Avrupa Birliği`nin 2016 Güvenlik Strateji Belgesi

advertisement
Avrupa Birliği’nin 2016 Güvenlik Strateji Belgesi
Sayfa
1
Avrupa Birliği’nin 2016 Güvenlik Strateji Belgesi
Sibel KARABEL
Avrupa Birliği (AB), tarihinin ilk güvenlik stratejisinden 13 yıl sonra ‘AB
Küresel Güvenlik Stratejisi’ adlı ikinci güvenlik belgesini 29 Haziran 2016
tarihinde yayımlamıştır. Geçen zaman
zarfında, Birliğin iç ve dış güvenlik
ortamındaki geniş kapsamlı değişiklikler AB’yi uluslararası rolünü tekrar
gözden geçirmeye teşvik etmiştir. Bu
bağlamda, Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini önderliğinde ve uzun bir istişare
süreci sonucunda AB’nin dış politika önceliklerini, menfaatlerini ve uygulama esaslarını ortaya
koyan strateji belgesi hazırlanmıştır. Güvenlik
stratejisi; ‘daha birbirine bağlı, ihtilaflı ve karmaşık’ bir uluslararası ortamda AB’ye yol haritası çizmeyi hedeflemektedir. Bu tanımlamaya
paralel olarak, AB’nin uluslararası ortama daha
fazla angaje olması, bu alanda sorumluluklarını
artırması ve daha fazla işbirliğine girişmesi temel prensipler olarak belirlenmiştir.
“İlk güvenlik stratejisinden bu yana geçen
13 yıl zarfında, Avrupa’nın politik gündeminde yeni bir güvenlik stratejisine ihtiyaç
olup olmadığı tartışmaları sıklıkla yer
bulmuştur.”
Bu çalışmada, 2016 Küresel Güvenlik
Stratejisi’nin kavramsal analizi 2003 yılındaki
Avrupa Güvenlik Stratejisi’nden farklılıklarıyla
incelenecektir. Sonrasında ise doküman, güncel
gelişmeler ışığında İngiltere’nin AB’den ayrılma referandumu ve AB ordusu tartışmalarıyla
ilişkilendirilerek değerlendirilecektir.
Avrupa Güvenlik Stratejisi’nden Küresel
Güvenlik Belgesi’ne Giden Yol
Avrupa Birliği, “Daha İyi Bir Dünyada Güvenli
Bir Avrupa” başlıklı ilk güvenlik stratejisi dokümanını, 12 Aralık 2003 tarihinde Brüksel’de
düzenlenen Devlet ve Hükümet Başkanları
Zirvesi’nde kabul etmiştir. AB’nin ilk Ortak Dış
ve Güvenlik Politikası (ODGP) Yüksek Temsilcisi Javier Solana liderliğinde hazırlanan Avrupa Güvenlik Stratejisi (AGS)’nin uygulamasının gözden geçirildiği rapor da 2008 yılındaki
Zirve’de onaylanmıştır. Raporda ifade edilen temel vurgu ise, Birliğin kapasitesinden tam randıman alabilmek için ‘daha muktedir, daha tutarlı ve daha aktif’ bir Avrupa’ya ihtiyaç duyulduğu
mesajı olmuştur.
Bilge Adamlarwww.bilgesam.org
Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM)
Mecidiyeköy Yolu Caddesi, No:10, 34387 Şişli -İSTANBUL www.bilgesam.org www.bilgestrateji.com [email protected] Tel: 0212 217 65 91 - Fax: 0 212 217 65 93
© BİLGESAM Tüm hakları saklıdır. İzinsiz yayımlanamaz. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
Avrupa Birliği’nin 2016 Güvenlik Strateji Belgesi
İlk güvenlik stratejisinden bu yana geçen 13 yıl
zarfında, Avrupa’nın politik gündeminde yeni
bir güvenlik stratejisine ihtiyaç olup olmadığı
tartışmaları sıklıkla yer bulmuştur. Öncül
işaretlerini 2009 yılında İtalya, Polonya, İspanya
ve Finlandiya’nın dillendirmesiyle veren yeni bir
güvenlik strateji belgesi arayışı, 2012 yılından
itibaren hem üye devletler hem de sivil toplum
ve düşünce kuruluşları tarafından giderek daha
açık bir şekilde gündeme getirilmiştir. Yeni bir
stratejik vizyon ihtiyacının altında yatan ortak
argüman ise; 2003 AGS’nin hızla değişen güvenlik ortamına ve buna bağlı olarak dönüşen
tehdit algılarına tam olarak karşılık veremediği
ve stratejik hedeflerinin belirsiz olduğu görüşüdür.
