tc gazi üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü uluslararası ilişkiler

advertisement
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİMDALI
ORTADOĞU VE AFRİKA ÇALIŞMALARI
IRAK'TAKİ ETNİK MİLLİYETÇİLİĞİN BÖLGEYE YANSIMALARI:
“KÜRTÇÜLÜK ÖRNEĞİ”
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan
Hasan H. DEMİREL
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Cemalettin TAŞKIRAN
Ankara – 2012
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİMDALI
ORTADOĞU VE AFRİKA ÇALIŞMALARI
IRAK'TAKİ ETNİK MİLLİYETÇİLİĞİN BÖLGEYE YANSIMALARI:
“KÜRTÇÜLÜK ÖRNEĞİ”
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan
Hasan H. DEMİREL
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Cemalettin TAŞKIRAN
Ankara – 2012
ÖNSÖZ
Mevcut enerji potansiyelleri ve jeostratejik konumuyla uluslararası
güçlerin ve dünyanın gündeminin ilk sıralarını işgal eden Irak, aynı zamanda
Kürt milliyetçiliğinin bölgeye yayılma konusunda da başat rol oynamıştır.
Bu çalışmada genel olarak, Irak’taki Kürtçülüğün tarihsel gelişimi ele
alınarak, Kuzey Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimi(BKY)’nin dünü, bugünu ve
geleceği ile Irak’ın gelecekte alacağı muhtemel şekiller esas alınarak;
öngörülerde bulunulmak suretiyle, Ortadoğu ülkelerinin ve Türkiye’nin,
Irak’taki Kürtçü gelişmeler merkezli karşılaşabilecekleri sorunlar ortaya
konulması amaçlanmıştır.
Tezimin hazırlanması sürecinde gerek bilimsel açıdan aktardığı bilgiler
ve yol gösterici tavsiyeleri ve gerekse de çalışmanın başarıya ulaşması adına
sağladığı manevi destek dolayısıyla, kıymetli hocam ve tez danışmanım Prof.
Dr. Cemalettin Taşkıran,’a ve ayrıca bana göstermiş oldukları sabır nedeniyle
değerli aileme çok teşekkür ederim. Bu çalışmamın birçok kişiye faydalı
olması dileğiyle.
ii
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ.............................................................................................................i
İÇİNDEKİLER..................................................................................................ii
SİMGELER VE KISALTMALAR....................................................................vi
TABLOLAR /ŞEKİLLER .............................................................................viii
GİRİŞ …..........................................................................................................1
BİRİNCİ BÖLÜM
SENARYO ANALİZ YÖNTEMİ
1.1.SENARYO ANALIZ YÖNTEMI NEDIR?...................................................3
1.2.SENARYONUN BILEŞENLERI………………………………………………5
1.2.1. Yönelim Ve Yönlendiriciler (Driving Forces)……………………...5
1.2.2. Mantik (Logics)…………………………………………..…………..6
1.2.3. Olay Örgüsü (Plot)……………..……………………………………6
1.2.4. Son Görüş (End States)…...…………………………………….....7
1.3. SENARYO GELIŞTIRME ADIMLARI……………………………………….7
1.3.1. Temel Meselenin Tanimlanmasi………….………………...……………..7
1.3.2. Tanimlanmiş Meselenin Çevresindeki Temel Kuvvetler....……..8
1.3.3. Yönelim ve Yönlendiriciler………………………………………….8
1.3.4. Önem Sirasi Ve Belirsizliğe Göre Sınıflandirma………………....9
1.3.5. Senaryo Mantiğinin Seçilmesi………..…………………………..10
1.3.6. Senaryolari Oluşturmak…………………………………………...11
1.3.7. Olasi Sonuçlar…………………………………………….………..13
1.3.8. Lider Göstergelerin ve Sinyallerin Seçilmesi .....……………….13
İKİNCİ BÖLÜM
MİLLİYETÇİLİĞİN TANIMI
2.1. ETNİK VE VATANDAŞLIĞA DAYALI (SİYASİ) MİLLİYETÇİLİK……….15
2.2. SOSYOLOJİK TEMELLİ MİLLİYETÇİLİK YAKLAŞIMLARI……………..19
iii
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
IRAK’TA ETNİK MİLLİYETÇİLİK
3.1. SOYA DAYALI GRUPLAR……………………………………………….....25
3.1.1. Araplar………………………………………………………………25
3.1.2. Türkler (Türkmenler)……………………………… ………………26
3.1.3. Farslar ve Lurlar……………………………………………………30
3.1.4. Ermeniler……………………………………………………………31
3.1.5. Diğer Azınlıklar………………………………………….………….31
3.1.6. Kürtler……………………………………………………………….32
3.2. IRAK’TA MEZHEPSEL VE DİNİ GRUPLAR………………………………32
3.2.1. Şiiler…………………………………………………………………33
3.2.2. Sünniler……………………………………………………………..36
3.2.3. Yezidiler…………………………………………………………….38
3.2.4. Hıristiyanlar…………………………………………………………40
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
IRAK’TAKİ KÜRTLER VE KÜRTÇÜLÜK
4.1. IRAKLI KÜRTLER……………………………………………………………42
4.2. KÜRTÇÜLÜK…………………………………………………………………45
4.2.1. KÜRTLERİN MENŞEİ (KÖKENİ) ………………………..……. ..45
4.2.1.1. Mezopotamya’da Yaşayan Eski Kavimlere Dayanan
Görüşler.……………………………………………………………46
4.2.1.2.Kürtlerin Kökeninin İran’ın Eski Topluluklarından Med’ler
Olduğuna
Dair
4.2.1.3.Kürtlerin
Görüşler………………………………………48
Kökeninin
Araplara
Dayandıran
Görüşler…………………………………………………………….49
4.2.1.4.Kürtlerin Kökenini Ermenilere Dayandıran Görüşler….50
4.2.1.5.Kürtlerin
Türklerin
Soyundan
Geldiğine
Dair
Görüş……………………………………………………………….50
4.2.2. KÜRT TARİHİ İLE İLGİLİ İDDİALAR…………………………….52
4.2.3. KÜRTLERİN DİLİ …………..……………………………………. 54
iv
4.2.4. KÜRTLERİN COĞRAFYASI………..………………………... 57
BEŞİNCİ BÖLÜM
IRAK’TAKİ KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ
5.1. IRAK’TAKİ KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ………….61
5,2. 1918-1958 DÖNEMİ IRAK’TA KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ…………........ ..70
5.2.1. 1918-1932 Dönemi Irak’ta Kürt Milliyetçiliği…………………….70
5.2.2. 1932-1958 Dönemi Irak’ta Kürt Milliyetçiliği…………………….80
5.3. 1958–1968 DÖNEMİ IRAK’TAKİ KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ………………86
5.4. SADDAM HÜSEYİN DÖNEMİNDE KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ…………....93
5.4.1. 1968- 1974 Dönemi Kürt Milliyetçiliği……………………………93
5.4.2.1974 Özerklik Yasası,1974-1975 Savaşı
ve Cezayir Anlaşması ……………………………………………………98
5.4.3. İran–Irak Savaşı ve Iraklı Kürt Milliyetçiler…………………….105
5.5. KUVEYT İŞGALİ SONRASI IRAK’TAKİ KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ…..…112
5.5.1. Birinci Körfez Savaşı Ve Güvenlik Bölgesi Oluşturulması…...112
5.5.2 Kürtlerin Özerklik Talebi………………………………………….117
5.5.3 Bölgesel Kürt Yönetiminin (BKY) Kurulması…………………...119
5.5.4.Celal Talabani (KYB) –Mesud Barzani (KDP) Çatışması…….121
5.5.5. Washington Antlaşması’ndan Irak’ın İşgaline Irak’ta Kürt
Milliyetçiliği……………………………………………………………….125
5.6. IRAK’IN İŞGALİNDEN GÜNÜMÜZE IRAK’TA KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ
(2003-2011)……………………………………………………………………....132
5.6.1 Irak’ın İşgali ve Irak’ın Yeniden Yapılandırılması Döneminde
Kürtler……………………………………………………………………..135
5.6.2 Irak’ta Parlamento Seçimleri ve Irak Anayasasında Kürtler….140
5.6.2.1 30 Ocak 2005 Seçimleri ve Kürtler……………………141
5.6.2.2. 2005 Irak Anayasası ve Kürtlerin Kazanımları………145
5.6.2.3. 15 Aralık 2005 Seçiminde Kürtler……………….……149
5.6.3. 31 Ocak 2009 Yerel Seçimleri ve Kürtler……………………...151
5.6.4. Bölgesel Kürt Yönetimi (BKY) Anayasa Taslak Çalışmaları…153
v
5.6.5. Bölgesel Kürt Yönetimi Parlamento ve Başkanlık Seçimi
(25 Temmuz 2009)………………………………………………………158
5.6.6. 7 Mart 2010 Genel Seçimleri ve Sonrasında Kürtler………....162
ALTINCI BÖLÜM
IRAK’TAKİ KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİN BÖLGEYE MUHTEMEL
YANSIMALARI
6,1.
IRAK’TA
MEVCUT
DURUMUN
DEVAMINDA
KÜRT
MİLLİYETÇİLİĞİNİN KOMŞU ÜLKELERE YANSIMALARI…...……176
6.1.1. Türkiye……………………………………………………………..181
6.1.2. İran…………………………………………………………………183
6.1.3. Suudi Arabistan.………………………………………………….185
6.1.4. Suriye……………………………………………………………...187
6.1.5. Ürdün………………………………………………………………188
6.1.6. İsrail…..……………………………………………………………189
6,2. IRAK’IN BÖLÜNMESİ DURUMUNDA KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİN
KOMŞU ÜLKELERE YANSIMALARI………………………………….190
6.2.1. Türkiye..……………………………………………………………195
6.2.2. İran…………………………………………………………………206
6.2.3. Suudi Arabistan…………………………………………………..209
6.2.4. Suriye………………………………………………………………211
6.2.5. Ürdün………………………………………………………………215
6.2.6.İsrail…………………………………………………………………216
SONUÇ…………………………………………………………………………...218
KAYNAKÇA……………………………………………………………………...222
EKLER……………………………………………………………………………239
ÖZET……………………………………………………………………………...244
ABSTRACT..…………………………………………………………………….245
vi
SİMGELER VE KISALTMALAR
AB
:Avrupa Birliği
ABD :
:Amerika Birleşik Devletleri
A.g.e..
:Adı Geçen Eser.
A.g.m.
:Adı Geçen Makale
AYK
:Anayasa Yazım Komisyonu
BAC
:Birleşik Arap Cumhuriyeti
BKY
:Bölgesel Kürt Yönetimi
BM
:Birleşmiş Milletler
BMGK
:Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
BOTAŞ
Boru Hatları İle Petrol Taşıma Anonim Şirketi
BÜSAM
:Bahçeşehir Üniversitesi Uluslararası Güvenlik ve
Stratejik Araştırmalar Merkezi
IGG
:Irak Güvenlik Güçleri
IGYK
:Irak Geçici Yönetim Konseyi
IİYK
:Irak İslam Yüksek Konseyi
IKC
Irak Kürdistan Cephesi
IKİH
:Irak Kürdistan İslami Hareketi
IKP
:Irak Komünist Partisi
IUİ
:Irak Ulusal İttifakı
İ-KDP
:İran Kürdistan Demokratik Partisi
KDHP
:Kürdistan Demokratik Halk Partisi
KDK
:Kanun Devlet Konseyi
KDP
:Kürdistan Demokratik Partisi
KDP-GK
:Kürdistan Demokratik Partisi Geçici Komitesi
KDVİ
:Kürdistan Demokratik Vatansever İttifakı
KİB
:Kürdistan İslami Birliği
KİC
:Kürdistan İslami Cemaati
KİH
:Kürdistan İslami Hareketi
vii
KİL
:Kürdistan İttifakı Listesi
KSDP
:Kürdistan Sosyalist Demokratik Partisi
KSH
:Kürdistan Sosyalist Hareketi
KSP
:Kürdistan Sosyalist Partisi
KYB
:Kürdistan Yurtseverler Birliği
MM
:Milli Menfaat
OPC
:Huzur Operasyonu (Operation Provide Comfort)
ORSAM
:Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi
PARASTİN
:Bölgesel Kürt Yönetimi İstihbarat Servisi
PJAK
:Kürdistan Özgür Yaşam Partisi
PKK
:Kürdistan İşçi Partisi
SAVAK
:İran İstihbarat Teşkilatı
SOFA
ABD Askerlerinin Irak’tan Çekilmesine Yönelik
Anlaşma (States of Forces Agreement)
SM
:Stratejik Menfaat
STK
:Sivil Toplum Kuruluşları
TBMM
:Türkiye Büyük Millet Meclisi
TPAO
:Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı
TSK
:Türk Silahlı Kuvvetleri
UNAMİ
:Birleşmiş Milletler Irak Yardım Komisyonu
(United Nations Assistance Mission for Iraq)
UNHCR
:Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği
(United Nation High Commissioner for Refugees)
USAK
:Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu
viii
TABLOLAR
TABLO 1
:30 Ocak 2005 Irak Seçim Sonuçları…………………………..143
TABLO 2
:15 Aralık 2005 Seçim Sonuçları……………………………….150
TABLO 3
:25 Temmuz 2009 BKY Bölgesel Seçimleri Sonuçları……....159
TABLO 4
:7 Mart 2010 Seçim Sonuçları…………………..……………...164
TABLO 5
:7 Mart 2010 Seçimlerinde Kürt İttifak/ Partilerinin
Vilayetlere Göre Oy Dağılımı….………………….………….167
ŞEKİLLER
ŞEKIL 1. Senaryo’nun Temel Bileşenleri……………………………………….5
ŞEKIL-2: Senaryo Oluşturma Akış Diyagramı Kısım 1……………………….12
ŞEKIL-3: Senaryo oluşturma akış diyagramı Kısım 2…………………..…….12
GİRİŞ
Kürtçülüğün
tohumları
emperyalist
devletlerce
18.yüzyılın
son
çeyreğinde atılmaya başlanılmıştır. Osmanlı döneminde ise etnisite dışındaki
sebeplerle aşiretlerin başkaldırıları görülmektedir. Ancak bunlar bugünkü
anlamda milliyetçilik duygusu ve devlet kurmak maksadıyla yapılan
başkaldırılar değildir.
Osmanlı Devletinin çöküşü sonrası bölgeye yerleşen emperyalist
devletlerin de yoğun çalışmalarıyla Kürtçülük faaliyetleri hız kazanmıştır.
Özellikle farklı etnik ve mezhepsel gruplarının oluşturduğu Irak; merkezi
yönetiminin istikrarsız (darbelerin yoğun yaşanması) ve buna bağlı olarak
güçsüz olması sebebiyle Kürtçülüğün rahatça yaşam sürdürülebildiği bir yer
olmuştur. Nitekim günümüze kadar yaşanan tüm siyasi ve toplumsal olguları
kendi kazanımları için kullanan ve emperyalist devletlerin yanında bulunarak
kazanımlarını en üst seviyeye çıkaran Irak Kürtleri, küresel güçlerin de
yardımıyla Ortadoğu’nun sınırlarını yeniden çizilmesine neden olabilecek
güce ve ortama ulaşmak üzerelerdir.
Çalışmamda, Senaryo Analizi Yöntemi çerçevesinde Irak’taki Kürt
milliyetçiliğinin gelişimini ele alarak, Kürtçülüğün bölge ülkelerine muhtemel
yansımalarına yönelik öngörülerde bulunulacaktır
Bu
öngörülerde
öncelikli
olarak
küresel
aktörlerin
bölgesel
planlamalarına uygun olarak hareket edecekleri öngörülmektedir. Ayrıca
Irak’taki gelişmeler üzerinde, dünya enerji kaynakları üzerinde yaşanan
küresel güç mücadelesinin etkili olacağı, bu çerçevede ABD’nin Ortadoğu’da
etkinliğini sürdürmek isteyeceği, bu maksatla Kuzey Irak’ın ve Kürt nüfusun
stratejik öneme haiz olduğu, Irak’taki sosyal ve siyasi
değişebileceği ve bu durumun
dengelerin her an
Irak’la komşu olan ülkeleri doğrudan
etkileyeceği varsayılmaktadır
Çalışmamın birinci bölümünde; Senaryo Analiz Yöntemi tanımlanmış,
bileşenleri ve geliştirme adımları açıklanmıştır.
2
İkinci bölümde etnik ve vatandaşlığa dayalı milliyetçilik kavramları
karşılaştırılmış ve sosyoloji temelli milliyetçilik yaklaşımlarına dair uzmanların
görüşleri incelenerek milliyetçilik kavramı açıklanmıştır.
Üçüncü bölümde Irak’taki soya dayalı ve mezhepsel/dini gruplar ele
alınmıştır. Bu kapsamda grupların toplumsal, siyasal ve ekonomik durumları
ile anayasal hakları göz önünde bulundurularak Irak’ta var olan etnik
milliyetçilikler açıklanmıştır.
Dördüncü bölümde Iraklı Kürtler ve Kürtçülük konuları ele alınmıştır.
Bu kapsamda ilk olarak Iraklı Kürtlerin siyasal, toplumsal, ekonomik yapıları
ve
tarih
içerisindeki
anayasal
kazanımları
incelenmiştir.
Müteakiben
Kürtçülüğün tanımı yapılarak, genel olarak Kürtçülüğün kültürel boyutu
karşılaştırmalı olarak tartışılmıştır.
Beşinci bölümde tarihten günümüze Irak’taki Kürt milliyetçiliğinin bütün
evreleri ele alınmıştır.
Altıncı ve son bölümde ise; Irak’taki mevcut durumun devamında ve
Irak’ın bölünmesi durumunda komşu ülkelere muhtemel yansımaları ele
alınmıştır.
3
BİRİNCİ BÖLÜM
SENARYO ANALİZ YÖNTEMİ
1.1. Senaryo Analiz Yöntemi Nedir?
Senaryo analizi, yönü geleceğe dönük (ex-ante) bir analiz yöntemidir.1
Geleceği görebilmek amacıyla olası birden fazla gelecek resmi çizmek
biçiminde açıklayabileceğimiz senaryo analizi metodu, tahmin edilen gelecek
sayısını arttırarak, gelecek için normal ve beklenenin dışında olası
geleceklerin de varlığını baştan kabul ederek bu geleceklerin neler olduğunu
belirleme amacını taşır.2 Böylece gerçekleştiğinde büyük tutarlı zararlara yol
açabilecek, beklenmeyen ve sıra dışı operasyonel risklerin değerlendirilmesi
sağlanır.3 Daha bilimsel bir ifade kullanmak gerekirse; Senaryoyu, belirli bir
sürecin sabit bir girdi grubu için oluşan saçaklı(fuzzy) sonuçları(farklı değerde
olasılıklı, birden fazla durum kümesi) içindeki her bir olası durumu ifade eden
terim olarak tanımlayabiliriz.4
Senaryolar muhtemel geleceğin yansımalardır. Bu yansımaları tahmin
ya da kehanetle karıştırmamak gerekir. Senaryolar, ne olabileceğine dair
kanı ve neler olacağına yönelik farazilerin birleşimidir. Kesinlikle ne olacağına
dair tahminler değildirler.5
Yöneticilerin alışılmamış bir geleceğe hazırlık yapması, olaylar
dizisinin sonuçları hakkında bilgi sahibi olmasını sağlayan senaryoların genel
olarak dört amacı bulunmaktadır. Bunlar: Anlamayı artırmak, yeni kararlar
1
Ertuğrul Umut Uysal,” Operasyonel Risk Yönetiminde Senaryo Analizi”, Bankacılar Dergisi, Sayı:
69, 2009, s.79.
2
(Erişim) http://www.belgeler.com/blg/2c9j/ngr-ssy, 13 Aralık 2012, s.24
3
Uysal, A.g.m.,s,73.
4
Murat Sevencan.“Bir Stratejik Öngörü Metodu Olarak Senaryo Planlama”,Köksav E-Bülten Kök
Sosyal Ve Stratejik Araştırmalar Vakfı, Şubat 2010(Erişim)
http://www.koksav.org.tr/hassas_konular/260210_kok-hk-msevencan.pdf, 13 Aralık 2012,s.,6
5
Liam Fahey, Robert M. Randall, ”What’s Scenario Learning?”, Learning From The Future:
Competitive Foresight Scenarios, John Wiley&Sons, Inc. New York, 1998, s. 6-7.
4
üretmek, varılan kararları yeniden şekillendirmek ve tesadüfî durumlarda
alınacak kararları tanımlamaktır.6
Senaryo analizinin 1950’li yıllarda yöneylem araştırmasında kullanılan
yöntemlerden kaynaklandığı söylenebilirse de, Senaryo Analizi kavramı ilk
kez 1967 yılında RAND (Research And Development) Corporation isimli
düşünce kuruluşu yazarlarından Herman Kahn tarafından kullanılmıştır. Kahn
senaryoyu “dikkatleri nedensel süreçlere ve kararlara odaklamak amacıyla
yaratılan, varsayımlara dayanan olaylar dizisi” olarak tanımlamıştır. Kahn’dan
sonra Gaston Berger de “Phenomenologies du Temps et Prospectives” adlı
eserinde
senaryo
kavramına
değinmiştir.
Günümüzdeki
anlamını
karşılayacak şekilde gelişmesi ise 1970 li yıllara denk gelmektedir.7
Her ne kadar Kahn ve Breger tarafından kullanılsa da, yöntemin
gelişmesi Pierre Wack’ın 1971 yılında Shell şirketi için hazırladığı 8 ve iki yıl
sonraki petrol krizini doğru şekilde tahmin eden senaryoya borçludur.
Günümüzde dahi en başarılı senaryo analizi olarak karşımıza çıkan Wack’ın
senaryosu sayesinde ilgili firma krizden en yüksek fayda ile çıkmıştır.
Diğer taraftan adı senaryo analizi olarak karşımıza çıkmasa da bu
metodun Clausewitz ve Moltke gibi 19. yüzyılın askeri otoritelerinin de
kullandığına tanık olmaktayız. Bu dönemde temelde savaş oyunları için taban
oluşturmak
maksadıyla
kullanılan
metot,
günümüzde
kullanımları
çeşitlenerek risk analizi temelli planlamalardan, topyekûn stratejik kaynak
tahsisi hesaplamalarına kadar çeşitli kademe ve perspektiflerde yoğun olarak
kullanılmaktadır.9.
6
Fahey, Randall, A.g.m., s. 12-14.
Sevencan, A.g.m.,s.6.
8
Brian Marsh, “Using Scenarios to Identfy, Analyze, And Manage Uncertanity”, Learning From
The Future: Competitive Foresight Scenarios, John Wiley&Sons, Inc. New York, 1998, s.43.
9
(Erişim) http://www.belgeler.com/blg/2c9j/ngr-ssy, 13 Aralık 2012, s.24
7
5
1.2. Senaryonun Bileşenleri
Senaryoların akla uygun (muhtemel, inanılır, konu ile ilgili) olması
gerekir. Senaryonun inanılabilir ve muhtemel olabilmesi için mantık testinden
geçmesi gerekmektedir. Ayrıca tasarlanan geleceği kanıtlamak niyetli de
yapılmaz. Sonuç itibariyle ulaşılacak makul sonuç gerçekçi veya öyküsel
içeriği destekleyici kanıtlar içermelidir. Senaryonun bütün parçaları sağlamca
sorgulanmalıdır. Eksiksiz bir senaryo dört bileşenden oluşur. Bunlar10;
Yönelim ve Yönlendiriciler (Driving Forces), Mantık (Logics), Olay Örgüsü
(Plot) ve Son Görüş (Endstates)’tür.
Şimdiki Dünya
Olay Örgüsü veya Hikaye
Son görüşe ulaşılıncaya
kadar sırasıyla olacak
olaylar
Son Görüş
Senaryo süreci
sonrasında hakim
olunan durum, görüş
Mantık
Yazılacak olay örgüsünün
içeriğinin açıklayıcı ve
mantıklı olması
Şekil 1. Senaryo’nun Temel Bileşenleri (Kaynak:Fahey, Randall,A.g.m.,s 10)
1.2.1. Yönelim ve Yönlendiriciler (Driving Forces)
Senaryo örgüsü sadece yaratıcı yazım yapmak değildir. Senaryo
yönelim ve yönlendiriciler tarafından oluşur. Bunların şekillenmesi ve
10
Fahey, Randall, A.g.m., s.9.
6
gelişmesiyle tam bir örgüsel olay anlatılmış olur. Bazı yönelimler örgüsel
hikâyeyi sayısız yöntem (yol) üzerinde etkileyebilirken, genel olarak
yönelimler ve yönlendiriciler; Çevresel güçler ve geleneksel davranışlar
olmak üzere ikiye ayrılır.
Ekonomik, sosyal, kültürel, ekolojik, teknolojik olaylar, eğilimler ve
gelişmeler
senaryoyu
tasarlarken
senaryonun olmazsa olmazıdır.
11
yönelim
ve
yönlendiriciler
olarak
Benzer şekilde geleneksel davranışlar,
birçok farklı iş organizasyonları, politik partiler, devletsel organlar ve bölgesel
ve uluslar arası organları senaryo içerisinde açık şekilde içerir.
1.2.2. Mantık (Logics)
Senaryo mantığı, senaryonun örgüsel hikayesi ve olay örgüsünün
temelini oluşturarak akla yatkın olmasını sağlar. Olay örgüsünde “Niçin?”
sorusu temelinde “Ne?” ve “Nasıl” sorularına cevap arar. Ayrıca senaryoyu
etkileyen özel güçlerin veya oyuncuların davranışlarının nedenlerini açıklar.
Şayet karar vericiler, senaryonun mantığını anlamazlarsa senaryoyu
inandırıcı veya makul olarak göremezler12. Dolayısıyla geleceği yüzde yüz
doğrulukla
öngörse
bile
senaryonun
mantığının
olmaması
kendisini
gerçekleşme olasılığı olmayan bir komplo teorisi olmaktan kurtaramaz.
1.2.3. Olay Örgüsü (Plot)
Son görüş, bir veya daha fazla olay örgüsü veya hikayenin çıktısıdır.
Her olay örgüsü şimdi ile son görüş arasında birbirlerini bağlayan bir hikaye
içerir. Özel geleceğin veya dünyanın olabilmesi için neler olması gerektiğini
resimlemektedir.
11
12
Fahey, Randall, A.g.m., s .9.
Fahey, Randall, A.g.m., s. 10-11.
7
1.2.4. Son Görüş (End States)
Senaryoyu özel ve net olarak ifade edebilmek için tam ve ayrıntılı
şekilde son görüşün tanımlanması gerekir. Karar vericiye özel şartlar ve
zaman içinde belirli bir gelecekte veya dünyada neler olacak diye sorar.
Ayrıca karar vericiye “Eğer bu olursa ne olur?” sorusunu sorarak son görüşün
oluşması amaçlanır.
Senaryolar yapılış amaçları göz önünde bulundurularak, son görüşler
son derece ayrıntılı yazılabileceği gibi yüzeysel ibarelerle de yazılabilir. Bu
bölüm inşa edilirken iki hususa dikkat edilmesi gerekmektedir. Bunlardan
birincisi: Son görüşü tanımlamada yorumlama tuzağına düşülmemelidir. Zira
bu yapılırsa sıradan bir tahminden farkı kalmayacaktır. İkinci önemli unsur
ise; geleceğin dinamikleri açıkça (son görüşe nasıl ulaştık?) tanımlanmalı,
yüzde
yüz
doğrulukla
son
görüşü
oluşturma
amaçlanmalıdır.
Unutulmamalıdır ki, senaryolar zaman içinde belirli bir noktayı kapsayandan
ziyade gelişen bir hikâyenin filmi olarak anlaşıldığında çok daha değerlidir. 13
1.3. SENARYO GELİŞTİRME ADIMLARI
1.3.1. TEMEL MESELENİN TANIMLANMASI
Mesele belirlendiğinde, meseleyi oluşturan soru ya da soruların
aşağıdaki belirli birtakım özelliklere sahip olması gerekmektedir. Bunlar:
13
14

Odaklanacak olan konu ya da alan,

Değişimin gözleneceği kavram ve değer birimleri,

Senaryonun oluşturulacağı zaman dilimidir.14.
Fahey, Randall, A.g.m., s.11-12.
Sevencam, A,g.m.,s.14.
8
Senaryo geliştirilirken, tümden gelim yöntemi yerine tümevarım
yöntemini izlemek daha uygundur. Bunun için belirli bir fikir veya konu
belirleyip daha sonra bunun etraflıca kurulumu yapılır. 15
Senaryolar, kurulacak konuya göre hangi açıdan bakıldığına yönelik
değişik girdileri göz önüne almayı gerektirir. Bir olayın veya problemin
çözümüne yönelik olarak her farklı girdiye göre ayrı bir bakış açısı sağlamak
gerekebilir. Bu nedenle yüzeysel ve genelleştirilmiş yaklaşımlar problemi
çözmeye yeterli olmayabilir.
Senaryo kurucunun, tanımladığı probleme yönelik, çözüm sağlayan
veya herhangi bir sonuca ulaşmayı kolaylaştıran senaryoları doğru kurması
ve sonuca ulaşmak için gerekli yolları belirlemesi ilk adımdır. Bunun için en
iyi yol verilmesi gereken çok önemli kararın tanımı ile başlamak ve bunun
yönetimi için bir mantık silsilesi oluşturabilmektir.
1.3.2. TANIMLANMIŞ MESELENİN ÇEVRESİNDEKİ TEMEL KUVVETLER
Senaryo
analizi
için
ilk
adım
temel
mesele
veya
kararın
tanımlanmasıysa ikincisi bunu başarmak için yardımcı olabilecek unsurlarla
engelleyici olanları listelenmesidir. Bu aşama problemin mikro çevresidir.
1.3.3. YÖNELİM VE YÖNLENDİRİCİLER
İlk iki basamak tamamlandıktan sonra sıra, oluşturulan bu ana
unsurların içinde bulundukları ve parçası oldukları ortamın analizine gelir. Bu
İlk iki basamaktaki temel unsurların etkilendikleri makro çevresel güçlerin
listelenmesi senaryonun gerçekliğinde çok önemli bir yere sahiptir. Bu
noktada sosyal, ekonomik, politik, çevresel, teknolojik faktörlerin de mevcut
15
Peter Schwartz,”The Art Of The Long View: Paths To Strategic Insight For Yourself And Your
Company”, Currency Doubleday Press, New York, 1991, s.241.
9
listeye eklenerek senaryoların oluşturulabilmesi için yeni sorular da belirlenir.
Bu sayede daha önce belirlediğimiz mikro çevreyi yönlendiren makro çevreyi
tespit etmiş oluruz.
Üçüncü
aşama
aynı
zamanda
problemin
ilk
basamaklarında
görülemeyecek bazı unsurlarında tanımlanmasını sağlar. Bu aşamanın
eksiksiz kurulumu senaryonun da başarısını artırır. Bununla birlikte bu aşama
çalışmanın en çok araştırma gerektiren adımıdır. Araştırmacı konunun en
önemli olgularını, yönelimlerini, faktörlerini ve kırılma noktalarını eksiksiz
analiz edebilmelidir.16
1.3.4. ÖNEM SIRASI VE BELİRSİZLİĞE GÖRE SINIFLANDIRMA
Bu adımda çalışmanın önceki adımlarında belirlenen unsurlar iki
bölümde incelenir.
Birinci bölümde: tanımlanan temel meselenin başarısı için belirlenen
temel unsurlar ile yönelim ve yönlendirici kuvvetlerin önem derecelerinin
oluşturulmasıdır.
İkinci
bölümde:
bu
unsurların
ve
yönelimlerin
etrafındaki
belirsizliklerinin derecelendirilmesidir.
Amaç en önemli, en etkili ve en belirsiz iki veya üç unsurun ya da
yönelimin
belirlenerek
çalışmanın
bunlar
üzerinde
yoğunlaşmasını
sağlamaktır.
Bir senaryoyu etkileyen onlarca faktör olabilir. Burada esas olan bu
faktörler içinde en etkili, en güçlü ve bazen diğer faktörleri de istenen
doğrultuda şekillendirebilenleri bularak çalışmayı sadeleştirmektir17.
Yönelimlerin belirlenmesinde uygulanacak metot, düz bir şekilde
sorularda belirtilen konular açısından tarafların kararını etkileyecek bağımsız
değişkenlerin ardı ardına sıralanmasıdır. Burada dikkat edilmesi gereken
temel
husus,
basitleştirmek adına,
bu faktörlerden
yalnız tarafların
kararlarında fark edilir değişiklik yaratanları ve de rastgele değişken olarak
16
17
Schwartz, A.g.e.,s.242-243.
Schwartz, A.g.e., s.243.
10
adlandırdığımız türden olmayan bağımsız değişkenleri almamız gerekliliğidir.
Zira “Kelebek Etkisi” mantığıyla bakıldığında her şey başka bir şeyi etkiler.
Fakat bu modellemelerde esas olan bizzat etkili olan faktörün ele alınmasıdır.
Yönlendiricilerin senaryo planlamasındaki temel işlevi her bir senaryo
içinde tarafların kararları üzerinde o senaryo için seçilmiş olan yönlendiricinin
belirleyici rol oynamasıdır. Yönlendirici belirlerken ise her bir senaryo için
yalnız bir yönlendirici olması gerektiğine dikkat edilmelidir.18
1.3.5. SENARYO MANTIĞININ SEÇİLMESİ
Dördüncü adımdaki işlem nihai senaryoların doğrultularındaki farkların
ortaya çıkmasını sağlar. Bu doğrultuları saptamak, tüm senaryo oluşturma
sürecindeki en önemli adımlardan biridir. Burada amaç, karar vericinin birçok
benzer senaryo arasından fark oluşturan birkaç senaryoyu seçmesidir. Eğer
senaryolar bir konuyu öğrenme aracı olarak kullanılacaksa öğrettiği dersler
temel kararın başarısı temeline oturtulmalıdır.
Her bir belirsizliğe göre senaryo oluşturmak bu senaryoların sayısının
sonuca katkıda bulunmayacak kadar çoğalmasına neden olabilir. Bu nedenle
öncelikle karar verici için fark yaratacak temel belirsizlik veya senaryo
etkenlerinin seçilerek bunlar doğrultusundaki senaryoları dikkate almaları
hem zaman hem de etkinlik açısından uygun olacaktır. Pek çok şey
gerçekleşebilir ancak sadece birkaç senaryo detaylı bir şekilde oluşturulabilir
veya birkaç senaryonun süreci tahlil edilebilir nitelikte olur. Burada göz
önünde bulundurulması gereken husus: Durumun veya olayın süreçsel
gelişiminin yakalanması ve çalışmanın amacından uzaklaşılmamasıdır.19.
18
19
Sevencan, A.g.m., s.18-19
Schwartz, A.g.e., s. 243-245.
11
1.3.6. SENARYOLARI OLUŞTURMAK
Buraya kadar olan kısımda sonuca yönelik en önemli kuvvetler
saptanarak ayırt edici senaryolar oluşturulur. Altıncı adımda ise önceki
bölümlerde saptanan temel unsurlar ve yönelimlere dönülerek senaryoların
iskeletleri kurulur ve yapısı oluşturulur.
Her temel unsur ile yönelim ve yönlendiriciler, her bir senaryoda
atlanmadan ve unutulmadan sürece dahil edilmelidir. Bazen bir belirsizliğin
hangi yönden bir senaryoda konumlandırılacağı anlaşılabilir olabileceği gibi
bazen de tamamen öngörülemez halde de olabilir. Bu durumda senaryoya,
senaryo kurucu tarafından bilindik bir öğe daha katılarak sonuçlar tahmin
edilmeye çalışılabilir20
Senaryo ana hatları oluşturulurken joker senaryolar da hazırlanmalıdır.
Joker senaryo (Wildcard Scenario), olma olasılığı belirli bir zaman dilimi için
oldukça düşük ama gerçekleştiğinde temel kurguyu tamamen değiştiren
olaylar sonrasını betimlemek için kullanılmaktadır. Bu sebeple öncelikle bu
tarz dönüm noktası teşkil eden durumların olup olmadığının kontrolü
gerekmektedir. Olası joker senaryolar için;

Odaklanan konuyu ne kadar etkiler?

Yönelimleri ne kadar sarsar? Soruları yöneltilmelidir.
Karakteristiği itibari ile aniden gelişmesi muhtemel olan joker
senaryolar, planlanan senaryo sürecinin vadesi ne olursa olsun, hep çok kısa
vadeli olarak alınması gerektiğinden, senaryonun tetikleyicisi olan olaylar
zincirinin açık şekilde ifade edilmesi en önemli unsurdur21.
20
21
Schwartz, A.g.m., s. 245.
(Erişim) http://www.belgeler.com/blg/2c9j/ngr-ssy, 13 Aralık 2012, s.31-32.
12
Şekil-2: Senaryo Oluşturma Akış Diyagramı KISIM1(Sevencan,A.g.m.,s.22)
Şekil-3: Senaryo oluşturma akış diyagramı KISIM 2 (Sevencan,A.g.m.,s.22)
13
1.3.7. OLASI SONUÇLAR
Senaryoların detaylı bir şekilde oluşturulması yapıldıktan sonra, sıra
birinci adımda geleceği bize öngören odak noktamıza geri dönmeye gelir. Bu
bölümde aşağıdaki sorulara net ve tutarlı cevaplar verilebilmelidir.

Temel konumuz veya kararımız senaryo içerisinde nasıl
görünmektedir?

Oluşturulan
senaryo
hangi
noktalardan
saldırıya
açık,
savunmasızdır?

Karar veya stratejimiz bütün senaryolar karşısında sağlamlığını
koruyor mu?
1.3.8. LİDER GÖSTERGELERİN VE SİNYALLERİN SEÇİLMESİ
Elde edilen sonuçların değerlendirildiği, yetersiz görülen, aksayan
durumların sebeplerinin ve daha doğru davranış şekillerinin ortaya
konulduğu, gerekirse senaryoya karşı geliştirilecek davranış şekillerinin
yeniden düzenlendiği aşamadır. Zamanın akışı doğrultusunda, belirlenen
senaryolardan hangilerini gerçekleşmesinin daha olası olduğunu önceden
bilmek önemlidir. Bazen zamanla değişimin doğrultusu açıkken bazen verilen
senaryo için belirlenen lider göstergeler zayıf olabilir. Bir kez değişik
senaryolar oluşturulup kurulduktan ve olası sonuçlar saptandıktan sonra
devam eden süreci izlemek için birkaç gösterge tespit ederek zaman ayırmak
ve sonuçları tahmin etmek uygundur. Eğer bu göstergeler dikkatlice ve
yaratıcı bir şekilde seçildiyse konuyla ilgili başarılı bir sıçrama yapılabilir ve
rakiplere fark atılması mümkün olacaktır. Eğer senaryolar sadece önceki
basamaklara uygun inşa edilirse; çalışma, yoğunlaşılan konu odaklı birkaç
temel unsurun düzenli bir şekilde tahmini yönünde olacaktır.
Senaryoların içindeki mantıksal tutarlılık, ana göstergeler sayesinde
tahmin edilebilen olası sonuçların ayrıntılı açıklamasının yapılabilmesine
14
imkân verir22. Senaryo analizindeki tutarlılık üç farklı boyutta karşımıza
çıkabilir. Bunlar:

Her bir senaryo kendi içindeki olay ve tepkiler birbirleriyle tutarlı
olmalıdır.

Gerçekleşmesi beklenen olaylar dizisinin gerçekten beklenen sırayla,
evrimle ve nihai durumda gerçekleşmesinin mümkün olup olmaması
değerlendirilmelidir.

Senaryo planlama sırasında tanımlanan tüm bağımlı değişkenlerin
öngörülen her bir senaryo içindeki tepkileri bu belirli değişken için
eldeki istihbaratla tutarlılığı değerlendirilmelidir23.
Bu son aşama sonrasında eksikliklerin de giderilmesiyle, elde edilen
öngörünün son hali karar vericinin kullanımına hazır hale gelmiştir.
22
23
Schwartz, A.g.e., s. 246-247.
Sevencan, A.g.m., s.24.
15
İKİNCİ BÖLÜM
MİLLİYETÇİLİĞİN TANIMI
2. 1. ETNİK ve VATANDAŞLIĞA DAYALI (SİYASİ) MİLLİYETÇİLİK
Milliyetçilik, birçok siyasal hareketin baş aktörü olmasına rağmen
tanımlanmada ortak bir noktaya ulaşılamamıştır. Tanımlamadaki bu güçlüğün
sebebi; insan topluluklarının çeşitliliği ve milliyetçilik olgusunun her toplumda
ayrı süreçler izleyerek ortaya çıkmasıdır.24
Bazılarına göre milliyetçilik bağımsız bir devlet yapısına sahip ya da
özerklik peşinde koşan salt siyasi bir ideal iken, bazılarına göre ise;
milliyetçiliğin daha çok kültürel bir ideal olduğunu ve bu kültürel varlığı
korumak için bağımsız bir devlete sahip olmadan da gerçekleşebileceğini
savunurlar.
Milliyetçilik kavramı çok farklı sınıflandırmalar içermekle beraber en
popüler olanları etnik milliyetçilik ve vatandaşlığa dayalı milliyetçiliktir. Etnik
milliyetçilik, kültürel, kolektivist, organik, soycu (geneological) milliyetçilik
olarak; vatandaşlığa dayalı milliyetçilik ise siyasi, bireyci, gönüllü, toprağa
bağlı milliyetçilik adlarıyla da karşımıza çıkmaktadır.25
Birçok yazara göre milletlerin ne olduğu sorusunun cevabı milletlerin
etnik temelinde aranmalıdır. Etnisite kavramı bazı yazarlara göre milleti
oluşturan etnik birimlere işaret ederken bazı yazarlarsa etnisite ile doğrudan
“milliyet“ i kastetmektedir. Çek asıllı yazar Ernest Gellner’e göre ise26
“etnisite ya da milliyet, aralarında “sınırlar” bulunmayan insanların ırksal
benzerliğe (ethnomy) ve güçlü duygulara sahip oldukları durumun adıdır. 27
24
Y.Furkan Şen, Yeni Dönemde Eski Tartışmalar: Göç, Etnisite, Milliyetçilik, Kürtçülük,
Laiklik, Ankara, Yargı Yayınevi, 2006, s. 271.
25
Umut Özkırımlı, Milliyetçilik ve Türkiye- Avrupa Birliği İlişkileri, İstanbul, TESEV Yayınları,
2008, s. 17.
26
Ernest Gellner, Milliyetçiliğe Bakmak, İstanbul, İletişim Yayınları , 1998, s. 59.
27
Zübeyde Süllü, Siyasal İletişim Süresince Milliyetçi Söylemin Kullanımı, Doktora Tezi, Ankara,
Gazi Üniversitesi, 2007, s. 71.
16
Vatandaşlık statüsü de milliyetçiliklere göre değişim göstermektedir.
Etnik
milliyetçilikte
vatandaşlık
statüsü;
ilkçi28
bağlılıklar
temelinde
tanımlanan organik bir topluluk kavrayışı paralelinde ele alınıp, ulusa üyeliği
bireysel bir seçim olarak değil, bireyin ve ulusun yazgısını birleştiren kaderci
bir belirlenimin sonucu olarak takdim eder. Yurttaşlığa dayalı milliyetçilikte ise
vatandaşlık statüsü, hem evrensel insan haklarının hem de bireysel hak ve
özgürlüklerin bir uzantısı olarak tanımlanmaktadır. Böylece vatandaşların
gönüllü katılımlarıyla inşa edilen siyasal bir birlik idealinin boyut kazanması
olan ulus; formal eşitliğin, demokratik katılımın ve liberal değerlerin mevkisi
olarak konumlandırılır.29
İki milliyetçilik arasındaki ayrımın köklerini ilk olarak Alman tarihçi
Friedrich Meinecke’de görmekteyiz. 1907 yılında yazmasına rağmen 1970
yılında İngilizceye çevrilen “Cosmopolitanism and the National State“ adlı
eserinde milliyetçiliği, devlet-millet ve kültür-millet olmak üzere ikiye
ayrılmıştır. Yine Alman tarihçi Hans Kohn’ın 1944 yılında yayınladığı “The
Idea of Nationalism“ adlı kitabında ise bu sınıflandırmaya coğrafi ve ahlaki bir
boyut kazandırılmıştır.
Kohn’a göre milliyetçilik “doğu” ve “batı” milliyetçiliği diye ikiye
ayrılmaktadır. “Batı” dan kasıt; İngiltere, Fransa, Hollanda ve İsviçre gibi Batı
Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri’dir. “Doğu” dan kasıt ise; Orta
ve Doğu Avrupa ya da Asya kıtasıdır. Yazara göre “Batı“ da milliyetçiliğin
doğuşu siyasi bir olaydır ve millet, milliyetçilik doğmadan önce vardır ya da
milliyetçi hareketle eş zamanlı olarak ortaya çıkmıştır. “Doğu“ haricindeki
devletlerde ise milliyetçilik batıya göre daha geç ve siyasi toplumsal
gelişimlerini tamamlamadan oluştuğu için ilk olarak kültürel alanda ifade
28
İlkçi yaklaşıma göre: Etnik kimlik, doğal, sabit ve kan bağı ile gelen değişme nitelikleri içerdiğini
ve bir ulusun ancak bu temeller üzerine inşa edilebileceğini kabul ederek ezelden var olduklarını öne
sürer. Bu yaklaşımı savunan araştırmacılara göre insan aile içinde doğdukları gibi etnik topluluk
içinde doğarlar. Mehmet Ş.Toker, “Etnik Milliyetçilik Sorunları ve Birleşmiş Milletler”,Yüksek
Lisans Tezi, İstanbul, Beykent Üniversitesi, 2009,s. 2-3.
29
Banu Eryılmaz,”Bir Söylem Olarak Milliyetçilik”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,
Cilt/Vol:10- Sayı/No: 1, 2010, s.178.
17
edilmiştir. Başlangıçta kitlesel destekten yoksun olan bu oluşum, aydınların
ve şairlerin çabalarıyla (ki bunlar da Batı’yı örnek alarak) yaratılmıştır. 30
Kohn’a göre; Batı milliyetçiliği; hümanist, evrenselci, barışçıl olup,
vatandaşların
“yurttaşlık“
ilkesi
altında
“eşitler”
olarak
yaşadıkları
milliyetçiliklerdir. Ayrıca diğer milliyetçiliklere tahammül gösterip ve hatta
onları onaylayan “Batı” ya ait olan, olması gerekendir ve “iyi” olanıdır. 31
Bu ayrımın günümüzdeki savunucularından Kanada asıllı Michael
Ignatieff’e göre vatandaşlığa bağlı milliyetçilik, hiçbir etkene bakılmaksızın
milletin siyasi değerlerini gönüllü olarak paylaşan herkese açıktır. Gönüllü
birey bu seçimi özgür iradesiyle yapar.
Etnik milliyetçilik ise etnik köken ve kültürel-tarihsel milli kimliğe
vurguda bulunur, dışlayıcıdır. Milleti ortak paydada buluşturan değerler din,
dil, örf ve adetler gibi bireyin özgür iradesini bağlı olmayan etmenlerdir ki
bunlar doğuştan kazanılır sonradan seçilemez.
Milliyetçiliğin, milli kimliklerin geçmişten kalan mitler, değerler ve
sembollerin etkisi altında şekillendiğini savunan etno sembolcü yaklaşımın
önde gelen isimlerinden Anthony D.Smith’e göre milliyetçilik; etnik temelleri
olan siyasi bir harekettir. Smith’e göre etnik bir topluluğun sahip olması
gereken altı ana özelliği bulunmalıdır. Bunlar; kolektif bir özel ad, ortak bir
soy miti, paylaşılan tarihi anılar, ortak kültürü farklı kılan bir veya daha fazla
unsur, özel bir yurtla bağ ve nüfusun önemli kesimleri arasında dayanışma
duygusudur. Bunlara ilaveten yazara göre modern çağla beraber; demokratik
doğrudan katılım, refah seviyelerinin yüksek olması, hak ve özgürlüklerinin
korunması gibi unsurların bireylerin ait olduğu gruba bağlılıklarını artırdığını
ifade etmektedir.32
Genellikle
etnik
milliyetçilik,
bağımsızlık
öncesi
hareketler
ve
bağımsızlık sonrası hareketler olmak üzere iki kategoride incelenmektedir.
30
Özkırımlı, A.g.e., s. 17.
Emre Gökalp,”Milliyetçilik: Kuramsal Bir Değerlendirme” ,Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi,Cilt/Vol.:7- Sayı/No: 1, 2007, s. 285.
32
Anthony D Smith, Milli Kimlik, Çev.: Bahadır Sina Şener, İstanbul, İletişim Yayınları, 2009, s.
42.
31
18
a).Bağımsızlık Öncesi Hareketler: Millet düşüncesi temelde etnik ve
jeneolojik hareketlerdir. Bu hareketlerin amacı daha büyük bir siyasi birimden
ayrılmak ve yeni bir “etnisiteye dayalı” millet oluşturmaktır. Bu harekete
“ayrılıkçı” milliyetçilikler ya da “diaspora” milliyetçilikler denilmektedir.33
b)Bağımsızlık Sonrası Hareketler: Bu tür hareketlerde bağımsızlığını
kazanmış olan “etnisite” milletin sınırlarının dışında bulunan soydaşlarını ve
onların yaşadıkları toprakları kapsayacak şekilde genişlemeyi ve daha büyük
milli
devlet
kurmayı
amaçlarlar.
Bunlar
“irredantizm”
ve
pan
milliyetçilerdir.34.
Bu bakımdan yurttaşlık milliyetçiliği ve etnik milliyetçilik arasındaki
ayrım, “iyi” ve “kötü” milliyetçilikler olarak bölünür. Bu ayrımı, tarihsel akış
içerisinde ve çözümlemeli olarak ele aldığımızda son derece sorunlu
olduğunu görebiliriz. Zira hangi milliyetçiliğin hangi kategoriye ait olduğunun
herhangi bir ölçütü yoktur. Kohn’un bu ayrımı tamamen keyfidir. Zira etnik
çatışmalar; Belçika, Kuzey İrlanda, Çekoslovakya gibi örnekler yazarın “Batı”
olarak tanımladığı yerlerde yaşanmıştır.
Nitekim İngiltereli sosyolog Anthony D. Smith’e göre yurttaşlık
milliyetçiliği, “yurttaşlık ve onun faydalarının karşılığı olarak sıklıkla etnik
topluluk ve bireyselliğin terk edilmesini, etnik dinin özelleştirilmesini ve milli
devletin
sınırları
içindeki
azınlıkların
etnik
kültür
ve
mirasının
marjinalleşmesine talep ettiğini” dolayısıyla etnik milliyetçilik kadar dışlayıcı
ve baskıcı olabileceğini dile getirmiştir.35
Hali hazırda Kanada Trent Üniversitesi’nde Politika Profesörü Pickel
bu normatif ayrımın; milliyetçiliği bir ideolojiye ya da doktrine indirgediğine
dikkat çekerken36, Kanada asıllı Walleri ise; bu ayrımı, zayıf ve güçlü
devletler, gelişmiş ve bağımlı ekonomiler, azınlık ve çoğunluk uluslar
33
Süllü, A.g.e., s. 74.
İrredantizm: Dil, gelenek, görenek ve çeşitli kültür değerleri bakımından bir birlik gösterdiği hâlde
ana yurt dışında kalmış halkın yaşadığı toprakları ana yurt sınırları içine almak düşüncesine denir.
34
Smıth, A.g.e., s. 133-134.; Umut Özkırımlı, Milliyetçilik Kuramları, İstanbul, Doğu Batı
Yayınları, 2008, s. 210-211.
35
Anthony D. Smith, Küreselleşme Çağında Milliyetçilik, Çev :D. Kömürcü, İstanbul, Everest,
2002, s. 112.
36
Andreas Pickel,“Explaining, and Explaining with, Economic Nationalism,”, Nation and
Nationalism, Vol:9, Part: 1, 2003, s. 111-113.

19
arasındaki hiyerarşiyi yapılandırmayı sağlayan sınıflayıcı kategoriler ve
kavramlar üretmeye yaradığını belirtmektedir.37
Yukarıda belirtildiği gibi bu ayrım oldukça sorunludur. Her ne kadar
“Yurttaşlığa Dayalı” milliyetçiliklerle “Etnik” milliyetçilik arasında önemli
farklılıklar olsa da bu farklılıklar her iki milliyetçiliği birbirlerin kesin olarak
ayırmaz. Çünkü her özgül milliyetçilikte değişen oranlarda ve biçimlerde hem
“yurttaşlığa dayalı” hem de “Etnik” milliyetçiliği bünyesinde barındırır.
Dolayısıyla birbirinden tamamen ayrı iki evrensel milliyetçilikten ziyade
milliyetçiliğin bu iki karakteri üzerine düşünmek daha önemlidir. Nitekim
birçok araştırmalarda; tarihsel süreç içerisinde etnik temeli farklı olmasına
rağmen bireyler kendilerini otoriteye yakın olacak şekilde başka bir grubun
üyesi ya da birkaç grubun ortak üyesi olarak görebilmekte,
zamanla değişebilmektedir.
aidiyetleri
38
2.2. SOSYOLOJİK TEMELLİ MİLLİYETÇİLİK YAKLAŞIMLARI
Sosyoloji temelli milliyetçilik yaklaşımının esasını, 19.yüzyılda “aidiyet
bağı” ile birleşen insan topluluklarının “ulus” olarak tanımlaması oluşturur.
“Ulus” ve “milliyetçilik” kavramlarının sıklıkla incelendiğini gördüğümüz bu
yaklaşımla ayrıca Batı’da ki toplumsal hayatı değiştiren sanayileşme ve
ekonomik gelişme açıları da ele alınmıştır39.
Sosyolojik temelli milliyetçilik yaklaşımda akla gelen ilk isim şüphesiz
1925 Paris doğumlu Ernest Gellner’dir. Gellner’e göre kuramın önündeki en
büyük engel kırsal kesimlerde var olan “kültürel farklılaşma” dır. Sanayileşmiş
toplumlarda; geleneksel toplumlara nazaran kültür, toplumsal yapı ve siyaset
arasında ilişkiler değişmiştir. Modern öncesi dönemde toplumsal roller ve
37
R. Dan Walleri, “The Political Economy Literature on North and South Relations: An Alternative
Approaches and Empirical Evidence,” International Studies Quarterly, Vol: 22,No:4, 1978,s. 590595.
38
Martin Van Bruınessen, Kürtlük, Türklük, Alevilik: Etnik ve Dinsel Kimlik Mücadeleleri,
Çeviren: Hakan Yurdakul, İstanbul, İletişim Yayınları, 1999, s. .25-27.
39
Furkan Şen, Globalleşme Sürecinde Milliyetçilik Trendleri ve Ulus Devlet, Ankara Yargı Basım,
2004, s. 108.
20
yapılar kesin çizgilerle birbirinden ayrılırken, modern dönemde bu keskin
çizgi ortadan kalkmıştır. Bu şekilde toplumsal hareketlilik ve sınıflar arası
hareket artmıştır. Toplumsal hareketliliğin en büyük sebebi modern toplumun
eğitimine dayalı bir uzmanlık gerektirmesidir. Ayrıca Gellner’e göre
milliyetçilik siyasi ve milli birimin birbirleriyle uyumlu olması gerektiğini
savunur ve bu da modern çağa aittir.40
Endüstriyel
insanların
ihtiyaçlarına
göre
düzenlenen
modern
milliyetçilik sayesinde milletler “icat edilmiştir”. Toplumsal koşulların değişip,
iyileşmesi modern öncesi dönemdeki belli bir kesme değil tüm nüfusa
yansıması halk topluluklarını millete dönüştürmüştür. Bu sebeple milliyetçilik,
milliyetlerin oluşmasını sağlamıştır.
Sosyoloji temelli milliyetçilik yaklaşımının ikinci önemli ismi ise İngiliz
asıllı Benedict Anderson’dur. Benedict’e göre; milliyetçilik, “liberalizm” ve
“faşizmden” ziyade “akrabalık” ve “din” gibi değerlerle ele alınmalıdır.
Anderson, ulus’u ‘’hayal’’edilmiş bir siyasi topluluk olarak ele alır. Ayrıca
iletişim ağının önemini vurgulayarak; ulusun kan bağından ziyade dil ile
kurulduğunu belirtmiştir41.
Sosyoloji merkezli yaklaşım içerisinde ele alacağımın üçüncü ve son
kişi, etno sembolcü
42
akımdan bildiğimiz Anthony D.Smith’tir. Smith’e göre;
milliyetçiliğin odağında kültürel doktrin bulunan, bir ulusun özerklik, birlik,
kimlik kazanmasına ve bunları idame ettirmesine yönelen siyasi ve ideolojik
bir hareket vardır.43 Milliyetçiliği ise “ulus” ve üyelerinin, yalnızca tertemiz
topluluklarının “iç sesi” ne riayet edecekleri gerçek kolektif benliklerini
40
Ernest Gellner, Nations and Nationalism, New York, Blackwell, 1983, s. 80-83.
Benedict Anderson, Hayali Cemaatler, 3. Baskı, Çvr.: İskender Savaşır, İstanbul, Metis, 1993, s.
20.
42
Etno sembolcü yaklaşım: ilkçi ve araçsalcı yaklaşımın sentezi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yaklaşımın önde gelen isimleri John Armstrong ve Anthony D..Smith’dir. Bu yaklaşımda milletlerin
yokken var edilemeyeceğini belirterek ilkçi yaklaşımın atıfta bulunurken aynı zamanda milliyetçiliği
milli kimliklerin geçmişten kalan mitler, değerler ve sembollerin etkisinde altında şekillendiğini
savunarak ilkçi ve araçsalcı yaklaşımlar arasında bir köprü kurmaktadır. Bu yaklaşıma göre bugünün
milletleri modern öncesi dönemin etnik toplulukların devamıdır. Etnik kimlik tarih boyunca
karşılaşılan zorluklara (soykırımlar, etnik gruplar arası evlilik) rağmen ayakta kalmıştır. Modern
dönemdeki milletler bu zorluklardan geçmiş kültürlerden oluşmaktadır. Etno sembolcüler bu noktada
milliyetçiliğin modern çağın ürünü olduğunu savunularak ilkçilerden ayrılırlar. Toker, A.g.e., s. 6-8
43
Smith, Milli Kimlik, s. 122-126.
41
21
kazanmaları süreci olarak tanımlamaktadır.44 Milliyetçiliği de daha önce de
belirttiğimiz üzere Etnik ve Yurttaşlığa dayalı milliyetçilik olmak üzere ikiye
ayırır.
44
Smith, A.g.e., s. 126.
22
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
IRAK’TA ETNİK MİLLİYETÇİLİK
Bugünkü Irak M.S. 637’de Müslümanlar tarafından fethedilmiş ve
İslam’ın merkezi haline getirilmiştir. Emeviler’le yaşanan Saffayin savaşını
müteakiben bölgede bugüne kadar süregelen zaman zarfında karmaşık etnik
yapısı oluşmaya başlamıştır.45
1534-1917 yılları arasında Osmanlı imparatorluğu hâkimiyetinde
bulunan bugünkü Irak; Musul, Bağdat ve Basra eyaletlerini içine almaktaydı.
1500 yıla yakın bir süre Bağdat ve Basra, Irak; Musul bölgesi ise “El Cezire“46
adları ile bilinmekteydi. “Irak“ deyimi ilk olarak Müslüman Arap kuvvetlerinin
642 yılında Nihavend Meydan Muharebesi sonucunda kullanılmıştır. Bölge
daha sonra “Irak-ı Arap“ (Arap Irak’ı) olarak adlandırılmıştır.47
Aynı zamanda Büyük Selçuklu İmparatorluğu döneminde de, Dicle
Nehri ile İran’ın dağlık kesimleri arasındaki bölgeye “Irak-ı Acem’’(Acem
Irak’ı) denilmekte idi.48 20. yüzyılın başlarına kadar “Irak Deyimi“ tarihin hiçbir
döneminde, bir halkın kendi ülkesi olarak tanımladığı veya bir devletin
sınırlarını belirlediği bir kavram olarak kullanılmamıştır. Birinci Dünya Savaşı
sonrasında İngiliz siyasetine ve çıkarlarına uygun düştüğü için “El Cezire“ ve
“Irak” bölgeleri Irak adı altında toplanmıştır.49 Dolayısıyla Iraklı diye bir millet
hiçbir zaman var olmamıştır. İşte sorunda burada başlamaktadır. 1920
yılında Britanya mandası altına giren Irak, 1932’de bağımsızlığını kazanmış,
aynı yıl Milletler Cemiyeti üyesi olmuştur. Yoğun İngiliz nüfuzu altında 1958’e
dek devam eden Monarşik rejimde, Sünni ve Araplar iktidar olmuştur. Ülkenin
çoğunluğunu oluşturan ise Şii Araplar ve kuzeydeki Kürt ve Türklerdi. Sünni
Araplar, Pan-Arap milliyetçiliğine eğilimliydi ve Sünni Arap dünyasına
45
Aziz Koluman, “Irak’ın, Sosyal, Demografik ve Etnik Yapısı”, Savunma Bilimleri Enstitüsü Ders
Notu, Ankara, 2007,s. 1.
46
Durmuş Yılmaz,”Yirminci Yüzyıl Başlarında Irak’ın Etno-Kültürel Yapısı Ve Bu Yapının Musul
Meselesine Etkisi”, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi İkinci Ortadoğu
Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ, 2004, s.647.
47
Mustafa Kafalı, “Kerkük Türkleri”, Töre, yıl 4, sayı 17, Ekim 1972, s. 46.
48
Suphi Saatçi, Tarihten Günümüze Irak Türkmenleri, 2. Basım, İstanbul, Ötüken Yayıncılık,
2003, s. 17
49
Saatçi, A.g.e., s. 16.
23
bakıyorlardı. Diğer başlıca yönelim ise Irak Komünist Partisi gibi sol eğilimdi.
Bunlar “Irakçı“ olma eğilimindeydi.50 Bu dönemde Irak siyaseti cemaatçiydi,
Bu cemaatçilik; aşiretlerin, dinlerin ve dini grupların ve önde gelen ailelerin
dayanışmalarını temsil ediliyor, ideolojik siyaset ulusa ve vatandaşlığa gerçek
bir bağlılık olarak bu düzlemin üzerine oturtuluyordu.
1958’de Monarşinin ve İngiliz denetiminin devrilmesiyle Kasım başa
geçti. Kasım’ın ailesinin bir tarafı Şii, bir tarafı ise Sünni’ydi ve Irakçı zihniyete
sahipti. Çoğu solcu ve Irakçı zihniyetteki entelektüelleri hükümet çevrelerine
dâhil etti. Bu dönem Irak modern tarihinin en açık ve ideolojik çeşitliliğin en
fazla görüldüğü dönem olmuştur. 1963’te Kasım’ı devirip ardından Baas
rejimine dönüştüren, aşiretlere dayalı askeri yönetim kuran, Arap milliyetçiliği
kisvesi altındaki bu oluşumu da General Arif liderliğindeki başka bir askeri
darbe izledi. 1968’e kadar süren bu rejim son derece cemaatçiydi ve
Sünnilerin hâkimiyetini yeniden kurdu. 1968’de saflarında bazı Şiilerin de
bulunduğu Saddam Hüseyin’nin de iktidara yükselişinde başlangıcı olarak
görebileceğimiz Baasçıların darbesi Irak için yeni bir dönemin başlangıcıydı.
Saddam Hüseyin önce orduyu, sonra Baas Partisi’ni acımasız yöntemlerle
temizledi.
Kendi
bölgesinden
ve
aşiretinden
güvenebileceği
sadık
gruplarından oluşturduğu orduyu siyasi denetime aldı ve 1979’da resmen
devlet başkanlığını üstlendi. 2003 İkinci Körfez savaşına kadar oturduğu bu
koltukta; Şii Arap, Kürt ve Türkleri asimile politikaları izleyerek ve bu gruplara
zor kullanarak Irak bayrağı altında tuttu. 51
Yukarıda anlattığımız Iraklıların millet olma yolundaki kısa zaman
zarfında gösterdikleri güç mücadelesi nüfus sayımlarında da kendisini
göstermektedir. Zira Irak Devleti’nin kuruluşundan bu yana yapılan nüfus
sayımlarında (1927, 1934, 1947, 1957, 1965, 1977, 1987 ve 1997) sadece
1957 yılı nüfus sayımı milliyet esasına dayandırılmıştır. Irak Devleti’nin
gütmüş
olduğu
asimilasyon
politikaları
doğrultusunda
yapılan
nüfus
sayımlarının sonuçları gizli tutulmuş gerçek sayılara ulaşılması planlı bir
50
Haldun Gülalp, Vatandaşlık ve Etnik Çatışma Ulus Devletin Sorgulanması, İstanbul, Metis,
2007, s. 156-157.
51
Gülalp, A.g.e., s. 158.
24
şekilde engellenmiştir.52 Buna ilaveten bölgede baş aktör konumlarında ki
İngiltere, Fransa ve ABD kaynaklarında bilinçli olarak bazı grupları ön plana
çıkarmakta veya bazı grupları geri plana atmaktadırlar.
Göz önünde bulundurulması gereken diğer konu ise güvenlik ve farklı
etnik grupların evlilik gibi nedenlerle iç içe girmeleri sonucunda bazı
dönemlerde farklı, bazı dönemlerde farklı etnik gruba ait olduğunu belirten
Iraklı mevcudiyetidir. 53
Saddam Hüseyin devrilmesiyle 2003-2008 yılları arasında ülke etnik
ve mezhepsel çizgilerle birbirinden ayrılmaya başlamıştır. Bu tablo içerisinde
ki Kürt milliyetçisi gruplar, Sünni ve Şii İslamcı gruplar ülke siyasetinin asıl
belirleyicileri olarak görülmektedir. Lakin bu grupların ülkenin yapısı ile ilgili
düşüncelerinde önemli farklılıklar mevcuttur. Sünni Araplar ülke bütünlüğünü
savunurken federalizmi ve âdemi merkeziyetçiliği reddetmektedir. Kürtler ise
1991 yılından itibaren ulaştıkları kazanımları kaybetmek istememekte;
özerkliğini koruyarak, etnik federal yapı aracılığıyla zayıf bir merkezle ilişkiye
girmek istemektedir. Şii Müslüman gruplarda federalizmi savunmakla beraber
her grubun federal yapıdan anladığı, gruptan gruba farklılık arz etmektedir.54
Maliki önderliğinde ki Dava Partisi güçlü bir merkezi yönetim ekseninde
federalizmden bahsederken, Irak İslami Yüksek Konseyi(IİYK), Fazilet Partisi
gibi Şii unsurlar daha gevşek yapıyla merkeze bağlı federalizmden
bahsetmektedirler.55
Irak’ta mevcut soya dayalı ve mezhepsel etnik grupları ele almadan
önce ülke genel nüfusuna bakmakta fayda görüyorum. Irak devletinin
kuruluşunda şu ana kadar yapılan nüfus sayımlarına baktığımızda değişen
siyasi dengeler, İran’la başlayan ve ardı ardına gelen savaşlar ve güvenlik
52
Betül Turan,” Irak’ta Türkmenlerin Var Olma Mücadelesi”,Global Strateji, Irak Dosyası, sayı: 13,
İlkbahar 2008, s. 88.
53
Yunus Şen, Eyüp Coşkun, Saddam’ın Irak’ı ve Bir Çöküşün Öyküsü: Babil Yanarken, Ankara,
Ümit Yayıncılık, 2004, s. 32-34.
54
Veysel Ayhan, ” 7 Mart 2010 Irak Seçimleri Öncesi Şii Kökenli Parti ve Seçmenlerin Politik
Davranışlarının Analizi”, ORSAM Rapor:13, Şubat 2010. (Erişim)
http://www.orsam.org.tr/tr/raporgoster.aspx?ID=615, 11 Temmuz 2011 s. 11-15
55
Serhat Erkmen.”Irak’ta Mevcut Siyasi Durum ve Önemli Siyasi Gelişmeler”, ORSAM Rapor
No:35, Mart 2011, (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/raporgoster.aspx?ID=1579, 11 Temmuz 2011,
s. 6-7.
25
alanında yaşanan olumsuzluklar sebebiyle; Irak nüfusundan ve dolayısıyla
Iraklı etnik grupların nüfusa oranları kesinlik arz etmemektedirler.
Modern anlamda yapılan 1947 sayımlarında ülke nüfusunun 4,8
milyon olduğu, 1957 sayımında 6.3 milyon, 1965’te 8 milyon, 1977’de ise 12
milyon kişiye yükseldiği görülmektedir. Uluslararası kaynaklara göre 1987 yılı
nüfusu 16,3 milyon56, 1990 yılında ki Irak nüfusu ise 17.742.000 olarak
tahmin edilmiştir.57
Irak Planlama Başkanlığı 2000 yılı için Irak nüfusunu 20 milyon olarak
vermiştir.58 Ocak 2003 gayri resmi verilerine göre Irak’ın toplam nüfusu
27.072.198’dir.59 Temmuz 2011’de ise 30.399.572 olacağı 60 tahmin
edilmiş ancak kesin rakam henüz netlik kazanmamıştır.
3.1. SOYA DAYALI GRUPLAR
Bu bölümde Irak’taki etnik milliyetçiliği daha iyi anlayabilmemiz için
Irak’taki belli başlı ve etnik milliyetçilikte söz sahibi olan soya dayalı ve
mezhepsel (dinsel) etnik grupları genel hatlarıyla ele alınacaktır. Soya dayalı
gruplar içerisinde ki Kürtleri ise, bir sonraki bölümde detaylı olarak ele
alınacaktır.
3.1.1.Araplar
Sami kökenli bir millet olan Araplar, tarihin çeşitli dönemlerinde temel
yerleşim yeri olan Arap yarımadasından göçlerle bölgedeki nüfuslarını
artırmışlardır. Bu göçlerden başlıcaları; M.Ö. 3500 yılında ki Akadlar, M.Ö.
56
Furkan Türk, Ortadoğu’da Yeniden Yapılandırılan Irak ve Türkiye’ye Etkileri, , Yüksek Lisans
Tezi, Gebze, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, 2007,s. 20.
57
Irak’taki Türkmen Varlığı, İstanbul, Harp Akademileri Basımevi, 2000, s. 12.
58
Cengiz Eroğlu, ”Irak’ta Türk Varlığı”, Silahlı Kuvvetler Dergisi, Sayı 377, Temmuz 2003, s. 64.
59
Irak ülke El Kitabı, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı, Ağustos 2003,4- 1.
60
CIA Resmi Web Sitesi, (Erişim)
https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/iz.html 22.04.2011
26
15.000 yılında Amurililer61 ve en sonunda M.S. 20. yüzyılda Suriye Çölünden,
Suudi Arabistan’dan göçen göçebe ve Filistinlilerdir.
Irak’ta ki en büyük etnik topluluk olan Araplar, Irak’ın yaklaşık %75’ini62
oluşturmaktadır. Araplar, mezhepsel ve dini gruplar bölümünde de ele
alacağımız üzere Sünni Araplar ve Şii Araplar olmak üzere ikiye ayrılırlar. Şii
Araplar Osmanlı dönemdeki Bağdat ve Basra vilayetlerine isabet eden Irak’ın
orta ve güney kısmında yaşarlar. Kuzey Irak (El Cezire) bölgesindeki Sünni
Araplar ise daha çok Musul ve Kerkük bölgelerinde yaşamaktadır. Özellikle
Saddam Hüseyin döneminde kuzeyde yoğun olan Kürt ve Türkmenlerin,
Türkiye ve İran tarafından olabilecek irredantizm düşüncelerinden çekinerek
Sünni Arapları Musul ve Kerkük bölgesine yerleştirmiştir. Bu politika daha çok
Musul’da başarılı olmuştur63
Grubun dili Arapçadır. 28 Mayıs 2005 tarihinde Irak Cumhuriyet Resmi
Gazetesinin 4012 sayısında yayımlanarak yürürlüğe giren Irak Anayasası
dördüncü maddesince de, Irak Cumhuriyeti’nın resmi dili Arapça (ve
Kürtçe)64‘dır.
3.1.2. Türkler (Türkmenler)
İlk olarak “Irak Türkleri” ve “Irak Türkmenleri” kavramlarından
hangisinin doğru kavram olduğunu ve arasındaki farklıklar ve bu farklılığın
çıkış sebebi üzerinde kısaca durulması faydalı olacaktır.
Osmanlı döneminde Musul vilayetinde yoğun şekilde bulunan Iraklı
Türkler, Birinci Dünya Savaşından 1959 yılına kadar Türkler olarak
adlandırılmıştır. 1959 yılından itibaren Irak’ta yaşayan Türklerin Türkiye ile
61
Hussein Abbas Ali Muhammed Aslan, Kraliyet Devrinde Irak’ın Etnik Yapısı ve Siyasi
Oluşumlar, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Gazi Üniversitesi, 2009, s. 25.
62
CİA Resmi Web Sitesi, (Erişim) https://www.cia.gov/library/publications/the-worldfactbook/geos/iz.html 22.04.2011
63
Serdar Yıldırım, Türkiye’nin Kuzey Irak’a Yönelik Politikaları(1992-2002),Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Yıldız Teknik Üniversitesi, 2003, s. 9.
64
“ Irak Cumhuriyeti Anayasası”, (Erişim)http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=1352, 10
Temmuz 2011, s. 3.
27
olan kan ve kültür bağlarını unutturmak maksatlı devlet tarafından resmi
olarak “Türkmen”65 denilmeye başlanmıştır. Bu söylem, Lozan Antlaşması
esnasında İngilizler tarafından da kullanılmış lakin sonuç alamamışlardır.
Burada amaç Irak’ta yaşayan Türklerin Anadolu’dan ziyade Orta Asya’yla
bağlantılı olduğu tezidir. Buna rağmen Iraklı Türkler, “Türkmen” deyimini
çekinmeden kullanmışlardır. Zira “Türkmen” batıya göç eden ve İslamiyeti
kabul eden Türkleri ifade etmektedir. Irak’ta varlığını sürdüren Türklere
“Türkmen” denilmesi politik manevranın başarısız bir ürünüdür. Bu yüzden
Irak’lı Türklere, “Türkmen” denilmesinin de fazla sakıncası ve tehlikesi
yoktur.66
Türkler, Irak’a tarihte üç dalgayla yerleşmişlerdir. Türkmen boylarının
ilk girişleri olan ilk akım Hicri 54 (M.S.694) tarihinde. Emevi valilerinden
Ubeydullah (Abdullah)67 Bin Ziyad komutasında ki 2000 kadar iyi ok atan
Türk’ün Basra’ya yerleştirilmesiyle başlar.68 Bu ilk dalga Türkmenlerin bu
bölgeye yerleşme fikrini benimsemeleri ve diğer dalgalara uygun zemin
hazırlaması bakımından önem arzetmektedir.69
Emevi devletinden sonra Abbasi devletinde de devam eden göçte
ikinci önemli dalga 1040 tarihinden sonraya denk gelir. Özellikle 1050-1054
yılları arasında kalabalık gruplar halinde muhtelif bölgelere yerleşmişler. 1055
tarihinde Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey’in ilk önce Irak’ın kuzeyini
arkasından Bağdat’ı almasıyla bölgede Türk hâkimiyeti başlamıştır. Türkler
bu dönemde Musul ve civarını vatan olarak kabul etmişlerdir. Üçüncü göç
dalgası ise Yavuz Sultan Selim’in Musul’u, Kanuni Sultan Süleyman’ın
Bağdat’ı ele geçirmesiyle70 başlayan bölgedeki Osmanlı hâkimiyeti kaynaklı
göçlerdir.
Daha önce de belirttiğimiz üzere Iraklı Türkmenlerinin şu anki yerleşim
bölgelerine baktığımızda kuzey doğudan güneybatıya kadar bir şerit halinde,
Irak’ın kuzeybatısındaki Telafer’den kuzeydoğusundaki Mendeli’ye kadar
65
Nazmi Sevgen, “Kerkük Türkleri“, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı 38, Kasım 1970, s.11-12.
Suphi Saatçi, Tarihten Günümüze: Irak Türkmenleri, İstanbul, Ötüken Yayınları, 2003, s. 15-17.
67
İbrahim Dakuki, Irak Türkmenleri, Ankara, Güven Yayınları, 1970.s. 22-24.
68
Irak’taki Türkmen Varlığı, A.g.e., s. 21.
69
Erşat Hürmüzlü, Türkmenler ve Irak, , İstanbul, Kerkük Vakfı Yayınları, 2003, s. 11-13.
