış
bileyüp
yağmaya
yöneldiler.
olan mallar ordunun eline geç-
mesin diye, Rodos hazinesi Hassa-i Sultaniye'dir, 2 kimse yağmaya kalkup el uzatmasm diye dellal çağırttı. Bu soğuk söz, savaşçıların kulağına ulaşınca dışarıda olanlar3
dürişmekten kaldılar.
Hisarda olanlar da bu yüzden yardımdan uzak düştüler. Kafir-
ler bir yerden saldırup içeride bulunan askerin çoğunu düşürdüler. Kastamonu beyi
Süleyman Paşa orada şehit oldu.
Mesih
Paşa'nın cimriliği
ve askerin
açgözlülüğü
elleri boş kalmaya yol açup sonra
da hisardan el çektiler. Bunu devlet kapısına bildirerek izin alup kalkup Badrum Hisarı'na geldiler; onu da alamadılar. Askere izin verüp lstanbul'a gelince Beşiktaş'tan4
Gelibolu
sancağı
verilüp gemilerle o tarafa yönelüp gittiler. ·
Sultan ll. Bayezid Zamanında Kili ve Akker~an Fethinden Sonra Avlonya Seferi: Sultan
Bayezici sekiz yüz seksen dokuzda [1484] Karadeniz'e donanma gönderüp kendileri
de karadan vardılar; Kili ve Akkerman hisariarını fethettiler.
Sekiz yüz doksan yedi [1491/92] yılında Üngürus kralı ölüp Belgrat valisi baş eğ­
meye söz
vermiştir,
diye Semendire beyi
rafa yöneldi. Lakin verilen sözün yalan
denizden asker varup Arnavut
dilsin, diye kapudan
sı
Güyeğü
Hadım
olması
Paşa'ya,
Paşa
arz eyleyince
ihtimaliyle eli
kıyılarını yağma
Sinan
Ali
boş
eylesin, Belgrat
padişah
o ta-
dönülmemek içün
alınmazsa
o yana gi-
üç yüz parça gemiyle Avlonya'ya varma-
buyuruldu. Sefer hazırlıkları görüldükten sonra Sofya tarafına yöneldiği sırada ye-
ni kral elçi gönderüp
Manastır
bağışlanmasını
yolundan Tepedelen'e
derildi. Nice yerleri
yağma
dileyince
dizgini
Arnavut
.
.
vardılar.
edüp
Davud
yıktıktan
Paşa oraları
tarafına
çevirdiler.
ele geçirmek içün gön-
sonra döndüler. Deniz
tarafından
da do-
nanma nice yerleri yağma etti ve başkaldıranlara ziyanlar verdi.
if
ı Köprü çektirmek: ·Köprü kurdurrrial<, köprü uzatmak
Liman şehir: Pırtmaya karşı korunaklı doğal bir limanı olan şehir.
Hassa-i Sultaniye: Geliri padişaha ayrılan topraklar, madenler, kereste ocakları ve benzeri
gelir kaynakları.
Kalenin dışında olan savaşçılar; henüz kuşattıkları kalenin içine girmemiş olan savaşçılar.
4
Üzerinden kapudan-ı deryalıkalınarak Gelibolu Sancağı verildi.
35
KATIP ÇELEBI
İnebahtı Seferi: Bahtı güzel padişah Sultan II. Bayezici de deniz tarafından Mora
dolaylarını
ele geçirmek içün sefer hazırlığına girüp timsah gibi gemiler yapılmasına,
dediğine karşı
başbuğ
durulmaz ferman
çıktı.
O
sırada
Paşa'yı
kapudan olan tkinci Davud
eylediler.
tki tane göke yaptırmışlarqı ki her birinin uzunluğu yetmişer zira, 1 enleri otuzar
ziraydı
miş
çı
ve sereni müteaddit ağaçların bir araya getirilüp sarılmasıyla meydana getiril-
olup dairesinin çapı dört zira kaplamaydı. Gökenin çevresinde kırk silahlı savaş­
oturup ok ve tüfekle
rından, kullanılan
savaşması kolaydı. İşçiler
gereçler ve araçlar
Osmanlı
ve ustalar
padişahın
kendi adamla-
ülkesinden iken her birine yirmi bin
flod harcanmıştı. Kirİıi bilirkişilerin soylediklerine göre bu gökelerin mimarı Yani
adında
bir
ustaydı.
Venedik'te
bunların nasıl yapıldığını
görüp maharet elde
etmişti.
3
Bu gemilerin iki kayalığı vardı, biri kalyon kayalığı ve biri mavuna kayalığı. Her birinin yanlarında adet üzere ikişer göz ki her birine büyük toplar konmuştu. Üst gövertesi
ağ
örülüp
altında
iki tarafa yirmi
adam çekerdi. Bu kürekler
beşer
kürek
limanlıkta baş saldırmak
konmuştu;
her birini dokuz
içindi, yoksa çektirrnek için de-
5
ğildi4 ve kıçta ikişer kayık vardı. Kalyon kıçı gibi yapılmış, her birine ikişer bin
adam savaşçı ve kürekçi
konınuştu.
Birinin reisliği Kemal Reis'e, birinin Burak Reis'e
inayet buyuruldu.
Ve barça, kalyon,
lnebahtı tarafına
kahramanlarla
şevvali
[Nisan
yi Mustafa
leri
kadırga, kayık
1499] sonlarında İstanbul'dan
yol
bulmadıkları
tembih etmiştir, ona göre
Mustafa
Paşa,
muhalif rüzgar
2
4
gönderildi. Yeri yüce
kara
sürece
davranınız,
da dokuz yüz dört
hisarı
koruyucusu olan kafir,
İslam
gemi-
vermesin diye Venedik hakimi bize
diye haber gönderdi.
yanını kuşatup İslam
estiğinden donanma-yı
yakınına
padişah
hazırlarrup savaşçı
göçüp Edirne'ye vardı. Rumeli beylerbe-
Paşa'yı lnebahtı kuşatmasına yolladı;
kuşatmaya
da Mora
soyundan üç yüz gemi daha
gemilerinin gelmesini bekledi. Lakin
hümayun üç ay kadar denizde
gelince bir muhalif rüzgar daha esti. Bin
sıkıntı
ve
kaldı;
sonun-
sıkılcımla
Mo-
Zira: Eskiden Er-Ravza Adası üzerinde Nil'in sularını ölçenierin kullandıkları bir uzunluk
ölçüsü olup 54.04 santimetredir. Bkz. Sözlükçe.
Flori: Altın para. )NI. yüzyıldan önce Floransa'da basılan ve üzerinde bir zambak çiçeği
bulunan altınlara verilen ad. Sonradan genel olarak Avrupa'da ve Osmanlı Imparatorluğunda kullanılan altın paralara da bu ad verilmiştir.
Kayalık: Safralık; geminin safra konan yeri. Bkz. Sözlükçe.
Baş saldırmak: Geminin başını sudan kaldırmak; geminin başını suyun üstünde tutmak.
Çektirmek: Yelkenleri açarak veya kürekçilere kürek çektirerek gemiyi yürütmek.
Kalyon kıçı: Karpuz biçiminde, karpuz gibi yuvarlak kıç.
36
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
karşısındaki adanın limanına
ton
halkı
su ve yiyecek
girüp yirmi gün daha orada
kıtlığından sıkıLu..n kıyıya çıktık_ça
eğlendiler.
kafirlerin
Donanma
saldırısıyla çıkmaya
yol bulamayup geri dönerlerdi;.. Su~uzluk yüzünden halleri berbat olup bir yandan
da Frenk gemileriyle çekişmekten geri durmuyorlardı. Mora beyi Halil Paşa donanmanın sıkıntısını
padişaha
lnebahtı yakınında
Ordu
med
ulak ile
Paşa'nın
arz etti.
Çatalca
Ovası'ndayken
ulaklar gelince
Hersekoğlu
Anadolu askerinin seçmesiyle Mora'ya varup gemilere
yardım
Ah-
etmesi-
ne ferman çıktı. Ahmed Paşa çabuk davranarak Moton'a varınca murat yeliyle1 gemiler o limandan çıkup Maksad'a 2 gittiler. Ahmed Paşa gemileri beraberine alup Holumuç'ta gemilere girdi.
Burak Reis Cengi:
sı'na
Donanma-yı
geldiklerinde kafir
hümayun Moton'u, Avarinieri geçüp Burak Ada-
donanınası İslam
gazilerinin gemilerinin karşısına geldi. Ka-
firler, Kemal Reis'ten nice zarar görüp yüreklerinde kin hadden
beyiKemal Bey, Burak Reis gemisinde
olduğundan
aşırıydı. Yenişehir
Kemal gemisi sanup üstüne üştü­
ler.3 !ki taraftan çok kimse denize düşüp boğuldu. İkigökeki her birinde biner kafir, bir mavuna ve bir barça ki her birinde beş yüzer kafir vardı. Burak Reis gemisini
ortaya
bine
aldılar. tık ağızda,
battı
ve içinde olan
mavuna ile barça top dövmesine dayanamayup denizin dimelunların çoğu boğulup
kurtulmaya
çabalayanları
kanca-
lada alup tutsak ettiler.
O iki göke Burak Reis'in gökesine
yapışup savaş uzayınca
Burak Reis kafirlerin
gemisini neft yağı 4 ile ateşe verüp melunları gemileriyle yaku. Her ne kadar kendi
gemisini
ayırmaya çalıştılarsa
da
ayırmak
mümkün
olmadı,
sonunda onunla birlikte
yandı. Kemal Bey, Burak Reis ve Kara Hasan beş yüz kadar kahramaula o vartada5
şehit
oldular. O gemiden denize
düşen savaşçılar kayıklada
toplanup yedi yüz
kurtuldu. Kafir gökelerinin ikisi birlikte yanup içlerinde olan kafirlerin
kişi
boğulup
yanmasından başka deniz yüzünde el ayak vuran6 aşağılıklarından yedi yüz kafir öl-
dürüldü. O iki gökeye yardıma gelen bir kalyon
alırrup
kafiderini bağladılar ve o sa-
Murat yeli: Uygun rüzgar,$emicinin istediği rüzgar.
2
Yeni baskısında "Oran'a gittiler" diye yazılmışsa da bu "Avarin'e gittiler"
Kemal Reis kendi gemisinde
Kemal gemisi:
4
6
.
Kaptanlığında
değil: de
Burak Reis'in gemisinde
olduğu
Kemal Reis'in bulunduğu gemi.
Üstüne üşmek: Üstüne çullanmak, koyulmak, üşüşmek.
Neft yağı: Petrol, gaz yağı, taş yağı.
Varta: Büyük tehlike, uçurum, ölüm kalım yeri.
El ayak vurmak: Çabalamak, kurtulmaya çalışmak, yüzmeye çalışmak.
37
olmalı.
için.
KATIP ÇELEBI
vaş
yerinde olan adaya bundan dolayı Burak Adası adı kondu.
Sonra Frenkin yüz elli parça gemisi
toplar koyup
savaşçılara
Inebahtı
yolu kapamak içün
halicinin
girişini bağlamış, bağaza
hazır olmuşlardı.
Islam gemileri gelüp
haliçten geçmek isterken topa tuttular; burada da nice ünlü kişiler şehit oldu.
Sözün
bir de
kısası
Inebahtı
kafirlerle bir ).<ez Matan
yakınında
halicine girdikleri yerde büyük
ahin limandan
savaşlar
çıktıkları sırada,
başanya
edüp, sonunda
gösteren Tanrı, Islam askerine yoldaş olup kafir gemilerini bozdular. Ve
hümayun
de olan
Inebahtı
yiğitlerin
önüne gidüp Islam gemileri
sözleri üzerine kale
[1499/1500] çıkup
anahtarını
devlet
hümayunun Germe'ye
du-yı
Mustafa
kapısına
yakın
hümayun göçüp Edirne
Moton ve Koron Seferi:
alınup kıyıda
hisar burcuna
deniz
bayrakları
Paşa'ya
yanını
dikince,
da
kuşattı.
Için-
kuşatılanlar
gönderdiler ve dokuz yüz
eski
beşte
gittiler.
Hisarıri alındığı
yı
çıkup
nicesi
hisarın
yol
donanma-yı
bildirildi. Ahmed Paşa gemiden
Umur Bey
kışlağına
Limanı'nda kışlaması
çıkup
donanma-
ferman olundu. Or-
gitti.
Mora Adası'nın çoğu Sultan Mehmed Han Gazi zamanında
Matan ve Koron
hisariarı
kafirlerin elinde
Preveze beyi Mustafa Bey'e ferman olundu ki
balıara
kalmıştı. Onların
dek
kırk
pare gemi
fethi içün
hazırlayup
donanınaya katılsın. Mustafa Bey yaz ortasında yirmi mavuna yaptırup yirmisini de
kurmuşken
bir
karanlık
gecede kafir gemileri
ansızın
gelüp hepsini yaktılar. Mustafa
Bey tamamlanmamış gemilerin bitirilmesine çalıştı.
Bu sırada Üngürus, Leh ve Çeh kara yanından, Frenkin denizden Osmanlı ülkelerine
saldırmak
namlı
beyler, on bin piyade ve yirmi bin süvari Inebahtı'da kışlayarı gemilerin ona-
içün
.rılmasına yardıma
birleştikleri
gönderilüp,
olundu. Hünkar da dokuz yüz
devlet
kapısına
arz olundukta; Yakup
balıarda donanınayla
Paşa
ile
Matan önüne varmak ferman
beş ramazan-ışerifinin başlarında
[Nisan 1499] Edir-
ne'den kalkup Mora'ya ulaştı. Yakup Paşa'nın gernilerk Matan üzerine geldiği devlet
kapısına
bildirilince on sekiz gün Landar'da dinlendikten sonra göçüp Matan
Hisarı
önüne geldiler. Karadan ve denizden asker kuşatup kale döver toplada kulelerini ve
surlarını
Fethe
yere döktüler.
yakın olmuşken
kafirlerin
donanınası
gelüp
savaşa girişti.
Frenk gemilerinin ikisini alup içinde olan kafideri kaleye
vunasını batırup
karşı
Islam askeri
ipe çektiler; bir ma-
nice gemilerini yaktılar. Kaleyi ele geçirmek üzereyken Venedik'ten
dört kadırga geldi;
savaş
zin Islam gemileri
arasından
gereçleri ve birkaç bin tüfekçi Frenk ile ikindi
geçüp getirdiklerini
dört kadırgayı yaktılar.
38
hisarın
içine
zamanı ansı~
bıraktıktan
sonra o
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
kapısına
Bu haller devlet
padişah
bildirilince
donanma gözcülerine, onlar önce-
den gelen araç ve gereçleri taşımaya:u.ğraşırken yürüyüş etmelerini hışımla buyurdu.
Paşa ~çtı~
Anadolu beylerbeyi Sinan
gedikten merdivenlerle burçlara
çıkınca,
öteki
askerler de yer yer yürüyüp ikindi vaktinden güneşin sararmasına1 dek öyle bir savaştılar
ki böylesi hiçbir zamanda
ordusu
hisarı
alup kafirleri
olmadı.
kılıçtan
düşüp
Hisara od
kafirler
geçirdiler. Bu fetih, dokuz yüz
şaşırınca
altı
Islam
muharremi-
nin on dördünde [ll Temmuz 1500) oldu.
Paşa
Koron fethine Ali
Ali
Paşa,
şartıyla
Anavarin
karadan, kapudan
kuşatmasını
paşa donanınayla
denizden gönderildi.
öne aldu; içinde olanlar, gitmelerine izin verilmesi
halkı
kaleyi verdiler. Oradan Koron'a vardu; onun
da aman dileyetek
hisarı
verüp malları ve çoluk çocuklarıyla Frengistan'a gittiler.
padişah
Yeri yüce
lstanbul'a döndü. Ali
Paşa İstefe
fethine niyet edüp yola
mak üzereyken kafirlerin bir yolunu bularak Anavarin
üzerine
ılgar
eyledi ve olup biteni devlet
kapısına
Hisarı'nı aldığı
çık­
bildirilince
bildirüp deniz yolundan
düşman­
ların yardımını kesrnek içün birkaç kadırga istedi. Alemin sığınağı olan padişah otuz
parça
kadırgayla
gemilere
lar.
Paşa
Kemal Reis'i gönderdi. Anavarin önüne gelince kale
saldırup
limanında
olan
ilk atılışta kafirin sekiz parça gemisini alup içindeki kafideri kırdı­
ile gelen kahramanlar
burçların
üzerine
çıkup bunların koruyucularını
tut-
sak ve üç bin kadar kafiri kılıç lokması ettiler; hisar zapt olundu.
Midilli Seferi:
lnebahtı,
Moton ve Koron'un elinden çeküp
mak içün Venedik, Fransa
claşının oğlunu başa
dırgayla
padişahından yardım
geçirerek Venedik
alındığının
öcünü al-
diledi. O da gemiler donatup kar-
donanmasına koştu.
Hepsi iki yüz parça ka-
dokuz yüz yedi rebiyülevvelinde [Eylül 1501) Midilli üstüne geldiler.
Şehzade Sultan Korkud bunu öğrenince sekiz yüz mert ile ağasını2 Ayazmend'e
gönderüp oradan gemilerle bir karanlık gecede Karasi beyi ve askerinin
geçti; düşman saflarını yararak hisara girdiler ve ağası şehit oldu.
Bu korkunç haber
askerle doldurup
padişahın kulağına
Hersek0ğlu
nan Paşa'ya da eyalet askeriyle
Ahmed
deyince
kış
Paşa'yı başbuğ
donanınaya katılması
vakti,
hazır
yardımıyla
bulunan gemileri
ettiler. Anadolu beylerbeyi Si-
buyuruldu.
"
Ahmed Paşa cumadelülada [Aralık 1501) Midilli yakinına eriştiği zaman kafider
Güneşin sararması: Güneşin batınasına yakın, ışınlarının artık
güçsüzleştiği
zaman;
göz
kamaştıramayacak
denli
akşamın yaklaşması.
Ağa: Osmanlı şehzadeleri
adamların başlıcalarından
bir yaşına gelip de sütten kesildikten sonra onun yanına verilen
biri. Bkz. Sözlükçe.
39
KATIP ÇELEBI
hisara
yürüyüş
koşup
ettiler. Fransa serdan hisara girmekte
gazilerinden bir
yiğit
darlarının başını
görüp kaçmaya yüz tuttular. Venedik askeri de
Islam
bu gavuru öldürüp kellesini kuleye dikti. Fransa askeri, ser-
beyine ısmarlanup Ahmed
Paşa
onları
kaçtılar. Hisarın onarılması,
lerine binerek memleketlerinden yana
görüp gemi-
Anadolu beyler-
Istanbul'a döndü.
Bu Ahmed Paşa dokuz yüz on ikide
pudanlığı beş yıl
geçtiğinde,
öne
veziri
[1506/07]
azamlıktan
kapudan olup ka-
sürdü; on yedide [1511/12] yine veziri azam oldu.
Avarız'ın Sebebi: Söylerler ki bu sefer, avarız, kürekçi ve azep konmasının ortaya
1
çıkmasına
yol
mıza değin
Ateşkes:
açtı.
Bundan önce reayaya vergi
Bundan sonra zamam-
yürürlükte olup reayadan yıldan yıla alınır.
Venedik gemileri denizde Islam gemileriyle
gunundan sonra ister istemez
kimi
konmamıştı.
avarız dolayısıyla
susmuş
başa çıkamayup
ve öç almak istemez
mütareke yeğ görülüp bundan sonra
olmuştu.
Midilli boz-
Beri yanda da
donanınayla
karadan ve
denizden bir yere saidırmayup ancak Osmanlı ülkesi korunurdu.
Doğu diyarında Acem Şahları devleti ortayaçıkup Rafızı:ler 2 karışıklığı ve Sultan
Bayezid
Han'ın ihtiyarlığı dolayısıyla köşeye
çekilmesi, devlet
adamlarının işi gevşet­
mesine ve devletin halinin kötüleşmesine yol açtı.
Sultan Selim Han, tahta
çıkışından
sonra daha önemli
olanı
öne almak yolunu
3
tutup zararı kafirden daha çok olan Kızılbaşların yok edilmesine, Mısır ve Şam diyarım
ele geçirmeye kendini verdiğinden kafirler yanı mütareke üzere kalmıştı.
Venedik ve Üngürus kafirleri de bu mütarekeyi canına minnet ve gazilerin pençesinden
kurtulmuş olmayı
ganimet bilüp asla
mak bahçesinin yolunu tutup
sıra
kımıldamazdı.
Sultan Selim Han uç-
Sultan Süleyman Han'a gelince karada ve denizde
Osmanlı ülkesine katılması uygun olan yerlerin fethine başladı. Karaya ve denize savaş kapısım açtı; ataları zamanında
maslahat gereği
konmuş
olan mütarekeyi bıraktı.
Ve ikinci gazada Rodos fethini son dilek saydı.
Yavuz Sultan Selim Zamanında Rodos İçün Donanma Hazırlanması: Vaktaki dokuz
yüz yirmi üçte
beşte [1519]
ülkeleri ele geçirilüp Istanbul'a geldiler. Dokuz yüz yirmi
o ülkenin ürünlerini Istanbul'a getirmek içün sefer yolunun
vergi.
Zelzele,
açık olması
gibi olağanüstü hallerde ve özellikle savaş dolayısıyla halktan alınan
halka salınan özel vergi.
Rajızf: Sünni mezhebine aykırı bir inanca ve düşüneeye sahip olan kişi. Bkz. Sözlükçe.
Kızılbaş: Tarihte kızılbaş denince Şah lsmail'e uyanlar ve Safevi Devleti anlaşılır. Bkz. Sözlükçe.
Avarız:
2
[1517] Mısır
kıtlık
Savaş .dolayısıyla
40
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
gerektiğinden,
iyi
düşüneeli
vezirler,
çirilmesi redbirini ülkeler açan
masına
ve azep
korsanların
padiş@a
yurdu olan Rodos Kalesi'nin ele ge-
arz ettiler; porranma-yı hümayun
hazırlan­
toplanmasınagirj_ştilg.
Gerçi ayan ve erkandan sefer sesleri işitilirdi, ama padişahın davranışlarından hiç
bununla ilgili bir hal
anlaşılmazdı.
adamlarıyla
Tesadüf bir gün, ileri gelen
bitişik
yub Ensart ziyaretine gittiler. Ya Vedüd Tekkesi'ne
yüksek bir kubbe
Eba Eykarşısı­
1
na gelince durup fatiha okudular; çünkü dadılarının mezarıydı. Ve deniz tarafına
bakup gördüler ki kapudana mahsus yeni yapılmış kadırgalardan biri çektirüp gelir.
Hemen öfkelenüp "bu
madı"
kadırgayı
kimin emriyle denize
saldılar,
henüz sefer
kararlaş­
diye Kapudan Cafer Ağa'nın öldürülmesine ferman ettiler.
Veziri azam Ptri
mışlar"
Paşa
"yeni
yapılan kadırgalardandır,
denemek içün denize sal-
diye güçle teskin eyledi. Dönüp vezirlere çıkışarak buyurdu ki: "Benim azmi-
min küheylanı, ülkeler almaya alışkırrken siz bunu bir kalenin yıkılmasına verirsiniz.
aylık
Kale almak içün gerekli olan nesnelerin en önemlisi baruttur, kaç
vardır
barutunuz
ve yiyecek içecek hazırlanmış mıdır?"
Vezirler gerçi yiyecekten ve sefer araç gereçlerinden haber verdiler, ama ne kadar barut
olduğunu
ertesi güne bırakup türlü utançlada gittiler. Ertesi gün,
padişaha
dört aylık barut vardır, diye arz ettiler.
Yeri yüce olan
zamanında
padişah
azarlayarak buyurdular ki: "Dedem Sultan Mehmed Han
olan Rodos utancını henüz üzerimizden kaldırmamışken bunu iki kat
mı
etmek istersiniz? Bizzat vanlup eli boş dönmek gerekirse birinizin sağ kalmaması kesindir. Hele o kalenin ele geçirilmesine dört
aylık
barut
nasıl
yeter? Bunun iki
katı
bir zamanda elegeçirilirse hayli hünerdir. Bu türlü boş tedbirlerle ben sefer edemem
ve kimsenin sözüyle yola gidemem. Hem bize sefer yok, meğer ahıret yolculuğu" 2
diyerek sözlerini bağladılar.
Gerçekte bu dilek, dedikleri süre içinde bin emek ve
kerametli sözleri söylemesinden
Tanrı
altı
ay geçmeden
dürişmeyle
yerine geldi. Bu
Tanrı'nın katına
göçtüler. Ulu
ona büyük rahmetler eylesin.
Sultan Süleyman Han
altıda [1520]
Zaı;nanında
Rodos Seferi: Yeri yüce
padişah
dokuz yüz yirmi
tahta çıkınca Kapudan Cafer Bey'in haksızlıkları ve başkalannın hakkına
el ;ızattığı sabit olup ibret Ôlsuiı Ôiye astılar ve yeri Yaylak Mustafa Paşa'ya verildi.
Rodos'un
alınması
Dadı: Çocuğa
din ve devlet
işlerinin
önemlilerinden olduğundan Belgrat fethin-
bakan cariye ve kadın § Şehzadelere,
Ölüm, ölüm yolculuğu.
Ahıret yolculuğu:
41
padişah
çocuklanna bakan kadın.
KAT!P ÇELEBI
den dönüp dokuz yüz yirmi zilkadesinde [Temmuz 1514]lstanbul'a girdiler.
Kış
günlerinde büyük donanma, yat ve
yarağ hazırlanması
ferman olunup
bin kadar kürekçi ve yirmi bin kadar azep gelince, ikinci vezir Mustafa
Paşa
kırk
denize
serdar olup 1 kalyon, mavuna, kadırga, kalite ve kayık soyundan yedi yüz kadar geuğurlu
miyle bir
Rodo~ tarafına
günde
yola
çıktı.
Kapudan Yaylak Mustafa
Paşa
da
Gelibolu'da hazırladığı gemilerle katıldı. Alemin sığınağı olan padişah da dokuz yirmi sekiz recebinde [Haziran 1522] Üsküdar'a geçüp karadan yöneldiler. Rumeli beylerbeyi, eyaleti askeriyle Gelibolu'dan geçüp Anadolu askeri de birer yoldan
yaylasında ordu-yı
hümayuna katıldı.
Ramazan-ı şerifin
üçünde [27 Temmuz] yeri yüce
dıktan
ra
kadırgayla
yakın varınca
gemileri
Boğazı
korumak üzere
Marmaris'ten
karşı
a-
Kara Mahmud
Harke denen adaya gönderüp
hisarını aldır­
sonra Rodos Adası'nda Cem Bahçesi önüne
ağır
adı
reisi birkaç parça
padişah
Paşa,
daya geçüp daha önce donanrria Rodos'a
adındaki
Muğla
alıkoyup
Mustafa
gelmişlerdi. Danışık
üç yüz kadar
kadırga
ettikten sonve kalite ile
geçen paşa Rodos Kalesi önüne geçtiler, Öküzburnu Limanı'na varup gemilerde
olan topları dışarı çıkardılar.
Karadan ve denizden
ramazan-ı şerifin beşinci
günü [29 Temmuz]
hisarı kuşattı­
lar. Toplada büyük savaşlar oldu. Bir hafta sonra Mısır'a bakır ile gönderilen donanma gemileri yirmi dört parça
Bey ile gelüp askere
kadırga
katıldı. Şevval
barut ve dane getirüp
sonuna dek [Eylül 1522]
Mısır
beylerinden Bali
savaş ateşi
alevlenüp
Arap Kulesi askere çok sıkıntı verdiğinden "hisara yürüsünler" diye ferman geldi.
atılışta
gerçi hendekten k\llelerine ve
saldırup
sudarına çıkup
tık
sancak diktiler, lakin kafider
askeri geriye döndürdü. Teke beyi Bali Bey, Avlonya beyi Ali Bey şehit olup
sonuç vermedi. Vezirlerin doğru bulmasıyla etraftan toprak sürülmeye başlanup tam
beş
ay
savaş
ve
dövüş, vuruş
ve
kırış uzadı.
Sonunda Islam askeri
vale edüp top ve tüfekle içerde adam gezdirmez
toprağı
olduğundan toprağı
hisara ha-
hisar
duvarına
yetürdüler. Kafider çaresiz kalup dokuz yirmi dokuz saferinin beşinci günü [26
2
Aralık
1522] aman dileyerek hisarı verdiler. Mal ve canlarına aman verilüp kafirlerin
başı Mıgal
Mastari'ye ne tarafa dilerse gitmesine izin verildi; varup Malta
Adası'nda
yerleşti.
Bu
2
sırada
bir
fırtına çıktı,
limancia yatan gemileri- dağıttı, kimini karaya kimini
Denize serdar olmak: Amiral olmak, donanma kumandanı olmak.
Toprağı hisara havale etmek: Çevreden sürülüp getirilen toprağı, kuşatılan kaleye hakim
olup oradan kaledekileri ateş altına alabilecek şekilde yığıp yükseltmek.
Yetürmek: Eriştirmek, ulaştırmak, vardırmak
42
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
kayaya
ve
çaldı.
Osmanlı
sonra
Sonra Rodos'a
ülkesine
padişah
katıldı.
bağlı
Kalenin );'l!t ve yarağı göJülüp gereçleri
hazretleri izzet
Menteşe tarafına
Tahtalu, Lendos, lstanköy, Bodrumhisar da
v~ ve~ar
alındı
tamamlandıktan
ile saferin on dördüncü günü [2 Ocak 1523]
geçüp lstanbul'a girdiler.
Selman Reis Seferi: Bundan önce geçmiş Osmanlı sultanları zamanında, geçmişin­
de birçok zafer
mışken
destanları
bulunan askerin Hind Denizi'ne
dokuz yüz otuz iki yılında [1525/26] yeri yüce
korsam o tarafa kapudan ve serdar edüp yirmi parça
Yemen
diyarına
devletin
varması
padişah,
gerçekten olmaadındaki
Selman Reis
kadırgayla Süveyş Limanı'ndan
gönderdi. Bu Selman Reis de Yemen ve Aden kıyılarına varup din ve
kötülüğünü
reisieri ve Arapları
isteyen kötü
onların
düşüncelileri yağma
korkusundan türlü
ve talan etti; o
armağanlada
ve
diyarın
peşkeşlerle
kabile
kullukla-
rını arz ettiler, baç ve haraç göndermeyi üzerlerine aldılar.
1
Kemankeş
Bey'e
Ahmed Paşa Seferi: Bu sıralarda derya kapudanlığı adı geçen Ahmed
verilmişti.
Bu kapudan boylu boslu, güçlü kuvvetli bir kimse olup
gücü öyleydi ki bir koyunu yüzüneeye kadar bir eliyle
tutardı.
pazısının
Çok iyi ok
atardı;
hatta Atıcılar Meydam'nda menzili ve nişam 2 vardır.
Dokuz yüz
kırk yılında [1533/34]
seksen parça
kadırgayla
Akdeniz'e sefer etti. A-
daları ve kimi kıyıları yağma ettikten sonra dönüp Tersane-i Amire'ye 3 girdi.
Ve Hayreddin Paşa Cezayir'den gelüp kapudan oluncayakadar
kapudanlık
2
3
üzerinde
kaldı,
sağ kaldığı
sürece
sonra öldü.
Baç: Genel olarak vergi ve resim. Bundan başka ayrıca şehirlere özgü bir "alım satın vergisi" anlamına da kullanılmıştır.
Menzil: Ok atışlarında bir okun varıp düştüğü yer; bu mesafeyi gösteren işaret.
Nişan: Ok atışlarında ve yarışlarında, en ileriye giden okun düştüğü yeri göstermek için
konulan işaret; bunun için cÜkikn-taş ki "nişantaşı" denir.
Tersane-i Amire: Gelibolu'da kurulan ilk Osmanlı tersanesinden sonra yapılan Istanbul
Tersanesi'nin resmi adı; devlet tersanesi. Bkz. Sözlükçe.
Kapudanların deniz mevsimi geçip de seferden döndüklerinde "Tersane-i Amire'ye girdiler" sözünden, hep, gemilerin kışı örtülü ve korunmuş bir yerde geçirmek üzere tersanenin gözlerine girdikleri anlaşılır.
43
. ....
IKINCI BOLUK
Hayreddin
Gizli
miş,
değildir
denizde
görmüş
Paşa'nın
ki Hayreddin
savaş
ve
Paşa
ilk zamanları üzerinedir.
keramet sahiplerinden, velilik mertebesine er-
gazaları olağanüstü,
bir kimseydi. Bundan
dolayı,
ne. ağır ikramlarda bulundu ve
gazalarını yazdırup
kimselerden biri kendisiyle gazalarcia birlikte olup
kitap haline
getirmiş
O menkıbelerin özeti buraya
aktarıldı.
diklerinden
mişti.
aldıklarını
Paşanın adı Hızır'dır. Babası
fethinde gönüllü
oğlu
yazılup
Yakup, Ece
kalmıştı.
o adada
olup her biri gemiyle ticaret ederlerciL
Tarabulusşam seferlerine
kahramanı
destanlar
Sultan Süleyman Han'a
giderdi.
Hızır
gönder
gördüğü
ve görülmedik
işler
geldiği
zaman kendisi-
dediği
içün kabiliyetli
halleri ve onun söyle-
ve bu Sultan Süleyman Han'a gönderil-
Ovası'nda
bir sipahinin
lshak, Oruç,
İshak,
Hızır
Midilli'de
oğluydu.
ve llyas
yerleşti.
Midilli
adında
Oruç,
dört
Mısır
ve
ise Siroz ve Selanik'e işlerdi.
Oruç Reis ve Hayreddin Reis'in İlk Gazaları: Oruç, kardaşı llyas ile Tarabulus'a gi-
derken Rodos kafideri önlerine gelüp llyas
savaşta düştü. Hızır
ise tutsak olup nice
zaman adada kaldı.
Kurtulduktan sonra Sultan Korkud Antalya'dayken izin alarak on sekiz oturak ı·
gemiyle
korsanlığa çıktı.
Rodos çevresinde kafir gemilerini
yağma
edüp Polya Yaka-
2
sı'na geçti. Barça avlarına rast gelüp nice savaşlar eyledi. Avını alup lskend~riye'de
kışladı;
sonra Cerbe Adası'na varup
ağırlığını
orada kodu ve kafidere sefer murat ey-
ledi.
Sultaiı
Selim Han tahta
mileri seferden
çıktığında kardaşı
alıkonmuştu.
rıp'a saldı. Kardaşı
Korkud Han gizlenmekle Akdeniz ge-
Hayreddin Reis de Midilli
Oruç da Cerbe
Adası'na gelmişti;
Adası'ndan
onunla orada
gemi alup
buluşup
Mağ­
iki kar-
3
daş gazaya bel bağladılar ve Tunus'a varup hakiminden bir yer istediler. O zamanda
Tunus,
şartla
Hafsoğulları
hükmündeydi ve bunlara Halkü'l-Vad Kalesi'ni gösterdi;
şu
ki ganimet mallarının beşte biri kendisine verile.
Oturak: Gemide kürek çekmek için forsalann ve gemicilerin oturduğu yer. Bkz. Sözlükçe.
2
Av: Denizlerde, korsanların ele geçirip yağmalamak üzere aradıklan gemilere verilen ad.
Bel bağlamak:
Kalkışmak,
karar vermek, kendini vermek § Umut bağlamak.
44
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Sefer zamanı 1 gelince bunlar iki gemi donatup Halkü'l-Vad'dan denize çıktılar.
Ceneviz'den buğday yüklü bir büyük,g.emi üzerine d.üşüp 2 aldılar ve biraz gidüp kale gibi bir kalyana
rastladılar
lar. Tunus'a gelüp ganimet
çukaydı;
ki_bu!:l_un yükü
malın beşte
birini
onu da göz
çıkardılar
ve kalanını bölüştükten son-
ra bir kez de üç gemiyle
çıkup
Ispanya'dan bir barça gördüler;
ler, içinde bir kafir beyi
vardı,
çok
bunların adı
sarılup yedeğe
çekti-
edüp sonunda tutsak oldu. Bundan sonra
bütün Akdeniz yalılarına erişüp velvele verdi.
Bir kez de dört gemiyle
kafirlerin
savaş
açtırmayup aldı­
çıkup
Tarabulus semtinde Becaye isimli hisara
donanınası bunları bastı.
üstün gelüp iki gemi
aldılar.
savaş
Mertçe deprenüp iyice
vardıkta
ettiler ve sonunda
Oruç Reis topla geminin birini batırdı, geri kalan kafir-
ler kaçup gittiler. Oruç Reis taşra kaleyi3 gezerken kafirler hisardan çıkup gemilerini
bastı.
Oruç Reis
yetişüp savaş
darbzen ile kolu vurulup
ederek
onları
yaralandı. Hızır
püskürtmekle
uğraşırken
Reis gemiye getirüp
baktırdı;
kaleden bir
sonra elini
kestiler, çok zebun düştü.
Sonra bir barça ve birkaç ufak korsan gemileri alup Tunus'a gönderdiler. Minorka'yı basup köyleri yağma ve birkaç kuleyi4 fethederek sonsuz ganimet malı aldıktan
sonra denize
lüp
savaş
çıkup
giderken Korsika kapudanı sekiz parça
etti. Kapudan gemisine sarılup
aldılar
Sonunda kafirler bozulup döndüler, iki gemi
kadırgayla
üzerlerine ge-
ve epice savaş olup çok kimse
almışlardı,
Hayreddin Reis
düştü.
ardlarından
sürüp bıraktırdı.
Sonra dönüp Tunus'a gelüp kışladılar. Oruç Reis orada oturak oldu. 5
Hayreddin Reis'in Tek Başına Gazası: Kış sırasında Hayreddin yine denize çıkup bir
ayda üç bin sekiz yüz tutsak ve yirmi parça gemi alup
ları alıkoyup
aşırı
ganimetiere erdi. Tutsak-
kalan malları gazilere bol bol verdi.
Balıarda yine yedi parça gönüllü gemisine serdar olup kendi gemisini baş eyledi6
2
Sefer zamanı: Donanmanın her yıl denize açılma zamanı;
çip balıara girildiği zamandır ve kasım ayına değin sürer.
kışın
Gemi üzerine düşmek: Bir gemiye rastlamak, gemi üzerine
uğramak.
denizlerdeki
Taşra kale: Dış kale. Asıl iç kaleyi çeviren kale. Kimi kaleler iki üç kat surla
en içtekine "iç kale" ve dıştakine ·"aış kale" ya da "taşra kale" denir.
4
çevrilmiş
ge-
olup
Kule: Tabya, istihkam, kale ya da zindan olarak kullanılan veya ilkin savunma amacıyla yapılmış
6
fırtınaların
bir
yapı;
kale; küçük kale; palanga; tabya.
Oturak olmak: Yerleşmek; emekh olmak; savaşa çıkmamak; bir yerde oturup kalmak.
Kendi gemisini baş eylemek: Gönüllü gemilerinin kumandasını üstlenip kendi gemisini sancak gemisi yapmak.
45
KATIP ÇELEBI
çıkup
ve denize
kafir
yakasında
bir
şehri bastılar. Yağma
edüp bin sekiz yüz tutsak
aldılar ve on iki bin altuna kestiler. Gönüllü gemileri ganimet içün etrafa dağıldı.
1
Hayreddin Reis fenerini
yakmış
ve dört barça bunun
ardına düşmüştü;
sabah ol-
2
dukta gördü ki Çuka gemileridir, dümen çevirüp sanndı. Dördünü alup Tunus'a
vardı. Bu gemilerde sekiz bin pasta çuka çıktı. 3
·
Hayreddin Reis önce gece bir barçaya rast gelüp
rastlayup
aldılar.
kardaşının oğlu
Fransa
gemisiymiş,
Muhyiddin Reis'e
kaybetmişti,
gönüllü gemileri
tahta yükletüp giderdi; onu Kemal Reis'in
koşup peşkeşler
ile devlet
kapısına
kız
gönderdi. Pa-
dişah tarafından da iki kadırgayla hilat ihsan olunup gönderildi. Bundan böyle bir
4
·gemi Hayreddin Reis'e karşı durup
savaş
etmedi.
Becaye Seferi ve Ciciiye Fethi: Hayreddin Reis ve kardaşı Oruç Reis on parça ge-
miyle önceleri kafirlerin basup aldığı Becaye Kalesi üzerine çıkup yol üzerinde ilkin
Cicil veya Şirşal\jl adındaki küçük hisarı kuşattılar ve kolaylıkla fethedüp içinde olan
yüz tane kafiri tutsak ederek zincire vurdular.
Hisarı gözetmek
ve korumak içün elli
neferle üç parça gemi koydular.
Sonra Becaye üzerine
Birini
kuşattılar
başka beş
yağma
düşüp
dürişüp
asker ve top
çıkardılar.
dördüncü günü fethettiler.
Bu
şehrin
iki
hisarı vardı.
Savaşta kırılan
kafirlerden
yüz tutsak alırrup yardıma gelen yirmi bin kadar Arap askerine kale malını
ettirdiler. Sonra ikinci kaleye de
kenüp Tunus
kafir
ve
sultanından yardım
donanınası
sarılup
istediler.
yirmi gün dövdükten sonra barut tü-
Yardım
etmeyüp iki yüz parça gemiyle
geldi, hisara on binden çok savaşçıkoydu ve bu yüzden
İslam
gazi-
leri umutsuzluğa düştü. Öncesinde gemileri çaya girmişti; su çekilüp gemiler kuruda kalınakla denize indirmek mümkün olmayup yaktılar ve karadan Ciciiye'ye geldiler ki
arası altmış
mil mesafeydi. Söylenen
tutsakları
birlikte sürdüler. Hayreddin
Reis'in yirmi dört oturak kadırgası ve Oruç Reis kadırgası oradaydı.
Oruç Reis Ciciiye'de kalup Hayreddin Reis dört gemiyle Tunus'a
mi satın aldı ve yedi de gönüllü gemisiyle denize
on dört pare gemiyle ona
2
katıldı.
çıktı. Kurtoğlu
vardı.
Dört ge-
Muslihiddin Reis de
Yirmi sekiz parça gemiyle kafir
yakasına
gittiler.
Kesmek: Kesim kesmek, haraca bağlamak.
Çuka gemisi: Çuka yüklü ticaret gemisi. Sarınmak: Bırakmamak
Pasta: Pastav (Macarca "pasta!"). Ucu yaldızlı bir top çuha; enli kumaş topu; herhangi yün-
lü bir kumaş topu.
4
Hilat ihsan etmek: Padişahın, gönlünü alıp mükafatlandırmak istediği kişiye değerli bir giysi
armağan
etmesi; değerli bir giysi giydirmesi.
\jl Becaye ve Cici! (Şirşal), Mağrıp yakasında kalelerdir -K.Ç.
46
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Ceneviz yakınında buğday yüklü sekiz barça görüp kendilerini bildirdiler. 1 Tanrı'­
nın yardımıyla savaşsız dövüşsüz
rast gelüp hepsini
aldılar;
bu
all.!P sonra dönüp gelirken on iki parça harçaya
geruil~
çuka yüklüydü. Yirmi parça
barçayı Kurtoğlu
ile Tunus'a gönderüp kendisi kardaşının yanına gitti.
Oruç Reis'in Cezayir'e Gidişi: Cezayir Hisarı önündeki limancia bir ada ve üzerinde
de bir kale vardı; oradan 'şehre ok yetişirdi. tspanya kafirleri o adayı basup kaleyi almış
ve
şehir halkım
hapse
koymuştu.
Cezayirlü ister istemez onlara boyıın
eğüp yıl­
da belli mal verir ve sularınca giderek geçinirlerdi. Sonradan kafirlerin cevri
işleyüp
na
Oruç Reis'e mektup gönderdiler ve
yardım
dileyerek
canları­
şehirlerine çağırdı­
lar.
. Oruç Reis Cicilye'deyken mektup
deyüp Allah
mektup
uğruna
yazdı
ve bu halleri
ğından kavgasız şehre
vardı,
kalktı.
gaza niyetine
ısmarlayııp
içindekiler
Ciciiye
anlaşılınca baş
Hisarı'na
adam
göz üstüne
koyııp kardaşma
Cezayir'e gitti. Kalenin belli hakimi
olmadı­
girüp sahip oldu. Hayreddin Reis de Ciciiye'den karadan iki
yüz seksen adam gönderüp kendi Tunus'a vardı.
rada saltanat tarafından gönderilen iki
kadırga
Kurtoğlu
ile ganimetieri
ve Midilli'den bir gemiyle
üleştiği sı­
kardaşı
ls-
hak gelüp orada buluştu.
Fransızların Tunus'ta Bozulması:
larda kafirler
Kaçan ki Hayreddin Reis
sıkıleıma düşüp sabır
ve karara
takatları
rete gelüp otuz parça gemi ve otuz üç mavuna
çıkalı,
denizde ve
güçten güç oldu.
çıkarup
Fransız
kıyı­
gay-
Tunus'a gönderdi; gelüp Tu-
nus'un iskelesi olan Benzert'e düştüler. Kurtoğlu orada bulunup levent gemilerini
koyııp
hisam çıktı. Kafirler saldırup dört gemisini aldılar. Hisara da saldırmak ardın­
dayken Tunus gazileri
dılar. Altı
karşı
gelüp sarp
parça gemileri limancia kalup
savaşla
kafirleri döndürüp gemilerini
çıkarmanın
yolu
olmadı.
kaçır­
Bozulup denize
çı­
karak Halkü'l-Vad'a vardılar. Hayreddin Reis de orada hazırdı ve melunlarım gelmesini bekliyordu. Mertçe deprenüp kafirler kıyıya çıkmak istedikçe savaşup vuruşarak
engel olup kovdu; sonunda umutsuz ve eli boş dönüp gittiler.
Bu
sırada
kulluğunu
miye
beş
Tunus'ta
Sultan Selim Han
Mısır'ı fethetmişti. Kurtoğlu
arz etti ve Fransp. ile olan
yüz er ve toplar
koyııp
savaşı anlattı.
büyük
bol
armağanladavarup
Hayreddin Reis de dört parça ge-
kardaşı İshak
ile Cezayir'e gönderdi, kendi
kışladı.
Kendilerini bildirmek: Kim olduklarını söylemek; hangi devlete, hangi donanınaya bağlı gemiler olduğunu haber vermek; savaşmadan teslim olmalarını sağlamak üzere hangi devletin dananınasından olduğunu rastladığı düşman gemisine önceden bildirmek
47
KAT!P ÇELEBI
Kafır
Gemilerinin ve Arap Kabilelerinin Cezayir
is'in Cezayir'e basup
girdiğini
Hisarı'na Saldırışı:
Vaktaki Oruç Rekırk
Arap kabileleri ve kafirler bildiler;
parça çekdirir
ve yüz kırk parça donatup on beş bin kadar savaşçı kafiri Cezayir'e gönderdiler.
Arap askeri de karadan harekete gelüp kafirlerden önce alay alay Cezayir çevresine indi. Oruç Reis de
adamla~ıyla savaşa hazır
askerine yürüyüp sarp
vuruştu. Tanrı'nın yardımıyla
olup ilkin kara
üstün gelüp
iki bin kadar develerini bıraktırdı, onlar da bozgun yoluna
Sonra denizden kafir
döküp toplar
çıkardı
dikleri onarmak
donanınası
ve kaleyi
ardındayken
kafirler
Kale de
saldırup
Arabı
olan Arap
bozdu. On
düşüp kaçtılar.
yakın
yerde durdu. Karaya er
yıkılacak
haldeydi. Oruç Bey ge-
da gelüp hisara
kuşattılar.
tarafında
bayrak dikti. Oruç Bey gazileri sürüp
kafirler üzerine yürüdükte büyük savaş olup tslamlar üstün geldi. Kafirin bayrağı yı­
kılup taşrada olanları da gemilerine kaçtılar. Cezayir gazileri ardlarınca sürüp kıyı­
1
ya
varıncaya
dek kırup bu kadar bin kafirden ancak bin
ra, bundan böyle kafirler kınlup bozguna
kişi
kurtuldu. Bundan son-
uğramaktan kurtulamadı.
Oruç Bey Cezayir'e yerleşti. Kardaşı Hayreddin'e fetihname 2 yazup Ciciiye'ye
gönderdi; hisar
işlerini
ona
ısmarladı.
Hayreddin Reis de Ciciiye'ye varup Oruç
Bey'in öğüdü üzerine şeyh-i beledi tutup, yılda kafirlere verdiği malı ona vermeyi
3
üzerine
aldırdı
ve
çıkup kardaşı
Oruç Reis'e gitti.
Tenes'in Fethi: Bundan önce Hafsoğullarından Tilimsan melikinin kardaşı tspan-
ya'ya varup yardım istemekle tspanya asker koşup gelmiş, Terres Hisarı'nı almış ve
dört gemi ile asker
Bey de
kardaşı
koymuştu.
Orada oturanlar Oruç Bey'den
yardım
diledü; Oruç
Hayreddin Reis'i üzerine gönderdi. Bu, oraya varınca gemide olan· ka-
firler hisara girdiler. Hayreddin gemileri zapt eyleyüp taşra er döktü4 ve iki gün kuşatup
almak üzereyken kafirler aman diledi.
buluşmak
bahanesiyle
çıkup
Adı
geçen
Hafsoğlu,
Hayreddin Reis ile
bir yana gitti. Hayreddin Reis hisara girüp dört yüz ka-
dar Arap kafiri bulup götürmek istedi; lakin yerlilerin araya girmesiyle orada
alıko­
yup çok ganimetlerle Cezayir'e geldi.
Sonra Cezayir ve Becaye'ye
bağlı
olan, Cezayir'in
Bayrağı yıkılmak:
4
doğusunda
ve
batısında
bulu-
Bozulmak, sınmak, yenilmek.
Fetihname: Kazanılan zaferleri, özellikle Hıristiyan dünyasına karşı kazanılan zaferleri, lslam hükümdarlarına bildirmek üzere gönderilen mektuplara verilen ad. Bkz. Sözlükçe.
Şeyh-i beled: Arapçacia bir şehrin, bir kabilenin yaşlısı anlamına gelen "şeyhü'l-beled", bir
terim olarak bir aşiretin ya da şehrin sözü geçen, dediği bütün aşiretçe ve şehirce tutulan
kişi demektir; yaşlılık derken başkalarından yaşça ileri olmak söz konusu değildir.
Taşra er dökmek: Gemiden karaya asker çıkarmak; karaya savaşçı çıkarmak.
48
DENIZ SAVAŞIARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
kardaşıyla bölüştü; doğusu
nan on kaleyi Oruç Bey
Hayreddin Bey'e,
batısı
Oruç
1
Bey'e ayrılmak üzere vilayeti yazdılai:_ "
Tilimsan'ın Fethi, Uzun Savaş
panya
kralına yılda
on bin altın, on dört kara kul [zenci köle] ve on bin kile buğday
verüp suyunca giderdi.
ğından
kafir
ve Oruç Bey'in Ölümü: Bu sıralarda Tilimsan hakimi İs­
Şimdi;
Oruç Bey ve Hayreddin Bey o diyarlara saldırup
gücendi ve Hayreddin'i o diyardan
donanmasının
kaldırsın
diye Ispanya ile
birleşti.
aldı­
Imdi,
saldırmak ardında olduğunu
denizden ve onun da karadan
Oruç Bey bilüp kardaşım Cezayir'de koydu, kendi bir miktar askerle Tilimsan'a gitti.
Tilimsan ahalisi, hakimlerinin kafirle
birleşmesinden kınlup
ması
öldürülmesine fetva verdiler. Oruç Bey Tilimsan'a
halk
karşılayup
yüz
çevirmişlerdi.
yaklaşınca
öğrenince kaçtı.
ona uydular. Tilimsan beyi bunu
Ule-
ileri gelenler ve
lki
kardaşıriı
ön-
celeri hapsetmişti; bu sırada fırsat bulup onlar da Fas'a gittiler ve belli bir vazife ile
2
orada kaldılar.
Iiliınsan'ın
Bu Tilimsan beyi,
iskelesi olan Vahran'a varup kafirlere
ran gerçi kafir elindeydi, lakin yiyecek
dım
gelmediğinden
dara
düşüp
sığındı.
Vah-
tspanya'dan yar-
istemeye görürnlü oldu. Onlar da çok mal ile yardım ettiler. Karadan on beş bin
kadar Arap askeri toplayup bin
beş
yüz kadar tüfekçi kafirle
Yalıran'dan çıkup
Kal'atü'l-Kıla'ya vardı.
Hayreddin Bey haber
ma
göndermiş
alınca
bir miktar askere
ve o da askerle gelüp hisara
kardaşı İshak'ı başbuğ
girmişti.
Kafirler
edüp yardı­
hisarı kuşatınca
Oruç
Bey bir gece çıkup kafirleri bastı; yedi yüzünü kılıçtan geçirüp yüz kişi diri sürdüler,
gerisi hisariarına kaçmıştı.
Yeniden on bin kadar kafir, yirmi bin Arap askeri ile toplanup
ara vermeden
vuruş kirış
sürdü. Kaç kez kafirleri
yup epice zarar verdiler. Sonunda kale dibine
taraf zebun düşüp kat kaldı.
Sonunda kafirler
barış
bastı,
kuşattılar. Altı
ay
onlar da yollara toplar ko-
varıp lağımlarla
kuleleri
yıktılar.
tki
3
isteyüp onlar da ister istemez
razı
oldular ve ellerinde o-
lan nesneye dokunulmamak şartıyla çıktılar, lakin bunlar henüz çıkmadan kafirler
esbaba el uzatmakla 4 İshak kılıç çeküp bir nice kafir tepeledi. Kendi ve Hayreddin
Vilayeti yazmak: Halkın yeiiı:ıde hrakılarak bunların kimler olduğu, ne iş yaptıkları ve vermeleri gereken vergilerin deftere geçirilmesi.
Vazife: Aylık; ücret§ GörÜlen bir işe karşılık verilen aylık.
Kat kalmak: Heyecan, üzüntü gibi duygulada taş kesilmek, donup kalmak § kımıldayama­
mak,
4
değişmemek, olduğu
gibi kalmak. Burada anlamı
"yenişememek,
duralamak"
Esbaba el uzatmak: Silaha davranmak; silaha davranıp karşı koymaya kalkışmak
49
olmalı.
KATIP ÇELEBI
Bey
kethüdası
aralıkta şehit
lskender o
oldular; geri
kalanları
da
savaşa başlayup
hepsi şehitlik şerbetini içtiler.
Sonra kafir askeri Tilimsan üzerine yürüyüp kuşatma hazırlığındayken şehir
alıa­
lisi boyun eğince Oruç Bey ve adamları iç hisara girdiler. Yedi ay durmadan savaş
olup
hisarı
korumaktan umut kesilince
adamlarıyla taşra çıkup
kendisini kafir ordu-
suna vurdu; savaşarak bütün adamları ve beraberindekilerle şehit oldu.
Kafirlerin Cezayir
Hisarı'na Yürüyüşü
Tilimsan'da Oruç Bey
donatıp
düşüp
yirmi bin kadar
savaşçıyla
katıldı
dar kafir de onlara
Tilimsan'ın
ve
kafirler üstün geldi ve
Yeniden Ele Geçirilmesi: Kaçanki
balıarda
yüz
yetmiş
parça gemi
Vahran'a geldiler. Orada olan üç bin yedi yüz ka-
ve onlar denizden, Tilimsan beyi karadan Cezayir üzerine
yürüdüler. Hayreddin Bey de adamlanin toplayup durdu ve reayaya "Tilimsan beyini karşılayın" diye ısmarladı. Onlar da karşı vardığından koruyup
Hayreddin Bey'in altı yüz kadar kendi
disine
uyumuştu.
şehrini
karadan yürüyüp çok kafir
kaçırdı. Akşam erişüp kafır,
gaziler dönüp
bıraktılar
istediler. Hayreddin Bey savunma durumunda
çıkarup saldırınca
lar da karaya asker
ğinden
ve yirmi bin Arap askeri ken-
Denizden kafir gemileri gelüp ada önüne demir
gönderüp Cezayir
lüp gemilerini
adamı vardı
dokundurmadı.
şehre
reddin Bey saldırup çok kafir
akşama
kaldı.
On-
ve üstün ge-
gemilerden iki yüz pare topa
girdiler. Bu yolda sabahtan
topları
olup üçüncü günü kafirler
kırdı
ve adam
ateş
verdi-
dek iki gün
savaş
çekti. Umutsuz ve eli boş gitmek üzereyken Hay-
kırdı.
Yirmi binden beş
altı
bini ancak kurtulup gemi-
lerine girdiler.
· Dökülüp kalan ganimet
yat ve
yarağ
verüp
yanına
mallarından
yedi yüz
Tilimsan seraskeri Hasan'abiraz at, gerekli
kişi koştu
ve iki bin Araba serdar edüp Tilim-
san'a gönderdi.
Adı
geçen serdan giderken gören Arap askeri
. dukta Tilimsan beyi
işitüp
yanına düşüp
kaçmak üzereyken Hasan
yirmi bin kadar ol-
erişüp hisarı
de olan üç bin yedi yüz kafirden ancak yedi yüzü kurtulup
elinden
aldı.
kalanı kırıldı;
!çin-
onlar da
varup Tunus'a girdiler.
Tenes'in Fethi ve Cezayir'deki Kafir Kapudanlarının Öldürülmesi: Balıarda Hayreddin
Bey bu
hisarı
almak dileyince, beyi tspanya'dan yardım istedi.
Yardımına
on beş bar-
ça gelüp Hayreddin Bey de denizden on sekiz parça gemi gönderüp kendi karadan
savaşla hisarı aldı.
Gemiler,
barçaları karşılayıp beşini batırdılar, beşi kaçtı.
Hayred-
din Bey de Gezayir'e geldi.
Bir gün donanma gemileri Cezayir'de yatarkeh bir muhalif rüzgar
so
çıkup lspar.ı-
DEN!Z SAVAŞlAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMACAN
ya'dan yüz on parça kafir gemisi limana dökülüp
dövüştüler
ve bozuldular. O boz-
guncia üç bin tutsaktan başka otuz a,lqJ<apudan alınçj1 ki bunlardan Ferdinand adın­
da biri bunların başıydı. Ama yarala_pmış bulunup
harçası
karada kuma oturdu, vire
ile alındı 1 ve altı yüz kafirle çıkup tutsak oldu.
Bir iki yeraltı tutsakla dolup·yerliye de
du.
Bunların
dular.
dağıtıldığından
kimi bir iki kez bozgunculuk edüp
İspanya'dan
adam gelüp otuz
altı
çıkup
Cezayir
şehri
tutsakla dol-
kaçmak ardındayken duyul-
kaptana yüz bin altun verelim,
ama bunlar yarar ve denizcilikte maharetli
düşmandır,
demişlerdi;
diye ulema izin ve·fetva ver-
meyüp kalmışlardı. "Bu bahayı 2 iki katına çıkaralım" deyüp durdular, olmadı. Hayreddin Bey bunları öldürmeye bahane arardı. Vaktaki kendileri boşanmak3 sevdası­
na
düştüler,
hepsini o yüzden öldürüp
çıktı.
ne yedi bin altun verdi, ölünün satılması caiz
Ferdinand kaptanın yakını gelüp ölüsüdeğildir,
diye bir derin kuyuya
attılar.
Cezayir'de Osmanoğulları Hutbesi: Hayreddin Bey bu sırada Cezayir halkını oku-
yup "bu ana dek sizi korudum ve kaleyi onarup dört yüz pare top kodum. Bundan
sonra başka diyara giderim, kimi isterseniz vali ve hakim dikin" deyince hepsi yalvar
yakar olup bizi
bırakma
diye
yalvardılar.
Hayreddin Bey de "Tunus ve Tilimsan ha-
kimleri bana düşmandır, ancak hutbe Osmanoğullan adına olursa eğlenem" dedi,
4
kabul ettiler.
Arz ve mahzar edüp 5 Hayreddin Bey dört gemi donattı. Tutsaklardan dört kapudan dil, 6 kırk kişi yarar oğlan, türlü türlü armağanlar ve peşkeşlerle Sultan Selim
Han'a gönderdi. Murada ermiş padişah da kabul edüp kılıç, hilat ve sancakla 7 Hacı
4
6
Vi re ile almak: Iki tarafça konuşulup kabul edilen şartlara göre savaşmadan teslim almak.
Baha: Bedel, değer, fiyat, karşılık, kıymet.
Boşanmak: Çözülmek; zincirlerinden kurtulmak.
Hutbe: Hatip tarafından söylenen din ve dünyayla ilgili vaiz ya da hitabe. Bkz. Sözlükçe.
Müslüman hükümdarların ve devletin istiklal alametlerinden biri olan hutbede saltanat
sürmekte olan hükümdarın adının anılması şarttır.
Arz ve mahzar etmek: Ço~ sayıda kişi tarafından imzalanarak bir konu hakkında devlet makamlarına yazılıp verilen kağıt. Çok irnzalı dilekçeye "mahzar" denir. Böyle bir dilekçeyi
resmi makamlara vermeye de "arz ve mahzar etmek" denir.
Dil: Düşmanın düşmanın dururriufıı.ı söyletmek için baskınla yakalanan tutsak.
Kılıç vermek: Padişahların devlet hizmetinde; özellikle savaşlarda gazilerin ve savaşçıların
başbuğlarım ödüllendirmek için verdiği değerli ve anlamlı armağanlardan biri.
Sancak vermek: Birine devlet hizmetinde ve savaşlarda gösterdiği yararlıktan dolayı padişah
tarafından beylik alameti olarak verilen armağan. Birine gösterdiği yararlıklardan ötürü padişah tarafından "sancak beyliği" ya da "payesi" verildiğini bildiren armağan.
sı
KATIP ÇELEBI
Hüseyin
adlı
reddin Bey
kimseyi gönderdi, yolda sekiz Venedik
adamlarının
ton'a gitti ve devlet
hepsini
kapısına
şehit
ettiler.
Hacı
Hüseyin üç
kağıt
varup balyozdan
kadırgası
önlerine gelüp Haykişi
ile kurtulup Mo-
ile gemileri getirtüp yine salup
Cezayir'e vard;kta Hayreddin Bey karşı çıktı. Islam padişahının gönderdiği atı, 1 hilati
ve
sancağı
ululayarak alup divqn etti. Vilayet
padişahın olduğuna
dellallar
çağırtup
halka bildirdiler. Elçiyi ziyafet ve çok ağıYlamalardan sonra yine devlet kapısına gönderdi.
Tunus ve Tilimsan Beylerinin
kınlup
birbiriyle bozgun
adamları
Bozgunculuğu:
çıkarmak
olan Mehmed Bey ile
Bundan
dolayı
Tunus ve Tilimsan beyi
istediler; Cezayirlüden Hayreddin Bey'in yarar
Kadıoğlu'nu
bozgun
çıkartmaya çalışup
sonunda
kendilerine döndürdüler. Ve Araplara mal döküp Cezayir'e saldırttılar; lakin Hay2
reddin Bey bir zaman savunmacia kalup onlara yenilmezdi.
Müstaganem Hisarı'nın Alınması: Tilimsan beyinin iki kardaşı Fas padişahının yanına varup yardım istediler ve askerle gelüp Tilimsan'a sarıldılar. Lakin Arap taşra­
dan engeLulduğu içün onların her biri Vahran'a ve [Tilims;ı.n beyi] Mesud Hayreddin Bey yanına vardı, kardaşı da Vahran'a gitti. Hayreddin onu ağırlayup Araba
mektuplar gönderüp gönüllerini alarak onları Mesud'a döndürdü. Mesud Arap askeri gücüyle varup kardaşını kaçırdı ve hisarı aldı. Bir zamandan sonra Hayreddin
Bey'den yüz çevirüp kafirlerle birleşti.
Hayreddin Bey de
Vahran'a
yakın
Yalıran'da
Müstaganem
gönderdi. Varup
olan
Hisarı'na,
hisarı aldılar
kardaşma yardımcı
olup
onların
istemesiyle
yirmi sekiz gemi donatup karadan da askerle
ve gemiler kafir
yakasına çıkup aşırı
doyum oldular.
Endülüs'te Islamlardan bulduklarını gemilere aldıktan sonra Cezayir'e geldiler.
Tilims(ın'ın
Ikinci Kez Alınması: Mesud'un kardaşı Abdullah, Hayreddin Bey askeriyle kalkup Tilimsan'a vardıkta Mesud çıkup savaşup Yalıran'da bozuldu. Hisara
kapanup yirmi gün sonra kuşattılar. Sonunda merdivenle iki yüz nefer girüp kapıyı
açtılar. Mesud iç kaledeydi; iki yüz adıyla çıkup kaçtı. "Vilayet Sultan Süleyırıan'ın­
dır" diye dellallar çağırup halk sükün buldu.
Hayreddin Bey'in buyruğuyla adı geçen Abdullah, bey dikilüp hutbe ve sikke3
padişah adına
oldu ve
korunmasına
yüz elli nefer kondu. Sonra Mesud,
ötürü birine beylik verdiği zaman bağışladığı armaat da yer alır.
Mal dökmek: Para yedirmek, parayla kandırmak, paraya doyurmak.
Sikke: lstiklal işareti olarak bir hükümdann kendi adına para bastırması. Bkz. Sözlükçe.
At:
Padişahın gösterdiği yararlıklardan
Tilimsan'ı
ğanlar arasında
52
DENIZ SAVAŞlAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
kuşatmıştı;
yine üç ay
Hayreddin Bey'in yardımıyla bozulup tutsak oldu ve hapiste
öldü.
Kadıoğlu'nun Başkaldırması:
zerine
Arapları kışkırttı.
yandan şehri döverdi.
oğlu
kuşattılar.
Hayreddin Bey ü-
Adada olan kafirler de arada bir
ay Hayreddin Bey bunlarla
dövüşüp kış geldiğinden Kadı­
ister istemez barış yapup Tunus'a gitti.
Kardaşını
askerle yeniden Cezayir'e gönderdi. Hayreddin Bey de
dince bozuldular. Kara
lı
Gelüp Cezayir'i
Altı
Kadıoğlu başkaldırup
Tnnus beyi
Hasan'ı
kaleleri aldıktan sonra
Hayreddin Bey'in
askerle
Kadıoğlu
yanında
ardlarınca
çıkup savaş
e-
gönderdi; o davarup Tunus'a bağ­
onu da yoldan azdırup kendisine döndürdü.
Cezayirlüden kimse kalmayup giderek Cezayirlü de
ona karşı döndü; Urban şeyhlerinden 1 şehirden çıkmak istediklerini duyup adamlarını topladı. Sarayının kapısı
üç yola
açılırdı.
saldırırken,
Hayreddinlü
baştan başa
öldürelim" derken Hayreddin
toplayup onlarla
gönderdi;
hakkından
gelüp
çıkup dağıttılar, çoğunu
akıllıca konuştu
kalanına
ile
ve yüz
rıza
tutup
altmış
onların
halkıyla
Hayreddin Bey
"şehir halkını
şehirliyi
camiye
olan yirmi
beş
kimsenin
suyunca giderek iki yıl geçindi.
arasında soğukluk
Taşradan geliş gidiş
ve
bozguncuyu içlerinden alup hapse
Hayreddin Bey'in Ciciiye'ye Göçmesi ve Ciciiye'deki
nefret etmişti.
kapattılar
vermedi. Ertesi gün
Bozgunculuğun kaynağı
destur verdi..
şehirli
Onlardan iki yüz kadar kimse saraya
Gazaları:
olup askeri
Kaçanki Cezayir
şehirliden
yüz
şehri
çevirmiş
ve
kesilüp şehir içinde tutuklu gibi kaldığından Hay-
redcj.in Bey göçmeye niyet etti; lakin varını yoğunu koyup götürmede
kararsız
oldu-
ğundan istihare eyledi. Düşünde gördü ki lki Cihanın Efendisi -ulu Tanrı'nın salat
2
ve
selamı
üzerine olsun- bu gazinin araç ve gereçlerini gemiye
yerleştirmek
içün
gelmişti.
Onu
kendileri işe giriştiler.
Allah'ın
kuşatmaya
hikmeti o
Kara
gitmek bahanesiyle
varsa koyup
barışa
sırada
Hasan'ı
tutup verelim, diye haber
sarayı boşalttı.
Sabahleyin dokuz parça gemiye nesi
çoluğunu çocuğunu yerleştirdi. Şehrin
gelen adamını getirüp kale
anahtarını
ileri gelenlerini ve
önüne bıraktı. Ve
Kadıoğlu'nun
Müslümanların
vebali
boynunuza ey bozguncular, diye atma bindi, gemiye geldi; 6 gece limanda yatdu.
Cezayirlü büyük yas tuttular, büJ.iik küçük vedaya gelüp
ağlaştılar
ve
öğüt
istediler.
Hayreddin Bey "üç yıl sabredin, sonra istediğiniz yere gidin" diye esenleşüp çektirdi
ve Cicilye'ye yollandı.
Urban şeyhleri: Urban meşayihi; çöl Araplarının kabile reisleri.
Arapçası
"seyyidü'l-kevneyn"; bu söz Peygamberimiz için kullanılan başlıca övgülerdendir.
53
KATIP ÇELEBI
Vaktaki Hayreddin Bey Cicilye'ye geldi,
yısında
parça
olup biraz
buğday
kıtlıktı.
yerleşti; adı
Yedi pare gemiyle denize
yüklü barçaya
sataşup
birini
batırdı,
olup halk dualar etti; bu gemilerden yedi yüz kafir
Sonra kendisine yirmi yedi oturak
Mağnp diyarı kı­
geçen hisar
çıkup
yakasında
kafir
dokuz
sekizini alup getirdikte ucuzluk
çıktı.
baştarda yaptırup
dokuz gemiyle Tunus do-
1
laylarında avla uğraştı. Tunusludan kendisine uymayan muhalifleri tutup gemilerini
yaktı.
Ceneviz Bağazı'nda altı parça buğday yüklü barça üzerine vardu ve gördükle-
rinde gemileri verdiler; alup Cerbe'ye gönderdi, sonra varup halka
Hayreddin Bey'in çağınşını işitüp Tunus'tan Aydın Reis,
ka on iki reis
kırk
parça gemiyle
olan şehirleri vurup
Cicilye'de kışladı.
yağınayla
Kadıoğlu'nun Bozulması
toplarrup küffar
Şaban
Reis ve daha
yakasına
baş­
Kıyılarda
gittiler.
nice tutsak ve mal alup doyum oldular. Dönüp
çoğu
ve Hayreddin Bey'in Cezayir'e Dönüşü: Vaktaki Hayreddin
Bey'in devleti yücelerdeydi,
yuvarlandıkça
yanına
dağıttı.
Kadıoğlu
korkusundan
arınağanlar
gönderüp önünde
yüz vermezdi. Cezayir halkı yine dönüp gelmesini dilerdi.
Tesadüf, gemileri tspanya'dan Müslümanlar getirüp Cezayir'e uğradıkta
Kadıoğlu
naibi2 onları kondurmayup Cicilye'ye gittiler. Meddiceller 3 Hayreddin Bey'e yakındı­
lar. Hayreddin Bey'e de düşünde Cezayir'e varması işaret edilmişti. 4 Kalkup taşra
çıktı ve Cezayir şeyhlerine kağıtlar gönderüp onları okudu. Onlar da kabul edüp
5
geldiler.
Kadıoğlu
din Bey ile
haber alup yirmi bin kadar asker
savaşa hazır
bozulup dört bin kadar
din Bey üzerine varup
du.
Yalnız
oldu. Bir
dağa
Arabı kırıldı;
ve
karşu
kendi bir sarp yere kaçup
savaşta Kadıoğlu
bin sekiz yüz tüfekçisi
topladı
arka verüp tabur kurdu ve
sığınınıştı.
öldürüldü. Askerinin kimi
vardı.
gelüp Hayred-
çıkup döVÜşünce
Sonra her taraftan Urban
kaçtı,
Hayred-
kimi dur-
meşayihi
gelüp
ona uydular. Hayreddin Bey bunların gönüllerini alup bundan önce elinde olan vilayetleri yine
aldı.
Ilgarla vannca neferi karşu gelüp
Eskiden Hayreddin Bey Cezayir'den
Yıl
4
adı
ayrılırken
geçen yağıyı tutup öldürdüler.
onlara "üç
yıl
bekleyin"
demişti.
tamam olunca yine gelüp Cezayir'e girdi.
Avla uğraşmak: Ticaret gemilerini yakalayıp sayınakla uğraşmak, korsanlık etmek.
Naip: Vekil; bir kimsenin yokluğunda onun yerini tutan ve onun işlerini yürüten kişi.
Müdeccen: Hıristiyan devletin topraklarında, vergi vermek şartıyla kalmasına müsaade edilen Müslüman § Ispanya'nın hakimiyeti ve esareti altında yaşayan Müslüman halk.
Işaret edilmek: Açıkça değil, fakat iman yoluyla bildirmek; bir işi kapalı bir yoldan anlatmak, haber vermek.
Cezayir şeyhleri: Cezayir'in ileri gelenleri§ Cezayir'e bağlı Arap aşiret reisleri.
54
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Adı
şünde
geçen gazi her
görürdü. Bu kez
işinde
istihare ederdi ve
çevresindekillı::banda
çoğu gazalarında çıkacak işleri
dü-
ona uyup halk güven ve düzen içinde
rahat oldular; lakin Tilimsan hakjmi_Abdullah üzerine
aldığı yıllık
on bin altun kesi-
mi1 altı yıl göndermeyüp kafirlerle birleşmiş ve hutbeyi kendi adına okutmuştu.
Hayreddin Bey ona
vaşa hazır
Savaş
öğüt
veren bir mektup gönderdi, kabul etmeyince iki yandan sa-
oldular.
ve Abdullah'ın
de Cezayir'den
Barışı:
çıktı. Savaşta
Tilimsan hakimi, Arap askerini sürüp Hayreddin Bey
üstün gelüp
Abdullah'ı kaçırdı. Yalnız
kalup Hayreddin Bey askeri doyum oldu. Abdullah adam gönderüp
sekiz bin deve
barış
istemekle
hutbe ve sikke padişah adına olup yıllık onar bin altunu vermek şartıyla barıştılar.
Kadıoğlu'nun kardaşı
da başkaldırmıştı. Üzerine varup otuz yük gümüşe kesti ve
yörede olan karışıklıkları ortadan kaldırdıktan sonra Cezayir önünde olan adaları ele
geçirme tedbirini gördü.
Cezayir'deki Ada
Hisarı'nın Alınışı:
Eskiden Cezayir
şehri
önünde bir ada ki ok yeti-
şürdü, oraya bir berl( hisar yapılup kafir bir yolunu bularak almıştı. Hele Hayreddin
olalı,
Bey Cezayir'e sahip
kafider onu
savaş yaraklarıyla
doldurup pek muhkem bir
hale komuşlardı. Önceleri bu hisardan dolayı şehirliden haraç alırlardı ve minarelerde ezan okundukça top tüfek atup delik delik ederlerdi. Hayreddin Bey geleli "bizi
kalemizde kon, sizin
şehrinize
barışa yanaşmamakla
büyük hazırlık yaptılar ve on dört yıl böyle geçindiler.
Hayreddin Bey bu
ayak
basmayalım"
hisarı kuşatup
tspanya
diye
yalvarır
kralı yardıma
hafta gece gündüz döve döve zebun edüp aman dilediler.
oldular. Hayreddin
gelmek üzereyken bir
Razı
olmayup
kılıçla aldı.
Kırılan
kafirlerden başka beş yüz tutsak çıktı. Hayreddin Bey buyurdu: Kaleyi yıkup
boğazı
doldurdular, hisara
Ve o kafirlere
yardıma
şehrin
ulaştı
ortası
liman oldu; bugün Cezayir
Limanı
odur.
toptan yıkılan yerlerini yaptırup beylerini öldürdü. tspanya'dan
dokuz barça
gelmişti, sıı.vaşla
den başka iki bin yedi yüz kafir
Kıssadan
ve
hisse budur:
hepsini
aldı
ve Cezayir'e geldi.
Savaşta düşen­
çıktı.
kadırga
ile barça alınmak olur; içinde namlıkimse olunca.
Aydın Reis'in Gazası: Yukarıda geçen gemilerden alınan kapudan "tspanya kralı
Ceneviz'e
gitmiştir"
diye haber verdiğinden Hayreddin Bey,
gemileri verdi ve o semte gönderdi. Bu reis kafir
yakasına
Aydın
Reis'i serdar edüp
salup Marsilya
kıyılarını
Kesim: Haraç; yenilmiş olan devletin veya kişinin, hakim devlete ya da kişiye ödemeyi ka-
bul ettiği yıllık para.
ss
KATIP ÇELEBI
yağma
etti ve çok meddicel
aldı.
Ispanya'dan on beş parça gemi çıkup o semtleri ko-
rumaya giderken Aydın Reis haber alup üzerlerine varmak ardıncaydı. Bir yıkık adadayatarken bu gemiler üzerine gelüp
misini alınca
üçünü de
kapısına
kalanı
kıyasıya savaş
ettiler.
Aydın
Reis, kapudan ge-
da kendilerini teslim ettiler. Üç parça gemilerini boşaltıp batırdı,
yaktı; kalanıyla
Cezayir'e geldi. Hayreddin Bey bu fethi de yazup devlet
bildirdi.
Anderya
Dorya'nın
Ortaya
Çıkışı
ve Hayreddin Bey'in
Saldırısı:
Kaçanki kafirler bölü-
ğünün
denizde gezmeye gücü kalmayup yalılarından güven kalktı; Ispanya kralı top-
larrup
danışarak
İtalyanca "kızıl
"Barbarosa'ya tedbir nedir?" dedi. Hayreddin Bey'e
sakal" anlamında "Barbarosa" derlerdi. Ispanya'nın yarar kapudanlarından Anderya
Dorya"' şapkasını eline alup "bana Fransa kralının yirmi pare kadırgasını alıverirse­
niz umarım ki söyleşem" dedi. 1 Fransa ile yeni barış yapmışlardı. Elçi gönderüp gemilerini istediler; o da, suyunca gitmek içün
donanmasıyla onları
kadırgalarını
gönderdi. Ispanya
Anderya'ya verüp mükemmel askerle Cezayir'e dümen
kralı
doğrult­
tular.
Hayreddin Bey de Cezayir'de otuz
beş
gemi donatup Cerbe'den Sinan Reis'i ça-
ğırdı; o da yedi parça gemi donatup çıkmak ardınca oldu. Hayreddin Bey Anderya'yı
Mayorka'da karşılamayı tasarladı; eskiden Şirşal'~' Kalesi'ni yapup müdeccen ile doldurmuştu.
Lakin Anderya çevik deprenüp
er döktü.
kılıçtan
parça kadırgayla bir gün sabah gelüp karaya
Taşrada bulduklarını yağma ardındayken
savaşla
büyük
kırk
kafirleri döndürdüler. Gemilerine
geçti ve
altı
yüz kırk tutsak aldılar;
kalanı
Müslümanlar hisardan
varıncaya
çıkup
kadar bin dört yüz kafir
gemilere girüp
kaçtı.
Hayreddin Bey de gelüp tutsakları küreğe aldı. Anderya kethüdası tutsak olmuş­
2
tu; ondan haber aldı ki Anderya savaşçı almak içün Ceneviz'e gidecektir. Öyle ise o
semte
yollandı.
Marsilya
yakınından
dil alup
Anderya'nın yakında geçtiğini
bildi.
3
Marsilya'dan otuz mil yerde bir adaya girüp on gün eğlendi. Bir ığrıp geçerken alup
getirdiler; peynir yüklü Mayorka'dan gelirmiş.
Marsilya
yakınında Fransızların
bir ünlü iskelesi ve
limanı
olan Tulum [Toulon]
"' Bu Anderya, Ceneviz'de Orya memleketi hakimi olduğundan o hükümete nisbet edüp Anderya Dorya derler -K.Ç.
Söyleşmek: Dövüşmek, savaşmak.
qı
Şirşal,
2
Küreğe
Iğrıp:
Cilcil ikisi birdir; Cilcilye dahi derler -K. Ç.
almak: Küreğe koymak, forsaları zincirleyip küreklere yerleştirmek.
Küçük gemi § Balıkçı gemisi.
56
DENIZ SAVAŞıARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Hisarı'ndan
bu geminin alındığı görülüp
. Bey'in gözcü
koduğu
dört kadırgayla
çıkdu;
Hayreddin
kalite cenkçilqipi, forsa gafil aylayup gemiyi alup kaçarken o
buluştular
kapudanla
kapudanı
ve Hayredç!in _!)ey'den haber verdiler.
Adı
geçen kapudan dö-
nüp kaleye gitti.
Hayreddin Bey de Ceneviz semtine
düştü; ansızın
tı.
basup
halkını
çıkup
tutsak etti ve
tan atarken
limanında
kıyıda
bir hisar üzerine
yirmi iki pare gemi bulup yak-
Kaleyi yıkup Ceneviz'e giderken fırtına onu yine ilk yattığı kaleye götürdü.
geçineeye
değin
Fırtına
orada kaldılar.
Anderya'nın Istediği Karakaların
Ele
Geçirilişi:
Anderya
Şirşal'dan
Ceneviz'e varma-
yup tspanya'da büyük birnehir içine girüp yattı; Ceneviz'den üç bin soltat, 1 barut ve
halat
istemişti.
Rüzgar
onları
Cenevizlü
onları
iki büyük karaka ile o
da o adaya atup sabah biri
demir kaparup
hazır
çıkageldi.
yattığı
yere
göndermişler&
Yelken göründükte beri yandan
oldular ve üzerine on gemi varup büyük savaştan sonra alup li-
mana geldiler. Birkaç saatten sonra öbürü de görünüp ikindi
olduğundan limanlık
2
edüp gemi denizde kaldı. O gece beklediler. Ertesi sabah da limanlık edince Hayreddin Bey
ıraktan
dövülmesini buyurdu. Sinan Reis söz tutmayup
yakın vardıkta
3
gözüne tüfek fındığı değdi, ister istemez dönüp limana girdi. Hayreddin Bey ıraktan
onu da döve döve zebun edüp batmaya yakın olunca, içinde olan kafirler kendilerini
kıyıya yakın varınca
denize atup tutsak oldular. Gaziler gemiyi sürüp
nesi
battı
küreğe
gitti.
Yaralıları tırnar
koyup ilk
edüp
alınan karakayı
şehitlerin namazını kılup
da
yaktılar.
O gemilerden
alup Arap
yakasına
şehirden çıkup
Limanı'na
girüp yattı. Hayreddin Bey de Cezayir'e geldi.
döndüler. Anderya o
soydular, tek-
gömdüler ve kafirleri
Anderya'nın
Septe'den
haberini
dışarıda
Sivilye"'
Eskiden Sultan Süleyman Han, Dergah-ı Ali çavuşlarından4 Mustafa Çavuş'u
gönderüp, Fransa ile
kapısına
yapılmış
bildirilsin, diye
olan
barış
buyurmuştu.
işler
ve kimi
Bu
sırada
ne
yoldadır, araştırılup
Hayreddin Bey'in
oğlu,
ana
devlet
tarafın­
danseyyitliğiolanHasanBey, reislerle iki defadoyumluğa gidüp çokganimetgetirdi.
5
2
Soltat: Asker, er; Hıristiyan}skeri; Müslüman ve Türk olmayan asker.
Limanlık etmek: Sakinleşmek; denizin düzelmesi, rüzgarın dinmesi.
Denizde kalmak: Geminin bir yere gitmemesi; limandan dışarıda, enginde yatması.
Tüfekfındığı:
Tüfek mermisi, tüfek kurşunu,
kurşun.
"' Sivilye, lşbilye'dir -KÇ.
4
Dergah-ı Ali Çavuşu: Divan-ı hümayun mübaşiri ve icra kuvvetine hizmet etmekle yükümlü
bir sınıf mensubuna verilen ad. Bkz. Sözlükçe.
Doyumluğa gitmek: Yağmaya, talana gitmek; düşman illerini vurup ganimet almaya gitmek.
57
KATIP ÇELEBI
Tilimsan Hakiminin
Başkaidırması
ve Andeıya'nın Koron
ki Sultan Süleyman Han dokuz yüz otuz sekizde
kralı beşinci
tspanya
seferdeyken Rumeli kıyılarını yağma
[1531/32]
gelmişti.
Karlos, Ceneviz'e
fırsatıdır"
Hisarı'nı
Basup Alması: Yakta-
Alaman seferine yöneldi.
"Grande Türk, yani Büyük Türk
diye tedbir gösterdiler. Lakin
kardaşı
Nemçe tmparatoru Ferdinandos, mektup gönderüp "bir iki kale vurmak hüner
dir, bugün bana
yardım
et"
dediğinden yardıma
donanmasıyla Anderya'yı
gidüp
Moton'a gönderecek oldu. On dört gemiyle varup Cezayir üzerine
Hayreddin Bey de tstanbul'a sefer
kendi karadan
karşu vardı.
dullah bozulup Tilimsan'a
kaldırdılar.
düşünmekteydi. Donanmasını
Bir düzlükte
kaçtı.
değil­
karşulaşup dövüştükte
denizde koyup
Tilimsan beyi Ab-
Araya adamlar girüp otuz bin altunla
barıştılar.
Hayreddin Bey dönüp Cezayir' e geldi.
Anderya bu sırada denizi boş bulup Mora kıyılarına vararak Koron Hisarı'na sarıldı ve aldı.\jl Gerçi Kapıldan Ahmed Paşa o yıl seksen parça gemiyle denize çıkmıştı,
lakin yetişemedi.
Mağrıp
semtinde Hayreddin Bey kara
gemiyle reisieri tspanya
on
beş
gemisi
kalmıştı.
yakasına
yanını
gönderdü ve
ortadan
kaldırdıktan
sonra on
yakıp yıktılar. Ispanya'nın
Koyunluca denen adada
buluşup dövüştüler, yalnızca
kurtulup on dördünü yedeğe alup Cezayir'e çektiler; çok ganimet
beş
korumada
biri
alınmıştı, bölüştü­
ler.
İspanya Müdeccenlerinin Durumu: Beşinci Karlos karadan yardıma varup yere çalınmış
ve umutsuz dönüp geldi. Bunun
zamanına
gelinceye dek Endülüs
de kalan tslamlar haraca bağlanmıştı, ama açıkça ezanlar okuyup namaz
o diyarlar kafirlerin eline yeni
lardı. Adı
ğuna
girdiğinden hoş
ve
görünmek içün buna göz yumuyor-
geçen kral olunca, tslam töresince kimse ibadet etmesün diye yasak oldu-
dellallar
çağırtup Müslümanları ateşe
namayup nice kez
toplantılar yapmışlardı.
yakmaya
Bu kez
verdiler ve Hayreddin Bey'e haber gönderdiler.
manı
şehirlerin­
kılariardı
bozup
sefer ettiler.
Müslümanları
Islamların
gemilere
hepsini
karşı
aldılar
başladı.
birleşerek
Müslümanlar da daya-
Vardıklarında
ve bin
kişi
dağa
arka
üzerlerine gelen
düş­
toplarrup bir
savunmacia durup yedi kez
yakaya geçirip kafirlerin elinden
kurtardılar
ve
yolda nice gemiler alup doyum oldular.
Bu kez yetmiş bin kafir kadar müdeccen geçüp Cezayir'de ve
edindiler. Cezayir halkının
çoğu
bundan dolayı Endülüslüdür.
\jl Dokuz yüz kırk birde (1534/35) Mora beyi yine fetheyledi -K.Ç.
58
başka
yerlerde yurt
DENIZ SAVAŞlARI HAKİ<INDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Andeıya'nın Aldatılması ve Hayreddin Bey'in Kafir Tutsaklarını Tedbir Olarak Öldürme-
si: Sultan Süleyman Han Alaman sekıj:çıden gelince I:Jayreddin Bey'e mektup gönderüp
"İspanya'ya
sefer
muradımdJ!,
b_1r yarar
adamı
Hayreddin Bey'in de gitmek hazırlığında
çıkup
kralı
altı
muha-
ile ferman etmişti.
duyulunca Anderya, Siviiye'den
bin altunluk mal ve Koronludan yetmiş bin tutsak koyup "lspan-
Cezayir'e gelecektir" demesini
reddin Bey bunun hile
barça
olduğu
Çavuş
Ceneviz'e geldi; Hayreddin Bey'in gitmesine engel olmak içün hile yolunu tu-
tup bir harçaya
ya
eğer
yerine koyup gelesin,
fazaya gücü yeter kimse yok ise bildiresin" diye Sinan
yarağını
olduğunu
alup destur verdi.
öğretüp
Cezayir'e gönderdi; öyle ettiler. Hay-
bilüp, gemileri bozar ve metris yapar gibi olup
Vardıklannda
"Barbarosa Rüm'a gitmekten vazgeç-
ti" diye Anderya Dorya sevinüp Koron tarafına gitti.
Daha önce
boynu
altın
Mastari
alınan
çıkdu; kapudanların
zincirli yarar kafirler
oğluydu.
kapudanlara
iki karakada yirmi nefer beyler ve kapudanlar, yüz yirmi nefer
Ceneviz'den
onları
ağınnca gümüş değer
çalıştılar,
akla uygun değildir" diye
karşı çıkınca
onları
onların
ve kimi
yağıdır, salıverilmeleri
lakin ulema "bunlar güçlü
umutsuz kaldılar.
Cezayir'de koyup gitmeyi uygun bulmayup öldürmeyi de
çünkü kafider
çıkan Mıgal
Mıgaloğlu'na
teklif ettiler; hepsine yirmi bin altun getirecek ol-
dular. Beyler de vermeye
Ve
biri Rodos'tan
kurtarmaya adam gelüp
bahanesiyle tutsakalup
kırariardı
yeğ
görmedi;
ve bundan önce lslam tut-
saklarının bumunu kulağını kesüp sinirleyerek1 türlü işkenceler ederlerdi. Hayred-
din Bey de beride bunlara
ra
işkence.olunmasın"
işkence
diye yasak
edüp haber göndermekle "bundan böyle tutsaklaetmişlerdi.
Bund_an
dolayı
Salih Reis ve Turgutça
Reis tutsakken incitmediler.
Lakin Hayreddin Bey sebep gözleyordu.
mak
sevdasında olduklarını düşünde
zindancıya
bunlarla bir olup
sırlarını öğrenmek
pudanlardan hileyle haber alup
yine mektup
yazmışlar,
di sekiz bin tutsak
Kapudanların zindaneıyı
kapudanları
yolunu
kendisine
öğretti.
çık­
O da, beyler ve ka-
inandırdı. Meğer
bir gemi gönderesin, bekçiyi öldürüp
vardır, şehri
öldürüp
görüp denemek içün kendi yakınlarından olan
çıkarız,
Becaye be-
Cezayir'de ye-
almazsak hiç olmazsa bari kurtuluruz,
demişler.
Gönder, diye bir mektup yazup ona verdiler. O da mektubu Hayreddin Bey'e gösterüp tımarına gider gibi oldu2 ve.13.ecaye'ye varup kapudanlann mektubunu verdi. Bir
gemi donatup o gece
erişmek
içün gönderdiler ve
zindancıya
riayet edip
yolladılar.
Sinirlemek: Hareket edemez hale koymak için hayvanın vurup ayak sinirlerini kesmek; bir
hayvanı
azapla öldürmek. Bkz. Sözlükçe. Burada
Tımarına gitmek:
aynı işkence
Kendisine tırnar olarak verilen yere gitmek.
59
tutsaklara
yapılmıştır.
KATIP ÇELEBI
O da Hayreddin Bey'e gelüp
di; içinden yüz yirmi kafir
sini öldürüp
mektuplarını
açıkça
çıkdu.
söyledi. Bir gemi gidüp o gelen gemiyi
Zindandan kapudanlan
Ceneviz'e gönderdi.
Yazılarını
aldı
getir-
çıkardılar
ve o suçla
bilirlerdi,
ağızlarını
hep~
kapa-
tup sustular.
Hayreddin Bey'in Rum TarafınaYönelişi: Vaktaki Hayreddin belalı tutsaklar işini or-
tadan
kaldırdı,
Cezayir'de kendi kullanndan yarar
Hadım
Hasan Bey'i yerine koyup
mükemmel gemilerle devlet kapusuna yüz sürmek niyetine
dan Çicilye'ye
etti ve
yıktı.
çıktı;
.kiz barça
ateşe
uğrayup
yakınında
Ceneviz
Daha duyulmadan
çıkup
bir
hisarı
çıktı.
bir sabah
Sardunya'ya, ora-
ansızın
basup
yağma
Ceneviz'den Mesine'ye giderken önüne on se-
hepsini alup kafirlerini tutsak eyleyüp
şehre karşu
on sekizini birden
verdi.
Anderya'nın
alup Preveze'ye
uyardılar;
o da
yirmi dört çekdirir ve yirmi
vardıkta
çıkup
ardınca
barça ile Koron'a
gittiğini
"Barbarosa seni arar, gafil olma" diye kafirler
Prendiz'e
haber
Anderya'yı
kapandı.
Hayreddin Bey onun o semte
Anderya
altı
gittiğini işitüp ardınca
giden yedi parça Anabolu gemilerine
yirmi beş gemi
göndermişti.
yetiştiler; beşi bunları
görüp
Anabolu semtine kaçtı, ikisini aldılar döndüler.
Beri yandan donanma da Avarin'e
buluşup görüştü.
ile
azat etti. Ve
Boğaz'a
gelmişti.
Hayreddin Bey kapudan Ahmed Bey
Oradan kalkup Koron önüne gelüp birkaç tutsak kurtararak
gelüp Cem gücünde olan
padişahtan
izin dileyerek !stanbul'a
girdi, büyük şenlikler eyledi.
Hayreddin Bey'in
Padişahın Eşiğine Ulaşması
kırk yılının ortalarıydı [1534],
danı'nda
ve Halep'e Gitmesi: O gün ki dokuz yüz
gemileri Galata önünde demir atup ertesi gün At Mey-
Kapudan Ahmed Bey'in evleri kendisine ayrılup ona girdi.
Divan günü 1 on sekiz reis yoldaşlan ve büyük armağanlarla divana varup padişa­
hın
elini öpmek şerefine erdi ve sonsuz iltifatlara ulaştı. O reisler,
padişahın
huzuru-
na birlikte girüp el öptüler. Hilatler giydirilüp her birine ulüfeler tayin olundu. 2
Sonra padişah hazretleri buyurdu ki varup tersane hizmetinde olup 3 gemileri bildiği
gibi yaptıra.
Gazi
padişah altıncı gazası
olan
Irakayrı
seferine arzu duyup o
yılın rebiyülahı-
Divan günü: Padişahın başkanlığında hükümet erkanının toplandığı gün.
Ula{eler tayin olunmak: Aylık bağlanmak.
Tersane hizmetinde olmak: Tersanede yapılan işlere bakmak§ Donanma hazırlığında bulunmak.
60
DENİZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
rında
[Ekim
lerdi.
Adı
1533]
Paşa'yı
önceden Halep
kışlağına göndermiş­
geçen serdar mektup gönqgrüp Bayreddln Bey'i Halep'e davet
padişahtan
etmiş
ve
izin dilemişti. Alemig sığınağı olan padişah hazretleri de, kara ve deniz
işleri
askerinin
veziri azam Ihrahim
o tarafa
verilmiş. olduğundan buluşup görüşmek
terse varsun, diye kendisine
Hayreddin Bey karadan
içün rica
etmiş,
is-
bıraktılar.
hazırlık
görüp Halep'e
vardı. Buluştuklarında
vezir di-
1
van ı-;düp karşılama ve ağırlama törenlerini yerine getirdi. Hayreddin Bey de adap
üzere 2 el öpüp beyler ve paşaların altında yer gösterdiler, oturdu. Ertesi gün davet
olurrup
Osmanlıların
yilerin üst
yanına
töresince Cezayir
beylerbeyliği
hilati giydirilüp öteki beylerbe-
oturttu; bir iki gün de ziyafet ve kimi
işlerde damşıktan
tanbul'a gönderüp yirmi iki günde geri gelüp hizmetinde oldu.
2
sonra ls-
3
Divan etmek: Divanı toplamak; resmi bir toplantı yapmak; önemli bir işi konuşmak üzere
ilgilileri toplamak.
Adap üzere: Yolunca, töresine göre; yol ve yardama uygun olarak; görenek ve geleneğe uygun olarak.
Hizmetinde olmak: Kendisine verilen işe dönmek; verilen işe başlamak; işine dönmek.
61
.. ..
..
UÇUNCU BOLUK
Hayreddin
Paşa
•
Paşa'nın kapudanliğı zamanında
Halep'ten geldikten sonra
altmış
getirmişti; beş
sekiz gemi de Cezayir'den
bir parça
olan deniz
baştarcia
ve
işleridir.
kadırga yaptırup
on
de gönüllü gemisi, hepsi seksen dört parça
gemiyle denize çıkmak buyuruldu.