Tüm bu çabaların Birlik düzeyinde somut
hale gelmesi ise; 2014 Aralık Zirvesi’nde AB
Konseyi’nin, Birliğin Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini’yi
değişen küresel ortam neticesinde hem AB’nin
karşılaştığı zorlukların hem de oluşan fırsatların
değerlendirilmesi için görevlendirmesiyle vuku
bulmuştur. Mogherini, yaklaşık 1 yıl süren ve
üye devletler ile Avrupa Komisyonu’nun sıkı
irtibat halinde yürüttüğü bu aşamayı ‘Değişen
Küresel Ortamda Avrupa Birliği’ isimli stratejik değerlendirme raporuyla sona erdirmiştir.
Raporun sunulduğu Haziran 2015 Zirvesi’nde
AB Konseyi, Federica Mogherini’yi AB’nin gelecekteki dış politika alanındaki tutumuna yön
vermesi amacıyla bir vizyon belgesi hazırlamakla yetkilendirmiştir.
Bu aşamadan sonra Mogherini’nin inisiyatifinde, güvenlik stratejisinin hazırlanması sürecine;
başta üye devletler olmak üzere Komisyon ve
Parlamento gibi AB Kurumları, sivil toplum kuruluşları ve düşünce merkezleri açık bir şekilde
Sayfa
dahil edilmiştir. Hatta, çalışmaların ve gidişatın
tüm paydaşlar tarafından takip edilmesi amacıyla bir web sayfası oluşturulmuştur. Böylece,
“Avrupa Birliği’nin Dış ve Güvenlik Politikası
için Küresel Güvenlik Stratejisi” başlıklı Strateji
belgesi 29 Haziran 2016 tarihinde yapılan Hükümetlerarası Zirve’de AB Konseyi’ne sunulmuştur.
Bu arka plan bağlamında, AB’nin yeni güvenlik
strateji belgesinin ortalama 3 seneye yayılan ve
AB güvenliğinde rol oynayan üçüncü devletler
de dahil olmak üzere birçok paydaş ile yapılan
yoğun istişarelerin ürünü olarak ortaya çıktığı
söylenebilir. İlk etapta dikkati çeken; üye devletlerin kendi aralarında yeni bir güvenlik stratejisine ihtiyaç duyulması konusundaki uzlaşma
sürecinin bile yaklaşık 5 sene sürmesidir. Sürecin uzaması, Birliğin en hassas politika alanı olan Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası
(OGSP)’ndaki karar alma mekanizmalarının
işlerliğinin zorluğuna işaret etmektedir. Bu durumun en bariz sebebi, Avrupa güvenliği konusunda üye devletlerin ortak bir stratejik kültürü
benimsemekten çok asgari müşterekte buluşarak
çözüm bulmaya çalışmalarıdır. Bu tutumun gelişmesi ise, büyük ölçüde AB hukuku çerçevesinde Birlik üyelerinin savunma ve güvenlik politikalarının kendi ulusal hükümetlerinin inisiyatifine bırakılmış olmasından kaynaklanmaktadır.
İzah edilen durum, ABKGS’nin hazırlanma
aşamalarına da yansımıştır. Üye devletlerin
kendi ulusal menfaatleri doğrultusunda yaptıkları
çıkarsamalar farklı taleplerle gündeme gelmiştir.
Örneğin, Vişegrad Grubu olarak adlandırılan Çek
Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya ve Slovakya,
süreçte Adalet ve İçişleri ile OGSP’nin daha
uyumlu hale getirilmesini talep etmişlerdir.1
1“A Global Strategy on foreign and security policy
www.bilgesam.org
2
Avrupa Birliği’nin 2016 Güvenlik Strateji Belgesi
Tüm bunlara rağmen, ABKGS bütünleyici ve
kapsayıcı bir anlayışla hazırlanmış ve AB’nin
stratejik önceliklerini, ortak menfaatlerini ve
prensiplerini olabildiğince ortaya koyan bir belgedir. Bu anlamda, Mogherini’nin bir önceki
Yüksek Temsilci Catherine Ashton’dan farklı
olarak dış politika alanında bölgesel odaklı bir
yaklaşımdan ziyade küresel bir bakış açısını tercih ettiğini söylemek mümkündür. Bu bağlamda,
Mogherini’nin kendisine verilen yetki dahilinde
beklenenlere uygun bir iş çıkardığı ifade edilebilir. Şüphesiz ki, belgenin doküman sıfatından
çıkarak uygulanabilir hale dönüşmesindeki kilit
nokta; takip eden aşamalarda üye devletlerin siyasi iradelerinin belgenin hedefleri doğrultusunda yönlendirmesi olacaktır.