70
Mim Kemal Öke, Musul – Kürdistan Sorunu, İstanbul, Bilge Karınca Yayınevi, 2002, s. 11.
66
28
uzanmaktadır. 2 - 2,5 milyon Türkmen sırayla; Kerkük, Musul, Erbil ve
Bağdat’ta yaşamaktadırlar.71
Ayrıca Irak’ın en büyük ilçesi olan Telafer,
neredeyse tamamı Türklerden oluşmaktadır.
Bu hat Irak’ta yaşayan Kürtlerle Arapların arasında tampon görevi
görmektedir. Türkmenlerin çoğu Müslüman olup, %27’si Şii, %77’si Sünni
mezhebine bağlıdır. Sünniler de kendisi içerisinde Hanefi ve
Şafi
mezheplerine ayrılır. Lakin bu ayrım Türkmenleri bölmemektedir. Bir ailenin
içerisinde Şii ve Sünni bireyleri görmek gayet normaldir. Bulundukları bölgeye
göre Türkçe konuşulmaktadır.72
Genellikle ticaret ve tarım sektöründe söz sahibi olmakla beraber
girişken ve müteşebbis özelikleriyle ülke ortalamasına göre vasatın üzerinde
yaşam standardına sahiptirler. Okuma yazma oranları %90 dolaylarındadır.
Kelime anlamı bir nesneyi kenetlemek, bağlamak veya karıştırmak
anlamına gelen Şebeklerin kökenleri bakımından farklı görüşler olmakla
beraber yapılan araştırmalar ve tarihi kaynaklardaki bilgilere ve yaşadıkları
yerlere bakıldığında asıllarının Türkmen olduğu görülür. Şebekler kendi
aralarında Farsça ve Türkçe’nin oldukça fazla etkisi olduğu gözlemlenen
farklı bir Kürtçe ile konuşmaktadırlar.
Irak’ın en büyük üçüncü etnik grubu olan Türkmenlerin, Osmanlı
dönemi sonrasından bugüne kadar Irak anayasalarındaki haklarının ele
alınması durumlarının netlik kazanması bakımından faydalı olacaktır. İlk
olarak 1925 yılında İngiltere mandası altındaki yapılan anayasada (29
Temmuz 1925 ve 1943 yılında değişikliklere uğramıştır 73.) güvence altında
olan, Kürtler ve Türkmenler okullarda, iş yerlerinde kendi dillerini kullanma ve
yine ana dillerinde yayın yapma hakkına sahiptiler74. 1932 yılında Irak
Devleti’nin İngiliz mandasından çıkarak bağımsızlığını kazandığı günlerde
Milletler Cemiyetine verdiği beyannamede Irak Türkmenlerini ve dilini
71
Aziz Koluman, Geçmişten Günümüze Irak’ın Siyasi, Toplumsal ve Ekonomik Yapısı,
Yayımlanmamış Kitap, Ankara, 2009, s. 23.
72
Koluman, A.g.e., s. 25-26.
73
Ömer Turan,”Irak’ın Milletler Cemiyetine Girerken Yayınladığı Deklerasyonda ve Anayasalarında
Türk ve Diğer Azınlıkların Hakları”, Avrasya Dosyası Kuzey Irak Özel, Ankara,
Cilt:3,Sayı:1,İlkbahar 1996,s. 26,
74
Koluman, “ Irak’ın Sosyal, Demografik ve Etnik Yapısı”, s. 2.
29
koruyacağını beyan etmiştir.
Krallığın yıkılıp cumhuriyetin kurulduğu
1958’deki anayasada Kürtler ve Araplar asli unsurlar olarak ele alınmış
Türkmenlerden söz edilmemiştir.75 Bu şekilde ilk defa azınlık statüsüne
indirilerek isimlerinden dahi bahsedilmeyen Türkmenlere76, her ne kadar 24
Ocak
1970
tarihinde
çıkarılan
“Azınlıklara
Kültürel
Haklar
Paketi”
çerçevesinde kültürel haklarını vermeyi kabul edilmiş olsa da, 1971’de
başlayan ve 1980’de Türkmen liderlerine karşı başlatılan idam kampanyası
ile bu söylem tersine dönüştür. 1973’teki geçici anayasada Türkmenlerden
hiç bahsedilmemiştir. 1980’lerde Baas rejimi kamusal alanda Türkçe’nin
kullanımını yasaklamış, 1990 Anayasasında ise; “Irak halkı Araplardan ve
Kürtlerden meydana gelmektedir” ibaresi yer almıştır.77
Irak
Cumhuriyeti’nin
2005
yılında
kabul
edilen
anayasasına
Türkmenler açısında baktığımızda giriş bölümünde özellikle Saddam Hüseyin
döneminde yapılan mezhep ayrımcılığı politikası kapsamında yaşanılan
katliamların ele alınıp Türkmen şehitlerine de kısmen yer verildiği
görülmektedir.78 Beşir bölgesinde yapılan mezalim dikkat çekilirken; Kerkük
katliamları79, Telafer katliamları, Erbil katliamı Tuzhurmatu gibi il ve ilçelerde
defalarca yapılan katliam ve baskınlardan hiç bahsedilmemiştir80. Ayrıca
mezhepçilik ve ırkçılık uhdelerinin olmadığını belirtirken üst satırlarda beyan
edilen “Şii-Sünni, Arap-Kürt-Türkmen ve diğer Irak şehitleri” ifadeleri
Türkmenleri, Arap ve Kürtlerin yanında Irak’ı oluşturan etnik gruplardan biri
olarak kabul etmiştir.
Lakin Madde 4’de “resmi” dilin Arapça ve Kürtçe olduğunu beyan
edilmiş. Türkçe’nin mevcut eğitim kuralları çerçevesinde devlet okullarında ve
75
Ümit Özdağ, Türkiye Kuzey Irak ve PKK: Bir Gayrinizami Savaşın Anatomisi, Ankara, Asam
Yayınları, 1999, s. 153.
76
Aslı Arslan,”1958 Irak İhtilali ve Türkiye”, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi
İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ, 2004, s. 82- 83
77
Koluman, A.g.m., s. 2.
78
Kerkük Türkmenoğlu, Türkmen Çilesi, İstanbul, Bilgeoğuz Yayınları, 2007, s.108- 111.
79
Engünöz Akçora,”Cumhuriyetten Günümüze Türk Irak İlişkileri Ve Türkmenler”, “, Fırat
Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak
Bildiriler II. Elazığ, 2004,s. 43- 44.
80
Erşat Hürmüzlü, Irak’ta Türkmen Gerçeği, İstanbul, Kerkük Vakfı, 2006, s. 77-141; İmdat Terzi,
”AltunKöprü Şehitleri Anısına”, (Erişim)
http://www.bizturkmeniz.com/tr/index.asp?page=article&id=21369&updatefrom=5&from=0
9 Nisan 2011
30
özel eğitim kurumlarında eğitim yapma hakkı tanınmıştır. Ayrıca aynı
maddenin e fıkrası 4’üncü bentte ise sadece nüfusların yoğun olduğunu idari
birimlerde Türkmence’nin resmi dil olduğunu belirtmiştir.81
Ayrıca ilgili Anayasa’nın yerel yönetimler82 bölümünde Türkmenlerin;
idari, siyasi, kültürel ve eğitim haklarının güvence altında olduğunu ve
bununda yasalarla düzenleneceği belirtilmektedir.
7 Mart 2010 tarihinde yapılan son genel seçimlerinde 42 bakandan
oluşan Irak Kabinesinde Türkmenler 3 bakanlık almış83 ve Kerkük Vilayet
Meclis Başkanlığını seçimle elde etmiştir.84
3.1.3. Farslar ve Lurlar
Bu iki grup genellikle birlikte mütalaa edilmektedir. Her iki grup Şii
olmakla beraber, Lurlar kendilerine has bir şive ile Farsça konuşmaktadırlar.
Irak’ın İran hudut yakınlarındaki kasaba ve köylerinde oturmaktadırlar.
Ülkedeki Farsların Irak’ta varlığı M.Ö.539’da Farslı Kroş’un Fars Devleti’ni
kurmasına kadar uzanır. Sasani Fars Devleti ve Safeviler olarak ta bu
topraklarda devlet kurmuşlardır. Farslar; Irak’ın güneyinde Necef, Kerbela ve
Samara gibi Şiiler için kutsal olan yerlerde ve Bağdat’ın Kazmiye semtinde
yaşamaktadırlar.85
Şiilerin
on
iki
imanının
altısının
yatırı
Irak’ta
bulunmaktadır.86 Bu yatırlara yapılan ziyaretler Farsların çalışma alanlarını
da etkilemiştir. Özellikle dini mesleklerde ve kutsal yerlerde çalışmayı
yeğlemektedirler.
81
Irak Cumhuriyeti Anayasası, A.g.e., s. 4
Irak Cumhuriyeti Anayasası, A.g.e., s. 57
83
Bilgay Duman, “Irak’ta Türkmen Gerçeği”, ORSAM,
(Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=2081 09 Haziran 2011
84
Hasan Kanbolat “Irak’ta Türkmenlere Yönelik Şiddet Neden Tırmanıyor”,ORSAM,
(Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=1989 29 Mayıs 2011
85
Koluman, Geçmişten Günümüze Irak’ın Siyasi, Toplumsal ve Ekonomik Yapısı, s.26-27
86
Irak Cumhuriyet Anayasası, A.g.e., s. 57.
82
31
3.1.4. Ermeniler
25-30 bin civarında olan Ermeniler, Bağdat, Kerkük ve Musul gibi
büyük şehirlerde yaşamaktadırlar. Arapça ve Ermenice konuşmaktadırlar.
Büyük bir bölümü Gregorion Kilisesine, bir kısmı ise Ermeni Katolik Kilisesine
mensuptur. Petrol alanlarında teknik eleman olarak da hizmet gören
Ermeniler; meslek sahibi ve sanatkâr olup refah seviyeleri oldukça
yüksektir.87
3.1.5. Diğer Azınlıklar
Talmut’a göre Asur Kralı Salmeneser tarafından yurtlarından sürülen
Yahudiler, ilk olarak bugünkü Kuzey Irak’ın olduğu bölgeye göç etmişlerdir.
Nitekim o bölgede yaşayan Kürtlerin Musevilikle tanışması da o döneme
rastlar. Burada ki Kürt nüfusunun büyük bir kısmını Musevi yapmayı başaran
Yahudiler, dördüncü ve beşinci yüzyılda bölgede Hıristiyanlığın hızla
yayılmasına
rağmen
başarmışlardır.
88
kendi
kimlik
ve
ulusal
dokularını
korumayı
1947 resmi istatistiklerine göre; Erbil, Musul, Kerkük ve
Süleymaniye’de 20,000 Yahudi yaşamaktaydı. Bunların büyük bir kısmı
1948-1951 yılları arasında yeni kurulan İsrail Devletine göç etmişlerdir.
1952’de 6000 civarında ola Yahudiler şu anda kitlesel hareket oluşturabilecek
bir sayısal güçten uzaktır89.
Diğer bir etnik grup olan Asurîler, çoğunlukla Dicle nehri batısındaki
Asur isimli bölgede yaşamaktadırlar. Asurîlerin bölgedeki kökleri M.Ö. 2500
yıllarına kadar uzanmaktadır. M.Ö.14. yüzyılda Musul çevresinde kurulan
Asur Devletinin kurucuları olan Asurîler, bölgede Süryani olarak ta
bilinmektedir. Lakin Süryanilerin kökenleri hakkında üç farklı tez vardır.
87
Koluman, A.g.e., s. 27.
Eşref Günaydın, Orta İsrail ve Kürdistan: Yahudi Kürtler Babil’in Kayıp Çocukları, İstanbul
Karakutu Yayınları, 2007, s. 17-18.
89
Günaydın, A.g.e., s. 100-103.
88
32
Bunlara göre Süryanilerin kökeni; Asurlulara, Aramilere ve tüm eski
Mezopotamya halklarına dayandırılır.
Diğer bir etnik grup olan Keldaniler; hem soya dayalı hem de dini bir
gruptur. Bazı kaynaklar Keldanileri, Asurlular olarak tanımlarken bazıları ise
Asurlular ile komşu ve onlarla savaşan bir kavim olarak tanımlamaktadırlar.
Yukarıda anlattığımız azınlıkların önemli bölümü; Bağdat, Musul ve Duhok
illerinde yaşamaktadırlar.
3.1.6. Kürtler
Kürtler üçüncü bölümde detaylı olarak ele alınacaktır.
3.2. IRAK’TA MEZHEPSEL VE DİNİ GRUPLAR
Irak’taki etnik milliyetçiliği etkileyen bir diğer husus mezhepsel ve dini
gruplardır. Tarih boyunca farklı dini grupları bünyesinde barındırmış olan Irak;
genel olarak güney de dini bir topluluk olan ve ülke nüfusunun çoğunluğunu
oluşturan Şii Araplar, kuzey bölümünde ise Sünni olan Kürt ve Sünni ve Şii
Türkmen gruplarından oluşmakta, bu iki grubun arasında ve Irak’ın batısında
ise Sünni Araplar bulunmaktadır.
Resmi dini İslam olan Irak; aynı zamanda Hıristiyan, Yezidi, Mendai
Sabi gibi bütün inançların özgürce yaşanabileceğini anayasasında teminat
altına almıştır. Ülkenin %97 gibi büyük bir çoğunluğu müslümandır. %3’lük
kesimini ise Hıristiyanlık ve diğer dinlere mensup azınlıklar oluşturmaktadır.
Müslüman çoğunluk kendi içerisinde genel olarak Sünniler ve Şiiler
olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Iraklı Şiiler tarih boyunca çoğunluğu
oluşturmasına rağmen özellikle Saddam Hüseyin devrilinceye kadar ki
dönemde ülke yönetiminde söz sahibi olmamış veya olamamışlardır. Bunun
aksine sayıca az olmalarına rağmen Sünniler ülke yönetimine hâkim
olmuşlar, devlet içerisinde önemli görevleri tekelinde bulundurmuşlardır. Bu
33
ayrım siyasi olarak en çok ülke yönetiminde ve önemli mercilerin
kadrolaşması alanlarında göze çarpmaktadır.
3.2.1. Şiiler
Şia İslam toplumunda siyasi sebeplerle çıkmış ve daha sonrası itikadi
bir yapıya bürünmüş olan İslami bir ekoldür.90 Hz. Muhammed’in ölümünden
sonra başlayan süreçte ilk Halife’nin Hz. Ali olması gerektiğini91 savunan
Şiilerin tarihini oluşturan olayların birçoğu Irak’ta yaşanması sebebiyle Irak,
Şiilik tarihiyle özdeşleşmiş bir ülkedir. 661 yılında dördüncü halife ve ilk Şii
imam Hazreti Ali (Ali İbn Ebu Talip)’nin Küfe’de öldürülmesi ve müteakiben
680 yılında halifelik iddiasında bulunan Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin’in
Kerbela düzlüklerinde yapılan savaşla öldürülmesi92, Irak’ın Şiiler için
önemini tanımlamaya yetmez. Kerbela, Necef, Kazımeyn, Samarra’da On iki
imamın altısının türbeleri bulunmaktadır. Ayrıca on ikinci imam olan imam
Muhammed el-Mehdi’nin gizli mezarı’da Samarra’da bulunmaktadır. Diğer
önemli Şii türbeleri kümbetleri ve kutsal mezarlıkların bulunduğu Kufe, Hile,
Balat, Kal’at Salih, Musayyib, Tuvayric, Kumeyyit, Badra, Salman Park ve
Bağdat Şiiler için kutsal yerleşim yerleridir.93
Irak tarih boyunca Şiilerin mezhebi merkezi olmuştur. Şii din
adamlarının yetiştiği ve yaşadığı yer olan Necef, İran’daki büyük din
adamlarının yetiştirildiği yerdir. Zira, İran’ın dini adamları yetiştirdiği yer olan
Kum kenti, Necef’te eğitim gören İranlı din adamları tarafından kurulmuştur.94
Irak’ta modern Şii İslamcılığının kökleri çok gerilere gitmekle beraber
Temmuz 1958’de monarşinin yıkılmasından sonrayla tarihlendirilebilir. Dava
Partisi’nin kurulmasıyla (1958) başlayan bu oluşum, 1963-1968 yılları
90
Selim Özarslan, “ Iraktaki Şiiler ve İnançlar “, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları
Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ, 2004,s. 454.
91
Özarslan, A.g.m., s. 455.
92
Yıtzhak Nakash, Irak’ta Pandora’nın Kutusu: Şiiler, Ankara, Elips Kitap, 2005, s. 13.
93
.Detaylı bilgi için: Nakash, A.g.e., s. 283-284.
94
Gül Atmaca, “ Necef Kum Arasındaki Tarihi Çekişme “.ORSAM, (Erişim)
www.orsam.org.tr/tr/yazıgöster.aspx?Id=1343 17.Nisan.2011
34
arasında Arif kardeşlerin otoriter askeri rejimi altında, beklentilerin üzerinde
büyüme göstermiştir.95
Baas Partisi’nin 1968’de iktidara gelmesiyle bu
hareket büyük darbe almış ve lider kadrolarının bazıları Suriye’ye bazıları
İran’a göç etmek zorunda kalmıştır. 1970’lerin ortalarında kitlesel İslami
protestolar gerçekleştirmekle beraber 1974’te birçok Şii İslamcı liderin, Baas
rejimi tarafından idam edildikleri görülmektedir. 1977’de kutsal şehirlere
yapılan hac sırasında Necef, Kerbela ve Han el-Nus’ta Baas karşıtı kitlesel
protestolar ve gösteriler düzenlenmiştir. Bu olaydan sonra Şii İslamcılığının
yükselişi, Irak’ın toplumsal ve siyasal gelişimlerinin baş aktörü haline
gelmiştir.
Bu hareket 1980-1988 yılları arasında İran ile Irak arasındaki savaşın
patlak vermesine sebep olan birçok katalizörden biridir. Ayrıca Körfez Savaşı
sırasında şiddetli protestolarla ve Şubat 1991’de on yedi valilikten on üçünün
denetimini ele geçiren Baas karşıtı ayaklanmalarda önemli rollere sahip örgüt
ve grupları içlerinde barındırmışlardır.96
Irak’ta Şiiler, çoğunluğu oluşturmalarına rağmen uzun süre “İkinci Sınıf
Vatandaş“ statüsünde bulunmuşlardır. Baas ve Saddam Hüseyin yönetimi
esnasında “ezilmişlik“, “dışlanmışlık“ ve “şiddete maruz kalmışlık“ duyguları
içerisinde hayatlarını sürdürmüşlerdir.97
20 Mart 2003 tarihinde “Irak’a Özgürlük“ parolasıyla başlayan II.
Körfez Savaşı başladıktan 40 gün sonra George W.Bush tarafından zafer ilan
edilse de 2009 yılına kadar süren direniş içerisinde Şii grupların eylemleri
azımsanmayacak
miktardadır.
Mukteda
El-Sadr
yönetimindeki
Sadr
Grubunun direnişte ön saflarda bulunması, direnişe ilk kez Iraklı bir Şii
grubun açıktan destek vermesi bakımından önemlidir.98 Sadr grubuna
ilaveten, 1982 yılında Saddam rejimine muhalif bir örgüt olarak “Irak İslam
Devrimi Yüksek Konseyi (IİDYK)“ adıyla El Hekim tarafından İran’da kurulan
Irak İslam Konseyi, hali hazırda Irak Başbakanı’nın temsil ettiği Dava Partisi
95
Faleh A Cabbar. Irak’ta Şii Hareketi ve Direniş, İstanbul, Agora Kitaplığı, 2004, s. 30.
Cabbar. A.g.e., s. 30
97
Arif Keskin, “ Iraklı Şiilerin Siyasal Davranışlarına Genel Bir Bakış “, Stratejik Analiz, Sayı: 97,
Mayıs 2008, s. 61.
98
Serhat Erkmen,”Irak’ta Savaş Sonrası Savaş”, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları
Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ, 2004, s.296
96
35
ve Basra ve çevre yerleşim yerlerinde etkin ve en küçük Şii Grup olan Fazilet
Partisi siyasi alanda öne çıkan aktif Şii gruplarıdır.
Şiiler kendi içerisinde ikiye ayrılmış durumdadırlar. Bunlar radikal ve
ılımlı gruplardır. Havzalar (Şii Medrese) Iraklı Şiiler içerisinde etkindir.
Havzalarda Şiiliğin muhafazakâr ve geleneksel görüşü hâkimdir. Bu görüşe
göre politikaya sıcak bakılmaz ve iktidardan uzak kalma eğilimindedirler. 99 Bu
eğilim Velayet-i Fakih görüşünden gelmektedir. 19. yüzyılda Şii din adamı
Muhammed El-Hüseyni El Şirazi tarafından ortaya atılan ve İran’daki 1979’da
gerçekleştirilen İslam Devrimi sonrasında Humeyni tarafından da uygulanan
Velayet-i Fakih ideolojisi; kayıp on ikinci imamın ortaya çıkışını beklemeden,
ona bir Şii din adamının vekâlet etmesiyle Şii din mercilerin siyasi alandaki
pasifliklerinin sona ermesi ve aktif siyasete katılmaları anlamını taşımaktadır.
İran’da bulunan Kum Havzasının aksine Irak’ta bulunan Necef Havzası
Felayet-i Fakih kurumunu benimsememektedir.100 Radikal Şiilere göre siyasi
mücadele gereksizdir. ABD ile uyumlu çalışmayı reddederek silahlı
mücadeleyi savunmaktadır. Bu akım Sadr grubuyla özdeşleşmiştir. Ilımlı grup
ise hedefe; ABD ile çatışmayarak, şiddetten uzak, siyasi ve demokratik
yollarla ulaşabileceğini düşünmektedirler. Necef ve Kerbela’da ki üst düzey
din adamları yani “Seyid”ler ise radikal gruplara sıcak bakmayıp bu grubu
oluştururlar. Ayrıca Irak Yüksek İslami Meclisi ve Dava Partisi gibi gruplar bu
akımı benimsemektedirler.101
Irak’taki Şiilerin çoğunluğunu Araplar oluşturur. Orta ve güney Irak’ta
yaşayan Şii Arapların yanında Şii Kürtler ise Hanekin ile Bedre kasabalarında
yaşamaktadırlar.
Türkmen nüfusunun %23’102 ünü oluşturan Şii Türkmenlerle, ülkenin
orta ve güneyine yayılmış olan “Feyli“ olarak adlandırılan Şii Kürt nüfusu geri
kalan Şii nüfusu oluşturur.
99
Keskin., A.g.m., s. 61.
Soran Şükür, “Irak Savaş Sonrası İç Dengeler Gruplar Arası İlişkilerde Gelinen Nokta”, Fırat
Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak
Bildiriler II. Elazığ 2004, s. 543.
101
Keskin, A.g.m., .s. 61.
102
Türk, A.g.e., s. 21.
100
36
Önceki yerel ve genel seçimlerde sistemde hâkim konuma gelmek için
birlikte seçime giren Şii partiler, 31 Ocak 2009 tarihinde ki yerel seçimlerde
ayrı ayrı partiler olarak girmişler ve o dönemin ve hali hazırdaki Başbakan
Maliki’nin partisi 14 vilayetten 9’unu kazanmıştır. 2010 yılında yapılan genel
seçimlere baktığımızda ise iki ayrı koalisyon olarak seçime girmişlerdir.
Bunlardan birincisi Nuri El-Maliki liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonudur.
Bu koalisyon İslami Dava Partisi’nin çevresinde toplanan çok sayıda küçük
parti ve bölgelerin önde gelen isimlerinde oluşmaktadır. Ayrıca Kürtler,
Türkmenler ve Sünni Araplardan bazı oluşumlar da mevcuttur. İkinci Şii
koalisyonu ise Irak Ulusal İttifakı’dır. Irak İslami Yüksek Konseyi (IİYK), Bedr
örgütü, Sadrcılar, Fazilet Partisi ve Ulusal Reform Akım gibi önde gelen Şii
Partilerin yanı sıra birçok büyüklü küçüklü parti, grup ve bölgelerin ileri gelen
insanlarını kapsamaktadır. Merkeziyetçi, Milliyetçi ve diğerine oranla laik olan
Kanun Devleti Koalisyonuna nazaran Irak Ulusal İttifakı, Irak Şiilerini bir araya
getirerek ülkede Şiilerin hâkimiyetinde bir sistem yaratmak istemektedirler.
Irak Ulusal İttifakının çatısı altında bazı Sünni Araplar, Feyli Kürtler ve bazı
Şii Türkmenlerinin desteklediği Türkmeneli Partisi ve Türkmen Vefa
Hareketi’de bulunmaktadır. Seçimde üçüncü olan ve Sadr grubunun ağırlığı
hissedilen bu koalisyon, genel seçimlerden sonra İran’ın da araya girmesiyle
89 milletvekili çıkararak seçimde ikinci olan Maliki liderliğinde ki Kanun
Devleti Koalisyonun hükümet ortağı olmuştur.103
3.2.2. Sünniler
Ehl-i Sünnet diğer bir deyişle Sünni, Hz. Muhammed’den alınan hadis
ve davranışlara verilen “Sünnet“ sözcüğünün türetilmiş halidir. 104 Irak’ta
yaşayan toplum için kullanılan “Ehl-i Cemaat“ Iraklı Sünnilerini tanımlar.
Sünnilik; İslam dininde Şiilik gibi siyasi, inanç ve fıkha dayalı bir mezheptir.105
103
ORSAM Rapor No.35, A.g.e., s. 9-11.
Özarslan, A.g.m., s. 455.
105
Aslan, A.g.e., s. 12.
104
37
Fıkıh yorumlarına göre sünnilik; Hanefi, Şafii, Hambeli ve Maliki
mezheplerine ayrılmaktadır. Irak’taki Sünnilerin çoğunluğu Hanefi mezhebine
bağlı olmakla beraber az da olsa Şafii ve Hanbelî mezhebine bağlı olanlar da
mevcuttur.
Ülke nüfusunun %37’106 sini oluşturan Sünni Müslümanların çoğunluğu
Arap olmakla beraber, Türkmenlerin %77 gibi büyük bir çoğunluğu Hanefi
mezhebine bağlıdır. Kürt Müslümanların büyük bir çoğunluğu Sünni’dir ve
Şafii mezhebine bağlıdır.
Müslümanlığın Irak coğrafyasıyla buluşmasından itibaren yönetim
çoğunlukla Sünni iktidarlar elinde bulundurmuşlardır. Emevilerde başlayan bu
süreç Safeviler, Büveyiler107 (945-1055) gibi Şii hanedanlar tarafından ele
geçirilmesine rağmen 2003’te Saddam Hüseyin’in yıkılışına kadar ki süreçte
yine
Sünni
iktidarını
görmekteyiz.
Özellikle
İngiliz
mandası
altında
yoğunlaşan bu eğilim 1968 Baas Partisinin başa geçmesi ve Saddam
Hüseyin’in iktidara gelmesiyle zirveye ulaşmıştır.
Lakin 1968-2003 yılları arasında ki bu kadrolaşma ters tepmiş istenilen
amaca ulaşmamıştır. Irak’ta bir ulus inşası projesine kendisini adayan Baas
Partisi’nin politikası tam tersi sonuçlar doğurmuştur. Sonuç olarak bir ulus
değil, dört ayrı topluluk ortaya çıkmıştır. Bunlar; Şiiler, Sünniler, Kürtler ve
Türkmenlerdir. Bu başarısızlığın en büyük iki nedeni vardır. Birincisi Baas
Partisi’nin şiddet içerikli, dışlayıcı ve uç politikalardır. İkincisi ise Irak halkı bir
ulusun unsurları olan ortak din, dil, toprak ve ırk gibi ortaklıklara sahip
değillerdir. Toprak konusunda dahi Sünni Araplar ve Kürtler arasında
farklılıklar vardır. Sünni Araplar I.Körfez Savaşının sebeplerinden olan
Kuveyt’i Irak topraklarına katmak isterken, Kürtler Irak’tan ayrılmak
istemişlerdir.108
Sünniler; ABD’nin Bağdat’ı ele geçirmesinden sonra başlayan, 2007
yılında zirve yapan ve 2009 yılına kadar süren direnişte aktif rol almışlardır.
Bu direniş grupları içerisindeki sünni grupların belli başlıcaları; Irak Mücahit
106
1 Sf İnfantry Division, “ Soldiers Handbook to Iraq”, Unclassified,
(Erişim): www.fas.org/irp/world/iraq/1/Dguide.pdf, 17.01.2011, s. 2-1(14)
107
Nakash, A.g.e., s. 13.
108
Koluman, “Irak’ın, Sosyal, Demografik ve Etnik Yapısı”, s. 4.
38
Ordusu, Irak İslam Ordusu, Ensar El-Sünne Ordusu, Irak Direniş Hareketi,
1920 Devrim Tugayı ve Irak Direnişinin İslami Cephesi gruplarıdır. 109
Sünnilerin siyasal temsil sorunu ve geçmişten gelen köklü imtiyazlarını
kaybetmeleri, Sünni direnişin ortaya çıkışında önemli rol oynamıştır. 110
Saddam Hüseyin’in devrilmesiyle birlikte eski rejimin hâkim gücü
Sünni Arapların Irak siyasal yaşamından dışlanma süreci başlamıştır.
Özellikle 2004 yılı sonlarından itibaren yükselen direnişe askeri alanda
çözüm
bulamayan ABD,
ilk olarak
“Baas’tan
Arındırma
Yasası”nın
hafifletilmesi ve Orduya eski Irak Ordusunun subaylarını alma girişimlerinde
bulunmuş, Ayrıca Ocak 2005 tarihinde yapılan seçimlerde Şii Arapların ve
Kürtlerin aşırı güçlenmesinin önüne geçilmesi ve direnişi sonlandırmak için
Sünni Arapları siyasal sürece dâhil etmeye çalışmış birçok Sünni Arap
aşiretlerine silah ve para yardımı yapmıştır. 2005 genel seçimlerine
katılmayan ve seçim sonucunda ortaya çıkan hükümetin uygulamalarından
muzdarip olan Sünni Araplar, Aralık 2005 seçimlerine ve 31 Ocak 2009
tarihinde yapılan vilayet meclisi seçimlerine katılarak siyasi alana geri
dönmüşlerdir. 2010 yılında yapılan genel seçimlerde ise Sünni Araplar
yanlarına bazı milliyetçi Şii Arapları da olarak El Irakiye adlı bir koalisyon
oluşturmuşlardır. Iyad Allavi önderliğindeki bu koalisyon seçimden birinci
çıkmasına rağmen yapılan pazarlıklar ve İran’ın karşı çıkması sonucunda
hükümeti kuramamıştır.111
3.2.3. Yezidiler
Yezidilik, başta Irak olmak üzere; Ermenistan, Rusya, Gürcistan,
Suriye, Türkiye, Avrupa ve ABD’de yaşayan etno-dini bir gruptur. Yezidiler,
109
Anthony H.Cordesman,” Iraq’s Sunni İnsurgents; Looking Beyond Al Qaida”, Rand Cooperation,
Santa Monica, Temmuz, 2007,s. 4-6.
110
Şükür, A.g.m., s. 530.
111
ORSAM Rapor No:35, A.g.e., s. 7-9.
39
peygamberleri olan Şeyh Adiy Bin Musafir (1072-1162)’in öğretilerinden
oluşan; Ortadoğu kökenli112, heterodoks bir inanç sistemini benimserler113.
Yezidiler çoğunluk olarak Irak’ın kuzey bölgesinde büyük bir kısmı da
Musul’da yaşamaktadır. Musul merkezde sayıları azdır. Genellikle Şeyhan,
Şikan, Tilkeyf, Başika, Bazane ve Sencar gibi yerleşim yerlerinde hayatlarını
sürdürmektedirler Bu bölgede yaşamalarının sebebi: peygamberlerinin
Musul’un kuzeydoğusunda bulunan Laleş Vadisindeki mezarıdır. Sayıları az
olmakla beraber Duhok, Zaho ve Erbil’de yaşayanlar da mevcuttur.
Yezidilerin dini merkezi Bahadra, kutsal mekanı Laleş’tir.
Yezidilerin etnik kökenleriyle ilgili tıpkı ortaya çıkışı ve anlamı
alanlarında olduğu gibi çelişkiler mevcuttur. Çoğu batılı kaynaklar; bu dini
grubun kökenlerinin Kürtler olduğunu, Müslümanlaşmayan Kürtlerin bu grubu
oluşturduğunu belirtmektedir. Lakin günümüzdeki Yezidilerin bir kısmı kendini
Kürt, bir kısmı kendini
“Yezidi Milleti”, en sonuncu kısmı ve çoğunluğu
oluşturan grup ise etnik kökenlerinin Arap, dinlerinin Yezidi olduğunu beyan
etmektedirler. Iraktaki ve dünyadaki Yezidilerin Emiri olan Enver Muaviye
İsmail; etnik olarak soylarının Babillere kadar dayandıklarını, sağlam bir Arap
soyundan geldiklerini ayrıca 1990’lardan itibaren özellikle KDP’nin Yezidileri
Kürtleştirme
politikalarına
başladıklarının
bunun
içinde
öğretmenlerin
kullanıldığını belirtmiştir. Yezidi Emiri’ne göre bu asimilasyon politikası, 2003
sonrasında meyvelerini vermeye başladığını belirtmektedir114.
Yezidilerin; sahip oldukları inanç değerleriyle diğer etnik gruplarla
aralarında kesin bir sınır koydukları ve farklı bir aidiyet duygusuna sahip
oldukları bilinmektedir. Nitekim tamamen kapalı bir toplum olan Yezidiler,
Kürtler dâhil olmak üzere dışarıdan hiç kimseyle evlenmemektedirler.115
Tüm Irak’taki Yezidi nüfusunun yaklaşık 650.000-700.000 civarında
olduğu düşünülmektedir. BKY ’de ise 150.000 civarında Yezidi yaşadığını
112
Tanıl Yaşar, Çemberin İçindeki İnanış YEZİDİLİK, İstanbul, Nokta Kitap, 2006, s. 19-43.
Sabriye Deliceoğlu, Kuzey Irak’taki Etnik ve Dini Gruplar ve Bölge Politikalarına Etkileri,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Marmara Üniversitesi, 2006, s. 75.
114
“Iraklı Yezidi Emiri İsmail: Yezidiler Baskı Altında”, ORSAM (Erişim)
http://www.orsam.org.tr/tr/orsamkonukgoster.aspx?ID=192, 24 Şubat 2011
115
İzzetullah İzzeti, İran ve Bölge Jeopolitiği, Çeviren: Hakkı Uygur, İstanbul, Küre Yayınları, 2005,
s. 15.
113
40
ileri sürülmektedir.116 Çoğu, Kürtçenin Kırmançi ve Sorani lehçesiyle
konuşmaktadırlar117. Ayrıca Başika ve Bazane bölgelerindeki 100.000
civarında Yezidi, Arapça konuşmaktadırlar.118
1980 yılında Ali Sincari önderliğinde Suriye yanlısı “Kürdistan
Demokrasi Birliği” adı altında parti kurarak siyasal alanda kendilerini
göstermeye başlamışlardır. 2005 yılında yapılan seçimlerde Reform ve
İlerleme İçin Yezidi Hareketi Partisi çatısı altında parlamentoda bir üye ile
temsil edilmiştir.
2010 yılında yapılan genel seçimlerde ise Musul vilayetinde “Ninova
Kardeşlik Listesi” adı altında Kürtlerin oluşturduğu listeden seçilen sekiz
milletvekilinin altısı yezididir.
3.2.4. Hıristiyanlar
Iraklı Hıristiyanlar; Keldani, Süryani, Ermeni ve Asuri gruplarından
oluşmaktadır. Katolik Kilise’sinin Doğu kesiminin bir parçası olan Keldaniler,
Doğu Kilise’sinin bir parçası olan Süryaniler ve Ermeniler, Irak’ta yaşayan
Hıristiyanlardır. Hıristiyan nüfusunun büyük bir kısmı Musul, Duhok, Erbil,
Kerkük, Bağdat ve Basra’da yaşamaktadır. Nesturi, Ortodoks ve Protestan
gibi mezhepleri içinde barındıran Irak Hıristiyanları yaklaşık olarak toplam
nüfusun % 2’sini oluştururlar.119
Irak tarihinde ülke yönetiminde söz sahibi olamayan bu grup, Saddam
yönetiminin düşmesi sonucunda, 13 Temmuz 2003 tarihinde açıklanan ve 25
üyeden oluşan Geçici Yönetim Konseyinde 1 Asuri Hıristiyan la Asuri
116
“Kuzey Irak’ın Toplumsal, Siyasal Yapısı ve Kürt Bölgesel Yönetiminin Türkiye İle
İlişkileri”,ORSAM Rapor No:40, Ankara, 2011, (Erişim)
www.orsam.org.tr/tr/trUploads/.../201149_orsamraporkuzeyirakson.pdf, 24 Haziran 2011, s. 7.
117
Christine Allison, “ The Yezidi Oral Tradition İn Iraqi Kurdistan”, Richmond, Curzon Press, 2001,
s. 27.
118
“Iraklı Yezidi Emiri İsmail: “Yezidiler Baskı Altında””, ORSAM
(Erişim): http:/www.orsam.org.tr/tr/orsamkonukgöster.aspx?ID=192, 24 Şubat 2011
119
Deliceoğlu, A.g.e., s. 99.
41
Demokratik Parti çatısı altında temsil imkanı bulmuştur120. Aynı şekilde Eylül
2003 kabine atamalarında da Ulaştırma Bakanlığı Asurî Hıristiyanlara
verilmiştir.121 Seçilen Konsey üyelerini ve Bakanların kimlikleri dikkate
alındığında kısmen de olsa Irak’taki farklılıkları göz önünde bulundurulduğu
anlaşılmaktadır. Lakin bu kişilerin temsil etme kabiliyetlerinin olmaması,
diğerlerine nazaran önemsiz bakanlıkların verilmesi ve en önemlisi her
bakanlıkta ‘’danışman’’statüsünde bulunan Amerikan ve İngiliz yetkililerin
rolleri uzun dönem tartışmalara neden olmuştur122.
Iraklı
Hıristiyanların
hepsine
Asuriler
(Assrians)
adı
verilir.123
Günümüzde Süryani ve Keldaniler; BKY’nin kontrol ettiği Kuzey Irak
topraklarında yaşamaktadırlar. Özellikle artan şiddet olayları sebebiyle; 2006
yılından itibaren Orta ve Güney Irak’tan, Irak’ın kuzeyine on binlerce
Hıristiyan göç etmiştir.124
Asuri Demokratik Partisi, Asuri Ulusal Partisi, Asuri- Keldani- Süryani
Meclisi ve Keldani Demokratik Partisi bölgede yaşayan Hıristiyanların temsil
edildiği siyasi partilerdir
2005 tarihine kadar ki Irak Devleti anayasalarında azınlıklardan
bahsedilmemesine rağmen, 2005 Irak Anayasası “Hıristiyanlar, Yezidiler,
Mendai Sabiler gibi bütün fertlerin inanç ve dini vecibelerini yerine getirme
özgürlüğü teminat altına alınmıştır”125.hükmü bulunmaktadır. Lakin hala
güvenlik alanında yaşanılan sorunlardan etkilenen en büyük gruplardan birisi
Hıristiyanlardır. Yukarıda da söz ettiğimiz üzere pek çok Hıristiyan Parti ve
liderleri
BKY’nin
hakim
olduğu
alanları
“güvenli
bir
liman”
olarak
görmektedirler.
120
Nora Bensahel v.d.,“After Saddam Prewar Planning And The Occupation of Iraq”, Rand
Cooperation, , Santa Monica, 2008, s. 167.
121
Bensahel v.d., A.g.e., s. 170.
122
Ferhat Pirinççi, “2003 Savaşı Sonrası Süreçte Irak’ta Siyasal Yapılanma”, Fırat Üniversitesi Orta
Doğu Araştırmaları Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II.
Elazığ, 2004, s. 481.
123
ORSAM Rapor No:40, A.g.e.,s. 15.
124
ORSAM Rapor No:40, A.g.e., s. 10.
125
Irak Cumhuriyeti Anayasası, A.g.e., s. 3.
42
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
IRAK’TAKİ KÜRTLER VE KÜRTÇÜLÜK
4.1. IRAKLI KÜRTLER
Iraklı Kürtler, ülkenin kuzeyinde Büyük ve Küçük Zap ırmağı havzasına
dağılmışlardır. Zaho, Süleymaniye, Erbil, Duhok, Şehrezur ve Halepçe
bölgelerinin çoğunluğu Kürt’tür. Kuzey’den güneye doğru inildikçe Kürt
nüfusu azalmaktadır126. Musul ve Kerkük’te de son 10-15 yıl içerisinde
özellikle de Saddam Hüseyin devrildikten sonra BKY’nin Kürt nüfusu siyasi
hedefler doğrultusunda Kerkük’e yönlendirmesi kapsamında hız kazanan
göçler sonucu Türk ve Arapların yanında Kürtlerin önemli bir nüfus teşkil
ettiğini görmekteyiz. Ayrıca Kut ve Bağdat vilayetlerinde de Kürtler
yaşamaktadır. 127
Ülkenin kuzeydoğusundaki dağlık bölgelerde yaşayan Kürt kabileleri
ikiye ayrılır. Bunlar Musul, Zaho, Akra, Duhok ve Amediye’de yaşayan kuzeyli
Kürt kabileleri ve Süleymaniye, Erbil ve Kerkük sancağında yaşayan güneyli
Kürt Kabileleridir.128 Göçebe olarak yaşayanlar ise çoğunlukla Fırat ve Dicle
nehirleri arasının kuzey bölgesinde yaşamaktadırlar.
Ayrıca Kürtlerin yaşadığı bölgeyi konuştukları lehçeler ve hakim olan
aşiretler bakımından Zap suyu iki bölgeye ayırır. Bunlar; Zap suyunun
doğusundaki Soran ve Batısındaki Bahdinan bölgeleridir. Kurmançi lehçesi
konuşulan Bahdinan bölgesiyle, Sorani lehçesi konuşulan güney kesim
arasında derin ekonomik ve kültürel farklılıkları mevcuttur. Bu durum
1960’ların başından itibaren Kürt hareketinde de ayrılıklar doğurmasının asıl
nedenidir.129 Bahdinan bölgesi ekonomik olarak geri kalmıştır. Ve aşiretlerin
güçlü bir egemenliği mevcuttur. Soran bölgesi ise daha fazla şehirleşmiş,
126
Ali Rıza Şeyh Attar, Kürtler: Bölgesel ve Bölge Dışı Güçler, 2. Baskı, Çeviren: Alptekin
Dursunoğlu, İstanbul, Anka Yayınları, 2008, s. 44.
127
Orsam rapor:40,A.g.e., s. 8.
128
Aslan, A.g.e.,s. 34.
129
Bruinessen, A.g.e., s. 79.
43
eğitim düzeyi ve ekonomik gelişmesi daha yüksektir. Sorani Kürt lehçesi
resmi statüye sahipken Bahdinan bölgesinde bulunan Kurmançi lehçesi ihmal
edilmiştir. Bahdinan da eğitim dili de Arapça’nın yanında Sorani lehçesidir.130
Bu iki lehçe arasındaki fark mesafe uzadıkça artmaktadır. Lakin iki ağızdan
sadece birini bilen, diğerinden tamamen anlamaması durumu yoktur. 131
Kürtlerin toplumsal yapısını ele aldığımızda dikkati çeken ilk bariz
unsur Aşiret veya Aşiretcilik olgusudur. Kürt aşiretleri genelde üyelerinin dış
saldırılar karşısında korunması, eski töre ve yaşam tarzının devam ettirilmesi
amacıyla oluşturulmuştur. Gerçek ya da gerçek olduğu varsayılan ortak bir
ataya dayanan ve akrabalık temelinde örgütlenmiş genellikle toprak
bütünlüğü olan ve kendisine has iç dinamiğe sahip sosyo-politik bir
birimdir.132 Kürt aşiretleri genelde üyelerinin dış saldırılar karşısında
korunması, eski töre ve yaşam tarzının devam ettirilmesi amacıyla
oluşmuştur.133 Bütün Kürtler bir aşiretin mensubudur. Toplum aşiret reisleri
tarafından yönetilir. Hatta siyasetçilerin dahi aşiret reisi olduğu kanısı
yaygındır. Irak’taki önde gelen Kürt aşiretleri; Doski, Barvari, Barzani, Sindi,
Rıkani, Zebari, Gorran, Herki, Surçi, Caf, Hamavand, Dizayi ve Hoşnav’dır. 134
Bölgeye hâkim olan iki büyük Kürt partiden birincisi olan Kürdistan
Demokratik Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani Bahdinan bölgesine hâkimdir.
Tabanını oluşturan aşiretler, Nakşibendî tarikatına mensupturlar. Kürt
milliyetçiliğini benimseyen ve muhafazakârlığı ile KDP; Bölgesel Kürt
Yönetimi (BKY) içinde Duhok ve Erbil’de ayrıca, BKY dışında ise Musul
vilayetinde güçlüdür. Buna karşılık, Süleymaniye’de daha az destekçisi
mevcuttur.135 Diğer etkin parti Kürdistan Yurtsever Birliği (KYB)dir. Lideri hali
hazırda Irak Devletinin Cumhurbaşkanı Celal Talabani’dir. Barzani’nin
Bahdinan bölgesine karşılık, Talabani Soran bölgesinde hâkim konumdadır.
Soran bölgesinin en büyük vilayeti Süleymaniye’dir. Genel itibari ile
130
Bruinessen, A.g.e., s. 79-80.
Orsam rapor:40, A.g.e., s. 8.
132
Deliceoğlu, A.g.e., s. 20.
133
Th Bois–V.Minorsky–D.N.Mac.Kenzie, A.g.e., s, 168.
134
Orsam rapor:40,A.g.e., s..8.
135
Orsam rapor:40, A.g.e., s. 11.
131
44
şehirleşme ve sanayileşmenin ileri olduğu dolayısıyla da şehirli nüfusun
çoğunluğu oluşturduğu bölge genelde Kadiri tarikatının mensubudur.
Gorran (Değişim) Hareketi, Kürdistan İslami Birliği (KİB) ve Kürdistan
İslami Cemaati (KİC) hali hazırda Irak’ta Kürtleri temsil eden diğer siyasi
partilerdir. Irak’ta yaşamlarını devam ettiren Kürtlerin büyük bir çoğunluğu
müslümandır İran-Irak sınırlarındaki illerde ve ülkenin kuzey ve ortasına
yayılmış halde bulunan “Feyli Kürtler” Şii mezhebine bağlı olmakla beraber
geri kalan Müslüman Kürt nüfusu ise Sünni’dir ve Şafi mezhebine bağlıdırlar.
Az önce de aktardığımız üzere Kürtler arasında Nakşibendî ve Kadiri
tarikatları son derece yaygındır. Bu tarikatların Şeyhleri Kerkük’teki Talabani
ve Kesnezani aileleridir.136
Feyli Kürtler, çoğunluğun aksine Gorani olarak adlandırılan fars
kökenli
bir
dili
konuşmaktadır.
Irak’ta
Müslüman
Kürtler
haricinde
Süleymaniye ve Musul’un bazı ilçelerinde bulunan bazı Hıristiyan Kürtler,
Musul, Kerkük, Erbil ve Süleymaniye’de kitlesel hareket oluşturabilecek
sayısal güçten yoksun Musevi Kürtler ve köken olarak Kürt olduğu iddia
edilen daha önce de belirtmiş olduğumuz yezidiler bulunmaktadır.
Kökenlerinde ve tarihlerinde olduğu gibi Irak’taki Kürtlerin nüfusu
hakkında da kesin bir bilgi yoktur. Irak hükümetinin 1922-1924 yıllarındaki
nüfus sayımına göre Kürtler 494.000 kişiyi bulmaktadır.137 Lakin Modern
anlamdaki ilk nüfus sayımı ise 1947’de yapılmıştır. Buna göre 4.564.000 olan
Irak nüfusunun 840,000 ‘ini Kürtler oluşturmaktadır. Etnik dağılımı göz önüne
alan ilk ve tek sayım ise 1957 yılında yapılmıştır. 1957 ‘de; Irak nüfusu ,
6.500.000 Kürtlerin nüfusu ise 1.042774’dür Temmuz 2011 tahminlerine göre
ise Irak nüfusu 30.399.572 olup Kürt Nüfusu’nun Irak Nüfusuna oranı ise %
15-20 ‘dır.138 Belli makamlarca abartılan bu oran 4,5- 6 milyona denk
düşmektedir.
sınırlarında
Resmi rakamlara
yaşayan
toplam
göre
Bölgesel
nüfus 4,7 milyon
Kürt Yönetimi (BKY)
kişidir.
Lakin;
Erbil,
Süleymaniye ve Duhok vilayetlerinin 4,7 milyon olan bu nüfusun tamamı Kürt
136
Orsam Rapor No:40, A.g.e., s. 11.
Süslü, A.g.e., s. 59.
138
CIA Resmi Web Sitesi, (Erişim)
https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/iz.html 22.04.2011
137
45
olmamakla beraber bu sayının içerisinde çevre ülkelerdeki Kürt nüfusa
dağıtılan kimlikler vasıtasıyla oy kullanmaya veya nüfus sayımına gelen
personel de dahildir.
4.2. KÜRTÇÜLÜK
Iraklı Kürtlere değindikten sonra Kürtçülük ideolojisinin de ele alınması
faydalı olacaktır. Bu bağlamda Kürtçülüğün tanımlanması gerekmektedir.
Kürtçülük; ayrılıkçı Kürt milliyetçiliği ekseninde ilk olarak bulundukları ülkede
Kürtlüğün tanınması ve özerklik sağlanmasına, müteakiben bulundukları
ülkede özerk bir idare kurulmasını ve bunun Kürt Devletine dönüştürerek
nihai amaç olarak diğer komşu ülkelerde yaşayan Kürt devletleriyle birleşerek
“Bağımsız Büyük Kürdistan Devletinin” kurulması amacı doğrultusunda
uygulanan
siyasi,
askeri,
ekonomik
ve
toplumsal
faaliyetler
olarak
tanımlanabilir.
Siyasi Kürtçülüğe temel teşkil etmesi sebebiyle, bu ideolojinin kültürel
boyutu önemlidir. Zira bundan bahsedebilmek için menşei (köken), tarih, dil
ve coğrafyanın olması gerekmektedir. İlk olarak Kürtçülüğün üzerinde
durduğu bu dört temel ayağın ele alınması gerekmektedir.
4.2.1. KÜRTLERİN MENŞEİ (KÖKENİ)
Kürtler hakkında yerli ve yabancı birçok araştırma yapılmasına
rağmen, araştırmalarda bir birlik ve bütünlük bulunmamaktadır. Dolayısıyla
da farklı farklı görüşler mevcuttur. Bu görüşleri beş ana grupta toplamak
mümkündür. Bunlar; Kürtlerin kökenini Mezopotamya’da yaşayan eski
kavimlere dayanan görüşler, İran’ın eski topluluklarından Medler’e dayanan
46
görüşler, Araplara dayanan görüşler, Ermenilerle aynı ırktan olduklarını
savunan görüşler ve Türklerle aynı kavimden geldiğine dair görüşlerdir. 139
4.2.1.1. Mezopotamya’da Yaşayan Eski Kavimlere Dayanan Görüşler
Bunlardan birincisi Pennsylvania Üniversitesi Profesörlerinden E.A.
Speiser’e aittir. Speiser’e göre; Kürtlerin kökeni Sümerler döneminde
yaşayan
Guti(Gutium)’ler
ile
ilişkilendirir
ve
“Kürtler
Gutilerle
aynı
ırktandır’’demektedir.140 Bu görüşe göre, 4000 yıl önceki Sümer yazılarında
“Kardaka” diye bir bölgeye işaret edilerek bu bölgede yaşayan aşirete Kur-ti-e
isminin verildiği ve bunların Kürtlerin ataları olduğunu öne sürülmektedir.141
Hurriler’in M.Ö 5000 yıllarında henüz Türkistan’da yaşarken sonraları
Ön- Asya’ya göçerek M.Ö. 4000’de Azerbaycan ile Doğu Anadolu’ya gelip
yerleştikleri yolunda bir kanaat de vardır. Bu görüşe göre; Hurriler, Orta Fırat
ve Dicle bölgelerinden çıkıp, komşu ülkelere yayılmaya başlamışlardır. Babil
kıtasını
alarak
kurmuşlardır142.
burada
GUDİUN
(veya
GUTİ)
adlı
hâkim
sülaleyi
Ayrıca Gutilerin, M.Ö. 2649 yıllarında Sümer, Akad ve
Elam’ları yenerek ülkelerini işgal ederek Babil’de 125 yıl saltanat sürdükleri
iddia edilmektedir. 143
Rus şarkiyatçısı Vladimir Minorsky, Kürtler isimli kitabında 20. yüzyıl
bilim adamlarının iki görüşü olduğunu belirtir. Bunlardan birincisi Kürtlerin
kökeninin M.Ö. 400 yılında Ksenefon’un Kürdistan’dan geçerken karşılaşmış
olduğu Karduklular ve onların doğusunda yaşayan Korti (Kurti-e)’lerin şimdiki
Kürtlerin ataları olduğunu belirtmektedir.144 Kardukluların ülkesi olarak işaret
edilen bölge Dicle Nehri ile Cudi Dağı arasındaki bölgedir. “Guti ile Kurti adı
139
Abdülhaluk Çay, Her Yönüyle Kürt Dosyası, Ankara, Turan Kültür Vakfı, 1994, s. 33-46.
Hilmi Göktürk, Kürtlerin Soy Kütüğü Ve Boy Tarihi, İstanbul, Türk Dünyası Yayınları, 1979, s.
49.
141
İlker Başbuğ, Terör Örgütlerinin Sonu, İstanbul, Remzi Kitabevi, 2011, s. 24.
142
Şükrü Mehmet Sekban, Kürt Meselesi, Ankara, Kon Yayınları, 1979, s. 47.
143
Çay, A.g.e.,s. 36-37.
144
V. V. Minorsky, Kürtler, İstanbul, Komal Yayınları, 1977, s. 23
140
47
tek kavme aittir ya da Kurtiler, Gutilerin en büyüğüdür.” diyen doğu bloğu
şarkiyatçısı Draver bu akımı devam ettirmiştir.
Lakin
bu
görüşlere
yapılan
en
büyük
eleştiri;
Sümer
tarihi
incelendiğinde ortaya çıkmaktadır. Buna göre; Gutilerin M.Ö. 4000 yıllarına
kadar götürülmesinin doğru olmadığı iddia edilmektedir.145
Mezopotamya’da yaşayan eski kavimlere dayandıran görüşlerden bir
diğeri ise yine Minorsky’nin ortaya attığı; Urartuların, Kürtlerin atası olduğu
tezidir. Bu tezin çıkış noktası, Urartuların o dönemdeki söylenişi olan
Qald/Haldi ile Kürt kelimesinin telaffuz edilmesindeki benzerliktir.146 O çağdan
kalan taş yazıtlarda, Khaldi veya Urartu adlı kavmin M.Ö.20. yüzyılın
sonlarında Van Gölü’nden Urumiye Gölü’ne (İran) kadar olan bölgede güçlü
bir yönetim kurduğu görülmektedir. Minorsky’ye göre Kardu yurdunun bugün
kü Kürtlerin yurdu olduğunu ve Khaldi kavmiyle Kürtlerin aynı olduğunu
vurgulamaktadır.
Kürt asıllı eski Osmanlı subayı ve Kürt bilimci Mehmet Emin Zeki
Bey’in “Kürt Ve Kürdistan” adlı eserinde ise Minorsky’den alıntı yaptıktan
sonra kendi görüşlerini açıklamaktadır. Ona göre Sümer, Akad ve Asuri
dönemlerinde siyasi faaliyetlerde bulunan Zagros kavimleri eski nesillerini
oluşturmaktadır. Bu kavimler ise; Lulu, Guti, Kasay, Subar ve Hurri
kavimleriydi147
Konuyla ilgili tarihi kaynaklar incelendiğinde; Asur tarihinde “Kürt
Milleti”nden
bahsedilmediğini,
ayrıca
Mezopotamya’nın
eski
tarihi
incelendiğinde bölgede Kürt varlığının söz konusu olmadığı görülmektedir.
Zira “Tarihin Babası” olarak nitelendirilen Heredotes, Kürtlerden hiç
bahsetmemiştir.148
145
Orhan Türkdoğan, Etnik Sosyoloji, İstanbul, Timaş Yayınları, 1998, s. 125.
Çay, A.g.e., s. 35.
147
Attar, A.g.e., s. 33-34
148
Çay, A.g.e., s. 36.
146
48
4.2.1.2. Kürtlerin Kökeninin İran’ın Eski Topluluklarından Med’ler Olduğuna
Dair Görüşler
Başta Minorsky olmak üzere ve batılı Kürtler üzerine çalışan bilim
adamları; Kürtçe olarak kabul edilen dilin İrani kaynaklı olması iddiasından
hareketle, Kürtlerin menşeini araştırmış ve bu iddiaları dilbilimi ile
desteklemeye çalışmışlardır. Kürtlerin eski İran topluluklarından Med’lerden
sayılması ırki durumdan ziyade, bu topluluklarca konuşulan diyalektlere
bağlanmaktadır. Ayrıca Fars şair Firdevsi‘nin eski İran efsaneleri üzerine
kurulu manzum destanı olan Şehname isimli eserinde “Demirci Kawa”
efsanesinden esinlenen Şeref Han, “Şerefname” adlı eserinde Kawa
efsanesini tekrarlayarak Kürtlerin kökenini Medlere dayandırmıştır. 149
Ünlü Rus Kürdolog Minorsky “Kürtler” adlı kitabında Kürtlerin
kökenlerini Ari kavimlerinden olan Medlere dayandırmaktadır. Med’lerin
bölgeye gelişlerini ise M.Ö. yedinci yüzyıldan önce Arilerin ilk göçleri ile
açıklar. Bu dönem içerisinde batıya doğru göç eden kavimler içerisinde
Medlerin Asurlara yakın bölgelere yerleştiklerini ve aralarında geçen uzun
savaşlardan sonra M.Ö. 607 yılında Asur Devletine son verip ülkelerinin
sınırlarını genişlettiklerini böylece bunların bir kısmının Kürdistan ve
çevresine dağıldığını bir bölümünün de Ermeni’lerinde yaşadığı topraklarda
Urartu devletine son verdiğini belirtmiştir. Yazar ayrıca eserinde “Ksefenon’
un karşılaştığı Kardohiler ya da bunların doğusunda ki Korti’ler köken
itibariyle Med’lerdir, Kürtlerin atalarıdır”150demektedir.
Doğal olarak İranlı araştırmacılar, Avrupalı araştırmacıların çoğu ve
Kürt meselesi üzerine çalışan Ruslar, Kürtlerin kökenlerinin Med’ler olduğu
konusunda ısrar etmektedir. Ayrıca PKK terör örgütünün kurucusu Abdullah
Öcalan’da Med’leri Kürtlerin ataları olarak zikretmektedir. Nitekim uydudan bir
dönem yayın yapmış olan televizyon kanalına da “Med” ismini vermişlerdir. 151
149
Çay, A.g.e., s.36-37.
Minorsky, A.g.e., s. 23-25.
151
Attar, A.g.e., s. 31.
150
49
Kürtlerin İran menşeine bağlanmasını; aşiret ağızları ile efsanelere
dayandırıldığı görmekteyiz. Ayrıca Lozan Konferansında söz alan İsmet
İnönü: “Kürt halkının İran kökenli olduğu ileri sürülmüştür, oysa bu iddiayı
Kürtlerin Turan kökenli olduğunu kabul eden Encylopedia Britannica
yalanlamaktadır.152”
diyerek
bu
iddiayı
karşı
tarafın
kaynaklarıyla
yalanlamıştır. Minorsky’nin iddialarında ise kesin bir yargı yoktur; tahmini
yaklaşımlar mevcuttur. Oysa tarihi delillere dayanmayan tahmini yaklaşımlar
hiçbir zaman değer taşımaz.153 Sonuç olarak Kürtlerin, İran menşeine
bağlanması görüşü havada kalmıştır. Zira, aşiret ağızlarının birbirlerine yakın
olmasına ve efsanelere dayandırılan bu görüş bilimsellikten tamamen uzaktır.
Dolayısıyla bu görüşü destekleyecek bilimsel çalışmaların ortaya çıkması
şarttır.
4.2.1.3. Kürtlerin Kökeninin Araplara Dayandıran Görüşler
Bulunulan coğrafya ve Arapların çoğunlukla Kürt kelimesinin çoğulu
olan ekrat kelimesini göz önünde bulundurularak, Kürtler ile Araplar arasında
bir yakınlık aranmıştır. Bu görüşü ilk savunan kişiler olarak; Kürt kelimesini
İslam tarihinde ilk defa kullanan, İslam tarihçilerinden Mesudi ve Ebu- İshak-ı
Farsi’i görmekteyiz. Mesudi, Altın Çayırlar (M.S.932) adlı eserinde Kürtlerin
menşei
ile
ilgili
olarak
Hz.
Süleyman’a
atfedilen
bir
efsaneden
bahsetmektedir. Onlara göre, Kürtler Arap’tır ve bir Arap neslini oluştururlar.
Bu efsaneye göre Hz. Süleyman’ın cariyelerini Şeytan Casad’ın hamile
bırakması sonucu doğan nesil Hz. Süleyman tarafından dağlara sürülmüş ve
orada yaşamalarına izin verilmiş bunlara da Şeytan’ın sürgün edilmiş nesline
atfen kovmak anlamında Arapça Karrad (Kürd) denilmiştir.154 Tek dayanak
noktası bu efsane olan bu görüşü, Arap Menşeli zümreler arasında Kürt
ismiyle veya buna yakın herhangi bir boy veya kabileye rast gelinmemesi
152
Başbuğ, A.g.e., s. 27.
Göktürk, A.g.e., s. 66.
154
Çay, A.g.e., s. 37.
153
50
boşa çıkartmaktadır. Ayrıca çoğu kaynak Kürtleri, Arapların dışında başka bir
kabile olarak zikretmektedir.155
Ayrıca Müslümanlığın yayılmasıyla birlikte sadece Türklerde değil;
Arnavut, Çerkez, Laz ve Abazalar da dahil olmak üzere Arap hayranlığı
doğmuştur. Dolayısıyla Kürtlerin kökenlerinin Arap aslından gelme görüşü
İslami etkiden kaynaklandığı da düşünülmektedir.
4.2.1.4. Kürtlerin Kökenlerini Ermenilere Dayandıran Görüşler
Prof N.J.Marr; Ermenice ‘de ‘’hadım’’manasına gelen ‘Gur-t’’ile Kürt
terimi arasında bir yakınlık arar ve Kürt ve Gur-t sözcüklerinin çakışması
raslantısal değil diyerek Kürtlerin Ermenilerle akraba olduğunu iddia eder.
Marr, kelimelerin şekil benzerliğinden yola çıkarak “Medler, Ermeniler ve
Kürtler akrabadır.” tezini savunur. Ermeniler de yaygın bir kanaate göre
Kürtler’in bir kısmının Ermeni soyundan olduğu görüşü hâkimdir.
Aynı şekilde bazı Kürt aydınları da bugünkü Ermenilerin çok eski
çağlarda Kürtlerden ayrılmış kardeşleri olarak görürler. Lakin bu iddiaların
siyasi amaçlarla ortaya atıldığı ve yaşatıldığı aşikârdır.156
4.2.1.5. Kürtlerin Türklerin Soyundan Geldiğine Dair Görüş
Kürtlerin etnik kökenine dair diğer görüş ise Türklerin soyundan
geldiğidir. Bir boy adı olarak “Kürt” Kelimesine tarihte açık ve kesin biçimde
ilk kez, Yenisey’deki Göktürk kitabelerinde rastlamaktayız.
Elegeş Bengütaşı’ndan anlaşılana göre sözü edilen Kürt Uyruğu,
Göktürkler içinde yaşamakta olup, beylerinin ismi ise Alp Urungu idi. Yazıtla
geçen bölümün günümüz Türkçe’sindeki anlamı: ”Kürt elinin hanı Alp Urungu
altunlu okluğunu bağladım belde, Ülkem, Otuz Dokuz yaşında”dır.
155
156
Göktürk, A.g.e., s. 68.
Çay, A.g.e., s. 39.
51
Alman araştırmacı De Groot; Yenisey yazılarında Kürt sözcüğünün
geçtiğini, Oğuz Han’ın torunlarından birinin adının Kürt olduğunu ifade
etmiştir. Ayrıca Kaşgarlı Mahmud’a ait olan Divan–ül Lügatit Türk ‘de de Kürt
sözcüğü geçmektedir.157 Burada geçen Kürt terimi; kar yığını, çığ; dallarında
yay, kamçı, değnek gibi şeyler yapılan bir çeşit kayın ağacı şeklinde izah
edilmiştir.158
Kürt tarihinin ilk yazarı Bitlisli Şeref Han; Şerefname adlı eserinde
Kürtlerin soyunun bir takım anekdotlarla Oğuz Han’a dayandığı ileri
sürmektedir.159
Macar milletini oluşturan iki ana grup mevcuttur. Bunlardan birincisi
Macarlar ve ikincisi ise Türk boylarıdır. Türk soylarından bir tanesi de Koytry
(Kürtü, Kürt) dür.160 Ünlü Macar bilim adamı Gyula Nemeth, “Yurt Kuran
Macarlar’ın Tarihi’’adlı eserinde Macaristan bölgesinde bulunan Kürtlerle,
Göktürklere bağlı Kürt topluluğunun tarihi ortaklığını ortaya koymaktadır.161
Ayrıca İran’da bulunan ve 55 boydan oluşan yaşadıkları zorlu
coğrafyaya rağmen bundan etkilenmeyerek hayatlarını sürdüren Kaşgay
Türklerinin içindeki bir boyun adı da “Ali Kürdlü” dür.
Bütün bu görüşlere baktığımızda; Kürtlerin, yüzyıllar boyunca
meydana gelen göçler sonucunda ve yaşadıkları yerler dolayısıyla diğer
ırklarla etkileşim içerisinde oldukları aşikârdır. Ayrıca Kürtlerin homojen
yapılarını korudukları da söylenemez. Kürtlerin kökeniyle, ilgili görüşlere
baktığımızda bazılarının siyasi perspektiften bakılarak üretildiğini görebiliriz.
Bu sebeple bu olaya siyasi gözlükten bakılmaksızın bilimsel olarak araştırılıp,
Kürtlerin kökenleri belgeleriyle ortaya konulmalıdır.
157
Türkdoğan, A.g.e., s. 120-125.
Kaşgarlı Mahmud, Divan-ı Lügatit Türk c-1, Haz: Besim ATALAY, İstanbul, 1939, s. 343.
159
Türkdoğan, Age, s.122.
160
Çay, Age, s. 265-266.
161
Gyula Nemeth, A Honfoglalo Magyarsag Kıalakulasa, Budapest, 1930, s. 249-253.
158
52
4.2.2. KÜRT TARİHİ İLE İLGİLİ İDDİALAR
Milli tarih şuuru, bir milletin meydana gelmesinde en önemli faktördür.
Kürtlerin kökenlerinde olduğu gibi Kürt tarihi de tamamen karanlıktır.
“Kürdolojinin Babası” olarak nitelendirilen V. Minorsky başta olmak üzere
oryantalistlerin eski Mezopotamya halkları ile Kürtler arasında kurulan
teorilerini incelemiştik. İleri sürülen teorilerin hiçbir ilmi tarafı yoktur. Zira;
tarih, arkeoloji, antropoloji, coğrafya, etnografya, filoloji gibi sosyal bilimlerle
ilgili mevcut her türlü kaynak ve buluntular “Kürt Tarihi” hakkında bir geçmişe
işaret etmemektedir.162
Genel olarak Kürt Tarihi diye anlatılan batılı ve Kürtcülüğün
savunuculuğu yapan yazarlar; Mezopotamya’nın eski topluluklarından
Sümerler, Guti(Kutlar), Khaldiler, Araratiler, Subariler, Nayriler, Mitanniler,
Muşkiler, Kassitler, Hurriler, Lololar, Mamailer, Med gibi kavimleri Kürt
menşeli
kabul
edip
Kürt
tarihinin
eski
dönemini
oluşturduklarını
savunmaktadırlar. Ayrıca Nuh Peygamberin ve Selahattin Eyyübinin Kürt
kökenli olduğunu, M.Ö. 162 ile M.S. 72 yılları arasında kurulan Komajen
Krallığının ve M.Ö. 1. yüzyılda kurulan Adiabene ve Sophene Krallığının
Kürtler tarafından kurulduğunu iddia eden eserler de mevcuttur.163
Bunlara ilaveten İran’da Zendi ailesi tarafından kurulan hükümet 10 ve
12nci yüzyıl arasında Kafkasların güneyinde Şedadi Kürtlerinin kurdukları
hükümet, 999-1096 yılları arasındaki Mervani Kürtlerinin ve 959-1015 yılları
arasında Hasnevi Kürtlerinin hükümet kurdukları Minorsky tarafından iddia
edilmektedir.164
1933 yılında Paris’te doktora çalışması yapan Messoud Fany, Kürt
denilen unsurlarda mükemmel olmayan ırki yapıya dikkat çekmekte, “Bölge
tarihi içinde Kürt denilen unsurları dolaylı veya dolaysız ilgilendiren olayların
tarih olarak nitelendirilmeyeceğini” belirtmektedir. Ayrıca yazar Kürt tarihi
hakkında “Açıkca söylemek gerekirse Kürt Tarihi diye bir şey yoktur. Bu
162
Çay, A.g.e., s.46.
Hekimoğlu Süleyman Özcan, Kürt Tarihi: Aşiretler ve İsyanlar, 3. Baskı, İstanbul, Akis Kitap,
2009, s. 31-44.
164
Minorsky, A.g.e.,s. 30-31.
163
53
topluluğun çeşitli aşiretlerinin olaylarını ve hareketlerini anlatan birçok
hikâyeler mevcuttur.” demektedir.165
Wadie Jwaideh 1961 yılında Syracuse Üniversitesine sunduğu “Kürt
Milliyetçiliğinin Tarihi Kökenleri ve Gelişimi” isimli doktora tezinde sık sık
“Kürdolojinin Babası” Minorsky’e atıfta bulunmuştur. Jwaideh, Kürt tarihinin
kökenini Kürt sözcüğünün etimolojik incelemesiyle başlamış ve Driver’a atıfta
bulunarak M.Ö 3000’li yıllarda Kürtlerden ilk kez bir kil tabletle bahsedildiği
inancı üzerine tezini kurmuştur.
Sasani döneminde güç ve nüfuz kazanan Kürtler, İslam’ın yayılışı
döneminde ilk Arap Orduları’nın İran’a girmesini önlemeye çalışmışlar,
fetihler gerçekleştikten sonra da bu bölgede tehlikeli asiler olmaya devam
etmişlerdir. İslam’ın ilk dönemlerinde ise Araplarla, Kürtlerin karşı karşıya
gelmesi M.S.640 yılında Irak’ın kuzey sınırında bulunan Garzan bölgesinde
bulunan Kürt emrinin Araplara toprak vergisi vermesiyle başlamıştır. Buna
müteakiben Kürtler; Persler ve Hıristiyanlarla ortak hareket etmişlerdir.
Kürtlerin Müslümanlaşmaya başlamaları bu döneme rast gelmektedir. Emevi
ve Abbasi dönemlerinde sık sık isyanlar çıkartan Kürt gruplar, hanedan
kavgalarına da taraf olmuşlar, bazı hanedanların tahtından düşmesine sebep
olmuşlardır. Yine Minorsky’ye atıfta bulunan yazar 9., 10. ve 11. yüzyıllarda
yerli Kürt hanedanlarının ortaya çıktığını belirtmektedir. Bunlardan ilki M.S
951 ‘de Muhammed bin Şaddad bin Kartag tarafından kurulan, Kura ve Aras
nehirlerince çevrelenen Doğu Trans Kafkasya topraklarında hüküm süren
Şeddanilerdir. Mervaniler, Barzini aşireti reisi Hasanveyh bin Hasan
tarafından kurulan Hasnaviler ve İran-Irak Sınırları arasında M.S. 991- M.S.
1117 tarihleri arasında hüküm süren Annaziler Kürt Hanedanları olarak
gösterilmektedir. Ayrıca Eyyübileri de Kürt hanedanı olarak belirtmiştir.
16. yüzyıla gelindiğinde Kürtler Osmanlı imparatorluğu ve Safevi
Devleti arasındaki mücadelenin odak noktasındadırlar. Yavuz Sultan Selim,
165
Messoud Fany, La Nation Kurde et son Evolution Sociale, Paris, 1933
54
Çaldıran Savaşı sonrası İdris Bitlisi’yi yanına çekerek dengeleri kendi lehine
çevirmiştir.166
Minorsky’ye göre Şeyh İdris-i Bitlisi “Osmanlıların çıkarlarını göz
önünde tutarak çalışmış kendi ulusuna ihanet etmiştir.” Ayrıca Kürtlerin
Yavuz Sultan Selim ve diğer padişahlar devrinde mecburi iskâna ve zorunlu
göçlere tabi tutulduklarını iddia etmektedir.167 Jwaideh, Kürtlerin ebedi olarak
İran ve Türklerin toprakları arasında bölünmelerini 1639 Kasr-ı Şirin
Antlaşmasına bağlamaktadır.168 Minorsky’nin Bitlis Emiri Şeref Han’ın yazdığı
Şerefname’den alıntısına göre ise “II. Mahmut bütün Kürt Beyliklerin ve
imaretlerini ortadan kaldırdı. Bu kararın uygulaması için de Reşit Paşa
yönetiminde ordu göndermiştir. Böylece Kürtler ikinci kez ve tam anlamıyla
Osmanlılar tarafından işgal edilmiştir.’’
Kürtler, Osmanlı Devleti’nin son bir asırında milliyetçi nitelikli olmayan
küçük çaplı isyanlar düzenlemişlerdir. 1834 yılında Bedirhan Bey tarafından
başlatılan ayaklanma bunların ilkini oluşturur. Bunu Kırım Savaşı sırasında
Yezdan Şer tarafından Hakkâri’den başlayıp Musul’a kadar olan bölgede
çıkarılan ayaklanma, 1877-1878 Rus-Osmanlı Savaşı sırasında Bedirhan
Bey’in oğullarının isyan hareketi ve 1880 yılında Şeyh Ubeydullah tarafından
başlatan isyan hareketi izlemiştir.169 İran topraklarında başlayan bu isyan
diğerleri gibi başarısız olmuştur. İsyanların çıkarıldığı dönemler dikkate
alındığında
tesadüfen
çıkarılmış
olmadıkları
ve
yabancı
devletlerin
müdahalesi olduğu anlaşılmaktadır.
4.2.3. KÜRTLERİN DİLİ
Ortadoğu’nun değişik yörelerine dağılmış olan Kürtler, birbirleriyle
anlaşmak için Kürtçe diye tanımlanan dili konuşurlar. Şerefname’den
166
Wadie Jwaideh, Kürt Milliyetçiliği Tarihi Kökenleri ve Gelişimi, Çvr: İsmail Çekem –Alper
Duman, İstanbul, İletişim Yayınları, 1999, s. 25-35.
167
Minorsky, A.g.e., s. 25.
168
Jwaideh, A.g.e., s. 34.
169
Minorsky, A.g.e., s. 26-27.
55
başlamak üzere günümüze kadar. bilim adamları Kürtçeyi sınıflandırmada
birliğe ulaşamamışlardır.170 Şu an kabul edilen ise Kürtçe’nin bilim adamları
tarafından iki ana gruba ayrılmış şeklidir. Buna göre;
1) Kürtçe’nin Kuzey-Batı Grubu: Bu grup daha çok Türkiye Kürtlerinin ve
İran’ın Batı Azerbaycan bölgesinde yaşayan Kürtlerin konuştuğu “Kurmanci”
diyalektiğidir. 171
Türkiye’de Mardin, Siirt, Şırnak, Batman, Hakkari, Van, Muş ve
Erzurum bölgelerindeki Kürtler bu diyalektiği kullanmaktadır. Ayrıca Urumiye
gölünün kuzeyinde ve batısında İran Aşiretlerinde, Horasan’da; Irak’ta
Bahdinan, Sincar ve Musul’da; Suriye ve Rusya topraklarında bu diyalektiğin
konuşulduğu belirtilmektedir.172
2) Kürtçe’nin Güney – Doğu Grubu: Bu grup ise, Irak Kürtlerinin çoğunun ve
İran’ın bazı bölgelerindeki Kürtlerin konuştuğu, “Sorani” dialektiğidir. Sorani
dialektiğinin
konuşulduğu
yöreler
Irak’ta
Revanduz,
Köysancak
ve
Süleymaniye; İran’da Senandaj, Mahabad ve Kirmanşah’tır.