Hayreddin Paşa'nın İlk Seferi ve Tunus Şehri'nin Alınışı: Söylediğimiz bu seksen dört
parça gemiyle bir uygun
vakıtta çıkup
Riçe Kalesi'ni yıktı. Ve gece
Fenadık'ta
Mesine
Yakası'na
boşalttığı
varup kafirlerin
yatup Malta üzerine gitmek içün istihare ey-
ledi. Uygun rüya düşmekle 1 gece kalkup Santalocito adındaki kaleye düştü; ikincliye
değin
döve döve alup yağma ettirdi, yedi bin sekiz yüz tutsak alınup kale yıkıldı.
O gece gidüp Çetros
adlı
kaleye
tutsak eyledi. Orada on sekiz pare
yetişti.
halkını
Er döküp vurup onu da feth ve
yapılmış kadırga
bulunup kale evleriyle
onları
hep yaktılar.
Sonra yine denize
çıkup
Anabolu önünde bir
hisarı
da alarak halkını tutsak etti-
ler. Oradan geçüp bir gün bir gece daha gidüp lsperlonka
hisarını bastılar;
on bin
kadar tutsak oradan alup kalesini yerle beniher ettirdi.
Oradan geçüp Sardunya Adası'nı basup
rüzgar Garp
Yakası'na attı.
şahı Hafsoğullarından
yağma
Benzert Kalesi önüne
ettikten sonra Cezayir'e giderken
varınca
hakimi
çıkup
Tunus padi-
Hasan'a haber vermeye gitti.
Hafsoğulları
O zamanda Tunus memleketi
Sultan Hasan hükmederdi.
Kardaşı Reşid
elinde olup o soyun yirminci meliki
önce Hayreddin
Paşa
ile devlet
kapısına
gelüp kendisine aylık bağlanmıştı. Hayreddin Paşa, Tunus Şehri, ayrıca o semtte donanmanın kışlamasına elverişli
tılması
yer
karşu çıkup yanlarında
lstanbul'daydı.
ri olan Tunus
1
ülkesine ka-
önemlidir, diye padişah katına arz eylemiş ve fethine buyruk almıştı.
Tunuslu da Sultan Hasan'dan
zaman
olduğundan Halkü'l-Vad'ın Osmanlı
hoşnut
girdi.
Paşa,
o semte
Hasan olmak üzere Halkü'l-Vad'a geldiler.
Hasan kaçup Hayreddin
Şehri'ne
olmayup Hayreddin
Paşa
Hafsoğulları,
vardığı
Reşid
ise
Halkü'l-Vad Kalesi'nden dokuz mil içe-
Hayreddin
Paşa'nın adamlarına
el
uzatın-
Uygun rüya düşmek: lstiharede dileğine uygun düş görmek, bu düşü dileğine göre yormak.
62
DENlZ SAVAŞLAR! HAKKlNDA BÜYÜKLERE ARMACAN
şeyhleri kırdı.
ca hepsini toplayup kuleye kodu ve biraz
Hayreddin
Paşalular
san bozularak
kaçtı.
çıkup, büyük savaş "ettiler;
kapulardan
~aşı:_Tunus'u
Hayreddin
rafa mektuplar gönderdi.
Hasan
Hasan'ı
dışarıdan saldırınca
üç yüz Arap
ele geçirmeye
çalıştı.
düşüp
meşayihine
zapt eyleyüp Urban
Ha-
ve et-
Cezayir'den biraz asker getir-
reayayı yazdı.
tip
Tunuslu,
baş
Reşid'in
çekenlerini
kırup
ile geldi. Hayreddin
Tunus'tan salıraya
ra topa
beraber
boyun
Paşa
değilidüğünü
eğdiler.
bilüp Hayreddin Paşa'dan yüz çevirince
Hasan da Kayravan'da toparlanup Arap askeri
on bin kadar asker ve otuz top
çıktı. Savaşa başlarrup
tüfeğe karşu duramazlardı.
toplara
ateş
arabasını
yelkenlerle sürüp
verince Arap askeri kaçtılar; zişeyhleri
Hasan bozulup Arap
Hayreddin
Paşa'ya
geldiler, boyun eğdiler.
Uzun
Savaş
ve Kafirlerin Tunus
Hisarı'nı
Süleyınan
min Tarabulus'a gidüp Sultan
Basup
Alması: Hasan'ın kardaşı
Acem serhaddinde
Abdülmü-
olduğundan "fırsat
de-
midir" diye Papa, Ispanya kralı Karlos'li kışkırtup Portakal ile sözbirliği ettiler; üç
yüz kadar barça ve
adam gönderdi ve
kadırgaya
yirmi dört bin tüfekçi koyup
Barbarasa'yı
dinci günü
çıkup
kuşattım,
Tunus'ta Arap askeriyle
ye davet etti. Bunun üzerine varup Tunus'u
geldiler. Halkü'l-Vad'a
alıverüp
yakın
çıkmak
üzereyken Hasan
gelip
yetişesiz,
di-
yine yolumuza gideriz, diye ye-
Suluburç önünde limana girüp kara-
ya döküldüler.
Tunuslu, kafirleri görünce Hayreddin
Paşa'nın yanına
gelüp Halkü'l-Vad Kalesi
dar olduğundan çevresine hendek kesüp tabur ettiler ve toplar kodular. Kafir askeri
1
de
taşrada çadırlarla
çok kafir
kırıldı;
konup iki yandan nice gün büyük
lakin birbiri
lerdi. Metris kurup gemilerden yüz yirmi top
durmadan hisarı dövüp
savaşlar
ardınca yardımları geldiğinden
toplarını
çıkardılar
ettiler.
yine
Altı
binden
saldırup dürişür­
ve otuz iki gün gece gündüz
susturdular.
Müslümanlar üç kez metris basup çok kafir kırmışlardı; 2 lakin sıkı dövüştükle­
ünden bundan sonra orada eylenrnek caiz olmayup
Halkü'l-Vad'ı
çıkup
Tunus'a gittiler ve kafirler
alup zapt eyledi. Sultan Hasan o zamanda bir miktar Arapla geldi, ka-
fir ordusuna karışup Tunus'ta
tanıdıklarına
mektup gönderüp vaatler etti.
Tunuslu dört bölüktü: biri hisar halkı, üçü Maraş bölüğüydü. 3 Hayreddin Paşa
2
Hendek kesmek: Hendek açmak, hendek kazmak.
Tabur etmek: Düşman karşısında ordunun etrafını hendekle çevirerek ya da başka bir yoldan korumak üzere müstahkem bir yer hazırlamak. Bkz, Sözlükçe.
Metris basmak: Metrislere baskın yapmak; askerin gizlenip korunduğu siperlere saldırmak
Maraş Bölüğü: Maraş askeri; Maraş'tan toplanmış olan asker.
63
KAT!P ÇELEBI
onları
toplayup kafiderden size mektup
gelmiş,
ne
düşünüyorsunuz,
ben
çıkar
dö-
vüşürüm, siz şehirde oturun, dedi. Haşa deyüp birlikte çıkmaya bel bağladılar.
Hepsi dokuz bin yedi yüz asker
çıkdu;
dört
bölüğün
1
biri öte tarafa bağlıydı, isteme-
ye istemeye birlikte çıktı.
Kafider hisara
savaş
yürüdüğü
Paşa
za!llan Hayreddin
bunlarla
karşu
etti. Bir miktar Cezayirlü geriden görünmekle kafider dönüp
kırılmıştı. Kaçınayı
düler; epice kafir
Hayreddin
balarını
Paşa
sırada
gözeten bölük bu
varup
kıyasıya
ardlarından
sür-
tarafına kaçtı,
hisar
döndürmeye adamlar gönderdi. Çare olmayup ötekiler de top ara-
hisara çekti. Kafirler "Türk
şam erişti, çadırlara
kaçtı"
diye döndüler. Biraz daha
savaş
edüp ak-
girdiler.
Ertesi gün Hayreddin Paşa hisara metrisler edüp Cezayir askerini cenge gönderdi
ve Cafer
Ağa adında
bir kimseyi
havanın sıcaklığından
lu
şehre
koyup kendi de
susuz ve çaresiz kalup gitmeyi
şehri boşaltup çıkup kaçtılar.
ardlarınca çıktı.
kurmuşlardı.
Bu
Kafirler de
sırada
Tunus-
Ancak dört bin forsa tutsak vardı; onlar da boşanup
kapıları kapadılar. Bir demeye göre bu Cafer öte tarafa dönüp boşandırdı. 2
Bundan sonra bozgun tam olup Hayreddin
adamla kaçan
Tunusluların ardınca
gidüp
Paşa yanında
onları
bulunan iki yüz kadar
Hasan askerinin semtinden Becaye
yoluna döndürdü.
Hasan'ın isteği
dular. O bir
üzerine [kafirler] Halkü'l-Vad Kalesi'ni yapup dört bin soltat ko-
iğrenç takım
makla suçlayup
çoğunu
bozguna sebep olup kalede
kalmışlardı; Reşid yanlısı
ol-
öldürdüler.
Hayreddin Paşa'nın Cezayir'e Dönüşü ve Minorka Hisarı'nın Fethi: Önceleri Paşa bir
kapudanına
Beledü'l-Unnab
hisarını
mişti.
O davarup kafider Tunus'a
mıştı.
Hayreddin
Paşa beşinci
kadırgayla
oraya gönder-
geldiği ·zaman Paşa'nın buyruğuyla
gemileri batır­
verüp on
beş
parça
günde Becaye'ye, oradan Beledü'l-Unnab'a varup bu-
yurdu: Her reis, gemisini çıkardılar ve su ağzına 3 toplar konmuştu. Gelen kafir gemilerini
Paşa
uğratmadılar
ve gemileri donatup Cezayir'e
yollandılar. Şehirli karşılayup
Hazretleri çoluk çocuğuyla görüştü.
Orada olan Murad Ağa üzerindeki dokuz gemi
donandı,
sekiz parça gemi de Ce-
zayir gemilerinden, hepsi otuz iki parça gemiyle on beş gün geçince yine denize
tı.
Minarka'ya otuz mil yerde demir koyup ertesi sabaha
2
Bd bağlamak: Kalkışmak, karar vermek, kendini vermek § Umut bağlamak.
Boşandırmak: Bırakmak, çözmek, salıvermek; forsaların zincirlerini açması.
3
Su ağzı: Irmak ağzı, ırmağın denize döküldüğü yer.
64
yakın
kaleden elli
çık­
altmış
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
top
atıldı.
aldılar,
Hayreddin Paşa
"aslını
sonra
duyarsız"
çıktı,
içinden Tunuslu tutsaklar
diye kalkup'If yolda iki barça bulup
azat ettiler, J<afirleri zincire çeküp gemileri
yaktılar.
Minarka'dan Melute adındaki kale limanına varup kafir donuna girdiler. 1 Tunus'a giden kafir gemileri orada donanup
gitmişti.
Hisara
yakın vardıklannda
kafir-
ler Anderya Dorya donanınası sarrup şenlik topu2 attılar. lki Portakal harçası uygun
rüzgarla
onları
görüp
kaçmıştı,
topu
işidüp
döndüler ve demir
bıraktılar.
Hisardan
kadırga
kafirler Tunus'un durumunu sormaya gelince tutup zincire vurdular ve iki
barçalara varup "gelün, sizi Barbarasa ister" deyince
tutsağı çıktı,
Hayreddin
Paşa taşra
er döküp
adı
geçen
bin kafir ile ada beyi gelüp büyük
savaş
dürüldü. Kale kafideri onu görüp
hisarı
beş
şaşup
onlar da
alındı.
.Doksan
azat ettiler.
bin yedi yüz tutsak
alındı;
hisarı kuşatarak
edüp bozuldu.
teslim ettiler.
sekiz yüz de
Atını
Malını
kırılmıştı. Altıncı
dört gün dövdü.
sinirlediler,
gazilere
Altı
düşüp
yağma
öl-
ettirüp
gün kaleyi yıkup Ceza-
yir' e döndü
Kafirlerin Korkaldığı Neden: Adı
kez durdular; yoksa Hayreddin
çok olalar. Çünkü
dövüşüp
onların
geçen hisarda kafirler beylerine ciayarrup birkaç
Paşa'nın vardığı
yerde
kitaplannda tutsak olup
savaş
sağlık
ile
etmezlerdi,
alınmak
öldürülen cennete girmez, diye yazar. Büyükleri de böyle
Anlatırlar
ki Anderya Dorya bir bilgili
tutsağa
öğüt
meğer
pek
mümkünken
verir.
"sizin taifenin bahadır
olduğu
ne-
dendir?" deyince "bizim Peygamberimizin mucizesidir, her kim qnun dinine girerse
bahadır
olur,
babasına anasına kılıç
runca "bizim bildiğimiz bu
tabınızda savaştan
kadardır"
çeker" dedi. Anderya "sebebi nedir?" diye sodiye
karşılık
verdi. Anderya dedi ki: "Sizin ki-
yüz döndüren cehenneme gider; bir kimse iki kafirden dönse
cennete girmez, diye yazmaz mı? Imdi Islamlan bahadır eden bu sözlerdir. Ve bizim
. kitabımızda bin kafir olsa bir Müslümanla
savaş
eylese
öleceğini
bildikte
savaş
etme-
yeler, yoksa savaşta ölen cennete girmez, diye yazar, bu sözler bizi muhanat eyledi." 3
Papa da kafidere bu
öğüdü
verir, derler; lakin soltatlar din
işleriyle bağlı
olma-
w Hayreddin Paşa Cezayir' e geldiği vakıt adalan yağma eder, diye haber yayılup halk perişan
2
olmuştu. Hakimi bunları yatıştırmak isteyüp bir suçluyu Paşa kılığına koymuş, "kral ateşte
yakmaya göndermiş, Barbaros'dır" diye dellal çağırrup yaktı, şenlik onun içündü. Sonra
bunun aksi çıktı, tutsaklar alaya başladılar -K.Ç.
Kafir donuna girmek: Kafir kılığına girmek.
Şenlik topu: Bir zaferi, bir sevinci kutlamak için atılan top.
Muhanat eylemek: Korkutmak, korkak yapmak, dövüşmekten, yiğitlikten alıkoymak.
65
KATIP ÇELEBI
savaşırlar.
yup ölünceye dek
Bu konuyu ben kimi
Hıristiyan
bilginlerine sordum,
öyle değildir, Anderya kitap bilmez avamdan bir cahildi, kendi boş sanısınca söyle1
miş, Hıristiyan
milletinde de
savaştan
dönmek yoktur, dediler.
Hayreddin Paşa'nın İstanbul'a Dönüşü ve Polya Seferi: Ispanya kralı, Papa'ya varup
"Barbarosa'yı
lüp de
öldürdüm, Tunus?u
yalanı çıkınca
kırk kadırgayla
aldım"
diye laf ururken Minarka
Barbarasa üzerine gitmeye heves etti. Hayreddin
dat'tan
uğrayıp
Cerbe'ye
gelmişti.
ağırlandı.
oradan Istanbul'a yola
Hayreddin
Yakası'na
Polya
haberi ge-
utanarak vilayetine gitti. Anderya da Minarka haberini
Paşa
da gelüp
çıktı.
padişahın
Paşa
Islam
Cezayir'den çı~
padişahı
üzengisine yüz
gitmek içün iki yüz gemi
işidüp
aldırmadı.
kup giderken Anderya gemileri seçti, ama görmezlendi,
Paşa
Hisarı
yaptırması
yenice
sürdüğü
Bağ­
zaman
ferman buyuruldu.
Paşa da kurdurup tamamlamaya çalıştı.
2
Gazi
Paşa
dokuz yüz
kırk
üç
rebiyülahırında
[Eylül 1536] otuz parça salt yeyni
gemi ile Tersane-i Amire'den Akdeniz'e çıkıp Polya Yakası'na vardı. Kestel adında
3
bir sarp kaleye
kış
düşüp
büyük
savaşla
fetheyledi.
Tutsaklarını
alup
yağmadan
sonra
günleri olduğundan Tersane-i Amire'ye geldi ve o kış donanma gemilerini hazır­
ladı
ve
tamamladı.
Sultan Süleyman Han'ın Körfez Seferi'ne Gidişi: Bu seferin sebebi şu oldu: Eskiden
Fatih Sultan Mehmed
ğinden
zamanında
Polya memleketi
alırrup
Gedik Ahmed
Paşa
geldi-
Ispanya yine geri almıştı.
Gazi
Paşa,
o semte büyük donanma göndermek üzereyken veziri azam Ayas Pa-
şa, Avlonya ve Delvine sancakları kendi vilayeti olduğundan, o diyara k~rşıdır4 ve
fethi
Osmanlı
Körfez
devletinin önemli
Adası'nın
işlerindendir,
fethini birkaç kez arz
etmişti.
diye arz etti. Kemal Reis de eskiden
Bundan
dolayı
ister istemez kendileri
bizzat o semte sefer içün yola çıktılar.
Lutfi:
Paşa
donanma serdan olup yüz otuz parça
kadırga, baştarcia
ve bunlarla
birlikte hepsi iki yüz seksen parça gemiyle Hayreddin Paşa dokuz yüz kırk üç zilhiccesi başında cumartesi günü [12
Mayıs 1537]
kalkup Akdeniz'e yollandılar. Bunun gi-
Kitap: lncil § Dört kutsal kitaptan her biri§ Konusu din ve Tanrı olan kitap.
Kitap bilmez: Dinden anlamaz; din konularını bilmez.
Avam: Halk, halkın ana kitlesi§ Cahil tabaka, okuma yazma bilmeyenler§ Ayak takımı.
Kurdurmak: Gemilerin iskeletini kurmak; gemilerin omurgasını kurmak.
Hafif gemi; hafif olduğu için yüğrük olan gemi.
O memleketin karşısında olduğu için; iki memleket karşı karşıya
Yeyni gemi:
4
66
olduğu
için.
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMACAN
bi bir büyük donanma
kadar kürekçi
Osmanlı
ülkesinden sefere
Hemen otuz bin
toplanmıştı.
Bahtı uğurlu padişah
Temmuz
1537]
kondular.
Donanma-yı
beşinci
Elbasan'a ve saferin
Vezir Mustafa
kırk
günü
iki şehzadesiyle
çıkup
o
dört muharreminin sonunda [9
[24
Temmuz] Avlonya
Ovası'na
hümayun da o kıyıya gelüp buluştu.
Paşa'ya başkaldırmış
Avlonya'nın batısı
[18 Mayıs]
zilhicceuinJ>:edinci günü
semte gittiler. Samako'dan geçüp dokuz yüz
etti.
çıkmış değildi.
olan Arnavuda
doğu yanı
deniz ve
akın
Arnavutluk
yağma
buyuruldu, varup
olduğundan
denizden gelen
kafir gemileri onlarla arkalanurdu. 1 Ayas Paşa'nın tedbiriyle onlar ele geçirildi ve
Delvine başkaldıranları boyun eğüp. iki sancak yeri
· Vaktaki donanma Avlonya önünde
işi altmış
larını
ve mallarını alup
toplandı, Mısır'dan
Paşa'ya huyurulmuş
parça gemiyle Hayreddin
nanma gemileriyle serdar Lutfi
Osmanlı
Paşa,
ülkesinden oldu.
zahire gemilerini getirme
olup
karşı
gitti. Kalan do-
Polya Yakası'na varup birkaç kale
bastı;
tutsak-
hisarları yıktı.
Hayreddin Paşa, Körfez önünden geçerken Venedik'in kırk parça
kadırgası
orada
bulunup kalan donanma içeride, Venedik Boğazı'ndaydı. Barbarasa gitti, bir yere gelelim, diye
çıkıp
giderken Lutfi
Paşa
ettiler. Iki gemilerini batırup ikisini
da Polya'dan
aldılar.
dönmüş
gelürdü,
buluşup savaş
Donanma Körfez' e girdi. Hayreddin Paşa
da zahire gemilerini alup Preveze'ye götürdü. Oradan Avlonya'ya gelüp bir yere toplandılar.
Venedik'in Hıyaneti ve Körfez Kuşatması: Venedik kafirleri mal ve ticaret çokluğuy­
la,
işleri
durmadan hile ve kötülükle ün
kalderin
çoğunu
ve kazançlan
almış
kahrolası kalabalıktır. Adaların
bir
Hongorya ve Romanya hakimlerinden hileyle alup giderek,
Osmanlı
ülkesinden olmaya, yiyecek ve içecekleri: Islam
maya muhtaçtır. Bundan dolayı ister istemez
dostmuş
ve
işleri
diyarından
ol-
gibi davranup geçinirler; lakin
aslında öteki kafirlerden, bunların yağılıklin daha sert, din düşmanlarıdırlar.
Osmanlı Imparatorluğu'nda
kendilerine aman
ründükleri halde, Gelibolu tersanesi
içün iki
kadırgayla
Körfez 9nüne
du. Körfez gemileriyle
çıkup
kethüdası
uğradığı
verilmiş yabancı
Ali Kethüda
durumunda gö-
donanınaya erişmek
zaman Anderya Dorya onida bulunuyor-
Türk gemilerine
çattı.
Epice
savaş
olup kafirlerin çok-
luğu gazileri zebun etti, tan vaktinden ikincliye değin savaş pazarı kızışup sonunda
Gelibolu gemilerinin2 çoğu yandı ve battı. Kalan savaşçılar tutsak olup alındı.
2
Arkalamak: Yardım görmek, arka bulmak.
Gelibolu gemileri: Gelibolu tersanesine bağlı gemiler~
67
KATIP ÇELEBI
Yine Gelibolu'ya tersane kethüdası olan Bostan Kethüda, Lutfi Paşa
çilikle Körfez
aldı;
Adası'na
her ne kadar
dan gemiyi denize
giderken Venedik
"elçiliğe
donanmasının
gideriz" diyedurdular, yaramayup
batırdılar,
içinde
duyulması
el-
düşüp
korkusun-
hakaretle öldürdüler. Ancak bir
oğ­
parçasıyla
gezerken donanma gemilerinin biri
padişah katına
bildirdi. Bu iki bozgunculuktan ötü-
lan kendisini denize atup bir tqhta
rast gelüp Lutft Paşa'ya getirince
bulunanları
tarafından
dört gemisi üzerine
rü Körfez kuşatması buyuruldu.
Körfez Kuşatması: O sırada Polya
tarafına
seferden vazgeçilüp
yun Körfez Adası'nı kuşatmak ve yağma etmek buyruğunu
donanma-yı
aldığından
hüma-
Islam padişahı
da Avlonya'dan kalkup Körfez Adası karşısına kondular.
Bir demeye, gemilerin üzerinden bir buçuk mil Boğaz'a köprü bağlanup 1 Islam
askeri adaya geçtiler.
Taşrada
rak kaleden başka bir nesne
dı.
Lakin
çoğu yanı
dövülüp gedikler
deniz
yüz
kırk
kalmadı.
Nice
vardı,
hepsi
yağma
edilüp
Hisara da toplar çekilüp kanun üzere
olduğundan
açılmıştı.
parça köyü
kara
yürüyüşler
tarafında
ve
tam
kırk
savaşlardan
yıkıla­
kuşatıl­
üç gün gece gündüz
sonra vakit dar olup
kış
mevsiini de geldi, büyük yağmurlar yağarak soğuklar oldu ve deniz zamanı geçti.
Alemin sığınağı olan padişah hazretleri askere acıyup Ayas Paşa'yı adaya gönderdi ve
vazgeçilmesini buyurdu.
Her ne kadar Lutft
ğildir,
gedikler
şah razı
Paşa
kolaylandı,
ve Hayreddin
Paşa
diyegördülerse de
bu kadar emek boşa gitmek reva deyazılan
bozulmaz, dediklerince padi-
gelmedi. Bir demeye hisardan bir topla dört gazinin
şehit olduğu padişahın
kulağına gidince "bir savaşçı kulumu böyle bin kaleye karşı tutmam" 2 diye vazgeçil-
mesini ferman ettiler.
Kısaca,
sonları]
fetih vakit ve
zamanına
ertelenerek
rebiyülahır sonlarında
divan olup ayan ve erkana hilatler, donanma
kapudanlarına
[Ekim 1537
ve reislerine ih-
sanlar, sipahi taifesine ikişer akçe, piyadelere birer akçe terakki verildikten3 sonra o
ayın
tır,
yirmi dördüncü günü [30 Eylül 1537] göçüldü. Prepol, Göriçe,
Priştine,
Filorine ve Selanik yolundan yirmi günde Edirne'ye geldiler. Lutft
reddin Paşa
dönüşte
Kefalonya
Adası'na
Paşa
er döküp yağma ve talan edüp ölçüsüz gani-
metler aldılar.
2
Manasve Hay-
Kôprü bağlamak: Köprü kurmak, bir kıyıdan bir kıyıya kayıklarla köprü kurmak.
Karşı tutmak: Bedel sayınak, deger vermek.
Sipahi taifesi: Kapukulu süvari bölüklerinin birincisine verilen ad.
Terakki: Aylıklara yapılan zam; aylıklarda yükseltme.
68
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Paşa'nın
Hayreddin
Adalarını
Venedik
Alması
Basup
ve
Peşkeşi: Donanma-yı
yun Kefalonya'dan Moton'a gelüp Hayreddin Paşa geqıilerden altmış
kadırga
hümaseçerek
taşrada kalciL Lutf1 Paşa geri kal~p ~milerle Tersane-i Amire'ye gelüp girdi.
1
Hayreddin Paşa ilkin Çuka Adası'nı vurdu. Egine adındaki adaya vardu; berk hisarı vardı,
top çıkarup kuşattı. Üç gün dövüp dördüncü gün fetholundu; dört bin
sekiz yüz tutsak aldı;
Sonra Mürted
çıkup
sak
mallarını yağma
adındaki
ve talan ettiler.
adaya varup top vurarak onu da
sonra Bara Adası'na
vardı.
Çok
savaş
da kılıç gücüyle fethettiler ve çok ganimetler
Sonra
halkı
Nakşa
üzerine
vardıkta
kafirleri
aldı;
iki bin iki yüz tut-
eyleyüp kafirleri el vermedi; sonun-
alındı.
karşı
geldi, haraca
bir ada yağınasma izin alup gittiler. Varup çok ganimetler
razı
oldu. Donanma
aldılar.
Gazi Paşa bir adaya daha varup on dört günde üç kalesini fetheyleyerek on beş
bin tutsakaldL Sonra altı adayı beş bin altun haraca kesüp dönüp lstanbul'a geldi.
Ertesi gün ganimetierden
alınan
pastalar, çukalar, paralar ve pencikten bin
kız,
bin beş yüz oğlan ve dört kerre yüz bin altun toplandı. Daha başka ganimet malları
2
da bu ölçüye göreydi.
Sonra ertesi gün iki yüz
hiler ve kadehler,
ardlarınca
oğlana kırmızılar
birer kese altun
giydirüp ellerinde altun,
omuzlarında
gümüş
otuz oglan, daha
süra-
ardında
birer kese nukut3 omuzlannda iki yüz adam ve daha sonra boynu bağlu iki bin kafir, her birinin
sırtında
birer pasta ve çuka, bu minval üzere
peşkeş
çeküp el öptü.
Hilatler giyüp iltifat gördü; çünkü bu zamanda bir kapudan bu hizmeti etmiş değildi.
Hayreddin Paşa'nın Üçüncü Seferi: Kaçanki kış mevsiminin geçmesi yaklaştı, Sultan
Süleyman Han vezirlere yüz elli parça gemi hazırlanmasını ferman edüp "Hayreddin
Paşa
denize
çıksun"
buyurdu. Gemiler henüz
hazır değildi.
Vezirler Hayreddin Pa-
şa'ya "çıkmak gereksiz" diye zorladılar, rıza vermedi. Sonunda hile edüp Anderya
4
Dorya
kırk
gemiyle Girit'e gelüp Hindistan
metaını
yirmi parça gemiyle
Mısır'dan
getürmeye giden Salih Reis'i bekler, dediler.
Hayreddin
4
Paşa
da
hazır
olan
kırk
parça gemiyi alup kalan doksan parça gemiyi
Taş rada kalmak: Enginde kalmak, bir limandan dışarıda kalmak.
Pasta: Pastav (Macarca "pasta!"). Ucı,ı yaldızlı bir top çuha; enli kumaş topu; herhangi yünlü bir kumaş topu.
Pencik: Beşte bir § Akınlar ve savaşlarda alınan ganimetler ve tutsaklardan devlet hazinesine. ayrılan beşte bir hisse.
Nukut: Para, altın ve gümüş para; altın ve akça.
Çıkmak gereksiz: Çıkmanız gereklidir, çıkmanız lazımdır.
69
KATIP ÇELEBI
de ardınca göndermek üzere, dokuz yüz kırk beş muharreminin dokuzuncu günü [8
Haziran
1538] çıktı.
Üç bin yeniçeri ve Kocaeli beyi Ali Bey, Teke beyi Hürrem Bey,
Sayda beyi Ali Bey ve Alaiye beyi Mustafa Bey ile birlikte koşuldu.
lmroz'da eskiden bir gemi
ketoz
adındaki
adaya
vardı.
batmıştı,
Bu
açlanın
vardı; çıkarup
içinde on yedi parça topu
bir kaya üzerinde berk kalesi ve
limanı
Is-
oldu-·
ğundan korsan gemileri yatup ziyan verirler diye Ağriboz beyi arz etmişti. Varup ye-
di mil yerden toplar iletüp
altı
gün altı gece dövüp yedinci günü kılıçla fethetti.
Kırı­
lan kafiderden başka üç bin sekiz yüz tutsak çıktı.
Istanbul'dan doksan parça gemi de gelüp yirmi parça da Salih Reis ile birlikte
gelmişti.
Hepsi, ferman üzere, yüz elli parça,
tamamlandı.
doksan geminin yat ve yarağı ve kürekçileri mükemmel
şaltup
Gelibolu'ya döndürdü ve
Sonra Iskiri
vardılar,
dü,
Adası'na
Akdeniz
kalanını Ağriboz'a
salup gece gittiler. Ertesi
korsanları yetmiş
Bunlar önceden Iskiri'ye varup epice
şa vardığı
pare
savaş
saat kafirler hisardan aman
Lakin Istanbul'dan gelen
olmadığından
on ikisini bo-
gönderdi.
kuşluk zamanı
kayıktı,
gelüp
bir dumaulu gün-
donanınaya karıştılar.
edüp zafer bulmamışlardı. Hayreddin Pa-
çağırup
teslim ettiler. Gazi
Paşa
aman verüp
üç bin altun levende verilüp yüz kız yüz oğlan tutsak miriye kesti ve her yıl bin al1
tun cizye 2 üzerlerine aldılar.
Iskiri'de biraz oturup gemi yağladılar. Ve yedi parça gemi doldurup ganimet malıyla
lstanbul'a gönderdi. Geriden Iskiri'ye iki topçu
lunup
Paşa'ya
Düşmandan
alınup Paşa
murat üzere haber
kale
alınmış
bu-
bütün gemileri yedi bölük eyledi ve
her birini bir yere gönderdi. Biri adaları gezüp haraç
Oradan geçüp
man dilediler.
göndermişler,
getirdiler, ikindi vaktiydi.
İstendil adındaki
Paşa,
adaya
beylerini getirmek
vardı.
şartıyla
devşirmeye
gitti.
Hakimi Frenk ve
halkı
Rumdu, a-
aman verdi; tutup getirdiler. Bir ya-
rar bey diküp yılda beş bin altun haraca kesti.
Sonra Andere'ye
vardıkta halkı
boyun
eğdi. Yanında
altun haraca kesti. Sonra gemiler aradan yelken açup
şenlikler
olup
olan bir· ada ile onu da bin
Nakşa'ya
yöneldiler; orada çok
haracı alındı.
Ve Girit'e yönelüp iki gün gidildi, üçüncü gün
öğle
vaktinde
karşudan
bir barça
göründü ki karadağ gibi yatardı. Üzerine vanlup epice toplaştı, aşağı komadı. 3 So-
Yüz
2
kız
ve yüz
oğlan
tutsak devlet hissesi olarak ayrıldı.
Cizye: Islam devletlerince Hıristiyan uyruklardan alınan güven ve koruma vergisi.
Aşağı komak: Yenilmek, savaş dışı edilmek
70
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
nuncia birkaç darbzen ile
çattı; yedeğe
alup
Dokuz yüz
Milopotamo
nü
böğrünü
delüp zebun oldukta, kapudan
yoUandılar.
kırk beş saferinin_be~nci
adındaki
yağmaladılar.
İbrahim vardı,
çıkup
hisara
günü
Temmuz
[3
Girit'e vanlup ilkin
1538]
er döktü. Kafideri kaçtığından yirmi parça köyü-
Sonra Apakorne üzerine vanlup
halkı
tutsak ettiler ve yöresinde
olan altmış parça köyü yakup yıktılar.
Saferin on yedinci günü
kaçınca,
firler kaleye
görmüş
nı
Temmuz
1538]
adındaki
Hanya
sarp kaleye varup ka-
savaşı hazırlığını
sulanup tan atarken kale
gördüler. Lakin
iş
kapudanlar "bu hisarın savaşı epice güçtür, deniz yanı berk hisar ve kara ya-
üç mil muhkem
rümlüdür" diye
yıktılar.
[ıs
duvardır,
yat ve
yarağı
yapışmayup taşrada
ve
savaşçısı
bulunan evleri
çok,
başlı başına hazırlığa
yaktılar,
gö-
yöresinde olan yerleri
Üç günde üç yüz parça köye el koydular.
Sonra Menolilo ve Resmo (Retimo) üzerine vanlup köyleri yıkıldı. Oradan geçüp.
İstiye'ye vanldığı
ve
kalanı
da
zaman halkı savunmak isterken dayanamayup
kılıç lokması
oldu. Sonra
İsklarya
ve
yörelerinden seksen parça köy yağmalandı ve o
kaçtılar; çoğu
İstilo adındaki
yıl
Girit
Adası'na
iki hisar da
tutsak
alınup
büyük ziyan veril-·
di. Bir haftada bütün çevresi dönülüp yağma olundu. On beş binden çok tutsak alın­
dı
ve
alınan
barçalar ile birazı İstanbul'a gönderildi.
Sonra Kerpe Adası'na varıldu; üç parça kalesi vardı, on gün oturup üçünü de fethettiler ve haraca kestiler. Hava sıcak olup sam yeli 1 gibi ıssı yeller estikçe kürekçiler
güçten düşüp
kırılmıştı.
Sonra İstanköy'e
ra
dağıttılar
Oradan llleki Adası'na varup biraz dinlendiler.
vanldığı
zaman levent firkatelerini bozup
ve adalardan da çok kürekçi kafir
alınup
Anadolu
adamlarını, kadırgala­
yakasından
da kürek-
çi yardımı oldu.
Sonra İstanbolya
adındaki
lerine ferman etti. Bu
yılda
adaya vanlup
Paşa
Venedik'in yirmi
Hazretleri yağmasını gönüllü gemi-
beş
adasından
parça
birer
ikişer
üçer
parça kale vardı, hepsi alınup on iki ada haraca kesildi ve on üçünü yıktılar.
Oradan Rumeli semtine,
Kızılcahisar'a
vanlup
ağır
yürüyen gemileri orada bo-
zup Ağriboz Limanı'na kodular. Yüğrük gemiler le gece kalkup Karaada'ya varup gemi yağladılar. Ağriboz'dan zahirelenüp 2 Salih Reis de otuz parça gemiyle oraya geldi.
Bu Salih Reis bir seyyit yaraneisti, çok şenlikler oldu.
2
Sam ye!i: Zehirli rüzgar, zehirli, bunaltıcı, sıcak yel.
Zahirelenmeh: Zahire almak, yiyecek almak, kumanya almak.
71
KAIIP ÇELEBI
Hayreddin Paşa'nın Büyük Savaşı (Preveze Zaferi): Bu sırada "Ispanya, Papa ve Yenedonanınası
dik
Hayreddin
Paşa
göçüp yirmi gönüllü gemisini önceden o tarafa
sa'da
kırk
yakın
yerdedir" diye
rını
saldırdılar"
Körfez'de toplanup Preveze üzerine
karavullarını
parça çekdirir
donanınalarma
diye haber geldi.
göndermişti;
Zakli-
görüp döndüler. Onlar da dönüp "Barbarosa
haber verince Preveze
Moton önünde haber alup Holumuç'ta
sulandılar.
Hisarı'nı bırakıp çıktıkla­
Kefalonya'da adaya er döküp
köylerini yağmalattırdı.
Sonra Preveze'ye varuldu;
sında
Ayamavra'dan gece
hisarı
yardıma
toptan adam
akıllı yaralanmıştı. Kuşatma sıra­
gelüp hisara girüp
yürüyüşte
epice kafir
kırmışlar
1
ve toplar çivilemişler. Sonunda [kafirler] eli boş kalkup gitmiş. Gazi Paşa askere hisarı yaptırdı.
Iki gönüllü gemisini kafir
pa, Portakal ve Venedik
ğinden,
bu
adı
Buğdan
seferindeydi.
Dokuz yüz
donanınası
geçen dili
padişaha
yakasına
gönderüp dil
hepsi Körfez'e
aldırdı.
toplanmışlardı"
gönderdi; murada
kırk beş cumadelülasının başında [25
ermiş
Eylül
olan
1538]
"Ispanya, Pa-
diye haber verdipadişah
yerle bir
o zaman
olası
kafir-
lerin donanınası da gelüp Preveze'ye yakın iki mil yerde demir attılar.
Kafirlerin Gemileri: Elli iki parça kadırgayla Anderya Dorya, yetmiş parça kadır­
gayla Venedik Cenerali, otuz pare kadırgayla Papa kapudanı, on parça kadırga Portokal kralının, on karaka Venedik'in ki her biri ikişer bin yarak atar2 ve ellişer parça
kadırgaya karşı durur ve Anderya Dorya'nın bir büyük kalyonu vardı ki savaş araçları hesaba gelmezdi. Başka yerlerden de biraz barça vardı; hepsi yüz altmış iki kadırga, yüz kırk barça, üç yüz gemi ve başka gönüllü ufak gernilerk altı yüzün üstünde yelken göründü.
Islam donanınası hepsi yüz yirmi iki parça çekdirir gemiydi.
Hayreddin Paşa danışık edüp askeri gazaya yelteyerek3 hazırlık yaptı. Gemilerin
direklerini aldırdı ve "yürürken de, dururken de bana bakın" diye sıkı sıkı ısmarladı;
gönüllü gemilerine "alaydan
urasız"
başka
yerde
durasız, çat.tıkları
zaman
böğürden
topu
dedi.
Beyler
taşrada
kafir
gemilerininçokluğunu
mak tedbirini ileri sürdüler; Hayreddin
gece Preveze
Bağazı'ndan
içeri girmek
Paşa
görüp
taşra
akla uygun
ardında oldukları
adam dökerek top
bulmadı.
haber
çıkar­
Lakin kafirlerin
alındığından kıyıya
Top çivilemek: Bir topun falya (ateşleme) deliğine çivi sokup perçiniemek suretiyle topu iş­
lemez hale koymak.
Yarak: Silah, ateşli silah, tüfek. Yani gemilerin her birinde ikişer bin tüfekçi savaşçı vardı.
Yeltemek: Coşturmak, gayrete getirmek, şavka getirmek.
72
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
çıkmadan
er döküp toplar kodular. Kafirler de karaya
vazgeçüp topla
onları
dövme-
ye başladı.
Beri taraftan Murad Ağa,
başkaları
ve
gön2ll~alayından
birkaç parça gemiyle
çıkup
birkaç parça yüğrük kadırgaları Preveze
o
Turgutça Bey, Güzelce Mehmed Reis
aşağılıklan
Bağazı'na
ürküttüler, iki günden sonra
gelüp Islam gemileri semtine top-
lar atarak haşanlık edüp tafra sattıklannda, işi gücü gaza, aklında fikrinde hep sa1
vaş
olan ünlü
Paşanın kararı kalmadı,
davulunu ve nakkaresini dövüp
sancaklarını
çözerek2 Preveze Bağazı'ndan dışarı çıktı ve kafir gemilerine karşı koymak niyetiyle
deniz yüzünde altı mil kadar yerde demir attı.
Önce İslam gemileri gelüp yanına toplanıncaya değin durdu. Hepsi gelüp dizilince
işaret
eyledi, yüz yirmi iki parça gemi üçer topla
gök inleyüp kafirlerin
mir kaparup Körfez
yüreği
tarafına
korkuyla doldu.
Akşam
kaçarak yollandılar.
tihare etti. Gördü ki limandan çok çok balık
ateş
da
edüp yürüdüklerinde yer
yakındı.
Bundan sonra de-
Paşa
da yine yerinevarup o gece is-
devşirir,
gece yarısında kalkup o semte
çektirdi.
Kafirlerin Bozulup Kaçışı: Cumadelülanın üçüncü günü [27 Eylül 1538] Anderya
Dorya lnebahtı Körfezi'ne girmek hazırlığında olup Hayreddin Paşa Bahşılar'a varın­
ca direklere adam çıkardı. Ayamavra ve Incir Limanı önünde gemi direkleri göründü; hepsi bir yerden dümen doğrultup hazırbaş durdular 3
Kafirler de görünce
korkuya
düştüler;
Derhal Gazi
taşra çıkup
o
çünkü barça önüne
Paşa
niyaz edüp
şam
tarafın
kadırga
rüzgara uygun
dayanamayup
olduğundan
Islamlar
çiğnedirdi.
büyük Kuran Hazretinden iki yüce ayet yazup
gemisinin iki yanına bıraktı. 4 Bunun üzerine Allah'ın emriyle rüzgar dinüp barçalar
2
4
Tafra satmak: Böbürlenmek, gösteriş yapmak.
Davulunu ve nakkaresini dövmek: Davul ve nakkarelerle savaş marşlan çalmak.
Sancaklarını çözmek: Türk donanınası savaşa girerken bütün gemiler sancaklarını çeker,
flandıralarla donanırdı. "Sancaklarını çözmek" gemilerin savaşa hazır olması, savaşa başla­
mak üzere donanınası demektir.
Hazırbaş durmak: "Hazır baş" askerlikteki "hazır ol" emridir. Hazırbaş durmak, savaşa hazır duruma geçmek; hazır ol durumuna girmek; alarma geçmek, demektir.
Hayreddin Paşa'nın hangi ayetler[ yazıp gemisinin iki yanına bıraktığı açıklanmıyorsa da
bunların şu iki ayet olduğu düşünülebilir: ı. Ey iman edenler, Allah'ın size olan nimetini
hatırlayın; hani size ordular saldırmıştı da, biz onlara karşı bir rüzgar ve sizin görmediği­
niz ordular göndermiştik. Allah ne yaptığınızı çok iyi görmekteydi [Ahzab, 33:9] 2. Dilerse
O, rüzgarı durdurur da (gemiler) onun (deniziri) üstünde kalakalırlar. Elbette bunda çok
sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır [Şura, 42:33].
73
KATIP ÇELEBI
hareketten kaldı.
Kıssadan
hisse budur ki serdar olan ünlü kişiler yalnız maddi vasıtalara güvenmeyüp güçleri yettiğince ruhani yollara da yer vermek gerektir.
Yere
topları
çalınası
kafirler, çaresiz,
sıra
dizilüp toplar atmaya
çokluk erişmezdi. Ilkin bir kalyon çıkup epice toplar
başladılar;
onların
lakin
attı. Donanma-yı
hüma-
yundan topa tutup döndürdüler ve barçalarını topla ele alup ıraktan döve döve ze1
bun
etmişlerdi.
Anderya Dorya ve Ceneral,
kalkınca savaşçı Paşa
Barçalardan top
üzerlerine çektirüp
fındığı yağmur
kadırgalarıyla erişüp
de
karşı koyınaya
ateş açınca barçaların ardına dolandılar.
gibi yağardı.
Iki donanma tütün içinde kalup birbirini görmez oldu. Kafirlerin kadırgaları
2
birkaç kez Islam gemilerinin ardını alup 3 gemiler barça ile çekdirir arasında kalsın
olmadı.
istediler, mümkün
öte
yanına
Bunlar da
başka
taraftan
geçerlerdi. Barçalar ise kale gibi birbirine
Ve bütün Islam gemilerinin zorundan
barçalarını
saldırdıkça
hemen
barçalarının
çatılmıştı, ayırmaya
dokuz
dolandıktan
yol
olmadı.
sonra arslan
saldırışlı Paşa tekbir getirüp birden toplara ateş verdi. Barçalar üzerine yürünüp bir
4
nicesini
barçalar
korku
batırdı
ve
aralarından
yağmasına
onları aldı.
yol edüp
kadırgalara
iltifat etmediler. Gazilerin
geçti. Askere
saldırışından
ısmarlamıştı;
kafidere
dehşet
asla
gelüp
Bundan sonra çekdirirlerinin durmaya gücü kalmayup kaçmaya
yüz tuttular. Iki namaz arasına dek5 vııruşma sürdü, barçaların çoğu top vuruşların­
dan batup gitti. Anderya Dorya o hali görünce sakalım yolarak6 başka çekdiriri ardı­
na
bırakup kaçtılar.
gidüp iki
Islam gemileri "barçalar elde, murat
kadırga alıkodular. Akşam
erüp rüzgar
çıktı.
kadırgalardır"
Bu
savaş
diye
ardınca
yerine gelüp orada
yatup kalan barçaları kafirler çaresiz ateşe verdiler; sabaha dek yandı. Kabakuşluk-
4
6
Topla ele almak: Ateş altına almak, ateşe tutmak.
Tütün: Duman.
Ardını almak: Ardını çevirmek; arkasına geçmek; arkasını çevirmek.
Tekbir getirmek: Tanrı uludur,. Tanrı uludur, Tanrıdan başka Tanrı yoktur; Tanrı uludur,
Tanrı uludur, hamdona mahsustur sözlerini yalnıZ ya da birlikte söylemek. Bkz. Sözlükçe.
Iki namaz arası: Genel olarak herhangi iki namazın arası demek olan bu söz burada da
ikindi ile akşam namazı, ya da akşam ile yatsı namazı arası demek olmalıdır. Savaşın uzun
sürdüğünü anlatmak için kullanıldığına göre, akşam namazı ile yatsı namazı arası diye anlamak daha doğru olur sanırım, çünkü gece olunca artık savaş yavaşlar ya da durur. Onun
için iki namaz arasını burada "akşamdan sonraya dek" diye anlayabiliriz.
Sakalım yolmak: Bir üzüntüden, bir perişanlıktan ötürü ne yapacağını bilmemek; bir bozgun karşısında duyulan, büyük üzüntüden, büyük acıdan dolayı sakalım yolmak. Bu durum burada bir mecaz olmaktan çok bir gerçeğin ifadesidir.
74
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
tan1 gün batıncaya değin acayip savaşlar oldu ki denizde benzeri geçınemişti. Sabah
Ayamavra'ya gelindi, orada
padişaha
alınan ikLkapudanı feti):ıname
gönderdi; Preveze'ye v~dı~r. Beyler orada el öpüp
Sultan Süleyman Han Yanbolu'da avdayken Gazi
ile kendi
oğluna koşup
kutladılar.
Paşa'nın oğlu
gelüp büyük ilti-
fatlara erüp ağırlandı. Divan kurulup fetihname ayağ üzre okundu. 2 Hakka çok
hamd ü
şükr
ettiler. Kapudan Paşa haslanna yüz bin akçe terakki ferman olundu ve
etrafa fetihnameler gönderilüp şehir donanmalan ısmarlandı. 3
Öbür taraftan Anderya Dorya kaçup Körfez'e düşmüştü. Paşa o ayın on dördüncü gecesi [ll Ekim
1538]
Preveze'den kalkup
akşama Bahşılar'a vardılar.
Gördüler ki
kafirlerden eser yok, dönüp geriye Preveze'ye gelüp gönüllüye Kefalonya
yağmasina
izin verdiler. Varup hisardan başka nesne komadılar.
Bu tarafta Preveze
pudan
Hisarı'nı
Paşa baştardasını
önüne varup, kafideri
yüz tutsak
ananrken
Dıraç'a
çektirüp gece denizde
kaçtığından, yağma
alındı. Bahşılar'a
kafir
yattı.
ederek
düştü,
diye haber geldi. Ka-
Sabah erkenden Parga
hisarı yıkup ateşe
giderken yolda iki barçaya rast gelüp
Hisarı
verdiler; dört
aldılar
ve iki gün
orada dinlenildi. Üçüncü günü tan atarken göçüp Körfez Bağazı'na çıktılar. Büyük
fırtına
oldu. Sonra Avlonya'ya varup hava
hoş
oluncaya
değin
on gün orada
kaldılar
ve asker çok zahmet çekti. Burada hüküm gelüp orada kışlamakla lstanbul'a gelmek
arasında hangisi daha yararlıysa muhayyersin, 4 dendiğinden lstanbul'a yollandılar.
Bibercik Bağazı'nda büyük fırtına çeküp Gelibolu'ya geldiler ve
şenliklerle
lstanbul'a
girdiler.
Kafirlerin Nova
Hisarı'na
Basup Girmesi: Anderya Dorya
fırtına sırasında
dönüp No-
va üzerine düştü. Nova beyi redbirde kusur ettiğinden bin dürişüp aldı ve içine altı
bin soltat koyup döndü. Kapudan Paşa o zaman Avlonya'ya varmıştı.
olduğundan çıkmak
Fırtına
kuvvetli
mümkün olmadı.
Kabakuşluk: Gün ortasına yakın vakit, güneşin tepe noktasına yakın olduğu zaman.
Divan kurulmak:. Toplantı,-yapılmak; padişahın, sadrazarnın ya da başta bulunan birinin
başkanlığında bir konuyu, bir işi konuşmak üzere toplanılmak
Ay ağ üzere okunmak: Kazanılan zaferin sevinci içinde Allah'a hamd ve şükredip saygı göste-
4
risi olarak fetihnarneyi ayakta okumak.
Şehir donanması: Bir zafer şenliği, herhangi mutlu bir olayı kutlama sevinciyle şehrin bayraklar, fenerlerle ve benzerleriyle donanması.
Muhayyer: Bir nesnenin birinden birini alırrak ya da bırakmak gücünde olan; seçim hakkı
elinde olan; istediğini seçme durumunda olan.
75
KATIP ÇELEBI
Mısır
Beylerbeyi Süleyman
rinden dokuz yüz
yıl [1494]
Paşa'nın
Tarafına
Hind
Seferi: Peygamber hicretinin üze-
geçince, daha önce tspanya Yeni
Dünya'yı bulduğundan
Portakal da gayrete gelüp Bahr-i Muhit-i Garbi'den Bahr-i Muhit~i Şarkl'ye 1 yol bulup Nil'in kaynağı olan Kamer Dağları'ndan Habeş ve Zengibar kıyılarını dolaşarak
Hind kıyılarına vardı, Hind ve Sind limanlarını aldı.
diyarıann hükümdarlarının
Bu
şahı,
Sultan
Süleyırıan
da otuz parça
beyi olan
kadırga
Gova ve Kare
padişah Süveyş Limanı'n­
Mısır
beylerkıyı­
o semtevarup Yemen ve Hind
kırk beş
muharreminin
sonlarında [1538
Haziran son-
Iskelesi'nden kalkup rebiyülevvelin on yedinci günü [13
Yemen kıyılarından Aden şehrine varınca, hakimi Davudoğlu Amire-
linden güzel tedbirle
fethine
Gayretli
Gücerat padi-
göndermişlerdi.
elini kessin, diye
ları] donanınayla Süveyş
Sonra göçüp
yetmediğinden
ve mükemmel donanma düzülmesini buyurup,
geçen vezir dokuz yüz
Ağustos 1538]
nı'nın
yardım dilemişti.
Hadım Süleyırıan Paşa'yı donanınayla
larından düşmanların
Adı
Han'dan
savunmaya güçleri
asıl
alındı;
istenen,
yollandı.
adlı
kulesi ve surları berkitilüp eyaletine Behram Bey verildi.
Portakal'ın
yerleştiği
alup
Uygun rüzgarla varup Diyu
Hind
limanlarından
yakınında
Diyu Lima-
Portakal kalelerinden
kaldere rebiyülevvel gurresinde [Temmuz başları]
yanaşup
karaya
er döktü. Topçıkarup bu kaleleri döve döve ele geçirdi; bin kadar kafir kılıçtan geçti.
Sonra yine Diyu
Limanı'na
ve kara yanı büyük sarp
rıp kuşattılar.
varup
yapıydı.
kuşatmak
istedi; lakin bu
hisarın
üç
yanı
deniz
Donanmadan yirmi bin kadar asker ve toplar
çıka­
Gücerat padişahı Melik Mahmud'a zahire içün adamlar gitti. Bir ay ka-
dar kuşatma uzayıp bundan önce Aden emtri Amir öldürüldüğünden Melik Mahmud korkup gelmedi ve yardım etmedi.
Içerde olan kafirkr de çaresiz kalup
man
Paşa
bundan önce Aden hakimini
sözüne ve hilesine aldanup zahire
ve kafirlerle barışup
dış
astı,
Şıhr'a
alınmışken
bize ne
vermediği
uyuştuğundan dolayı
dular ve selametle yirminci günde
kale
gibi
hayır
aykırı davrandığı
Islam askeri vazgeçüp topları gemilere koadında
Y~men
biri
eyaleti
orayı
ele geçir-
Bıyıklı
Mehmed
Mustafa Bey'e verildi. Bu bir ay kadar orada kalup koruma
ve oradan lstanbul'a gelüp divancia oturdu.
2
de
geldiler. Hakimi gelüp boyun eğdi.
Bir kaleye kapanup güzel tedbirle ele geçirildi.
Paşaoğlu
etse gerek?" diye kafirlerin
başka işlerde
Oradan Aden'e ve Zebtd Iskelesi'ne geldiler. Ahmed
mişti.
Melik Mahmud, "Süley-
işlerini
gördü
2
Bahr-i Muhit-i Garbf: Atlas Okyanusu; Bahr-i Muhit-i Şarkı: Büyük Okyarrus (Pasifik).
Divana oturmak: Padişahın veya sadrazarnın yaptığı vezirler toplantısında yerini almak.
76
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMACAN
Hayreddin
Hisarı'nın
Paşa'nın
geri
Nova
alınması
Tarafına
din ve
Seferi: Bundan önce kafirlerin eline
devletA.şlerinin
önde__gelenlerinden
düşen
Nova
olduğundan, kış
geçüp bahar. gelince Rumeli beylfrb~yi Büsrev Paşa, Sofya'da dernek edüp 1 karadan
Nova üzerine
gönderilmişti.
Kapudan Hayreddin
altı rebiyülahırının
Hisarı'nı kuşattı.
hep
yıkıldı;
Paşa
da yüz elli parça gemiyle denize
çıktı.
kırk
Dokuz yüz
sekizinci gününde [24 Ağustos 1539] otuz yedi parça topla Nova
Kaleye sekiz bin iki yüz dane urmakla yirmi iki günde
gaziler yürüyüp kulenin birini
Kafirler öbür kuleye kaçup aman dilediler.
leyi yeniden yapup yirmi
altı
aldılar. Nova'nın
Paşa kılıçla
pare top kodu ve kafirler
duvarları
iki büyük kulesi
vardı.
alup kafirleri tutsak etti. Kadiyarını yağmaya
asker gön-
derüp çok ganimetlerle devlet kapısına döndü.
İspanya Kralının
Cezayir'e Saldırması ve Hasan Bey'in Sawnması: Dokuz yüz kırk se-
kizde [1541/42] Gazi Padişah tabur seferine2 Üngürus'a gidüp Hayreddin Paşa'yı yet- .
miş
parça
sıyla
kadırgayla
Ferdinandos tmparatora
kıyısına
geldi. Hayreddin
tandığından
Ağa
Hasan
göndermişti.
Akdeniz'i korumaya
yardım
Paşa'nın
içün ve tslam ülkesini
denize
çıktığını işitüp
Cezayir'e yöneldi. Bundan önce
otuz kadar
kadırga
tspanya
Paşa'nın
kralı
yağma
da donanma-
etmeye Venedik
memleketine dönmeye u-
orada yerine
ve kalite donatup tspanya
diktiği Hadım
kıyılarını yağmadan
geri
duİmazdı.
tspanya da yüz kadar harçaya dört bin at ve deve ile bin kadar asker koydu, kendi de geçüp dokuz yüz
1541]
kırk
sekiz
çadırlarını
kurup metrise
başlayınca,
lısıyla çıkup gece,baskını yaptı,
kınlup
hikmeti,
beşinci
barçaların çoğu
atılmadan kalınca
Hasan Bey
altı
aldı.
Kafirler de
yüz Türk, iki bin kadar Arap at-
kafirler gece birbirlerine girdiler. Üç bin kadar kafir
girmişti.
gece bir büyük
karaya vurup nicesi
yağmur yağup
hattı.
çok
fırtınalar
Kafirlerin barutu
oldu.
ıslanup
Ağır
top tüfek
Hasan Bey çıkup üzerlerine saldırdı. tki saat büyük savaş olup yi-
ne kaleye girdiler. O
mana
yirmi sekizinci günü [19 Ekim
esenlikle gaziler yine hisara girdiler.
Allah'ın
yüklü
cumadelahırının
Cezayir önüne geldi. Hasan Bey divan edüp askerin gönlünü
fırtın~dan
yüz
altı
parça gemileri karaya vurup dürt
kadırga
li-
Bu söylenen gemilerden bin dört yüz Müslüman tutsağı kurtuldu.
Kafirler ister istemez kaleden -el çeküp büyük ziyan ve utanç ile kalkup Temen-
2
Dernek etmek: Bir araya gelmek, toplanmak
Tabur seferi: Düşmanın yapıp sığındiğı bir müstahkem mevkiyi, bir kaleyi almak için yapı­
lan sefer;
düşman ordugahı
üzerine yapılan sefer.
77
KATIP ÇELEBI
tus denen burunavarup illerine gitmeye can attılar. Islamlar
fir öldürürlerdi.
Haraş
suya
vurduklarından
günü
[16 Aralık 1541]
Suyu
taşmış
bulunup
nicesi de orada
ardlarından
boğulup
gitti.
ardlarını
da Cezayirlü zorunu görüp
Kalanları
kurtulan gemilerine binüp denize
sürüp çok ka-
recebin yirmi
çıktılar.
fırtına
Bir
altıncı
daha
çı­
kup gemilerini Becaye tarafına attı; güçle yol bulup Ispanya'ya gittiler.
Beşinci
Karlos'un bu
fırtına
bozgunu ünlü olup tarihlerde
yazılıdır.
ra çok geçmeyüp bu Karlos manastıra girüp rahip oldu ve saltanatı
Fransa'nın Yardım İsternesi ve Ülkeler Açan Padişahın Yardımı:
kuzda
[1542/1543]
Fransa
kralı
Fransisküs,
padişahın
panya
kralıyla aralarında
ma-yı
hümayun gönderilerek yardım ve destek
gemiler
hazırlanması
mükemmel
büyük
düşmanlık
ve
dokuz yüz elli
oğluna bıraktı.
Dokuz yüz kırk do-
kapısına
elçi gönderüp Is-
savaş kararlaşmışken
dilenmişti.
ferman olundu; Hayreddin
donanınayla
yüce
Paşa
O
Bundan son-
kış
yüz parça
o semte donan-
içinde yeteri kadar
kadırga
yılı baharında [1543 baharı]
donatarak
denize
çıktı,
Fransa diyarına yöneldi, diye kimi mecmuada yazılmış görüldü, lakin ayrıntılarını
1
bulup yazamadım.
Hayreddin Paşa'nın Ölümsüzlük Yurduna Göçmesi: Gazi Paşa bir iki yıl denize çıkup
koruduktan sonra Istanbul'a gelüp dokuz yüz elli üç
öldü.
Beşiktaş'ta
Temmuz
1546]
isül'-bahr
~~~.; .;..l..
türbesine gömüldü.
cumadelülasının altıncı
Yaşı
sekseni
geçmişti.
ölüm tarihidir. Ulu Tanri ona rahmet etsin.
Mecmua: Türlü konularda yazıların bir araya toplandığı yazma ya da basma dergi.
78
günü [5
Mate re-
..
..
.. ....
DORDUNCU BOLUK
Rahmetli Hayreddin
Paşa'dan
sonra Piyale Paşa
kapurlanların
Mehmed
Paşa
Paşa'nın
çıkıncaya değin
olan
seferleri üzerinedir.
Paşa'dan
Seferi: Rahmetli Hayreddin
sonra vezirlerden Mehmed
kapudan olup bir iki sene denizleri korudu. Sonra Rumeli eyaleti verildi, ora-
dan da veziri azam oldu. Sigetvar'da veziri azamdı.
Sinan
kardaşı
Paşa'nın
Paşa'dan
Eliyle Tarabulus'un Fethi: Mehmed
Paşa'nın
sonra Rüstem
Sinan Paşa kapudan olup Tarabulus fethine gitti.
Eskiden Tarabulusmağrıp, Tunus padişahları Hafsoğulları elindeyken o soyun on
dokuzuncu meliki
fırsat
panya
Hasanoğlu
bulup dokuz yüz on
hisadarını almıştı.
lus
leği
Tarabulus
ve iki yıl orada
dokuz yüz elli sekiz
varup
kuşattı
kalmıştı,
padişahın
verilen Turgutça Bey bir yolla
adı
Paşa
di-
Mağrıp'a
kılavuzluğuyla
geçen gazinin marifeti ve
Kapudan Sinan
Is-
Vahran, Becaye ve Tarabu-
iki yıltspanya elinde kalup fethi
okunup
[1551] yılında
ve savaşla
eğlenceye düşkün olduğundan,
altı sıralarında [1510/11]
kırk
Karlı-ili sancağı
olunca; bundan önce
gitmiş
Mehmed içkiye ve
yüz yirmi parça
kadırgayla
aldı.
Ölünceye dek şartıyla eyalet Turgut Bey'e söz verilmişken Sinan Paşa, Hadım
Ağa'ya
Murad
verdi. Turgutça Bey sonra
ta'da şehit düşüneeye
değin
doğrudan
kendisi
padişahtan aldı
ve Mal-
on bir yıl elinde tuttu.
Plrl Reis'in Muhit-i Şarki Tarafına Seferi: Bundan önce Süleyman Paşa Aden' e asker
koyup zapt etmişken,
tan yüz
çevirmiş
ve
gemilerle, Bahriye
halkı
hisarı
Hind'i alup
kafirlere
kitabının yazarı
yerleşen
vermişlerdi.
Portokal ile birleşüp
dan Ptrr Reis gönderildi. Kulzüm Denizi'nden
Süveş'ten
Fethi içün
ve Kemal Reis'in
uyuşarak
zaferler yaratan
kız kardaşının oğlu
Bab-ı
Mendeb'i
itaat-
çıkup
olan kapu-
Aden'e
vardı.
Toplar kurup kuşattıktan ~onra yürüyüşle fetheyledi. Asker koyup korumak içün
yat ve
yarağını tamamladıktan
-sonra
Mısır'a
geldi.
Mısır
valisi Davud
Paşa
bunun
hizmetini padişaha arz eylemekle yüz bin akçe zeamet verildi.
Plrl Reis'in Muhit-i Şarki Tarafına İkind Seferi: Bu adı geçen Mısır kapudanı Ptrı: Bey
dokuz yüz elli dokuz
dırga,
[1551/52] yılında Süveyş Limanı'ndan
kalite ve kalyonla
çıktı;
Cidde'ye ve
79
Bab-ı
otuz kadar
baştarda,
Mendeb'den Aden'e varup,
ka-
Şıhr
ve
KATlP ÇELEBI
Zafar yoluyla Re'sü'l-Hadd'i geçti. Yolda çok pus ve duman
ğılup Şıhr yakınında barçaları parçalandı. Kalanıyla
olduğundan
gemiler da-
Uruman vilayetinden Maskat Hi-
san üzerine düşüp feth ve halkını tutsak eyledi.
Hürmüz ve Raht
nanması
adalarını yağma
Hisarı'ndan alınan
geliyor, diye haber alup, Maskat
nanmanın
kadırgasıyla
parçalandı
donanmanın
çıkarmaya
hepsini
kafir gelmezden önce
sıçradı;
bir
batası
kafir
kafirlerin do-
kapudanı
da do-
Bağazı'ndan çıkmanın
gelmesi kesindir, burada d urma, yoksa Hürmüz
yolu yoktur, deyince
parça
edüp Basra'ya gelince yere
gücü yetmeyüp kendisinin üç
kadırga
Bahreyrı yakınında
da
ve iki kadırgayla Mısır'a gitti. Öteki gemiler Basra'da kaldı.
Basra valisi Kubad
Paşa Mısır sancağı
donanmanın kapudanlığı
vermek istedi,
beylerinden askere serdar olan Ali Bey'e
almadı.
O da karadan
Mısır'a
gidüp gemile-
ri bozdu. Bu durum padişahın kulağına gitti.
Plr1 Reis Mısır'a varınca Mısır valisi bunu kapadı ve devlet kapısına bildirdi. Öldürülmesi içün ferman gelince
Mısır divanında boyrıu
vuruldu;
hesapsız malıçıkup
miriye zapt olundu. Ardınca Hürmüz ahalisi gelüp "bizim malımıza el kodu ve bize
1
eziyet etti,
varımızı yoğumuzu aldı"
diye istediler, fayda vermedi.
Ağzı
murabba, içi
2
altun dolu mertebani kavannozları devlet kapısına gönderdiler. Bu Piri Reis Bahriye
adlı kitabı
ğından
yazup Akdeniz'i
çıkarılma
O zaman
Mısır kapudanlığı
Limanı'nda kalması
boldu. Geri kalan on
varmak
ve orada
beş kadırga
umı.ıduyla çıkup
buyuruldu.
Basra'da Katif
gemilere
Hürmüz
karşısına varınca,
islamların karşısına çıkup sıkı
topların vuruşundan
Ama bir barça kalup
halkı
sak olup barçayı kafir
aldı.
Lar
Kadırga
bir
beş kadırga
ve
kafirin
Limanı'ndan
donanınası
gel-
savaş
oldu. Kapudan reis olan Sü-
şehit
oldu, nice adam da yaralan-
çok zarar geldi. Gece
Yakası'nda
sancağından
da Basra'da batup kay-
ve iki barça ile bu Murad Bey Basra
leyman Bey, Recep Reis ve ordudan nice kimseler
dı;
başka kitabı olmadı­
Murad Bey'e ferman olundu. Bulunan gemilerden iki barça,
bir kalitenin Basra
mişti
bu konuda
denizde gezenler ona başvururlar.
Murad Kapudan'ın Seferi:
Mısır'a
anlatmıştır. islamların
eriştiğinden
geri çekildiler.
karaya döküldü, kimi kurtulup kimi tut-
Kalan gemiler yine Basra'ya gelip durumu devlet kapısına
bildirdiler.
Mısır divanı: Mısır beylerbeyiliğinin
resmi
işlerini
yürüten idare heyeti.
Mirfye zapt olunmak: Devlet hazinesine alınmak; devlete mal edilmek
2
Murabba: Reçel; dondurulmuş meyve suyu.
Merteban1: Mavimsi yeşil renkte, orijinal olarak Merteban kasabasında yapılmış bir tür kıy­
metli çanak çömlek
80
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Seydi Ali Kapudan: Bu
beğenilir şiirleri
Hüseyinoğlu
deyişleri olduktan~b,aşka
ve
bi,. nazım ve nesirle yazmaya
adıyla
Seydi Ali, Katibitakma
gücjı y~ter
bir
deniz
iş~rinde
varlıktı.
ün
almış
olup
ve felekiyatta bilgi sahi-
Hind Denizi üzerine Muhft
adlı
bir kitabı; rubu', usturlap, rubu' mukantara ve ceyb fenlerini 1 toplayan Minit-ı Ka-
inat adlı bir eseri ve Fethiyye Çevirisi
benzeri gelmemiştir.
vardır.
Ondan sonra Tersane
Ocağına
Merhum Sultan Süleyman Han ile Rodos fethinde birlikte olup sonra
ve
başka
yerlerde merhum Hayreddin
hizmetlereylemiş
ve
Paşa,
ataları İstanbul'un
Sinan
Paşa
ve
başka
fethinden beri tersane
onun
Mağrıp'ta
kapudanlarla türlü
kethüdaları olduğun­
dan derya ilmi2 kendisine miras olmuştu. Bundan dolayı Sultan Süleyman Han dokuz yüz
altmış sonlarında [1556] Mısır kapudanlığını
kendisine verüp Basra'da olan
gemileri Mısır'a iletmesini ferman eyledi
Seydi Ali
minde
Kapudan'ın
[Aralık 1553]
yolundan Basra'ya
Muhit-i
Şarki Tarafına
bu kapudan ferman
vardı.
Seferi: Dokuz yüz
gereğince
Orada bulunan
beş
bir muharre-
çıkup
Musul ve
Bağdat
donatıp
mevsim
zamanı
Halep'ten
parça gemiyi
altmış
yaklaşınca; Basra valisi Mustafa Paşa denizcilikte maharetli bir şerifi 3 firkate ile Hür-
müz
tarafına göndermiş,
gelince ve o
kıyılarda
gemisi yoktur, deyince asker gemilere girüp
Basra'dan çıktılar. Bu
birlikte
koşuldu.
yakınında
1
şerif,
kafirlerin dört parça barçadan
şahanın
gurresinde
Hürmüz'e varıncaya kadar firkatesiyle
Abbadan, Desbul ve
Kattfe ve· Bahreyn'e
Şetr kenarları
varıldı;
[10
Haziran
yoldaş
başka
1556]
olmak içün
ile Harek Adası, Sirafe ve Lahsa
hakimi Murad Reis ile
görüştü.
Sekiz kulaç
Rubu': Belli bir yerde güneş v~ burçlar bölgesi içindeki yıldızlara ait tüm gökyuvarlağı meselelerinin nasıl çözüleceğini, özel olarak da namaz vakitleri ve kıble yönünün genel bir şe­
kilde ya da kendi hatlarından nasıl bulunacağını öğreten bilim; astronominin bir dalı.
Rubu' mukantara: Rubu' için kullanılan ve "rubu tahtası" denilen sert bir tahtadan, seyrek
olarak da fildişinden yapılan aletin bir yüzüne verilen ad. Öteki yüzüne de "rubu'l-müceyyeb" denir. Gerçekte "Rubu'l-mukantara" taşınabilir bir astronomi aleti olan "usturlap safihası"nın dörtte birinden başka bir şey değildir.
Usturlap: Yıldızların hareketlerini inedeyip hesaplamak için kullanılan bir alet. Bu alet elde
taşınabilir ve bir yerden bir yere götürülebilir düz, madeni bit levhadan ibaret olup üzerinde bir yere ait görünen gÖkyüzünün mahalli durumlarıyla ilgili bütün astronomi çizgilerinin kutba teğet bir düz levhaya düşen gölgesini gösterir.
Ceyb fenni: Trigonometri; eski adı "müsellesat".
Derya ilmi: Denizcilik bilimi § Denizler üzerinde engin bilgi sahibi olma.
Şerif: Peygamberimizin torunu Hz. Hasan'ın soyundan gelenler hakkında kullanılır bir tabir olup "şerefli, ulu;, demektir.
81
KATIP ÇELEBI
deniz dibinden tulumla bahriler 1 dalup tatlı su çıkarırlardı. Oradan eski Hürmüz'e,
Beraht'a ve Hürmüz'e varıldıkta şerif döndü.
Seydl Ali Kapudan'ın Portokal Kafırleriyle İki Kez Savaşması: Zafar kıyıları geçilüp
Şehr-i
Horfekan
Temmuz
yakınına kırkıncı
1556] kocakuşlukta varılçiığı
karaka dengi büyük baskın
ramazan-ı şerifin
günü, ki
barçaları,
zaman
ansızın
üç büyük
onuncu günüydü
[18
batası
kafirlerin dört parça
kalyonları, altı
parça Portakal kara-
yere
vulası2 ve on iki parça çekdirir kaliteleri, hepsi yirmi beş parça gemi üstlerine geldi.
İslamlar
da hemen tente fora edüp demir alarak savaş yaraklarını hazırladılar; di-
reklere flandıralar asılup sancaklar açıldı. 3 Şanıyüce Ulu Tanrı Hazretlerinin yardı­
mına
şı
güvenüp gülbank-ı muhammedt ile savaşa başlandı. Öyle bir top ve tüfek sava-
oldu ki
anlatılmaz. Tanrı'nın yardımıyla
bir [kafir] kalyonu top
vuruşunda
deli-
nüp Fekkü'l-Esed Adası üzerine arkuru olup battı gitti. 4
Sözün
kısası yatsı
vaktine dek
kıyasıya savaştılar.
Sonunda kapudan fener yakup
kafider de gemilerine tembih topu atup "dönün" deyince barçalar tirarnola etti, yani
halat bozup Hürmüz tarafına yönelüp yüz döndürdüler. 5 Allah'ın yardımıyla kafir
yenildi. Sonra sert rüzgar
çıkup
ertesi gün
Şehr-i
Horfekan'a
varıldı.
Asker sulanup
on yedi günde de Maskat Kalesi ve Kalhat yakınına varıldı.
On iki büyük barça ve yirmi iki kalite, hepsi otuz dört parça gemiyle Gova kapudam Gornedor'un 6 oğlu ramazan-ı şerifin yirmi altıncı günü [3 Ağustos
1556]
tan
7
ağarırken Maskat Limanı'ndan çıkup barçalar ve kalyonlar mayıstıralarını takup
2
4
Bahri: Dalgıç, denizci.
Karavula: Karavela; küçük yelkenli gemi.
Tente Jora etmek: Tenteleri açmak; yelkenleri açıp rüzgar la doldurmak.
Sancakların açılması: "Sancakların çözülmesi" de denir. Savaş gemilerinin ve bütün beylik
gemilerinin grandi direklerine çekilen, ensiz ve uzun şerit sancaklar ile üstlerinde ayetler,
Allah ve Muhammed adları yazılı tabii boydaki gemi sancaklarının, savaşa hazır olma işa­
reti olarak açılması.
Arkuru olmak: Çapraz olmak, dikey olmak.
Fener yakmak: Bkz. s. 187.
Tembih topu: Gemicileri ve savaşçıları uyarmak için atılan işaret topu; gemicilere ve savaşçı­
lara savaşa hazır olmalarını bildirmek için atılan işaret topu.
Tirarnola etmek: "Halat bozmak" da denir. Geminin halatlarını çözmek; gemiyi geri çevirmek, geri döndürmek.
Gornedor: Gornator, Latince "gubernaturem". Bir eyaleti, ülkeyi veya şehri idare eden resmi kişi; bir kalenin ya da garnizonun kumandanı.
Mayıstıra: Ana yelken; geminin grandi direğinde ait büyük seren ve yelken.
82
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMA(;AN
ilandıralar
tembihlerini ekleyüp, karavulalar çenber yelkenler açup gemilerini
ile
donattılar; Islam gemileri üze~ine yürQdüler. .
Onlar da önceki gibi Ulu
çalar gelüp
Ta:ıırı'~ sığırrup savaş
kadırgalara çattı, kıyasıya
içün
kıyıda hazır
top ve tüfek, ok ve kılıç
savaşı
durdular. Bar-
olup öyle bir sa-
1
vaş oldu ki anlatılmaz. Bacaloşkalar barçalardan nebtiz gibi geçer veşaykalara bü-
yük pencereler
açardı.
Kafider de
kadırgaları
kayası
geriye döndürüp küleklerden el
yağdırdılar ve bir kadırgaya kumbara atup yaktılar? Bir barça da birlikte yarıdı. Ve
beş
beş kadırgayla kıyıya
barça ve
arkuru olup hepsi batup gitti. Bir
gücüyle oturdu, o da yok oldu. Sözün
kısası,
barçaları
yelken
iki yandan da asker zebun oldu, kü-
rekçi raifesinin kürek çekmeden ve top salya etmeden güçleri kalmayup ister istemez
demir bırakıldı; demirler kıyıya atup demir üzerinde de savaş oldu. 3
Sandallar indirilüp batan
kadırgaların
reisieri
Alemşah
Reis, Kara Mustafa, Kala-
fat Memi, gönüllü serdan Dürzi Mustafa Bey ve başka Mısır kullarından4 ve halarçı­
dan iki yüz kadar adam
Necı:d Arabı
Bu
savaş
alırrup
kürekçileri Arap
olduğundan kıyıya
döküldüler. Çok
gelüp lslamlara yardım etti. Kafider de barçalarda olan kafideri
Hayreddin
rin böylesine
Paşa nıerhumun
savaş ettiğini
Anderya Dorya
bilmiyoruz. Sonunda gece
savaşına
erişüp
aldılar.
üstündü. Az aske-
sert rüzgar
çıktı.
Barça-
lar ikişer demir bırakıp kadırgalar demiri sürüdü, halk zebun ol?u. Ister istemez
5
kıyıdan ayrılup
Umman Denizi'ne
Sonunda Kirman'dan Berr-i
ran'dan Bender-i
nı'na varılınca
rüzgar önünce gittiler.
Caş kıyılarına varıldı. Açık
Şehbar'a çıkıldı.
hakimi Melik
düşerek
Sularrup bir reisin
Dinaroğlu
yerler
olduğundan
kılavuzluğuyla
Celaleddin gemiye geldi,
Mek-
Guvadar Lima-
padişaha bağlılığını
bildirdi. Donanma Hürmüz'e geldikçe elli altmış parça gemi zahire gönderirdi.
Bacaloşka:
2
XVI.
yüzyılda
kale dövmek için kullanılan toplardan birinin adı.
Külek: Bir gemi direğinin kazıklarla çevrilmiş, tahta havaleli tepesi.
El kayası: Kaya, taş § Kumbara, bomba.
Kumbara atmak: Havan topuyla atılan havan kumbarasım ya da el ile
atılan
el kumbarasım
düşmana savurmak Bkz. SÖzlükçe.
4
Topu salya etmek: Gemilerde toplar, sırımlarla ya da daha sağlam olsun diye ipekten yapılıp
sabit halkalara geçirilmiş halatlarla güveneye bağlıdır. Ateş etmek ya da ateş ettikten sonra
içerisini temizlemek için topu, güveneye bağlı.olduğu halatlar üzerinde ileri geri hareket
ettirmeye salya etmek denir.
Kıyıya atmak: Denizin gemiyi kıyıya atması, karaya. doğru sürüklenmek.
Mısır kulları: Mısır askeri, Mısır'dan toplanıp getirilmiş olan asker.
Demiri sürümek: Geminin demir tutmaması, fırtına yüzünden geminin demir üzerinde duramaması, geminin demiri sürüyerek dalgalara uyması.
83
KAT!P ÇELEBI
Seydl Ali Reis'in Hind Denizi'nde
Başına
Gelenler:
Iskelesi'nden dokuz parça gemiyle Hind Denizi'ne
Bir zaman rüzgar
na varınca batı
elverişli
karşıladı;
fil
Adı
geçen kapudan yine Guvadar
çıkup
Yemen
tarafına saldı.
gitti. Birkaç gün gidüp kararlama Zafar ve
tufanı
Şıhr karşısı­
dedikleri tufan çıktı, önüne düşüp tirenkete açma-
ya bile derman olmadı. 1 Akdeniz, fırtınaları bunun yanında hiç olup hergiz [asla]
· gündüz geceden
Yat ve yaraktan,
ayırt
edilmezdi.
Dağ
tepeleri gibi dalgalar. gemileri çok zebun etti.
ağırlıklardan bulunanı
denize döküp ister istemez rüzgara uyuldu,
bu minval üzere on gün gittiler. Sonsuz yağmur yağup bir gün göz açtırmadı.
Denizdeacayiphayvanlar, iki kadırga uzunluğunda balıklar göründüğünde muallimler11f hamd ü sena ederek, mübarek hayvandır, korkmayın derlerdi. Feresü'l-bahr
dedikleri ve koca cüsseli yılanlar, harman kadar kaplumbağalar veRişte-i Bahir2 görülüp o yerde denizin yükselmesi çok olduğundan Ceked Körfezi'ne yakın varıldı.
Girdap: Ansızın denizin rengi gittikçe beyaza dönüp muallimler feryada başladı­
lar. Hind Denizi'nde "girdap" dedikleri, Habeş kıyılarında Gerdefon denilen yerde
ve bir de Sind yakınında Ceked Körfezi'nde olur. Bunlara düşen gemilerin kurtulması yoktur diye deniz kitaplaı:ında yazılıdır, deyince iskandil ile beş kulaç yer bulunup hemen orta yelkenler bağlanup sereni ise eylediler, doruya vurup muhkem halat düşürmekle orsariz edüp dik avlama rüzgarıyla o gün o gece forsa kullandılar. 3
Batı: Batı
yeli, batıdan esen rüzgar. Batı karşılamak: Batı rüzgarının çıkması, batı rüzgarıyla
geminin yol aldığı doğrultudan batı rüzgarının esmesi.
Fil tufanı: Büyük fırtına§ Hind denizlerinde görülen korkunç fırtına§ Tayfun.
Tirinkete açmak: Geminin prova direğinin birinci serenine bağlanan tirinkete yelkenini açmak.
karşılaşmak;
1lf
2
Hind Denizi'nde reise "muallim" derler -K.Ç.
Rişte-i
bahir: Denizlerde ve derinlerde bildiğimiz erişte gibi yassı ve ince bir tür yosun olup
gibi yüksekliği artar ve denizin dibinde adalar halinde devam eder. Sıklığı ve
uzunluğu dolayısıyla geminin dümenine, küreklere (ve bugün pervaneye) dolanarak onun
hareketine engel olur; ona tutulan bir gemi büsbütün hareketsiz kalır, kurtulması da güçtür. Metindeki "rişte-i bahir"den bu aniaşılabilirse de; sözcüğün balina ve kaplumbağa gibi
başka canlıların arasında geçmesi kesin bir açıklama yapmayı önlemektedir. Eldeki kaynaklarda da, benim gördüğüm kadar, bunu bulmak mümkün olmamıştır.
Orta yelkenleri bağlanmak: Geminin orta yelkenlerinin dürülüp toplanması.
Ise eylemek: Geminin yelkenlerini hazır etmek; yelkenleri toka etmek.
Doruya vurmak: Sereni direk üzerine tepeye kadar çekmek; sereni çıkabileceği en son yüksekliğe kadar kaldırmak; sereni en ucuna, doruğuna değin kaldırmak.
Halat düşürmek: Halatları gevşetmek; halatları çözmek.
Orsariz etmek: Gemiyi rüzgarın geldiği yöne yakın bir yöne döndürmek.
Dik avlama: Rüzgarı tam geminin başından yani pruva istikametinden almak.
adeta
çayırlık
84
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Denizin çekilme
zamanı
da
erişüp
rüzgar da diritse etti, yani kolayladı; ertesi sa-
bah mayna edüp aşağı kodu. Yelkeı:ı..$oyup direk neftilerinden bir yarar gemiciyi
1
cundaya bağladılar, 2 sereni doru);fl Vl!rdular. Kazıyı direk dibine basup abli bir direk
kadar yukarı kalktı, 3 etrafa bakılınca vilayetin serhaddi Cemhere'de Puthane seçildi,
yine yelken bağlayup Furmeyan, Manglor ve Sumnat önünden geçilüp Diyu'ya yakın
varıldı. Kafir elinde olduğundan o gün yelken göstermeyüp dümen başında gittiler.
4
Yine rüzgar artup gemilerin dümeni idare edilmez oldu; büyük yekeler taktılar. s
Çarmıhların
sesinden körnilerin silistiresi
avazı işidilmeyüp ayırt
edilmezdi ve
baş­
tan yana kimse varamıyordu; aylakçılarının çoğunu anbara istif ettiler. Sözün kısası
6
o gün kıyameti andırıyordu.
Sonunda Hind Denizi'nden Gücerat
kıyısına erişince ansızın
muallimler önü-
müzde döküntü var, gafil olman diye haber verdiklerinde demirleri funda ettiler/
Diritse etmek: Rüzgarın hafiflemesi, şiddetini kaybetmesi, kolaylaması.
Mayna etmek: Rüzgarın hafiflernesi (aşağı koyması), dirrmesi § yelkenleri indirmek.
2
Yelken saymak: Yelkenleri bağlamak, toplamak.
Direk neftisi: Geminin direğine çıkıp gözeth'~me işiyle görevli gemici.
Cunda: Gemilerdeki bütün direk ve sererrlerin ucu.
3
Kazıyı direk dibine basmak: "Kazı"nın anlamı Türkçe "kazık" kelimesinin değişik bir şekli
mi, açık değil. Bir denizcinin bana anlatlığına göre "kazı" yelkenleri hisa ve mayna etmek
için üst veya alt serene yapılan halat veya tel donatımı demektir. "Kazıyı direk dibine basmak" ise yelkenlerini indirmek için yelken halatlarını serenin altındaki kazı ayağına bağla­
mak, demektir. Burada anlatılan marrevrada "kazı" ile abli denilen ve kisa bir direğe uzun
serenle tutturulan üç köşeliyelkenin dipçiği söylenmek istiyor sanırım.
Bu manevra usta bir gemicinin denizi gözlernek için direğe bağlanarak bir ucu sonuna değin yükseltilmiş serene çıkarıldığını anlatmaktadır. Başka bir deyişle, abli denilen yelkenin
ve bunun bağlı olduğu serenin bir direk denli yükseldiği, böylelikle buna çıkarılan gemicinin görüş ufku daha genişlemiş olduğu anlatılıyor.
4
Yelken göstermemek: Yelken açmamak
Dümen başında gitmek: Gemiyi yelkenlerini açmadan, yalnızca dümen kullanarak idare etmek.
s Büyük yekeler takmak: Yeke, dümen kolu yerinde olan eğri ağaca, dümen başlarına takılan
ve dümenieri istenilen tarafa basmaya yarayan ağaç veya demir manivelaya denir. Gemiye
yelken açtırmayan büyük fırtınalarda, dümeni kullanmak da güçleştiğinden ancak büyük
yekeler takarak dümene hakim olunur. Onun için "büyük yekeler taktılar" deniyor.
6
Çarmıh: Gemi direklerinin arına ve merdivenleri; ana direkleri ve gabya çubuklarını tutan
kalın halatlara verilen ad. Bkz. Sözlükçe.
Aylakçı: Donanmanın daimi askeri olmayıp ancak donanma denize çıkacağı zaman altı ay
için toplanan bir sınıf asker; daha çok boşta olanlardan toplandıkları için bu adı almıştır.
Demirleri funda etmek: Demir atmak.
85
KATIP ÇELEBI
lakin gemileri harpüşte, yani salındı talaz 1 muhkem çiğlleyüp batırmak eyledi, kürekçiler kadinalarını bozup 2 halk soyunarak birer varil ve tulum hazırladılar. Demirlerin kimi kınlup bir miktar döküntüden kurtuldular.
dı
ve gemiler de gayet
denilen liman önüne
sulandı. İkindi zamanı
varıldı.
Gemiler
salındı
Burası
hava biraz
ile
Diyu ile Darnan arasıy­
açılup
dövüşmeden
Gücerat'tan Darnan
düşüp
mecalsiz
demir
üzerinde üç gemi arkuru karaya vurdu. Içinde olanlar esenlikle karaya çıktılar.
Sonra rüzgar biraz
ve
halatlarını
aşağıya
koyup
padişahı
Gücerat
limanlık
Sultan Ahmed beylerinden Darnan hakimi Melik
donanınası
Esed marifetiyle Darnan Kalesi'ne emanet kodular. Melik Esed "kafir
mek üzeredir, Surat Kalesi'ne
toplarını
edince parçalanan gemilerin
erişmek ardınca
olun" dedi. Bu haberi bu denlü
gel-
sıkıntı
ve sıkıkım görmüş olan gemi halkı işidince çoğu çıkup Melik Esed'e nöker oldu3 ve
kimi de "suyu bardakta
demişler,
gemiyi
kağıtta;
bizden önce bu
cihanı dolaşan
bi-
lirkişiler, karayı koyup deniz havasında yelen Bü Ali ise anın aklına idrakine yuf
4
der" deyüp sandallada kıyıya döküldüler, karadan Surat'a gittiler.
Seydı:
Ali Kapudan
ken kürek
beş
günde,
altı
parça gemiden kalanlarla Surat
suların yükseldiği
Limanı'na doğrulup
çekildiği
zamanda yürüyüp,
mir kodular. Bin türlü mihnetle Basra'dan üç ay
tamamında
zamanda de-
Surat Kalesi
girince orada olan Müslümanlar sevindiler; çünkü Gücerat vilayetinin
yel-
limanına
karışıklık
za-
manıydı.
Orada da nice haller olup asker "ulüfe, yiyecek ve
içeceğimiz kalmadı.
de halat, yat ve yarak olmayup köhnelendi. Bundan sonra
yoktur" diye
çoğu
Mısır'a
Gemilerde
gitmek ihtimali
Gücerat vilayeti padişahına nöker olup gemiler boşaldı.
Surat Kalesi'nde Hudavend Han'a yarakları ve bulunan yat ve yarağ ile teslim olunup diğerlerinin devlet kapısına gönderilmesine zaman temessükle~i 5 .aldılar.
Adı
geçen kapudan kendisine uyan elli kadar
remi başında
[Aralık 1552]
karadan Hind ve
dört yıl tamam olunca Istanbul'a geldi. Edirne'de
Salındı: Çalkantı;
2
4
yoldaşla dokıaz
Horasan'ı dolaşarak
yüz
altmış
muhar-
Acem diyarı içinden
padişahın eşiğine
yüz
sürdüğü
za-
deniz dalgalı olma, salıntı.
Talaz: Büyük dalga, çatlayan dalga, kabarıp gelem büyük dalga, köpüklü büyük dalga.
Kadinaları bozmak: "Kadina" forsaların bağlandıkları bukağı demektir. "Kadinaları bozmak"
da kürekçilerin bağlı bulundukları zincirleri çözmek demektir.
Nöker: Moğolcada vazife, hizmet, arkadaş, hizmetçi, yoldaş ve daha başka anlamları vardır.
Buradaki anlamı "maiyet silahşoru, bir başbuğun yanında iş gören savaşçı" demektir.
Deniz havasında yelmek: Deniz sevciasına kapılmak, deniz sevciasına koşmak
Zaman temessükleri: Kefalet senetleri, kefalet kağıtları.
86
DENIZ SAVAŞıARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
man kendisine seksen akçe müteferrika vazifesi1 ve öteki yoldaşlarına Mısır'da terakkiler ihsan olundu. Dört
yıllık işlemişJ.ılüfeleri
verilmek yolunda hükm-i hümayun
verildi. O da başından geçenleri y.zı.zu_p bir kitap eylede ve Türk dilinde "başına Seydt Ali halleri geldi" deyimi bundan kaldı.
Sinan Paşa'nın Seferleri ve Ölümü: Dokuz yüz elli dokuzda [1551/52] Kapudan Sinan
Paşa
yüz yirmi
beş
parça
kadırgayla
denize
çıktı.
Dokuz yüz
altmışta [1552/53]
da bu
üzerinde kaldı ve altmış birde [1553/54] öldü; Üsküdar'da gömüldü. Şair Sihrt ölüm
tarihini şöyle yazdı:
· Verir ahır fenaya fülk-i teni
Ten gemisini sonunda ölüme salar
Nuh dahi olursa keştiban
gemicisi Nuh bile olsa.
Her kaçan çeke niheng-i ecel
Ölüm timsahı soluduğu zaman
Katraca gelmeye ana umman
engin deniz ona damlaca gelmez.
Yusuf-ı
Dostları
için ikinci bir Yusuf'tu,
yağının
gözüne süngü görünürdü.
sani idi ahbaba
Görünürdü adil gözine Sinan
Sihriya gel
Ruh-ı
dua-yı
Ey Sihri, gel hayırdua edelim:
hayridelim
pakini şad ide Sübhan
Onun arı ruhunu
Tanrı şad
etsin.
3
Hatif-i gaybi didi tarihini
Gayb hatifi tarihini böyle dedi:
Daldı
Kapudan rahmet denizine
rahmet denizine kapudan [961]
Turgutça'nın Çıkışı:
Bu Turgutça Bey Menteşe
sancağından
daldı.
Saravuloz nahiyetinden
bir köyde, Veli adlı raiyyetin oğluydu. Yaratılışında yiğitlik ve cılasunluk olduğun­
4
dan ok atmaya ve
güreş
tutmaya çalıştı. Sonunda deniz levendine karıştı, yüreklilikle
ün aldığından giderek levent takımının5 kapudanlığı kendisine verildi.
Bir kez gemi
yağlarken
tutsak eyledi ve Ceneviz'de
kafir
kapudanlarından Oğlan
kapatıldı.
Hayreddin
Kapudan üzerine
Paşa donanınayla
Ceneviz
düşüp
karşısına
Müteferrika: Haderne demektir. Hükümdarın olduğu gibi vezirlerin ve başka hizmetlerin
de müteferrikaları vardır. Padişah müteferrikaları en itibar h ve şerefli hizmetlerdendir; buraya seçme, soylu ve güvenilir kişiler alınır. Nitekim, müteferrikaların bir kısmı sultanzade, vezir ve beylerbeyi gibi paşa oğulları ile bey veya defterdar gibi yüksek yerlerdeki kişi­
lerin çocukları olurdu. Mütef~rrika vazifesi, müteferrikanın aldığı aylıktır.
Kitap eylemek: Kitap haline koymaKbir kitap meydana getirmek, kitap halinde yazmak.
Gayb hatifi: Gökten ya da kendi görünmeyen bir söyleyenden gelen ses § bilinmeyenden
haber veren gizli bir haberci § gür ilham eden ses veya melek. ·
Raiyet: Bir hükümdarın buyruğunda olup vergi veren halk; ata. ve kılıca sahip olmayan, asker olmayıp vergi veren halk; tebaa, uyruk; çoğulu reaya.
Levent takımı: Türk korsan gemicileri; Türk korsanlar takımı.
87
KATIP ÇELEBI
varup da 'Turgut'u vermezseniz bütün köylerinizi
lında
çoğu
bir yarar gazidir diye
zaman
divanında
yakarım"
diye onu
kurtardı. As-
överdi, hatta kendi yedek gemisi-
ni bağışladı.
Ve sonra Hayreddin
Paşa'nınki
gibi
batı tarafında
çok gazalar edüp
zenginleştik­
çe gemilerini artırırdı. Giderek yirmi beş parça gemiyle gezmeye başladı ve Kapudan
Sinan Paşa ile
haberleşüp
karşı
lerek birbirine
o kapudan denize çıktıkça Turgutça da Batı Semti'nden ge-
durup
şenlik
ettiklerinde Turgutça gemilerinden top ve tüfek
sesi baskın göründüğünden Sinan Paşa ondan vehimlenmişti. Kendisine uymazsa ele
geçirilmesi güçtür diye gönlünü alup devlet
parça gemiyle gelüp kulluk arz eyleyince
kapısına
gelmesini söyledi. O da sekiz
namlı yo1daşlarından
Gazi Mustafa, Uluç
Ali, Hasan Gülle, Mehmed Reis, Sancaktar Reis, Deli Cafer ve Kara
geldi. Kendisine
Karlı-ili sancağı
Kadı
ile birlikte
ve adı geçeniere de yetmişer, seksener akça ulüfeyle
her birine fener verildi. 1
Bu
.dır;
Turgutça'nın
devlet
kapısına
gelmezden önce ve sonra nice
sayılı gazaları
var-
birkaçını anlatalım.
Cerbe Olayı:
Adası'nda
Turgut Bey levent
ve Kantara
Limanı'nda
kapudanıyken
yatup gemilerini
yedi sekiz parça gemisiyle Cerbe
yağlarken
kafir
kapudanlarından
Cağala ve Venedik kapudanı yüz elli parça gemiyle gelüp o limanın boğazını alarak
2
bunu kuşattılar. Tamam azuğu tükenüp zebun olduğu zamanda kendisini ve gemilerini
ze
alırız
diye sevinç ve
barkımıza ateşler
kıvançla
salup
yıkan
oturdular; hatta Ceneviz'e mektuplar yazup "evimilevent
kapudanı
Turgut'u gemileriyle tutarak
diye haber gönderdiler ve nice beyzadeler gemi donatup
Cerbe'ye
ki
ayağı
denize akar, o
ırmak
Allah'ın
hikmeti o yörede bir
süp o sudan gemilerini denize geçirdi.
Kıyıda
bir
dürişti.
beyzadelere
kalanını
sataşup aldı.
yağladı
ve denize
çıktı.
altnuş
kafider
mil yerde bir li-
Yolunda o seyre gelen
Bundan sonra kafirler "elbette Turgut büyü bilür, kuru
yerde gemiler yürütür" diye
Bu kapudan
da
Iki mil kadar yeri ke-
kurulmuş çadır alıkoydu;
gördükçe Turgut içindedir derlerdi. Kapudan o sudan denize
mana girdi, gemilerinin
ırmak
üzerinden bir sandal yürüyebilirdi. Hemen le-
vent ve forsa koyup limandan o ırınağa yol kestirmeye
2
seyredelim diye
doğruldular.