Sayfa
yılların sonlarından iyice ayrıştığının göstergesi
olarak sayılabilir. Daha net bir deyişle, Birlik
güvenlik ve savunma alanındaki politikaları
geliştirirken başlarda dış krizlere müdahale
etmeye odaklanmışken, 2000’li yıllardan itibaren AB vatandaşlarını koruma görevini de
üstlenmiştir.
Küresel Strateji Belgesi’nde AGS’de
Olmayan Ne Var?
İki belge karşılaştırılmalı incelendiğinde, gerek
hedeflerin sıralanması gerekse öncelik ve prensiplerin tanımlanması açısından metodolojik
olarak değişiklik bulunmamaktadır.
Bunun yanı sıra, Tablo 1’de görüldüğü üzere
başlıklar açısından yapılan incelemede bazı
vurguların artırıldığı farkedilmektedir. Örneğin,
2016 dokümanında ‘AB vatandaşlarının menfaatlerini destekleyen bir küresel strateji’
başlığının ilk sırada yer alması ve metin içinde
‘vatandaşlık’ teriminin yoğun bir şekilde
kullanılması dikkati çekmektedir.2 Söylem analizinin dışında, odak noktasının vatandaşlığı da
kapsaması AB’nin güvenlik eğiliminin 1990’lı
for the EU”, European Parliament Briefing, April
2016.http://www.europarl.europa.eu/RegData/etudes/
BRIE/2016/580902/EPRS_BRI(2016)580902_EN.pdf
(Erişim: 11.7.2016)
2 2003 dokümanında vatandaşlık terimi 3 kez geçerken,
2016 belgesinde 33 kez kullanılmıştır.
Şüphesiz ki, ekonomik altyapıyla bütünleşmeye
başlayan bir sistemin politik birliğe evirilmesi,
ulus-devlet tanımlamasından ‘vatandaşlık’ gibi
birtakım birleştirici unsurların ödünç alınmasıyla
güçlendirilebilir. Bu açıdan bakıldığında,
2016 dokümanında sıklıkla vurgulanan AB
vatandaşlığı üzerinden Birlik seviyesinde daha
fazla bütünleşme çağrısı anlamlı gözükmektedir.
2003 AGS’nin arka planındaki perspektif
hatırlanacak olursa; ABD’nin 2003 Irak müdahalesi nedeniyle Avrupa içi bölünmenin yansıdığı
www.bilgesam.org
3
Avrupa Birliği’nin 2016 Güvenlik Strateji Belgesi
bir rapor olmakla beraber, raporda ABD’nin ‘tek
taraflı (unilateralist)’ tutumuna karşın AB’nin
geliştirdiği ‘etkin çok taraflı (effective multilateralist)’ güvenlik yolunun altı çizilmekteydi.
İdealist bir yaklaşımla bezenmiş olan strateji
belgesi, ‘Avrupa hiç bugünkü kadar müreffeh, güvenli ve özgür olmamıştı’ açılış cümlesiyle görece istikrarlı bir uluslararası ortamda
Avrupa’nın normatif gücünün kazanımlarına
işaret etmekteydi.
2003 AGS’den bu yana Avrupa; bir ekonomik
kriz, tarihinin en kapsamlı genişleme dalgası,
varlığına meydan okuyan bir mülteci krizi ve
Birliğin bütünlüğünü sorgulatan İngiltere’nin
ayrılma referandumunun gündeme gelmesi gibi iddialı iç gelişmelerle karşı karşıya
kalmıştır. Küresel ortamda ise; Çin’in önderlik ettiği Doğu’dan yükselen güçlerin artan
nüfuzu, ABD’nin dış politika odak noktasını
Asya-Pasifik’e kaydırması, Orta Doğu’daki güç
mücadelelerinin altını kazıyan Arap Baharı,
Suriye’deki iç savaş ve Rusya’nın saldırgan
tutumuna tanık olmuştur. Bu nedenle, tüm bu
gelişmeler yeni strateji belgesinin hazırlanma
sürecinde ele alınmış ve metnin nihai haline de
yansımıştır.
Yukarıda sayılan küresel ve içsel dinamiklerin
yeni belgedeki ilk görüntüsü, giriş cümlesindeki
vurgusuyla fark edilmektedir. Önceki strateji
belgesindeki normatif gücüne cesurca göndermeler yapan ve kendine güvenen Avrupa bu
defa rapora ‘Güçlü bir Avrupa’ya ihtiyacımız
var’ cümlesiyle başlamaktadır. Nitekim belgenin amacı olarak; ‘karmaşık, ihtilaflı ve
irtibatlı’ bir dünyada AB’nin stratejik menfaatleriyle değerlerinin çatışmadığı bir tablo çizmenin hedeflendiği ifade edilmektedir.