Lakin Sovyet bilim adamlarının bu tasnifine rağmen İran’ın Mahabad,
Irak’ın Revanduz ve Süleymaniye bölgesi aşiretleri kendi diyalektlerine
kırmançi adını vermektedir. Ancak Kırmançi olarak adlandırdıkları bu dialek
Anadolu’da ki Kırmançi ile anlaşabilirliği yoktur.173
Kürtçe diğer diller gibi birçok dilin hem etkisinde kalmış hem de o
dillerle karışmıştır. Bunda sınır toplumu olmalarının etkisi büyüktür. Ayrıca
Farsçanın ve Türkçenin yoğun bir şekilde etkisinde kaldığı aşikârdır. Çarlık
Rusya’sı Erzurum Başkonsolosu Alexander Jaba 1856 yılında Erzurum
bölgesinde
Kürtçe
kelimeler
hakkında
yaptığı
inceleme
sonucunda
Kürtçedeki 8307 sözcüğün; 3080 ‘inini Türkçe, 2640’nın eski farsça 2000’nin
yeni lisanda Arapça olduğunu tespit etmiştir.
Kürtçe’nin ilmi ve felsefi kavramları açıklama kapasitesi bakımından
müstakil bir dil mi yoksa yarım bir dil ya da Farsça’nın bir lehçesi mi olduğu
konusu son derece ihtilaflı, siyasi bir konudur. Hali hazırda Kürt bölgelerinde
170
Hekimoğlu, A.g.e., s. 8-20.
Attar, A.g.e., s. 46.
172
Hekimoğlu, A.g.e., s. 8-20.
173
Çay, Age. s. 121.
171
56
yapılan Kürt dili hakkındaki yayın çabaları ilmi araştırmalara dayalı olmaktan
çok siyasi eğilimlere dayalıdır.174
Bazılarına göre Kurmançi ve Sorani’nin haricinde farklı dil veya
diyalektler de vardır. Bunlar İran ve Irak’ta konuşulan Gurani ve Türkiye’de ve
Irak’ta konuşulan Zazacadır. Zazaca ve Gurani arasında bir ilişki ikisinin de
kuzeybatı İran dil grubuna yakın olmasıdır. Zazaca ve Gurani lehcelerini
konuşanların aynı kökenli olduğu söyleyenlerde mevcuttur. Süleymaniye
bölgesinde kendilerini “Guran” olarak tanımlayan bir topluluğun bulunduğu ve
kendilerini Kürtlerden ayrı gördükleri ifade edilmektedir. İhtimal dâhilindedir ki
zazaca ve gurani konuşanlar Süleymaniye bölgesine geldiler ve daha sonra
zazaca konuşanlar Anadolu’ya sürülmüşlerdir.175
Dilbilimcilere göre günümüzde konuşulan Zazacanın %80’i Türkçe,
Eski Türkçe veya değişime uğramış Türkçedir. Zazaca konuşanların
Oğuzlar’a dayandığına dair çeşitli tespitler mevcuttur. Beyoba Zazaları
bunlara en iyi örnektir. Tunceli Hozat’tan Akhisar’a göç eden Beyoba
Zazalarının en yaşlısı Hasan Efendi’nin bir konuşmasında: kendilerinin Hoca
Ahmet Yesevi’ye bağlı olduklarını ve onun soyundan geldiklerini, soylarının
Oğuzlar’a dayandığı ve Orta Asya’dan Tunceli bölgesine geldiklerini
söylemiştir.176
Sonuç olarak dil açısından Kürtler arasında, Kurmançi diğerlerine göre
daha baskın ya da yaygın gözükse de onun ulusal bir dil seviyesine ulaştığı
söylenemez. Ayrıca hali hazırda standart bir Kürtçe alfabe de mevcut
değildir.
Çalışmasını Kurmançi lehçeleriyle sınırlayan Minorsky büyük çeşitlilik
gösteren kurmançinin temelindeki birleştirici unsurlara işaret etmiştir.
Minorsky’e göre bu birlik; Kürtlerin dört bir yana dağılmadan önce, yakın
cemaatler halinde yaşamış olmaları gereken zamanlarda gelişmiş olmalıdır.
Kürtlerin kuzeybatı İran dillerinden birini konuştuğunu belirten Minorsky, bu
dilin her şeyden önce Partların ve bir dereceye kadar Med’lerin dili olduğuna
174
Attar, A.g.e., s. 47.
Başbuğ, A.g.e., s. 30.
176
Türkdoğan,A.g.e.,s. 293.
175
57
inanır. Minorsky son olarak, Medler ve Partların Kürt ırkının ve dilinin nitelik
ve
bileşiminin
şekillenmesinde
önemli bir rol oynadıkları
sonucuna
varmaktadır.177
4.2.4. KÜRTLERİN COĞRAFYASI
“Kürdistan”
terimi
Farsça’da
Kürtlerin
bölgesi
anlamında
kullanılmaktadır. Ancak tarih ve coğrafya söz konusu olduğunda anlamını
belirlemek son derece güçleşir. Kürdistan, Kürtçe konuşulan insanların
yaşadıkları yerleri belirtmek için kullanılan göreceli bir terimdir.178 Bu terimi ilk
olarak Selçuklular, bugün Kürdistan diye tanımlanan coğrafyanın küçük bir
bölümünü oluşturan bir eyalet için bu terimi kullanmışlardır. 179 Bu eyalet
Zağros dağlarının doğusunda, Hemedan, Dinever ve Kirmanşah vilayetleri ile
batısında Sincar ve Şehrizar vilayetlerini ihtiva etmekteydi. Sultan Sencer bu
terimi kullanmasındaki amaç ise bir etnik grubu tanımlamayı değil tamamen
coğrafi bir bölgeyi tanımlamaya yöneliktir. Ayrıca belirtmek gerekir ki
Kürdistan kelimesi hiçbir zaman bir devletin adı olarak kullanılmamıştır. 180
Yavuz Sultan Selim’in İran seferi sırasında (Kurt-baba) BabaKürt’lerin
aşiret reisleri gelerek bağlılıklarını bildirmişler, bunun sonucu olarak ta geniş
imtiyazlar elde etmişlerdir. Öyle ki Yavuz Sultan Selim olaydan sonra
vilayetlerin bir kısmına “Kürdistan” ve burada oturanlara da ”Kürt” adını
vermiştir.181
İran’da Genelkurmay Başkanlığı ve Türkiye’de İran Büyükelçisi
görevinde bulunan Hassan Arfa’ya göre Kürdistan denilen coğrafya’nın
sınırları şu şekildedir: ”Doğu da sınır Zağros dağlarının doğu yamaçlarının
Rezaiye Gölü’ne uzantısı, oradan da güneydoğuya, Sanandaj’la Hemedan ve
Kirmanşah’la Hemedan arasında uzanan bir hatta birleşir. Güneye doğru
177
Minorsky, “Kürtler”,İslam Ansiklopedisi VI.cilt, s. 1088-1114.
Jack David Eller, From Culture to Ethnicity to Conflict, Michigan, The University of
Michigan,1990, s. 146.
179
Jwaideh, Age. s. 11
180
Eller, A.g.e., s. 152-154.
181
İbrahim Etem Gürses, Kürtçülük Gerçeği, Ankara, Kömen Yayını, 1977. s. 25..
178
58
bölge, Kirmanşah ve Kerkük’ü içine alan, Musul’u hemen dışarıda bırakan ve
ondan sonra Mardin’i, Viranşehir’i ve Urfa’yı içine alan girişli çıkışlı bir hatta
uzanır. Bu hat ondan sonra kuzeye Malatya’ya doğru bükülür, oradan sonra
Kemaliye’ye kadar Fırat Nehrini izler, oradan sınır, kuzeyde Erzincan ve
Erzurum’un güneyine kadar uzanan Mercan ve Bingöl dağlarının yüksek
dizileridir. Ve Ağrı dağına kadar uzanır. Böylece kuzeyde Türkler güneyde
Kürtler olmak üzere doğal bir sınır oluşur.182 Bu tanımlamanın tamamen
siyasi nitelikli olduğu ve batılı merkezlerin tanımlanmasından esinlenilerek
yapıldığı açıktır, bilimsel bir yönü ve değeri yoktur.
Kürdistan teriminin günümüzdeki iddia edilen coğrafyası da hemen
hemen budur. Coğrafya’nın bölge devletleri arasında parçalanmış olması
sebebiyle kendilerine göre; Irak Kürdistan’ı, Suriye Kürdistan’ı, İran
Kürdistan’ı, Sovyet Kürdistan’ı ve Türkiye Kürdistan’ı gibi yeni coğrafi terimler
ortaya atılmıştır.183
Ülkeler arasındaki toprak dağılımı ise yaklaşık olarak Türkiye’de
190.000 km2, İran’da 125.000 km2, Irak’ta 65.000 km2, Suriye’de 12.000 km2
olmak üzere toplam 392.000 km2 bir alanı kapsadığı iddia edilmektedir.184
Kaynaklarda ise “Kürdistan”dan ilk defa bahseden Hamdullah Mustafa
Kazvini olup Nüzhet’ül Külub (14.y.y) adlı eserinde Kürdistan’ın 16
kasabadan ibaret olduğunu belirtmektedir.185
Bazılarına göre ise, Kürtlerin ya da Kürtlere nesep olarak yakın
kavimlerin yaşadığı her yer Kürdistan’dır. Bu bakış açısı nüfusa ya da
Kürtlerin o bölgeye nasıl geldiğine çok fazla önem vermemektedir.
Şerefname’de ise Kürtlerin yaşadıkları coğrafi bölge şu şekilde
belirtilmiştir;”Hürmüz Denizi (Basra Körfezi)’nde başlar bir doğru çizgi
üzerinde aradan Malatya ve Maraş illerinin nihayetine kadar uzanır. Böylece
bu çizginin kuzey tarafını Fars, Irak-ı Acem (Güneybatı İran’daki Huzistan
Eyaleti), Azerbaycan, Küçük ve büyük Ermenistan teşkil eder. Güneyine ise
182
Hassan Arfa , The Kurds, An Historical An political Study , London, Oxford University Press,
1968, s. 1-2.
183
Çay, A.g.e., s. 104.
184
Th, Bois, V.Minorsky, D.N.Mac Kenzie, Kürtler ve Kürdistan, Çvr: Kamuran Fıratlı, , İstanbul,
Doz Basım, 1996, s. 17.
185
Çay, A.g.e., s. 105.
59
Irak-ı Arab, Musul ve Diyarbakır illeri düşer.’’186
Görmekteyiz ki tarif edilen coğrafya oldukça geniş bir alanı
kapsamaktadır. Bu büyük coğrafya’nın İran kesimine 13.yüzyıla kadar Arap
literatüründe “Cibal” adı verilmekteydi. Türkiye kesimindeki bölge ise Cezire
ya da Diyarbekir olarak anılmaktaydı. Bugünkü geniş coğrafi bölgenin
adlandırılması 19’uncu yüzyılın eseri olup, bu yüzyıla kadar Kürdistan olarak
bilinen coğrafi mekân; İran’daki merkezi Senandaj olan Ardelan denilen
bölgedir.187
“Kürtler’in oturduğu ülkeyi tanımlamak istersek, Kürdistan adına
dayanamayız. Çünkü Kürdistan adı zaman ve mekan içinde değişken bir
terimdir. Dolayısıyla ona başka bir terim aramak gerekir.”188 Diyen Bazil
Nikitine Kürtleri “dağlı” olma özelliklerini dikkate alarak Türkiye’nin doğusu ile
İran’ın batı bölgesindeki dağlık bölgeleri Kürt yurdu olarak açıklamaya
çalışmıştır.189 Buna göre, “Günümüzde Kürtler, Bağdat’ın doğusundaki
Mendeli kasabasından başlayarak İran-Irak sınırının iki yanında, sonra
Ağrı’ya kadar Türkiye İran sınırının iki yakasında olmak üzere, güneyden
kuzeye geniş bir bant halinde uzanır ve kuzeyde Transkafkasya’ya yayılır.
“B.Nikitine’nin bu görüşü küçük değişikliklerle daha sonraki yazarlar
tarafından da benimsenmiştir.
Messoud Fany, Avrupa’daki Kürdistan coğrafyası ile ilgili haritaların
yetersiz olduğunu, batılı yazarların Kürdistan’ı değişik adlarla zikrettiklerini ve
Kürdistan terimini özellikle Türkiye’nin doğu vilayetlerinde bir “Kürt yurdu”
meydana getirmeyi amaçladıklarını belirtmektedir.190
Bazı kaynaklarda Osmanlı sultanlarının fermanlarında Kürdistan terimi
kullanmaları örnek gösterilerek dayanak göstermektedirler. Bu fermanların bir
kaçını incelediğimizde191 Kürdistan denilen bölgenin şehir ve kasabaları
186
Şeref Han, Şerefname, Trc: Mehmet Emin Bozarslan, İstanbul, 1971, s. 22.
Çay, A.g.e., s. 106-107.
188
Bazil Nikitin, Les Kurdes, Etude Sociologie et Historique, Paris, 1956, s. 24.
189
Nikitine, A.g.e., s. 25-37.
190
Fany, A.g.e., s. 128-132.
191
Kanuni Sultan Süleyman’a ait 08.x,1525 tarihli fermanda; “Akdeniz’in Karadeniz’in ve Rumeli’nin ve Anadolu’nun ve Karaman’ın ve Rum’un ve Vilayet-i Zülkadriye’nin ve Diyarbekir’ın ve
Kürdistan’ın ve Azerbaycan’ın ve Acem’in ve Şam’ın ve Haleb’in…”
187
60
olarak gösterilen birçok şehrin (Diyarbakır, Van, Hakkâri v.b) eyalet, sancak,
kaza gibi idari birimlerin içinde zikredilmesi yanında birde izafi olarak ta
(Akdeniz, Karadeniz vs.) bahsedildiğini görmekteyiz.192
1802 yılında VII. Pius’un papalığı döneminde bölgeye ayrılık tohumları
atmak amaçlı misyonerlik görevi için Musul’a gönderilen, 1809 yılında da
Mezopotamya ve bölgeye papalık görevlisi olarak atanan, Napoli doğumlu
G.P. Giuseppe Campanile’nin kaleme aldığı “Kürdistan Tarihi“ adlı
çalışmasında; ”Kürdistan yada Kürtlerin ülkesi, Mezopotamya ve Pers
sınırlarındadır. Yayılma alanı yaklaşık otuz gün uzunluğunda ve on iki gün
genişliğindedir. Bu bölge Osmanlı imparatorluğundan bağımsızdır”. 193 diyerek
Kürdistan’ı izafi olarak tanımlamıştır. Ayrıca yazar Kürdistan tarihi’ni bölgede
kurulan mirlikleri anlatarak izah eder. Campanile’ye göre, Kürdistan yedi
müslüman bölgeye yada prensliğe ayrılır. Bu prensliklerin adı: Bitlis, Şambo
adı da verilen Hakkari, Botan, Bahdinan, Soran, Baba, Qelaçolan’dır. Yazara
göre; bu prensliklerin hepsi de sultandan bağımsızdır. 194 Yazar kendi kitabı
içerisinde ikileme düşmektedir. Zira Müslüman olarak söylediği “7 mirlikten
daha sonra bunları oluşturan Behdinan, Botan ve Şambo mirliklerinde bir
milyon üç yüz kırk bine varan yirmi dört bin Hıristiyan köyü bulunmaktadır.” 195
Demektedir. O dönem de o bölgede yaşayan nüfusun ancak o kadar
olabileceği
göz
önünde
bulundurulduğunda,
kitabın
yanlılığı
ortaya
çıkmaktadır.
Tüm bu yaklaşımlarda dikkat çeken nokta bir etnik gruba vatan
yaratma gayretidir. Bu gayretin gösterildiği dönem bölgenin yeniden
şekillendirilmesine karar verildiği Osmanlının son dönemleridir.
Kanuni’nin I.VIII.1553 tarihli fermanında ise; “Akdeniz’in ve Karadeniz’in ve Rumeli’nin ve
Anadolu’nun ve Şam haleb ve Karaman’ın ve Rum’un ve Vilayet-i Zülkadriye’nin ve Diyarbekir’in,
ve Kürdistan’ın ve Azerbaycan’ın ve Van’ın…”
192
Fany, A.g.e., s. 128-132.
193
R.P.Guiseppe Campanile, Kürdistan Tarihi, Çvr:Heval Bucak, İstanbul , Avesta Basın Yayın,
2009, s. 13.
194
Campanile, A.g.e., s. 17-52.
195
Campanile, A.g.e., s. 113.
61
BEŞİNCİ BÖLÜM
IRAK’TAKİ KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ
Bir önceki bölümde Irak’ta yaşayan Kürtlerin; nüfusu, yaşadıkları
bölgeler, sosyal yapısı ve dinleri ile Kürtçülük ideolojisinin dört temel ayağını
oluşturan yapıları ele almıştık. Bu bölümde tarihten günümüze Kürtçülüğün
tarih içerisinde nasıl oluşup hangi evrelerden geçtiği ele alınacaktır.
5.1. IRAK’TAKİ KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ
Irak’taki Kürt milliyetçiliğini Irak Devletinin oluşturulmaya başlanıldığı
1918’den itibaren günümüze kadar inceleyeceğiz. Kürtçülüğün tohumları
Osmanlı İmparatorluğu’nun son 150 senesinde emperyalist devletlerce
atılmıştır ve şu an ise meyveleri toplanmaktadır. Irak’taki Kürt Milliyetçiliğini
anlayabilmek için Osmanlı döneminde tohumları atılan Kürt Hareketini de ele
almamız gerekmektedir.
Yakın çağın başında Osmanlı Devleti’nin durumu pek iç açıcı değildi.
Çağ değişmesine rağmen devlet değişmemiş kendini çağa uyduramamıştı
Yıpratıcı, uzun süren savaşlar birbirini izlemekte, çoğunda da yenilmekteydi.
Ayrıca yaşanan taht kavgaları Osmanlı’nın başını kuma iyice sokmuştu. 196
Bölücülük anlamındaki Kürtçülük tohumlarıda işte tam bu dönemde atılmaya
başlanıldı. Kürtçülüğün öncüleri Kürtler değildir. Bu hareketi ateşleyen
emperyalist devletlerin hizmetindeki yabancı misyonerler, gezginler ve
konsoloslardı. Nitekim “Kürtçülüğün Babası” olarak bilinen P.Maurizio
Garzoni Katolik misyonerdir. Garzoni, 18. yüzyılın son çeyreğinde Amadiye
bölgesinde 18 yıl yaşamış, 1787 yılında Roma’da, İtalyanca olarak “Kürt Dili
Grameri ve Sözlüğü” adlı bir kitap yayınlamıştır. Bu kitap Kürtçenin ilk
sözlüğü ve gramer kitabı olarak bilinmektedir. Dolayısıyla “1787 yılı
Kürtçülüğün başlangıç tarihidir.” denilebilir. Garzani’den sonra Anadolu’nun
196
Bilal Şimşir, 1787-1923 Kürtçülük I, İstanbul, Bilgi Yayınevi, 2007, s. 43-45.
62
seçilmiş yöreleri siyasi amaçlarla araştırılmaya, didiklenmeye, gezilip
incelenmeye başlanmıştır.197 Kürtçülük ideolojisi de bu araştırma ve gezilip
incelenmeler sonucunda yazılan kitap, makaleler sayesinde oluşturulmaya
çalışılmış, nifak tohumları o günlerden itibaren atılmaya başlanılmıştır. 1799
yılında yazdığı kitapla “Kürdistan” adını kullanan ve dış dünyaya duyuran
Alman gezgin İ.A.Bergk, Avusturyalı tarihçi Hammer, İtalyan misyoner
M.Giuseppe Campanili, Alman mareşali Helmuth Van Moltke ve Polonyalı
E.de Kowalevski bu konu üzerine akla ilk gelen kişilerdir.
1827-1877 yılları arasında Avrupa, Kürtçülüğün teorik altyapısını
oluşturmaktaydı.
Avrupa,
Kürtçülüğün
ve
Kürdolojinin
merkezi
görünümündeki Paris’te Kürtçe öğreten, Paris Üniversitelerine bağlı bir
yüksek okul vardı. “Yaşayan Doğu Dilleri Ulusal Okulu” isimli bu okulda doğu
dillerinin yanı sıra Kürtçe’nin Kurmançi lehçesi üzerinde çalışılıyordu. Aynı
dönemde Rusya’da benzer çalışmalar yapmaktaydı. Zira “Kürdoloji” Rus
emelleri için siyasi bir silahtı.198 Bunun ilk örneği dönemin Çarlık Rusya’sı
tarafından
gerçekleştirilmiştir.
1829
yılında.
Osmanlılarla
yapacakları
savaşlarda istifade etmek için Kürtlerin durumu ve askeri güçlerini kullanmak
maksatlı bazı Kürt kabilelerini Osmanlı Sultanına karşı örgütlemişler, onları
Rusya’nın Kafkasya’daki topraklarına göçmeyi teşvik ettimişlerdir. Bugün
Kafkaslarda sayısal çoğunluğu bulunmayan Kürtlerin gelişleri o günlere
dayanmaktadır.
Osmanlı Hükümeti bu döneme kadar Kürt aşiret liderlerine mesafeli
duruyor, elinin altındaki kabilenin hâkimiyetine de pek fazla müdahale
etmiyordu. Osmanlılar 19.yüzyılda Kürtleri; Avrupalılardan, özellikle de İngiliz
ve Ruslardan uzak tutmak için Kürt bölgelerini merkezi hükümetin kontrolüne
almayı ve geleneksel Kürt emirliklerini ortadan kaldırmaya karar vermiştir, Bu
siyasetin sonucu olarak, bazı Kürt emirlikleri İstanbul Hükümetine düşman
olmuştur ve isyanlara başlamışlardır. 18.yüzyıl ve 19.yüzyılın başlarında
çoğu Irak topraklarında gerçekleşen bu isyanların hiç birisinde ulusalcı bir
197
198
Şimşir, A.g.e. , s. 46-49.
Şimşir, A.g.e., s. 63-70.
63
eğilim bulunmamaktadır.199 Bazı yazarlar bu isyanları “Kürtçülük’’faaliyetleri
içersine alıyor olsa da doğruluğu yoktur. Zira isyan süsü verilen bu
başkaldırıların
çekişmeleri,
muhteviyatını;
çıkarların
mevki
zedelenmesi
hırsı,
ve
vergi
vermeme,
hazmedememe
gibi
menfaat
unsurlar
oluşturur.200
İsyanların artmasında; Avrupa’dan Ortadoğu’ya yayılan milliyetçilik
akımları, Kürt emirliklerin ortadan kaldırılması ve Osmanlı ordusunun Mısır
Valisi İbrahim Paşa güçlerince yenilmesinin verdiği otorite kaybı etkili
olmuştur.201
Bu isyanlardan; Bedirhan Bey isyanı, Yezdan Şir isyanı ve Şeyh
Ubeydullah
Nehri
isyanları
bazı
kaynaklarda
milliyetçilik
özelliğiyle
diğerlerinden ayrılır. Bu isyanların oluşumunda ve kaderinde İngiliz ve Rus
siyasetleri hâkim olmuştur. Nispeten ulusalcı bir mahiyeti olan ilk hareket
Bedirhan Bey isyanıdır. 1840’lı yılların sonlarına doğru sözde Kürt milli
devletini kurmak için isyan etmiştir.202 İsyanında İlk etapta başarılı olmasına
rağmen bölgede yaşayan Hıristiyan Kürtleri’de katletmesi ulusal hareketine
şüphe düşürmüştür.203 Nitekim Osmanlı bu isyanı, İngiliz ve Amerikalı dini
heyetlerin yardımı ile bastırabilmiştir. Osmanlı ile Bedirhan Bey arasındaki
dengeyi ters düz eden diğer unsur ise; Osmanlı safına geçip dengeyi bozan
Bedirhan Beyin yeğeni Yezdan Şir’dir. Lakin kendisi de 1855 yılında
bağımsız bir Kürt devleti kurmak ve başına hükümdar olabilmek için isyan
etmiştir.204 İngiltere’nin bölgede görevlendirdiği Nemrud Resam, Kürt kabile
liderlerini rüşvet vererek Yezdan Şir’den uzaklaştırmış, böylece ikinci büyük
ayaklanma da ülkesinde yaşattığı misyonerler sayesinde emperyalist
devletlerce engellenmiştir.
Ubeydullah, başkaldırı öncesinde İran-Osmanlı arasında, hem de
başkaldırı sonrasında İngiltere-Osmanlı devletlerine çift taraflı oynamıştır.
199
Attar, A.g.e., s.74-75.
Şadillili Vedat, Türkiye’de Kürtçülük Hareketleri ve İsyanlar, Ankara, Kon Yayınları, 1980, s.
25.
201
Vedat, A.g.e., s. 19.
202
Attar, A.g.e., s. 76.
203
İbrahim Etem Gürsel, Kürtçülük Gerçeği, Yayın, Ankara, Komen Yayıncılık, 1977,s. 28.
204
Attar, A.g.e., s. 77.
200
64
Haziran 1880’de Başkale İngiliz Konsolos vekili Clayton’a “Kürtler ayrı millettir
ve Kürdistan’da birlik olmalıdır205” tarzındaki mesajına rağmen Ubeydullah’ın
Van Valisine “Her zamankinden daha fazla sadık olduğumuzu hükümete arz
ederim, Entrikacıların hakkındaki asılsız iftiralarına kulak verilmeyeceğini de
umuyorum.” diye yazdığı mektup Übeydullah’ı ikili oynadığının göstergesidir.
Her şeye rağmen birçok Kürt uzmanı ve Kürtçü Şeyh Übeydullah’ı ilk
Kürt milliyetçisi olarak görmektedir. Bunun tek sebebi Tebriz’deki İngiliz
Askeri ataşesi William Abbott’un gönderdiği mektuptur. Bu mektupta, şeyhin
kendisine şöyle dediğini belirtmektedir: “Kürt halkı bölünmüş bir halktır. Bu
halkın mezhebi âdeti ve görenekleri diğerlerinden farklıdır. Gerek İran
hâkimiyetinde ki gerekse Osmanlı hâkimiyetinde ki Kürt liderlerinin tümü şu
konuda müttefiktirler. Bu iş ne Osmanlı ne de Kaçar Devletiyle devam etmez.
Avrupalı devletlerin dikkatini çekecek, bizim durumumuzu daha dikkatle
incelemelerini sağlayacak bir şeyler yapmak gerek. Biz ayrı bir milletiz ve
kendi yönetimimizi kendi elimize almak istiyoruz”206
Ubeydullah, Nakşibendî tarikatının tanınmış bir Kürt şeyhi idi. Esasen
Kürtler arasında büyük saygı kazanmış Şeyh Taha’nın oğlu olan Ubeydullah,
Şeyh Taha’nın ölümünden sonra Kürtlerin liderliğini üstlenmişti.207 Osmanlı
Ubeydullah’ı
1877-1878
Osmanlı
Rus
savaşında
savaşması
için
görevlendirmiş ve emrine ABD’den alınan 20.000 adet piyade tüfeği vermişti.
Ubeydullah aynı zamanda İran Şahı tarafından hizmetlerinden dolayı maaşa
bağlanmıştı. Savaşa katılan Ubeydullah birlikleri her ne kadar başarı
gösterse de bölgede bulunan Ermeni köylerini kana buladı. Bölgede yaşayan
misyonerlerin, elçilerin savaş esnasında yazdığı raporlar ve mektuplar
Osmanlı’nın canını sıkmaya başlamıştı. Savaşın sona ermesiyle İran’dan
aldığı maaşta kesilmiş, Osmanlıdan savaşta gösterdiği başarılardan dolayı
madalya ve para talep etmesine rağmen herhangi bir cevap gelmemişti.
Sonuçta Ubeydullah buna isyan ederek, Türk Hükümetinden aldığı tüfekleri
yine Türk Hükümetine çevirmiştir. Ubeydullah ayaklanması 30 Ağustos
205
Robert Olson, Kürt Milliyetçiliğinin Kaynakları ve Şeyh Said Ayaklanması, Trc:Bülent Peker,
Nevzat Kıraç, Ankara, Öz-Ge Yayınları, 1992, s. 19.
206
Attar, A.g.e., s. 81,
207
Gürsel, A.g.e., s. 31-33.
65
1879’da başlamış, 14 Eylül 1879’da sona ermiştir. Şeyh Ubeydullah, 20.000
kuruş aylık maaşa bağlanmış 1881 yılında ailesiyle Hicaz’a sürülmüştür.
1883’te ölümünden sonra oğullarından Şeyh Abdülkadir İkinci Meşrutiyet
döneminde Ayan Meclisi ‘ne seçilmiş bir ara Meclis Başkanlığı görevini yerine
getirmiştir. Ancak mütareke döneminde İngilizlerle işbirliği yapması ve
arkasından da Şeyh Said Ayaklanmasına208 karıştığı için idam edilmiştir.209
Şeyh Ubeydullah başkaldırısının başlangıcından sonuna kadar olan tüm
olayları İngiliz kaynaklarına göre incelediğimiz de Übeydullah’ın istekleri
karşılanmadığı için başkaldırdığı aşikârdır.210
Ünlü Şarkiyatçı Robert Olson,”Kürt Milliyetçiliğin Kaynakları ve Şeyh
Said İsyanı 1880-1925” adlı kitabında Şeyh Ubeydullah ayaklanmasına artan
bir Kürt milliyetçiliği bilincinin ilk evresi olarak tanımlar. Ayrıca bu hareketle
Şeyhlerin Kürtler arasında en önde gelen liderler olarak yükselmesine işaret
etmektedir.211 Robert Olson aynı eserinde Ubeydullah ve Bedirhanı
karşılaştırmış Ubeydullah’ı milliyetçi hedeflerle tanımlarken, Bedirhan’ın bu
özelliği olmadığını belirtmektedir. Yazara göre; Ubeydullah’ın Nakşibendî
şeyhi olması milliyetçi amaçlarını dini söylemler kullanarak diğer aşiret
reislerine tesir edebilmekteyken, Bedirhan’ı ise bir Mir yani aşiretler
konfederasyonunun reisi olarak tanımlamaktadır.
Ubeydullah’ı ilk Kürt milliyetçisi olarak gösterenlerin tek kaynağı ise o
bölgede hangi görevle orada olduğu karanlık olan İngiliz bir subayla
Übeydullah aralarında geçen konuşmaya binaen yazılan mektuptur. Bu
mektup öyle bir kanıt halini almıştır ki, Übeydullah bu mektubu bizzat kaleme
almamasına rağmen tüm batılı kaynaklar onu, ilk Kürt milliyetçisi konumuna
getirmişlerdir.
93 Harbinde yenilen Osmanlı Devleti ile Rusya’nın imzaladığı
Ayestefanos (Yeşilköy) Barış antlaşması ile 1920 Sevr Antlaşması arasındaki
süreç siyasi Kürtçülüğün yaratıldığı dönemdir. Osmanlı; Ayestefanos
208
Şeyh Said ayaklanmasıyla ilgili detaylı bilgi için bkz. Serap Yeşiltuna, Resmi Kanun,
Kararname, Rapor ve Tutanaklarla ATATÜRK ve Kürtler, İstanbul, İleri Yayınları, 2007, s. 427501
209
Şimşir, A.g.e., s. 178-195.
210
Bknz. Şimşir, A.g.e., s. 180-196.
211
Olson, A.g.e., s. 17.
66
Antlaşması’nın 16. maddesine göre “Kürtler ve Çerkezlere karşı Ermenilerin
güvenliğini sağlamayı” Rusya’ya karşı taahhüt ediyordu.. Ayrıca bu madde ile
Kürtlerin adı ilk defa uluslararası antlaşmada geçmiştir.212
Olson’a göre: Kürt milliyetçiliğinin ikinci evresi 1891 yılında Osmanlı
Ordusunda kurulan Hamidiye Alayları’dır. Anadolu ve Rumeli Türklerinin
çoğunluğunu
oluşturduğu
Osmanlı
Ordusu,
93
Harbinin
sonucunda
Rumeli’nin elinden gitmesi sebebiyle yeni askeri kaynaklara ihtiyaç duydu.
Askere gayrimüslimler ve göçebeler alınmamaktaydı. Bu durum da ilk akla
gelen çözüm göçebe halinde yaşayan aşiretleri iskân edip onlardan asker
almaktı 4. Ordu Komutanı Müşir Mehmet Zeki Paşa, aşiretlerin iskânının
uzun süre kaybettireceğini bunun için iskan edilmeden Hamidiye Süvari
Alayları’nın kurulmasını önerdi. Padişahın da oluruyla Zeki Paşa, Hamidiye
Alaylarını oluşturmakla görevlendirildi.213 Robert Olson’a göre; Abdülhamit’in
Hamidiye Alaylarını kurmasındaki amaç; merkezi sultayı tesis etmek, Doğu
Anadolu’da yeni bir toplumsal siyasal denge inşa etmek, askeri amaçlar
doğrultusunda aşiret kuvvetlerinden yararlanmak (Hamidiye Alaylarını o
dönem de sıkıntı çektiği Ermenilere karşı kullanmak), Doğu Anadolu’yu Rus
istilasından korumak, Büyük Britanya’nın Doğu Anadolu’daki yayılma
siyasetini durdurmak ve son olarak Pan İslam siyasetini icra etmektir.214
Hamidiye Alaylarını, emperyalist devletlerce pompalanan Kürtçülüğe
karşı yapılmış “kalkan” olarak ta görebiliriz. Zira Abdülhamit bu hamle ile
Kürtlerin ileri gelenlerini subay yapıp madalyalar vermiş, Kürtlerin Babı-ali’ye
bağlı kalmalarını ve şeyhlerin kudretini azaltmayı düşünmüştür. 215 Kürt
Şeyhlerin çocukları için Hamidiye mektepleri açılmıştır. Bu şekilde çocukların
İstanbul’da el altında bulundurulması ile beyliklerin merkezi otoriteye karşı
tahrik ve isyanları önleme amaçlanmıştır.216 Bazı yazarlara göre ise; Sultan
Abdülhamit’in yurtta meşruiyet isteyen aydınları baskılama için bu alayları
212
Şimşir. A.g.e., s. 144.
Şimşir, A.g.e., s. 214.
214
Olson, A.g.e., s. 28.
215
Olson, A.g.e., s. 35.
216
Gürsel, A.g.e., s..37.
213
67
kurdurmayı karar vermiştir.217 Olson’a göre; Hamidiye Alayları sayesinde Kürt
milliyetçiliği önemli bir yükseliş göstermiştir. Birinci olarak 1892’den 1914’e
kadar olan dönemde bölgede hiç olmadığı kadar Kürt kudreti ve sultasına
hâkim olunmuştur. İkinci olarak Hamidiye Alayları Sünni Kürt aşiretlerinden
oluşmaktaydı. Alevi Kürt aşiretleriyle olan çatışmalar Kürtçülüğe negatif bir
değer katmakla beraber Sünni Kürtler arasında dayanışma duygusuna
katkıda bulunmuştur. Üçüncü olarak Kürt subaylar. Balkan ve Birinci Dünya
Savaşına katılmalarıyla çağdaş savaş tecrübeleri kazanmıştır. Dördüncü ve
sonuncu olarak Hamidiye Mekteplerinde okuyan Kürtlerin milliyetçilik
akımıyla tanışması bu yükselişe sebep olmuştur.
1900’lara doğru İngiliz ajanlarının, Rus politikacılarının ve Amerikan
misyonerlerinin faaliyetleri ile kanalize edilen yeni bir hareket 1906 yılında
patlak vermiştir. Bu hareketlerin bir ayağını, isyanlar218 ikinci ayağını ise sivil
örgütler
vasıtasıyla
girişimler
oluşturmuştur.
Özellikle
1908’de
İkinci
Meşruiyetin ilan edilmesi bir anda sivil toplum kuruluşlarının açılmasına
sebep olmuştur. Bunların içerisinde ilk defa “Kürt” adı taşıyan büyüklü
küçüklü dernekler vardı. Kürt ittihat ve Terakki Cemiyeti, Kürt Teavün
Cemiyeti ve Terakki Cemiyeti, Kürt Neşr-i Maarif Cemiyeti ve 1912 yılında
Kürt Hevi Talebe Cemiyeti “Kürt” adı taşıyan derneklerdir. Bunların içerisinde
ise en aktif rol almış Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti’dir.219
1908 da II. Meşrutiyet’in ilanından 1924 yılına kadar olan gelişmeleri,
Kürt milliyetçiliğinin üçüncü evresi olarak tanımlayan Robert Olson Kürt
milliyetçisi cemiyetlerin liderlik kadrolarının, Hamidiye Alaylarında görev
yapan Kürtlerin İstanbul’da okuyan evlatları olmasına dikkat çekmektedir. 220
Bunların içerisinde de Bedirhan’ların baskın rolünü görmekteyiz. Yine aynı
dönemde basında Kürt gazetelerinin çıktığını görmekteyiz. İlk olarak Sultan
Abdülhamit’in dikkatini çekmek için 1898-1902 yılları arasında Süreyya
217
Kenan Esengin, Kürtçülük Sorunu, Ankara, Su Yayınları, 1976, s. 96.
Baban aşiretinden Abdurrahman Paşa önderliğinde Süleymaniye’de isyan çıkarılmış ve üç yıl
kadar süren bu isyanı ise Revanduz merkez olmak üzere ikinci bir Kürt hareketi takip etmiştir. Bu
isyanlar oldukça zor bastırılabilmiştir Gürsel, A.g.e., s. 38.
219
Şimşir. A.g.e., s..251.
220
Olson, A.g.e., s..37.
218
68
Bedirhan tarafından İstanbul’da çıkarılan “Kürdistan” adlı Kürt gazetesi 221,
Hevi Cemiyetinin çıkardığı “Roji Kürd” (Kürt Günü) ve Kamuran Bedirhan gibi
Kürt Milliyetçilerinin makalelerinin yayınlandığı “Serbesti” gazeteleri bu
dönemde öne çıkan Kürtçülük faaliyetlerinin lokomotifleridir. Jwaideh’e göre;
II. Meşrutiyet ile birlikte Kürt milliyetçiliği faaliyetleri hız kazanmıştır. Yazılan
Mecmualar el altından dağıtılan yayınlarla halka inen fikirler, ağızdan ağza
iletilirken büyüyor, Kürtlerin bir araya geldiği toplantıların en önemli konusu
halini alıyordu.
Bunu milliyetçi fikirlerin tekkelere sızması izlemiştir. Kürt
şeyhlerinin önemli bir bölümünü oluşturan ateşli milliyetçi şeyhler arasında
güçlü destekçiler kazanmasını sağlamıştır. Nitekim hükümetin müdahale ve
baskılarından
koruyan,
dokunulmazlıklara
sahip
bu
tekkeler
Kürt
milliyetçiliğinin yayılmasında önemli bir rol oynamıştır.222
Bahdinan bölgesindeki şeyhlerin ve birkaç Kürt ileri gelenlerinin
Osmanlı Parlamentosu’na gönderdikleri telgraf223, şeyhlerin Kürt milliyetçi
fikirler içerisindeki yerini bize göstermektedir.
İncelediğimiz dönemde Kürt aşiretlerinde etkili olan iki önemli ideoloji
karşımıza çıkmaktadır. Bunlar; Pan-İslamizm ve Kürt milliyetçiliğidir. Kürt
aşiret
reisleri
için
Pan-islamizm
ve
Kürt
milliyetçilik
hareketi
ile
devletlerarasında belirgin bir benzerlik bulunmaktadır. Zira aşiret reisleri bu
sayede devletlerden ideolojik maddi güç kaynaklarına sahip oluyorlardı. Kürt
milliyetçiliği hareketleri ise tıpkı devletler gibi bu aşiretleri istikrarsız görmekle
beraber askeri güçlerine ihtiyaç duyuyorlardı. 224
221
Hakan Özoğlu, Osmanlı Devlet ve Kürt Milliyetçiliği, İstanbul, Kitap Yayınevi, 2009, s..49.
Jwaideh, A.g.e., s. 200-202.
223
Bu telgrafta :
1) Beş Kürt kazasında resmi dil olarak Kürtçenin kabul edilmesi
2) Kürt bölgelerinde eğitim dilinin, nahiye müdürü ve memurların atanması
3) Kürtçe konuşan kaymakam, nahiye müdürü ve memurların atanması
4) İslam’ın devlet dini olduğu gerçeğinden yola çıkarak, hukuk işlerinin ve adaletin Şer’i hükümlere
uygun yürütülmesi
5) Kadı ve müftülerin Şafii mezhebine mensup kişilerden seçilmesi
6) Vergilerin Şeriat’a uygun olarak konulması ve Şer-i hükümlere bildirilen miktarlara uyuşmayan
veya bu miktarlardan büyük olan bütün vergilerin silinmesi
7) Çalışma hizmetinden kurtulmak için alınan vergilerin, bu vergilerin beş Kürt kazasındaki yolların
tamiri ve düzeltilmesinde kullanılması koşuluyla yürürlükte kalması istenmiştir.
224
Martin Van Bruinessen, Kürdistan Üzerine Yazılar, , Çvr: Nevzat Kıraç, Bülent Peker, Leyla
Keskiner, Halil Turansal, Selda Somuncuoğlu, Levent Kafadar, İstanbul, İletişim Yayınları, 1992,
s.223.
222
69
Pan-İslamcı hareket, Osmanlı Devleti’nin politikasıyla yakından
bağlantılıdır. Kürt Milliyetçiliği ise kısmen Ermeni milliyetçiliğinin ve esas
olarak Genç Türk hareketinin taklit edilmesiyle bir tepki olarak gelişmiştir.
Nitekim bölgede çıkarları bulunan Rusya ve İngiltere, Osmanlı Devletini
yıpratmak için Kürt Milliyetçiliğini körüklemişlerdir.225
II. Meşrutiyet ile Kürtçülerin siyasi yönde teşkilatlanma yoluna
gitmelerinin yanı sıra, aynı tarihlerde bazı Kürt isyanlarını görmekteyiz.
Bunlardan ilki 1908 yılında Süleymaniyeli Şeyh Said Berzenci’nin Sultanı
destekleyen ve Jön Türklere meydan okuyan isyanıdır. 1909 yılında
öldürülmesi ile isyan sona ermekle beraber 1.Dünya savaşına kadar aynı
bölgede irili ufaklı başkaldırılar yaşanmıştır.226 İkincisi ise, Rusların teşvik ve
yardımlarıyla 1908’de Barzan bölgesinde başlatılan Şeyh Abdüsselam
Barzani’nin
silahlı
isyanıdır.
Bu
isyan
uzun
sürmüş
1914
yılında
Abdüsselam’ın yakalanması ile hareket bastırılabilmiştir.
Daha sonra Abdüsselam’ın yerine geçen Şeyh Ahmet Barzani
tarafından isyan sürdürülmüştür. Bu isyanların hemen arkasından Kuzey
Irak’ta daha ciddi temeller üzerine oturtulmuş 1910 yılında kurulmuş, müstakil
bir Kürdistan amacına yönelik çaba gösteren “Heviya Kurd (Kürdistan Ümidi)”
isimli gizli bir cemiyet kurulmuştur.227
I. Dünya savaşı başlaması ile Osmanlı Devleti tarafından cihad ilan
edilmiştir. Kürtlerin çoğu kutsal cihad çağrısına katılmakla beraber sayısı az
bazı Kürt ileri geleninin ise cihada destek vermeyi reddettiği bilinmektedir.
Tahsilli bazı Kürtler de bu savaşı kendi ulusal hedeflerini gerçekleştirmek için
bir fırsat olarak değerlendirmiştir. Osmanlının savaşa girmesi; Kürtlerin
Ruslarla ve İngilizlerle açıkça ve öncekilerden çok daha fazla ilişki içerisine
girmelerine imkan sağlamıştır. 1916 yılında Fransa ve İngiltere arasında
imzalanan Sykes–Picot Antlaşması ile Osmanlı toprakları İtilaf devletleri
225
Bruinessen, A.g.e., s. 224.
Jwaideh, A.g.e., s.206-207.
227
Gürsel, A.g.e., s. 39.
226
70
kendileri arasında paylaşmışlardır. Bu antlaşmaya göre Musul, Kerkük
bölgeleri Fransızlara bırakılmıştır228.
Kürtler, Sykes- Picot Antlaşması’nı öğrenince büyük bir endişeye
kapılmışlardır. Zira geçmişte Avrupalı devletlerle uzun süreli mülakatlarına
rağmen kendilerine hiçbir toprak düşmeyeceğini fark etmişlerdir
Ermeniler Kafkaslar’da Lenin’in de desteğiyle bir devlet kurdular.
Kürtlere önceden yaşadıklarını unutmaya ve kendilerinden Kürtlere karşı
herhangi bir tehlikenin gelmeyeceğine güvence vermişler, Kürtler de bu
güvenceden dolayı oldukça memnun olmuşlardır.229 Nitekim mütareke
sonrasında Cibran aşiretinin ve daha önce albaylık rütbesi verilmiş olan
Halit’in başını çektiği isyan bu dönemde dikkat çekicidir. Bu isyanın en büyük
özelliği ise Hamidiye Alay Komutanları ve ağaların gizlice anlaşarak
“Kürdistan ve Derebeylik” kurmaya karar vermeleridir. Nitekim az önce
belirttiğimiz Kürtlere verilen güvenceyi burada görmekteyiz. Zira isyancılar
hiçbir Ermenilerle çatışmamış aksine onlarla ortak bir devlet kurmayı
tasarlamışlardır.230 Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir “Kürt Meselesi”
adlı kitabında; İstanbul Hükümetinin de Kürt istiklaline taraftar bulunduğunu
hatta gönderilen heyet başı olan İlhami Bey’in “Şark vilayetleri Ermenistan
olacak, Kürtlerde kıyam ile muhtariyet isterlerse Kürtlerle meskun mıntıkalar
olsun” dediğini ifade etmektedir.231
5.2. 1918-1968 DÖNEMİ IRAK’TA KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ
5.2.1. 1918-1932 Dönemi
Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşında yenilmesiyle 30 Ekim 1918
tarihinde Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma, Kürt Milliyetçi
228
Akçora, A.g.m.,s. 28.
Attar, A.g.e.,s.86-88.
230
Esengin, A.g.e.,s. 102.
231
Kazım Karabekir, Kürt Meselesi, Hz:Faruk Özerengin, Emre Yayınları, İstanbul, 1995, s. 10.
229
71
faaliyetlerinde bir canlanışı belirtmesi ve Kürtlerin Yavuz Sultan Selim
döneminden sonra coğrafi olarak ikinci kez bölünmesi232 bakımlarından
önemlidir. Bu Antlaşmanın imzalanması ve düşman donanmalarının
İstanbul’a gelmesinin hemen ardından İngilizler tarafından kurulan “Kürt Teali
Cemiyeti”, Anadolu’da ve Irak’ta Kürt milliyetçiliğini körüklemiştir. Bu icraatlar
içerisinde kendisini gösteren kişi ise İngiliz subaylarından ajan Yüzbaşı
Edward C.Noel’dir. Yüzbaşı Noel, Hindistan ve arkasından İran’da görev
yapmış, burada kaldığı 4 sene içerisinde Kürtçeyi öğrenmiştir. Mütareke
döneminde İngiltere’nin Bağdat’ta İstihbarat subaylığına ve işi gereği 1919
senesinde ise Kürt bölgelerini dolaşmakla görevlendirilmiştir. 233 “Kürt
Lawrance” olarak ta bilinen Noel genç yaşına(33) rağmen “Kürdistan’ın”
kurulmasıyla ilgili tezler öne sürmüştür. Ona göre; ”Doğu illeri manda
yönetimi altında tutulacak, kuzey salt Ermeni, güney salt Kürt, ortası ise
karma bölge olacaktı234.” Lakin Noel bu tezinin ve körüklemeye çalıştığı Kürt
milliyetçiliğinin çok zor olduğunu da kabul etmektedir. Binbaşı Noel’in
Musul’dan Nusaybin’e seyahatini anlatan İngiliz arşivinden ‘’F0371/4192 ve
107502 nolu raporunda şunlar yazılıdır; “Kürt bağımsızlık hareketinin hiçbir
doğal dayanağı yoktur. Misilleme aldatmacası ve Ermeni yanlısı politika
korkusu olmaksızın, Kürt milliyetçisi propaganda asla mevcut başarıyı
gösteremezdi.
Bu
bölgedeki
münasebetleri
neticesinde
Kürt
aşiretleri
bozulmuştur.
Ve
Araplar
ile
benliklerini
olan
uzun
yitirmişlerdir;
Süleymaniye ve Revanduz ‘da ki aşiretleri ayırt eden ulusal ideal ve
karakterlere sahip değillerdir235”
Noel, Kürtlerin Arî ırkından olduğundan dolayı Avrupalılara yani
Hıristiyanlara Türklerden daha yakın olduğunu iddia etmektedir. Ayrıca o
dönemdeki Kürtler, İslamcı ve milliyetçi olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Ona
232
Amir Hassan Pour, Nationalism and Language in Kurdistan 1918-1985, San Francisco, Mellen
Research University Press, 1992, s. 59.
233
Detaylı Bilgi için M. Kemal Öke, İngiliz Ajanı Binbaşı Edward C. Noel’in Kürdistan Misyonu
(1919), 3. Baskı, İstanbul, Boğaziçi Yayınları, 1990; M. Kemal Öke, Belgelerle Türk İngiliz
İlişkilerinde: Musul ve Kürdistan Sorunu (1918-1926)”, Ankara, Türk Tarihi Araştırma Enstitüsü
Yayınları:123, Seri.III, Sayı:A-33, 1992, s.24-30.
234
Şimşir, A.g.e., s,324.
235
Ahmet Mesud, İngiliz Belgelerinde Kürdistan, İstanbul, Doz Basım, 1992, s. 71.
72
göre; İngiltere’nin milliyetçileri desteklemesi gerektiğini, Kürtlerle Ermenilerin
uzlaştırıp, barıştırmanın Britanya’nın Mezopotamya’daki çıkarına uygun
olacağını belirtmiştir.236
Mondros mütarekesinden Sevr Antlaşmasına kadar süren dönemde
Kürt milliyetçilerinin karşılaştığı ikilem; özerklik ve bağımsız Kürt Devleti
arasında oluşmuştur. Bazı Kürt Milliyetçileri (Emin Bedirhan gibi) Wilson’un
kendi kaderini tayin hakkı ilkelerini Kürdistan’da tatbik edilmesini istemekteydi
Seyyit Abdülkadir ise özerkliği istiyordu Abdülkadir’e göre: “Birleşmiş bir
Kürdistan, parçalanmış bir Kürdistan’dan daha makbuldü.” İngiltere’nin
yardımıyla şartlar müsait olduğunda Kürdistan’ın birliğini oluşturmak çok
daha uygun bir yol haritasıydı.237
Kürt milliyetçileri bu ikilem içerisindeyken başta İngiltere olmak üzere
emperyalist devletler ilgili bölgenin geleceğine yönelik sınırlar çizme
girişimindeydiler.
20.yüzyılın ünlü tarihçi teorisyeni Arnold Tayn Bee’ye göre; Küçük
Zap, Revanduz, Hakkari ve Botan’ı içine alan kuzey kesim bölgelerinde bir
özerk yönetiminin kurulmasını öneriyordu.238 İngilizlerin Irak’a tayin ettiği
yönetici Sır Mark Sykes’da bu Özerk Kürdistan’ın Kerkük ve Erbil’i de
kapsayacak şekilde olması gerektiğine inanıyordu Sykes’a göre; bu Özerk
Kürdistan, Ermenilerle Türkler arasında tampon görevi görecekti, Nitekim bu
teklif de kabul görmedi. Binbaşı Noel’in diğer bir teklifi ise üç Kürt bölgesi
oluşturulmasıydı. Ona göre Süleymaniye merkezli Revanduz, Erbil, Kerkük,
Kıfri ve Hanikin’i kapsayacak “Güney Kürdistan”, Musul merkezli “Orta
Kürdistan” ve Diyarbakır merkezli “Batı Kürdistan” şeklinde üç Kürt ülkesi
kurulmasını önerdi. Lakin bu öneride diğerleri gibi reddedildi.239.
Bu tartışmalara İngiltere’nin Bağdat’taki Yüksek Komiseri Wilson, 1919
yılında sürdüğü bir öneriyle son verdi. Ona göre “önemli olan sınırların
kavimlere göre olmasından ziyade savunabilir olmasıdır. Türkiye’nin Kürt
bölgeleri içerisinde bulunan: Diyarbakır, Urfa ve Nusaybin sorunlarla doludur.
236
Öke, Belgelerle Türk İngiliz İlişkilerinde: Musul ve Kürdistan Sorunu(1918-1926), s.34-39.
Olson A.g.e., s. 48-49.
238
Attar, A.g.e., s. 89.
239
Altemur Kılıç, BÜYÜK Kürdistan, Küçük TÜRKİYE, Ankara, Akasya Kitap, 2007, s. 103-104
237
73
Bu sebeple Türklere bırakılması daha karlıdır. Süleymaniye merkezli
Revanduz ve İmadiye mezopotamya’nın güvenlik kuşağı bölgesi olmalıdır.
Burası da özerk bir şekilde idare edilmelidir.” diyerek bu tartışmalara son
vermiştir. Bugünkü şartlar göz önüne alındığında yaklaşık bir asır önce
yapılan bir teklifin nasıl adım adım gerçekleştirildiği parmak ısırtacak
cinstendir.
O dönemde Kürt Milliyetçilerinin önde gelen ismi; Süleymaniye’de
Kadiri şeyhlerinden olan Şeyh Mahmud Berzencidir. İngilizlerin verdiği destek
ve
Kürt
kabile
liderlerinin
de
onayıyla.
Süleymaniye,
Kerkük
ve
Tuzhurmatu’da, İngiltere ile iyi ilişkiler içinde bulunacak yerel bir hükümet
kurma kararı alınmış ve Mahmut Berzenci’yi bunun başına geçirmişlerdir.
Kısa bir süre de olsa Şeyh Mahmud Irak’ta Kürt sultanı olarak hüküm
sürmüştür.240
Berzenci’nin sonu, yine onu oraya getiren İngilizler tarafından
olmuştur. Kadiri tarikatının şeyhi Berzenci’nin, çoğunluğu Nakşibendi
tarikatına bağlı kabile liderlerini hakimiyet altına alması ve daha da önemlisi
Berzenci’nin İran’daki Senendej bölgesine kadar olan bölgeye hâkim
olduğunu iddia etmesi sonunu getirmiştir. Bu sebeplerden dolayı İngiltere,
Berzenci ile savaşa girişmiştir. 9 Haziran 1919’da Şeyh Mahmud yaralı bir
şekilde esir alınmış 6 gün sonra ise Bağdat’ta yargılanan Berzenci üzerinde
oynanan oyunu mahkemede şu şekilde anlatmıştır.
“Halkımın isteği doğrultusunda özgürlük kazanmak için, bu özgürlüğe
kefil olmanız şartıyla sizinle anlaşma yaptım ve topraklarımıza gelmenize izin
verdim. Siz yalan söylediniz. Kafanızda başka bir niyet vardı Ben halkımın
seçimiyle hükümdar oldum; sizin suiistimallerinizi engelleme sorumluluğum
vardı, işi öyle bir noktaya vardırdınız ki sizinle savaşmaktan başka bir yolum
kalmadı. Şimdi ben sizin esirinizim. Benim ve halkımın düşmanlarımdan iyilik
beklemiyorum. Milletimin yolunda ölmeye hazırım.” Bu savunmasından sonra
Berzenci, İngiltere tarafından Hindistan’a sürgün edilmiştir.
1920 yılına kadar Fransızlar Sykes Picot Antlaşması doğrultusunda
240
Attar, A.g.e., s. 91- 93.
74
başta Musul olmak üzere Irak topraklarında hak iddia ediyorlardı Lakin
İngiltere’nin de “siyah inci” zengini bölgeyi vermeye niyeti yoktu. Aralık
1918’de Paris’te yapılan görüşme ile Fransa ve İngiltere bu konu üzerinde
anlaştılar. Buna göre Musul, İngilizler’e bırakılacak bunun karşılığında Suriye:
Ruhr Havzası ve Kilikya Fransa’ya bırakılacak, Musul petrollerinden de
imtiyaz sahibi olacaktı.241
Binbaşı Noel’in tasarladığı İngiliz menfaatleri için Kürtlerle Ermenilerin
bir olması düşüncesinin 1920’de kısmen gerçekleştiğini görmekteyiz. Ermeni
ve Kürtlerin aynı soydan geldiklerini ve akraba bir millet olduğuna dair
propagandası sonucu, Kürtler Ermenilerle müşterek bir cemiyet kurmuşlardır.
1920’de Paris’te kurulan bu cemiyetin adı ise “Haybon” du. Kurucular
arasında Bedirhanlılardan Kamuran, Diyarbakır’lı Cemil Paşa oğullarından
Kadri gibi tanınmış Kürt milliyetçilerinin yanında, eski Büyükelçilerden Şerif
Paşa cemiyetin başkanlığını yapmıştır. Toplantı ve konferanslar tertip eden
bu cemiyet, kitap ve gazete de çıkarmıştır. Özellikle Sevr Antlaşmasının
yapıldığı zaman zarfında etkin olarak çalışmış, antlaşma hükümleri içerisine
Kürtlerle ilgili maddenin konulmasını sağlamıştır.242
Sevr Antlaşması’nın alt
yapısı 22-23 Aralık 1919 tarihine kadar uzanır. Sevr Antlaşmasının
imzalandığı 10 Ağustos 1920 tarihine kadar yaklaşık 1,5 sene Osmanlı’nın
nasıl bitirileceğine dair çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmaların bir konusu da,
oluşturulacak “Kürdistan"dır. Birinci Londra Konferansı 12 Şubat-10 Mart
1920, San Remo Konferansı başta olmak üzere Dışişleri Bakanları ve Devlet
Başkanlarınında katılımıyla birçok toplantı yapılmış, Sevr’in altyapısı
oluşturulmuştur.243
Kürtçülüğün Avrupa’daki başkenti olarak nitelendirilen Fransa’da, Kürt
Devleti kurulmasını onaylıyordu. Lakin Fransa kurulacak Kürt Devleti’nin

Siyah inci, petrol anlamında kullanılmaktadır.
Kemal Melek, Türk-İngiliz İlişkileri (1890-1926) ve Musul Petrolleri, Der: Esat Çam, İstanbul,
Der Yayınları, 1989, s.42.
242
Gürsel, A.g.e., s.53.
243
Şimşir, A.g.e., s. 397-424.
241
75
Fransa’ya bırakılacak Suriye civarındaki Kürt bölgelerini ve Fırat Nehri’nin
batı yakasını kapsamaması şartını öne sürmekteydi. 244
Nitekim Müttefik Devletler ile Türkiye arasında ki barış antlaşması
Paris yakınında ki Sevres (Sevr) şehrinde imzalandı. İleri ki zamanda Türk
vatandaşlığından çıkarılacak olan Bağdatlı Hadi Paşa, Rıza Tevfik Bey
(Bölükbaşı) ve Reşat Halis Bey Türkiye adına bu kabul edilemez antlaşmayı
imzalamışlardır.
Antlaşmanın 62, 63.
ve 64.245 maddeleri bölge üzerinde Müttefik
ülkelerce “Kürt Devleti” kurma girişimlerinin en somut örneğidir. Ayrıca yine
aynı antlaşmanın 94. ve 97. maddelerine göre; Kerkük, Musul ve
Süleymaniye Sancakları İngiliz mandası hâkimiyeti altına girecekti.246
Antlaşmanın
Kürdistan
bölümü
bizzat
İngiltere’nin
istekleri
doğrultusunda yazılmasına rağmen Birinci İnönü Savaşı’ndan sonra İtilaf
Devletleri
Sevr
Konferansını
Antlaşmasının
düzenlemişlerdir.
yumuşatılması
İngilizler,
Irak
için
1921’de
mandasından
Londra
kesinlikle
vazgeçmediğini belirttiği bu konferansta ilginçtir ki, Kürdistan bölümü
244
Attar, A.g.e., s.. 96.
“Madde 62: “İşbu antlaşmanın yürürlüğe girmesinden sayılarak altı ay içinde İstanbul’da
toplanacak ve İngiliz, Fransız ve İtalyan Hükümetlerince atanacak üç kişilik bir komisyon, Fırat’ın
doğusunda, Ermenistan’ın güney sınırları güneyinde, Türkiye’nin Suriye ve Mezopotamya ile olan
sınırının kuzeyinde, çoğunlukla Kürtlerin bulunduğu bölgeler için bir yerel özerklik planı
hazırlayacaktır. Herhangi bir sorun üzerinde oybirliği sağlanamazsa sorun, komisyon üyeleri
tarafından hükümetlerine sunulacaktır. Bu plan bu bölgede yaşayan Asuri, Geldani ve öteki soy ve din
azınlıklarının korunması için tüm güvenceleri içerecek ve bu amaçla, İngiliz, Fransız, İtalyan, İranlı ve
Kürt temsilcilerinden oluşacak bir komisyon işbu antlaşma hükümleri gereğince Türk sınırının İran
sınırı ile aynı olduğu yerlerde gerekmekte ise ne gibi düzenlemeler yapılacağını incelemek ve karara
bağlamak için bu yerleri gezecektir.”
”Madde 63:”Türkiye Hükümeti yukarıdaki 62. maddede sözü edilen her iki komisyonun da kararlarını
adı geçen hükümete bildirmelerinden sayılarak üç ay içinde, kabul etmeyi ve yerine getirmeyi baştan
yükümlenir.”
”Madde 64: Bununla birlikte, işbu antlaşmanın yürürlüğe girmesinden bir yıl içinde 62. maddede
tanımlanan bölge içindeki Kürt halkları, bu bölge nüfusunun çoğunluğunun Türkiye’den bağımsız
olmak istediğini gösterir biçimde Milletler Cemiyeti Konseyine başvuracak olur ve Konsey de bu
halkların bu bağımsızlığı kullanmaya yetenekli oldukları kanısına vararak, bunun kendilerine
sağlanmasını öğütleyecek olursa, Türkiye, bu öğütlerine hükümlerini yerine getirmeyi ve bölge
üzerindeki tüm hak ve yetkilerini bırakmayı başından yükümlenir.”
Bu bırakma işlerinin ayrıntıları, işbu antlaşmayı imzalayan başlıca müttefikler ile Türkiye arasında
ayrı bir antlaşma konusu olacaktır. Böyle bir bırakılma olacak olursa, Kürdistan’ın şimdiye değin
Musul ili kapsamında sayılmış bölümünde oturan Kürtlerin, böyle bir bağımsız Kürt Devletine
gönüllü olarak katılmalarına başlıca Müttefik Devletlerce karşı çıkılmayacaktır.” denilmektedir
246
Şimşir, A.g.e., s. 427-429.
245
76
İngilizlerin ilk gözden çıkarttığı maddeler olmuştur.247 Ayrıca Irak’taki Kürtlerin
geleceği bakımından 15 Mart 1921’de yapılan Kahire Toplantısı da son
derece önemlidir. Zira. Sömürgeler Bakanı Churchill’in başkanlığında Sir
Percy Cox; Lawrance, Gertrude Bell ve Noel gibi Ortadoğu’nun yeni
sınırlarını çizmeye muktedir kadro, Mezopotamya’da yeni kurulacak Irak’ın,
Arap egemenliğinde tutulmasının kararını almışlardır. Bu kararla, Kürtlere
bağımsız devlet kurulması bir tarafa, sadece kurulacak devlette azınlık
statüsü verilmiş oluyordu. Lakin üç yıl sonra özerklik konusu tekrar ele
alınacaktır.248
Daha önce de belirttiğimiz San Remo Konferansı’nın bölge için diğer
önemli yanı ise; Irak’ı İngiltere’nin manda yönetimine bırakmasıydı. Bu
manda yönetiminin başına ise, Arap isyanını komutanı Şerif Hüseyin’in oğlu
ve kısa süre önce Suriye krallığı hükümdarlığından indirilen Emir Faysal
getirildi.249 Kerkük halkının aleyhte oy verdiği, Süleymaniye halkının ise
çekimser kaldığı bir referandumla yeni Irak kralı teyit edildi.250 Kral Faysal’ın
taç giymesinden sonra İngilizler onu halkına karşı kukla gibi göstermemeye
çalıştılar. Zira İngiltere’nin Faysal’dan alacak çok şeyi vardı. 10 Ekim 1922’de
Irak ile İngiltere arasında başta İngiltere’nin manda yönetimi olmak üzere
bölgedeki siyasi, askeri ve ekonomik menfaatlerini tanıyan antlaşma
imzalandı. Bu antlaşma ile İngiltere, Irak’ın iç ve dış yönetiminde geniş
yetkileri elinde bulunduruyordu. Aynı zamanda Irak milliyetçilerinin de
İngiltere’ye ve Kral Faysal’a baskıları vardı. Bu baskıların artmasıyla 14
Aralık 1927’de Irak üzerinde kontrolü gevşeten ikinci bir antlaşma yapıldı.
Nitekim 30 Haziran 1930 tarihinde ise Irak’a bağımsızlık veren antlaşma
imzalandı. Bu Antlaşmaya göre: Irak iki yıl içinde bağımsız olacak, İngiltere
Irak’ta askeri ve güvenlik imtiyazlarını koruyacak, Iraklı askeri personel
İngiltere’de eğitilecek, Irak’taki bütün askeri eğitimciler İngiliz olacak, Irak
Ordusunun silahları sadece İngiltere’den alınacaktı. Böylece Irak Silahlı
247
Şimşir, A.g.e., s. 470-473.
Kılıç, A.g.e., s. 111.
249
William L. Cleveland, Modern Ortadoğu Tarihi, Çvr.: Mehmet Harmancı, İstanbul, Agora
Kitaplığı, 2008, s. 232.
250
Türel Yılmaz, Uluslararası Politikada Orta Doğu, Ankara, Barış Platin Yayınevi, 2009,
s. 20-21.
248
77
Kuvvetlerinin genişlemesi kontrol altında tutulacaktı. Ayrıca bu antlaşmayla
Irak Hükümeti, İngiltere’ye iki hava üssü bulundurma hakkı vermişti.251 Irak
1932’de resmen bağımsız oldu ve Milletler Cemiyeti’ne kabul edildi
1922 itibari ile Türkiye-Irak sınırı henüz kesinleşmemişti. Bu dönem
içerisinde İngiltere ile Türkiye arasında ki Musul sorunu dönemin siyasi
faaliyetleri ve bölgedeki ayrılıkçı Kürtler faaliyetleri açısından önem arz
etmektedir.
Zira
Musul sorunu
çözüldüğünde Türkiye-Irak
sınırı
da
kesinlenecekti; Bu dönemde Kürt isyanlarını müzakere döneminde veya
hemen ortasında görmekteyiz ki bu da bize İngiltere’nin amacına ulaşmak
için Kürtçü grupları kullandığını açık olarak göstermektedir.252
Bunun ilk örneğini; Lozan Antlaşmasında askıda kalmış olan Musul
sorununun çözümü için 19 Mayıs 1924 tarihinde Türkiye ve İngiltere arasında
yapılan müzakerelerde görmekteyiz. İngiltere, müzakereler devam ederken,
Türkiye’ye ültimatom vererek masadan kalkmış ve 6 Ağustos 1924 tarihinde
Irak sınırı konusu için Milletler Cemiyeti’ne başvurmuştur. Bu başvurudan bir
gün sonra ise İngilizlerin, küçük ve arkaik bir Hıristiyan toplumu olan
Nasturilerin
bol
görülmüştür.253
Komisyon’un
para
ve
silah
Ayrıca
13
Şubat
Musul
vilayetini
yardımlarıyla
1925
isyanı
tarihinde
dolaşırken
teşvik
Milletler
Türkiye’de
ettikleri
Cemiyeti
Şeyh
Said
ayaklanmasının patlak vermesi254 Türkiye’deki Kürt milliyetçi akımlarla İngiliz
ve Irak’taki Kürtçülerin aynı amaçta birleştiğini göstermesi bakımından
önemlidir. 5 Mayıs 1926 tarihinde imzalanan Ankara Antlaşması255 ile Musul
sorunu çözülmüş, Irak ve Türkiye sınırı son halini almıştır. Bu antlaşmanın
diğer bir önemli yanı ise Milletler Cemiyeti’nin şart koştuğu bölgede Kürtçenin
resmi dil olarak okutulmasıdır.256
Manda yönetimi altındaki Irak’ta bu siyasi olaylar olurken ülkedeki
İngilizlerin faaliyetleri ve dolayısıyla işbirlikçi Kürt milliyetçisi akımlar devam
251
Cleveland, A.g.e., s. 233.
Bilal Şimşir, Kürtçülük II (1921-1999) , Ankara, Bilgi Yayınevi, 2009. s. 113.
253
Şimşir, A.g.e., s. 116-117.
254
Şimşir, A.g.e., s. 122.
255
Öke, A.g.e., s. 175-176.
256
David McDowall, Modern Kürt Tarihi, Çvr: Neşenur Domaniç, İstanbul, Doruk Yayımcılık,
2004, s. 386.
252
78
etmekteydi. 1926 – 1932 yılları arasında Kürt milliyetçiliği genel olarak
Irak’taki şehirlerde yaşayan tahsilli Kürtler arasında mevcuttur. O dönemdeki
en önemli hareket yine daha önce İngiltere desteğiyle faaliyetlerini yürütmüş
ve 1920 yılında tutuklayıp sürgüne gönderilen Şeyh Mahmud Berzenci’nin
hareketidir. 1921’den itibaren Türkiye’nin bölgedeki Kürtlerle iyi ilişkiler
içerisinde bulunmasından rahatsız olan İngiltere, Berzenci’yi geri getirip
Türkiye’ye karşı kullanmıştır. Bunun sebebi ise; 1921 de Yarbay Ali Şafak
Özdemir komutasındaki Türk Milli Kuvvetleri, bazı Kürt aşiretlerinin de
desteğiyle 1922 yılında Süleymaniye’yi ele geçirmesidir. Diğer birçok aşirette
Yarbay Özdemir’in telkiniyle İngilizlere karşı ayaklanınca İngilizler o bölgede
güçlü olan Şeyh Mahmud Berzenci ve kuvvetlerine ihtiyaç duymuşlardır. Bu
kapsamda sürgünden geri getirilen Berzenci, Süleymaniye Valisi olarak
atanmıştır. Lakin Berzenci’nin o dönemde Türk birliklerinin başındaki Yarbay
Özdemir ile İngilizleri by-pass ederek görüşmesi ve Irak’ın kuzey bölgesinde
hükümet kurmak istemesi İngilizler için bardağı taşıran son damla olmuş,
1923 Aralık’ta Valilikten alınmıştır. Berzenci, Türkiye’nin geri çekilmesi ve
boşalan bölgeye İngilizlerin dönmesi üzerine Süleymaniye’ye kaçmıştır.
İngilizlerin Süleymaniye yönetimini Berzenci’ye bırakmaya razı olmalarına
rağmen Şeyh Berzenci bununla ikna olmamış ve tüm Kürdistan’ın hükümdarı
olduğunu ilan etmiştir.257 Bunu bölgede resmi dilin Kürtçe olduğuna yönelik
açıklaması, sözde kurduğu devlete ait pul ve para bastırarak tedavüle
sürmesi izlemiştir.258
1927 yılına kadar Bağdat hükümeti ve İngiltere aleyhinde gerilla savaşı
veren
daha
259
Berzenci’ye Kürtlerin verdiği destek Bağdat Yönetimine verilenden
azdı.
Örneğin;
Kerkük
Kürtleri,
Berzenci
hâkimiyetindeki
Süleymaniye’den korkuyorlardı. Bu dönemde Kürtlere İngilizler tarafından
bağımsızlık vermesinden kaygılı Irak Hükümetinin temsilcileri, Kürt liderlerin
kurucu meclise katılmasını sağlamak için Süleymaniye’ye gitti. Onlara özerlik
vereceklerini, yerel idarecilerinin Kürt olacağı ve Kürtçe’nin resmi dil olacağını
257
Kılıç, A.g.e., s. 107-108.
Şakire Xidaye Mihoyan, İki Dünya Savaşı Arasında: Irak’ta Kürt Sorunu, Çvr.:J. Slav,
İstanbul, Peri Yayınları, 1998, s. 48.
259
Attar, A.g.e., s.115.
258
79
bildirdiler. Süleymaniye’deki Kürt seçkinlerin de, Bağdat’a bağlılıklarını
bildirmesiyle Şeyh Berzenci’nin gücü oldukça zayıfladı. Bu gelişmeler üzerine
Şeyh Berzenci, 1927 ve 1930 yılları arasında İran’ın Merivan şehrinde ikamet
etmek zorunda kaldı. 30 Aralık 1930 tarihinde Irak’a bağımsızlık verilmesi ve
anlaşmada
Kürtlerin
bağımsızlığından
bahsedilmemesi
üzerine
Şeyh
Berzenci, 1930 ve 1931 yıllarında faaliyetlerini yeniden başlatmıştır. Bu
hareketten de sonuç alamayan Berzenci İngiliz ve Irak güçlerinin eline
geçmiş, ömrünün sonuna kadar önce Ur kentine sonrada Bağdat’ta sürgünde
tutulmuştur. Şeyh Mahmud Berzenci olayı, İngilizlerin bölge üzerinde zikzaklı,
bencil ve çıkarcı politikalarını yansıtan güzel bir örnektir.260
Hareketin lideri Mahmud Berzenci tarafından 20 Ocak 1923’te Lenin
hükümetine gönderilmiş olan tarihi mektuplar imza bölümünde kendini
Kürdistan Kralı Mahmut olarak tanıttığını görmekteyiz ki bu da İngilizler
tarafından oluşturulan bu oyuna kendini ne kadar kaptırdığının işaretidir.261
Ermenistan Bilimler Akademisi Doğu Enstitüsü Kürtçe Bölümü Başkanı
Şakire Xidaye Mihoyan konuyla ilgili olarak; Bu hükümetin feodal derebeyi ve
burjuva güçlerini temsil ettiğini ayrıca nesnel olarak Kürdistan’da ki ikincil
gelişmeye cevap oluşturduğunu ve bu özerk ulusal hükümetin ekonomik ve
kültürel alanda gelişmek için uygun koşullar yarattığını ifade etmiştir.262
Başta Süleymaniye olmak üzere Bağdat Hükümetinin Kürtlere verdiği
sözler tutulmamıştır. Nitekim bu oyunun içinde İngiltere’de vardır. Bağdat
yönetimi ile İngiltere aynı dönemde aynı ayrıcalıkları Kürtlere vereceğiz diye
beyanlarda bulunmalarına rağmen İngiltere’nin 1919’da “Bağımsız Kürdistan”
vaadi 5 yılda siyasi oyunlarla küçülmüş ve özerklik vaadine dönüşmüştür.
Sonraki beş yılda ise tamamen küçülerek yok olmuştur.263
260
Kılıç., A.g.e.,s. 109.
Mihoyan, A.g.e., s. 57-59.
262
Mihoyan, A.g.e., s. 48-49.
263
Attar, A.g.e.,s. 119.
261
80
5.2.2. 1932-1958 Dönemi
Irak Krallığın 1932’de bağımsızlığını kazanmasının ardından 1940’lı
yıllara kadar olan süre Kürt milliyetçilerinin sakin dönemidir. Ayrıca 1930’lu
yıllar Iraklı Kürt milliyetçiliğinin liderliğinin el değiştirdiği dönemdir. 1920’li
yıllara damgasını vuran Kadiri tarikatı şeyhi, Şeyh Mahmud Berzenci’den
bayrağı Nakşibendî tarikatına mensup Barzani aşireti almıştır. Şeyh
Berzenci’nin icraatları, Barzani aşiretinin lideri olan Ahmed Barzani’nin
üzerinde büyük etkiler bırakmıştır. Nitekim 1932’de Milletler Cemiyeti
üyeliğine onaylanmadan Barzanilerin yaşadığı bölgede istikrarı sağlamak için
gelen Irak ve İngiliz güçlerinden oluşan birliğe büyük zayiatlar verdirmiştir.