Turgut Kapudan da hakka tevekkül edüp
vardı
varalım,
aldık"
şaşup kaldılar.
Islamlığın sıyrılmış kılıcı
olup denizin yarar ve ünlü
kapudanıydı.
Fener vermek: Bkz. s. 187. ,
almak: Bir limanın boğazını kapatıp gemilerin girip çıkmasına engel olmak.
Boğazını
88
DENIZ SAVAŞıARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Kaç kez kafirlerin gemilerini basup karadağ gibi barçaları söyündürmüştü. 1 Bunlardan biri, kafirlerin bir kez on sekiz
ı;ısırça kadırgası_pı
zi'nde iki barça buğdayile
giderken Manya Burnu'nda önüne gelüp aman
vermedi,
aldı.
Vene_slik~
bozup
aldı
ve Selanik Körfe-
Buna benzer nice fetihleri vardır.
Turgut Bey'in Mağrıp Tarafına Gidişi ve Padişahın Çağırması: Bu bey, Kailı-ili beyiy-
ken bir gün denizde bir Venedik
barçasına rastlamış,
büyük
kapudanları
ululamak
içün yelkenleri biraz aşağı koyup peşkeş götürüderken "bu baş kapudan değildir"
2
diye
aldırmazlar
kılup yanında
ve rüzgar
olduğundan
harçaya güvenirler. Turgut Bey'in de
bulunan üç parça gemisiyle topa tutar, rüzgar
ve zebun edüp
aldıktan
sonra bir yarar yoldaşı
düştüğünden
aşağı
canı sı­
komakla döve dö-
hepsini kılıçtan geçirüp
barçayı denizde ateşe yakar. 3
Bunun üzerine balyoz, Rüstem
Paşa'ya
kendi
kardaşma karşı gördüğünden
devlet
kapısına çağırdı.
rıp'a
varup bu beyden
yakınır.
Turgut'u sevmezdi. Hükümle
O da, onun kötü niyetini
öğrenüp
Rüstem
çavuş
Paşa
gönderüp
kendi gemileriyle
Mağ­
giderken iki yıl kadar zaman başkaldırup buyruk dinlemez oldu.
Sonra Tarabulusgarp'ın fethi gerekince, merhum Sultan Süleyman Han kendisine
incinmişken
tın kılıç
ister istemez aman verdi ve
çağrı buyruğuyla
gönderdiler ve Tarabulusgarp fetholunursa
üzerinde kalmak şartıyla verilsin,
Kapudan Sinan
fetholundu. Eyaleti
rıp'a doğru
yelken
beylerbeyliği
varup Turgut Bey'in
başkasına verildiğinden
Beyin
Sinan
bir al-
ölünceye kadar
Paşa yalnız
kılavuzluğuyla
canı sıkıldı,
onu görüp öteki kapudanlar da
uymaları buyurulmuştu.
Mushaf-ı Şerif,
denilmişti.
Paşa donanınayla
açtı;
bir
demir
Tarabulus
kopartıp Mağ­
ardına düştüler,
çünkü ona
kalup Turgut Bey'in izniyle döndüler. Ve
kimi kapudanlar bin minnetle yine döndürüp devlet kapısına getirdiler.
Turgut Bey'in Peştiye Tarafına Seferi: Kimi kitaplarda adı geçen bey, dokuz yüz altmış yılında [1552/53]
yüz yirmi kadar
kadırgayla
serdar olup Nobofaça'ya gitti diye
yazılmış.
Sonra dokuz yüz
altmış
Bahr-i Körfez'e girüp ltalya
Söyündürriıeh: Düşman
bir recebinde [Haziran 1554]
kıyısında
gemisinin
bulunan
toplarını
kırk beş
parça
kadırgayla
Ispanya'nın Peştiye adındaki hisarına
susturmak
§
Bir gemiyi
savaşamaz
hale koy-·
mak.
Yelhenleri aşağı koymak: Yelkenleri tam fora etmeyip biraz indirmek, tam açmamak
Rüzgarın aşağı koması:
Düşmek: Savaşta
Hafiflemesi.
ölmek.
89
KATIP ÇELEBI
varup
dıma
kuşattı.
Bin uğraşla alınmak üzereyken dört bin atlı ve üç bin piyade kafir yar-
gelüp üst üste Müslümanlara
rifin yedinci günü [6
üşüp savaştılar. Allah'ın yardımıyla ramazan-ı şe­
Ağustos 1554] taşrada
olan melunlar bozulup
sarda olan kafirler ister istemezamanla çıkup kaleyi verdiler.
Kırk
kaçtıklarından
elli bellü
hi-
başlıları­
na aman verilüp ötekiler zincire vurulup tutsak edildi. Hisarda olan ganimetler ve
yedi bin kadar tutuklu Müslüman tutsağı alırrup Avlonya'ya gelindi.
Yakınında
olan
başkaldırmış
dan ve denizden ele getirilüp
lerle devlet
kapısına
gelince
Arnavutlar da Mirliva Ahmed Bey marifetiyle kara-
haklarından
değer
bilir
gelindi. Umulandan çok para ve ganimet-
padişah
ona Cezayir
beylerbeyliğini
kapu-
danlık ile ihsan etmişti. Lakin Rüstem Paşa engel olup "taşrada hasıl oldum1 der, padişahın
yüce
kapısında iş
rakıldı.
Lakin kendi kabul etmeyüp yeri yüce
görmeyi istemez" deyi arz etti, yine
padişah
Karlı-ili sancağında bı­
Edirne'ye yola
çıkmak
üzerey-
ken atlanup yolda yayan rikab-ı hümayunu öptü kendi ağzıyla eyalerini dilernekle
2
verildi ve bundan sonra Tarabulusgarp'a gidüp Malta'da
şehit
oluncaya
değin
orada
kaldı.
2
Taşrada hiisı1 olmak: Istanbul'dan dışarıda yetişmek; Istanbul'dan dışarıda devlet hizmetinden uzakta, belli denemelerden ve basamaklardan geçmeden yetişip meydana çıkmak;
devlet kapısından başka yerde yetişrnek
·Rikab-ı hümayunu öpmek: Padişahın üzengisini öpmek; pa dişaha büyük saygısını göstermek
üzere onun üzengisini öpmek. Bu söz daha çok mecaz olarak kullanılmaktadır.
90
. . .....
BEŞINCI
BOLUK
~~.,, .~
Piyale Paşa'nın gazaları üzerinedir.
Paşa'nın
Sinan
rini görmede
ölümünden sonra
eteğini
kapudanlık adı
geçene ihsan olunup deniz
işle­
beline dolayup din ve devlete nice hizmetlerde bulundu.
Fransa'ya Yardım İçin Kalbiye Seferi: Kimi tarihte yazıldığı üzere hicretin dokuz yüz
altmış
[1553/54] yılında
bir
Fransa
kralı
devlet
kapısına
elçi gönderüp tspanya kralın­
dan dert yanup donanma göndererek yardım etmesini diledi. Bunun üzerine Gelibolu
sancağı
beyi Kapudan Piyale Bey'in
yuruldu. O zaman I ercan
donanma-yı
Ovası'ndan adı
hümayun ile o semte gitmesi bu-
geçen kapudana bu yolda gönderilen
hükm-i hümayundur:
Emr-i Şerifin Sureti: 1 Ulu beylerin övüncesi, büyük ve ulu kişilerin seçmesi, değer
ve
saygı
iyesi, tüm olan biteni bilen Tanrı'nın yardımına ermiş, Gelibolu
ve
kapudanım
sancağı
beyi
Piyale -ululuğu sürüp gitsin- yüce buyruğum gelince bilinsin ki bun-
danönce hükm-i hümayunum gönderilüp,
Hakkın yardımıyla
bu kez denize
çıkması
buyurulandonanma gemilerine serdar verildin. Yat ve yarağını görüp gemileri hazır­
layasızve
Turgut'un -yüceliği sürsün- seninle birlikte
olması buyıırulmuştur.
Onun-
la güzelce uyıışup birleşerek, uğur ve mutlulukla birlik olan devlet-i hümayunumla 2
ilgili
işlere
gücünüzün
yettiğini
verin diye
buyumlmuştu.
O yüce
buyruğum
yine
yürürlükte olup denize ayrılan altmış parça gemilere baş ve buğ tayin olunduğun
içün gemileri çabucak tamamlayup, kürekçiler bulup, yat ve
yarağını
vakit yitirme-
den görmek içün ulu düsturum, büyük müşirim, dünyanın nizarnı vezirim İbrahim
3
Paşa
-Ulu
Tanrı
onun ikbalini sürdürsün- ve defterdara hükm-i
şerifim
gönderilüp,
yeniçerilerim ağasına istenen yeniçeri kullarımı veresin, diye buyruğum gönderildi.
Emr-i şerifin sureti: Padişalhbuyruğunun kopyası, örneği.
Devlet-i hümayun: "Uğurlu devlet" anlamına bir kalıp sözdür. Padişahın devletinin daima
uğurlu ve mutlu olduğunu ;nlatmak için kullanılır. Burada "benim uğursuzluk ve bahtsız­
lık-bilmeyen devletirole ilgili işlerde" demektir.
Dastur: Anlamı "kaide, kanun, temel" olan bu kelime, sadrazamlar için ve hep yanında yüceltici bir sıfatla birlikte kullanılır.
Müşir: Anlamı "işaret eden, yol gösteren" olan bu kelime, devlet hizmetinde yüksek bir
yerde bulunup yol gösteren, buyruk veren kişiler, özellikle sadrazamlar için kullanılır.
91
KATIP ÇELEBI
Denize seninle birlikte verilen Kocaeli ve Midilli beylerine de hükm-i
şerifler
gönderildi. Eyle olsa buyurdum ki yüce kapım çavuşlarından Mahmud -değeri art1
sın- varınca
asla geciktirüp
gevşeklik
göstermeden seninle
çıkacak altmış
parça ge-
miyi gece ve gündüz üzerine olup itmama eriştirüp 2 kürekçilerini tamamlayın, ayrı­
lan yeniçeri
kullarımı
mevsimiyle denize
alup ve sancak beylerini de askerleriyle gemiye alup vakti ve
çıkın.
Fransa
devlet-i hümayunumla ilgili
padişahının donanmalarıyla
işlere,
güzelce
uygun yerde toplanup
uyuşup anlaşarak başlayın.
Bu
iş
himmet
ister; savsaklamayup gemileri çabucak tamamlayarak önceden çıkarmak yolunda dakika kaybetmeyesin.
Adı
bellü kulum Turgut
lir; onunla
danışık
-ululuğu
etmekten geri
ve amaçta bir olup, gayretin
saltanatın ırzına
sürsün- denizin bütün hallerini ve
durmayasın.
gerektirdiği
ve namusuna
aykırı
işlerini
bi-
Güzel dirlik ve tam birlik ile gönülde
ne varsa yerine getiresin. Kötü tedbirlerle
bir durum olmamak içün türlü güzel
çalışmala­
nnız olsun. Gönüllü levent gemilerinin de birlikte gitmesi buyurulmuştur. Adı bel3
lü kulum,
onların durumlarını
her birinin, onun uygun
bilir; onun marifetiyle gönüllü reisleri birlikte olup
gördüğü
üzre gönüllerini alup peksirnet gerek olana peksi-
met verüp onun marifetiyle ve onunla
danışık
ederek devlet-i hümayunumla ilgili iş­
lerde ve din yoluna kullanup Allah'ın yardımıyla yüz aklıkları elde etmeye dürişesin.
Her gemiye adet üzre yirmi nefer
halatçı
koyun ve onlardan başka Galata azeple-
rinden4 de yarakları ve yasaklarıyla otuz nefer azepayırup gemilere yerleştirüp birliktealup giderek kullanasınız. Tersaneyi korumak içün ve orada kalan on parça gemilerin işlerine de yetecekleyin adam alıkoyasınız.
Şöyle bilesiz, alarnet-i şerife 5 güvenesiz. Tercan Salırası yurdunda, 6 dokuz yüz
altmış
iki yılının rebiyülahırı sonunda [24 Mart 1555]
yazıldı.
Ey le Olsa: Bunun üzerine, bundan dolayı § o halde § öyle ise, öyle olunca.
2
4
6
Gece ve gündüz üzerine olmak: Ara vermeden bir işin üzerinde geceyi gündüze katarak
bütün gayretiyle çalışmak.
ltmama eriştirmek: Bütünlemek, sonunu almak, tamamlamak.
Gönüllü levent gemileri: Akdeniz'de faaliyette bulunan güçlü kuvvetli korsan gemileri ki
bunlar Osmanlı donanmasının hizmetine girmişlerdir.
Galata Azepleri: Deniz azepleri; karadan ayrı olarak deniz gücünü teşkil eden ve donanmaya bağlı olan azepler. Bkz. Sözlükçe "azep".
Alarnet-i Şerif: Osmanlı tarih belgelerinde "tuğra" yerine kullanılan türlü tabirlerden biri.
Osmanlılarda "tuğra" padişahın adını taşıyan alarnet ye imzası demektir. Padişahların tuğ­
raları anlaşma, ferman, berat ve başka belgelerin üstüne ve ortasına kon urdu.
Yurt: Çadırlı ordugah.
92
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMACAN
Donanma-yı
Hümayunun FransaTarafına Yönelmesi: Adı geçen kapndan yüce ferman gereğince donanma gemileriylq:l~nize çıkup, aJıllı kişilerin doğru bulmasıyla
önce Polya kıyılarını vurup Riçe',yi kllşattı ve aldı. Sonra o kıyılarda birkaç parça hisara da çıktılar; lakin Riçe kuşatması sırasında buralarda oturanlar haber alup boşal­
tarak kaçmışlar. Bir nice bin çevik ve yörük levent çıkup kılavuzlada vilayeti yağma
ederek çok ganimetler aldılar.
O sırada Ispanya kapudanı Anderya
de
idüğü öğrenilüp
Dorya'nın altmış beş
gemiyle Anabolu önün-
derhal demir kopararak üzerine yöneldiler. Lakin bu Anderya,
önceden duyup bir tarafa çektirdi gitti. Kapndan
Paşa
da Ispanya kalelerinden bir-
kaç parça hisa~a varup kimini kılıçla, kimini amanla aldı. Sayısız ganimetler aldıktan
sonra Elbiye Kalesi
yakınında
attı.
demir
Orada bir
kadırgayla
Fransa
kapudanı
ge-
lüp görüştü.
Padişahımızın asıl muradı
Kalbiye
adındaki hisardır,
yana yöneldiler. Varup gerçi bir zaman
lakin iç hisarının berkliği tam ve
kuşatarak
halkıyla
ve
varup
kuşatalım,
demekle o
yürüyüşle taşra varoşu aldılar,
çokluk alışmayup
uyuşmak
kolay
olmayın­
ca vaktiyle dönüp kasım gününde Istanbul'a geldiler.
1
yıl
O
Fransa
dileğince
Ispanya'dan öç alamayup çokluk
iş
göremedi; lakin sonra
büyük savaşlar olup iki taraf bir yendi bir yenildiler. Köpek dişi, domuz derisi2 dediklerince bugün de
rının
aralarında
düzelmesi mümkün
çıkmaya.
kavga
değildir.
Bundan ötürü Ispanya
dövüş
donanınası
lesi olan Vahran, ki eskiden Hayreddin
Venedik'e gelmez
aşağı Mağrıb-ı
altmış
üç
gayla Piyale Kapndan önce Cezayir'e
vardı,
askerini
şüp kılıç
Aksa
Paşa almışken
Dokuz yüz
geçirüp oraya
aralarından
Her zaman kavga ve bozgunculuk
Cezayir ve Vahran Seferi: Cezayir'den
yayılmıştı.
eksik olmayup büsbütün barışup aralaolmuştur.
kıyısında
Tilimsan iske-
bir yolla Ispanya
[1555/56] yılında kırk beş
kaldırdı
hisarını
parça
ele
kadır­
ve bu hisar üzerine dü-
gücüyle fetheyledikten sonra vaktiyle dönüp Tersane-i Amire'ye girdi.
Benzert Seferi:
Adı
geçen kapndan dokuz yüz
altmış
dörtte
[1556/57]
Tunus
Şehri
yakınında Benzertadındaki iskele ve kaleyi aldı. Ve Mağrıp-zemin kıyılarını sıyırup
kasım
gününde tersaneye geldi.
Kasım
günü: Kasım ayının sekizinci günü. Donanmanın denize çıkma mevsiminin sona erve lstanbul'a döndüğü gün.
Köpek dişi, domuz derisi: Bu deyim ikisi de düşman olup birbirleriyle dövüşmekte olan kişi­
ler ya da milletler için kullanılır.
Sıyırmak: Kıyıdan gitmek; kenar kollanarak gitmek; engine açılmamak
diği
2
3
93
KATIP ÇELEBI
Mayorka Seferi: Dokuz yüz altmış beşte [1557/58] Piyale Kapudan yüz elli parça
kadırgayla
yine Akdeniz'e
çıkup
Katalanya
kıyılarına yakın
Ispanya elinde olan Ce-
zayir'den Mayorka dedikleri adaya varup er döktü. Köylerini
yağma
edüp
yıktı
ve
birçok ganimetler aldıktan sonra esenlikle dönüp Tersane-i Amire'ye geldi.
Ve bu yılda kapudanlığına Cezayir beylerbeyiliği payesi eklendi. 1
Piyale Paşa'nın Cerbe Önünde Kat1r Donanmasıyla Savaşı: Dokuz yüz altmış altıda
Piyale
[1558/59]
Paşa
kadırgayla
seksen sekiz parça
rin bir büyük barçasına rast gelüp
aldığı
denize
çıktı.
Matan önünde kafi-
zaman Frengistan durumu sorulup
öğrenil­
di. Haber verdiler ki Tarabulusmağrıp önce alındığı içün Malta kafirleri çok korkuya
düştü,
krallara yazup
hazırlığındadır
yalvardılar.
Bütün kafir
ve Turgut Paşa ile Arap
serdarları,
eşrafı arasında
büyük donanma
çıkarmak
kavga vardır, Arap emirleri ve
2
meŞayihi Frenklerle gönülbirliği edüp Osmanlı ülkesine zarar vermek ardında olduğunu
söylediler.
Piyale
Paşa
da devlet
kapısına
yazup
bildirmiş
ve saltanatça on parça
kadırga
da
yardıma gönderilmişti. Yerle bir olası kafirler Islam ordularının böylesine hazırlığını
işittiklerinden bu yılda baş göstermediler. 3 Kışın gelmesi yakın olunca adı geçen Paşa
Avlonya'dan dönüp Tersane-i Amire'ye girince kafır donanınası elindeki gemilerle
Tarabulus semtlerine geçti.
Kış
mevsimini oralarda geçirüp ilkyazcia o diyar ahalisi-
ne, hele Tarabulus'a zarar vermek
dan
Paşa'ya
ilkyaz
erişinceye
ardınca olduklarını
Turgut
kadar yüz yirmi parça gemi
Paşa
bildirince, Kapu-
hazırlaması
içün ferman
geldi. Ö da eteğini beline dolayup vakti ile o sayıda gemileri hazırlamaya baktı.
Vaktaki
Nisan
kış
geçüp ilkyaz geldi. Dokuz yüz altmış yedi recebinin sekizinci günü [4
Kapudan Piyale
1560]
Adası'na vardıkta
batası
kafir
Paşa
yüz yirmi parça
Tarabulusgarp beylerbeyi Turgut
donanınası
Cerbe
Adası yakınında
kadırgayla
Paşa'dan
denize
çıktı.
Koyun
bir firkate geldi; yere
olup Tarabulus'a
düşmeyi
gözlerler,
diye bildirdi.
Bundan önce
Yani Cezayir
başka deyişle
adı
geçen
paşa
Uluç Ali
adındaki
korsan~
beylerbeyliği vazifesi değil, yalnızca bu beylerbeyliğin "payesi" verildi, bir
beylerbeyi payesi aldığı için unvanı da bundan böyle "paşa" oldu.
eyaletine Cezayir Eyaleti de denir; çünkü Cezayir sultanı Barbaros Hayreddin
devleti hizmetine girdikten sonra kendisine ait olan Cezayir kıtası yine onun
üzerinde bırakılmış ve zaman içinde kaptan paşalık bu eyaletle birlikte verilmiştir.
Emir: Bey; Arap ülkelerinde türlü bakımlardan devlet haline gelememiş, fakat başına buyruk toplulukları yöneten idareciler için kullanılan bir unvan.
Baş göstermemek: Meydana çıkmamak; korkudan ortalarda görünmemek.
Kaptan
Paşa
Paşa Osmanlı
2
reisi -ki o zamanda ünlü
94
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
lardandı-
bir
savaş
erişti,
birkaç parça kadırgayla dil almaya kafir
harçasma
rastladı.
döve döve barçayı
tki
diyarına göndermişti;
taraft~l1 toplaşurken ~geriden
aldı. lç~nd:_olan
o da büyük
birkaç parça gemi daha
reisleri tutsak edüp getirdiklerinde top lan,
yat ve yarağıyla lstanbul'a gönderildi.
Moton önüne
vardıkta
Rodos beyi
Kurtoğlu
Mustafa Bey birkaç parça gemiyle geldiler. Büyük
yağlandı.
lar. Orada dinlenüp gemiler
şinci
günü
doğru
Gereçleri
[ı Mayıs 1560] akşamından
engine sahip
Mağrıp'a
sancağı
Ahmed Bey ve Midilli
şenlikler
olup
beyi
donanınaya katıldı­
tamamlandıktan
sonra
şahanın
sonra, Allah'a tevekkül olup Garp
be-
Yakasına
yöneldiler.
Küçük Malta Adası'nın Yağma Edilmesi: Uygun rüzgarla dört gün dört gece gidilüp
ertesi gün Küçük Malta'nın bir yanına yapışıldı. Birkaç savaşçı yiğit gemilerden dışa~
rı döküldüler ve kafirlerin evlerine seğirdüp 1 çok ganimet aldıktan sonra evlerini,
bağ ve bostanlarını ateş verdiler.
Biraz diller alup kafir
dıtga
ve otuz
milerinin
altı
parça
geldiğinden
dananınasından
barçaları, şu
sorulduğunda kırk
haber
anda Cerbe
sığlarına sığınup
adı
rabulus'a gönderildi,
edüp yerle bir
olası
kafir
tikten sonra Cerbe'ye
vaş
Ardınca donanma-yı
hümayun ile
donanmasının olduğu
yakın
Karkanna
yatarlar, lslam ge-
Paşa tarafından
gafillerdir, diye haber vermeleriyle Turgut
ha önce gelen kalite bu kez bunu bildirmek içün orada yine
dokuz parça kada-
geçenin yanına, Ta-
Cenab-ı
Hakka tevekkül
yana yöneldiler. tki gün iki gece git-
Sığları'na
vanlup demir
atıldı.
Ertesi gün sa-
ve dövüş araçları düzülüp hazır kılındı. Çektirilüp akşam vaktinde Cerbe'ye on
iki mil denlü yerdevarup demir bıraktılar.
Cerbe ise Tarabulus'tan iki yüz mil
doğııya
deniz
kıyısına yakın
bir
adadır,
eski-
den adadan kıyıya bir yol vardı, sonra kestiler.
Cerbe Önünde Savaş: Bundan önce donanma-yı hümayun Malta'ya varınca Malta
kafirleri kayık gönderüp lslam donanınası geldiğini bildirmişler, yere batası kafir de
gemilerini kaldırup yedi sekiz mil kadar denize çıkup savaşa hazır olmuşlar. Sabah
lslam askeri de gelüp kafir gemilerini gördüklerinde türlü süs ve saltanatla çektirüp
yürüdüler. O yerde biraz
clınşını
t9plaşup
görüp bir bölüğü Cerbe
kafirler kaçmaya karar
tarafına
can atup hisar
vermişken Islamların
altına
sal-
girdi ve bir bölüğü de-
nize açıldı. Paşa da gemileri iki bolük edüp bir bölüğü hisara gidenh;r ardınca gönderdi; kendi de denize
çoğu
1
yerle bir
olası
açılan
kafir
gemilere girüp
kadırgalarına
kıyasıya savaş
oldu. Islam gemilerinin
çatup her birinde büyük
Seğirtmek: Koşmak, süratle gitmek.
95
savaşlar
oldu. So-
KATIP ÇELEBI
nunda Islam üstün gelüp yere batası kafirler bozulup sındı. 1 Yirmi parça kadırgaları
ve yirmi altı parça barça, kimi
kıldı.
cilye
Kafir
serdarlarından
Adası'nın kapudanı
Sonunda kafir
Adı
sığlarda
kalup, kimi batup, kimi
Anabolu kapudanı ve
oğulları,
can korkusuyla firkatelere
donanınası
alındı
ve kimi de ya-
Anderya Dorya
düşüp
oğlu
ve Çi-
Cerbe Kalesi'ne girdiler.
bütünüyle alındı, bir tarihte böylesine bozgun olmadı.
geçen kale, eskiden Islamların oturduğu bir yer iken bir yolla kafirlerin eline
düşmüştü.
Fethi önemli olduğundan denizden donanma-yı hümayun; karadan Tara-
bulus, Kayravan, Sifaks kalelerinin atlu ve piyade yarar tüfekçileriyle
üzerine vanlup
kıya kuşatıldı.
ramazan-ı şerifin
üçüncü günü
girileceği sırada
Gece metrise
[28 Mayıs 1560]
kafirler
çıkup
adı
geçen hisar
dört yanından
sıkı sı­
çoktan çok ok ve tüfek
serpince gaziler hep birden kılıç sıyırıp üzerlerine yürüdüklerinde, melunlar daya2
namayup
Kale
kaçtılar.
Çok kafir
hendeğinden
toprağa düşüp
metrislere yerleşti.
ileride kafirler bir büyük hendek
kazdılar
ve çevresine tabur
çevrilüp üç bin kadar yarar kafir koyup orada çergeleri ve çadırlarıyla oturup etrafı
3
korurlardı.
Bir tarafta da bir su kuyusu olup
muhkem metris
yapılmıştı.
gündüz ondan hisara ve
rıp
çoğu
ondan geçindiklerinden üzerine
Darbzenlerle yedi sekiz yüz kadar kafir koruyup gece
taşra
su
taşıdarken
Müslüman orduları bu kuyuya yakın va-
ok ve tüfekle kafirleri sıkıntıya sokup içierini daralttılar.
Kafirlerin
Saldırışı
ve
Bozulması: İspanyol
ve
başka
pare türlü türlü sancaklada beş kat alay bağlayup
nü [7 Haziran
1560] damgaları cılasunluk
Müslüman gaziler de
soydan bin kafir seçilüp
ramazan-ı şerifin
altı
on dördüncü gü-
olan ls lam askeri üzerine yürüdüklerinde
Allah'ın yardımına güveiıüp
tekbir ve tehlil ile
kılıç
çeküp san-
4
cak açtılar. tki saat kadar iki ·asker birbirine koyulup bir büyük savaş ve kıyasıya
uğraş
oldu ki feleklerde melekler beğenüp alkışladılar. Sonunda Tanrı'nın yardımİ
elverüp mürninler üstün geldi ve kafirler bozulup yenilerek ister istemez kaçmaya
yüz
tuttuklarında,
çevik
savaşçılar ardlarına düştü;
o kadar kafir
gelmez. Biraz da diri tutulup o sırada kafirin çergeler ile
Sınmak:
2
4
oldukları
kırdılar
ki
metrislerine
sayıya
İslam
Alt olmak, yenilmek.
Ok ve tüfek serpmek: Ok ve tüfek atmak; ok ve tüfekle yaylım ateşine tutmak.
Kale çevirmek: Eskiden birbirine bağlı arabalardan bir metris yapmak § Bir kaleyi kuşatıp
çevresine metrisler ve tabyalar yapmak.
Tekbir ve tehlil: Tekbir, Allah'ı ululamak demek olup Allahu ekber, Allahu ekber (Tanrı uludur, Tanrı uludur) sözlerini söylemektir. Tehlil ise La ilahe iliallah (Tanrı'dan başka Tanrı ·
yoktur) sözlerini söylemektir; ikisine birden "tekbir ve tehlil" denir.
Burada Türk askerlerinin her savaşta olduğu gibi düşmana bu sözleri söyleyip, her bölüğün kendi sancaklarını açıp kılıçlarını çekerek koyuldukları anlatılmaktadır.
96
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
ordusu koyulup ve sancaklar dikilüp
rada
alınup düşman
şenlikler
Söylediğimiz
oldu.
su kuyusu da o sı­
zebun oldu.
Kô..firlerinBirKezDahaSaldırışr:Bu-savaştan
sonra on beş parça top kurulup
arkası
kesilmeden atılmak üzere iki üç bin kadar gök demürlü Alaman ve İtalyan kafirleri
1
mertlik davası edüp, topları çivileyüp metrisleri basm~k2 sevdasıyla, tan atarken hiçıkup
sardan
metrisler üzerine yürüdüklerinde gaziler gafil bulunmayup her biri
kollu kolunda direnüp
yiğitçe karşı
topların
durdular. Kafirler
üzerine dökülüp iki
saat kadar bir savaş oldu ki görülmemişti. Sonunda orada da yüzleri dönüp 3 kaçtıkla­
rında
gaziler
fırsat
bulup sekiz dokuz yüz kadar kafiri
kılıçtan
geçirdiler ve
başlarını
gönderlere sançup gözlerine karşı diktiler. Kafirler içeri kaçup yine savaşa tutuştular.
Islam Gazilerinin Düşman Gemilerine Saldırışı: Daha önce denizden kaçup kale dibine giren on bir parça kadırga kimi kez hendek, kimi kez tabya üzerinden toplar
atarak metrise epice zarar ederdi. Önce kadırgaların alınması önemliydi; lakin kale
altında olduğundan başka, donanma-yı hümayun ile arada top erişemeyecek denlü
dar yerde bulunduğundan kalitelerle varup ba.smak mümkün değildi.
dolayı
Bundan
donanma gemilerinin
sandalları
ve firkateleri içine oklu,
yaylı,
harbeli ve tüfekli yarar asker ve kapudanlar girüp karadan da onlara yardım içün
4
ayrılmıştı.
atlu ve tüfekli pürsilah askerler
dukta kaleden metristen
ler
ateşli
ğin savaş
sayısız
toplar
Her yandan gemilerin üzerine yürüyüş ol-
atılup
tüfek
duman içinde görünmez oldu. Sözün
ve
dırgalannın
uğraş
atımı
yerde denize berk
gibi yağınca gazi-
tan vaktinden
kocakuşluğa
de-
düştü.
Lakin düzenbaz kafir ka-
kazıklar
kakup direkleri ve seren-
olup iki yandan da çok adamlar
çevresine ok
fındığı yağmur
kısası
lerizincirlerle bağlayarakavlu çevirmiş, içeri girmek mümkün olmayup geri dönüldü.
Sonradan kalenin iki
yanından
denize
bitişik
olan metrislere yedi sekiz parÇa
toplar kuruldu. tki yandan top üşürülüp 5 içinde olan kafirlerin çoğu kırıldı, geri kalanlar da denize döküldü. Topları da darmadağınık olup kadırgalan kadinelerine 6
değin
suya
hattı. Allah'ın birliğine inanmış
Gök demirli: Zırhlı, zırh gi)'ItliŞ.
Top çivilemek: Bir topun falya (ateşleme)
olan gaziler
deliğine
topların şerrinden
emin ol-
çivi sokup perçiniemek suretiyle topu
lemez hale koymak.
4
5
Metrisleri basmak: Askerlerin kendilerini korumak için gizlendiği siperlere saldırmak
Yüzleri dönmek: Arkaya dönmek, arkasını çevirmek, geri dönmek, ricat etmek.
Harbe: Kısa mızrak.
Üşürülmek: Salvo etmek,. yaylım ateşi etmek, yaylım ateşi açmak.
Kadine: Forsalann ay;ğına vurulan zincir, bukağı.
97
iş­
KATIP ÇELEBI
duktan sonra yine kale savaşına başladılar.
Hisarın Alınması
rında
ve Kafirlerin Kökünün Kazınması: O savaştan sonra, şevval başla­
[Haziran 1560] metrisleri ilerivarup kale
yerde metris
değişildi;
her birinde binden çok kafir
sırada
larak içeri girerdi. Bu
hendeğine
hendek yakınında bir
dayamncaya kadar yirmi
çıkup savaş dövüş
tatlı
eder ve bozu-
su kuyusu bulundu ki kafir-
ler yer altında lağım edüp 1 su alırlardı. Üzerindeki kafirlerin ip ve kovayla ellerini
kaldırıncaya değin
vur ha vur
savaşlar
olup nice
başlar
kesilüp kanlar dökülerek,
zor ve güç kullanarak kuyuyu ellerinden aldılar.
Taşrada
ilgisi kalmayup tabyalar üzerinden top ve tüfekle
savaşmaya başladıkla­
rında Islam askeri var gücü bazuya getirüp toprak sürdüler; hendeği tabyalarına be2
raber doldurup hurma ve
başka ağaçlardan beş
yerde yüksek kuleler yapup hisara
havale olunca üzerine yarar toplar ve darbzenler çıkardılar. Bir an aman vermeyüp
3
içeriye top ve tüfek, ok ve taş yağdırdılar. Tabyalan ve sepetleri4 yerle bir olup serpindisi nice yüz kafiri
ceh~nneme
gönderdi.
Topları
da
işlemez
hale gelüp gedikler-
den her gün beşer onar kafir kaçup gelmeye başladılar.
Kısaca,
rında
bu minval üzere seksen gün
[Temmuz 1560
panya'nın
sonları]
memleketler
yere
alacağına
dövüş
batası
yılın
girmişti-
kendi
savaş uzadı,
sonunda zilkade başla­
kafirler kurtulmaktan umudu kesince Is-
güvenüp
Mağrıp-zemin'den Mısır'a varıncaya değin
kafirle bu hisara
ve
gönderdiği namlı
almak
güvendiği
serdan Donabm -ki
davasıyla çıkup
sekiz bin sekiz yüz
adamlardan bin nefer yarar kafir seçüp o
zilkadesinin,yedinci gecesi [31 Temmuz 1560] tan atarken kaleden çıkup metris-
ler üzerine saldırdı. Üç kez karşısında olan asker birbini döndürüp tam iki saat büyük
savaş
oldu, her taraftan çok adam
düştü.
Sonunda kafirler,
gazilerin.saldırışına
dayanamayup hisara kaçınca Islam askeri kale kapusunu alup 5 söylediğimiz kafirle-
4
Lağım etmek: Yer altından kazarak tünel delip yol açmak. Düşman askerinin bulunduğu yerin altından tünel kazıp oraya barut doldurup ateşleyerek düşman askerini yok etmek.
Var gücü bazuyagetirmek: Bütün gücünü toplamak, var gücünü bir işe vermek.
Toprak sürmek: Bir kalenin çevresini kuşatan hendeği, savaşçılara engel olmaması için toprakla doldurmak; ya da bir kaledeki düşmanı ateş altına alabilmek için toprak getirip kale
duvarından daha yüksek olacak şekilde yığmak.
Havale olmak: Bir yere, bir kaleye hakim mevkide bulunmak; bir yeri ateş altına alabilmek
için ondan daha yüksek bir yerde olmak.
Sepet: Sepet gibi örme nesnelerden yap1lmış olan tabya, metris; silindir biçiminde bir hasır
sepet olup genel olarak iki ağzı toprakla doldurulma:k için açık bırakılır, tahkimatta ve
mühendislikte kullanılır.
Kale kapısını almak: Kale kapısını tutmak; kale kapısını düşmana karşı kapamak.
98
DENIZ SAVAŞıARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
rin çoğu kılıç ıokması oldu.
Serdarları adı
lada Islam gazileri göz
olanlar
açtırmayup
kadırgaları yağmalandı.
tutulup
ateşe
kadırgalara
geçen Donabur,
can atup girdikte firkateler ve sandal-
)1irüdüler. Ulu
Daha önce
Tanrı'nın yardımıyla
topların açtığı
yaralardan
bu kafir diri
işe
yaramaz
verildi. Hisariçinde olan kafider bu hali görünce "aman, el-aman" fer-
yadını göğe irgürdüler. 1 Gelen gaziler buna hiç aldırmayup tekbir ve tehlil ile bir
çoğunu
yerden içeriye koyulup
re çekilüp hisar fethi
öldürdüler ve
birazını
tutsak ettiler. Tutsaklar zinci-
tamamlandı.
Üç dört gün daha oturulup gerekli işler görüldükten sonra o taraflarda inatla direnmesiyle
tanınmış
Ağustos 1560]
olan
Tarabulus
Arapların
yola getirilmesi içün zilkadenin on
Yakası'na
ayın
yirmi
dönülüp zilhiccenin üçüncü günü
daki kale limamna gelindi. Oradan da gönül
reminin altıncı günü
[27
Eylül
1560]
rar saltatlardan dört bin kafir
sanlarına
Paşa
beşinci
günü
[12 Ağustos 1560]
[24 Ağustos 1560]
rahatlığıyla
kalkup
Preveze
altmış
adın­
sekiz muhar-
Tersane-i Amire'ye girdiler.
Ertesi gün donanmadan ve Cerbe Kalesi'nden
götürüldü. Piyale
[7
tarafına varıldı.
O dilek de yerine geldikten sonra bu
Rumeli
beşinde
alınan
davulları, bayrakları
ve
ve öteki beyler hilatler giyüp
kapudanlar, serdarlar ve ya-
silahlarıyla divan-ı
padişahın
türlü
hümayuna
iltifatına
ve ih-
erdiler.
Piyale Paşa'nın Yaptıkları ve Vezirlik Payesiyle Ululanması: Bu Piyale Paşa dokuz yüz
elli dörtte
[1554/55]
[1547/48]
harem-i hümayundan
kapucıbaşılıkla taşraya çıkup altmış ikıde
Sinan Paşa'nın yerine sancak payesiyle kapudan oldu. 2 Altmış beşte
[1557/1558] kapudanlığına
beylerbeyilik payesi eklendi. Bu
yılda
Cerbe'yi fethedüp
dört bin kadar diri kafir ve üç fener sahibi3 Anabolu kapudamm getirüp bu kadar
hizmetten sonra beylerbeyilik payesi
almış
olup vezaret rütbesi küçük
olalı
düşer
iki yıldır, buna vezirlik payesi verilirse tez
diye Sultan Süleyman Han
doğru
l;mlmayup
yerinde görmediler. Lakin gözetmek istediklerinden çok ihsanlar ve terakkilerle
ağırlandı~tan
sonra;
ni evlendirdiler.
şehzadeleri
Beş yıl
Sultan Selim Han'ın Gevherhan adlı
kızıyla
kendisi-
sonra vezirlik rütbesi verildi.
if
lrgürmek: Eriştirmek, ulaşnimak.
Taş raya çıkmak: Sarayda yetiştirilmiş bir kişjnin saray hizmetlerinin dışında bir vazifeye verilmesine denir. Burada Piyale
Paşa'nın kapucubaşılık
Paye: Devlet hizmetinde bir yer
beyliği" değil
tutanların taşıdığı
de yalnızca böyle bir
Fener sahibi bkz. s.
memuriyeüne
atandığı
rütbe. Burada Piyale
makamın unvanı verildiği anlatılmaktadır.
187.
99
söyleniyor.
Paşa'ya
bir "sancak
KATIP ÇELEBI
Bu payderin değeri ve
bol olup itibar
şerefi
kalktığından
Her çokluk değerce
o zamanda bu minval üzereydi. Bu zamanda payeler
bir vezirin sancak beyi kadar
azalmayı
değeri
ve
ağırlığı kalmadı.
gerektirir.
Malta Seferi ve Turgut Paşa'nın Şehit Olması: Dokuz yüz altmış sekizde [1560/61] adı
geçen Paşa donanma-yı hümayunla korumaya çıkup 1 geldikte Malta seferi içün gemiler hazırlanması buyuruldu. Dördüncü vezir Kızılahmetlü Mustafa Paşa serdar oldu.
Dokuz yüz
yetmiş
iki
askeri ve yüz elli parça
yale
Paşa
nı'ndan
şabanı sonlarında
kadırga
Akdeniz'e salup
kalkarak Malta'ya
[Mart 1565
ve kalitesi olan
şevvalinon
doğru
sonları]
donanma-yı
dördüncü günü [15
Anadolu ve Rumeli
hümayunla Kapudan Pi-
Mayıs
1565] Avarin Lima-
yöneldiler.
Üç gün enginde gidüp dördüncü günü Malta Adası'nın batı yanına demir attılar.
Marsaşolok Limanı'na
Ertesi gün
girüp
danışık
olunduktan
sonrabulimanın
iki ya-
nına tabur çevrildi. Toplar ve biraz yarar tüfekçi konup korunması işi bütünlendi.
2
Sonra bu ayın yirmibirinci günü [22
daya
çıktı, hi~ar yakınında
Mayıs] yıldızlar sayısınca
Bey Bahçesi diye bilinen bahçeden akan su üzerine var-
dıklarında yedi sekiz yüz kadar gök demürlü
keriyle
karşılaştılar.
lıç artıkları
asker çadırlarıyla bu a-
Bir iki saat
savaştan
atlu kafirle
sayısız
piyade
çıkup İslam
sonra kafider bozulup çok kafir
as-
kırıldı. Kı­
hisara kaçtı. O gece söylediğimiz gönül açıcı Bahçe Suyu üzerinde kalındı.
Santarma Burcunun Kuşatılması: Ordunun ileri gelenlerinin düşüncesiyle limanı
korumak içün yapılan Santarma Burcu'nun fethi önemli görülüp ertesi gün yirmi
dört parça topla dört yerden dövülüp her iki üç günde bir büyük yürüyüşler oldu.
Sonunda o yılın zilkadesinin yirmi dördüncü gününde [28 Haziran 1565] Müslüman
gazileri tekbir getirüp yürüdüler. Tanrı'nın yardımıyla girdiler ve içinde bulunan kafirlerden bin kadar kötünün kötüsü, parlak kılıcın lokması oldu.
Turgut
Paşa'nın Şehit Olması: Tanrı'nın
rahmetiüzerine olsun. Bundan önce ku-
şatmanın yedinci gününde Turgut Paşa, Tarabulusgarp'tan on üç parça kadırgayla
gelüp yarar
adamlarıyla
pindisi dokunup
bu burcun
ağzından,
kuşatılmasına çalışup dürişürken başına
burnundan,
gece kendini bilmeden yatup
beşinci
kulaklarından
kan
günde ..,.ki bu kalenin
gelmişti.
top ser-
Dört gün dört
fethedildiği
gündür- çin
sabah vaktinde göçüp kendisinin beş parça kadırgasıyla cena7esi Tarabulus'a götü3
2
Korumaya çıkmak: Denizlerde savaş amacıyla değil, Türk ada ve limanlarmı, Türk gemilerini düşman saldırısından ve korsanlardan korumak üzere denize açılmak.
Tabur çevirmek: Burada, Umanın iki yanma metris yapup asker yerleştirmek.
Çin sabah: Tam tan vakti, tam seher vakti aydınlığı. Subh-ı sadık.
100
DENİZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
rülerek orada gömüldü.
Santarma Hisarı'nın Kuşatılması: Bundan sonra, bı.t ayın yirmi altıncı günü [25 Haziran] bu burcun yakın yerlerine"n:çtrisler ve tabyalar kurulup içine yarar tüfekçiler
girdi. Ve o burçtan hisar hendeği dileğince korurrup elde tutulmuştu. Bu hendek
çok derin olup daldurulması kolay olmadığından bir elverişli yerinden yanlup iki
top kuruldu. Hisar duvarını temelinden dövüp adam saklanacak kadar açıldıktan
sonra içine nakkablar1 girüp istedikleri gibi söktüler. Ve on tane kadırga sereni getirüp hendek üzerine köprü kurulan yerin üzerini toplarla dövüp gedik açtılar ve kimi mümkün olan yerlerden yürüyüş içün merdivenler konulup zilhiccenin on yedinci günü [16 Temmuz 1565]lslam askeri köprüden ve merdivenlerden yürüyüş ettiler. Kocakuşluktan ikincliye değin büyük vuruş ve kınş olup iki taraftan çok adam
düştü. Sonunda o taraftan zafer mümkün olmayup Islam askeri çekildiler.
Sonra kara
tarafından
yerden hendekler
sekiz yerden otuz pare top kurup metrise girdiler. Bir nice
yarılup
toplarla gedikler
açıldı.
mi üçüncü günü [23 Temmuz 1565] gaziler yine
savaş
dek
yolunu
ve
uğraş
olup denizde yüz parça
kestiğinden
Gece·gündüz
yürüyüş
kadırga
Malta
dürişilüp
o
ayın
yir-
ettiler. O gün de
akşama
Hisarı'ndan
yardım
gelen
içinde olan kafirler zebun olduktan sonra Santarma
Hisarı alın­
dı. Kuleleri ve surlan üzerine Islam bayraklan dikildi. Kınlandan başka bin dört yüz
kafir tutsak zincire vurulup ulu Tanrı'nın yardımıyla bu kale halkı bütün yöresi ve
çevresiyle ele geçti, bundan sonra asıl Malta kuşatmasına dürişildi."'
Islam gazileri buna
çahşup rrıetrise
girdiler. Lakin deniz
zamanı
geçmeye
yakın
olduğundan zahire azlığından Islam askeri sıkıldılar ve kaleye çevreden donanma ve ·
zahire gelmekteydi, hisar berk
kın
zamanlarda ele
Bu ada köyleri
Sağ
olduğu
geçirilemeyeceği
yakılup yıkılarak
ve
gibi durmadan
bilindi. Söz
yağma
yardım geldiğinden
birliğiyle
vazgeçmek
edilerek kalkup Rüm
ötürü ya-
yeğ
tarafına
görüldü.
döndüler.
esen ve doyum olmuş olarak gelüp Tersane-i Amire'ye girdiler.
Kimi tarihte yazılıdır ki Turgut Paşa, Malta Adası'nın her halini çok iyi bilir tanır,
metris yerlerini ve
diye alemin
ta'ya
sığınağı
vardıkta
Nakkab:
kuşatmanın kolayını
olan
Turgut
Lağımcı;
bilir,
sakın
onun
dediğine aykırı
p~dişah sıkı sıkı ismarlamıştı. Donanma-yı
Paşa
daha
orduda yer
donanmasını
altından lağım
tamamlayup henüz
gidilmeye,
hümayun Mal-
gelmemişti.
Serdar
kazma işleriyle görevli bir sınıf.
"' Tarih kitaplarından anlaşılan budur ki Islam askeri bir burç ve bir hisaralup asıl hisarı fethetmek mümkün olmadı. O alınan hisarı "Küçük Santarma" diye yazmışlar. Santarma asıl
hisarın adıdır. Aldıkları bundan başka, bir küçük hisardır -K.Ç.
1Ol
KATIP ÇELEBI
ve adı geçen kapudan, Turgut Paşa gelinceye kadar bir maslahat görelim, 1 diye Malta
Hisarı'na yapışmayı
havaledir, önceden
düşüncesine bıraktılar.
onun
alınması
Santarma Burcu, Malta
Hisarı'na
gerektir, o zamana dek Turgutça da gelir, sonra Malta'-
ya yapışmak kolay olur, dediler. Bu burç da berklikte Malta benzeriydi.
Yedi günden sonra Turgutça
yararı
fethinin
g~lüp Samarına'ya yapıştıklarına
nedir? On Santarma
yapılsa
Malta
üzüldü. Santarma
Hisar~ alınmayınca bunları
tutmak mümkün müdür? diye çok söyledi. Ama ne fayda?
Başlamış
elde
olmak susturu-
cudur.2 Dürişüp on yedinci günde aldılar. Lakin çok kimse kınlup kılıca gelen askerin kılağısı orada bozuldu. 3 Turgutça da düşüp barut ve başka gereçlerin çoğu orada
tüketilip
artanıyla
ister istemez Malta
Hisarı'na yapıştılar.
Serdar kapu askerine terakkiler ve ihsanlar edüp Kapudan Piyale
Paşa
da Turgut-
çagibibirsavaşeriyken onun tarafına iltifat etmedü; kolunda olan gazilere ve levent4
lere bakmadı. Kap u dan Paşa da o kadar aldırmayup serdara çokluk başvurup
Aralarınasoğuklukdüşüp kalktılar,
şa
gitti.
dılar.
Baştan ayağa
Top
atıldıkça
utanç içinde, yüzleri kıpkırmızı lstanbul'a gelüp birbirini suçla-
"serdar uyur, sabredin" derlerdi; topçu ve asker neylesün. Do-
nanmahalkısuçuserdarayüklettiler
Lakin kafir tarihlerinde
karaya
çıktıkta
uymadı.
yok yere bu kadar harç ve sarf, bu kadar gazi bo-
asker
savaş
ve bu suçla adı geçen serdar vezirlikten çıkarıldı.
yazılıdır
ki tspanya Anabolusu kaptana
edüp kafirler üstün
gemilere girüp döndüler. Toplar yerinde
bürlenirler.
kaldı.
geldiğinden
Bugün de
yardıma
gelüp
hisardan el çektiler ve
Malta'dadır,
diye çok bö-
Kıssadan
hisse budur: bir vilayetin önce hükümet merkezine yapışmak gerek; fethi mümkün olursa öteki yerler kolaylıkla ele gelür, 5 yoksa ona bağlı olan yerlerle
uğraşmak boşunadır.
Hüsrev
2
4
Paşa Şehrizül'ü
yapup Hille'ye asker kodu; bu denlü
kayıba uğradı, Bağ-
Masiahat görmek: lş bitirmek, iş görmek.
Bir işe başladiktan, bir işe -hele savaşa- giriştikten sonra artık bunun üzerinde konuşulmaz, devam etmek gerekir.
Kılıca gelmek: Kılıçla savaşma gücü olmak, kılıçla savaşabilmek, savaş gücünde olmak.
Kılağı: Bilenmiş kılıcı daha da keskinleştirmek için yeniden yapılan perdaht demektir. Kıla­
ğısı bozulmak, keskinliği kalmamak, keskinliği gitmek, asıl kesici gücü körleşrnek anlamın­
dadır. Kılıca gelen askerin kılağısı bozulmak ise kılıç kullanacak olan, asıl kılıçla savaşacak
olan askerin gücü harcanmak, savaş gücü kınlmak demektir.
Kol: Bir kumandanın buyruğa altında olan asker. Burada Serdar Mustafa Paşa'nın kumandası altında olan asker demektir.
Ele gelmek: Elde etmek, ele geçmek, başarılmak
102
DENIZ SAVAŞlAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
alınmadıkça onları
dat
elde tutmak mümkün olmadı. O zaman asker ve serdar Malta
kıssasını
bilseler ona göre
Kandiye
Hisarı'nı alırdı.'~'
Lakin dünya
yı
davranırlard;ve
halkının çoğu
Kapudan '(usuf Paşa, Girit' e vardıkta ilkin
tarih ilmini masal yerine koyup "Varak-ı mihr ü vefa~
kim okur, kim dinler?" atasözünü söylerler, ondan ötürü böyle olur. Bu yolda ya-
zılan buymuş,
demek söz
değildir.
Çünkü bir
işi alınyazısına
havale, yoluyla sebebe
1
yapışup çalıştıktan sonra ele girmediği zaman olur, eksik tedbirle tamam olmayanı
takdire havale suç ve kusurdur. Çünkü asker ve halk tevekkül-i sırf erbabından2
olan keramet sahibi şeyhler gibi olmayup !nsanların Efendisi3 -Tanrı'nın salat ve selamı
üzerine olsun-
"bağla
da sonra tevekkül et"
buyurduğu
Arabt
yerindedir.qı
Bir
işe yolundan başlayarak elde edilmezse, o zaman, mukadder değilmiş demek gerek.
4
Sakız
Fethi Seferi: Dokuz yüz
yetmiş
Paşa yetmiş
parça
kadırgayla
Sigetvar seferine
gittiği
zaman
yale
üs
baharında
Akdeniz'e
buyurmuştu
zerinde
kıyıya yakın Sakız Adası Hisarı'nda
salar da
savaşçı
çıktı.
ki:
[Mart/Nisan 1666] Kapudan Pi-
Daha önce Sultan Süleyman Han,
"Mısır diyarına
oturan kafirler
giden
görünüşte
kafirlerle iyi dostluk üzere olup her daim devlet
yazup bildirmektcdir ve
donanma-yı
hümayun gemileri
hacıların
çıktıkça
haraca
kapısında
yol ü-
bağlıy­
olan işleri
kaç gemidir, ne ya-
na gidecektir, hep bildirüp ufak Islam gemilerine zarar eriştirmekten geri durmadık­
larını
biliyorum. Ne yoldan olursa bu
Bunun
dıkta Sakız
gereğince adı
beyleri
geçen
paşa
tarafından sayılı
adayı
bu
tutup almaya
dürişesin".
adanın karşısında Çeşme
adamlarla çok
armağanlar
denilen yere var-
gelüp sunulunca dö-
nüp bakmadı. Haşlayup azarlamak yüzünden5 şöyle karşılık verdi: "Şaadetlü padişa­
hın
'If
2
qı
4
kapudan ve serdan olup
donanma-yı
hümayun ile adalanna geleyim, riayet ve
Eğer
Hanya: ondan önemliydi, çünkü yol .üzeridir derlerse; Suda Limanı Hanya yakınında
kafir elindedir, Hanya ile göreceği işi onunla görür sorusu sorulmaz -KÇ.
Sebebe yapışmak: Bir işin başarıyla sonuçlanmasına yarayacak vasıtaya yapışmak; başanya
götürecek olan yolu bulmak.
Tevekkül-i sırf erbabı: Kendini mutlak olarak Allah'a bırakıp tam bir tevekkülle ona bağla­
nan ve işinde başka hiç bir sedbire başvurmayan ermiş kimseler.
Insaniann Efendis'i: Arapçası "seyyidü'l-azam" olan bu söz Peygamberimiz için kullanılan
başlıca övgüler arasındadır.
Bir gün bir Arap gelüp "Ey Tanrı'nın elçisi, devemi bağlayayım mı, Allah'a tevekkül mü
edeyim?" dedikte "önce bağla, sonra tevekkül eyle" buyurdular. Sen tevekkül-i sırf erbabından değilsin, yalnız tevekkül sana yetmez demek olur -KÇ.
Mukadder: Tanrı tarafından alna yazılmış; olması Tanrı tarafından önceden hükmedilmiş.
Onlara karşı sert davranıp kendilerini haşlamak istediğini göstererek.
103
KATIP ÇELEBI
edep bu mudur ki kendileri
lirsiz kafir ile
armağan
doğrudan karşılayup ağırlamayup
varınca rikab-ı
yıkılınası
ğanları
Onların
diye biraz ufak tefek göndereler.
deprenüp başkaldırmaları iyice anlaşıldı.
na
hümayuna ilk arz
Inşallah
edeceğim
içün çok yarar gemilerle üzerlerine
bir iki kim idüğü bedurumu belli oldu;
bu seferden dönüp saltanat yurdu-
budur.
Balıarda
geleceğimi
kalelerinin sökülüp
kesin bilsünler" diye arma-
geri çevirmiştir.
Sakız
Beylerinin Tutulması: O zaman Venedik beyleri gibi Cenevizlüden on iki kişi
adada hükümet ederlerdi; bu korkunç haber kendilerine
na geldi. Gerçi kapudanı ululamakta eksikli
ulaşınca canları boğazları­
davrandık, eğer
hepimiz varup
küstahlı­
ğımızı rica edüp hatırın ele almazsak ilkyazın üzerimize gelmesi ve kaleyi elimizden
1
alması
kesindir, diye yine birçok
lar donatup hepsi kapudan
şahımızm ferman-ı şerifi
bağlı
armağanlar
ve hediyeler
paşanın baştardasına
hazırladılar,
geldikte, Piyale
Paşa
budur ki siz hepiniz lstanbul'a gidesiz ve
olan yerlerle birlikte saltanatça zapt oluna, diye
adı
büyük kayık­
saadetlü padi-
Sakız
Kalesi, buna
geçenleri tutturdu. Kaleyi
almak içün askerle deniz beylerini Kocaeli beyi Ali Pürtek Reis ile gönderüp
vardık­
larında dövüşüp savaşarak aldılar.
Sonra Paşa da donanınayla kalkup
vardı. Sakız Limanı'na
girüp
adayı baştan başa·
ele geçirdi. Kale koruyucusu, hisar eri ve mirlivl koydu; yat ve yarağını hazırlayup
tamamladı.
Büyük kiliseyi cami yapup beyleri tutuklu olarak devlet kapısına gönder-
di. Kendisi
donanma-yı
hümayun ile Polya yakalarma
mi kasaba ve kalelerini vurup
kuz yüz
yetmiş
dörtte [1566/67]
yağmadan
sonra
yenipadişah
sağ
saldı.
O kıyılarda kafirlerin ki-
esen doyum olarak döndü. Do-
Sultan Selim Han Belgrat'tan dönüp ls-
tanbul'a girmezden birkaç gün önce kasım gününde Tersane-i Amire'ye girdi.
Şam
yüce
güyeğü olduğundan
alemin
sığınağı
olan
padişah
Hazretleri payitahta
geldikten sonra ilk divancia bu Piyale Paşa'ya gördüğü işlere karşılık kubbe vezirliği 3
verdi;
ğa'ya
kapudanlığı
da Sigetvar'da hizmeti geçen yeniçeri
ağası Müezzinoğlu
Ali A-
ihsan buyurdu.
Ve
Sakız
fethine nice tarihler denildi,
tanınınışı
Ehl-i küfrün Sakız'ın çekti Piyale
budur: ·
[Piyale kafirlerin
Sakız'ını
çekti ]
Küstahlığını rica etmek: Yaptığı bir terbiyesiziikten dolayı özür dilemek; işlediği bir edepsizlik suçunun bağışlanmasını dilemek
Hatınnı ele almak: Gönlünü almak, öfkesini geçirmek, kızgınlığını yatıştırmak.
Mirliva: Sancak beyi; herhangi bir sancağın beyi.
Kubbe vezirliği: XVI. yüZyılın ilk yıllarına değin yalnız devlet merkezinde bulunup divan-ı
hümayuna memur vezirlere verilen unvan. Bkz. Sözlükçe.
104
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Bir başkası:
Fem-i Islama nasib oldu Sakız _~
[Sakız, Islamların ağzına
nasip oldu]
·Arap Irakı Adaları Seferi: Bu kimp,-sularda gemilerle olan savaşlar ve seferlerle ilgili
olduğundan
denizden başka nehirlerde olan seferlerden de söz etmek konu
ğildir; ola ki bir
zaman lazım gelir. Imdi Dicle Nehri,
Bağdat'ı
geçtikten sonra
bir olup Basra'dan aşağı Fars Denizi'ne varıncaya değin deniz gibi yer yer
sıt
semtlerinde nice
sıralarda
Bu
baş eğıne,
dırdığını
kender
adaları
nice zamandan beri Arap
koymuştu.
Paşa
yarar ve
se!llte serdar dikildi.
iş
de-
Fırat
dağılır,
ile
Va-
çevirir; onlara Şattularap Adalan derler, Araplar oturur.
takımına
reis ve serdar olan Ulyanoğlu bir
bir başkaldırınada olup Sultan Selim Han'ın tahta
ortaya
dışı
On beş yıldan beri
bilir
olduğundan
Şehrizül
Diyarbakır
kendisine
eyaleti de Muzaffer
çıkışından
sonra başkal­
beylerbeyi olan Çerkes
İs­
Bağdat
eyaleti verilüp karadan o
Paşa'ya
verilüp Kürt askerleriyle
ona katılması buyuruldu.
Sultan Süleyman Han'ın sarayında yetişmiş, ocaklık olarak1 Kilis sancağının beyi
Fırat
olan Canbolat Bey kapudan tayin olunup
yüz elli parça, donanma gemileri
sından
hazırlamak
iki bin yeniçeri, iki yüz topçu
çevresinden
altı
Nehri'nin geçidi olan Birecik'e
yolunda
koşulup vardıklarında adı
bin kadar Arap ve Kürt askeri yazdı,
lere koyup dokuz yüz
Birecik'ten saldı.
yetmiş beş
Oğlunun sancağı
fermançıktı.
kapı­
Ve devlet
geçen bey Halep
bunları savaş araçlarıyla
muharreminin dördüncü günü
beş
[11
gemi-
Temmuz
1567]
olan Balis Kalesi'ne varup bir iki gün dinlendiler.
Sonra Cabere, Rakka, Sıffın, Rahbe, Ane, Hadise, Hit ve Fellüce'ye vanlup birkaç
gün orada oturuldu. Sonra Hille'de iki ay havalar
günler geçüp de karadan verilen asker de
soğuyuncaya değin kaldılar. Sıcak
İskender Paşa
ile
Bağdat'tan
kalkup, do-
nanma Hille'den Amacine ve Semave sancaklarına uğrayup Ebükelbeyn Suyu Bağa­
zı'na eriştikten
sonra Dicle ve
Fırat'ın
birbirine
karıştığı
yerde
adaların başı
olan
Sadrüddar denilen yere varıldı.
Araplar, daha önce savunma
gelince
kıyası
amacıyla
bırakup gitmişler. Kolaylıkla
elinde
olduğundan ~onanma
ile buluştu. O yerde
sözbirliği
Bağdat'ın
metrisler kurmuşlar; lakin donanma yakın
geçilip oradan
Zertürk
aşağı
adındaki
Çeltiklik
kale
karşı
Arap
eş­
yakınında İskender Paşa
yüz elli parça donanma gemileri de
ile yine Sadrüddar'a vafup birbirine
Adaları,
toplandı.
Hepsinin
suya havale iki yanda birer kale
daha yaptılar.
Ocaklık: Kale koruyucularının ya da şehirli yerli erierin ulüfelerine veya tersane masrafları­
na karşılık ayrılmış (onda bir) ya da örfi gelirler yerine kullanılan bir tabir. Bkz. Sözlükçe.
lOS
KAT!P ÇELEBI
Sonra geçüp Sadrülbahran
kurmuşlar,
rada toplanarak metrisler
kıyıya çıkup
Bey ile asker
adlı tamnmış
adı
ve
belli adaya varup Arap askeri o-
beklemeden
savaşa giriştiklerinde
saldırdı; olağanüstü
üzerlerine
bir
dürişıneden
Canbolat
sonra üs-
tün gelüp Arap askeri bozuldu, çok adam öldürüldü. Kapudan askerinden de nice
yarar,
sma
namlı kişiler düşüp
başlandı.
Lakin Arapla
bm geçimi hurma
dolayı baş eğer
saldırdılar
tam bozulduktan sonra o yerde de
ardı ariı.sı
ağaçlanndan
kesilmeden
savaş
kıyıya
dövüş
ve
olduğundan
ve bahçelerden
iki kale yapılma­
eksik
değildi.
Ara-
hepsi kesildi; bundan
göründüler. Lakin sözlerinde durmazlar diye bakılınayup iki yandan
ve büyük savaşlar oldukça Arap askeri bozulup
çoğu kılıçtan
geçti.
Kaleler tamamlandıktan sonralJI Ulyanoğlu üstüne varmak üzereyken barış dileyerek
kardaşı-oğlu
ve Mehmed Haris
adındaki
nında bağışlanmalarını istediğinden ağır
müfterileri gelüp
İskender Paşa
hilatler giydirdi. Sonra ikinci divancia
divaeğer
Ulyanoğlu'nun padişaha boyun eğdiği gerçek ise her yıl Basra Hazinesine on beş
1
bin altun göndersin, güvenilmesi içün
şeyhlerin
çocuklanndan
birkaçı
Basra Kale-
sinde dursun dendi. Elçiler kabul edüp gittiler. Tüm adalar ele geçirilüp o yerden göçüldü. Donanma Saibe denen yere
parça gemiyle gelüp
bağlılığını
vardıkta Ulyanoğlu'nun kardaşı
ve boyun
eğdiğini
Mir Sultan elli
gösterdi. Burada, Basra
donanınası
dokuz parça gurap 2 ile Ali Paşa gelüp buluştu. Fethiye Kalesi'ne indiler: Karadan
serdar da gelüp o yere dek
adaların şeyhleri
ve serdarlan
paşa
katma
hazır
olup tu-
tular verüp baş eğdiler.
3
Lakin
üzerine
Ralımaniye
olduğundan
üzerlerine vanlup
Kalanlan
Kalesi
karşısında
serdarlan Fazl
beş
dağıldığından
gün
arası
Nehr-i Tavil
çağnldıkça
kesilmeden
Arab'ı
bozgunculuk ve kötülük
gelmedi. O yerden Islam askeriyle
yapılan savaşta
asker, çoluk çocuğunu ve
mallarını
nice Arap öldürüldü.
talan ettikten başka köy-
lerine de ateş verildi ve hurma ağaçlan kesildi. Üç nehrin birleştiği yerde bir kale
daha
yapıldı
ve sulan kesildi. Mir Sultan'a Bevvab
başlannda [1568 Martı başlan]
donanma
sancağı
Bağdat tarafına
verilüp
ramazan-ı şerifin
dönüp askere izin verildi.
lJI Bu kaleler alçak ve kesik hurma ağaçlarından yapıldı. O yerde kış olmayup kaleleri ve evleri topraktanederlerdi -K.Ç.
Basra hazinesi: Basra vilayeti maliyesi; Basra maliye hazinesi.
Gurap: Eski zamanlarda kullanılan bir gemi türü. Uzun başları kadırga tarzında sivri ve
keskindi, ama yukarı kanatlarında ve kıçlarında şehnişini yoktu. Kürekleri mazgal deliklerinden geçirilmişti. Direği de kadırgaya benzerdi. Bunlar Basra Körfezi, Umman Denizi ve
Dicle'de kullanılırdi. Hint denizlerinde kullanılan bir tür ticaret gemisine de gurap denirdi.
Tutu vermek: Bir nesne veya kimse karşılığı birine bir nesne ya da bir kimse vermek, rehin
vermek, rehine vermek.
106
ALTINCI BOLUK
İki Ali Paşa'nın gazaları konusundadır.
Ejderhan Seferi: Daha önce Sultan Selim Han'ın tahta
Piyale
Paşa
kubbe veziri, Sigetvar yeniçeri
ağasıyken
çıkmasından
sonra Kapndan
hizmette bulunan
Müezzinoğlu
AliPaşa da kapudan olmuştu. Dokuzyüz yetmiş beşte [1567/68) korumada kalup1 yetmiş altıda [1568/69] donanma-yı
Bu sefer
şunun
hümayunla Ejderhan seferine Kefe'ye ve Azak'a gitti.
içün oldu: Cingiz soyundan Sultan Mahmud Gazan
zamanında
lslam olmak şerefine eren Tatar taifesinden bir topluluk o diyarda gaza ederek vatan
tutup Kazan
kafirinin
Tatarı
diye ün
aldılar. Gazanlılar
devletinin çökmesinden sonra Moskof
işkencesi altında kaldılar. Şimdi, cihanın sığınağı
olan
padişahın kapısına
niyaznameled gelüp iki nehrin arasını yarup bunları birleştirmek işini öne sürdüler. Ve Koca Mehmed
Paşa,
Acem seferlerinin hepsinden önde olan tedbiri askere
zahiredir der ve bunu başarmanın yolunu düşünürdü.
Söylenen iki nehir ki biri Karadeniz'e akan Ten Suyu ve biri Şirvan Denizi'ne 3
dökülen ltil Nehri'dir. Bir yerde
uzaklaşırlar.
O yer
kazılsa
birleşecek
kadar
ve iki nehir birbirine
da olan askere yiyecek içecek ve
yardımın
yakınlaşarak
birleştirilse
yine birbirlerinden
Demürkapu'da,
Şirvan'­
denizden varması kolay olurdu, Giylan ve
Taberistan kıyılarına asker yol bulurdu. Bu
iş, padişahın
himmetine göre kolay
iştir,
diye kimi bilen kişiler de söylediler.
Bunun üzerine Şıkk-ı Sani defterdan4 Çerkes Kasım Bey o semtleri tanıdığından
Kefe eyaleti verilüp önden gönderildi. O da güvenilir adamlar gönderüp o yeri ölçtürdü; iki nehrin
arası altı
mil
bulunduğundan
bunu devlet
geçen vezir, elinden geleni yapup kazma, kürek ve
nanmayla gönderdi. Yeniçeri ve yeterince askeri Tatar
2
4
kapısına
başka savaş
hanına
ve
yat ve
adı
bildirdi.
Adı
yarağını
do-
geçen Kefe pa-
Korumada kalmak: Savaşa katılmadan, yalnızca kıyıları ve donanınayı korumayı üstlenmek.
Niyazncime: Yalvarma kağıdı:; dilekkağıdı, dilekçe.
Ten Suyu: Don Nehri; Şirvan Denizi: Hazar Denizi.
Şıkk-ıScini defterdarı: XVI. yüzyıl ortalarında Rumeli ve Anadolu defterdarlıkianna bağlı yalılar ayrılarak Istanbul'daki mukataalar da buraya verilip devlet merkezinde Şıkk-ıSani unvanıyla bir defterdarlık daha kurulmuştur. Böylece, merkezde derece sırasıyla baş defterdar, Anadolu defterdan ve Şıkk-ıSani defterdan adlarıyla. üç defterdarlık olmuştur.
107
KATIP ÇELEBI
şasına koşup
yola koyuldulac Ejderhan dedikleri yıkık
kazmaya başladılar. Nogay Tatarı da gelüp üç ay kadar
kadar ancak
du
çıktı.
kazıldı.
Kazma ve
Birden askerin içinde
küreği görnıneye
şehir yakınına
varup oradan
çalıalayup dürişerek
"burasının kışı
üçte biri
çok olur" diye bir dediko-
bile bakmayup göçtüler gittiler. Kimileri Tatar
ham askeri korkuttu, bu işi istemiyordu, dediler. Bu denlü harç ziyan olup boşa gitti.
Kıssadan hisse budur:
gun
başı
gerek.
küçük adamla büyük işe başlamak doğru değildir. Her işin uy-
Anlatılan işe
bir
padişah
varup
zamanıyla başlasa
ancak üstesinden
gelir; bu soy işler himmet sahibi padişah işidir, vezirler ve serdarların işi değildir.
Dokuz yüz doksan dokuzda [1590/91] Sinan Paşa da Sakarya Nehri'ni kazmaya ve
Sahanca Gölü'ne
akıtmaya girişmişti,
sonuç vermedi. Çünkü
olduğunu doğrulayup işe koyulmasına
görümlüdür, kendisi
padişahın
bunun gerek
doğrudan anlamayınca
ve üzerinde bulunmayınca olmaz.
Kıbrıs Fethi Seferi:
barış olmuştu
ve
Bu ada nice zamandan beri Venedik elinde olup bu
aramız
iyiydi. Lakin
korsanlanndan zarar görürlerdi.
Mısır'a
Sorulduğu
giden
hacı
sırada
gerçi
ve tüccar gemileri bu ada
zaman inkar edüp denizden bozguncu-
luk eden Mesine ve Malta gemileri derlerdi. Bu sırada Mısır defterdarı 1 giderken gemisini alup
yağma
ettikleri belli olunca üzerlerine sefer gerek oldu.
Ebüssu'üd Efendi'den fetva İstenince
şöyle
Şeyhulislam
fetva verdiler:
Mesele": Eskiden bir vilayet lslam ülkesinden olup bir zaman sonra bunu yere hatası kafir alup medreselerini ve mescitlerini yıkarak kafir töresiyle dopdolu eylese,
lslam dinini horlasa ve dünyanın dört yanına çirkin davranışlarını yaysalar; dinin sı­
ğınağı olan padişah hazretleri lslam hamiyyeti gereğince, o ülkeyi yerle bir olası kafirler elinden alup lslam ülkesine katmaya kalkışsa; eskiden bu kafirlerin ellerinde
olan başka vilayetlerle barış yapıldıkta ellerine verilen ahitnamede2 adı geçen vilayet
de buluıimağla, bu an şeriatin adı geÇen ahimarneyi bozmaya yönelmelerine engel
olur mu?
Karşılık:
dımcılarını
Engel olmak ihtimali yoktur. lslamlann
yüceltsin- kafirlerin
Müslümanlara
yararı
ola;
barış yapması
olmayınca barış
asla
şeriate
yahut geçici olduktan sonra, yarar görülen zamanda
elbette bozmak gerek olur.
Allah'ın
uymaz.
şeriatça
Yararı
bozulması
onun yar-
olur ki bütün
görülüp sonsuz
daha
yararlı
görülse
elçisi hazretleri peygamber -üzerine selam ol-
Mısır
2
padişahının -Tanrı
o zamanda
defterdan: Mısır'ın maliye işlerinin başında olan defterdar.
Ahitname: Anlaşma; anlaşma kağıdı; iki düşman arasında bir konu üzerinde aniaşılıp iki tarafça imzalanan sözleşme.
108
DENIZ SAYAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
sun- hicretinin
altıncı yılında [627/28]
on
yıla değin
-Tanrı
yapup Hazret-i Ali
onu
ululasın- müekket abitname yazup ;ıp.dlaşma kesinl~ştikten sonra gelecek yıl boz1
ınayı
yararlı
daha
görüp
hicretin_se~inde [629/30]
üzerlerine varup Mekke'yi fetih
buyurmuşlardı. Alemierin tanrısının halifesi hazretled bu işe girişmelerinde, Tanrı
elçiliğinin kendisine sığındığı ulu kişinin yüce sünnetlerine 3 uymuşlardır. Bunu ya-
zan Tanrı'nın küçük kulu Ebüssu'üd.
Imdi,
lı
padişahın fermanı gereğince
ülkesinin iskelelerinde çok yiyecek
Paşa
gemiler yapılup yat ve yarağ görüldü. Osmanyığıldı.
Vezirlerden
bütün askere serdar oldu. Anadolu beylerbeyi
beyi Hasan
beylerbeyi
Tırhala,
Paşa,
Sivas beylerbeyi Behram
vezir Lala Mustafa
İskender Paşa,
Paşa, Maraş
Derviş Paşa, Şehrizül'dan ayrılma
beşinci
Muzaffer
Karaman beyler-
valisi Mustafa
Paşa,
Paşa,
Halep
Rumeli'nin beylerinden
Yanya, Mora, Elbasan ve Prezerin sancak beyleri askeriyle ve
beş
bin yeniçe-
4
ri Yahya adındaki kethüdalarıyla, cebeci, topçu ve biraz bölük halkı bu işe verilüp
deniz yanını korumak içün üçüncü vezir Piyale
Paşa'nın
da gitmesi buyuruldu.
Yüz seksen parça kadırga, on mavuna, yüz yetmiş parça karamürsel soyundan5
gemiler, hepsi üç yüz
zilhiccesi ortalarında
Değeri
tiler.
yüce
padişah
altmış
parça gemiyle Kapudan Ali Paşa dokuz yüz yetmiş yedi
[1571 Mayıs ortaları] Beşiktaş'tan
hazretleri de
kayıkla
salup6 Akdeniz'e yola çıktılar.
Yedikule'ye dek Islam askerini gönderigit-
7
Müekket: Üst üste tekrarlanmış, berkitilmiş.
Tanrı'nın Halifesi: Yeryüzünde Allah'ın gölgesi sayılan, yeryüzünde Tanrı'nın buyruklarını
yerine getirmekle görevli olan padişah.
Sünnet: Yol, arnelde tutulacak yol. Peygamberimizin sözü veya işi ile gösterdiği yol.
Bu cümle "Tanrı'nın elçiliğinin kendisine sığındığı ulu kişinin (peygamberin) yüce yoluna
uyınuşlardır" demektir.
Bölük halkı: Osmanlı devletinin askeri teşkilatında yeniçeri ocağının üç ana bölümünden
biri olan "ağa bölükleri" ya da "bölüklüler" denen parçası. Bkz. Sözlükçe.
Karamürsel: Osmanlı donanınasındaki çekdirilerin en küçüğüne verilen ad. Bkz. Sözlükçe.
Beşiktaş'tan· salmak: Türk donanınası her yıl sefer mevsiminde, ilkyaz denize açılıp Beşik­
taş'tan hareket ederdi. Bunun bir töreni vardı. Donanma seferi karariaşınca önce tersanede
tören yapılır; bu törene davet üzerine sadrazam, vezirler, şeyhülislam, kadıaskerler, nişan­
cı ve defterdarlada yeniçeri ~ğası. sılbab namazından sonra erkencekendi kayıklarıyla tersaneye gelip kaptan paşanın odasında otururlardı. Oradan Kıreç iskelesine (Vezir iskelesi,
Sirkeci iskelesi) gelinir ve Yalı-köşkünde padişah tarafından kabul olunurlardı. Donanma
buradaki törenden sonra kalkıp Beşiktaş'a gelip Barbaros Hayreddin Paşa Iskelesi önüne
demirlerdi. Donanmanın buradan kalkıp engine açılmasına ·"Beşiktaş'tan salmak" denir.
Gönderigitmek: Uğurla!I).ak, yola vurmak
109
KATIP ÇELEBI
Donanma-yı
saldılar. Yetmiş
mi gün orada dinlenüp sonradan
Temmuz
hem
gelmediğirtden
yir-
sekiz saferinin yirminci günü
[25
hümayun Fenike'ye varup Anadolu askeri henüz
1570] Kıbrıs Adası'nın kıblesinde
padişahın güyeğüsü,
Buyruğu gereğince
Tuzla
Kıyısı'na
demir
attılar.
hem de üçüncü vezirken serdara uyup hiç
önce adaya
çıkup
serdann
otağını
aykırı
paşalar
kurdu; öteki
Paşa
Piyale
gitmedi.
da
çıkup
görkemle ve ululukla serdan bindirüp otağına götürdüler. Ve Piyale Paşa donanma
1
gemilerine varup yerine geçti.
Lefkoşe'nin Kuşatılması
ve Fethi: O konak yerinde
sözbirliğiyle adanın ortasında
sinin öne
alınmasına
denizden
edilüp ayan ve erkan
eskiden payitaht olan Lefkoşe Kalesi'nin ele geçirilme-
karar verildi. Sivas beylerbeyi Behram Paşa zahire ve cebehane
gemilerini korumak içün Tuzla
şa'ya,
danışık
yardıma
Limanı'nda kaldı.
Donanma gemileriyle Piyale Pa-
gelen kafirlere engel olmak, Halep ve
götürmek buyruğu verildi. Kapudan Ali Paşa yarar ve gayretli
Şam
askerini adaya
olduğundan hisarı
ku-
şatma işine ayrıldı.
Kırşehri
yınca
beyi ile
Akşehir
Paşa
Karaman beylerbeyi Hasan
madağın
olup hisara
kaçtı.
vardıkta
beyi, otakla önden
geriden
Ertesi gün
namlı
kafirler
çıkup savaşa bağla­
yetişüp saldırdıklarında
kafirler dar-
serdar büyük alaylarla gelüp kondu.
Hemen metris yerleri görülüp bir koldan murada ermiş serdar.kullan, 2 bir koldan
yeniçeri, bir koldan lskender
valisi
Derviş Paşa
Paşa,
bir koldan Kapudan Ali Paşa ve bir koldan Halep
metrise girdi, dört yandan toplar kurulup
beylerbeyi Mustafa Paşa eyaleti askeriyle
Lefkoşe kuşatmasının
gaziler
Kalesi
kuşatıldı
kuşatmasına
ve o gün Maraş
gönderildi.
otuz birinci gününde -ki rebiyülevvelin on üçüydü-
Ağustos 15 70] öğle vaktında
dılar,
Mağosa
hisardan kafirler kalkup Karaman askeri üzerine
hazır bulunduğundan kıyasıya savaş
savaşta
ettiler. O
[16
saldır­
kırı­
çokça kafir
lup tutsak oldu, kalanı hisara kaçtı.
Bu
sıralarda
Cezayir beylerbeyi olan Uluç Ali
geldi. Bundan önce dokuz yüz
Hafsoğullarından
ruk bireyalet
Emir Ahmed'den
kılınmıştı. Yetmiş
donanınayla buluşmak
kadırgalannı
alup
yedi
Paşa'dan
şevvalinde
alırrup Hafsoğullan
üzere denize
çıkup
Kara Hoca
[Mart
1570]
devleti
sekiz saferinde [Temmuz
savaş sırasında
döndüğünü bildirdi.
2
yetmiş
adındaki
çökmüş, başına
1570] adı
Malta gemilerine rast
reis
Tunus memleketi
buy-
geçen Ali
Paşa
geldiğinden
dört
zedelenen gemileri onarmak içün yine Tunus'a
Gemilerden alınan bayraklan gönderdiğinden bu söylediğimiz baş
Başkumandam gemiye bindirip adada kurulmuş olan otağına törenle götürdüler.
Serdar kulları: Padişaha karşı devlet adamlarının kendileri hakkında kullandıkları bir alçakgönüllülük ve saygı tabiri.
110
DENIZ SAVAŞURl HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
aşağıdönmüşbayraklar kaleyekarşı
dikilüp kafirlerin yüreklerine korku
Bundan sonra günden güne fetih..ve zafer belirtileri görünmeye
rinci gün ki
rebiyülahırın
sekizinci g.ünü
[ıo
Eylüll570] hisann
düşmüştü.
bağladı.
Elli bi-
doğu yanından
Ana-
dolu ve Karaman yiğitleri girdi; öteki gaziler de kollu kolundan açılan gediklerden
1
girüp kafirlerin kimini
kırdılar
sığınup Derviş Paşa'nın
gücüyle o da ele getirilüp öldürüldü. Bu hi~ar Allah'ın yardı­
mıyla
ve
birazını
tutsak ettiler. Serdarlan kale gibi saraya
gazilerin eline geçüp kiliseler mescide çevrildi. Ölçüldüğü zaman çevresi sekiz
bin sekiz yüz seksen arşın bulundu.
Kirine ve Baf Ahalisinin Boyun Eğmesi:
Lefkoşe alındıktan
sonra Kirine ve Baf ahali-
sine Lefkoşe beyinin başıyla adamlar gönderüp boyun eğmeye çağırıldı. Canlanna
2
minnet bilüp boyun
Korunması
düler.
Gece
Baskını:
yurulmuştu.
eğdiler. Hisadarı
ve kasabalan verüp
Maraş
Eskiden
Varup
kuşatmak
ve
savaşmak
ğundan
darmadağınıklık düştü.
ordu içine
yaptı.
leni
aykırı
üzereyken bir gece kale
Karavul
olmağla
ihsanlar gör-
yerinde durdu ve
Kafirlerin
dileği
Paşa'ya Mağosa'yı kuşatması
beylerbeyi Mustafa
çıkup baskın yaptı.
kimse
kapudanları
içün asker ayrıldı.
bu-
kapudanı ansızın
semtte bulunup herkes rabatta ve habersiz olduLakin
adlı sanlı paşa, iş görmüş,
düşmanın verdiği ziyanı
yarar
önlemek içün elinden ge-
yerine gelmeyince dönüp kaleye
kaçtı.
Iki yüz kadar tut-
sak ve bir o kadar da kılıç lokması oldu.
Kıssadan
rup
hisse budur ki: gece
kımıldamamak
lar dönüp
gerektir.
gidegelmiştir.
Şah
Abbas,
Kızılbaş
rup
kımıldamadığından
baskını
Serdarların
saldırup
bozgun
savaş sırasında
Ahmed
askerin
olmadı.
serdarlar yerlerinde du-
yerinden kımıldamadığı her yerde
Hafız
Veziri azam
askeriyle
ve
düşman­
Paşa, Bağdat kuşatmasındayken
çoğu dağılmışken
serdar yerinçl.e du-
Kaçanlar yine sancak dibine gelüp
Şah
as-
keri döndü gitti.
Mağosa Kuşatması: Lefkoşe
ı s 70]
fethinden sonra
rebiyülahırın
serdar ve ls lam askeri varu p Mağosa Kalesi'ni de
ma gemileriyle Girit
denizden bu
Adı
Adası yalılarını
adayı kuşattı.
geçen hisar, deniz
on
kuşattılar.
beşinde
Piyale
[13 Eylül
Paşa
do nan-
vurduktan sonra gelüp iki yüz kadar gemiyle
"
kıyısında
sert kaya üzerinde yapılmış bir sarp kaleydi. Ka-
Bütün savaşçılar, mensup olduklan bölük ve alaylarla.
göndermek: Kuşatılan bir kaleyi teslim almaya boyun eğdirmek için kumandanlannın öldürüldüğüne tanık olmak üzere onun kesik başını bir gönderin ucuna takarak düşman halkına ve askerine göstermek.
Düşmanın başını
lll
KATIP ÇELEBI
radanderin hendek kazup gelüp gidenin yolunu kestiler. Bu
med
Paşa
getirdiği
kalyonunun daha önce
tarafında
iki
veziri azam Meh-
zahire adaya dökülüp, ganimet
tutsaklarla dolup gitmek üzereyken içindeki barut
ğundan başka
sırada
yatan iki büyük
tutuştu,
barçayı
malları
darmadağın
kendi
ve
oldu-
da yok etti. lçinde bulunan
anlı
1
sanlı asker ve tüccardan başka yedi sekiz yüz karavaş, nice mal ve yiyecek bile gitti.
Bu
sırada
dığından
erişüp yakın
güz mevsimi
Piyale
Paşa
dırgayla serdarın
ve Kapudan Ali
hizmetinde
yerde
Paşa,
alıkoyup
donanmanın kışlayacağı limanı
Rodos beyi Arap Ahmed'i
kırk
olma-
parça ka-
kendileri lstanbul'a geldiler.
Pertev Paşa'nın Serdarlığı: O kış Mustafa Paşa Kıbrıs Adası'nda kışlayup ilkyazın
kapısından
devlet
yüz
yetmiş
ikinci vezir Pertev
ortalarında [1571
sekiz zilkadesi
ve mavunayla
çıkup
Paşa donanma-yı
gittiler. Asker
Nisan
Mağosa
hümayun serdan olup dokuz
başları]
üzerinde
iki yüz elli parça
olduğundan
daha önce varmasun diye donanma her zamankinden önce denize
savaşçı işinde
vardı.
başlarında [1571
hiccenin
lar, yat ve
düşman
nice eksik
yarağ taşra
Hepsi levent gemileriyle üç yüze
başları] Mağosa yakınına erişüp
Nisan
donanınası
Kürekçi ve
yakın
oldular. Zil-
demirlediler. Top-
dökülüp serdara verildikten sonra dönüp Rodos
Mağosa Hisarı Savaşı:
yük topraklar sürülüp
Zilhiccenin yirminci gününde
lağımlar
yürüttüler.
dokuz muharreminin üçüydü [28
rinde olan kaleye
sılmadan
gaziler
lağım
altıncı
yürütüp
Kuşatmanın
Mayıs 1571],
attıkta
[ıs Mayıs 1571]
bağlamışlardı.
Bağazı'nda
temelinden uçurdu. Henüz gök dumani ba-
güneşin doğuşundan öğleye
kırk
parça
kadırgayla
deniz
günü [30 Haziran 1571] Muzaffer
saldırdı
ve
yetmiş
Kilis hakimi Canbolat Bey deniz üze-
edüp
gedikten lslam askeri
Islam askeri
Her koldan bü-
otuz üçüncü günü
yürüyüş
Arap Ahmed Bey de
ği
kafir
açıldı.
gemilerinin yolunu kesrnek üzere beklediler.
yine yeniden metrisler kurup birkaç yerden dövmeye
Saferin
kadırga
olağanın
yanından
Paşa
üstünde
dek büyük
durup o gün
kolundan bir
lağım
savaşup düriştiler.
savaş
oldu.
alınamadı.
atup
açılan
Kalenin berkli-
ve içinde olan kafirlerin çokluğu yüzünden o gün de zafer ele girmedi. Bir kez da-
ha Anadolu valisi lskender
Paşa
lağım atılup yürüyüş
kolundan
oldu.
Yararı
olma-
yup dönüldü.
Yürüyüşte
Gazilerin Şehit Düşmesi: Bu
toprak sürdürüp
mıştı.
hendeği
Kafider de içeriden
ler. Gaziler yürürken
Karavaş:
Cariye,
ateş
atılıştan
sonra umduğuna
ermiş
olan serdar
göklere beraber daldurduktan sonra yürünmeyi tasarlalağım
yürütüp
hendeğe
alup üstünde ve
odalık § Halayık, kadın
dolan toprak
yakınında
hizmetçi.
112
altına
barut
döşedi­
bulunan on bin kadar gazi alt
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
üst oldular. Beylerden Malatya beyi Ferhat Bey,
Ayıntap,
Kars ve
Divriği
beyleri, za-
imler ve alay beyleri, nice adlı sanli kiıp.selerşehitlikjerbetini içtiler; ulu Tanrı rah1
met eyleye. Hiç bir tarihte lağım~n ~unca adam ölmüş
değildi.
Kıssadan hisse budur: hisara yürüyüşten önce çok nakkabın2 yer altını yoklaması
gerekir, ta ki bu soydan kayıp ve ziyan olmaya. Çünkü askerin ürkrnesine yol açar.
Askerin Bir Kez Daha Saldırışı ve Mağosa Hisarı'nın Alınması: Saferin yirmi yedinci
günü [14 Temmuz 1571] Anadolu kolundan Islam gazileri saldırup dürişerek kaleye
girdiler. Kıyasıya uğraş sırasında sekiz topu çeküp taşraya çıkardılar. Ve günden güne her yandan lağımlar yürütüp gedikler açıldı. Iş buraya vardıktan sonra kafirler
umutsuzluğa düştü, dileğine ermiş olan serdar da askerin gönlünü alup onları yeltedi.3 Yine rebiyülevvelin sekizinde [31 Temmuz 1571] arı gibi her yandan kaleye üştü­
ler. Kafirler gördüler ki yardım kapısı kapalıdır, ister istemez kalan kafirlerin memleketlerine gitmesine bir bakıma izin verilüp kale anahtarları geldi. Kafirler taşra çı­
kup ordudan dışarıda bir yerde çadırlar kurdular. Hisara asker girüp fetih ve fütuh4
5
işi bununla bütünlendi. Ada eyalet kılınup Muzaffer Paşa'ya verildi. Mağosa, Kirine
ve Baf birer sancak yazılup karadan lçeli, Tarsus ve Sis sancakları eyaletine eklendi.
6
Hisarın yedi yüz altmış topu defter olundu.
Taşra çıkan
du; Müslüman
lanup
dört bin denlü kafirin serdan Prağdı adındaki kafir bir inatçı meluntutsaklarını
öldürdü ve
ağız kavgası ettiğinden
ayrılan kadırgalar
içün tutu
kendisine türlü hakaretler ve
yüzüldü. Ve on dört bin kafir kadırgalara
verınede
işkenceler
savsak-
olunup derisi
dağıtıldı.
Sonra muradına eren serdar göçüp karadan devlet kapısına geldi, iltifatlar gördü.
Iki fatih
Kıbrıs'ı fethettiler 'V
bir başkası,
Aldı Kıbrıs Adasını Şah
Selim
bu fe thin tarihleridir.
4
Alay beyleri: Sancaklarda, tı~arlı sipahinin karada ve denizde en büyük subayları.
Nakkab: Lağımcı; orducia yer altından lağım kazma işleriyle görevli bir sınıf.
Yeltemek: Coşturmak, gayrete· getirmek, şavk vermek.
Fetih ve fütuh: Kuşatılan bir yerin düşmandan ele geçirilmesi, bir yerin alınması ve Tanrı'nın
ihsan ettiği türlü nimetler ve bunların gönüllere verdiği ferahlıklar.
Eyalet kılınmak: Idare teşkilatında bir yeri beylerbeyilik yapmak.
Defter olunmak: Deftere yazılmak, deftere geçirilmek, demirbaş olarak yazmak.
'V
Yani Mustafa Paşa, Ali Paşa. Iki kerre fatih lafzıdır
113
318 -K.Ç.
KAT!P ÇELEBI
İnebahtı Yenilgisi: Önceleri başkumandan Pertev Paşa ile kapudan Ali Paşa Kıb­
rıs'tan
Rodos'a gelüp birkaç gün o çevrede dinlendiler.
eser ve haber belirmeyüp Girit Adası'na saldılar.
zayir beylerbeyi Uluç Ali
ğiyle
Paşa
Düşman dananınasından
Kıyılarını yağma
edüp gezerken Ce-
da yirmi parça gemiyle gelüp onlara
varup Kefalonya Adası'nı
yağma
edip
yıktılar.
katıldı.
Söz birli-
kıyısında
Sonra Rumeli
Venedik
kalelerinden Sobut, Ülgün ve Bar adındaki hisariarı aldılar. Nice zaman denizde gezüp kafir
Kış
bı
dananınasından
eser ve haber belirmedi.
mevsimi yaklaştığı içün levent gemileri derya beyleri gemilerinde
az kalup birer bahaneyle
gitmişlerdi. Savaşçı
ve kürekçi
tırnar
erba-
kısmının birazı dağılup
askerin gerisi donanma gemileriyle lnebahtı Limanı'na gelüp demir attılar. Orada
yere
batası düşman
vuruşmalarının
gemilerinin mutlaka gelüp
kesin olduğu haber
Kiifir.Gemileri: Yüz
kadırga
donanma-yı
hümayunla
karşılaşarak
alındı.
Venedik'ten ki her birinde yüz
savaşçı vardı.
On iki
de Papa'dan, dört Marine'den, dört Malta'dan, otuz Ispanya Anabolusu'ndan, on da
Ceneviz'den ki Ispanya'ya
bağlı
olup
başları
idi. On da dukadan ki Florensiya ülkesinin
olan
Oğlan
dukası
Kapudan dedikleri Anderya
ve Ligoma hakimidir. Dört Ka- .
lavri'den, on iki Çicilye'den, dört Portokal'dan, on iki de gönüllü gemisi, hepsi iki
aşağısı
yüz parça çekdirir, yirmi dokuz ve yirmi sekiz oturak, en
dörder
oturaktır,
yedi mavuna da Venedik'ten ki her birinde üçer yüz savaşçı vardı. Ve yine iki kalyon
Venedik'ten ki her birinde biner cenkçi vardı. Yirmi barça da Venedik'ten, her birinde yedişer yüz nefer
konmuştu.
Bu gemilerin serdan Roma
Osteryako, yani
nedik
kapudanı
neviz
kapudanı
kapudanı
Avusturyalı Beşinci
Marko Anton ve Ispanya
tınparatorun
Karlos
Sebastiyano Verniyo ki Venedik beylerindendi; Duka
ve Tiranda adında gönüllü
Venedik gemilerinin
azığa
çok
darlığı
avuturlardı.
olup Ispanya gemileri biraz
nup Ceneviz'de gemilere
Ispanya'dan
girmişlerdi.
ye'den bir o kadar daha, hepsi yirmi
Ve-
kapudanı,
Ce-
kapudanıydı.
ci günde Holumuç önüne geldiler. Venedik'ten
bun olsunlar" diye
Cevan
oğluydu.
zinadan olma
sirnet vermişti; o da bulunmuyordu. Bunlar Mesine'detoplanup
olunmuştu.
kapudanı
feryatçı vardıkça
savaşa
çürümüş
çıktılar
pek-
ve on yedin-
"daha sabredin, ze-
gücü yeten yirmi bin
kişi
topla-
Alaman'dan dokuz bin, Malta'dan ve Ciciibeş
bin, öncekiyle
kırk
elli bin kafir defter
1
Islam Askerinin Danışığı: Serdar Pertev Paşa, Kapudan Ali
Paşa,
Defter olunmak: Deftere yazılmak, deftere geçmek § Askere yazılmak.
114
Cezayir beylerbeyi
DENIZ SAVAŞlARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Uluç Ali
beş
Paşa,
Tarabulus beylerbeyi Cafer
Paşa,
Hayreddin
Paşaoğlu
sancak beyi ve askerin başka ilerigelenleri.bir yer~ gelüp
Uluç Ali
Paşa savaşa rıza verı:u_eyı;:ıp "donanmamız
danışık
altı
eksiktir,
Hasan
ay kadar denizde
gezmekle gemiler bozgundur. Eskiden Körfez'den
lnebahtı'ya
Boğaz Hisarları'ndan
içeri giremez,
çıkılmak
Paşa
"lslam gayreti,
padişahın şerefi
olmağla
Ali
üzerine
dönüldükte,
Paşa
ona. uydu. Kapudan
karşı çıkup savaş yanlısı
yürümeği kararlaştırdığınıza
dönüştür
kafir donan-
yok mudur? Her gemiden beşer onar
ne olur?" dedikte başkaları da yer yer
Paşa "düşman
tarafına
korkuludur" dedikte Pertev
on
eylediler.
diye sipah ve yeniçeri, izinli izinsiz dağılmışlardır.
ması
Paşa,
kişi
eksik
oldular.
göre, hiç olmazsa deniz
gidelim" dedi. Kapudan Paşa "kıyı tutmak yeğdir" dedi.