Böylelikle, 2016 belgesinin Avrupalı kimliğini
Sayfa
ve değerlerini, ‘daha’ reel politik yaklaşımla
harmanlayan bir çizgiye doğru kaydırdığını
söylemek mümkündür.
“Avrupa lügatında yeni sayılabilecek
direnç (resilience) ve ilkeli faydacılık
(principled pragmatism) gibi kavramların
metine dahil edildiği görülmektedir.”
Bunlara ilaveten, Avrupa lügatında yeni
sayılabilecek direnç (resilience) ve ilkeli faydacılık (principled pragmatism) gibi
kavramların metine dahil edildiği görülmektedir. AB terminolojisinde nispeten yeni olan
‘direnç’ kavramı, ülkelerin ve toplumların
reform yapabilme ile iç ve dış krizlerden
toparlanabilme kabiliyetine işaret etmektedir.
Bu çerçevede, ‘direnç’ tanımı içerik yönüyle
oldukça geniş bırakılmıştır. Hatta, coğrafi anlamda hem Avrupa hem de diğer ülkeler kastedilirken, kavram siber güvenlikten transatlantik ilişkilerinde ve yanı sıra göç politikaları
ile komşuluk ilişkilerinde adeta anahtar kelime
olarak geçmektedir. Söylemdeki bahsi geçen
farklılığın, AB’nin dönüştürücü ve normatif
gücünün etkinliğine özellikle ‘demokratikleşme
ihracı’ ve istikrar oluşturma iddiasına getirilen
eleştirilerin sebep olduğu ifade edilebilir. 2003
Belgesindeki ‘Avrupa güvenliğini korumanın
yolunun iyi yönetilen demokratik devletlerle
sağlanacağı’ yaklaşımından kaçınılarak daha
muğlak bir şekilde ülkelerin refom yapabilme
kapasitesine atıf AB’nin ‘demokratikleştirme’
iddiasını bir nevi incelttiği olarak yorumlanabilir.
AB’nin gelecekteki dış ilişkilerine rehber olarak
dizayn edilen ‘İlkeli faydacılık’ prensibi ile,
büyük ölçüde AB’nin normatif vurgusunun
www.bilgesam.org
4
Avrupa Birliği’nin 2016 Güvenlik Strateji Belgesi
bir nevi azaltıldığı ifade edilebilir. Metinde de
belirtildiği gibi, ilkesiz faydacılık ve ilkeli idealizm anlayışları arasında AB’nin durmak istediği
yön işaret edilmektedir. Bu bağlamda, Birliğin
yeni güvenlik ortamına uygun şekilde daha gerçekçi bir yaklaşım sergilendiği söylenebilir.
Brexit ve Strateji Belgesi
Mogherini’nin 29 Haziran 2016 tarihinde
sunduğu Güvenlik Stratejisi arefesinde, AB’nin
yaklaşık 60 senelik bütünleşme dinamikleriyle ters düşen ve İngiltere’nin Birlik içinde
kalmaması ile sonuçlanan halk oylaması
gerçekleşmiştir. Yaygın kullanımda ‘Brexit’
olarak adlandırılan süreç tamamlandığı takdirde, birçok ortak politika alanını etkileyeceği
gibi güvenlik ve savunma alanına da sonuçları
itibariyle sirayet edecektir.
Nitekim, daha Brexit tartışmaları gündemdeyken AB ortak güvenlik politikası adına atılmış
önemli adımlardan biri olan işbirliği mekanizması İngiltere’nin referandum öncesi çekincelerinden kaynaklanan vetosu nedeniyle gerçekleşmemiştir. Fransa, Kasım ve Aralık 2015’deki
terör saldırıları sonrasında ulusal savunma
alanında güvenlik ağırlıklı düzenlemelerin yanı
sıra AB düzeyinde de Lizbon Antlaşması’nın
ilgili hükümlerine3 dayanarak Avrupa Savunma Ajansı (ASA)’nın 2016 bütçesinin de
3 Lizbon Antlaşması’nın 42(7) ‘karşılıklı dayanışma
maddesi (mutual assitance clause)’ istinaden; “herhangi
bir üye devlet kendi sınırları dahilinde silahlı saldırıya
maruz kalması durumunda, diğer üye devletler BM
Antlaşması’nın 51. Maddesinde düzenlenen ‘müşterek
meşru müdafaa hakkı’ uyarınca, kendi imkanları dahilinde
tüm araçlarla yardımcı ve destek olmak yükümlülüğüne
sahiptir.” Buna ek olarak, 188 R maddesi gereğince;
‘dayanışma hükmü (solidarity clause)’ tanımlaması, bir
üye devletin terörist saldırıya veya doğal ya da insan
yapımı felakete maruz kalması durumunda Birlik ve üye
devlet düzeyinde dayanışma ruhu içinde hareket edilmesi
hükmünü getirmektedir. Bakınız, (http://eur-lex.europa.eu/
legal-content/EN/TXT/?uri=celex%3A12007L%2FTXT)
Sayfa
artırılmasını talep etmiştir.4 İngiltere, Birliğin
askeri eğitim ve ekipmanın geliştirilmesinden
sorumlu olan ASA’ya yapılacak 3 milyar Euroluk artışı reddetmesiyle de mekanizma ikili diyaloglar üzerinden yürütülmüştür.