Lakin İngiliz hava kuvvetlerinin de bölgeye sevk edilmesiyle, Barzani
yenilgiye uğramıştır. Yenilgiden sonra güvenli liman olarak Şeyh Ahmet
Barzani Türkiye’ye sığınmış ve Türk hükümeti tarafından Muş civarına
yerleştirilmiştir. Barzaniler 13 Mayıs 1934’te Irak Hükümeti tarafından
açıklanan afla kendi yurtlarına dönebilmişlerdir.264
Açık bir Kürt Partisi bulunmadığı için bazı Kürtler, 1934 yılında kurulan
1935 yılında Kürtlerin tam bağımsızlığını savunan Irak Komünist Partisi (IKP)
‘ni desteklemiştir. Bu parti daha sonra Kürt bağımsızlığını desteklemekten
vazgeçse
de
azınlık
haklarını
savunması
özellikle
eğitimli
Kürtleri
cezbetmiştir.
Kürt Milliyetçiliğinin diğer nirengi noktası ise; Ekim 1936’da Kürt
kökenli Ordu Komutanı Bekir Sıtkı’nın darbe girişiminde bulunmasıyla Arap
milliyetçilerinin içerisinde Kürt düşmanlığının yayılmasına neden olmasıdır.
Pan Arabistler’in provokasyonları ise Kürtlerde ulusal duyguların harekete
geçmesine yardımcı olmuştur.
1938 yılında Şeyh Mahmud Berzenci’nin oğlu Şeyh Latif liderliğinde
Süleymaniye merkezli “Kardeşler Cemiyeti” adında dernek kurulmuştur. Lakin
bu cemiyetin faaliyetleri Süleymaniye sınırını aşamamıştır. Süleymaniye’deki
daha genç ve milliyetçilerin kurduğu “Darkar” grubu Irak Komünist Partisi ve
264
Ümit Özdağ, A.g.e.,, s. 21.
81
onun “Azadi” dergisiyle yakın bağları vardı. Nitekim Darkar (oduncular) daha
sonra Hiwa’nın çekirdeğini oluşturacaktır.265
1939 yılında bazı subay, öğrenci ve Kürt milliyetçisi aydınların
yardımıyla Şeyh Mahmud Berzenci’nin yardımcısı Refik Hilmi önderliğinde,
“Hizb-i Hiwa (Ümit Partisi)” partisi kuruldu. Bu partinin amacı ise; özerklik
hedefi doğrultusunda çalışmaktı. Süleymaniye’nin yanı sıra Duhok, Erbil,
Musul ve Akra gibi şehirlerde etkin olan bu parti daha sonra Kürt
milliyetçilerinin
lokomotifi
görevini
üstlenerek
Molla
Mustafa
Barzani
hareketinin oluşumunda rol oynamıştır.266
Süleymaniye’de giriştiği isyanların sonrasında göz hapsinde bulunan
Molla Mustafa Barzani, Nasiriye ve Brayati milliyetçi örgütleriyle bağları olsa
da kendisi gibi milliyetçilerle olmaktan ziyade Şeyh Latif gibi bölgede
tanınmış yerel kişilerle bağlar kurmuştur.267 Şeyh Mahmud Berzenci’nin oğlu
olan Şeyh Latif’in de yardımıyla Irak Hükümeti’nin elinden kaçmıştır. 268
Başlangıçta milliyetçi bir isyan olmamakla beraber Molla Mustafa Barzani’nin
Süleymaniye’den kaçması ve yaklaşık 30 sene sürecek olan Irak’taki Kürt
milliyetçiliğinin liderliğinin oluşması bakımından 1943-1945 yılları arasındaki
Molla Mustafa Barzani isyanı bizim için önem arz etmektedir.
Bazı kaynaklar “Barzani’nin tek isteği, Barzan bölgesinde huzurlu ve
sakin şekilde yaşamaktı. Lakin Hükümetin kendisine ve kardeşine uyguladığı
baskılar isyanın sebebi olmuştur.”269 iddiasını savunsalar da bu gerçeği
yansıtmaktan uzaktır. 1943’te yaşanılan kuraklık ve Kuzey Irak’ta yaşayan
halk muzdarip durumdaydı. Molla Mustafa, Irak hükümetine gönderdiği notta
bu bölgede güvenliğin Kürtlere bırakılmasını istedi. Silah, mühimmat ve
yiyecek temin edip kısa zaman zarfında 4-5 bin kişiden oluşan silahlı bir grup
kurmuştur. Molla Mustafa güçlerinin özellikle sınır karakollarında müteakiben
Irak ordusu üzerinde başarılı olması, Irak Devletini acze düşürmüş,
265
McDowall, A.g.e., s.388
Attar, A.g.e., s.119-120
267
McDowall A.g.e., s.389
268
Attar, A.g.e., s.127
269
Kılıç, A.g.e., s.145
266
82
Barzani’nin
ise
hegemonyasını
toplumsal
sürdüren
konumunu
İngilizler
ise
yükselmiştir.270
Irak’ta
Irak
olası
Kürt
üzerindeki
milliyetçi
ayaklanmalarının kendi menfaatlerini zedeleyeceği için Kürt Şeyhleri
arasında barış istemişler ve başkaldırıya engel olmaya çalışmışlardır.
Diğer yandan İngilizler nüfuz etmiş oldukları Hizb-i Hiwa’nın yardımıyla
Irak Başbakanına birkaç öneri sunmuştur. Bu önerilere göre; Kerkük,
Süleymaniye, Erbil, Duhok ve Hanekin gibi Irak Kürtlerinin yaşadığı şehirlerin
Irak Kürdistan’ı olarak belirlenmesini ve bu bölgelerde kültürel, ekonomik ve
tarımsal isteklerin karşılanmasını, ayrıca Irak’ın Kürt bölgelerinin yönetimi için
kabinede Kürt bakanın seçilmesi istenmekteydi. Nihayet Irak Hükümeti’nin
daveti üzerine, Barzani, Bağdat’a gitti. Fakat Irak hükümetiyle yapılan
müzakerelerin başında oyalandığının farkına vararak Bağdat’tan ayrıldı. Nuri
Said hükümetinin devrilmesi sonucunda Adnan Paşa hükümetinin kurulması,
İngilizlerinde Barzani’ye tahammül edememeleri üzerine Irak Ordusu İngiltere
Hava Kuvvetleri’nin de desteğiyle Barzani’ye saldırdı. Barzani’de özellikle
hava kuvvetlerine karşı savaşmanın güç olacağı düşüncesiyle sınırın ötesine,
İran’da oluşan Mahabad’da ki Kürtçü faaliyete katılmak için Irak’ı terk etti.
Molla Mustafa Barzani’nin bu başkaldırısı başlangıçta intikam ve nüfuz
mücadelesi
olmasına
rağmen271
başkaldırının
sonunda
kendini
Kürt
milliyetçiliğinin lideri konumuna bulmuştur. Onun kanıtlanmış taktik becerileri
ve hükümeti küçük düşürmekteki başarısı sebepleriyle Molla Mustafa Barzani
milliyetçiliği değil, Kürt milliyetçiler onu seçmişlerdir272.
1945 yılı itibariyle İngilizlerin Hava Kuvvetleriyle etkisizleştirilen Molla
Mustafa’nın üzerinde II. Dünya savaşı galiplerinden Sovyetler Birliğinin
nüfuzunu artırdığına ve bu dönemde Kürtlere en fazla desteğin Sovyetler
Birliğinden geldiğine tanık olmaktayız.
İran, Irak, Suriye ve Türkiye’de Kürt bölgelerini içine alan Kürdistan
kurmak amaçlı, İran’da “Komel” adında örgüt 16 Eylül 1942’de kurulmuştu.
Kadı Muhammed’in de bu kuruluşa katılmasıyla Komel örgütü iyice
270
Attar, A.g.e., s.127-128
Kılıç, A.g.e., s.145
272
McDowall, A.g.e., s.394
271
83
büyümüştür. Daha sonra İran Kürdistan Demokrat Partisi (İ-KDP) adını alan
bu örgütün 1945 yılında beyan edilen parti programında ki Mahabad
Cumhuriyeti, Sovyet Birliği’nin desteğiyle 22 Ocak 1946’da hayat bulmuştur.
11 ay hayatta kalan Mahabad İran Kürt Özerk Cumhuriyeti, İngiliz ve ABD
desteğiyle İran ordusu tarafından yıkılmıştır273. Mahabad Cumhuriyeti’nde de
Molla Mustafa Barzani’nin izlerini görmekteyiz. Barzani Kadı Muhammed ile
ilk görüşmesinde Kürt hedeflerinin gerçekleşmesi için sahip olduğu bütün
silahlı güçlerini emrine vereceğini söylemiştir. Nitekim 22 Ocak 1946’da da
Molla Mustafa’ya Mahabad Cumhuriyeti’nde mareşallik rütbesi verilmiş274 ve
Mahabad Kürdistan Cumhuriyeti’nin Genelkurmay Başkanlığı görevine
getirilmiştir.275
Barzani’nin Mahabad’da ki en büyük kazancı, amacına ulaşabilmek
için en iyi yolun; partiler vasıtasıyla milliyetçilik duygusunu kullanmak
olduğunu görmesidir. Barzani İran tecrübesinde öğrendiği İ-KDP örneğini
kendi ülkesinde de oluşturmak isteyecektir. Nitekim Sovyetlerin izni, Kadı
Muhammed’in ve diğer Mahabad Cumhuriyeti’nin diğer liderlerinin hazırladığı
parti programı ve tüzüğü ile Irak Kürt Demokratik Partisi (KDP)’nin kuruluşu
16 Ağustos 1946’da ilan edilmiştir.276
Irak Komünist Partisi içerisinde, çıkarttıkları “Shurish” (Devrim) adlı
dergi ile tanınan Kürt komünistler, 1945 yılında “Rizgari Kürd” (Kürt
Kurtuluşu) adlı bir partinin kurulmasında önemli rol oynamıştı. Shurish,
Rizgarı Kürd (Kürt Kuruluşu) ve Hiva gibi başarıya ulaşamayan örgütler bu
yeni harekete katılmıştır. Bilindiği üzere Kürt milliyetçilerinin yer bulabildiği
Irak Komünist Partisi tabanı dindar Sünni Kürtler tarafından tasvip
edilmemekteydi. Bunlara özellikle İngilizlerin bu örgütler için mahalli şeyhlere
menfi yönde fetvalar yazdırarak Kürt milliyetçiliğinin önüne geçilmek
isteniyordu. İşte bu engellemeleri de ortadan kaldırmak maksatlı kurulan
partinin içerisinde “Demokrat” ibaresi vardı. Bu ibareyle Kürt milliyetçilerinin
273
Zülfü Dağdeviren, Türkiye’nin Kuzey Irak Politikası: Devlet-Hükümet İlişkileri,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Bolu, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, 2007, s. 66-67
274
Attar, A.g.e.,s.132.
275
Hulusi Turgut, Barzani Olayı, İstanbul, Doğan Kitap 2008, s. 483.
276
McDowall, A.g.e., s. 398
84
halk üzerinde menfi etkiye sahip komünist damgası böylece silinmek
istemiştir.277
Partinin programında ise Kürtlerin kendi kaderinin tayin hakkı, Kuzey
Irak’ta özerklik gibi hedefler mevcuttu.278 KDP kurulduğunun ertesi ayı
Rizgarı (Devrim) adında yeni bir resmi yayın organı çıkarmaya başladı. KDP
Ocak 1953’te yapılan üçüncü kongresi ile Kürt Demokrat Partisi olan partinin
adı “Kürdistan Demokrat Parti” olarak değiştirildi. Ayrıca üçüncü kongrede
alınan diğer bir kararla: etnik kimliğe bakılmaksızın Irak’taki Kürdistan’da
yaşayan herkesin partiye üye olabileceği belirtilmiştir.
Molla Mustafa Barzani, bu faaliyetleri uzaktan kumanda ile yapıyordu.
Zira partinin kurulduğu dönemde Mahabad Cumhuriyeti’ndeydi. Mahabad
Cumhuriyetinin daha yıkılmadan önce Şeyh Mahmud Berzenci’nin oğlu Şeyh
Baba Ali’den Irak Hükümetiyle geri dönüşü için görüşmesini istemişti279.
Kadı Muhammed’in 31 Mart 1947 tarihinde asılmasıyla sona eren
dönemde280 Barzani teslim olmamış İran birlikleriyle çatışarak geri çekilmiştir.
Bir dönem İran’ın İşneviye bölgesinde kalan Barzani ve silah arkadaşları:
Irak’a dönmeyi ve silahsızlanmayı reddetmiş ancak 1947 yılının Nisan ayında
Irak’a dönmek zorunda bırakılmıştır.281 İlk olarak ağabeyi Şeyh Ahmed başta
olmak üzere 550 gönüllü silah arkadaşı Irak Hükümetine teslim olmuşlardır.
Teslim olanlardan lider kadrosunda bulunanlara idam cezasının verildiği,
diğer gönüllülerin ise Basra, Musul ve Bağdat’a hapislere atıldıklarını
öğrenilince teslim olmayan diğer unsurlar Mustafa Barzani önderliğinde
Sovyet topraklarına gitmişlerdir. İran ve Irak’ta yaşama imkânı bulunmayan
Molla Mustafa ve arkadaşları ilk olarak Tahran’daki Amerikan sefirine
başvurarak siyasi mülteci olmak istemişlerdir. ABD’nin bu isteği kabul
etmemesi üzerine 19 Mayıs 1947 günü 506 silah arkadaşıyla beraber İran-
277
Attar,A.g.e.,s.132.
Türk, A.g.e., s.38.
279
McDowall, A.g.e.,s 397-399.
280
Jwaideh, A.g.e., s. 507.
281
Attar, A.g.e., s. 134.
278
85
Irak-Türkiye sınır noktasından kuzey istikametinde ilerleyerek Rusya’ya
sığınmışlardır.282
Ruslar
düşüncesiyle
tarafından
eğitim
ileride
verilen
Ortadoğu’da
Barzaniler,
ihtiyaç
yaklaşık
11
duyabilecekleri
sene
boyunca
Azerbaycan’ın Zengezar bölgesinde iskân edildiler.283 Aslında Sovyetlerin
yardımı Mart 1946’dan itibaren başlamıştı. Buna göre: İranlı Kürtleri eğittiği,
silahlandırdığı, sadece İranlı değil Irak ve Türkiye’deki Kürtlere de el altından
silah temin edildiği ve birkaç Rus subayın da, danışman sıfatıyla İran Kürtleri
arasında bulunduğu bilinmekteydi.
Molla Mustafa Barzani’nin Rusya’da iken oradaki Musevilerle de
irtibata geçme imkânı olmuştur. Onlardan edindiği izlenim, İsrail kendi
menfaatleri açısından: Araplara karşı bir tampon ve denge olarak Irak’ta
Bağımsız bir Kürt Devletin kurulmasını olumlu yönde destekleyecekleri
yönündedir. Nitekim 1950’li yıllarda “Hayim Lavakov” isimli Mossad ajanı
bölgeye giderek. Mustafa Barzani ile görüşecek, silah ve cephane
yardımlarında bulunacaktır. 284
Bu dönem içerisinde KDP ve IKP; 12 Ocak 1955 tarihinde Irak ve
Türkiye’nin oluşturduğu Bağdat Paktını285, kendilerine karşı tehdit olarak
görmekteydiler.
Amerika’nın
desteğindeki
Bağdat
Paktı’na
karşılık,
Sovyetlere destek veren KDP ve IKP’yle beraber Haşimi Krallığına karşı
diğer etnik gruplarla Arap aydınları ve milliyetçilerinin birleşmeleri 286 Irak’ta ki
Kürt milliyetçiliğine ivme kazandıran bir diğer unsur olmuştur.
1943-1958 yılları arasında özellikle II. Dünya savaşının patlak verdiği
dönemde Kürt milliyetçi faaliyetleri yoğunlaşmıştır. Bu dönemde daha
öncekilerden farklı olarak isyan hareketlerinden çok, çeşitli uluslararası
kuruluşlara ve önde gelen devlet adamlarına bir takım nota ve muhtıralar
göndermişlerdir. Lakin Kürt milliyetçiliğine faal destek vermelerine rağmen
282
Turgut, A.g.e., s. 280-281.
Attar, A.g.e., s. 134.
284
Jwaideh, A.g.e., s. 514.
285
Yılmaz, A.g.e., s. 94-96.
286
Kılıç, Age., s. 146-147.
283
86
Sovyet Birliği dâhil olmak üzere hiçbir doğu bloğu ülkesinin Birleşmiş
Milletler’de Kürtçülük faaliyetlerini desteklemedikleri görmekteyiz.287
5.3. 1958–1968 DÖNEMİ IRAK’TAKİ KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ
Irak’ta I.Dünya savaşından 1958 General Abdülkerim Kasım’ın yaptığı
devrime kadar ki sürede, Irak Devleti’nin ve Haşimi Monarşisinin kuruluşuna
tanık olmaktayız. Milletler Cemiyeti’nden Irak’ı yönetmekle yetkilendirilen
İngiltere aynı zamanda bu ülkeleri düzenlemek içinde görevlendirilmişti. Bu
görevlendirme
1
Mayıs
1920
tarihinde
San
Remo
Konferansında
alınmıştır.288 14 Temmuz 1958 tarihinde General Abdülkerim Kasım
tarafından yapılan darbe ile 1921 yılında kurulan Haşimi Irak Krallığı 289
devrilmiş Cumhuriyet ilan edilmiştir. Jwaideh’e göre devrimin ilk günlerinde
rejimle bütün ülke kopkoyu bir perdeyle örtülmüştü. Lakin gün geçtikçe Kürt
Milliyetçiler için bulunmaz bir kaftan olacağı ortaya çıkacaktı. Zira Kürtler
iktidara geçse bile Kasım’ın verdiği imtiyazları veremezler290 denen o dönem
de Kürt milliyetçiliği büyük bir ivme kazanmıştır.
Nitekim devrimden sonra kurulan konseyin 3 üyesinden biri olan Halid
An Nakşibendî, Kürt kökenliydi. Ayrıca Çalışma ve Ulaştırma Bakanı’da Şeyh
Mahmud Berzenci’nin oğlu Baba Ali’ydi. Bu dönemde hapiste ve sürgünde
olan birçok Kürt milliyetçisi serbest bırakıldı. Molla Mustafa Barzani’de 11 yıl
sonra işte bu dönemde Irak’a dönüş yaptı291. KDP’nin faaliyetlerine izin veren
General Kasım, Mustafa Barzani’ye aylık 500 Irak Dinarı maaş bağlamıştır.
General Kasım’ın diğer bir açılımı ise bayrak konusunda olmuştur. Irak
bayrağına sonradan kaldırılan Kürtleri temsilen bir çift kılıç bile ekletmiştir292.
Şüphesiz Kasım’ın bu tavizlerinin en büyük sebebi Kasım’ın Baasçı milliyetçi
287
Jwaideh, A.g.e., s. 527-535.
Bois-Minorsky-Mac Kenzie, Age, s. 134.
289
Koluman, Geçmişten Günümüze Irak’ın Siyasi, Toplumsal ve Ekonomik Yapısı, s. 309.
290
Jwaideh, A.g.e., s. 539-540.
291
Attar, A.g.e., s. 135.
292
Nazmi Sevgen, “Kürt Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve Muhtemel Neticeleri I“,
Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/Bugün/Yarın, Sayı 31, Nisan 1970, İstanbul, s. 68.
288
87
gruba karşı dengeleyici olarak Kürtleri kullanmak istemesidir.293. Kürtlere
karşı verilen bu tavizler geçici Anayasa’ya da yansımıştır. Geçici Anayasanın
3. maddesinde: “Araplar ve Kürtler bu vatanın ortakları olarak kabul
edilmekte ve milli hakları Irak birliği çatısı altında tanınmaktadır.” Bu ibareyle
Kürtler, Irak kurulduğundan beri ilk defa Anayasa’da tanınmışlar ve Araplarla
eşit haklara haiz olmuşlardır.294 Bu gelişmeler fazla devam etmeyecekti. Zira
Molla Mustafa Barzani bütün Irak Kürtlerini kendine bağlamanın peşindeydi.
Kasım ise ülkesinde kendisinden daha fazla güçlü birisinin olmasını
istemeyecekti.295 Ayrıca Arap milliyetçileri de Kürtlere verilen imtiyazları ve
Molla Mustafa Barzani’nin tekrar Irak’a dönmesinden hoşnutsuzdular.
Hoşnutsuzluk
yaşayanların
başında
ise
yardımcısı
Arap
milliyetçisi
Abdülselam Arif gelmekteydi. Bu tepkiye rağmen Kasım, Kürtçe radyo ve
televizyon yayınlarına izin verdi296.
Kasım için ikinci bir tehlike ise Birleşik Arap Cumhuriyeti (BAC) idi. Zira
o, Nasır’ın söylediğini yapan devlet lideri olmak istemiyordu. Abdülselam
Arif’in BAC taraftarı olması Kasım’ı Barzani’ye daha da yakınlaştırdı. Daha
sonra Arif’in elindeki yetkileri alıp hapse attı.
Diğer taraftan ideolojik çatışma içerisinde olan KDP ve IKP, Ekim
1959’da çatışmayı sona erdirmek için uzlaşma kararı aldılar. Buna göre KDP,
bağımsız Kürdistan iddiasından vazgeçecek, IKP ise idari özerkliği
onaylayacaktı. Bu uzlaşmanın ilk sonucu 1959’da Musul’da Arap milliyetçisi
unsurlar tarafından çıkarılan başkaldırıdır. Kürtler, Molla Mustafa Barzani’nin
emriyle
Arap
şovenizmine
karşı
kendilerini
komünistlerle beraber Musul’a akın ettiler.
297
savunmak
maksadıyla
Kendilerinin Musul’da aldığı
başarı Kasım’a iyi bir ispattı. General Kasım bundan yararlanarak silahlı
kuvvetlerle ve hükümette bulunan milliyetçileri ve Baasçıları temizleme
imkânı buldu. Aynı sene içerisinde Iraklı komünistler ve Kürtler Kerkük’te olay
çıkartmışlardır. Lakin bu sefer hedef Baasçılar değil Kerküklü Türklerdi ve
293
Jwaideh, A.g.e., s.540.
Jwaideh, A.g.e., s.547.
295
McDowall, A.g.e., s. 404-405.
296
Kılıç, A.g.e., s. 148.
297
McDowall, A.g.e., s. 405-407.
294
88
sebebi etnik kindir.298 Bu olayla Kasım’ın Barzani’ye tavırları değişmeye
başlamıştır. 1959 Mayıs ayında bazı Ağa ve şeyhler topraklarının tarım
reformuyla ellerinden alındığı gerekçesiyle yeni hükümete ve onların “adamı”
olarak nefret ettikleri Barzani’ye isyan etmişlerdir. Bu ayaklanma “Bradost
Ayaklanması” olarak ta bilinmektedir. Ancak Irak Hava Kuvvetleri ve komünist
milisleri
yanına
alan Barzani bu
isyanı
bastırmada
zorlanmamıştır.
Barzanilerin gücünden çekinmeye başlayan General Kasım iki ay sonra
kendisine isyan eden asi şeyh ve ağaları bağışlamış ve onlarla yakın ilişkiler
kurup Molla Mustafa’ya karşı bir güç olarak kullanmıştır. En sonunda Kasım,
konuşmalarında Molla Mustafa’yı hedef almış ve Cumhuriyet’e karşı
komplolar kurmakla suçlamıştır.299 Kasım’ın KDP’ye ve Irak’taki Kürt
milliyetçilerine karşı davranış değişiminin diğer nedeni; KDP’nin önde
gelenlerinden İbrahim Ahmet ve şuan ki Irak Cumhurbaşkanı Celal
Talabani’nin Nasır ile görüşmesi ve görüşme sonucunda Kasım karşıtı Baas
yanlısı General Arif’e destek vermeleridir.
1961 yılında Irak Devleti bazı Kürt kabilelerini petrol yataklarının
bulunduğu Kerkük’ten çıkardı ve onların yerine de Arapları yerleştirdi. Buna
karşılık Molla Mustafa’da hükümete Kürt ulusal taleplerini iletti. Bu talepler:
1. Kürtçenin Kürt bölgelerinde resmi dil olması
2. Kürt bölgelerinde görevlendirilerek polis ve askerlerin Kürtlerden seçilmesi,
3. Yerel yönetimin kültür ve sağlıkla ilgili işleri düzenleme hakkı olması,
4. Musul ve Kerkük petrollerinden gelen gelirin Kürt bölgelerinde adilce
harcanması
5. Ulusal savunma ve siyaset haricinde Başbakan, Genelkurmay ve diğer
bakanların yardımcılarının Kürt olmasıydı300
Bu talepler Kasım için bardağı taşıran son damla oldu. Kasım, 23
Eylül 1961’de KDP’nin kapatıldığını ilan etmiş, Barzani ise bu kararı
tanımadığını belirterek dağa çıkmıştır.301 Bu olayla 1958’de Kürtlerle, Kasım
arasındaki başlayan balayı sona ermiştir. 1961 de bir çeşit otonomi elde
298
Jwaideh, A.g.e., s. 550.
Kılıç, A.g.e., s. 149-150.
300
Attar, A.g.e., s.137-138.
301
Dağdeviren, A.g.e., s. 68.
299
89
etmek amacıyla devletle karşı yapılan gerilla savaşı kısa aralıklarla kesintiye
uğrasa da 1968 yılına kadar sürecektir.302
Barzani’nin bu isyanı 1943’teki isyanından çok daha farklıdır. Zira bu
isyanıyla Kürt milliyetçiliğinin omurgası oluşmuştur. En başta Hükümet yanlısı
Kürt aşiretleri (Cahşlar) bu isyanı durdurmakta başarısız olunca, Kasım Hava
Kuvvetlerini ağırlıklı olarak kullanmaya başladı. Lakin bu KDP’yi tasvip
etmeyen aralarında sorun olan IKP’ni dahi KDP yanlısı yaptı. En sonunda
1963 yılının başlarında Abdülkerim Kasım, Kürtlerle ateşkes antlaşması
imzaladı. Hükümet devrilinceye kadar da herhangi bir çatışma olmadı. Artık
Molla Mustafa Barzani elde ettiği başarıdan dolayı “Önder” lakabı takılmış ve
“Kürtlerin milli kahramanı(!)” olmuştu.
İngiltere’nin desteği ve Baas Partisiyle yaptığı işbirliğiyle Abdüsselam
Arif, 8 Şubat 1963’te Abdülkerim Kasım yönetimine son verdi. Abdüsselam
Arif, yönetimi ele geçirmeleri halinde Kürtlere imtiyazlar tanınacağı yönünde
vaatlerde bulunmuştu.303 Molla Mustafa AP ajansının muhabirine verdiği
demeçte “Muhtar bir Kürt Bölgesinin kuruluşuna muhalefet eden herkesin
akıbeti Kasım’ınki gibi olacaktır” diyerek yeni hükümete gözdağı verirken
darbedeki Kürt Milliyetçilerin katkılarını kabul etmiştir.304 Nitekim Kürtler,
darbeden hemen iki gün sonra 10 Şubat 1963’te darbe yönetimini
onaylayarak ilk isteklerini yönetime sunmuştur. Buna göre; ateşkes
yapılmasını, savaş esirlerinin serbest bırakılmasını, yaralılara tazminat
ödenmesini,
Kürtlere
işkence
yapan
askerlerin
ordudan
atılarak
cezalandırılmasını ve özerkliğin resmen ilan edilmesini istemiştir.305 Nitekim
taraflar iyi niyetlerini göstermek maksatlı esirleri karşılıklı olarak serbest
bırakmışlar, Abdüsselam Arif ise önceki yönetimin Kuzey Irak’taki Kürt
bölgelerinde uygulanmış olan ambargoyu kaldırmıştır.306
Bu iyi niyet gösterileri çok uzun sürmemiştir. Zira 1963 Mart’ında
Suriye’de gerçekleşen Baas darbesi ve bu darbeyle Suriye’nin Mısır ve Irak
302
Bruinessen, A.g.e., s. 37.
Attar, A.g.e., s. 140-142.
304
Nazmi Sevgen, “ Kürt Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve Muhtemel Neticeleri II“,
Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/Bugün/Yarın, Sayı 32, Mayıs 1970, İstanbul, s. 54-61.
305
McDowall, A.g.e., s. 419.
306
Attar, A.g.e., s.142.
303
90
ile olan ilişkilerinin iyileşmesi ve Birleşik Arap Cumhuriyeti’ni kurma imkânının
doğması Kürtlerin amaçlarına ulaşmasına engel oluşturacaktı. Nihayet; Irak,
Mısır ve Suriye tarafından bir federal Arap Cumhuriyeti kurulması konusunda
yayımlanan resmi anlaşmada; Irak bir bütün olarak Arap vatanının bir parçası
olarak görülüyor, ne Kürtlerden ne de Kürtlerin haklarından söz ediliyordu.
Bunun üzerine Barzaniler, 27 Nisan 1963’te Irak hükümetine ayrıntılı
bir özerklik planı gönderdiler. Bu planla ilk defa Süleymaniye, Erbil, Musul ve
Diyala’yı içine alan “Irak Kürdistan’ın” sınırları ortaya konuluyordu. Bu plana
göre dış ilişkiler, finansman ve ulusal savunma dışında neredeyse tüm
konularda Kürtlere özgürlük isteniyordu.307 Ayrıca Irak Kürtlerinin yukarıda
ifade edilen kentlerde yapacakları serbest seçimlerle oluşan yasama meclisi
içerisinden icra şurası oluşturulmasını, Cumhurbaşkanlığı yardımcılığına bir
Kürdün atanmasını ve nüfusları oranında kabinede, devlet yönetiminde ve
orduda makamlar verilmesini talep ettiler. Zira 1936 itibariyle Kürtlerin
ordunun üst kademelerinde yüzde 15 ve alt kademelerde ise yüzde 25’lik
payı 1958’e gelindiğinde üst kademede yüzde 2’ye alt kademede ise yüzde
13’e düşmüştü.308 Ayrıca hükümetinin sadece dış güçlerin saldırısı esnasında
icra şurasının onayıyla Kürt bölgelerine gönderilmesini istiyorlardı.
Abdüsselam bu isteklerden sadece Kürtçenin Arapçanın yanında
eğitim dili olarak kullanılması ve Kürt bölgelerindeki resmi dairelerde Kürtlerin
istihdam edilmesine yönelik istekleri kabul etti. Abdüsselam Arif Hükümetinin
kabul edilemez olarak gördüğü bu isteklerin en büyüğü ise Kuzey Irak’taki
petrol gelirlerinin üçte ikisinin bölgeye ayrılmasına yönelik istekti.309
Irak hükümetiyle yapılan görüşmelerde ümitsizliğe düşen heyet
başkanı Celal Talabani, Barzani ile görüşmek üzere Kuzey Irak’a
döndüğünde, Bağdat Yönetimi geri kalan temsilcileri tutuklamış ve çok sert
ültimatom vererek Kürtlerin yaşadığı bölgeyi askeri bölge ilan etmiştir310.
307
McDowall, A.g.e., s. 421.
Andreas Wimmer,”Democracy and Ethno – Religious Conflict in Iraq”, Center on Democracy
Development,and the Rule of Law, Stanford University Press, 2003, s.. 7.
309
McDowall, A.g.e., s. 421.
310
Attar, A.g.e., s. 143-144.
308
91
1963 Kasım’ında Baas hükümetinin yıkılmasına kadar ki dönemde
özellikle Kürtlerin arasındaki ayrılıklar sebebiyle Irak ordusu bölgede
başarılar
kazanmıştır.
KDP’nin
görüşmelerine
öncülük
eden
Celal
Talabani’nin ‘’Kürtlerin Temsilcisi’’rolü, Barzani’nin rolünü zayıflatmış ve
Barzani buna engel olmaya çalışmıştır 311. Ayrıca Barzani’nin diğer kıskandığı
kişi ise, KDP Genel Sekreteri İbrahim Ahmed’di. Nitekim Abdüsselam Arif’in
ilk döneminde Barzani’nin uzlaşmasını eleştiren Ahmed, Barzani kuvvetleri
tarafından İran’a sürülmüştür. İbrahim Ahmed’i Irak Hükümetine karşı
kullanabileceğini düşünen İran, Barzani’nin daha büyük bir güç olduğunu
anlayınca İbrahim Ahmed’e olan ilgisi azalmış ve Barzani’ye yanaşmıştır.
1966 yılına kadar Barzani ile anlaşan Ahmed bu tarihte tekrar saf değiştirmiş,
Barzani’ye karşı Irak hükümeti kuvvetlerinin yanında savaşmıştır. 312 O
dönemde Molla Mustafa’nın; ABD ve İran şahı ile işbirliği yapmasını
eleştirmesinden dolayı aralarındaki ihtilaf doruğa çıkmıştır.
Zaten, 1964
yılında düzenlenen KDP’nin 6. kongresinde İbrahim Ahmed ve Celal
Talabani’nin de bulunduğu 12 üye partiden ihraç edilmişti,
Abdüsselam’la barış görüşmelerine devam eden Barzani, İran
güdümüne giren Talabani ve İbrahim Ahmed’e temsilci göndererek
müzakerelere başlamıştır. Müzakereler sonunda Savaş Meclisinin Başkanlığı
ve Cumhurbaşkanı yetkisi Barzani’nin elinde olması şartıyla Celal Talabani,
grubuna parti faaliyetleri konusunda izin vermiş, böylece Barzani, eskisinden
çok daha güçlü bir hale gelmiştir. Nitekim 10 Şubat 1965 itibariyle KDP’nin
her iki cenahı birleşerek Abdüsselam Arif hükümetine karşı savaşmaya
başlamışlardır. Bu birleşme Talabani’ye “66’nın Cahşı” lakabının verilmesine
sebep olan Talabani’nin Irak hükümetinin safına geçmesine kadar devam
etmiştir.313
13 Nisan 1966’da helikopter kazası sonucu ölen Abdüsselam Arif’in
yerine kardeşi Abdurrahman Arif devlet başkanı oldu. Başkanlığa ise
İngilizlerle yakınlığı bilinen Abdurrahman Bazzaz getirildi. Barzani ve
311
McDowall, A.g.e., s.422.
Altemur Kılıç, 19 Yüzyıldan Günümüze Kürdistan Hayali: TİTREK PUSULA, İstanbul, Timaş
Yayınları, 1999, s. 139-140.
313
Attar, A.g.e., s.147-151.
312
92
Talabani arasındaki ayrılık bu dönemde de devam etti. Bağdat hükümetini
destekleyen Celal Talabani güçlerinin de yardımıyla, Barzani güçlerine karşı
savaşa girildi. Lakin sonuç alınamadı. Başarısızlıkla sonuçlanan bu saldırı
sonrası Bazzaz öncülüğünde görüşmelere başlanıldı. 29 Haziran 1966’da
Bazzaz Deklarasyonu olarak ta bilinen 15 maddelik teklif Kürtlere iletildi.
Molla Mustafa Barzani’nin Kürtler arasında hatta tüm Irak içerisindeki
güçlendiren olgu; Abdurrahman Arif’in Baas yanlısı subayların etkisinden
kurtularak, Barzani’yi ziyaret edip görüşmesiyle oluşmuştur.314 Bu görüşme
sonucunda Abdurrahman, Bazzaz Deklarasyonu ve Kürtlerin yaşamlarının
düzeltilmesine yönelik tutamayacağı sözler vermiş ve ateşkes antlaşması
imzalamıştır. Orduyla savaşın sona ermesinden faydalanan Barzani, Kürt
bölgelerindeki konumunu güçlendirmeye çalışmıştır.
Bazzaz Deklarasyonu Kürtler açısından hayati öneme haizdir. Bu
deklarasyona göre; Irak içinde Kürtlerin ayrı bir ulus olduğu kabul edilerek,
serbestçe seçilen idari meclisler ile âdemi merkeziyetçilik vaat ediliyor ve
Kürtlerin merkezi hükümette nüfusları oranında temsili öngörülüyordu. Ayrıca
Kürtçe tüm yan linguistik ve kültürel haklarıyla birlikte resmi bir dil olarak
kabul edilmekte ve bir yıl içerisinde hükümetin parlamenter bir sistem
kurması öngörülmekteydi. Bazzaz’ın bu teklifi, Irak’taki Kürt sorunun
çözülebileceğini, Kürtlere özerklik tanınabileceğini belirtilmekteydi. Bazzaz
Deklarasyonunun sadece on iki maddesi paylaşılmıştır. Geri kalan üç
maddesi ise gizli tutulmuştur. Bunlardan biri Musul eyaletinin Kürt bölgelerini
ayırarak, bu bölgeyi Duhok merkezli Kürt eyaleti haline getirilmesini, ikincisi
seçimler yapıldıktan sonra KDP’nin halka açık bir biçimde faaliyet
yürütmesine izin verileceğini vaat ediyor, son olarak ise genel af sözü
veriliyordu.315
Nitekim 28 Temmuz 1966’da Irak Hükümeti Kürtler için umumi af ilan
etmiştir. Affa göre, Irak ordusuna karşı çarpışan bütün Kürtler affedilecek,
314
315
McDowall, A.g.e., s. 427-428.
McDowall, A.g.e., s.427.
93
haczedilen mal ve mülkleri iade edilecektir.316 Kürtlerin tüm taleplerini
karşılayan bu anlaşma metni, Bazzaz’ın istifasıyla yürürlüğe girememiştir.
5.4. SADDAM HÜSEYİN DÖNEMİNDE KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ
5.4.1. 1968- 1974 Dönemi Kürt Milliyetçiliği
7 Kasım 1968 de İngiliz yanlısı Baasçılar (İngiltere ve CIA’nin
yardımıyla317) Ahmed Hasan el-Bekir ve Saddam Hüseyin önderliğinde darbe
yapıp hükümeti ele geçirmişlerdir.318 Irak’ta vukuu bulan her hükümet darbesi
gibi bu darbe de, Kürtler için bir ümit kaynağı olmuştur. Yeni gelen iktidar,
Irak nüfusunun yaklaşık altıda birini oluşturan savaşçı Kürtlere, koltuklarını
sağlamlaştırmak için cömert vaatlerde bulunmuşlardır. Fakat her defasında
olduğu gibi vaatler unutulmuş ve Kürtler müzakerelerde verilmeyeni silahla
almak sevdasını adet haline getirmişlerdir.319
Bu darbeyle, Ağustos 1979’da başkanlığa oturacak ve 2003 yılına
kadar da Irak’a Başkanlık yapacak olan Saddam Hüseyin ilk kez tarih
sahnesine çıkmıştır. Baas Partisi idareyi ele alır almaz ülkenin en büyük
problemini çözmek için Kürt milliyetçileri ile müzakerelere başladılar. Nitekim
bu müzakereler 1970 yılında imzalanan Kürtlere büyük ölçüde özerklik ve
merkezi yönetimde temsil edilmelerini öngören bir antlaşma ile sonuçlandı.
Baas yönetimi bu hamleyle ilk döneminde ülkesinin en büyük sorununu
ötelemek istemiş bu zaman zarfında da ordusunu güçlendirmeye çalışmıştır.
Molla Mustafa Barzani’nin bitmek tükenmek bilmeyen yeni taleplerine
316
Nazmi Sevgen,“Kürt Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve Muhtemel Neticeleri IV“,
Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/Bugün/Yarın, Sayı: 34, Temmuz 1970, s. 68.
317
Irak’taki ABD Büyükelçiliği adına Kürtlerle temastan sorumlu Dinsmore’ye göre CİA’nin Kürtlere
gizli yardımı 1960 da başlamıştır. Mossad’ın yardımları ise 1958 de başlamıştır. Turan Yavuz, İkinci
Dünya Savaşı’ndan Körfez Savaşı’na: ABD’nin Kürt Kartı, İstanbul, Milliyet Yayınları, 3. Baskı,
1998, s. 51
318
Attar, A.g.e., s. 152.
319
Nazmi Sevgen, “Kürt Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve Muhtemel Neticeleri III“,
Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/Bugün/Yarın, Sayı: 33, Haziran 1970, s. 59.
94
ilaveten Barzani’nin; İsrail, İran, Avrupalı ülkeler ve ABD’ye yaklaşması320 ve
onlardan yardım alması, Baas yönetimini kuşkulandırmış ve anlaşmanın
yürürlüğe girmemesini sağlamıştır.321
Sonuç olarak ta 1968-1975 yılları arası Kürt milliyetçileri açısından
yenilginin, yoğun nüfus hareketlerinin ve sahte bir özerklik uygulamasına yol
açmıştır. Baas’ın, Irak’taki Kürtlerin Arap dünyasının ayrılmaz bir parçası
olduğunu iddia etmesi ve aynı zamanda kurucu ideologu olan Michel Eflâk’ın
1955’teki;
Baas
milliyetçilerini
düşüncesinin
dışlamayacağını
sosyalist
ifade
boyutunun,
etmesi
diğer
Kürt
etniklerin
milliyetçileri
ümitlendirmiştir.322
Bu dönemde Baas yönetimi; Molla Mustafa ve Ahmet-Talabani
hizipçiliğini kullanarak, Baas yanlısı Ahmet- Talabani kanadını İran, İsrail323,
ABD desteğindeki Molla Barzani’ye karşı desteklemiştir. Diğer taraftan ise
Baas yönetimi, Kürtler üzerindeki Molla Mustafa’nın etkisini azaltmak
maksatlı yeni kabinede Kürtlerin atanması, tüm Irak okullarında ve
üniversitelerinde Kürtçe öğretilmesi, Süleymaniye’de üniversite kurulması ve
Kürt
savaşçılarına
af
konularında
çıkarılan
kararname
ile
Bazzaz
deklarasyonuna bağlı kalacağına dair Kürt halkına iyi niyet gösterisinde
bulunmuştur. Son olarak İran’ın Bahreyn’i talep etmesinin ardından Şubat
320
1965’in Mart’ından itibaren Iraklı Kürtler Uluslararası arenada faaliyetlerine hız vermişlerdir.
Özellikle Barzani’nin temsilcisi (Kürt İhtilal Konseyi Komutanlığı Elçisi) İsmet Şerif Vanlı ve
Avrupa temsilcisi Bedirhan Beyin torunu Kamuran Ali Bedirhan başta; Almanya, Fransa, İngiltere,
ABD ve Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslar arası arenada faaliyetlerde bulunmuşlar, dikkatlerin
Iraklı Kürtler üzerine toplanmasına çalışmışlardır. Nitekim19 Kasım 1968’de Irak Kürleri İhtilal
Konseyi Temsilcisi Emir Kamuran Ali Bedirhan, BM Genel Sekreteri U’thant’a Irak Hükümeti ile
Kürtler arasında aracılık yapacak bir temsilci tayin edilmesini istemiştir. Kürtlerin Irak’ta ayrılmak
istemediğini isteklerinin; Kürtlere ulusal azınlık hakkı verilmesi, Kürtçenin resmi dil olması, Kürtler
için okullar açılması gibi talepleri olduğunu belirtmiştir. Nitekim 3 gün sonra New York’a giden Kürt
heyeti BM Genel Sekreteri U’thant’a kendilerini desteklemesi için ziyarette bulundurmuşlardır.
Nazmi Sevgen,“ Kürt Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve Muhtemel Neticeleri V“,
Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/Bugün/Yarın, Sayı: 35, Ağustos 1970, s. 75; Sevgen, Kürt
Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve Muhtemel Neticeleri III, s.. 61.
321
Kılıç, Titrek Pusula, s. 139-140.
322
McDowall, A.g.e.,s. 431-432.
323
Tarihte Dokan Olayı olarak ta bilinen sabotaj İsrail’in Irak’lı Kürtlere verdiği desteğin açık
göstergelerindendir. Kerkük şehrinin kuzeydoğusun da bulunan Dokan Barajına yönelik sabotaj
sayesinde bölgedeki su baskınlarını önlemekte ve elektrik enerjisi üreten bu baraja verilecek zarar Irak
Hükümetine karşı Kürtlerin elini güçlendirecekti. 323 Aynı sebeplerle 1 Mart 1969 tarihinde
Kerkük’teki petrol rafinelerine yapılan saldırıda da İsrail istihbarat servisi Mossad’ın parmağı vardır.
Bkz. Şalom Nakdimon, Irak ve Ortadoğu’da Mossad, Ankara, Elips Kitap, 2004, s. 185-204.
95
1969’da Bazzaz deklarasyonunun geri kalan maddelerini de yürürlüğe
koymuştur324 Bu hamle ile 1960’larda başlayan ve gittikçe artan miktarlarda
ekonomik ve askeri desteğe dönüşen Barzani- İran şahı diyaloguna darbe
vurulmak istenilmiştir.325
Barzani ise doğal olarak İran ve CIA’den almış olduğu silah yardımıyla
gücünü kanıtlamak maksatlı Ahmet- Talabani grubuna saldırmış, Kürtlerin tek
hâkiminin kendisinin olduğunu kanıtlamaya çalışmıştır. Talabani taraflarının
yenilgiye uğraması üzerine Irak Hükümeti Hava Kuvvetleri duruma müdahale
etmiş ve Barzani’nin elinde bulunan köyleri bombalamıştır.326
1961’den itibaren 60.000 kayıp veren ve tüm köylerin %75’i ciddi hasar
gören Barzani liderliğinde ki Kürtler, çatışmaların ara verilmesini hatta
sonlandırılmasını istemekteydiler. Diğer taraftan Irak hükümeti ise İran’ın
yayılmacı politikasına karşın Barzani’nin yanlarında olması gerektiğini
düşünüyorlardı. Her iki tarafın barış istemesinin üzerine Saddam Hüseyin
elçiliğinde görüşmelere başlanıldı. Baas Yönetimi Kürtlere karşı diğer
görüşmelere göre çok daha ılımlı yaklaşmıştır. Bu yaklaşımın üç önemli
sebebi vardı. Bunlar; Kürt sorunu çözülmeden Baas Partisi’nin ülkede
köklerini
ve
iktidarını
sağlamlaştıramayacağı
düşüncesi,
artık
savaşamayacak olan orduyu siyasetten uzaklaştırarak askeri ihtilalların
önüne geçme arzusu ve Kürt sorununu çözerek İran’ın Kürt meselelerine
karışmasına
engel
olarak
Şattül-Arap
meselesinde
İran’ın
elini
zayıflatmaktır.327
Nitekim görüşmede Saddam Hüseyin, Molla Mustafa’ya bizzat giderek
Barzani’nin isteklerini önüne koyduğu boş kâğıda yazmasını istemiş, metnin
imzalanmadan da oradan ayrılmayacağını söylemiştir. 328 Ocak ayında
başlayan görüşmeler 11 Mart 1970’de 15 maddelik329 bir antlaşma ile
324
McDowall, A.g.e., s. 432-435.
Bruinessen, Kürdistan Üzerine Yazılar, s. 190-191.
326
Ersal Yavi, Küresel Güçlerin Petrole Erişiminde İsrail-Filistin-Kürt Açmazındaki: Hedefteki
Adam Saddam, İzmir, Yazıcı Yayınevi, 2002, s. 90.
327
Nakdimon, A.g.e., s. 211.
328
McDowall, A.g.e., s. 437.
329
Anlaşmanın başlıca maddeleri şunlardır:
1-Arap dilinin yanı sıra Kürt dili de Kürtlerin çoğunlukla olduğu bölgelerde resmi dil olacaktır. Kürtçe
bu bölgelerde verilecek eğitimin anadili olacak ve Irak’ın diğer yerlerinde ikinci dil öğretilecektir.
325
96
sonuçlanmıştır.330 Bu anlaşma şimdiye kadar Iraklı Kürtlere önerilen en iyi
antlaşma olmakla kalmamış gelecekteki Kürt milliyetçilerinin de nirengi
noktası olarak kabul ettiği bir anlaşma olarak karşımıza çıkmaktadır.
“Mart
Anlaşması”nda,
Kerkük
konusunda
da
işin
çözümü
için
referandumda anlaşılmıştı. Buna göre 450 bin nüfuslu Kerkük’te Ekim
1970’de referandum yapılacaktı.331 Bu anlaşma 4 yıl içinde yürürlüğe
girecekti.332 Irak hükümeti Aralık 1970 itibariyle 7.,12.,14. ve 15. maddeler
haricinde verdiği tüm sözleri yerine getirmiştir. Lakin 12.maddede ki Başkan
Yardımcılığına İran kökenli Feyli Kürt olan KDP adayı Habib Kerim’in
reddedilmesi balayının erken bitmesine neden olmuştur. Bunu tek taraflı
hükümetçe özerklik maddesinin (14.madde), nüfus sayımlarının ertelenmesi
ve hükümetin önceki nüfus sayımlarının kabul edilmesi önerilerine ise
KDP’nin ret cevabı ortamı daha da germeye başlamıştır. Nitekim hükümet;
Kerkük, Hanikin ve Sincar gibi tartışmalı bölgelere Arapları yerleştirmekle
suçlayan Barzani, “özerklik için on yıl savaştık, gerekirse Kerkük için bir beş
yıl daha savaşırız” diyerek çatışmanın sinyalini vermiştir. 333 Lakin bu telaffuz
ettiği savaş kendi sonunu da getirecekti.
2-Kürtler kabinede ve ordudaki üst düzey ve hassas görevlerde dâhil olmak üzere hükümete bütünüyle
katılacaktır.
3-Kürtçe eğitim ve kültür teşvik edilecektir.
4-Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgelerde tüm yetkililer Kürtlerden oluşacak ya da Kürtçe bilecektir.
5-Kürtlerin kendi öğrenci, gençlik, kadın ve öğretmen örgütlerini kurması serbesttir.
6-Kürdistan’ın kalkınması için fon ayrılacaktır.
7-Şehit ailelerine ve yoksulluk, işsizlik ya da evsizlik çekenlere maaş bağlanacak ve yardım
edilecektir.
8-Kürtler ve Araplar eski yerleşim yerlerine dönecektir.
9-Toprak reformu uygulanacaktır.
10-Anayasa’da değişiklik yapılacak ve ‘’Irak, halkı iki ulustan, Arap ve Kürt uluslarından
oluşur’’maddesi ilave edilecektir.
11-Radyo istasyonu ve ağır silahlar Irak hükümetine iade edilecektir.
12-Başkan yardımcılarından biri Kürt olacaktır.
13-Vilayetler Yasası bu deklarasyonun özüne uygun bir şekilde değiştirilecektir.
14-Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgeler bir özyönetim birimi oluşturacak şekilde birleştirilecektir.
15-Kürt halkı yasama yetkisini Irak’taki nüfusuna uygun bir oranda paylaşacaktır. McDowall, A.g.e.,
s.438.
330
Yavi, A.g.e., s. 91.
331
Nazmi Sevgen, “ Kürt Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve Muhtemel Neticeleri VI“ ,
Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/Bugün/Yarın, Sayı: 36, Eylül 1970, İstanbul, s. 82.
332
Bruinessen, A.g.e., s. 191.
333
McDowall, A.g.e., s. 440-441.
97
Bu dönemde ki diğer önemli gelişme ise 1 Temmuz 1970’de KDP’nin
8. kongresinin düzenlenmesidir. Barzani başkanlığında yapılan bu kongrede
Mart
Anlaşmasının
ışığı
altında
partinin
siyaseti
yeniden
gözden
geçirilmiştir,334
İran’ın 1971’de İngilizlerden boşalan Hürmüz Boğazındaki adayı işgal
etmesi, aynı yılda Irak hükümetinin Irak petrol şirketini ulusallaştırması ve 9
Nisan 1972’de Irak’la Moskova arasında 15 yıllık işbirliği anlaşması
imzalanması taraflar arasında soğuk savaş rüzgârlarının esmesine neden
olmuştur.335 Özellikle de hükümete bir komünist parti üyesinin alınması
Amerika, İngiltere ve Türkiye’yi kuşkulandırmıştır.
İran’ın yayılmacı politikasına, İngiltere’nin Irak’taki petrol şirketinin
ulusallaştırılmasına, ABD ve Türkiye’nin ise Irak’ın Rusya eksenine
kaymasına karşın tepkisi gecikmemiştir. Bu dönemde Barzani ile Amerikan
Dışişleri Bakanı Henry Kissinger Tahran’da görüşmüş336 ve Türkiye’de
Barzani kuvvetlerine gizlice silah ve “postal” yardımı yapmıştır. 337
İran, İsrail ve ABD’nin Barzani’ye verdiği desteğin asıl maksadı; Irak’ı
zayıflatan çözümsüzlükten yararlanmaktı. Hangi yolla olursa olsun konunun
çözüme kavuşmamasını istiyorlardı.338 Nitekim İsrail, 1973 - 1976 yılları arası
ele geçirilen savaş ganimetlerinden*** birçoğunu Kürtlere vermiştir. Ayrıca
Ortadoğu’da bulunan milliyetçi azınlıkları kışkırtıp, Arap halklarına karşı
kullanmayı amaçlayan339 İsrail istihbarat örgütü Mossad, İran istihbarat
örgütü SAVAK’la tam bir işbirliği içerisinde çalışarak Barzani’nin istihbarat
örgütü ”Parastin”i (“Parazten”) güçlendirmeye çalışmıştır. Parastin, bu
dönemde CIA’in de bir kolu gibi çalışmalarını sürdürmüştür.340
Baas Partisi de, Kürtlerle işbirliği yaparak onları kendi tarafına çekmek
istiyordu ama ülke denetimini de paylaşmak istememekteydiler. Barzani ise
334
Sevgen, A.g.e., s. 82.
Attar, A.g.e., s. 159.
336
Bruinessen, A.g.e., s. 191.
337
Kılıç, BÜYÜK Kürdistan Küçük TÜRKİYE, s. 152.
338
McDowall, A.g.e., s. 442.
***
Bunların arasında 30 top, 340 roketatar, uçaksavarlar, Strylen tipi füzeler, 260 bazuka, 87 mm’lik
havanlar 60 adet Soceer tipi füze ve çok miktarda mühimmat yardımı yapılmıştır
339
Nakdimon, A.g.e., s. 273.274.
340
Attar, A.g.e.,s. 161.
335
98
yardım aldığı ülkelere güveniyordu. Haziran 1973’de Barzani’nin Washington
Post gazetesine verdiği demeç her şeyi anlatıyordu. “’Eğer ABD bizi
kurtlardan korursa, ABD politikaları doğrultusunda hususunda hareket
etmeye hazırız. Yeterli destek verildiği takdirde Kerkük petrol yataklarının
denetimini de ele geçirebilir ve kullanım haklarını bir Amerikan şirketiyle
görüşebiliriz.” Bu beyanat sadece Baas’ı etkilemekle kalmadı, tüm ülkede
soğuk duş etkisi yarattı. Ay sonuna doğru Irak Hava Kuvvetleri Barzani
köylerini bombalamaya başladı. Barzani’nin savaş uyarısı üzerine Saddam
saldırıları durdurdu. Saddam’ın geri çekilmesinin amacı; 1963 yılında
yaşanan felakete tekrar yol açmamak ve gerekirse tavizlerde vererek Kürt
milliyetçileri üzerinde İran kartını zayıflatmak istemesiydi. Irak kuvvetlerinin
geri çekilmesiyle Barzani isteklerini daha da artırmış başkenti Kerkük olacak
şekilde “Devlet içinde Devlet” kurmak istemiştir. Baas yönetimi ise Barzani’yi
yalnızlaştırmak politikası ekseninde; Kürt halkının KDP ile aynı olmadığına
yönelik yayınlar düzenlemiş, özerklik yasa taslağının gündeme alınacağını
duyurmuştur.341
5.4.2. 1974 Özerklik Yasası, 1974-1975 Savaşı ve Cezayir Anlaşması
1974 yılının Ocak ayında ve Mart ayının başında üst düzey KDP
üyeleri
ile
Baas
Yönetimi
arasında
görüşmeler
yapıldı.
Lakin
bu
görüşmelerde anlaşılmayan temel nokta Irak’taki o dönemin petrol üretiminin
%70’ini sağlayan Kerkük’ün konumu üzerineydi. Baas Hükümeti, 1957 nüfus
sayımına uygun olarak Chamchamel ve Kalar’ı özerk bölgeye dâhil etmek,
Kerkük kentinde ise Bağdat yönetimine bağlı karma bir yönetim kurmak
istiyordu. Barzani ise buna karşı çıkıyor Kerkük’ün kendi özerk yönetiminin
başkenti olmasını, eğer olması durumunda da karma yönetimin Kürt Özerk
Yönetimine karşı sorumlu olmasını istiyordu.342
341
342
McDowall, A.g.e., s. 445-446.
McDowall, A.g.e., s. 448.
99
En sonunda Bağdat yönetimi 11 Mart 1974’te,kendi nazarındaki
Bağdat özerklik yasasını yayımladı.343 Ayrıca Molla Mustafa Barzani’ye bunu
kabul edip, Ulusal Cephe’ye katılması için 15 gün süre verdi. Aslına bakılırsa
“Özerklik Yasası” bir önceki imtiyazlardan daha da ilerisini oluşturmaktaydı.
Lakin Barzani’nin başkenti Kerkük olan ‘’Devlet içinde Devlet’’yapısına izin
vermiyordu.344 Bu kanuna göre “Özerk Kürdistan Bölgesi’nin” merkezi Erbil
olacaktı. Bu bölgenin bütçesi, ülkenin mali bütçesi çerçevesinde belirlenecek,
bölgedeki polis ve idari güçler ülkedeki genel kanunlara tabii olacaktı. Ayrıca
Irak Cumhurbaşkanı yasama meclisi üyelerinden birini partiler şurasının
teşkili için ise atama ve görevden alma yetkisine sahipti.
Bu iki haftalık süre zarfında Irak Hükümeti ise, Irak’taki Sovyet
Büyükelçisi vasıtasıyla Barzaniyi bu planı kabul ettirip savaşın yeniden
başlamaması için büyük çaba sarf etmiştir.
Molla Mustafa Barzani Kürtlere tanınan bu imtiyazları daha önce
yapılmış olan vaatlere nazaran az buldu ve destekçisi ABD’nin de vaatleri ile
Özerklik Yasasını kabul etmedi.345 Daha sonraları “Amerikalıların vaatleri
olmasaydı böyle davranmazdık. Amerikalıların vaatleri olmasaydı, asla
tuzağa düşürülmezdik ve işi bu boyutlara getirmezdik” diyen Barzani, ABD
tarafından kandırıldığını ve bu planı kabul etmesi gerektiğini bu şekilde
dillendirmiştir.
Molla Mustafa Barzani’nin Özerklik Yasası’nı resmen reddetmesi bazı
Kürt milliyetçilerinin Barzani’yle yollarını ayırmasına da sebep olmuştur.
Merkez Komite üyeleri Haşim Akravi ile Molla Aziz ve hem Siyasi Büro üyesi
hem
de
Ordu
Komutanı
olan
Aziz Akravi
emperyalistlerle
işbirliği
yapılmasının itibarlarını düşüreceğini dile getirdikleri için Molla Mustafa
Barzani tarafından partiden atıldılar. Barzani’yi en büyük yıkıma uğratan ise
en büyük oğlu Ubeydullah’ın; “Babasının, bütün petrolüyle tüm Kerkük dahi
verilse, özyönetim uygulanmasını istemediğini, özerklik yasasının onun
elindeki her şeyi alacağına, hâlbuki onu kayıtsız şartsız yönetimi elinde
343
Attar, A.g.e., s. 161-162.
McDowall, A.g.e., s. 448-449.
345
Kılıç, A.g.e., s. 152.
344
100
bulundurmak istediğine” yönelik söylemi ve babasının toprak reformu
uygulamamakla suçlamasıyla kendisinden ayrılması olmuştur.346
Molla Mustafa yönetimi, Mart 1974’te savaşı yeniden başlattı. Bu
savaş diğerlerinden farklı olarak, Irak hükümetini yıpratmaya yönelik değil,
160 bin kürdün katıldığı tamamen düzenli bir cephe (konvansiyonel)
savaşıydı.347
Hollandalı yazar Bruinessen; 1974-1975 çatışmaları ile Cezayir
antlaşması arasındaki zaman aralığını, Kürtlerin kendi devletlerini kurmaya
en fazla yaklaştıkları dönem olarak nitelendirmektedir.348 CIA tarafından
temin edilen silahlarla güçlenen ve sonraları İran topçusu, İsrail askeri
eğitmenleri, İngiliz balistik uzmanlarınca desteklenen Kürt ordusu, Irak
ordusunu uzakta tutarak dağlık bölgede geniş bir “kurtarılmış bölge”
oluşturdu. Şehir merkezlerine ise daha çok Irak ordusunun hâkimiyeti söz
konusuydu.349
Kürt milliyetçilerinin direnişiyle karşılaşan Baas Yönetimi hayatını
devam ettirebilmek için ABD’ye yakınlaşmaya yönelik faaliyetlere başlamıştır.
İlk olarak 1974’de Kürt- Irak savaşı devam ederken, Ürdün ve Cezayir’in
ortak adımı ve ABD’nin bilgisi dâhilinde; İran, Irak ve Türkiye Dışişleri
Bakanları, İstanbul’da İran-Irak arasındaki ihtilaflı konularda müzakerelere
başlamışlardır. 1975 Cezayir antlaşmasından 6 ay önce gerçekleşen bu
toplantıyla
İran-Irak
sınırını
yeniden
tayin
eden
antlaşma
metni
hazırlanmıştır.350 Nihayet 6 Mart 1975’te Cezayir’deki OPEC konferansında
İran Şahı ile Irak’ın güçlü adamı Saddam Hüseyin arasında bir antlaşma
imzalandı.351 Bu antlaşmaya göre Irak, Şattül-Arab’ın talveg’deki (en derin
noktasındaki) sınırdan vazgeçti ve her iki tarafta 1913 İstanbul Protokolüne
ve 1914 Sınır Belirleme Komisyonu tarafından belirlenen sınırlara tabi olmayı
kabul ettiler. Ayrıca her iki devlette sınırdan sızmaları önleyici tedbirler
alacaklardı. İran sınır kazanımına karşılık ise Kürtlere destek vermeyecekti.
346
McDowall, A.g.e., s. 449-450.
Attar, A.g.e., s.162-163.
348
Bruinessen, A.g.e., s.192.
349
McDowall, A.g.e., s.451-452.
350
Attar, A.g.e., s.163.
351
Bruinessen, A.g.e., s.192.
347
101
Anlaşma imzalanır imzalanmaz İran kuvvetleri geri çekilmiş ve Molla
Mustafa’ya verilen yardım kesilmiştir.352
Barzani hareketi, İran’a öylesine bağımlı bir duruma gelmişti ki birkaç
gün içerisinde dağıldı.353 Molla Mustafa ve KDP olayların hızlı bir şekilde yön
değiştirmesi sebebiyle bozguna uğramışlardı. 23 Mart 1975’de savaşmaktan
vazgeçmeye karar verdiler.354 Irak’taki Kürt milliyetçilerinin tek askeri ve
siyasi güç olarak kabul edilen KDP böylece siyasi açıdan neredeyse
tamamen dağılmıştı.355 Molla Mustafa öncülüğünde yaklaşık 100.000 Kürt,
İran’a mülteci olarak göç ettiler. Kalan binlerce kişi ise silahlarını teslim
ederek para karşılığında teslim oldular.
28 Mart 1975’te İran’a giriş yapan Molla Mustafa ve ekibi Güney
Rizaye bölgesine yaklaşık 80 kmlik uzaklıktaki Necade kırsal bölgesine
yerleştirilmiştir. Kısa bir süre sonra Molla Mustafa’nın akciğer kanseri olduğu
ortaya çıkmış ve muayene için ABD’ye gönderilmiştir. Barzani istememesine
rağmen Ekim 1975’de İran’a geri gönderilmiştir. İran şahına güvenmeyen
Barzani, Şahı ABD’ye her şeyi anlatmakla tehdit etmiş müteakiben adına İran
pasaportu çıkarılarak ABD’ye gönderilmiştir. Hatta SAVAK yetkilileri Molla
Mustafa ve ekibi için Washington’daki Sheraton otelinde oda dahi
kiralamıştır.356 1976 başlarında Barzani artık hayatının son günlerini
geçireceği ABD’de idi. Molla Mustafa’nın yanında Muhsin Dizai ve oğlu
Mesud da bulunmaktaydı. Molla Mustafa vefat ettiği 1979’un Şubat ayının
son günlerine kadar Minnesota deki Mayo Kliniğinde tedavisine devam
edilmiştir.357
1979 Ocak ayında sağlık durumu ağırlaşan Barzani Amerika’dan
ayrılmak istemiştir. ”Irak’a gidemesem dahi, İran’daki Kürt topraklarında
ölmek
istiyorum”
diyen
Barzani
sağlığı
yolculuk
yapmaya
elverişli
olmadığından ABD’den ayrılamamıştır. 3 Mart 1979 günü 76 yaşındayken
352
McDowall, A.g.e., s.452.
Bruinessen, A.g.e., .192.
354
McDowall, A.g.e., s. 453.
355
Attar, A.g.e., s. 168.
356
Nakdimon, A.g.e., s. 270-271.
357
Hakkı Öznur, Cahşların Savaşı: Kuzey Irak Kürt Hareketi ve Musul Kerkük Meselesi,
Ankara, Altın Küre Yayınları, 2003, s. 252- 256.
353
102
George Town Üniversite Hastanesinde hayatını kaybeden Molla Mustafa’nın
cenazesi ertesi gün Tahran’a gönderilmiş, 5 Mart 1979 tarihinde ise İran’ın
Şino bölgesindeki Azmiye kasabasında toprağa verilmiştir. 358 Ne gariptir ki
ABD ve İran’ın ihanetiyle yenilgiye uğrayan Kürtlerin “efsanevi kahramanı(!)”
yaşamının son yıllarını yine aynı ülkelere muhtaç olarak tamamlamış Kürt
halkına ihanetle suçladığı Amerika topraklarında vefat etmiştir.
Barzani’nin bu yenilgisi sonrası, General Hasan El-Bekr, “1974
Özerklik Kanunu” konusunda bir dönüş yaparak Kuzey Irak’ta yaşayan
Kürtlere geniş özerklik tanıma tasarısından vazgeçmiştir. Binlerce Arap
köylüsü bölgeye yerleştirilirken yaklaşık 600.000 Kürt yaşam şartları kötü
‘’mujaama’at’’adı verilen toplu kamplara yerleştirilmişlerdir.359 Diğer on
binlerce Kürt ise güney illerinde iskân edilmişlerdir.360 Ayrıca İran ve Türkiye
sınırı boyunca mevcut Kürt köyleri yıkılarak güvenlik sınırı oluşturulmuştur.
Irak hükümetinin özellikle Kerkük’te aldığı diğer önlemler ise dikkat çekiciydi.
Bu önlemlere göre; Kürtlerin mülk sahibi olmaları zorlaştırılırken Kürt
kadınlarla evlenen Araplara para ödülleri veriliyordu. Süleymaniye’de kurulan
üniversite’deki Kürt Fakültesi kaldırılmış, Kürtçe yer isimleri Arapçalarıyla
değiştirilmiştir.
Diğer
taraftan
ise
Irak
Hükümeti,
siyasi
baskıyı
dengelemek maksatlı bölgede büyük yatırımlara imza atmıştır. 1970’lerin
ikinci yarısında ülkenin hiçbir yerine yapmadığı kişi başına harcamayı
Kürtlerin yaşadığı bölgedeki halk için yapmıştır. “Kolektif köy” kapsamında
30.000 üzerinde evin yapılması, son beş sene içinde okulların sayısının 4’e
katlanması, bölgede hastanelerin, turistik yerlerin ve kalkınmaya yönelik
fabrika inşalarının yoğun olarak görüldüğü günler bu döneme rastlamaktadır.
Kürt isyanının bastırılması ve KDP’nin dağılması, yıllarca Iraklı Kürt
milliyetçilerinin lideri olma arzusunu barındıran Celal Talabani için büyük bir
fırsat olmuştur.361 KDP bünyesinde olmasına rağmen 1970’ten beri Beyrut ve
Suriye’de bulunan Talabani ve bazı arkadaşları 1 Haziran 1975’te Şam’da
Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) kurulduğunu ilan etmişlerdir. KYB;
358
Turgut, A.g.e., s. 437-438.
McDowall, A.g.e., s.454.
360
Yavi, A.g.e., s. 92.
361
Attar, A.g.e. s. 168.
359
103
Neçirvan Mustafa Amin’in önderliğindeki Marksist-Leninist grup olan Komala,
Fuat Masum liderliğindeki Kürdistan Devrimciler Birliği ve Ali Askari ve Rasul
Mamand önderliğindeki Kürdistan Sosyalist Hareketi’nin birleşmesiyle
oluşmuş bir partiydi.362
Talabani etkisizleştirilen Molla Mustafa’ya da yüklenmekten geri
kalmıyordu. Talabani, Molla Mustafa’nın emperyalizmin (ABD’nin), İran
Şah’ının ve İsrail’in bağlısı olarak suçlamaktaydı.
KYB kuruluşunun ilanından yaklaşık bir sene sonra Suriye’deki Hafız
Esad yönetimiyle dostane ilişkiler kurmaya başladı. KYB birinci kongresini
birçok para ve silah yardımı aldığı Suriye’de gerçekleştirdi. Kongre’de Kürt
hareketinin başarısızlığının tek sorumlusunun Molla Mustafa Barzani olduğu
buna rağmen KDP’yi yeniden diriltmek için Barzani ailesiyle görüşülmesine
karar verilmişti. Kongre sonrasında Kuzey Irak’ın sarp ve dağlık bölgelerinde
silahlı gruplar oluşturuldu. Özellikle Baas rejiminin Kürt bölgelerinde
uygulandığı tahrip ve tehcir politikalarından rahatsız Kürtler kendilerini,
KYB’nin silahlı güçleri arasında buldular. Böylece bu grup ileriki dönemde
Kürtlerin bir bölümünü etkileyen büyük bir güce ulaşmıştır. 363
1976 Temmuz itibariyle Kürt milliyetçileri tekrar eylemlere başladılar.
Bu eylemler diğerlerinden farklı olarak Irak ordu güçleriyle yüz yüze
savaşmaktan
ziyade
ordu
ve
polis
merkezlerinde
yapılan
gerilla
hareketleriydi. Bunu dünyanın dikkatini Irak’taki Kürtlere çekmek maksatlı
Kuzey Irak’ta baraj inşaatından dört Polonyalı teknisyenin; 1977 Şubatında
ise iki Fransız ve bir Cezayirliyi kaçırılması izlemiştir.364
Barzani ve Talabani arasındaki propaganda ve siyasi çatışmanın
silahlı çatışmaya dönüşmesi olayı da bu döneme rastlamaktadır. Talabani
her ne kadar Barzani’yi dış güçlerin mihrakına girmekle suçlasa da kendisi de
Suriye ve İran istihbarat örgütü SAVAK’la görüşmekteydi.365
1978’de Talabani’nin; Dr.Halid Said ve Ali Askari’yi; Hakkâri, Uludere
ve Şırnak’ta bulunan KDP-PL üslerinin imhası ve sınır boyundan intikal ile
362
McDowall, A.g.e., s. 457.
Attar, A.g.e.,s. 168-170.
364
Yavi, A.g.e.,s. 92.
365
Attar, A.g.e.,s. 170.
363
104
Suriye’den yardım edilen silahları almak için görevlendirmiştir. Lakin
Türkiye’ye doğru ilerlerken 800 kişilik birliği, toplam 7500 kişiyi bulan KDP
unsurları ve KDP yanlısı aşiretler tarafından pusuya düşürülmüş ve Ali Askari
ile Halid Said idam edilmiştir. Bu olay Kürt milliyetçilerinin arasındaki şiddet
sarmalının tetikleyicisidir.366
İran İslam Devrimi’nin zaferinden bir müddet önce Celal Talabani ile
Kürdistan Sosyalist Hareketi (KSH) lideri arasında ihtilaflar kendini gösterdi.
Bu ihtilaf da, KSH’nin KYB’den ayrılmasıyla son buldu. Sosyalistlerin ayrılma
sebebi ise oldukça ironikti. Zira sosyalistler Talabani’yi; İran istihbarat örgütü
SAVAK’la işbirliği, kayınpederi İbrahim Ahmed’in kurduğu ilişkiyle de İngiliz
İstihbarat Teşkilatı İntelligence Service’le işbirliği yapması ve Celal
Talabani’nin uyguladığı diktatörce liderliği ayrılma sebebi olarak öne
sürmüşlerdir.
Diğer taraftan ise Talabani’nin liderliğindeki KYB’nin ilk bildirisinde
Anti-Barzanici bir çizgiye bürünmesi ve Kürt yenilgisini tamamen Barzani
ailesini sorumlu tutması Barzani’leri yeniden yapılandırmaya sevk etmiştir.
Nitekim Baba Barzani KDP’yi yeniden inşa için oğlu Mesud Barzani’yi
görevlendirmiş, o da ilk olarak istihbarat örgütü Parastini güçlendirerek işe
başlamıştır. Bunu geçici bir yönetim oluşturma çabaları izlemiştir. En yakın
adamlarından olan Sami Abdurrahman’ı Avrupa’daki kadroları toparlamak
maksadıyla Londra’ya gönderen Molla Mustafa Barzani’nin talimatları
doğrultusunda yeni örgütlenme ilk olarak KDP-Geçici Komite (KDP-GK) adını
almıştır. Yeniden yapılanması Ağustos 1976’da tamamlanan KDP-GK 11
Ağustos 1976’da Berlin’de 4 gün sürecek bir konferans düzenlemiştir. Bu
konferansta öne çıkan en önemli nokta; partinin savunacağı düşünceler
arasındaki hizipleşmelerdi. Bir tarafta Marksist-Leninist “Kürdistan Marksismi”
düşüncesinin partiye hakim olmasını isteyen ve bu konferansta KDP Genel
Sekreteri olarak seçilecek Sami Abdurrahman tarafı, diğer tarafta ise Kürt
milliyetçiliğinin partinin ana ideolojisi olması gerektiğini belirten gelenekselci
366
McDowall, A.g.e., s. 460.
105
taraftı.367 “Sami” (Muhammed Mahmud Abdurrahman) 1976 yılı sonbaharın
da İran’ında zimmî onayını alarak İran- Irak- Türkiye sınır bölgelerini de
kapsayan nüfuz alanını oluşturmuştur. Lakin daha öncede bahsetmiş
olduğumuz KYB ile olan kanlı çatışma ve muhafazakâr oğul İdris Barzani ile
arasındaki parti içi mücadele onu zayıf düşürmüştür. Nitekim İdris Barzani İle
olan çatışması 1979 sonbaharında düzenlenen kongrede zirve yapmıştır.
Sami ile İdris Barzani’nin yollarının ayrılması bu tarihte olmuştur. Sami partiyi
terk ederek368 Kürdistan Demokratik Halk Partisini kurmuştur.369 Lakin bu
partinin de ömrü uzun olmamıştır. 1990’ların başında 3 ayrı küçük parti ile
birleşen parti KDP’nin 1993’teki 11. kongresinde kendini feshedecek ve yıllar
sonra Sami, Mesud Barzani’nin KDP’sinde görev alacaktır.370
Mesud ve İdris Barzani yönetimine kalan KDP-GK, Kasım 1979’da
Urumiye’nin (İran) batısındaki Kürt bölgesinde dokuzuncu kongrede ismini
KDP olarak tekrar değiştirmiştir. Ayrıca kongrede parti, Marksist-Leninist
düşünceleri takip etmekte olduğunu resmen açıklamıştır.371
5.4.3. İran–Irak Savaşı ve Iraklı Kürt Milliyetçiler
1975 yenilgisinden sonra tekrar toparlanmak isteyen Iraklı Kürt
milliyetçileri, Molla Mustafa Barzani’den sonra yaşanan liderlik savaşlarından
büyük zarar görmüştür. Parti içerisindeki ve partiler arası liderlik çekişmeleri
İran-Irak
savaşında
da
kendini
göstermiş,
savaş
içerisinde
savaş
yaşanmıştır. Halepçe’de yaşanılan katliamla ağır bir yenilgiye uğratılan
Kürtlerin en büyük sorunu Molla Mustafa Barzani sonrasında tek bir lidere ve
çatıya sahip olamamalarıdır.
Bu dönemde Kürt partilerin aynı fikirde olduğu nadir konulardan birisi,
Kürt milliyetçiliğinin 1975’te büyük yenilgiye uğramasına sebep olan İran’daki
367
Öznur, A.g.e., s. 288-290.
Bruinessen, A.g.e., s. 326-227.
369
McDowall, A.g.e., s. 461.
370
Öznur, A.g.e., s.291.