Bu yolda çok kavga olup1 Uluç Ali Paşa, "hani Hayreddin Paşa ile, Turgutça Paşa
ile
savaş
görenler, niçin söylemezler? Bir gemiye top
dakunduğu
gibi
batması
ihti-
malinden karaya dönse gerek, ötekilerin bozgununa yol açar" diyegördü, ama olmadı. "Gemilerden fanusları, büyük bayrakları ve ilandıraları giderin" 2 diye öğüt verdi.
Kapudan
Paşa
alaya kalkışınca o da vazgeçti.
Bu Kapudan
korsanlık
Paşa aslında
fennini bilmez,
da "elbette kafirin
yarar ve gayretliydi; ama deni.z
tanınmış,
donanınası
savaşlarını
görmeyüp
sert bir kimseydi ve kendisine gelen buyruklar
her nerdeyse üzerine varup
karşılaşasın,
yoksa öfkeme
uğrar, azar yersin" diye ferman olunduğurrdan bütün askeri kendi düşüncesine uy-
durup
savaşa
karar verdiler.
ve Bozgun: Adı geçen Kapudan Paşa büyük öfke ve böbürdokuz cumadelülasının on yedinci pazar günü [7 Ekim
3
1571] kalkup Pertev Paşa sol kola ve Ali Paşa sağ kola, kendi ortaya girüp hepsi yüz
seksen parça gemiyle alay bağladılar. lnebahtı Bağazı'ndan çıktılar, Mora'da Holumuç kıyısında, bu boğaza yakın bir burun vardı, o zamandan beri Karrluburun derIslam Gemilerinin
lenmeyle dokuz yüz
Çıkışı
yetmiş
Kavga olmak: Dil dalaşı olmak, münakaşa etmek, tartışmak.
Fanusları, büyük bayrakları ve flandıraları gidermek: Gemiler~n başında kimin olduğunu, donanmada kumanda yerindekilerin hangi gerililerde olduğunu düşmandan saklamak için
gemilerde bunları belli ederrfener, bayrak ve flandıra gibi alametleri kaldırmak, saklamak
Orta: Savaşta merkez; ordu başkumandanının bulunduğu yer. Osmanlı ordusu daha önceki Islam ordularındaki tertiplen~e gibi merkez, sağ kol, sol kol olarak üç parça olur; bunların önlerinde kademeli öncü kuvvetleri, gerilerinde de ağırlıklar ve ardçılar bulunurdu.
Ordu bir hilal biçiminde kurulur, bu hilalin ortasında padişah, o yoksa başkumandan olarak sadİazam bulunur, yanlarda da Anadolu ve Rumeli eyaletleri kuvvetleri yer alırdı. Savaş Rumeli'nde ise Anadolu askeri sağda, Rumeli askeri solda yer alırdı. Savaş Anadolu'da
olduğunda Anadolu askeri sol, Rumeli askeri sağ kanadı tutardı.
llS
KATIP ÇELEBI
ler, kafir
donanınası
o burun ardında yaturdu.
Paşa,
O yerde Ali
kapudana haber gönderüp "kafirlerin barça ve
mavunası,
kale
ve metristir; ilkin önünden savulup sonra dönüp ya ardından ya böğründen girelim"
dedikte Kapudan
Paşa
"ben
padişahın donanmasına kaçtı namını
komazam" deyüp
taşra
gelüp kalan gemi-
yürüyüp karşı vardı.
Hemen kafirin elli parça gemisi seçilüp Kanluburun'dan
leri burun
ardında
saklanup görünmezdi. Islam gemileri o elli gemiye çatup tamam
ellisini söyündürmekle
uğraşırken
öteki gemileri burun
ardından çıkup donanınayı
çevirerek topa tuttular.
Beri yandan da, durum
men
baştardayla
gereği,
bir yerde durup
toplaşurken
Kapudan
alaydan seçilüp önce bir gemiye çatarak söyündürmeye
Paşa
he-
uğraşırken
kafirler üç fenerlerinden bilerek üşündü ettiler. Iki parça barça, baştardayı araya
1
alup kapudanı şehit ettiler; iki oğlu ve içinde olanlar tutsak oldu. Pertev Paşa gemisini de topla vurup
batardılar;
kendisi denize
düşüp
yüzerken Hasan
Paşaoğlu
Mah-
mud Bey rast gelüp kancayla gemisine aldı. Baş gidince ayak kalmaz, Öteki askere
tam bozgun olup herkes başının kaygısına
Uluç Ali
Paşa,
düştü.
durumları
ne zaman ki bu
gördü, eski
korsandı,
gemisine bir ala-
rnet koymayup deniz tarafına açılmıştı. Kapudan Paşa gemisinin girdaba düştüğünü
2
görünce çektirirken Malta
başını
kapudanınıh
üzerine gelüp çatup
ve bu
kapudanın
kendi eliyle kesüp birkaç gemi daha söyündürdükten sonra; kafirler üstün
geldiklerinden Cezayir gemileri birbirinin
doğru
aldı
ardına düşüp savaşarak
Moton
tarafına
çektirüp gittiler.
Askerin çoğu kafirlerle savaşta
şehit
oldu.
Savaş
yeri olan Anatoloka, Mora kıyısı­
na yakın töpuklu sığ yer 3 olduğundan on beş parça gemi oturup halkı suya döküldü;
bunların birazı
Ağriboz
Paşa
2
karaya
beyi Salih
çıkup
Paşazade
kurtuldu.
tutsak
Kalanından
olmuşken
da Mahmud Bey gemisiyle Preveze'ye
kimisi
Hasan
çıkarak
Paşa
alınup
kimi boğulup gitti.
gemisiyle kurtuldu; Pertev
karadan Inebahtı'ya geldi.
Alaydan seçilmek: Savaş için düzenli sıraya girmiş gemilerden ayrılmak; alayı bırakmak.
Üç fener: Bkz. s. 187.
Üşündü etmek: Bir yere birikmek, bir yere toplanıp hep birden çullanmak, üşüşmek.
Alarnet koymamak: Içinde donanma kumandanının bulunduğunu saklamak ve bunun düş­
manlar tarafından tanınmasını önlemek için başka zamanlarda takılan fener, bayrak gibi
bir alarnet koyırıamak.
Topuklu yer: Denizin dibinde topuk gibi yükselen yer; denizin içinde yükselen çıkımı dolayısıyla derinliğini kaybedip sığlaşan yer.
116
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Şehitler:
zade,
beyi
Çorum beyi Gülabt,
Niğbolu
beyi Ahmed,
Hızır, Sığacık
beyi
Karahisar-ı Şarkı
lnebahtıl:ı,eyi
Karabat~l<,
beyi Ahmed, Engürü beyi Mimar-
Firdevs,
:fuga beyi Ali,
~kız
Mısır
lskenderiyesi beyi
bir bey daha, hepsi onbir sancak beyi, tersane emini ve
Dumdum Memi, Ali Müslüman ve
başkalan
olup az kimse kurtuldu. Kafir hepsi
altmış
ve bu
beyi Abdülcebbar, Midilli
kethüdası;
sancakların
parça kadırga alup
Şolok
ve
kapudanlardan
sipahileri hepsi
halatını
şehit
ve gereçlerini
Venedik Cebehanesi'ne kodu.
Kıssadan
hisse budur ki serdarlar düşmanın durumunu yoklayup iyice anlayup
bildikten sonra, eğer karşı koymaya gücüyetse bile, barış mümkünken savaşa kalkı­
şılmaya. Kalkışılırsa iyice araştırılup kanun üzere savaş ola. Serdar olanlar kendileri
savaşa başlamayalar, yerinde durup öteki askeri gereğine göre kullanalar. Bozgun
olup umut kesildikte ister istemez bir tarafa çıkmakta hünerdir. Bütün askerin kınl­
masından bir serdarın alınması zararı artuktur. Hele deniz savaşlarını kara savaşına
benzerıneyeler, savaş kanunlarını tarihlerde ve hükema kitaplannda göreler .1
Mansıplar Verilmesi ve Kılıç Ali Paşa'nın Kapudanlığı:
Edirne'deyken cumadelahirenin üçünde [23 Ekim
Alemin sığınağı olan padişah
1571]
Uluç Ali
Paşa'nın
gelüp bu korkunç haberi getirdi. Bütün Müslümanlar tasalanup bu
bozgunun
olmasına
bir
adamı
kıyameti andıran
"sübhan el-Kadir el-Hakim, inne zelzeleti's-saate
şey'ün
aztm"
diye şaşarak istirca eylediler _2
O sırada kapudanlık mansıbı yiğitliği ve güzel tedbiri karşılığı adı geçen Uluç Ali
Paşa'ya
verildi, Uluç
lakabı Kılıç
lup herkes bundan böyle
Düşen
Kılıç
ile
değiştirildi.
Ona yazılan yazılarda bu lakap
yazı­
Ali dediler.
sancak beylerinin yerleri verilüp Murad Reis'e de
Sıgacık sancağı
verildi.
Veziri Azam Mehmed Paşa'nın Hazırlığı ve Tedbiri: O sırada Cem güçlü padişah ye-
niden gemiler
yer
ayırdı
yapılmasını
ferman etti, tersane
ve Sekiz Kemerli Tersane
yaptılar.
yakınında
olan Hasbahçe'den biraz
Veziri azam Mehmed
Paşa
da var gücü
bazuya getirdi; o kış içinde yüz elli parça kadırga ve sekiz mavuna kurdurdu.
Savaş kanunları: Savaşta
2
izlenecek yollar; göz önünde bulundurulması gerekli kurallar.
Hükema kitapları: Hakimlerin, düşünürlerin, hikmet sahiplerinin, filozofların eserleri.
Kuran-ı Kerim: Ey insanlar, Rabbiriizden korkun, çünkü kıyamet vaktinin depremi müthiş
bir şeydir (Hac, 22:1).
Istirca eylemek. Bir musibet, felaket veya ölüm haberi karşısında "lnna lillah ve inna ileyhi
raciün" demek. Ayetin tamamı şudur: "Ellezine iza esabethüm musibeten kalü irma lillah
ve inna ileyhi raciün: "O sabredenler, kendilerine bir bela geldiği zaman 'biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz' derler. [Bakara, 2:156]
.
117
KAT!P ÇELEBI
Kapudan Kılıç Ali
ye beş
altı
Paşa
hep derdi ki "tekne yapmak kolaydır, iki yüz parça gemi-
yüz demir ve ona göre halat, yelken ve
başka
gereçlerini tamamlamak güç
görünür."
Koca Mehmed
Paşa karşılığında "Paşa
Hazretleri, yüce devletin gücü ve kudreti
öyledir ki bütün donanma demirlerini gümüşten, iplerini ibrişimden yelkenlerini atlastan etmek ferman olunsa yapmak mümkündür. Herhangi geminin yat ve
yarağı
yetişmezse bu minval üzere benden al" dedikte Ali Paşa el arkasım yere koyup al1
kışlayup
donanınayı
dua eyledi. "Gerçi bildim ki bu
tekmil edersiz" dedi.
Gerçekte de ilkyaza dek bütün tedariklerini görüp bu kadar top, tüfek,
savaş araçları
ki geçen yıl
Kavga: Burada
yr,ksa devlet
alınmıştı,
şu kaldı:
adamları
dövüş
ve
eskisi gibi, belki daha çok tekmil etti.
Bu gemileri bütün beylikten verilen mal ile mi
yaptı;
ve belli kişiler mi yardım etti? Peçevf aydur: "Ne kimseye gemi
saldılar ve ne akçe yardım aldılar."
2
Ama Tersane-i Amire'de kimi yaşlı kapudanlar, yetiştiklerio devir devlet adamlarından işiterek anlatırlar
halince gemi
saldılar.
sayılı adamlarına
ki devletin
ve ileri gelenlerine, herkese
Yalansa söyleyenin üzerine, bunun
doğru
olup
olmadığı
hazi-
ne defterlerinden 3 belli olur:
Donanmanın Denize Çıkışı:
inancındayken
saferinde [Temmuz
Venedik
1572] Kılıç
donanınası bunları
toplaştılar.
Yere
batası
hepsi iki yüz otuz dört
Ali
Paşa
gördükte
kafirler, "Türk bu
kadırga
denize
şaştılar,
yıl
donanma
çıkdu;
Avarin önünde
iki taraf da
akşama yakın
savaşa kalkışmayup
biraz
Islam kahramanları geçen yıl olan bozgun korkusundan çekindiler; kafir-
ler de geceleyin Ispanya
donanmasıyla
bir yere gelmeye gittiler.
Kapudan "gerçi gemilerimiz püryarak ve mükemmeldir, her
maya gücü
çıkaramaz"
ve sekiz mavunayla dokuz yüz seksen
vardır,
bakımdan karşılaş­
lakin geçen yıl olan büyük kayıptan Islam ordusunun gözü kork-
muştur, savaşta
küçük bir
budur ki Matan
altına
saldırıyla
yüz döndürmesi ihtimali
girüp gücümüzü
donanınayı
vardır,
yerinde olan
korumaya veririz" diye çektirüp
hisarın topu altına girdi ve gerek olan yerlere toplar çıkarup birkaç püryarak gemi4
yi liman
2
kodu. Ertesi gün tan atarken kafirlerin büyük
donanınası
gelüp hiç
El arkasını yere koymak: Ellerini dua etmek için göğe kaldırmak.
Gemi salmak: Bir geminin yapılmasının, devlet tarafından, bütün giderleriylı: birlikte bir kişinin
4
ağzında
üzerine yüklenmesi.
Hazine defterleri: Devlet maliyesiningelir ve giderlerinin yazıldığı defterler.
Top altına girmek: Top ateşinin erişebileceği bir yere girmek; top ateşi altına girmek.
118
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
bir yüzden yaklaşmaya ve
raflarda
dolaşup
kar~ya
savaşa
er döküp
çare bulamayarak birkaç gün o ta-
memleketlerine dönciykten sonra
Isl~m
gemileri Moton
altından çı­
kup esenlikle Tersane-i Amire'ye _girc!_iler.
Piyale Paşa'nın Seferi ve Venedik ile Barış: Kafirler eskiden donanınayı bozdukların­
dan çok böbürlendiler, Moton'da da korkup çekirimeden
üzerine geldiklerinden
padişahın
gemi hazırlanması yolunda
hamiyyeti
ferman-ı
dalgalandı;
yüz; seksen bir saferinin ikinci günü [3 Haziran
kadırga
çıkup
ve on iki mavuna ile yerle bir
Avluna ve Delvine
donanma-yı
alma~
hümayun
içün yine yeterince
hümayun çıktı.
Yeniden gemiler yapılup kahraman vezir Piyale
kiz
öç
olası
Paşa serdarlığına
getirildi. pokuz
15 73]
çok askerle dolu iki yüz elli se-
kafir
donanmasıyla karşılaşmak
içün
kıyılarına vardılar.
Ağır donanma 1 çıktığını kafider işidüp kımıldamaya güçleri olmadığından Piyale
Paşa
ve Ali
Paşa
çektirüp Polya
yakalarını
vurdular. Birkaç
savaş
gemisi alup
yağma
ettikten sonra Venedik elinde olan kıyılara saldırmak üzereyken Istanbul'dan hükümler geldi. Bunlarda, "Venedik beyleri elçi gönderüp
miş suçlarından dolayı
şimdiye
dek
işlediklerigeç­
özür dileyüp kulluk göstermekle reaya, beraya ve askerin ra-
hat olması içün 'geçmiş geçmiştir' dediklerince geçenden geçilüp 2 barış hayırlıdır sö~
züne uyarak barış yapılup memleketlerine aman-ı hümayunum 3 ihsan olunmuştur,
gerektir ki bundan böyle Venedik'e
bağlı
cak Ispanya elinde olan illerini yakup
olan yerleri vurup
yıkmaya
gücünün
yağma
eylemeyesin. An-
yettiğini yapasın"
diye fer-
man olunduğundan serdar ve kapudan Çicilye ve Anabolu semtine gitmeye niyet ettiler. Lakin sert ve muhalif yeller esüp birkaç gemi de
gitmekle deniz
zamanı
geçüp devlet
kapısına
rüzgarın sertliğinden
döndüler. Recep
batup
ayında [Kasım 1571]
gelüp Tersane-i Amire'ye girdiler.
Halkü'I-Vad Seferi ve Tunus Vilayetinin Fethi: Halk "Akılbend" der; bu yılda Venedik
boyun
eğüp barış
karşılaşmaya
gücü
yapmakla Ispanya
donanmasının yalnız başına
olmadığından şevvalde
[Ocak
1574]
Arap
Islam gemileriyle
yakasına
varup kol gü-
cüyle4 Tunus Kalesi'ni aldı. Şehir ile deniz arasında Boğaz'da eskiden ellerinde olan
Halkü'l-Vad Kalesi'ni çok
bı::rkitüp
içine nice
Ağır
2
4
savaş araçları,
zahire ve asker koydu-
donanma: Büyük donanma; büyük savaş gemilerinden meydana gelen bü}'ük filo.
Geçenden geçmek: Geçmişi unutmak, geçmişin üzerinde durma~ak.
Aman-ı hümayun: Padişah tarafından düşmana canlarının ve mallarının korunacağının bildirilmesi.
Kol gücü: Asker kuvveti. Bkz. Sözlükçe.
119
KATIP ÇELEBI
lar. O
kıyıları
ardında olduklarını padişahın eşiğine
basup ele geçirmek
alınması
rinde Tunus Kalesi'nin geri
Halkü'l-Vad'ın
ve
bildirdikle-
ele geçirilmesi içün büyük
donanma hazırlanması ferman olundu.
Veziri azam Mehmed Paşa
ve gereçleriyle iki yüz
donatıp\jf
re
altmış
bahar günlerinde
dağıtıldı.
eteğini
sekiz
beline dolayup o kış içinde bütün yat ve yarağı
kadırga
Osmanlı
ülkesinden
Maraş
Anadolu, Karaman ve
ve kalite, on beş mavuna, on
kırk
kalyon
sekiz bin kürekçi gelüp gemilebaşka
askeri, yeniçeri ve
lere girdiler. Eskiden Yemen'i fethedüp
beş
Mısır beyliğinden
deniz askeri gemi-
gelen vezir Sinan
Paşa
hepsine serdar verildi, sağ ulüfe bölüğü ı birlikte koşuldu.
Kapudan Ali
Paşa
ile dokuz yüz seksen iki muharreminin yirmi üçüncü günü
Mayıs 1574] İstanbul'dan çıkup
Akdeniz'e
saldılar.
Kalavriya yakasına varup Toprakhisar yöresini
vurup
yıktıktan
yağma
ettikten sonra
lar. Oradan beş günde engin geçilüp Arap
Kuşatma
sine
İslam
ve alma:
Rebiyülahınn
askeri çıkup
çadır
Mısır
gönüllüleri kuşatma
işine
Otuz üç gün, gece gündüz
Paşa,
düştü.
tki yeniçeri
alındı.
Lakin
kethüdası
ve
topları
hisara havale ey-
Tarabulus beylerbeyi Mustafa
dövüş, vuruş
gününde [24
birbiri
kınştan
artıklarından
ardınca şehit
büyük
oldular.
Paşa,
yeniçeri
sonra ulu
gazileri yürüyüp
Mehmed
savaşlar
Beş
Tanrı'nın
Hafsı:
tutsak
olup çok kimse
bin kafir
kılıçtan
ge-
dağıtıldu.
sanatlı, eşsiz
hepsi gemilere götürüldü;
ve
Ağustos 1574] İslam
Hafasa
kuşatma sırasında
Kalede top soyundan beş bin kadar
getirilmişti,
vurdu-
Karası'na varıldı.
çüp iki bin de fetih günü tutsak alınup gemilere
den
açtırmadan aldılar;
verildi. Kapudan Ali Paşa deniz yanını korudu.
kılıçla hisarı aldılar; çökmüş, yıkılmış
olup nice ganimetler
da
ikinci günü [22 Temmuz 1574] Halkü'l-Vad çevre-
savaş
yardımıyla cumadelülanın altıncı
taraflarını
serdarın buyruğuyla ateşe
kurduktan sonra metrise girüp
lediler. Tunus beylerbeyi Haydar
ve
ettiler ve Mesine
sonra kafirin bir büyük harçasma rast gelüp göz
içinde bulunan ganimetleri
[Mayıs/Haziran]
Rebiyülevvelde
yağma
[ıs
yakın
toplar vardı ki her biri bir kale-
zamanlara dek Tophane'de ve Sa-
rayburnu'nda dökÜlüp yatan toplar onlardır.
\jf Bir defterde yüz elli kadırga, on altı mavuna, yüz yirmi barça görüldü -K.Ç.
ı Ulufe bölüğü (ulufeciler): Devletten aylık alan atlı kapukulu askerlerine verilen ad. Bunlar
sağ ve sol olmak üzere iki bölüktü, ikisine birden kimi kez "orta bölük" denirdi. Sağ ulüfeciler, yürüyüşlerde padişahın sağından yürüyen sipahi bölüğünün sağ tarafında; sol ulufeciler de hükümdann solunda yürüyen sipahilerin solunda yürürlerdi. Savaş meydanında
ve ordunun konak yerinde ise padişah sancağının biri sağında, öteki solunda dumrlardı.
Hazineyi beklemek de bunlara aitti.
120
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Halkü1-Wid'ın Yıkılması:
derinliği
otuz zira,
o hisarı berkitmeye
çalışırdı; bütı:t_n
nın zararı
kesindir, diye
urulup içi
boşaltıldı
sarsıntı
Şehri
önünde
on zira, içi berk l::ıü:Jüçük hisard~ ki
derdi. Gerçi berk ve güçlü
yük
Bu hisar Tunus
hendeği
kırk
üç
denize bitişik, eni
yıldan
beri Ispanya
A.!ap yakasım onunla ele geçirmek mümkündür,
olmasında
benzeri yoktu; lakin
sözbirliği olduğundan
ve donanma gemileri alarga
ve gürültüyle bir anda kalenin
olduğu
otuz yerden kuleleri
kılındıktan
parçaları
sonra
bırakılması­
gibi
altına lağım
ateş
verildi. Bü-
havaya uçup orada
yapıdan
iz
kalmadı..
Tunus Vilayetinin Fethi ve Ele Geçirilmesi: Eandan sonra serdar ve kapndan donanma-yı
ne
hümayun ile Tunus
vardı;
yakınında
her birini nice gün
kafirin yaptığı Eastiyon adındaki hisarlar üzeri-
kuşatup vuruş kırışla
ikisini de fethetti;
kılıç artığı
ka-
firleri tutsak edüp zincire vurdu. Sonra Tunus memleketine Ramazan Paşa vali dikildi; kasabalann, kalelerin yat ve yarağı ve gereçleri görüldükten sonra
yum olarak recebü'l-müreccep başlannda
diler. Gördükleri
iş karşılığında
[1574
121
esen ve do-
Ekim başlan] Tersane-i Amire'ye gir-
serdar ve kapndan her biri
düler.
sağ
padişahın iltifatını
gör-
. . ....
YEDINCI BOLUK
Girit seferine dek olan kapurlanlar üzerinedir.
Bundan sonra Akdeniz'de Girit seferleri
gönderilmeyüp
Hisarı'nı yaptı
çoğu
korudular.
[Kılıç]
Ali
çıkıncaya
Paşa
ve dokuz yüz seksen dokuzda
savaş
kadar
içün donanma
Karadeniz'e bir iki sefer edüp
[1581]
kadırgayla
elli parça
Faşa
Cezayir'e
gitti. Doksan beşte öldü. lbrahim Paşa kapudan oldu.
Uluç Hasan Paşa ve Tarabulus Seferi: Bir yıldan sonra, doksan altı şevvalinde
tos
1588]
Uluç Hasan
Paşa Mağrıp'tan
gelüp kapudan oldu. O
yılın
[Ağus­
zilhiccesi sonla-
rında [1588 Kasım ortaları] Tarabulusgarp'ta Yahyaoğlu Yahya adındaki Haricinin, 1
Mehdi'nin halifesi olmak davasıyla ortaya
rebiyülahırda [Şubat 1590]
alemin
sığındığı kapıya
kadırga
parça
çıktığı,
bildirilince Cafer
Paşa
çullandığı,
birkaç bin askerle kaleye
Cezayir beylerbeyi lstanköylü Ahmed
serdar olup
adı
ve yeterince askerle dokuz yüz doksan sekizde
Paşa'yı öldürdüğü,
geçen kapudan elli
[1589/90]
varup öldür-
dü ve memleketi kötülüklerinden kurtarup başını getirdi.
Cağalaoğlu
Sinan
Paşa:
ruyucusunun
kızıyken
nında
adı
tutulup
Frenk
tutsak olup
geçen Sinan
dar iken dokuz yüz seksen
Bağdat
rum,
man
Paşa
pısında
kapudanı Cağala'nın oğludur, anası
Paşa
Hıristiyan olmuştu.
[1572/73] sıralarında
yeniçeri
ağalığıyla çıkup
sonra Erzu-
ve Revan eyaletlerine vali olduktan sonra vezirlik verildi. Seferde
Os~
ölünce vasiyeti ile Islam askeri ordusunda kaymakam, sonra da devlet ka-
Hasan Paşa'dan sonra kapudan oldu ve
donanınayla
denize
aldıktan
çıktı.
O yıl Mesi-
sonra fetih ve za-
dediği kasidedendir:
cansitanlar berr ü bahri aldılar gitti Can alıcı süngüler karaları ve denizleri aldılar gitti
hemrahı
O
ko-
Sultan Süleyman Han zama-
ferle geldi, Sinan Paşa da Yanık'ı fethetmekle Azmizade Efendi'nin
Huda
Hisarı
harem-i sultani hizmetine uygun görüldü. Silah-
ne Kalesi'nin çevresini vurup kafirlerin birkaç kalyonunu
Sinan-ı
Nova
sırada
oldu devletinde iki paşanın
bin üç
cumadelülasının
Senin zamanında Tanrı iki paşanın yoldaşı oldu 2
on sekizinde
[29
Ocak
1595] işinden çıkarılıp
Harici: lslamiyet'in en eski fırkalarından birinin mensubu. Bkz. Sözlükçe.
2
Süngü anlamına gelen "sinan" kelimesi, aynı zamanda Paşa'nın da adı olduğu için kelime
oyunu yapılıyor.
. 122
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
sonra vezirlikle Eğri seferine gitti,
savaştan
sonra sadrazamlık verildi.
Halil Paşa: Bosnalıdır. Vezir ve güyteğü iken o tarihte kapudan olup Eğri yılı bin
beşte [1596/97]
yüz on parça kachrgayla Akdeniz'i koruyup geldikten sonra
işinden
çıkarıldı.
Cağalaoğlu'nun İkinci ve Üçüncü Seferi:
zamlıktan
sonra
Şam
Bin beşte [1596/97] adı geçen paşaya sadra-
eyaleti verilmişti.
Bin altı şevvalinin dokuzuncu günü [15
Mayıs
1598] ikinci kez kapudan oldukta;
Hatif, besınelenin "ba"siyla tarihini dedi
1
BcH bismillah ile Hatif dedi tarihini
Kapudan old.u Sinan Paşa-yı derya-dil yine Deniz gibi engin yürekli Sinan Paşa yine kapu dan oldu 2
Riyazı'nindir.
donanınayla
Bin yedide [1598/99]
denize
kizde [1599/1600] yine Mesine'ye varup
çıkup ınebahtı'ya vardı,
anasını
korudu. Bin se-
getirdi. Dokuzda [1600/1601] ve onda
[1601/02] yine sefer eyleyüp on ikide [1603/04] Mısır'dan hazine getirme işi verilerek
donanınayla ıskenderiye'ye varmıştı.
Ali Paşa karadan götürmüş bulundu.
Bin on üç muharreminde [Haziran 1604]
kapudanlık
Acem seferine gitti. Bozulduğu içün bin on dört
Paşa'ya
ıki
üzerindeyken serdar olup
şabanında
[Ocak 1606] yeri
Derviş
verildi ve o yıl Diyarbakır'da öldü.
defada hepsi on
ğişiklikler
ve
yıl
kadar
kapıdan
işler yaptı. Baştardaya
ve üçer Türk koyardı; böylece gemi
gut Paşa'ya yetişmiş bir korsan pir,
oldu.
Zamanında
kürekçilerin iyisini
halkına
baştarcia
kendi
seçeı:,
dileğince
küreğe
her
güven gelirdi. Ve Koca
reisi olup
donanınayı
Hacı
nice de-
üçer forsa
Reis ki Tur-
çeker çevirir,
Paşa
da onun dediğine göre iş görürdı'L Hiç bir seferinde yüze kir getirmedi.
Cafer Paşa: Derviş Paşa kapudan olduktan sonra sadrazam olup kapudanlığı adı
geçen paşaya verildi. Bu
paşa, Kılıç
Ali
Paşa kullarındandı.
kup iki sefer eyledi. Bin on beşte [1606/07] Celalilerin
Akdeniz' e donanınayla çı­
başkaldırınası
yüzünden
Mısır
hazinesinin karadan gelmesine yol olmadı; adı geçen paşa donanınayla ıskenderiye'­
ye varup gemilere
aldı
ve getirdi. Bin on
altıda [1607/08]
yine denize
çıkup
Avarin'e
varup korudu ve devlet kapısına gelince işinden çıkarıldı.
2
Hdtif: Kuvvetli ve tiz bir sesle bir şey bildiren veya davet eden kişi § Söyleyeni görülmediği
halde esrarlı bir haber veren, bir uyarma veya çağrı bildiren ya da şiir ilham öden ses §
Gökten veya görünmeyen bir söyleyiciden gelen ses § Gizli bir haberci, koruyucu melek.
Son tarih dizisine besınele kelimesindeki "B" harfinin sayıca değeri olan "2" eklenecek demektir.
123
KAT!P ÇELEBI
Hafız Ahmed Paşa: Harem-i hümayunda doğancıbaşılıktan 1 çıkup onun yerine ka-
pudan oldu. Bin on yedide
hazinesini getirmek içün
[1608/09) donanma-yı
ıskenderiye'ye
hümayun ile Akdeniz'e gitti.
Mısır
Mısır
kafile
varup dönüp Rodos'a geldikte
gemilerini2 bozulmuş buldu. Bu gemiler o yerde gafil yatarken savaşçı korsan gemidüşüp bozulmuşlar,
leri üzerlerine
lar
olmuş.
Paşa
Ne çare, Kapudan
üç dört kalyon ve karamürsel
zamanı
deniz
alırrup
geçineeye dek o
çok
kayıp­
yalıları dolaşup
devlet kapısına gelince bundan ötürü işinden çıkarıldı.
adı
Bu
geçen
paşa, şakayı
. makla uğraşıyordu. Söz
Paşa'ya taş
severdi ve
görüştükte
Ganizade Efendi ile
şiirle tanınmıştı.
bu molla,
şarap
arasında Paşa "yazınız
Paşa
çakup ve
hazırcevaplık
kadısı
Şerife haşiye
yaz-
nereye geldi?" diye sordu. Zarif molla,
atmak isteyerek, "denizde ve karada bozgun
yoruz" deyince
O zaman Istanbul
içerken Tefsir-i
edüp
çıktı,
"işittim
ki
ayetinin tefsirini
şarap
yazı­
ve kumar tefsiriy-
le uğraşıyorlarmış" diyerek taşı gediğine kodu, iki tarafa da çekilir bir latife düştü. 3
Hafız Paşa
Van,
Şam,
Anadolu, Erzurum ve
kinci kez veziri azam iken bin
kırk
birde
Diyarbakır
[1631/32]
kulun
eyalerlerinde bulunup i-
ayaklanmasıyla şehit
oldu.
Hanende ve şair olmakla öteki vezirlerden seçilmişti.
4
Halil Paşa ve Karacehennem Seferi: Hafız Paşa'nın ayrılmasından sonra yeniçeri ağa­
lığından
Halil Paşa kapudan olup donanma işlerini gördü.
Bin on sekizde
ri'ye
vardıkta
Cezayir
nın akrabasından
kafiri türlü
büyük
[1609/10)
kapudanlarından
Çicilye hakimi kendi
armağanlada
savaştan
Paşa donanınayla
Siliv-
Ceneviz Cafer kalitesi geldü; Ispanya
kralı­
oğlunu
Akdeniz'e
krala göndermek içün beş yüz kadar
bir kalyana koyup giderken Cezayir gemileri rast
sonra kalyonu
peşkeş göndermişler.
çıkup
kapudan Halil
Kapudan
malı aralarında üleşüp ağlam
gelmiş,
almışlar
ve
Paşa adı
geçen Cafer'e ve birlikte olanlara hilat giydi-
lstanbul'a
Doğancıbaşı:
Yenisaray (Topkapı Sarayı) iç oğlanndan bir bölüğünün adıdır. Bunlar padişa­
bir sınıftır. Üsküdar'da bugünkü "Doğancılar Meydanı" av kuşlarını besleyen bölüğün meydanıydı. Doğancıbaşı, bu sınıfın başında bulunana verilen unvandır.
Kafile gemileri: Mısır'a ve Hicaz'a giden kafileyi götüren gemiler.
hın avcilarından
2
Hafız
sorusuna Ganizade Nacliri'nin verdiği karşılıkta sözü geçen ayet
bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki
Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler"
[Rüm, 30:41]. Ganizade bu karşılıkla, denizde uğradığı bozgun dolayısıyla Hafız Ahmed Paşa'ya tarizde bulunmuştur. Paşa da başka bir ayetle karşılık verip Ganizade'nin şarap düş­
künlüğüne ilişmiştir: "Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz" [Maide, 5:90].
Hanende: Güzel sesle şarkı söyleyen, şarkı okuyan şarkıcı.
Ahmed
Paşa'nın
şudur: "Insanların
4
124
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
· rüp bunu uğur sayarak içi
Sakız'a vardıkta
yere
Mısır
yolunu kesüp
haber
aldıklarında
ferahladı. Adı
batası
alındı.
kafirkrjn dört parça
ciağ
şimdi deKı!_Jrıs_çevresinde Mısır'a
gibi kalyonu .nice
zamandır
giden gemileri bekler, diye
Allah'a tevekkül olup o yana yönelüp giderlerken Eklikara'da iki
aldılar,
parça levent firkatesi bulup
vardıkta
geçen tutsağı padişaha gönderdi.
içinde
olanı küreğe
çıkup
bu söylenen kalyonlar engine
koyup
Kıbrıs'tan
Baf önüne
birkaç zaman ziyan verdikleri haber
Tam süratle gecenin başından çıkup sabahleyin otuz mil kadar yerden görün-
ce yelken kürek ikindi zamanı yetiştiler.
Akşama
dek biraz top
savaşı yaptılar, akşam
oldukta kafir ler aldırış etmeden fenerlerini yakup korkusuz gittiler. 1
dağ
Dört parça
yedi
katı
edüp
kötülük ve
ardlarını
ınayla
gibi
savaşçı
kalyon, bunlardan biri Karacehennem diye ün
kargaşalık ocağı,
kale gibi bir büyük gemiydi.
Paşa
almış,
da himmet
sürdü. Sabah oldukta iki taraftan savaş başladı. Kapudan Paşa donan-
çatmak isteyince ünlü korsan Murad Reis -ki geçmişte Sultan Ahmed Han Ce-
zayir'den getirüp Mora sancağını vermişti- kapudan gemisiyle yan yana durup yürümeye komayup ıraktan dövmek gerek diye topa tutturdu. Direkleri kınlup zebun olduktan sonra yol verdi, öğle vaktında yürüyüp aldılar. Üç gemiydi, içinde beş yüz
kadar
savaşçı
alındı.
Esenlikle
kafir, yüz
altmış
~üfek çıkup
kadar top ve iki bin
Mağosa Limanı'na
kalyonlar
yedeğe
geldiler. Murad Reis orada öldü. Seksen
yaşını
geçkin bir gazi, yaşlı bir gemi kurduydu . .Allah rahmet eyleye.
Bu haber lstanbul'a bildirilüp Sayda ve Tarabulusşam semtleri gezilüp
milerden iz bulunmadı; dönerkeri Meis'te
alınan
üç geminin biri
taşa
savaşçı
ge-
dokunup battı,
ötekilerle esen ve doyum olmuş olarak devlet kapısına geldiler. Divan günü 2 armağanlar
ve tutsaklar peşkeş çekilüp makbule geçt, kendisine vezirlik verildi.
donanınayla
Binandokuzda [1610/11]
denize
çıkup
yedi sekiz parça
yüz nefer tutsakla yine devlet kapısına geldi. Bin yirmide
[1611/12]
savaşçı
birkaç p~rça gemi
ve yüz tutsak getirüp üç yıl kapudanlığında büyük küçük elliden çok gemi
Mehmed Paşa: Adı
mansıbı
geçen
verildi. Bin yirmide
kıyılarına
varup
Ma'noğlu
paşa Mısır'dan
gelüp
[1611/12] donanınayla
boynuncia borç olan
gemi,
alındı.
güyeğü olduğundan kapudanlık
Akdeniz'e
malı aldı
çıkup
Sayda ve Beyrut
ve koruyup devlet
kapısına
J
geldi.
Bin yirmi ikide
kadırga,
kafile gemilerini
Fener yakmak:
2
[1613/14]
Divan günü:
Bkz.
Jine denize
Mısır'a
çıktı. Ağriboz'dan
geçirmek içün
Rodos'a geldikte on parça
ayrılmıştı.
Varup
s. 187.
Padişahın başkanlığında
hükümet erkanının
125
töplandığı
gün.
Mısır'dan
barut,
KATIP ÇELEBI
şeker,
zahire ve kimi gereçler yüklenüp donanma Meis
şunca Paşa,
koşup
.
bu gemilerin yükünü
gönderdi. O yörede bir iki
maya gitti. Bu
mış. Bu
saları
sırada
on iki parça
Sakız'a boşaltmak
savaş
.
gelüp bulu-
içün Rodos beyiSinan Kapudanı
alındığından
gemisi haberi
kadırga
Adası'ndayken
kendi
onları
ara-
Mesine'den gelüp Tekir Burnu'nda yatar-
gemiler gafil giderken Susam Adası yakınında üzerlerine uğradıkları gibi for-
perlanda ederler, yani kürekleri
bırakırlar. Kıyı yakın olduğundan savaşçısı
karaya dökülüp Memi Paşaoğlu Ali Çelebi ile Perviz Beyoğlu'nu forsaları açup 1 taşra
bırakırlar
kumsal yere
ve. üç parça gemi geride
bulunduğundan
çekilüp kurtulur.
Yedi parça gemiyi Ispanya kafideri alup götürdükten sonra Kapudan
ınayla
dönüp lstanbul'a geldikte
Paşa
işinden çıkardılar; kapudanlık mansıbı
donan-
ikinci kez
Halil Paşa'ya verildi.
Kıssadan /ıisse
mek
budur ki
doğru değildir.
taşrada
ve deryada karavulsuz gafil bir bölük gemi git-
Ve gemilerin kürekçisi salt forsa gerekmez, belki Türkü çok ol-
mak gerek. Nice yerde bu soydan zararlara forsa yol açmıştır.
Halil Paşa ve Malta Yağması Seferi: Kapudan Halil Paşa bin yirmi üç rebiyülahırının
üçüncü günü
[13 Mayıs 1614) kırk beş
Rodos beyi Memi Bey ile
dıktan
diğer
parça
beyler yirmi
sonra cumadelülanın yirmi birinde
kadırgayla
[29
gelüp Avarin'de gemi
yağla­
Haziran 1614) denize saldılar.
Mesine önünden geçüp yirmi sekizinci günü
yanaşıldı.
Akdeniz'e yollanup Susam'da
kadırgayla
[6 Mayıs 1614)
Her mangadan birer adam çıkup köyleri ve
sabah Malta
Adası'na
kıyıları yağmaya giriştiler.
Her
bir mil yerde bir burç yapılmış, içlerinde olan kafirler dumanla birbirine haber edüp
bir andahisar kafideri piyade ve süvari çıkup geldiler. Öğle vaktına dek savaş olup
bir nice tutsak alındı. Malta beylerinden biri ve bir nice bey oğulları öldürüldü. Harman zamanı olduğundan baş ürünleri olan kimyon ve anason2 harmanları ateşe verilüp
bağları
bahçeleri kesildi.
Öğleden
sonra hisara yakın manastıra yanaşup bu saldırıda Kapudan Paşa, Memi
Bey'in sözüne _uyarak
düklerinde
çıkmadı.
Yeniçeri
hisarın manastıra yetişür
başka,
toplan
levent
varmış,
başka
bir yerden
döndürüp
attıkta
çıkup
yürü-
bundan sonra
orada durmak mümkün olmayup gemiler geri çekildi. Birkaç adam karada kalup dil
almak da mümkün olmadı. Hisar önünden baş toplarını atup 3 cumadelahirenin
Forsaları
açmak: Forsaların zincirlerini çözmek, forsaları serbest bırakmak.
Kimyon: Kokulu olan tohumu için yetiştirilen, ayrıca hekimlikte kullanılan bir bitki.
Anason: Yağlı tohumlarından yararlanİnak üzere yetiştirilen yıllık bir bitki.
Baş topları:
Geminin pruvasında olan toplar;
kadırgalarda
126
genel olarak başta olan toplar.
DENIZ SAVAŞLARı HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
ikinci günü [10 Temmuz 1614] Tarabulusgarp'a varıldı.
O diyar hakiminin
dalına
binen ve.,J;ıozgunculuk
çıkaran
Sefer
Taı: adındaki
hay-
dudu tedbirle Kapudan Paşa getiıJüp_demire vurulunca adamları kapuları kapayup
1
savunmaya
kalkıştılar,
kimi
dan sonra Kapudan Paşa
meşayihin aracılığıyla
taşra çıkup
aman verildi. Kalenin
divan ettL Vilayetin ahalisinin
alınmasın­
tanıklığıyla
öldü-
rülmesinin gerek olduğuna hükmolunup kale bedeninde astılar.
Ve o ayın onunda [8 Temmuz] göçüp Avarin'e geldikte önce dil almaya gönderilen kaliteler gelüp
buğday
yüklü bir
savaş
kalyonu
almışlar,
getirdiler. Içinde on iki
bin keyf buğday çıktı.
Manya Kafiderine Gözdağı: Mora kıyılarında bulunan Manya adındaki dağlık yer-
ler halkı Rum kafirleriyken Venedikli'den ayrılmayup haracı harbe ucuyla verüp 3
üzerlerine üst üste asker varmıştı. Bu kez yine karadan Tırhala arpalığını4 elinde bulunduran Arslan
ker
çıkup
Manya
sürgün etmekle
Paşa
ve denizden donanma varup Pasol'da
başkaldıranları
cezalarını
üzerine
vardılar. Çoğunu
toplandılar. Taşraya
as-
ele getirüp öldürmek ve
verdiler. Bundan sonra onun gibi küstahlığa yeltenmemek
üzere kaldılar.
Recebin sonunda [ekim
Sencuvanoğlu
dört
beş
mil yerde Burak
geçen beyler adaya vardu;
bunlar görüp, bunlar
ve
Avarin'de gemileri
ve Dimyat beyi Memi Bey Istanbul'dan
bulunduğundan
vaktında adı
başları]
Sencuvanoğlu
onları
Adası'na
meğer
ada
yağlarken İskenderiye
kılıç
ve kaftan getirüp
karavula
yakınında
gönderilmişti.
kafir gemileri
görmeyüp gafilken üzerlerine geldiler. Memi
bir yolunu bulup kurtuldukta kafir iki parça gemiyi
beyi
hazır
Sabah
varmış,
Paşa şehit
yedeğe aldı.
Beri tarafta donanma bakakaldı. Ne çare gemi yok, bütün gemiler yağa basılmıştı. 5
Sonra
Kasım yakın
olunca dönüp geldiler.
Şevvalin
yirmi beşinde [28 Eylül1614] ter-
saneye girdiler.
Kıssadan
hisse budur: karavula giden her kim ise gafil bulunmamak gerektir. Karada ve denizde gafletle çok ziyan görülmüştür, öyle yerlerde gaflet doğru değildir.
Demire vurmak: Bir tutsağı ~!undan veya ayaklarından demire bağlamak, zincire vurmak
Keyl: Hacim ölçüsü için kullanılan bir tabir. Sonraları zahire ve hububat gibi kuru maddelerin ölçüsünü ifade için kıillanilrhıştır. Osmanlılarda bir kile buğday yirmi okka, yani
25,658 kilogramdır.
Haracı
4
harbe ucuyla: vermek: Kesim kesilen haracı kendiliğinden ödemeyip silah zoruyla
vermek; ödemeyi üzerine aldığı haracı gönül rızasıyla değil, silah korkusuyla ödemek
Arpalık: Kimi devlet adamlarına açık aylığı ya·da emekli aylığı karşılığı verilen belli gelir.
Yağa basılmak: Gemilerin yağda olması, yağlanmakta olması.
127
KATIP ÇELEBI
Gemiler iki bölük yağlarrup yağ
rektiği
sırasında
çıkmak
zaman korumaya
bey gemileri
hazır
durmak gerek, ta ki ge-
mümkün ola. Nitekim karsanlara
öğütlerde
gele-
cektir.
Ali Paşa: Yenicami'nin yapılmasında hizmette bulunup vezir ve kapudan olmuştu.
Bin yirmi
altıda
donanınayla
[1617]
çıkup
Akdeniz'e
mek isteyince zebun gemileri bozmayup "ben
Avarin'den kafir
kadırga
içinde
yakasına
git-
doğmuş büyümüşüm"
diye kendi bildiğine gitti.
Şabanülmuazzam ayının ortalarında
ansızın akşam zamanı
rinden dört
kadırga,
bir
fırtına
[1614 Eylül
sonları]
engine salup giderken
ve sert rüzgar çıkup gemileri dağıttı. Cebeci gemile-
iki yeniçeri gemisi ve
beş
bey gemisi o vartada batup denizin
dibine gittiler. Yedisinden can çıkmadı, ikisinden birkaç adam sandala düştüler.
1
Bir mavuna ki içinde bölük halkı vardı; iki bey gemisiyle rüzgar önüne düşüp 2
Mağrıp Tarabulusu'na vardılar. Mavuna yolda falya verüp 3 içinde bir maharetli
Frenk azatlık
şartıyla kapatmıştı.
yirmi beş günde
onarttı
Tarabulus beyi
ve Rumeli
Kapudan da o zaman Kalavri
tarafına
Süveydanoğlu
kıyısına yapışup
teyince kimi gün görmüş kimseler önlediler,
zebun gemileri
yedeğe alalım,
o yerden kalkup yine Avarin'e, sonra Moton ve Koron'a
geldikte
şenlik
Yenipadişah
tahta
çıktı.
[aralık ayında]
Davud
Paşa
kıyıda batırmak
is-
batarsa yolda batar, diye
gelmişti.
ettiler, öteki gemiler de toplamnca on bir gemi
niz zamanı geçüpzilkadede
yat ve yarağını görüp
salup üç günde Moton'a geldiler.
Mavuna da oraya
batmış
bulundu. De-
tersaneye girdiler.
kapudan olduktan sonra yine o
paşayı
ye-
rinde bıraktı.
Kıssadan
hisse budur ki
ranmak yanlıştır. Engine
tına çıkarsa
zayıf
ve zebun gemiler le denize
gidildiği
çıkup
böbürlenerek dav-
zamanda güçlü gemilerle gitmek gerek, çünkü
fır­
zebun ve çürük gemiler dayanamayup batmak lazımgelir.
Ali Paşa'nın İkinci Seferi: Bin yirmi yedide [1617/18] yine donanınayla çıkup Arap
yakasına vardı. Iki gemi alup Sakız'dan Atina'ya geçtikte kafirlerin kırk altı çekdirınesi Kargacık
denilen adada yatarken haber alup
donanma-yı
hümayundan
kaçtı,
Kefalonya tarafına gitti. Donanma da Körfez'e varup o gemilerden eser ve haber
mayarak dönüldü.
2
Cebeci gemileri: Orduya ve donanınaya savaş gereçlerini taşıyan gemiler.
Varta: Büyük tehlike, uçurum, ölüm kalım yeri.
Rüzgar önüne düşmek: Rüzgarın geminin arkasından gelmesi.
Falya vermek: Delik açılması, açılan delikten geminin su alması.
128
alın­
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
donanınayla
Bin yirmi sekizde [1618/19]
yine Akdeniz'e
çıkup altı
parça gemiyi
ele geçirdi. Birçok peşkeş ile yine diYQIJ.a geldi, ganirQ,et malıdır diye verdi; lakin veGüyeğü
ziri azam
Mehmed
PaşaJıınJ:ışkırtmasıyla
Venedik balyozu dava edüp biz-
den alınan malın yarısı padişaha verilmemiştir ve gemiler savaşçı
değil,
dindir, diye-
gördü, fayda vermeyüp Kapudan Paşa üstün çıktı ve çok geçmeyüp veziri azam olup
eskisi Halep'e gönderildi.
Bin yirmi dokuzda [1619/20] Mehmed Paşa, bin otuz birde [1621/22] Ali Paşa öldüler. Allah rahmet eylesin.
Karadeniz'de Kazağın İlk Ortaya Çıkışı: Ten Kazağı ve Özi Kazağının geçmişte Tuna
ve Deniz
kıyılarını
vurmalan adetleri olup bu
yakınlarda İslam
ülkelerinden kaçan
mürtedlerin1 kılavuzluğuyla Anadolu kıyılanna gelir oldular.
Bin yirmi üç yılında [1614/15] Sinop Kalesi'ne gelüp
ziyan verdiler. Daha önce Tuna ve Karadeniz
işi
ma
verilen
Şakşakt İbrahim Paşa
bunu
ansızın
hisara girdiler; büyük
kıyılarını altmış
öğrenince
şayka
parça
ile koru-
o köpeklerin geçidi olan nehre
girüp gözledi. Lakin Kazaklar bu işi haber aldılar, kıyıya çıkup şaykalarını kızağa
bindirüp karadan nehrin
yukarısına düşürmek
taifesi üzerlerine gelüp büyük
nicesi öldürüldü.
savaş
İbrahim Paşa
zan-ı şerifin başlannda
da
tedbirinde oldular. Ama kimi Tatar
ettikte Sinop'tan aldıklan çoluk
erişüp
kimini
kırdı
çocuğu bırakup
kimini tutsak eyledi. Rama-
[Ekim 1614 başlan] adamlan yirmi Kazağı divana getirdiler.
Mahmud Paşa'nın Seferi: Bin yirmi beşte [1616] vezir Cağaloğlu Mahmud Paşa Ka-
radeniz'e kapudan
de
Kazağa
gemi
fir
sığda
kaymakamı
olup birkaç parça
kadırgayla gitmişti.
Varna semtin-
rast gelüp şaykalar kıyıda bulunduğundan gemileri kıyıya çekti.
oturdu,
kurtarmanın
yolu
olmadı.
Altı
parça
Sonunda denize dökülüp gemileri ka-
aldı.
Kıssadan
hisse budur ki, varmak
yerinde korkuludur.
şüpheli
olan yere
kadırga uğramaya,
hele
savaş
Mafrodonya Seferi: Bin yirmi dokuz yılı baharında [Nisan 1620] denize çıkup Ava-
rin'de gemi yağlandıktan sonra Dıraç ve Firkate Limanı'nda iki buğday gemisi alup
reisierinin kılavuzluğuyla akşam Dıraç'tan kafir yakasına saldılar. Sabah namazında
Mafrodonya Hisarı yakınında yar dibine2 yanaşup taşra er döktüler. Kale halkı gafilken
saldırup
o gün
taşra hisarı aldılar,
üçüncü gün iç kale de
alınup
içinde bulunan
Mürted: Dininden dönmüş kişi; Müslüman olup da başka bir dine dönmüş kişi.
2
Yar: Uçurum, sarp uçurum, denize inen sarp uçurum.
129
KATIP ÇELEBI
mallar ve yiyecekler yağma olundu. Sonra evlerini
ve doyum olarak devlet
bulunmuştu;
kapısına
döndüler. Bu
ateşe
hisarın
vurup nice tutsakla sağ esen
perdahtlı
barutu
Kapudan Halil
Paşa'ya
iki bin varil
Hotin seferine götürülüp orada harcandı.
Tuna Köprüsü'nü Koruma Seferi:
Bin otuz
yılında [1620/21]
Karadeniz'e gitmek ferman olunup 1 Sultan Osman Han da karadan Kazak ve Leh taifesinin
kulağını
çekmek içün Hotin seferine yöneldiklerinde, cumadelahirenin on
sekizinci günü [30 Nisan 1621] Kapudan
kalktı,
olan
recebin dördünde [25
padişah
lsakçı'da
Çorlu'dan
hatt-ı
Paşa kırk
Mayıs 1621]
üç parça
Kili Kalesi
kadırgayla Beşiktaş'tan
altına vardı. Muradına ermiş
hümayun ile Tozkoparan Mehmed
köprü kurmak içün yat ve
yarağla
ilgilenüp bir tarafa
Ağa'yı
gönderdi:
kımıldamayasın
diye
ferman buyurulmuştu.
Lakin Karaharman'da on yedi parça şayka haberi alırrup on beş 12arça gemiyle eskiden Kefe beylerbeyi Mehmed
Paşa
alınmayınca
katıldı.
gelüp Kili'de askere
duyulunca yine Mehmed
Paşa
o semte gönderildi. On
Sonra
şaykaların
altı
Kefe ve
on sekiz parça gemiye serdar
gün gezüp haber
Kerş tarafına gittiği
kılınıp
Kefe'ye gönderil-
di. Özi Bağazı'nı korumak içün Kili ve Akkerman şaykalarına Bali Kapudanı serdar
edüp kendi kapucubaşılarından Mehmed Ağa'yı birlikte koştu.
Sonra
Paşa
kırk
parça
şayka
Anadolu
yakasına gitmiştir,
recebin yirmi yedinci günü [17 Haziran 1621] Kili
diye haber
çıkınca
Bağazı'ndan çıkup
Kapudan
dört
beş
gecede engini geçti; şahanın başında [1621 Haziran başları] Sinop'a vardı. lki saat
dinlenciikten sonra haber alındı ki dokuz parça şayka iki büyük aktarma 1 ile Gerze
adındaki
limancia gafil yatur. Derhal göç murat olundukta vakitsiz limandan
çıkmak
olmaz diye önlediler. Tan atarken göçülüp donanma iki bölük oldu. Bir bölüğü denizden, bir
si gün
bölüğü kıyıdan
şaykalar
denize
gidüp
akşam eriştikte
gitmiş bulunduğundan
Kum denilen yerde konuldu. Erte-
dönüldü. Yolda bir boş gemi gördüler
ki sahipleri Kazak korkusundan bırakup karaya
çıkmışlar, yedeğe alırrup
sahiplerine
verildi.
Beş
on gün o
medi. Bir yerden
kıyılarda
gezilüp nice
fırtınalar
olup
çıkup görünmediğinden şahanın
şaykalardan
iz ve haber belir-
on dokuzunda [9 Temmuz 1621]
yine Kili Bağazı'na gelindi. Daha önce Özi Bağazı'na Bali Kapudan gönderilmişti.
Leh Kazağı ile Ten Kazağı bir yere gelüp altmış parça şayka Misivri altında toplandı.
Ahtarma: Tuna'da işleyen gemilerden birinin adı. Tuna muhafazasında bulunannehir gemilerinden olup gerekince donanınaya refakat ederlerdi. Düşmandan alınıp yedekte çekilen gemilere de "aktarma" den\rdi.
130
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMACAN
Alıyolu
Iskelesi'ni yakup
yağma
ettikten sonra dönüp giderken bir muhalif rüzgar
· çıkup dağıldılar; on dokuz parça şayki;ıları denize batup kalanı Özi Bağazı'ndan giderken Bali Kapudan rast gelüp sıkı s~vaş ettiler.
Özi beyi Mahmud Bey'in erişüp melunların yirmi bir parça şaykasını alıkoyduğu
haberi kapudana ulaşınca tersane
Şabanın
derdi.
yirmi
beşinci
günü
[ıs
Ahmed Ağa'yı
altı
parça
kadırgayla
alıkoclukları
gelüp Kazaktan
yirmi bir parça
iki yüzden çok tutsak ve üç yüz kadar kelle getirdiler. Türlü türlü
hünkarın lsakçı'ya geldiği öğrenilince
nü [24 Temmuz 1621]
gön-
Temmuz 1621] Kili'ye konuldukta Bali Kapu-
kethüdası
dan, Mahmud Bey ve tersane
şayka,
kethüdası
Kili'den göçülüp
lsakçı'ya varıldı.
Söylenen
ağırlanup
ramazan-ı şerifin beşinci
şaykalar
ve tutsaklar
zengisine sunuldu; melunların her biri türlü işkencelerle öldürülüp
gü-
padişahın
cezaları
ü-
verildi.
Tarnan Savaşı'nda Kazağın Bozgunu: Bundan önce on sekiz parça kadırgayla Kefe
semtine gönderilen Mehmed
zaklara rast geldü;
meğer
Paşa, Kerş
ve Tarnan üzerinden giderken bir yerde Ka-
melunlar muhalif rüzgarla gemilerini paralatup Müslü-
mandan aldıkları iki büyük karamürsel gibi gemiye girüp gafil yatarken gaziler üzervardı.
lerine
Dört
beş
saat
sıkı savaş
olup
Tanrı'nın yardımıyla
yendiklerinden iki
yüz doksan iki diri kafiri tutsak, iki yüzü de. kılıç lo kınası edüp başlarını aldılar 1 ve
!sakçı'ya
donanma-yı
gelüp
hümayuna
buluştuklarında
tutsak ve kelleler
padişaha
sunuldu; hepsi öldürülüp getiren gazilere hilatler giydirildi.
Kapudan Paşa lsakçı'da köprü
korumasında kaldı.
Bir kale yapılması buyuruldu.
Bu sırada yine Kazak kırk parça şayka ile Özi Bağazı'ndan çıktı, diye haber geldi.
Kapudan
Paşa
on parça
kadırgayla
Mora beyi Abdi
Paşa'yı
gönderdi.
Şevvalin
yirmi
sekizinci günü [ıs Eylül 1621] çıkup Kili ve Akkerman boğazlarını geçtiler. Özi'de
yirmi
altı
parça
şayka,
bir aktarma ile Tentere
Adası'nda yatıyor,
diye haber
alındı.
Kılburun'dan üzerine varıldıkta kafider ada kıyısına yapışup beylerden Maryol Ha-
san ve Mezestire beyi Ali Bey kalitelerini sürüp
kıyı
ve
sığ
yerler
olduğundan
üzerlerine
saldırmak
melunlar kaçtı ve yedinci günü Abdi Paşa yine
Sefer
dönüşünde Kapud~n Paşa
baş toplarıyla
mümkün
donanınaya
çok
hırpaladılar;
olmadı.
Gece
lakin.
eriştiktc
geldi.
da dönüp zilhiccenin yirmi ikisi [8
Kasım 1621]
ki Kasım günüydü, Sülüne Bağazı'na konup ertesi gün göç etti. Gün görmüş reisler
kasım fırtınası
savulmak gerek, dediler, dinlenmedi. Sülüne Bağazı'ndan çıkarken üç
büyük kalite ki biri Piyale Kapudan gemisi, biri
Hadım
Recep
Ağa
gemisi, biri tersa-
ne emini gemisiydi, yeniçeri ve cebehaneyle oturdu, içinde olanlar denize döküldüBaşlannı
almak:
Başlarını
kesmek,
başlarını
koparmak.
131
KATIP ÇELEBI
ler; gemiler paralarrup
halkı
karaya çıktı. Muhalif rüzgardı, gemilerden bahadır forsa
gemiler güç ile çıkup üç bölük oldular. Kimi rüzgar önüne düşdü, 1 zebun gemiler
geriye kaldı. Kapndan Paşa Varna'dan ıstanbul'a gidüp Tersane-i Amire'ye girdi; yeniçerileri yirmi günden sonra geldi.
Kıssadan
hisse budur ki donanı:p.a göçmekte ve konmakta fırtına zamanlarını bilen anlar kişilerin sözüyle iş görmek gerek, yoksa pişmanlık kesindir.
Kazağın
Giray'ı
da
Yeniköy'e Gelmesi: Bin otuz üçte [1623/24] Kapndan Recep Paşa, Canbek
tahta
çıkarmak
bulunduğundan
tü. Bu
donanınayla
Kefe'ye
vardı.
Tatar, Mehmed Giray
donanma askeri karada bozulup sonra
sırada Kazağın
şevvalin
içün
barış
yaparak
dönülmüş­
denizi boş bulup donanma Kefe'deyken yüz elli parça
dördüncü günü [20 Temmuz 1624]
Boğaz Hisarı'na
ederek ve birkaç dükkan yakarak ziyan verdikleri
tarafın­
şayka
gelüp Yeniköy'ü
ile
yağma
öğrenilince ıstanbul'da bostancılar
2
ve sekbanbaşı nderiyle kayıklara girüp saldırınca Kazak eşkiyası bir andurmayup
yine denize kaçtı.
Karaharman
Melunların
böylesine direnüp
Savaşı'nda Kazağın Bozulması:
dürişınderi
bir tarihte
olmamıştır.
Bin otuz dört sonlarında [1625] Kapudan
Recep Paşa kırk üç parça kadırgayla Karadeniz'e çıkup Özi'de Kılburnu önüne vardıkta
ahalisine
şaykaların
durumu soruldu; üç yüzden çok şayka bu
diye haber verdikte Trabzon semtine gitti
sırasında
~iye
duyuldu.
Danışık
kıyılarda
gezer,
ile o semte yönelme
Özi halkı bunu uygun bulmadılar, yolları budur, burada koruruanız önem-
lidir, lakin gece kıyıya yakın yatmayup
hazırbaş durasız,
dediler.
Bir buçuk ay gündüz Özi önünde durup akşam Boğaz'da yedi sekiz mil kadar alarga denizde
yatıldı.
Donanma
taşradayken
içeri gireler diye Rumeli Yakası'nı gezmeye
kalkıldı.
Karaharman önünde yedi sekiz
mil alarga yerden giderken kapudan gemisinin direk
göründü" diye haber verdi.
Onların
ıstanbul Bağazı'ndan
Kazaklar ola ki
dilinde "köseler"
başında
şayka
olan gözcü "köseler
ve Kazak
demekmiş.
Derhal halk ayağa kalkup hazırbaş oldular.
Kırk
üç parça
kalanının
kadırgadan kapndanın yanında
kürekçileri güçsüz
düşmüş,
yirmi bir
kadırga
rüzgar yok, geri kalup daha
bulunuyordu,
erişmediler.
Me-
Rüzgar önüne düşmek: Geminin arkadan gelen rüzgarı alması.
Bostancılar: Osmanlı sarayının içinde ve dışmda padişaha ait bahçe ve bostanlar ile padişah
ve saray maişetinde bulunan kaynaklarda ve başka bir bölük işte hizmet edip geniş bir teş­
kilata sahip önemli ocak. Marmara ve Boğaziçi kıyılarının korun~a işi de bu ocağındır.
Sekbanbaşı: Osmanlılarda av teşkilatıyilı ilgili olup "X.V. yüzyılın ortasında yeniçeri ortaları­
na katılan ve bu ortaların altmış beşincisini teşkil eden sekbanların kumandanına verilen
unvan. Sekbanbaşılık, ocakta yeniçeri ağasırrdan sonra gelen baş ağalıktı.
132
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
lunlar da gemileri
dağılmış
men yürüdüler; zira
lık
görüp "rüzgar yoktur,
rüzgarlı
günde bi,r_kadirgaya
havada bir şayka bir kadırgaya_ça~p
Yirmi bir parça
kadırganın
kadırgaya yirmişer
otuzar
dılar.
başı
Her geminin
kesüp öylesine
fırsat
yü~
parça
şayka
diye he-
çatmayup liman-
savaşırdı.
dokuzu yeniçeri gemisiydi. Kazak böbürlenüp her bir
şayka
-her .birinde ellişer tüfekçi var- kafir yürüyüp sarıl­
kaldılar.
kayusu olup birbirine bakmadan
dövüşüp savaş
çatalım"
bizimdir,
eylediler ki göklerde melekler
Hayattan umudu
beğenüp alkışladılar,
bu savaşın çetinliğine şaştılar.
Kapudan Paşa baştardasını üç fenerinden bilüp 1 üzerine düşüp başından ve yanından
koyuldular.
Kıçta
kadar kafir girüp orta
çilınez
darbzenler vardı ve tüfekçiler çoktu. Bundan ötürü iki yüz
direğe varıncaya değin
oldu. Kürekçiler de hepsi forsa
girenleri
kırarlardı;
olduğundan fırsat
kafir
leşinden
ge-
bulup kürek çekmeden
2
kaldılar, öteki gemiler Kapudan Paşa gemisi söyündü sandılar, içerde olan kafirler
kınlup aşağıda olan gemileri de iki tarafa alabandayla bastırup batırdılar. 3
Tersane
kethüdası HacıMemi
gemisi de söyünmeye yüz
tutmuştu.
Uzun Piyale
gemisine çok üşündü ettiler; 4 Allah'ın yardımıyla üstün geldi. Bundan dolayı sonra
Kaligra Limanı'nda Recep
Paşa
ona. tersane kethüdalığı verdi.
Katip Mahmud Efendi gemisi Abdi Kapudan elindeydi; onun da yeniçerileri çok
savaştılar. Canıalemzade Ağa
gemisi neferi çok, çevik gemiydi,
üzerind~
benzeri ol-
mayan savaşlar oldu.
Bir gemiden bir gemiye derman yok, çaresiz
üzereydi.
Ansızın Tanrı'nın
lütfuyla rüzgar
kaldılar.
Kafirler de üstün olmak
çıktı, kadırgaların
her biri ölüyken dirildi. O kendine güvenen
melunları
yelkeni doldu; sanki
rüzgar gücüyle
kadırgalar
çiğnedi. Derhal çoğunu aktardılar. Içinde olan kafirlerin çoğu boğulup, kalanlar de5
niz yüzüne yayıldılar.
Bağrış çağrış
göklere yükselüp deniz kızıl kana boyandı.
Sözün kısası Üç yüz elli parça şaykadan otuz kadarı bir kıyıya kaçabilüp kalanı
söyündü. Sonunda gemileri suya batınayup boğazına dek su içinde s~vaş ederlerdi.
Sabahtan ikindi geçti gitti, daha yetmiş kadar şayka söyünmek mümkün olmadı. Akşama
dek gücile söyündürdüler. Deniz
savaşlarında
ömür tüketenler Kazak raifesi-
nin bu savaşı hepsinden üstÜndür, dediler.
4
Fenerden bilmek: Bkz. s. 187.
Kürek çekmeden kalmak: Kürek çekerneyecek kadar güçten düşmek.
Alabanda ile bastırmak: Gemiyi sert bir dümen kırarak yana yatırmak.
Üşündü etmek: Bir yere birikmek, hep birden çullanmak, hep bir yere toplanmak, üşüşmek
Aktarmak: Alabora etmek; batırmak
133
KATIP ÇELEBI
O gece orada yanlup ertesi gün
yaralı
seksen diri tutsak defter olundu;
deniz'de
boğulandan başka
ve ölü
sayıya
yetmiş
yüz
iki
şayka,
yedi yüz
gelmezdi. Bu büyük fetih Kara-
olmuş değildi.
Balçık'a
Sonra
gelindikte bir muhalif rüzgar
çıktı,
dört gemi
paralandı. Kalanıyla
otuz beş saferinde [Kasım 1825] Tersane-i Amire'ye gdüp şaykaları ve tutsakları padişahın
üzengisine sundular. Hilatler giyüp her biri rütbesince ağırlandı.
Cafer Paşa: Bin kırk üç yılında [1633/34] Kapudan Cafer Paşa donanınayla Akdeçıkup
niz'e
Kethüda
ateş
başa baş çıkup
verildikte
olmayınca
savaşçı
Kesendire önünde üç
kalyon gördü. Birine kendi, birine Piyale
söyündürmek üzereyken içinde olan kafirler umut kesüp
baştardanın kayalığı
birlikte yandı.
top
delüğüne girmiş
Paşa kılık değiştirerek
bulunup
ayırmak
mümkün
bir kayığa biiıüp güçle kurtuldu.
Kıssadan
hisse budur ki kapudanların kendi gemisiyle yürüyüp düşman gemisine
varmak ve çatmak korkuludur, belki alarga durup öteki gemilerin varması gerektir.
Mustafa Paşa: Bin kırk altı yılında [1636/37] Kapudan Mustafa Paşa donanma-yı
hümayun ile denize
çıkup
lar. Adada bir yüksek
kaçtılar.
pudan
mıştı.
kafir
dağdan bakıldıkta
Akşama yakın erişilüp
dildi.
·lar
Sabah
Adası'na vardıkta
Kerpe
gece
namazından
Paşa baştardasına
tersane
Oradan
gemilere
Kıbrıs'a
kalyonu haberini
dek
toplaşıldu;
gece rüzgar
ardlarına düşülüp yakın
kethüdası
Birer kalyana çatup döverek top
çıkup
savaş
aldı­
uzaktan duman görünüp çabuk o yana gi-
yarısına
sonra
iki
Piyale Kethüda
vuruşuyla
çıkup
enginde
kalyonc
eriştiler.
yaklaştı; kalanı
Ka-
geri kal-
fethettiler; her birinde yüzer kadar
dağıtıldı.
vanlup Ağriboz'da gemi yağladılar.
Kasım
gününe dek deniz ko-
runup Tersane-i Amire'ye geldiler.
Piyale Kethüda: Bin kırksekizde [1638/39] Sultan Murad Han Bağdat seferine gittiği
zaman Kapudan
sefer edesin diye
niz'e
çıktı.
Paş<:ı
ile giden tersane
ısmarlamıştı.
kethüdası
Piyale Kethüda'ya Azak üzerine
Yüce ferman üzerine
kırk
parça
Han Geçidi denilen yere varup Tatar askeri ile
kadırgayla
Bahadır
Giray
Karade-
Han'ı
Ta-
man Adası'na geçirdikten sonra Han, Azak durumunu araştırmak içün o yana gitti.
Piyale Kethüda, Han'dan haber gelinceye kadar dinlenmek içün yine kerş Limanı'na
döndü. Lakin daha önce
nanma-yı
kıyası
Kerş
ve
Taman'ı yağma
etmek
amacıyla
hümayun gemilerini görmekle kaçan elli üç parça
Azak'a vardılar.
nıldığundan,
Han'ın
otuz parça
Çoçka'ya gelüp cia-
şaykada
olan Kazak
eş­
karadan geldiğine inanılınayup donanma da döndü sa-
şaykaya
bin yedi yüz kadar seçme Kazak girdi; Anadolu'da
Sinop ve çevresini vurmak isteyerek bin kırk rebiyülevvelinin on dördüncü günü [21
134
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMACAN
Ekim 1630] Tarnan Adası önüne geçüp Tuzla Burnu denen yere gelmişlerdi.
Bu haber
genıilerini
dizüp
alınup
durmadan üzerlerine yüründü.,Kafirler
gördükte karaya
savaş hazırlığında
çıkll.P
kayıklarını
tabur kurdular ve
oldular. O
sırada
giderken Kazak taburu üstüne uğrayup
donanma-yı
Kefe beylerbeyi Yusuf
savaşa başladı.
denizin
Paşa
hümayun
sığ
yerine
Azak üstüne
Donanma gemileri de ellerin-
den geldikçe topla taburlarını ve Kayıklarını dağıtup 1 Yusuf Paşa'ya yardım içün Piyale Kethüda karaya dört
de
saldırınca
beş
yüz tüfekçi
çıkararak kadırga
yüzden çok Kazak öldürüldü.
binüp geldikleri yoldan Azak'a
Akşam erişmekle
Piyale Kethüda da ardlanna
düşüp
kı
kapayup topa tutunca melunlar ister istemez
bucağa
kaçtılar.
soktu. Iki gün
gece Azak Denizi'ne
mümkün
ve
kırışta
çıkmak dileğiyle
kayıklarını
raya yeniçeri, cebeci ve
ris kurdu.
Kuban
Melunların
adındaki
arkalarma yüklenüp top
çıkarup
Kazaklan bucaktan
toplar iki yüzden çok Kazak öldürdü. tkinci
Tarnan önündeki
sığlardan
ri birkaç kez donanmadan kurtuldukları Adahan Bağazı'na
Piyale Kethüda yine
yaklaşın­
olmadığından sığın boğazını sıkı sı­
Piyale Kethüda da karaya toplar
vuruş
şaykalanna
Çoçka Burnu'nda şaykalara çatmaya
sığlara kaçtılar. Kadırganın varması
yere
kalanlan
doğru kaçtılar.
ca
erişmez
sandallanyla denizden
ardlarına düşüp
sığındılar.
sıkı sıkı kapadı.
kaçabilecekleri yerleri
tırnar erbabından
iki bin kadar adam
bu hali görünce Adahan
nehre girüp Azak Denizi'ne
kaçup daha öncele-
çıkarup
Bağazı'nın ardında
çıkmak ardında
Ka-
üç yerde met-
Çerkes'ten akan
olduklan duyuldu.
Gerçi Han ve Yusuf Paşa Adahan'un Temrük'e yakın yerlerini kaparriışlardı; lakin
kafir
şaykalannda
yiyecek çok olup nice zaman beklense yararı
olmadığı
bellidir, di-
ye metrisler olduğu gibi bırakulup Kerş Bağazı'na vardı. On beş tombai bulup kırk
kadar sandaHa Allah'a güvenerek yürüdü, lslam gazileriyle melunlar üzerine arslanca saldırdılar. Önde dokuz parça iri şayka kafideri sıkı savaş edüp Tanrı'nın yardı­
mıyla bozuldular. Her yandan gaziler havale olup kafideri denize döktüler. Beş
3
yüzden çoğu tutsak ve kılıç lo kınası oldu;
Piyale Kethüda yirmi kadar donbaza,
yup
rebiyülahırın
öğrenince
Temrük'e
yın kamışlanna
2
dördüncü günü
birazı
çay içine kaçtı.
beş şaykaya
[ıs Ağustos 1638]
yakın kapatılan boğazavarup
girüp
saklanmıştı.
ve sandallara top ve asker ko-
üzerlerine yürüdü. Kazak bunu
kaçmaya yol bulamadığından ça-
Piyale Kethüda büyük dombazlarla
çayın ağzını
Taburlarını dağıtmak: Düşman alaylarını bozmak, düşman saflarını dağıtmak
Tombaz: Donbaz ya da dombaz da denir. Güvertesiz ve altı düz olup derelerde.yüzen kayık
§ Fıçı biçiminde yuvarla~ nesne, şamandıra.
Havale olmak: Bir hedefe yönelmek; bir nesneye, bir yere veya bir kimseye yönelmek.
135
KATIP ÇELEBI
sıkı sıkı kapadıktan
sonra ardlannca elli mil kadar yer
kafirler ister istemez karaya dökülüp
Bu
ayın
sekizinci günü [19
Ağustos 1638]
yirmi dört parça
raya dökülen melunlann kimi tutsak oldu, kimi
nin
kurtulmasına
yol
olmadı.
kamışlığa
girüp
yaklaştıkta
Bişer Bağazı'ndan çıktılar.
lki yüz elli iki
kişi
kırıldı.
şaykalan
da
alınıp
ka-
Bin yedi yüz Kazaktan biri-
tutsak ve yirmi dokuz parça
şayka
ile Piyale Kethüda dönüp Istanbul'a geldi.
Piyale Kethüda'nın Karadeniz Seferi: Bin kırk dokuz yılında [1639/40] kapudan Si-
lahdar
Paşa
Karadeniz seferinden geri durup o
işi
Piyale Kethüda'ya havale
etmişti.
Bu kethüda, sultanın buyruğu gereğince önce Özi Kalesi'ne varup gereği gibi bakup
onardıktan başka
yağma
yarağını
da gördü; sonra Islam ülkelerinden kimi
edüp ahalisine ziyan veren on parça
kadırgayla
rinden
yat ve
o yana yöneldi. Tentere
aldıklan kadınlan
adlı
şayka
haberini
aldığından
yalılan
birkaç parça
adada rast gelüp onunu da aldı; Islam ülkele-
ve çocuklan yurtlanna gönderdi.
Kasım
gününden önce
devlet kapısına gelüp yüz sürdü.
Piyale Kethüda'nın Akdeniz Seferi: Bin elli ikide [1642/43] bu Piyale Kethüda Cezayir
eyaleti payesiyle kapudan olup Akdeniz'e gitmişti. Kafir yakasına geçüp yolda bir kereste kalyonu
Devlet
aldı.
kapısına
dönüp geldikte kendinin
kendisini bin elli üç muharreminin
kapudan tersane
ocağında adlı sanlı
beşinci
bir
iş
çırağı Arnmaroğlu
yalan haber vererek
günü [26 Mart 1643] öldürttü.
Adı
geçen
bilir kimseydi; ucuza sanlup kendi sebep
olan da öldürüldü.
136
.. .
SEKIZINCI BOLUK
Girit seferine çıkışı ve bunun sebebini anlatmaktadır.
Bin elli dört [1644/45] yılında Darüssaade ağası 1 Sünbül Ağa Mısır'a sürülüp alay
gemileri
Çelebi
gitmiş bulunduğundan,
adındaki
reisin gemisi
daha Karadeniz'den yeni
hazır
yapılup gelmiş
Ihrahim
bulunup yüce fermanla o gemiye girdi, nesi var
nesi yoksa hepsini, bütün adamları ve yanındakilerle birlikte gemiye koydu; Mekkei Mükerreme
girdiler.
dört
beş
Kadısı Bursalı
Mehmed Efendi ve nice Müslüman
Başka savaş araçlarını
parça top
komuştu;
hacıları
da birlikte
önceden tamamlamaya reisin gücü yetmeyüp ancak
çaresiz denize salup bu geminin topsuz tüfeksiz bu
denlü mallarla çıktığı duyuldu.
Malta'nın altı
parça çekdirir ile korsanları Adalar Arası'nda gezerlerdi.
üzerinde Kerpe Adası'na varup bir gizli yerde demir
Adı
sen
kalınmasını
yetişürler
hacca
yolu
attılar.
geçen gazi de uygun rüzgarla Rodos'a vardu; söylenen gemiler Kerpe'de sizi
beklemektedir, diye kimi yolcular haber
manda
Mısır
ve
yetişilmek
salup Kerpe
söylediler. Reis
verdiğinden
İbrahim
savaşla başa çıkılmaz"
düşer­
diyegördü. Ama sözü turulmayup "bu
gerektir" diye ister istemez bir
adalarına ulaştıkta
Rodos ahalisi birkaç gün li-
de "o gemiler yörüktür, önlerine
uğursuz
yol kesici kafirler,
ansızın
günde Rodos
yıl
Limanı'ndan
gelen bela gibi göründüler
ve hemen eriştiler.
Ağa
ağa
ve gemiciler vuruş kırışta geri durmayup mertçe
ve reis şehit olup öteki
savaşçıların çoğu
dürişüp dövüştüler. Savaşta
top ve tüfekle
savaşarak düştü.
lan bu cehennemliklerin eline girüp gemiyi aktarma eylediler
[batırdılar].
Geri ka-
Bu denlü
çok malı, bitüp tükenmez hazineyi alup sevinerek Girit' e doğru gittiler.
Girit hakimi Venedik'e bağlı, görünüşte bu soyun havadan geçinirdi. 2 Gemide
2
Darüssade Ağası: Osmanlı sarayında "harem-i hümayun" denen kadınlar dairesinin hizmetinde ve korunmasında bulunari n<ıdımağalannın başı. Bunlara "harem ağası" da denirdi.
"Kızlar ağası" diye de bilinen Darüssaade Ağası, Osmanlı sarayının bütün enderun ve harem-i hümayun ağalannın en büyüğüydü. Mevkisi "kapu ağası" ve daha sonralan mevkileri yükselen "silahdar ağa"dan yüksek olup derecesi sadrazam ve şeyhülislamdan sonra gelirdi; asıl görevi sarayın kadınlara ait "harem-i hümayun" kısmına nezaret etmekti.
Havadan geçinmek: Birinin tarafını tutmak, birinden yana olmak.
137
KATIP ÇELEBI
olan Arap atı ve değerli mallardan adı geçen beye ve başka beylere çok peşkeşler
çekti; birkaç gün dinlenciikten sonra gemiyi yedeğe alup Malta'ya doğru gittiler. Girit hakimi padişahın hukukunu saymayup mala aldandı ve o aşağılıkların peşkeşini
kabul etti. O zaman kimi eski papazlar bu söylenen
ğı
atları
görüp "Türkün
atının
aya-
bu adaya basmak, hele bu yolla gelmek adanın elden çıkacağını gösterir" diye ke-
hanet gösterip hakime
söylemişlerdi.
ce göz kör olur dediklerince
Ona da sonra pişmanlık geldi; lakin kaza gelin-
kavrayamadı.
Ve bu haller giderek İstanbul'da duyuldu, iç ağaları 1 arasında söylendi, sonunda
padişahın kulağına değdi, padişahın gönül aynası paslandı, celal sahibi Tanrı'nın
yardımıyla
· yol
açtı
o şehitlerin öcünü kafirden almaya himmet eyledi. Bu iş Girit'in fethine
ve donanma seferlerini
doğurdu.
Yusuf Paşa'nın Girit Seferi: Bin elli dörtte [1644/1645] Darüssaade Olayı'ndan sonra
Akdeniz'e sefer ferman olundu. Rumeli beylerbeyine alıkarnı şerife gönderildi ki
2
ilkyazda Selanik'e vanlup beylerbeyilerin yanında bulunanlar ve Anadolu'dan Kastamonu, Saruhan, Hamit, Teke, Ankara, Aydın sancaklarına ve Karaman'dan Kırşehri,
Niğde,
Aksaray beylerine ve Sivas'tan Çorum, Amasya, Bozok beylerine hüküm gön-
derildi ki Sakız karşısına vanlup serdarları olan Amasya beyi Ahmed Paşa yanında
· bulunanlar, Karaman beylerbeyi T orak Paşa bütün bunları gemilere koyup göndere.
Eskiden harem-i hümayunda hünkarın mukarrebi3 olan Silahdar Yusuf Ağa taşra
çıktıkta
Kapudan olmuştu. Donanma askerine de serdar kılınup Rumeli eyaleti Bağ­
dat'tan ayrılma Küçük Hasan Paşa'ya verilerek Selanik'e gönderildi. Zağarcıbaşı4 Murad Ağa yeniçeri kethüdası olup ağa yerine sefere verildi. Vezirlerden Musa Paşa da
birlikte verildi; ta ki Hasan
Paşa
ile iki vezir serdara
arkadaş olduğundan
ülkeleri al-
makta birlikte güzel tedbirler bulsunlar.
ve hizmetinde olan ağalar ki bunlara "enderun
"Babüssade ağası" denilen "kapu ağası" vardır ki hadım
ak-ağalarındandır. Sarayda hizmet eden bu ak-ağaların bir tarihte sırası ve dereceleri şöyle­
dir: Kapu ağası, has odanın emri altında has oda başı, hazinedar başı, kilerci başı, saray ağası ve saray kethüdası.
Ahkam-ı Şerife: Padişah buyrukları; herhangi bir iş ve görev için padişah tarafindan verilen
yazılı buyruklar; fermanlar, hükümler.
Mukarrep: Hükümdarın ve mevki sahibi bir kişinin çok yakını olan; musahip, nedim.
Zağarcıbaşı: Osmanlı devletinin yeniçeri teşkilatında bu ocağın büyük zabitleri arasında yer
alanlardan biridir. Zağarcıbaşı, altmış dördüncü süvari ve piyade zağarcılar ortası kumandanıdır. Ve bu, en başta bulunan yeniçeri ağasırrdan sonra sırada üçüncüdür. Zağarcılar av
için hükümdara mahsus köpekleri beslerlerdi.
Iç
ağalar: Osmanlı padişahlarının sarayında
ağaları"
2'
4
da denir.
Bunların başında
138
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Sonra ücretle gemiler tutulup doksan parça Selanik'e,
me'ye gönderildi. On
beş
bin
kantaı:.l:ı51rut,
altmış
parça gemi
Çeş­
elli bin yuvarlak ve elli parça top, cebe-
hane ve kale almaya yarayan araç_laryüklendi. Cezayir, Tunus ve Tarabulus ocaklanna da alıkam-ışerife gidüp gazaya okundular. 1
Yat ve
yarağı tamamladıktan
sonra bin elli
beş
saferinin ikinci günü [12 Ocak
1654] ikindi vaktı sefere huyurulan ocak ağalan ve çorbacılar 2 sefer hilatı giyüp hemen yola çıkmalan buyuruldu.
Rebiyülevvelin dördüncü günü [30 Nisan
yun ile
çıkup
Malta seferi
adı altında
1645]
gazaya
Kapudan Paşa
yollandı. Sakız'da
donanma-yı
hüma-
Anadolu askeri ve
Termiş'te Rumeli askeri ile buluştular. Sefer sırasında Çuka Adası yakınında bey ge3
mileri Venedik'ten Girit'e barut, kurşun ve dane 4 götürür bir gemiye rast gelüp aldı­
lar ve bu uğur sayıldı. Rebiyülahınn on ikisinde [7 Haziran
Malta seferi
hazırlıklan ısmarlandı.
sekiz parça çekdirir ve
kadırgalan
Gemiler
yağlarrup
kerr ü ferr ile gelüp
1645]
ada dibine vanlup
orada Tunus ve Tarabulus'un
Mağnp
beyleri hilatler giydi-
ler. 5 On üç gün o yerde dinlendikteri sonra bu ayın yirmi beşinci günü [20 Haziran
1645]limandan
çıkılup
herkesengine
salınur
diye
düşünürken
beyler ve kapudanlar
okurrup Girit seferine gitmeleri huyurulduğu yolunda hatt-ı şerifi 6 çıkarup içindekini bildirdiler ve sırrı
açığa
vurup Girit fethi
amacıyla
Manya Burnu'na
Ertesi gün Çuka Adası yakınında yatılup ikinci günü de Girit
rak
kıyıya çıkıldı.
doğru
gittiler.
kıyılanna yanaşıla­
Kimi köyleri yağmalarrup ertesi gün Girit ile Todori
arasına
girdi-
ler.
Gazaya okunmak: Din veya bir ülkü uğruna düşmanla yapılacak bir savaşa çağrılmak
Ocak ağaları: Başta yeniçeri ocağı olmak üzere ocağın ileri gelenleri hakkında kullanılır bir
tabirdir. Yeniçeri ağasından sonra bu ağalar sırasıyla şunlardı: Sekbanbaşı, yeniçeri katibi,
yeniçeri kethüdası, Istanbul ağası, Anadolu ve Rumeli ağaları, fodla katibi, ağa imamı, solakbaşılar, yayabaşılar, atlı zağarcılar, atlı sekbanlar, solaklar kethüdası, peyk başı, peykler
kethüdası, bölükbaşılar, odabaşılar.
4
Çorbacılar: Kapukulu ocaklarına mahreç olan Acemi-oğlan ocağı ile Osmanlı ordusunun
yaya askerini teşkil eden bgluk zabitlerine verilen unvan.
Anadolu veya Rumeli askeri: Bir savaş ya da sefer olduğu zaman Anadolu veya Rumeli beylerbeyinin buyruğundaki yerlerden toplanmış olan asker.
Kurşun: Tüfek fındığı, tüfek mermisi, fişek.
Dane: Ateşli silahlarla atılan nesne, gülle, kurşun.
Kerr ü fer: Haşmet, tantana, görkem.
Mağrıp
beyleri: Cezayir, Tunus ve Trablusgarp beyleroeylikleri.
ferman.
Hatt-ı şerif: Padişah buyruğu, padişahın yazılı buyruğu,
139
KATIP ÇELEBI
Hanya'nın Kuşatılıp
kuşatması
maz
arası
Fethedilmesi: Gemilerden yat ve yarağ çıkarılup Hanya Hisarı
uygun görüldü.
kule
Akşam
yakınına varıldı.
tutsakları bıraktı.
Evlerin
vakti bu hisara
doğru
yönelüp ertesi gün iki na-
Alameti zafer olan serdar güzel tedbir edüp gelen
yıkılmasını
ve
ağaçların
kesilmesini askere yasak
ettiğin­
den buralar halkının içi rahatladı.
Girit
Adası'na yakın
üzerinde
üç dört mil yuvarlak bir ada
yapılmış, araları
radan ve denizden
birer mil iki hisar
saldırup Yukarıhisar'ı
vardı
Hanya'nın
ki iki
yanında yalın
kaya
bekçisiydi. Islam gazileri ka-
dört saatte ele geçirdiler. Kafirler
Aşağıhi­
sar'a girüp gece birer miktar gemilerden çıkup sandallarla bu adaya geçtiler. Rebiyülahırın
rer
yirmi sekizinde [23 Haziran
lağım
atup
1645] kuşanıklarında
yanında bulunanları şehit
leyi aldılar; kafirleri
kılıçtan
kafirler
kapuyanından
bi-
saldırup
ka-
eylediler. Sonra Islam gazileri
geçirtip sonra donanma gönül
rahatlığıyla
Ayatodori Li-
manı'nda yattı.
Yirmi dokuzuncu günü [24 Haziran] serdar ve asker
lıkları
gördükten sonra
cumadelülanın
ler. Rumeli beylerbeyi Hasan
Paşa
topları
üçünde [27 Haziran
1645]
sürüp metris
hazır­
gece metrise girdi-
ve Murad Ağa yedi parça toplaTophane önünde;
Tırhala, Köstendil, Iskenderiye beyleri ve Haseki Ali Ağa dört parça topla sağdan;
1
Yanya, Üsküp, Selanik, Ohri, Vilçetrin beyleri ve Samsoncubaşı2 Ibrahim Ağa altı
parça topla soldan metris kurdular. Dukakin beyi ve serdengeçti ağalar 3 Suda Bağa­
zı'nda korumaya verilüp serdar adamlarıyla Taşköprü'de asker tarafına ve donanma
4
gemilerine siğınak olup durdu.
Bostancılar arasında, padişahın
hizmetinde bulunan küçük zabit rütbeli saray menbulunan kimseye verilen unvan. Yeniçeri ocağının 14, 49, 66 ve 67. ortalarına da "hasekiler" denilip bunların ayrı ayrı birer kumandanı vardı ve itibarlı kişiler olarak kendilerine "ağalar" diye hitap edilirdi. Hükümdar avlarında bunlar maiyetleri ve köpekleriyle hükümdarın yanında bulunurlardı. Bundan başka padişahın camiye çıkışlarında
dört hasekiİıin en kıdemli ikisi padişahın sağ tarafında, ikisi sol tarafında yürürdü. Bundan
dolayı bu dört ortanın kumandanına da "hünkar hasekisi" adı verilmişti.
Samsoncubaşı: Yeniçeri ocağını oluşturan 196 ortadan 71. ortaya "samsoncu ortası" denilirdi.
Bunlar samsoncubaşının buyruğu altında bulunup ayı avına ve cenge mahsus köpekler
beslerlerciL
Serdengeçti ağaları: Başka askeri sınıflarda olduğu gibi yeniçeriler arasından da düşman ordusu içine dalmak ya da kuşatılan bir kaleye girmek gibi tehlikeli hizmetler için fedai yazı­
lanlara verilen ad. Üzerine aldığı işi başararak ölümden kurtulup geri dönenlere de "serdengeçti ağası" denirdi. Serdengeçtilerden hayatta kalanlar özel bir imtiyaz olmak üzere
"serdengeçti kavuğu" adıyla bilinen tüylerle süslü bir kavuk giyerlerciL
Korumaya verilmek: Donanınaya kıyıların korunma işinin verilmesi.
Haseki:
suplarının başında
2
4
140
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMA(;AN
savaşı başladı, kuşatılan
Bu minval üzere hisar
da ve öteki limanlarda yatar on bir
p_ıu;ça kadırga
şaşırdılar.
kafirler
Suda
ve .on dört kalyon askeri
Limanı'n­
çıkup
ka-
radan saldırdıkça kayıp verüp bo.]ul~rak döndüler.
Kuşatmanın
on yedinci günü Cezayir askeri yirmi parça gemiyle gelüp onlar da
Suda Limanı'nı korumaya verildi.
Kuşatmanın kırk beşinci
yine
yürüyüş
düşüp
asker
günü ilk kez yürüyüş ettiler,
edüp burcun tepesine bayraklar
umutsuzluğa düşmüştü.
alınamadı.
dikilmişken
Elli ikinci günü
geri döndüler; çok adam
Serdar yine askerin gönlünü alup
dürişti,
elli
dört gün kuşatmada burcun tepesine metrisle çıkılmıştı. Yine yürüyüş tasarlanmış­
1
[21 Ağustos 1645] perşembeydi,
ken cumadelahirenin yirmi sekizinci günü
arasında kapudanları
davul çalarak
yürüyüş
yeri olan
gediğe
iki namaz
gelüp bir ak sancak
diktiler. 2
O yerde bellü
başlu
ihtiyarlar inüp aman diledi. Alameti zafer olan serdar aman
ihsan edüp iki kimse iki tarafa tutu verildi ve
cek kafirlerin
malına,
çoluk
çocuğuna
barış
kimse
yoluyla kale teslim olundu. Gide-
değmeyüp
gemilerle memleketlerine
gitmeleri buyuruldu. Iki günde üç kadırga ve iki burtuna mallarını yükleyüp
çıktılar
gittiler.
Hisarzapt olup
korunmasına
üç yüz doksan beş parça
değeri
asker kondu ve eyaleti Hasan
Paşa'ya
verilüp yalnız
yüksek top defter olundu. Orada bulunan bilgili ki-
şiler bu fethe bir iki tarih dediler, 3 biri "gaza-yı evvel", biri de "gazamız vaki oldu".
Kafır Gemilerinin Gelmesi:
Fethin on
dördürı,cü
günü kafirlerin
donanınası
uygun
rüzgarla şevket göstererek seksen parça kadırga, dört mavuna ve çokça burtun ile
4
kale önünden geçüp Suda
Limanı'na
gemileri beş serdar ile orada demir
Bundan önce
Ballıbadra
ve
girdi. Malta, Duka, Papa, Ispanya ve Venedik
attılar.
Lakin
Karlı-ili kıyısını
taşra çıkanları
vurmaya
gaziler öldürürlerciL
çıkup kayıp
vererek
dönmüş­
lerdi. Birkaç gün Suda Limanı'nda durup Hanya önünde kadırgalar asude yatar 5 ve
2
4
Metrisle çıkılmak: Siperden sipere geçerek çıkılmak; siperler kazarak ve böylece bir siperden diğer sipere geçerek çıkılmak.
Ak sancak dikmek: Düşman savaşı bırakıp teslim olacağını anlatmak için ak sancak dikmek.
Tarih demek: Ebcet hesabıyla, yanieski Türk alfabesindeki harflerin delalet ettiği sayılara
göre herhangi bir olay hakkında çok kez manzum tarih söylemek. Bir olayın tarihini böyle
bir diZiden çıkarmak için o dizide bulunan harflerin gösterdiği sayılar toplanır ve çıkan
toplam o olayın tarihini verir.
Şevket göstermek: Heybet göstermek, ululuk göstermek, ululanmak, yücelik satmak.
Asude yatmak: Dinlenmek; rahat, kaygısızca yatmak.
141
KATIP ÇELEBI
Todori'de de bununlar yatarken
"ansızın basalım"
yetmiş kadırga
diye
otuz beş burtun ile sabah Suda Burnu'ndan çıkup Hanya
Hisarı
ve mavuna,
önüne geldiklerinde
kaleden top atılup Islam askeri savaşa hazır oldu. Serdar derhal baştardaya girüp 1
öteki asker yerleşti. Limandan "çıkup henüz saf düzülmeden bir sert rüzgar çıktı, lslam gemileri ancak limana girebildi. Kafir gemileri öylesine
gitmeleri anca:k bir saat olup üç dört günde güçle yine Suda
dağıldı
ki gelmeleri ve
Limanı'na
gelüp toplan-
dılar.
Venedik
mişte,
Kafırlerinin Çavuş
devlet
pudan olup
kapısından
Memiş
Reis,
Reis ve Bodur Cafer Gemileriyle
dört gemiyle iki bin yeniçeriye
Değirmenlik
denen yere
içinde olan yeniçeri olmamakla orada
düp söylenen üç gemi -Memiş Reis,
rileriyle orada olduklannı kafider
gelmişti.
Kendi
Savaşı:
Karamanlı adındaki
Benefşe
kaldılar. Benefşe'de
Geç-
reis ka-
Iskelesi'ne geldü; üçü
olan gemiler Hanya'ya gi-
Çavuş
Reis ve Bodur Cafer gemileriydi- yeniçe-
öğrenüp
dört mavuna ve otuz iki kadırgayla çıkup
demir üzerindeyken basmaya çalıştılar.