İngiltere’nin AB Güvenlik ve Savunma
Politikaları içindeki en belirgin özelliği her ne kadar bu alandaki bütünleşmenin temel taşlarından
biri olarak kabul edilen AGSP’nin oluşmasında
Fransa ile birlikte başrol oynadıysa da, bu politika alanındaki referans noktasının NATO
standartları olması ve Birlik içinde Atlantikçi
bir yaklaşıma sahip olmasıdır. Nitekim, Strateji
belgesi’nin hazırlanma sürecinde de Birleşik
Krallık daha çok ulus devlet odaklı politikaların
vurgusuna değinmiştir.5 Dolayısıyla, Strateji Belgesi’ndeki ortak savunma ve güvenlik
politikasını bütünleştirme referans alındığında
İngiltere’nin AB’den ayrılmasının dokümanın
siyasi dengelerini çok fazla oynatacağını söylemek zordur.
Bunun yanı sıra; İngiltere’nin OGSP içindeki
niceliksel katkıları AB’yi orta ve uzun vadede
etkileyecek gözükmektedir. Birlik içinde askeri
bütçesi en yüksek devlet olması, NATO’nun
%2’lik savunma harcaması kıstasını yakalayan
4 üyeden biri olması, nükleer gücü, BM Güvenlik Konseyi’ndeki daimi üyeliği ve AB’ye operasyonel katkıları ile İngiltere’nin Birlik’ten
ayrılması şüphesiz hissedilecektir. Günün sonunda, İngiltere’nin ayrılması durumunda nicelik
anlamında dengeleri AB aleyhinde etkileyeceği
4 “France invokes EU’s article 42.7, but what does
it mean?”, The Guardian, 17.11.2015. https://www.
theguardian.com/world/2015/nov/17/france-invokes-euarticle-427-what-does-it-mean (Erişim: 12.7.2016)
5 “Europe in the world: Towards a more effective EU
foreign and security strategy”, HL Paper 97, 16.2.2016.
http://www.publications.parliament.uk/pa/ld201516/
ldselect/ldeucom/97/97.pdf. (Erişim: 2.7.2016)
www.bilgesam.org
5
Avrupa Birliği’nin 2016 Güvenlik Strateji Belgesi
fakat Strateji Belgesi’nin altını çizerek ifade
ettiği dayanışma ve bütünlük anlamında Birlik’in
güvenlik ve savunma politikalarını radikal bir
şekilde etkilemeyeceği söylenebilir.
Atlantik-Ötesi İttifak, NATO ve ABKS
Küresel Strateji Belgesi’nin şüphesiz ki en fazla yankı uyandıran kısımlarından biri savunma
alanında stratejik özerklik (strategic autonmy)
vurgusu ve dolayısıyla AB’nin daimi bir askeri
gücü fikri ile ilişkilendirilmesi tartışmalarıdır.
Metinde bu doğrultuda verilen atıflara geçmeden önce, konu AB’nin savunma ve güvenlik
politikaları aynı zamanda ABD ve NATO denklemi çerçevesinde incelenirse daha gerçekçi saptamalara ulaşmak mümkün olabilir.