371
Attar, A.g.e., s.180.
368
106
Şah rejimine karşı İmam Humeyni liderliğini desteklemeleridir. Nitekim 16
Ocak 1979’da Rıza Pehlevi İran’ı terk etmiş, İmam Humeyni yönetimi
devralmıştır.372
Aynı yıl içerisinde Irak’ta da koltuk değişimi vardı. Devlet Başkanı
Hasan El-Bekr “sağlık nedenleriyle“ 16 Temmuz 1979’da istifa ettiğini
açıkladı. Yerine o dönemin en güçlü ismi Saddam Hüseyin geçti. 373 Bu iki
ismin arasında oluşan sorunlar 1980’li yıllara damgasını vuracaktır.
1979 yılındaki diğer bir gelişme Talabani önderliğindeki KYB’nin
İran’da bulunan Navzeng Vadisi’nde ikinci kongresini gerçekleştirmesidir.
İkinci kongrede alınan en önemli karar ise; İran İslam Cumhuriyeti Devletiyle
yakın ilişkiler içerisinde olmak kararıdır. Talabani, İran’daki devrimin zafere
ulaşmadan öncede tüm güçlerin bu hareketin emrine vermeye hazır
olduğunu belirtmiştir.374 Zira KYB’nin çoğu ihtiyaçlarının Talabani’nin
temsilcisi Fuad Masum vasıtasıyla Suriye’den temin edilip, İran üzerinden
Irak’taki Kürt bölgesine gelmesi Talabani’yi İran’a göbekten bağlıyordu. Lakin
Talabani’nin bu ilk tutumu zaman içerisinde değişecek savaşta kendisini Irak
tarafında bulacaktır.
Irak, İran ve Irak Kürtlerinin bağını koparmak için 4 Haziran 1979 günü
İran’ın Senandaj bölgesindeki Kürt köylerini bombaladı.375 İran ile Irak
arasındaki gerilen ilişkiler 22 Eylül 1980’de tamamen koptu ve büyük bir
savaş başladı. Taraflar sadece devlet bazında değil, Kürt grupları da ihtiva
etmekteydi. Her iki ülke de, kendi Kürt milliyetçi vatandaşlarını pasifize etmek
için ne kadar istekliyse, komşu ülkenin Kürt milliyetçi grupları canlı tutmada o
kadar istekli ve çıkarlara sahipti376 İran’ın tarafında Mesud Barzani
liderliğinde KDP başta olmak üzere Irak Kürdistan Sosyalist Partisi (IKSP) ve
Irak Komünist Partisi (IKP), Irak’ın safında ise İran Kürdistan Demokrat
Partisi(İ-KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) grupları vardı. 377.
372
Yavi, A.g.e., s. 101.
Yavi, A.g.e., s.94.
374
Attar, A.g.e., s.176.
375
Tayyar Arı, 2000 li Yıllarda Basra Körfezinde Güç Dengesi, 4. Baskı, İstanbul, Alfa Yayınları,
1999, s. 394.
376
Bruinessen, A.g.e., s. 296.
377
Öznur, A.g.e., s. 301.
373
107
Kürt grupların arasındaki hizipleşmeler daha öncelere rastlamaktadır.
KDP’nin 9. kongreden sonra Marksist - Leninist düşünceyi benimsediğini ilan
etmesi IKP’ne daha da yakınlaşmıştır. IKP’de bunu kullanarak Barzani’nin
azılı düşmanı Talabani’ye karşı tarafta yer almışlardır. Ayrıca KDP’nin eski
lideri
Molla
Mustafa
Barzani’nin
İşneviye’de
defnedilen
cenazesinin
mezarından dışarı çıkarılmasından oğul Barzaniler, o bölgede hakim olan
İran Kürdistan Demokrat Partisini(İ-KDP) sorumlu tutmuşlardır. Bu olay İranIrak arasındaki savaşın İran-Irak KDP’leri arasında sıçramasını tetiklemiştir.
KYB ise 1980 yılı boyunca Suriye, Libya ve daha sonra İran’dan almış olduğu
paralar sayesinde yeniden silahlanmıştır. KYB’nin ilk hedefi Kürt milliyetçiliği
liderliğini KDP’nin elinden almaktı.378 Oğul Barzani’lerin Kuzey Irak’ın sınır
bölgelerine hâkim İran Kürdistan Demokrat Partisi’ne İran’ın yanında olarak
saldırmasının asıl maksadı ise Irak topraklarına giriş çıkışı kolaylaştıracak İKDP’nin elindeki stratejik yolları ve mevzileri ele geçirmekti. Bu hizipleşmeler
doğal olarak savaş alanına da yansıdı. Nitekim Temmuz 1981’de Barzaniler
ve İran Devrim Muhafızları, İ-KDP’yi bu bölgeden temizlemek için yapılan
savaşta aynı tarafta bulundular, Çatışmalar sonrasında 9 Ağustos 1981
itibariyle İ-KDP’nin elinde bulunan son şehir olan İşneviye Barzanilerin
yardımıyla İran’ın eline geçmiştir.
Bu silah arkadaşlığını 1982 yılında Serdeşt- Piranşehr yolunun İran
tarafından alınmasında kılavuz ve yardımcı güç olarak devam ettiren
Barzaniler, 1983 yılında kendilerinin geleneksel nüfuz bölgelerinden olan Hac
Umran dağlık bölgesinin alınmasında yapılan Ve’l - Fecr - 2 operasyonuna
kılavuzluk desteğinde bulunmuşlardır. Yaptıkları bu hizmet sonrasında da bu
bölgeye yerleşmişlerdir.379 Her ne kadar bölge KDP’ye bırakılmış olsa da
Hacı Umran’ın resmi sorumluluğu Şiilerin hâkim olduğu “Irak’taki İslam
Devrimi Konseyi” adındaki Şii gruba verilmiştir. Bu olay Barzani- Tahran
gerilimine sebep olmuştur380.
378
McDowall, A.g.e., s. 462.
Attar, A.g.e., s. 80-181.
380
Tavuz,A.g.e.,s. 95.
379
108
Irak’taki Kürtlerin diğer lideri Talabani daha önce söylediğimiz üzere
İran İslam Cumhuriyeti Hükümetiyle göbekten bir bağı vardı. Lakin Talabani;
İ-KDP, Komala, Rızgari Ordusu gibi muhaliflerle görüşüyor ve destek
veriyordu. Bir bakıma kendi ayağına kurşun sıkan Talabani 1982’de bu
desteğin ortaya çıkması üzerine İran İslam Cumhuriyeti’nin Tahran üzerinden
gelen Suriye’nin silah yardımı kaybetti. Hatta İran, KYB’ye ait olan 300 silaha
el koydu.381 Bu olay Talabani’nin savaşta Irak safına geçmesinin en büyük
nedenidir.
Özellikle KDP’nin yardımıyla savaşta dengenin İran lehine değişmeye
başlaması Saddam Hüseyin’i farklı planlara yöneltmiştir. Saddam ilk olarak
Kürt halkının kızgınlığını dindirecek hamlelerde bulunmuştur. İlk olarak
ordudan kaçan askerlere af çıkartmıştır. Kürt gruplarını, yanına çekmeyi ya
da onları bölerek savaşı kazanabileceğini anlayan Saddam’ın KDP ile yaptığı
görüşmelerin sonuçsuz kalmasından sonra ibre Talabani’yi göstermiştir.382
Bu kapsamda İ-KDP genel sekreteri Abdurrahman Kasımlo vasıtasıyla
Talabani’yle görüşmelere başlanılmıştır. Yıllardır Kürtlerin tek lideri olma
arzusuyla yanıp tutuşan Talabani, her ne kadar daha birkaç ay öncesine
kadar Saddam yönetiminin yıkılmasını istediğini söylese de, Saddam’la
anlaşmanın onu Kürtlerin lideri konumuna getirebileceğinin farkındaydı. KYB
ile Saddam anlaşma yolunu açabilmek için 15 Eylül 1983’de ateşkes ilan
ettiler.
Yapılan
görüşmelerde
Talabani’nin
Bağdat’tan
istekleri
azımsanmayacak kadar çoktu. KYB’ye göre Milli Mutabakat Hükümetinin
kurulabilmesi için özerk bölgenin Kerkük, Hanekin, Sincar ve Mendeli’ye
kadar genişletilmeli ve bölgedeki Araplaştırma durdurulmalı, bu bölgelerden
göç ettirilmiş Kürtler yuvalarına geri dönmeli, sınır boyunca oluşturulan
güvenlik kuşağı kaldırılmalı ve 20 bin Kürtten oluşan Cahş ordusu
lağvedilmeliydi.383 Bu istekleri Saddam Hüseyin kabul edemezdi. Saddam’ın
yardımına, ABD’nin bölgeye gönderdiği ABD Ortadoğu Özel Elçisi yetişti.
Saddam Hüseyin’e ABD’nin, Irak’ın yenilmesine göz yummayacağını ve
381
Attar, A.g.e., s. 183.
McDowall, A.g.e., s. 464.
383
Attar, A.g.e., s. 186-187.
382
109
Irak’ın askeri ihtiyaçlarını karşılayacağı yönünde sözler verdi. Nitekim bu
yardım kapsamında; 1984’ün ilk ayları itibariyle İran’ın zafer kazanmasının
Ortadoğu’da
neden olacağı istikrarsızlığı
engellemek maksatlı ABD,
Sovyetler Birliği, Fransa ve diğer sanayileşmiş ülkeler önemli miktarda
yardım göndermiştir.384 Artık Saddam’ın Talabani’ye ihtiyacı kalmamıştı.
Saddam bu yardımlar sonrasında, 1984’de Süleymaniye’de asker kaçağı
olanları idam ettirdi. Erbil’de gösteri düzenleyenleri ise ateş açtırarak güç
gösterisinde bulundu.385
Celal Talabani ve arkadaşları uzun bir süre Saddam Hüseyin’den
anlaşma için haber beklediler. Fakat Bağdat yönetimi hiçbir anlaşma
imzalamadı. Bağdat yönetimi bu dönemi kullanarak Cahş ordularının
sayılarını da artırdılar. Özellikle KYB ile görüşmeler başarısızlığa uğradıktan
sonra, Bağdat yönetiminin Kuzey Irak’taki askeri varlığı arttı ve gerillalara
karşı operasyonlar yoğunlaştı.
Diğer taraftan ise çok sayıda aşiret mensubu İran işgaline ve Kürt
milliyetçi gruplara karşı savaşmak üzere oluşturulmuş düzensiz alaylara
katıldılar. Cahşların sayısının bu dönemde 150.000’den fazla olduğu tahmin
edilmektedir.386 Kürtler arasında bu kadar ayrılmalara ilaveten aşiret tabanlı
önemli sayıda Kürdün devletin yanında Peşmergelerle savaşması o
dönemdeki Kürtler arasındaki birliğin olmadığının da açık göstergesiydi.387 Bu
gelişmeler
müzakereler
sonrasında
olmak
KYB,
üzere
1985
hiçbir
yılının
bağının
başlarında
kalmadığını
rejimle
başta
açıklamıştır.
Talabani’nin umutlarının suya düşmesiyle, Irak Baas yönetimine karşı muhalif
gruplarla birlik olmaya ve rejime karşı savaşmaya başlamıştır.
1986 yılı itibari ile her ne kadar geçmişinde ihanet bulunsa da İran,
KYB ile görüşmelere başlamıştır. KYB’de bağlılıklarını bildirmek adına, Irak
Ordusuna karşı geniş bir operasyon başlatmıştır. Kerkük rafinelerine saldırı
384
McDowall, A.g.e., s. 467.
Attar, A.g.e., s. 188.
386
Bruinessen, A.g.e., s. 309.
387
Bruinessen, A.g.e., s. 297.
385
110
düzenlemişler
geçirmişlerdir.
ve
Süleymaniye
civarındaki
hâkim
noktaları
ele
388
Şubat 1987 itibariyle KDP ve KYB ortak bir bildiri yayınlayarak
Kürdistan Ulusal Cephesi ve Irak rejimi muhalif cephe kurmak isteklerini
ortaya koymuşlardır. KDP ile KYB arasında oluşan uzlaşma sonucunda “Irak
Kürdistan Cephesi” (IKC) 1987 yılında oluşmuştur. Lakin resmi olarak bu
cephe Mayıs 1988’de kurulmuştur. Irak Kürdistan Demokrat Partisi, Kürdistan
Yurtseverler Birliği, Kürdistan Demokratik Halk Partisi, Kürt Sosyalist Partisi,
Irak Kürdistan Sosyalist Partisi ve Irak Komünist Partisi bu cepheyi oluşturan
partilerdir.389
Diğer taraftan ise Baas yönetimi özellikle Barzani ve Talabani
taraflarının bölgelerinde güç gösterisinde bulunuyorlardı. Saddam Hüseyin’in
amcasının oğlu olan General Ali Hasan El-Mecid (Kimyasal Ali) 1987 yılının
başlarından itibaren Kuzey Irak’a tam yetkili yönetici olarak atandı. Kimyasal
silah saldırılarıyla bölge kan gölüne döndü.390
1988 yılının başlarında Talabani’nin yardımıyla İran, Mawat tepelerini
ele geçirdi. İran’ın amacı Dukan Barajı’nı ele geçirmekti. Saddam’ın tepkisi
ağır oldu. ”Enfal” adını verdiği operasyonlarla Talabani’nin nüfuz alanlarını
kimyasal silah ile bombaladı. 1988 Şubat’ının sonu ile Eylül’ünün başı
arasında coğrafi olarak 16 ayrı Kürt bölgesinde yürütülen ve toplam sayısı
sekiz olan eşgüdümlü bir askeri saldırı391 sonucunda yaklaşık bir buçuk
milyon kişi evsiz kalmış ve sürgün edilmiştir. Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi’nin 598 sayılı kararının, İran ve Irak tarafından kabul edilip savaşın
sona ermesinden sonra ise adını Kuran-ı Kerim’in 8.suresinden alan “Enfal
Operasyonu” yinelenmiştir.392 Barzani ve Talabani yanlısı yerleşim yerlerine
yapılan bu saldırılar sonucu bizce abartmalı iddialara göre 150-200 bin
388
Attar, A.g.e., s. 191.
Öznur, A.g.e., s. 303.
390
Attar, A.g.e., s. 192.
391
Khalil Salih, “Bir Azınlığı Şeytanlaştırma Irak Kürtleri Örneği”, Ortadoğu’da Milliyetçilik
Azınlıklar Diasporalar, Çvr: Ahmet Fethi, İstanbul, Sarmal Yayınevi, 1998, s. 123.
392
Öznur, A.g.e., s. 304.
389
111
civarında Kürt öldürülmüştür.393 Celal Talabani Baas yönetimini soykırım
uygulamakla suçlamıştır.394
KYB ve İran güçleri 15 Nisan 1988’de stratejik hedef olan Halepçe’yi
ele geçirmiştir. Halepçe’nin elden çıkmasıyla Kuzey Irak’ın düşeceğini
hisseden Saddam Hüseyin’in tepkisi ağır olmuştur. Bölgeyi savunmadıkları
ve İran ordusunu iyi karşıladıkları gerekçesiyle şehri kimyasal silahlarla yok
etmiştir. Tarihe “Halepçe Katliamı” olarak geçen bu harekâtla 5000 civarında
kişi ölmüştür.
Saddam’ın genel af ilanına kadar süren bu operasyonda binlerce Kürt
yerleşim yerlerini terk etmek zorunda kalmıştır. Boşalan yerlere ise PKK ve
Saddam arasındaki gizli anlaşma sonucunda PKK yerleşmiştir. 395 1988
Ağustosunun son günlerinde 60 bin Kürt Türkiye’ye sığınmıştır. Ayrıca
250.000 Kürt ise 1975-1988 yılları arasında değişik zamanlarda İran’a
sığınmıştır396
Enfal operasyonu; bazı yazarlara göre ise; sadece İran-Irak savaşının
sonuçlarından birisi değil, Baas yönetiminin 1968’ten beri devam eden
bölgeyi Kürtlerden temizleme ve Araplaştırma politikasının bir sonucudur.397
1988 yılında alınan yenilgi 1975 yenilgisinden çok daha yıkıcı olmuştu.
Lakin Kürt liderlerin kaybedeceği çok az şey kalmıştı. KDP Merkez Komitesi
mücadeleye devam kararı aldı. Bu karar, Aralık 1989’da Tahran’da yapılan
onuncu kongreyle onaylandı. Bu karar doğrultusundan Celal Talabani sınırın
küçük bir bölümünü elinde bulundurmasına rağmen, savaşçıların moralini
korumak ve Baasçıların moralini bozmak için sınırlı düzeyde gerilla
faaliyetlerinde
bulundu.
Talabani’nin
bu
faaliyetleri
Arap
bölgelerine
kaydıracağı yönündeki tehdidine rağmen Talabani ve Barzani bu sorunun
çözümünün olmadığını biliyorlardı. Çözüm tamamen siyasi yollardan elde
393
Attar, A.g.e., s. 192.
McDowall, A.g.e., s. 477.
395
Öznur, A.g.e., s. 305.
396
McDowall, A.g.e., s. 481.
397
Abdullah Keskin,Irak’ta Soykırım Kürtlere Karşı Yürütülen Enfal Askeri Harekatı, Çvr:
Ümit Aydoğmuş, Avesta Yayınevi, İstanbul, 2003, s.195.; Salih, A.g.m., s. 124.
394
112
edilebilirdi. Bağdat yönetimi ise Talabani’nin bu tehdidine karşılık Talabani
gibi liderleri istisna ederek genel affı gündeme getirdi.398
Diğer taraftan ise Avrupa’daki Kürtler ciddi faaliyetler içerisine girmişti.
Dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Mitterand, BM Genel Kurulunun kırk
üçüncü toplantısında Kürtlere insani yardım konusunu dile getirdi. Ayrıca 1415 Ekim 1989 tarihinde Paris’te “Kürt Konferansı” düzenlendi.
Paris Kürt Konferansının bir benzeri 15-17 Mart 1991’de Stockholm’de
yapıldı. Bu konferansın sonuç bildirgesinde Sevr anlaşmasıyla Kürtlere
tanınan hakların tanınması, Kürt haklarının bağımsızlık ve özgürlük
mücadelesinde desteklenmesi isteniyordu. En son hedefin ise “Birleşik Ulusal
Kürt devletinin” kurulması olduğu açıkça belirtiliyordu.399
Bu konferanslar Kürt meselesinin küreselleşmesinde önemli bir
noktadır. Zira her iki konferansta da çok sayıda ülkeden üst düzey katılımlar
gerçekleşmiştir. Ayrıca bu konferanslar, “Birleşik Ulusal Kürt Devleti”’nin
kurulması amaçlanması açısından da önem arz etmektedir.
5.5. KUVEYT İŞGALİ SONRASI IRAK’TAKİ KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ
5.5.1. Birinci Körfez Savaşı Ve Güvenlik Bölgesi Oluşturulması
1990lı yıllara damgasını vuracak olan; Irak ile Kuveyt arasındaki
sorunun temeli, Irak’ın Kuveyt’i kendi toprakları üzerinde İngiltere tarafından
oluşturulmuş yapay bir devlet olarak görmesi olarak yatmaktaydı400.
Saddam’ın, Osmanlı döneminde Basra vilayetinin bir kazası olan Kuveyt’in
ortak petrol haznesinde aşırı miktarda petrol üretimiyle kendilerini zarara
uğrattığını iddaa etmekteydi. Ayrıca İran– Irak savaşı esnasında almış olduğu
borçların Suudi Arabistan ve Kuveyt tarafından silinmesini (30 Milyar Dolar)
398
McDowall, A.g.e., s. 488.
Öznur, A.g.e., s. 305-309.
400
Arı, A.g.e., s. 415.
399
113
istemişti. Zira Saddam’a göre İran’la savaşmak bu ülkelerin de çıkarına bir
savaştı.401 17 Temmuz 1990’da Kuveyt ve Birleşik Arap Emirliklerinin aşırı
üretim yaparak Irak’ı 14 milyar dolar zarar uğrattıklarını, ayrıca Kuveyt’in Irak
topraklarında petrol kuyuları açarak Irak petrolünü çaldığını ve buna karşılık
2,4 milyar dolar tazminat ödenmesini isteyen Saddam savaşın sinyalini
vermiştir. Bu adımlarla Saddam, Kuveyt’in işgal ve ilhakının ortamını
hazırlıyordu. Saddam’ın asıl amacı ise Kuveyt’i topraklarına katıp hem
borçlarından
kurtulmak
(30
milyar
dolar)
hem
de
Kuveyt’in
petrol
rezervlerininde eklenmesiyle dünyanın iki numaralı petrol üreteni olarak
dünya petrol fiyatlarının tek başına etkileyebilecek güce sahip olmaktı.402
Nihayet 2 Ağustos 1990 tarihinde Kuveyt’i işgal etti. Harekâtın
başlamasından 7 saat sonra başkent Kuveyt işgal edilmiş bulunuyordu.
Saddam 8 Ağustos’ta Kuveyt’i ilhak ettiğini, 28 Ağustos 1990’da ise Kuveyt’in
on dokuzuncu ili olduğunu açıklamıştır.403
Başta Amerika olmak üzere Rusya, Çin ve birçok batılı ülke Irak’a
cephe aldılar. Tepkiler sürerken, bu doğrultuda ABD’nin öncülüğünde
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyince (BMGK) kararlar**** alınarak Irak’ın
Kuveyt’ten çekilmesini ve sorunun taraflar arasında görüşmeler yoluyla
çözümünü istemiştir. Bu isteklerin Irak tarafından kabul edilmemesi üzerine
Irak’a güç kullanımına izin veren 678 sayılı (29 Kasım 1990) karar kabul
edilmiştir. Bu karara göre Irak’a 15 Ocak 1991’e kadar geri çekilmesi için süre
tanınmakta, uymaması halinde ise Birleşmiş Milletler üyelerinden barışı tesis
etmek için gerekli destek istenmekteydi.404
Irak’ın Kuveyt’ten çıkmaması üzerine 16 Ocak 1991’de Amerikalı
General
Schawarzkof
komutasında
müttefik
güçler
“Çöl
Fırtınası
Operasyonu” başlatmışlardır.
401
Öznur, A.g.e., s. 310.
Arı, A.g.e., s. 420-421.
403
Öznur, A.g.e., s. 312.
****
Alınan Kararlar:660 (2 Ağustos 1990), 661 (6 Ağustos 1990) , 662 (9 Ağustos), 664 (18 Ağustos
1990), 665(25 Ağustos 1990), 666 (13 Eylül 1990 ), 667(16 Eylül 1990), 669 ( 24 Eylül 1990 ), 670
(25 Eylül 1990) , 674(29 Ekim 1990 ) ve 669 (28 Kasım 1990 )
404
Arı, A.g.e., s. 431-432.
402
114
ABD’nin ağır hava bombardımanına sahne olan bu büyük askeri
harekâtın 38. gününde Saddam’ın BMGK’nın 660. 662.ve 674. maddeleri
kabul ettiğini ve Kuveyt’ten tamamen çekileceğini açıklaması üzerine “Çöl
Fırtınası Operasyonu” sonra ermiştir.405
Körfez savaşıyla Irak bölgesel güç unsuru olmaktan çıkmış,
Amerika’nın bölgeye yerleşmesine sebep olmuş ve en önemlisi Irak’taki Kürt
Milliyetçilerine gün doğmuştur.
1975 yenilgisi arkasından 1988 bozgunuyla neredeyse tüm ümidini
kaybeden Kürt Milliyetçileri Saddam’ın Kuveyt’e girmesiyle başlayan süreçte
hayal bile edemeyecekleri şekilde tekrar ümitlenmiş ve faaliyetlerine iştahla
devam etmişlerdir.
ABD önderliğindeki koalisyonun Irak’a karşı 1991 yılında başlattığı
askeri operasyon, Saddam rejiminden memnun olmayanları da Kürtlerin
tarafına çekmişti. Kürtler açısından da koalisyona açıkça destek vermek nihai
hedefleri için son derece mantıklıydı. Her ne kadar Kürt milliyetçilerini İhtiva
eden Irak Kürdistan Cephesi savaşta tarafsız kalacağını duyursa da Celal
Talabani, koalisyonun Irak’a saldırısından önce Washington’a gitmiş, KDP ve
KYB liderleri de Fransızlarla görüşmelerde bulunmuşlardır.406 Hatta Şubat
1991’de ABD’nin bölgedeki en büyük müttefiklerinden Türkiye ile bağlarını
sıkı tutmak isteyen Celal Talabani ve Muhsin Dizai (KDP) dönemin
Cumhurbaşkanı Özal ile görüşmek üzere Ankara’ya gelmişlerdir.407
Bu görüşmelerin sonucunda ABD Başkanı Bush’un 15 Şubat 1991’de
yaptığı “Irak Ordularına ve Irak Halkının, Saddam Hüseyin’i kenara çekmek
zorunda bırakmalarını” yönündeki konuşmasının ardından ilk olarak Şii
bölgesinde rejime karşı ayaklanmalar kendisini göstermiştir. 10 Şubat’ta
Divaniye kasabasında başlayan ayaklanmalar 7 Mart itibariyle Şiilerin kutsal
şehirleri olan Necef ve Kerbela’yı da içine almıştır. 8 Mart 1991’de İran
Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani’nin Saddam Hüseyin’i istifaya davet
etmesi başta ABD olmak üzere Şii nüfus barındıran körfez ülkelerini şoka
405
Öznur, A.g.e., s. 313-314.
Attar, A.g.e., s. 201.
407
McDowall, A.g.e., s. 491-492.
406
115
sokmuştur.408 Zira İran’ın bölgede kurmak istediği Şii hegemonyası hiçbir
devletin işine gelmiyordu.
Güney’de isyanlar devam ederken Kuzey Irak’ta da isyan baş
göstermiştir. İlk olarak 4 Mart 1991’de Rinaya’da başlayan isyan sonucunda
10 Mart 1991 itibariyle Duhok, Erbil ve Süleymaniye 13 Mart’ta da Zaho dâhil
olmak üzere Kuzey Irak’ın çoğu Kürt isyancıların eline geçmiştir.409
Her ne kadar Mesud Barzani ve Kürdistan Cephesi sözcüsünün
“Ayaklanmayı halk başlattı, cephe sadece halkın peşinden gitti” gibi
söylemlerde bulunsalar da özellikle geçmişte devlet yanlısı olan ve cahş diye
adlandırılan Kürt birliklerinin çoğunun cephe değiştirerek namlularını rejime
çevirmeleri dikkate değerdir.410 Zira Talabani’nin yurtdışı görüşmeleri, ABD
Başkanı Bush’un isyan öncesindeki söylemi ve son olarak Saddam yanlısı
cahşların çoğunun saf değiştirmesi bize sürecin hiçte olağan gelişmediğini
açıklamaktadır.
Özellikle Cahş liderlerin Kürt Milliyetçileriyle birleşmesiyle birkaç gün
içerisinde on beş bin olan silahlı Kürt gerillalarının sayısı yüz binin üzerine
çıkmıştır.411
Musul ve Kerkük petrollerine sahip olmak isteyen Kürt partileri Kerkük
ve Musul’u ele geçirmek için ısrarla mücadele etmişlerdir.412 Kürtlerin
başkenti olarak hayalini gördükleri Kerkük, 19 Mart 1991’de Kürtlerin eline
geçmiştir.413 Kürtlerin bu zaferi kısa süreli olmuştur. Zira Kürt ve Şii
bölgelerinde
bağımsız
yapıların
kurulması,
ABD’nin
Irak’a
komşu
müttefiklerine sorun teşkil etmekteydi. Bu yüzden ABD ve müttefikleri Irak’ın
Saddam rejiminden çıkmasını istememişlerdir.414 Bu kapsamda ABD, Irak’ta
uçuşa yasak bölgeler ilan etmesine rağmen bu kısıtlama sabit kanatlı savaş
uçaklarını kapsamış, helikopterlere ise bu kısıtlama bilerek getirilmemiştir.415
408
Öznur, A.g.e., s. 316.
McDowall, A.g.e., s. 492.
410
Attar, A.g.e., s. 202.
411
McDowall, A.g.e., s. 493.
412
Özdağ, A.g.e., s. 65.
413
McDowall, A.g.e., s. 493.
414
Attar, A.g.e., s. 202.
415
McDowall, A.g.e., s. 494.
409
116
Sonuçta 21 Mart 1991’de Irak ordusunun karşı saldırıya geçmesiyle
isyan bastırılmaya başlanmış,416 28 Mart’taki ağır silahlar ve Hava
Kuvvetlerinin kullanılmasıyla da sırasıyla Kerkük, Erbil, Duhok ve Zaho’da
bulunan isyancıları bölgeden terk etmeye zorlamıştır. Bu harekâtta yüz bin
Kürt ve Türkmen yakalanmış bunların yirmi bini öldürülmüştür.417
Çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu ve bölgede yaşayan Türkmen ve
Hıristiyan kökenli (Keldani ve Nasturiler) Irak vatandaşı ile az sayıda Saddam
rejimine muhalif Araplardan oluşan yaklaşık 1,5 milyon insan, İran ve Türkiye
sınırlarına sığınmışlardır.418
Bunların 460-500 bini Türkiye’ye, geriye kalan 1 milyon Irak vatandaşı
İran’a sığınmıştır. Bu son sığınma durumu Kürtler için iyi günleri
müjdeliyordu. Zira 1988’de Halepçe katliamından kaçan sığınmacılar,
1989’da Bulgaristan’dan göçe zorlanan 320 bin Türk ve son olarak 500 bin
civarında Irak vatandaşının sığınması Türkiye Cumhuriyeti’ni zora sokmuştur.
Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL soruna köklü bir çözüm getirmek
maksatlı; Irak toprakları içinde “Güvenlik Bölgesi” oluşturulması ve bu
sığınmacıların
uluslararası
teminat
altında
bulundurulması
önerisinde
bulunmuştur. Bu öneri ABD ve diğer birçok müttefik ülke tarafından kabul
edilmiş ve 36ncı paralel (36ncı paralelin altındaki Kürt bölgeleri dâhil) ile Türk
sınırı arasında “Güvenlik Bölgesi” (Tampon Bölge) oluşturulmuştur.419
Musul ve Kerkük haricinde neredeyse tüm Kürtlerin yaşam alanını
kapsayan “Güvenlik Alanı” genel olarak 1974’de Kürtler için özerk bölge
olarak tanınan bölgenin hemen hemen hepsine hâkimdi. Baas Yönetiminin
uçaklarının ve helikopterlerin bölgede uçuşunun yasaklanmasıyla bölgede
Baas hâkimiyeti sona erdi. Bu bölgede Baas rejiminin sadece parası ve posta
pulları kullanıldı. Kürtler bölgede Bağdat yönetimine ait kurumları birer birer
ortadan kaldırdılar.420
416
Öznur, A.g.e., s. 317.
McDowall, A.g.e., s.494-495
418
Muhteşem Kaynak, Iraklı Sığınmacılar ve Türkiye (1988-1991), Ankara, Tanmak Yayınları,
1992. s. 28.29.
419
Kaynak, A.g.e., s. 28 -30.
420
Attar, A.g.e., s.205.
417
117
Diğer tarafta ise 5 Nisan 1991 tarihinde Irak’taki olaylara binaen BM
Güvenlik Konseyi 688 no lu kararı çıkarttı. Bu kararla, Iraklı sivil halka yapılan
baskılar kınanıyor, Bağdat rejiminin uyguladığı baskıyı hemen sona erdirmesi
isteniyor ve uluslararası insan hakları kuruluşlarının bölgede faaliyetleri için
izin verilmesi isteniyordu. Bu karar iki nedenle tarihsel bir öneme haizdir.
Birincisi Kürtlere 1925-1926 Milletler Cemiyeti görüşmeleri haricinde ilk kez
değiniliyor ve uluslararası düzeyde statüleri yükseltiliyordu. İkincisi ise BM
üye devletinin içişlerine karışmakta ilk kez ısrar etmekteydi.421 Nihayet 18
Nisan 1991 yılında imzalanan Anlayış Memorandumu (MOU) ile Irak Devleti,
uluslararası insani yardım kuruluşlarının Irak’a girebileceğini ve bunlara
yardım edeceklerini kabul etmiştir.422
Temmuz 1991’de, Kürtleri kurtarma ve yardım öngören “Huzur
Operasyonu” (Operation Provide Comfort; OPC ) yaklaşık 20.000 askerden
oluşan askeri gücünü Kuzey Irak’tan çekerken Huzur Operasyonu’nun ikinci
basamağı olan “Çekiç Güç” devreye giriyordu. Çekiç Güç’ün amacı; Kürtleri,
Saddam’ın olası saldırısına karşı korumaktı.423
5.5.2 Kürtlerin Özerklik Talebi
İsyanları bastıran ve Kerkük’ü geri alan Saddam; KDP, KYB ve diğer
Kürt
gruplarından
oluşan
Kürdistan
Birleşik
Cephesi’ne
meselenin
konfederasyonla çözülmesini öneren bir teklif sundu. Savaşlardan bunalmış
olan Baas yönetiminin amacı rahat bir nefes almaktı. Kürt gruplar içinde
durum farksızdı. Aynı zamanda bir ümitle ne kopartırsak kardır mantığı
hakimdi.424
Saddam ve Kürt heyeti milyonlarca televizyon seyircisi önünde
öpüşüp, kucaklaşarak barıştılar.425 Kürtler için müzakerenin neticesi ümit
421
McDowall, A.g.e., s. 496.
Attar, A.g.e., s. 209.
423
Öznur, A.g.e., s. 323.
424
Attar, A.g.e., s. 210.
425
Öznur, A.g.e., s. 320.
422
118
vericiydi. Zira Talabani, Saddam’ın Devrim Konseyini lağvetme ve altı ay
içinde çok partili seçimlere gitmeyi kabul ettiğini bildirmişti. Hatta cephe
içerisinde Kerkük’ün özerk bölgenin başkenti olarak verileceği dahi
konuşulmaktaydı.
İkinci heyet Mesud Barzani liderliğinde 9 Mayıs 1991’de Bağdat’ta
görüşmelere başladı. Görüşmeden sonra Kerkük’ün fiilen kendilerine
verileceğini, hatta 17 Mayıs’ta anlaşma yapılacağını duyurdu. Aslında Kürt
gruplar Kerkük kentinin verilmesi durumunda petrolün denetiminden
vazgeçeceklerini de ifade ediyorlardı.426 Bağdat rejimi ise Kürdistan
Cephesinin ifadesinin doğru olmadığını Kerkük, Hanekin ve Mendeli’yi
vermek istemediklerini beyan etmekte yapılan görüşmelerin sağlıklı şekilde
devam edebilmesi için, Kürtlerin Bağdat yönetimi haricindeki tüm dış
bağlantılarıyla ilişkilerini kesmesini istemiştir.
Haziran ortalarına kadar süren ümitler, Saddam’ın Kürtlerin sahip
olduğu ağır silahları teslim etmesi, radyo yayınlarını kesmesi ve yabancılarla
olan ilişkilerini bitirmesi yönündeki ısrarcı isteği ve Kürtlerin bu istekleri kabul
etmemesiyle son bulmuştur.427
Müzakerelerdeki bu başarısızlık savaş tehlikesini de beraberinde
getiriyordu. Nitekim Temmuz itibariyle çatışmalar yeniden alevlendi. İlk olarak
Erbil ve Süleymaniye 20 Temmuz’da Kürtlerin hâkimiyetine geçti. Ekim ayına
kadar Kıfri, Kalar ve Süleymaniye civarında şiddetli çatışmalar yaşandı. Bu
çatışmalarda yaklaşık 5000 adamını kaybeden Saddam bölgedeki Kürtler ile
Kürdistan Cephesinin arasını açmak maksatlı savunma hattı oluşturdu. Kürt
kamu görevlilerinin maaşlarını kesti ve zamana yayarak bölgeye ambargo
uygulamaya başladı. Böylece bölgeye gelen yakacak ve gıda maddelerine el
koyuluyor, diğer taraftan ise zaten az gelen ihtiyaç malzemeleri eşitsiz bir
biçimde dağıtılıyordu. Artık insanlar “Ne Saddam, ne de Kürdistan Cephesi’ni
biz ekmek ve tereyağı istiyoruz” diye şarkılar söylüyordu. Saddam bir bakıma
amacına ulaşmıştı.428
426
McDowall, A.g.e., s. 499.
Attar, A.g.e., s. 212.
428
McDowall, A.g.e., s..302-303.
427
119
Bu olaylar Kürdistan Cephesini bunalıma soksa da bu bunalımdan
kendilerini
erken
çıkardılar.
Zira
bu
olaylar
neticesinde
Saddam’a
güvenilmeyeceği ve ambargo altında bulunan Kürtlerin tek kurtuluş yolunun
bölgeyi yine kendilerinin yönetmesiyle kurtulabileceği yönünde karar aldılar.
Lakin komşu ülkelerin kendi Kürt nüfuslarının da aynı haklara sahip olma
isteklerinden dolayı bu durumu kabul etmeyecekleri aşikârdı. Zira İran, Suriye
ve Türkiye’de yaşayan Kürtler için bir örnek oluşturacaktı. Ayrıca ABD’nin de
bölgedeki yakın ittifakı Türkiye’nin baskılarıyla bölgesel yönetime karşı
çıkacağı belliydi.
Bu durumlar göz önünde bulundurularak Barzani ve
Talabani, bütün söylemlerinde “bağımsızlık istemediklerini sadece Federal
Irak içerisinde, Kürtlerinin kendi kaderini tayin hakkı ve daha fazla özerklik”
isteklerini dile getiriyorlardı.429 Nitekim amaçlarında başarılı da oldular.
5.5.3 Bölgesel Kürt Yönetiminin (BKY) Kurulması
16 Aralık 1991’de KDP, KYB ‘nin de aralarında bulunduğu sekiz Kürt
grubunu bir araya getiren Kürdistan Cephesi’nin toplantısında, gruplar sahip
oldukları halk desteği oranında temsil edilebileceği bir “Temsilciler Meclisi”
seçimi yapılması yönünde görüş birliğine varılmıştır. 430
Kürtler için tek bir liderin oluşması, halkın tercihlerine dayalı bir
hükümet kurulması, yerel nüfuz sahiplerinin ve küçük grupların itibarlarının
azaltılması ve en önemlisi bölgede yaşanan kıtlık ve zorlukları ortadan
kaldırmayı amaçlayan seçimlerin 3 Nisan’da yapılması teklif edildi.431 Böylece
meclisin onayladıkları, yerel nüfuz sahiplerinin önüne geçecekti. Bunu
gerçekleştirmek için de 400 binin üzerindeki dağınık silahlı gücün yerine 80
bin kişilik birleşik peşmerge kuvveti ve 20 bin kişiden oluşan polis kuvveti
oluşturulması öngörülüyordu. Bu kararlar alınırken seçimden de dolayı iç
ihtilaflar ve kargaşalar baş göstermeye başladı. Aslında bu seçimler
429
Attar, A.g.e., s. 213.
Arı, A.g.e., s. 460.
431
McDowall, A.g.e., s. 504.
430
120
ideolojiden çok kişiye endeksli bir seçimdi. Seçmen oyunu, sevdiği veya
çıkarı bulunduğu kişilerden yana kullanıyordu. Cahş ve yerel nüfuz sahipleri,
ayrıcalık tanınan partilere katılıyordu.432
1974 yılından beri Irak Anayasası’na göre kendi milli meclislerine
sahip olma hakkına sahip olan Kürtler pratikte gerçekleştirememişti. 1974
yılında verilen bu hak 18 sene sonra 19 Mayıs 1992 tarihinde yapılan meclis
ve liderlik seçimleriyle pratiğe dönüşmüştür. Yapılan seçimlere Kürdistan
Demokrat Partisi (KDP), Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), Irak Kürdistan
İslami Hareketi (IKİH), Kürdistan Demokratik Halk Partisi (KDHP), Kürdistan
Komünist Partisi, Süryani Demokratik Hareketi ve Kürdistan Sosyalist
Demokratik Partisi (KSDP) ile Kürdistan Sosyalist Partisi ise tek liste
üzerinden seçime katılmışlardır.433
Seçimler yer yer sahtecilik ve yolsuzlukları barındırmasına rağmen
Kürtler için tarihsel bir andı. Zira bölgede Türkiye ve İsrail haricinde seçimle
başa geçen bir yönetim vardı. Yüzde yedi seçim barajının uygulandığı
seçimlerde KDP oyların yüzde 45’ini, KYB yüzde 43,6’sını aldı. Baraj altında
kalan diğer partilerden en yüksek oyu % 5’lik oranla İslami Hareket Partisi
aldı.
Liderlik seçimlerinde ise Barzani yüzde 48’ini, Talabani yüzde 45’ini;
Uthman ise yalnızca yüzde 2 oy alabildi. Barzani ve Talabani sonuçları bir
kenara koyup Kürdistan Cephesi’ni beraber yönetme kararını aldılar. 434 Bu oy
dağılımına göre 105 koltuklu parlamentoda 50 koltuk KDP, 50 Koltuk KYB
kalan 5 koltuk parlamenter çıkaracak kadar oy alamamasına rağmen,
uluslararası baskılar sonucu Hıristiyan Süryani Partisi’ne verilmiştir.435
Seçilen Meclis 4 Haziran 1992 tarihinde ilk oturumunu Barzani ve
Talabani’nin katılımıyla gerçekleştirdi. KYB’den İslam uzmanı olan Dr. Fuad
Masum Başbakanlığa seçildi.436 Bakanlar Kurulu Komitesinde KYB ve KDP
432
Attar, A.g.e., s. 214.
Arı, A.g.e., s. 460.
434
McDowall, A.g.e., s. 306.
435
Arı, A.g.e., s. 461.
436
Attar, A.g.e., s. 219.
433
121
altışar bakanlıkla dengeyi sağlarken; Emekçiler Partisi, Demokratik Asuri
Hareketi ve Irak Komünist Partisi’ne ise birer bakanlık verilmiştir.437
Her ne kadar Kürt liderlerin bağımsız bir Kürdistan kurulmayacağı
yönünde güvenceler verseler de, kurulan bakanlar kurulu bağımsızlığa
yönelik yeni bir çabadır. Böylece Kuzey Irak’ta hukuken değil ama fiilen (de
facto) bir devlet kurulmuştur. Nitekim seçimlerden hemen sonra sınırlarda ve
şehir girişlerinde “Özgür Kürdistan’a hoş geldiniz” yazısı bulunan tabelalar
asılmış, Irak Devleti’nin bayrağının yerini ise KDP ve KYB’nin sarı ve yeşil
renkteki bayrağı almıştır.438
Kürtler, ABD’nin de desteği ile439 senelerdir aradığı havayı bulmuştu.
Nitekim Kürt Parlamentosu, 4 Ekim 1992’de federal devletin parçası olarak
yapılan
tek
taraflı
açıklamışlardır.
bildiri
ile
Kürt
Federe
Devleti’nin
kurulduğunu
440
Seçim sonrasında Baas yönetimi, seçim sonuçlarını reddederek
seçimleri yasadışı ilan etmiştir. Komşu ülkelerin de ortak tepkisine neden
olan bu gelişme sonucunda; İran, Türkiye ve Suriye Kasım 1992’de bir araya
gelerek ortak bir deklarasyon yayınlamışlardır. Buna göre: Irak’ın toprak
bütünlüğünü korumaya kararlı olduklarını ve yeni kurulan hükümetin bölge
barışı açısından tehlikeli olduğunu açıklamışlardır.441
5.5.4. Celal Talabani (KYB) –Mesud Barzani (KDP) Çatışması
Bölgesel Kürt Yönetiminin kurulmasından sonra yaşanılan ekonomik
kriz bölgede yaşayanlar için ciddi sıkıntılar doğurdu. Bu sıkıntı aşamalı olarak
Kürt yöneticilerin arasına da girdi. Celal Talabani’nin hâkim olduğu bölgeler
Türkiye sınırından daha iç kesimdeyken Barzani hâkimiyetindeki bölge ise
Türkiye sınırına daha yakın bölgelerden oluşmaktaydı. Gelen yardımların ve
437
Öznur, A.g.e., s. 342.
Attar, A.g.e., s. 219.
439
Graham E. Fuller, Yükselen Bölgesel Aktör: Yeni Türkiye Cumhuriyeti, Çvr: Mustafa Acar,
İstanbul, Timaş Yayınlaıı,3. Baskı,2008, s. 187
440
Öznur, A.g.e., s. 343.
441
McDowall, A.g.e., s. 510.
438
122
sınır kapılarından elde edilen gelir Barzani’nin işini bu sıkıntılı durumda
kolaylaştırırken, aynı orantıda Talabani’yi ve destekçilerini zora sokuyordu.
Ayrıca 1993 yazında yapılan seçimde, baraj altında kalan Kürdistan
Birlik Partisi’nin lideri Sami Abdurrahman KDP saflarına geçti. Bu KDP ile
KYB arasındaki dengelerin de değişmesi anlamına geliyordu.442
Uluslararası topluluğun BKY’yi tanımaması üzerine Barzani ve
Talabani hükümet dışında olmalarına rağmen ülkelerin başkentlerine tek
başlarına görüşmeler yapmak için gidiyorlardı. Bu olay sorunu daha da
artırdı. Zira geçmişten gelen çekişmenin de tezahürü olarak bu görüşmelerin
içeriği; Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin ortak stratejilerinden çok, parti
rekabetlerini ihtiva ediyordu.
Bu oluşum 1970’lerde yok olan geleneksel aşiretçiliğinde tekrar
doğuşuna sebep oldu. Yeni aşiretçilik, tıpkı geleneksel aşiretçilik gibi her iki
parti ve lider ekseninde toplanan Kürt halkından oluşmaktaydı. Kürt halkı
kendilerini iki liderin kişilikleri Bahdinan ve Soran coğrafi farklılıkları, Kırmançi
ve Sorani arasındaki dil farklılıkları, gelenekçi ve ilerici kültürler arasındaki
ideolojik farklılıklara göre kendilerini bir safa sokuyordu.443
20 Aralık 1993’te hem Talabani hem de Barzani’yi içeren başkanlık
konseyinin ilan edildiği stratejik anlaşmanın yapıldığı gün KYB ile İran yanlısı
Kürdistan İslami Hareketi arasında çatışmalar çıktı. Barzani’nin ısrarlarına
rağmen BKY Peşmerge Bakanlığını yürüten KYB’li Cabbar Ferman bu emre
uymayarak Kürdistan İslami Hareketi’ne karşı güçlü bir saldırıya geçti. Bu
KDP ile KYB arasında oluşacak çatışmanın habercisiydi.
Nitekim 1 Mayıs 1994’te Süleymaniye’nin kuzey doğusundaki Kala
Diza’da arazi anlaşmazlıklarından kaynaklı KDPli bir yönetici ve KYB yanlısı
çiftçiler arasında çıkan çatışma kısa süre içerisinde KYB- KDP çatışmasına
dönüştü. Her iki tarafta savaş esirlerini kurşuna dizdiler ve birbirlerini
suçladılar.444 Ağustos sonuna kadar çıkan çatışmalarda 1000 kişinin
ölmesine ve 70.000’den fazla sivilin evlerini terk ederek kaçmasına neden
442
Öznur, A.g.e., s. 344.
McDowall, A.g.e., s. 511-513.
444
Öznur, A.g.e., s. 344-345.
443
123
olan bu olaylar Iraklı Kürtlerin siyasal ve askeri anlamda bölünmesine neden
olmuştur.445
KDP ve KYB’nin arasındaki bu çatışma onları zayıf düşürürken
bölgede PKK’yı güçlendiriyordu. Türkiye, Kuzey Irak’ta otorite boşluğu
oluşmasından tedirgindi. Nitekim 30 Mayıs 1994’te KDP ve KYB yetkililerini
Silopi’de buluşturarak ateşkese zorladı. Lakin; 5 Haziran Erbil, 13 Haziran
Silopi ve 27 Haziran’da tekrar Erbil’deki Barzani ve Talabani arasındaki
görüşmeler sonuçsuz kaldı.
16-22 Temmuz 1994 tarihleri arasında Fransız Devlet Başkanı
François Mitterand’ın da araya girmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda 21
Kasım 1994 tarihinde taraflar arasında Paris Antlaşması imzalandı. Bu
antlaşma; iki parti arasındaki sorunları şiddet yoluyla çözülmesini yasaklıyor,
yaşanılan çatışmaların “Kürdistan Ulusal Kurtuluş Hareketini” baltaladığını ve
bu hareketin uluslararası arenada gözden düşürüldüğünün altı çiziliyordu.446
Ateşkes uzun soluklu olmadı. Her iki aşiretin bazı topraklarda sahiplik
iddia etmesi ile çatışmalar yeniden başladı. Talabani tarafından desteklenen
Herki aşiretinin de desteğiyle Aralık 1994’te Erbil, Talabani’nin eline geçti.
Daha sonra Barzani güçleri şehri kuşattı. O dönemde Türkiye ve Irak’la iyi
ilişkiler içerisinde bulunan Barzani grubu, Talabani grubunun İran’dan destek
alarak saldırılarda bulunduğunu iddia etti.447 Kuzey Iraklı Kürt gruplar 1995
yılına yoğun çatışmalarla girdi. 2 Ocak 1995’te Irak resmi haber ajansına
göre Erbil’de yaşanan 11 haftalık çatışmada 472 kişi ölmüştü.
Nisan 1995’te ABD’nin öncülüğündeki imzalanan ateşkes yalnızca 3
ay sürebildi. Arkasından İran’ın arabuluculuğuyla Tahran’da görüşmeler
yapıldı. Haziran 1995 başlarında ABD Ortadoğu masasından bir heyetin
Kuzey Irak’a giderek başlattıkları görüşmeler, 27 Temmuz 1995’te Lizbon,
9-11 Ağustos 1995 tarihinde Dublin’e bağlı Drogheda kasabasında yapılan
müzakerelerle sonuçlandı.448 Lakin bunlardan da sonuç alınamadı.
445
McDowall, A.g.e., s. 513.
Öznur, A.g.e., s. 346-347.
447
Attar, A.g.e., s. 229.
448
Öznur, A.g.e., s. 348-351
446
124
12 Eylül 1995’te ABD, KDP, KYB, Ahmet Çelebi liderliğindeki Irak
Ulusal Kongresi ve gözlemci sıfatıyla da Türkiye müzakerelere katıldı.
Müzakerelerin ilk ayağında ateşkesin sağlanması, Erbil kentinin askerlerden
arındırılması, Irak Ulusal Kongresi’nin gözetiminde tarafsız bir komisyon
kurulması gümrük gelirlerinin ve taraflara ait diğer gelirlerinin ortak komisyon
gözetiminde Devlet Bankasına yatırılması ve parlamentonun çalışmalarına
başlaması yönünde kararlar alınsa da görüşmenin ikinci ayağından da sonuç
alınamadı.449
Anlaşmazlığın temel sebebi KDP’nin Türkiye sınırından elde edilen
gelirleri tekeline alması450 ve KYB’nin Erbil’i ele geçirmesiydi.451
Kürt gruplarla geçmişten gelen bağı olan İran, 5-9 Ekim tarihleri
arasında müzakerelerde arabulucu görevi üstlendi. 11 Ekim’de yayınlanan
ortak bildiride bazı ortak noktalarda anlaşma sağlanıldığı beyan edilse de fiili
bir antlaşma yapılamadı.
1996 yılı Barzani– Talabani çatışmasının zirveye tırmandığı bir yıl
oldu. Taraflar gariptir ki 1980’li yılların aksine; Barzani Bağdat rejiminden ve
Türkiye’den452, Talabani ise İran’dan yardım almaktaydı. İran ve Bağdat
yönetiminin çıkarları ise hemen hemen aynıydı. Amaçları; bölgedeki ABD
hegemonyasını kırmak ve kendi nüfuzlarını bölgede egemen kılmaktı. 453
Yoğun çatışmaların ilk habercisi 6 Mart 1996’daki Zaho’da kent
merkezinde seksen kişinin ölümüne, yüzden fazla kişinin de yaralanmasına
yol açan patlamaydı. KDP’lilerin bu olayın sorumlusunun KYB olduğunu iddia
etmesine karşılık KYB tarafları ise kendilerinin olayla ilgili olmadıklarını bu
olayın Irak gizli servisinin işi olduğunu ileri sürmüşlerdir.454
Barzani–Talabani çatışmaları, aşiretlerin çatışmayı körüklemesi455 ve
28 Temmuz 1996’da Talabani kuvvetlerinin, İran kuvvetleriyle İran KDP’sine
449
Attar, A.g.e., s.230.
Michael M. Gunter, The Kurds: And The Future Of Turkey, NewYork, ST. Martin’s Press,
1997, s.117.
451
McDowall, A.g.e., s. 515.
452
Gunter, A.g.e., s. 121.
453
Attar A.g.e., s. 229-232.
454
Öznur, A.g.e., s. 352.
455
McDowall, A.g.e., s. 515.
450
125
karşı yapılan operasyonla zirveye ulaşmıştır. Barzani’nin Amerika’dan
umduğu desteği bulamaması, Bağdat rejiminden medet ummasına sebep
olmuştur. Barzani’nin Saddam’la temasa geçmesi ABD’yi telaşa düşürmüş ve
dönemin ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Robert Pelletreu Barzani ve
Talabani’ye
çatışmaların
sonlandırılması
için
mektup
göndermiştir.
Müteakiben ABD’nin arabuluculuğuyla 30 Ağustos 1996’da Londra’da taraflar
bir araya gelse de görüşmelerden bir sonuç çıkmamıştır. 31 Aralık 1996’da
Irak Başbakan Yardımcısı Tarık Aziz’in; İran ve Talabani’nin ortak
Kuvvetlerine karşı Irak’taki ulusal birliği sağlamak için Barzani’yle beraber
hareket edeceklerine yönelik açıklaması Londra görüşmesinden neden sonuç
alınamadığını gösterirken yeni çatışmaların da habercisiydi. 456 Aynı gün KDP
Irak Silahlı Kuvvetleriyle beraber, Talabani’nin elinde olan Erbil kentini
kuşattı. Erbil’i tekrar Talabani güçlerinden aldı. Bir hafta sürmeden taarruz
Süleymaniye’ye kadar uzandı. Hiçbir direnişle karşılaşılmaksızın Talabani’nin
kalbi konumunda ki Süleymaniye’yi 9 Eylül’de ele geçirdiler. 457 Bunun üzerine
Talabani kuvvetleri İran’a sığındılar.
Ancak beklenenin aksine Talabani Erbil operasyonundan altı hafta
sonra (13 Ekim 1996’da) İran’ın da yardımıyla KYB’nin silahlı unsurlarını
toparlayarak İran sınırından saldırıyı başlattı. Süleymaniye ve Halepçe’yi geri
alan KYB, KDP’yi Erbil’e kadar sürdü.458
5.5.5.
Washington
Antlaşması’ndan
Irak’ın
İşgaline
Irak’ta
Kürt
Milliyetçiliği
23 Ekim 1996’da ABD’nin 11 milyon dolarlık arabuluculuk teklifiyle
başlayan Ankara görüşmelerinde, KDP-KYB çatışmaları durmuştu. Her ne
kadar ateşkes imzalansa da KDP’nin, Habur Sınır Kapısı’ndan gelen günde
456
Öznur, A.g.e., s. 352-354.
McDowall, A.g.e., s. 516.
458
Attar, A.g.e., s. 236
457
126
250.000 dolarlık gelir iki taraf arasında pürüz yaratmaktaydı. 459 Yaşanılan
pürüzlerin ortadan kaldırılması için Ankara görüşmelerinin ikincisi 30-31 Ekim
1996, üçüncüsü 14-15 Ocak 1997 ve dördüncü ayağı 14 Mayıs’ta 1997’de
Ankara’da yapıldı. Ocak 1997’deki görüşmelerde KDP ve KYB temsilcileri
ellerindeki esirleri geri vermek üzere anlaştılar. 14 Nisan 1997’de, 71
KDPliyle 61 KYBli esir değiştirildi.460
Bu balayı fazla sürmedi. İlk olarak Barzani, KYB’nin üç subayını
katletmekle suçlayarak Ankara sürecinden geçici olarak çekildi. Bunun
üzerine Erbil’de tekrar çatışmalar başladı. 1997 Ekim’inde KYB; ekonomik
zayıflığını sona erdirmek için KDP’ye karşı, PKK’nın da desteğiyle büyük bir
saldırı düzenleyerek İran sınırındaki mevzilerini ve stratejik Hamilton Yolu’nu
ele geçirdi. Bu aşamada PKK’nın bölgedeki etkinliğinin artması sonucunda
Türk Silah Kuvvetleri, KDP’yle yaptığı operasyonla Talabani’yi eski ateşkes
hattına döndürdü.461
17 Temmuz 1998’de ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Ortadoğu
sorumlusu David Welch başkanlığında başlayan süreç, 17 Eylül 1998
tarihinde
Washington’da
Barzani
ve
Talabani
arasında
imzalanan
antlaşmayla sonuçlandı. Tarihe “Washington Antlaşması” olarak geçen bu
uzlaşı; Irak halkının demokratik haklarını güvence altına federal bir devlet
içinde sağlanmasını ve iki partinin BM Güvenlik Konseyi’nin Irak ile
kararlarını yerine getirmeyi taahhüt etmesini içermektedir. Antlaşma tarafların
çatışmasını sonlandırmakla beraber; ilk defa “Kuzey Irak” ibaresi yerine “Irak
Kürdistanı” ifadesinin antlaşma metnine yazılması, 2003 sonrası Irak’ta
federal bir devletin kurulması ve Kürtlerin, yapının bir ayağını oluşturmasını
göstermesi bakımından önem arz etmektedir.462 Ayrıca bu antlaşmayla
Irak’taki Kürt bölgelerinin ortak idare şekli KDP- KYB grupları arasında
belirsiz ve yoruma açık bir şekilde ortaya konmuş oldu. Zira Kuzey Irak,
459
McDowall, A.g.e., s. 517.
Öznur, A.g.e., s. 358-359.
461
McDowall, A.g.e., s. 517-519.
462
Öznur, A.g.e., s. 372-375.
460
127
Talabani’nin kontrolü altındaki Süleymaniye ve Barzani’nin elinde bulunan
Erbil’den oluşan iki başkentli iki devlete bölündü.463
Bu antlaşmadan bir ay sonra 31 Ekim 1998 tarihinde ABD Başkanı
Clinton imzalı “H.R.4655 Irak Özgürlük Yasası” yürürlüğe girdi. Bu yasaya
göre; Irak muhalefetini bir çatı altında birleşmesi ve silahlanması için yedi
Iraklı muhalif grup için 97 milyon dolarlık bir bütçe ayrıldı. Bu planın en
önemli
yönü
ise;
ABD’nin
yeniden
Erbil’e
üs
kurmak
istemesi
oluşturmaktaydı. Bu konu bir ay önceki Barzani-Talabani anlaşmasında da
taraflara dayatılmıştı.464
Washington Antlaşmasıyla başlayan süreçte taraflar bir yıl içerisinde
yaklaşık 43 kez birbirleriyle görüşmeler yaptılar. Çatışmaların sonlandığı bu
dönemde Amerikan yönetimi, 1999 Eylül’ünde Barzani ve Talabani’yi tekrar
Washington’da bir araya getirdi. Aralarında ki çatışmayı çözümleyerek;
Kuzey Irak’taki otoriteyi kullanma ve Saddam’a karşı ortak hareket etme
konusunda işbirliği yapmalarına yönelik girişimlerde bulundu.
Washington antlaşmasının Kürt milliyetçileri için en büyük getirisi
1991’de hiç ummadıkları bir dönemde elde ettikleri kazanımlardan sonra
Washington antlaşmasıyla Kürt milliyetçileri tekrar bir araya getirilmiş, Irak’ın
federal bir yapıda olması öngörülmüş ve “Irak Kürdistanı” teriminin bizzat
antlaşmada yer almasıdır.
Ayrıca bu dönemde KDP 12. Kongresini 4-6 Ekim 1999 tarihlerinde
Erbil’de düzenlemiştir. KDP başkanlığına yeniden Mesud Barzani’nin atandığı
bu kongrede, KDP kendi içinde yeni bir yapılanma oluşturmuş ve politik
sorunları görüşmek üzere 11 ayrı komite kurulmuştur. Neçirvan Barzani,
Erbil’deki Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Başkanlığına, Sami Abdurrahman ise
Bölgesel Yönetim Başkanı sözcülüğüne getirilmiştir.
Barzani önderliğinde, KDP lilerin kurmuş olduğu bu hükümet 1992
yılından itibaren kurulan dördüncü hükümetti.465 Yeni hükümete desteğini
esirgemeyen
463
Celal
Talabani,
22
Ekim
1999
tarihinde
Washington
Attar, A.g.e., s. 237-238.
Fikret Akfırat, Kukla Devlet: ABD Kürdistan’ı Nasıl Kurdu, İstanbul,, Kaynak Yayınları 2004,
s. 100.
465
Öznur, A.g.e., s. 380-382.
464
128
Antlaşmasıyla ulaşılan barış sürecini ilerletmek için Neçirvan Barzani
başkanlığındaki KDP heyetiyle görüşmeler yaptı. Bu görüşmede; tüm
esirlerin serbest bırakılması, mültecilerin geri döndürülmesi, tarafların
birbirlerinin merkezlerinde büro açılmasına izin verilmesi, Iraklı muhalif
gruplarla ilişkilerin geliştirilmesi, bölgeler arasında serbestçe dolaşım ve ticari
işbirliğinin geliştirilmesi konularında bir antlaşma imzalandı. Ayrıca bu
ziyarette KDP, Washington Anlaşması çerçevesinde KYB’ye 50 milyon Dinar
ödedi.466
Daha önce de söylediğimiz gibi Barzani ve Talabani; Irak’ın işgaline
kadar sürede Bağdat yönetiminin dikkatlerini üzerine çekmemek için ayrı bir
devlet istemediklerini, sadece özgür bir Irak istediklerini beyan ediyorlardı.
Diğer taraftan ise, ABD ile Irak’a yapılacak askeri harekâtta alacakları
görevler için toplantılar yapılıyordu.467 Nisan 2002 sonlarında başlayan ve 8
Ağustos’a kadar zaman zarfında üç kez yapılan toplantının ardından, ABD
Ulusal Güvenlik Konseyi Danışmanı Zalmay Halilzad önderliğindeki Iraklı
muhalifler 14-17 Eylül 2002 tarihlerinde Londra’da toplanarak Saddam
sonrası güç dağılımı ve iki yıllık geçiş dönemi için kurulacak yönetimin
yapısını içeren anlaşma imzalamışlardır. Buna göre Kürtler Komite üyelerinin
dörtte birini ellerinde bulunduracaktı.468
4 Ekim 2002 tarihinde Mesud Barzani ve Celal Talabani Kürt meclisini
toplamaya karar verdiler. Arkasına ABD ve Batılı ülkeleri alan Barzani,
parlamentodan devlete gidecek yol için çalışmalar yaptılar. 1994’den sonra
ilk defa toplanan parlamento bu tarihi kasıtlı olarak seçmişti. Zira 10 sene
önce aynı tarihte oy birliğiyle federalizm kararı almıştı. 469 4 Ekimde açılan
parlamentonun ilk oturumunun açılış konuşmasını Talabani ve Barzani
tarafından “Kürtlerin Anası” olarak nitelendirilen Danielle Mitterand yapmıştır.
466
Attar, A.g.e., s. 343.
Öznur, A.g.e., s. 393.
468
Attar, A.g.e., s. 337-338.
469
Tuncay Özkan, Bush ve Saddam’ın Gölgesinde Entrikalar Savaşı, İstanbul, Alfa Yayınevi,
2003, s. 211.
467
129
Bu toplantıdan dört gün sonra 8 Ekim 2002 tarihinde ise Erbil’de
yapılan ikinci toplantıda 77 maddelik anayasa taslağı üzerine çalışmalar
yapılmıştır.470
Bu dönemde Kürt Devleti’ni kuracak ve işleyişini sağlayacak olan ajan
peşmergeler bizzat ABD Sivil İşler ve Psikolojik Harekât Merkezi tarafından
yetiştirilmişlerdir. ABD’nin Irak’taki Kürtlerle ilişkisi günden güne artarken
diğer tarafta Molla Mustafa Barzani ile başlayan KDP – İsrail istihbarat Servisi
(MOSSAD) ilişkisi bu dönemde artarak devam etmiştir. Zira KDP’nin
istihbarat örgütü Parastin’deki tüm profesyonellerin hemen hemen hepsinin
eğitimlerini İsrail’de yapmaları buna, en önemli delildir471. 2001 yılında İsrailKDP arasında yapılan anlaşma ile KDP, İsrail’den yüklü miktarda para ve
istihbarat eğitimi konularında yardım alacaktı. Bunun karşılığında ise
Suriye’nin istikrarsızlaştırmasında yardımda bulunacaktı.472
Nisan 2002’de Barzani ve Talabani Frankfurt yakınlarında ki Amerikan
üssünde, CIA ve Pentagon yetkilileriyle bir araya geldiler. Bu görüşmenin
ardından ABD’ye götürülen ikiliye Saddam’ı devirme planını desteklemesi
yönünde ikna da bulunulmuştur. Bu ikna esnasında ABD’nin Türkiye ile ilgili
beyanı dikkat çekicidir. ABD’liler; Türkiye’nin savaşa katılmayacağını sadece
sınır bölgelerde ve üslerini açacağını, Saddam sonrasında ise Türkiye’nin
Kürtlerin özerklik sahibi olmasına karşı çıkmayacaklarını ifade etmişlerdir. 473
Her ne kadar bu beyanatlara rağmen, 2003 yılının başlarından itibaren
KDP ve KYB liderleri savaşın kaçınılmaz olduğunu biliyorlar, Türkiye’nin ABD
ile Irak’a girmesinden büyük korku duyuyorlardı. Nitekim 24 Şubat 2003
tarihinde düzenlenen Kürt Parlamentosu; ABD’nin Irak’a müdahalesi halinde
Türk askerlerinin bölgeye girişinin engellenmesi için ABD’ye çağrıda
bulunuyorlar
ve
Türk
askerinin
Kuzey
Irak’a
girmesi
durumunda
savaşacaklarını bildiriyorlardı.
470
Öznur, A.g.e., s. 398-404.
Yelim Nur Şirin,” Türkiye’nin Körfez Şavaşından Sonraki:Irak Politikası”, Fırat Üniversitesi
Orta Doğu Araştırmaları Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II.
Elazığ, 2004, s. 519.
472
Öznur, A.g.e., s. 405-412.
473
Akfırat, Age., s. 217-219.
471
130
Iraklı muhaliflerin Selahattin kentinde 26 Şubat 2003 tarihinde
yaptıkları toplantıda Barzani, ABD Başkanı Bush’un Irak Danışmanı Zalmay
Halilzad’ın da aralarında bulunduğu 60 kişilik ABD heyetinden Kuzey Irak’ta
konuşlandırılacak olan Türk ordusunun engellenmesini istedi ve ABD
yönetiminden “acil koruma” istedi.474 Kasım ve Aralık 2002’de istihbarat ve
keşif güçlerini Barzani ve Talabani bölgesine yerleştiren ABD, bu iki gruba
Türkiye’nin bölgeye gelmeyeceğine dair garanti vermişti. “Acil Koruma“
istemi, sözümüzü tutun yoksa yanınızda olmayız tehdidinden başka bir şey
değildi.
“El-Kanat” adlı internet haber sitesinin haberine göre ise; 10 Eylül
2002’de ABD Kuzey Irak’ta bir Kürt Devleti kurulması yönünde resmi kararını
Türk yetkililere iletmişti. ABD’ye göre Saddam yönetiminin devrilmesi için tek
yol buydu. Ayrıca Türkmenlere özerklik vermek ve Türkiye’ye başka
imtiyazlar vermek vaadinde bulunmuşlardı. Lakin az önce anlattığımız
gelişmeler sonrasında Şubat 2003 itibariyle Türkiye ve ABD Irak’ta kurulacak
federal devlete etnik olmaması ve idari olması şartıyla anlaşmaya
varmışlardır.475 Nitekim Irak saldırısının başlamasına saatler kala Ankara,
Iraklı grupların Türkiye ve Halilzad’ın temsil ettiği ABD önderliğinde bir
toplantıya sahne oldu. Bu toplantıdan sonra yayımlanan bildiride Irak’ın
toprak bütünlüğü korunacağı bildirilirken Arap, Kürt, Türkmen, Asurî, Keldani
ve
diğerleri
şeklinde
sıralanan
Irak’ın
kurucu
unsurlarının
hak
ve
özgürlüklerini de güvence altına alacağını kaydediyordu.476
ABD’de ise Clinton döneminin bitmesiyle Körfez savaşında Irak’ı
yenen eski ABD Başkanı’nın oğlu George W.Bush yönetimine geçti. Oğul
Bush’un iktidara geçmesi Kürtler ve Iraklı diğer muhalif grupların Irak
konusunda baba Bush gibi kesin adımlar atacağı ümidini doğurdu. Nitekim
seçim propagandalarında “Babamın yarım bıraktığı işi bitirmek zorundayım”
demesi Irak konusunda ki kararını yansıtmaktaydı. Ayrıca kurulan kabinede,
Clinton döneminde Saddam Hüseyin iktidarının yıkılması için Ahmet Çelebi
474
Öznur, A.g.e., s. 418-420.
Attar, A.g.e., s. 329.
476
Akfırat, A.g.e., s. 268.
475
131
liderliğindeki Irak Ulusal Kongresi (INC)’nin desteklenmesi gerektiğine yönelik
mektup yazan Rumsfeld ve silah ve petrol üreticisi şirketlerin hissedarları ve
idarecileri vardı.
Celal Talabani ve Mesud Barzani, oğul Bush’un dikkatlerini Irak’a
çekmek için ilk olarak beraber mektup yazdılar. Bu mektupla; güvenlik,
ekonomi
ve
zorunlu
tehcir
konusunda
ABD’den
destek
istemişler,
Washington Anlaşmasının taahhütlerine sonuna kadar bağlı olduklarını ve
ABD’nin bölgede geniş ve etkin şekilde varlık göstermesini talep etmişlerdir.
Saddam Hüseyin, Kürtlerin ABD başta olmak üzere yabancılarla
görüşmelerinden rahatsızdı. 2001 yılının Temmuz ayında ABD’nin elindeki
Kürt kartını etkisiz hale getirmek için görüşmeye davet etti. Fakat her iki
grupta bu daveti reddetti. Kürtler, ancak federal Irak içinde Kürt siyasi
hâkimiyetinin kurulması, Araplaştırma politikalarının durdurulması, ekonomik
ve
güvenlik
konularında
güvence
verilmesi
halinde
müzakerelere
başlanacağını ilettiler. Bir ay sonra Bağdat yönetimi KDP ve KYB’nin bu
teklifini reddederek, tüm yabancı personelin bölgeden çıkmadan ve Kürtlerin
onlarla ilişkilerini kesmeden müzakerelere başlanılmayacağını açıkladı.
Yarım asırı geçen çatışmalar ve müzakerelerin tecrübesi Kürt liderlere,
Saddam’ın amaçlarını görme imkânı sağlıyordu. 13 Kasım 2001’de Saddam
Hüseyin, Kürtlerin Bağdat’ın müzakerelerini kabul etmelerini isteyerek bunu
reddedenlerin “dilini keseceklerini” söyleyerek tehdit etmiş, bu tehditten bir
gün sonra da KDP’den bir heyet müzakereler için Saddam’la görüşmüştür.477
Kürtler her ne kadar Saddam’la müzakere masasına otursa da isteklerinin
karşılanmayacaklarını çok iyi biliyorlardı. Müzakerelere KDP heyetinin
gitmesinin asıl maksadı ise, Saddam’ın daha önce de yapmış olduğu
katliamların önünü almak, yıllarca zulüm ve katliamlardan bunalan halkın
durumunu daha da kötüye götürmemekti.
11 Eylül 2001 tarihinde yapılan terörist eylem; ABD’ye küresel güvenlik
alanında söz sahibi olma ve terör yuvası olarak gösterilen devletlere karşı
saldırıya geçebilme meşruluğunu vermiştir. İlk olarak namluyu Afganistan’a
477
Attar, A.g.e., s. 289-295.
132
çeviren ABD, burada hava kuvvetleriyle başarı elde etmesi, Washington’daki
yetkililerin Irak’a yönelikte güçlü bir saldırının zorunlu olduğuna yönelik
söylemlerini beraberinde getirmiştir.
ABD’nin Irak’a yönelik saldırı kararı Iraklı Kürt grupları ikilem içerisinde
bırakmıştı. Zira Kürt grupların bir tarafta Washington görüşmelerinden bu
yana ABD ile olan yakın ilişkileri diğer tarafta ise 1988 ve 1994 yılların
başında Saddam Hüseyin tarafından yapılan katliamlara ABD’nin sessiz
kalması taraf seçme konusunda kısa süre kararsız kalmalarına neden
olmuştur. Özellikle; Barzani’nin ABD’nin saldırısından duyduğu kaygı ise,
1998’den beri kurulmuş olan huzurun bozulmasıydı. 1995 yılında diğer BM
Güvenlik Konseyi tarafından, alınan 986 sayılı kararla Irak petrollerinden elde
edilen gelirin yüzde 13’ü, BM gözetiminde doğrudan Kürtlere veriliyordu.
Özellikle Barzani bölgesinde bunlara ilaveten sağlık, eğitim, ticaret gibi
konularında Arap bölgelerinden dahi daha iyi konuma sahiptiler.478
Her ne kadar Barzani ve Talabani’nin çekinceleri bulunsa da Irak’ın
yıkılması
onlar
için
büyük
bir
fırsat
olacaktı.
Irak’ın
yeniden
yapılandırılmasında etkin role sahip olacaklarına inandırılması sonucu da bu
operasyonda ABD’ye tam destek vermişlerdir.
5.6. IRAK’IN İŞGALİNDEN GÜNÜMÜZE IRAK’TA KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ
(2003-2011)
Irak’lı Kürtler Irak’ın işgaliyle başlayan süreçte tarihi bir fırsat
yakalamışlardır. Bu fırsatları kullanabilmek içinde altı ayaklı bir strateji
izlemişlerdir479.
478
Attar, A.g.e., s. 304.
Serhat Erkmen, “Irak’ta İşgal Sonrası Siyasal Yaşam ve 2010 Parlamento Seçimleri“, Ortadoğu
Etütleri, Temmuz 2010, Cilt 2, Sayı 3,(Erişim)
www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2010730_serhatE.pdf, 12 Aralık 2011, s. 126- 130.;
Serhat Erkmen, “Irak’ta Genel Seçim Öncesi Siyasi Dinamikler ve Seçimin Kaderini Belirleyecek
Faktörler”, Ortadoğu Analiz, Cilt:2, Sayı:14, Şubat 2010,
(Erişim)http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=620, 12 Aralık 2011, s. 16.
479
133
Iraklı Kürtlerin izlediği stratejin ilk ayağını işgalle elde edilen ABD
desteğini kaybetmemek olmuştur. Bu amaçla ABD’nin yardımına her koşulda
koşmuşlardır. Özellikle silahlı birlikleri olan peşmergeler, ABD’nin isteği
doğrultusunda Irak’ın farklı bölgelerinde görevlendirilmiş ve kullanılmışlardır.
Kürtlerin izlediği stratejinin ikinci ayağı ise 1991’den itibaren Kuzey
Irak’ta elde ettikleri kazanımları korumak, yasal dayanaklara kavuşturmak ve
bu kazanımları artırmak oluşturmaktadır. Kürtler bu amaca ulaşmak için
Irak’taki siyasal sürecin içinde devamlı aktif rol oynamaktadırlar. Ocak 2005
seçimleri ve Anayasa hazırlıkları, Aralık 2005 seçimleri ve 2010 genel
seçimlerde her ne kadar hiçbirinde birinci parti olamasalar da ülke
siyasetinde etkin role sahip olmuşlar, destekledikleri kabineler vasıtasıyla
pazarlık paylarını güçlendirmişlerdir. Böylece hem kazanımları kaybetmemek
hem de artırmak adına çalışmışlardır. Hali hazırda Kuzey Irak’ta ayrı bir
parlamento, merkez bankası, postane hizmeti, eğitim bakanlığı, bayrağı ve
ulusal marşı bulunmaktadır. Anayasa tarafından da tanınmış peşmergeler,
yerel muhafız olarak tutulmaktadır. Ayrıca yarım asır silahlı mücadele ile dahi
alınamayan üç vilayetten oluşan de facto yapı ve Irak’ın federal bir yapıya
sahip olması hususları Irak Anayasası tarafından teminat altına alınmış
olması Iraklı Kürt milliyetçileri adına büyük bir zaferdir.