Reisler de limandan
1645]
çıkup
Girit'e giderken
kafir gemileri bu üç parça gemiye
şabanın
yirmi üçüncü günü
saldırdılar. Allah'ın
hikmeti, bir
[14
Ekim
kasırgalı
rüzgar çıktı, bütün gemileri dalga tutup böylesine yüksek kalyonlan şöyle bastırdı
2
ki su
aldılar.
Kafirin de iki kadırgası baş
aşağı
gelüp battı gitti.
Bodur Cafer gemisinin -kırk iki parça top çeker bir acayip gemiydi- büyük direği
yelkenleriyle paralanup
altında
bulunan halk yelkenle denize gitti ve gemi de ufa-
landı. Bu sert rüzgar geçtikte kafirler o gemileri ortaya alup koğuş toplanyla 3 döv-
meye başladılar.
Çavuş Reis gemisine dört mavuna gelüp balyemez toplarla kuşatmıştı; ama bu
4
gemi
yüğrük olduğundan mavunaların
küreklerini topla
kırup
aralanndan geçti git-
ti. Kafirler yaralandılar ve kepaze olup yerlerinde kaldılar.
Bir mavuna ve birkaç
rı'nın yardımına
lar. tkindi
baştarda Memiş
yaslanup bir
zamanına
dek
savaş
dövüşüp
Reis'i ortaya
aldılar.
!çinde olanlar Tan-
eylediler ki göklerde melekler
gerçi epice adam
şehit
beğenüp alkışladı­
oldu, amma kafiri de ta-
mam eyleyüp çekti gitti.
Baştardaya girmek:
2
4
Donanma kumandanının sancak gemisine girmesi.
Dalga tutmak: Geminin dalgalarla çalkanması; geminin dalgaların oyuncağı olması.
Koğuş toplan: Geminin iki yanında olan toplar, bor da top ları.
Balyemez top: Osmanlılar tarafından XVI.- XVIII. yüzyıllarda kullanılmış bakırdan dökme,
uzun menzilli bir tür
ağır
top.
142
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMA(;AN
Bu kez hepsi birden Bodur Cafer kalyonunu ortaya alup topa tuttular. Cafer Reis
kollarında
kahrarrı~n yiğitti,
Süleyman Reis bir
öteki_zazileri de kendisine uydurup
"ya gaza, ya şehitlik" diye yiğitçe_sa'0ş eyledi. Bir gün bir gece dövüşüp yelkenleri
olmadığından
aradan
fire tutsak olmayı
çıkmaya
yol
olmadı.
Sonunda birkaç adam kaldı, onlar da ka-
yakıştıramayup dövüşe dövüşe şehit
oldular. Kafirler ise
sağ
ve
soldan bu kadar gemi döküp sonunda bu göğü andıran gemiyi denizin dibine batır­
1
dılar.
Alameti zafer olan serdar bu
savaştan
sonra
donanınayla
kafirler üzerine yürü-
müştü; melunlar Suda Limanı'na girüp bundan sonra baş göstermediler.
Şabanın
yirmi
altıncı
günü [17 Ekim 1645] yine Hanya'ya gelüp
2
ramazan-ı şerifin
ilk gününde [21 Ekim 1645]limandan çıkup Ağriboz'a geldiler. Beylereve askere izin
verilüp kendileri kutlu ve mutlu devlet
iki parça
kadırgayla
gelüp
padişahın
kapısına yollandı.
Kapudan
Paşa
üzengisine yüzler sürdükten sonra
daha önce
donanma-yı
hümayun şevvalin altıncı günü [25 Ekim 1645] Tersane-i Amire'ye girdi.
Daha önce Budin'den
ayrılmış
olan Hüseyin
Anabolu'ya vardıkta kendisini geçirmek içün
şup
ayrılan
Girit'i
koruması
buyuruldu,
on bir parça bey gemileri yana-
geçirdiler.
Bundan sonra Girit
yazılmadığından
Adası'nda
Fezleke
cak deniz seferleri
adlı
nice
savaşlar
tarihimizde
onları
olup karayla ilgili olanlar bu kitaba
uzun
uzadıya
anlatarak burada an-
anlatılmaktadır.
Gemi dökmek: Bir deniz savaşı için bir yere gemi göndermek; bir savaş için bir yere çok sagemi toplamak.
Baş göstermemek: Meydana çıkmamak; korkudan ortalarda görünmemek.
yıda
2
Paşa'ya
143
DOKUZUNCU BOLUK
Girit Adası'nda
Hanya'nın
fethinden sonra olan derya seferleridir
Musa Paşa ve Mehmed Paşa'nın Seferi: Zilhiccede [Ocak 1646] Yusuf Paşa öldürül-
dükten sonra vezir Musa
Paşa
Paşa'dan
kapudan olup veziri azam Mehmed
mühr-i
hümayun alınıp 1 donanma serdarlığıyla Girit'e geçmesi buyurulmuştu. Bin elli altı
baharında [1646] çıkup Boğaz'a vardıklarında;
daha önce saferin yirmi yedinci günü
[25 Nisan 1646] yirmi parça kalyonla kafider gelüp Bozca Ada Hisarı'nı kuşatmışlar­
dı.
Devlet kapısından yirmi parça kadırga gönderilüp
dukta
hisarın
barutu, yat ve
barutuyla bir iki gün
savaş
yarağı
yardıma erişmek
ferman olun-
bulunmayup limanda bulunan yolcu gemilerinin
ederler. Rumeli beylerbeyi Küçük Hasan
Paşa beş
parça
kadırga ve biraz serdengeçti ile varup adaya er döküp ansızın saldırınca kafirler hi2
sarı bırakup gemilerine kaçtılar ve· demir koparup Anadolu kıyılarına gittiler; hisar
bu yolla kafider elinden kurtuldu.
Donanma
Savaşı: Rebiyülahırın
onuncu günü [26
Mayıs 1646] donanma-yı
yun Gelibolu'dan kalkup kafirlerin yirmi altı parça kalyonu
nurken üzerine varup göründükte melunlar
Muarız
fuçıları bırakup
hüma-
Körfezi'nde sula-
yelken üzerine geldi-
ler,3 biraz denize çıktıkta öğle üzeri savaşa başlandı.
Ikindi
bir top
zamanına
dek büyük top ve tüfek
vardıkta sancağı
ile
direği düşüp
savaşı
olup kafir
suya beraber
kapudanının
delinmişken
gemisine
çevik deprenüp
batmaktan kurtuldu. Ve birkaç gemileri paralarrup büyük ziyanlar gördüler. Beri
yandan da
Kasım Paşaoğlu
milerden de birer
ikişer
gemisine bir top gelüp birkaç kürekçi
adam
düştü.
O sırada bir sert rüzgar
çıkınakla
ve öteki ge-
ada
altına
va-
Osmanlı padişahlarından her birinin kendi adları ile babalarının adları
biri zümrüt, öteki üçü altından olarak yüzük biçiminde tuğralı dört mührü vardı. Bu
üç altın mühürden birisi hükümdarın mutlak vekili olduğuna işaret olmak üzere veziri iizama verilirdi. Veziri azam bunu küçük bir kese içinde boynuna takarak koyrıunda saklardı. Üzerinden veziri azamlık alınan kimseden mühür geri alınırdı. Yani "birinden mühr-i
hümayun alınması" üzerinden veziri azamlığın alınması demektir.
Serdengeçti: Düşman ordusu içine dalmak ya da kuşatılan bir kaleye girmek gibi tehlikeli
hizmetler için fedai yazılanlara verilen ad. Üzerine aldığı işi başararak ölümden kurtulup
geri dönenlere de "serdengeçti ağası" denirdi.
Yelken üzerine gelmek: Yelkenlerini açıp gelmek; yelkenlerini rüzgarla doldurup gelmek.
Mühr-i hümayun:
yazılı
2
düştü
144
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
rıldı
ve Girit'e yönelindi.
O
med
ayın
Paşa
yirmi üçünde [8 Haziran l6/t6] devlet
Karadeniz'e
yirmi sekizinde
şatmak
[12
gitmişken
Temmuz
gell!p
1646]
üzereyken serdar Mehmed
kapısından
ardlarınca yardım
kapudan
Paşa
paşa
on parça
gönderildi.
kadırgayla
Cumadelülanın
Hisarı'nı
Hanya'ya varup Suda
öldü. Yüz
kırk
Ah-
parça gemi Hanya
ku-
Hisarı
ö-
nünde korumaya konulup 1 limanıniki yanından toplar kuruldu. Kafirlerin çekdirir,
burtun ve mavuna soyundan yüzden artuk gemisi Suda'nın yardımına dönüp dururdu.
Ateş
Gemisinin Hikayesi: Recep ayının ikinci günü [14 Ağustos 1646] Hanya dışında
olan Cezayir gemileri ve başkalarının üzerine kafir gemileri gelüp onlara ve kaleye
sayısız toplar attı. Beri yandan da iki saat kadar top savaşı olduktan sonra içlerinden
beş parça ateş gemisi barut ve kumbarayla dopdolu yakın geldikte ateş gemisi idüğü
bilindi? Karadan biraz adam on kadar palaşkerme 3 ile varup uzaktan kancayla gemiler üzerine gelmeden döndürdüler; Allah'ın yardımıyla o gemiler zararsız yandı
gitti. O kadar gemileri de topla yaralayup kayıp vererek döndüler.
Suda
Liman
Hisarı yalın
kenarında
erişmez
kaya üzerinde sarp kale olup karadan
kurulan toplada
yerde yatup gece
büyük topları
giriştiler.
kafirler liman
ederlerdi. Suda Kalesi'nin
olduğundan donanmanın yanaşmasının
Girit'in karasını fethe
yardımıyla
yardım
çıkarılan donanınaya
yürüyüşün
yanında
yolu yoktu.
dışında
top
suya beraber
yolu yoktu. Oradan vazgeçüp
Apakorne ve Resmo'dan başka nice kaleleri
Tanrı'nın
ele geçirildi.
Donanma-yı hümayunun bu yılda Tersane-i Amire'ye gelmeyüp taşrada kışlama­
sı
ferman olundu. Kapudan
Paşa
yiyecek getirmek içün Rumeli Yakası'na varup zil-
kadenin yirmi dördünde [s Ocak 1647]
ile hazine ve zahire getirüp Hanya
altmış
Limanı'na
parça
kadırga,
iki kalyon, yirmi
gelmekle asker geçti, Hüseyin
şayka
Paşa
da
Kandiye kuşatmasına gitmek hazırlığında bulundu.
Musa Paşa'nın Savaşı ve Şehit Düşmesi: Zemherir içinde donanma gemileri Girit'e
zahire götürüp Hanya'da yiyecek çıkarırken bir büyük fırtına oldu; liman ağzında
yatan gemilerden beş on parça gemizahiresi ve halkıyla batup
ğından
2
kalanları
Hanya Limanı'nda clpnanma gemilerinin kalup yatmasının yolu
da yara
aldı­
olmadı.
Korumaya konulmak: Donan~ayı.ve kıyıları düşman baskınından koruma görevi verilmek.
gemisi: Düşman gemilerini yakmak için yanıcı maddelerle, çabuk alev alıp sönmeyen
nesnelerle doldurulmuş gemi. Bunlar ya içlerine konan adamlar tarafından düşman gemilerine karşı sürülür ve ateşlenerek bırakılırdı. Ya da içinde kimse olmadan, rüzgar gücüyle
veya başka bir yolla düşman gemilerinin üzerine sürülerek ateşlenirdi.
Pelaşkerme: Bir tip küçük gemi.
Ateş
145
KATIP ÇELEBI
Zilhiccenin on yedinci günü [24 Ocak 1647] kapudan paşa
semtine salup
Ağriboz
önünde bir
savaş
sanlup söyündürecekken Paşa'ya tüfek fındığı
kadırgalara
çeküp
geri çekildiler. Kafider bu
haber devlet kapısına ulaşınca
donanınayla
kapudanlık
yine Mora
kadırgayla
kalyonu gördükte birkaç
kendisi
değüp şehit
olunca gaziler gemiden el
sırada fırsat
bulup
kaçtı.
Bu korkunç
eskiden defterdar olan öteki Musa
Paşa'ya
verildi.
Kıssadan
hisse budur ki
kış
günlerinde donanma
açık
yerde yatmak yanhşın yan-
lışıdır. Kapudanların savaş gemisine çatması ve sarilması erlik değil, şerefin kırılma­
sına
yol açar. Beyler
ıraktan
durup asker sürmek ve kullanmak gerektir. Yoksa
baş
gidince ayak kalmaz ve iş görülmez.
İkinci Musa Paşa'nın Seferi: Bin elli yedide [1647] Musa Paşa, Ağriboz'a varup yat ve
yarağ
gördükten sonra ilkin Anadolu askerini Girit'e geçirmek içün
Sakız'a
varup
Çeşme'de olan askeri ve harçlıkçılan gemilere almak üzereyken kafir gemileri her
1
yandan
saldırdığından
duramayup yine Ağriboz'a döndü.
kuz parça bunununun
Rumeli askerinden ve
lerini limandan
Yakınlaşınca
kafirlerin do-
Ağriboz Limanı'nı kuşattıklannı öğrendi. Ağriboz'da
beş
bin yeniçeriden bir
çıkarmadan
Girit' e döndü.
kişi
İslam
olan
almadan, Cezayir ve Tunus gemi-
askeri Resmo
dışında
beklerken re-
biyülahırın yirmi birinci günü [26 Mayıs 1647] girdi. Ancak iki yüz kadar beldar, la2
ğımcı,
yat ve yarağ getirdi; ötekiler
Kapudan eli boş Girit'e
ğından yetmiş
Anadolu'ya
km
Sakız'da
vardıkta
ve Ağriboz'da kaldı.
serdar Hüseyin
Paşa çıkışup
azarlamaya başladı­
parça kadırga alup Rumeli askerini Ağriboz'dan Girit' e geçirmek içün
vardı.
Askeri oraya
cumadelülanın
çağırup
gemilere almaya
parça mavuna, yirmi dört çekdirir ile gelüp liman
hümayun orada
çalışup
himmet etmektey-
sekizinci günü [ll Temmuz 1647] kafider on bir burtun, dört
kuşatılup
asker karadan
dışında
demir
gelmişken dışarı çıkmaya
attı. Donanma-yı
gücü
olmadığın­
dan durum devlet kapısına bildirildi.
Danışık
olup veziderden
Güyeğü Fazlı Paşa
Harçlıkçı: Savaşta
bulunan ve harçlık getirmek için memleketlerine gidenlere verilen ad.
da sınır boylarında kışlamak gerekince her sancak sipahisi içlerinden beşer,
onar adam seçerek memleketlerine yollarlar. Orduda kalanlara harçlık bulmak için memleketlerine giden bu adamlara "harçlıkçı" denilirdi. Harçlıkçılar memleketlerine gidip cephede kalanlara tımadarından harçlık getirirler ve onların ailelerine iyilik haberlerini ulaş­
tırdıkları gibi görülecek işleri varsa onları da yaparlardı.
Beldar: Dağlar arasındaki geçitleri açan, temizleyip koruyan, hendek kazan ve başka kazı
işlerinde kullanılan bir sınıf işçi taburu erieri olup gerektiği zaman ücretle tutulurlardı.
Hizmet zamanlarında vergi vermezlerdi.
Savaş açılıp
2
serasker oldu ve birkaç parça kal-
146
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Sakız
yonla
üzerinden Girit'e gitmek ferman olundu. Bu
zahire gemileri Sakız yakınında yatarken kafider
dı
ve yaktı. Asker
Fazlı Paşa'nın
dışarıda Şaban _faş~ ile
ans~ın
sırada
Anadolu askerinin
üzerlerine gelüp hepsini al-
bakakalup kafider çekildi gitti.
Seferi: Fazlı Paşa cumadelahirede [temmuz] kapudan olup beş bin
yeniçeri ve otuz parça k:adırgayla Çıkup bu ayın sonlarında Sakız'a vardı. Kiralanan
on parça bunun ile orada toplarrup Anadolu askerini
kapısından
zırken
yeni olarak gönderilen
altı
altı
aldı.
Devlet
parça Malta gemisi ve dört kalyon
beşinde [16 Ağustos 1647] Sakız'a
recebin on
gemilere
parça kadırgayı bekleyerek Girit'e salmaya ha-
Anabolu'da yatan kafir gemilerinden
ayrılup
Çeşme'de
geldiklerinde Islam gemileri de
sabahleyin limandan çıkup kafirleri topa tuttular. Iki yandan epice top ve tüfek savaşı
olup gök duman göklere erdi.
batası
kafirler çekilüp
Güneş batıncaya
gittiğinden
dek savaş sürüp
kadırgalar
landıktan
Hanya
da
fırsat
sonra Girit'e
bulup
çıktılar
ve
saldılar. Şahanın
Limanı'na varmağla
erince yere
esen ve doyum olarak dönüp limana girdiler.
Kalan kafir gemileri de Anabolu'da yola düzülmek üzere
yatan
akşam
Sakız'da
kapudan
olduğundan
paşa yanına
limanda
gelüp top-
yirmi sekizinde [28 Eylül 1647] esenlikle
Islam askeri güç buldu. Bundan önce karada: kafideri
bozmuşlardı ve Kandiye kuşatmasına gittiler.
Rumeli askeri geçmeyüp ancak Anadolu
raz cebehane ve zahire Girit'e
ulaştı.
rumakla toplar karadan götürüldü.
Kafir
kıyılarında
donanınası
Donanma-yı
bulunan asker, yeniçeri, bi-
da Kandiye önüne varup ko-
hümayun
vaktında, ramazan-ı şeri­
fin sekizinde [7 Ekim 1647] dönüp sonlarında Tersane-i Amire'ye girdi.
Ammaroğlu'nun
Seferi: Bin elli yedi zilkadesinde [Aralık 1647] Fazlı Paşa ayrılup
tersane kethüdası Ammaroğlu, hünkar hocasına1 yanaşmakla kapudan olmuştu. Elli
sekiz muharreminde
[Ocak/Şubat 1648]
kafir
donanınası
elli yedi parça gemiyle Sa-
kız'a bağlı yeİlerden Ipsara Adası'na geldikte bir sert rüzgar ve fırtına çıkup on sekiz
2
parçası parçalanup yok oldu, diye Sakız mollası devlet kapısına bildirmişti.
Girit'te Islam askeri Kandiye
pışmadıkları
2
kuşatması
içün donanınayı bekleYüp gelmeyince ya-
kafiderce bilinince donanma çıkmamaya baktı.
Hünkilr hocası: Osmanlı padişahlarının, şehzadelikleri zamanında kendilerini okutan bilginlerden, hükümdar oldukları zaman kendilerine seçtikleri hocaya verilen unvan.
Sakız mollası: Osmanlı imparatorluğunda XVII. yüzyıldan başlayarak kadılıklar üç sınıf
üzerine derecelendirilmiştir. Bu üç sınıftan her biri de yine şehirlere göre sıralanmıştır.
Ancak üçüncü sınıf kadılıklar için bulunduktan şehir bakımından bir ayrıcalık olmayıp
hepsi de rütbede eşittiler. "Sakız mollası" ise Sakız adası kadısı demek olup üçüncü sınıf
kadılıklardan biriydi.
147
KATIP ÇELEBI
Bağazı'na
Kafir Gemilerinin Hisar
deniz
Demir.lemesi: Genellikle
kıyılarında olduğundan coğrafya
gevşek davranınayı doğru
bulmazlar; bundan
komşu olduğundan
kesine
çok uğraşırlardı.
fenniyle ilgilenüp
Adamları
hacet
olup
Bu kez bütün kalyon ve
zamanı
çoğu
denizciliği öğrenmekte
Venedik taifesi de
onların kılavuzluğuyfa
mavunaları Boğaz'a
attılar.
taifeleri
Osmanlı
ül-
gerek olur, diye korunmak içün bu fenlerle
mamak içün
taşrada
ikinci günü
[6 Mayıs 1648] donanınayla çıkup
demir
başka
Hıristiyan
Kapudan
gelüp
Paşa
bu seferlerde
donanma-yı
da bin elli sekiz
iş
çıkar­
hümayunu
rebiyülahırının
yarağ
çok asker, yat ve
görürlerdi.
on
yükletüp Hi-
sar'a vardıkta kafir kalyonları geçecek yerleri kapadıklarından çıkamayup kalınca ister istemez gemi yat ve
yarağı
karadan yüklenüp
taşrada
bey gemileriyle Girit'e gön-
derildi.
Cumadelahirenin sekizinci günü
[30
Haziran
1648]
beyler Hanya Kalesi'ne varup
kapudandan mektup ilettiler ki donanİna gemileri Boğaz'dan çıkmanın yolu olmadı­
ğından bir kıst mevacip 1 ve dört yüz lağımcı gönderildt demekle asker umutsuzluğa
düştü.
Çünkü daha önce· haber varup
donanınayla
büyük yat ve
yarağ,
ker gönderilüp yakında varmak üzeredir, diye defter gönderilmişti.
Ne hal ise Islam askeri gayrete gelüp Kandiye fethine
yürüyüşler
barış olacaktır"
dikten
na
düriştiler, olmadı.
ettiler. Bir gün Aktabya'dan kafider beden başına
vardır, hisarı şimdiden
başka
sonra veririz" diye
akşama
çıkup
dek söyleştiler.
Nice kez
"sizinle sözümüz
"Yarın
adam çıkar,
dediler. O gece on yedi çekdirme, sekiz kalyon yardım ve zahire gel-
Malta, Duka ve Papa gemileri, yirmi bir de çekdirme
geldiğinden
hazine ve as-
2
lima-
Denizde donanma yoktur ki
yardı­
Imdi yardımı geldikçe bir hisarın alınması güçtür, bundan dolayı bu zamana
kaldı.
Islam askeri
umutsuzluğa düştü.
arkasından
ma engel olsunlar.
Kapudan
Arnmaroğlu
durumu devlet
kapısına
bildirüp kafir gemilerini
Boğaz'dan
kaldırmak içün balyemez toplar gönderildi ve cumadelula sonların [haziran ortala3
rı] "adı
geçen
kapudanın
öldürülmesi içün saltanat
Kıst
tarafından
adam gönderilüp Bo-
mevacip: Yeniçerilerin aylıklarına "ulüfe" denildiği gibi resmi defterlerinde "mevacip"
Bu aylıklar her üç ayda bir verilirdi. Ancak son iki üç aylıklar bir arada verilirdi, bu sonuncuya "kısteyn mevacibi", ilk üç ayda bir verilenlerden ikisine de "kıst mevacibi" denirdi.
Defter göndermek: Orduya gönderilen yiyecek, cephane ve benzerlerinin miktarını ve sayı­
sını bildiren defter yollamak; orduya neler gönderildiğini bildiren defter göndermek.
Balyemez top: Osmanlılar tarafından XVI. ila XVIII. yüzyıllarda kullanılmış bakırdan dökme, uzun menzilli bir tür ağır top.
adı verilmişti.
148
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
ğaz'da kapanmak 1 suçuyla o~tadan kaldırıldı ve kapudanlık Ahmed Paşa'ya verildi.
Kalyon
Yapılması
Fikri: Bin elli sek:tzcrecebinde [Temmuz 1 Ağustos 1648]
padişah
tahta çıktıktan sonra veziri azam--Koca Mehmed Paşa işleri yoluna koymaya girişerek
donanma
sında
işleri konuşuldukta
rüzgarla kullarrup
önünden savulmak
kadırgalarla karşı
kimileri, kafirler kalyonlarla denizde gezüp
kadırgayı çiğnerler, donanma-yı
gerektiğinden başka
gelüp
Boğaz'da
savaş sıra­
hümayun ister istemez
demir atup yolu
kapatırlar,
konulmaz, beri yanda da kalyon bulundurmak gerektir ki kalyana
kalyonla varıla, diye kalyonlar yapılmasını uygun buldular.
O zaman, şeyhülislam Abdürrahim Efendi, fakiri çağırtıp bu konuda danıştılar.
Geçmişte Osmanlı kapudanları
kitaplarında Kıbrıs
ve Halkü'l-Vad fethi gibi büyük seferlere büyük donanmalar gi-
düp asker, top ve yat ve
çeşitlerini
götürdükleri
olagelmiştir.
çekdirisine
Paşa
redi gemiciler, topçular
Paşa'nın
rebiyülahırında
lakin özel deniz
savaşı
başka
kadırga
hep
gemilerin
ve mavunayla
eyledi ve üstün geldi. Lakin gerek oldu derlerse gemi
top ve yat ve
yarağını tamamladıktan
hazırlayınız" demiştim.
ilgilenüp himmet etmişti,
Ahmed
götürmeleri içün kalyon, burtun ve
yüz dört parça kadırgayla kafirlerin bu denlü kalyon ve
savaş
durup
değildir;
yapmak hüner
yarağ
yazılıdır;
Hayreddin
karşu
kalyonlarla denize sefer ettiler mi diye sorunca "tarih
sonra kullanur
malıa­
Merhum "sözün kendisi budur" diye
başaramadılar.
Donanma ile Denize
[Nisan 1649] Venedik
Çıkması
ve Foça
Limanı'nda Savaş:
balyozları kapatılup
Bin elli dokuz
sürülerek büyük donan-
ma düzülmesini iş güç edindiler. Yeterince çekdiri ve bunun hazırlarrup yat ve yarağı tamamlandıktan
gittiler.
Mağrıp'a
sonra bu
ayın
on sekizinde
da yüz yirmi bin
guruş
[ı Mayıs 1649] çıkup Boğaz'a doğru
gönderilüp gemileri
çağırıldı.
Bosna eyale-
ünden Derviş Mehmed Paşa karadan Boğaz'a varup Rumeli kıyısında toplar kurdu.
Bu
ayın
yirmi üçüncü günü [16
dıkta topları
demiralup yatan kafir
Mayıs 1649] donanma-yı
kalyanlarına
hümayunla oraya var-
havale edince gemiler yerinden kal-
kup Anadolu kıyısına sıkılmakla 2 yol açılup donanma gemileri esenlikle geçtiler. Ancak metris önünde iki parça gemi
Bozca Ada
ardına dolaştıkta
gitti. O yerde dört beş saat
oturmuştu.
kafirlere utanç gelüp yelken edüp
toplaşup
kalyonlar çekdirir ile
ardlarınca çıkup
ayakdaş olmadığından
ye-
değe alınmıştı. Kafirin bir iki kalyonu orsa3 ile kalyonlarakarşı çıkup, Allah'ın yar dı-
2
Kapanmak: Denize açılamamak, karada kapanıp kalmak, olduğu yerden dışarı çıkmamak
Sıkılmak: Sıkışmak, kısılmak.
Orsa: Geminin, yelkeni mümkün olduğunca rüzgarın estiği yöne yaklaştırarak seyretmesi.
149
KATIP ÇELEBI
mıyla elverişli rüzgarın uygunluğundan başaramayup ayrıldı.
şehit
olup ikindi vakti deniz beyleri de
Donanma Anadolu
runmuş
kıyısında
doğru değildir" dediğine
firler limana
saldırdı.
yanında
Kapudan
kafir gemileriyle büyük
savaş
da
Paşa
ilişmekle kurtarılmasına
denize döküldüler. Kafirler
türdü. Ve bir kadırga
fırsat
forsası
Kıssadan
bakakaldı.
hisarın sağ yanı
ko-
ve
-söz dinlemez ve kendi bildiği­
yattı.
baştarcia
ve
Bu
sırada öğle zamanında
yedeğiyle
meydana
adamları baştardayla savaş
ateş
çıkup
ka-
gelen
eden geminin
verdiler. Kapudan Paşa yedeği sığ­
battı;
yol bulunmayup ikisi de
içinde olanlar
bulup üç burtun ve bir çekdirir alup yedekleri gö-
çektirüp kapudanıyla kafirlere katıldı.
Bu denlü bozgundan sonra çekilüp liman
kale dibine salup
Paşa
hisar önüne
Paşa
etti.
varup
ve de hisar koruyucusunun "top önünde yatmak
üzerine saldırdıklarında kafirler anbara girüp
da o gemiye
Limanı'na
bakmayarak Kapudan
ne giden biri olmakla- sol
birkaç gazi
hepsi birden yola düzüldüler.
Karaca Foça
barınmaya elverişliyken
ve
erişüp
savaşta
Bu
ağzına
gittiler. Kapudan da baştardayla
çıkup
Bey gemileri geldikten sonra
Girit'e gittiler.
hisse budur ki donanma bir limana girerken karavulsuz yatmaya ve öyle
değildir, sonucu buna varır.
dururken böbürlenüp başka yerde yatmak hüner
Suda Kuşatması'nda Ahmed Paşa'nın Şehit Düşmesi: Cezayir, Tunus, Tarabulus ve
Mısır'dan navlun ile tutulan burtunlar donanınayla bir yere gelüp hepsi Kandiye al1
tma
vardıklarında;
Kapudan
ker karadan
birleşerek
lar. Hüseyin
Paşa
bakıyoruz"
kırk
sonra
elli kadar
yanına
Kandiye
ile aralannda
diye vermedi. O
toplaştıktan
Paşa
ayrılup
kayıklara
gemileri
yakınında
soğukluk
sırada
kıyıya yanaştırmayup
denizden, öteki as-
bulunan bir küçük
hisarı kuşatarak aldı­
yardım
istendikte "biz denize
olup top ve
kafir gemileri de görünmekle üzerine varup biraz
Hanya'ya gitti. Kimi gemiler
sulanınakla
kalafat ederken
levent yazup kendisi karadan Amasya beyi Ahmed
geldi. Suda Kalesi'ni
kayıklarla
ele geçirmeyi tasarlayarak
saldırup dürişmek
üzereyken kaleden top gelüp başını götürdü; recebin on sekizinci günü
1649) şehit
oldu.
Kayıklar
Paşa'nın
[28
Temmuz
dönüp Hanya'ya geldiler.
Kıssadan
hisse budur ki bunun gibi sarp ve berk hisarı boş tedbirlerle ele geçirmek sevciasına düşüp kayıklarla varmak ahmaklıktır. Hele kimi büyüklerin Boğaz'da
yatan kalyonlara "çok kayıklar varsa dibini deler, fethederdi" dediklerine benzer.
Bu olay Hüseyin
beylerbeyi
Bıyıklı
Paşa'ya vardıkta donanınaya kapıdan
Mustafa
verilmesi yolunda devlet
Paşa'ya
kapısına
gerek
olduğundan
buyurup gemilere gönderdi ve
arz gönderip
gereğince
kendisine verildi.
Navlun: Gemi kirası; gemi ücreti; nakliye ücreti; gemi bilet ücreti.
ıso
Rumeli
kapudanlığın
ona
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Haydar Ağaoğlu'nun Seferi: Bin elli dokuz şevvalinin üçüncü günü [10 Ekim 1649]
İstanbul'da, Mısır'dan ayrılma Hayda_r~Ağaoğlu Mehll1ed Paşa ocaktan olduğundan
1
kapudan olup ocaktan
zinci günü
lık 1649]
[15
Sekbanbaıı ~r
ekim] iki
Hasan
kadırgayla çıkup
Ağa
ayın
ile Girit'e verdiler. Bu
gittiler; zilkadenin yirmi sekizinde
varup erdiler. Birkaç günden sonra dönüp
donanma-yı
sekiAra-
[3
hümayun gemilerini
Tersane-i Amire'ye getürdü.
altmış rebiyülahırının
Bin
on ikinci günü
sekiz çekdirir ve iki mavunayla yere
batası
[14
Nisan
1650] Boğaz'da
yirmi kalyon,
kafider gelüp vezirlerden
Arıkebut
Ah-
med Paşa korumaya gönderildi?
Cumadelülanın beşinci
yunla
[6 Mayıs 1650]
günü
kapudan
İstanbul'dan çıkup Boğaz'a gitmişti; çıkmaya
yol
paşa
da
donanma-yı
bulamadı.
hüma-
Karadan kafir ge-
3
milerine bir derece toplar havale eylediler. Çokluk kar eylemeyüp kafider kaleye
yakın geldi, çok toplar attı. Yine İstanbul'dan birkaç oda ve asker gönderilüp kara4
vardılar. Abdünalıman Paşa
dan
dırdılar.
Lakin donanma askeri
Anadolu'dan varup kafir gemilerini bir
dağılup çoğu
gemiler bozulmakla yirmi
kıyıya
beş
kal-
kadar
kadırga tamamlarrup "göçtür" diye bağırılınca yine çıkmaya durişilmeyüp dururlardı.
Boğaz'dan
Sonunda
paşa
rağ
gemiden
çıkup
geçilmek bir yana
ile Girit' e gitti. Varup asker ve zahire
denize
açılup
Sakız'a
&eldi.
tıkyazın
üçünde
[22
askerin kimi gemide
tam
donatılmış
Temmuz
bırakılup
recepte [Temmuz
karadan bey gemilerine girdi. Elden
1650]
çıkanrken
1650]
kapudan
biraz yat ve ya-
bir iki kafir gemisi görünmekle
kaldı. Taşra çıkanlar
donanma
geldiğince
da zahire
alamadılar.
çıkarmak yolları düşünüldü.
yirmi otuz kalyon ve burtun
yapılması
Dönüp
Recebin yirmi
içün ferman
çıktı,
iskeleler de kurdular. Girit'ten ulak gelüp Todori Kalesi'ni ansızın kafir basup aldı­
5
ğını
haber verdi.
Şevvalinon
birinde
[6
Ekim
1650]
Kapudan Haydar
Ağaoğlu atılup
yeri bilfiil Rodos beyi olan Hüsam Beyoğlu Ali Paşa'ya verilmek uygun görüldü.
2
3
Ocaktan: Yeniçeri ocağından yetişme; yeniçeri ocağından gelme.
Korumaya göndermek: Donailmayı -'ve kıyıları düşman baskınından korumak için denize
açılma buyruğu vermek
Bir derece: Tam olarak değ{ yeterince değil, şöyle böyle.
Oda: Yeniçerilerin Edirne'de, sonra da Istanbul'da bekir olarak yaşadıkları müteaddit kış­
lalara verilen ad; yeniçeri kışlası.
Iskeleler kur durmak: Gemi yapılması için iskele kurdurmak
ısı
KATIP ÇELEBI
Ali Paşa'nın Seferi: Bin altmış zilkadesinin sekizinde [3 Kasım 1650] üç yıl Girit'i
koruma şartıyla bin nefer sipahi yazılup sağ ulüfeci ve sol azeb bölükleri, 1 dört oda}
çavuşlar ve zaimler, 3 aşağı yukarı dört bin asker verilüp kış içinde yardım gerektiğinden
kapudan
paşa
söylenen askeri alup bu
kendi gemisine bindi. On sekiz parça
ayın
kadırgayla
on sekizinci günü [13
Akdeniz'e
Kasım]
yollandı. Taşrada
kimi
bey gemileri de gelüp Sakız'a, oradan muharremin dokuzunda [2 Ocak 1650] Girit'e
vardı.
Ayaksar denilen limancia ikindi vaktında yanaşup
kıyıya çıkardıktan sonra esenlikle dönüp geldiği
beş
akşama
dek bu kadar askeri
büyük nimet sayıldı.
Aslında vakitsiz,
çıktığı görülmüş değildi, Allah'ın verdiği kolaylık­
on gün içinde böyle donanma
la oldu.
Kalyon Olayı: Sadrazam Melek Ahmed Paşa Bahçekapusu'nda bir büyük kalyon
yapılmasına başlamıştı. Biraz tekellüf olurrup yol üstünde olduğundan göze geldi, 4
bunun gibi kalyon
atmış
görülmemiştir,
diye saçma sapan
konuşanların
diline
düştü.
Bin
bir cumadelülasının yirmi beşinci günü [16 Haziran 1651] tamamlandı. Ayan ve
erkan, töresince dua ve senayla inciirirken kimi esbapta eksik olduğundan 5 iki yanı­
na devrildi, yarısından çoğu su aldı. Gemiler yanından sıkıca bağlayup nice zaman
· çıkarmaya çalıştılar; güç yetmeyüp sonunda üstü bozuldu. 6 Halk nice dedikoduyla
uğursuz saydı.
Ali Paşa'nın İkinci Seferi ve Nakşa Savaşı: Bin altmış bir cumadelahiresinde [Mayıs/Haziran
1651] gemilerinyar ve
yarağı
tamamlarrup sekiz yüz nefer bölük
halkı
ve
yirmi dört oda neferiyle, Anadolu beylerbeyi Ahmed Paşa eyaleti askeriyle ve bu işe
7
verilen başka
paşa
ve beyler gelüp kalyonlara yerleştiler. Bu
ayın
yirmi üçüncü günü
[14 Haziran 1651] otuz parça kalyon, otuz sekiz kadırga ve altı mavunayla kapudan
2
4
6
Gureba bölükleri: Kapıkulu süvarisini teşkil eden altı bölükten iki bölüğün adı. Gureba bölükleri, sağ ve sol gureba bölükleri diye ikiye ayrılır; bu adları savaş sırasında tuttukları
yerlere göre almışlardır. Sol gureba, Galata, Ihrahim Paşa ve Edirne saraylanndan çıkanlar­
la savaşta olağanüstü yararlık gösteren yabancılar -Araplar, lranlılar- ve yeni Müslüman
olanlardan kurulan iki süvari bölüğünden birinin adıdır.
Dört orta: Yeniçerilerden dört orta.
Zaim: Zeamet sahibi. Bkz. Sözlükçe.
Tekellüf olunmak: Gereginden çok önem ve özen vermek.
Göze gelmek: Kötü bir göz yüzünden bir aksiliğe uğramak; nazar değrnek
Esbapta eksik olmak: Bir işi başarmakta kullanılacak araçlarda eksik olması.
Geminin üstü bozulmak. Geminin yalnız teknesini bırakarak geri kalan kısmını parçalayıp
almak; bir geminin teknesinden başka yerlerini söküp almak.
Yirmi dört oda: Yeniçerilerden yirmi dört oda askeri.
152
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMA(;AN
paşa Beşiktaş'a çıkup
kafir gemileri
başka
bir iki gün dinlenciikten sonra Akdeniz'e
olmadığından
[l~~ziranltemmuLJ Sakız'a
recepte
saldı.
Boğaz'da
Bu kez
varup bey gemileri ve
hepsi bir yere gelüp yüz el~ p~ça gemi büyük donanma ve dernek ile recebin
on ikinci günü [1 Mayıs 1651] Girl.t'e saldılar...
Bir uygun rüzgada bütün lslam gemileri yelken açup giderken Girit'e yakın Santron
adındaki adanın yanına vardıklarında
çok top ve tüfek
savaşı
ettiler.
İslam
savaş
şa-Bara Adalarına
taşra
kafider
suları
gerekirse
olası
kafir gemileri göründü. O gün
üstünce yürüyüp kafirlere bozgun
O yerden Girit yüz mil kadar mesafe olmak-
yoktur, diye sabah olunca sulanmak içün geri dönüp Nak-
gittiler. Kafirler de
ardlarına düşüp
lslam gemileri limana girdikte
bir kıyıya yanaştı.
Donanma halkı sulanup gafletle birer
le bir
tarafı
askeri
görünmüştü. Akşam erişüp ayrılıştılar.
la,
batası
yere
ikişer
limandan yola girmeye
kafirler lslai:n gemileri üzerine gelüp
saldırınca
Kapudan
çıkarken
Paşa baştardayla
çok savaş etti; beyler ve öteki çekdirider her biri bir yerden bakup sahip
diye, hiç
aldırmadılar.
Ve
kadırgalar yedeğinde
olan
sında
kalup çaresiz
çıkardı
savaşarak
bitkin
çıkmak
kalyonları bırakup
gittiler. Kimi de gayret edüp ne hal ise biraz sürdü. Kapudan
Paşa
yergüç
çekildiler
ise kafirlerin orta-
düşmüşken oğlu yetişüp baştardayı yedeğe
alup
ve bozgun biçiminde bir durum olup o yerden çekildi gitti.
Rüzgar
olmadığından
yerinde kalan kalyonlar kafirlerce
sarıldı.
Bunlardan Ana-
dolu beylerbeyi Ahmed Paşa kalyonunda savaşarak şehit olup kalyon yandı.
ça kalyon ve bir mavuna askerini kafir söyündürüp
yıya yakın olduğundan halkı
yedeğe aldı.
yandı.
karaya dökülüp
Altı
par-
Bir iki kalyon da kı­
Bu denlü ziyan ve bozgundan
sonra kafider çekilüp Girit'e gittiler.
Kandiye
aşağı
Hisarı
bu kez içeriden verilmek
düşünülürken altı
parça kalyonu
bayraklada hisar önünden geçirüp !standiya Adası'nda demir
cebehane, dört yüz kadar top, yat ve
yarağ
ellerine geçüp güç
durdular. Kapudan Paşa ise bir zaman Rodos'ta
eğlenüp
atınca,
baş
bu denlü
bulduklarından
geri
Girit'e vardıktan sonra dev-
let kapısına gelüp özür diledi.
Ali Paşa'nın Üçüncü Seferi: Üçüncü kez bin altmış iki cumadelalım başlarında [1652
~
mayıs
donanma-yı
ortalani
hümayun ile Akdeniz'e
ğaz'a geldiğinden çıkılınayup
karanlık
gecede kafider Anadolu
madılar.
Kapudan
lstendil Adası'nı
tak Bey geride
Paşa
yağma
kıyısında
karadan Midilli
içün
yönelmişti.
kapüdan paşa sekiz parça
gitmişken
bulunduğundan alınup
yatarken deve
karşısına
kafider
katarı
saldırdı,
yine
gönderdi. Bir
olup geçtiler, duy-
varup gemiye girdi.
Sakız'a
Malta kafiderine tutsak
153
Kafir gemileri Bo-
kadırgayı taşra
Sakız'a
varup
döndü. Karaba-
olmuştu;
sonra bir
KATIP ÇELEBI
büyük kafir bedel verilüp
çıkarıldı.
Bu ayın başlarında veziri azam Gürcü Mehmed Paşa iki bin nefer sipahi yazup 1
yedi parça gemiyle
yardıma göndermişti.
içün iki hisar daha
yapılması
üst üste
taşra
Ve hisardan
danışık
olunup
kafir gemilerini önlemek
yapılırsa
ikisinin topu ortaya
ancak yetişir ve önlemez diye yine '{azgeçildi.
Kapudan
Paşaya
günü [3 Ekim 1652]
bin
lık
altmış
o
sırada
Derviş
Mehmed
Paşa'nın
Paşa
verildi; yerine
Çavuşzade
kafider
hisara
görüp Girit'e
ça topla
kuşatup aldı.
olmadığından
vardı.
Hüseyin
Paşa tarafından
kuşattı.
Murad
adı
geçen paşa
donanma-yı
Hanya'da dört gün dinlenciikten
adanın
güney yanında,
boyun· eğmiş görünen, gerçekte
Bu
Paşa
bu kale
Edirne'ye sürülüp
halkı,
dönüp Rodos'a
yılın başlarında
kıyı­
başkaldırmış
buyruk dinler, haraca
vardıkta
Venedik elçisi
donanınası
kafir
gelmişti;
sözün-
kapatıldı.
Paşa
Sonra Budin beylerbeyi vezir Murad
ralık 1653]
görmek üzereyken
yirmi dördüncü günü [20 Temmuz 1653] dört par-
diye itiraz olundu. Kapudan
gelüp bir zaman limancia
de öz
vardı. Halkı
olduğundan şaban ayının
bağlıydı,
yirmi dokuzuncu
Mehmed Paşa'ya verildi.
Seferi: Bin altmış üç ilkyazında [1653]
çıkup Boğaz'ı boş
adındaki
Hazırlık
kapudan oldu.
sonra on iki parça bey gemisine top ve cebehane koyup
da Selne
şevvalin
yirminci günü [20 Mart 1653] sadrazam oldu. Kapudan-
yeri Sivas eyaletinden ayrılma
hümayun ile
Sancağı
Mehmed
rebiyülahırının
üç
Mora
bin
altmış
muharreminde
[Kasım
1 A-
devlet kapısına gelüp kapudan oldu.
Paşa'nın
tamamlandıktan
Seferi: Bin
altmış
ma-yı
hümayun ile
batası
kafir kalyonları ve mavunaları
Ertesi gün
dört
yılında [1653/54]
kanun üzere yat ve
yarağ
sonra cumadelahirenin yirmi birinci günü [19 Nisan 1654] donanadı
geçen
kalyonları
ileri,
paşa çıkup
dördüncü günü
Boğazhisar'a vardıkta
taşrada yattığından savaş
ardınca
mavunalar, daha
yere
gerekti.
ardınca
çekdirir dizilip rüz-
2
garlı havada sabahleyin çeng-i harbi çalınup Boğaz'dan taşra yürüdüler. Tam çatma-
ya yakın oldukta kapudan paşa kanuna aykırı olarak3 bir firkateye girdi, gemilerin
ardından
2
asker sürücü gibi sürdü. lki yana toplar atılup gök dumanı göğü
kapladı.
Sipahi yazmak: Asker yazmak, asker toplamak, asker sürmek. Bkz. Sözlükçe.
Çeng-i harbi: Türk musikisi usül ve makamlarından birinin adı olup bunun ne olduğu üzerinde bir bilgimiz yoktur. Yalnız askeri savaşa hazırlamak için çalınan marşların bestesi ve
makamı olduğu anlaşılmaktadır. (Basma nüshalarda '"Göç boruları" yazılıdır.)
Kanuna aykırı: Bu konuda yürürlükte olan buyruklara, yönteme, kurallara aykırı.
154
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMACAN
Önce kalyonlar kapudam olan Emir Kapudan kafirlerin patronaıv kalyonuna sarıldı;
üç saat kadar büyük
yaralandı. lş işten
savaş
geçince gemiy§_
külüp firkatelerle denizden
~skerden
eykqi, içinde olan
at~ş
verdiler; içinde
olup
kalan kafirler denize dö-
devşirdiler.
sarılup
lskenderiyeli Mehmed Kapudan da bir kalyona
söylemeye dil yetmez; sonunda
umudu kesince kendi
sağ
şehit
çok kimse
adı
düştü.
geçen kapudan
kalyonlarını ateşe
o kadar
Yere
savaş
çalınası
eyledi ki
kafirler de
urdular; bu kez bizim kalyon da
ayrılmaya
çare ve yol olmayup ikisi de battı.
kapudanı
Sonra beri yandan patrona kalyon, kafirler
kapudanı kadırgası yedeğinde
lerin Körfez
iki
savaş
kalyonuna
gemisiyle gelüp
sarıldı
ve kafir-
saldırınca
Islam
gemileri bunları Rumeli kıyısına sıkup o yerde kafirler demir bıraktı. Patrona kal1
yon karaya yaklaşmıştı, korkup onlardan ayrılup öteki gemileri toplamaya gitti.
mavunalarım ardından
Ve mavunalar da kafirlerin
düşürdükte
kararı
yedek de
vardıkta
tutuldu, bundan sonra kafirler
firara döndürdüler.
paşa baştardaya
Kapudan
vardı.
ardınca.
derhal çatup
toplayup birinin ürenketesini
gelüp
kıyıda
demir koyan kapudan kalyonu üzerine
O yerde deniz beyleri de gelüp Körfez
kapudanı yedeğini
topa tutup param-
parça ettiler. Kafirler ona da ateş verüp yaktı. Kalyon da demirini kesüp 2 rüzgar sert
olduğundan kaçtı; ardından iki yüz kadar top urdular, yelken ve halat darmadağın
bir durumda gitti.
Yalnız
Kapudan Paşanın iç adamlarından dört kişi
düştü.
Kafir donanİnası lmroz yanına çekildi. Donanma-yı hümayun Eski İstanbul önüne varup Tunus ve
mam'nda üç gün
Mısır kalyonları
eğlenüp
kimi
şehitlerin namazım kılup
ta on bir Cezayir kalyonu gelüp
kafir
da oraya geldiler. Bozca Ada'ya varup Poyraz Li-
katıldı.
Sonra
donanmasının Değirmenlik'te olduğu
İskiri'den Ağriboz
haber
alınmakla
İstendil Adası'nın Yağma Edilmesi ve İkinci Savaş:
kalyonu
ardınca
varıldıkta
bey gemileri sürüp ada
biraz asker
sında hisarın
çıkup
gömdüler.
Sakız'a varıldık­
üzerine giderken
lstendil Adası'na varıldı.
Daha önce yolda Ligoma korsanı
kıyısında yakmışlardı. Akşama yakın
Seydi Ahmed
Paşa
bunlara baş ve
buğ
adaya
verildi. Gece yarı­
çevresini kuşattılar ve köylerinitalan edüp yaktılar. lki gün iki gece öyll,
le bir yakup
yıktılar
ki anlatılmaz. O yanda
şenlikten
iz
kalmadı; halkının çoğu
kale-
ye kapanmıştı. Üçüncü gün bütün -asker gemilere girüp gittiler.
ıv
"Patrona" !talyan dilinde "baş" anlammdadır -K.Ç.
Sıkmak: Kıstırmak, sıkıştırmak
Demirini kesmek: Geminin gerektiği zaman demirini alamaması, kesip denize bırakması.
155
KATIP ÇELEBI
Değirmenlik'e vardıkta
reaya gelüp kafir
don;mmasının adanın
ğunu
bildirince o gece denizde yatıldı. Ertesi gün, recebin yirmi
ziran
1654]
top
savaşı
sabahleyin kafir
olup
rüzgarın sertliğinden
Akşama yakın
Paşa
Kapudan Paşa
Menekşe
ka,
donanınaya
Sakız'a,
kadırgayla
içine
ayrılup
altıncı
önce
uğrayup savaşla aralarından
altıncı
yirmi
Sakız'a
oradan Foça'ya varup
kalyonları
sıyırup Ağriboz'a
adalarını yağmaya
yağlandıktan
dönüp
günü
[12
Temmuz
gitmek
er döküp
1654]
beş
gelindi. Orada Tunus'tan
[12
Ha-
Büyük
geçti; rüzgar
Menekşe tarafına
gitti.
ve mavunaları orada koyAhmed
istendiğini
Paşa
yıktılar.
da geldi. Çu-
kafirler
semtleri korumaya gittiler. Ondan vazgeçilüp yine lstendil Adası'nın
nın
günü
karşılaşıldı.
bir yana gittiler. Seydf Ahmed
gelmeye yol bulmayup
Rumeli kıyısını
ve Kefalonya
öğleden
çarmaya yol olmadı.
donanınası
kafir
sert olduğundan dönüp
du. Elli parça
göründü,
iki donanma birbirinden
savaşta
kalyonu
donanınası
alt yanında oldu-
duyınakla
o
doğusuna şab<ı,­
lki günden sonra yine
parça kalite geldi. Sonra Kara Foça'da gemi
sonra çıkup Midilli ve lmroz'dan Selanik'e gittiler. Koloz ve lsketoz'dan
şevvalinon
dördüncü günü
[28 Ağustos 1654] Sakız'a
Mağrıp
geldikte
gemile-
rine izin verdi, üçüncü gün Girit' e yöneldi.
Nakşa-Bara
gemisiyle Abdi
savaş
gemisi
üzerinden giderken bir
Paşa
olduğundan
ler, kalyonu bulup
lı.
taşra
kafirleri
almışlar,
Hüseyin
Paşa
kalyonu haber
kaçup
bıraktılar.
iki yandan yirmi otuz kimse
Kalyonu yedekte götürdüler. llk
rilüp ertesi Kandiye önüne
şamı
savaş
alırrup
üzerine gönderildi. Santron yakınında bir
varıldı.
alınan şarap
Büyük
gelüp kapudanla
Yatsu
gemisi bulunup
Ve daha önce giden gemidüşmüş,
bu kadar da yaraHisarı'na
gemisiyle Bodrum
şenliklerle
görüştü.
dokuz parça bey
şarap
gönde-
Çayönü'nde demir bırakup ak-
zamanı
Murad
Paşa
yine
baştar­
1
claya girüp yola düzüldü.
Kerpe semtine vanlup zilkade
başında [1654 ağustos sonları]
beyi, Felemenk gemisiyle gelirken Meis'te iki parça
gelüp iki saat
yedeğe
savaş ettiği
haber
alındı.
savaşçı
Rodos'a vardı.
Mısır
korsan kalyonuna rast
Yedi parça bey gemisi gönderilüp bu kalyonu
alup getirdiler; içinde ancak dokuz kişi kalmış,
kalanı düşmüş
ve kalyon top-
tan delük delük .olmuş.
Abdi Paşa on parça kadirgayla Adalar Arası'nda dolarrup bu
Ekim
1654]
Rodos'tan
kız'da
Abdi
Paşa
çıkup
da geldi.
Baştardaya girmek:
Susam ve
Boğaz'dan
Sakız
ayın
üzerinden lzmir'de
yirmi birinde [3
bayramı
edüp Sa-
geçilüp Gelibolu'da deniz beylerine izin veril-
Donanma kumandanının sancak gemisine girmesi.
156
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
di. 1 Zilhic~enin yirminci günü [ı Kasım 1654] Tersane-i Amire'ye gelüp padişahın iltifatını
gördü. Sonra lpşir Paşa
Paşa'nın
Mustafa
kapudan olup
Seferi: Bin
olayındaikinci
alt:ii'ıışôeş
şaban başlarında
.[ıı
recebinin on
[haziran başları]
sar'a vardıkta kafir gemileri taşrada demir
nü
kez mühr-i hümayıın verildi.
donanma-yı
içün
günü [21
Mayıs
1655]
hümayun ile çıkup Hi-
atmış olduklarından
savaş gerektiği
Haziran] pazartesi gününde
beşinci
öğle
bu ayın on altıncı gümuvafık
üzeri
eyyam
2
ile yürüdüler.
Töreye göre kalyonlar önce dizilüp sekiz parça mavuna ve biraz çekdirir, kalyonların arkasına düşüp
düzgün saflarla kafirlerin
dıyla
sürüp kafir kalyonları yelken üzerine geldi.
Rumeli
tarafına
topları altına varıldı.
Kalyonlar
akın­
Kapudan Paşa ile öteki mavunalar ve gemiler ensesinden topa tutup 3 güneş batıncaya
lat
dek büyük
savaş
parçaları ortalığı
sıkı savaş
olup denizin yüzü kana
boyandı.
Seren, direk ve
bürüyüp bir mavunacia seksen üç cemaat
başka
ha-
çorbacısı Bektaş Ağa
edüp top yarasından kımıldayamadı.
Katırcıoğlu kalyonuna yedi parça kafir gemisi üşüp yatsu vaktına dek savaş edüp
seren, dümen ve öteki araçlar gitti. Ve dört yüz kadar gaziden otuz kadar adam kalup bu gemiyi
yedeğe
alan çekdirir,
alup götüremediklerinden
dıkta
sağ
içinde
halatlarını
bıraktılar.
kalanlar karaya
çıktı
kesüp
gittiğinden
kafirler de
Rüzgar kuru tekneyi Anadolu
ve gemiyi
yaktılar.
Yere
batası
yedeğe
kıyısına çıkar­
kafir gemilerin-
den de biri batup biri iandı.
Savaştan
sonra
donanma-yı hümayıın
ya gönderilüp kürekçi ve
lındı.
savaşçı yaralılarıııdan başka
Kafirden de çok kimse
kınlup altı
Sonra kafirler
firler
hisarı
gelince
yüz yirmi
kişinin namazı kı­
çoğu
yara-
çekilüp gitti.
Menekşe Hisarı'na düşüp kuşatmış.
şaşurdu.
Kapudan
Paşa dürişüp
deniz-
Böylesine çalışmadan sonra yine de ka-
almaya yaklaşmışken Anadolu'dan toplar getirüp karadan gemilere hava-
le edince çaresiz
sına
Beyler Bozca Ada'-
yedi parça kalyonu kayboldu ve
landı. Donanma-yı hümayıınSakız'a doğru
den ve karadan saidırınakla kafirler
çıktı.
çekilüp bir tarafa
kaçtılar.
ağırlanup
Ve adı geçen paşa bu yolda büyük işler gördü. Devlet kapı­
kendisi,ne Erzurum eyaleti verildi.
Kenan Paşa'nın Seferi: Bin altmış .altı [1655/56] yılında yeniden donanma-yı hümayıın
2
düzülüp
adı
geçen
paşa
Silistire'deyken gelüp öteki Mustafa
Paşa'dan
Deniz beyleri: Deniz kıyısında olan sancaklann beyl~ri.
Eyyam ile: Uygun rüzgarla; elverişli rüzgarla; elverişli bir havada.
Ensesinden topa tutmak: Ardından topa tutmak, arkasından top ateşine tutmak.
157
sonra
şa-
KATIP ÇELEBI
banda
[mayıs/haziran]
olmuştu.
Bu
kırk
parça
kup
Beşiktaş'a vardıkta
gün
kaldırılup Boğaz'a vardıklarında danışık
ardınca
kadırga,
kapudan
ayın
yirmi ikinci günü
[ıs Mayıs 1656]
on mavuna, otuz kalyon, yirmi parça bey gemisi Istanbul'dan
tamamlanmamışken
daha nice gereçleri
çı­
ivediyle hemen o
olunup adet üzere kalyonlar ileri, daha
mavunalar, daha ardınca ç~kdirir saf bağlayup taşra yatan kafir gemileri üze-
rine yürümeye söz kesildi.
Sonra
ramazanın
üçüncü günü, pazartesi gününde
Haziran] sabah
[25
çıkılup
karşudan inbat almağla yere batası kafir donanmasından bir kalyon yelke~lerini
1
açup beri yana yürüyünce gemiler sol yana, Anadolu
kıyısına
yöneldiler. Bu geminin
topundan ve rüzgarın sertliğinden gemiler birbirine sıklaşup 2 ilk düşünülen saf düzeni bir yana kaldı; kimi demir bırakup kimi karaya çatup3 bundan sonra harekete
ve savunmaya yol
çoğu
kalmadı.
oturup bir yüz
yen kafirler
tarafına
sığ
yerler
olduğundan
büyük bozgun oldu. Forsa kafirler
fırsat
bulup yürü-
Gemiler
kızartıcı
halkı
denize döküldü ve
çektirüp gittiler. Oturan gemileri yere
batası
kafirler
ateşe
vur-
dular; önce yelken açıp gelen kafir kalyonu da sığda oturmuştu, ona da ateş verüp ·
yaktılar.
Bu kadar bin
adamın
kimi denizde
boğuldu,
kimi tutsak olup dört bin ka-
dar forsa kafidere döndü. Bir büyük ziyan ve bozgun oldu ki geçmişte benzeri olmamıştı.
Kapudan bu durumu görüp
baştarda,
bir mavuna ve on yedi parça
kadırgayı
yarağa
erdi. Kar-
çektirüp Hisar'a geldi.
Verdiler küffara donanmayı btceng ü cida1 4
diye tarih
düşüldü.
Yere giresi kafirler bu denlü forsa, bu kadar kalyon, top, yat ve
şısına kimse çıkmadan Bozca Ada'ya vardı, hisarını kuşatup vire ile aldı. Sonra Lim5
ni Adası'na varup hisarını döve dövealupele geçirdi.
Beri yandan, yenideri gemiler yapılup mükemmel donanma düzülmesine ferman
çıktı, gereğince işe başlanmıştır. lnşallahu
2
4
Taala üstün gelüp yeneler.
Inbat: Denizden gelen serin rüzgar; kimi yerde gündoğusu, kimi yerde de
den esen serin deniz meltemi.
Sık!aşmak: Sıkışmak, sıkı sıkıya bir araya gelmek.
Karaya çatmak: Karaya düşmek, karaya vurmak
Donanınayı dövüşsüz, savaşsız kafirlere verdiler.
Vire ile almak: Bir kaleyi iki tarafça
lim almak.
konuşulup
158
kabul edilen
şartlara
göre
günbatısı
yönün-
savaşmadan
tes-
. .. .. ... ._. ..
.
BIRINCI BOLUMUN BUTUNLEMESI
Bu seferler Girit
Adası
içün
çıkup
ilgili birkaç sözle bu birinci bölümü
bugüne dek
sürdüğünden,
burada bu ada ile
tamamlayalım.
Atlas kitabında yazılı olduğu üzere Girit Adası uzunlamasına bir adadır. Doğu­
dan batıya iki yüz yetmiş mil uzunluğu ve elli mil eni vardır. Çevresi fırdolayı beş
yüz seksen mil olup içinde büyük dağlar ve sular vardır. Şenlik ve verimli bir adadır.
Pelinius
şöyle
der:
Kırata Adası'nda
bütün ürünlerin en iyisi ve güzeli
çıkar.
Ye-
mişi güzeldir. Bal, safran, laden ve antimon1 olur. Yırtıcı ve iiısana eza veren cana-
vardan kurt, tilki ve yılan olmaz. Ve baykuş başka yerden getirseler derhal ölür.
Eski yazarlar derler ki bu adaya ilkin Çubiter hükmeyledi. Sonra Radamantos,
sonra Minos padişah olup bundan Yunanlılara
Romalılar
ve Kayserler
değdi.
Bir zaman onların elindekalup
çıkınca onların baş kumandanı
danalup kendi hükmüne geçirmekle bu
adı
Metellus, Girit'i
Yunanlılar­
geçen kumandana Kretikus dediler. Ve
büyük Kayserlerden Istanbul Kayseri hükmünde kalup sonra Flandriya beyi ve Kostantaniye
padişahı
Baldonius bu
adayı
Monkrat beyine
bin yüz doksan dört tarihinde Girit'i Venedik beylerine
unvanıarında
Kandiye
Ve yine Atlas
saltanatı
vardır;
kitabında yazılıdır
çünkü deniz
sattı,
çok
O da
miladın
altın aldı.
Venedik
payesi sayıldı.
ki Aristatalis, Tedbir-i Medine
makalesinin, sekizinci babında yazar: Bu
gisi
bağışlamıştı.
ortasında
adanın
Kitabı'nın
ikinci
Yunan saltanatma çok lüzumu ve il-
olup Yunan ülkesi
kenarına düşmüŞtür.
Mora'ya ve Avrupa'ya, bir yanı Rodos'a ve Asya'ya yakın
Bir
olduğundan geçmişte
yanı
Minos
Padişah onu alup denize sataştı ve adaları ele geçirdi, kimileri boşken şenlik yaptı?
Adanın
geri kalan
durumları çevirdiğimiz
Levtimiu'n-Nur'da yazılıdır. Burada bu
kadar söylemek yeter. Ve bundan Venedik'in bu ada uğruna can ve baş köyup neden
gücü yettiğince elinden gelen,i yaptığı belli olur.
Sajran: "Za'fıran" denilen bitk.lnin.iStiğmatlarından elde edilen portakal kırmızısı bir ürün
olup bugün başlıca pastalara, şekerlernelere velikörlere renk vermek için kullanılır.
Laden: Girit adasında bir tür çalının zamkı. Bu zamk bitkilerin arasında otlayan koyunların
yününden toplanır.
Antimon: Tabiatta çok az miktarda serbest halde bulunan bir kimya maddesi.
Şenlik yapmak: Marnur ve meskün hale getirmek, bayındır hale koyınak.
159
KATIP ÇELEBI
kitabında
Ek: Atlas
bu ada
geçmişte
bir kez
fetholunduğunun
sözü yoktur; lakin
lslam tarihlerinde görüldüğünden kısaca ona da yer verildi.
Emevioğulları zamanında Sa'doğlu
llkin
girdiği
za edüp ele
halkının baş eğdiği
zamanında
Mısır
valisiyken bu adaya ga-
Ravzu'l-Mi'tar'da yazılıdır. Olsa olsa bundan kimi yerleri ya da
söylenmek istenmiştir.
Abbasoğulları zamanında
kem
Abdullah,
Rabz
Endülüs'te
olayı çıktı.
çıkan Emevioğullanndan Hişamoğlu
Ha-
Kurtuba'dan sürgün olan on bin kadar kimse ls-
kenderiye'de bir zaman yerleşmişken gerektiğinden
dolayı
Girit'e geçüp
baştan başa
zapt ettiler. Ve başlan lsaoğlu Ömer, padişah olup Girit hükümeti seksen yıl oğullan
elinde kaldı. Üç yüz kırk beşte
olayı
Rabz
Kurtuba
halkının, adı
Abbasoğulları tarafından Mısır
manındaydı.
geçenin zulmünden
sonra bu Hakem üstün gelüp ayaklananlan
lerin Girit'e geçmesi iki yüz on ikide
içün
yine kafirlerin eline geçüp giderek aldılar.
Nücumü'z-Zahire'nin anlattığına göre yüz doksan sekiz ramazanında
[nisan/mayıs 814]
Vuruşmadan
[956/57]
Derler ki bugün de
ilkin Muaviye
valisi olan Saffarilerden
onların
Arap Kulesi'ni
deniz
adaları
yapandır.
bütün
zamanında
başka
türlü anlatup der ki bu adaya
denizleri açan Cünada gaza eyledi ki Rodos'ta
[807/808]
tarihinde Endülüs fethinde Ak-
Hamid de biraz yerini
aldı.
Sonra Halife Memun za-
Endülüslü Habiboğlu Ebü Hafs Ömer varup hisadarından birini alarak ka-
rargah edindi. Gide gide,
oğullan
Abdullah za-
Ancak Girit'in kimi yerleri ele geçirildi; Harunürre-
şid'in kumandanı Mans~roğlu
manında
Tahiroğlu
soyu vardır.
Sonra doksan iki
alınmıştı.
Ve Endülüslü-
[827/28] bunların bozgunculuğunu bastırmak
Ama Nüveyri, Nihayetü'l-Ereb'de bunu bir
İslamlardan
dolayı ayaklanmasıdır.
sürmüştür.
yavaş yavaş adayı
bütün zapt edüp kafirleri haraca kesti;
[813/14] Hişamoğlu
miras yoluyla sahip oldu. Yüz doksan sekizde
Kurtuba'dan
halkı
sürdü, onlar da yukanda
anlatıldığı
üzere
Hakem
ıskenderiye'den
bu
adaya geçtiler ve beyleri adayı korumak içün gerekli olanı yaptılar.
Kırk
parça gemiyle adalara gaza ve
Boğaz
semtlerini
yağma
ederdi. !stanbul kay-
serinin savunmaya gücü yetmeyüp suyunca davranmaya başladı. Ermanos Kayser,
ada
padişahı Habiboğlu
Abdülaziz'e elçi gönderüp dostluk temelini
attı;
dedi ki "ge-
miler düzüp orduyu silahlandırarak memleketi yağmadan ne elde edilirse ziyadesiyle verilir, bu çekiyi ve sıkıntıyı çekmek neden? lki tarafta da güven kalkmış olup yollar
kesilmiştir. Yeğreği
len
malı artuğuyla
ye
budur
bizden ala. Gönül
ahmakların beğenüp
düşmanın tuzağını
kipadişah
kabul
ve hilesini
hoşluğu
edeceği
öğüt
gemilerini
ve
çıkarmayup yağmadan
rızasıyla
elde edi-
gönderilmesi kesindir" di-
bir yüze gülücülükle Abdülaziz'i
avladı.
O da
diye anlayup sözüne uydu. Gemileriçeküp aske160
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMACAN
aldatmacanın
re yüz vermez oldu. Ermanos bu
yıl peşkeş
ve mal gönderdi;
tüccarı
gereklerini tamamlamak içün bir iki
o t~ı-afa uğrattı.
~
. Abdülaziz mal toplamak arclına_düşüp gaza ve savaştan oturak oldu. Vaktaki
düşmanla barış yapıldı,
askere aylık vermek, yok yere hazineyi telef etmektir diye yi-
yeceklerini kesti ve hak sahiplerinin haklarını boşladı. 1
kıtlık vardır,
Düzenbaz Kayser elçi gönderüp "ülkemizde
madı. Beş
yüz kadar
kısrak
odağına
Girit
·
geçüp
ekinler ve bitkiler ol-
otlasın, doğan
erkekleri
padişahın
ola" diye ruhsat alup geçirdikten sonra Anadolu hakimini -ki onların dilinde Dimestekiyus'dur- serdar edüp asker ve gemilerle gönderdi. O davarup yundlari bindi.
Abdülaziz gafilken payirahtm
açtıkları
bulunduğu şehre vardılar.
gibi içeriye girüp sarayda
da öldürülüp gönderdikleri
bulduklarını
malları
Sabah
namazında kapuları
hep öldürdüler. Abdülaziz de o
ve hazineleri
artuğuyla
sıra­
alup gemilerle kaysere
gönderdi.
Kayser de buyurdu ki Girit'te Müslümanlardan reaya bölüğüne 3 aman vere ve asker
olanlarını kıra. Adı
geçen gavur, onun dediklerini yerine getirüp adaya hakim
dikti4 ve kendi kaysere gitti. Bu olay üç yüz beş yılında [917/18] oldu.
Girit valisi o yıl Müslümanları haraca kesüp incitmedi. Milat yortusunda 5 bunları
'
toplayup dedi ki: "Kayser size iyilik etti;
yakışığı
budur ki varup yortusunu kutlaya-
rak teşekkür edin."
İçlerinden
yüz kişi vardu; Ermanos bunlara iltifat gösterüp hilatledi. Gitmeyenler
pişman
olup gelecek
bunlara
Hıristiyan olmalarını
yıl çoğu vardıkta
hepsini
kapattı.
Yiyecek ve içecek vermeyüp
teklif etti Açlıktan bittiklerinde çaresiz
Hıristiyan
oldu-
lar ve çıkup Girit' e gittiler.
Girit valisi üzerlerine adam koyup
çoluk
çocukları
da
Hıristiyanlığa
bunların
evlerine girmelerini yasak etti; ta ki
döneler. Bu yolda Girit
halkı
birkaç
yılda
hep
Hı­
ristiyan oldular.
Bu
iş,
Atlas
kitabının söylediğine aykırı, değildir.
edilmeyüp, fennin konusu
4
gereğince
üstü
Ancak onda bu olaylardan söz
kapalı bırakılmıştır.
Başlamak: Ihmal etmek, savsaklamak, yerine getirmernek
Yund: Terbiye edilmemiş at ve kısnik sürüsü; kırda başıboş gezen kısrak ve at sürüsü.
Reaya bölüğü: Halk § Bilginler ve idareciler sınıfının dışındaki bütün halk § Bir yabancı
idare altında bulunan, yabancı dinden ve milletten olanlar.
Hakim dikmek: Bir yere vali tayin etmek, bir yerin idaresini birine vermek.
Milat yortusu: Hıristiyanların lsa'nın doğumunu kutladıklan bayram; Noel, Aralık ayının
ıs. günü.
161
KATIP ÇELEBI
Kıssadan hisse~budur
sinden gaflet etmeyüp
lunu
bırakup
gaza ve
doğru değildir.
ki devlet başında bulunanlar hiç bir zaman düşmanın hile-
öğüt
savaş
yüzünden görünen sözüyle
yoluna ne gerek diye
Son pişmanlık işe yaramaz.
mak kerek.
162
iş
görmek, tedbir ve
düşünineyüp gevşeklik
Gereği,
akıl
yo-
göstermek
gerekmez iken iş edinüp
sıkı
tut-
IKINCI BOLUM
Tersane-i Amire, donanma ve deniz işleriyle ilgili konulardır,
bunda da nice bölükler ele alınmaktadır.
. ....
BIRINCI BOLUK
Osmanlı
devletinin
başlangıcından
bugüne gelinceye dek
olan kapudanlarını anlatır.
Ilkin, kapudan sözü, kavmin
başı
ve reisi
anlamına
"kaptan" sözünden muhaffef
Talyan dilindendir. lslam ülkesi halkı Rüm'u alup deniz seferlerine yakınlarda baş­
1
ladıklarından
gemi ve deniz
!talyan ve kimi
işleriyle
Rumcadır; işittikleri
ilgili deyimierin ve
minval üzere
adların
kullandılar.
kimi
İspanyol,
kimi
Alarga, alabanda, fun-
da, orsabuca gibi sözlerin hepsi o soydandır. 2
Bundan sonra, kapudanlar ilk günlerde,
Osmanlı
devletinde Gelibolu
sancağını
ele geçirüp İstanbul'un alınmasından sonra gerektiği içün kimi vezirlere arpalık3 ve
bu sancak ile
şılığında
kapudanlık
verildi. Nicesi de sancak beyi payesinde hizmet edüp kar-
Cezayir eyaleti payesi, sonra vezirlik verildi. Hepsi şu sıraya göredir:
Süleyman Bey: Baltaoğlu demekle tanınır, İstanbul'un fethinde karadan gemi indi-
rüp çok hizmet eyledi. Ilk kapudan bu Süleyman Bey'dir.
Has Yunus: Fatih Sultan Mehmed Han lstanbul'u aldıktan sonra lnoz fethi içün
donanma işlerini buna ısmailadılar ve denizden gönderdiler.
Mahmud Paşa. Veziri azamken sekiz yüz yetmişikide [1467/68] Gelibolu sancağı
verilüp Ağriboz fethi içün gemiler hazırlaması buyuruldu.
Gedik Ahmed Paşa: Vezirlerdenken sekiz yüz seksen [1475/76] tarihinde donanınayla
Kefe ve Azak fethine gidüp geldikten sonra Polya'ya varup fetheyledi.
Mesih
Paşa:
Vezirlerdenken sekiz yüz seksen dörtte [1479/80] donanma serdan o-
lup Rodos seferine
Güyeğü
gitmişti;
geldikte Gelibolu sancağı verildi.
Sinan Paşa: Sekiz yüz doksan yedide [1491/92] kapudan iken üç yüz parça
it
gemiyle Avlonya'ya varup o kıyıları vurup yağına etti.
2
Muhaffef: Değiştirilmiş, hafıfletilmiş, kısaltılmış.
Talyan: !talyan, ltalyanca.
Alabanda: Dümeni hasılabildiği kadar bir yana basma; bir yana sert dönme.
Funda: "Demir at! Demiri bırak!" anlamına gemici buyruğu
Arpalık:
Kimi devlet adamianna
açık aylı ğı
ya da emekli aylığı karşılığı verilen belli gelir.
165
KATIP ÇELEBI
İkinci Davud Paşa: Sultan Bayezid zamanında kapudandı; sekiz yüz doksan sekiz-
de [1492./93]
na vardı.
İnebahtı
fethine gidüp dokuz yüz yedide [1501/02] Midilli Adası yardımı­
Hersekoğlu Ahmed Paşa:
Veziri azamken
çıkarıldıktan
[1504/5] kapudan olup beş yıl kadar sürdü. On yedide
sonra dokuz yüz onda
~1511/2]
yine veziri azam oldu.
Cafer Bey: Sultan Selim Han zamarnnda kapudan oldu. Dokuz yüz yirmi altıda
[1519/20] Sultan Süleyınan Han zamarnnda zulüm suçuyla 'asıldı.
Yaytak Mustafa Paşa: Rodos fethinde kapudandı, ayrılup Mısır'a gitti.
Kemankeş Ahmed Bey:
Dokuz yüz
kırk
[1533/34]
yılında donanınayla
denize
çıktı.
Öylesine güçlü kuvvetli kapudandı ki iki parmağına iki koyunu asup yüzerdi, ok ve
yay çekmede üstüne yok bir kemankeşti.
OkMeydanı'nda
bir garbi menzili vardır.
Hayreddin Paşa: Dokuz yüz kırk [1533/34] yılında Cezayir'den gelüp kapudan ol-
du. Dokuz yüz elli üçte [1546/47] ölünceye dek sürdü. "Mate reisü'l-bahr" [denizin
sahibi öldü] ölüm tarihidir.
Beşiktaş'ta
medresesi ve türbesi vardır.
ri ve en önde gelenidir. Menkabeleri ve
gazaları
Kapudanların
pi-
uzun uzadıya yazıldı.
Uzun Mehmed Paşa: Bosnalıdır. Harem-i hastan çıkup vezir iken Hayreddin Paşa
1
yerine kapudan olup sonra Rumeli eyaleti verildi. Sigetvar'da veziri
azamdı.
Çok ha-
yır yapıları yaptırmayı başarmıştır.
Sinan Paşa: Rüstem Paşa'nın kardaşıdır. Adı geçenden sonra kapudan olup dokuz
yüz
altmış
taş'ta
birde [1553/54] öldü;
"daldı
rahmet denizine kapudan" tarihidir.
Beşik­
camii vardır.
Piyale Paşa: Hırvat soyundan. Dokuz yüz elli dörtte [1547/48] harem-i hümayun-
dan kapucubaşılık ile
çıkup altmış
ikide [1554/55] Gelibolu
sancağı
ile kapudan oldu.
Üç yıldan sonra hizmeti karşılığında Cezayir eyaleti payesi vetilüp altmış yedide
[1559/60] Cerbe'yi fethedüp Anabolu
güyeğü
oldu.
Yetmiş
üçte [1565/66]
kapudanını
Sakız'ı
getirdikte
şehzade
alup vezirlik payesiyle
Sultan Selim'e
ağırlandı. Yetmiş
beşte [1567/68] haslar ile üçüncü vezir olup dokuz yüz seksen beş zilkadesinin ikinci
2
günü [29Nisan 1568] öldü. Kasımpaşa'dacamii avlusundagömülüdür;
"çekmiş
ecel do-
lusun nageh Piyale Paşa" ölüm tarihidir. Üsküdar'da bahçesi dünya acayibindendi.
Harem-i has: Padişahın sarayı, saray.
Haslar ile vezir olmak: Kendisine "has"
adı verilen ve geliri yüz bin akçeden fazla olan topraklar ya da başka gelir kaynaklan tahsis edilerek vezirliğe yükseltilrnek
166
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMACAN
Ali Paşa: Müezzinoğlu demekle tanınır. Sigetvar'da yeniçeri ağasıyken hizmette
bulunmakla Selim Han'ın tahta· çıkışu;ı{ian sonra do~uz yüz yetmiş beşte [1567/68]
kapudan oldu.
Kıbrıs
fethinde
birlik~
bulunup
yetmiş
dokuzda [1571/72] donanma
bozgununda şehit oldu. Süresi dört yıldır.
Kılıç Ali Paşa:
Cezayir
Hayreddin Paşa
kapudanıyken
adamlarından
bozguncia devlet
olup deniz işlerini ondan
kapısına
gelüp kapudan oldu.
öğrenmişti.
Altı yıl
sürüp
dokuz yüz doksan beşte [1586/87] öldü. Tophane'de camii avlusunda gömülüdür.
İbrahim Paşa: Adı
geçenden sonra doksan altıda [1587/88] kapudandı, çıkarıldı.
Uluç Hasan Paşa: O tarihte Mağrıp'tan gelip kapudan oldu. Doksan sekizde
[1589/90] Mağrıp'a sefer edüp geldikte öldü.
Cağalaoğlu
Sinan Paşa: Van beylerbeyiyken adı geçenin yerine kapudan olup dok-
san dokuzda [1590/91] denize
çıktı.
Ikinci kez Riçe'ye varup
yağma
etti. Bin üçte
[1594/95] çıkarılup vezirlik yerildi.
Halil Paşa: Bosnalıdır. Vezir ve güyeğüydü. Bin üç cumadelülasının on sekizinde
[29 Ocak 1595] kapudan olup Eğri Yılı 1 yüz on parça kadırgayla Akdeniz'i korumaya
çıktı
ve bin altıda [1597/98]
Cağalaoğlu
lnebahtı,
ayrıldı.
Sinan Paşa: Ikinci kez kapudan olup bin yedide [1598/99] donanınayla
bin sekizde [1599/1600] Mesine'ye va rup
yine Mesine'ye sefer etti. On ikide [1603/04]
anasını
getirdi. Dokuzda [1600/01]
İskenderiye'ye
varup hazine getirmesi
buyuruldu. On üçte [1604/05] kapudanken Acem seferine serdar olup orada öldü.
Mustafa Paşa: Kaya Paşa oğludur. Cağalaoğlu tersanede Perviz Ağa adlı. ağasını
kaymakam
etmişti.
Bunun kaymakam olup
donanınayla
sefere
gittiği
kimi tarihlerde
yazılıdır.
Deıviş Paşa: Bostancıbaşıyken
kapudanlık
ile
çıkup
on
beş
bin on dört
şahanının
muharreminin on
oldu. Seferi yoktur. Çok geçmeyüp öldüruldü;
beşinde
on
beşinde
[26 Aralık 1605]
[23 Mayıs 1606] veziri azam
"kıydı Dervişine şah"
öldürülmesine
tarihtir.
Eğri yılı: Eğri Macarların
"Eger", Almanların "Erlau" dedikleri ünlü bir şehir olup Budin'in
kilometre ku~eydoğusunda Tisa nehrinin kollarından Eger suyu üzerindedir. 9 Eylul
1552 günü Kanuni zamanında Türklerce kuşatılmışsa da alınamamış; 20 Haziran 1596'da
Sultan III. Mehmed tarafından alınmıştır. Türk ordusunun yenilir gibi göründüğü bir sıra­
da gösterdiği büyük kahramanlık dolayısıyla bu yıl "Eğri Yılı" diye anılır.
137
167
KATIP ÇELEBI
Cafer Paşa: Kılıç Ali Paşa kullarındandı. Derviş Paşa'dan sonra kapudan olup do-
nanmayla iki sefer eyledi. On
beşte
[1606/1607]
ıskenderiye'den Mısır
hazinesini ge-
tirdi;1 on altıda [1607/ 1608] Avarin'e varup korudu ve işinden çıkarıldı.
Hafız
Ahmed Paşa: Harem-i hümayundan çıkup bin on altı [1607/1608] yılında kadonanınayla
pudan olup on yedide [1608/09]
getirdi. Donanma Iskenderiye'deyken korsan
leri üzerine
düşüp
Iskenderiye'ye varup
Mısır
savaş
giden alay gemi-
Rodos'ta bozup üç dört gemi
gemileri
aldıktan
Mısır'a
hazinesini
sonra kapudan geldi, alay
gemilerini bozulmuş bulup devlet kapısına geldikte bu yüzden işinden atıldı.
Halil Paşa: Ermeni soyundandır. Yeniçeri ağalığından gelüp bin on sekiz tarihinde
[1609/10] kapudan oldu. Donanınayla Akdeniz'e gidüp Karacehennem seferini yaptı;
geldikte işinden çıkarıldı.
Mehmed
Mısır'a
Paşa: Karagümrüğü'nde
gitti. Orada büyük
işler
Nalband
oğludur.
görüp geldikte
dan olup yirmide [1611/12] denize
çıktı,
güyeğü,
Harem-i hümayundan
çıkup
on dokuzda [1610/11] kapu-
korudu. Yirmi ikide [1613/14]
donanınayla
Rodos'a varup dokuz parça gemiyi kafir almakla dönüp geldikte işinden alındı.
Halil
Paşa:
Ikinci kez bin yirmi üçte [1614/15] kapudan olup Malta'ya
yirmi dörtte [1615] yine korumaya çıkup yirmi
altı
vardı.
Bin
muharreminin dokuzuncu günü
[17 Ocak 1617] veziri azam olup Erdebil'e gitti.
Ali
Paşa:
Dokuz yüz doksan
ya'nın şehit ettiği
altıda
Istanköylü Ahmed
[1587/88] Tunus beylerbeyiyken Celali Yah-
Paşa'nın oğludur.
On
beş yıl
Dimyat beyi, bin
on birde [1602/03] Yemen beylerbeyi, iki yıl Tunus valisi olup Mora ve
lannda bulunduktan sonra divan veziriyken kapudan olup Sultan
Kıbrıs
sancak-
Mustafa'nın
tahta
çıkışında işinden alındı.
Davud Paşa: Rumeli eyalerinden gelüp kırk gün kapudan oldu. Yine Rumeli'ye ve-
rildi.
Ali Paşa: Ikinci kez yerine gelüp bin yirmi yedi [1617/18] ve bin yirmi sekizde
[1618/19] donanınayla Akdeniz'e çıkup korudu. Yirmi dokuz muharreminin on altın­
cı
günü [23
Aralık
1619] veziri azam olup bin otuzcia [1620/21] öldü.
Halil Paşa: Üçüncü kez kapudan olup Karadeniz'e gitti. Hotin seferinde köprü
kurmasında
Mısır
bulundu.
Hazinesi: Mısır eyaletinin her yıl Osmanlı Imparatorluğunun devlet merkezine gönpara; Mısır'ın gelirinden her yıl devlet merkezine gönderilen para.
derdiği
168
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Mustafa
Paşa: Niğdeli.
Hotin'de yeniçeri
ağası; dönüşte
Köprü'ye gelindikte kapu-
dan olup kendinden önceki baştardadan çıkup giderken yine üzerinde bırakıldı.
-
-~~-~
Adı
~
geçen karaya indi. Defterciarken ~rk~kide [1632/33] öldürüldü.
Halil Paşa: Dördüncü kez yerinde kalup donanınayla lstanbul'a geldi. Bin otuz
birde [1621/22] Akdeniz'e gidüp Recep
lığı
Paşa
Karadeniz'e serdar olup
gitmişti,
yüz ak-
etmekle yerine geçti.
Recep Paşa: Bostancıbaşılıktan vezirlikle çıkup otuz birde [1621/22] Karadeniz'e
kapudan kaymakamı oldu.
Ramazan-ı şerifin
sonuna varıncaya dek
[ı o Ağustos
1622]
Kazaklada dört kez gaza edüp gelmekle bin otuz iki yılında [1622/23] kapudan oldu.
Akdeniz'e gidüp korudu. !kinci seferinde Karadeniz'e ham tahta
şayka
üçüncü seferinde iki yüz kadar
veziri azam olup bin kırk bir
Hasan
Paşa:
Darüssaade
Çelebi demekle
Mayıs
ile
savaşarak
şevvalinde [Mayıs
iken bin otuz
gidüp
1631] öldürüldü.
ağası adamlarından,
tanınır. Miralım
çıkarmaya
üstün geldi. Sonra kaymakam ve
Istanbul
yakınında Çatalcalı
beş şevvalinin
Hasan
on sekizinci günü [13
1626] kapudan olup ilk seferinde Akdeniz'e çıkarak Körfez'e vardı. !kinci kez
Kar~deniz'e
karılup
Canbek
Giray'ı
tahta
Rumeli'ne asker sürmeye
Canbolatoğlu
çıkarmaya
gitti. Bin kırk birde [1631/32]
gitmişti, Yenişehir'de
işinden çı­
öldü.
Mustafa Paşa: Harem-i hümayunda silahciarken kapudanlıkla çıkup
Akdeniz'e gitti. Manya ardında iki parça Ispanya gemisini aldı. Gelüp Rumeli beylerbeyi
olmuştu.
Revan
yardımına
asker sürmeye gidüp
kırk altıda
[1636/37] Erzurum'-
da öldürüldü.
Cafer
Paşa: Bostancıbaşıyken
bin
kırk
bir zilhiccesinin on üçünde
[ı
Temmuz
1632] kapudanlık ile çıkup ilk seferinde Akdeniz'e gitti. Kesendire önünde savaş kal-
yonuna çatup yakılayazdı. !kinci seferinde Karadeniz' e gidüp bir
iş
görmemekle Bu-
din eyaleti verilüp kırk beşte [1635/1636] öldürüldü.
Hüseyin Paşa: Miralım iken bin kırk dört muharreminin dördüncü günü [ı Tem-
muz 1634] kapudan olup
padişahın
üzengisi yanındaRevan seferine gitti. Piyale Ket-
hüda tersanede kaymakam kalmıştı. Bin kırk beşte [1635/36]
olundu.
Şimdi
Mısır beylerbeyliği
ihsan
Girit korumasındadır.
Kara Mustafa
Paşa:
Yeniçeri
ağasıyken
Revan dönüşünde kapudan oldu. Devlet ka-
pısına gelüp bin kırk altıda [1636/37] Akdeniz'e sefer etti. Tersane-i Amire işlerine
düzen verüp her yıl kırk parça kadırga ocaklık bağladı.
169
KATIP ÇÇLEBI
Silahdar Mustafa Paşa: Bin kırk yedide [1637/38] kapudan olup Sultan Murad Han
ile
Bağdat
Kırk
seferine gitti.
Tımışvar'a kaldırıldı.
dokuz
sonlarında
[1640] Rumeli eyaleti verilüp sonra
Elli ikide [1642/43] öldürüldü.
Hüseyin Paşa: Ikinci kez adı geçenin yerine kapudan olup Karadeniz'deyken bin
elli cumadelülasında [Ağustos/Eylül1640] Özi korumasına verildi.
Siyavuş Paşa:
Silahciarken haremden
donanınayla
elli birde [1641/42]
mış beşte
çıkup adı
geçenden sonra kapudan' oldu. Bin
Azak'a gitti; alamayup geldikte işinden alındı. Bin alt-
[1655/56] veziri azamken öldü.
Piyale Paşa: Tersane kethüdası Uzun Piyale'dir. Bin elli ikide [1642/43] kapudan
olup
donanınayla
aldı;
geldikte Tunus'tan mal
Akdeniz'e
çıktı.
Kafir
almıştır
yakasına
diye
yanlış
varup yolda bir kereste kalyonunu
haber
verildiğinden
bin elli üç mu-
harreminin beşinci günü [26 Mart 1643] öldürüldü.
Bekir Paşa: Rodos beyiyken adı geçenin yerine kapudan olup donanınayla Akde-
niz'e gitti. Kalavri
başları]
kıyılarına
varup
dönüşte
elli dört muharremi
başında
[1644 mart
öldü.
Yusuf Paşa: Silahciarken kapurlanlık ile bin elli dört rebiyülahırın üçüncü günü
[21
Şubat
1584] harem-i hümayundan çıktı. Elli beşte [1645/46]
rup Hanya
Hisarı'nı aldı.
Geldikte
güyeğü
donanınayla
olup o yılın zilhiccesinin
Girit'e va-
beşinci
günü [22
Ocak 1646]latifeyle sebepsiz öldürüldü.
Musa Paşa: Vezirlerdenken adı geçenin yerine kapudan olup elli altıda [1646/47]
donarımayla
Girit'e varmıştı.
Ağriboz
önünde bir
zilhiccesinin on beşinci günü [22 Ocak 1647]
şehit
savaş
kalyonuna sarılup bin elli altı
oldu.
Musa Paşa: Kapucular katibi, şehremini, bölük ağası, yeniçeri ağası, defterdar ol-
duktan sonra
adı
geçenin yerine kapudan olarak
donanınayla
Anadolu askerini geçirmek üzereyken Anabolu'da
alındı,
yeri Fazlı Paşa'ya verildi.
Fazlı Paşa:
1G47]
Girit'e gitti. Rumeli ve
kuşatılup kaldığından işinden
Istanbul'dan kalyonlada bin elli yedi
çıkup Sakız
[Temmuz
üzerinden Girit'e vardı. Devlet kapısına geldikten sonra o yıl zilka-
desinin yirmi sekizinde [s Ocak 1647]
Aınmaroğlu:
cumadelahıresinde
Tersane
nanmayla Boğaz'a varup
işinden alındı.
kethüdasıyken adı
kuşatıldı,
geçen
paşanın
yerine kapudan olup do-
adam gönderilüp öldürüldü.
170
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMACAN
Paşa: Adı
Ahmed
saldırmak ardındayken
rup Suda Kalesi'ne
şehit
geçenin yerine kapudan olup kalyonlar ve büyük
rebiyülahırında [Nisa~ayıs
bin elli dokuz
donanınayla
1649] çı~up Foça'da basıldı. Girit'e va-
recebin on sekizinde [28 Temmuz 1649]
oldu.
Bıyıklı
Mustafa
Paşa:
Girit'te Rumeli beylerbeyiyken Hüseyin
pudan olmuştu; sonra devletkapısından verildi.
Paşa'nın arzıyla
ka-
1
Mehmed Paşa: Haydar Ağaoğlu, yeniçeri ocağından gelüp Mısır'dan aynlmıştı. Bin
elli dokuz
şevvalinin
üçüncü günü [10 Ekim 1649] kapudan olup
ğaz'a vardıkta çıkamadı.
dı
Bin altmış
şevvalinin
donanınayla
Bo-
işinden alın­
on birinde [18 Ekim 1649]
ve bin altmış altıda [1655/56] öldürüldü.
Ali Paşa: Rodos beyiyken adı geçenin yerine kapudan olup Girit'e )'ardım etti. !-
kinci seferinde Nakşa savaşında birkaç gemi aldırup bir yıldan sonra işinden alındı.
Derviş
Mehmed
Paşa:
1652] kapudan olup
mayıın
Bin
altmış
altmış
üç
iki
şevvalinin
rebYülahırın
yirmi dokuzuncu günü [3 Ekim
yirmi ikisinde [22 Mart 1653] mühr-i hü-
verildi, seferi yoktur. Bin altmış dört yılında [1653/54] öldü.
Mehmed Paşa: Çavuşoğlu demekle tanınmaktadır. Sivas eyaletinden ayrılmışken
gelüp bin
altmış
başlannda
dört
[1653] kapudan olup
donanınayla
Girit'e
vardı.
Bir
kale alup sonra Rodos'ta kapanmakla işinden atıldı.
2
Murad Paşa: Eskiden veziri azam olup donanma-yı hümayıınla Mısır'a giderken
Boğaz'da savaş
beş
recebinde
edüp kafideri bozdu. Girit'e yardım edüp geldikten sonra bin
[Mayıs
tafa Paşa'ya verilüp
altmış
1655] ikinci kez veziri azam oldu. Kapudanlık yeri Dellak Mus-
almadı.
Mustafa Paşa: Zurnacı demekle tanınmaktadır. Recebin on beşinde [9 Mayıs 1656]
kapudan olup
Hisarı'nı
donanınayla çıkup Boğaz'da
kafider
kuşatmışken yardım
kafirlerle
savaştı.
ederek kurtardı. Devlet
makam ve bir iki gün sonra veziri azam
olmuşken
öyle
Girit'e varup
kapısına
gerektiğinden
Menekşe
geldikte kayErzurum eya-
leti verilüp gönderildi.
Mustafa Paşa: Halıcıoğlu güyeğ_üsüdür. Bin altmış altı recebi ·başında [25 Nisan
1656] kapudan olup üç aydan sonra Mısır eyaleti verildi.
Hüseyin
Paşa'nın arzıyla kapudanlığa getirilmiş,
sonra bu durum hükümdar
tarafından
onaylanmıştır.
2
Kapanmak: Denize açılamamak, karada kısılıp kalmak, olduğu yerden dışarı çıkmainak.
171
da
KAT!P ÇELEBİ
Kenan Paşa: Budin'den gelüp Silistire verilmişti. Bin altmış altı ramazanında [Ha-
ziran!femmuz 1656] kapudan olup Boğaz'a vardıkta bozulup Kavala'ya gitti.
Seydl Ahmed Paşa: Sivas'tan gelip bin altmış altı şevvalinde [Temmuz/Ağustos
1656]
kapudan oldu. Boğaz'da bir\zaç hafta koruduktan sonra gelüpTersane-i Amire
hizmetinde bulundu. Safer sonlarında
[Aralık 1657 başları]
Bosna eyaleti verildi.
Mehmed Paşa: Vezirlik ile Tımışvar beylerbeyiyken adı geçenden sonra kapudan
oldu.
172
. .. ..
IKINCI BOLUK
Geri kalan tersane halkı ve kapudan kalemiyle ilgili askeri anlatır.
Tersane Halkı: Bunlar iki türlüdür: Birinci azebandır, ki onlara "tersane halkı"
derler. Kapudanlar, reisler,
kalafatçılar, kumbaracılar,
neccarlar ve
başkaları
topu
bin sekiz yüz doksan üç kişidir v~ bir yıllık mevacipleri yetmiş yük olur. ı lkincisi
beyler, zaimler ve tırnar erbabıdır.
Bin on yedi yılında [1608/09] Ali Efendi'nin yazdığına göre bu sınıfın. sayısı bu kadardır. Gerçi her çağda herkarar olmayup2 artuk ve eksik kabul eder; lakin aşağı yukarı
olup kesin
değildir.
Kapudan Paşa Eyaleti ve Ona Bağlı Sancaklar: Kapudan paşa eyaleti on bir sancaktan
oluşur. Bunların
vardır.
üçü salyane,
kalanıhavasolup
defter
kethüdası
ile
tırnar
defterdan
3
Gelibolu Sancağı: Paşa sancağıdır. 4 Kapudan hası sekiz yüz seksen bin akçe, defter
kethüdası zeameti seksen sekiz bin üç yüz doksan akçe, tırnar defterdan zeameti altmış iki bin yetmiş yedi akçedir. Gelibolu sancağında on dört zeamet, otuz iki tırnar
vardır. Bu eyaletin sancakları ve deniz beyleri bunlardır:
Ağriboz Sancağı:
Dört yüz
kırk
bin akçe has, on iki zeamet, yüz seksen
tımardır;
beyi bir gemiyle denize çıkar.