2003 yılında inşa edilen Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP)’nın oluşturulmasına
zemin hazırlayan önemli dönüm noktalarından
biri; İngiltere ve Fransa’nın öncülüğünde 1998
St.Malo Zirvesi’nde Avrupa’nın savunma
alanındaki yetkinliğini arttırma yönünde alınan
kararlardır. ABD ve NATO, AB’nin savunma alanında ‘ulusüstü’ yönde attığı bu iddialı
adıma tepkilerini nispeten benzer bir şekilde
dile getirmiştir. ABD’nin tutumu, Madeline
Albright’ın meşhur ‘3D’ söylemiyle özetlenebilir. Bu çerçevede, olası özerk Avrupa
savunmasının; NATO’nun imkan ve kabiliyetleriyle tekrara kaçmadan, NATO üyesi olmayan ülkere ayrımcılık yapmadan ve NATO ile
bağlarını koparmadan mümkün olabileceğini
belirtmiştir. Buna ilaveten, AB’nin NATO’nun
müdahale etmediği/tamamen taraf olmadığı
uluslararası krizlerde özerk operasyonlar
düzenleyeceğinde karar kılınmıştır. Bu
bakımdan, ABD ve NATO, Avrupa’nın özerk sa-
Sayfa
vunma kabiliyetini geliştirilmesini belirli şartlar
dahilinde desteklemiştir.
AB’nin özerk bir savunma politikası
geliştirmesine yönelik bu kısıtlamalara ek
olarak, 2007 yılında Lizbon Antlaşması’yla bir
kez daha ortak savunma ve dış politikada üye
devletlerin insiyatiflerinin (hükümetlerarası) altı
çizilmektedir. Anlaşmayla ismi Ortak Güvenlik
ve Savunma Politikası (OGSP)’na dönüştürülen
AGSP kapsamındaki; barış oluşturma ve
koruma, insani görevler ve kurtarma görevleri,
askeri danışma ve destek, çatışma önleme ve
kriz yönetimi görevlerinin üye devletlerin
sağladığı askeri ve sivil yeteneklerle sağlanması
gerekliliği belirtilmiştir. Bu nedenle, üye devletler savunma politikalarını kendi inisiyatifleriyle belirlerken, kolektif savunmadaki kurumsal yapı NATO olarak kalmaktadır. Avrupa
güvenliğinin yapılandırılmasına yönelik bu üç
farklı gelişme bir potada değerlendirilirildiğinde
ortaya aşağıdaki gibi bir tablo çıkmaktadır: Son
dönemde sıklıkla dile getirilen ‘Avrupa ordusu’
tartışmaları, Birliğin hukuki düzenlemeleri
ve ABD ve NATO’ya olan yükümlülükleri
dahilinde incelendiğinde teknik olarak (en
azından şimdilik) mümkün gözükmemektedir.
AB, özerk bir dış politika ve savunma
arayışında; sadece üye devletlerin birbirinden
farklı güvenlik anlayışları ve bu konuda AB
düzeyine egemenlik devrinde isteksiz oluşunu
değil, ABD ve NATO parametelerini de hesaba katmak durumundadır. ABKS belgesinin
temel amacı; AB güvenlik ve dış politikasının
temel prensiplerini ve önceliklerini, belgede
kullanılan tabirle, ‘bütünleşmiş, birleşmiş’ bir
anlayışla ortaya koymaktadır. Ancak, Lizbon
Antlaşması’yla her ne kadar savunma ve güven-
www.bilgesam.org
6
Avrupa Birliği’nin 2016 Güvenlik Strateji Belgesi
lik ile ilgili yaklaşımlar hukuki dayanak kazansa
da, Lizbon sonrası süreçte bütünleştirici yönde
etkileşimler gözlemlendiğini söylemek zordur.
Bu açıdan değerlendirildiğinde Strateji
Belgesi’nde ABD ve NATO’ya yapılan atıflara
göz atıldığında; AB’nin yukarıda belirtilen
çerçeve dışında bir ifadesine yer verilmediği
görülmektedir. Örnek vermek gerekirse, Belge
‘çoğunluğu Avrupalılardan oluşan NATO’nun
varlık nedeninin üyelerini dışarıdan gelen tehditlere karşı korumak olsa da; Avrupalıların bu
kolektif çabalara katkılarını en yüksek düzeye
çıkarmalarının daha donanımlı, yetişmiş ve
örgütlü olmalarına’ bağlamaktadır. Bunun yanı
sıra, ‘stratejik özerklik’ kavramını telaffuz ederek AB’nin eğer gerekirse otonom adım atacağını
da eklemiştir.
“ AB’nin savunma ve güvenlik alanında
güvenilir bir aktör olarak kabul görmesiyle
üye devletlerin bütçelerinde savunmaya
yeteri oranda yer vermesi arasında bağlantı kurulmuştur.”
NATO’nun kolektif savunmada üye ülkelerinin
birçoğu için temel çerçeve olduğu yenilenmiştir.