Irak petrollerinin %12’sini oluşturan, 4’ü üretim yapan 2’si üretim
yapmayan 6 saha ile tahmini 13,5 milyar varillik bir rezerve sahip olan Kerkük
Kürtler için olmazsa olmazlarıdır.480 Iraklı Kürtlerin bağımsızlık amaçlarına
ulaşabilmeleri için Kerkük’ü elinde bulundurması gerekmektedir. Her ne
kadar işgal sonrası demografik yapısı bozulsa da şehrin tek hâkimi Kürtler
değildir. Zira, Kerkük bir Kürt kenti değildir. Şehirde yaşayan Arap ve
Türkmenler, Kerkük’ün kürtleştirilmesine direnmekte ve Kürtlerin şehri kontrol
altına almasına engel olmaya çalışmaktadırlar.
Iraklı Kürtlerin stratejisinin üçüncü ayağı Irak’ın içişlerine bölge
ülkelerini karıştırmamak oluşturmaktır. Özellikle Türkiye’nin Irak’a asker
göndermesine karşı çıkması ve Türkiye’nin tezkereye onay çıkmaması,
480
Erkmen, “Irak’ta İşgal Sonrası Siyasal Yaşam ve 2010 Parlamento Seçimleri”, s. 117.
134
Kürtler
açısından
Irak’taki
en
önemli
başarılarından
birisi
olarak
görülmektedir. Bu tavır bilinçli olarak geliştirilmiştir.
Iraklı Kürtlerin izlediği stratejinin dördüncü basamağını; birleşik bir
liderlik
yaratmak
ve
kendi
bölgelerinde
tam
kontrolü
sağlamak
oluşturmaktadır. İşgal öncesine kadar parçalanmış siyasi hareketleriyle
Irak’ta diğer gruplardan ayrılan Kürt hareketi, savaştan sonra yapılan
“Stratejik İttifak” sayesinde, parçalanmış siyaset Bağdat’a karşı birleşmiştir.
İttifaktan sonra en çekişmeli seçimlerden sonra dahi Kürtler aynı safa geçip
Bağdat’taki güçlerini kendi bölgelerine (Kuzey Irak) ek avantaj sağlamak için
kullanmaktadırlar.
Duhok, Süleymaniye ve Erbil, 1991 yılından itibaren Kürtlerin
hâkimiyetindedir. Bu bölgelerde Bağdat yönetiminin gücü bulunmamaktadır.
Bunlara ek olarak başkentleri olarak tanımladıkları Kerkük’ün 2003 yılından
itibaren Kürtleştirme politikalarına maruz kalmış, sonucunda il meclisini
ellerine geçirmiş, peşmergeler sayesinde de halk üzerinde silaha dayalı baskı
oluşturulmuş ve fiziki gücü ele geçirmişlerdir.
Iraklı Kürtlerin izlediği stratejinin beşinci ayağı ise diğer grupların
zaaflarından yararlanmaktır. Irak içinde diğer grupların bölünmüşlüğünü
politik kazanıma dönüştürebilen Iraklı Kürtler, diğer gruplar arasındaki ihtilaflı
noktaları kullanarak duruma göre ittifak kurarak kazanımlar elde etmişlerdir.
Örnek olarak gevşek bir federal yapının oluşturulması konusunda IİYK ile
anlaşmalar yaparak Sünni Arapları devre dışı bırakmışlardır. Laiklik
meselesinde ise Şii şeriatına göre yönetilmesinden tedirgin olan Sünni
Arapları yanlarına çekebilmişlerdir. Kerkük konusunda ise Şii- Sünni
çatışmasını kullanarak Bağdat yönetimine baskı yapmışlardır.
Iraklı Kürtlerin izlediği stratejinin altıncı boyutu ise bölgedeki diğer
Kürtlerle yakın ilişkiler geliştirmeye çalışmak ve onlar üzerinde etkili olmaktır.
Iraklı Kürtler; Türkiye, İran, Suriye’de bulunan Kürtler üzerinde
ekonomik ve siyasi araçları kullanarak söz sahibi olmaya çalışmaktadır. Uzun
süren mücadelelerini kazanarak haklarını anayasal zeminde güvenceye alan
Iraklı Kürtler, her ne kadar tamamlanmamış bir süreçte olsa; elde
bulundurdukları askeri, siyasi, ekonomik güçlerle Türkiye, İran, Suriye’deki
135
Kürtler üzerinde etki sahibi ve örnek- özendirici olma, rehberlik yapma
çabasını artırmıştır.
Barzani tarafından, 2011 Van depremi sonrası yardım gönderilmesi,
Suriyeli Kürtleri organize etmek maksatlı Erbil Toplantısını düzenlemesi ve
Şırnak’taki 34 gencin kaçakçılık yaparken vurulmasından sonra ailelerine
maddi yardımda bulunulması bu stratejiye verilebilecek en güzel örneklerdir.
Kürtler, ABD’den destek almaya çalışırken kullandığı en önemli araç
lobi faaliyetleridir. Bu konuda kendilerine İsrail ve Tayvan’ı örnek aldıklarını
belirten Kürt yetkililer Washington’da kurumsal ilişkilere sahip olmaya
çalışmaktadır.481
Nihai hedefi bağımsızlık olan Kürt hareketinin merkezi hükümet
tarafından kontrol edilmeyen gelirlere sahip olmaları hayati öneme haizdir. Bu
açıdan
Bağdat’ın
zenginleşmeleri
denetiminden
çevre
ülkeler
geçmeyen
üzerindeki
ve
doğrudan
etkilerini
ticaret
artıracaktır.
ile
Irak
Anayasasındaki açık kapıyı kullanarak yeni petrol sahalarının gelirlerini
münhasıran elde etmeyi ummaktadırlar.482 Bu maksatla ileride merkezi
hükümete karşı koz olarak kullanmak maksadıyla uluslararası şirketlerle ikili
anlaşmalar imzalamaktadırlar.
5.6.1 Irak’ın İşgali ve Irak’ın Yeniden Yapılandırılması Döneminde
Kürtler
TBMM’nin 1 Mart 2003 tarihinde ABD’nin askeri unsurlarına Irak’a
karadan geçiş izni483 vermemesi üzerine özellikle Kuzey Irak’ın Erbil kentinde
481
Erkmen, “Irak’ta Genel Seçim Öncesi Siyasi Dinamikler ve Seçimin Kaderini Belirleyecek
Faktörler”, s.16
482
Erkmen, A.g.m., s. 17.
483
Bu izinle ilgili Türkiye’ye verilen görev hakkında 19 Mart 2002 tarihinde ABD Başkan Yardımcı
Cheney, dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu ile Irak üzerine görüşme yapmıştır. 6
Haziran 2008 tarihinde Kıvrıkoğlu ile yapılan mülakatta bu görüşme ile ilgili olarak Amerikalıların
Irak’a müdahalesi konusunda kararlı göründüklerini ve bu durum karşısında alternatif planlar
hazırlanıldığını beyan etmiştir. Bu plana göre Kuzey Irak’ta “Kırmızı Çizgi” oluşturdukları buna
“Yağmur Hattı” adı verildiğini ve bu hattın Habur’un güneyinden Duhok ve Barzan’ı takiben doğuda
İran sınırında son bulduğunu beyan etmiştir. Ayrıca Amerikalıların sadece bu bölgede Türkiye’den
136
yaşayan Kürtler bayram sevincine boğulmuşlardır.484 Zira bu ret ABD’nin
Kürtlere olan ihtiyacını tetikleyecek ve Irak’ın yeniden yapılandırılmasında
söz sahibi olmalarını sağlayacaktı. Nitekim 3 Mart 2003’te KYB ve KDP
silahlı peşmergelerini birleştirme kararı almıştır.485
Böylece
69
bin
peşmerge gücüne sahip KDP ve KYB, Kuzey Irak’ta koalisyon kuvvetlerinin
5300 askeriyle (Petrol kuyularının emniyeti için görevlendirilmiş) irtibatlı
şekilde faaliyet göstermiştir. Bu peşmergeler Kuzey Irak’taki özel kuvvetler
komutanının emrine girmiştir.486 Bu dönemde Kerkük ve Musul’a yönelik
peşmergelerle Amerikan Özel Kuvvetleri o kadar iyi işbirliği halindeydi ki
ABD’lilerin silah kazası dediği Kürt motorlu konvoyuna isabet eden ve yöresel
Kürt liderlerinin ölümüne sebep olan olaya rağmen ilişki bozulmamıştır.487
1 Mart tezkeresinin onaylanmaması üzerine, ABD planını değiştirerek
sadece Irak’ın güneyinden saldırmak zorunda kalmıştır. 20 Mart 2003
tarihinde başlayan operasyonda yaklaşık 3 bin kadar ABD askeri ise hava
yoluyla Kuzey Irak’a geçmiştir. Her ne kadar bu güç ağır bir operasyon
yapma
yeterliliğine
sahip
olmasa
da
Kürtlerin
kılavuzluğundan
ve
peşmergelerden faydalanacaktı. KDP lideri Mesud Barzani, 5 Nisan 2003’te
Kerkük’ün Kürtlere ait olduğunu iddia etmesinden 5 gün sonra 10 Nisan
2003’te ABD öncülüğünde Kürt peşmergeler Irak askerinin terk ettiği
Kerkük’e girerek şehri yağmalamışlardır. Geçmişle bağları koparmak ve
Kürtleştirmenin ilk adımı olarak; nüfus ve tapu dairelerinin arşivlerini imha
etmişler daha sonra petrol kıyılarının emniyetini almışlardır. Lakin ABD,
Türkiye’nin tahrik edilmesini önlemek maksadıyla Kürtlerin Kerkük’ten
çekilmelerini istemiştir. Bu göstermelik çekilme sonucu Talabani, Hanekin ve
Mendeli Bölgesine, Barzani ise Musul’a yönelmişlerdir.
sorumluluk üstlenmesini, cephe savaşına katılmamasını bunlara ilaveten TSK’nın oluşturacağı
güvenlik şeridinden ABD’nin lojistik desteğin sağlanacağını belirtmektedir. Kuzey Irak’ın kuzey
kesiminde oluşturulacak 40 km derinliğinde ki tampon bölgede de savaş mağduru Kürtler
toplanacaktı, Ayrıca bu görüşmeye göre; Türkiye topraklarında ve Kuzey Irak’ta oluşturulacak ABD
üslerinin güvenlikleri de TSK tarafından sağlanacaktı. Kaynak: Turgut, A.g.e., s. 500-504.
484
Turgut, A.g.e., s. 505.
485
Dağdeviren, A.g.e., s. 505.
486
Bensahel vd, A.g.e., s. 83.
487
Raymond W. Copson, ”Iraq War: Background and Issues Overview”, Report for Congress, 2003,
(Erişim) www.fas.org/man/crs/RL31715.pdf, 4 Haziran 2011, s..12.
137
Irak’ın işgalinden kısa bir süre önce ABD, Irak’ı siyasal ve ekonomik
alanda yeniden yapılandırmak maksadıyla insani yardım, sivil yönetim ve
yeniden yapılandırma koordinasyonunda görev yapacak “Irak için Yeniden
Yapılandırma ve İnsani Yardım Bürosu” nu açmıştı. Saddam sonrası Irak’ı
yeniden yapılandıracak bu birimin başına ise emekli General Jay Gamer
atanmıştı.488 Jay Gamer’ın, Irak’ın yeniden yapılandıracak kişi olması
Kürtlere ümit vermiştir. 1 Mart tezkeresinin reddedilmesiyle Türkiye’nin
Irak’taki söz sahipliğini kaybetmesine neden olan bu süreçte Jay Gamer ‘ında
bu göreve atanması Kürtler için ikinci büyük bir şanstı. Zira Gamer, 1992’de
ABD temsilcisi olarak 36.paralel kuzeyinde “Kürdistan”ı Kurma çalışmalarına
liderlik yapmış, Kürt gruplarla çok iyi ilişkiler kurmuştu. Yani bu bölgenin
denenmiş şekillendiricisi idi. Eski iyi ilişkiler bu dönemde de devam etti. Jay
Gamer 22-23 Nisan 2003 tarihlerinde Irak’ın Kuzeyindeki Dukan kasabası ve
Erbil’de, Celal Talabani ve Mesud Barzani ile görüşüp kurulacak yeni
yönetime desteklerini istemiştir. Garner, oluşacak Demokratik Federal Irak
Devletini destekleyeceğini bildiren Kürt liderlerin desteğini aldıktan bir hafta
sonra 28 Nisan 2003 tarihinde yüz kişilik bir Iraklı grubu toplayarak geçici
yönetimini kurdu. İleriki günlerde Irak siyasetinde ilk akla gelen isimleri
olacak; Mesud Barzani, Celal Talabani, İyad Allavi, Ahmet Çelebi, Abdülaziz
el Hakim gibi isimler bu kurulu oluşturmaktaydı.
Lakin önemli noktalara Sünni ve Kürt isimlerin getirilmesi Şiileri
rahatsız etmiştir. Nitekim ABD’nin işgal öncesi kendilerine vermiş olduğu
sözleri yerine getirmemekle suçlayan Şiiler, sorun çıkartmaya başlamıştır. Bu
sıkıntılı dönemde Şiileri karşı tarafa geçirmek istemeyen Bush yönetimi ise
Garner’in görevine kısa sürede son vermiştir.489
ABD Başkanı Bush’un 1 Mayıs 2003’te savaşın bittiğini ilan
etmesinden 5 gün sonra eski diplomat Paul Bremer, Jay Garner’in yerine
atandı. Tüm yasama, yargı, yürütme yetkileriyle donatılmış olan Geçici
Koalisyon Otoritesi (Coalition Provisional Authority)’nin başına geçirilen
488
Pirinççi, A.g.m., s. 484.
“ABD’nin Çekilmesin Ardından Irak Politikasının Bölgesel, Küresel Etkileri ve Türkiye’ye
Yansımaları”, ORSAM Rapor No:77, Ankara, 2011,(Erişim)
http://www.orsam.org.tr/tr/raporgoster.aspx?ID=2764, 4 Şubat 2012, s. 15.
489
138
Bremer,
geçici
görevlendirildi.
490
yönetim
süresince
Irak’ın
etkin
yönetilmesi
için
Bu atama Kürtlerde hayal kırıklığı yarattı. Zira Bremer’in
Kürtlere yönelik özel bir ilgisi bulunmamaktaydı. Bremer’in KYB tarafından
yerleştirilen Kerkük Valisini görevden alması yanında, Kerkük’te 6 Kürdün
etkin görev aldığı Şehir İdare Komitesini tanımadığını ifade etmesi ve Komite
görevlilerini görevden azletmesi Kürt milliyetçileri üzerinde soğuk duş etkisi
yaratmıştır.491
Lakin bu gerilim uzun sürmemiştir. Zira büyük yetkilerle donatılan
Bremer eski rejimin ortadan kaldırılması, siyasal ve hukuki sistemin yeniden
örgütlendirilmesi ve güvenlik güçlerinin yeniden yapılandırılması konularında
değişiklikler yapmıştır. Bu değişikliklerde Kürtler pozitif ayrımcılığa maruz
kalmıştır. Irak’ın yeni siyasal yapısını etnik ve mezhepsel olarak yeniden
kurgulayan Bremer, Anayasa dâhil olmak üzere pek çok yasa ve
düzenlemeye imza atmıştır. Bunların en önemlisi ise, 13 Temmuz 2003
tarihinde Irak Geçici Yönetim Konseyi (IGYK)’nin oluşturulmasıdır.
25 kişiden oluşan IGYK’de Kürtler 5 kişiyle temsil edilmişlerdir. Ayrıca
konseyin başkanlığını ise, 30 Temmuz tarihinden itibaren alfabetik sıra ile
başkanlık edecek 9 kişinin***** içinde Celal Talabani ve Mesud Barzani’de
bulunmaktaydı. IGYK tarafından 3 Eylül 2003 tarihinde atama yoluyla “Irak
Geçici Hükümeti” kurulmuştur. Eylül 2003’de kabine atamalarında da 25
bakanlığın 5’i Kürtlere verilmiştir. Bunlardan Dışişleri Bakanlığına Hoşyar
Zebari,
Bayındırlık
Bakanlığına
Nesrin
Mustafa
al-Bervari,
Endüstri
Bakanlığına Muhammed Tevfik Rahim, Sulama Bakanlığına Abdüllatif Cemal
Reşid, Endüstri Bakanlığına Abdülrahman Sadık Kerim Kürt kontenjanından
kabinede bulunan isimlerdir.492
Kürtler 2003 yılının son günlerinde IGYK’deki 5 temsilcileri vasıtasıyla
“Geçiş Yasası” adında bir tasarı teklif etmişlerdir. Bu tasarıya göre; Erbil,
Kerkük, Duhok, Süleymaniye, Diyala kentlerine bağlı Hanekin ve Mendeli ile
490
Pirinçci, A.g.m.,s. 486.
Attar, A.g.e., s. 345.
*****
Bu isimlerin etnik dağılımı:5 Şii, 2 Sünni Arap ve 2 Kürt isimden oluşmaktaydı.
492
Bensahel v.d., A.g.e., s. 167-170.
491
139
Musul’a bağlı Şeyhan, Şengal ve Mahmur yerleşim yerlerinin Kürt Yönetimi
altına girmesi teklif edilmiştir.
BM Güvenlik Konseyi’nin 16 Ekim 2003’te almış olduğu 1511 sayılı
karar Irak’taki siyasal yapılanma sürecine ivme kazandırmıştır. Bu kararla;
seçimle iş başına gelmiş bir yönetim oluşturulana kadar IGYK’nin Irak
Devleti’nin egemenliğini temsil ettiği vurgulanmıştır. Ayrıca Geçici Koalisyon
Otoritesi ile Geçici Yönetim Konseyi eşit seviyeye getirilmeye çalışmıştır.493
15 Kasım 2003’te Geçici Koalisyon Otoritesi’ni temsilen Paul Bremer
ve IGYK Dönem Başkanı Celal Talabani arasında egemenliğin Iraklılara devri
için “Siyasal Süreç Antlaşması” imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre;
egemenliğin Iraklılara tamamen devri, kalıcı anayasanın yapılması ve ulusal
meclis seçimlerinin yapılmasına dair belirli bir takvim üzerinde anlaşılmıştır.
15 Kasım Antlaşması, genel takvimi ortaya koymakla beraber bazı potansiyel
riskler de içermekteydi. Özellikle de Kuzey Irak’ta Kürt grupların mevcut
otonomilerinin altında olacak herhangi bir düzenlemeyi kabul etmeyeceklerini
tam tersine mevcut durumlarını daha da iyiye götürme istekleri, ülkedeki etnik
ve dinsel gruplarla çatışma ihtimalini barındırıyordu. 494 Nitekim Kürtler Geçici
Yönetim Konseyi ile Kerkük’ün statüsü konusunda sorun yaşamışlar,
taleplerinin karşılanmaması durumunda geçici anayasayı imzalamama
tehdidinde bulunmuşlardır. Bu tehditle istediklerini tam olarak alamasalar da
vilayet meclisinin kontrolünü ve şehirdeki demografik yapıyı değiştirecek
düzenleme yapmayı başarmışlardır.495 Yine taraflar arasında “Siyasal Süreç
Antlaşması” çerçevesinde 8 Mart 2004 tarihinde Irak Devleti Geçici Yönetim
Yasası (IDGYY) imzalanmıştır. Bu kapsamda; İyad Allavi’nin Başbakan
olduğu kabinede; Berham Salih (KYB) Ulusal Güvenlikten Sorumlu Başbakan
Yardımcısı, Hoşyar Zebari (KDP) Dışişleri Bakanı, Nesrin Mustafa Sadık
Bervari (KDP) Çalışma Bakanı, Bahtiyar Emin(KDP) İnsan Hakları Bakanı,
Abdüllatif Cemal Reşid (KYB) Sulama Bakanı, Nermin Uthman (KYB)
493
Tayyar Arı, Irak, İran ve ABD; Önleyici Savaş, Petrol ve Hegemonya, İstanbul, Alfa Basım
Yayım, 2003, s. 518.
494
Pirinçci, A.g.e.,s. 493.
495
Erkmen,”Irak’ta Mevcut Siyasi Durum ve Önemli Siyasi Gelişmeler”, s. 11.
140
Kadından Sorumlu Devlet Bakanı ve Ferhan Utham Broll (KYB) Devlet
Bakanı görevlerine atanmışlardır.496
2004
yılı
Kürtlerin
1990’lı
yıllardan
itibaren
kazanımlarının
netleştirmeye başladıkları yıl olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle 8 Mart
2004 tarihinde kabul edilen IDGYY ile birçok kazanım elde etmişlerdir.
Bunlar; Irak’ın federal bir Cumhuriyet olduğu, Arapçanın yanında Kürtçenin
de resmi dil olduğu, Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Süleymaniye, Erbil ve
Duhok’ta resmi hükümet olarak kabul edilmesi ve peşmergelerin bu bölgede
güvenlikten sorumlu olması, merkezi hükümetin yetkisi dâhilindeki konular
hariç Kürt meclisinin çıkan kanunları değiştirme hakkına sahip olması gibi
köklü konulardır. Ayrıca anayasanın değiştirilebilmesi için bölgenin üçte
ikisinin onay verme zorunluluğu sayesinde de Süleymaniye, Erbil ve Duhok
şehirlerinde hâkimiyeti kuran Kürtler istemedikleri anayasayı veto etme
gücüne kavuşmuşlardır.497 2004 yılında Kürt gruplar için diğer bir gelişme ise
KYB ve KDP arasında imzalanan “stratejik ittifak” antlaşmasıdır.498
15 Kasım Anlaşması doğrultusundaki 13 Ekim 2004’te planlanan nüfus
sayımı, sağlıklı bir ortamın mevcut olmaması sebebiyle ertelenmiştir.
Bu
dönemde ki diğer bir gelişme ise 22 Aralık 2004 günü 1.7 milyon Iraklı
Kürdün imzaladığı, Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt Devleti kurulabilmesi için
yapılması
öngörülen
halk
oylamasına
yönelik
dilekçenin
BM’ne
gönderilmesidir. Kürtlerin bu dilekçesi BM tarafından önemsenmemiş sadece
not edildiği bildirilmiştir.499
5.6.2 Irak’ta Parlamento Seçimleri ve Irak Anayasasında Kürtler
2005 yılı Kürtler için çok kazançlı bir yıl olmuştur. Ülkede kalıcı
anayasa taslak komitesi üyelerinin seçileceği parlamento seçimlerinde (30
496
Bensahel v.d, A.g.e., s. 177-178.
Necdet Demiral, Soran Şükür, Mazin Hasan , “ Geçiş Dönemi Irak Devleti Yönetim Yasası ve
Irak’ın Geleceğine Etkileri”,Stratejik Analiz, Cilt:5, Sayı:50, Haziran 2004, s. 29-34.
498
Bilgay Duman, “Irak Bölgesel Kürt Yönetimindeki Hükümet Değişikliği ve Siyasi Yansımaları”
(Erişim): http: //www.orsam.org.tr./tr/yazigoster.asprx?ID=3241 17 Şubat 2012
499
Dağdeviren, A.g.e., s. 100-101.
497
141
Ocak 2005) Kürtler ve Şiiler büyük nüfus elde etmişlerdir.500 Bu sayede de
Kürtler, 1991 den itibaren elde ettikleri kazanımları yasal hale getirmişler ve
Irak’ın yeniden yapılandırılmasında başat rol oynamışlardır.
5.6.2.1 30 Ocak 2005 Seçimleri ve Kürtler
Geçiş dönemi yasasının işaret ettiği şekilde 30 Ocak 2005 tarihinde
275 sandalyeli kurucu Irak Ulusal Meclisi için seçimler yapılmıştır. “Ülke işgal
altındayken demokrasi olmaz, seçim yapılmaz” diyen Sünniler, 30 Ocak 2005
seçimlerine katılmamışlardır. Kürtler bu sebeple seçim sonuçlarında, Şiilerin
ardından ikinci büyük grup olmuşlardır.
Yüzde 58’lik bir katılımla gerçekleşen Ocak 2005 Kurucu Parlamento
seçimi; çoğunluğu yansıtmayan, nüfus hareketleriyle önceden belli miktarda
belirlenen, Irak’ın geleceğini ABD’nin, Şiilerin ve Kürtlerin pazarlıklarına terk
edildiği tarihi bir dönüm noktası olması bakımından önem arz etmektedir.501
Yapılan seçim öncesinde özellikle Kerkük başta olmak üzere Kürt
unsurlar, bölgede Kürt kimliğini yerleştirmek adına Nisan 2003 tarihinden
itibaren bölgeye Kürt göçmenler getirmişlerdir. Petrol rezervi bakımından
Irak’ın
en
önemli
şehirlerinden
ve
Barzani’nin
başkentleri
olarak
nitelendirdikleri Kerkük’te Kürtleştirme süreci işgalin hemen sonrasında
başlamıştır. KYB’li peşmergeler işgal ettikleri kentte nüfus kayıtlarını ve tapu
müdürlüğünü yağmalamışlardır. Bu yağma ve kayıtların silinmesi ile
Kürtleştirme
sürecinin
temeli
atılmıştır502.
Kürt
dostu
Jay
Gamer’in
yönetimdeyken, ”Kerkük bir Kürt kentidir.” sözü bu politikayı açıkça ortaya
koymaktadır. Ayrıca seçimden önce peşmergelerin, şehirde yaşayan Arapları
göçe zorlayarak onlardan boşalan yerlere ve kamu arazilerine kırsal alandan
getirilen 650 bini bulduğu iddia edilen Kürt vatandaşlar yerleştirilmiştir. KDP
Kerkük sorumlusu Salah Delo ile yapılan görüşmede bu konuyla ilgili soruda
500
Onur Akçakaya, “ Irak Bölgesel Kürt Yönetimine Küresel ve Bölgesel Bakış”, Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Polis Akademisi, 2009, s. 29.
501
Dursun, A.g.e., s. 158.
502
Cemalettin Taşkıran,” Türkiye ve ABD’nin Irak ve Ortadoğu Politikaları”, (Erişim)
http://www.stradigma.com/turkce/haziran2003/makale_02.html
142
2003 sonrası 600 bin Kürdün Kerkük’e göç ettiğine dair soruya cevabı
oldukça ironiktir. Zira bunu yalanlamamakta ve 1963’den itibaren gidenlerin
evlenip
çoğaldığını
bu
sebeple
sayıları
artarak
döndüklerini
beyan
etmektedir. Hatta Erbil ve Süleymaniye’deki Kürtlerin de, göç edenlerin
yaşam standardı daha düşük olan Kerkük’e dönmek istemediklerini
503
yani
sayının daha da fazla olması gerektiğini ima etmiştir. Kerkük’ün aslında
eskiden de Kürt şehri olduğu ileri sürülerek, 1976 yılındaki Araplaştırmadan
önceki demografik yapısına döndürmek bahanesiyle IDGYY’nin 58.maddesi
kapsamında yapılan uygulamaya göre; İran, Lübnan, Türkiye’den getirilen
binlerce Kürt aile yerleştirilmiştir. KDP ve KYB tarafından 3000- 5000 dolar ve
en az 200 metre kare arsanın verildiği bilinmekte, bazı Kürt şirketleri (ElTıka) ile İsrail’in finanse ettiği bazı sivil kuruluşlarının bunları desteklediği ileri
sürülmektedir. Irak Geçici Yasası’nın 58. maddesine atıfla Kerkük’e
yerleştirilen
Kürtlerle
şehrin
demografik
yapısı
tamamen
değişim
göstermiştir.504
30 Ocak seçimlerinde Şii ittifakı oyların yaklaşık yüzde 47,6’sını alarak
140 sandalye kazanmış ve seçimin galibi olmuştur. Büyük bir katılım
gerçekleştiren Kürtler ise KDP ve KYB’nin başını çektiği Kürdistan
Demokratik Vatansever İttifakı (KDVİ) ile seçimlere birlikte girmiştir. Ayrıca
Kürt grupların seçimlerdeki diğer bir tercihi olan Ali Abdülaziz liderliğindeki
Kürdistan
İslami
Grubu
(KİG)’da
60
bin
592
oyla
iki
milletvekili
kazanmıştır.505. Böylece 77 sandalye Kürtlerin eline geçmiştir.506
KDP ve KYB’nin iskeletini oluşturduğu “Kürdistan Demokratik
Vatansever İttifakı (KDVİ)’nda Kürdistan Sosyal Demokrat Partisi gibi Kürt
Partilerin yanında bölgede yoğun Türkmen nüfusunun oylarını parçalamak
503
“Iraklı Grupların Temel Siyasi Sorunlara Bakışı Ve Türkiye İle İlişkiler: Saha Araştırmasına
Dayalı Bir Çalışma”, ORSAM Rapor No:54, Mayıs 2011, s. 39. Erişim:
http://www.orsam.org.tr/tr/raporgoster.aspx?ID=1963 12 Haziran 2011
504
Türk, A.g.e., s. 109-110.
505
Serhat Erkmen,”Irak Parlamento Seçimleri ve Sonuçları: Seçim İstikrar mı Yoksa Kaos mu
Getirecek?”,Ortadoğu Analiz, Cilt:2, Sayı:16, Nisan 2010, (Erişim)
http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Secimler/1/.../2010423_secimeserhat1.pdf, !’Eylül 2011, s. 28.
506
Dursun, A.g.e., s. 158-159.
143
üzere; Türkmen Demokratik Hareketi, Türkmen Milli Topluluğu gibi kukla
Türkmen partileri de yer almıştır.
Tablo 1: 30 Ocak 2005 Irak Seçim Sonuçları
Parti/Lider
Üye
Oy
Oran
(Bin)
%
4075,3
48,2
140
2175,6
25,7
75
150.7
1.8
5
1168,9
13,8
40
69.9
0.8
3
60,6
0,7
2
30,8
0,4
1
Halk İttifakı (Hamid Mecid Musa)
69.9
0,8
2
Irak Türkmen Cephesi
93,5
1,1
3
36,3
0,4
1
36,8
0,4
1
43,8
0,5
2
Birlesik Irak İttifakı
(Abdulaziz El Hekim, İbrahim Caferi,
Ahmet Çelebi, Hüseyin El Sehristani)
Kürdistan Demokratik Vatansever İttifakı
(Mesut Barzani, Celal Talabani)
Iraklılar
(Gazi El Yaver)
Irak Ulusal Listesi
(Iyad Allavi)
Ulusal Bagımsız Kadro ve Elitler (Fatah
El Seyk)
Kürdistan İslami Grubu
(Ali Abdülaziz)
Uzlaşma & Özgürlük
(Mishan Ciburi)
(Faruk Abdullah Abdurrahman)
Mezopotamya-Rafideyn Listesi (Asuriler)
(Yonadem Kana)
Ulusal Demokratik İttifak
(Abid Faysal El Sahlani)
Irak İslami Hareket Organizasyonu
Kaynak:Türk,A.g.e.,s.113;www.middleeastreference.org.uk\Nationalelections,
31January 2005.html
144
Kerkük’te ise yapılan Kürtleştirme politikaları ve usulsüzlükler
neticesinde oyların %59,7 sini alan Kürtler şehrin geleceğine ilişkin
müzakerelerde ellerini güçlendirmişlerdir.507
Ulusal bir hükümet olmaktan uzak olsa da seçimden sonra kurulan
“Ulusal Mutabakat Hükümeti”nde Cumhurbaşkanlığı görevi, Celal Talabani’ye
verilmiştir. Çetin pazarlıklar sonucunda oluşan bu siyasi güçte, Kürtler 33
bakanlıktan 8 tanesini almışlardır. Ocak 2005 seçimlerinin belki de en önemli
yanı ise; tüm gruplara eşit mesafede duran, laik ve ABD ile İngiltere destekli
İyad Allavi’nin düşük oy almasıdır. Buna karşın etnisite olgusu üzerinden
seçimlere katılan Şii ve Kürt ittifakları yüksek oy toplamışlardır. Doğal olarak
bu doku kurulan hükümete ve Anayasanın yorum ve uygulamalarına
yansımıştır.
30 Ocak 2005 seçimlerinin diğer önemli bir yanı ise 1992 yılından beri
yapılamayan Kürt Yerel Parlamentosu seçimlerinin de Kuzey Irak’ta
yapılmasıdır. Kürt Koalisyonu, Kürt Yerel Parlamentosu seçimlerinde yüzde
73,8 ini alarak 111 sandalyeden 82’sine sahip olmuştur.508 Gerçekleştirilen
bu seçimler sonrasında muhtemelen önceden planlandığı üzere Talabani
Cumhurbaşkanlığına, Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanlığına ise Mesut Barzani
geçmiştir. Barzani 12 Haziran 2005 tarihinde Mecliste yemin ederek görevine
resmen başlamıştır.509
2005-2009 yılları arasında BKY’nin Başbakanlık görevini 1987’de Irak
kuvvetleriyle çatışırken ölen Mesud Barzani’nin kardeşi İdris Barzani’nin oğlu
Neçirvan Barzani üstlenmiştir. 2008 başlarında KYB’li Kosrat Resul’ün
başbakan olması beklenirken KYB ile KDP arasındaki anlaşmayla Neçirvan
Başbakanlık görevini 25 Temmuz 2009 seçimlerine kadar sürdürmüştür.510
Bunlara ilaveten Erbil, Süleymaniye ve Duhok’ta il genel seçimleri de
icra edilmiştir. Irak Ulusal Meclis ve Kürt Yerel Parlamentosu seçimlerinde
KDP ve KYB ortak liste ile katılmalarına rağmen, İl Genel Seçimlerine ayrı
507
Türk, A.g.e., s. 111-112.
Kenneth Katzman ,”The Kurds in Post-Saddam Iraq”, CRS Report for Congres,, October1 2010, ,
(Erişim), http://www.fas.org/sgp/crs /mideast/RS2079, 11 Nisan 2012, s. 3- 4
509
Hasan Tevfik Güzel, Irak’ın Kuzeyindeki Bölgesel Kürt Yönetimi (1992-2008),Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Gazi Üniversitesi, 2009, s. 68.
510
Katzman, A.g.m., s. 3.
508
145
ayrı listelerle katılmışlardır. 1992 seçimlerinin aksine KYB seçimlere tek
başına girmiş, KDP ise diğer 15 siyasi oluşumla birleşerek “Kürdistan’ın Sesi
Listesi” ni oluşturmuş ve 741,483 oy almıştır. KYB ise, 765,544 oyla birinciliği
almıştır. KDP ve KYB denetiminde yapılan il genel seçimlerinde bazı küçük
partilerinde azımsanmayacak oy aldıkları görünmektedir. İslami kökenli olan
Kürdistan İslami Birliği ve Irak Kürdistanı İslami Cemiyeti ile Kürdistan
Çilekeşler Partisi, Kürdistan Halkı Demokratik Hareketi ve Kürdistan
Demokratik Çözüm Hareketi dikkat çeken diğer partilerdir.511
5.6.2.2. 2005 Irak Anayasası ve Kürtlerin Kazanımları
28 Aralık 2005 tarihinde Irak Cumhuriyeti Resmi Gazetesi 4012.
sayısında yayınlanarak yürürlüğe giren Irak Anayasası ile Kürtler, yarım
asırlık mücadelelerinin en önemli kazanımlarını elde etmişlerdir.
Irak’ta 30 Ocak 2005 tarihinde yapılan seçimlerin ardından kurulan
“Ulusal Mutabakat Meclisi” asli görevi olduğu üzere kalıcı anayasanın
hazırlanması amacıyla Anayasa Yazım Komisyonu’nu (AYK) teşkil etmiştir.
Kürtlerin ve Şiilerin çoğunluğunu oluşturduğu 71 kişilik AYK’ya büyük bir
bölümü seçimlere katılmamış olan Sünni Arap kesiminin temsil eksikliğini
gidermek amacıyla 15 Sünni Arap üyenin de katılması sağlanmıştır. Dönemin
ABD
Büyükelçisi
Zalmay
Halilzad’ın
büyük
ölçüde
yönlendirmesiyle
hazırlanan taslak metninin hazırlanması süresince Kürtler, Şii Araplar ve
Sünni Araplar ciddi görüş farklılıklara düşmüşlerdir. Bunların en belirgin
olanları federasyonun tanımı ve şekli, merkez ile bölgeler ve vilayetler
arasındaki yetki paylaşımı, İslam dininin devlet yapısındaki yeri, statüsü,
doğal kaynakların kullanılması ve gelirlerin paylaşımı olmuştur.
Anayasa metni bazı ihtilaflı konuların çözümünü genel seçimlerden
sonraya bırakmak üzere Sünni Arapların onayını almamasına rağmen 28
Ağustos 2005 tarihinde meclise sunulmuştur. Taslak metin Cumhurbaşkanı
511
Mazin Hasan-Soran Şükür,”Irak’ta Demokrasi Provası”, Stratejik Analiz, C:V, sayı.59, Mart
2005, s. 22-23.
146
Talabani tarafından imzalanmış ancak mecliste oylama yapılmamış taslağın
okunmasının mecliste kabul edildiği anlamına geleceği ileri sürülmüştür.
Nitekim 15 Ekim 2005 tarihinde halk oylamasına sunulan anayasa tasarısı
yüzde 78 gibi bir oranla kabul edilmiştir.
Yürürlüğe giren Anayasa Kürtlerin 1991’den itibaren kazanımlarının
resmileştirilmesine
imkan
sağlamıştır.
Temel ilkeler bölümünde
1nci
maddede yer alan “Irak Cumhuriyeti egemen, bağımsız ve federal bir
devlettir…” ibaresi Kürtlerin devletin yapısı alanındaki zaferidir. Aynı şekilde
4.maddeyle; Kürtçe, Arapça’nın yanında Irak’ın resmi dili konumuna gelmiştir.
Aynı maddenin 3. bendindeki “Kürdistan” ibaresi de Kürtlerin yaşadığı bölgeyi
ayırması bakımından önem arz etmektedir.
110. maddede federal makamların görev alanları; dış politika, milli
savunma ve maliye gibi konularla ilgili esaslara yer verilmiştir. Bu madde ile
merkezin çok geniş ve güçlü yetkilerle donatıldığını söylemek mümkün
değildir. Nitekim 115.maddede “Federal makamların görev alanı içinde
sayılmayan bütün yetkiler bölgelere verilmiştir. Federal makamlar ile bölgesel
ve vilayet yönetimleri arasında ortak yetkilerin kullanımı konusunda
anlaşmazlık ortaya çıktığı takdirde, bölge ve vilayet yasaları geçerlidir”
denilerek güçlü bir âdem-i merkeziyetçi yapı oluşturulmuş, ayrıca aynı madde
ile federe yapılara kuvvetli bir özerklik tanınmıştır.
Doğal kaynak gelirlerinin paylaşımına yönelik: anayasadaki düzenleme
ise 111.maddede bulunmaktadır; Bu maddeye göre; “Irak’ta bulunan tüm
petrol ve doğal gazın çeşitli bölge ve vilayetlerde yaşayan bütün Irak halkının
malı olduğu” belirtilmektedir. Ancak daha detaylı bir düzenlemenin yapıldığı
112. maddede; “Federal Hükümet, mevcut yataklardan petrol ve doğal gaz
çıkartılmasını bölge hükümetleri ve vilayetlerle eşgüdüm yaparak sağlar,
bunlardan elde edilen gelir ülke sathının tamamında yaşayan nüfusa adaletli
bir şekilde taksim edilir. Eski rejim tarafından haksız bir şekilde mahrum
bırakılarak zarara uğratılan veya sonradan zarar gören bölgelere, diğer
bölgelerin de dengeli olarak kalkınmasını sağlayacak şekilde ilave pay verilir”
denilmektedir. Bu maddede ki “mevcut yataklar” ifadesinin kullanılmasında
147
Kürtlerin ısrarcı oldukları bilinmektedir, Anayasa sonrasında bölgesel
yönetimin bulunacak yeni kuyular üzerinde hak iddia etmesi ve anlaşmalar
imzalaması bu şekilde yasal hale getirilmiştir. Nitekim bu maddeden istifade
edilerek merkezi yönetim dışlanarak çok sayıdaki yabancı firma ile anlaşma
yapıldığı bilinmektedir.
Bölgesel yasamayı ve bölgesel yürütmeyi hükme bağlayan 116-122.
maddelerin512 ise; Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin fiili durumuna hukuki
geçerlilik ve meşruiyet kazandıracak biçimde düzenlenmiştir.
Bu maddelerle Bölgesel Hükümetlere; yasama, yürütme ve yargı
erklerinin yanı sıra, son derece geniş idari ve mali yetkiler verilmiştir. Mesud
Barzani tarafından zaten daha önceden taslağı hazırlanmış olan anayasanın
(120. maddeyle Bölgesel Hükümetlerin anayasasına izin verilmesiyle)
yürürlüğe sokulması süreci hızlandırılmıştır. Kürtlerin diğer bir kazanımı ise,
Federal otoritenin anayasada belirtilmiş olan görev alanı haricinde çıkacak
512
Madde 116:Irak Cumhuriyeti’nin federal sistemi başkent, bölgeler, bir bölgeye bağlı olmayan
vilayetler ve yerel yönetimlerden oluşur.
Madde 117:
1. Yürürlüğe girdikten sonra bu anayasa, Kürdistan Bölgesini ve mevcut organlarını federal bir bölge
olarak kabul eder.
2. Bu anayasa, hükümleri uyarınca kurulacak yeni bölgeleri tanır.
Madde 118: Millet Meclisi ilk oturum tarihini takip eden altı ay içerisinde toplantıya katılan üyelerin
salt çoğunluğuyla çıkartacağı bir yasayla bölgelerin oluşturulmasına ilişkin yürütme yetkilerini tespit
eder.
Madde 119: Bir veya daha fazla sayıda vilayetin, aşağıdaki belirtildiği şekilde talep gelmesi
durumunda referandumla bir bölge oluşturması mümkündür.
1. Bölge oluşturmak isteyen vilayet meclislerinden her birinin üyelerinin 1/3’inin talebi üzerine.
2. Bölge oluşturmak isteyen vilayetlerdeki seçmenlerin 1/10’in talebi üzerine.
Madde 120: Federal anayasaya tezat teşkil etmeyecek şekilde bölgesel otorite, görev alanları ve
bunların uygulanmasını belirleyen bölgesel bir anayasa hazırlar.
Madde 121:
1. Bu anayasada federal otorite görev alanı içerisine dâhil edilen konular dışında, Bölgesel otoriteler
anayasaya uygun olarak yasama, yürütme ve yargı erklerini kullanma hakkına sahiptirler.
2. Federal otoritenin görev alanına giren yetkiler dışındaki bir hususa ilişkin federal yasa ile bölge
yasası arasında bir uyuşmazlık ortaya çıktığı takdirde, bölgesel makamlar bölgede federal yasanın
uygulamasını düzeltme hakkına sahiptir.
3. Bölgelere üstlendikleri görev ve sorumlulukları yerine getirmelerine yetecek kadar federal otorite
tarafından toplanan kaynaklardan adil bir pay tahsis edilir. Bu yapılırken bölgenin kaynak ihtiyaçları
ve nüfusu göz önünde tutulur.
4. Kültürel, sosyal işler ve kalkınmayı takip etmek üzere Irak Büyükelçiliklerinde ve
Diplomatik misyonlarında bölgeler ve vilayetler için ofisler açılır.
5. Bölgesel Hükümet, başta polis, güvenlik güçleri ve bölgesel muhafızları da içeren bölgesel
güvenlik birimlerinin kurulması ve örgütlenmesi olmak üzere bölgenin bütün idari ihtiyaçlarının
karşılar.
148
uyuşmazlıklarda bölgesel yönetime söz sahipliği vererek, yerel yönetimleri
güçlü kılmasıdır.
Kültürel, sosyal işler ve yerel kalkınmayı takip etmek üzere Irak
Büyükelçilikleri’nde ve diplomatik misyonlarında bölgeler ve vilayetler için
ofisler
açılmasına
imkân
verilerek
Bölgesel
Yönetimin
yetkileri
güçlendirilmektedir. Böylece Kürdistan Bölgesel Yönetiminin dışa açılımı
yasal hale gelmiştir.
Anayasa’nın 9.maddesinde “Irak Silahlı Kuvvetleri haricinde askeri milis
kuvveti oluşturulamaz” denilmek suretiyle peşmergelerin saf dışı bırakıldığı
izlenimi uyansa da, 121. maddenin 5.bendinde; Bölgesel Hükümete; bölgenin
yönetimi için gerekli olan polis, güvenlik güçleri ve bölgesel muhafızlar gibi
emniyet kuvvetlerini kurma yetkisi tanınmaktadır. Böylelikle “Bölgesel Kolluk
Gücü” olarak peşmergelerin varlığına anayasal dayanak oluşturulmakta ve 9.
madde devre dışı bırakılmaktadır.
Kerkük ve diğer ihtilaflı bölgelerin geleceğine yönelik ise madde 140
gereğince, “Kerkük’te ve diğer anlaşmazlık bölgelerinde nüfus sayımına
müteakiben sakinlerinin iradesini tespit için en geç 31/12/2007 tarihinde
referandum düzenlenmesi tamamlanmalıdır” denilerek çözüm için henüz
gerçekleştirilemeyen bir takvim belirlenirken Kürtleştirme politikasına maruz
kalmış Kerkük’ün geleceği Kerküklülere bırakılmıştır.
141.Maddede “1992 yılından bu yana Kürdistan Bölgesinde çıkartılan
yasalar yürürlükte kalmaya devam eder. Mahkeme kararları ve sözleşmeler
dâhil olmak üzere; Kürdistan Bölgesel Hükümeti tarafından alınan kararlar,
Kürdistan Bölgesi yasaları gereğince ve bölgenin ilgili makamları tarafından
değiştirilmedikçe, iptal edilmedikçe ve bu anayasayla çelişmedikleri sürece
geçerli sayılır denilerek”, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin 1992 yılından bu
yana çıkardığı tüm yasaların, mahkeme kararların ve ticari sözleşmelerin
yürürlükte kalmasına imkân verilmiştir.
Sonuç olarak, kabul edilen Irak anayasası, mezhepsel ve etnik
ayrılıkların derinlemesine yer bulduğu bir anayasadır ve bu anayasa ile Irak
149
hükümetinin Irak halkı ve bölge için ne kadar istikrarlı olacağı bir
muammadır.513
Kürtler ise; Kuzey Irak’taki hâkimiyetlerini geniş bir otonomi elde
ederek uluslararası arenada yasallaştırmışlardır. “Güvenli Bölge” denilen
Irak’ın kuzeyindeki üç vilayetten oluşan de facto yapı, Irak Anayasası ile
resmileşmiştir. Irak’ın federal bir yapıya sahip olduğunun anayasayla kabul
edilmesi de Iraklı Kürt hareketi açısından büyük bir zaferdir. Zira geçmişte
silahlı mücadele sayesinde elde etmiş oldukları hakları yasal olarak
onaylatamayan Kürtler, yeniden inşa edilen Irak Devletinde yaşadıkları
bölgeyi ayrı bir resmi bölge olarak (Kürdistan) kabul ettirebilmiştir514. Ayrıca
Kürtler bu Anayasa ile; peşmergeleri muhafaza etme hakkını kazanmışlar,
hükümetlerince anayasa yapma hakkına ve (mevcutlar haricinde) doğal
kaynakların aranması, pazarlanması, elde edilen gelirin kendi aralarında
paylaşılması dâhil söz sahibi olmuşlardır. Kısacası yeni Anayasa ile Kürtler
geniş bir adem-i merkeziyet ve gevşek bir federasyonla “Devlet içinde
Devletlerini” meşru hale getirmişlerdir. Lakin Adem-i merkeziyetin ve
federalizmin sınırlarının teorik olarak bu kadar geniş tutulmasına rağmen, bu
sistemin ayrıntıları ve nasıl uygulanacağı anayasada belirsiz bırakılmıştır 515.
5.6.2.3. 15 Aralık 2005 Seçiminde Kürtler
Irak Devleti Geçici Yönetim Yasası gereğince, siyasi süreç takviminde
belirtildiği üzere 15 Ekim 2005’te Anayasa’nın referandumla %78 oyla kabul
edilmesi
üzerine
15
Aralık
2005
tarihinde
genel
meclis
seçimleri
gerçekleşmiştir.
Ocak 2005 seçimlerinden farklı olarak Aralık 2005 seçimlerine
Sünnilerde katılmıştır. 15.5 milyon seçmenin yaklaşık %70 katılımıyla yapılan
513
Emine Yüksel,”Irak Labirentinde Bir Umut”, Erişim
http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=1400 24 Ocak 2011
514
ORSAM Rapor No:35, A.g.e., s. 12.
515
Gökhan Çetinsaya,” Müdahalenin Üçüncü Yılında Irak”, (Erişim)
http://www.setav.org/public/HaberDetay.aspx?Dil=tr&hid=11377&q=mudahalenin-ucuncu-yilindairak-1-*, 24 Mart 2012
150
bu seçim de Ocak seçimlerinden farksız (Kürtler ve Şiilerin fiili denetimi
altında ve usulsüzlüklerle dolu) bir seçim olmuştur. Vilayetlere göre seçime
katılma oranlarına bakıldığında, Kürtlerin seçime yoğun ilgi gösterdiğini
görmekteyiz. Zira; Duhok’ta %92, Erbil’de % 95, Süleymaniye’de % 84
oranlarıyla tüm Irak’ta seçime en fazla katılımın olduğu bölgeler Kürtlerin
yaşadığı yerler olmuştur.516
TABLO 2: 15 Aralık 2005 Seçim Sonuçları
Parti/Lider
Üye
Oy
Oran
(Bin)
%
5021.1
46.5
128
2642.2
19.2
53
1840,2
16
44
977,3
9
25
500
4
11
157,7
1,8
5
129,8
1,1
3
Risaliyun
145
0,7
2
Irak Türkmen Cephesi
88
0,3
1
47,3
0,3
1
Mithat el-Alusi Irak Milleti Listesi
32,2
0,3
1
Yezidi Hareketi
21.9
0,3
1
Birlesik Irak İttifakı
(Abdulaziz El Hekim, İbrahim Caferi,
Ahmet Çelebi, Hüseyin El Sehristani)
Kürdistan Demokratik Vatansever İttifakı
(Mesut Barzani, Celal Talabani)
Irak Mutabakat Cephesi
(Adnan el-Duleymi)
Irak Ulusal Listesi
(Iyad Allavi)
Irak Ulusal Diyalog Cephesi
(Salih el-Mutlak)
Kürdistan İslami Birliği
(Selahaddin Muhammed Bahattin)
Uzlaşma & Özgürlük
(Mishan Ciburi)
(Faruk Abdullah Abdurrahman)
Mezopotamya-Rafideyn Listesi (Asuriler) (Yonadem
Kana)
Kaynak: ”IMIE Final Report on the December 15, 2005, Iraq Council of Representatives
Elections,” ORSAM, (Erişim)
http://www.orsam.org.tr/tr/Secimler/SolDetay.aspx?ID=1&SolID=10, 2 Mart 2011, s.31
516
M. Can Kasapoğlu, İhsan Efe Tokdemir, ”Parlemento Seçimleri-2010: Irak’ta Değişen Dengeler”,
BÜSAM, İstanbul, Mart 2010, s. 8. Erişim: http://busam.bahcesehir.edu.tr/rapor/index/id/44 8Aralık
2011
151
Mesut Barzani, Celal Talabani önderliğindeki Kürdistan Demokratik
Vatansever İttifakı 2,6 milyon oyla 53 milletvekili çıkarmıştır. Ayrıca Selahattin
Muhammed Bahaeddin önderliğindeki Kürdistan İslami Birliği (KİB) de 157
bin 688 oy alarak 5 sandalye kazanmıştır. Böylece Kürtler toplam 58
sandalyeye sahip olmuşlardır. Her ne kadar Ocak seçimlerinde 77 milletvekili
çıkaran Kürtlerin bu seçimlerde sayının 58’e inmesi başarısız gibi görülse de,
seçimlerden Birleşik Irak İttifakı’nın ardından sonra ikinci parti olarak yer
aldıkları görülmektedir. Ayrıca daha önce belirttiğimiz üzere Kürtler, Aralık
2005 seçimlerinde bir önceki seçime göre yaklaşık 500 bin oy fazla
almışlardır. Oylarının çoğalmasına rağmen toplam 77 milletvekilliğinden 58
milletvekilliğine düşüşün en büyük sebebi Sünnilerin seçimlere katılmış
olmasıdır.
Seçimin birincisi Şiilerin Birleşik Irak İttifak’ının 128 milletvekili
çıkarabilmesı, kurulan hükümette Kürtlerin desteğine ihtiyaç duymalarına
neden olmuştur517. Bu sebeple Kürtlerin, Ocak 2005 Seçimi ve Anayasanın
hazırlanmasında oynadıkları etkin rol, Aralık 2005 seçimleri sonrasında
kurulan Irak hükümetinde de devam etmiştir.
Bu destek sayesinde de Celal Talabani Cumhurbaşkanlığı makamını,
Hoşyar Zebari Dışişleri Bakanlığını ve Berham Salih de Başbakan
yardımcılığı koltuğunu almıştır.
5.6.3. 31 Ocak 2009 Yerel Seçimleri ve Kürtler
31 Ocak 2009 yerel seçimlerinde 18 vilayetin 14’ünde taraflar 440
sandalye için yarışmışlardır.518
Seçime girmeyen vilayetler; Duhok, Süleymaniye, Erbil ve Kerkük’tür.
BKY sınırları içindeki Duhok, Süleymaniye ve Erbil’deki yerel seçimler, aynı
yıl içerisinde yapılan bölgesel parlamento seçimleriyle birleştirilmiştir.
517
Erkmen,” Irak’ta İşgal Sonrası Siyasal Yaşam ve 2010 Parlamento Seçimleri”, s. 140.
Bilgay Duman, “Irakta “Değişim”: Yerel Seçimler ve Sonrası”, Ortadoğu Analiz, Cilt: 1, Sayı:3,
Mart 2009, (Erişim) www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/.../200932_bilgayduman09.pdf, 12 Eylül
2011, s. 28.
518
152
Kerkük’teki
seçim
ise;
BM’in
Kerkük’le
ilgili
raporundan519
sonraya
ertelenmiştir. Bunlara ilaveten idari sınırlar içinde Musul’a bağlı olan ve
ihtilaflı topraklardan Akre’de, BKY’nin seçimlere katılmaması sebebiyle yerel
seçimlere katılmamıştır.520
Seçimde Kürtler için en önemli yer, ihtilaflı bölgeleri ihtiva eden
Musul’du. Seçim öncesinde ve esnasında Araplar ile Kürtler arasında yoğun
bir mücadele olmuştur. Bu mücadele sonucunda Arapların desteklediği “El
Hadba Ulusal Listesinin” yüzde 48 oy alarak birinci olması Kürt ittifakının ise
ikinci olmasıyla vilayet meclisinin kontrolünün Araplara geçmesi Kürtler için
büyük bir yenilgi olmuştur.521 2005’te yapılan seçimlerde 41 sandalyeden
oluşan Musul Vilayet Meclisi’nin 31’ini Kürtler kazanmıştı. Bu seçimde ise
Musul’da aşiretlerin bir araya gelerek oluşturdukları El Hadba’nın oyların
yarısına yakın almasına karşılık Hıristiyanlarla işbirliği yapan Kürtlerin yüzde
25 oy alması Kürtlerin Musul’daki hâkimiyetini azaltmıştır. Bu sonuç, Iraklı
Kürtlerin Bölgesel Yönetimlerine bağlamak istedikleri ihtilaflı bölgelerin kolay
kolay alınamayacağını ortaya çıkarmıştır. Bu durum Kürtler ile Araplar
arasında ki gerilimi de artırmıştır.
Maliki’nin 14 vilayetin 9’unu alarak sağladığı başarı da hiç şüphesiz
Kürtlerin petrol ve Kerkük konuları dâhil olmak üzere takındığı tutumlarda
merkezi hükümetten ayrılma, bölünme düşüncelerine karşılık; Irak’ı bir arada
tutma ve merkeziyetçilik vurgulu söylemlerinin etkisi oldukça fazladır. 522
Nitekim Irak’ın güneyinde 9 vilayeti kapsayan federal bölge isteyen Abdülaziz
El-Hekim önderliğindeki Irak İslam Yüksek Konseyinin
(IİYK) dahi Kürt
grupların iyi niyetli olmadıkları ve Irak’ı bölmeye çalıştıkları gerekçesiyle
519
2008 Temmuz’da çıkan yerel seçimler yasasının 23.maddesine göre Kerkük için izlenilecek yol
haritası; Kürt, Türkmen ve Araplara %32, Hıristiyanlara ise %4 pay verilmesi ve Kerkük vilayet
meclisi başkanının Türkmen olması öngörülmüştür. Kerkük’te yerel seçimlerin ise nüfus sayımlarının
yapılıp haksızlıkların giderilmesi ve buna göre seçmen listelerinin oluşturulduktan sonra yapılması
öngörülmüştür. Lakin bu yol haritası uygulanamadığı için Kerkük’te yerel seçimler yapılamamıştır
Bilgay Duman,”Kerkük’te Denge Yeniden Kuruluyor”, (Erişim):
http://www.orsam.org.tr/tr/yazigöster.aspx?ID=11624 17 Mart 2011
520
Bilgay Duman,”Irak’ta İhtilaflı Bölgelerin Durumu”, ORSAM Rapor No: 92, Aralık 2011,
(Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/raporgoster.aspx?ID=2966, 12 Ocak 2012, s. 17.
521
Serhat Erkmen,”Irak’taki Yerel Seçimin Sonuçları ve Seçim Sonrası Durumun Türkiye’nin Irak
Politikasına Etkileri” Gündem Analiz, No:01, Ankara, Şubat 2009,(Erişim)
www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Etkinlikler/Dosyalar/2009214_g.a.1.pdf, 12 Haziran 2011, s. 5.
522
Erkmen, A.g.m., s. 7.
153
gazete ve televizyonlarda “Kürdistan” kelimesi yerine “Kuzey Irak” ifadesi
kullanacağı kararını alması, Irak’taki merkeziyetçiliğin yükselişini kanıtlayıcı
niteliktedir.523
5.6.4. Bölgesel Kürt Yönetimi (BKY) Anayasa Taslak Çalışmaları
Henüz referandumla onaylanmadığı için taslak niteliğinde olan
Bölgesel Anayasa, Kürt Bölgesel Yönetimi Parlamentosu tarafından son şekli
verilerek 24 Haziran 2009 tarihinde oy birliğiyle kabul edilmiştir. 2001 yılında
başlatılan Anayasa yazım çalışmaları ancak 2002 yılında faaliyetlerine
başlayabilmiştir. 78 maddelik 2002 Anayasası o dönemde Kuzey Irak
hükümetini oluşturan gruplar tarafından kabul edilmiştir. Özellikle 2003
yılında Irak’ın işgaliyle başlayan siyasal gelişmeler ve 2005 Irak Anayasası
sonrası Bölgesel Meclis tarafından oluşturulan 19 kişilik komisyon 160
maddeden oluşan Anayasa taslağını 22 Ağustos 2006’da Meclis’te okunmuş,
tartışmaya sunulmuştur.524
Irak’ta gelişen siyasi şartlar ve stratejik dengelerde göz önüne alınarak
taslak yeniden gözden geçirilmeye başlanmış, hazırlanan metin 24 Haziran
2009 tarihinde Bölgesel Meclis tarafından kabul edilmiştir.525 Barzani ve
Talabani
Kürt
anayasasını,
25
Temmuz
seçimlerinde
oylatmayı
düşünmüşlerdir. Lakin Gorran Hareketi ve sivil toplum kuruluşlarının karşı
çıkmasıyla bundan vazgeçmişlerdir. Bu sefer Barzani Kürt anayasası için
Ağustos 2009 ‘da referandum yapmayı önermiştir. Bu öneride ABD ve Iraklı
grupların tepkisi üzerine geri çekilmiş referandum ertelenmiştir. 526
523
Bilgay Duman, “Irakta “Değişim”: Yerel Seçimler ve Sonrası”, s. 30.
Serhat Erkmen, “Kuzey Irak’ta Yeni Anayasa Taslağı Üzerine Değerlendirmeler”,Gündem
Analiz, No:04, Ağustos 2009, (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/gundemanalizgoster.aspx?ID=65,
12 Haziran 2011, s. 1-2.
525
Erkmen, A.g.m., s. 3.
526
“Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanlık ve Parlamento Seçimleri”, Uluslararası Stratejik
Araştırmalar Kurumu (USAK), Ankara, 2009,.
(Erişim) http://www.usak.org.tr/rapor.asp?id=37 ), 11 Mart 2012, s. 30
524
154
8 Bölüm ve 122 maddeden oluşan yeni Anayasa taslağının bölgesel
mecliste kabul edilmesinin zamanlanması da dikkat çekicidir. Yaklaşık bir ay
sonrasındaki yerel seçimlerde oluşacak yeni güç dengelerinin değişmesiyle
oluşacak
muhalefet
engellenmeye
çalışılmıştır.
Ayrıca
Irak’taki
merkeziyetçiliğin güçlenmesini kendi gelecekleri açısından tehlike olarak
gören Kürtler, taslağın Bağdat ile arada tampon görevi görmesini
düşünmüşlerdir. Bir diğer unsur ise ABD’nin 2011’de çekilmesinden önce
kazanımlarını en üst seviyeye çıkarma düşüncesidir.
Orsam Ortadoğu Danışmanı Serhat ERKMEN makalesinde; yeni
Anayasa taslağındaki Kürt bölgesinin sınırları, Kerkük’ün statüsü, yasaların
kaynağı, self-determinasyon, doğal kaynakların kullanımı gibi hali hazırda
Irak’ın siyasi arenasında tartışmalı konularını oluşturan konuları daha önceki
2002, 2004 ve 2006 daki Anayasa taslaklarıyla karşılaştırmıştır. 527 Erkmen’e
göre giriş bölümünde en önemli vurgu: Kürtlerin Irak Federal devleti içinde
federal bir bölge olarak kalmayı tercih ettikleri ve bu sebeple de bu anayasayı
kabul ettiklerine dair vurgudur.
Ayrıca 2002 yılındaki taslak; Wilson’un 14 prensibine dayanak
göstererek self determinasyona atıfta bulunulmakta, Sevr Antlaşması’nın 6264 maddeleri dile getirmekteydi. Bu söylemler 2006 yılındaki taslakta da var
olmasına rağmen güncel taslakta; Sevr Antlaşması, Milletler Cemiyeti Şartı,
Irak’ın Kurtuluş Yasası gibi ayrıntılı tezler kullanılmamış, çok daha kısa ve
sade tutulmuştur.
Irak Anayasasında belirtildiği üzere; Duhok, Süleymaniye ve Erbil
BKY’nin sınırlarını oluşturmaktadır. Yeni anayasa taslağının 2. maddesi Kürt
bölgesinin sınırlarını tarif etmektedir. Yeni taslağa göre; mevcut sınırları ile
Duhok, 1968 yılı sınırlarıyla Kerkük, Süleymaniye, Erbil vilayetleri ile Musul’a
bağlı Akra, Seyhan, Sincar, Telkeyf ve Karakuş (Hamdaniye) ilçeleri; yine
Musul’a bağlı nahiyeler olan Zummar, Başika ve Eski Kelek ve Diyala
vilayetine bağlı Hanekin ve Mendeli ilçeleridir.
527
Erkmen, A.g.m., s. 1-13.
155
2002 yılından itibaren incelediğimizde Kürtlerin hâkimiyet kurmak
istedikleri alanlar küçükte olsa değişim göstermiştir. Zira 2002 yılındaki
taslakta güncel taslağa ilave olarak Türkmen şehri Telafer ve Vasit vilayetine
bağlı Badra ilçesi ve Cesan Bölgesi bulunmaktadır. Buna karşılık Musul’a
bağlı Karakuş (Hamdaniye) ilçesi bulunmamaktaydı. Aynı şekilde 2004
yılında Kürtlerin Irak için sunmuş olduğu anayasa taslağı metninin528 2.
maddesinde ise: Irak topraklarını; Arap bölgesini, güney ve orta bölgenin
Musul’a kadar olan bölümü olarak tanımlarken, geri kalan kuzey bölümü Kürt
bölgesi olarak tanımlamaktadır. İkinci bentte detaylı olarak açıklanan Kürt
sınırına göre ise; Vasit vilayetinde Badra ilçesi de yeni taslaktaki sınırlara
ilave olarak yazılmıştır.529
2006 yılındaki anayasa taslağına baktığımızda en geniş toprakların bu
taslakta ele alındığını görmekteyiz. 2002 taslağında bulunmayan Hamdaniye
ilçesi ile yeni taslakta olmayan Vasit vilayetinden Badra ve Casan nahiyesi ile
Telafer’de sınırlar içerisindedir.
Buna göre 2002’den bu yana Telafer’den kısmen, Vasit’teki Badra ve
Casan’dan vazgeçen Kürtler buna karşılık Hamdaniye’yi güncel taslağa dâhil
etmişlerdir. Ayrıca 1970 öncesi Kerkük sınırlarından kasıtla, Kerkük’ün bir
parçası olan Türkmenlerin nüfusunun üçte birini oluşturduğu Tuzhurmatu
ilçesini de Kürt bölgesi sınırlarının içinde öngörmektedir.530
Güncel taslakta Kerkük’ün mevcut sınırlarıyla Kürt bölgesi olduğu
sayılmış, Irak Anayasasının 140.maddesinin uygulanmasıyla Kerkük sorunun
çözüleceğini belirtilmiş başka bir yolun reddedileceği vurgulanmıştır.
2002 taslağında beşinci maddede “Kerkük şehri Kürdistan Bölgesi’nin
başkenti olacaktır.” ibaresi mevcutken 2006 yılındaki ve güncel taslakta
başkentin Erbil olduğu ifade edilmiştir. Aynı zamanda meclisin, başkentin
değişebileceğine yönelik ibare ile de, Kerkük’e imada bulunulmuştur.
528
“Iraqi Kurdistan: Constitution of the Federal Republic of Iraq”
(Erişim): http://www.unpo.org/article /536, 27 Aralık 2010
529
“ Irak Kürdistan Bölgesi Anayasası (taslak) ”, Serbesti, Çvr:Rıza DİNÇ (Erişim):
http://www.mesap.net/osd/ 27 Aralık 2010
530
Erkmen, A.g.m., s. 4-6.
156
Kürt gruplar için en kritik konulardan birisi olan self determinasyon
hakkının, güncel taslakta öncekilere nazaran daha yumuşak bir dille
vurgulandığını görmekteyiz. Anayasa taslağının 7.maddesinde;
Bölge
halkının kendi kaderini tayin hakkı olduğu ve kendi özgür iradesiyle Irak
federal, demokratik, parlamenter ve çoğulcu bir sisteme sahip olduğu sürece
Irak içinde federal bir bölge olarak kalmayı tercih ettiği belirtilmektedir.
Ancak buna rağmen 7. maddedeki “kendi özgür iradesiyle Irak federal,
demokratik, parlamenter ve çoğulcu bir sisteme sahip olduğu sürece” ifadesi
ile gelecek dönemde bugünkü tavrın değişebileceğide açıklanmış olmaktadır.
Yani Irak’ın federal demokratik, parlamenter ve çoğulcu bir sisteme sahip
olmama durumunda Self Determinasyon hakkının ellerinde bulunduğunu
vurgulamaktadırlar. Nitekim Barzani’nin 2011 yılından itibaren her fırsatta.
Bağdat yönetimine yönelik eleştirileri dikkat çekicidir. Son olarak; Mesud
Barzani’nin Nisan 2012’de ABD ziyaretinde düşünce kuruluşu Washington
İnstitude’de verdiği konferansta; Maliki’nin hem Başbakan, hem de
Genelkurmay Başkanı, hem Savunma Bakanı, hem İçişleri Bakanı, hem
İstihbarat Başkanı olduğu, Maliki’nin giderek “Saddamlaştığına” yönelik
konuşması ve bunlara ilaveten “Halkımıza gitmek bizim hakkımız, ama bu
son seçenek. Böyle olursa Bölgesel Yönetimin Parlamentosu halkın önüne
ne tür bir soru koyulacağına karar verecek…”
531
Söylemi taslak anayasanın
7.maddesinin önemini ortaya koymuştur.
2002 taslak anayasasında madde 75 ile Irak’ın federal yapısı
bozulduğunda hak kazanılacak olan self determinasyon hakkı 2006’daki
taslak anayasa’da madde 8’le federal sistemden, demokrasiden ve insan
haklarından
vazgeçildiğinde
veya
140.
maddenin
uygulanmaması
durumunda kazanılmaktaydı.532
2002’de yeniden inşa edilecek olan “Irak federal olmalı yoksa biz kendi
kaderimizi tayin hakkımızı kullanırız” tehdidi, 2005 Irak Anayasasında
isteklerinin elde edilmesine yardımcı olmuştur. Bu tehdit, 2006 taslağında ise
531
532
“Barzani: Suriyeli Kürtleri Desteklemeye Hazırız”, Ortadoğu Gazetesi, 7 Nisan 2012, s. 7.
Erkmen, A.g.m., s. 6-7.
157
kazanımları koruma ve Kerkük’ü ele geçirebilecekleri, 140. maddenin
uygulanması durumda bu hakkı kullanacakları tehdidine dönüşmüştür.
Yeni anayasa taslağında birebir “bölgeden çıkan petrol ve doğalgaz
bölgenindir” ibaresi bulunmamakta beraber iki başlık altında petrol ve gazın
kullanımı ele alınmıştır. Bunlardan birincisi 8. maddede, Bölgesel Yönetimin
imzalayacağı uluslararası anlaşmaları düzenlemektedir. Ayrıca maddenin
ikinci paragrafında Federal Irak Hükümeti’nin Irak Anayasası 110.maddesine
göre yetkisi haricinde bulunan alanlarda anlaşmaların bölgesel meclis
tarafından onaylanmaması durumunda geçersiz olacağını belirtmektedir. Irak
Anayasasının; “Irak’ta bulunan petrol ve doğalgaz, çeşitli bölge ve
vilayetlerde yaşayan bütün Irak halkının malıdır.” diyen 111.madde ise
görmezden gelinmiştir.
Konuyla ilgili diğer bir madde ise 74.maddedir. Bakanlar Kurulunun
görevlerini düzenleyen bu maddenin 7. paragrafı, Irak’ta 15 Ağustos 2005’ten
önce ticari üretime başlayan petrol ve doğalgaz alanlarını yönetmek için
merkezi hükümet ile Bakanlar Kurulunun ortak bir yönetim kurması görevi
verilmiştir. Bu alanlardan çıkarılacak petrol ve gaz, Irak Anayasasının
112.maddesi kapsamında tüm Iraklılara dağıtılacaktır. 9. paragrafında ise 15
Ağustos 2005 tarihine kadar çıkartılmamış veya çıkartılmasına rağmen ticari
üretime başlamamış petrol ve gaz alanları için tüm araştırma, üretim, işletme,
geliştirme, satış, pazarlama ve ihraç faaliyetlerini yürütme görevinin ve
dolayısıyla yetkisinin bölgesel yönetimin bakanlar kurulunda olduğunu ifade
etmektedir. Ayrıca her iki paragrafta da ticari üretim olabilmesi için günlük
5000 varilin üstünde üretimin olması gerektiğini vurgulamıştır. Dolayısıyla;
5000 varilin altında üretim yapan 2005 öncesi ve sonrası açılan tüm alanlar
ile 2005 sonrası açılmış veya açılacak tüm alanların 5000 varil kısıtlaması
olmaksızın kaynakların kullanımı Bölgesel Kürt Yönetiminin yönetimine
bırakılmıştır,
Böylece,
BKY,
Bağdat
yönetimiyle
doğal
kaynakları
paylaşmama politikalarını sürdürmüştür.
Tüm ihtilaflı bölgeleri sınırları içinde gösteren, bu sınırlarda petrol ve
doğalgaz gelirlerinin paylaşılmamasını öngören ve kendi kaderini tayin
hakkının olduğunu belirten bu anayasa taslağına olumsuz tepkiler birbirini
158
izlemiştir. Sadece Arap ve Türkmenlerin; ihtilaflı bölgelerin, Kürt sınırları
içinde gösterilmesine yönelik tepkiden ziyade muhalefetten de KDP ve
KYB’nin güçlenmesine yönelik bir adım olduğu için tepkiler yağmıştır. Gorran
Hareketi de bu anayasa taslağının kapalı kapılar arkasında yapıldığı,
Bölgesel Yönetim Başkanına geniş yetkiler verdiği ve oylayan parlamentonun
4 Haziran itibariyle görevinin sona erdiğini ve bu metni geçirecek yetkiye
sahip olmadığına değinerek eleştirilerde bulunmuştur.
5.6.5. Bölgesel Kürt Yönetimi Parlamento ve Başkanlık Seçimi
(25 Temmuz 2009)
2009 Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Parlamento ve Başkanlık Seçimi
eşzamanlı olarak 25 Temmuz 2009 tarihinde Erbil, Süleymaniye ve Duhok
bölgesinde yapılmıştır.533 111 sandalyeye sahip parlamentoda 100 sandalye
Kürt gruplara 5 sandalye, Keldani ve Asurîler, 5 sandalye Türkmenler ve 1
sandalye Ermeniler için ayrılmıştır. 2 milyon 518 bin 229 kişinin seçmen
olarak katıldığı seçimde katılım yüzde 78 olarak açıklanmıştır.534
Seçimlere 41 parti / ittifak katılmasına rağmen seçimler üç önemli liste
arasında geçmiştir. Bunlar; KDP ve KYB’nin başını çektiği “Kürdistan İttifak
Listesi” (KİL), Nöşirvan Mustafa liderliğindeki “Gorran (Değişim) Listesi” ve
Kürdistan İslami Birliği, Kürdistan’daki İslami Grup, Kürdistan Sosyalist
Demokratik Partisi ve Gelecek Partisi’nden oluşan “Hizmet ve Reform Listesi”
adı altındaki İslamcı harekettir.535
Seçim sonuçlarına göre Kürdistan Listesi oyların yüzde 57.34’ünü,
Gorran Listesi yüzde 23.75’ini, Hizmet ve Reform Listesi ise oyların yüzde
12.08’ini, Kürdistan İslami Hareketi ise Yüzde 1.45 ini almıştır. Bu oy
533
“Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanlık ve Parlamento Seçimleri”, Uluslararası Stratejik
Araştırmalar Kurumu (USAK), Ankara, 2009, (Erişim) http://www.usak.org.tr/rapor.asp?id=37, 11
Mart 2012, s. 7
534
Veysel Ayhan,”Bölgesel Kürt Yönetimindeki Seçim Sonuçlarının Analizi: Değişen İç Dinamikler
ve Beklentiler”, (Erişim) http: www.veyselayhan.com/secimler.pdf, 2 Nisan 2012
535
Ayhan, A.g.m., s. 1.
159
dağılımına göre Kürdistan Listesi 62, Gorran Listesi 26, Hizmet ve Reform
Listesi ise 12 sandalye ile parlamentodaki yerlerini almışlardır. 536
Seçimin en büyük galibi hiç şüphesiz, 40 yıllık KYB’nin ikinci adamı
konumundaki eski peşmerge komutanı, yeni medya patronu ve iş adamı
olarak da karşımıza çıkan Nöşirvan Mustafa önderliğindeki, 2007 yılı
sonlarına doğru KYB içinde başlayan reform talebinin parçalanmaya
dönüşmesiyle birlikte çıkan Gorran (Değişim) hareketidir.
Iraklı Kürtler arasında fikir ayrılıkları getirirken daha fazla demokrasi,
adil ve şeffaf bir gelir dağılımı iddiasıyla çıkan Gorran hareketinin 537 yerel
seçimlerde başarılı olmasını sağlayan birçok sebep vardır. Bunlar içerisinde
Nöşirvan Mustafa’nın Kürt Ulusal ve siyasi hareketinin önemli bir figürü
olması en önemli sebeptir.