ı
2
Mevacip: Yeniçerilerin maaşlauna ulüfeden ayrı verilen başka bir ad. Bu maaşlann ilk ikisi
üç ayda bir, sonuncusu da altı ayda bir verilmekte olup böylece dört defada verilmesi gereken mevacip üç defada verilmiş oluyordu.
Yük: Yüz bin akçe yerine kulJanılan bir tabir.
Berkarar olmak: Aynı olmak, bir kararda olmak, değişmemek, olduğu gibi kalmak.
Salyane: Yıllık bir maaş ya da gelir §~Senelik bir vergi, özellikle ağır bir vergi.
Havas: Bkz. Sözlükçe "has" maddesi.
Defter kethüçlası: EyaJetlerde zeamet hesapianna ve işlerine bakan maliye memuru.
Tırnar defterdarı: Tırnarların
tapu ve mali işlerine bakan defterdar;
maliye memuru.
Kapudan paşanın hası olan sancak.
işleriyle uğraşan
4
Paşa sancağı:
173
tırnarların
mali ve tapu
KATIP ÇELEBI
Inebahtı Sancağı:
yi bir gemiyle
Midilli
Üç yük akçe has, on üç zeamet, iki yüz seksen yedi tımardır; be-
donanınaya
Sancağı:
gelir.
lki yük
kırk
bin akçe has, dört zeamet, seksen üç
tımardır;
beyi
bir gemiyle sefer eder.
Sığacık Sancağı:
Üç yük akçe has; otuz iki zeamet, iki yüz otuz tımardır. Tersane-i
Amire kethüdasına has oldu.
Kocaeli Sancağı: lki yük otuz bin beş yüz akçe has, yirmi beş bin zeamet, yüz seksen yedi tımardır. Beyi bir gemiyle sefer ederdi; sonra Tersane-i Amire'ye yılda bin
verdinara kesildi. 1
Karlı-ili Sancağı:
Iki yük altmış dört bin dört yüz akçe has, on bir zeamet, yüz on
dokuz tımardır; beyi bir gemiyle çıkar.
Rodos
Sancağı:
lki yük
yetmiş
yedi bin akçe has,
beş
zeamet,
yetmiş
bir
tımardır;
beyi bir gemiyle sefer eder. Dört gemi de mirlden verilür.
Biga
Sancağı:
tki yük on üç bin akçe has,
altı
zeamet, yüz
kırk altı tımardır;
beyi
bir gemiyle sefer eder.
Mezestire
Sancağı:
Mora'da iki yük on dokuz bin akçe has, doksan bir
tımardır;
beyi bir gemi ve bir yedek ile sefer eder.
Salyane Sancakları: Sakız, Nakşa, Mehdiyye ve üç de Kıbrıs'ta, hepsi ümenadan 2
nakit akçe alup birer gemiyle sefer ederler. Bu
sancakları
Çelebi Ali
Paşa
kapudan
iken peycia eyledi.
Kıbrıs Eyaleti: Bu eyalet de denize ve kapudan kalemine aittir. 3 Hazine ve tırnar
defterdan ve defter
kethüdası vardır. Lefkoşe, paşa sancağından
yedi bin verdinara
kesildi. Üçü denize ve dördü karaya eşer. 4
Verdinar: Göknar ağacının öteki adı.
2
4
Buradaki cümlenin anlamı şudur: Kocaeli beyi savaş çıkınca önceleri bir gemiyle donanmaya katılırken sonralan bunun yerine, yani gemiyle donanınaya katılmak yerine tersaneye yılda bin tane göknar tomruğu göndermekle yükümlü kılındı.
Ümena: Eminler. Devlet gelirlerini, vergilerini kısım kısım tahsil eden hazine mutemetleri;
bugünkü 'mal müdürleri'.
Kapudan kalemi: Buna "derya kalemi" de denir. Denizle ilgili işlere ait muamelelerin görüldüğü kalemin -dairenin- adıdır.
Denize eşmek: Donanınayla denizde dolaşmak; deniz savaşianna katılmak.
Karaya eşmek: Bir sefer olduğunda kara ordusunda savaşmak; kara seferlerine katılmak.
174
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Kara
sancakları
lçel, Alaiye, Tarsus ve Sis
haslarladır.
sancakları Lefkoşe,
Derya
Baf ve Kirine salyane iledir. Birer gemiyle çıkarlar. P.e.şanın bir gemisi ve bir yedeği
olur.
1
Tekeve
lik, Selanik,
Menteşe
Mısır
eşerler. Değirmen­
beyleri karaya ve kimi birer gemiyle denize
Iskenderiyesi ve Dimyat beyleri birer gemiyle sefer ederler. Hepsi
yirmi kadar gemi olur, artuk ve eksik kabul eder. 2
Söylenen sancaklarda
yazılan
yüz otuz sekiz zeamet ve bin dört yüz otuz
tımar­
dır. Ikisi biri beş yüz yetmiş iki kılıç olur. Zaimler ve has sahipleri beş binde bir ce3
belü ve tırnar sahipleri üç binde bir cebeli verir. 4
Bütün haslar otuz
beş
yük yirmi
beş
bin akçe, zeamet ve
tımarın yıllık
gelirleri
yüz sekiz yük akçedir.
Bu hesap üzere cebelü ile
kılıç
askerin
sekiz yüz doksan üç nefer azehan ile
mar sahiplerinin çoğu bedel verirler.
altı
toplamı
dört bin
beş
yüz nefer olur. Bin
bin üç yüz nefer olur. Ancak zeamet ve
tı­
5
Kapudan Kalemine Bağlı Diğer Eyaletler: Bunlardan başka Tarabulusmağrıp, Tunus,
Cezayir ve Kefe eyaletleri de kapudan kalemine bağlıdır. Vilayetlerini korurlar; gerekirse sefere gelirler.
Bunlardan da üç dört bin asker
çıkup
deniz askerinin
toplamı
on bin kadar olur.
6
Lakin bunların çoğa yazma çizme, hisap kitaptır; ötekiler de buna göredir.
Hikmet: Bu vasıtalar dünyasından halkın geçimine birer vecih medar olup 7 her
4
Salyane ile olan eyalet: Mısır, Bağdat ve benzerleri olaneyaletlerin beylerbeyileri eskiden bir
istisna olarak devlet hazinesinden senelik bir tahsisat alırlardı.
Bundan fazla ya da eksik olabilir.
Kılıç: Asker, er§ Savaşçı er, savaşta kılıç kullanabilecek er.
Zaim: Zeamet sahibi.
Has sahipleri: bir "has"a sahip olanlar. Bkz. Sözlükçe "has" maddesi.
Cebelü: Tırnar ve zeamet sahiplerinin sefer olduğu zaman kendilerinden
başka götürmek
zorunda oldukları savaşçılarg. verilen ad; silahlı asker. Bkz. Sözlükçe.
Bedel: Bir askerlik hizmetine karşılık ödenen para; askere gitmeyerek bu hizmetin karşılığı
olarak ödenen para.
Böyle yazılıp çizilir; böyle hesap edilip deftere getirilirse de
uymaz.
Vecih: Bir nesnenin yüzü § Sebep, vasıta §Yön§ Yol.
Medar: Sebep, vasıta, vesile.
Medar olmak: Sebep olmak, vasıta olmak, vesile olmak.
175
bunların çoğu aslında gerçeğe
KATlP ÇELEBi
biri bir yol tutmuştur. O adla iş görülüp Medine ve Menzil Tedbiri1 düzeni bütünlenir. Yoksa her
devletin
iş, yazıldığı
çağlarina
tiL Çünkü
1
göre birbirinden
şehirlerde
rumların gereği
gibi yerli yerinde olmak her
böyle
ayrılığı
kolay
değildir.
olur. Hep bir düzen üzere
ve toplu halde bir arada
olmaktır.
çağda
Ancak
olagelmemiş­
yaşamanın tabiatındaki değişik
du-
Bunun başka türlü olması beklenmez.
Medine ve menzil tedbiri: Arneli hikmettn üç bölümünden biri. Bununla insanların kendi
ve kullandıkları adamlar arasında ortak olan işler bilinir. Dengesini kaybetmiş, dengesinden çıkmış olan işlerin düzene konması bununladır. Yararı da
büyüktür. !nsanlar aralarındaki hukuka riayet etmek suretiyle bugünkü ve yarınki mutluluklarını sağlarlar. Burada menzilden anlaşılan mana taşlar ve tahtalarla yapılan evler olmayıp murat karıyla koca, ana baba ve çocuklar, hizmet eden ve edilen, mala sahip olanla
mal arasındaki münasebetler, çölde ya da şehirlerde yaşayan insanlar arasındaki ilişkiler
bununla düzenlenir. lnsanın yaratılışında bir arada yaşamak olduğu için bu bilime ihtiyaç
vardır. Ahlak ilmi bu bilimin kuralarını ve sorunlarını bildirmeyi Üzerine almıştır.
aralarında, eşleri, çocukları
176
.. ..
.. ....
UÇUNCU BOLUK
~.
Kanun üzere donanma denize nice sefer eder, onu
anlatmaktadır.
Ilkin Beşiktaş'tan Yedikule'ye vanlup asker yerleşmek içün orada bir iki gün kahmr. Oradan göçülüp
Ereğli
ve Marmara'dan Ekinlik, Gelibolu ve
Boğazhisar taşra-
sında Piyale Paşa Bahçesi selvilikleri birer yatak liman ve kırkar, altmışar mil mesa1
fedir; buralarda mutlaka yatılup liman basılmaz. 2 O selvilikte bir gün oturup sulanurlar. Sandalları karşı Boğazhisar'a gönderüp gemi yağlamak içün otuzar tomruk
çıra 3 alurlar; çünkü başka yerde bulunmaz. Ve o limana varıldıkta iki yarar kalite
karavula gider ve donanmadan iki üç mil alarga yatar; çünkü
Boğaz'dan dışarıda
gü-
ven yoktur. Bundan sonra her yatakta böyle ederler.
Sonra sabah namazından sonra kalkup baştarcia ortada, öteki gemiler çevresinde,
kuluçka tavuk yavrularını
kanadı altına
alup
yürüdüğü
gibi yap yap,
yavaş yavaş
gi-
4
derler. Ulak gemisi gibi süratle gitmezler ve söylenen karavul kaliteleri üç mil ileri
gidüp gördükleri varsa işaretle bildirirler. 5
Ve tersane
donanma
yelkeni
kethüdası ardında
ardınca
yırtılup
karavula olup on tane yarar
gider. Gece bir fener yakar. Güçsüz
sereni
kırılan
gemileri
yedeğe
alup
düşen
kadırga
ile
baştarcia
gemileri ve
yardımda
işi
içün
devşirmek
içün
bulunmak
bunlar geride giderler. Ve iki bey gemisi askerin döküntüsü varsa
ve
fırtınadan
donanmadan bir saat sonra kalkar.
Bababurnu'ndan öte Sivrice
Limanı,
Midilli ve
Sakız'a varılur.
Oradan Rumeli kı­
.yısına sarınup 6 Ağriboz, Moton'dan Avarin'e varılur. Bizim donanmanın toplandığı
yer ve meydanbaşıdır. tki tane yarar kalite kafir
2
4
6
yakasına
dil almaya gönderilür.
Yatahliman: Fırtınalı havalarda gemilerin hannmasına yarayan liman; fırtınayakarşı gemilerin sığınabileceği liman.
Liman basılmaz: Bir liman çiğneyip geçilmez; deniz seferlerinde gemilerin barınahileceği bir
liman çiğneyip geçilmez, orada katınır.
Çıra: Çam ağacının aydınlatmak için yaktıkları yağlı yeri § Gemileri yağlamak için kullanı­
lan çam reçinesi.
Yap yap gitmek: Aheste gitmek, yavaş yavaş gitmek.
Işaretle bildirmek: Flamahi.rla ve benzeri dilsiz araçlarla anlatmak, haber vermek.
Sarınmak: Bırakmamak, tutmak, tutunmak.
177
.
KATIP ÇELEBI
Mesine de -Avarin'e
dığı
karşu karşuya beş
yüz mil yer- kafir
donanmasının
toplan-
yer ve meydanbaşıdır. Papa, Malta, Duka ve tspanya gemileri oraya gelüp Verre-
dik ile
haberleşürler. Eğer
iki donanma birbirinin o yerlerde
olduğunu öğrenirse
li-
mandan çıkmayup korurlar; yoksa bir yanaçıkup giderler, yolu budur.
Ancak güçsüz
düşmüş
gemileri o yerde
alıkorlar.
Limanı
ve daha yu-
öğleden
sonra bir li-
Kimi lncir
kandan salarlar. Ve üç günde bir sulanurlar.
Ve Adalar
Arası'nda
sabah
namazını kılınayınca
kalkmayup
mana yetişirlerse giderler. Öte yanında olan limana gitmezler. Engin olmayınca gece
denizde yatmazlar, kanun
değildir, sakıncası vardır.
ıskenderiye'ye
Amma enginde Rodos'tan
gitmek gerektikte
-beş
yüz mildir- ey-
1
yam olursa iki gece denizde yürünür, olmazsa üç dört gece de gidilir.
Ve Moton'dan, Avarin'den
Mağrıp
Tarabulusu'na sefer gerektiktc -yedi yüz mil-
dir- eyyam olursa üç gece denizde gidüp olmazsa kürekle
Ve engine salmacak zamanda gemilere
ısmarlanur
ki
beş altı
günde geçilür.
eğer fırtına çıkarsa
gece her
gemi fenerini yaka, feneri olmayan da birer fener asarlar, ·ta ki fırtınacia gemiler birbirine çatmaya. Ve her geminin yürüdüğünü gece gündüz hisap edüp
hartı
gözedir-
ler,2 muhalifrüzgar ile aykırı semte giderlerse hartıda kurşun ile alarnet koyup 3 yine·
yola giderler.
kıyıya .kırk
Hisaplannda gece önleri
yerlerdir- yelkenleri
aşağı
elli milden az
kalmışsa
-Arap yakalan alçak
indirüp gemileri serdümende korlar; yani gemi kendi
kendine gide ve iskandil\jf ile yoklayup denizin dibi yirmi otuz kulaç gelirse o yerde
demir
bırakırlar,
zira oturur.
Kadırganın
öyle yerde
şartı
demirdir. Ama kalyon tira-
mola edüp döner volta çalar, zira kadırga uzundur, voltaya el vermez. Sabah olduk4
tan sonra gereğince hareket ederler.
Eyyam olmak: Havanın elverişli olması, rüzgar olması, yelin uygun esmesi.
2 Hartı gözetmek. Haritaya bakmak; donanmanın denizde bulunduğu yeri ve gittiği yolu anlamak için haritaya bakmak; haritayı kollamak.
Alarnet koymak: Haritanın üzerinde yerini belli etmek; geminin nerede olduğunu anlamak,
yerini tayin etmek için hariraya bakıp işaret etmek.
\jf lskandil nedir, yat ve yarağ bölprnünde anlatılacaktır -KÇ.
4
Volta: Rüzgara doğru giden bir geminin yönü ya da rüzgar yüzünden yön değiştirmesi.
Tirarnola edüp volta çalmak: Karşısırrdan gelen rüzgar yönünde gemiyi yürütebilmek için
nöbetleşe trinkete ve mayıstıra yelkenlerini değiştirerek gemiyi bir sancak bir iskele yönüne döndürmek; gemiyi karşıdan gelen rüzgar yönünde yürütmek için rüzgann doğrultu­
suyla bir açı meydana getirecek şekilde bir iskele bir sancak istikametinde yürütmek üzere
yelken kullanarak rüzgara karşı yol almak.
178
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMACAN
Ve bir seferde
gerektiğine
göre iki kez, üç ayda bir gemi
yağlanur.
Ilkin Sa-
kız'dan kalkup Rumeli kıyılarında Ağriboz, oradan Moton ve Avarin'e varup bir kez
orada yağlarlar ve bir kez de Anadolu kıyısında Foça Limanı'nda yağlanur. Önce donanma gemilerini
yağlarlar;
bey ge:r:nileri denizde
limanı
korur. Onlar bitüp sonra
bey gemileri de yağlanur. Hepsini birden yağda sakınca vardır; Halil Paşa Yılı1 belli
olmuştur.
Ve
yağlı
gemi ile
yağsız
geminin yürürnede
farkı
bir saatte on mil yürürse yeni yağlı yirmi mil yürür.
rüzgarla yürürse on beş saatte iki yüz mil yol
alır,
iki
kattır.
kadırga
buna göredir.
ıoı&'de [1609/10) Kapudan Halil Paşa'nın Karacehennem seferi.
179
Diyelim ki eski
yağlı
yeni yağlı olur ve uygun
.. .. .. ....
DORDUNCU BOLUK
Kanun üzere deryasavaşı
donanmasına
llkin denizde kafir
kıyılarına yakın
Anadolu
olup kafir
nasıl
olur, onu bildirir
donanına
rast gelindikte bizim
donanınası
Rumeli ya da
denizde ise çatmaya heves etmezler,
görüderse bile görmezliğe ururlar; zira kıyı çok muhanattır, asker kıyıya bakar. 1 Deniz
savaşı
pazarıdır,
can
içinde bulunmayan bilmez, öyle yerde herkes
kıyıya
can
yakası
olsa
atar.
Eğer
kafir gemileri
kıyıda,
bizimkiler denizde olsa ya da
ya da ikisi de enginde olsa, bu üç durumda kafidere çatup
luş
yeri ancak gemide olup başka umut kalmaz, asker
Eğer düşmanda
aykırıdır,
re'de
baştardası hattı
tişmez.
Ve
eğer
kafir
çünkü kurtu-
dövüşür.
kalyon· varsa bir uğurdan kalyana varup çatmaya heves etmezler,
her kim ettiyse yanlış
vüp dümenini ve
kıyılar
savaşırlar;
ve
etmiştir.
Ağriboz'da
direğini kırdıktan
Nitekim bu yüzden Cafer Paşa'nın Kesendi-
Musa
Paşa şehit
ıraktan
dö-
topları kısadır,
ye-
oldu. Belki kalyonu
sonra çatarlar. Kalyonun yan
rüzgar olsa enginde, borda yelkeni ile
ardına düşüp
döverek gider-
ler, ta bir limanlık olunca.
Ama kafir donanmasında kalyon yoksa çekdiriderine başa baş çatadar. 2 Lakin
kol kola 3 gemiler turna alayı gibi dizilüp beyler ileri gider. Kapudan gemisi geride
durup
beş
gemisi baştardaya
zetir ve ikisi de
ayakdaş
olur; ikisi ileri, üçü
beşinci, altıncı küreğe
dan çok sakınıdar;
yeğrek
beraber yürür.
olan Türk ile karıştırup
ardında,
Savaş
biri dümenini gö-
yerinde olursa forsalar-
yalnız komamaktır,
nitekim öğüt­
lerde gelecektir.
Ve kapudan paşa
kayığa
baştardadan çıkmayup ağalarını
binüp ok ve yay ile gezmek kanuna
asker sürmeye gönderir; kendi
aykırı olduğundan başka, savaşta
serda-
rm yerinde bulunmaması korkuludur. Karada ve denizde bundan nice bozgunlar oldu.
1
2
Kıyı kancıktır, askerin aklına savaşı bırakıp kıyıya kaçınayı getirir; asker kıyıya yakın oldu
mu savaşmak yerine kıyıya kaçıp kurtulmaya bakar.
Başa baş çatmak: Çekdirilerin üzerine başa baş yürüyüp yanaşmak; düşman gemilerine atlayarak gemilerin içinde kılıç kılıca savaşmak.
Kol kol gemiler: Saf saf gemiler; dizi dizi gemiler.
180
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Ve bu gemilerin baş toplanın saçma ile doldurup salya ederler. 1 Topçular elinde
fitil durup
işarete
bakarlar. Bütün hm:ılar Akdeniz s~vaşlarıdır.
Ama Karadeniz'de Kazak savaşının kanunu budur ki Özi'den çıkan şaykalar çoğu
kıyıda
vilayet vurmak içün gezer.
dırgaları
kadırgaya
Ama
oturur,
fırsat
Eğer kıyıdan
çekinmeden üzerine çektirüp
savaş
yüz şayka karşı gelemez, Recep
kıyıda
bulunursa varmazlar ve
yüzkaralığı
gözedüp
olur,
taşra çıkarsa
Eğer kıyıya yakın
da Akdeniz
Cağaloğlu
savaşı
on beş mil ya da artuk bulunursa ka-
ederler ve rüzgar olursa
Paşa savaşında olduğu
aldırmazlar,
Mahmud
Paşa
çiğnedirler.
gibi.
yerini gözedirler; zira
seferinde
Bir
olduğu
kadırga
gibi. O zaman
üzerine varırlar; yoksa, karadan başka çare düşünürler.
ise donanma
kıyı tarafını
alup denize sürmeye
çalışır.
Ve bun-
gibi asker karaya dökülmek korkusu yoktur; zira denizde
şayka
ile kadırga üstün savaşır, yalnız gemilerin mehabeti düşmanı şaşırtır ve askeri güçlü
2
kılar.
Ancak o durumda da gaflet edüp
kıyıya
etmek ya da ateş ettikten sonra içerisini temizlemek için topu, güveneye
halatlar üzerinde ileri geri hareket ettirmek.
Mehabet: Heybetli olma, korkunç olma; saygı ve hayranlıkla kanşık korku uyandırma.
Salya etmek:
Ateş
bağlı olduğu
2
sokulmazlar, biraz aralık gözedirler.
181
..
.
. ....
BEŞINCI
Donanma gemileri
BOLUK
çeşitleri
ve halkı üzerindedir
İlkin Çekdirir Çeşitleri: Oturak sayısı bakımından birbirinden ayrılır ve adlandırılır.
On oturaktan on yediye varınca firkate denir; her küreği ikişer üçer adam çeker.
On sekiz on dokuz
oturağa
pergende derler.
On dokuzdan yirmi dörde varınca kalitedir.
Yirmi beş
Yirmi
her
altı
oturaklı
ise
kadırga
oturaktan otuz
derler; her
küreğini
dörder adam çeker.
altı oturağa varınca baştarcia
küreğini beşer altışar yedişer
derler, karpuz
kıçlı
olur;
adam çeker.
Gemisine göre de yüksek ve enli olup mavunadır.
iki kat olup
mıştı.
altı
mavuna, üstü kalyon olursa göke derler;
Bütün bunlar çekdirir
bir kez
yapıl­
bunundan
başka
çeşitleridir.
Kalyon: Kalyon da buna göre nice türlü olur; lakin
çeşitler kullanılmayup
geçmişte
o da yakında gerek
olmağla
donanınada
söz uzatılacak yer
değildir. Onları
çokluk kafirler kullanur; polikadan Ispanya'nın savaş gemileri olan karakaya varın­
1
ca birkaç türlüdür. Biz kendi gemilerimizi anlatalım.
ilkin mavuna ki uzunluğu altmış beş zira ola; yirmi karış kıç yüksekliği, on iki bu-
çuk karış baş yüksekliği olur ve yedi buçuk karış ta kuşak bağlanur? Hepsi yirmi
dört parça top konur.
Yat ve
yarağını tamamladıktan
lunda eski, gün
görmüş
dört usta dümenci,
kırk
sonra
halkı
önce denizcilik
bir reis kapudan hepsine
nefer
halatçı
ki
başta
baş
ve
buğ
işinde
maharetli, yo-
olup hükmeder. Ve
yelken ve tirinkete
kullanırlar;
içlerin-
de biri odabaşı olur. Bunlara aylıklarından başka bin beş yüz akçe ücret verilir.
3
2
Polika: Akdeniz tipi bir gemi.
Kuşak: Gemilerin çevresini kuşatan, daha güçlü ve sağlam madenden yapılan çember.
Tirinkete kullanmak: Geminin pruva direğinin birinci serenine bağlanan ve tirinkete denilen yelkeni, rüzgara ve buyruğa göre açmak, indirmek ya da toplamak.
Odabaşı:
Azep bölükleri subaylarından olup, onlara kumanda eden reisten, geminin
kumandanından sonra gelir.
182
asıl
DENIZ SAVAŞlAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Yirmi
altı oturağın
her bir
küreğinde yedişer
çive-kanatlar üstünde iki kürek arasına
yüz elli nefer
savaşçı
rrıanka
adamdan üç yüz altmış dört kürekderler- her mankada üçer neferden
ve otuz nefey uşıa topçu; hepsi altı yüz nefer olur.
1
Baştarda: Paşa baştardasının uzunluğu yetmiş arşun olur; şimdi yetmiş iki eder
oldular. Otuz altı oturaktır. Mavuna gibi küreğini yedişer adam çeker ve mankasın­
da üçer savaşçı oturur. Üç feneri meşhurdur. Halkı beş yüz nefer kürekçi, iki yüz on
altı savaşçı,
bunlardan başka gemici ve topçuyla hepsi sekiz yüz kadar nefer olur. Bir
maharetli kimse ki denizcilikte başarılı olsa,
baştarcia ya
reis ederler.
2
Ortalık baştarda yirmi altı oturak, uzunluğu elli yedi zira olur; halkı da ona gö-
redir. Ve bir türlü baştarcia vardır ki ona hünkar gemisi derler. Üç fenerlidir. Bir vezir donanma serdan olup
kapudanlığa
gitse ona biner. Direkleri ve kürekleri hep ye-
şil boyalıdır, bayrağı da yeşil olur; direk başında alemi vardır. Vardiyanbaşı bu ge-
3
minin reisi olmak kanundur.
Kadırga: Bir kadırganın iki bodoslaması arasının uzunluğu eskiden elli beş zira
4
kurulurdu; bugün elli
anbar
karış
ağzının
ederler. Ne kadar
:ızun
karış kıç yükisekliği,
olursa iyi görünür. Yirmi iki karış
on
beş karış baş yüksekliği
ve
altı
bir parmak kuşak yüksekliğidir. Eskiden birer karış eksikti ve karpuz kıçlı de-
ğildi, şimdi çoğu
Halkı
ye ve
altı
eni, on sekiz
önce her
hartı
her biri
öyle edeler; zira
kadırgada
fırtınaya
iyi
dayanır.
bir maharetli reis ki kapudan olup hepsine hükmeyle-
kullarrup pusulaya baka. Tirinkete kullanmaya yirmi
odabaşı
kimse ki onlara kömi derler,
yelkenle ilgili
işi
alatçı [halatçı]
ki
buyruğunda
iki
olur. tki usta dümenci, bir usta yelkenci ve onun
büyüğü
silistire çalar,
görür. tki kürek yapıcısı, iki
lunur, hepsi otuz
beş
küçüğü
kalafatçı
olur. Ve yirmi beş oturak,
kırk
ayak üzre durup kimi
ve iki neccar her gemide bu-
dokuz kürektir, biri ocak yeri-
ne gider, 5 dörder kattan yüz doksan altı kürekçi ve yüz savaşçı, hepsi bir kadırga
Arşuiı: (Arşın)
4
Dirsekten orta parmağın ucuna değin olan uzunluk. Türkiye'de son zamanlara kadar kullanılmış olan uzunluk ölçüsü. Bu ölçünün boyu kesin olmayıp çeşitli arşınlar
vardır ve bunların her birinin ölçüsü ayrıdır.
Ortalık baştarda: Orta boy baştarda.
Vardiyanbaşı: Gemi süvarisi olan ~z~p reisi. Bu süvari reisi, sonradan kaptan olurdu.
Bodoslama: Gemilerin başını ve kıçını teşkil etmek üzere omurganın baş ve kıç yanından
kaldırılan ağaçtan ya da demirden yapılan sütunlardan her biri § Bir geminin iskeletinde,
omurgasında bir destek, kazık.
Ocak yeri: Bir geminin bağlı olduğu yer; devletin asıl donanmasına katılan ve sancak beylerinden birine ait olan geminin bağlı olduğu yer.
183
KATIP ÇELEBI
halkı
üç yüz otuz nefer olur. Birbiri üzerine gerekirse artuk ya da eksik olur.
Mavuna halkı üç yüz nefer olup mütad üzere
donanmanın
çi,
beş
askeri on
bin üç yüzü
altı
kırk
bin dört yüz nefer olur.
savaşçıdır.
parça gemi,
Bunların
altı
mavuna ile bir
on bin beş yüzü kürek-
Yirmi bey gemisinde de yüzer nefer
savaşçı
olursa to-
pu yedi bin kadar savaşçı asker olur,. Eğer mankalar, minkale hanesi gibi boş ol1
mazsa ve
başka
artuk ve eksik olarak
aşağı yukarı bilinmiş
çıkan
donanmalar bu ölçüye göre hisap oluna,
olur.
Minkale hanesi: Minkale (ilerki), üzerine dereceler çizilmiş yanın veya bütün daire
bir geometri aletidir ki bununla açılar ölçülür veya belli derecelerde açılar çizilir.
184
şeklinde
ALTlN CI BOLU K
Donanma ne kadar yat ve yarağ ile olur ve ne kadar hazine gider,
yaklaşık
olarak onu bildirir
Tekne: Önce bir kadırga kerestesine bütün direği ve küreği miriden verilmek ge-
rekse elli
iki
altı
kadırga
bin akçe verilir.
yüz tahta ki on ikişer
sağ
Baştarda,
üç
kadırga
kadar ola. Ve her geminin bir de
arşun
kadar ve mavuna
sandalı
olur. Bir
yaklaşık
kadırga
olarak
kerestesi dört
ve verdinar direklerinden biçilmiş ola; ne kadar kuru ve
olursa yeğdir.
Ve iki yüz eğeği 1 yirmi beşer akçeye kanundur. Dağdan kesüp getirene beş akçe
verilir ve iki yüz elli kadar eğeği aralarına doldurma ve otuz kadar
şak
ve onurga içün on altışar
arşun
çubuk,
koğuşu
koğuş tabanı,
ku-
altı
zira
hafif olmak içün boyu on
kadar yirmi beş çam tahtası ve iki dümen ki biri yedektir, dişbudak2 ağacından olur.
!ki direk ve üç seren ki biri
bağlarrup
ikisi kanat
altında
yedek gider;
yetmiş beş
kürek, ellisi takılup yirmi beşi anbarda yedek gider.
Kereste Ocakları: Her yıl bin tane verdinar Kocaeli sancağından kesilir. Ondan
başka bu sancak ve Bursa· sancağı kazalarından on iki kadılık ki Sabanca, Ada, Akyazı, Yörükan-ı Akyazı, Ab-ı Safi, Sarıçayır, Geyve, Akhisar, Yalakabad ve İznik kazalarıdır, her yıl onarım içün üç yük akçelik kereste ve kireç ocaklıktır, çıkarılır.
Türlü Çiviler: Bir kadırgaya yüz kantar çivi gider; tutumlu davranılsa seksen ile de
Mavıınaya
olur, derler. Ne kadar muhkem ve mükemmel olsa iyidir.
kantar,
baştardaya beş
[mıh]
yüz kantar çivi gider. Mismara
üç yüz on iki
onlar çivi derler. Pazar
narhına 3 göre okkası on dörderden bir kantan altı yüz on altı akçe eder, buna göre
değeri
bilinir.
it
Eğeği.:
2
Eyegi, kaburga
kemiğ;i
demektir. Burada gemilerin omurgası, karinesi demektir.
Çubuk: Ince ve dar tahta.
Kuşak:
Gemilerin çevresini kuşatan, daha güçlü Ne
sağ;lam
madenden yapılan çember. .
Onurga: Omurga. Karine. Bir geminin ya da kayığ;ın kaburgası denen postalannın dayandı­
ğ;ı ağ;aç
veya tabanlar olup geminin temelidir,
Dişbudak:
3
baştan kıça
Zeytingillerden orman ağ;açlarmdan biri olup
kadar
tahtası
uzanır.
sert ve
Pazar narhı: Piyasa fiyatı, piyasanın hükümetçe konmuş olan fiyatı.
185
dayanıklıdır.
KATIP ÇELEBI
Gemi Demiri: Bir kadırgaya beş demir gerek. Yedişer, sekizer, dokuzar, onar kan-
tar demirden olur. Bir mavunaya iki çengelli iki lengurta 1 gerekir; on altışar kantar
çeker. Dört de dörder çengelli demir gerek, on
öyle olmak gerek.
Bunların
demiri mirtden satın
halat kesilüp denizin dibinde kala.
Halat: Bir
kadırgaya çarmıh,
Değeri
abli,
ikişer
alınır.
kantar gelir.
Baştardanın
Ve bir demir eskimez,
da
meğer
çiviye bakarak bilinir.
yalkı kazı,
üçürdek, bradone ve
tartıla
tirinke-
tenin ve büyük yelkenin hepsi yirmi yedi kangal halat verilür. 2 Kangal devşirilmiş
halkalara derler. Üçürdek ile bradone dörder kantar çeker, kalanı incedir. Ve demirıere bağlanacak beş gomana 3 halat gerek ki her biri seksener kulaç olur; yedişer kan-
tardan dokuz kantara
halatı
ki her biri
on
varınca tartılır.
Ve dört de demir
tarafına bağlamaya
kaynak
gerek ki her biri üçer kantar olur. Dört de karaya gemi· bağlamak içün gerek
beşer
urganına
altmışar
kulaç ve dörder kantardan olur. Ama mavuna halatı
kantar ve çengeline on
ikişer
kantar gerek.
Baştardanın
lengurtasına
da öyledir. Demir
gomana ve devrense de derler.
Yenileme Kanunu: Her
kadırgada beş urganın
ikisi kalup üçü her
yıl değiştirilir.
Dört palamar ve dört kaynağın her yıl ikisi kalup ikişeri yenilenir. Üçürdek her yıl
4
değiştirilir. Çarmıhlar
Kendir
Ocaklığı:
otuz kantar,
Misivri ve
2
3
4
değiştirilir.
Samsun'dan yedi bin kantar kendir muayyendir. Ahtapolu'dan
İzmir'den
Bartın
ve öteki ufak halatlar ikişer yılda bir
bir miktar tel ve kendir, Menemen,
semtinde bir yer kendir
Mıhalıç,
lnebolu, Selanik,
ocaklarıdır.
Lengurta: Iki halatlı ağır bir gemi demiri.
Çarmıh: Gemi direklerinin arına ve merdivenleri; ana direkleri ve gabya çubuklarını tutan
kalın halatlara yerilen ad. Bkz. Sözlükçe.
Abli: Bir geminin rüzgar almak için yelkeni çekmeye ya da indirmeye yarayan ipi§ Yelkene
bağlı ve el ile tutulan bir ipin ucu §Yarım serenieri iki yana, yani sancak ve iskeleye gerip
bağlamak ya da ortaya alarak sabit kılmak için seren cundalarından sancak veya iskeleye
alınan donatımlardır ki bunlar birer kamçı palankasına bağlıdır.
Yalkı: Yelkeni rüzgara göre idare etmeye yarayan halatlar.
Üçürdek: Kimi yelken ve serenieri veya bayrağı yerine kaldıran halat; yatay ve eğri serenierle yan yelkenlerini yerlerine kaldırmaktakullanılan halat, "çördek" de denir.
Bradone: (Pradona). Bir çeşit kalın ip.
Kangal: Büyük ip turası; halkalanmış urgan; halka biçiminde kıvrılmış urgan.
Gomana: Gemi halatı; gemi demirlerinin bağlanıp atıldıkları zincir § Bir deniz milinin onda biri § Yüz kulaç uzunluğunda bir halat.
Palamar: Kalın urgan, yoğun halat. Büyük gemileri karaya ya da gemi demirine bağlamak
için kullanılan kalın halat.
186
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Yelken Çeşitleri ve Tente: Bir kadırgaya geçmişte üç yelken ederlerdi. Büyük yel-
ken, ki ona cankurtaran derler,
kurı1.9a
gemiyi
yu~rı kaldırmaya
açarlar ki kum
bastırmaya. Yetmiş beş yapraktır,~ bi~ dört yüz zira bezden olur. Bu yelken bir bakı­
ma gereksiz görünmekle Çelebi Ali Paşa kapudan iken kaldırdı.
Orta yelken, bin iki yüz zira bezden olur, ona borcia yani
fırtınacia kullanırlar.
Tirinkete, her
fırtına
yelkeni derler,
Bunlar üçken biçiminde çenber yelkendir.
kadırgaya
dörtgen biçiminde bir tirinkete gerek.
Altı
yüz zira bez-
den olur ve her zaman kvllanırlar.
Her
kadırgaya ikişer
tente gerek. Her biri
her top on beşer zira gelir.
baştardanın
Yağınurda
altmış beşer
top
kalın
bezden olur ve
gerek olsa birbiri üzerine çekerler. Mavuna ve
yelkenleri ve terrtesi bu söylenenden ayrıdır.
Yenileme Kanunu: Bir yelken üç dört )'ılda bir yenilenirve tentenin her yıl biri kalıp
biri yenilenir.
Bez Ocaklan: Söylenen bezlerin çoğu Livadya'da ve birazı Menemen'de dokunur.
Tente bezi Ece Ovası'nda işlenir, ocaklıktır. Gereklikte Istanbul'da baldımcılar 2 da
dokurlar. Mısır'ın yelken bezi alaca ve güzel olur; lakin buraya seyrek gelir. Ancak
kıç örtüsüne kaplamaya astar Mısır'dan gelir.
Çadır: Kıç
örtüsüne
çadır
derler. Her
kadırgaya yetmiş
zira beylik çukadan olur,
iki yılda bir değişilür. Paşa baştardasının çadırı Cağaloğlu zamanında seraserden3
olup sonra bir yeşil, bir
kırmızı
kadifeden ettiler; sonra
kırmızı
çukada karar ettiler.
Döşemesiyle bir yük akçe kadar para gider, her yıl yenilenir, eskisi huddamlarındır. 4
Fanus: Baştardanın ve hünkar gemisinin kıçı üzerinde üçer feneri vardır. Kafir
baştardasınınki uzunluğuna
Direk
başına
dizilür; onlardan
ayrı
kimi alem, kimi fener ederler ve bir
olmak içün bunda enine dizilir.
yıl
miriden birkaç
sandık
balmu-
mu verilir. Öteki fenerli kapudanlara her yıl miriden ikisi bir okka gelir yirmi beşer
sarı
balmumu verilir ki gece yakup fenersiz gemilerin önüne
düşerler.
Bir kadırgaya
gece koğuş üzerinde yakmaya üç yerde yanar; her yıl iki kantar beziryağı6 verilir.
5
2
4
Yaprak: Tabaka, yaprak. Yelk~n bezleri için kullanılan bir birim.
Baldımcı. Pardımcı; kuskun k:ayışr dokuyan zanaatçı.
Seraser: Baştan başa pullu, baştan başa telli, altın veya gümüş işlemeli
farklı farklı olmak üzere bu kumaşların beş çeşidi vardır.
Huddam: Hizmet edenler, bir işe bakan görevliler.
Kadırgalann koğuşlan ve bordaları üzerinde üç yerde yakmak üzere.
Beziryağı: Keten tohui:nu yağı, keten tohumundan çıkarılan yağ.
187
kumaş; değerleri
KATIP ÇELEBI
Top: Her kadırgaya üç [tür] top verilir. Biri baş topu ki on dört on beş karış, on
iki okka atar gerek; 1 eğer daha çok olursa zarar etmez ve bu top kırk kantardan eksik olmaz. Iki de yan topları, onar karış kulunburnalar 2 gerek, daha uzun olursa hayırlıdır. Ama mavuna topları on altışar okka iki koğuş topu, paladra3 üzerine dört
kulunburna, iki de yanına altı olur. Iki top
kıç
içinde dümen üzerinde, iki kıç omuz-·
4
luğunda dört olur. Altışar da saçma topları ki kimisi kulunburnadır, birer yanına
kürek aralarında kanat üzerine konur. On iki top hepsi yirmi dört pare top olur.
Barut: Her kadırgaya yirmişer kantar barut verilir, artuk eksik gereğine göre. Ve
barutun çoğu Mısır'dan gelir. Lakin terbiyesiz olduğundan cianeyi çok sürmez5 ve
·top falyasını sakat eder.
Kumbara: Geçmişte her gemiye birer miktar kumbara ve başka savaş araçları veri-
lirdi.
Şimdi
de vermek gerek.
Flandıra ve Bayrak: Paşa baştardasına
ve kethüda gemisine
ilanciıra
ve
kıç
bayrak-
ları, yel bayrağına 6 varınca mirtden verilür. Öteki gemilere sarılı kırmızılıbirer kıç
bayrağı
mirtden verilüp öteki bayrakları ve
ler. Bir geminin
ilandırası
pudanlar ve reisler
ve
bayrağı
ilandıraları
ipek olup iki yüz
iğneden ipliğe varınca
yat ve
reisieri kendi
guruşa
yarağı
malından
eder-
ancak olur. Bütün ka-
mahzenden
alırlar.
Ve gemi
kapudanlarına her donanınada komanya akçesi on beşer bin akçe verilir. 7
Peksirnet ve Varil: Kadırgada adam başına birer varil verilir, su konur. Her gemici
ve kürekçiye günde buçuk okka peksirnet mirtden muayyendir.
vaşçıya
3
4
6
da verilür,
başka
Paşa
gemisinde sa-
gemilerde verilmez.
On iki okka atmak: Topun on iki okka ağırlığında top fındığı (gülle) atması.
Kulunburna : Menzil topu soyundan top; uzun mesafeden dövmeye yarayan top.
Paladra: "Palador". Kafes halinde bulunan bir geminin postalarını icap eden vaziyette tutmak için sancak-iskele postalan arasına vurulan eğreti kemerler.
Omuzluk: Borda kaplamalannın baş ve kıç bodoslamalanna bitişrnek üzere eğilmeye başla­
dığı noktalarda, bodoslamalar arasında kalan yuvarlak bölüm ki 45 derecelik bir ~çı ifade
eder § geminin baş tarafı.
Terbiyesiz: Perdahtlanmamış.
Daneyi çok sürmek: Gülleyi uzak mesafelere atmak; mermiyi uzun mesafeye sürmek.
Kethüda gemisi: Donanma kumandanının kethüdasının bindiği gemi.
Yel bayrağı: Rüzgarın doğrultusunu gösteren bayrak.
Komanya: Bir geminin zahiresi; bii- gemide gemicilerin yiyeceği; bir geminin kileri.
Komanya akçesi: Komanyayerine gemicilere verilen para, komanya bedeli, tayın bedeli.
188
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Kalafat ve Yağ: Önce tekne yapıldıkta fundayla yakup kuruturlar ve ilk kalafatta
bir kadırgaya on iki kantar üstübü veyj.Emi beş kantat zift giderdi. 1 Çelebi Ali Paşa
beşini kaldırdı;
bugün yirmi kanta~ sü~erler.
Her yağlamada dörder kantar donyağı2 gider ve gerektikçe yağlanır. Lakin bir seferde üç yol yağ adettir; biri tersanede, ikisi taşrada olur.
mi birbirine dayanup
altı
Taşrada yağ
yerinde iki ge-
kimse yağlar ve kalafat eder.
Her gemide bir zift kazanı, birer yağ kazanı, kevgir ve kepçe bulundurulur.
Kurşun:
Her kürek başlarına konan ikişer okka kurşundan başka her gemiye falya
kapamaya ikişer tahta kurşun verilir. 3
İskandil: Her gemide denizin dibini yoklamaya birer dane vardır. Yetmiş seksen
kulaç
sırça
parmak yoğunu sicim ucuna kantar topu gibi üç okka,
bağlanır.
Gerektiktc o yassı yere
lıverirler.
Bir adam
kıçtan
donyağı
kulaçlar, dibe
altı 'yassı kurşun
sürüp ipin ucunu kıça bağlarlar,
vardıkta çıkarup
bakarlar;
taşlık
baştan
ise
sa-
yağda
gedikler olur, kum ise yapışur, riştelik yer 4 ise ona göre bilinir. Her semtin bir belirtisi vardır, onunla bilinir.
Hartı
ve Pusula: Hartı bir deridir ki denizin sureti ve rüzgarlar yazılınıştı:. Pusula
bir kutu içinde kıblenüma 5 gibi sarkaçlı bir nesnedir.
rın
Hartı
üzerine koyup yıldızları bulurlar ve ne semte gidilür, o semte hangi rüzga-
çizisi
düşer,
görüp dümeni onun üzerine
doğruldurlar. Karşıdan
esen iki rüzgar-
Funda: Süpürge çalısı, yarı ağaç veya ağaççıklar olup beş yüzü aşkın çeşidi vardır.
Üstübü: Geminin ziftlenecek veya boyanacak tahtaların, kayık ve gemi teknelerinin aralık­
larını su geçirmernek için doldurmak üzere kullanılan keten, kenevir ya da bozuk halat
parçaları.
2
4
5
Zift: Kara yahut yanık kahve renginde yapışkan, zamklı bir nesne olup soğukken sert, ısı­
tıldığında koyu, yapışkan, yarı sıvı bir hal alır. Kalafattan sonra gemilerin ek yerlerini nkamak ve ahşabı rutubete karşı korumak için kullanılır.
Donyağı: Eti yenen dört ayaklı hayvanların iç organlarını saran içyağlarının eritilip dondurulmasıyla elde edilen yağ.
Falya kapamak: Falya deliğinL.kapamak.
Tahta: Tabak, levha; bakır, kurşun ve saç gibi nesnelerin birimi.
Rişte-i bahir: Denizlerde ve deiinler& bildiğimiz erişte gibi yassı ve ince bir tür yosun olup
adeta çayırlık gibi yüksekliği artar ve denizin dibinde adalar halinde devam eder. .Sıklığı ve
uzunluğu dolayısıyla geminin dümenine, küreklere dolanarak onun hareketine engel olur
ve ona tutulan bir gemi büsbütün hareketsiz kalır, kurtulması da güçtür.
Kıblenüma: Pusula; bir ucu güneyi, bir ucu kuzeyi gÖsteren alet; gemicilerin gittikleri yönü
anlamaları için kullandıkları araç.
189
KATIP ÇELEBI
dan başkasım kullamrlar. 1 Gece gidilirse kandil yakup saat gözedirler. 2 Yolda döküntü ve sakınca varsa alarnetten bilüp3 dümen çevirüp yanından geçerler; zira taş
ile yumurta nice ise gemi öyledir. Rüzgar muhalif olup
dilse, yine bakarak yola girüp giderler. Ve bu
iş
fırtına çıkup aykırı
semte gi-
içün her gemide iki reis olur, biri
bir hal olursa o biri yerine geçer. Kapudan gemilerinde birer durbin de olur; gerektikte kullamrlar. Bütün bu yat ve
yarağı
donanma geldikten sonra birer küçük malı­
zeni vardır, yazup malızerre korlar.
Safra ve İstif: Her gemiye taşıyabileceğine göre çakıltaşı safra korlar. Gerektikçe
4
boşaldup
yerine yük yükledirler ve istife bakarlar. Kimi gemi düz olsa yürür, kimisi
kıçı aşağı
olsa yürür, ama
baştardasında
baştarda yüğrük
Yaklaşık
nın
baş aşağı
olsa yürümez, ona göre istif ederler. Ama
bu kaideyi gözetmek gerek
değildir,
paşa
nice gerek ise istif ederler; zira
gerekmez.
hisapla bütün bu yat ve
yarağ,
mesela mavunalar ile elli parça
yat ve yarağına, akçeyle tutulan kürekçi ücretine,
halatçı
kadırga-.
bedeli ve komanya, do-
5
nanma-yı hümayun içün ayrılan peksirnet bahası, bütün söylenenlere yaklaşık ola-
rak bin
altı
yüz kese kadar akçe gider.
Altı
yüz yirmi biri
ocaklık avarız
hanelerin-
den6 alınan kürekçi akçesidir ve seksen beş yük akçe peksirnet bedelidir. Bu paradan artuk ve eksik olarak denize
göre hisaplanup
çıkan donanınaya
4
5
6
bu ölçüye
esen iki rüzgô.rdan başkasını kullanmak: Gemilerin yelkenlerini şişirmek üzere karesen iki rüzgardan başka rüzgarlardan yararlanması.
Saat gözetmek: Saate bakmak § Gemilerde vanlacak yere ne kadar kaldığını saate bakarak
kestirmek; Gemilerin gece seferlerinde yolu ve vanlacak yeri kestirrnek için düzenli olarak
saate bakmak.
Alarnetten bilmek: Denizin dibini iskandille yoklayıp bunun gösterdiği alamedere göre denizin durumuna anlamak.
Safra: Gemilerin dengesini saglamak için alt ambarlanna, özellikle "kayalık" denen safralıklanna konan agırlık.
·
Peksirnet bahası: Peksirnet parası, peksirnet bedeli, tayın bedeli.
Avarız haneleri: Bir savaş sırasında halka ev başına kesilen vergi § kendilerine avanz denilen vergi salınmış olan evler.
şıdan
3
gittiği
çıkarılır.
Karşıdart
2
ne kadar kese
190
.
. ....
YEDINCI BOLUK
Deniz ve donanma
işleriyle
ilgili korsaniara
öğütler
üzerinedir
Tembih: Gizli değildir ki Osmanlı devletinde en büyük dayanak olup, şamna iş
güç edinüp önem verilmekte ön
sırada
bulunan deniz
işleridir.
Zira
bahtı gelişen
devletin revnak ve unvanı iki karaya ve iki denize hükmetmektir. Bundanbaşka
1
Osmanlı
ülkesinin çoğu adalar ve kıyılar olduğundan hele saltanat yöresinin, yani lstanbul'un velinimetinin iki deniz olduğunda hiç şüphe yoktur.
Bundan sonra,
manlarda geçüp
dünyanın
burasıyla
dört bölüğünden biri olan Avrupa'ya
ilgilendiler. Eski
İslamlar yakın
za-
padişahlar, olağanüstü sayılacak savaşlar
ve tedbirlerle ancak Rumeli, Bosna ve Üngürus'un birazını ele geçirebildiler. Söylenen yerler
Avrupa'nın
nizlerin elde
bir
kıyısıdır.
Bu
bulunmasına bağlı olduğu
kadarını
içün
elde tutmak, gözetüp korumak de-
geçmişte
büyük himmet ederlerdi. Bu-
gün de önemli olan gafleti koyup yine elden geleni yapmaktır. Ulu
sin.
Tanrı başarı
ver-
Bundan sonra öğütleri söylemeye başlayalım.
Birinci öğüt budur ki: Kapudan, kendi korsan değil ise deniz işinde ve deniz savaşı
üzerinde korsanlada damşık edüp dinleye. Yalnız kendi bildiğine gidenler çoğu piş­
man
dir.
olagelmişlerdir.
Hele bu yolda bir
yanlış yapılırsa
ziyam yalnız kendisine
değil­
İkinci öğüt budur ki: Donanma gemileri mümkün oldukça Tersane-i Amire'de yapıla;
hem zamamyla yetişür ve tez olur, hem de reayaya zulüm o kadar hafif olur.
Üçüncü öğüt budur ki: Gemilerin yat ve yarağı eksik kalmayup tam olmaya çalışıla.
Her işe vakit ve zamamyla bqşlanup gevşekliğe yer verilmeye.
Revnak ve unvan: Ad ve san;
şan
ve
şeref.
Iki kara ve iki deniz: Arapçası berreyn ve bahreyn olan bu tabir, Osmanlı devletinin toprakları
bulunan Asya (Anadolu) ve Avrupa (Rumeli), Karadeniz ve Akdeniz'i belirtir.
191
KATIP ÇELEBI
Dördüncü öğüt budur ki: Boğaz'dan taşra çıkıldıktan sonra karavul eksik olmaya.
Yolda giderken iki yarar kalite üç mil ileri gide ve limancia yatarken iki üç mil alarga
yata. Ve iki bey gemisi bir saat sonra kalkup donanma ardınca asker döküntüsü1
devşire.
Beşinci öğüt
Rodos
budur ki: Donanma iki yüz parça gemi olursa iki kol ola; yüz parçası
paşasıyla
Geçmişte
bir gün önce kalka. Zira her ·liman iki yüz parça gemiyi alamaz.
böyle ederlerdi. Öyle limanıann sayısı azdır. Ve adalann her tarafında yatı­
lur. Rüzgar ne yandan eserse öte tarafa geçerler, kıyı öyle değildir.
Altıncı öğüt budur ki:
sonra bir limana
Adalar
yetiştilirse
Arası'nda
Rumeli ve Anadolu kenannda,
öğleden
girile, liman basılmaya; yani bundan öte bir liman daha
vardır
diye geçilmeye. Zira nice ihtimal vardır, ya rüzgar
şanlık
olur ve
enghıden başka
çıkar
ya geceye kalup peri-
bir yerde yatmak yanlıştır.
Yedinci öğüt budur ki: Boğaz'ı çıktıktan sonra sabah namazını kılınayınca kalkıl­
maya.
Sekizinci öğüt budur ki: Baştarcia reisleri Cezayir'de ve denizde nice yıllar gezmiş,
korsanlık etmiş
ola. Zira donanmanın yürümesi ve
durması
ona bağlıdır.
Dokuzuncu öğüt budur ki: Donanma giderken baştarcia kürekçileri kartal kanadı
çekeler, yani yap yap 2 çeküp ayak ayak gideler; süratle ulak gemisi gibi gitmeyder.
Meşhurdur
ki İspanya kapudanlan "sizin gemileriniz yüğrük değildir" diye
beri yandan bilir korsanlar "bizim gemilerimiz
gemilerdir" diye
karşılık
verüp
kaçanı
taş atınca
kovmaz, kovandan kaçmaz
susturmuşlardır.
Onuncu öğüt budur ki: Bey gemileri baştardayı her zaman geçe; yüğrük olmak
içün istifine bakmayalar.
Baştarcia yüğrük
gerekmez, bey gemilerini geçmeye; geçer-
se forsalara gemi basmaya hal diliyle izin vermiş olur.
3
On birinci öğüt budur ki: [Donanma] yağlandığı zaman limancia iki bölük ola. Biri
4
yağlanurken bir bölüğü de korumada dura, sonra yağlaya. Bir kez yağda düşman
gelüp nice ziyan vermiştir.
1
2
4
Asker döküntüsü: Herhangi bir sebeple orduya katılamayıp arkada kalan asker; ordunun
ana kuvvetinden ayrı düşmüş, dağınık asker.
Yap yap çekmek: Aheste çekmek, yavaş yavaş çekmek.
Forsalann gemi basması: Bir bozgun sırasında, düşman tutsaklarından olup küreklere konmuş forsalann zincirlerinden boşanıp ayaklanarak gemiyi ele geçirmesi.
Korumada durmak: Kıyıları koruma işine bakmak.
192
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
On ikinci öğüt budur ki: Donanma Avarin'e vardıkta iki parça yarar kalite kafir yakasına
dil almaya gönderile. Eğer
korunup 1 bir yere gidilmeye.
kafi~Aonanmasımn }'1esine'de derneği
varsa yalılar
.
On üçüncü öğüt budur ki: Mesine'de kafir donanınası yok ise, kapudanlar kafir yakasına,
engine gitmek isterse Avarin'de on beş parça: gemi bozalar; yani kürekçilerini
savaşçılarılll çıkarup,
ve
gemilerden güçsüzlerini orada koyup, dinç ve güçlü kürek-
çiler ve savaşçılar götürmeyi seçeler.
On dördüncü
öğüt
budur ki: Avarin'de engine salmak gerektiktc varillere on
beşer
2
günlük su ısmarlana ve akşam namazından sonra limandan çıka. Avarin reayası
yüksek yerde bir gün bir gece
ateş
eksik etmeyeler ki
fırtına çıkup
donanma dön-
mek gerekirse limanı bula; belki üzerlerine bu iş içün adam kona.
On beşinci öğüt budur ki: Engine gitmek murat olundukta önce tembih oluna ki
gece
fırtına çıkarsa
her gemi fenerini yaka; feneri
yoğise
birer fener asalar, ta ki ge-
miler birbirine çatup yanlış yapmaya.
On
altıncı öğüt
budur ki: Adalar
Arası'nda
donanma çokluk gezmeye; Rumeli ve
Anadolu vilayetlerinde geze. Zira adalar sığ yerlerdir ve kanntıdır. 3 Her adanın baş­
ka
karımısı vardır
ve döküntüsü çoktur; az zamanda çok gemi batup
gitmiştir.
Ada-
4
lar Arası donanma kanarası derler.
On yedinci öğüt budur ki: Donanma Rumeli veya Anadolu kıyısına gittikte on par-
ça kalite Adalar Arası'nı koruya;
On sekizinci
öğüt
geçmiş
kapudanlar böyle
edegelmiştir.
budur ki: Donanma giderken pus duman olsa,
gelinirse hemen demir
bırakup
yatalar. Pus
eğer
karaya rast
açılıncaya değin kımıldamayalar. Eğer
enginde olursa, paşa baştardasında mehterhane çalına. 5 Ötekiler de hep çalalar, pus
açılıncaya değin
dinmeye, ta ki gemiler
dağılmasın.
Yalıları
2
4
korumak: Deniz kıyı~ındaki yerleri düşman donanınası baskınına karşı korumak.
Su ısmarlamak: Su tembihlemek; gemilerdeki tayfanın su ihtiyacını karşılamak üzere su
alınmasını söylemek.
Karıntı: Akıntıların, anafor sularına karışmasından ve rüzgarların yüksek dağlara çarpmasından meydana gelen çevrinti.
Donanma kana rası: "Kanara" mezbaha, hayvan kesilen yer demektir. Donanma kanarası
birçok geminin batıp kaybolduğu, yok olduğu yer demektir.
Mehterhane çalmak: Bando çalmak, askeri muzika çalmak.
193
KATIP ÇELEBI
On dokuzuncu öğüt budur ki: Reisler deniz ilmini bilmeye sıkı önem vereler. Pusu-
la ve
hartı işlerinden
gafil olmayalar. Bilenlere de büyükler iltifat eyleye; onunla bil-
meyenler de heves edüp
öğreneler.
Yirminci öğüt budur ki: Kapudan paşa onları Derviş Paşa gibi
Der, imtihan eyleye.
.
viş Paşa ulüfe üzerinde meydana pusula ve hartı koyup Muslu Çavuş adındaki bir
1
maharetli kimseyi de mümeyyiz
ayırdı.
Reisleri onunla ve öteki gemicileri palamar
bağlamak2 ile imtihan edüp ulüfe verdi. O zaman bilmeyenler öğrenmeye heves etti-
ler.
Yirmi birinci
öğüt
budur ki: Deryada kafir
ma Rumeli ya da Anadolu
kıyısına yakın
donanmasına
olup kafir
rast gelinse, bizim donan-
donanınası
denizde olsa çatmaya
heves olunmaya; belki görmezliğe urula. Ama bizim gemiler denizde, kafir kıyıda olsa ya da kıyılar kafir yakası olsa ya da ikisi de enginde olsa, bu üç halde bile kafirlere
çatmak olur, neden dolayı
Yirmi ikinci
öğüt
olduğu savaş bölüğünde anlatıldı.
budur ki:
Düşmari
gemisi kalyon olsa, hemen varup çatmaya he-
ves olunmaya. Belki ıraktan döve döve yıpratup dümeni ve direği kınldıktan sonra
. varalar. Eğer rüzgar ise barda yelkeni ile ardına düşüp limanlık gözedile. 3
Yirmi üçüncü öğüt budur ki: Savaşta saf saf kadırgalar dizile. Kapudan gemisi geri-
de durup beş gemi ona
Yirmi dördüncü
bir
öğüt
ayakdaş
ola; üçü
ardında,
budur ki: Kapudan
iş düşüncesiyle savaş
yerinde gemiden
paşa
ikisi önünde dura.
ve serdar kendi gemisinde bulunup
çıkmaya.
Asker sürmeye
ağalarını
re. O yerde serdar kayık ile gezmek savaş kanununa aykırı ve korkuludur.
gönde-
4
Yirmi beşinci öğüt budur ki: Kapudan paşa yerinde dura, kendi varup düşmana
çatmak heves etmeye; zira baş gidince ayak kalmaz. Bununla çok ziyan görüldü. Serclariara yararlık, yerinde
2
4
durmaktır.
Vlüfe üzerinde: Askerin ulüfe denilen ve ilk ikisi üç ayda bir, son ikisi bir arada olmak üzere yılda üç kez verilen aylıklannın dağıtıldığı zamanda.
Palamar bağlamak: Palamar diye gemilerin karaya bağlandıkları kalın halatlara denir. "Palamar bağlamak" gemileri bu halatlarla karaya bağlamayı bilmek demek olduğu kadar rüzgarın estiği yöne göre gemilerin hangi yanından karaya bağlanacağını bilmek de demektir.
Borda yelkeni ile ardına düşüp limanlık gözetmek: Borda yelkeni, geminin baş tarafındaki yelken demektir. Rüzgar varsa, o zaman borda yelkenlerini açarak düşman gemisinin ardına
düşüp rüzgarın dinerek denizin yanşmasını beklemek.
Kayık ile gezmek:. Sancak gemisin~en ayrılıp denizde kayıkla dolaşmak.
194
DENIZ SAVAŞlARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Yirmi
altıncı öğüt
Türk verile;
budur ki: Bey gemilerinin her birinden yüz kafir
aykırı davrananın hakkınctan
çıkarılup
yerine
geline. Zira ~nice kez forsalar bey gemileri-
ni basup gitmişlerdir.
Yirmi yedinci
karışık
Türk
öğüt
budur ki: Gemilerin kürekçisi
muşakkar
korlardı.
Forsalardan çok
sakınıla. İstanbul
ola, yani Türk ve forsa
baştarcia küreğine
ola. Eski kapudanlar kürekçilerin iyisini seçüp,
üç forsa üç
gemilerinde de çok kafir konma-
yup miri kafir defter ile gemilere dağıtıla.
1
Bir gemide elli kafire kapudanlar
yeğdir;
forsa
ustalığına tamalı
rıza
verirler. Türk
olunmaya. Bugüne dek
bildiği
forsanın
kadar kürek
basup
gittiği
çektiği
gemiler
sayısızdır.
Yirmi sekizinci öğüt budur ki: Donanma taşra çıktıkta dil almaya yarar kalite gön-
derilüp üzerine
düşüle. Geçmişte
cet kalmadı. Adalar Arası'ndan
iş
bu
içün kafir yakasına giderlerdi.
Şimdi
ona ha-
alına.
Yirmi dokuzuncu öğüt budur ki: Savaşta bir gemiye top ve tüfek gelüp kimi halka
değse şehit veyaralıyı
olur.
Halkı şaşırtup
korkuya
perişanlık
düşürmeyeler.
toplarını
yoklayalar,
gerekirse çivileyeler. Fethedilüp ele geçilme tamam olmadan ganimete
lar.2
yapışmaya­
Otuzuncu
öğüt
derhal anbara koyup örteler. Halka göstermek ile
Otuz birinci
budur ki: Bir gemi
öğüt
budur ki:
alınması başarıldı mı,
Savaşta
bir gemiye sudan
pamak mümkün olmasa kimi uzun bezler,
peşkir
ya
ilkin
aşağı
dasarık
top dokunsa tizeye kagibi nesneleri suya ve-
reler ki akındı çeküp falya delüğünü kapaya. Kimi gemi batmaktan bununla kurtul3
muştur.
Otuz ikinci
öğüt
budur ki: Topçular
sanatında
maharetli ola, acemilere
öğreteler.
Gemide her topa bir usta topçu buluna.
Mir! kô{ir: ıı:azinenin parasıyla tutulan ve Müslüman olmayan gemici; hazineden
gayrimuslim gemici; ulüfeli gayrimuslim gemici.
Ganimete yapışmak: Bir savaşta, savaşı bırakıp mal ve yağmanın ardına düşmek.
Sudan aşağı: Geminin su kesiminden aşağısı § Bir geminin su içinde kalan bölümü.
Tizeye kapamak: Iyice, sıkı sıkıya kapamak.
Suya vermek: Suya bırakmak; suya salmak; suyun akışına bırakmak.
195
aylıldı
KAT!P ÇELEBI
Otuz üçüncü öğüt budur ki: Barut perdaht olunmuş ola. Çoğu barut Mısır'dan ge1
lüp
perdahtı
buyruk
da o diyardan olmak uygun görülmekte, eskiden Salih Paşa
gönderilmişti.
altışar karış
Kafirlerin topu on
ikişer karışken
zamanında
barut gücüyle bu tarafın on
topundan çok sürer.
Otuz dördüncü öğüt budur ki: Kumbara işine ve kafir gemisinin yelkenlerini yak-
mak içün oklar ve aletler işlerine önem verilüp savunma işi araçları da bir yana bıra­
kılmaya.
Otuz beşinci öğüt budur ki: Eski günlerden beri vilayetler fethedegelen asker du-
rurken levent yazmaya 2 heves olunmaya. Belki askeri kullanmak, ne yoldan olur,
ona bakıla.
Otuz altıncı öğüt budur ki: Kalyon donanınayı Boğaz'dan çıkardıktan sonra dönüp
taşra
birlikte gitmeye, ayak bağı olmakla yararı yoktur, belki zararı vardır.
3
Otuz yedinci öğüt budur ki: Donanma denizde salt yeğni ve yüğrük ola, nereye is-
terse gide; bununla kafider alt edilir. Zira
donanınaya ayakdaş
onların
çekdiriri kalyondan
ayrılup
bizim
olamaz. Kalyonun yürümesi ise rüzgara bağlıdır.
Otuz sekizinci öğüt budur ki: Körfez Adası [Korfo] yağmasına ve kıyıda kaleler
yapmaya himmet oluna. Bununla kafirin temellerinde gedikler açılır.
Otuz dokuzuncu öğüt budur ki: Körfez ve Zadra hisadarını fethetmek kolay iş sayılmayup girişilecek
olursa büyük tedbir ve
hazırlıkla başlana.
Merhum Sultan Baye-
zici Han, lnebahtı Hisarı'nı niCe fethettiyse o denlü himmete bağlıdır.
Kırkıncı öğüt budur ki:
nizde sefer ve
savaşları
Eski
padişahların
üzerinde
anlatılanlar
sefer ve fetih
olayları, kapudanların
ve yazılanlar görülüp
kıssadan
hisse
dealı­
na, gaflet olunmaya vesselam.
Barutun perdaht olması: Barutun neminin alınması; barutun kimya yoluyla temizlerup parIki tür barut vardır: ı. Mat barut ki bu nemlidir, nemli olması yüzünden de ça. bucak toz haline gelir, daneyi sürme gücü çok değildir. 2. Perdahtlanmış barut ki yanma
gücü çoktur. Nemli barut gibi taneleri ufalanıp toz haline gelmez. Parlak taneler halinde
olur ve alev aldığında çabuk ateşlenmek suretiyle daneleri itme gücü artar.
Levent yazmak: Deniz kıyısındaki Türklerle "levend-i rumi" depilen adalardaki Rumlardan
Türk gemilerine savaşçı deniz eri toplamak. Bunların alınması için bir kılıç veya mızrak, ya
da bir tüfek veya tabancaları olması yet~rdi.
Yeğni ve yüğrük: Hafif ve hdı.
latılması.
196
.
.. ..
KlTABIN SONSOZU
.
.
VE HISAHIN FEZLEKESI
Durumun ve
zamanın gerektirdiği
bir iki söz üzerinedir..
DENİZ SAVAŞlARI
HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Her ne kadar ki Allah'ın işleri mualletetün bi'lağraz 1 değilse de maslahattan ve
hikmetlerden de
boş değildir.
işte
Her
nice gizli hikmet
vardır
ki bunu insan
aklı
kavrayamaz. Bu ecsam ve müfarakat aleminde 2 bütün yaratıklar Allah'ın gücü altın­
da ezilmiştir ve onun eli altındadır. Yerlerde ve göklerde her yere uygun olarak yaşa­
yanları yaratmıştır;
varlık
içün
arasını
yeryüzü karada
hepsine vatan
yaşayan canlıların
kılmıştır.
yurdudur ve soluk alan her
Kimsenin m ülkü
değildir,
gerçek sahibi
kendisidir.
Bütün dili olup
dır.
konuşan
ve dilsiz olup da
konuşmayan yaratıklar
kendi
kulları­
Hikmeti gereğince içlerinde kimisini kimisi üzerine üstün kılmıştır. Herkesin yi-
yeceğini, eksikliğini, yetkinliğini
ve öteki hallerini iğneden ipliğe hükmedüp
alınları­
na yazmıştır.
.
Bir kuluna kimi kez mecazi mülk3 kısmet.edüp padişahlık verir. Kimi kez bir kulunu zenginken yoksul eder. Yeryüzü ülkesinde
rür;
birtakımı,
kullarını
bir yerden bir yere göçügururlanınca
bir yerde birkaç zaman oturmakla kendimülkü sarrup
·onu kaldırup başka bir yere oturtur.
Kafirin Allah'ı
içün
inkarına
ve ona
başka birtakım kullarına
karşı
üstün
gelmesine bakmayup arada
kılar.
kulağını
Rüm memleketlerini kafir
alup mürnin kullarına verdi. Horasan'dan ve Acem
Irakı'ndan
Sünnileri
çekmek
kullarından
kaldırup
Ra-
fızileri4 yerleştirdi.
Edim-i zemin sufra-i am-ı ust
Yeryüzü onun herkese açık sofrasıdır
Berin han-ı yağma çi düşmen, çi dust
bu yağma
sofrasında düşman
ne, dost ne
hükmü gereğince kendi mülkünde nice isterse öyle yapar.
Kesmiş atmıştır anı,
etme cedel
Tiğ-i layüs'elü amma yefal
5
Cedelleşip
durma, onu kesmiş
yaptığından
atmıştır
sorulmaz kılıcı.
Mualletetün bi'lağraz: Garazlarla maksatlı olarak sakat ve eksik gösterilmiş, demektir.
Ecsam ve müfarakat alemi: Var olmalar ve ayrılmalar alemi.
Mecazi mülk: Dünya § Gerçek ve ölümsüz olan alemden ayrı, geçici dünya saltanatı.
4
Rafızi:
Sünni mezhebine
aykırı
bir inanca ve
düşüneeye
sahip olan kişi. Bkz. Sözlükçe.
Burada "layüs'elü amma yef'al" Allah'a telmih olup Kuran-ı Kerim'de bir ayetin parçasıdır
ve "ona yaptığı sorulmaz, o yaptıklanndan sorumlu değildir" anlamındadır. Ayetintamamı
"Allah, yaptığından sorumlu tutulamaz; onlar ise sorguya çekileceklerdir" [Enbiya, 21 :23]
199
KATIP ÇELEBI
Ve bu
dünyayı -şam
kılup, yapılup
ulu ve yüce olsun- sebepler alemi
bozulan
bütün alınyazılarını tasarrufat yüzünden göstermiştir. Öyle ise gayb perdesinden
doğrudan tasarruf ederekkudretini gösterir. 1 Bütün ortaya çıkan durumlar, onun istediğini
yapan ve her nesneye gücü yeten kudretinin eseridir.
Salt iyiliğinden ve ululuğundan,
kullarını
cüz'l: ihtiyara sahip
kılup
bunu bir yere
kullanmak gücünü ve kudretini vermiş; hemen ardınca bunu yaratmak üzere adetini
yerine getirmiştir. 2 lnsanın istediğinde, yolunu arayup girişınesi ve bu yolu tutması
gerektiğini öğretmek
ruklar
buyurmuştur;
denni ile.
içün
Nazm-ı
Kerim'inde
[Kuran-ı
kesin yollarda vücübi emir ile ve
Kerim] nice yerlerde buy-
esbab-ı
mevhumede emr-i te-
3
Nitekim gövdenin güçlenüp düzene girmesi yolunda "külü
temeddün düzeninde adl ve ihsan ayetleri gibi;
ta'tüm min kuvvetin" diye buyurduğu gibi.
lşte
kulak
1
işin
4
kul hizmetini
meydana gelmesi, sebepleri yaratan
Tanrı'nın
yapmış
değildir.
bırakmak, Allah'ın buyruğuna
olur;
iradesine kal-
Dilerse yaratup onu meydana getirir, dilemezse yaratmaz. Kulun
dileğini
ye-
Ancak, yolunu aramakta kusur edüp onu bir
uymamak demek
olduğundan
kul suçlu olur.
Gayb perdesi: Tanrı'yı saklayan, onun sırlarını, niteliğini örten perde; Tanrı'yı olduğu gibi
engel olan esrar perdesi.
Tasarruf etmek: Tanrı'nın kaiiıat üzerindeki mutlak iradesi; Tanrı'nın kainatı istediği gibi
idare etmesi; bütün kudretin Tanrı'nın elinde olması.
Kullarını cüz't ihtiyara sahip kılmak: Tanrı'nın kullarına birtakım işlerde onu yapıp yapmamak gücünü vermesi; Tanrı'nın kullarına mutlak olmayan bir irade ver.mesi.
Tanrı'nın adetini yerine getirmesi: Tanrı'nın buyruğunu yerine getirmesi; Allah'ın hükmünü
yürü tmesi.
Vücubi emir: Allah'ın yapılması kesin olan buyruğu.
Esbab-ı mevhume: Meydancia olmayan, henüz hayalde kalan sebepler; henüz gerçek ve elle
tutulur hale gelmemiş olan vasıtalar.
Külu ve'şrebu: "yiyin için" Ayetin tamamı: "Ey Ademoğulları! Her secde edişinizde güzel giysilerinizi giyin, yiyin için, ama israf etmeyin. Çünkü O israf edenleri sevmez" [A'raf, 7:31]
Temeddün düZeni: Toplum düzeni; insanların şehirler kurup bir arada yaşama düzeni.
Adl ve ihsan ayetleri: Kuran-ı Kerim'in birçok yerinde Allah'ın kullarına adaletin ve iyiliğin
mükafatlandıracağını bildirdiği ve bunları buyurduğu ayetler.
Ve aiddu lehüm m'esteta'tüm min kuvvetin: "Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar
kuvvet hazırlayın" [Enfal, 8:60].
tanımamıza
2
"ve aiddü lehüm m'este-
kula gerek olan onun yüce buyruğunu tutmak içün yola girmek, eksikliği ve
rine getirmesi onun üzerine
yana
ayeti gibi;
4
arkasına atmayı doğru bulmamaktır. Girişmekle
bundan sonra da o
mıştır.
savaş işinde
ve'şrebü"
200
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMACAN
Tanrı'nın cezasını ve itabını 1 hak eder; bundan dolayı Allah tarafından üzerine düş­
manlan
saldırtmak,
bundan uyarrup
kulağı
elindekileri azaltmak ve benzerJ. azaplarla
akıllanmayarak,~eli~den
çekilir.
Eğer
gideni yerine getirmek yoluna kendini ver-
mez ise ceza ve itap artar, gide gide başka durumlar ortaya çıkar.
Bu
ması,
rını
girişten
sonra üzerinde
durduğumuz
konuya gelelim: Bugün
düşmanların
az-
para kıtlığı, asker, hazine ve reaya işlerinde bozukluk, bunu gidermenin yolla-
arayup bulmaktaki eksiklikten ve savsaklamaktan dolayıdır. Bunu giderecek ça-
relere yoluyla başlamak, eskilerin
yup yerine getirmekle olur.w
Osmanlı
rin büyük bilgini Kemal
şeriate
kanunlara
başvurmak
Süleyınan Han'ın
Paşaoğlu
saltanat
onları
ve
ülkesini kılıç gücü ve güzel tedbirle fethedüp ele geçiren
le Yavuz Sultan Selim ve Sultan
yüce
koyduğu
padişahlar;
sürdüğü çağlarda
Osmanlı
sıntıyla sallanmamıştı.
he-
Türkle-
Efendi ve Ebüssu'üd Efendi merhum, o kanunlan
uydurmakta dikkat ve eksiklerini giderme yolunda nice
met eylediler. Ve
uygula-
dürişüp
him-
devletinin temeli o himmetlerle güçlenüp, olur olmaz sar-
Sonra gelenler, her ne
işlerse
kanun olur
sandılar.
Yeni ka-
nunlar kurulup çareler yolundan girişrnek unutuldu.
Bundan sonra elden çıkanı yeniden ele geçirip bozukluğu gidermek, bu eski kanunu elden
geldiğince
yürütmeye
bağlıdır;
uzun ömür versin- o kanunlan bilüp
birer
yürürlüğe koyınası,
alemin
şeriat kılıcı
çarelere yolundan
sığınağı
olan
padişahın
ve siyaset kanunuyla
girişmenin şartıdır.
-Allah
bunları
birer
Allah sübhanehu ve
taala kolay getirsin, amin.
Itap: Azar, sert davranma, sert söyleme, azarlama.
1J1
Takvfmü't-Tevcir!h'imizin sonunda yazdığımız, devletin durumu gereğince kanunu yürütmeye yapişmak buna aykırı değildir -K.Ç.
201
SOZLUKÇE
Kitabın
içinde çeşitli yerlerinde geçen ve
sayfalann altındaki dipnotlarda gösterilmeyen sözcüklerden oluşturulmuştur.
Ağa: Osmanlı şehzadeleri
bir yaşına gelip de sütten kesildikten sonra onun yanına verilen
adamların başlıcalarından biri. Bu ağalar üç kişi olup has odalılardandı. Bunların içinden
en yaşlısı şehzadenin baş r:ıürebbisi olup kendisine "baş lala" derlerdi ve onun buyruğu al-·
tındaki öteki üç hadımağası da "lala" unvanını taşırdı.
Akçe:
Osmanlı Imparatorluğunda
sürülmekte olan gümüş para.
Alarga: Açık, engin § Bir geminin kıyıdan uzakta,
Alay: Gemilerin düşman gemileri karşısında
açıkta bulunması.
kurdukları
dizi,
sıra.
Alay bağlamak: Donanmanın düşman karşısında harekete geçmek üzere emir ve kumanda
beklemesi; gemilerin savaşa hazır olmak üzere sıraya dizilmesi.
Alay gemileri:
Alınmak:
Aman:
Mısır
ve Hicaz'a giden kafilenin bulunduğu gemiler.
Tutulmak, tutsak olmak, yakalanmak
Düşmanın
teslim olacağını bildirmesi;
düşmanın savaşı bırakıp karşı
tarafa sığınması.
Aman çağırmak ya da aman dilemek: Aman dilemek; savaşta bir tarafın karşı tarafa canlarına ve
mallanna dokunulmamak şartıyla teslim olmaya razı olduğunu bildirmesi.
Aman el-aman: Aman dileme,
dirmek için seslenmesi.
sığınma.
Bir
savaşta düşmanın karşı
tarafa teslim
olacağını
bil-
Anadolu askeri: Anadolu beylerbeyinin buyruğunda olan on dört sancaktan toplanıp onun kumandasında savaşa katılan ordu.
Ardlarını
sürmek:
Arkalarından
kovalamak.
Artuk: Çok, fazla, ziyade.
Ayakdaş
olmak: Birlikte yürümek;
Ayan ve erkan:
Adı
aynı
süratte olmak,
aynı
süratle yol almak.
belli kişiler ve devlet adamları; adı belli kişiler ve devlet ileri gelenleri.
Azep: Çoğulu Azeban. Galata Azepleri de denir. Evli olmayan bekir erkek anlamında olup donanmada hizmet eden belli,bir asker sınıfının adıdır. Bunlar Osmanlıların ilk devrinde devletin önemli yaya gücünü oluşturuyor ve kale korunmasında kullanılıyordu.
Balyoz: Venedik cumhuriyetinin Osmanlı devleti yanında bulundurduğu elçiye verilen ad.
Barça: Eski zamanlarda bir tür korsan ve savaş gemisi veya büyük savaş sandalı. Hem taşıt
hem de savaş gemilerind~n olup altları düzdü. Iki ve üç direkli olup kalyon türlerindendi.
Basmak:
Baskına uğratmak, baskın
yapmak;
bastırmak
203
·
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Bastırmak: Altına
Baş
ve buğ:
almak,
çiğnetrnek
Başkumandan, başbuğ.
Başbuğ etmek:
Birini başkumandan yapmak; bir ordunun başına getirmek.
Baştarda:
Amiral gemisi, sancak gemisi. Kadırga türünden olup orta ve yarım diye .iki sınıf
halinde gösterilen baştarda yirmi altıdan otuz oturağa kadardır ve çift küreklidir. Her küreğini beşten yediye kadar kürekçi çeker. 'Boyları elli yedi ziradır. Bkz. Paşa baştar dası.
Berk: Güçlü,
sağlam,
sarp.
Berkitmek: Güçlendirmek, kuvvetlendirmek,
sağlamlaştırmak.
Bey gemileri: Rodos, Midilli, Sakız gibi kapudan paşa eyalerine ait sancak beylerinin gemileri.
Asıl
donanma kapudan paşanın buyruğu altındadır, ama bunlar Istanbul'dan çıkan ve Istanbul tersanesine bağlı donanma değildir; dışarıdaki donanmadır. Devletin asıl donanmasının dışında olan bu gemiler donanmanın ikinci ve ihtiyat bölümünü oluştururlar.
B.orda: Geminin yanı, bir geminin geniş yanı.
Barda yelkeni: Geminin baş tarafındaki yelken demektir.
Bölük halkı: Osmanlı devletinin askeri teşkilatında yeniçeri ocağının üç ana bölümünden biri
olan "ağa bölükleri" ya da "bölüklüler" denen parçası. XV. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan
bu bölük, yeniçeri ocağında yolsuzlukların birbiri ardına gelmesi yüzünden Osmanlı hükümdarları tarafından ihtiyat tedbiri olarak kurulmuş ve yeniçerilerin içine devşirmelerden
"ağa bölükleri" adıyla alınmış bölükten meydana getirilmiş bir sınıf olarak eklenmiştir.
Burtun: Eski zamanlara ait kalyon türünden bir savaş gemisi.
Cebeci: Orduya, donanınaya top ve top gereçlerinin dışında silah, cephane, siper kazmaya yarayan aletler ve başka savaş gereçleri hazırlamakla yükümlü asker.
Cebehane: Silah, zırh, barut,
yer § Askeri müzesi.
fişek,
gülle, bayrak ve benzeri
savaş
araç gereçlerinin
saklandığı
Cebeli: Tırnar ve zeamet sahiplerinin sefer olduğunda götürmek zorunda oldukları savaşçılara
verilen ad; silahlı asker § Tırnar sahiplerinin yedek götürdükleri silahlı asker; kafileyi korumak için verilen yerli süvari. "Cebe" (zırh) giydikleri için bu adı alnuşlardır.
Cenkçi:
Savaşçı,
bir geminin savaşçı askeri.
Cılasun: Bahadır,
kahraman, mert, yiğit.
Çarmıh:
Gemi direklerinin arına ve merdivenleri; ana direkleri ve gabya çubuklarını tutan kahalatlara yerilen ad. Herhangi bir direği yanlarından tutmak üzere o direğin oturağında
alt-baş hizalarına kadar olan halatlara verilen ad.
lın
Çatmak: Deniz savaşlannda çıkıp onlarla
bordaya gelmek § Çarpışmak, çarpmak.
savaşmak
üzere
Çekdirir veya Çekdirme: Kürekle giden ve yelkenlerini
gemilerine verilen ad.
Çekmek:
Alıp
götürmek;
kaldırmak;
düşman
yardımcı
karadan çekip gemiye almak.
204
gemisine
yanaşıp
bir araç gibi kullanan
barda
savaş
SÖZLÜKÇE
Çektirmek: Gemiyi kürek çektirerek başka bir geminin üzerine yürütmek § Uzaklaşmak, yol
vermek§ Yola koyulmak, engine açılmak§ Küreklere yapışıp gitmek§ Kürek çekerek yol
'
almak için emir vermek.
-~~-~
Çignemek veya çiğnetmek: Gemilerin ÜzerTne daha kuvvetli gemilerle yürüyüp onları batırmak,
bozguna uğratmak.
Çivilemek: Bir topun falya
(ateşleme) deliğine
çivi sokup perçiniemek suretiyle topu
işlemez
hale getirmek.
Çuka: Dolama, havlı yün dokuma § Çok ince bir çekit yünlü kumaş.
Dane: Ateşli silahlarla atılacak nesne, gülle,
Danışık: Danışma, kenkeş, müşavere,
kurşun,
müzakere.
Danışık
etmek veya danışık eylemek: Danışmak,
müşavere etmek, müzakere etmek.
Danışık
olunmak:
kere edilmek.
Darbzen:
mermi.
kenkeş
yapmak,
Kenkeş yapılmak, konuşulmak, meşveret
Savaşlarda kullanılan
konuşmak, meşveret
edilmek,
müşavere
etmek,
edilmek, müza-
bir tür top; kale döver top.
Dellal: Tellal. Gazetenin olmadığı çağlarda, halkın kalabalık olduğu yerlerde,
işlerini, buyruklarını ve başka haberleri bağırarak halka duyuran kimse.
çoğu
hükümet·
Demir bırakmak, demir koymak ya da demir komak: Demir atmak.
Demir koparmak: Vakit kaybetmemek için geminin demirini çekeceği yerde
mak; geminin demir almaya vakit kalmadan onu koparıp denize açılması.
koparıp bırak­
Deniz beyleri: Kapudan paşa eyalerini oluşturan sancak beylerine verilen unvan. Bunlar hazır­
ladıkları gemilerle (bunlara "bey gemileri" denirdi) sefere katılırlar ve deniz işlerinde kullanılırlardı. Rodos, Midilli, Sakız gibi ada beylerinin emrinde böyle gemiler vardı.
Deprenmek: Davranmak, hareket etmek.
Dergah-ıAli Çavuşu: Divan-ı
hümayun mübaşiri ve icra kuvvetine hizmet etmekle yükümlü
bir sınıfmensubuna verilen ad. Bunların işi divan-ı hümayunda ve kimi taşra işlerinde hizmet etmekti. Divan günleri, davacıları çağırarak divana getirirlerdi. Bundan başka vergi
toplamak gibi işler için eyaletlere de gönderilirlerciL Bazen bir valiye ve başka ilgililere ferman götürmek üzere yollanır; bazen de sözü geçer kimselerin öldürülmesi için gönderilirlerdi. Yabancı devletlere memuriyetle gönderilclikleri de olurdu.
Dernek veya dernek etmek: Bir araya gelmek, toplanmak
Devlet kapısı: Saray, hükümet rr:ıerkezi; Istanbul.
Devşirmek:
Toplamak.
Dikmek veya dikilmek: Atanmak, tayin edilmek, tayin olunmak.
Dil almak veya dil
yakalamak.
aldırmak: Düşmanın
durumunu söyletip haber almak üzere
Divan: Devlet işlerinin idaresiyle ilgili heyet.
205
baskınla
tutsak
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Divan-ı
hümayun:
Padişahın başkanlığında
Padişahın başkanlığında
hükümet
toplanan vezirler kurulu.
işlerini görüşmek
üzere toplanan heyet;
Diyegörmek: Deyip durmak, üzerinde durmak, tekrar tekrar söylemek.
Donanmak veya donatmak: Bir geminin bütün yat ve yarağının tamamlanması; birgeminin donatımının yapılması.
Doyum: Bir savaşta düşmandan alınan mal~ nesne, ganimet.
Doyum olmak: Bir savaşta veya baskında düşmandan mal ele geçirmek, ganimet almak.
Dökmek: Asker çıkarmak. Örneğin "gemi dökmek" bir
er dökmek" ise kıyıya asker çıkarmaktır.
Dökülmek:
Düşmek, yığılmak,
savaş
yerine çok gemi getirmek; "kıyıya
kaçmak.
Döküntü: Deniz içinde kayalık yer; deniz içinde kaya dökümüleri bulunan tehlikeli yer § Askerin orduya katılınayıp geride kalan dağınık erleri.
Dümen çevirmek: Gemiye yön değiştirtmek
Dürişmek
veya dürişilmek: Cehdetmek, çabalamak, gayret etmek,
Düşmek: Savaşta
ölmek § rastlamak,
uğramak,
uğraşmak
yoluna çıkmak.
Düşürmek: Çıkarmak § ulaştırmak.
DüZiilmek:
Eğlenmek:
Hazırlanmak,
Durmak, kalmak; beklemek, oyalanmak.
El uzatmak:
El vermek:
tertiplenmek.
Sarkıntılık
Elverişli
etmek,
sataşmak,
tecavüz etmek.
olmak, müsait olmak, yaver olmak.
Ele getirmek: Tutmak, tutsak etmek, yakalamak.
Engine salmak veya engine salınmak:
Açık
denize çıkmak, engip.e açılmak.
Er: Asker, er.
Er dökmek: Asker çıkarmak, karaya asker
Eyalet:
Osmanlı
çıkarmak.
idare teşkilatında bir beylerbeyinin bulunduğu bölge.
Falya: Delik.
Fanus: Fener, gemici feneri.
Fetihncime: Kazanılan zaferleri, özellikle de Hıristiyan dünyasına karşı kazanılan zaferleri, lslam hükümdarlanna bildirmek üzere, çok kez sefaret heyetleri vasıtasıyla ve ganimet olarak alınan armağanlar ve başka nesnelerle birlikte gönderilen mektuplara verilen ad. Fetihnameler dost devletlerden başka Osmanlı Imparatorluğu içinde şehzadelere ve beylerbeyine de gönderilirdi.
Firkate: Oturak sayısı on on yedi arası olan bir savaş gemisi türü.
Flandıra: Savaş
gemilerinin ve bütün bey gemilerinin (yardımcı gemilerin) grandi direklerine
çekilen ensiz ve uzun şerit sancaklani denir; bir başka adı "alav".
206
SÖZLÜKÇE
Forsa: Yelkenli gemilerde kürek çekmeye mahkum savaş
için birer ayakları güveneye çakılı olurdu.
Ganimet: Doyum; bir savaşta
Gaza:
Düşmanla vuruşma;
Gedik:
Kuşatılan
bir
düşmandan..ele
din ve ülkü
düşman
tutsaklarına
verilen ad.
Kaçınamalan
geçirilen mal § Emeksiz, bedava elde edilen mal.
düşmanlarıyla çarpışma.
kalesine girebilmek için surlarda
topların açtığı
delik.
Göçmek: Bir yerden kalkmak, yola çıkmak; bir yerden başka bir yere gitmek üzere
Ölmek, bu dünyadan gitmek.
ayrılmak ~
Göke: Borda sathı yüksek olan ve bugün kullanılmayan bir tip gemi. Kürekli bir gemi
halde yapısı bakımından kalyon sınıfındandır.
Gönüllü: Mecburi olmadığı halde ordu veya
donanınada kendiliğinden
olduğu
görev alan kişi.
Gönüllü alayı: Gönüllülerden oluşan alay.
Gönüllü gemisi: Bir devletin donanmasına, herhangi bir savaşta geçici olarak kendi isteğiyle katılan gemi ya da gemiler; bunlardan meydana gelen filo.
Gönüllü kapudanı veya gönüllü reisleri: Gönüllü levent gemilerinin kaplanları.
Görümlü: Gerekli olmak, gerek olmak, muhtaç olmak.
Halat: Kalın urgan, palamar; yelkenleri direklere bağlamak, gemiyi karaya
mi demirini bağlamak için kullanılan kalın urgan.
Halatçı:
bağlayan
ya da ge-
Yelkenlilerde, yelkenleri direklere bağlayan ipleri idare eden gemici.
Halife: Birinin ölümünden sonra onun yerine geçen kimse.
Halk: Bir geminin tayfası; bir geminin içinde türlü amaçlarla bulunan kişilerin tümü.
Haraç: Kesim;
düşmandan alınan vergi,
Harem-i Hümayun:
zapt edilmiş bir
Osmanlı sarayında kadınlar
düşman
ülkesine
salınan
vergi.
dairesi § Genel olarak saray.
Harem-i Sul tani: Hükümdar sarayı.
Harici: Islamiyelin en eski fırkalarından birinin mensubu. Inançlarında ve hilafet meselelerinde ayrı görüşleri olan Harkilerin siyasetteki rolleri Emeviler devrinde büyük olmuştur. Bu
rol
aralıksız isyanlarıyla
larının
Hartı:
Islam devletinin doğu bölgelerinin asayişini bozmak ve Abbasoğul­
Emevilere karşı zaferlerini kolaylaştırmak yolunda oynanmıştır.
Harita.
Has: Yüz bin akçeden fazla gelir sağlayan tımarlara verilen ad. Bu yüksek gelirli tırnarlar vezirlere, beylerbeyilere ve yükse}< mevkide bulunan devlet adamlarına verilirdi. Vezirlen:; beylerbeyilerine ve başka beylere verilen haslara "vüzera haslan" denirdi. Bu topraklar sahipleri tarafından işlenir, ekilip biçilir;yalnız ürünlerin onda birleriyle tarlaların alınıp satılına­
larında
belirtilen harçlar, kanunun tayin
ettiği
vergiler tırnar ve has sahiplerine verilirdi.
Havale etmek veya havale eylemek: Bir silahı hedefe doğrultmak.
Hazırbaş
olmak:
"Hazır baş"
ruma geçmek;
hazır
askerlikteki
"hazır
ol" emridir.
Hazırbaş
olmak,
ol durumuna girmek; alarma geçmek, demektir.
207
savaşa hazır
du-
DENIZ SAVAŞıARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Hazine: Maliye § Bir devletin veya beyliğin para
ve başka yerlere harcanan para.
işlerine
takan daire § Para; devlet giderlerine
Hazine getirmek: Bir yerden para getirmek; bir yerden toplanan vergileri, bir bölgenin gelirini
devlet merkezine getirmek.
Hendek: Bir hisarın çevresine kazılmış olan çukur;
kaleye yanaşmasına engel olmak amacını taşır.
Hutbe: Hatip
çoğunlukla
suyla doludur ve
kuşatanların
tarafından
söylenen din ve dünyayla ilgili vaaz ya da hitabe § Cuma ve bayram
ve güneş tutulması dualarında hutbenin değişmez bir yeri vardır. Cuma namazında, cumanın farzından önce okunan hutbe, başka hallerde namazdan sonra
okunur § Müslüman hükümdarların ve devletin istiklal işaretlerinden biri olarak hutbede
saltanat süren hükümdarın adının anılması şarttır.
namazlarıyla yağmur
Hükm-i hümayun: Herhangi bir iş ve vazife için padişah tarafından verilen yazılı buyruk.
Hünkar gemisi:
Padişah
gemisi, saltanat gemisi; hükümdarın binmesine
ayrılmış
gemi.
Ismarlamak: Tembih etmek, tembihlemek.
Iç hisar veya iç kale:
Şehre
hakim kale olup onu korumaya yarayan surla çevrilmiş
ve en yüksek yerinde yapılan küçük kale, erk.
şehir
ve ka-
sahaların bazılarının ortasında
Istanbul gemileri: Istanbul tersanesine bağlı olan gemiler.
Istif: Düzen, düzeltme. Bir geminin yükünü, hareketine engel
biçimde yerleştirmek, sıralamak
olmayıp
dengesini bozmayacak
Istihare eylemek: Hayır dilemek § Önemli bir işe karar vermeden önce Allah'tan hayır dileyerek iki rekat "istihare namazı" kılıp yatmak ve o gece gördüğü düşü yormak; bu yoruma
göre de o işe girişrnek veya ondan vazgeçmek
Kadı: Yargıç.
Kalajatçı:
Halk arasında çıkan ihtilalları ve
Geminin kalafat işlerine,
onarımına
davaları
görmek için devletçe saptanmış
kişi.
ve ziftlenmesine bakan kişi.
Kalite: "Galiota" Kalyon biçiminde kadırga; eski zamanda yelkenli bir tip gemi.
Kalyon: Iki ya da üç ambarlı, yelken ve kürekle yürüyen savaş gemisi.
Kanat: Yelkenlilerde küreklerin çiktığı kürek lombarlarına denir. Bunlar gemi~in bordasından
davlumbaz şeklinde dışarı çıkar. Kanatların, kıç üstünde olanına "kırlangıç" denir.
Kantar: Eski Arap ağırlık sisteminde büyük bir ağırlık ölçüsünün adı. Bu ölçünün ağırlık değeri hakkında birçok rivayet vardır ve çeşitli Islam memleketlerinde bir kantarın ağırlığı
birbirlerinden çok farklıdır.
Kanun üZere: Bu yolda saptanmış kurallara, yöntemlere, tüzüklere ve buyruklara uygun olarak
hareket etmek
Kapanmak: Denize açılamamak, karada kapanıp kalmak,
niz yolunun aÇık olmaması.
Kapatılmak:
Hapsedilmek, zindana atılmak, tutuklanmak
208
olduğu
yerden
dışarı çıkmamak;
de-
SÖZLÜKÇE
Kapucubaşı: Sarayın dışı,
yani bab-ı hümayıın denilen kapı ile orta kapıyı bekleyen kapıcıların
büyük zabiti. Türlü görevleri vardı. Devlet merkezine herhangi bir devletin elçisi geldiğinde, saraya gelip padişahın huzuruna'Çikarıltriasında elÇiye onlar yol gösterirlerdi. Eyalet
valisi olan beylerbeyi veya vezirlere önemli ve gizli bir bildiri gönderilmesi bunlardan biri
aracılığıyla yapılırdı. Bazı vali, vezir ve diğer devlet adamlarının öldürülmesine de bunlar
memur edilirdi. Kapucubaşılar buna benzer daha ~aşka işler de görürlerdi.