Fakat, AB-NATO ilişkilerinin NATO üyesi olmayan Birlik üyelerine zarar vermeyeceği de belgedeki NATO’yla ilgili resime dahil edilmiştir. Hatta, ‘Daha Yakın Atlantik’ altbaşlığında; yaklaşık
70 senelik Avrupa-Atlantik güvenliğinin kökü
olan NATO ile derinleştirilmiş işbirliğinin, transatlantik ilişkilerine olumlu yansıyacağı ve günün
sonunda Avrupa’nın etkin küresel yönetişim
kabiliyetini artıracağı ifade edilmiştir. Metinde
sadece ABD için kullanılan ana ortak (core partner) kapsamında da, AB’nin geniş güvenlik gündeminde gelecekte ABD’nin en kuvvetli stratejik ortağı olacağı vurgulanmaktadır.
Sayfa
Bu çerçeveden bakıldığında, 2016 Belgesi
AB’nin güvenlik ve savunma alanında gözetmek
durumunda olduğu, gerek 3D ile bağlantılı gerekse NATO’nun Avrupa güvenliğindeki konumuyla ilgili, tüm faktörlerle dengeli ve uyumlu
bir tablo ortaya koymaktadır.
Tüm bunlara ek olarak, özellikle 2008 Euro
Krizi’nden sonra gerek üye devletler gerekse Birlik seviyesinde savunma bütçelerindeki finansal kısıtlamalar da AB Ordusu söylemlerinin geçerliliğini sorgulatmaktadır. Bu
kısıtlamalar, savunma kaynaklarının harekete
geçirilmesine etki etmiş ve 2008 sonrası OGSP
kapsamında sadece küçük çaplı operasyonlar gerçekleştirilebilmiştir. Avrupa Savunma
Ajansı’nın yaptığı bir araştırmaya göre, AB’nin
toplam savunma harcamaları 2006 yılından
2013’e kadar ortalama %15 azalmıştır. Bununla beraber, 6 yıllık hızlı düşüşten sonra savunma harcamaları 2014 yılında %2.3 artarak 195
milyar Euro ve 2015 yılında 203 milyar Euro
olmuştur.6 Belirtmek gerekir ki, Rusya’nın artan
saldırgan tutumu üye devletlerin ve AB’nin savunma bütçelerini yükseltmelerine etki etmiştir.
Ancak, NATO’nun üyelerine belirlediği %2’lik
savunma bütçesinin yıllık gayri safi milli hasılaya
oranını tutturabilmiş 4 AB ülkesi bulumaktadır.7
Ayrıca, 2016 Belgesi’nde de ifade edildiği üzere,
kırılgan bir uluslararası sistemde yumuşak gücün
tek başına yeterli olmadığının altı çizilmiştir.
AB’nin savunma ve güvenlik alanında güvenilir
bir aktör olarak kabul görmesiyle üye devletlerin
bütçelerinde savunmaya yeteri oranda yer
6 “Defence Data 2014”, European Defence Agency,
2016.
http://www.eda.europa.eu/docs/default-source/
documents/eda-defencedata-2014-final
(Erişim:
16.7.2016)
7 İngiltere, Polonya, Yunanistan, Estonya.
www.bilgesam.org
7
Avrupa Birliği’nin 2016 Güvenlik Strateji Belgesi
vermesi arasında bağlantı kurulmuştur.
Buna mukabil, AB’nin ortak askeri ekipman satın almalarında, Araştırma ve Teknoloji
harcamalarında hedeflenen toplam %20’lik oran
ile, işbirliğinde öngörülen %35’lik hedeflerin
yakalanmadığı belirtilmiştir. Netice itibarıyla,
niceliksel veriler ışığında incelendiğinde AB’nin
savunma ve güvenliğinin önemli bir ayağı olan
savunma harcamaları açısından ortak ordu fikrinin desteklenmediği ileri sürülebilir.
Sonuç
Avrupa Birliği’nin Ortak Güvenlik ve Savunma
Politikası gerek kurumsal yapısı gerekse karar
alma mekanizmaları bakımından Birliği en zorlayan politika alanı olmuştur. Sadece üye devletlerin menfaat ve hassasiyetleri değil, AB’nin
NATO bağlamındaki sorumlulukları da dikkate
alındığında farklı dengelerin gözetildiği karmaşık
bir politika alanı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu
noktada, 28 üye devletten oluşan AB için ortak güvenlik stratejisinin başarısı şüphesiz ki
işbirliğinin artırılmasıyla mümkün gözükmektedir. Strateji Belgesi, AB’nin gelecekteki yönüne
ışık tutmak ve değerlendirmesini yapmak adına
atılmış önemli adımlardan biridir. Ancak, belgenin tam randımanını yansıtması üye devletlerce benimsenmesinin yanı sıra ulusal güvenlik stratejilerine temel oluşturmalarından geçmektedir. Bu yönüyle, strateji belgesinin uygulamadaki başarısının önemli bir kısmı şüphesiz ki
ortak siyasi iradenin vukuu bulmasına bağlıdır.