TABLO 3: 25 Temmuz 2009 BKY Bölgesel Seçimleri Sonuçları
KİL
GORRAN
HİZMET
VE
REFORM
LİSTESİ538
ERBİL
402.201
112.205
68.052
DUHOK
329.870
14.443
39.413
SÜLEYMANİYE
260.454
303.130
127.020
DİĞER
83.843
15.246
6327
TOPLAM
1.076.370
445.024
240.342
Kaynak “Irak Seçim Kurumu Resmi web Sitesinden Alıntılanmıştır.” (Erişim): :
http:/www.ihec.iq/english/previous elections.aspx 12 Mart 2011
Ayrıca ekonomik bakımdan bir sıkıntısı olmayan bu siyasi hareketin
dünyadaki trendlere uygun olarak “değişim” retoriğini benimsemesi halk
536
Ayhan, A.g.m., s.2
Erkmen, “Irak’ta Genel Seçim Öncesi Siyasi Dinamikler ve Seçimin Kaderini Belirleyecek
Faktörler”, s.18
538
Ali Bapir önderliğindeki Kürdistan İslami Grubu (KİG), Selahaddin Bahaeddin önderliğindeki
Kürdistan İslam Birliği (KİB), Muhammed Hacı Mahmud liderliğinde sol eğilimli Kürdistan Sosyalist
Demokratik Partisi ve Kadir Aziz liderliğindeki Gelecek Partisi birleşerek Hizmet ve Reform
hareketini oluşturmuşlardır.
537
160
üzerinde pozitif bir etkiye sebep olmuştur.539 Her ne kadar Süleymaniye’de ki
başarısını Erbil ve Duhok’ta gösteremediği için bölgesel bir hareket olamasa
da; ilk kez parlamentoda KDP ve KYB’ye muhalif olarak yeni ve güçlü bir
partinin ortaya çıkması, Kürt parlamentosunu çoğulcu ve rekabetçi bir yapıya
kavuşmasını sağlamış, KDP ve KYB’nin yönetimdeki tekelini kırmıştır. Etkin
bir muhalefet partisinin parlamentoda bulunması da, iç ve dış siyasetteki
dengeleri değiştirmiştir. Ayrıca iktidara alternatif olabilecek güçlü bir
muhalefetin bulunması, Kuzey Irak’taki demokrasiyi önceki dönemlere göre
arttırmıştır.540 Nitekim KDP ve KYB’nin iktidarı kaybetme korkusu daha ılımlı
ve daha barışçıl bir dış politika üretme eğilimine sokmuştur541. Bunlara en
güzel örnek, Barzani’nin başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerine karşı
tehditkâr söylemlerini sona erdirmesidir.542
Nöşirvan Mustafa’nın bu hareketi oluşturmasındaki asıl sebep ise
sağlık sorunları çeken Celal Talabani’nin, ölümü sonrasında oğlu Kubad
Talabani’yi KYB’nin başına geçirme düşüncesidir. Hatta iddiaya göre; Celal
Talabani ve Mesud Barzani arasında yapılan sözlü bir anlaşmaya göre; Celal
Talabani hayatını kaybeder kaybetmez KDP yönetimi bir saat içinde
toplanacak
ve
açıklayacaktır.
Nöşirvan
543
Kubad
yeni
lider
olarak
tanıyacağını
Gorran hareketinin doğmasını tetikleyen ikinci sebep ise;
Mustafa’nın
peşmergelerin
Talabani’yi
peşmerge
gelirlerinin
komutanlığı
arttırılmasını
esnasında
Talabani’den
istemesi
ve
bunun
gerçekleşmemesidir.544
Seçim
sonuçlarına
göre
KDP
kaleleri
olan
Erbil
ve
Duhok
vilayetlerinde geleneksel gücünü elinde bulundurduğunu göstermiştir. Ayrıca
KYB’nin kan kaybı; KDP’ yi, parlamento ve Kürt milliyetçileri içerisinde güçlü
539
Burak Bilgehan Özpek, “ Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Seçimleri ve Türkiye” ,Ortadoğu Analiz, ,
Cilt:1, Sayı:9, Eylül 2009, (Erişim)
www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/.../2009912_burak.maksint.pdf, 12 Haziran 2011, s. 55.
540
Eren Okur, “Seçimler ve Kuzey Irak’ın Geleceği” (Erişim):
http://www.bilgesam.org/tr/tr/index.php?option=com content&view=articlevID=420, 25 Şubat 2011
541
Özpek, A.g.m., s. 55-56.
542
Ali Semin, “ Irak’ın Kuzeyindeki Secimler ve Türkiye”, (Erişim)
http://www.sde.org.tr /print.aspx?pageID=0&columnID=0&newsID=60, 2 Nisan 2012
543
Ayhan, A.g.m., s. 2-3.
544
“Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanlık ve Parlamento Seçimleri”, (Erişim)
http://www.usak.org.tr/rapor.asp?id=37 11 Mart 2012, s. 21.
161
kılmıştır.545 Lakin KDP’nin Soran bölgesine nüfuz edemediği ve tarihsel
sınırları olan Bahdinan sınırları içerisinde kaldığı görülmüştür. KDP’nin Erbil
ve Duhok’ta, KYB’nin ve Gorran’ın Süleymaniye bölgesinde aktif olmaları
Kürtler
arasındaki
Soran-
Bahdinan
ayrımının
devam
ettiğini
bize
göstermektedir.
KDP, KYB’nin oy kaybetmesine rağmen “Stratejik İttifak” antlaşması
gereğince; peşmerge geçmişi olmayan Türkiye’yle yakın ilişkiler olması
gerektiğini savunan KYB’li Berham Salih’in Başbakan olması kararını
sürdürmüş ve 6. hükümetin başbakanlık görevini KYB’ye vermişlerdir. Mesud
Barzani ve Berham Salih 20 Ağustos 2009’da Parlamento’da yemin ederek
görevlerine başlamışlardır.546
25 Temmuz’da aynı zamanda Bölgesel Başkanlık Seçimi de
yapılmıştır. Talabani ve Barzani arasındaki “Stratejik İttifak” sonucunda
Talabani’nin Cumhurbaşkanı seçilmesiyle 2006 yılında Bölgesel Kürt
Yönetimi (parlamentosu) Mesud Barzani’yi Bölgesel Başkan ilan etmişti. Bu
seçimle Kürtler, 1992 yılındaki seçimden sonra ilk kez 25 Temmuz 2009’da
başkan seçmek için sandık başına gitmişlerdir. Seçimlere 5 aday katılmıştır.
Bunlar; Mesud Barzani, Kemal Miravidli, Halo İbrahim Ahmet, Hüseyin
Germiyani ve Safin Şeyh Muhammed’dir.547 1992’de seçime tek başına giren
ve yüzde 48 oy alan Barzani; KDP, KYB ve İslami partilerin desteğiyle yüzde
69.57 oyla başkan seçilmiştir.548
En yakın takipçisi Gorran listesinin adayı olarak seçime giren Dr.
Kemal Miravidli yüzde 25.32 oy almıştır. Diğer Başkan adayları olan Halo
İbrahim, yüzde 3.49 Ahmet Muhammed Resul (Safin Şeyh Muhammed)
yüzde 1.04 ve Hüseyin Germiyani yüzde 0.59 oy almışlardır. 549
Özellikle Soran bölgesinde Kerkük, tartışmalı alanlar ve petroldoğalgaz yasası gibi konularda daha ılımlı olunması görüşünü savunan
545
Ayhan, A.g.m., s. 4.
Katzman, A.g.m., s. 4.
547
“Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanlık ve Parlamento Seçimleri”, (Erişim)
http://www.usak.org.tr/rapor.asp?id=37 11 Mart 2012, s. 16-17.
548
Ayhan. A.g.m., s. 5-6.
549
“Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanlık ve Parlamento Seçimleri”, (Erişim)
http://www.usak.org.tr/rapor.asp?id=37 11 Mart 2012, s. 26.
546
162
Gorran listesine karşılık Barzani’nin takınmış olduğu etnik milliyetçilik
ekseninde taviz vermez yaklaşımının güçlü bir destek sağlamadığı
görülmektedir. Zira; KYB ve İslami Partilerin oylarının yüzde 69’luk sonuçtan
çıkarıldığında 1992 de almış olduğu yüzde 48 oyun altına düştüğü
görülmektedir550.
5.6.6. 7 Mart 2010 Genel Seçimleri ve Sonrasında Kürtler
7 Mart 2010 Genel Seçimlerine daha başlanmadan Kürt partilerinin bir
önceki seçimlere göre dezavantajlı olduğu görülmektedir. Zira nüfus artışı
göz önünde bulundurularak vilayetlere tahsis edilen sandalye sayıları
arttırılırken büyük tartışmalar yaşanmıştır. Parlamenter sayısı 275’ten 325’e
artarken BKY ‘e ayrılan kontenjan sadece üçtür. Bu artışla üç vilayetin toplam
sandalye
sayısı
41’de
kalmıştır.******
Bu
gelişme
sonrasında
Irak
parlamentosundaki ağırlığını kaybedecek olan Mesud Barzani, seçimleri
boykot etmekle tehdit etmiştir.551 Seçim yasasının veto edilmesinden sonra
yapılan küçük değişiklik Kürtlerin yeni Irak parlamentosu içindeki kaybını çok
da fazla etkilememiştir. 2009 yılında yapılan değişikliğe göre 275 olan
sandalye ayısı 325’e yükselecekti. 325 milletvekilinden 310 milletvekili
seçimlerle seçilecek kalan 15 sandalye ise milli bakiye olacaktı. 552
ABD ile olan işbirlikleri, 2005 Anayasa’sında elde ettikleri kazanımlar
ve önceki mecliste nüfuslarından fazla oranda yönetimde etkili olmaları
Irak’taki diğer grupların dikkatlerinin Kürtler üzerinde yoğunlaşmasına sebep
olmuştur. Bu sebeple seçimler; Kürtlerin, Irak’ın geri kalanında kendisine
karşı birleşmiş düşman güçler oluşması bakımından önem arz etmekteydi.
Nitekim Saddam sonrası yapılan tüm seçimlerinde olduğu gibi Mart 2010
550
Ayhan, A.g.m., s. 5.
Erbil:14, Duhok:10 ve Süleymaniye:17 sandalyeye sahiptir.
551
Erkmen, “Irak’ta İşgal Sonrası Siyasal Yaşam ve 2010 Parlamento Seçimleri”, s. 141.
552
Bunlardan 8 Milletvekili azınlıkların temsili için ayrılmıştır. Bunlara göre Bağdat, Musul, Kerkük,
Duhok, ve Erbil’de ki Hıristiyanlara 5 sandalye ve Musul’da ki Yezidi ve Şebeklere birer ve Bağdat’ta
1 sandalye de Sabi Mendilere ayrılmıştır. Bkz.“Electron Law For The 2010 Council of
Representatives Elections “, (Erişim)
http://www.orsam.org.tr/tr/Secimler/SolDetay.aspx?ID=1&SolID=2 12 Mart 2012
******
163
seçimlerinde de Kürtlerin seçime katılımı üst düzeyde olmuştur. Irak
genelinde seçime katılımın en fazla olduğu yer yüzde 80 ile Duhok onu yüzde
76 ile Erbil ve yüzde 73 ile Süleymaniye izlemiştir.553 Musul, Kerkük ve Diyala
vilayetlerinde daha önceki seçimlerde karşılaşmadığı derecede yoğun yarış
ve daha önce iki ayrı grup altında seçime giren Kürtlerin bu seçimlerde dört
farklı listeyle seçime girmeleri seçimlerin sonucunu etkilemiştir.554
19 milyon kayıtlı seçmenin bulunduğu Irak’ta 555 katılım oranı
yaklaşık %63 olduğu, seçimlere 86 siyasi oluşumdan toplam 6529 adayın
katıldığı ve 50000 seçim merkezinde oy kullanıldığı görülmüştür.556
Seçim sonuçlarına göre; Iyad Allavi’nin liderliğini yaptığı Irakiye listesi
en çok oyu almış ve birinci parti olmuştur. Doğal olarak en fazla milletvekilini
çıkarmıştır. Onu Başbakan Nuri Maliki’nin önderliğindeki Kanun Devleti
Koalisyonu (KDK) izlemiş, Irak Yüksek İslami Konseyi, Sadrcı akım ve Bedr
örgütünün başını çektiği Irak Ulusal İttifakı557 (IUİ) ise seçimi üçüncü
tamamlamıştır. Son yapılan genel seçimlerin ikincisi olan Kürdistan İttifakı
Listesi558 ise ancak dördüncü olabilmiştir. KYB ve KDP’nin başını çektiği KİL
1,686.344 oyla 43 milletvekili,
Gorran 487.181 oyla 8 milletvekili, KİB
247.386 oyla 4 milletvekili, KİH 153.640 oyla 2 milletvekili olmak üzere 57
millletvekilini Bağdat’a göndermiştir.
2005 seçimlerinde ülke genelinde ikinci olan Iraklı Kürtler, bu seçimde
listeler arasındaki ittifak ilişkileri, seçim sisteminin etkisi ve kendi aralarındaki
bölünmüşlük sebepleriyle dördüncü sıraya gerilemiştir. Toplamda 2.470.520
oyla 57 milletvekilliğine sahip olan dört Kürt listelerine ilaveten azınlık
553
Kasapoğlu, Tokdemir, A.g.m.,s. 8.
Erkmen, A.g.m.,s. 141.
555
“2010 Irak Genel Seçim (Resmi) Sonuçları”
(Erişim)http://www.21yyte.org/tr/yazi.aspx?ID=3850&kat=27,21 Nisan 2011
556
Kasapoğlu, Tokdemir, A.g.m., s. 7.
557
Ziya Abbas,”Ulusal Irak İttifakı’nın Analizi”; Ortadoğu Analiz, Cilt:2-Sayı:14, Şubat
2010,(Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=637, 16 Haziran 2011, s. 34.
558
Kürdistan İttifakı Listesi; Kürdistan Demokratik Partisi, Kürdistan Yurtseverler Birliğini, Irak
Kürdistanında İslami Hareket, Kürdistan Demokratik Sosyalist Partisi, Bağımsız Emekçi Partisi,
Kürdistan Demokratik Sosyalist Partisi, Kürdistan Komünist Partisi Irak Kolu, Türkmen Liberal
Cemiyeti, Kürdistan Demokratik Milli Birliği, Kürdistan İşçi ve Emekçi Partisi, Kürdistan Emekçiler
Partisi, Erbil Türkmen Listesi, Türkmen Kardeşlik Partisi/ Irak ve Kürdistan Halkı İçin Demokratik
Hareketi partilerinden oluşmaktadır. Bkz.Serhat Erkmen, Oytun Orhan, “Irak’ta Temel Aktörler ve
Seçime İlişkin Beklentiler”, Ortadoğu Analiz, Cilt:2, Sayı: 15, Mart 2010, (Erişim)
www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/201032_seroyt_mart.pdf, 12 Haziran 2011 s. 15.
554
164
kotasından seçilen milletvekillerinden üçünün de Kürt gruplara yakın olduğu
söylenebilir.559 Lakin Kürtler sandıkta almış oldukları bu başarısızlıktan
etkilenmemişler, aylar sonra kurulabilen Maliki hükümetine verdikleri destekle
kazanımlarını arttırmışlardır. Bu hamle ile her ne kadar milletvekillilerinin
sayıları azalsa da ülke üzerinde ki önemlerini korumayı bilmişlerdir.
TABLO 4: 7 MART 2010 SEÇİM SONUÇLARI
Parti/Listeler
Oy
Toplam Oy
Oranları(
Milletvekili
Sayısı
%)
Irakiye
24.48
2.851.823
91
Kanun Devlet Koalisyonu 24.02
2.797.624
89
17.98
2.094.814
70
Kürdistan İttifakı Listesi 14.48
1.686.344
43
(KDK)
Irak Ulusal İttifakı
(KİL)
Gorran Hareketi
4.18
487.181
8
Irak’ın Birliği(IB)
2.7
314.823
4
Tavafuk
2.61
303.477
6
Birliği 2.12
247.366
4
Kürdistan İslami Hareketi 1.31
153.640
2
Kürdistan
İslami
(KİB)
(KİH)
Diğer
9.76
11.649.185
Kaynak: Erkmen, Irak’ta İşgal Sonrası Si yasal Yaşam ve 2010 Parlamento Seçi mleri, s.132 ;
Serhat ERKMEN,”Irak Parlamento Seçimi ve Sonuçları: Seçim İstikrar mı Yoksa Kaos mu
Getirecek?”, Ortadoğu Analiz,Nisan 2010 Cilt 2 - Sayı 16,s..9 alıntılanmıştır.
Yerel Seçimlerde Gorran’a karşı büyük bir yenilgi alan KYB için bu
seçimler varoluş mücadelesiydi. KYB seçim stratejisine adapte olamadığı için
bazı sandalyeleri kaybetmiştir. Erbil ve Duhok’ta ki seçimler KYB için
hüsranla sonuçlanmıştır. KYB’nin en büyük hatası Erbil’de çok aday
559
Erkmen, “Irak’ta İşgal Sonrası Siyasal Yaşam ve 2010 Parlamento Seçimleri”, s. 140.
165
çıkarması olmuştur. Bu sebeple KYB’nin oyları Erbil’de dağılmıştır. Aynı
hatayı Gorran, Kerkük’te yapmıştır. Örnek verecek olursak; Erbil’de Gorran
90 bin oyla 2 milletvekili çıkartırken, KYB 120 bin oyla hiç milletvekili
çıkaramamıştır. Nitekim KYB’nin yaptığı seçim stratejisi hatasıyla, normal
şartlarda alması gereken 6 milletvekilliğini KDP’ye kaptırmıştır. Böylece KYB
yerel seçimlere göre oyunu artırmasına rağmen bu artış sandalye sayısına
etki etmemiştir. Zira KYB Süleymaniye hariç diğer tüm vilayetlerde Gorran
Hareketini geçmiştir560 Seçim sonrası çıkan tabloya göre KDP ve KYB ittifakı
halen Kürt siyasi arenasının dominant gücüdür.561
Seçim sonuçları sonrasında KDP’nin Kürt iç siyasetinde başat rolü
üstlendiğini görmekteyiz. KDP seçimde Kürtler arasında birinci olmakla
beraber, KYB ve Gorran Hareketinin oylarının toplamından az oy almasına
rağmen seçim sisteminden kaynaklı olarak diğer iki partiden fazla milletvekili
çıkarmıştır. Seçim sistemini iyi okuyup buna uygun stratejiyi uygulayan tek
Kürt Partisi KDP olmuştur.562 KDP’yi başarıya götüren en önemli sebep ise
KYB ile Gorran arasındaki mücadeledir. Süleymaniye, Erbil ve Kerkük’te KDP
adaylarının aldığı oy oranlarına bakıldığında Barzani ailesinin Soran
bölgesinde de etkili bir aktör haline gelmeye başladığı söylenilebilir.563
Bölgesel Yönetime aktarılan ekonomik kaynakların kullanımı ve milliyetçi
söylemler sayesinde KDP, hem Erbil, Duhok ve Süleymaniye’de hem de
Musul ve Kerkük’te seçmenler üzerinde etkili bir politika yürütmüştür.
Barzani’nin gücüne güç kattığı bu dönemde KYB’nin bölünerek Gorran’la
kısır siyaset tartışması içine girmesi Barzani’nin Soran bölgesinde de
desteklenmesine sebep olmuştur. Ayrıca Musul’da Arapların milliyetçi
politikalar yürütmesi, Kürtlerin de milliyetçi söylemlerde bulunan KDP’ye
yönelmesine neden olmuştur.564
560
Veysel Ayhan, “7 Mart 2010 Parlamento Seçimlerinin Irak Kürt Siyasetine Etkisi “, Ortadoğu
Analiz, , Cilt:2-Sayı: 16, Nisan 2010 (Erişim)
www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/.../2010420_veyselAyhanogun.pdf, 11 Mart 2011, s, 46.
561
Kasapoğlu, Tokdemir, A.g.m., s. 19.
562
Rapor No:54, A.g.e., s. 42.
563
Ayhan, A.g.m., s. 45-46.
564
Ayhan, A.g.m., s. 48.
166
2009 Bölgesel Parlamento seçiminde büyük sürpriz yapan Gorran ise,
bu seçimde az da olsa kan kaybetmiştir. Sadece Duhok’ta oylarını küçük bir
miktar artıran Gorran, Erbil ve Süleymaniye’de oy kaybı yaşamıştır.
Kuzey’deki üç vilayet haricinde; Kerkük, Diyala ve Selahattin’de de bekleneni
verememiştir. Bunun en büyük sebebi ise; 2009 yerel seçimlerde hata yapan
partilerin bu seçimde daha dikkatli olması ve Gorran’ın sürprizliğini565
kaybetmesidir.566 Bu seçimlerde KYB ve KDP, Gorran’ın aynı başarıyı
gösterememesi için çok çalışmıştır. Nitekim Celal Talabani 2010 yılının
başından itibaren Süleymaniye ve Kerkük’teki seçim çalışmalarını bizzat
kendisi yürütmüştür.567 Gorran ise kendine olması gerekenden fazla
güvenmiştir. Ayrıca özellikle tartışmalı bölgelerde oy kaybetmesinin sebebinin
ise milliyetçi söylemlerde bulunmamasının neden olduğu bilinmektedir568.
Buna rağmen tüm yöneticileri Süleymaniyeli olan hareket KYB’nin de
kalesi olan Süleymaniye’de birinci parti olmuştur. Lakin KYB’ye karşı birçok
yerde birinciliğini kaybetmiştir. Hareketin Süleymaniye’de ağırlıklı olması
KDP’ye
bir rakip
olmaktan
çok, KYB’nin
iktidar paylaşımını
tehdit
etmektedir.569
Seçimin Iraklı Kürtler açısından diğer bir önemi İslamcı muhalefetin
güç kazanmaya devam etmesidir. 2009 Yerel seçimlerine “Hizmet Ve Reform
Listesi” adı altında seçimlere beraber giren KİB ve KİH, bu seçimlere ayrı
listelerle girmelerine rağmen kuzeydeki üç vilayette altı ay öncesine göre iki
kat oy almışlar, bu oyla da Gorran’a oldukça yaklaşmışlardır.570
Kürtlerin yaşadığı vilayetlerde seçime katılım yüksek olmasının
nedenleri
öncelikle
olarak;
Kürt
partilerinin
seçmenleri
üzerindeki
otokontrolleri, Kürtler için hayati öneme haiz Kerkük’le ilgili olarak anayasanın
140.maddenin uygulanması, petrol yasası, peşmergelerin durumu gibi hala
565
Sürprizlikten kasıt 2009’daki Kürdistan Bölgesel Parlamento seçimlerinde sadece 4-5 sandalye
olabileceğini düşünen KYB ve KDP Gorran’ı fazla önemsememişti.
566
Rapor No:54, A.g.m. s. 41.
567
Ayhan, A.g.m., s, 42.
568
Rapor No:54, A.g.m., s. 42,
569
Kasapoğlu, Tokdemir, A.g.m., s. 19,
570
Erkmen, A.g.m.,.s. 35.
167
çözüm bekleyen meselelerdir. Bu çözülmemiş olan sorunlar Kürtlerin seçime
katılım oranını etkilediği kadar oy verme tercihinde de etkilemiştir.
İhtilaflı bölgelerde başı çeken Musul Vilayeti’nde her ne kadar El
Irakiye açık ara birinci parti olsa da Kürtler sekiz milletvekili çıkarmayı
başarmışlardır. Ayrıca Şebek adayın ve Hıristiyan azınlık kadrosundan
seçilen kişinin Kürt gruplara yakın olması bu rakamı 10’a çıkarmaktadır 571.
Lakin Musul’da El-Irakiye’nin %53 oy oranıyla 31 milletvekilliğinden 20’sini
elde etmeleri572, özellikle 2003 sonrası Musul’un Kürtleştirme politikalarından
rahatsız olan diğer unsurların tartışmalı bölgelerde Kürtlerin fiili hâkimiyetine
karşı bir tepki olarak ta görebiliriz.
TABLO 5: 7 Mart 2010 Seçimlerinde Kürt İttifak/ Partilerinin Vilayetlere
Göre Oy Dağılımı
VİLAYETLER
KİL
GORRAN KİB
KİH
VİLAYETTE
ALINAN
TOPLAM
ERBİL
458.403
103.397
51.065
62.706
675.571
DUHOK
332.951
23.775
59.969
3141
419.836
SÜLEYMANİYE 350.283
272.232
103.188
79149
804.852
BAĞDAT
19.732
2.471
1.113
-
23.316
DİYALA
47.749
8.994
2.310
-
59.053
MUSUL
239.109
10.715
5.747
1.469
256.767
SELAHADDİN
22.676
3.654
-
-
26.330
KERKÜK
206.542
36.554
24.247
7.175
274,518
1582031
487.181
247.366
153.640
Kaynak: Erkmen, Agm, s.33 den alıntılanmıştır.
Ayrıca Kürt İttifakının Diyala’da oyların ancak %15’ini Musul’da ise
sadece %20’sini alması, BKY’nin yayılmacı söylem ve politikalarını boşa
571
Erkmen, A.g.m., s. 26-29.
Oytun Orhan, “Irak Parlamento seçimlerinde Musul: Gözlemler, Sonuçlar ve Değerlendirmeler”
Ortadoğu Analiz, Cilt:2, Sayı:16, Nisan 2010 (Erişim)
www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2010420_47474fff.pdf, 12 Haziran 2011 s. 70-71.
572
168
çıkarmıştır. Özellikle de Diyala’da yaşayan Feylilerin (Şii-Kürtler) Irak Ulusal
İttifakı ile seçimlere girmesi. Kürt ittifakı için büyük bir darbedir.
Kürtler için hayati önem arz eden Kerkük’te, Kürt ittifakı ikinci parti
olarak karşımıza çıkmaktadır573. Lakin taraflar 12 milletvekilliğini eşit (6-6)
şekilde paylaşmışlardır. Kerkük’te Kürt partilerinin toplamda aldığı oyların
Kürt olmayan partilerden az olması, şehirde Kürtlerin çoğunluk olduğuna dair
iddiaları yalanlar niteliktedir.574
Kürtler seçimlerde istedikleri başarıyı sağlayamamalarına rağmen
özellikle Maliki ve Allavi arasındaki mücadelede, Maliki’nin yanında durarak
Irak siyasetinin baş aktörü olmuşlardır
575
Hükümetin kurulmasında kilit rolü
oynayan Kürtlerin, hükümet oluşumunda 3 isteği vardı. Bunlardan birincisi
Cumhurbaşkanlığının
Celal
Bakanlığını
üçüncüsü
almak,
Talabani’ye
ise
verilmesi,
Petrol
ikincisi
Bakanlığı’na
Dışişleri
Kürtlerin
anlaşamadıkları Şehristani’nın gelmemesiydi. Bunlardan bir ve ikincisini elde
eden Kürtler Şehristani’nin Petrol Bakanı olmasını engellemişler lakin
Enerji’den sorumlu Başbakan Yardımcısı olmasını engelleyememişlerdir.
Böylece Şehristani alanında en yetkili makama ulaşmıştır.
Ayrıca Kürtler, hükümetin kurulması için 19 maddeden oluşan
taleplerini Maliki’ye iletmişlerdir. Bu talepler içinde Cumhurbaşkanlığı, Petrol
yasası, 140.maddenin uygulaması Kerkük’ünde içinde yer aldığı tartışmalı
bölgelerin nihai statüsü, Bağdat - Erbil ilişkilerinin siyasal, askeri ve hukuksal
yapısı gibi konular vardı. Kürtler bu taleplerin Maliki tarafından kabul edildiğini
beyan etmişlerdir.
Hükümet kurulması esnasında Kürtlerin en büyük kopmalarından biri
140. madde alanında olmuştur. Bütçe görüşmeleri esnasında petrol
ihracatındaki tartışmalar sebebiyle oturumu terk eden Kürtler, bu hamleyle
140. maddenin uygulaması için 172 milyar dinar yani 45 milyar dolar
kazanmışlardır. Yeni Irak hükümetinde en büyük kazanım olarak ise Iyad
Allavi’ye Cumhurbaşkanlığı pozisyonunu bırakmamak için sergiledikleri
573
Kasapoğlu, Tokdemir, A.g.m., s.20
Erkmen, A.g.m., s. 30.
575
Veysel Ayhan,“Irak’ın Yeni Hükümeti; Kazananlar ve Kaybedenler”, (Erişim):
http://www.orsam.org.tr/tr/tr/yazigoster.aspx?ID:1284 13 Kasım 2010
574
169
direniş
sayesinde
bulundurmalarıdır
576
.
Cumhurbaşkanlığı
Cumhurbaşkanlığı
koltuğunu
makamının
Kürtlerde
ellerinde
kalması,
özellikle Bağdat- Erbil geriliminde Erbil’in elini kuvvetlendirmiştir. Zira çözüm
bekleyen Petrol ve Gaz yasası, peşmergelerin durumu577, Kerkük’ün statüsü
ve ihtilaflı bölgelerle ilgili çıkacak yasaları veto etme hakkına sahip olan
Kürtler, BKY’ni güvence altına almışlardır.578
Hükümet kurulmasında; Kürtler, 42 bakanlıktan 7’sini almışlardır.
579
Cumhurbaşkanlığı’nı alan KYB bir önceki hükümette 3 bakanla temsil
edilirken bu hükümette bakanlık sayısı bire (Sağlık Bakanlığı) inmiştir. KDP
ise dört bakanlıkta görev almıştır. Bunlardan Dışişleri Bakanlığı ve Başbakan
Yardımcısı atamalı olarak, Ticaret Bakanı ve Kadından Sorumlu Devlet
Bakanlığı ise vekâleten KDP’ye verilmiştir. Ayrıca diğer Kürt partisi olan KİB
ise; Göç ve Göçmenler Bakanlığı ile Sivil Toplum örgütlerinden sorumlu
Devlet Bakanlığını, vekâleten yürütme görevi almıştır. 580 Hükümette, Kürt
hareketi için ilginç nokta ise Gorran Hareketinin hükümetin dışında
tutulmasıdır.581.
2010 yılındaki diğer bir gelişme ise 1 Haziran- 14 Haziran 2010
tarihleri arasında (Partinin 35.kuruluş yıldönümüne denk getirilen) 3. KYB
Kongresinin düzenlenmesidir. Gorran Hareketine karşı kaybedilen seçim
sonrasında yeniden yapılanma olarak ta karşımıza çıkan kongrede Celal
Talabani yeniden başkan seçilmiş,
belli ölçüde partiye taze kan adapte
edilmiştir. Talabani; Kosrat Rasül ve Berham Salih arasındaki rekabette her
ikisine de belli ölçüde tatmin edecek desteği vermiş, denge politikası
izlemiştir.582
576
Bilgay Duman,”Irak’ta Hükümet Kuruldu(mu)?”, (Erişim)
http://www.kerkük.net/haberler/koseyazisi.aspx?dil=1055&metin=201011155 15 Kasım 2010
577
Hali hazırda peşmergelerin mevcudu 75.000- 100.000 civarındadır. Katzman, A.g.m., s. 3.
578
Sevgi Pınar Zeydan, “ Kuzey Irak’ın Yeni Hükümet’in Kurulması sürecinden umdukları ve
buldukları” (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/tr/yazigoster.aspx?id:1401 24 Ocak 2011
579
Emme Yüksel,”Irak Labirentinde Bir Umut” (Erişim):,
http://www.orsam.org.tr//tr/yazigoster.aspx?/ID=1400, 24 Ocak 2011
580
Erkmen, “Yeni Irak Hükümeti Irak’a neler Gelecek?”, s. 13-17.
581
Erkmen, A.g.m., s. 17.
582
Selen Tonkuş Kareem, “Kongre KYB’de Neyi Değiştirdi ?”
Erişim: http:www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=861 11 Ekim 2011
170
2011 yılı BKY için son yılların en yoğun siyasi gündemine sahne
olmuştur. Yılın ilk yarısında hükümet muhalifi protestoları ve siyasi çözüm
arayışları yılın ikinci yarısında ise BKY ile Bağdat Yönetimi arasındaki
gerilimler ve siyasi oyunlar gündemi oluşturmuştur. Arap Baharının da olumlu
etkisini
arkasına
alarak
yönelik
BKY’ne
eleştirilerini
sertleştiren
Gorran(Değişim) Partisi, BKY parlamentosunun çıkardığı Gösteri ve Toplantı
Yasası’na karşı protestolarda bulunmuştur. Nitekim 30 Ocak 2011 ‘de
meclisin fes edilip 3 ay içinde yeniden seçimlere gidilmesini öneren bildiriyi
yayınlamış ve gerilimi tırmandırmıştır.583
17
Şubat
2011’de
yapılan
protestolara
KDP’nin
Süleymaniye
bürosunun taşlanması ile başlayan olaylarda. diğer muhalefet partileri de
(KİB ve KİG) Gorran’ın yanında yer almışlardır. Üç muhalif lider Nöşirvan
Mustafa (Gorran), Selahattin Bahaeddin (KİB) ve Ali Bapir (KİG) bir araya
gelerek hükümete 22 maddelik (ilk sırasında Bölgesel Hükümetin istifalarının
istendiği) öneri yayınlamışlardır.
KDP ve KYB halkın taleplerine cevap vermek maksadıyla 3 muhalif
partiyle
görüşmeler
gerçekleştirmiş
ve
”5
parti
toplantıları”
olarak
isimlendirilen müzakereler yapılmıştır. Bu toplantılar sayesinde meydanlarda
(Süleymaniye’de Sara meydanı) olan kriz siyasi arenaya sıçramıştır.
Muhalefetin reform tekliflerine karşılık, BKY Başkanı Mesud Barzani; 28
Ağustos’ta siyasi gerilimi sonlandırmak için kararname yayınlamış, bu
kararname her ne kadar Sara Meydanı’ndaki durumun normalleşmesi ve
partilerin kesilen ödeneklerin iade edilmesi haricinde muhalefetin taleplerini
karşılayamasa da tansiyonun azalmasını sağlamıştır.584
BKY’de 2011’in son aylarında görülen diğer bir gerginlik ise KDP ile
KİB arasında ki zıtlaşmadır. 2 Kasım 2011 Cuma günü namaz sonrası fuhuş
yapıldığı iddiasıyla bazı otel, masaj salonu, içki satan dükkânlar ve
birahaneler KİB mensuplarınca yakılmıştır. Her ne kadar gerginliğin öncesi
583
Selen Tonkuş Kareem, “ Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin 2011’den 2012 ye Yansımaları”,
Ortadoğu Analiz, Cilt:4, Sayı: 39, Mart 2012,(Erişim)
www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/.../201239_kapakmakaleE.pdf, 12 Nisan 2012, s. 9.
584
Kareem, A.g.m., s. 9-11.
171
2003 genel seçimlerine585 kadar uzasa da KDP olaylardan KİB’i sorumlu
tutmuş ve KİB üyesi 60 kişiyi tutuklamıştır. Bu olayın arkasından KİB’in
Zaho’da ki parti binası ve partiye ait olan yayın kuruluşu Speda TV’nin binası
yakılmıştır. KİB’de bu olaylardan KDP’yi sorumlu tutmuştur. Barzani ise,
olayların araştırılması için soruşturma komitesi kurmuştur. Soruşturmada
KDP ile ilişkili bazı kişilerinde aralarında bulunduğu grupça yakıldığı sonucu
ortaya çıksa da henüz haklarında yargısal süreç başlatılmamıştır.
KDP ile arasındaki bu gerginlik; bölgedeki İslamcı hareketin yükselişi
ya da İran’ın bölgeye etkisinden çok, KİB’in Bahdinan bölgesindeki gücü ele
geçirmek isteğinden kaynaklanmaktadır. Zira KDP Bahdinan da kontrolü
elinde bulundurmaktadır. KİB ise ikinci partidir. Gorran’ın KYB karşında aldığı
başarıyı Bahdinan’da KİB’e karşı tanımak KDP nin varlığı için en büyük
tehlikedir.
Her ne kadar 2005 yılından sonra kurulan parlamentoda (5.hükümette)
stratejik ittifak antlaşması uygulanmasa da 6.Hükümetin görev süresinin ilk
yarısını doldurmasıyla 7.Hükümet kurulma isteği ortaya çıkmıştır.586 KYB’li
Berham Salih’in 2 senelik görev süresinin dolmasına rağmen BKY Başkanı
Mesut Barzani, Salih’in göreve devam etmesini istemekteydi. Stratejik
anlaşmaya göre bu iki parti anlaşabilirse mümkündü. Lakin Celal Talabani’nin
ince hesapları ortamı germiştir. KYB içinde kendisinden sonra –ikincil adamisminin ortaya çıkmasına karşı olan Talabani, hem Berham Salih’in yıldızını
söndürmek hem de KDP içerisindeki Mesut Barzani’nin yeğeni Neçirvan
Barzani ile hali hazırda Parastin’in Başkanı olan oğlu Mesrur Barzani
arasındaki kamplaşmayı körüklemek istemiş ve bu teklifi reddetmiştir.587
Hükümet ve KDP–KYB arasındaki tartışmalar, 23 Ocak 2012’de KYB
tarafından Devlet Başkanlığı Yardımcılığına aday gösterilen Kosrat Resul’ün
15 Şubat günü Mesud Barzani tarafından onaylandığının duyurulmasıyla
585
2005 Genel Seçimler öncesindeki Duhok’ta ki KİB ofisleri yakılmış hatta bazı üyeler hayatını
kaybetmiştir. KDP olaylardaki sorumluluğunu kabul etmiş, mağdurların ailesine tazminat ödemiş ve
KİB binalarını restore etmiştir.
586
Serhat Erkmen,“Kürt Yönetiminde 7.hükümet ve Beklentiler” (Erişim), http://www.orsam.org .tr
/tr/yazigoster.aspx?ID=3396 9 Nisan 2012
587
Bilgay Duman,”Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Hükümet Değişikliği ve Siyasi Yansımaları”,
(Erişim): http://www.orsam.org .tr /tr/yazigoster.aspx?ID=3241 17 Şubat 2012
172
bitmiştir. Aynı gün KYB üyesi Berham Salih’in istifa etmesiyle boşalan
başbakanlık görevi için KDP Başkan Yardımcısı ve Bölgesel Kürt
Yönetimi’nin eski Başbakanı Neçirvan Barzani, Başbakan Yardımcılığı’na ise
KYB’li İmad Ahmed BKY tarafından seçilmiş, bir gün sonra da 71
parlamenterin oyuyla hükümet kurma yetkisi resmen verilmiştir. 588 Ayrıca
Bölgesel Kürt Yönetimi Parlamento Başkanı ve yardımcısı da değişmiştir.
Parlamento Başkanı Arslan Baviz, Yardımcılığına ise Hasan Muhammed
Saar seçilmiştir.589 6.hükümet ile 7.hükümet arasında Başbakan ve
Başbakan yardımcıları görevleri haricindeki görevlerde parti dağılımı
değişmemiş, bazı bakanlıklar haricinde ise önemli bakanlıklarda görev
değişimi olmamıştır.590 Aynı zamanda Mesut Barzani’nin ABD ziyareti
esnasında
7.Hükümetinin
oturmasını
göstermesi
kurulduğu
bakımından
ilanı
ve
mevcut
muhalefet
kurumsal
içerisinden
yapının
gelen
Barzani’nin güçlü adam olduğuna dair söylemleri yıkmak için yapıldığını akla
getirmektedir.
2011 yılı BKY’nin kendi içerisindeki sorunlarına ilaveten Bağdat
yönetimiyle olan ilişkilerinde de sorunlar yılı olarak karşımıza çıkmaktadır
Özellikle tartışmalı bölgeler, bütçe, peşmerge, petrol çıkarma sözleşmeleri,
petrol ve gaz yasasına ilişkin sorunlar ilişkilere damgasını vurmuştur. Bu
dönem Amerikan askerlerinin Irak’tan çekilmeyi sonlandıracağı döneme rast
gelmektedir. Temmuz sonrasında ABD’nin Kerkük, Diyala ve Musul’daki
karma güvenlik noktalarından çekilmesiyle tartışmalı bölgelerdeki problemler
su üstüne çıkmıştır. Zira, ABD askerleri kanlı çatışmalara engel oluyordu.
Tartışmalı bölgelerin en başında yer alan Kerkük’ün; 2003 sonrasında
Kürtleştirme politikalarına maruz kalması, valisinin Kürt olması, KDP ve
KYB’nin bölgede güçlü bir parti olması sebepleriyle, Kürtler gözlerini diğer
tartışmalı ilçelere dikmişti.591
588
“Başbakan ve Yardımcısı Güven Oyu Aldı”, (Erişim):
http://www.peyammer.com/Turkish/PNANews.aspx?ID=266976 19 Şubat 2012
589
Duman, A.g.m., s. 2.
590
Erkmen, A.g.m., s. 2 .
591
Kareem, A.g.m., s. 11.
173
. Bazı uzmanlar tarafından federalizm; etnik çatışmaları önleyecek,
azınlıkların haklarını verecek “altın yol” olarak görülse de, merkez ile federal
bölge arasındaki kaynakların dağılımına yönelik çatışmanın da başlangıcı
olabilir.592 Nitekim, Erbil- Bağdat arasındaki petrol ve doğalgaz yasasına ait
anlaşmazlık buna en güzel örneklerden biridir. BKY, Bağdat Hükümeti’nin
petrol ve doğalgaz yasa tasarısını Erbil Anlaşmasına593 aykırı olduğunu iddia
ederek reddetmiştir. Bunu BKY’nin Kasım ayında Exxon Mobile’le yapılan
antlaşmaya, Bağdat hükümetinin tepkisi izlemiştir.594 Nitekim Aralık 2011’de
Nuri El Maliki’nin ABD ziyaretinde, Teksas menşeyli Exxon firmasının üst
kademe yöneticileriyle yapılan görüşmede Kürtlerle olan anlaşmaları yeniden
gözden geçirmeleri adına söz almıştır. 595
Ekim ayının ortasında BKY ile Bağdat yönetimi arasında bu sefer
bayrak krizi yaşanmıştır. Maliki’nin Kürt bayrağının indirilmesine yönelik emir
verdiğine dair söylenti, Kürt grupların protestolarına sebep olmuştur. Hatta
genç bir Kürt kendini yakma girişiminde bulunmuştur.596 Kürt heyetinin
Bağdat yönetimiyle yaptığı görüşmede emrin çok geçmeden Maliki tarafından
verilmediğini, İçişleri Bakanlığından bir yetkili ve Diyala Emniyet Müdürü
tarafından verildiği ortaya çıkmıştır.
Kürt heyetinin sunduğu rapor ile sorunların anayasal çerçevesinde
çözümü için kararlar alınmıştır. Buna göre; Bağdat ile Erbil arasındaki sorunu
çözmek için Kürt heyetinin Bağdat’a gitmesi, BKY’nin tüm tarafların
temsilcinin yer alacağı bir komisyon oluşturulması, Bağdat’taki BKY
temsilciliğinin güçlendirilmesi ve Irak Başbakanı ve BKY Başkanı tarafından,
iki
hükümet
belirlenecektir.
592
arasındaki
597
idari
işlerin
yürütmesi
için
2
gözetmen
Bu sorun daha da büyümeden bu şekilde sona ermiştir.
Wimmer, A.g.m., s. 19.
Erbil Anlaşması: Kasım 2010’da Barzani’nin de ön ayak olmasıyla Maliki ikinci kez kabine kurma
şansı bulmuştur. Bunun diyet borcunu ise. Enerji yasa tasarısı üzerinde Kürtlerle mutabakata vararak
vermiştir. Bu mutabakata Erbil anlaşması adı verilmektedir.
594
Kareem, A.g.m., s. 12.
595
“Iraq Says Exxon Seeks More Time on Kurd Decision” , (Erişim): www.wsj.com. 24 Mart 2012
596
“Maliki’nin Kürt Bayrağına Saygısızlığını protesto için Bir Genç Bedenini Ateşe verdi.”, (Erişim):
http: http://www.peyammer .com/details.aspx?!=6&id=252421 20 Ekim 2011
597
“Toplantının Kararı: Hiçbir şekilde Kürdistan Bayrağı İndirilmeyecektir.” (Erişim): http:
http://www.peyammer .com/details.aspx?!=6&id=252551, 20 Ekim 2011
593
174
15 Aralık 2011’ de ABD’nin Irak’tan çekilmesinden iki gün sonra Sünni
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi’nin terörist eylemlere karıştığı
gerekçesiyle tutuklama emri çıkması ve Erbil’e sığınması, Erbil- Bağdat
arasındaki gerilimi daha da arttırmıştır. Celal Talabani’nin konukevinde
ağırlanan Haşimi’nin 12 koruması teröre bulaşmak ve Iraklı komutanı
öldürmek suçuyla tutuklanmışlardır.598 Hali hazırda Erbil- Bağdat arasındaki
gerilimin
göbeğinde
bulunan
bu
konu
diğer
sorunlar
beklemektedir.
598
“Haşimi’nin 12 Koruması Tutuklandı.”, (Erişim):
http://www.peyammer .com/details.aspx?!=6&id=264802, 19 Şubat 2012
gibi
çözüm
175
ALTINCI BÖLÜM
IRAK’TAKİ KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİN BÖLGEYE MUHTEMEL
YANSIMALARI
Iraklı Kürtlerin 1991 yılından günümüze kadar kazanımlarını arttırması
bölge ülkelerinin dikkatlerini, Kürtler üzerinde toplanmasını gerektirmiştir.
Irak’ın ve Irak’taki Kürt milliyetçiliğinin gelecekte alacağı rol ve şekil,
doğrudan ve dolaylı olarak tüm Ortadoğu ülkelerinin siyasetine yön vermesi
beklenmektedir. Zira Ortadoğu’nun yakın tarihine baktığımızda Ortadoğu’da
bir
ülkede
başlayan
etnik
ve
mezhepsel
kaynaklı
çatışmalar
ve
kutuplaşmaların belli bir süre sonra bölge ülkelerinin de yer aldığı vekâleten
bir savaşa dönüştüğünü görmekteyiz.599
Bu bölümde Irak’ın mevcut durumunun devamı ve Irak’ın bölünmesi
durumlarında Kürtçülüğün bölge ülkelerine ne gibi etkiler yaratacağı ele
alınacaktır. Şüphesiz son derece karmaşık bir yapıya sahip olan Irak aynı
zamanda küresel ve bölgesel aktörlerin çok büyük çıkarlarını doğrudan
ilgilendiren bir sorundur. Bu sebeplerle böylesine karmaşık bir sorunun hiçbir
zaman önceden kâğıda döküldüğü şekilde oluşacağı kabul edilemez. Ele
aldığım senaryolar tamamen kurgusal ve aktörlerin olası davranışları
mantıksal çıkarılarla oluşturulmuştur. Senaryolar sayesinde geleceği, uzun
vadede düşüncenin tarih bilincimize ekleyeceği uyanıklıkla inceleyerek tarihin
engebeli yollarında güvenli biçimde yol almamızı sağlaması amaçlanmıştır. 600
599
Serhat Erkmen, “Irak Hangi Şartlarda Nasıl Parçalanabilir. ? “En Kötüye Hazırlıklı Olmak”” ,
ORSAM Rapor No: 102, Ankara, 2012, (Erişim)
http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2012111_serhat_erkmen77.pdf , 12 Mayıs
2012, s. 13
600
David Passig,”2050: İki Bin Elli”,Çvr:Nita Kurrant, Koton Kitap, İstanbul, 2011, s.437-38.
176
IRAK’TA
6.1.
MEVCUT
DURUMUN
DEVAMINDA
KÜRT
MİLLİYETÇİLİĞİNİN KOMŞU ÜLKELERE YANSIMALARI
2005 Irak Cumhuriyeti Anayasasında “Irak, parlamenter, demokratik
federal bir cumhuriyettir.” ifadesiyle Irak’ın federal bir yapıya sahip olduğu
vurgulanmıştır. Bu bizim diğer senaryomuzda dahil olmak üzere hali
hazırdaki durumumuzu ifade etmektedir. Aslına bakılırsa ABD’li uzman ve
politikacılar,
Irak’ın
işgalinden
seneler
önce
Irak’ın
federal
olarak
yapılandırılmasını ileri sürmekteydiler. Onlara göre; 1991 sonrası siyasi
kazanımlarını arttıran Kürtlerin kazanımlarının korunması için tek yol, Irak’ın
federal olarak yapılandırılmasıydı. Ayrıca İsrail ve Basra’nin güvenliğini tehdit
edebilecek Merkezi Irak Yönetimi’nin bu suretle zayıflatılması ABD için en iyi
fikirdi.601
Ele alacağımız bu senaryoyla ülke toprak bütünlüğünün korunduğu ve
federalizm yerleştirilmeye çalışıldığı durum (hangi şartlarda olursa olsun) ele
alınmıştır. Bu yapının, merkezi yapısı farklı şekilde güçlenmiş olabileceği gibi
merkezi yapısı (Bağdat yönetimi) zayıflatılmış bir yönetimde olabilir.
Irak’ta mevcut durumun devamı senaryosunun ana ekseni; Irak’ın
toprak bütünlüğünün korunması, Bölgesel Kürt yönetiminin varlığının da Irak
çatısı altında sürdürmesidir. Hali hazırda Irak’ın toprak bütünlüğü korunmakla
beraber, Merkezi Hükümet özellikle BKY’nin resmi sınırlarına
(Duhok,
Süleymaniye ve Erbil) ilaveten ihtilaflı bölgelerde otoritesinin olmadığı
görülmektedir.602 Ayrıca Şiilerin yoğun olduğu güneyde ve Sünnilerin ağırlıklı
olarak
bulunduğu
orta
kısımlarda
da
Merkezi
Hükümet
sorunlar
yaşamaktadır. Bunun sebebi; Irak’taki federal yapının niteliği coğrafi
olmaktan ziyade etnik ve mezhepsel farklılıklara dayalı olmasıdır. Bunun,
601
Mustafa Aydın, Nihat Ali Özcan, Neslihan Kaptanoğlu, “Riskler ve Fırsatlar Kavşağında Irak’ın
Geleceği ve Türkiye”, TEPAV Ortadoğu Çalışmaları II, 2007, (Erişim)
http://www.tepav.org.tr/upload/files/1271230130r2734.TEPAV_Irak_Raporu.pdf, 15 Mayıs 2011, s.
76-77
602
Erkmen, A.g.m., s. 6
177
diğer anlaşmazlıklarla birleşmesi federal yapının; birleştirici ve uzlaştırıcı
özelliğini, bölücü ve ötekileştirici özelliğe bürünmesine neden olmaktadır. 603
Federalizmin Irak’ta yerleşmesi ve işlevsel olabilmesi; siyasi uzlaşı
kültürünün gelişmesine, güçlü federal kurumların ve merkeze bağlılığı
destekleyen ödüllendirme mekanizmalarına bağlıdır. 604 Özellikle ABD’nin
SOFA anlaşması sonucunda askeri personelinin Irak topraklarından
çekmesiyle Merkezi Hükümet ile BKY Hükümeti arasında anlaşmazlıklar hız
kazanmıştır. Anlaşmazlıkların başında Kerkük’ün statüsü yer almaktadır.
Buna ilaveten; Musul, Diyala ve Selahattin vilayetlerine bağlı bazı ilçeler
üzerinde BKY’nin hak iddia etmesi ile oluşan ihtilaflı bölgeler605 sorunu, petrol
ve gaz yasasına yönelik anlaşmazlıklar, bütçenin dağılımı 606 ve peşmerge
konusundaki anlaşmazlıklar ile son dönemde Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Tarık Haşimi’nin tutuklama talebi ile alevlenen Sünni- Şii geriliminde Erbil’in
Haşimi safında yer tutması ile oluşan anlaşmazlık önümüzdeki süreçte ErbilBağdat arasında çözüm bekleyen ve ikili ilişkilere yön verecek temel
parametrelerdir.
Bağdat- Erbil gerilimi ve Iraklı Sünni ve Şii Arapların Kürt karşıtlığı
ABD’nin çekilmesinden sonra Kürtlerin en büyük korkularındandı. Tarık
Haşimi olayı ile Araplar Sünni ve Şii olarak ayrılmış, Kürtlere karşı tepki
bölünmüştür. Her ne kadar Sünni ve Şii gerilimi var olsa da bu gerilim Iraklı
Kürtlerin uğrayacağı saldırıları ve Irak’ın bölünmesini ertelemiştir.
603
Fatma Ceren Türkmen Duman, “ Irak’ta Federalizm Tartışmaları”, Ortadoğu Analiz, Cilt:3, Sayı:
34, Ekim 2011, (Erişim) www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/20111021_inceleme3.pdf,
17 Ocak 2012, s 62- 63
604
Aydın, Özcan, Kaptanoğlu, A.g.m. , s.76
605
Geçici Yönetim Yasası’nın 53.maddesinin A bendinde “ Kürdistan Bölgesel Hükümeti; 19 Mart
2003 tarihinde Duhok, Erbil, Süleymaniye, Kerkük, Diyala ve Musul Vilayetlerindeki toprak idaresi
altında bulundurmakta olan resmi hükümet” ifadesi ihtilaflı bölgelerin temelini oluşturmaktadır.
Ayrıca 58.maddedeki Kerkük başta olmak üzere ihtilaflı bölgelerdeki Baas dönemindeki Araplaştırma
politikasının izlerini silme, adil ve şeffaf bir nüfus sayımının gerçekleştirilmesine dair maddeler ile
Irak Geçici Yasasını atfen 2005 Irak Anayasasında da 143.maddesinde 53\a ve 58.madde dışında iptal
edileceğini belirtmesi sorunun devamını sağlamıştır. Geçici Yönetim Yasası’nın tam metni için Bkz.
(Erişim) http:// iraqcoalitian.org/govement/tal.html, 2 Şubat 2012
606
Bütçe krizi 15 Şubat 2003’de Maliki’nin Kürtlerin ülkenin toplam gelirinden aldığı yüzde 17’lik
payı yüzde 13’e indirmeye çalışmasıyla başlamıştır. Lakin Maliki bu girişimde başarılı olamamıştır.
Katzman. A.g.m., s.3.
178
Kürt ayrılıkçı milliyetçiler politik ve ekonomik kazanımları artırmak
temelinde birleştirici bir unsura dönüştürülerek, etnik ve mezhepsel gerilime
karşı ironik olarak bir tür “sigorta” görevi yüklenmişlerdir.607
Ülke bütünlüğünün sağlanması; Irak güvenlik güçleri (IGG) ‘nin ülke
genelinde otoritesini sağlayabilecek imkan ve kabiliyete ulaşması, Sünni
Arapların devlet yüksek makamlarını temsil edilmesi, BKY’nin yayılmacı
politikasını
durdurması,
Bağdat-
Erbil
arasındaki
anlaşmazlıkların
sonlandırılması, Kerkük’ün statüsünden tüm tarafları memnun edecek bir
çözüme kavuşması, Türkiye’nin güvenlik endişelerinin ortadan kalkması ve
Şii gruplar arasındaki ihtilafların giderilmesine bağlıdır. Bu konjektürde Irak’ın
mevcut
durumunu
iyileştirerek
koruyacağı
ve
istikrara
kavuşacağı
öngörülmemektedir.608 Bu öngörüler sayesinde senaryomuzun örgüsel
hikayesi oluşturulmuştur.
IGG’nin geliştirilmesini İngiliz Savunma Bakanlığı’nın Irak’la ilgili
misyonu olarak görülmektedir. Buda bize BKY’nin ayrılıkçı taleplerinin
Londra’nın stratejik planlamaları ile örtüşmediğini göstermektedir.609 Ayrıca,
Kuzey Irak’ın geleceği sadece Irak içi güç savaşının galibi ya da ABD ve
İngiltere’nin başının çektiği koalisyon güçlerinin politikaları tarafından
belirlenemeyecek kadar karışık bir problemdir. Zira bu güçlere ilaveten
komşu bölgesel güçlerde ciddi şekilde hesaba katılmaz ve yok sayılırsa
beklenmedik sonuçlara gebe kalınabilir. 610
İsrail’in güvenlik algıları, Körfez ülkelerin endişeleri, Türkiye’nin tavrı ve
son olarak ABD’nin çekilmesi sonrasında yaklaşık 18 bin Askeri personelini
ABD temsilciliğinde kalması, 2011 sonrası yoğun çatışmalar olasılıklarını
tamamen dışlamasa da, oldukça zayıflatmaktadır.611
607
Mehmet Can Kasapoğlu v.d.,“ Irak; Gelecek Senaryoları,” Bahçeşehir Üniversitesi Uluslararası
Güvenlik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (BUSAM), İstanbul, Temmuz, 2009(Erişim)
http://busam.bahcesehir.edu.tr/rapor/index/id/19, 13 Mart 2011, s. 35.
608
Kasapoğlu v.d.,, A.g.m. , s.46
609
Kasapoğlu v.d.,, A.g.m. , s.50
610
Sönmez Köksal, “ Irak’ın Kuzeyindeki Muhtemel Gelişmelerin Türkiye’ye Etkileri”, BİLGESAM
Rapor No:6, (Erişim) www.bilgesam.org/tr/images/documents/rapor6.pdf,23 Şubat 2012, s.15
611
Kasapoğlu v.d.,, A.g.m., s.47
179
Irak’ta otoriter, totaliter, güçlü merkezi hükümet modeli aksine, federal
devlet kapsamında daha zayıf bağlarla bağlı bölgesel hükümetin olduğu,
merkezi hükümet ile bölgesel yönetim arasındaki sınırların belli olmadığı ve
bakanlıkların etnik ve mezhepsel ayrımlarına göre ayrıldığı bir yapıyla karşı
karşıyayız. Ülke içindeki ayrım sebebiyle her etnik grup ve mezhep çok
sayıda silahlı milis yapısına dönüşmüştür. Bu durum her ne kadar 2007
sonrasında güvenlik sorunları azalmış gözükse de oluşacak anlaşmazlıkların
çatışmaya dönüşebilmesi açısından önem arz etmektedir. Bu sebeple ulusal
barışın
tesisi
milislerin
silahsızlandırılıp
sivilleştirilmesi
ve
topluma
kazandırılmasıyla doğru orantılıdır.
İşgal sonrasında ülkelerini terk eden Baas yanlısı Iraklıların tekrar
topluma entegre edilmesi sorunların çözümünde esas rol oynamaktadır. Bu
sorunlara Kerkük’ün statüsü konusunda ki anlaşmazlıklar da eklenince Irak’ın
yakın gelecekte kritik içyapısının devam edeceği öngörülmektedir.
Tekrar Irak’ın federal yapıdan üniter yapıya dönüştürülmesi ABD’nin
işgal amacıyla çelişki doğuracağından imkânsız görülmektedir. Bu durumda
bölgede çıkarı bulunan güçler; etnik, mezhepsel unsurları kullanarak Irak’ın
kaderini etkilemeye devam edeceklerdir. Aynı şekilde Irak’taki yapılanma ve
oluşumlarda, bölge ülkelerin geleceğine yön verebilecektir. Yukarıda beyan
edilen
tüm
sebepler
senaryomuzun
örgüsel
hikayesinin
mantığını
oluşturmaktadır..
Mevcut yapıda Barzani ve Talabani’nin, mevcut politikalarını ve
bölgesel
koşullanmayı
iç
ve
dış
koşullar
müsaade
ettiği
ölçüde
güçlendirmeye devam etmeleri muhtemeldir. Başta Kerkük olmak üzere
yaşanılan gerginliklere rağmen kalkınma projelerini uygulayarak refah
seviyesini ve yönetim kapasitesini artırmaları beklenmektedir.
Dünyanın en büyük üçüncü petrol rezervine sahip Irak, petrol
yasasının onaylanmaması sebebiyle sorunlar yaşamaktadır. Bölgesel Kürt
Yönetimi, Kuzey Irak’ta 1.5 milyar varil petrol ve 100 trilyon feet küp doğalgaz
rezervi olduğunu tahmin etmektedir.
612
Köksal,A.g.m.,, s.12- 15
612
Sorun da bu kaynakların paylaşımı
180
konusundadır. Aslına bakılırsa Irak’ı bir arada tutacak yegâne ödül petroldür.
Dolayısıyla merkezi yönetimin, bu petrol üzerindeki hâkimiyeti olduğu sürece
ülkenin parçalanması uzak gözükmektedir.
Kuzey Irak; yeraltı zenginliklerinin yanında konumu itibariyle Türkiye
yanında özellikle İran, Suriye ve Körfez üzerine de etkiler yaratabilecek
jeostratejik konumu olan bir coğrafya parçasıdır.613 Bu coğrafya da; tarihi,
dini, etnik, siyasal, sosyal ya da ekonomik sebeplerle Erbil- Bağdat
arasındaki mücadele alanı olarak karşımıza çıkan ihtilaflı bölgeler Irak’ta
federal yapının bir sonucudur. Sadece toprak veya vilayetlerin idari sınırlarına
ilişkin bir düzenlemeden ziyade federal yapının tetiklediği; etnik, sosyal,
siyasal ve ekonomik nedenleri barındıran bir sorundur.614 Anlaşmazlığın
nirengi noktasını 17 Mayıs 2003 tarihinde ABD ile KDP ve KYB arasında
“Peşmerge Güçlerinin Yeniden Konuşlandırılmasına” yönelik anlaşmayla
6000 civarında KDP ve KYB’li peşmergelerin Musul, Kerkük, Selahaddin ve
Diyala’ya yerleştirilmesi oluşturur. Mevcut durum itibariyle peşmerge
güçlerinin konuşlandığı BKY’nin sınırlarını ve nüfuzu arttırmak istediği bu
bölgeler “ihtilaflı” olarak adlandırılmıştır. Birleşmiş Milletler Irak Yardım
Komisyonu’nun (UNAMİ) konuyla ilgili raporuna göre İhtilaflı bölgelerin hali
hazırdaki durumu;. Musul vilayetinin Mahmur, Şeyhan ve Akre ilçeleriyle
Diyala vilayetinin Kifri ve Hanekin İlçeleri Bölgesel Kürt Yönetimi idari
kontrolü altındadır. Buna karşın Musul vilayetinin Telafer, Sincar, Tilkeyf, ve
Hamdaniye ilçeleriyle Diyala vilayetinin Beledruz ilçesine bağlı Mendeli ve
Beladruz ile Selahaddin vilayetine bağlı Tuzhurmatu ilçesinin idari kontrolü
merkezi hükümete aittir.615
İhtilaflı bölgelerin Irak’ın kuzeyindeki petrol ve doğalgaz alanlarının
büyük kısmını içerisine almaktadır. Bu bölgelerde yoğunluklu olarak Türkmen
nüfusunun yoğun şekilde yaşıyor olması dikkat çekicidir.
İhtilaflı bölgeler aynı zamanda güvenlik güçlerinin yasal statü sınırlarını
da gündeme getirmektedir. Zira Ağustos 2008’de Kürt peşmergelerin
613
Köksal, A.g.m. , s. 26
Duman, “ Irak’ta İhtilaflı Bölgelerin Durumu”, s. 23-24.
615
Duman, A.g.m., s. 6-7..
614
181
Hanekin’e konuşlandırılmasından 2 ay sonra Irak ordusuna bağlı 12. Tümen
bölgeye gitmiş ve gerginlik kısa süreli de olsa çatışmaya dönüşmüştür.
Ağustos 2009’da ABD’nin öncülüğünde varılan anlaşma ile Irak Ordu ve
Polisi ile Peşmergelerden oluşan “Ortak Güç” bölgenin güvenliğinden
sorumlu tutulmuştur.616
Anlaşmazlıkların başını çeken Kerkük’te ise; taraflar üç farklı şekilde
uzlaşmaya gidebileceği öngörülmektedir. Bunlar: Kerkük özel statülü bir
vilayet olarak merkezi yönetime bağlanabilir, farklı bir statüde BKY’ne
bağlanabilir ve son olarak ta Kerkük BKY’ne tam olarak dahil olabilir. Her
olasılığın bölge ülkelerinde farklı etkiler yaratacağı aşikardır. Ayrıca bu
çözümsüzlüğün
ise
önümüzdeki
dönemde
de
devam
edeceği
düşünülmektedir.
Yukarıda mevcut durumu, örgüsel hikayesi ve mantığı açıklanan
senaryomuzda sosyal, ekonomik, kültürel, ekolojik olaylar, eğilimler ve
gelişmeler ile küresel ve bölgesel güçleri, yönelim ve yönlendiriciler olarak
kabul edip komşu ülkelere etkileri aşağıda açıklanmıştır.
6.1.1. Türkiye
Irak’ın toprak bütünlüğünün etnik ve dini gruplar arasında bölünmesini
bölgenin istikrarı için büyük tehdit617 olarak gören Türkiye için; istikrarlı,
demokratik ve merkezi güçlü bir Irak, en uygun modeldir.
Irak’ın olası Şii hegemonyasına girmesi ve ABD askerinin çekilmesi
sonrasında oluşabilecek kaos ortamı Türkiye’nin mevcut sistem içerisindeki
çekincelerini oluşturur. Zira oluşacak kaos ortamı en fazla PKK’ya hizmet
edecektir. Toplam mevcudu 4000-5000 civarında olan PKK dağ kadrosunun
616
Duman, A.g.m., s. 11.
Christoper W. Blanchard v.d.,“Iraq; Regional Perspectives and U.S Policy”, CRS Report for
Congress, October 2009, (Erişim) www.fas.org/sgp/crs/mideast/RL33793.pdf ,13 Mart 2012, s.12.
617
182
yaklaşık 3 te 2’sini oluşturan yapı Kuzey Irak topraklarında hayat
bulmaktadır.618
2003 sonrası Irak’ın yeniden inşasında özellikle BKY, Türk firmalar için
büyük bir pazar olmuştur. Türk müteahhitleri 2003-2009 yılları arasında
Irak’ta toplam 7,5 milyar ABD doları değerinde 495 proje gerçekleştirmişler,
Yıllık bazda üstlenilen iş miktarı, 2003’te 242 milyon ABD doları iken 2009’da
bu rakam 1,3 milyar ABD dolara kadar yükselmiştir. Firmalarımız, yeniden
yapılanma sürecindeki Irak’ta çeşitli konut projelerinden askeri tesislere, yol,
köprü, baraj gibi altyapı projelerinden okul, hastane gibi sosyal tesislere pek
çok alanda faaliyet göstermektedirler. 2010 yılında ise ikili ticaret hacmi 7
milyar ABD doları seviyesini aşmıştır.619
3000-4000 civarında kamyonla yapılan Irak-Türkiye gıda trafiği bölge
halkı için geçim kaynağını oluştururken bölgeyi kontrol eden Barzani
kuvvetleri için büyük bir gelir kaynağı olarak ortaya çıkmaktadır.
2008 sonbaharıyla TPAO ve BOTAŞ’ın Shell ile yaptığı anlaşma ile
Kuzey Irak’tan petrol taşımasına karar verilmiş, Kerkük Yumurtalık petrol
boru hattı çalışır hale gelmiştir.620
Mevcut
sistemin
devamında
Erbil-Ankara
arasındaki
ekonomik
ilişkilerin daha da artacağı değerlendirilmektedir.
ABD’nin Irak’tan çekilmesinden sonra Türkiye’ye sert söylemlerde
bulunan Maliki’ye karşı Türkiye’nin diğer Şii gruplarla ilişki kurarak Maliki’yi
yalnızlaştırma politikasına gütmesi bağlamında Mükteda el Sadr ve Meclis
Başkanı El Nuceyfi ile yakın ilişkiler kuruluyor olması621 Türkiye’nin elini
güçlendirmektedir. Haşimi’nin Türkiye’ye sığınması sonrasında da aynı
politikanın
618
devam
edeceği
beklenmektedir.
Ayrıca
Sünni
Arapların
Blanchard, v.d., A.g.m. , s.13.
“Türkiye-Irak Ekonomik İlişkileri”, (Erişim)http://www.mfa.gov.tr/turkiye-irak-ekonomik-iliskileri-veturkiye_nin-yeniden-imar-surecine-katkisi.tr.mfa, 18 Haziran 2012
620
Blanchard,vd, A.g.m. , s.16
621
Bilgay Duman , “El Hekim’in Türkiye Ziyaretinden Satır Arası Algılamalar “,(Erişim)
http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID:3115, 10 Şubat 2012; Bilgay Duman,”Türk Dış
Politikasında Yeniden Irak; Usame El Nuceyfi Türkiye’ye Geliyor” (Erişim)
http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID:3056, 10 Şubat 2012; Celalettin Yavuz, ”Irak’lı Şii
Lider Mukteda el Sadr ve Türkiye Ziyareti”(Erişim) http://www.turksam.org/tr/yazdir1647.html, 12
Mart 2011
619
183
çoğunluğunu oluşturduğu İyad Allavi önderliğindeki El Irakiye partisiyle iyi
ilişkiler kurulacağı düşünülmektedir.
Türkiye’nin
Irak’la
ilgili
vizyonunu;
BKY
ve
Türkmenler
İle
sınırlandırmayıp Sünni ve Şii Araplar ile ortak çıkar etrafında diyaloglarını
geliştirmesi gerekmektedir. Örneğin; Mukteda El Sadr’ın ülke bütünlüğüne
vurgu yapan ve BKY’nin bağımsız devlete dönüşmesine karşı çıkan görüşleri
Türkiye’nin Irak politikasıyla örtüşmektedir.622
6.1.2. İran
İran’ın, Irak üzerindeki ilgisi çok eski tarihlere kadar uzanmaktadır.
Öncelikli olarak; İran, Irak’ın çoğunluğunu oluşturan Şii Arap nüfusu üzerinde
de hâkimiyet kurmak istemektedir.623
Bunlara ilaveten İran’ı etkileyen diğer bir unsur ise güvenlik
parametresidir. İran’da faaliyet gösteren Kürt ayrılıkçı grup PJAK’ın Irak’ın
yeterli önlem almaması üzerine Irak’ta yaşam alanı oluşturması ve buradan
İran topraklarına giriş yaparak eylemlerde bulunması İran’ın güvenliğini
olumsuz etkilemiştir.624 Lakin bazılarına göre ise bunu mazaret gösteren İran,
2011 ortalarında Kandili PJAK’tan arındırma operasyonlarıyla bu bölgeye
Ensar el İslam’ı yerleştirmiş ve nüfuz alanını Erbil’e kadar genişletmiştir.
Çoğunlukla Türkiye ve Irak sınır bölgesinde yaşayan ve İran
nüfusunun yaklaşık yüzde 7’sini oluşturan İranlı Kürtler için, BKY’nin cazibe
merkezi haline gelmesinin kendisini fazla etkileyeceğini düşünmemektedir.
Zira İran, Irak’ta ki Kürt hareketine tarih boyunca hamilik görevi görmüş onlar
üzerinden diplomasilerde bulunmuşlardır. Önümüzdeki süreçte de aynı
şekilde; zor durumlarda veya komşu ülkelerle anlaşamadığı durumlarda yine
o komşu ülkenin Kürt halkı üzerinden ülkeye müdahale etmeye çalışacağı
beklenmelidir. İran’ı bu konuda düşündüren tek olgu Kürt milliyetçiliğinin artık
622
Kasapoğlu v.d.,, A.g.m. , s.49.
Blanchard v.d.,A.g.m., s. 8.
624
Blanchard, v.d ,A.g.m.,s .9.
623
184
Amerikan şemsiyesi altında hayat bulmasıdır. Ayrıca kendi Kürt halkının
isyan etmesi durumunda ise sert şekilde tepki vereceği beklenmektedir.
Nitekim İran coğrafi bir ad olarak Kürdistan’ı yaşatmış ancak hiçbir zaman
Kürtlerin
ülkenin
bekasına
Abdurrahman Kasemlu’nun
bulunamamıştır.
tehdit
oluşturmasına
göz
yummamıştır.
Viyana’da öldürülmesi olayında
Kasemlu’nun
halefi
olması
beklenen
hala fail
Şerefkendi’nin
akibetinin de Kasemlu’dan farklı olmamıştır. Bir iddiaya göre İran gizli servisi
Şerefkendi’yi 1991 yılında yani Kasemlu’dan iki yil sonra Berlin’de bulup
öldürmüştür.
Bu
iki olay
bize
İran’ın
kendi
dışında
ve
kendisine
yansımayacak tüm gelişmelere gerektiğinde seyirci kalabileceği, onu
destekleyebileceği, eğer menfaatlerine uygun olursa sözcülüğünü bile
yapabileceğini göstermektedir. Ancak olay ya da gelişmeler kendisine
yansıyacaksa, İran gerekli her türlü tedbiri almaktan kaçınmayacaktır.
İran’ın, Irak ekonomisi üzerinde de etki alanı oluşturma çabaları
mevcuttur. 8-9 Ağustos 2007 tarihinde Basra ile Abadan arasındaki petrol
ürünlerinin taşınmasını öngören anlaşma ve Necef’te Ağustos 2008’de açılan
havaalanı ile İran, özellikle Şii bölgesi üzerindeki yatırımlarda 625 bulunmakta,
ekonomik olarak ta Irak’tan faydalanmak istemektedir. Özellikle Avrupa
ülkelerinin İran petrolüne karşı uygulamaya soktuğu ambargoyla Irak’ın petrol
ihracatının azalacağı değerlendirilmektedir. Bunlara ilaveten (petrol ürünleri
hariç) 2008 itibariyle Irak’a en fazla ihraç eden beşinci ülke olarak karşımıza
çıkan İran626 bu payı artırmaya çalışacaktır. İstikrar içerisindeki Irak, İran
pazarının gelişmesi için son derece önem arz etmektedir.
İran için mevcut sistem içerisinde oluşabilecek laik, güçlü Arap
milliyetçiliğine bağlı bir Irak yönetimi en istenmeyen senaryodur. Zira Irak’ta
başarılı olabilecek, dini motif barındırmayan bir liderlik İran’ın sistemi için
tehdit olabilecektir. Ayrıca hali hazırdaki Irak’ın istikrarı Şii ideolojinin
yayılması için faydalı olacağı düşünülmektedir.
625
Blanchard v.d.,, A.g.m.,s.11.
Bilgay Duman, Sercan Doğan, “Irak İstatistikleri”,ORSAM Rapor No: 100, Ocak 2012, (Erişim)
www.orsam.org.tr/en/enUploads/Article/Files/2012223_Bookirak22.pdf, 5 Mayıs 2012, s. 315.
626
185
Mevcut Irak’ın devamı ve olası Esad döneminin kapanmasıyla sıranın
kendisine geldiğini düşünecek İran; Suriye, Irak hatta Türkiye’deki Kürtlere
yaklaşmak isteyecektir. Böylece bölgedeki Kürtleri ve BKY’ni yanına çekmek
ilk hedefi olacaktır. Bu da bu üç ülkedeki Kürtlerin İran’a karşı pazarlık
güçlerini artıracağı gibi kazanımlarını da son noktaya ulaşabilecekleri bir
durum olacağı değerlendirilmektedir627.
İran, Irak’ın toprak bütünlüğünü koruma konusunda komşu ülkelerle
fikir birliği içerisinde gözükse de İran’ın, Irak politikasına tam olarak
güvenilmemesi gerekir. Zira Basra Körfezi’nin kuzeyini kontrol etmek ve
petrol alanları üzerinde yaşam süren güçlü bir Şii müttefik elde etmek için
Irak’ın parçalanmasına göz yumabileceği unutulmamalıdır.628
Erbil - Bağdat arasındaki çatışmanın da akıbetinin de geleceğini
belirleyecek temel taşlardan birisi olan629 Haşimi olayında İran’ın kilit rol
oynayacağı değerlendirilmektedir.
6.1.3. Suudi Arabistan
Suudi Arabistan’ın Irak’a yönelik çekincelerin başında güvenlik ön
plana çıkmaktadır. Suudi Arabistan’ın petrol kuyularının yoğun bulunduğu
Dahran bölgesindeki Şii nüfus (toplam nüfusun yüzde 12 si) üzerinden
oynanacak Şii yayılmacılığı birinci tehdit olarak görmektedir. Dolayısıyla Irak
yönetimde baskın hale gelecek Şiilerin, Iraklı Sünnileri bastırmalarını ve
İran’ın potansiyel düşmanca tavırlarına (Şii yayılmacılığını) ortak olmaları
Suudi Arabistan için kabul edilemezdir.
Mevcut sistemde, İstikrarlı ve çatışmaların yoğun yaşanmadığı Irak’ın,
Suudi Arabistan iç güvenliğini tehdit etmesi beklenmemektedir.
Ekonomik olarak ise uzun dönemde istikrar içindeki Irak’ın; Suudi
Arabistan’ı petrol üretiminde önüne geçmesi veya yarışabilir konuma
627
George Friedman,Gelecek 10 Yıl,Çvr: Tayfun Törüner, Pegasus Yayınları, İstanbul, 2011, s.157158.
628
Erkmen, A.g.m.,s. 11.
629
Kareem, A.g.m., s. 21.