Baş §
Kapudan:
Reis, gemi reisi § Derya beyi, kaptan § Gemi süvarisi.
Kapudan gemisi: Içinde kapudanın, donanma kumandanının bulunduğu gemi; sancak gemisi.
Kapukulu: Yeniçeri ocağını meydana getirenerlerin topuna birden verilen ad;
ratorluğu ordusunun piyade kolu.
Osmanlı
Impa-
Karaka: Bir tür büyük savaş gemisi. Eski çağlarda üç ambarlılar gibi kalyon tipi, ahşap savaş
gemilerinden birinin adı. Ikinci sınıftan sayılan bu gemiler iki ambarlıydı. En üst güvertesinden başka birbiri altında iki batarya top bulunurdu.
KaramürseL Osmanlı donanmasında yer alan gemilerden çekdirilerin en küçüğüne verilen ad.
Adını Karamürsel beyin, Karamürsel kasabasının Kavakkoyıı-Armutçuk Limanı'nda yaptır­
dığı rivayet edilen ilk geminin (?) adından alan bir yelkenli. Bu adı belki de lzmit Körfezi
üzerindeki küçük kasabadan almış olmalı.
Karavul: Düşman donanmasını gözlernek için donanmanın önünde veya
cü ve koruyııcu gemi.
arkasında
Karavula olmak veya karavula gitmek: Donanınaya gözcü olmak;
dan emin olmak için donanmanın ilerisinde gözcü çıkmak.
gemilerinin baskının­
Karşılamak: Karşısına çıkmak, savaşmak
üzere karşılamak.
Kayalık: Safralık,
geminin safra konan yeri. Geminin
lüm olup onun ağırlık ve denge merkezini saptar.
Kayık: Baş
ve kıçları
eğri,
düşman
giden göz-
diğer
her yerinden tecrit
edilmiş
bir bö-
bilinen küçük deniz taşın.
Kaymakam: Birinin yerini tutan kimse; kendisi bulunmadığı zaman onun yerine işleri yürüten
resmi görevli § Sadrazam hükümet merkezinde bulunmadığı zaman onun yerine işleri yürüten ve onun vekili olan görevli.
Kehanet göstermek: Gayipten haber vermek,
Kemankeş:
geleceği
bildirmek,
olacağı
söylemek.
Güzel yay çeken; iyi yay çekip ok atan; keskin okçu.
velilere, kendine yakın olan kullarına verdiği mucizeli lütuf ve ihsanlar; olayapmak gücünü sağlayan kutsallık kudreti; bir evliyanın ortaya koyduğu olağanüstü iş; sıtkı bütün ve gÖnlü arı velinin gösterdiği harikuladeliklerden her biri; halkın
içinde herkesin gücü yetmeyen bir işi yapma kudreti.
Keramet:
Allah'ın
ğanüstü işler
Keramet sahibi: Keramet gücüne sahip oian; evliya, mübarek kişi.
Kerametli söz: Içinde
geleceği
haber veren bir
işaret
bulunan söz.
Kese: Osmanlılar zamanında içine miktarı belli olan altın ve gümüş
torba olup bunun gösterdiği ıpiktar zaman zaman değişmiştir.
209
paranın konulduğu meşin
DENIZ SAVAŞıARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Kethüda: Büyük devlet adamlarının yanında bulunup onun işlerine bakınakla yükümlü kişi.
Kevgir: Büyük süzgeç, delikli büyük lenger.
Kılıç artığı:
Bir savaşta ölümden kurtulabilenler; bir savaşta kılıçtan geçmeyip geri kalanlar.
Kılıç !akması: Kılıç
Kırılmak:
Kırmak:
Kışlak:
Kıyı:
yemi;
kılıçla
öldürülecek olan; ölümü kılıçtan olan.
Öldürülmek § Gücenmek.
Öldürmek, savaşta öldürmek.
Ordunun kışı geçireceği yer.
Deniz kenan,
Kızılbaş: Şeyh
yalı,
kara.
Cüneyd'in
(?-1460)
öldürülmesinden sonra onun "Erdebil süfileri"
tarafından
"pir" olarak tanınan oğlu Şeyh Haydar (?-1480) on iki dilimli kızıl taç giyip kızıl sarık sarın­
maya başlamış ve müriderine de, derecelerine göre, aynı tacı, sarıklı veya sanksız olarak
giydirmiştir; bu yüzden de onlara "kızılbaş" denmiştir. Kızılbaşların inançlarında esas, Ali'yi Tanrı tanımaktır. Onlarda Allah, Muhammed ve Ali, üçü birdir. Tanrı, Muhammed ve
Ali suretinde görünmüştür. Fakat bütün hikayelerde Ali daima Muhammed'den üstündür.
Hatta onlarca "miraç" bile Peygamber'in Ali'nin sırrına ermesidir. Tarihte "kızılbaş" deyince
Şah lsmail' e uyanlar ile "Safevi Devleti" anlaşılır.
Kol: Bir kumandanın buyruğu altındaki asker.
Koruma veya korumak:
Korumaya
düşman baskınından
koruma işi.
de Türk ada ve limanlarını, Türk gemilerini
ve korsanlardan korumak üzere denize açılmak.
düşman
Kıyıları düşman donanmasının baskınından korunması.
Koşmak: Yanına
Koşulmak:
ve özellikle kıyıları
çıkmak: Savaş amacıyla değil
saldırısından
Korunma:
Donanınayı
katmak,
yanına
Beraberine verilmek,
vermek§
Hızla
varmak,
yanına katılmak, yanına
Koyulmak: Birbirine girmek, çullanmak,
saldırmak,
seğirtmek,
süratle gitmek.
verilmek.
birinin üzerine toptan saldırmak
Kömi: Bir gemide forsaların başı, nezaretçisi.
Kubbe vezirliği: XVI. yüzyılın ilk yıllarına değin yalnız devlet merkezinde bulunup divan-ı hümayuna memur vezirlere verilen unvan. Kanuni Sultan Süleyınan zamanında merkezde vezir sayısı dörtten yukarı çıkmamıştı. Bunlar birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü vezir olarak adlandırılırdı. Kubbe vezirleri, divancia kıdem sırasıyla birbirlerini"n altında, divancia
sadrazarnın sağ tarafında otururlardı. Vezirlerden en sondakine "küçük vezir" denilirdi.
XVI. yüzyılın sonlarından başlayarak bunların sayısı artmış, sadrazarola birlikte yediye, çok
sonraları da sekize çıkmıştır.
Kul: Asker, ordu, yeniçeri.
Kulaç: Bir uzunluk ölçüsü. Iki kol düz açıldığı zaman ortaparmak uçları
Çoğunlukla deniz derinliklerini ölçmekte birim olarak kullanılır.
arasındaki
uzunluk.
Kulaçlamak: Ölçmek, denizin derinliğini kulaçla ölçmek.
·
Kulluklarını
arz etmek: Hizmette
bulunmayı
teklif etmek, onun
rnek.
210
buyruğu altına
girmeyi iste-
SÖZLÜKÇE
Kumbara: Demirden, yuvarlak, içi boş olarak yapılan; barut, demir ve kurşun parçaları doldurulup havan topuyla veya elle
Kumbaracı:
atılan
bir savaş aracı.
Kumbara atanlar.
Küreğe koymak: Kürek çekmek üzere forsaları zincire vurup oturaklara yerleştirmek.
Kürekçi: Yelkenli gemilerde kürek çeken gerİıici.
Kuru yer: Kara.
Kuşak:
Gemilerin çevresini
kuşatan,
daha güçlü ve
sağlam
madenden yapılan çember; gemile-
rin çevresini saran kuvvetli ve kunt çember.
Kocakuşluk: Kabakuşluk
duğu
Lağım:
da denir. Gün
ortasına yakın
vakit,
güneşin
tepe
noktasına yakın
ol-
zaman.
Yer
altında açılan
düşman
yol;
kalesini atmak için yer
altından kazılan
yol.
Levent: Eskiden denizci askerlerin bir sınıfına verilen ad. XV. yüzyıl sonuyla XVI. yüzyılda
Türk korsan gemilerinde çalışıp Akdeniz'de faaliyette bulunan güçlü kuvvetli denizcilere
verilen ad. Bu korsan Türklerden, Osmanlı donanmasına katılanlara "levent" denmiştir §
Donanmanın
yaya tüfekçi askeri.
Levent firkatesi: Içinde leventlerin bulunduğu firkate; leventlerin kullandığı firkate.
Levent gemisi: Türk korsan gemisi.
Levent kaptanı: Türk korsan gemisi kaptanı.
§Varlık,
Mal: Para
Manka:
servet.
Forsaların oturduğu
Mavuna:
Uzunluğu 65
Meşayih: Şeyhler;
zira,
yer, halka.
kıç yüksekliği 20 karış, baş yüksekliği 12,5 karış
olan tekne.
Araplarda çöllerde yaşayan irili ufaklı aşiret reisleri.
Meta: Kendisiyle kazanç sağlanan nesne, mal,
Metris: Askerin savaş yerinde
satılık,
mal,
sanlık kumaş.
düşman ateşinden korunması
için kazılıp
yığılan·toprak
siper.
Metrise girmek: Asker kazdığı sipere girmesi, istihkama girmesi.
Metris etmek, metris kurmak veya metris yapmak: Siper kazmak, istihkam kazmak
Mısır
hazinesi:
Mısır beylerbeyliğinin
Mısır
hazine defterdarı:
geliri;
Mısır'dan
Mısır'ın maliyeişlerine
devlet hazinesine gönderilecek gelir.
bakan kimse,
Mısır
maliye işlerinin başı.
Minval: Suret, tarz, usul.
Mi ri: Hükümetin, devlet hazinesinin malı olan.
Muhalif rüzgar:
Elverişsiz
rüzgar,, ters r~zgar, uygun olmayan rüzgar.
Muhkem: Iyice,
sıkı sıkı §
Berk,
Müdeccen:
Hıristiyan
len Müslüman §
sağlam.
bir devletin topraklarında, vergi vermek şartıyla kalmasına müsaade edihakimiyeti ve esareti altında yaşayan Müslüman halk.
Ispanya'nın
Neccar: Dülger, doğramacı, marangoz.
211
DENİZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMACAN
Ocaklık:
Kale koruyucularının ya da şehirli yerli erlerin ulüfelerine veya tersane masraflarına
olarak ayrılmış (onda bir) ya da örfi gelirler yerine kullanılan bir tabir. Ocaklık yalnız öşürlerden ibaret değildi; cizye, tartı, ipek ve gümrük gibi başka resimler de tahsis olunurdu. Kendisine ocaklık tahsis edilmiş olan hizmet sahibi bunları toplar ve bunlar kendisi
için "dirlik" olurdu.
karşılık
Okka:
Osmanlılarda
Okumak:
Çağırmak,
eski bir
ağırlık
ölçüsü olup 1.288 kilogram gelir ve dört yüz dirhemdir.
davet etmek.
Oturak: Her gemide kürek çekmek için forsaların ve gemicilerin oturdukları yer, sıra, kalın
tahta. Gemilerin büyüklüğüne göre, bu forsaların ve kıirekçilerin kürek başına olan sayısı
değişir. Gemilerin büyüklüğü ve küçüklüğü de bu oturakların sayısına göre ölçülür.
Oturmak: Geminin dibe
oturması,
geminin sığlıkta oturup yüzememesi.
Paşa baştardası:
yedişer kişi
Amiral gemisi, sancak gemisi. Boyu yetmiş, yetmiş iki arşın olur, her küreğini
çekerdi. XVII. yüzyıldan bu yana karpuz kıçlı olarak yapıldı. Bkz. Baştarda.
Perdahtlı
barut: Neminin alınmış barut; kimya yoluyla temizlenip parlatılmış barut. Iki türlü
barut vardır: Perdahtlanmış barut ki yanma gücü çoktur. Nemli barut gibi taneleri ufalanıp
toz haline gelmez. Parlak taneler halinde olur ve alev aldığında çabuk ateşlenmek suretiyle
daneleri itme gücü artar ..
Pergende: Kürekle yürüyen ve yelkeni yardımcı araç olarak kullanan çekdiri
vaş gemisi.
Peşkeş: Armağan,
birine
armağan
sınıhndan
bir sa-
olarak sunulan nesne, hediye.
Rafızt:
Herkesçe benimsenmiş olan düşüncelere, inançlara, özellikle din inançlarına aykırı düşünen kişi § Sünni mezhebine aykırı bir inanca ve düşüneeye sahip olan kişi § Asıl anlamı
"bırakan" demek olan bu kelime, Şiiler arasında, Ebü Bekir ile Ömer'in halifeliğini kabul
etmeyip onları Ali'nin hakkını yemiş sayan kişi, "mu'tezile"den biri demektir.
Reaya: "Raiyyet"in çoğulu. Bir hükümdarın buyruğunda olup vergi veren halk; tebaa, uyruk.
Reaya yazmak: Halkı yerinde bırakarak
gereken vergileri deftere geçirmek.
bunların
kimler
olduğu,
ne
iş yaptıkları
Reis: Geminin başı; bir gemide buyruk verme yetkisi en yüksek olan
gemi süvarisi, kaptan.
Saf bağlamak: Dizilmek, sıralanmak;
savaşa hazır
kişi;
ve vermeleri
bugünkü
karşılığı
olmak üzere gemiler sıraya dizilmek.
,Salmak veya salınmak: Denize açılmak, engine açılmak;
donanmanın
yola
çıkması.
Sandal: Bir geminin bulundurduğu ve kürek sayısı yediden on ikiye kadar çıkan uzun kayık.
Sarılmak:
Çevirmek, kuşatmak.
Sataşmak:
El uzatmak, tecavüz etmek,
Savaşçı:
Bir
donanınada savaşmakla
Savunmada durmak:
sarkıntılık
etmek.
görevli denizci;
Düşmana baskınına karşı
savaşçı
denizci.
korunmak üzere uyanık ve hazır
212
olınak.
SÖZLÜKÇE
Serasker:
Serdar:
Başkumandan.
Başkumandan.
Seren: Direkler üzerinde yelken
derlere verilen ad.
açma~ ve 2şaret kaldırmak
Seyyit: Peygamberimizin torunu Hüseyin'in (Ali ile
len şeref unvanı.
üzere yatay olarak bağlanmış gön-
Fatıma'nın oğlu)
soyundan gelenlere veri-
ve değerde geçerli, resmi bir alarnet taşıyan bir maden parçası olup baolarak bir hükümdann adına basılmış, üzerinde onun adını taşıyan para §
Bağımsızlığının işareti olarak bir hükümdarın kendi adına para bastırmak hakkı.
Sikke: Belli
ağırlıkta
ğımsızlık işareti
Silahdar: Yeniçeri teşkilatında kapukulu süvarilerinden ilk defa
"sarı bayrak" adını da taşır.
teşekkül
eden
bölüğü
olup
Silistire: Savaş gemilerinde vardiyanlar taraftardan buyruk pasaportlannda ve lumbar ağzı serdümenieri tarafından sancak sahipleriyle gemi kumandanlarını selamlamakta kullanılan
kemikten veya madenden yapılmış, tiz ses çıkaran bir çeşit düdük.
Sinirlemek: Aslında, savaşta atların bacak sinirlerini kesip ya da okla vurup atı öldürmek; atın
bacak sinirlerini çıkarmak; deve, at, koyun gibi hayvanların arka ayak sinirlerini kesip onları işe yaramaz hale getirmek; hareket edemez hale koymak için hayvanın vurup ayak sinirlerini kesmek; bir hayvanı azapla öldürmek.
Sipahi:
Osmanlı
ordu
teşkilatında "tımar" adıyla öşrünü
(onda bir) ve rüsumunu (vergisini) al-
dıkları topraklara karşılık savaş zamanlarında kendi hayvanlan ve kanuna göre götürmeye
mecbur oldukları cebelileriyle birlikte sefere katılan bir sınıf süvari askerine verilen ad.
Soltat: Asker, er;
Hıristiyan
askeri; Müslüman ve Türk olmayan asker.
Söyündürmek: Düşman gemisinin
vaşamaz hale koymak
toplarını
susturmak §
Savaş
Söyünmek: Bir deniz savaşında gemi savaşamaz hale gelmek;
Sulanmak: .Geminin içecek su
ması, gemiye su dolması.
Sularınca gitmek:
alması,
gemi
tayfasının
gücünü kırmak § Bir gemiyi sa-
işi
bitmek;
ateş
edemez olmak.
içecek suyunu almak § Geminin su al-
Birinin suyuna gitmek; birinin arzusuna göre davranmak,
dediğine
uymak.
Sürmek: Gitmek, menzil almak § Devam etmek § Kovalamak § lleri götürmek; yürütmek, sevketmek
Şayka: Altı
düz ve enli bir tür savaş gemisi.
Şeyh: Çöl Araplannın başında bulunanlara, Arap aşiretlerinin reisierine verilen unvan.
Tabur: Dizili asker, alay § Sağlam bir dÖrt köşe biçiminde tertiplenmiş asker kıtası; dört köşe
olan kale biçiminde duran düşman askeri; saf olmuş asker § Eskiden birbirine bağlı arabalardan yapılmış metris. Dört yandan dizilip istihkam şeklini almış ve araları zincirle bağ­
lanmış arabalada yapılmış tabya ve sığınak ki dörtgen şeklinde müstahkem bir cephe meydana getirir. Bunun çevresine hendekler kazılır ve toplar kanarak berkitilir.
213
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Tabur etmek veya kurmak: Düşman saldırılarına korumak üzere, ordunun etrafını hendekle
çevirerek ya da başka bir yolla müstahkem bir yer hazırlayıp savaşa hazır olmak.
Tabya: Tek olan veya bir istihkamın siperlerinden
türünden tek istihkam; top yeri; palanka, kale.
dışarıya doğru taşan
top yeri;
hazır
metris
Tabya kurmak: lstihkam hazırlamak, top yeri hazırlamak.
Taş ra: Dışarı,
kalenin veya şehrin
dışı.
Taşra çıkmak: Dışarı çıkmak, olduğu
Taşra
yerden ayrılmak.
er dökmek: Gemiden karaya asker
Taşra varoş:
çıkarmak;
karaya savaşçı çıkarmak.
Kale dışındaki mahalle.
Tımar: Düşmandan alındığı sırada
beylik topraklar sayılan yerlerden sipahilerle zaimlere
hakkı olarak verilen hazine hissesi yerinde kullanılan bir tabir.
Tırnar erbabı
kılıç
veya tırnar sahipleri: Kendilerine tırnar verilmiş olanlar.
Tekbir getirmek: "Allahu ekber, Allahu ekber, lailahe illallah, Allahu ekber, Allahu ekber ve lillahl'-hamd (Tanrı uludur, Tanrı'dan başka Tanrı yoktur; Tanrı uludur, hamdona mahsustur)" sözlerini yalnız ya da birlikte söylemek. Türk askerinin savaşa giderken söylemeyi gelenek haline getirdiği sözlerin başında gelir. 'Tekbir almak" da denir.
Tembih: Uyarma. Donanmada, gemicileri uyarmak, hazır olmalarını, tetikte
dirmek için verilen işaret, alarm işareti § Alarm yelkeni veya topu.
bulunmalarını
bil-
Tersane: Içinde gemiler yapılan, onarılan ve her türlü gemi gereçlerinin bulunduğu yer; bu nitelikte devlet kurumu; gemi işlerinde çalışacakları eğitmek ve yetiştirmekle birlikte denizcilik işleri görülen yer.
Tersane emini: Tersanenin ve gemilerin gelir gider defterleriyle gemi yapımı, onarımı ve bunların alım satım işlerine bakan kişi; geminin bütün gereçlerini satın almak, hazırlamak, depodan eşyalarını ve ayniyat defterlerini inedeyip kontrol etmek onun işiydi.
Tersane kethüdası: Deniz kuvvetlerinin üstlerindendir. Kalyonların yapılmasına dek visamiral
yerinde olup birinci derecede tersanenin inzibatıyla ilgilidir. Sonra tersanenin birinci hakimi olup hakimiyetine alarnet olmak üzere Hind kamışından mavi renkli asası vardı. Kayığı
altı çiftedir. Padişah baştardayla Boğaz'da gezinti yaptığında geminin dümenini tutmak ona
aittir. Evvelce kapudan paşalada birlikte sefere çıkmaları adetken sonraları tersanede bıra­
kılmışlardı. Kapudan Paşa eyaletindeki Sığla Sancağı (lzmir ve çevresi) bunun dirliğidir.
Tersane ocağı: Tersane halkının bulunduğu yer; tersanede bulunan
rin topuna birden verilen ad.
mürettebatın
ve görevlile-
Tersane-i Amire: Gelibolu'da kurulan ilk Osmanlı tersanesinden sonra yapılaHİstanbul Tersanesinin resmi adı; devlet tersanesi. Fatih Sultan Mehmed, ilk tersaneyi Haliç'te Aynalıkavak
semtinde yaptırdı. Yavuz Sultan Selim zamanında, Fatih'in yaptırdığı tersane civarında, gemi yapacak ve seferden dönen gemileri barındıracak, üstleri kapalı "göz" denen kızaklar
yapıldı. Kanuni çağında, bu gözler artırılarak sayısı iki yüze çıkarılmış, ambar ve mahzenler yapılmak suretiyle Haliç'te mükemmel bir tersane meydana getirilmiştir.
214
SÖZLÜKÇE
Tirarnola etmek: Bidüziye çekip
bırakmak.
çek; gemiyi çevir" demektir. Rüzgara
Bu kelime "tiramollare" sözünden emir olup "bırak,
yürümek zorunda olan geminin gerektiği kadar
karşı
rüzgara yan vermek ve böylece ilerleyef)iliiıek için rüzgar doğrultusuyla gemi arasında bir
açı meydana getirecek şekilde, bir i~ele-bir sancak hareket etmesi.
Tirinkete: Geminin pruva direğinin birinci sereni ve bu serene bağlanan yelken.
Top fındığı: Top mermisi, gülle.
Toplaşmak: Karşılıklı
top
atışmak, karşılıklı
toplada ateş etmek, top
Tutu: Bir kimse ya da nesne karşılığı
alınan
Tutu vermek: Bir nesne veya kimse
karşılığı
savaşı
etmek.
nesne veya kimse; rehin, rehine.
birine bir nesne ya da bir kimse vermek, rehin
vermek, rehirie vermek.
Tüfekfındığı:
Tüfek mermisi, tüfek kurşunu,
kurşun.
Tüfekçi: Silah kullanan, silahlı, tüfek kullana
savaşçı.
Uğramak:
Rastlamak, yoluna
çıkmak,
Ulak gemisi: Haber ve posta işlerinde
yola üzerine
kullanılan
ve
düşmek.
diğer
gemilerden daha hızlı gemi.
Ulema: Bilginler; din bilginleri, din konulannı iyi bilenler.
Ulufe: Askere ve diğer devlet hizmetinde bulunanlara verilen maaş.
Üşmek:
Çullanmak, koyulmak, üşüşmek, bir yere toplanmak
Vali: Beylerbeyi §Bir vilayetinen yüksek idare amiri bir şehrin en yüksek kişisi.
Vali dikmek: Vali tayin etmek, vali yapmak.
Verdinar: Göknar ağacının öteki adı.
Vilayet: Beylerbeyilik §ll§ Ülke.
Vurmak: Talan etmek, yağma etmek.
Yalı:
Deniz kıyısı, deniz
kıyısında
olan yerler.
Yapışılmak: Düşman
daki bir
Yapışmak:
düşman
Deni:z;
kıyısında
bir
kıyısında
düşman
Yarak: Silah,
ateşli
Yat ve yarağ:
Savaş
Yedeğine
ülkesinde bir deniz kıyısına çıkılınası ve orada tutunmak; deniz
kalesini karaya çıkıp tutunarak kuşatmak.
çekmek:
bir
düşman
kalesini karadan
kuşatmak;
karaya asker
kıyısm­
çıkarıp
deniz
kalesini sarmak
silah, tüfek.
için gerekli olan nesneler, gereçler, mühimmat.
Yedeğe
almak,
bağlayıp
götürmek;
bağlayıp
çekmek. Kendi yelkenleri ve kü-
rekleriyle yürüyemez hale gelen bir gemiyi başka bir gemiye bağlayıp götürmek.
Yeğ görmek:
Daha uygun bulmak, daha iyi sayınak, tercih etmek, üstün görmek.
Yelken: Direklere, çubuklara veya bunlara
bağlı
serenlere, istralyalara
pan rüzgarın etkisiyle gemiyi yürüten bezlerden herhangi biri.
215
açılan
ve yüzlerine çar-
DENIZ SAVAŞURl HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMALiAN
Yelken görünmek: Enginde bir geminin seçilmesi, denizde bir geminin fark edilmesi.
Yelken kürek: Hem yelken, hem de kürek kullanarak; hem rüzgar hem kol gücü
Son süratle, var hızıyla.
birleşerek §
Yeniçeri ağası: Ağaların en büyüğü olduğu gibi yeniçeri ocağının da en büyük kumandanıdır.
Yeniçeri ağası, yeniçeri ocağı ile acemi işlerinden sorumluydu; Istanbul'un inzibatıyla da ilgisi vardı; yanında bir heyetle ve falakayla vakit vakit kol gezip asayişi sağlardı.
Yeniçeri kethüdası: Yeniçeri ocağının, derece yönünden ağa ve sekbanbaşından sonra en büyük
kumandanı; ağanın yardımcısı olan "Kethüda Bey" veya "Kul Kethüdası" ocakla sürekli ilgisi dolayısıyla her ikisinden, daha nüfuzluydu. Kul kethüdası, padişaha karşı, ocağın bütün
işlerinin vekiliydi. Hükümdar, yeniçeri ağasını derhal değiştirebildiği halde kethüdayı kolayca değiştiremezdi. Ocağın içinden basamak basamak yükselerek yıllarca ocağın türlü
hizmetlerinde bulunmuş olan kul kethüdası, bir olay çıkarmak istediği zaman yeniçerileri
kışkırtabilirdi.
Yörük veya yüğrük: Süratli,
hızlı,
süratli giden.
Yük: Yüz bin akçe yerinde kullanılan bir tabir.
Yürümek, yürünmek veya yürüyüş:
üzerine hep birden yürümek.
Yüz çevirmek: Birinden dönmek,
Düşmana karşı
darılmak;
hücuma kalkmak,
saldırıya
geçmek;
düşman
küsmek, muhalefete geçmek.
Yüz döndürmek: Geri dönmek, ricat etmek.
Zahire: Gerektiği zaman kullanılmak üzere edinilip saklanılan nesne;
gelince tüketilrnek üzere bir yana konup saklanan.
zamanında alınıp
vakti
Zaim: Zeamet sahibi.
Zeamet: Fetih sırasında, devlet toprakları sayılan yerlerden savaşçılara, bir bölük devlet ve saray memurlarına kılıç hakkı ve dirlik olarak verilen "hazine" hissesi.
Zira: Eskiden Er-Ravza Adası üzerinde Nil'in sularını ölçerrlerin kullandıkları bir uzunluk ölçüsü olup 54.04 santimetredir. Fakat türlü zamanlarda, türlü Islam ülkelerinde, türlü amaçlarla kullanılan ve başka başka adlar taşıyan zira'ların ölçüleri 54.04 santimetre ile 91 santimetre arasında değişmektedir.
216
HARiTALAR
•
385
386
387
·.u_, _______ ~ u~
r·
L:.....
Lı ,:.uu
-------IJ~
388
389
1
---!j.)f ~.l~
...
390
391
,,
~
~t)t\
.
,.
~
c
,.
o·
'f
\•
f'"
r- ·
•
1·
(" "
<.
1·
ıt;ı...O:-
,.
'~*
L::J E!_h..
j,~ ~Jtr~_j.)j_.~
_.A
..)l-~
•
~
".....__,::,v..,
"--'"l
______
t\
"Tıı...
.,. •.~.~.,...
. ""'riliıı
· •r.- =
,. ===- _)l...~
,__
('
ıo
\•
o
~-:·, ~
'--
0/V":
~
ı;..-ıl!o.~\•~(..•,•.- , . ..,.lJ Etk-
392
393
....
.
~);\..:J~_.~l,J~J~_pı\j~~)J:--' ~_;~
?t~;.rd~)~Y..,!_')~~-'..(J\_, :~u b~\,..ır
.)0}._)_)c.lv?J\.ı(,_u~\.!.\..., ~.vf,~;_,\o•:, u ,\.)
394
395
Toprak ve sudan Ibaret olan kOre - l arzınşeklidir
llatl
lt'
hrtlu ltt't' I IUI Ttm! tth hu
Sur ht•
ht4 .hru
Cuu lhıltı ShUıt h11l
Inı
Cdı
hy
tthl
lll
111.~
Fransa
toprakları
Ispanya
YenedUı
memleket!
toprakları
Proorenclye
Cenevlz
IUMII htl
mem l etıe t l
Rumel i
toprakları
Tohıu ,&
luffıthtlf•tı..i. lıhllrl•
Jr.
Telelle
...
Tlllmun
me mitllleli
memle lı. ell
Cezay ir
memleket!
Akden ız
N er alı et
memlelletl
Mn lr
N ı tır
meml eietl
l ı b u s ayfada Akdeni z ve
...
A •
,.
...
ri ,,. •• '" .
u,l..>~
LJiı U-:­
J.>..!JI_,ı,...ı..__. ~_, >A vı ,ı..,._,.;ı
ı
Kar a d e n lı
çizilip
çepeç evre
k i y ıi erındak i
toprakla r v e $1 hlr l er
y e r leri n de
o6 s terllmlştl r
Toprak ve sudan Ibaret olan küre-i
arzın şeklidir
w
'"'
(j\
h-r·lhhii:Okyun
H11tı ht in: Uutor çlzqisl
lll•el: ltç
Smtu. YnttÇ Wiu~: Tmzl Dth hu
llle du ı urel1e : Yetıgeç dOnuusi Sttr; lot ı
hd. Aslu
lns. hJ
1111 hhk
lhd 1rı u dl: OOI•t d6aenusi
Cnn: l•illtr ShUit. h~ıt Ctfı: otıı•
Urhıruı
Fransa
toprakları
...
Ispanya
lyon
toprakları
Provenclv•
memleketl
Venedlk
memleket!
Rumeli
toprakları
Cenevlz
memleket!
Toıuu&_
h fUll
.
~·ı~uııj,Midrld
w
....,
'"'
..
,
~
Tlllmun
memleket!
me m leket!
Cez•ylr
memleket!
lrıhr1k11
memleket!
Berk• memld;etl
Mısır
m emleket!
ı.--.
Iş bu sayfada Akden i z ve
·r··
<'
rt•
.lA.
If""
.,.
"fl.>.hLJ~U::-
_,.JJı_,ı-<~-..J>AtılJ~..,.!ı
Karaden iz ç izilip
çepeçevre k ı yılarındaki
toprakla r ve şeh ir ler
y e rlerinde
o6ster l lm lş t l r
~---
Rumeli
toprakları
Anadolu
toprakları
Rume li
toprakları
~
.......
ı,._ urtde AUulr'lll•
o...... ı.,.,.,., ••••.••
..,,...."'''"'''
........
.
'-tıı .ı .. '''''' ,. .... ;uaıı .
::;:~t: ;t::.~;:.~::~:.,,,
1
h
bu uyfada Venedlk K6rhı l. lçerd iQI
adalar . tı ıyıt ar ın dalıı l top raklar ve 1ehlrler
yeı ılı p çi zlimitti r
Hırvatistan
Abruııl
memleket!
!talya
toprakları
Alba ny a
y ani Arn avutlu k
me mleke t!
...._,..'öf
~\
,.
..
' '
,.
\•
,.
r
't,.:ıı-~
<;':»l,lt!}-
\
Anadolu
Rumeli
toprakları
toprakları
~
KGhhy•
':'·
w
00
"'
... nl•l•wll•y•ll
lı bu sayfada Akdenlı'de,
Osman h lmpantorlu~u'na
baOiı olu adalar nsmtdllmtı.
deryada seyrOseftr tdtnltrt
Qenktnharlhnpusula
.......
suntldtçlılllpelllumtıtlr
'-....
Iş bu sayfada Venedlk KOrfezl, lç:erdiQI
adala r , kıyılarındaki topraklar ve tehlrler
çlzllml$tlr
ynıtıp
Hırvatlshn
,,
w
"'
'"'
Abruzzl
memlelııetl
ltalya toprakları
'~i
~C"
t;ı..ıı:~~
\.,!E!}-
~j~ur---"
~~
Dört yön ve rüzgarla" pusula ile bilinip
deryada gezinenlere yararlı olması için
----~f=ri:.::S.~I"ı bumahalde sureti t
unmlıştur
'\4J--I~
"Jr
.. u~-:.
Dört yön ve rüzga;la ~ pusula ile bi linip
deryada gezinenlere yararlı olması iç i n
bu mahalde sureti tas vir o l unmuştur
...o
o
MuhiH
dış
Şarkf'~e
seyrOsefer eden Hind, Sind ve Fars
dairede ; Akdeniz v_e Karadeniz'de sefer edenlerin
lisanlarına
Juı;ıatine
göre
göre Iç dairede
otuz iki rüzgarın adları ve yOnleriyle yazılıp çizilmiştir
Akdeniz ve Karadeniz'de seyrOse ter eden Is lam ahallsinin
iş
bu dalrede otuz Iki rüzgAr,
a d ları
ve
yOnleriyle
llsanınca
yazılıp çizilmiştir
KAYNAKÇA
Ahmed Vefik
Danişmend,
Paşa,
Lehçe-i Osmanf.
tsrnail Hami, Osmanlı Tarihi Kronolojisi, 4 cilt, Türkiye Yayınevi, Istanbul, 1947-55.
Gökyay, Orhan Şaik, "Katip Çelebi, Hayatı, Şahsiyeti, Eserleri" Kiitip Çelebi, Hayatı ve Eserleri
Hakkında
-
Incelemeler, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1957, s. 3-90.
Kiitip Çelebi'den Seçmeler, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Istanbul, 1968.
Gürçay, Lütfi, Gemici Dili, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Yayınları, Istanbul, 2.
baskı,
1962.
Islam Ansiklopedisi, Milli-Eğitim Bakanlığı Yayınlan
lzbırak,
Prof. Dr. Reşat, Coğrafya Terimleri Sözlüğü, Ankara, 1964.
Katip Çelebi, Cihiinnümii, Yazma, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Hazine No. 443; Revan,
1651.
Öngör, Sami, Coğrafya Sözlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Istanbul, 1961.
Pakalın,
Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, 3 cilt, Milli Eğitim Bakan-
lığı Yayınları,
Piri Reis,
Kitab-ı
Istanbul; 1946.
Bahriye,
tıpkıbasım,
Devlet
Basımevi,
1935.
Seyyid Nüh, Deniz Kitabı (Der See-Atlas des Sejjid Nuh), yayımlayan Hans joachim Kissling,
Münih, 1966.
Şemseddin
Sami, Kamüsü'I-A'Iiim, 6 cilt, Istanbul, 1306-16 (1890-1900).
Tietse, Andreas ve Henry, Rene Kahane, The Lingua Franca in The Levent, :University of lllinois
Press, Urbana, 1958.
Türk Ansiklopedisi, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları.
Türkiye'de Idare Bölümleri ve Bunlara
Genel
Müdürlüğü,
Uzunçarşılı,
Bağlı
Köyler, Belediyeler,
Içişleri Bakanlığı
lller Idaresi
Ankara, 1971.
tsrnail Hakkı, Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye Teşkilatı, Türk Tarih Kurumu
Yayınları,
Ankara, 1948.
Yakut el-Hamevi, Kitab Mu'cemü'I-Büldan, yayımlayan Ferdinand Wüstenfeld, Yacut's Geograp-
hisches Wörterbuch, 6 cilt,
Leipzig,.1Ş66-73;
Tahran basması, 1965.
401
DiZiN
(Atlaslarda yerlerini bulamadiğı.m için okunuşlarını saptayamadığım
yer adlarının karşısına soru işareti konmuştur.)
Basra Körfezi'nde, Şattül-arap
deltasında lran'a ait bir ada ve şehir
(Abadan). 81
Adalar Arası: Ege Denizi'nde, adaların yo-
Abbadan:
ğunlaştığı
193,
Abbas: Iran şahı. lll
Abbasoğulları.
Abdi: Kapudan, 133
Abdi Paşa: Mora beyi, 131, 1S6
Abdullah: Tilimsan beyi, hakimi. s2, ss, S8
Abdülaziz: Hatipoğlu, Girit Adas~'nda En- .
76
ı46, ıss, ıs6, ı6s,
Ağriboz
170,
ı77, ı79, ı80
beyi, 70
Ağriboz Limanı, 71, ı46 ·
Abdülmümin: Hafsoğullarından Hasan'ın kar-
Ağriboz Sancağı,
daşı. 63
173
Ahmed: Zebrd Iskelesi'ni ele geçirmişti; Ha-
Abdürrahim Efendi: Şeyhülislam. 149
dım Süleyınan Paşa tarafındaı;ı
Paşa, ısı
geri
alın­
dı. 76
Eskiden Izmit'e bağlı olan Adapabir bucak merkezi. ı8s
~med:
zarı'nda
Sultan; Gücerat padişahı. 86
Ahmed: Karahisar-ı Şarkı beyi; Inebahtı boz-
Abmtse (?), 22
gununda şehit oldu.
ı23, ı67
1ı7
Ahmed: Niğbolu beyi; Inebahtı bozgunun-
Acem diyarı: Iran. 86
da şehit oldu.
Acem lrakı bkz. Irakayn, 199
Şahları
şehri,
143,
16ı
Abdülcebbar: Sakız beyi. 117
Acem
Aden
biçimlerde, Eğriboz, Iğriboz diye de söylenir ve Bahriye' deki yazılışı "Ağriboz"
şeklini. gerektirir. ı9, 3ı, 70, 7ı, ı2s, 134,
lisi. 160
Acem, 63, 107,
kıyıları, 43
Ege Denizi'nde Girit'ten sonra en
büyük ada; Yunanistan'ın doğu kıyısının
karşısında uzanır (Eğriboz). Bu ad türlü
Abdullah: Tahiroğlu, Saffarilerden, Mısır va-
Ab-ı Safi:
Aden
Ağriboz:
Abdullah: Sa'doğlu, Mısır valisi. ı6o
Abdürrahman
ı9, 137, ıs6, ı78, ı92,
Aden, 76, 79
160
dülüslü kumandan. 160,
bölge.
ıgs
1ı7
Ahmed Ağa: Tersane kethüdası. 131
Devleti, 40
Ahmed Bey: Kurtoğlu, Rodos beyi. 9S
Ada: Adapazarı. 18S
Ahmed Bey: Mirliva. 90
Ada Hisarı: Cezayir şehrinin önünde, ,şehri
Ahmed Han: Sultan, I. ııs
kontrol altında tutan hisar; Barbaros
Hayreddin Paşa tarafından ele geçirilip
yıkılmış tır. ss
Ahmed Paşa: Amasya beyi; Ammaroğlu'nun
yerine kapudan
paşa
ması sırasında şehit
Adahon Boğazı: Azak Denizi'nde. 13S
ıso, ı7ı
403
oldu, Suda kuşat­
oldu. 138,14S, ı49,
DEN!Z SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Ahmed Paşa: Anadolu beylerbeyi; Nakşa savaşında şehit
da, dört köşe surlar içinde, satranç tahtası gibi sokaklara bölünmüş, ortaçağ­
dan kalma bir kasaba. IX. Lui tarafından
yapılmış bir kanalla denize bağlanmış­
oldu. 152, 153
Ahmed Paşa: Ankebut. ısı
Ahmed Paşa bkz. Gedik Ahmed Paşa
tır.
Ahmed Paşa: Hafız; kapudan paşa, veziri
azam.
ııı,
25
Akyazı:
Geyve Akhisarı, Kocaeli'ne
ilçenin merkezi. 185
124,168.
Ahmed Paşa: Hersekoğlu; kapudan paşa,
Alaiye
Ahmed Paşa: lstanköylü; Cezayir beylerbe-
sancağı,
175
Alaman: Alman, Almanya. 58, 59, 97, 114
yi. 122, 168
Albanya: Arnavutluk 19, 20
Ahmed Paşa: Kemankeş, kapudan paşa; Ah-
Alfonz: Aragonya kralı. 30, 31
med Bey diye de geçer. 43, 58, 60, 166
Ahtapolu: Bulgaristan'da, Karadeniz kıyısın­
Ali: Biga beyi. 117
da eskiden lslimye sancağına bağlı bir
ilçe. 186
Ali Ağa: Haseki, 140
Ali Bey: Avlonya beyi; Kanuni zamanındaki
Alıyolu iskelesi: Bulgaristan'da, Karadeniz
Rodos seferinde şehit oldu. 42
kıyısında, Burgaz Körfezi'~e girerken
Ali Bey: Kocaeli beyi. 70
sağ yanda kalan bir burnun ucunda bir
liman. 131
Ali Bey: Mezestire beyi. 131
Ali Bey: Mısır sancağı beylerinden. 80
Akdeniz. 9, 17, 18, 43, 44, 66; 70, 77, 80, 84, 94,
Ali Bey: Sayda beyi. 70
100, 103, 109, 120, 122, 123, 124, 125, 126,
128, 129, 134, 136, 138, 152, 153, 167, 168,
Ali Çelebi: Memi Paşaoğlu. 126
169, 170; 181
Ali Efendi: 173
adaları,
Ali, Hz.: Halife, 109
19, 29, 160
Ali Kethüda: Gelibolu tersanesi kethüdası.
Akdeniz Boğazı: Çanakkale Boğazı. 18
67
Akdeniz yahları: Akdeniz kıyıları. 45
Ali Müslüman: kapudan; lnebahtı bozgu-
Akhisar: Geyve Akhisarı. 185
Akılbend
Akka.
nunda şehit oldu. 117
bkz. Halkü'l-Vad, 119
Ali Paşa:
Sultan IL Bayezid zamanında
Koron fethine gönderildi. 39
ı8
Akkerman: Besarabya'da (Moldavya) Din-
yester Suyu ağzında bir liman
(Byelgorod-Dinyestrovski). 35, 130
Akkerman
bir
Alaiye: Alanya. 19, 70
veziri azam. 37, 38, 39, 40, 166
Akdeniz
bağlı
boğazı,
Ali Paşa: Hadım; Semendire beyi. 35
şehri
Ali Paşa: Hüsam Beyoğlu, Rodos beyiyken
kapudan paşalığa getirildi. 151, 152, 153,
131
171
Aksaray: Niğde Aksarayı. 138
Akşehir: Konya'nın
Ali Paşa: lstanköylü Ahm,et Paşa'nın oğlu,
bir ilçesi. 110
Yemen beylerbeyi, Tunus valisi, Mora
ve Kıbrıs sancaklarında bulundu, Yenicami'nin yapılmasında hizmet etti; vezir
ve kapudan paşa oldu, Sultan IL Musta-
Aktabya: Girit'te, Kandiye kalesinde. 148
Akvamort: Güney Fransa'da Rhone Nehri
ağzının batısında,
bir
kıyı
gölü
kenarın-
404
DIZIN
fa'nın tahta çıkışında aziedilip sonra
yine kapudan paşa oldu. 128, 129, 168
kale ve liman. Adı aslında Anavarin ise
de Türkler hafiflererek Avarin derler
(Navarlno). 39
Ali Paşa: Müezzinoğlu; kapudan paşa, yeni-
çeri ağası olduğu için Ali Ağa da denif.
Anavarin
104, 106; 107, 109, 110, 112, 114-116, 167
biri, Eğriboz'un
ros). 70
Amacine sancağı (?) ı OS
güneydoğusunda
(And-
hisarı, 30
Anderya Dorya: Ispanya'nın yarar kapudan-
ıso
lanndan; Ceneviz'de Orya memleketi
hakimi. S6-60, 6S-67, 69, 72-7S, 83, 93, 114
Amasya, 138,
Amerika, 18
Amir: Davutoğlu; Aden emiri.
Anderya Dorya
76
Tersane kethüdasıyken kapudan paşa oldu. 136, 147, 148, 170
Ankara
Anabolu: Yunanistan, Mora'da, Korint'in 44
uzanmış
bir burnun üzerinde yarım daire biçiminde şehir (Ancona). 21, 24
143, 170
Antalya. 19, 44
Anabolu: Napoli. 60, 62, 93, 119, 147
Apakorne: Girit Adası'nda, Suda Limanı'nın
Anabolu Boğazı Burnu: Salemo Körfezi'-
doğusunda
nin kuzeyinde, Capri Adası ile Sorrento
arasındaki boğaz ve burun. 24
152,
Arabistan
Aragonya:
kapudanı, 96, 99, 166
A11adolu. 19, 33, 39, 40, 109,
ııı, 112, 113, 146,
ı 00, ı ı o, 120,
kuzeydoğusunda,
ıos,
Arap askeri. 46, 48-SO, S2, S5, 63, ı os, 106
kıyıları. 29, 129, 144, 147, 149, ıso,
Arap Boğazı: Rodos'ta bir kale. 34
1S7, 158, 179, 180
Arap emirleri. 94
Anadolu vilayeti. 193
71, 130
Anamur. 19
eşkıyası. ı os
Arap
eşrafı. 94
Arap
Karası,
120
Arap Kulesi: Rodos'taki Sanalmo Burcu.
42, 160
Anavarin: Mora'nın güneybatısında, Moton
batı
Arap
Arap kabileleri, 48
Yunanistan'da, Patras Körfezi'nin kuzey kıyısında denizkulağı bir
balıkçı köyü. 116
Anatoloka:
ve Koron bumunun
Ispanya'nın
106
Anadolu kenarları. 19, ıs," 192
yakası.
kenarları. ıs
Arap(lar). 43, 48, SO, S2-S4, 63, 77, 83, 99,
Anadolu eyaleti. 124
Anadolu
71, 14S
Arap Ahmed: Rodos beyi. 112
139, 146, 147, 170
Anadolu
kale.
XI. ve XII. yüzyıllarda yaşamış bir devletin ve onun ülkesinin adı; sonradan
Ispanya krallığına katılmıştır. 2S
ıs3, ıs7, ı6ı
Anadolu askeri. 31, 37, 42,
sancağı. 138
Ankona: Orta ltalya'da Adriyatik Denizi'ne
kilometre güneybatısında, geniş bir körfezin (Nauplia) içinde bir kasaba. 19,
Anabolu
oğlu. 96
Ane: Bağdat'ın so km. kuzeybatısında, Fırat
Nehri üzerinde çok eski bir kasaba. ı os
Arnmaroğlu:
ısı,
39
Andere: Ege Denizi'nde Kyklad adalanndan
Ali Pürtek Reis: Kocaeli beyi, 104
Amasra
Hisarı,
yönünde bir
Arap
40S
şeyhleri. 63
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Arap yakası. 18, 57, 119,121,128, 178
Aristatalis: Aristoteles. 159
Ariş: Mısır
sına
Filistin sınırında, Akdeniz kıyı­
kadar erişen çölde, Vadi'I-Ariş'te
sancağı,
duğundan -baktığım
Arnavutluk. 67
başka
yısında
bir ada; Preveze Körfezi'ne giren
boğaza
hakimdir (Santa Maura). 19, 20,
72, 73, 75
Arsenale: Venedik şehrindeki mükemmel
Ayanoroz: Selanik'in güneydoğusunda, Hal-
cebehane. 23
kidikya
Arslan Paşa: Tırhala arpalığının sahibi. 127
Yarımadası'nın
uzanan üç dilinden en
Asya. 18, 159
(Ayııaroz).
At Meydanı: Istanbul'da Sultanahmet Camii
önündeki meydana XIX.
Ayas
yüzyıl başları­
Osmanlıların verdiği
Paşa:
19
Veziri azam 66-68
küçük bir ada. 140
43
Ayazmend: Ayvalık'ın 2 km güneyinde, MiAdası'nın
dilli
Atlas veya Atlas Minor: G. Mercator ve Lud.
coğrafyaya
basılan
güneydoğuya
doğudakinin adı
Ayatodori Limanı: Girit adasına çok yakın
ad. 60
Atina. 19, 128
Hondius'un
kitaplarda
Ayamavra Adası: Yunanistan'ın kuzeybatı kı­
Arnavut kıyıları. 19, 35
Atıcılar Meydanı.
33, 66
türlü de yazıldığı için- şüpheliyim. 152
Arnavut kenarları. 21
kıyısında
ait, 1621'de Am-
Aydın Reis:
Asıl adı
Atlas Minör Gerardi Mercatoris atque iliustratus'dur. Gerardu Mercator'un Ptolamios'un haritalarını tamamen kopyalayıp
bunlara yenilerini katmak suretiyle yaptığı ı 06 haritayı tek bir cilt halinde top~
layan ve ölümünden sonra 1595'te bası­
lan Atlas Majör adlı bir eseri daha varsa
da, burada söz konusu olan Atlas Minor'dur. 19, 22, 24, 25, 159, 160, 161
eseri.
2 mil
karşısında
Anadolu
eski bir köy ve iskele. 31, 39
Barbaros Hayreddin
Paşa'nın
ünlü levent reislerinden. 54, 55, 56
Aydın sancağı,
138
Ayıntap: Gaziayıntap.
113
Azak: Saklaplar ülkesinin [lslavlar, Rusya]
limanı
ve Kuzey illerinin geçidi. 33, 107,
134, 135, 165, 170
Azak Denizi, 135
Azak Denizi
Boğazı,
18
Azak Suyu: Azak Denizi'ne dökülen Don
Avarin bkz. Anavarin. 60, 118, 123, 126-129,
Nehri. 34
168, 177-179, 193
Avarin
Avlonya
Ayaksar Limanı: Bu adın doğrusunun bu ol-
Arnavut: 35, 90
heim'da
ovası,
Avrupa. 18, 159, 191
verimli bir vaha. 18
na dek
67
Avlonya
Azmizade Efendi:
şair.
122
Limanı, ı 00
Avarinler, 37
Bababurnu: Anadolu'nun en batıdaki noktası.
Avlona: Arnavutluk'un güneyinde Adriyatik
kıyısında
Burada Ayvacık'ın
bağlı
bir liman (Avlonya). 19, 21
ve eskiden
Gölpınar bucağına
yatağanlarıyla
ün
almış
Babakale köyü ve bir deniz feneri var-
Avlonya bkz. Avlona. 33, 35, 42, 67, 68, 75, 90,
dır.
94, 165
406
177
D!Z!N
Bab-ı Mendeb: Kızıldeniz'in
Aden Körfezi'yle
bülmendep). 79
Balçık
güneyinde, onu
Baldonius: Konstantaniye padişahı. 159
Körfezi'nde bir şehir (Patras).
Bali Bey: Mısır beylerinden. 42
19
Bali Bey: Teke beyi. 42
Baf. lll, 125
Bali Kapudan, 130, 131
Baf sancağı. 113, 175
Balis Kalesi: Kuzey Suriye'de, Fırat kıyısın­
Bağdat. 66, 81,103,105,106, lll, 134,138,170
da, nehrin güneyden doğuya
yerde eski bir şehir. ı 05
eyaleti. ı 05, 122
Sahadır Giray Han: Kırım
ham.
Banaluka: Yugoslavya, Bosna'da, adını taşı­
yan bölgenin merkezi olan
Bahçe Suyu: Malta adasındaki Bey Bahçe-
si'nde akan gönül açıcı su.
döndüğü
Bal .. badra kıyısı bkz. Badra. 141
134
Bahçekapusu: İstanbul'da. 152
Luka).
ıoo
şehir
(Banja-
22
Bar hisarı bkz. Ülgün-Bar. ll4
Bahreyn: Arap Yanmadası'nın kuzeydoğu­
Bara Adası: Ege Denizi'ndeki Kyklad takım­
sunda, Basra Körfezi'nin batı kıyısında
bir memleket olup Umman ile Lahsa
arasında uzanır. Basra Körfezi'nin batı­
sında büyücek bir ada; kıyılannda pek
çok ve çok iyi inci çıkar. 80, 81
adalarından
sındadır
biri, Nakşa
(Paros). 69
Adası'nın batı­
Barbarosa bkz". Hayreddin Paşa. 56, 59, 60,
63, 65-67, 72
Bahr-i Körfez: Adriyatik Denizi. 89
Bartın,
Bahr-i Muhit: Okyanus, Atlas Okyanusu. 18,
Basra, 80, 81, 86, 105, 106
31
186
Basra Kalesi, 106
Bahr-i Muhit-i Garbl: Atlas Okyanusu. 76
Basra
Bahr-i Muhit-i Şarki: Büyük Okyanus, Pasifik
Okyanusu.
kıyısında
Varru(nın kuzeyinde bir liman. 134
birleştiren boğaz (B<ı,-~
Badra: Mora'nın kuzeybatı kıyısında, Patras
Bağdat
Bulgaristan'da Karadeniz
le.
Bahriye: Buyük bir denizci ve ilk Türk hari-
olan Yıri Reis'in
[1465? -1554
Batı Semti
büyük eser.
ile
yanındaki
göl
arasında
bu-
bkz.
Mağrıp. 88
Bayezid: Sultan, II. 35, 36, 40, 166, 196
lik ve yıkık olanları ile limanlarını, sularını ve denizde olan taşlarını ve sığları­
nı, amcası Kemal Reis ve başka gazilerle
birlikte denizlerde dolaşırke,p. kendi görüp yakından tanıyıp bilgi edindikten
getirdiği
Şehir
lunmaktadır. 121
?] Akdeniz kıyılarının ve adalarının şen­
sonra meydana
80
Bastiyon: Tunus şehrinin istihkamı olan ka-
76
tacılarından
Limanı,
Becaye: Cezayir'in doğusunda, aynı adı taşıyan körfezin kıyısında bir kale ve liman (Bejaia, Buji). 46, 48, 59, 64, 78
Becaye hisarı, 45, 79
Becaye kalesi, 46
21,
Behke: Yugoslavya'da, Bosna'nın kuzeybatı­
24, 79, 80
sında
bir kasaba; Osmanlı devrinde bir
sancak olan Hırvatistan'ın merkeziydi. 22
Bahşılar:
Ege Deni±i'nde Korfu'nun ıo mil
güneydoğusunda, çevresi 30 mil kadar
küçük bir ada (Paskos ve Antipaksos).
Behram Bey: Yemen beylerbeyi. 76
20, 73, 75
407
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Behram Paşa: Sivas beylerbeyi 109, 110
Beyrut. 18
Bekir Paşa: Rodos beyi 170
Bektaş Ağa:
Beyrut kıyısı. 125
Bıraç:
Cemaat çorbacısı 157
Beledü'l-Unniib
hisarı:
Tunus ile Cezayir ara-
sında, Avrupalıların
şe­
Bone dedikleri
Adası'nın
hir. 64
10
yısında
kenara
doğuya
yakın,
bitişik
Anadolu tara-
küçük bir ada ve
Bişer Boğazı:
Mağ­
Adası'na karşılık
dik'te
inmiş
denize
Ferişte
adında
yüksek bir
anlamında
dağdan
Manevasiya
Santaneila
olduğundan
Boğaz:
Adriyatik Denizi'nin kuzeybugünkü
Karadağ sınır­
içinde, Antivari kalesinin
önünde küçük bir
batı
adacık
tarabulu-
Çanakkale
Boğazı. 17, 19, 60, 144, 148,
149, 150, 151, 152, 153, 154, 156, 158, 160,
170,171,172,177,192,196
kale ve liman (Bizerte). 47, 93
Benzert Kalesi, 62
Beraht (?) 82
Bugün Cask ve usak de-
balıkçı
Korfo
Boğaz:
Azak Denizi'nde Özi Boğazı. 132
Boğaz:
Rodos'ta. 42
Boğaz:
Tunus'ta. 119
Boğaz Hisarı:
yerde uzanan
bir burun ve burundaki bir
Boğaz:
Boğazı. 68
Boğazhisar. 154, 177
nilen yer. Umman Körfezi'nde, Basra
ağzına yakın
bii: hisar. 35,
nir (Budva). 20
Menek-
Benzert (Benzerte): Tunus'un kuzeyinde bir
Körfezi'nin
bağlı
nan bir kale, "Boduv-Venedik" diye bili-
Benefşe iskelesi, 142
Ciiş kıyıları:
hisarı:
fında,
şe denilmiştir. 142
Berr-i
Rodos'a
doğu kıyısında,
ları
bir makama nisbet ederek kafir-
adı
Pişez şek­
Bodur Cafer Reis. 142, 143
Boduva
ler "Kav-santancilo" derler ve kalenin
eski
ve
43, 156
bir burun olup, ucunda
Kilisesi
Hisarı:
Bodrum
geri
Kefalonya da Verre-
kaldı. Burası
Bişer
Metinlerde
sunun ne olduğunu bulamadım. 136
almak istediler, ama bu kale lüzumu
dolayısıyla alınıp
Nehri'nin geçidi. 105
linde yazılan bu bağazın adının doğru­
için eskiden Venedik'in elin-
deyken Kefalonya
Fırat
Birecik:
rip'ten gelen donanma gemilerinin geçiolduğu
Ru-
Biga Sancağı, 174
ve güneye uzanan
kaledir. Bu burun Frengistan ve
di
vardır;
olan bu ada ile kara
Biga, 117
bir bumun ucuna
fında
kıyısına yakın
Eğriboz
uzunluğu
arasındaki bağazın adı. 75
kı­
liman. 83
Mora'da
Ege Denizi'nde,
hemen kuzeyinde,
mil kadar küçük bir ada
meli
Şehbar: Iran'ın güneydoğusunda,
Mekran bölgesinde, Umman Denizi
Benefşe:
Boğazı:
Bibercik
Belgrat. 35, 41, 104
Bender-i
kıyılarının
Yugoslavya'da, Dalmaçya
güneyinde bir ada. 21
lu
kö-
yünün adıdır. 83
Karadeniz
Bağazı'nda
Kavağı hisarı. 132
Boğaz Hisarları: lnebahtı
bağazı
Beşiktaş. 35, 78, 109, 130, 152, 157, 166, 177
Bosna eyaleti. 149, 172
Bey Bahçesi: Malta adasında bir l;ıahçe. 100
408
Körfezi'ne
koruyan hisarlar.
Bosna. 21, 123, 166; 167,191
Bewiib sancağı. 106
Anado-
ıı 5
açılan
DIZIN
Cafer Paşa: Serdar, Tarabulus'a gidip Yah-
Bosna kenarları. 21
yaoğlu,Yahya adlı
Bosna kıyıları. 19, 21
Bostan Kethüda: Gelibolu tersanesi kethüdası.
tafa Paşa'nın yerine kapudan
134, 169, 180
BozcaAda. 19,149,155,157,158
Hisarı.
34, 144
viş Paşa'dan
Bozok: Yozgat'ın eski adı. B8
oldu.
sonra kapudan
paşa
oldu.
Cafer Paşa: Tarabulus beylerbeyi. 11 s
Budin: Osmanlı Imparatorluğu'nun Maca-
Cafer Reis bkz. Bodur Cafer
ristan'daki başlıca eyalerinin merkezi;
bugünkü Budapeşte'nin bir bölümünü
oluşturan şehrin adı. 143, 154, 172
Cağala:
Frenk kapudanı. 88, 122
CanbekGiray. 132,169
Canbolat Bey: Kilis sancağı mutasarrıfı. 105,
Budin eyaleti. 169
106, 112
Buğdan: Romanya'nın
Moldavya eyaletine
Osmanlıların verdiği ad. 72
Canıalemzade Ağa,
133
Cebel-i Feth: Cebelüttarık. Ziyadoğlu Ta-
Burak Adası: Mora yarımadasında, Moton
rık'ın buyruğundaki
Limanı'nın
güney yönünde bulunan Sapinza adası. 28 Temmuz 1499'da bu ada
önünde Venediklilerle yapılan deniz savaşında kahramanca çarpışarak şehit
düşen Burak Reis'in hatırasını yaşatmak
için Türk denizcileri tarafından Burak
Adası denilir (Bradano). 37, 38, 127
Islam askerinin Isyer; Ta-
panya'yagirişlerindeilkaldıkları
rık,
tepe üzerine bir kale yaptırmıştır. 25
Ceked Körfezi: Kaynaklarda adını bulamadı­
ğım
bu körfez, sanırım bugünkü Kuç
Körfezi olmalı. Hindistan'ın kuzeybatı­
sında, Umman Denizi'nin kuzeydoğu
kıyısında bir bölge olan Kuç, Pakistan'ın
kuzeydoğu sınırı ile Gücerat'ın batı sını­
rı arasında uzanır. Büyük bir tuz bataklığından ibaret olan bölgeyi güney boyunca Kuç Körfezi neredeyse bütün
komşularından ayırır. 84
Burak Reis: Önünde şehit olduğu Burak Adası'na adını
paşa
123, 168
Bfi Ali: EbU Sina 86
veren reis. 36, 37
Bursa sancağı, 185
Büyük Kefalonya: Patras Körfezi'nin girişin­
dağlık
ke-
Cafer Paşa: Kılıç Ali Paşa kullarından; Der-
Bozca Adası. 34
de
başını
Cafer Paşa: Bostancıbaşı, Canbolatoğlu Mus-
68
Bozca Ada
Harici'nin
sip getirdi. 122
bir ada. Bkz. Kefalonya. 20
Celaleddin: Melik Dinaroğlu, Guvadar hakiüibere: Elcezire'de, Rakka ile Balis arasın­
da, Fırat'ın sol
saba. 105
kıyısında
mi. 83
bir ,kale ve ka-
eelaliler. 123
Cem: Efsanevi Fars kahramanı. 60, 117
Cafer Ağa veya Cafer Bey: Yavuz Su"itan
Cem Bahçesi: Kanuni Sultan Süleyman'ın
Selim zamanında kapudan paşa. 41, 166
Rodos fethinde Türk donanmasının ilk
asker çıkardığı nokta. Ro dos şehrinin ku-
Cafer Ağa: Barbaros Hayreddin Paşa'nın ken-
disi yerine Tunus hisarını yönetmesi
için bıraktığı adam; başarısız oldu. 64
zeybatısında,
sındaki
409
Yillanova kalesinin karşı­
bahçenin adı olduğu söylenir. 42
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Cemhere: Hind ülkesinin
kuzeybatısında,
Cezayir limanı,
Kathiawar yanmadasının kıyısında
Manglor'dan iki konak batıda bir şehir
(Camher). 85
Adası
Ceneviz kapu~anı,
54
47, 52, 53, 64, 78
hemen girişindeki kasaba. Düz ve yüksek bir sahilde gemilerin karaya sokulup fırtınalarda barınmalarına elverişli
iki koy arasında uzanan kayalık ve tahkime uygun bir yarımiı.da; bugün Ceçelli diye bilinir.
Ciciiye Hisarı,
Cidde,
ile !talya
arasındaki Boğaz olmalı. 54
Cenevizlü,
50, 51, 53, 55
Cicilye: Doğu Cezayir, Kostarrün eyaletinde, deniz kıyısında, Becaye Körfezi'nin
47, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 87, 88, 114
Korsika
Cezayir şehri,
Cicil bkz. Cicilye . .46
sonuçlanmıştır. 19, 25, 30, 45,
Boğazı:
139
Cezayirli,
tih Sultan Mehmed zamanında çok karı­
şık bir duruma girmiş ve bu, Ceneviz
kolonilerinin birer birer Türklerin eline
Ceneviz
Cezayir ocağı,
Cezayir şeyhleri,
Ceneviz: "Ceneveli" demek olup Cenovalı­
lara Osmanlıların verilen ad. Cenova, :
!talya, Ligurya Alplerinin güney yamaçları boyunca uzanan bir vilayetin adıdır.
Ortaçağın sonunda öteki !talyan şehir
devletleri gibi bir cumhuriyet olan Cenova'nın Osmanlılada olan ilişkileri Fa-
geçmesiyle
55
46, 47, 48, 53, 54, 114
47
79
Katip Çelebi'nin büyük ve
önemli coğrafya eseri. Doğuda Japonya
ve Asya'nın tasviri coğrafyasıyla başla­
yan kitap, batıya, Islam dünyasına doğ- ·
ru ilerledikçe, onun doğrudan kendisi-
Cihannüma:
114
57, 104
Ceneviz Cafer: Cezayir kapudanlarından.
124
Cerbe Adası: Akdeniz'de, Küçük Sirte Körfezi'nde bir ada. Gabes Körfezi'ni oluş­
turan 60 kın'lik bir deniz kolu adayı batıda güney Tunus kıyılarından ayırdığı
halde, güneyde Cerbe ile kara arasında
iki dar boğaz vasıtasıyla denizle birleşen
bir tür göl vardır. 18, 44, 54, 56, 66, 88, 94,
nin
topladığı
bilgilerle daha da zerrginleşir. Katip Çelebi, Cihannümd'da tasvir
ettiği memleketleri idari bölgeleri, hükümet şekilleri, din, bilim, sanat, ticaret, ahlak, adet, su, hava, nehirler, dağ­
lar, bitkiler ve ürünler gibi bütünüyle
anlatarak vermeye çalışmıştır. 18, 25
95, 99, 166
Cingiz: Cengiz Han.
Cerbe kalesi,
96, 99
Cerbe sığlığı,
95
Culius Kayser
107
Friyoli ülkesi, Forum
ülkesi, Forum Culi.
Cevan Osteıyako: Ispanya kapudanı.
Cezayir.
Pazarı:
114
22
Cünada: Muaviye zamanında denizler açan
Islam gazisi. 160
18, 43, 47, 48, 49, 50, 52, 53, 54, 55, 56,
57, 58, 59, 60, 61' 62, 63, 64, 65, 66, 77, 90,
93, 94, 110, 114, 116, 122, 124, 125, 141, 145,
146,
ıso,
155, 166, 167,
Cezayireyaleti,
Çanak
Yarımadası'ndaKesendire
136,165,166,175
Cezayir halkı,
51, 54, 58
Cezayir hi sarı,
47, 48, 50
Limanı:
Ege Denizi'nde, Halkidikya
Burnu'nun batısında, Selanik Körfezi'nde bir liman. 20
ı92
Çanlık:
Venedik'te San Marko kilisesinin
çan kulesi 24
410
DIZIN
Ovası:
Çatalca
Daviıd Paşa:
Yunanistan'da, Tesalya Yeni-
şehirinin 40
km. güneybatısındaki Far_~~·.
kasabasının kenarında bulunduğu
sala
geniş
Çavuş
Reis,
bir ova.
37
142
kıyısında
Arap
kapudan
Kırım'ın
oturduğu
doğusunda
Derviş
60, 96, 114, 119, 124
du.
doğu kıyısın-
Çuka burnu.
dan
20, 66
kıyısında
ve liman; "Derbend"in Türkçe
paşa,
sonra da veziri azam ol-
Halep beylerbeyi; önce kapu-
paşa,
Desbul (?)
Ege Denizi'nde
Mora'nın
ada (Kitira).
Dıraç:
159
sonra da veziri azam oldu.
bir
muştur.
Dıraç
Dırava
Gücerat'ta
(Damao).
Darnan kalesi,
65 krrı..
hakimi.
86
valisi.
batı­
20
22
ı 05
alması
için
de bir ticaret
bir bölgenin ve bu bölgeşehrinin adı.
ve
kıyıdan 13
18, 127, 168, 175
411
Anadolu
Nil'in
aynı
ad
kolu üzerinde, Nil deltasının do-
ğusunda
79
gönderdiği
161
Mısır'da
taşıyan
Ikinci. Sultan Il. Bayezid zamaMısır
nehri,
Dirnyat:
nında kapudandı. 35, 36, 166
Davud Paşa:
Burnu,
hileyle
86
25
Paşa:
bir koyun
bir burun üzerine kurul-
Dirnestekiyus: Istanbul kayserinin Girit'i
uzak-
86
Darnan limanı,
geniş
kıyı­
19, 75, 129
Dicle nehri,
küçük bir Portekiz sömürgesi. Bom-.
kuzeyinde ve ondan
bir kasaba;
sında, kayalık
19, 69, 139, 156
Hindistan'ın batısında,
81
Arnavutluk'ta, Adriyatik Denizi
sında
kuze-
ağzında
yinde, Lakonia Körfezi'nin
Davud
119
19
109,110, lll, 123,167,168,194
Adası:
Davina (?)
67
149, 154, 171
Derviş Paşa:
134, 135
Çubiter: Girit adasının ilk hükümdarı.
tadır
bir kasaba ve iskele.
Mehrned Paşa: Bosna beylerbeyi; önce
kapudan
117, 138
bay'ın
devrinde sancak mer-
adı. 107
130
Daman:
şehir
bir
da bir burun. Bkz. Seyyid Nuh, Atlas,
Çuka
güneybatıda
Dernürkapu: Hazar Denizi'nin batı
Çerkeslerin
135
Çoçka Burnu: Kefe Körfezi'nin
Çorum,
Osmanlılar
Delvine sancağı,
62
Çicilye Adası: Sicilya.
ıs:
en
88
Delvine önü,
elinde olan adalar. ı os
bölgenin adı.
Çetros kalesi. (?)
Çorlu,
142, ı ss, 175
Delvine kıyıları,
paşa. 174, 187, 189
103, 139, 146, 147
harita
olanı
sınırına yakın
eşkıyasının
Çerkes:
128, 168
kezi; Arnavutluk'un güneyinde, Yunan
kıyılarından
Adaları: Sadrüddar'ın aşağısında,
Çeltiklik
bunların
biri;
(Milos).
Delvine:
Paşa:
gün-
Ege Denizi'nde Kyklad adala-
rından
dan.
156
19
Çelebi Ali
Çeşme.
bir yer.
38
Çekmece: Marmara Denizi'nin
biri.
oldu.
kırk
Deli Cafer: TurgutReis'in namlı yoldaşların­
Çayönü: Girit'te, deniz
Çeh: Çek.
lüğüne~ kapudan paşa
Değirmenlik
ve Tırhala'nın ilerisine değin uzanan verimli,
Rumeli beylerbeyisi,
km. içeridedir.
DENIZ SAVAŞlARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
123,
Diyarbakır, ıo5, ı23
Hindistan'ın
Gücerat bölgesinde,
Kathiawar yarımadasının güney ucunda
ve adını taşıyan burunun doğusunda ·
küçük bir ada; eskiden Portekiz sömürgelerinden önemli bir ticaret yeri (Diu).
Eklikara veya Enlikara: ,.AslS: diye
Donabur: Ispanya kapudanı. 98, 99
bu
Dubrovnik Hisarı: Bosna'nın güneybatısında,
Dalmaçya kıyısında küçük bir lslav
Dukakin beyi,
adın nasıl okunduğunu
yazılan
ve nerede ol-
duğunu bulamadım. ı25
Elbasan: Arnavutluk'un
(Dobrovenedik, Ra-
ortasında lşkombi
ırmağı'nın
kuzeyinde güzel, verimli bir
vadinin içinde bir kasaba; eskiden bir
ı4ı, ı48, ı78
Duka kapudanı,
ı 77
de önemlidir.
adı
ıo8
Ekinlik:· Marmara adalarından Çanakkale
Bağazı'na giden yol üstünde uğrak bir
adadır. Bol suyu vardır, bundan ötürü
Diyu limanı, 76
Duka.
ı67
ticaret şehri; Ejdehan da denir. 107,
76, 85, 86
cumhuriyetinin
guza). 2ı
eyalerinden biri.
Ejderhan: Volga nehri üzerinde, Volga deltasının başlangıcında, Avrupa ile Asya
arasında önemli bir bağ olan sayılı bir
Diyarbakır eyaleti, Ü4
Diyu:
Osmanlı
tan'daki dört
Divriği, ıı3
sancak merkezi. 67
ıı4
El basan sancağı, ı 09
ı40
Dumdum Memi: Kapudan,
sinde şehit oldu. ı17
lnebahtı
Elbiye Kalesi:
yenilgi-
Adası'nın
ltalya'nın batısında,
Korsika
48 km. kuzeydoğusunda kü-
çük bir ada (Elbe). 93
Emevioğulları, ı60
Ebi\ Eyyub Ensarl: Istanbul' da, Eyüp.
4ı
Emir Ahmed:
Ebu Hafs Ömer: Habiboğlu, Endülüslü. ı6o
Ebfikelbeyn Suyu Boğazı. (?)
Ebüssu'fid
Ovası:
yarımadasında,
Boladeğin
Gelibolu
yır'ın arkasında,
Edirne. 36, 38, 68, 86, 90, 117,
pudam.
ı54
Endülüsiya kıyıları, 25
Endülüslü, 58,
ı60
Engürü:Ankara.
ıı7
Erdebil: Iran
Azerbaycanı'nda,
Aras IrmaKarasu'nun kollarından bir
dere üzerindeki kaza merkezi ve Erdebil
Yunanistan'da Atina ile Mora
ğı'na karışan
Ovası denilen geniş
da bir kasaba. ı 68
Eğri: Macaristan'da bir şehir ve eski bir kaEğer ırmağı'nın
ı54
Endülüs şehirleri, 58
arasında büyük bir körfezin içinde bulunur; körfeze adını vermiştir (Egin). 69
le.
İmralı
Endülüs, 52, ı 60
Eflak: Romanya krallığını oluşturan iki
prenslikten biri; Karpat dağları ile Tuna
Nehri arasında bir bölgedir. 3ı
Adası:
Marmara Denizi'nde
Emir Kapudan: ı654 yılındaki Murat Paşa seferinde, donanmadaki kalyonların ka-
Edirne kışlağı, 38
Egine
Adası:
adası. ı9
~!fendi: şeyhülislam. ıo8, ıo9, 20ı
Saros Körfezi'ne
inen bir ova (Eceabat). ı9, 44, ı87
Ece
Emir Ali
ı05
Hafsoğullarından. ııo
vadisinde, Macaris4ı2
ovanın
güney ucun-
DIZIN
Ereğli:
Marmara Ereğlisi.
ı77
Ferhat Bey: Malatya beyi.
Ermanos Kayser: Istanbul kayseri; Girit'i
hileyle ele geçirmiştir.
Fethiyye Çevirisi: Ali
ı6o, ı6ı
Erzurum,
Risaletü'l-Fethiyye adını verdiği, astronomiye ait Farsça
eserin, Seydi Ali Reis tarafından yapıl­
mış Türkçe çevirisi. 8ı
ı69
ı22, ı24, ı57, ı7ı
Eski İstanbul: Bozca Ada'nın doğusunda,
Anadolu
yakasında yıkık
bir
şehir,
Fethiye Kalesi (?) ı 06
Tru-
ı55.
Fez/eke: Katip Çelebi'nin ı59ı
yılından başla­
ı655 yılına değin
geçen olaylan
yarak
batısında
Asya'nın
güneydoğru­
su bir denizin
adı.
Hürmüz
Umman Denizi'nden
rımadası
ğü
Fas,
ile Iran
uzanarak
ayrılır
Boğazı
mı
Fırat
ile
döküldü-
Firkate Limanı (?)
Flandriya (?)
Karadeniz'in
doğu kıyısında
bir
serbest
ıo6
Güveyi; kapudan paşa. ı46, ı47,
ı7o
line
Bağdat'ın 58
km.
batısında, Fırat'ın
gelmiştir.
Foça, 156,
ve Dicle'den Fırat'a uzanan
XVI.
yüzyılda
kral Flo-
kaldırarak
şehri
ı71
Foça Limanı, 179
Saklaviye .kanalının ucunda müstahkem
Forum Culi bkz. Friyoli ülkesi. 22
ıo5
Fransa. 40, 46, 47, 56, 57, 93
62
Fransa diyarı, 25, 78
ııo
Ferdinand: Kafir kapudanı.
Fransa kıyıları:
5ı
Ferdinandos: Nemçe imparatoru. 58,
km. kadar
Meriç Nehri'nin
Fransa'nın
n. 24
77
Fransa kralı, 56, 78,
Fere ya da Ferecik: Yunanistan'da, Dedeağaç'm 30
Floransa, XV. yüz-
dukalık'a çevirmiştir. 24, 114
kıyısında
Fenike.
Taska-
kudretli bir deniz gücü ha-
ransa cumhuriyetini
ı56
bir kasaba.
İtalya'nın
bu yana önemli bir
şehir sayılan
yılın başmda
Fekkü'l-Esed Adası. (?) 82
Fenarlık.
ı59
şehir. Ortaçağdan
Fazi: Nehr-i Tavil Arabmm serdan.
sol
üzerin-
na bölgesinde, Arno nehri vadisinde bir
ı2). ı22
Felluce:
çayın
ı29
Florensiya ülkesi: Floransa.
kale (Poti; Bkz. Seyyid Nuh, Atlas, harita
Felemenk,
kuzeyinde, Vardar
Fird~vs: lnebahtı beyi. ıı7
Fas padişahı, 52
Fazlı Paşa:
Yunanistan'ın
deki kasaba. 68
49
Faşa Hisarı:
ı43
nehri, ı 05
Suyu'nun kollarmdan bir
arasında kuzeybatıya
Şattül-arab'm
olan Türkçe tarihi. 25,
Filorine:
ve Arap Ya-
ulaşır. ı 05
yere
ı8,
içeren ve Arapça Fezleke'sinin bir deva-
büyük bir körfez, daha
Fars Denizi: Basra Körfezi.
doğru
Fatih Sultan
şına gittiği sırada yazıp
Erzurum eyaleti,
va.
Kuşçu'nun,
Mehmed ile birlikte, Uzun Hasan sava-
ı68
Ermeni,
ıı3
Fransa padişahı, 39, 92
kuzeydoğusunda,
sağ kıyısına yakın
9ı
Fransız,
ve
47, 56
Fransisküs: Fransa kralı. 78
demiryolu üzerinde bir kasaba. 30
413
Akdeniz kıyıla­
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Frengi Tarih: johan Carion'un Chronik
adlı
rından
tarafından yapıl­
Gerdefon: Afrika'nın doğu kıyısında, Aden
Körfezi'nin ucunda bir burun (Guardafui, Re's-i Aslr). 84
!talya, Fransa ye Is-
Germe: Yunanistan'ın batısında lnebahtı
Körfezi ile Patras Körfezi arasındaki dar
eserinin Katip Çelebi
çevirisi. 30
mış
Frengistan, 21, 39, 94
Frengistan
kıyıları:
panya kıyılan. 25
bağazın
eski adı, buradaki kale
Hisar" diye bilinmektedir. 38
Frenk, 24, 31, 32, 37, 38, 70, 94, 122, 128
Frenk taifesi, 29
ltalya'nın
"Gerıne
Gerze: Karadeniz kiyısında Sinop iline bağlı
bir ilçe. 130
Frenkçe, 24
Friyoli ülkesi: Friuli.
biri. 19
eskiden Ve-
Gevherhan: Sultan II. Selim'in kızı 99
nedik Cumhuriyetine ait eyaletlerinden
olup merkezi Triyeste şehridir. 22
Geyve. 185
Girit Adası. 13, 19, 25,69-71,103, lll, 114,122,
Furmeyan: "Kurmeyan" diye de okunabilir;
neresi olduğunu bulamadım. 85
137-140,142-148,150-156,159-161,169-171
Girit kıyıları, 139
Girit otlağı, 161
Gabele: Osmanlı Imparatorluğu devrinde
Hersek'te, Adriyatik Denizi kıyısında
küçük bir kasaba. 21
Giylan
Galata, 29, 60, 92
Ganizade Efendi: Nadirl,
şair
Denizi
ve Istanbul ka-
Giylan, Hazar Denizi'nin gü- ·
kıyılan. ı 07
Gornedor: Portekiz kapudanı 82
dısı 124
Garp Yakası bkz.
kıyıları:
neyinde Elbürz sıradağlarının kuzeyinde bir Iran vilayeti ve bu vilayetin Hazar ·
Gova: Hindistan'daki eski Portekiz sömürgesinin merkezine ve onun çevresindeki
topraklara verilen ad. Hindistan'ın batı
kıyısında, Bombay'ın 20 mil kadar güne-
Mağrıp 62
Gazanlılar devleti:
Gazndiler devleti. ı 07
Gazi Mustafa: TurgutReis'in namlı yoldaşlarından. 88
yindedir (Goa). 76
Gazi Paşa bkz. Barbarosa, Hayrettin Paşa 66,
Gova kapudanı, 82
69, 70, 72, 73, 75, 78
Göriçe: Güneydoğu Arnavutluk'ta il ve il
merkezi bir şehir. Osmanlı idaresinin
son zamanlarında Manastır vilayetine
bağlı bir sancak merkezi (Körice). 68
Gazze: Güney Filistin' de, Akdeniz kıyısında
"Gazze şeridi" denen dar bölgenin merkezi durumundaki şehir. 18
GedikAhmed Paşa. 32, 33, 34, 66, 165
Grande Türk: Kanuni Sultan Süleyınan. 58
Gelibolu: Marmara Denizi'nin kıyılarından
biri. 19, 31, 34, 42, 67, 68, 70, 75, 144, 156,
Guvadar iskelesi: Eski Bama kasabası. Bugün Pakistan'ın bir limanı olup Uruman
173, 177
Denizi'nin Belucistan
Gelibolu Geçidi: Çanakkale Boğazı. 31
Gelibolu sancağı, 31, 35, 91, 165, 166, 173
dadır (Gvadar).
Gelibolu Tersanesi, 29, 67
Guvadar Limanı, 83
Gemlik Körfezi: Marmara Denizi'nin
kıyısı
kurulmuştur. Karaşfnin 287
kıyıla-
414
S4
üzerinde
km. batısın­
DIZIN
Bugün Umman Denizi'nde Kathiawar yarımadasının hemen doğusundaki
topraklar demektir, fakat Müslümanların elinde bulunduğu zamanlarda çgk daha geniş bir bölgeyi içine almaktaydı.
Gücerat:
76, 86
Halkü'l-Vad Kalesi, 44, 62-64, 119
Gücerat kıyısı, 85
Hamid: Mansuroğlu; Harunürreşid'in
Harnit sancağı:
Anadolu'nun güneybatısında
bir yer; Selçuklular zamanında orada
hüküm süren Harnit Bey'in adıyla "Hamit ili" denmiştir. Bugünkü Eğirdir ve
Isparta bölgesi. 138
Çorum beyi 117
Gürcü Mehmed Paşa:
Veziri azam. 154
Güzelce Mehmed Reis:
Gönüllü levent reisle-
rinden. 73
Habeş,
Han Geçidi:
18
Habeş kıyıları,
Hacı Halife:
Girit'in kuzeydoğu bölgesinde,
Hanya Körfezi'ne adını veren .sehir. 140,
141, 142, 143, 144, 145, 150, 154
Hacı Hüseyin:
Yavuz Sultan Selim tarafından
Hayreddin Paşa'ya gönderildi. 52
Hanya
Hanya
Dicle'nin doğu kıyısında bir şehir.
Büyük Zap suyunun Dicle ile birleştiği
yerden bir fersah yukarıdadır; yıkıntıla­
rı Telle'l-Şair tepesinde görüıür. 105
artıkları,
Hafız Paşa
Fars Denizi ortasında bir ada.
Denizin ortasında yükselen bir dağdır.
Abbadan'dan çıkıp Umman'a gitmek isteyen gemiler hava uygun olursa bir
gün bir gecede oraya vanrlar. 81
44, 48, 62, 79, 110
Haliç.
kışlağı,
Emevilerden. 160
Harke Adası:
Rodos'un batısında ve şövalye­
lerin elinde bulunan bir ada (Harki,
Herkit). 42
61
Harunürreşid:
Istanbul'da 29
Vezir ve güyeğü; üç
kapudan paşalık yaptı. 123, 167
Halil Paşa:
Has Yunus:
Ermeni soyundan; Yeniçeri ağa;:
gelip kapudan paşa oldu. 124,
Jığından
Hasan:
Mora beyi. 37
Halkü'l-Vad:
Tunus
beyliğinde
Sultan,
Hafsoğullarından,
padişahı. 62, 63, 64
126, 130, 168, 169, 179
Halil Paşa:
Abbasi halifesi. 160
Fatih Sultan Mehmed lstanbul'u
aldıktan sonra lnoz fethi içün donanma
işlerini üstlendi. 30, 165
Halil Paşa: Bosnalıdır.
"yıl
145, 147
Harek Adası:
Halep, 60-62, 81, 105, 109, 110, 129
Halep
Limanı,
Cezayir yakınında .Akdeniz'e
dökülen bir ırmak 78
120
Hakem: Hişamoğlu,
140, 142, 145, 170
Haraş Suyu:
bkz. Ahmed Paşa
Hafsoğulları,
Hisarı,
Hanya Kalesi, 71, 148
Tersane kethüdası. 133
Hadise:
Hafasa
Karadeniz' de. 134
Hanya:
76, 84
Katip Çelebi. 13
Hacı Memi:
ku-
mandanı. 160
Gücerat vilayeti, 86
Gülabi:
şehrinin 9 km. doğusunda bir kasaba;
Tunus önünde bulunan Buhayre Gölü'riü denize bağlayan boğazın iki yanına
kurulmuştur. Halk arasında "Akılbend"
derler. 45, 47, 62, 63, 120, 149
Hasan:
Tilimsan seraskeri. 50
Hasan Ağa: Sekbanbaşı,
ve Tunus
415
kör. 151
Tunus
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Hadım;
Hasan Bey:
Hayrettİn
Barbaros
Pa-
. 102, lOS
şa'nın güvendiği adamlarından: 60, 77
Hind,
Hasan Çelebi: Hasan Paşa diye de geçer; Ça-
Hind Denizi,
talcalı, darüssaade ağası adamlarından;
kapudan paşalık yaptı.
169
Hasan Gülle: Turgut Reis'in
namlı yoldaşla-
'
rından. 88
Paşa:
Hasan
Paşa:
Karaman beylerbeyi.
Hasan
Paşa:
Küçük; Rumeli beylerbeyi.
109, ııo
Haydar Paşa: Tunus beylerbeyi.
Paşa:
Gerçek
117
ı ıs
Romanya'nın
S3, 63
tahkem bir yer.
21
Hudavend Han.
21
Hürmüz:
ve Una
mecralarına
kıyılarından
Basarabya bölgesinde
ret
Drava
lirrianı
sindedir.
dek uzanan bir ül-
krallığına bağlı
Hııvat kenarları, 21
serhaddi,
Midilli beyi.
Hızır
Reis: Hayreddin
ğaz.
117
gerçek
adı.
Hüseyin
44, 4S
80
Boğazı:
Fars Denizi'ni (Basra
80
vilayetinde bir
şehir
ve
Hüseyin
aynı adı
merkezi. Bugün
elinde önemli bir yerdir.
Paşa:
70
Mirahur; iki kez kapudan
paşalık yaptı. 169, 170
Osmanlı Imparatorluğu zamanında
taşıyan sancağın
olup Basrq. Körfezi'nin geri-
80, 81, 82, 83
Hürrem Bey: Teke beyi.
Paşa'nın
Bkz. Hayreddin Paşa.
Bağdat
en önemli tica-
Körfezi) Umman Denizi'ne bağlayan bo-
22
Hızır:
müs-
86
Hürmüz Adası,
Hürmüz
sağ kıyısında,
130, 168, 169
Ortaçağda tran'ın
166
Hııvat
37,
67
eskiden Lehistan
bu denizin
Korfo
liman.
86, 199
Dinyester - Tula nehrinin
21
şesinde;
kıyısında,
Adası'nın karşısında
Holumuç kıyısı,
Hotin:
Adriyatik Denizi'nin kuzeydoğu kö-
yük
uzaklıkta, Fı­
bir tepe üze-
19
Hongorya.
29, 43-70, 72, 73, 77-79, 81, 83,
Hersek Sancağı,
Hille:
fersah
sağ kıyısında
Holumuç burnu,
Horasan.
87, 88, 93, llS, 149, 166, 167
Hersek kenarları,
148
72, 114
Hayred-
Hayreddin Paşalular, Hayreddinlüler,
Bağdat'a 33
Arnavutluk
(Korfu)
din Reis v~ Barbaros diye de geçer; kapudan paşa.
148, 1S7, 1S8
rinde, çok eski bir şehir. ı os
120
adı Hızır;
69
138,
Haydar Ağaoğlu bkz. Mehmed Paşa
ke.
Hindistan,
Holumuç:
Hasbahçe: !stanbul tersanesi yakınında.
Hııvat:
!imanları, 76
rat nehrinin
140, 141' 144
Hersek,
kıyıları, 76
Hlt: Irak'ta,
S7, llS
Hayreddin
Hind
Hind
Hisar Boğazı: Çanakkale Boğazı.
Paşa'nın oğlu.
Hasan
43, 81, 84, 8S
Hisar: Çanakkale.
Hasan Bey diye de geçer; Sey-
yid; Barbaros Hayrettin
17, 79, 86
Serdar.
143, 14S, 146, ıso, 1S4,
1S6, 171
Irak'ın
Kasabanın
Paşa:
Hüsrev Paşa.
bü-
ı 02
Hüsrev Paşa: Rumeli beylerbeyi.
parçası Fırat'ın sağ kıyısındadır .
. 416
77
DIZIN
lrakayn: Iki Irak.
Asıl
Irak, Arap
İnebahtı Beyi, 117
yarımadası
ile Cezire ve Fars Denizi arasında geniş
bir ülkenin adıdır. Sonraları Iran'ın bÜ~,~ ·"
yük bir parçasına da bu ad verilmiŞ; bt-"
rincisine "Arap
Irakı" denmiş,
Irakı",
İnebahtı Hisarı, 196
ikincisine "Acem
İnebahtı Körfezi, 19, 20, 73
böylece iki Irak söz ko-
İnebahtı Limanı, 114
olmuştur. 60
nusu
İnebah~ Boğazı, 115
İnebahtı Halid, 38
.İnebahtı Sancağı, 174
İnebolu. 186
İbrahim: Hayreddin Paşa'nın kapudanların­
İnoz: Edirne ilinin Keşan ilçesinde, Meriç
dan biri. 71
nehrinin Adalar Denizi'ne
İbrahim: Sultan; Sultan Mehmed Han'ın babası. 14
31' 165
İbrahim Ağa: Samsoncubaşı. 140
İpsala: Edirne ilinin ilçelerinden biri; Meriç
İbrahim Çelebi: Reis. 137
122
İpsara Adası: Ege Denizi adalarından; Sakız'ın 12
İbrahim Paşa: Veziri azam. 61, 91
Osmanlılar
İsakçı: Romanya, Dobruca'da, Tuna'nın sağ
bu adaya Haki,
kıyısında
ve llleki de derler. 71
müstahkem bir kasaba. 130,
131
İlyas: Hayrettin Paşa'nın kardaşı. 44
İshak: Hayrettin Paşa'nın kardaşı. 44, 47, 49
İmroz. 70, 155, 156
İskender:.Hayrettin Paşa'nın kethüdası. 50
İncir Limanı: Ege Denizi'nde Halkidikya Ya-
İskender Paşa: Anadolu beylerbeyi. 109, 110,
güney ucunda uzanan üç
dar dilden Aynaroz'un
112
güneydoğusuna
İskender Paşa: Çerkes, Diyarbekir beylerbe-
karşı olan küçük körfezin günbatı yönünde, nihayette, "Tavuk Adası" dedik-
yi. 105, 106
İskenderiye bkz. Mısır Iskenderiyesi.
mil mesafede bir liman.
İskenderiye: Arnavutluk'ta Osmanlı Impara-
19, 20, 73, 178
torluğunun
İnebahtı: Yunanistan'da Korint Körfezi'ni
Patras Körfezi'ne
bağlayan bci~azın
olan
ku-
is'in Bahriye'sinde bu
eski vilayet merkezlerinden
Işkodra.
kodra gölü
zeyinde bir kasaba (Navpaktos). Pi:rl Rediye
küçük bir
İsa, Hz. Peygamber. 23
İlieki Adası: Rodos'un 35 km. kuzeybatısın­
adacığa 80
kuzeybatısında
İpşir Paşa olayı. 156
İfrikiye: Afrika. 18
leri
mil
ada (Psara). 147
İçel (İçeli) sancağı, 113, 175
rımadası'nın
bir çay üzerinde-
dir. 30
İbrahim Paşa: ŞakşakL 129
llyakı
kollarından
Nehri'nin
İbrahim Paşa: Girit seferi kapudanlarından.
da bir ada.
döküldüğü
yerde bir bucak merkezi (Enez). 19, 30,
Bugün Arnavutluk'ta
lş­
kıyısındaki şehir (lşkodra,
Scutari). 20, 33, 34, 44, 140
adı "Eynebahtı"
İsketoz Adası: Eğriboz Adası'nın kuzeybatı­
harekelemiştir. 36, 37, 38, 39, 115,
sında,
116, 123, 166, 167
Rumeli
Eğriboz'a
417
kıyısına 15
mil
uzaklıkta
ve Kolos'a giden gemilerin yo-
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
İstanbul Boğazı: Karadeniz Boğazı. ı9, 24,
lu üzerinde, onlara hakim bir ada (Skiıs6
athos). 70,
132
İskiri Adası: Eğriboz Adası'nın ı8 mil doğu­
sunda bir ada;
70,
limanı vardır
İstanbul Hisarı: Istanbul'un Fatih tarafın­
(Skyros).
dan
Bkz. Seyyid Nuh, Atlas, harita
İskradin Kalesi: Dalmaçya kıyısında, Şibenik
arasında
ile Zadra
yısında,
basmasına
İspanya. 45, 47-Sı, 54-59·, 66, 72, 76-79, 89, 93, 94,
ra'nın doğusundaki
Katalanya sahilinde,
114
taşıyan
körfezin kıyısında bir kasaba. 71
İşbilye: Ispanya'da Endülüs bölgesinin en
124
büyük şehirlerinden biri (Sevilla). 57
İspanya yakası, 58
İtalya. 2ı
İspanyol, 96, ı65
İtalya kıyısı. 89
İspelet: Hırvatistan'da, Adriyatik Denizi kı­
Zadra'nın
İtalyan. 97, ıs4, ı65
(Zadar) güneyinde
İtil Nehri: Volga Nehri. ıo7
2ı
bir liman (Split).
İzdin Körfezi: Kolos (Volo) Körfezi'nin batı­
İsperlonka hisarı. (?) 62
sında,
Italya yarımadasının güney
Adası'nın
körfez ve kale.
kuzeybatısı
ı9
İzmir. ı9, ıs6, ı86
İstanbolya Adası: Anadolu kıyısında Kerme
batısında
Ağriboz
karşısında
ucunda bir burun. 24
İznik. ı85
bir ada (Astypa-
İznikmid Körfezi: Izmit Körfezi. ı9
7ı
K. Ç.: Katip Çelebi. 22-25, 3ı, 34, 46, 56-58,
İstanbul. ı9, 29, 30, 3ı, 33, 34, 35, 36, 39, 40,
42, 43, 58, 60,
8ı,
70,
İstiye: Girit'in kuzeydoğusunda ve aynı adi
İspanya kralı, 49, ss, 56, 58, 59, 63, 66, 77,
78,
ı9,
da büyük bir yarımada. 22, 24
İspanya kıyıları, 24, 25, 77
lea).
ada (Tinos).
İstirya ülkesi: Yugoslavya'nın kuzeybatısın­
İspanya kapurlanı, 93, 114
Körfezi'nin
ı)
İstila Hisarı. (?) 7ı
İspanya kaleleri, 93
İspertevinti:
çıkma
ıs3, ıss, ıs6
İspanya beyi, 33
yısında,
s.2ı,
istendi! Adası: Kyklad adalarından biri, Mo-
İspanya Anabolusu: Barselona'ya yakın ve
ıo2,
göre (Bkz.
"Teb-Sive" şehri. 39
98, ıı4, 118,119, ı2ı, 126, ı4ı, ı69, ı78, ı82, ı92
Rosas Körfezi'nde eski bir şehir.
ağzında
7ı, ı22, ı68
İstefe: Tuhfetü'l-Kibar'ın Istanbul1329 [ı9ı3]
İsmail Bey: Isfendiyaroğullanndan. 30
batısında,
ı9s. ıs3
Istanköy Körfezi'nin
uzun ve dar bir ada. 43,
İslam diyarı. 67
9ı,
surlarla
İstalıköy Adası: Anadolu'nun güneybatısı kı­
bir koy üzerindeki
2ı
kasaba (Scradin).
78,
hisarı;
önceki
Bizans şehri. 29, 30
İstandiya Adası: Girit'in kuzeyinde bir ada.
İsklarya Hisarı. (?) 7ı
onun
alınmadan
çevrilmiş olan
ıss
6ı,
62, 66, 69, 70,
86, 93, 95,
ı24, ı2s, ı26, ı27,
ıo2, ıo4,
7ı,
ıı2,
132, 136, 138,
65, 84,
75, 76,
119,
Kadıoğlu:
ı20,
ısı, ıs7,
ıoı, ıo3, ıo6, ı13, ı20, ıs4, ı78, 20ı
Tunus beyi, hakimi. 52, 53, 54, ss
Kal'atü'I-Kıla: (?)