Aksi halde, halihazırda döküman zengini AB
arşivine bir belge daha katmış olmanın ötesinde
marjinal bir katkı sağlayacak görünmektedir.
Sayfa
uluslararası ortamda Avrupalı vatandaşların
güvenlik ve refahını temin etmektir. Bunun
yolu ise 2003 Belgesi’nden farklı olarak direnç
ve ilkeli faydacılık gibi yeni şemsiye kavramlara devredilmiştir. Söylemdeki bu farklılığın,
AB’nin dış politika uygulamalarındaki ‘kabiliyet/
beklenti’ eksenini daha gerçekçi değerlendirmesi
ve artık demokratikleştirme iddiasını azaltması
neticesinde geliştiği ifade edilebilir.
Strateji Belgesi’nin savunduğu en önemli vurgu
olan birlik ve bütünleşmeye tezat teşkil eden
Brexit referandumuyla aynı hafta yayımlanması
(belki de) zamanlama açısından talihsiz olarak
nitelendirilebilir. Ancak, referandumun hemen
ertesinde Almanya ve Fransa’nın ‘Stratejik
Görüş’ bildirmesi ve ortak savunma kapasitesinin arttırılması yönündeki kararlılıklarını ifade
etmesi Küresel Güvenlik Belgesi ile paralel bir
anlayışla ilerlemek istediklerine işaret etmektedir. Sonuç olarak, AB’nin yeni stratejik vizyonu, Birliğin güvenlik ve savunma alanındaki
kıstlamalarını daha gerçekçi bir şekilde değerlendirirken, normatif gücünü göz ardı etmemiştir. AB’nin yeni güvenlik ortamına uygun olarak
tasarlanan bu yol haritasında üye devletlerin siyasi iradesi kilit rol oynamaktadır.
Yoğun bir hazırlık sürecinden geçen AB’nin yeni
stratejik vizyonunun temel amacı; 2003 yılına
göre daha karmaşık, ihtilaflı ve birbirine bağlı
www.bilgesam.org
8
Avrupa Birliği’nin 2016 Güvenlik Strateji Belgesi
Sayfa
BİLGESAM Hakkında
BİLGESAM, Türkiye’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olarak 2008 yılında kurulmuştur.
Kar amacı gütmeyen bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olarak BİLGESAM; Türkiye’deki saygın
akademisyenler, emekli generaller ve diplomatların katkıları ile çalışmalarını yürütmektedir.
Ulusal ve uluslararası gündemi yakından takip eden BİLGESAM, araştırmalarını Türkiye’nin milli
problemleri, dış politika ve güvenlik stratejileri, komşu ülkelerle ilişkiler ve gelişmeler üzerine
yoğunlaştırmaktadır. BİLGESAM, Türkiye’de kamuoyuna ve karar alıcılara yerel, bölgesel ve küresel
düzeydeki gelişmelere ilişkin siyasal seçenek ve tavsiyeler sunmaktadır.
Yazar Hakkında
Sibel Karabel lisans eğitimini 2000 yılında Marmara Üniversitesi İngilizce İşletme bölümünde
tamamlamıştır. 2005 yılında İstanbul Ticaret Üniversitesi Uluslararası Ticaret bölümünde ilk yüksek
lisansını bitiren Karabel’in uluslararası şirketlerde dış ticaret uzmanlığı deneyimi bulunmaktadır.
Karabel 2013 yılında Marmara Üniversitesi AB Siyaseti ve Uluslararası İlişkiler bölümünde ikinci
yüksek lisansına başlamıştır. Tezini ‘Soğuk Savaş Sonrası Tek Kutuplu Dünya Düzleminde Çin’in
Küresel Yükselişinin Avrupa Birliği’nin Uluslararası İlişkilerine Etkileri’ üzerine yazmıştır. 2013
yılında London School of Economics Uluslararası İlişkiler bölümünde sertifika programı tamamlayan
Karabel ileri seviyede İngilizce ve başlangıç seviyesinde İtalyanca bilmektedir. 2015 yılı Aralık
ayıdan itibaren Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde (BILGESAM) Avrupa Birliği
araştırmaları uzmanı olarak çalışmakta olan Karabel’in temel çalışma alanları Avrupa Birliği-Türkiye
İlişkileri, Avrupa Birliği-Çin İlişkileri ve Güvenlik’tir.
www.bilgesam.org
9
Download