ıs9, ı60, ı65, ı69, ı70, ı87, ı9ı, ı95
larında
4ı8
Cezayir'de, Vahran
bir yer. 49
yakın­
DIZIN
Kalafat Memi: Seydi Ali Kapudan'ın emrin-
Kapudağı:
deki kadırga reislerinden. 83
Kalavri: !talya Yanmadası'nın Mesine Boğazı
ile Tarant Körfezi
(Calabria) 114
Kalavri
kıyısı,
Marmara Denizi'nin
kıyılarından
biri. 19
arasındaki çıkinfısı
l~ir'in so km. kuzeybatısında,
!zmir körfezinin kuzey kıyısında bir ilçe. Foça eski ve yeni olarak iki ayrı yerleşme yeri olmuştur. Eski (Kara) Foça,
Kara Foça:
--
128, 170
yarımadanın batı kıyısındaki kasabanın
Kalavriya yakası, 120
adıdır.
Kalbiye: Tunus Körfezi'nin doğusunda bir
Yeni Foça da yarımadanın kuzey
bir kasabadır. 1S6
kıyısında
burun. 91
Karaca Foça
Kalbiye hisarı: Kalbiye burnu üzerinde
Limanı, ıso
Kara Hasan: Sultan II. Bayezici zamanındaki
bir kale. 93
lnebahtı Seferi sırasında, Burak Reis
cenginde şehit oldu. 37
Kaleler Kitabı: Katip Çelebi'nin nasıl bir eser-
den söz ettiği aniaşılamamıştır. 24
Kara Hasan: Hayrettin Paşa'nın Tunus beyi
Kalhat: Arabistan Yanmadası'nın doğu kıyı­
Kadıoğlu
sında,
Umman Denizi kıyısında, Re'sü'lHadd adlı bir burunun kuzeybatısında
yer alan, eskiden işlek bir liman. 82
Kara Hoca: Cezayir beylerbeyi Uluç Ali Paşa'nın
yanındaki
ııo
dan. 88
yısında, Yama'nın kuzeydoğusunda
burnun
reislerinden.
Kara Kadı: TurgutReis'in namlı yoldaşların­
Kaligra Limanı: Bulgaristan'ın Karadeniz kı­
nı adı taşıyan
üzerine gönderdiği adamı. 53
ayliman
Kara Mahmud: Yaylak Mustafa Paşa'nın reis-
lerinden. 42
(Kalikarya). m
Kara Mustafa: Seydi Ali Kapudan'ın emrin-
Kamer Dağları: Nil havzasını, Kongo ırmağı
deki kadırga reislerinden. 83
ile Çad gölü havzalarından ayıran ve
Nil'in kollarından birinin çıktığı sıra­
dağlara Arapların verdiği bir ad sanıl­
Kara Mustafa Paşa: Yeniçeri ağasıyken Revan
maktadır. 76
Karaada: Eğriboz Adası'nın kuzey burnu-
Kanal:
Venedik
şehrini
dönüşünde
nun batısında bir ada;
dan biri. 71
ikiye bölen su
yollarının büyüğÜ. 22
Kandiye: Girit'in enbüyükşehri; kuzey kıyı­
Hisarı.
de şehit oldu.
103, 153
Kandiye Kalesi. 13
Kanluburun: lnebahtı bozgununda birçok
atılıp
yalçın
çarka-
Karadeniz. 9, 17, 18, 35, 107, 122, 129, 130, 132,
134,136,137,145,168,169,170,181
Kantara Limanı: Tunus'ta Gabes Körfezi kuAdası'nın
Malta kafiderine tutsak
takasla kurtarıldı. 153
Karaburun: Avlonya yakınında. 21
yalık. ııs, 116
zeyinde ve Cerbe
karşı liman. 88
117
Karabatak Bey:
düştü;
Türk gemisiyle gemicilerinin
parak parçalandıkları sarp ve
Eşek Adaları'n­
Karabatak Sığacık beyi; lnebahtı yenilgisin-
sının ortasında. 145-148, ıso, 156,159
Kandiye
kapudan paşa oldu. 134, 169
güneyine
419
Karadeniz
Boğazı,
18
Karadeniz
kıyıları,
30, 32, 129
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMACAN
Karagümrüğü:
Kotor (Katar o) Körfezi ağzında kale ve
Istanbul'da Fatih sernündeki
mahallenin adı. Eskiden burada bir "ka-
liman. 20
ra gümrüğü" bulunmaktaydı. 168
Katalonya: Ispanya'nın kuzeydoğusunda bir
Karaharman: Tuna'nın deltalanndan en gükıyısında,
neyindekinin
eyalet. 25
Köstence'nin
Katalanya
kuzeyinde bir kasaba. Bkz. Seyyid Nuh,
Atlas, harita 18). no, 132
Karahisar-ı Şarki.
94
hümayun reisle-
rinden. 157
ll 7
Katibi: Seydi Ali kapudanın mahlası. 81
Karaman. 31, 109, 110, 138
Katif: Arabistan Yarımadası'nın doğusunda
Karaman askeri, 110, lll, 120
Karamanlı
kıyıları.
Katırcıoğlu: Donanma-yı
Lahsa bölgesinde bir şehir. Basra Körfezi'ne açılan bir koy kıyısındadır (El Ka-
Reis: kapudan. 142
tiD.
Karasi beyi, 39
8ı
Katif sancağı, 80
Kare: Gücerat kalelerinden. 76
ı72
Kargacik Adası. (?) 128
Kavala. 19,
Kırka sancağı,
Kayravan: Tunus'un ı67 km güneyinde, de-
Kırka
21
niz kıyısında bir şehir (Kirvan, Kairo-
Nehri: Bu nehrin denize döküldüğü
uan). 63, 96
yerde Iskradin kalesi bulunur. 21
Kazaklar. 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136,
Karkanna sığlığı: Sfaks kalesinin 16 mil doğusuna,
ı69,
Cerbe adasının kuzeyindeki
181
Kazan Tatarı. ı 07
sığlık 95
Karlı-ili: Yunanistan'ın batı kıyılarında
Kefalonya: Patras Körfezi'nin girişinde dağ­
bu-
lunan bir Osmanlı sancağının adı. 89
lık
Karlı-ili kıyısı,
Kefalonya Adaları, 20,
141
Kefalonya Adası, 68,
Karlı-ili sancağı, 79, 88, 90, 174
ıı4
yısında, adını taşıyan
Kars. 113
şehir
kuzeyinde bir burun (Ga-
ve iskele. 33, ıo7, 130, 131, 132, 135,
ı65
rü'l-Melih). 25
Kefe dolayları, 34
Bey: Çerkes; Şıkk-ı Sani defterdarı.
Kefe eyaleti, 107,
107
Kasım Paşaoğlu: Donanma-yı
Kefe memleketi, 32
Kefe paşası, ı 08
166
Kemal Paşaoğlu Efendi: Kanuni devrinin
Kastamonu. 30, 35
Kastamonu
sancağı,
ı75
Kefe kıyısı, 33
hürnayun reis-
lerinden. 144
Kasımpaşa.
koyun batı ucun-
da ve Kerç Bağazı'nın 70 km güneyinde
Burnu: Mağrıp kıyısında, Tunus
Limanı'nın
Kasım
ı56
Kefe: Kırım Yarımadası'nın güneydoğu kı­
Karlos, V. Ispanya kralı. 58, 63, 78, 114
Kartacına
bir ada 20, 69, 72, 75, ı28
ünlü bilgini. 20ı
138
Kemal Reis: Kemal Bey de denir; Yenişehir
Kastel Nova: Yugoslavya'nın ~neybatısında
beyi; 20, 36, 37, 39, 46, 66, 79
420
DIZIN
Kenan Paşa: Donanma-yı hümayunun ka-
pudan paşalanndan.
müstahkem bir yer.
157, 172
Kili: Basarı:bya'da, Tuna'nın en kuzeyinde-
Kerpe: Rodos'un güneydoğusunda bir ada
(Karpathos).
. ki
71, 134, 137, 156
Kerpe adaları, 137
Kerş: Kırım Yanmadası'nın doğu
ucunda,
üzerindeki kasaba.
Kili
Boğazı. 130, 131
Kili
hisarı. 35
130, 131
Kilis: Yugoslavya'da Bosna'da bir kale. 21,
112
Kilis san cağı, 21,
Kerş Boğazı: Kırım Yanmadası'nın doğu
ı
os
Kirine. lll
ucuyla Kafkas dağlannın kuzeybatı
ucundaki Taman yanmadası arasında,
Azak Denizi ile Karadeniz'i birleştiren
boğaz. (Yenikale Boğazı). 135
Kirine san cağı, 113, 175
Kirman: Iran'ın büyük ortaçölünün güneybatısında
bir eyalet; güneydeki
Fars Denizi'dir. 83
Kerş Limanı, 134
Kitab-ı
Kesendire: Ege Denizi'nde, Halkidikya Yan-
sınırı
Atlas çevirisi bkz. Levamiu'n-Nur. 18
Koca Hacı Reis: Turgut Reis dönemini gör-
madası'nın
en batıda olan ve bu adı taşı­
yandili üzerindeki kasaba. 19,134,169,180
müş
deneyimli bir korsan reisi.
123
Koca Mehıned Paşa: veziri azam; lnebahtı
Kestel kalesi, 66
yenilgisiyle neredeyse yok olan donan-
Kıbrıs. 25, 110, 112-114, 125, 134, 149, 167, 174
ınayı yenilemiştir. 107, ll7, ll8, 120, 149
eyaleti, 174
Kocaeli. 70, 104
Kıbrıs sancağı, 168
veya
Kocaeli beyi, 34, 92
Dinyeper Irmağı ağ­
zında güneybatıya doğru ilerleyen küçük, alçak bir yarımadanın üzerinde bir
kale. Bkz. Seyyid Nuh, Atlas, harita 16.
Kılburun
deltası
Kili Kalesi. 130
Azak Denizi ile Karadeniz arasındaki
boğazcia bir koyun içinde bir kasaba ve
iskele (Kerç, Yenikale). 130, 131, 134
Kıbrıs
32
Kılburnu:
Kocaeli
Sancağı, 174, 185
Koloz Körfezi: Ege Denizi'nde Eğriboz Adası'nın
kuzey karşısındaki körfez (Golos).
19, 156
131' 132
Kılıç Ali Paşa
bkz. Uluç Ali
Korkud: sultan, Şehzade; Yavuz Sultan Se-
Paşa. 117, 118,
lim'in kardeşi.
123, 167, 168
Kılıç Ali Paşa
Camisi, 167
Kırata Adası:
Girit
adasının
39, 44
Koron: Yunanistan'da, Mora'nın güneybatı
eski adı.
ucunda,
159
adını taşıyan
batı yanında
Kırşehri. 110, 138
Koron
Kızıl adalar:
Istanbul civarında ve Marmara
Denizi'ndeki adalar. 19
Hisarı.
körfezin girişinin
bir kasaba. 39, 59, 60, 128
38, 58
Koronlu. 59
Korsika Adası. 25, 45
Kızılahmetlü, 100
Kostaniçe: Yugoslavya'da, Sava Nehri'nin
Kızılbaşlar, 40, lll
Kızılcahisar
bkz.
Kızılhisar:
Eğriboz
kollanndan biri üzerinde bir kasaba
(Kostanjevica). 22
Kızılhisar 71
Adası'nın
güneyinde
421
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMACAN
Türk korsanlarından. 46, 47
Kostantaniye. lS9
Kotor Körfezi: Yugoslavya'nın güneyinde,
Kurtuba: Ispanya'da, Vadilkebir Nehri'nin
Adriyatik kıyısında bir körfez (Kataro
körfezi). 20, 21
kuzey kıyısında, aynı adı taşıyan eyaleün merkezi olan şehir. 160
Kuzey illeri: İskandinavya memleketleri. 33
Kotor Kalesi, 20
Kotron Burnu: ıtalya'nın güneyinde, Tararrta
Ege Denizi'nde Patras
Körfezi'nin batısında, aynı adı taşıyan
iki adanın küçüğü (lthaki). Bkz. Kefalonya. 20
Küçük Kefalonya:
Körfezi'nin güney ucunda bir burun
(Crotone). 24
Koyun Adası: Sakız Adası'nın kuzeydoğu
Küçük Malta: Asıl Malta adasının kuzeyin-
yönünde Anadolu kıyısı karşısındaki üç
adadan biri; bunlara "Koyun Adalan"
denir. 94
deki küçük ada (Gosa).
9S
Kürt askeri. ı OS
Koyunluca Adası: Yavuzca Adası'nın ıo mil
kuzeybatısında
rından
bir ada; Kyklad adala(Seriphos). S8
Arabistan Yarımadası'nda, Necid
bölgesinin Basra Körfezi kıyısında, kuzeyde Kuveyt civarından güneyde Katar
Yarımadası'na değin uzanan doğu parçasıdır (El Hasa). 81
Lahsa:
Köprü. (?) 169
Körfez: Adriyatik Denizi. 67, 68, 72, 73, ııs,
128, 169
Lar Yakası: Iran'ın güneyinde, Fars Denizi
Körfez Denizi: Adriyatik Denizi. 20, 21, 22
Körfez
Boğazı,
kıyısında
7S
rı.
Körfez Adası: Patras Körfezi adalarının en
Lefkoşe: Kıbrıs'ta
kuzeyde bulunanı ve en önemlisi (Korfu; Kerkyra). 17, 20, 66, 68, 196
Lefkoşe
Körfez Adası Burnu, 21
Körfez
Leh
Köstendil: Bulgaristan'da, Sofya'nın 70 km.
Bkz. Metellus.
lll, 174
Kalesi, 110
l7S
130
Arnavutluk'ta, Adriyatik kıyısında bu
adı taşıyan körfezdeki kale ve liman. 20
lS9
Levamiu'n-Nur: Katip Çelebi'nin ikinci önem-
eseri. Tam adı Levamiu'n-Nur
Atlas Minur olan bu eseri,
Şeyh Mehmet lhlasi'nin yardımıyla Latinceden, Atlas Minor'dan Türkçeye çevirmiştir. Bkz. Atlas Minör. 159
li
fi
Kuban Nehri: Kafkas dağlarından çıkarak
biri Kerç (Yenikale) Bağazı'nın dışında
Karadeniz'e, biri de Tomruk Koyu yakı­
nında Azak Denizi'ne dökülür. 13S
coğrafya
Zulemat-ı
Ligorna: ltalya'nın kuzeybatı yönünde bir
Kulzüm Denizi: Kızıldeniz. 18, 79
yer; Ceneve Körfezi'nin kuzey kıyısında
ve Apenin sıradağlarıyla deniz arasında-
Kum(?) 130
Reis:
Kazağı.
Leş:
Kubad Paşa: Basra valisi. 80
Muslihiddin
ı ı o,
Lendos: Rodos'un batısında bir kale. 43
bir kasaba. 140
Kretikus: Girit'i ele geçiren kayserin ku-
Kurtoğlu
kıyıla­
Leh. 34, 38, 130
Körfez Hisarı: Golos. 21, 196
mandanı.
bir şehir.
Lefkoşe sancağı,
kapudanı, ı ss
güneybatısında
uzanan Laristan bölgesi
80
Akdeniz'deki
422
DIZIN
dır
(Livomo).
Mağrıp Taralıulusu
ll4, 155
np.
Ligoma kalesi, 24
zeyde bulunan ve Anadolu kıyısına en
olanlanndan biri (Limnos). 34, 158
Mağrıp-zemin.
yakın
Mahmud: Dergah-ı
187
Po
uzanan ge-
Mahmud Efendi: Katip. 133
Mahmud Gazan: Sultan 107
21, 24
Mahmud Paşa: Cağaloğlu. 129, 181
Londar: Yunanistan'da Tırapoliçe, Anderse
Mahmud
ve Fener kazaları arasında bir kasaba ve
kadılık merkezi. 38
Malta
madası'nın
güneyinde uzanan üç dilden
ortadakinin adı. 19
30, 31, 165
Adası. 25, 42, 62, 79, 90, 94, 95, 100-103,
108, llO, ll4, 126, 137-139, 141, 147, 148,
Malta beyi, 126
Lfizine: Yugoslavya'da, Dalmaçya kıyısında,
düşen
Koca, veziri azam.
153, 168, 178
Lutfi Paşa: Serdar. 66, 67, 68, 69
güneyine
madalar (Losinj). 21
Paşa:
Maksad (?) Avarin. 37
Lonkoz: Ege Denizi'nde, Halkidikya Yan-
lstirya'nın
92
Mahmud Bey: Özi beyi. 131
sıradağlarının sırtlarından başlayarak
ülkenin adı.
Ali çavuşlarından.
Mahmud Bey: Hasan Paşaoğlu. 116
Lonbardiya ülkesi: ltalya'nın kuzeyinde, Alp
niş
98
Mağrıp-zemin kıyıları. 93
Livadya: Yunanistan' da, Mora yolu üzerinde
ırmağı'nın mecrasına değin
Tarabulusmağ­
Mağrıp Yakası. 18, 46
Limni Adası: Ege Denizi adalannın en ku-
bir kasaba (Livadia).
bkz.
128, 178
küçük
takı­
, ı 02
Malta
hisarı; ı oı
Malta
kapudanı, ll6
Manastır.
35, 68
Manglor: Hindistan'ın güneybatı kıyısında
Mafrodonya: Güney ltalya'da, Polya kıyısı­
bir şehir (Mangalur).
nın
kuzeyinde bu adı taşıyan körfezin
kuzeyinde büyük bir şehir ve kale
(Manfrodonia). 24
Mafrodonya
Ma'noğlu, 125
Manya: Mora'nın güneyindeki Matapan Yarımadası
Hisarı, 129
Mağosa: Kıbrıs'ta
bir şehir ve liman.
Maraş: Kahramanmaraş.
Maraş
Kalesi, ll o, lll
Aksa
19, 127, 169
109, ııo, 111
askeri. 120
Maraş bölüğü. 63
Mağosa Limanı, 125
Mağrıb-ı
ve buradaki kasaba.
Manya Burnu: Matapan burnu. 89, 139
111-113
Mağosa Hisarı, ll 3
Mağosa
85
Marine (?) ll4
kıyısı. 93
Marko Anton: Roma kapudanı. 114
Mağrıp: Afrika'nın
Trablus, Tunus, Cezayir
ve Fas'ı içine alan bölümüne Arap yazarlarının verdiği ad. 44, 58, 79, 81, 89, 95,
Marko Çanlığı: Venedikte'ki SanMarkoçan
kulesi.
24
Marmara. 177
122, 139, 149, 156, 167
Marmara
Mağrıp diyarı. 54
adası.
Marmaris. 42
Mağrıp kenarları. 25
423
19
DENIZ SAVAŞLARl HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
kapudan paşalık yaptı. 154, 171
Marsaşolok Limanı, 100
Marsilya. 56
Mehmed
Paşa: Tımışvar
. Marsilya kıyı ları, is, ss
Ahmed
Maryol Hasan Bey. 131
du.
ğusunda,
Uroman Körfezi
kıyısında
iskele; Aden ile Basra Körfezi
büyük gemilerin
yeğü;
bir
Mehmed
arasında
sokulabileceği
paşa
Paşa: Nalbantoğlu
diye bilinir; gü-
Paşa:
Haydar
Ağa oğlu;
kapudan paşa oldu.
kısa
çok
ısı, 171
mandır. 80
Mehmed Paşa: Kefe beylerbeyi. i3o, 131 ·
Maskat Kalesi, 82
Mehmed
Mehmed
Dağı: Yunanistan'ın batı kıyısında,
Preveze'nin kuzeyi ve
daki
Parga'nın batısın­
bkz. Gürcü Mehmed
Meis: Anadolu'nun güney
Mehdiyye: Tunus'un
girmiş
denizin içine
yarımadasının
güneydoğusunda
bir
namlı yoldaş­
üze-
limanı
var-
rabulusmağrıp
Mekran: Uroman Denizi
meliki. 79, 120
tan'ın
kıyısında
Belucis-
bölgesi; genel olarak
kayalıktır. 83
Melek Ahmed Paşa: Sadrazam: 152
Mehmed Bey: Hayreddin Bey'in yarar adam-
Melik Esed: Darnan beyi. 86
larından. 52
Melik Mahmud: Gürecat padişahı. 76
Mekke-i Mükerre-
Melute (?) 65
kadısı. 137
Kırım
kıyı
bir
kumluk ve
Kapucubaşı. 130
Bursalı,
Teke
Taş
Mekke-i Mükerreme. 13, 14, 109, 137
Ta-
Mehmed Ağa: Tozkoparan. 130
Mehmed Efendi:
hemen güneyinde
ridir. 125, 126, 156
dır. 18, 174
Hasanoğlu; Hafsoğullarından,
kıyısında,
ilçesi karşısında, Türkiye kıyılarından iki
mil kadar uzaklıkta; On lki Ada'dan bi-
ve
yarımada
rinde bir kasaba; küçük bir
Mehmed Giray:
Paşa,
larından. 88
Mehdi. 122
Memi Bey: Dimyat beyi. 127
ham. 132
Mehmed Han, 11.: Fatih; sultan. 29,
Memi Bey: Rodos beyi. 126
31, 34, 38,
Memiş
41' 66, 165
Reis:
Donanma-yı
hümayun reisle-
rinden. 142
Mehmed Han, IV.: Sultan lbrahim 'oğlu. 14
Memun: Abbasi halifesi. 160
Mehmed Haris: Müftü. 106
Menekşe Adası
Mehmed Kapudan: lskenderiyeli. ı ss
Mehmed
Paşa
Mehmed Reis: Turgut Reis'in
Medine. 13, 14
me
öldü.
Paşa.
Mazarak kıyıları. 20
Mehmed Ağa:
Adası'nda­
Koca Mehmed Paşa veya Uzun Mehmed
dağ. 19
Mehmed:
Veziri azam; Girit
hisarı kuşatması sırasında
112, 144, 145
Mayorka Adası. 25, 56, 94
Mazarak
Paşa:
ki Suda
Maskat Limanı, 82
ol-
kapudan paşa. 125, 129, 168
süreliğine
tek li-
sonra kapudan
172
Mehmed
Maskat Hisarı: Arabistan Yanmadası'nın do-
Paşa'dan
Seydı:
beylerbeyi;
Menekşe
Paşa: Çavuşzade; kısa süreliğine
bkz.
Burnu bkz.
Menekşe Hisarı:
424
Benefşe. 156
Benefşe. 19
Yunan Anabolusu körfezi-
DIZIN
kıyısı arasında
ve bu ırmağın Marmara'ya döküldüğü yerden 30 km. içerde
· bir ilçe merkezi. Halk söyleyişinde "Malıç" olup, bugünkü adı Mustafa Kemal
nin doğusunda bir kale. Bkz. Seyyid
Nuh, Atlas, Harita 67. ıs7, 171
Menekşe Kalesi:
Mora'da Anabolu benderi.
Mora'nın güneyindeki üç dilden en ao~ ğudakinin batı kıyısında kale ve liman
(Neapolis). ı9
Menemen.
Paşa'dır. ı9, ı&6
Mısır. ı8,
ı86, ı87
Menküp: Kınm'da, Bahçesaray ile Sivasta-
pal
arasında
şimdi yıkık
ve sarp bir
bir kale. 33
dağın
40, 42, 44, 47, 67, 69, 76, 79, 80,
83, 86, 87, 98,
ıo8, ı20, ı23, ı24, ı25,
ı5o, ısı, ıs5,
156,
8ı,
137,
ı6o, ı66, ı68, ı69, ı7ı,
ı87, ı88, ı96
üstünde,
Mısır diyarı. ıo3
Menolilo (?) 7ı
Mısır
Menteşe: Muğla. 43, ı7s
Mısır İskenderiyesi. ı8, ıı7, ı23, ı24, 127,
Menteşe kıyısı:
Anadolu'nun
ı6o, ı67, ı68,
güneybatı
Mısır
kıyısı, Muğla kıyısı 34
Menteşe sancağı,
Midilli
87
Minôrka
25, 45, 64, 65,66
Hisarı. 64, 66
Minos (Padişah): Girit'in ilk hükümdarların­
Mesine Yakası, 62
dan.
Mesud: Tilimsan beylerinden. 52
Miriit-ı
Kiiinat: Galatalı Katibi diye tanınan
Seydi Ali Reis'in rub'ul-müceyyeb, usturlap ve benzeri konular üzerinde yazdığı astronomi kitabı. 8ı
Mezestire: Yunanistan, Mora'da eski Sparta
yıkıntıları yanında
bir kasaba.
ı3ı
Misivri: Bulgaristan'da, Karadeniz'e girmiş
Sancağı, ı74
adası
ıs9
Mir Sultan: Ulyanoğlu'nun kardeşi. ıo6
Girit'i ele geçiren kayserin
kumandanı. Bkz. Kretikus. ıs9
Metellus:
bir dil üzerinde, Alıyolu'nun kuzeyinde
ve Burgaz'ın 38 km. kuzeydoğusunda
bir liman. 130, ı86
kafiderinin başı.
42,59
Mıhalıç:
sancağı, 95, ı74
MinorkaAdası.
ı22
dan öldürüldü.
ıı7, ıs3,
Mimarzade: Engürü beyi. ıı7
ı67, ı78, ı93
rodos
44, 47, 92,
Girit Adası'nda Resmo'nun
doğusunda bir kasaba. Nehirleri çok olduğundan bu adı almıştır. 7ı
!talyan eyalet ve bu eyaletin merkezi;
Mesine boğazı üzerinde ünlü bir limandır (Messina). 24, 60, ıo8, 114, 120, ı23,
Mıgal Mastari oğlu:
Adası. 3ı, 39, 40,
Milopotamo:
Mesine: Sicilya'nın kuzeydoğu kıyısında bir
Mıgal Mastori:
ı78
Milan: Milano. 25
da vezirken donanma serdan olup ilk
Rodos seferine çıktı. 34, 35, ı6s
Mezestire
175,
ülkeleri. 40
Midilli
Mesih Paşa: Fatih Sultan Mehmed zamanın­
Mesine Kalesi,
ı7ı
ıs6, ı66, ın
Merkator: Atlas kitabının yazan. 24
126,
eyaleti.
Hayreddin
Paşa tarafın­
Monkrat beyi,
59
Mora.
Bursa ilinde, adını taşıyan gölün
ile Susığırlık ırmağı'nın sağ
batı kıyısı
ı9,
ı59
36-38,58,
Mora beyi. 37,
425
ıı5, ı46, ıs9, ı74
13ı
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Mora dolaylan. 36
Muhit-i
Şarki. 79, 81
Mora
kıyısı. 19, 58, 116, 127
Murad, 11.: Sultan. 29
Mora
sancağı. 109, 125, 154, 168
Murad, IV.: Sultan. 134, 170
Moran Adası: Venedik şehrinin doğu yö-
nünde; cam ve
sırça işleri
orada
Murad Ağa: Hayreddin Paşa'nın yarar a-
işlenir.
damlarından. 64, 73
Murad Ağa: Hadım; kapudan Sinan Paşa
24
Tarabulus'u TurgutReis yerine ona. verdi. 79
Moskof. 107
Yugoslavya'da, Bosnasaray'ın 72
km. güneybatısında, Mostar Suyu üzerinde, eskiden Hersek sancağının merkezi olan şehir. 21
Mostar:
Murad Ağa: zağarcıbaşı; yeniçeri kethüdası.
138, 140
Murad Bey: Mısır kapudanı. 80
Mostar Suyu, 21
Murad Paşa: Budin beylerbeyi. 154, 156
Mota Hisarı (?) 34
Moton:
Mora'nın
Murad
güneybatısında,
Navakm. güneyinde bir iskele ve ka-
rin'in 7
le. 19, 20,
Veziri azam.
Sığacık sancağı
37, 38, 39, 52, 58, 69, 72, 94, 95,
116, 118, 119, 128, 177, 178, 179
verildi.
ıı7
Murad Reis: Ünlü korsan; sonradan Mora
sancak beyi oldu.
Muarız Körfezi:
Gelibolu Yarımadası'nın batısındaki körfez, Saros Körfezi. 144
125
Musa Paşa: Veziri azam; kapudan paşa,
Eğriboz
Muaviye: Emevi halifesi. 34, 160
önünde
şehit
oldu.
138, 144, 145,
146, 170, 180
Mudanya: Marmara Denizi'nin kıyılarından
Musa Paşa, 11.: Yeniçeri ağası ve defterdarlı­
biri 19
ğın ardından kısa
Muğla yaylası. 42
yaptı.
süre kapudan
paşalık
146, 170
Muslu Çavuş: Maharetli bir denizci. 194
Muhammed Mustafa: Peygamberimiz. 13
Muhit: Seydi Ali Reis'in,
171
Murad Reis: Bahreyn hakimi. 81
Moton hisan, 38
Türk
Paşa:
Murad Reis: Inebahtı yenilgisinin ardından
başında bulunduğu
Mustafa, ll.: Sultan. 168
donanmasının
Hint denizlerinde
üzerine karaya çıktıktan
sonra Haydarabad'da bulunurken yazdı­
ğı eser. Bu kitap onun geçirdiği tecrübelerden sonra kaptanlara, gemicilere, kı­
lavuz almadan Hint denizlerinde kolaylıkla sefer edebilmelerini amaç edinmiş­
tir. On ana bölüm ve elli ara bölüme ayrılan eser, denizcilere gerek olan bütün
bilgileri, kendisinden önce bu konuda
yazılanlardan da yar-arlanarak vermektedir. 81
Mustafa Bey: Alaiye beyi. 70
parçalanması
Mustafa Bey: Bıyıklı Mehmet Paşaoğlu, Ye-
men beylerbeyi.
76
Mustafa Bey: Dürzi; gönüllü serdarı, 83
Mustafa Bey: Midilli sancağı beyi. 95
Mustafa Bey: Preveze beyi. 38
Mustafa Çavuş: Dergah-ı Ali çavuşlarından.
57
Mustafa Paşa: Basra valisi. 81
Mustafa Paşa: Bıyıklı; Rumeli beylerbeyi,
kapudan paşa.
426
ıso, 171
DIZIN
Paşa: Canbolatoğlu;
Mustafa
kapudan
paşa.
sekte bir kasaba.
Paşa:
Mustafa
medi.
Dellak; kapudan
paşalığı
Nakşa Adası:
Mustafa Paşa bkz. Kara Mustafa
donanınayla
Nakşa-Bara· adaları: Nakşa
adanın
Paşa: Maraş
valisi, beylerbeyi.
ağası,
Mustafa Paşa: Rumeli beylerbeyi.
109,
Navarin bkz. Anavarin.
kapu-
Nedd: Arabistan Yarımadası'nın kıyı ovası­
na ve çukur sahaya zıt olan yüksek iç
36, 38
bölgesi.
Mustafa Paşa: Silahdar; kapudan olup Sultan Murad Han ile Bağdat seferine gitti.
83
Nehr-i Tavil Arabı (?)
Nemçe: Avusturya.
170
Mustafa Paşa: Tarabulus beylerbeyi.
Mustafa
Paşa:
üstüne
vezir;
akın
başkaldıran
etti.
Paşa: Zurnacı;
nın sağ kıyısında,
Arnavutla-
Niğde. 138, 169
paşa. 157,
Nihayetü'l-Ereb: Arap tarihçi ve ansiklopedi
171
Musul.
yazarı
81
Muzaffer
Paşa:
Şehrizül'dan ayrılma.
Adası:
Kyklad
Mora'nın doğusunda
Nüveyri'nin eseri. Tam
adı
Niha-
yetü'l-Ereb fi Fünün'il-Edeb. Bu ansiklo105,
pedik eser beş bölüme ayrılmıştır: Gök
ve yer, insanlar, hayvanlar, bitkiler, tarih. 160
109, 112, 113
Mürted
kuzeyinde, Tuna'Osma ırmağı'nın neh-
re döküldüğü yere yakın bir şehir; dik
yamaçlada Tuna nehrine hakim bir yayla üzerinde kurulmuştur (Nikopol). 117
67
kapudan
106
17, 22, 58
Niğbolu: Bulgaristan'ın
120
Mustafa Paşa: Yaylak; Rodos fethinde kapudan paşaydı. 41, 42, 166
Mustafa
kışlar. 153, 156
zey kıyısında Preveze kasabası bulunan
bu ağızdan doğudaki ucuna kadar boyu
36 km'dir. 19
110, lll
Mustafa Paşa: Niğdeli; yeniçeri
dan paşa. 169
ve Bara diye iki
Narda Körfezi: Yunanistan'ın batı ucunda
bir körfez olup, batısındaki Preveze Boğazı'ndan Patras Körfezi'ne katılır. Ku-
100
Mustafa Paşa: Lala; vezir, Kıbrıs'ın fethi seferine serdar oldu. 109, 113
Mustafa
69, 70,
ismi bir arada verilmektedir. Ge-
miler Baralimanında
167
Mustafa Paşa: Kızılahmetlü; Malta seferine
serdar oldu.
takım­
152,171,174
Paşa.
sefere gitti.
Ege Denizi'nde Kyklad
en büyüğü (Naksos).
adalarının
Mustafa Paşa: Kaya Paşa oğlu; kaymakam
olup
13
iste-
171
Mustafa Paşa: Halıcıoğlu'nun güveyisi, kapudan paşa. 157, 171
rın
52
Mütenebbi: qnlü Arap şairi.
169
takımadalarından,
bir ada (Kea). Ilk
Nil nehri.
fethinden sonra Venediklilere katılchgı
için Osmanlılar bu adı vermiştir. 69
76
Nitse: Nice.
25
Nobofaça (?)
Müstaganem Hisarı: Cezayir'in Vahran eyaletinde, Yalıran'ın 72 km. kuzeydoğu­
sunda denizden bir km. içerde ve yük-
NogayTatarı.
427
89
108
DENIZSAVAŞLARı
HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Osmanlı İmparatorluğu. 17, 18, 20, 67
Nova: Adriyatik Denizi'nin kuzeyinde aynı
adı taşıyan körfezin kıyısında bir şehir
Osmanlı kıyıları.
ve liman. Osmanlı Imparatorluğu'nun
Venedik serhaddinde, pek sağlam olmayan bir kalesi (Triyeste, Novigrad, Cyttanova). 19, 75, 77
31
Osmanlı sultanları.
43
Osmanlı
ülkeleri. 38
Osmanlı
ülkesi. 36, 40, 43, 62, 67, 94, 109,
120, 148, 191, 201
Nova beyi. 75
Osmanlılar.
Nova hisarı. 20, 21, 75, 77, 122
61
Osmanoğulları. sı
Novi kalesi: Adriyatik Denizi'nin kuzey
ucunda, Kvanner Körfezi'nin doğu kıyı­
Otranda
Hisarı: ltalya'nın
güneyinde, Tarant
Körfezi'nin kuzeyinde kale. 33
sında,
Senj kasabasının kuzeyinde küçük bir kale. 22
Öküzburnu Limanı. 42
Nücilmü'z-Ziihire: Mısırlı tarihçi Emir Cema-
lüddin Ebül-Mahasin Yusuf b. Tagriber-
Ömer: Isaoğlu; Girit hükümdan. 160
di ez-Zahir'in (ölümü 1470) eseri. Tam
Özi.
adı En-Nücilmü'z-Ziihire jf Müluki'l-Mısır
Özi Boğazı. 130,
ve'l-Kabire. Islamların Mısır'ı fethinden
başlayarak zamanına
ları yıllara
131, 132, 170, 181
131
Özi Kalesi. 136
kadar geçen olay-
Özi Kazağı. 129
göre anlatan büyük bir tarih
kitabı. 160
Papa. 63, 65, 66, 72,114,141, 148, 17&
Nüveyrl: Arap tarihçi ve ansiklopedi yazarı
Şihabüddin Ahmed Nüveyri [1279-1332].
Papa kapudanı. 72
Papa ülkesi. 24
160
Parga:
Oğlan
Yunanistan'ın batısında
ze'nin kuzeyinde, deniz
Kapudan: Anderya Dorya. 87, 114
Parselona: Barselona. 25
OkMeydanı,
Pasol (?) 127
Parga Hisarı. 75
166
Oran: Cezayir'in kuzeybatısında, körfez
içinde önemli bir ticaret merkezi. 37
Patavya
Patavya, ıtalya'nın kuzeydobir bölge olup merkezi Yene-
dik'in 35 km.
Paşa'nın
Payas:
batısında
İskenderun
kıyısında,
Orya: Ceneviz'de bir yer. Anderya Dorya
Padua şehri. 24
Körfezi'nin
kuzeydoğu
Antakya iline bağlı ilçe.
ı&
Peçevi: Peçevi Ihrahim Efendi'nin Kanuni
hakimiydi. 56
Sultan Süleyman'dan başlayarak (927;
1520) Sultan IV. Murad devri sonuna değin (1049; 1639) yazdığı iki ciltlik Osman-
Osman, 11.: Sultan. 130
·osman Paşa. 122
Osmanlı
Şehri:
ğusunda
ağabeyi. 44-50
oranın
bir
kale. 19, 20
Ohri: Yugoslavya'nın güneyinde ve aynı adı
taşıyan gölün kuzeydoğu kıyısında bir
kasaba. 140
Oruç Reis: Barbaros Hayreddin
ve Preve-
kıyısında
Devleti. 29, 66,165, 191,201
lı
42&
tarihi.
ıı &
D!Z!N
Perpinan: Fransa' da, Lion Körfezi'nin
sınırına yakın
sunda Ispanya
(Pei:-pignan). 2S
Ligurya, doğusunda Lonbardiya bölgeleri vardır (Piemonte). 2ı
ı59
Pelinius: tarihçi, yazar.
doğu­
bir
Polya: Güney İtalya'nın Puglia bölgesine
Osmanlıların verdiği·ad, merkezi Otran-
şehir
to şehridir. 2ı, 33, 34, 66, 67, 68, ı6s
Persene Şehri (?) 24
PertevPaşa:
vezir, serdar.
Peıviz Ağa:
Tersane
kaymakamı,
ile seferegitmiştir.
Peıviz
Bey oğlu:
lerinden.
Polya kaleleri. 34
ıı2, 114, 11S, ıı6
Polya kıyıları. 93
donanma
ı67
Polya memleketi. 66
Donanma-yı hümayıın
Polya vilayeti. 33
reis-
ı26
Polya yaka~ı.
Peştiye: İtalya'nın
Adriyatik Denizi üzerin-
de, Manfredonia Körfezi'nin kuzeyinde,
Fargano Burnu üzerindeki iki küçük
kaleden biri olmalı. (Vieste ve Pischici).
bulamadım.
Portokal kralı,
89
Burasının
neresi olduğunu
Ama Italya'da, Roma eyale-
Prağdı:
böldüğü
kethüdası,
135, 136, 169,
bağazın
68
ucunda ve adını taşıyan
kuzey kıyısında bir kasaba. ı9,
Preveze Boğazı, 72, 73
Paşa
kapudan
da denir;
paşa. 134,
Preveze Hisarı,
72, 7S
Preveze Kalesi,
ı9
Prezerin san cağı. ı 09
ı70
119,
Brendizi şehri. 24, 60
38, 60, 67, 72, 7S, 99, 116
Priştine:
Yugoslavya'nın güneyinde, Üsküp'ün so km. kadar batısında eski Kosova vilayetine bağlı bir kasaba. 68
Piyale Paşa: Hırvat soyundan, Gelibolu sancak beyi, kapudan paşa, güyegü, Sakız'ı
aldı, vezir. 79, 9ı, 93, 94, 99, ıoo, ıo2-ı04,
ıo7, ıo9-112,
İtalya'da
yarımadanın
bu
Mısır kapudanı. 24, 79, 80
Tersane
karşı
ıs5
Preveze: Yunanistan'ın kuzeybatısında,
Narda Körfezi'nin batısını kapayan bir
4ı
Piyale Kethüda: Uzun Piyale
Bozca Ada'da poyraza
olan liman.
Prepol: Yugoslavya'da bir küçük kasaba.
bataklık olması düşünülebilir. 24
Plri Paşa: Veziri azam.
72
Kafir se rdan. 113
Prendiz:
tinde "Maraais Pontens" den~n büyük
bir bataklık vardır. Eski Roma Cumhuriyeti devrinde kuru olup, üzerinde yirmi üç şehir ve kasaba vardı; Pinten'in,
Plri Reis:
Limanı:
korunmuş
Agariliya Nehri'nin ikiye
72, 76, 79, 82, 114
Portokal kaleleri: Hind denizlerindeki
Poyraz
Pinten kalesi:
33, 44, 66, 67, ıo4, ıı9
Portekiz kaleleri. 76
24
Peştiye Hisarı.
2ı,
Portokal: Portekiz. 63, 6S,
nı, .ı66
· Puthane: Cemhere'de. 8S
Piyale Paşa Bahçesi: Üsküdar'da; dünya
acayibidir. ı77
Piyale Paşa Camisi:
Radamantos: Girit'in ilk hükümdarlann-
Kasımpaşa'da. ı66
dan.
Piyana: İtalya'nın kuzeybatı ucunda bir büyük bölge olup, Po Irmağı havzasının
yubırı parçasından ibarettir; güneyinde
Rahbe:
ıs9
Bağdat
ile Rakka
sağ kıyısında
429
arasında Fırat'ın
bir şehir. ı os
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Rahmaniye Kalesi(?)
ıo6
Riçe Burnu. 24
Raht adası (?) 80
Riçe Kalesi. 62
· Rakka: Suriye'de,
Fırat'ın
sol
birleştiği
lih Nehri'nin bununla
ı2
kıyısında
Be-
Riyazl:
Şair. ı23
yerden
Rodos
Adası.
km. kadar yukarıda kurulmuştur. ı 05
Paşa:
Ramazan
ı2ı
Tunus beyi.
Muhammed
el-Hımyeri'nin
adı
Rodos
(ö. 1494) e-
kitaplarının
toplamış
ve
alıp
ve bunu alfabe
düzenlemiştir.
kitabın
özünü
Iki ana bölüme
Rodos
göre
ilgili bilgiler, ikinci bölüm-
Uroman'ın doğusunda,
Roşne
Um-
Rumeli.
paşa,
Adası'nın
Hanya'nın 45
km.
ve iskele (Retimo).
· Reşid:
kuzey
kıyısında,
doğusunda
bir kasaba
Nehri'nin
ı75
Revan eyaleti,
kıyısında
ı66, ı68, ı7o
29
ı92
kıyıları. ı9,
Rumeli vilayeti.
25, 29, 58, ıı4, ı49, ı55,
ı93
Rumeli yakası. 99, 132,
ı45
Rus. 34
ı69
ı22
Paşa:
Vezir, kapudan Sinan Paşa'nın
ağabeyi. 79, 89, 90, ı66
Bağazı'nın
müstahkem bir yer olup Mesi-
doğusundadır
139, ı46, ı47, ı70
ı56, ı77, ı79, ı8o, ı93, ı94
Rüstem
şehrinin karşısında,
ney
93,
Rumeli
Zengi Suyu üze-
Riçe: Güney ltalya'da, Mesine
Hisarı.
Rumeli kenan.
km. güneyinde, Aras
rinde bir şehir (Erivan).
ne
Rumeli
7ı, ı45, ı46
kollarından
ıoo,
Rumeli eyaleti. 79, 138,
Hafsoğullarından. 62, 63, 64
Revan: Tiflis'in
36, 42, 71, 77, ıo9, 128, 138, ı40,
Rumeli askeri. 33,
reislerin-
den. 80
Resmo: Girit
ı9,
ıoı
ı44, ı50, ı57, ı69, ı7ı, ı9ı
ı69, ı8ı
Mısır donanmasının
anı­
ı99
Rum tarafı, 60,
13ı
veziri azam. 132, 133,
Recep Reis:
Körfezi: Tararrta Körfezi'nin güneyin-
lan körfez (Rossano). 24
hümayun
kapudan
ıı4
de küçük bir kasaba ve onun adıyla
Rum.
Paşa: bostancıbaşı,
Recep
42
Romanya. 67
run (Resülhat). 80
reislerinden.
4ı,
Romalılar, ı59
ı6o
man Denizi'ne açılan en doğudaki buAğa: Hadım; donanma-yı
112
Roma Suyu: Tiber Nehri. 24
Rayka: Polya vilayetinin valisi. 33,-34
Recep
ı56, ı59,
Sancağı. ı74
Roma kapudanı.
ayrılmış
de de tarihi olaylar verilmektedir.
Re'sü'l-Hadd:
ı54,
Rodos Limanı, 137
birinci bölümünde memleketler
şehirlerle
ı53,
Hisarı. 35
Rodos Kalesi.
bu kitapta
sırasına
Boğazı.
Rodos
Ravzu'l-Mi'tdr fi Ahbari'l-
Aktar ve'l-Amsar. Yazar birçok siyer ve
tarih
ı5ı,
137,
ı60, ı65, ı66, ı68, ı7o, ı7ı, ı78, ı92
Ravzu'l-Mi'tar: Şeyhü'l-Umde Ebü Abdullah
seri. Tam
25, 34, 35, 40-44, 59, 8ı, 95, 112,
ıı4, ı24-ı2~,
onun 35 km. gü-
Sabanca,
(Reggio di Calabria).
ıs5
Sabanca Gölü, ı 08
ı67
430
DIZIN
Sadrüddar: Dicle ve
tığı
yerdeki
Fırat'ın
birbirine
karış-
Santarma Hi sarı, ı Ol
adaların başı. ı 05
Santron
Saffiiriler. 160
nın kuzeybatısında
bir
şehir
Sarıçayır:
bağlı
ı28,
138,
Sava nehri. 22
ı46, ı47, ı5ı' ı52, ı53, ı55, ı56,
157,
Sayda:
170,
Sakız
ı74, ın,
Kalesi,
ı25,
117,
126,
179
ıo4
Saldaplar ülkesi:
yerler,
li-
Sebastiyano Verniyo: Venedik kapudanı. 114
Sefer Tiil: Tarabulusgarb'da bozgunculuk
çıkaran
Eğriboz
beyi.
ıı6
Sofya'nın
Samako: Bulgaristan'da
güneydoğusunda
kuzeybatısında
haydut,
du, sonra da
Salih Reis: Ünlü korsan reislerden. 59, 69-7ı
yakalanıp
asıldı.
Sekiz Kemerli Tersane:
50 km.
zincire vurul-
127
İstanbul'da.
117
Selanik. 44, 68, 138, 139, 140, 156, 175, 186
ve Filibe'nin 97
Selanik Körfezi. 19, 89
bir kasaba (Samo-
Selim: Yavuz; Sultan. 40, 44, 47, 51, 166, 201
kov). 67
Samsun.
ve Sur'un
kıyısında
Sayda kıyıları. 125
lslavların oturduğu
ı96
Salih Paşazade:
kadar
Lübnan'ın güneybatısında
man. 70, 125
Rusya. 33
Salih Paşa.
ı38
35 km. kuzeyinde, Akdeniz
Sakız Limanı, ı 04
km.
Sakarya ilinin Hendek ilçesine
bir kasaba. 185
Saruhan sancağı.
Sakız Adası. ıo3, ıo4,
ı66,
ı56
Sardunya Adası. 25, 60, 62
ve liman (Savona). 25
Sakarya Nehri. ı 08
139,
biri (Santorin). 153,
ı20
Sarayburnu,
kıyı­
Cenova körfezi
Silibe (?) ı 06
.
Ege Denizi'nde, Kyklad ta-
Saravuloz. 87
Sagona: ltalya'da idari bir bölge. Ugurya'sında
Ada!ı:
kımadalarından
Sadrülbahran (?) ı 06
Selim, 11.: Sultan. 99, 104, 105, 107, 113, 166,
ı86
ı67
San Marko: lncil ravilerinden. 23
Selman Reis: korsan reisi; kapudan ve ser-
San Marko alemi: Venedik şehrinde. 23
dar olup
San Marko. kilisesi: Venedik şehrinde. 22
denizine yaptığı ilk
akınları gerçekleştir­
di, Yemen ve Aden
kıyılarını
San Tiyadorus:
Hıristiyan
azizlerinden; Ve-
nedik şehrinin koruyucusu. 23
Selne
vurdu. 43
bağlı
bir ka-
Semave sancağı: Bağdat'ın 235 ve I-İille'nin
88
150 km.
Santalocito kalesi (?) 62
Santamaıya
Burnu: Polya yakasında.·21, 24-
Santarma:
Osmanlı kaynaklarında
me, hatta Santamariya
lanan Malta
Girit'te, Hanya'ya
Hind
saba. 154
Sancaktar Reis: TurgutReis'in namlı yoldaşlarından.
hisarı:
Osmanlı donanmasının
Fırat'a
Necid batak-
dökülen suyun
Semendire: Yugoslavya'da Tuna
rast-
ve
istihkaı;nı. ıo2
Santarma Burcu,
gelip
üzerinde bir kasaba. 105
Santer-
şekillerinde
güneydoğusunda,
lıklarından
Morava'nın
döküldüğü
ıoo, ıo2
bir kolunun bu
yerde,
neydoğusunda
kıyısında
Belgrat'ın
ırınağa
44 km. gü-
bir kasaba. 35
43ı
..
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Sencuvanoğlu: İskenderiye
beyi.
ı27
pudan paşa. 122,
Septe. 57
Sinan
Septe Boğazı.
ı8
Paşa:
kapudan
yi, serdar. ı 08,
paşa. ıss, ıs6,
Sinan
Sıffin:
Rakka
8ı, 82, 84, 86, 87
Seferhisar ilçesine
bu ilçenin güneyinde deniz
bağlı
kıyısına
ve
ya-
Sinop. 30,
ve Tunus
Karkanne adalasancak merkezi bir şe­
hir ve iskele (Sfaks). 96
Silifke.
şehir
ve kale. 79,
Sis
ı36
kuzeyinde,
yanındaki
ıo9,
110, 138, ı72
ıs4, ı7ı
Sivilye. 57, 59
ıs7, ı72
Siviiye Limanı. 57
Sivrice Limanı: Ege Denizi'nde, Edremit
Körfezi kıyısında ve Midilli Adası'nın
Sin Kalesi: Hırvatistan' da, Adriyatik Denizi'nin kuzeyinde, Kvanner Körfezi'nin doğu kıyısında
kuzeyinde bir liman. 1.77
küçük bir kale (Senj). 22
Siyavuş Paşa:
Sinan Çavuş: Sultan Süleyman Han'ın HayPaşa'ya gönderdiği
Sinan Kapudan: Rodos beyi.
azam.
elçi. 59
Paşa: Cağalaoğlu;
silahdar, kapudan
paşa,
ı26
Sozya. 35, 77
Van beylerbeyi, ka432
veziri
ı7o
Sobut: Yugoslavya'da Dalmaçya
bir kasaba. 114
Sinan Paşa: Anadolu beylerbeyi. 39
Sinari
8ı
Adana'ya bağlı Kozan ilçesinin
devrindeki adı. 113, ı7s
Sivas eyaleti.
ı24
reddin
aşağı
ı29
Yunanistan'ın
sancağı:
Sivas.
Silistire: Romanya'da, Tuna üzerinde bir
Silivri.
Nehri'nin
Osmanlılar
ı9
kasaba.
İndus
gölün kuzey ucu yakınında, Selanik'in
km. kuzeydoğusunda bir kasaba;
Türkçe söylenişi Serez. 44
87
Silahdar Paşa: kapudan.
ünlü korsan
68
ıo3, ı04, ıo7, ı66, ı67
şair.
Paşa'nın
130, 134
eski bir şehir.
Siroz:
Sigetvar: Macaristan'da, Budin'in 230 km.
Sihri:
kapu-
Sirafe: Fars Denizi kıyısında, Şiraz'dan 60
fersah uzaklıkta ticaret yeri büyük ve
şehrinin 235
güneydoğusunda,
büyük bir
ı29,
Sinop Kalesi.
rının karşısında
doğusunda
Paşa'nın kardeşi,
8ı, 87-89, 9ı, 99, ı66
Sind !imanları, 76
Sifaks kalesi: Tunus'ta Gabes Körfezi'nin
km.
beylerbe-
topraklarındadır. ı7, 84
kistan
117, ı74
kıyısında
Mısır
vadisiyle delt;mın bulunduğu yeri anlattığı için buraya nehrin adı verilmiştir.
Bu bölgenin büyük bölümü bugün Pa-
Sicilya Adası, 24
kuzey
Rüstem
Sind: Hindistan'da
bir bucak. ıı7
Sığacı k sancağı.
Avlon-
reislerinden. 56, 57
da bir kasaba. ı os
kın
paşa,
ı20
Sinan Reis: Hayreddin
yakınında Fırat'ın batı kıyısın­
Sığacık: İzmir'in
Paşa:
dan paşa. 79,
Seydi Ali Reis: Hüseyinoğlu; donanma-yı
hümayu~un ünlü reislerinden, bilim
ve yazar.
kapudan
Sinan Paşa: Yemen'i fethetti,
ın
adamı
Paşa: Güyeğü,
ya kıYılarını yağmaladı. 35, ı6s
Septe karşısı. 25
Seydl Ahmed
ı23, ı67
kıyısında
DIZIN
Suda: Girit'in kuzey
doğal
kıyısında
Adanın batı
liman.
Yarımadası
Akroteri
bir körfez ve
ucu
üç büyük delta kolundan ortadakinin ve
yakınında
onun üzerinde ticaret yeri olan bir kasa-
ı4S,
banın aaı; Türklerdeki adı "Süne Boğa­
üzerindedir.
zı". 13ı
ıso
Suda Boğazı.
Sünbül Ağa: Darüssaade ağası. 137
ı4o
Sütlüce. 29
Suda Burnu.
ı42
Suda Hisarı.
ı4s
Süveydanoğlu:
ı4S, ıso, ın
Süveyş iskelesi. 76
Suda Kalesi.
Suda Limanı.
ı4ı, ı42, ı43
Tarabulus beyi. 128
43, 76, 79
Süveyş Limanı.
Suluburç: Halkü'l-Vad'a yakın. 63
Sumnat: Hindistan'da, Gücerat ülkesi
sında
ve Yeni Surat
şehri yakınında
kıyı­
Şaban Paşa. ı47
eski
Şaban
bir şehir. Brehmenlerin burada Şiva iba-·
derine
ayrılmış
büyük ve pek süslü bir
tapınakları vardı.
Surat:
Şam diyarı:
ve Gücerat ül-
km.
yukarıda,
yerden
Şam kıyıları:
3ı
Şehr-i
km. kuzeyinde
bir şehir ve iskele. 86
Şehrizfil: Şehrizür.
Surat Kalesi, 86
Surat Limanı, 86
Şehriz(i(
Adası:
Anadolu
mos).
Sisam; Ege Denizi'nde,
kıyılarının
Baltaoğlu;
Şıhr:
ı65
Şibenik:
da,
Süleyman Han: Kanuni; Sultan. 20, 40,
52, S7, S8, 59, 63, 66, 69, 7S, 76,
8ı'
4ı,
Şirşal:
89, 99,
Paşa: Hadım; Mısır
76, 79, 80, 84
Yugoslavya'da, Dalmaçya
Donanma-yı
Cezayir' de, bir burun üzerinde yıkık
batısın­
hümayun reis-
Kalesi, S6
Kafkasya'da Hazar Denizi'nin
sında
ri'nin
ı43
denize
kıyısın­
güneyinde bir iskele ve
2ı
Şirşal
beylerbeyf76,
Şirvan:
Boğazı: Tuna'nın
Yemen'in
Hadramut iskelelerinden
da ve 40 mil uzağındadır. 46, 56, S7
79
Sülüne
Yarımadası'nda,
bir kale. Cezayir Kalesi, b'unun
Süleyman Paşa: Kastamonu beyi. 3S
l.erinden.
eyaleti. ı OS
Zadra'nın
kale.
44,
ıo3, ı05, ı22, ı66, 20ı
Süleyman Reis:
Musul'da Kerkük sanca-
adı ıo2, ıo9
Arabistan
(Şehr).
Istanbul'un fethin-
Süleyman Bey: Kapudan reis. 80
Süleyman
eski
doğusunda,
de karadan gemi indirdi. 29,
ı8
Şe tr kenarları (?) 8ı
Batı
önünde bir ada (Sa-
ı26, ı56
Süleyman Bey:
Suriye kıyıları.
Horfekan (?) 82
ğının
Susam
ı23, ı24
Şattularap Adaları. ı os
Cambay Körfezi'nin do-
ğusunda, Bombay'ın ı7o
ünlü kor-
Suriye bölgesi. 40
eyaleti.
Şam
kesinde, Tapti Nehri'nin sol kıyısında ve
döküldüğü
Paşa'nın
Şam. ııo
85
Hindistan'ın batısında
bu nehrin denize
Reis: Hayreddin
san reislerinden. S4
aşağı yatağı arasında
merkezi
döküldüğü
huriyeti
433
batı­
ve Kafkas dağlarıyla Küİ NehŞamahı'dır.
sınırları
bir ülke olup
Azerbaycan Cum-
içindedir. ı 07
DENIZ SAVAŞLARI HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Şiıvan
Denizi: Hazar Denizi'nin Kafkas dağ­
Tarsus san cağı.
larıyla
Kür Nehri'nin aşağı yatağı arasın­
daki bölgeye düşen batı kıyısına verilen
ad ise de genel olarak Hazar Denizi'ne
Şirvan Denizi de denmektedir. ıo7
Şolok: Mısır
Iskenderiyesi beyi.
Taşköprü. ı4o
Taşoz:
Ege Denizi'nin kuzeyinde, Kavabir ada (Taş-öz; Tha-
la'nın karşısında
sos).
ıı7
30
Tatar. 132, 134
Tatar ham.
Taberistan kıyıları: Taberistan, Iran'ın kuze-
- Tatar taifesi.
Kitabı: Aristoteles'in Politika
eserinin bölümlerinden biri söz konusudur. ıs9
adlı
tanınan, tarihçi ve
Sadüddin'in [ıs36-ıS99] eseri. "Hoca Tarihi" diye de anılan bu eser,
Yavuz Sultan Selim'in ölümüne değin
olan olayları içeren iki ciltlik büyük bir
Osmanlı tarihidir. 29
Te.fsir-i
şeyhülislam
Kadı
BeyzaYI'nin · Envarü'tadlı
büyük ve
Teke: Aşağı yukarı bugünkü Antalya sınır­
ları içinde bir Türk beyliği, merkezi Antalya. 42, 70, ı7s
Teke sancağı, 138
43
Tekeli Paşa.
Takvimü't-Tevilrfh: Katip Çelebi'nin Adem
2ı
Tekir Burnu: Anadolu'da, Menteşe kıyısın­
Aleyhisselam'dan ı648 tarihine değin geçen zamanda tarihlerin yazdığı olayların
ve kendisinin daha önce yazdı_ğı tarihlerin, özellikle Arapça Fezleke'sinin kronoloji cetveli yerinde olan eseri. 20ı
da, Kerme Körfezi'nin batısında, Mersincik limanı ve Bedye köyü yakınların­
da bir burun ve liman. ı9, ı26
Tementus (?) 78
Talyan: !talyan. ı6s
Temriik: Azak Denizi'nde, Tarnan Yarımadası'nın doğusunda
Taman: Karadeniz ile Azak Denizi arasında,
Tarnan Bağazı da denilen Yenikale
· (Kerç) Bağazı'nın girişinde bir yanmada. 13ı, 134, 13S
Ten
km. kadar kuzeydoğusunda adını taşıyan bumnun altında, Akdeniz kıyısında bir kasaba. 48,
ıoo,
Tarabulus hisarı. 79
so
Tentere Adası: Don Nehri'nin Azak Denizi'-
ı39
ne döküldüğü yerde, deltanın karşısın­
daki iki ada (Bkz. Seyyid Nuh, Atlas,
Harita ı6.) 131, 136
ıoo, ı22, 127
Tarabulusmağrıp. ı8, 79, 94, ı7S
Tarabulusşam. ı8,
130
Tenes: Cezayir'de, Cezayir şehrinin ıso km.
ıso
Tarabulusgarp. 89, 90, 94,
BS
batısında, Yalıran'ın 200
Tarabulus. 44, 4S, 63, 79, 89, 94-96, 99,
139,
Kazağı. ı29,
bir kale.
Ten Suyu: Don Nehri ı8, ıo7
Tarnan Adası, 134, 13S
Tarabulus ocağı.
Şerif
Tenztl ve Esrarü't-Te'v!l
ünlü tefsiri. ı24
Tahtalu: Rodos'un güneyinde bir kale olup
ııs, ı2o, ı28,
ıo7, ı29
Tedbir-i Medine
Tilcü't-Tevilrfh: Hoca diye
yoktur; bir adı da Faraklı'dır.
ıo7, ıo8
Tatar hanları. 32
yinde bir bölge olup, yeri ve sınırları tamamen belli değildir. Bu bölgenin kuzeyinde Hazar Denizi'ne düşen yerlerine
"Taberistan kıyıları" denir. ıo7
limanı
ı13, ı7s
44, ı2s
434
DlZlN
Yanya'nın
Tepedelen: Amavutluk'ta,
km.
kuzeybatısında
Tortoza:
1'50
·-·"!'·;'
bir kasaba. 35
Tercan Ovası: Erzincan ilinin Tercan ilçesin~
Tercan Sahrası, 92
Skyla bur-
Tranta:
Tımışvar: Macaristan'ın
güneyinde ve
güneydoğusunda
te'nin 255 km.
Peş­
Tranta Burnu:
şe­
bir
Tulum
içindedir (Timi-
da,
şoara). 170, 172
lü
da, Köstem soyunun
geniş
bir
km.
Hisarı: Marsilya'nın güneydoğusun­
ııo,
120,
121, 139, 146,150,155, 156,168, 170, 175
ve
Tunus beyi, 52, 53
dağ eteğindedir. 140
Tunus hakimi, 51
Tırhala arpahğı, 127
Tunus Hisarı, 63
Tırhala sancağı, 109
Tilimsan: Cezayir'de, deniz
kıyısında sayılı
Tunus. 18, 44-47, 50, 53, 54, 63-66,
biri
ovanın kıyısında
Akdeniz
biri (Toulon). 56
Tuna köprüsü, 130
batısın­
kollarından
Bağazı'nın
Tuna kıyıları, 129
sonra en büyük ve en ün-
kasabası; Yenişehir'in 130
güneyinde, Adriya-
burun. 24
Fransa'nın
şehirlerden
Yunanistan'da Tesalya bölgesinin
üzerinde,
ıtalya'nın
batısındaki
bir ovada olup bu-
sınırları
gün Romanya
güneyinde Taranto Körfe-
tik Denizi'ne girilen Otranto
hir; Tise Nehri'nin kollarından biri üzebataklıklı
ltalya'nın
zi'nin doğusunda bir şehir (Taranto). 24
nunun batısında bir liman. 139
Yenişehir'den
güneydoğusunda,
deniz Kıyısında, Ebro ırmağı üzerinde
bir şehir (T ortosa). 25
Trabzon. 30, 132
Termiş: Mora'nın doğusundaki
Tırhala:
Katalanya bölgesinde,
km.
Toulon bkz. Tulum. 56
deki ova. 91
rinde ve
Ispanya'nın
Tarragona'nın 70
tepenin üzerinde
Tunus Kalesi, 119, 120
kıyısından 48
km. uzakta bir kasaba olup güçlü bir
kalesi vardır (Telemsen). 18, 49, 50, 52,
Tunus memleketi, 62, 110, 121
58, 93
Tunus padişahı, 62, 79
Tunus ocağı, 139
Tilimsari beyi. 49, 50, 52, 58
Tunus sultanı, 46
Tilimsan hakimi. 49, 51, 55, 58
Tunus şehri, 62, 93, 121
Tilimsan iskelesi. 49
Tunus vilayeti, 119, 121
Tilimsan meliki. 48
Tunuslu. 54, 62, 63, 64, 65.
Tilimsan seraskeri. 50
Turgut Reis: Turgutça veya Turgut
Paşa
Tiranda: Gönüllü kaptanı. 114
diye de geçer, ünlü Türk korsan reisi,
Todori. 139, 142
Karlı-eli
Malta
Todori Kalesi. 151
beyi, Tarabulusgarp beylerbeyi,
kuşatmasında şehit
oldu. 79, 88,
89, 91, 92, 94, 95,100-102,123
Todomovi. 22
Turgutça bkz. TurgutReis. 59, 73, 79, 87,
Tophane. 120, 140, 167
88, 102, 115
Toprakhisar. 120
Tuzla Burnu: Tarnan
Torak Paşa: Karaman beylerbeyi. 138
135
435
Adası'nda
bir burun.
DENIZ SAVAŞLAR! HAKKINDA BÜYÜKLERE ARMAGAN
Tuzla Kıyısı: Kıbrıs Adası'nda bir burun.
Bkz. Seyyid Nuh, Atlas, harita 186.
Üngürus: Macaristan. 38, 40, 77, 191
Üngürus kralı, 35
110
Tuzla Limanı: Kıbrıs Adası'nın güneyinde
Üngürus taifesi, 24
büyük bir liman. Bkz. Seyyid Nuh, Atlas, harita 186. 110
Üsküdar. 42, 87, 166
Üsküp. 140
Türk. 64, 67, 77, 87, 118, 123, 126, 138, 180, 195,
201
Vahran: Cezayir'in batı ucunda ve Akde-
Türk hanları. 32
niz'in bir koyu içinde kale ve
(Oran). 49, 50, 52, 93
Uluç Ali Paşa: Kılıç Ali Paşa da denir; Ceza-
yir beylerbeyi, kapudan paşa.
Vahran
88, 94, ııo,
Valencia Körfezi kıyıları.
Uluç Hasan Paşa: Mağrıp'tan gelip kapudan
Arap
takımına
Van eyaleti. 124
reis ve serdar
Varna. 129, 132
olmuştur. 105, 106
Vasıt:
Irak'ta, Basra ile Küfe arasında, Dicle'den Fırat'a giden doğal kanalın, sonradan birleşerek büyük bir ada oluştur-.
mak üzere iki kola ayrıldığı yerde büyük bir şehir. 105
Uroman Denizi. 83
Uroman vilayeti. 80
Umur Bey Limanı: Tuhfetü'l-Kibiir'ın 1329
[1913] basmasında
sının
(s.
20, çıkma 4)
buraKorent Limanı olduğu söylenir. 38
Veli: Turgut Reis'in babası. 87
Urban, 55
Urban
25
Van. 167
oldu. 122, 167
Ulyanoğlu:
Hisarı, 79
Valansiya kıyıları: Ispanya'nın doğusunda
114, 115, 116, 117, 119, 120, 122, 123
paşa
şehir
Venedik. 9, 17, 19-22, 36, 38-40, 52, 67, 68, 71,
(meşayihi) şeyhleri.
53, 54, 63
72, 89, 93, 104, 108, 114, 118, 119, 129, 137,
Uzun Mehmed Paşa: Bosnalı, Hayreddin Pa-
139, 141, 142, 149, 154, 159, 178
şa'nın ölümü üzerine birkaç sene kapudan paşalık yaptı. 79, 166
VenedikAdaları. 19,69
Venedik
Uzun Piyale bkz. Piyale Kethüda. 133, 170
Boğazı.
67
Venedik Cebehanesi. 23, ll 7
Venedik Cenerali. 31, 72
Ülgün-Bar: Yugoslavya'nın güneyinde, Ar-
Venedik dukalığı. 23
navutluk sınırında, Adriyatik kıyısında
bir liman olan Ülgün (Ulcinj), ona yakın, deniz kıyısında bir yüksek kaya
üzerine kurulmuş küçük bir kale olan
Bar ile birlikte Ülgün-Bar diye anılmak­
tadır. Ülgün, büyük bir suyun kıyisın­
dadır, bu nehre gemiler girip çıkar. Bir
iki kaleyi geçince, Kotor (Kataro) Körfezi'ne varılır. 20, 114
Venedik hakimi. 36
Venedik halkı. 30
Venedik kapudanı. 88, 114
Venedik kıyısı. 77
Venedik Körfezi. 21, 24
Venedik şehri. 17; 21, 22, 23, 24
Venedik taifesi. 17, ı 48
Venedikli. 127
436
DIZIN
Venesiya veya Viniçiya: "Sayısı çok" anlamı­
Yenihisar. 29
na gelir; Venedik şehri. 22
Yenihisar: Kastel Nova. 20
·-.·~·-·
Vilçetrin: Üsküp'ten öte, Priştine'nin 27 km.
Yeniköy. 132
kuzeybatısında Alacahisar ve Dukakiil'e
yakın,
Kosova
ovasında
Yenişehir: Yunanistan'ın
Tesalya bölgesinde
ve Atina'nın 225 km. kuzeybatısında
Köstem Nehrinin sağ kıyısında bir şehir
olup iskelesi Golos'tur. 37, 169
bir kasaba. 140
Ya Vedfid Tekkesi, 41
Yabse Adası (?) 25
Yörükan-ı Akyazı.
Yahya: Celali. 168
Yukarıhisar:
Ayatodori Adası'ndaki hisariardan biri. 140
Yahya Kethüda: yeniçeri kethüdası. 109
Yahyaoğlu
Yunan ülkesi. 159
Yahya: Harici. 122
Yunan Adaları. 31
Yakup: Barbaros Hayreddin Paşa'nın babası.
Yakup
Yunanhlar. 159
44
Paşa.
185
Yusuf Paşa: Kefe beylerbeyi. 135
38
Yusuf Paşa: Yusuf Ağa diye de geçer;
Yalakabad: Yalova 185
silahdar, kapudan paşa. 103, 138, 144, 170
Yanbolu: Bulgaristan'da, lslimye'nin 2 km.
güneydoğusunda,
Tunca Nehri üzerin-
Yusuf, Hz.: Peygamber. 87
Macarların
Zadra: Yugoslavya'da, Dalmaçya kıyısında,
de bir kasaba. 75
Yanık:
Macaristan'da,
ğer Avrupalıların
Györ, diRaab dedikleri şehir.
Şibenik'in kuzeybatısında
Budin'in 133 km. kuzeybatısındadır. Kanuni Sultan Süleyman devrinde yakıldı­
ğı için Türklerin bu adı verdiği söylenir.
bir kale ve li-
man (Zadar). 21,22
Zadra Hisan, 17, 196
Zatar: Güney Yemen' de, Sana ile aynı boy-
122
lam, Zebid ile aynı enlemde eski Himyeri merkezi ve bugün büsbütün bırakıl­
mış bir kasaba. 80, 84
Yani: mimar; Sultan IL Bayezici'in gökeleri-
ni yapan kişi. 36
Yanya: Yunanistan'ın kuzeyinde, Epir böl-
Zatar kıyıları. 82
gesinin ve Osmanlılar zamanındaYanya
vilayetinin merkezi olan şehir. 140
Zaklisa Adası:
Mora'nın
Holumuç
Bur~
nu'nun 15 mil batısı karşısında ada ve
kale (Zakintos). 19, 20, 72
Yanya sancağı, 109
Yedikule. 109, 177
Zebid iskelesi: Yemen'de, Hudeyde'nin gü-
Yemen. 84, 120, 168
neyinde, Tihame'de,
adını taşıyan
vadi-
nin içinde bir kasaba (Zabid). 76
Yemen diyarı. 43
Zengibar kıyıları: Afrika'nın doğu kıyısında
Yemen eyaleti. 76
bir ada ve bu adanın üzerindeki şehrin
ve karşısındaki geniş ülkenin adı. 76
Yemen kıyıları. 43, 76
Yeni Dünya: Amerika 17, 18, 76
Zertürk Kalesi (?) ı 05
Yenicami. 128
437
TUHFETÜ'L-KİBAR Fİ ESFARİ'L-BİHAR
Süleymaniye Kütüphanesi,
Hacı Beşir Ağa,
463 Nolu
İbrahim Müteferrika baskısının tıpkıbasıımıdır.
·-•- Ff ESFARİ'L-BiHAR
TUHFETU··, L-Kiıvm
219
KATiP ÇELEBİ
1·
$ .:.
~
.,..
·,'
'
•·••
. '' .
.: •, --
.
.. •
i
•
•
•
1.
•
~t;cJ~)~9lJL41ıJi6.~~r=:.J~.~~J~l!'.1!J~!~W,'Ull:LJ':4~
tt.
~..\L;ı.Jl>.,.t~t$)Jt\1U J~~~'\.SjW!J\l:J-lff.~lliLıt.tJ~L..n
i
~ı
w w~\ 4 ;:, 4:.)·~~~L.:..,oj.-J~l.,lJcJ:ı~~-~~j Ai~
'( • • .
.. .
' . .
.
t ' J' . .'
' - .
'
•
~-' !JtD_~;i.lif ~ ~-!'J.~~)~_,; t~ ı:..i:"&J~~~~Xs.J.ı_,l~~-~'.b:
cl:~~~-J~,vr~)·.l~y})~~~~ı>~~}~J~~J~~orf~~6.~;J~~ .;
Jlrt:J~~~~~ı_,~~;;~"-~J1_~~Jy}~..:J~~.:..!j.;Jtıc_,j_,~.,.tJJeb! ·
, ~,J_,ı'b'~•.;~~lcJ;ilt_,t~~l;...·tl:..JJ\.ı~>li,J~_,Jj~:..ıJ;=; ı
~
1
.
tı
~J~·~~_,al1~i.j!J~~<$.J.l:9·tJ.:.~~JcJ~~-'l~~.\ı:J:ı""J~eJ.ij~J
ı;..),<~~-~L:_ı.J~j~.J~f'_,k~~l!-o.~jJ~J;.!JJ)u~t~~'-!i~JlJ~~~ ı
:1
f'\A.. )'""'"-':_,.;.; .,.,_,~....,~,·.ye ..:.ı_,, lt. <41:-b.-J.;:. \i.:JJ .ı.;.~ .>lj ~
1
' 1""~ .:..A:Jl.~~·~}. :-j~.S!~\G..ı.;...~l..lô\4._,L;.~.:J)~ ı
) l t.-'f'-'J~L.J..U~·l~~tı~'\o.J~~vcl ~J~..fi~~t..b~J~~UJI~I~ l
!. ...::.:~)~91 t.\;:.u.;~J_,Ijts,:.f~P~.)rJ~"~.:.~-~~·J!.r4>.l.;
i .t\Jl_,=-ıru;;~.._,~kJiı' c~ ~;.a.. ~J~ı ~~Lı·~Jl;;_,~.S}Jt..:
1
1
~~tc~.)I.Ml~A:~Y.L~J~~··yojJ ~~JJ~s~~Y.~)_,I ~
ı ~~r~t.A~_,~ıbu:u.;)~Jlcr!-'o.lt'~~~'-'~J~~~.(; /
i
•A..tj
ii
~ l f::,)~'~LD~J~.;.._, 0_, l~C l.J.& ~~~IJ;t;~ ~l,sJ.;,~JJ~ ~!J_,I /
~!M
e.r _.\cı.,;u7 ~.0_,~\....,~.)
f
1
~~-'JJ~u,6e'-:'ket4'~-'"' ı
~ ~j.J.~.) . . /,~.1); \.S JJ~ ~.,.'t..J~yef~~J;_,.:;~bl~l~~~
i
~~(.:... tSt.:.( eJ.Ac ~_;;.,.~_.\St..)Jl.)~}.~L-1~ ~~.wJJ~ ı
J~}~~~l d.lll~ ~'iJ•_,., .!.:)_,.-~~ r~e.[!.."f~ID.:;J.ı.
~A-tJel.~..~ o...tc~L;...~_,I ~l;,_,J->~Jl_.~J;,~~JI~I
.&ı_,ıJr~~.J.. J,ı_,L.J_,~..;t~_,t;.ti~J..ft.:..ı~lJfi" p_,;t.;.ıJC,....ı.,r
r-:;.-..:..
~\;j; JJJa.._;;. ~.J~\.~1ı>.JJ.A4~t.c~;L.._,.~~~~
llie)J~~~)ı.ı:--.,~J:~j~_, ~_.:i-U...,~~i.c ~~ ~l:i~\...1.) 4:~JJJ
J,._\.:
220
1
1
1
TUHFETÜ'L-KİBAA Fİ ESFARi'L-BİHAR
----·--~--~----~------
~ . ._,... ""~"'i -
j
1
,,..
. J.p'.. ~~
(,
/'
-ı
-,-..,_·~-
J~&~-'~ 4~~:J~(~~·~~l>t....~. . ~;)yt·C:_,p.-.,~tft.~ c
J~_,;l!D~.:ı~JI-,~:J..,4> 0 ~~~ J 1!-..~J
1 ~ f·~~ ~<.SW.J,.!..;~
•
••
_J
•H
W
~~._q...ı.A)I..tA~~l!CI_~JA~j~~~jj-!) ~...1~~~~~~~
&.JGJ..
I~flcJ..;I;lJ~J.J.il;il~t.J~.:ı~.J~Jj>4ı'\9..,cyb~J.t•
~~~~s~~~~.;.~~l9/t~.:r.~~Jı;~~~=--~iL!?e;..~~~~Jt.l
A..t_,l;;.,.~~l..uıl._,~J~ıJ~l~IJ(~ül_,U~l~_ı:1!~E/'
.uilla.ol.:ılJ..~~~~I_?I..:.,~t-.l;...j~~J$..::.JJ_.:ı..:J~~l;IJJ.;.J~
Jl.:.i~J.J..cJ''"='-'""tG~~~-')~J~ı..ı.iJl~~'it.,.~L.)~-UlJI.i
:-.:ı~~~);~~-~113'4:0;~6-c~-fjj_,lj.~lf!_~)J.~~t(~~~A_,A
v!JJJ..~;Ji\sJ~.:ıJ~'A=f-~~':Ji.:..ı;.o..aJ..-!~~.:ı}.:jJ~J
.:ı.J.i! ~~1.Jc~,J/~11..J'~i~ J~.J>...:i i..;J;.~ J~&ci~
J~J..,~:~'~...jl1ılb~rf'~r.;iı_,j~lli;.;l.t.. rtkitL.tci_,J~~_,ıı~_,.:.;
J~.>...:Jp4> \S..ı.l_,l ~c>}p~J.;..'J-s~c_, ~J 4_;.cjL~j}~
elllı;~.ı.:~.:.;_, ,.~ırt...J~ı~..WJ~~~~ r.:ıı~;_,..ı~-~~ta
.
•~ cjj.... J.Jf: 1~_,.;.1, J~l_, t)- ~ v~~ ~.:ı .J.c ~ ..tt.ıh t 'J-l
;c .J.A.II"Ak- ~J.t.f'~:_,c tl; 4ı_ t. ı.)~_,IG.lJ.-i,.. 4 .:ı;ji.Jj~ ~l.:ı.,._,
1
._riJ,;.~ ol!...:ı~J).J..tı.:J~~JalJ~J.;JJ~J"~: .)~~JJ~~
~'"'~,.)~~~.l~~~j.;.~J~.,t;~ı~_,ı..~~~j~~~J~'ilr-1d.:~~o.)pjLJ./eJ.iij>~I.JJ..:,;.}ı.:.t'»J~I(P-\Y.j_,}.//.ı.a!,.. )~
~~lj~_,.tı_,(_,).,~jJyr;:ı_,;~~_,;~h-t-r-~}_,~~J.rt,:~
j,; ..::.;j..;.~__;ı.;Y: lj,J-;s...ı.I_,I;;.JJ 1 ~ı.:ı ~lı:: ~;l~&W:z,;. WJ
~~l...~_,.)4.,:ı~J'-:H~I).~~t:A:y;~.;J_,.),jic,j,)j
J~l_,
221
KATİP ÇELEBİ
tJ>)Iı}:-~~;'..$.'1;tA-.'J;~!I ...;;-~~.Jı"JL)I.»JcJJ!J•~l
rj~'Jll· 1>~p4>~~
u~_,.,.._.cb~
t; -_,
~u
h
(J~J~J~
.Y.
ei->JcW6-
41.);_,1J.1-J~~E.;~_,jl...J~jJ~IJL.r.J.;;."~~t;:.L_'-:'.J,_,,,.._e:-:
i
1
/
y cl:~.~ .;.;1.)~Jl1~ ~-'~-'J'-:"1 ~!_, .3J ~.,..;1.;& ~j ~;t&.}J'l,"
1 ,;:, j..l.:.ıJı;ı..,~ ıJJ ı ı..nı..J )'.ı--..ı J ~::c~ı.s_, ~;ıı;;ı.:;,_~~_,ı~~ ··
i 4,;.cjcJ~~~
~ .)I.JA-'~c ı: L,JJ,..ı.l!~_,J'~.~~.. o :j;_,~~~JI~A.il,L·JUJ..- ~
! i r~ ı.J~..,_,- j\(.. J~ -~;.: ,.ıl ..t.:.....J'...r- ._tl _ı.-;._, J'\:-' .,,_,... ..;.,~~
."i ~'Ac.P.J.J!-tet;Y.(;J.l(.)~et:U~~~~.)JJ~cl..i>_,~....;~_,
: ı J~~J.~~lc~l~J_,ı tjJ,_,..;l_,lı.>~ t1.;....6:-fL;;~_,ft'-.)
_ ~8_, L.:.}I~~_,Jt..~ı~jlr_,r.,k.,,.,A>,Jt- 4:u;t~;~~J-"'~~
1
•
~~J.~;{;.;~_,{~;\s:'!I~~_,J\(J.:bı.S)S~;J~.. ~~b'l~l~w_,.JJJ!Jlc
, fo ~lJ.,(d.J.lü'-:'~~ 4:~J.,.b~5o.)_p.-_,J_,Ut.i_,~ı~~.~.)J!.J
_l
rjc~_,rWr~'"='~,.,~ı.>!?·.,~jJ.J~~'--.h6.i.fJ.J_,ı~~lUI
r ct;~- ~l.~-.ül1.;~!6.;;;
\S .ılJJ(t~LS~_,JL.. ......-l;..t jif
., ~~ ~J5~.rW'~~~~J~l
-
222
-
#
.
1
TUHFETÜ'L-KİBAR Fİ ESFARİ'L-BİHAR
'J.,;'.JA~Jl-4 ~h~J~)eı.t'~~t:lı:.,:.g~~ \$·J~J;~J!~ı:~
u~AK:"J~~..P.'C~~cJl.;;ll:~J)J~~Ir}.tJ'tl~&'lJ.'
C-;)l{~)~ ~)~_,."":'\;.(c:;!iı.S~_,t::_r.~l;~_, d'~{j'r~J;~~
~' ~~~Y..l.,.W. "':'~JIJlô, ~~Üa>J~cS.) t'./J.ÜJ~~..;J..1
-~~.l(~ ... ~r~c~~t;. ;~~W·~&)~ı ~-'"'f..~a:~JJ4t..
~1 ~ '-:":\(JJ.,WJf,...,.. ~~~~\iJ.l!\i_,1~jliJ~
y)_,'~Jlc..:.ı\~J.~_,,_,~lolJ>~~u~LfJ6;.~~~
}.a...U;t~ıu;.u.ıY.~~.;_,-:ıd .U~tiA' ..:J,.)~t; ~ .jtAJ;.. ~1;
~Ak~ o.)~Lu_,t;....~~->~J~J~u~~.fo=~'-!t:f r~J~\ .
.t{:AJ !1~1 ·~-;-1\ ·~·ü'~QivJ:-.;,6;,1 _......,,J4~t....:
~;~:;).,i~t..
&~~i,)~~:.,#
Jh_t.oJ_,~~.. j.)W
.
.
;
J~-' d'ı)'J~ '-:'_,;3_,1 ~t.s.;ı ~~~~~-'~.le~~.. 4J.J~
~yl_,l .J) ~Irb ~tr ~k.~Ja-!-'~-' J_~..SJJ*PJJ~~
~~t~l_,I)(.)~J.~.~j •~c.._,;ıf.t.J.~~u..ıy._,..,!Jk~t
..ttJJ~~;~ı ~L.t;.:.~y '-!J~ ~<fil4:'~~~,iJ~-'c-'.?~
et
.
~JJJJ\j~JL:J~~~~Io.:'~J'.;'i_,l ~lc,;l_, ~~~~
($;~~_,;)~;;~,~e~·.)b~&_,j.ıJr.i
~~.)~~JJJ~Jü~:~~·
tı'\SJJ-4JJ~~\~ •
1-'~J...J;~
223
·
KATiP ÇELEBi
224
TUHFETÜ'L-KİBAA Fl ESFARİ'L-BiHAR
~~l\s.(,J.11~! :~~!~tJ!I
'r.:)~~_r.c ,.S;~:su.t~?"_,.
1
~~~v!4>;..ı.'~~~~Y~:l..t. _,.f.e\8-':J "i~~I_,Jt.. 'İL.~~__,.eı!,>.
~IJJ~.J_,~ol~!ı.\fCJ~I.Jt~ü~\_,; ·~t>-;~ Jl.:.~}_,üıJ~ 4;l>.Jt(
tlA>;~)..:.rl..-'v!;_tt .J.:~9J~jY. v.H.A..~~ ~x·~lR;~~~cJ~I)
d""Lobı.JL.jJ..J.ô_,~Lı.a;;!_r.fJ?J4; A..l;.J_.JA>!l1:kiJ.~,jJ'l_,lJ.Ij..
..wlA91.)1J:lJJ)J.,4\.:~II)_,·lt~~-'J~~!_;;luc>_,At1;.J~~J~lltlo,.
~4.-ll~
,)6:-~IJ~~·L.a_r.:llJ.~'I..ıJ.'J.!)~lJir..;4i_,~.!)!f.lr,-}il
l4~l- öJJ.J.~ır_,;~ ~_,J öjy,oJ~U~~~~..:ı~..;
A~cjc
. t);J.;.)~~J~J.~I'-='L:lp..~i>· ~..~,)-'~~·L..41~'=::. 4c.~.J j
~LJ~~~ce~;:..;~~J~ 1~_,JLı'lL.~ı~~-:,~{A;~.~~~{:J~~,}>J
~~.)~I.)LJY.i~~J •.ıJl~)~ı.Jt~~~~~.jlr:•I'~,_,,J,;~j...ı;,jt.
1
j
tS ~-ö)::..~~~J.s~' ~,.,1 ~~; j..._,._, ..:ıttıJ'6,;; ~jr. ..;.j}=:-
.:--~L.;.bl._,lc>;~yJ.,~J->_,üWlfo,J.al_,1ı:;l.-_r!~ı,~~.L.~::.. /
~~A:~~~~11 0J>
J;lt61J--~~w~~~.J::
J).J~,.,.,OJ~-a;~_..J.,.Jl!..j!..J)~~!r-J //
1
1
225
KATİP ÇELEBi
~ı
oj
~"
~-oJ
lÇ'
'
226
TUHFETÜ'L-KİBAA Ff ESFARİ'L-BiHAR
rt'
rr
rr
.J
227
TUHFETÜ'L-KiBAR Fİ ESFARİ'L-BiHAR
--
.. ,I.I,J.c
~~
'\t
'1r
'\,
J~~,~
l!..~Jl.,j'_,A... O'J
.
.
~Jd.dJ'
~,
-
o,
·ı
vr
L_~_,
~~
~.};5JI~ı.~
-
. J~~-'
c.L je -~~~ .
J:;;VJ~ jl.,ı.;~Q
Jl.,a>}c.Y..
::ııJ>ı_,t;.~~ı.;....
t.:.kJc~~r
ı,j~
'1·
.,.
I..!A:~_;6= ov
L.;l,~.
't
~
o•i
l~~:ı~_,a....
0/\
J,.,J.;.L.I•.,,
'\•
\'1
,J ..J'4-
"
<.1' ~~)!~J.ı
v. J;L.o.J;JJrj ~otıh~_,:ı·
j!J>-1,1L..;_ti
vr
1
O'J
J~JIb~
-,-..,._ __.
1
:;:>:-~;!}; 0/\
-
'\•
~~J~jlı"t4.ı.;~
"ıl
\;l,~Jk~}-wı
.,
o/\
..
ı1
Jy.~\.S~.P~.J
~~;Jd.)~~J~,
J:ıı.Jb~~.)Y
o)y ..•..f*&'~
1
O)~~~J~~
1
~lı..~;.-1
ı
1
1
'
1
1
1
ı
1
1
'ı
1
1
1
-
·1
-~·
.J il
229
KkriP ÇELEBi
J.;~ A.4J.i4.v,.cı·~~J ~ ...r~ )c.ü~..:Jt~llA.clia.·~l~1\.~~~ ~_,&a...(p~..l
. ~t~_, {'"" ~
.
ı
'
... 1
·: /
•1 .. ••
ı
11 •
ı
J
ı J~o!IJi·""JJ'ı4~~':vi.i!za)J"iJ.ı;...ia~_,).JY;fJ..:.\~. ~·~J.~J'~ıL.o..J.A,.;~
w
•
·;:.t~!~fi~ ~~ 5J.J.:ı; ,.oıj )!_,'r.J )!J lc.,)~)!_,l~_,~ o~~J,o.tt~_,lj>-"!&t
1 e,Ü~b 1_,.; J J.C d__.._, ~.=,"tt\.S}~a. ....j\l_,~-;A...J)~..' cl~~~>\.}!) ~o.J(~:
1
\ ~ı.(..ı.~r.J~J\... ::jL...)} 1 iı. .... .,.>:.J.~.;.~(cl~ t..>J.:_,'t4;JL~~lt J)!_,1 ~bJY-·
( ~\d..J-::-::,; .:......~_;>_,~~ı>L>)J.>J_..._,~..r,-( a.~.'i,_J~~ AJ_,'!\)..ı.~of~
\ J-.:ı_,lJ..jr:'~\._:;.: Li~ü;_,..:... ~~~~;;1~JJ~~~J~-'JJ~\j~lili;i\
1
\' , .:.he~~)~}~...!~ .:.PJ.• .JiıQ.~J:5':.'iı.i. jJ~.~·5J.;.( tJ~J'j)J,.;jy;'.J~) ~.J)Jl
. ).).~.:ıSt~~ J~~~~oJUc J.,~L...st>Jtt~;:_,~j~~.J~J)Jt"J..}~ w_,)
, 1}~(3_,~t'j_,j~r_,i.t.i.$.\s ... ~.iı.~l1.~J.i.,s-.J3 U.,~-.. v.;,o_,.x-J~~~)J!
l';1 ej),.ö_,.y~J..ol(.)!ly;~)9d_,,:),jl.:Jlr::bc~l(> ~"fiJıl.i_;..~_,)S~)~Y.
11J !~.~.LvJ;.:.~~lrJ.:ıJJS~..ı3.tG1,;.c~L.vu)~~')~~~~~J~~~J~
i
- -
'-
1.5/~o ;~j/;)J'(}..~b~ e~\f~ ~d.JofJr.'ıl_,w.Jf.:.lJ\~.\,.$)J.. Jk1_,b~~.i.
ll ~-)~;~.;ı4tG'j;J.;~,J!iJ~~ ~i~~..J.;_,J..>~eJ.~jw.J~J(JO~~J.
\ i
1.5)}·-~,J.!ı)l>} ~~~_,~,J..c~Jlc;lr,;.~_,.J.>L,..._,.r~~~~J~.)~~~/
$"'0./)~ j;_/~S)v:ı.> V'~~J.J&~~.,.ı.;__, A\(.)IJ.,.;;_.,jJ~..I(-'..k ~..r,:...ı.!
'
?}.~~~ }b~\ .7~ ~··)_:ı J }'.:ıa?.-.f)c;oJ~~.).U~J.;...:.l_,l e~~-' o~~
Q
a.;.,~· ~-o .fbJ 1'J.~__; Jç..,..4eJ~j~~j~_,ı..,s-J..bjJ_,~~o.J_,Ij.;.;J_,ırJ
1
• ı
· lı f
,.v
· 't' ı.t <""
\
.. 1
c.J-;:'-: /::><::~ :.~"-!~'?).;..:,;;::. · f'!J}(;~JJ.: ı:u.:~t:'l'.:ıJ~~,w_Y.o.J1f..ıı4J.f- ~
1
.>1 \(.>.'l..Q~ cır"}~e itı9~J~A..S)L.J'ıl.,ı.JJ~l~t":"j.:ıl4~.:,:)2,~~~;
J.ı.~h~J~\.o.:ı;->y} ;~ .•)~;JJ.!ı~).oj },o~~ bJJ 'Cr'o;)o}b~\ytÜJ\
j :ı\y..) ·~j b h ,)s:'~?_A;_..~~J.91ojb ~-:'~;J~\t,,.;ı;ji:,!._,I~.J.:I~~)J..!r.ı­
S)_\.>~ :A l~j '-! };..~ .:.J....... ,~-.. ...::...a"J..: ~.. __st{J.... O'j~l.:ı;.
'· ,(" ıı.ı..ı.:ı..,.
t' .\a_
.,_J _..~
• ·Jt./
1
1
1
A
) ':ıf.J-" ;~t~J.a~ IJJ)>J\C\
3 .:ı}l:_V-7'ü ~:) J..4~-:;:J.:ı_?Y.;.;.\)I.!:..;l~lP
:~~ısf:3_j);:.&./-~">JJ'J~~jJ~~t~;)}.j~~-j:,-:!J_,ı.,~~j~
230
·
TUHFETÜ'L-KiBAR Fi ESFARİ'L-BiHAR
ı..tı:
0J~~.._;...u_,IJD.v-~-' .,.u-J!;_.J(~J\;,...J
'r'
~jl!_,ıJi;jJL~~':'" f~~.J.~:lı'J'i-~-c~ljJ~,)).Wl ~1\;.x.~..;\ (: j
.ı}.iAJJ.~ \y:~~~9t~A~~ol~~~~~.~:\;"ı.$9y::..~.)j~.) ~~\S.#,ı.,.:•'}~
,.~t:.ı.::. . . f' 'j....._,ö_,Le.)_,;_,&.:;.~ .)_,;~_,s..J.9l,_,;.... "l;-'_r..ı>S_;J.3 ;;r;
JJ.)r·~;s} ...... ~lpc e:~t;.)~J.:.,:..t~l._;!.))blf-_, A-}c.uılJ..oj~...ı.?
~~.~~-ç)y..!b~:;_,~]wlj'-:'~~J~s.);J:"_-t..:.;~t.;~~ıı...ı~tıs1 ~
'::);;Ciy;• f j~'-;-'JJ~\ JL...~jl:~ ~.Y.öfi 'tJ~JY.'-'f~ıf'J~Jı~_,ı
t'l;l~jJJi ıi:.-J_,~ s~\J~j .J.:/J.) cı.~.:j.....L.::..\.,_,:.3 .:,~_,lj.uıL.
...:;...-.)~ ~J~i..J'~J(;J.;;L...i,.$-f.CJ...ı.)~lıM~l;J~J~Siw_Y.jAJı)./,?"
1
'-:'-'~.)~-' .::.,.)~>il.io.)..f.,;:d};!~J.f~..:..c4YJ~~~;L..I._;f"":
1-::..c~.ı..:_;-.!IJ-S'l>JA(o.)~J.)J~O.)~.,ı.;_,J~~~~~./'~
.)J.-4iliG_,~~'-:'-'J.:ı~;ır.. ö?ı.t..)..:..-tc ~.i-_1.:;1 ~ ~
rtA:;WI~\.!JL. ~~~:~ .!l.;.;.c~l~ ~~~Jt~ ~~6
J.)jJ:,ı:.J'-:-'J.:J:rQ,~JA;~c'i..Uu,~J~uL..;~l!....:ı~. . ~~~-jU..I~
,;.:ıJ JA\_;4~_,;-..)s:'.>. ~.)-> !l_rl;l..:,Jj_,_:t;l.)J;-;)J.,J~)(.J~l~~_;
J{~1 _,suğj~__,a~ı:;~ w~_,>~_,~;_,.:ı_,j~JJ_,s •Gtı.:;t.cı,.;ı~;;
};,..... '.j)~l·A..a.tc~..:_~..L,ı:;J:I,..t~9~\;,;.:;Jıı.."':"j.~J.!;-'3J.;-.\;j~·("':,ı,~c~:~
f'.)b-/..t:ı~ J, _.~llı,.;lkL rf\ J_,-J ...f'~ ~L: (':· J; ~!.t~ı_\~-~ S.J.:-'.)~1
ı
,
ı·" Lll· ı -ı
.. ·r. ı · · 1 ı:· ı ·' L ' ı·· . .·.·ı·
·1
1J...J'-h
. .~~;.:_ı_:,.(~
·ı...~ ...;.>.J.?.J..=.ı .....-..;.~ -·'·c ..;'ı::
v-":;~ ..JH .. ~
.;
l
ı
ı..
~~
ı: .
-ı ıı
.);;.;;.\.~_: ;)~'-.,.'7'=)'-"-:i\...J~>..)'::r;.
231
... Lv~-~~A~A<\.\J
ı 0
ı
-·ıjı
b·
"ıl.,.,
;·•
1
Download