186
gelmesi, sadece Suudi Arabistan değil tüm körfez ülkelerini tehdit eder
konuma gelebileceği değerlendirilmektedir.630
Siyasi alanda ise doğal olarak İran önderliğinde, bölgedeki Şii
yükselişine karşı olarak Iraklı Sünni gruplara destek vermesi beklenmektedir.
Bu destek, Sünni partileri ve aşiretleri desteklemeleri olabileceği gibi Şii
partilerin önüne geçilebilecek girişimlerle de karşımıza çıkabilir.
Oluşacak kaos ortamında ise, El Kaide başta olmak üzere Sünni
direniş gruplarına yoğun savaşçı vererek,631 Sünni grupları silahlı olarak
desteklemesi beklenmektedir.
Önümüzdeki süreçte Irak- Suudi Arabistan ilişkilerine yön verecek
diğer bir olgu ise Saddam Hüseyin zamanında kalan borçtur. Irak’ın istikrara
kavuşmasıyla
Suudi
yetkililerin
isteyebileceği
veya
pazarlık
konusu
edebileceği düşünülen bu borç; 9 milyar dolarlık Suudi hükümetine ve 19
milyar dolar ise özel Suudi firma ve bankalarına olmak üzere toplam 28
milyar doları632 bulmaktadır. Bu borcun iki devlet arasındaki ilişkileri
etkileyeceği beklenmektedir. .
Uzun dönemde Irak’ta oluşan istikrar ve barış Suudileri istikrarsızlığın
tırmanma korkusunu rahatlamakla beraber Suudi milislerin dönüşlerini ve
onları kullanma yetilerini yok edebilir.
Suudi Arabistan’ın temel çekincesi Şii yayılmacılığı olduğu için Irak’ı
etnik olarak değil de, mezhepsel farklılıklar olarak görmektedir. Onlar için
Irak’ı oluşturanlar Arap, Kürt, Türkmen v.b den ziyade Sünni ve Şii ayrımıdır.
Bu sebeple İran’ın, BKY üzerinde nüfuzunun artması durumu haricinde ErbilRiyad ilişkilerinin önümüzdeki dönemde iyi olacağı değerlendirilmektedir.
Suudi Arabistan’ın Irak’ın kuzeyinde bir Kürt oluşumundan etkilenmesi
beklenmemelidir. Özellikle kendi sınırlarından çok uzakta meydana gelecek
olmasının yanında ülkesinde bir Kürt nüfusun olmaması muhtemel
yansımaları yok etmektedir. Bunun yanında Suudi Arabistan’ın kendisine
tehdit olarak gördüğü Şii yayılmacılığını engelleyecek ve İran’ın da içişlerine
630
Blanchard,vd,,A.g.m., s. 18
2006 yılında ölen 1100 yabancı savaşçının yüzde 12’sini Suudiler oluşturmaktaydı Blanchard vd,
A.g.m., s. 19
632
Blanchard vd, A.g.m. , s.21
631
187
müdahale imkânı verecek, Sünni bir Kürt hareketini Suudilerin desteklemesi
beklenmektedir.
6.1.4. Suriye
Tarih içerinde Kürt milliyetçilerinin her dönemde destek aldığı, Irakla
tarih boyunca rakip olan Suriye’nin temel kaygısı da güvenlik önceliklidir. Zira
Irak sonrası sıranın kendisine geldiğini fark eden Suriye, ABD’nin bölgede
başarılı olamaması için faaliyetlerde bulunmuştur. Nitekim direniş döneminde
Irak’taki El Kaide’nin Suriye topraklarında aktif faaliyet gösterdiği ve Suriye ile
Irak arasındaki sınır güvenliğine dair anlaşma olmasına rağmen Irak’a
geçişlerin önlen(e)mediği iddiaları bulunmaktadır. Bu durum da göz önüne
alınarak Irak’taki oluşumlara etkide bulunmak maksadıyla Sünni ve Şii
grupları destekleyebileceği beklenmektedir.
Irak’ın işgali ile başlayan mülteci akını, 2006-2007 yılları arasında
zirveye tırmanmıştır. O dönemde Suriye’ye 1.3 milyon Iraklı mültecinin göç
ettiği tahmin edilmektedir.633 Suriye yönetimi bu göçü tersine çevirmek için
öncelikle
ABD’nin
hükümetiyle
değil
Irak’tan
tüm
çekilmesini
etnik
ve
desteklemiştir.
dinsel
gruplarla
Sadece
Maliki
bağlantılarını
sağlamlaştırmıştır. Esad; Mukteda El Sadr, Abdül Aziz El Hekim gibi Şii
liderlerle sıkı dostluk içindedir. Ayrıca Kürt lider ve Irak Cumhurbaşkanı Celal
Talabani ile de arasını iyi tutmaktadır. Nitekim bu politikaların sonucu olarak
Şubat 2012 itibari ile Irak’a dönüş yapan mültecilerin sayısı 101.188’i
bulmuştur.
Bu
rakam
Irak’a
geri
dönenlerin
içinde
yüzde
61’ini
oluşturmaktadır.634
Özellikle “Arap Baharı”.nın Suriye topraklarına kadar gelmesi ve Beşar
Esad’ın koltuğunun sallanması, Esad’ı farklı arayışlara da sokacaktır.
Bölgede müttefiki İran’ın himayesinde bulunması, Iraklı Şii gruplara daha da
633
Blanchard Vd., A.g.m., s.22
United Nations High Commissioner for Refugees ( UNHCR) Iraq Operation, February 2012,
(Erişim) http://www.unhcr.org/refworld/country,,UNHCR,,IRQ,,,0.html 5 Haziran 2012, s. 2
634
188
yakın olması sonucunu doğurabilecektir. Ayrıca Kürt liderlerle de arası iyi
olan Esad, Suriyeli Kürtlerin isyana katılmaması için yardım isteyebilir ve
bunun için imtiyazlar sunabileceği değerlendirilmektedir.
Suriye vatandaşı sayılmayan, kimlik kartları yeni verilen Suriyeli
Kürtlerin izleyeceği politika Esad’ın geleceğini etkileceği gibi, Esad’ın son
kozlarını oynayarak Kürt vatandaşlarına özerk yönetime varıncaya kadar
imtiyaz sunma teklifleri de sadece Suriye’yi değil tüm komşu ülkelerde
domino etkisi yaratabilecektir.
6.1.5. Ürdün
2011 tahminlerine göre; 6.5 milyon nüfusunun yüzde 92 ‘si Müslüman
olup bununda altıda biri Şii nüfusa sahip635 Ürdün için; Irak’ta başarıya
ulaşmış Şii yayılmacılığı Ürdün’ün güvenliğini de tehlikeye düşürebilecektir.
Bu sebeple Ürdün’ün önümüzdeki dönemde, Irak’ta, Sünni kesime daha
yakın politikalar sergilemesi veya Şii oluşumların birliğini bozabilecek
faaliyetlerde bulunması beklenmektedir. Olası kaos ortamında ise Sünni
direnişçilere destek verebileceği değerlendirilmektedir. Ürdün için diğer bir
hassas noktası ise; Iraklı mültecilerdir. Nüfusu 6.1 milyon olduğu tahmin
edilen 2008 sonu itibari ile 450- 500 bin Iraklı mülteci636
Ürdün’de
bulunmaktaydı. Bu da yaklaşık yüzde 8 e tekabül etmektedir. Bu ekonomik
olarak en az yüzde 8 yük anlamına gelmektedir. Bu sebeple Irak işgalinden
ekonomik olarak en fazla etkilenen ülkelerin başını çekmektedir. Dolayısıyla
istikrara kavuşmuş Irak, Ürdün ekonomisi için en uygun olanıdır.
Ürdün’ün, Irak’ta meydana gelecek köklü bir Kürt hareketinden fazlaca
etkilenmesi mümkün gözükmemektedir. Yayılmacı Kürtçülüğün etkileyeceği
635
“Jordan Factbook” (Erişim)https://www.cia.gov/library/publications/the-worldfactbook/geos/jo.html, 5 Mart 2012
636
United Nations High Commissioner for Refugees ( UNHCR), “Iraq fact Sheet”, September 2008
and July 31 2009 (Erişim) http://www.internaldisplacement.org/8025708F004CE90B/httpCountry_Documents?ReadForm&country=Iraq&count=10
000, 2 Haziran 2012
189
tek faktör, Irak bünyesinde meydana gelebilecek bir iç kargaşanın Ürdün’e
sığınmacı boyutuyla yansıması boyutudur.
.
6.1.6. İsrail
Mutlak güvenlik anlayışına sahip İsrail, kendi güvenliğini sağlamak için
herhangi bir ülkenin veya bölgenin güvenliğini tehlikeye düşürmekten
kaçınmaz. Kuzey Irak; İsrail için, özellikle İran’a, Türkiye’ye ve Suriye’ye
dönük bazı faaliyetleri için ideal bir üs konumundadır.637
Araplar haricinde bölgede bir dost bulma girişimleri sonucunda
Kürtlerle tarih içerisinde iyi ilişkiler kurulmuş, birbirlerine destek vermişlerdir.
Özellikle Irak’ın işgali ve sonrasında bu işbirliği en üst seviyeye çıkmıştır.
Kuzey Irak’a yerleşen Mossad ajanları bu bölgeyi hem üs gibi kullanmışlar,
hem de peşmergelere eğitim vermişlerdir. Bölgesel Kürt Yönetiminin zayıf
bağla merkezi yapıya bağlı olması en fazla İsrail’e yaramıştır. Böylece hem
bölge ülkelerine nüfuz edebilecek ileri karakola sahip olmuş hem de Şiilerin
merkezi hükümet etrafında toplanmasıyla Şiilerin ayrılarak İran’la birleşmesi
önlenerek “daha güçlü” İran tehdidinden kendini uzak tutmuştur.
Zayıf, kendi içerisinde sorunlar yaşayan ama toprak bütünlüğü
bozulmayan Irak, İsrail için en uygun olanıdır.
İsrail’in önümüzdeki dönemde de BKY’ne desteğini sürdüreceği
değerlendirilmektedir. Bu destek ekonomik, askeri, siyasi, istihbari v.s.
olabileceği gibi diğer grupları bölme veya o gruplara rakip çıkartma gibi
hamlelerde olabilecektir.
637
Köksal, A.g.m. , s.17
190
6.2. IRAK’IN BÖLÜNMESİ DURUMUNDA KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİN
KOMŞU ÜLKELERE YANSIMALAR
Irak’ın bölünme durumu büyük ölçüde bahsettiğimiz sorunlar eksenli iç
savaş ve kaos ortamının sonucunda ortaya çıkabilecektir. Bu durum, ülke içi
grupların etkisinden daha çok komşu ülke ve özellikle emperyalist ülkelerin
istemi doğrultusunda gerçek kılınabilir.
Bölünme durumunda ABD ve İran’ın politikaları Irak’ın geleceğine
direkt etki edeceği beklenmektedir.638 2003’deki işgal ile bölgeye gelen ABD
2008 yılında imzalanan SOFA639 (States of Forces Agreement) anlaşması
kapsamında 2011 Aralık itibariyle Irak’tan muharip güçlerini çekmiştir.
2003’ten itibaren Irak’ta karar verici konumundaki ABD’nin çekilmesiyle
Irak’ta oluşacak sorunlar sadece Irak’ı değil aynı zamanda tüm bölge ülkeleri
de etkileyecek güce sahiptir.640
ABD’nin
Irak’tan
çekilmesi,
Irak’tan
vazgeçtiği
anlamına
gelmemektedir. Önümüzdeki dönemde ABD çıkarlarının korunmaya devam
edileceği aşikârdır. ABD nin çekilmesinden sonra ülkede oluşacak olası kaos
ve siyasi güç boşluğu, etnik ve mezhepsel çatışmalar, ayrışmalar meydana
gelebilecek, hali hazırdaki petrol dağılımı, ihtilaflı topraklar konusunda
anlaşmazlıklar artabilecek en önemlisi Irak’ın bütünlüğünün korunamama
ihtimali bulunmaktadır.641
Irak’ın kaça ayrılacağı, çatışmaların veya ilk adımın nereden
başlayacağına bağlıdır. Merkezden başlayacak bölünme ülkenin üç ya da
daha fazla bölünmesine neden olabilecekken, Kürtlerin Kuzey’de başlatacağı
hareket ilk aşamada ülkenin ikiye bölünmesiyle sonuçlanabilir.
638
Erkmen, A.g.m. , s.17.
Anlaşmanı orijinal ismi: “ An Agreement Regarding The Withdrawal Of The US Forces From Iraq
And Regulating The U.S Activites During The Temporary Presence Between The United States And
The Iraqı Govemment” (ABD Güçlerinin Irak’tan Çekilmesi Doğrultusunda, Irak ve ABD
Hükümetleri Arasında İmzalanan ve ABD’nin Mevcut Aktivitelerini Belirleyen Anlaşmadır).
640
Cenap Çakmak, Fadime Gözde Çolak, “ABD’nin Irak’tan Çekilmesi ve Türkiye’ye Etkileri”,
BİLGESAM Rapor No:29, İstanbul, 2011 (Erişim)
http://www.bilgesam.org/tr/images/stories/rapor/ABD'nin_Irak'tan_Cekilmesi_Turkiye'ye_Etkileri.pdf
, 2 Şubat 2012, s.1.
641
Çakmak, Çolak, A.g.m., s. 4.
639
191
Irak’ın küçük bir modeli olarak nitelenen potansiyel çatışma sahası
olan
Kerkük’te
karmaşıklığıyla
çatışmaların
birleştiğinde
başlaması,
bu
şehrin
çatışmanın
tüm
etnik
ve
ülkeye
mezhepsel
yansıyacağı
düşünülmektedir. Ayrıca etnik ve mezhepsel olarak karışık vilayet olan
Diyala’da ayrı riski barındırmaktadır.642
İlk bölünmenin Kürtler tarafından oluşturulmasında ilk aşamada
çatışmaların Kerkük başta olmak üzere ihtilaflı bölgelerde yoğunlaşacağı
aşikardır. Bu topraklarda en az Kürtler ve Araplar kadar bölgede nüfus
barındıran Türkmenlerin bulunması Türkiye başta olmak üzere komşu
ülkelerin siyasetini etkileyecektir.
Kürtlerin diğer gruplara karşı özellikle Kerkük’te “Asayiş” tarafından
yoğunlaştırdığı göç baskısı, BKY ile merkezi hükümet arasındaki petrol
yasası krizi, Kerkük’ün statüsü, Irak ordusunun ihtilaflı bölgelerden
peşmergelerin zorla çıkarması veya bütçedeki Kürtlerin payının % 17’den
indirilmesi gibi anlaşılamayan konularda tarafların geri adım atmaması
öncelikli olarak Kürtlerle- Araplar arasında çatışmaya sebep olabilecektir.
Kürtler gerilla savaşındaki tecrübeleri, örgütlenmeleri ve işgal sonrası
elde ettikleri ağır silahlar vasıtasıyla Araplarla baş edebilecek güçtedir. Aynı
zamanda
çatışmaların
uzamasını
sağlayarak
çatışmaları
uluslararası
platforma taşıyarak özellikle ABD ve AB ülkelerinin desteğini alarak çatışma
sonrasında
bağımsızlığa
senaryomuzun
mantıksal
ulaşmak
dayanağını
isteyebileceklerdir.643
teşkil
etmektedir.
Bu
durum
Aşağıda
ise
senaryonun örgüsel hikayesi oluşturulmuştur.
İkiye bölünme olasılığı Kürtlere karşı Şii ve Sünni Arapların bir olması
durumunda gerçekleşebilir. Buna göre Kuzey’de Kürtler; orta ve güney’de
Araplar olacak şekilde ikiye ayrıldığı varsayılmıştır.
Çatışmaların merkezde başlaması durumunda ise orta bölgede yoğun
çatışmaların yaşanmasıyla merkezi otoritenin zayıflamasından yararlanan
Kürtler kazanımlarını en üst noktaya getirebilecek ve bağımsızlıklarını ilan
edebileceklerdir.
642
643
Erkmen, A.g.m., s. 13.
Erkmen, A.g.m. , s.15
192
Kuzeyde Kürtler ile güneyde Şiiler arasında kalacak Sünni Araplar bu
senaryoda en fazla olumsuz etkilenecek gruptur.
Bu senaryoya göre Sünni Araplarla Kürtler arasında Musul, Kerkük,
Diyala ve Selahattin’de; Sünni ve Şii Araplar arasında ise Bağdat, Diyala,
Babil, Kerbela, Anbar, ve Vasit’te çatışmalar yoğunlaşması muhtemeldir.
Türkmenler çatışmaların tam göbeğinde bulunacaklardır. Siyasi
seçimlerde birlik olmaktan uzak Türkmenlerin taraflar arasındaki tercihleri
büyük önem arz etmektedir. Çatışmada tarafına geçeceği grup avantaj
kazanabilecektir. Buna karşın seçimlerde olduğu gibi mezhepsel ayrım
nedeniyle kendi içlerinde parçalanma durumları da mevcuttur.644
Bölünme sonrasındaki yapı; Kürtler ve Araplar (Şii ve Sünni) olarak
veya Kürt ve Sünni Araplar tek çatı altında diğer tarafta ise Şii Araplar olmak
üzere iki devlet oluşabileceği gibi; Kürt, Sünni ve Şiilerin oluşturacağı üç
devlete de bölünebilir. Unutulmamalıdır ki bölünme hemen değil belli süreç
sonucunda ve alternatiflerin denenmesi ve başarısız olması durumunda
gerçekleşebilir.645
Her iki durumda bölünme gerçekleşirse uzun dönem çatışmalar
yaşanabilecektir. Zira siyasi sınırların çizimi, doğal kaynakların paylaşılması,
nüfus mücadelesi, iç ve dış göç, komşu ülkelerin tutumu, Türkmenlerin
durumu, AB ve İngiltere’nin stratejileri ve bunlara ilaveten her grubun kendi
içindeki siyasal liderlik mücadeleleri Irak’ı kan gölüne çevirebilecektir.
Irak, hangi bağlamda bölünürse bölünsün, bağımsız bir Kürt devletinin
doğması kaçınılmaz olacaktır.646 Lakin Kürt devleti kuruluşundan itibaren
ciddi sorunlarla yüzleşmek zorunda kalacaktır. Bunlar jeopolitik konum ve
coğrafi sınırlar, sürdürülebilir ABD desteği, politik rekabet ve iç bütünlük ve
Kerkük sorunudur.
644
Erkmen, A.g.m. , s.16
Aydın, Özcan, Kaptanoğlu, A.g.m. , s.81-82
646
Aydın, Özcan, Kaptanoğlu, A.g.m. , s. 84.
645
193
Biçimi ve sınırları ne olursa olsun olası Kürt devleti, kara devleti olarak
kurulacaktır. Bu sebeple uluslararası alana doğrudan çıkışı olmayacak ve
komşularına muhtaç olacaktır.647
Barzani’nin self determinasyon ilkesini telaffuz etse de uluslararası
hukuku
ilgilendiren
teknik
yönü
açısından
bu
ne
ilkenin
ölçüde
gerçekleşebileceği tartışmalıdır.648
2010 yılının sonlarında toplanan KDP kongresinde konuşan Mesud
Barzani; Kürtler arasında birlik olmasını ima etmiş, kendisinin ve Kürtlerin
şimdilik bağımsız bir Kürdistan hedeflerinin olmadığını beyan etmiştir. Lakin
Barzani
konuşmasında
hatırlatmıştır.
Barzani
self
hiçbir
determinasyon
zaman
Kürtlere
haklarının
ait
ayrı
olduklarını
bir
devletten
vazgeçtiklerini söylememiştir. Tam aksine şartların böyle bir adım için uygun
olduğunda bu adımın atılacağını ima etmiştir.649
Bağımsız Kürt devletinin kurulması için şartların uygun olmadığının
farkında olan Barzani, Kürtlerin bağımsızlık haklarının baki ve saklı olduğunu
her
fırsatta
yenilemekte
ve
bunu
uyguladığı
istikrarlı
politikalarla
desteklemektedir.650
Kısa vadede Bağımsız Kürt Devletinin önündeki en büyük engel
bölünmüş bir Irak’ın Amerikan çıkarlarına hizmet etmemesi ve ABD’nin
Ortadoğu vizyonu ile örtüşmemesidir. Bölünmüş Irak’ta oluşacak Şii yapı
vasıtasıyla Şii etkisi ve tehlikesi daha tehlikeli duruma gelmiştir. Böylece Irak’ı
bölmek, Irak’ı yavaşça İran’a teslim anlamına gelebilecektir.
Bağımsızlığın önündeki diğer bir engel ise uluslararası hukukça Self
Determinasyon
isteyen
her
topluluğu
kolayca
bağımsızlık
imkanı
tanımamasıdır. Self Determinasyon, uluslararası camianın bir üyesi olan
bağımsız bir devletin egemenlik hakkını ihlal etmemesi gerekmektedir. Yani
ancak merkezi hükümetin rızası ile bu mümkün olabilecektir. Bu da ErbilBağdat arasında imzalanacak anlaşma ile mümkündür Bu kapsamda
Kürtlerin
647
merkezi
hükümete
hükmetmeleri
Aydın, Özcan, Kaptanoğlu, A.g.m. , s. 87- 88.
Çakmak, Çolak, A.g.m., s. 3.
649
Çakmak, Çolak, A.g.m. , s. 9.
650
Çakmak, Çolak, A.g.m. , s. 10.
648
ve
aynı
zamanda
194
Cumhurbaşkanlığı
makamına
sahip
olmaları
Kürtleri
bağımsızlığa
götürebilecektir.
Self Determinasyon (Halkların Kendi Geleceklerini Tayin Etme) hakkı
önemli bir uluslararası hukuk prensibi olmakla beraber 20.yüzyıl. küresel
siyasi sisteminde kısıtlı bir rol oynamıştır. Özellikle bütün devletlerin, diğer
devletlerin egemenlik hakkına saygı göstermesi gerektiği ve devletlerin diğer
devletlerin iç işlerine karışmayacağına dair iki temel ilkeyi bu prensibin
önündeki en büyük engeldir. Bunun istisnası Kosova örneğinde olduğu gibi
insan haklarını garanti edemeyen rejimlere müdahale ve bağımsızlıktır.
Kosova’nın bağımsızlığının tanınmasının temel gerekçesi; Sırp yönetiminin
Kosova halkına yönelik tutumunun kabul edilememezliğidir.
Kendi vatandaşlarına karşı sistematik şiddet siyaseti izleyen bir
yönetime karşı uluslararası toplumun harekete geçmesi ve mağdur grubun,
korunması içişlerine karışmama ilkesine bir istisna oluşturmaktadır. Yani,
ülkede yaşayan grup ve toplulukların temel hakların korunduğu sürece self
determinasyondan bahsedilemez.651
Dolayısıyla BKY’yi bağımsızlığa götürecek iki yol bulunmaktadır.
Bunlardan birincisi bölgesel yönetim içinde yapılacak bağımsızlık için
referandum sonrasında Bağdat yönetiminin de oluruyla bağımsız bir devlet
olması; ikincisi ise, ülke içerinde Kürtlerin mağdur olduğu rolü izleyerek
İçişlerine karışmama ilkesi delinecek ve bağımsız devlet kurulabilecektir.
Nitekim Maliki’nin “Saddam”laştığına ve tüm yetkileri elinde tutmaya
çalıştığına dair Barzani’nin iddiaları652 kapsamında demokrasi ve insan
hakları çağrıları653, Şii- Sünni gerilimi haricinde Kürtlerin bağımsız adımları
anlamına da gelmektedir.
Kürt liderleri Kürt devletine gidecek yolu altı aşamalı strateji ile
görmektedir. Buna göre;
651
Çakmak, Çolak, A.g.m. , s.10- 16.
652
Uğur Kocabaş, “Esad’dan Sonra Şimdi de Maliki” (Erişim) http://haber.gazetevatan.com/esaddansonra-simdi-de-maliki/445328/1/Haber, 21 Nisan 2012
653
Fuller, A.g.e., s.197
195
1-)Federal Irak’ta Kürt Federal bölgenin kurulması
2-)Federal Irak’ta Kerkük’ün denetim altına alınması
3-)Federal Irak’ta Kürtler arası iç bütünlüğün sağlanması
4-)Irak’ta Konfederalizm
5-)Irak’ta bağımsız Kürt devleti
6-)Bölgedeki diğer Kürtlere yardım ve Büyük Kürdistan’ın kurulmasıdır.654
Bu stratejilere bakıldığında 1.maddenin tamamlandığı 2. madde için
2003 yılında itibaren Kürtleştirme politikalarının uygulandığı, 3.madde için
Barzani
ve
Talabani
doğrultusunda
birlik
arasında
olduklarını
imzalanan
stratejik
görmekteyiz.
birliği
Barzani’nin
anlaşması
bağımsızlık
söylemleri ve bölge Kürtlerini himaye edici davranışlarını devlete götürecek
bu stratejilerin adım adım işlendiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak yukarıda ele aldığımız bu senaryoyla ülke toprak
bütünlüğünün korunamadığı ve farklı etnik ve mezhep gruplarına ait
devletçiklerin
oluşması
durumu
ele
alınmıştır.
Irak’ın
bölünmesi
senaryosunun ana ekseni; Irak’ın merkezi yapısının olmadığı, toprak
bütünlüğünün korunamadığı ve Bölgesel Kürt Yönetimin varlığının Irak çatısı
altında sürdürmediği bir yapıdır. Bölge ülkelere etkileri aşağıda incelenmiştir.
6.2.1. Türkiye
Ülke genelinde etnik ve mezhepsel çatışmaların yoğunlaşması
durumunda Kürt gruplarının; başta Kerkük olmak üzere “İhtilaflı Topraklarda”
hedeflerini gerçekleştirme hedefiyle hızlı ve etnik şiddet faktörü yüksek
eylemlere girişme olasılığı yüksektir. Böyle bir durumda Türkiye’nin temel
çekinceleri güvenlik eksenlidir. Türkmenlerin korunamaması ve bölgede
oluşacak otorite boşluğundan faydalanacak PKK
654
Aydın, Özcan, Kaptanoğlu, A.g.m. , s. 91.
çekincelerin başını
196
oluşturmaktadır.655 Türkiye’nin geniş anlamda güvenliği ise; ulusal birlik,
kamu güvenliği ve ekonomik enerji güvenliğine endekslidir.
Bölgede aşiret yapısının doğası gereği, sınırlar ötesi bir geçişgenlik
mevcuttur. Kürtlerin kavşağında yer alan Iraklı Kürtler sadece milliyetçilik
hususunda değil yeni Irak içerisinde yüklendiği misyonla kültürel ve sosyal
alanda da bölge ülkelerin Kürtlerine etki etmektedir. Kürt Devleti’nin Kuzey
Irak’ta oluşması en çok Türkiye’yi etkileyecektir.656
Kürtlerin karşısında oluşacak Sünni ve Şii Arapların ABD karşıtlığının
bulunması, ABD’nin, Kürtler tarafında olmasını doğuracaktır. Ayrıca oluşacak
Kürt bölgesinin diğer devletler ve taraflardan korumak maksatlı Türkiye’nin
kullanabileceği değerlendirilmektedir.657
Türkiye haricinde bir ülke (Ör: İran) vasıtasıyla dünyaya bağlanacak
Kürt devleti sadece ABD’nin değil, İsrail ve Avrupa ülkelerinin de
istemeyeceği bir durumdur. Dolayısıyla böyle bir durumda emperyalist
devletlerin Türkiye’ye Kürt devletine hamilik rolünü üstlenmesine yönelik
telkinlerde bulunabileceği değerlendirilmektedir.658
Türkiye’nin diğer bir kaygısı bölgenin PKK’nın yaşam alanı olmasıdır.
Özellikle 1990’lı yıllarda PKK aldığı her ağır darbe sonrasında Irak’ın
kuzeyinde yaralarını sarmış ve tekrar saldırabilir güce kavuşmuştur. PKK’nın
tüm hayat sahası Kuzey Irak’taki istikrarsızlık ve otorite boşluğundan
kaynaklanmaktadır.659
Yaklaşık 30 yıldır etnik ayrılıkçı terör örgütü PKK ile mücadele etmek
zorunda bırakılan Türkiye, Kuzey Irak’taki oluşumdan en fazla etkilenmiş ve
etkilenecek ülkedir. Kuzey Irak’ın istikrarsızlığı PKK’nın yaşam sahasını
oluşturmaktadır. Bu sayede Irak’ın kuzeyinde konuşlu teröristler Türkiye’ye
sistematik saldırılar düzenlemektedirler.
655
656
Kasapoğlu v.d.,, A.g.m. , s.45
Cemalettin Taşkıran,”Barzani’nin Türkiye Ziyareti” (Erişim)
http://www.tv2023haberajansi.com/Yazi/ProfDrCemalettin_Taskiran/Barzaninin_Turkiye_Ziyareti88.aspx , 3 Temmuz 2012
657
Erkmen, A.g.m., s. 11.
658
Erkmen, A.g.m., s. 17.
659
Kasapoğlu v.d., A.g.m., s. 28.
197
Tek taraflı olarak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin bağımsızlığını açıklaması
halinde Türkiye’nin başta askeri güç dahil ciddi bir güçle bölgeye müdahalesi
söz konusu olabileceği660 gibi hükümetin ve siyasi karar vericilerin ABD’nin
tavrına göre hareket etmeleri de söz konusu olabilir.
Abdullah Öcalan yakalanıncaya kadar PKK ile ittifak yapan KYB’ye
ilave olarak Washington Anlaşması süreci sonrasından 2008 yılına dek
Barzani’nin PKK’yı koruyucu ve kollayıcı misyonu Türkiye’nin diğer
çekincesidir.
Önümüzdeki dönemde de Barzani; her ne kadar söylemsel olarak;
PKK’ya karşı durduğunu dile getirse bile bunlar tamamen politik söylem
olmaktan öteye geçmeyecektir. Ayrıca Barzani’nin PKK’yı tasfiyesi için medet
ummakta pek mantıklı değildir.661 Zira; Barzani, PKK’nın Irak’ın kuzeyindeki
varlığının tasfiyesi için, çok zayıf bir ihtimalle beraber ancak ve ancak Irak’ta
ki tüm kazanımlarını tamamladıktan sonra uğraş gösterebileceği, elindeki bu
kozu her zaman Türkiye’ye karşı kullanacağı, bu sayede de dünyaya
açılabileceği değerlendirilmektedir.
Nitekim Türkiye’deki Kürt ayrılıkçı grupların da, BKY başkanı Mesut
Barzani ve Celal Talabani’ye yönelik sempatileri bulunduğu aşikârdır.
662
Bu eksende Türkiye’nin Irak’ın bölünmesi ya da etnik bir çatışma
sonucu ilan edilecek Kürt Devleti’nin, ayrılıkçı grupları motive edeceği ve
faaliyetleri
artırmaları
halinde
ulusal
güvenlik
sorunlarını
artıracağı
değerlendirilmektedir.
Türkiye’nin diğer bir çekincesi Türkmen soydaşlarına sistematik olarak
uygulanan hak gaspları ve sindirme politikasıdır. 2003 Irak işgaliyle tavan
yapan sindirme politikalarına özellikle Kerkük’te istihbarat örgütü “Asayiş”
sayesinde663 devam etmektedirler.
Türkiye’nin bölgedeki diğer çekincesi bir önceki kaygıların hepsini
barındıran
660
Kerkük’ün
Blanchard,v.d., A.g.m., s. 17.
Taşkıran, A.g.m., s. 1
662
Kasapoğlu v.d.,A.g.m., s. 27.
663
Katzman, A.g.m. , s. 7
661
statüsüdür.
Zira
“bağımsızlığın
maliyetini”
198
düşürebilecek zenginliğe664 sahip Kerkük’ün BKY’ne bağlanması “Kürt
Devleti” nin önünü açacağı gibi yeni çatışmaları da beraberinde getirecektir.
Federal sistem içerisinde çıkacak etnik ve mezhepsel çatışmalarda
Türkiye’nin alacağı tavır Türkiye’nin gelecekte bölgede uygulayacağı
politikaya yön verecektir.
Türkiye’nin oluşacak Kürt gruplara karşı Sünni ya da Şii grupların
yanında
olması,
Arap
İslam
dünyası
nezdinde
itibarı
ve
imajını
güçlendirecektir. Buna karşın ABD başta olmak üzere AB ülkeleri ve İsrail’in
Türkiye’nin tavrına karşı çıkacağı beklenmektedir. Ayrıca İran ile Irak
üzerinde bir rekabet içerisine gireceği de kesindir.665
Çatışmalarda herhangi bir gruba taraf olmaması veya çatışmaların
sonlandırılması için çaba göstermemesi; Türkiye’nin 1 Mart tezkeresinden
sonra tekrar Irak denkleminden dışına çıkması anlamına gelecektir. Buna
ilaveten Türkiye’nin Erbil üzerindeki caydırıcılığı daha da azalacak ve
Türkiye’nin son dönemde geliştirdiği Arap dünyasına yönelik politikalara ters
düşecektir.666
Çatışmalarda Türkiye’nin BKY tarafında yer alması, daha çok
emperyalist güçler tarafından Türkiye’ye biçilecek “hamilik” görevi sonrasında
olabilecektir. Türkiye’nin böyle bir görev sonrasında; Irak’ın kuzeyi haricinde
her alanda dışlanacağı, Şii gruplar arasındaki denge unsuru rolü ters düz
olabileceği ve Türkmenlere baskılar artabileceği değerlendirilmektedir.
Türkiye’nin Iraklı Kürtler karşısında saf tutması Türkiye’de başta Kürt
mikro milliyetçilik olmak üzere etnik gerilmeleri de beraberinde getirebilecek
güce haizdir.
Türkiye’nin tarafsız ve etkisiz kalması Ankara’da bulunan siyasi
iktidarların yıpranmasına sebep olabilecektir. Bu tutumla bir bölgesel güç
olan Türkiye’nin rolünün gereği yerine getirilemeyecek, Arap dünyasındaki
popülaritesi ve söylemlerine ters düşecek ve Iraklı Kürtlerin “Türkiye’ye
Bağımlılık” olgusu zarar görebilecektir.
664
Kasapoğlu v.d., A.g.m., s. 28.
Kasapoğlu v.d., A.g.m., s. 38.
666
Kasapoğlu v.d., A.g.m., s. 39.
665
199
Türkiye’nin Iraklı Kürtlerden yana tavır alması dış koşullar kadar iç
faktörlerin sonucu da olabilir. Zira son dönemde ivme kazanan Kürt mikromilliyetçilğinin yaratacağı sosyal gerilim Türkiye’nin tarafını belirleyebilir.
Burada “taraftan” kasıt askeri seçeneklerden ziyade diplomatik ve siyasi
desteklerdir.
Bunların
yanında
BKY’nin
Kerkük
konusunda
uzlaşmaz
tavır
sergilemesi, Türkmenlere karşı etnik temizlik girişimleri, PKK’nın tavsiyesinin
reddi ve PKK’ya yaşam alanı oluşturma ve PKK’ya provakatif müdahalelerde
bulunması Türkiye’yi Iraklı Kürtlere karşı karşıya getirebilecektir.667
Lakin Türkiye BKY’ne karşı ön yargılı bir tavır geliştirmesi faydalı
olmayacaktır. Zira, BKY’nin irredentist politikasını668 izole ve ayrıştırmak için
Türkiye’nin BKY’ne karşı önyargılı bir tavır geliştirmemesi gerekmektedir.
BKY’nin güvenlik başta olmak üzere gereksinimlerini “karşılık beklenerek ve
adım
adım
gerçekleştirilmesi”,
Erbil’in
istenen
noktaya
gelmesini
sağlayacaktır.669
Kerkük’ün önce farklı statüde Bölgesel Kürt Yönetimi’ne bağlanması,
sonra zayıf bir hükümet ve gevşek bağlı federasyonlar oluşturarak
nihayetinde Kürt devletinin kurulmasından önceki son adım olan Kerkük’ün
Kürt yönetimine dahil edilmesi planlanmaktadır. Nitekim koşulların oluştuğu
uygun bir zamanda Kürt devleti kurulabilecektir.670 Nitekim Barzani’nin
telaffuz ettiği uygun zamanda halkımıza gideceğiz671 ibaresi bunu kanıtlar
niteliktedir.
1957 nüfus sayımına göre nüfusu 113.989 olan Kerkük’te, Türkmenler
% 40’la nüfusun çoğunluğunu oluştururken, birinci sırada bulunuyordu,
Kürtler % 35 ile ikinci unsurdu. Saddam Hüseyin döneminde yapılan
demografik kıyımla bölgeye Şii Araplar yerleştirilmiş672 Türkmenler ve Kürtler
667
Kasapoğlu v.d., A.g.m., s.41-43
Muzaffer Ercan Yılmaz, Soğuk Savaş Sonrası Dönemde: Etnik Çatışmalar, Ankara, Nobel
Yayın, 2007, s.41.
669
Kasapoğlu v.d., A.g.m., s.48-49
670
Özçelik, A.g.m., s.303
671
“Barzani Bağımsızlık İçin Tarih Verdi” (Erişim):
http://www.peyammer.com/Turkish/PNAnews.aspx?ID=274177 , 12 Nisan.2012
672
Özçelik, A.g.m., s.306.
668
200
güneyde iskan edilmiştir. Bu kapsamda Irak Geçici Anayasasının 58.
maddesi kapsamında Türkmen soydaşlarımıza destek sağlanabilir ve
Kerkük’ün
Kürtleştirme
politikasının
önüne
geçilebileceği
değerlendirilmektedir.
Türkiye,
Musul
üzerindeki
haklarını
1926
Ankara
Anlaşması
kapsamında önce petrol gelirlerinden 25 yıl yüzde 10 hisse arkasından da
500 bin İngiliz altını karşılığında satmıştı. Irak’ın parçalanması durumunda bu
antlaşma da ortadan kalkacaktır. Böyle bir durumda Musul, Kerkük ve
Süleymaniye
bölgesi
Ankara
Antlaşması’ndan
önceki
sahibine,
yâni
Türkiye’ye iade edilme yolu açılabilecektir, En azından söz konusu bölgede
Türkiye de hak sahibi olabilecektir. Buna benzer bir durum zaten Kıbrıs
adasında yaşanmıştır. Türkiye Lozan Antlaşması’nda Kıbrıs adası üzerindeki
haklarından İngiltere lehine vazgeçmiştir. Ancak 1950’li yıllarda İngiltere
adadan çekilmeye karar verince Türkiye devreye girmiş ve Kıbrıs adasında
orada yaşayan soydaşları için hak sahibi bir konuma geçmiş ve konu bugün
KKTC’nin oluşmasına kadar varmıştır. Bu durumda Türkiye’nin Musul’da
payını geri istemesi Türkiye- Irak sınırının yeniden çizilmesi anlamına
gelebilecektir.673
Türkiye’nin; PKK’nın pasifize edilmesi ve ayrılıkçı Kürt milliyetçilerini
engellemek674 için ilk olarak bölgedeki vatandaşların her ne pahasına olursa
olsun can ve mal güvenliğini sağlaması gerekmektedir.
Küresel aktörlerin tespit ettiği hareket tarzına uygun olarak Türkiye’nin
bölgede rol alması ve bölge ülkelerini karşısına alması Kürt Milliyetçilerinin en
fazla isteyeceği ortamdır. Böylece Kürt milliyetçileri ülkeler bazında daha çok
yaşam alanı bulabilecektir. Özellikle Suriye politikasında “Amerika’dan daha
çok Amerikancı bir dış politikaya” dönüşmesi Kürt milliyetçileri için bulunmaz
bir kaftan olacağı değerlendirilmektedir.
673
Cemalettin Taşkıran, “Türkiye’nin Irak Sınırı Değişebilir mi?”,(Erişim)
http://www.2023.gen.tr/kasim2007/3.htm , 3 Temmuz 2012
674
Alınabilecek önlemler: Ekonomik, Kültürel, İstihbarati, Anti-terörist, Diplomatik, Askeri ,
Polisiye, Hukuki, Toplumsal ve Bürokratik önlemlerdir. Detaylı bilgi için Bkz. Ümit Özdağ,
Kürtçülük Sorununun Analizi ve Çözüm Politikaları, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2006, s.103-195.
201
Türkiye’deki bölücü Kürtçülerin izlediği politika Irak’takinden pek farklı
değildir. Elde ettikleri kazanımlar üzerine devamlı başka bir istek koyan Kürt
milliyetçilerinin son istekleri; Bağımsız Büyük Birleşik Kürdistan Devleti’nin
kurulmasıdır. Bu amaç için ilk olarak Kürt kimliğinin tanınması ikinci olarak
Kürt toplumuna özerklik sağlanması ve özerk bir iradenin kurulması,
bağımsız bir Kürt devletinin kurulması ve son aşaması ise İran, Irak, Suriye
ve Türkiye’deki Kürt Devletlerinin birleşmesiyle oluşacak “Bağımsız Büyük
Birleşik Kürdistan Devleti”’nin kurulmasıdır. Nitekim yayınlanan Kürt haritaları
ve Irak için kullanılan “Güney Kürdistan”, Suriye için kullanılan “Batı
Kürdistan” ibareleri bize amaçlarının sadece Irak’ın kuzeyindeki oluşum
olmadığını; İran, Suriye ve Türkiye’deki ayrılıkçı bölücü Kürt mikro
milliyetçiliklerle birleşerek “Birleşik Büyük Kürdistan” kurma amaçlarını
göstermektedir.
PKK, destek gördüğü her ülkenin taşeronluğunu yapabilecek yapıya
sahiptir. Emperyalist devletlerin amaçlarına hizmet edecek şekilde; böl,
parçala, yönet politikası kapsamında “Küçük Devletler” kurmak amaçlı
Kürtçülük olgusunu canlı tutarak ve Türkiye’nin gelişmesini ve güçlenmesini
istemeyecek emperyalist ve bölgedeki Türkiye düşmanı ülkelerin bu sorunu
canlı tutmak isteyecekleri muhakkaktır.675
Iraklı Kürtler; kazanımlarını korumak, ABD desteğini sürekli hale
getirmek, Kürt etnik kimliğini bölgede canlı tutmak amacıyla ayrılıkçı
hareketlere çeşitli vasıtalarla destek sağlayabilir, bu şekilde de Türkiye’yi
baskı altına alabilirler.676
Iraklı Kürtler, PKK’yı korumakla beraber Türkiye’deki bölücü ve
ayrılıkçı Kürtçülük faaliyetlerini677 gündemde tutmaktadırlar. Burada amaç
tüm dünyanın başta ABD ve AB’nin bölgedeki Kürt olgusuna dikkatini
çekmektir.678 Türkiye’nin son dönemde Barzani ve Talabani ekseninde
ayrılıkçı Kürt milliyetçiliğini ve PKK’yı bitirmedeki işbirliği boş ve gerçek dışı
675
Özçelik, A.g.m., s.302- 315.
Aydın, Özcan, Kaptanoğlu, A.g.m. , s.114.
677
Cemalettin Taşkıran, “Bölücülük Konusunda Yanlış Teşhis Çözüm Getirmez”, (Erişim)
http://www.gazete360.com/yazi/profdrcemalettin_taskiran/boluculuk_konusunda_yanlis_teshis_cozu
m_getirmez-120.aspx, 9 Haziran 2012
678
Özçelik, A.g.m., s.316
676
202
görünmektedir679. Suriye ve İran gibi bölge ülkelerden destek alınmaksızın
sadece Iraklı Kürtlerden destek alınarak PKK’nın pasifize edilmesi sonuç
olarak işe yaramayacağı değerlendirilmektedir. Barzani ve Talabani son
yarım asır içerisinde neredeyse tüm bölge ülkelerinden yardım almasına
rağmen tek amacı “Kürt Devleti” kurmaktır. "Türklere Kürt kedisi bile
vermem."
680
ve “Kerkük Kürdistan’ın parçasıdır.” diyen Talabani681 ile
PKK’nın senelerce hamiliğini yapmış, hayatını ayrılıkçı Kürt milliyetçiliğine
baş koymuş Barzani’den PKK’nın bitirilmesi için eylemler beklemek
hayalperestlik olacaktır.
Türkiye’nin Avrupa birliğinden uzaklaşması ABD’ye yaklaşmasını
doğuracaktır. Bu da öncelikle BKY üzerinde Türkiye’nin elini zayıflatabilecek
ve kendi sınırlarını sorgulanır hale gelebilecektir.
682
Bölgede kurulacak küçük bir Kürt devleti vasıtasıyla Türkiye
korkutulabilir ve emperyalist devletlerin gidişine sokulabilir. Ayrıca bunun tersi
de gerçekleşebilir yani Kürt devletine her şey yaptırılabilir. Bölgenin istikrarsız
olması silah firmalarının işine gelebileceği gibi şu anki düzenin bozulması
Irak’ın tüm bölgelerinde petrol alanlarında hak elde etmiş büyük petrol
firmalarının olumsuz etkileyebilecektir.
Irak’ta kurulacak bağımsız bir Kürt devletinin Türkiye Kürtleri için
cazibe merkezi haline gelmesi Türkiye’nin de bölünme riskini tetiklemesi
anlamına gelebilecektir.683 Ayrıca PKK’nın bu devletten maddi ve manevi
destek alarak faaliyetlerini artırması ihtimali oldukça yüksektir.
Türkiye, Irak’ın anayasal süreç içerisinde alacağı siyasi şekle saygı
göstereceğini ima etmekle beraber bunun bağımsız bir Kürt devletinin
tanınmasını kapsayıp kapsamadığı henüz net değildir. 684
679
Cemalettin Taşkıran,” Türkiye ve Irak’ın Kuzeyi”,(Erişim)
http://www.gazete360.com/Yazi/ProfDrCemalettin_Taskiran/TURKIYE_VE__IRAKIN__KUZEYI132.aspx
680
Taşkıran, A.g.m.,s.1
681
Ümit Özdağ,”Kırmançça Televizyon Yayınının Siyasal Sonuçları”, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü,
Ocak- Haziran 2008, Cilt:3, Sayı:8-9, s.126.
682
Özçelik, A.g.m., s.318
683
Ümit Özdağ,” ABD’nin 2030 raporuna nasıl ulaşıldı? -1-”,Yeniçağ Gazetesi, (Erişim)
http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=25086, 15 Aralık 2012
684
Çakmak, Çolak, A.g.m. , s. 9.
203
Türkiye’deki ekonomik istikrarın ve Türkiye’nin hızla büyüyerek cazibe
merkezi haline gelmesi685 Türkiye’deki ve Irak’taki barış ve istikrarın
artmasının devamına önemli katkılar sağlayacaktır.686
Genel bölgesel dengeler ve özellikle İran’ın dengelenmesi acısından
bütünlüğünü devam ettiren güçlü bir Irak stratejik olarak Türkiye için
yaşamsaldır.
Daha öncesine kadar Kuzey Irak’taki PKK kamplarına serbestçe
yapılabilen hava, kara askeri operasyonlar işgal sonrasında; ABD izni,
merkezi
hükümet
ve
yerel
hükümetin
hassasiyetleri
göz
önünde
bulundurularak gerçekleşmektedir.
Türkiye’nin, bir taraftan BKY ile ekonomik, kültürel, sosyal her türlü
ilişkiyi genişletilirken687 diğer taraftan ise Türkmen soydaşlarımızı destekleyici
politikalar
üretmesi,
diğer
gruplarla
da
ilişkileri
sağlamlaştırması
gerekmektedir. BKY ve Kürt liderlerine karşı kullanılacak ırkçı dil ve hakarete
varabilecek
söylemlerin
Kürt
milliyetçiliğini
güçlendirecek
sonuçlar
doğurabilecektir.688
Arap Baharı’nın Suriye’ye ulaşması çok dinli, çok mezhepli ve çok dilli
heterojen yapıdaki ülkede ikinci bir Irak oluşmasını doğurmuştur. Zira Türkiye
sınırında bulunan Suriye nüfusunun onda birini oluşturan Kürtlerin de
Bölgesel Yönetimi kurması, Türkiye’yi kendi içerisinde büyük sıkıntıya
sokabilir. Kendi Kürt vatandaşlarına örnek teşkil etmekle beraber Irak
Bölgesel Kürt Yönetimi’nin, Suriye’de de oluşacak benzer Kürt oluşumla
birleşmesi durumunda,689 Birleşik Kürt Devletinin Türkiye’ye bağımlılığı
kalmayacaktır. Zira kapalı durumda olan ve Türkiye’nin hamiliğine ihtiyacı
olan BKY’nin böyle bir oluşumda Akdeniz’e açılması için önündeki tek engel
Türkmen şehri Telafer olacaktır.
685
Ünlü düşünce kuruluşu Stratfor’un kurucusu George Friedman eserlerinde önümüzdeki süreçte
Türkiye’yi büyüyen güç olarak değerlendirmiştir. Ona göre: 2050 de Türkiye, dünyaya yön verecek
dört devletten biri olacaktır. Bknz:George Friedman,Gelecek 100 Yıl, Çvr:İbrahim Şener, Enver
Günsel, Pegasus Yayınları, İstanbul, 2012, s.208-278; Friedman, Gelecek 10 Yıl, s.157
686
Çakmak, Çolak, A.g.m. , s. 21.
687
Kasım Cindemir,”Kubad Talabani: Kandil’den 3 Bin PKK’lı Sökülse de Sorun Çözülmez”,Haber
Türk Gazetesi, 15 Şubat 2012, s. 23.
688
Köksal, A.g.e. , s. 24- 30.
689
Oğuzlu, A.g.m. , s. 39.
204
Kerkük’ün BKY’ye dahil olmasına Türkiye’nin tarafsız kalması,
Türkiye’nin
bölgeye
yönelik
politikaları
açısından
en
büyük
hatası
olabilecektir.690 Kerkük’ün BKY’ne veya olası Kürt devletinin sınırları içine
girmesi sonucunda BKY’nin 2003 yılında da başlayan Kerkük’ü Kürtleştirme
politikasını artırarak devam edeceği düşünülmektedir. Bu bağlamda özellikle
Türkmenlere karşı etnik temizlik uygulamaları ve göç politikalarının691
artacağı değerlendirilmektedir.
Sadece; Erbil, Duhok ve Süleymaniye’yi kapsayacak, Kerkük’ü içine
almayacak etnik olarak homojen olası Kürt devleti komşu ülkelere en çokta
Türkiye’ye muhtaç olacaktır. Kürt Milliyetçiler için psikolojik bir eşik olan
“Kerkük”’ün dışarıda kalması ekonomik, siyasi, askeri bakımdan yeni devletin
sakat doğmasına neden olacaktır. Kerkük için Araplarla sonu gelmez bir
gerilime gireceği düşünülen olası Kürt devletinin açık denizlere kıyısı
olmaması ve kara devleti olması nedenleriyle dünyaya çıkış noktası olarak
Türkiye’ye ihtiyaç duyacaktır.
Diğer olası bağımsız Kürt devleti modeli ise BKY sınırları içindeki 3
vilayete ilaveten Kerkük başta olmak üzere ihtilaflı bölgeleri kapsayacak,
birçok etnik yapıyı barındıran modeldir. Bu modelde Kürtler, hatırı sayılır
petrol kaynaklarına da sahip olabilecektir. Bu da hem Türkmenler hem de
Türkiye’deki Kürtler için cazibe merkezi haline gelebilmesi açısından önem
arz etmektedir.
Başta İran olmak üzere Ortadoğu da artan Şii etkinliği Türkiye’yi
olumsuz etkilemiştir. İran’ın bölgedeki etkinliğini kırmak için Türkiye’nin
sergilediği özellikle Filistin ve Gazze politikaları vasıtasıyla İsrail karşıtı
politikalar, Ortadoğu halkı üzerindeki İran hâkimiyetini azaltacak hamleler
olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu politikasının bölünme durumunda da devam
edeceği beklenilmektedir.
Mesut
Barzani’nin
“Büyük
Kürdistan”
hedefi
doğrultusunda
Türkiye’deki faaliyetleri dikkat çekicidir. Türkiye’den giden öğrencilere
sınavsız üniversite giriş hakkı ve burs vermesi, T.C vatandaşlarına “Kürdistan
690
691
Özçelik, A.g.m., s. 320.
Taşkıran, A.g.m.,s. 1.
205
kimliği ve pasaportu” dağıtması, Türkiye’de yapılan düğün ve nişanlarda,
Barzani ailesi adına takılan altın ve verilen hediyeler ile Türkiye’den
yerleşimci kabul etmesi692 Barzani’nin Türkiye’deki Kürtler üzerine oynadığı
oyunlardan birkaçıdır. Irak’lı Kürt milliyetçilerinin, Türkiye’deki Kürt kökenli
vatandaşları doğrudan veya dolaylı olarak etkilemeye yönelik mikro
milliyetçiliği tetikleyen faaliyetlerin olası Kürt Devleti’nin kurulmasında sonra
daha da artacağı değerlendirilmektedir.
En az mevcut durumda olduğu kadar bölünme durumunda da
kaçakcılık faaliyetleri693 sebebiyle Türkiye ekonomisi zarar görebilecektir.
Kaçakçılık faaliyetlerine ilaveten PKK’nın parasal kaynağını oluşturduğu;
uyuşturucu, insan kaçakçılığı gibi yasa dışı faaliyetler oluşan istikrarsız
ortamda artacağı beklenmektedir.
Bölünme
durumunda
oluşacak
istikrarsızlık
nedeniyle
Kerkük-
Yumurtalık petrol boru hattında oluşacak kesintiler Türkiye ekonomisini
olumsuz etkileyebilecektir.
Bölgede çalışan çok sayıda kamyon ve akaryakıt tankeri oluşacak
kaos ve istikrarsız ortamdan olumsuz etkilenebilecektir. Diğer bir ekonomik
etkisi ise 2003 sonrası Erbil’i yeniden yapılandıran ve “İkinci bir Dubai“ haline
getiren Türk firmalarının oluşacak kaos ve istikrarsız durumunda çok daha az
ihalelere katılacağı ve iş yapacakları değerlendirilmektedir. Türkiye’yi
etkileyecek diğer olumsuz ekonomik etki bölgede çalışan Türk firmalarının
azalmasıdır.
ABD de dahi devlet başkanı gibi karşılanan Barzani, Türkiye’de
yaşayan Kürtler arasında “Kürtlerin tarihi şefi” olarak görülebilecek ve Kürtler
arasındaki etnik milliyetçiliğin cesaretlendirilmesine sebep olabilecektir.
Olası Kürt Devleti oluşumunda Türkiye’nin birincil sorunu güvenlik
olacak, dolayısıyla Türkiye’nin savunma harcamaları çok daha fazla
692
Ali Aydın Aktaş,”Türkiye’de Barzanici Hareket (1965- 2007)”,21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü,
Stratejik Öngörü= 03, Kasım, 2007, s. 12.
693
Kacakçılık faaliyetleri Barzani ailesi Kontrolünde yapılmaktadır. Barzani ailesinin kontrolündeki
kaçakçılıklar; Akaryakıt, Sigara, Şeker, ve Çay kaçakcılığı olarak karşımıza çıkmaktadır. Aktaş,
A.g.m., s. 9- 11.
206
artabilecektir. Ayrıca sürekli teyakkuz halinde olacak Türkiye’nin hareket
alanı daralacak, dış politika da daha sert ve tavizsiz hale gelecektir. 694
Özellikle 2009 yerel seçimleriyle başlayan ve 2010 genel seçimlerinde
de yükselişini sürdüren Kürt milliyetçisi radikal dini hareketler zaman
içerisinde Türkiye’de de taban bulabilecektir. Kuzey Irak’ta lojistik eğitim,
ideolojik eğitim ve personel temin edebilecek, Güneydoğu Anadolu’da halen
tabanını koruyan Kürt Hizbullah’ı gibi oluşumları canlandırılabilecektir.
6.2.2. İran
İşgal sonrasında Irak sahnesinde en etkin aktörlerden birisi haline
gelen İran, Kuzey Irak’taki etkisini anlayabilmek için İran- Irak savaşında
Tahran- Barzani- Talabani işbirliğini anımsamamız yeterli olacaktır.695 İranIrak savaşında Iraklı Kürt grupları Bağdat’a karşı savaştıran İran, Iraklı Kürt
liderler ve Şii liderler üzerinde büyük nüfuza sahiptir. Nitekim Bölgesel Kürt
Yönetimi’nde ilk diplomatik temsilcilik İran tarafından açılmıştır. 696
İran, Irak’ın parçalanma durumunda kendisine yandaş devlet yaratmak
isteyecektir. Bu kapsamda farklı gruplara açık ya da örtülü destek
verebilecek, ilk olarak kendisine yakın ve Basra havzasını da kontrol
edebilecek bir Şii devleti kurmak için çaba gösterebilecektir. Ayrıca Şii
oluşumun hayatta kalabilmesi tamamen İran’dan alacağı yardıma bağlıdır.
Zira Suudi Arabistan başta olmak üzere Sünni körfez ülkelerinde, oluşacak
“Şii Hilali” korkusu, bu yapının İran ile iyi ilişkiler kurmasına itecektir.
Buna karşın Irak’ta Arap Şii devletlerinin oluşması durumunda İran ile
arasında rekabet olabileceğine dair varsayımlar bulunmaktadır. Hiç şüphesiz
“Kum- Necef” arasında çıkacak böyle bir mücadele, İran’ın hiç istemeyeceği
bir durumdur. Lakin İran’ın bu yapıyla rekabete dayalı bir ilişki geliştirmekten
694
Aydın, Özcan, Kaptanoğlu, A.g.m. , s.114
Köksal, A.g.e. , s. 16.
696
Kasapoğlu v.d.,, A.g.m. , s. 29.
695
207
ziyade varsayımın tersine işbirliğine dayalı bir ilişki ile yanına çekmeye
çalışacağı aşikârdır.
İran’ın, Irak’taki etkisi ve başarısı Iraklı Şiilerin Irak’taki konumlarını
şekillendirecektir.697 Zira İran, Irak’lı Şiilere bölge ülkelerden yardım
gönderebilecek tek devlettir.
ABD- İsrail- Türkiye ittifakına yakın bir Kürt devleti, İran için en
istenmeyen durumdur. Böyle bir durumda Iraklı Kürtleri dışlamak yerine
Kürtlerin, Sünni Araplarla çatışması için uygun zemin hazırlayabilir, Kürtlere
yardımda bulunulabilir.698 Bu kapsamda Şiilerle- Kürtler arasında coğrafi sınır
bulunmaması sebebiyle yoğun bir çatışma olasılığı olmayan her iki gruba da
destek vermesi beklenmektedir.
İran’ın PJAK’a karşı verdiği mücadeleyi, PKK’da dahil olmak üzere
Kürt etnik milliyetçiliğine karşı tutarlı ve bütünsel bir tepki olarak görmemek
gerekir. Zira yıllarca İran ve Suriye PKK’yı, Türkiye’ye karşı silah olarak
kullanmışlardır. Ayrıca, PJAK ve PKK temelinde; Ankara ile Tahran
politikaları örtüşüyor gözükse de ABD’nin Irak’tan çekilmesiyle özellikle Irak,
tarafların rekabet sahası haline dönüşmüştür. Maliki- Haşimi gerginliği buna
güzel örnektir.
Tahran’ın en büyük çekincesi daha önce kendisinin yönlendirdiği Kürt
milliyetçiliğinin ABD tarafından yönlendiriliyor ve İran’ın denetimi dışına
çıkmış olmasıdır.699 Ayrıca bölgede Kürt etnik milliyetçiliğinin Erbil merkezli
güçlü ve yayılmacı bir nitelik kazanması, İran’ın toprak bütünlüğünü tehdit
etmektedir. Üçüncü çekincesi ise PJAK’ın saldırılarının rejim karşıtlarını
motive etmesi ve ABD destekli ortak bir cephe oluşma ihtimalidir. İran’ın son
çekincesi ABD tarafından yönlendirilen Kürt milliyetçi hareketinin geleceğine
dair coğrafi belirsizliktir.
Irak’ın eski valisi Paul Bremer’e göre; Kürtler bağımsızlığını ilan
ederlerse İran’daki Kürtlerden kesinlikle hemen destek göreceklerdir. İranlı
Kürtlerin kurulacak yeni ülkeye bağlanma istekleri ve bu isteğin tetikleyeceği
697
Erkmen, A.g.m., s. 11- 17.
Yılmaz, A.g.e., s. 37-41.
699
Kasapoğlu v.d.,, A.g.m. , s. 29- 30..
698
208
Güney Azerbaycan’ın da Azerbaycan ile olası birleşme isteği İranlılar için
tahammül edilemez bir risk oluşturacaktır.700
İkiye bölünmesi durumunda Şii demografik ve politik dominasyonu
altında bulunan ve hem ülkenin denize tek çıkış noktası olması ve hem de
zengin petrol kaynakları sayesinde en stratejik nokta olarak karşımıza çıkan
Basra’nın,
İran
yanında
yer
alması
Tahran’ın
Washington’un elini zayıflatacağı değerlendirilmektedir.
elini
701
güçlendirirken
Irak’ın körfeze ve
okyanuslara açılışını sağlayan petrol ihracat güvenliğini ve Körfez’in genel
güvenliğini de doğrudan etkileyen Basra vilayetinde İran ciddi bir faaliyet
yürütmektedir.702
Hemen her grubun varlık gösterdiği, Kerkük ve Selahaddin ve Şii
ağırlıklı vilayetlerde ve en önemlisi İran’la komşu bulunan Diyala’da; Kürt
yayılmacılığının hedefi olması, İran’ın bölge politikasını etkilemektedir. Zira
bu bölgeler her grubun rahatça eylem gerçekleştirebileceği ve aktif olarak
müdahil olabileceği jeostratejik konuma haizdir.703
Irak’ın bölünmesine bağlı olarak İran’ın, Irak üzerinde ve bölge
genelinde nüfuzunun artması sadece Türkiye, Suudi Arabistan ve Körfez
Ülkeleri için değil ABD için de önemli bir endişe kaynağıdır. 704 Önümüzdeki
süreçte Tahran–Washington arasındaki ilişkilerin seyrinin Irak’taki gelişmeleri
de doğrudan etkiyeceği beklenmektedir.
Arap Baharı kapsamında Mısır’da İsrail yanlısı ve İran karşıtı
yönetimin iktidardan uzaklaşması, Tahran’ın bölgesel etkisinin artmasını
sağlarken, aynı şekilde körfez ülkelerinde de halk hareketlerinin yaşanması
İran’ın iştahını kabartmaktadır.705
700
Tolga Tanış,”Kuzey Irak’ta Neler Oluyor Duydunuz mu?”, Hürriyet Pazar, 42.Cadde, 26 Şubat
2012, s. 2.
701
Kasapoğlu v.d.,,A.g.m., s. 34
702
Köksal, A.g.e., s. 25
703
Kasapoğlu v.d.,, A.g.m. , s. 44-45.
704
Çakmak, Çolak, A.g.m. , s. 5
705
Tarık Oğuzlu, “Arap Baharı ve Değişen Bölgesel Dinamikler” , Ortadoğu Analiz, Cilt:3- Sayı: 30,
Haziran 2011, (Erişim)
http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2011616_Do%C3%A7.%20Dr.%20Tar%C4%
B1k%20O%C4%9EUZLU.pdf, 30 Eylül 2011 s. 34.
209
Aynı şekilde Bahreyn’in Amerikan 5. filosuna ev sahipliği yapması,
diğer körfez ülkelerindeki Amerikan askeri varlığı ve Körfez İşbirliği Örgütü
vasıtasıyla İran’ın bölgedeki nüfuzunu dengelemek adına bölgesel ve bölge
dışı aktörlerle stratejik ilişkiler kurması İran’ı kaygılandırmaktadır.
Lübnan’da yaşam süren Hizbullah ve Gazze’deki Hamas’ı Suriye
üzerinden kontrol edebilen İran, aynı zamanda Suriye üzerinden İsrail ve
ABD’ye karşı pazarlık gücüde elde etmektedir. Esad’ın iktidardan düşmesi
İran’ın bölge çıkarları için en olumsuz olanıdır.706
ABD’nin Irak’ı işgaliyle İran, düşmanı Saddam’dan kurtulurken diğer
düşmanı İsrail’in stratejik ortağı ABD ile komşu olmuştur. Bu durum İran’ı
endişelendirmektedir. Buna rağmen Irak’ta en önemli güç haline gelen İran,
Basra Körfezinde tek bölgesel güç haline gelmiştir707. Her ne kadar İran,
Irak’taki tüm Şii gruplara hükmedemese de Irak’ı istikrarsızlaştırabilecek güce
sahiptir.708
Mevcut durumda ülkedeki en güçlü grup haline gelen Şiilerle
mevcut bağları, İran’ı bölgenin en avantajlı ülkesi konumuna getirecektir.
İranlı Kürtler siyasi merkezden uzak olup kendi içlerinde ciddi sorunları
bulunmaktadır. İran’ın tarihi tecrübesi göz önünde bulundurulduğunda bu
sorunu az hasarla atlatacağı düşünülmektedir. Nitekim 2010 itibariyle PJAK
İran’daki faaliyetlerini durdurduğuna yönelik söylemde bulunmuştur.
6.2.3. Suudi Arabistan
Suudi Arabistan bölgede bir “Şii Hilali”nin oluşmasından kaygı
duymaktadırlar. Onların gözünde İran, “İsrail’den daha tehlikeli” bir hal
almaya başlamıştır. Zira İsrail’in bölgede İran kadar yayılma olanağı yoktur.
706
Oğuzlu, A.g.m. , s.34- 36
Fridman, Gelecek 10 Yıl,,s.148.
708
Aydın, Özcan, Kaptanoğlu, A.g.m.,, s. 47.
707
210
Suudilere göre; İran, Şiilerin olduğu her yere girebilir ve bu nedenle İsrail’den
daha tehlikelidir.709
Suudi Arabistan’ın bölünme durumunda temel güvenlik kaygısı İran ve
Suriye gibi bölgedeki ABD varlığından ziyade “Şii yükselişi” olarak
adlandırılan akımı tehdit olarak algılamaktadır.710 Oluşacak Şii devleti Suudi
Arabistan’ın temel çekincesini oluşturmaktadır. Bu sayede; İran nüfuzunun
Irak’taki Şii devletinin de etkisiyle kendi topraklarına kadar sirayet etmesi.
Suudi Arabistan için en istenmeyen durumdur.
Diğer çekincesi ise ekonomik boyutludur. Nüfusunun yaklaşık %12’sini
oluşturan Şiiler yoğun olarak petrol rezervlerinin çok yoğun olduğu Dahran
bölgesinde yaşamaktadır. Dolayısıyla Suudi Arabistan; İran’ın bölgedeki
nüfuz alanını genişletmesini Şii nüfus üzerinden petrol alanlarını eline
geçirmek istemesi olarak görmektedir.
Suudi Arabistan başta olmak üzere körfez ülkeleri, Saddam Irakının
baskısından kurtulmuş ve nükleer teknolojiyi sahiplenmeye çalışan İran’ın
bütün Basra Körfezi’ni kontrol etmesinin vereceği tehditlerin farkındadır. Bu
sebeple Irak’taki Sünnilere destek olmakta, böylece Tahran’ın etkinliğini ve
ihtiraslarını engellemek istemektedir.711 Bu kapsamda Irak’ın üçe bölünmesi
durumunda Sünni Araplara maddi yardımlarda bulunarak kazanımlarını
maksimize isteyecekleri düşünülmektedir. Nitekim Arap baharıyla Ortadoğu
bölgesinde
Şii
etkisinin
artmasından
kaygılanan
Suudi
Arabistan
Bahreyn’deki Şii halk hareketini bastırmak için Birleşik Arap Emirlikleri ile
beraber bölgeye asker göndermiştir.712
Bu sebeplerle, Suudi Arabistan ve diğer körfez ülkeleri için; Irak’ın
toprak bütünlüğünün korunması, Sünni ve Arap üst kimliğinin Irak’ta oluşması
stratejik bir gereksinimdir.713
709
Arif Keskin,”İran-Suudi Arabistan İlişkileri ve Şii Jeopolitiği”, (Erişim)
http://www.gunaz.tv/aze/14/articleCat/1/articleID/1076-Iran-Suudi-Arabistan-Iliskileri-ve-SiiJeopolitigi-Arif-Keskin.html/articlePg/6, 3 Temmuz 2012
710
Kasapoğlu v.d.,, A.g. m. s, 31.
711
Köksal, A.g. e. , s. 18.
712
Oğuzlu, A.g. m., s. 38.
713
Köksal, A.g. e., s. 18.
211
6.2.4. Suriye
Suriye’nin temel çekincesi rejimin sürdürülebilmesi ve Esad ailesinin
pozisyonlarını korumasına endekslidir.
Irak’tan sonra sıranın kendine gelebileceği düşüncesine sahip Suriye,
ABD işgali esnasında Irak’a geçen Sünni direnişçilere ve El Kaide üyelerine
göz yummuştur. Böylece ABD’nin Irak’ta mümkün olduğunca zorlamasını
amaçlamıştır. 2011’de Irak’tan çekilmesiyle Afganistan’a ve Pakistan’a
yöneleceğini düşünen Suriyeliler yanıldıklarını anlamışlar ve “Arap Baharı“
diye sunulan kasırgayı tüm şiddeti ile ülkelerinde hissetmeye başlamışlardır.
Bu süreç sonrasında aldığı imtiyazlarla Esad, PKK kartını hem Türkiye’ye
karşı hem de kendi Kürt nüfusuna karşı kullanmayı amaçlamıştır.
BKY, Suriye’de rejim değişikliğine sıcak bakmakla beraber Esad
muhalefetini desteklemektedir. 28-29 Ocak 2012’de Erbil’de düzenlenen
“Kürt Milli Kongresi“ Buna en güzel örnektir. Iraklı Kürtlerin temel amaçları bu
durumdan maksimum kar elde etmek, Suriye’deki Kürtler üzerinde nüfuz
alanı oluşturarak başat rol oynamaktır.
BKY’ne göre; Esad yönetiminin devrilmesi sonrası İran’ın, bölgedeki
varlığını sürdürmesi için Irak’la dolayısıyla Kuzey Irak’la işbirliği yapması
gerekecektir.714
Esad’ın yönetimden düşmesi durumunda Suriye’de İran’ı dengelemek
maksadıyla
Müslüman
Kardeşlerin
Kürtlerle
iyi
ilişkiler
kurmaya
yönlendirilmesi beklenmektedir.
Irak, Türkiye ve Suriye sınırlarının kesişme noktasında olan Türkmen
şehri Telafer, Kürtler için kilit taşıdır. Suriye’de oluşacabilecek Kürt bölgesi
sonrasında Kürtlerin dünyaya açılmasındaki tek engel bu şehir olacaktır.
Telafer’de, Kürtlerin 2003’ten sonra bölgedeki yönetim boşluğunun BKY
tarafından doldurulmaya çalışmak istemesi ve BKY Anayasa’sında toprakları
olarak belirtilmesinin sebebi budur. Şayet Suriye’de Kürt yönetimi oluşur ve
Bölgesel Kürt Yönetimi ile birleşir ve Telafer bu topraklara katılırsa KBY’nin
714
Kareem, A.g.m. , s.18
212
Türkiye’ye olan bağımlılığı ortadan kalkacak, kimseye muhtaç olmadan
Akdeniz’e (dünyaya) açılabilecektir.715
Irak’ın
toprak
bütünlüğü
en
az
Türkiye
kadar
Suriye’yi
de
etkileyecektir716. Bu kapsamda özellikle hükümet karşıtı çatışmalar Suriye’yi
etkileyinceye kadar ki dönemde Türkiye ile Suriye arasında, PKK’ya karşı
işbirliği görülmüştür. Aslında İran gibi Suriye’nin de batıya açılan siyasi ve
sosyal tek penceresi Türkiye’dir.717
Irak’taki gelişmeleri değişik şekilde etkileme amaçlarına sahip Suriye;
etnik açıdan Kuzey Irak’taki gelişmeleri, mezhep yapısı itibari ile ise Orta ve
Güney Irak’taki gelişmelerle ilgili bir ülkedir. Rusya’nın Ortadoğu’daki tek
kalesi konumundaki Suriye, İran’la stratejik ilişkiler bağlamında Irak’ın
geleceğine yön verebilecek stratejik ilişkilere ve devlet altı örgütleri kullanma
yeteneği mevcuttur. Zarar verme potansiyeli sebebiyle Kuzey Irak’a yönelik
politikalarda desteğini almak faydalı olacaktır.718
Türkiye sınırında yaşam süren toplam nüfusun yaklaşık onda birini
oluşturan Suriyeli Kürtler719 üzerinde hâkimiyet kavgası devam etmektedir.
Esad koltuğunun Kürtlere bağlı olduğunu iyi bilmektedir. Bu sebeple kimlik
belgeleri dahi olmayan bu vatandaşları için Kürtçe anadilde eğitim, özerklik
gibi ayrıcalıklar tanımıştır. Türkiye’nin politikalarını kısıtlamak için PKK’ya
kucak açmıştır. Böylece hem Suriyeli Kürtleri hâkimiyet altında tutarken diğer
tarafta Türkiye’ye güç gösterisinde bulunmaktadır.
İran- Irak savaşında, İran tarafında yer alan ve Kerkük- Lazkiye petrol
boru hattını kapatan Suriye, Iraklı Şii- Kürt unsurlar arasında oluşacak
sorunlarda Şii unsurlardan yana taraf olacaktır. Zira Türkiye’nin mevcut
Bölgesel Kürt Yönetimi ile olan iyi ilişkileri Türkiye- İran ve Türkiye- Suriye
arasındaki gerilimi tetikleyecektir.
2003-2009 yılları arasında yoğun olarak yaşanılan Irak’taki direnişe
Sünni Arap aşiretlerin sınırı geçmelerine ve lojistik destekçiliğini ABD’nin
715
Duman, “Irak’ta ihtilaflı bölgelerin Durumu” , s.13-14
Ümit Özdağ,” ABD’nin 2030 raporuna nasıl ulaşıldı? -2-”,Yeniçağ
Gazetesi,(Erişim)http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=25096,16 Aralık 2012
717
Özçelik, A.g.m. , s.317
718
Köksal, A.g.e., s.17
719
Oğuzlu, A.g.m. , s.39
716
213
baskısına rağmen durdur(a)mayan Suriye720, kaos ortamında ve bölünme
durumunda Şii Araplara veya Sünni Araplara yine aynı şekilde sınır
ihlalleriyle destekte bulunması muhtemeldir.
İran’la olan stratejik işbirliği ve
politik önceliklerine rağmen Sünni- Şii gerilimi esnasında taraf olması
beklenmemektedir. Arap kimliğini korumaya yönelik adım atacağı düşünülen
Suriye; Kürt, Arap veya Kürt- Şii/ Sünni çatışmalarında Kürtlerin karşı
tarafında yer alabilecektir.
Suriye Irak savaşında en fazla mülteci barındıran ülkedir. Bir milyonu
geçkin Iraklı, Suriye’nin yumuşak karnıdır. Zira bu mültecilerin Esad
yönetiminin sallandığı bu günlerde ekonomik ve sosyal açıdan sorun
yaratabileceği değerlendirmektedir.721
1.8-2 milyon civarındaki Suriyeli Kürtler herhangi bir vilayetle çoğunluk
oluşturmamasına rağmen ülkenin kuzey kesiminde kopuk bölgelerde
yaşamaktadırlar. Kürtlerin %30 u Halep’in Kuzey Batısında ve Kürt dağı
olarak tabir edilen yerde yüzde 40’ı Cezire vilayetinin yarısında yüzde 18’i Ay
El Arap bölgesinde geri kalan grup ise Kürt bölgelerinde yaşamaktadır.
Irak’taki Kürtlerin kazanımları, Suriye Kürtlerinin de uyanışını sağlamıştır. Her
ne kadar çok iyi örgütlenmiş güçlü partiler ve tarihsel liderlerin olmaması
Suriyeli Kürtler için en olumsuz yönleri olarak karşımıza çıksa da722 olası
Irak’ın bölünme durumunda veya Esad’ın düşüşü sonrasında oluşabilecek
Suriye Kürt Bölgesi Yönetimi, Birleşik Kürdistan’a gidebilecek bir yapı
olabilecektir.
Irak’ın bölünmesi durumunda; sayısı 14 olan Suriye’deki Kürt partileri,
temel haklarını almak maksadıyla Salih Muhammed önderliğindeki (PKK
uzantılı) Demokratik Birlik Partisi723 ve Suriye Ulusal Konseyi’nin başına
720
Aydın, Özcan, Kaptanoğlu, A.g.e. ,s.49
Aydın, Özcan, Kaptanoğlu, A.g.e. ,s.50
722
Hasan Kanbolat, “ Suriye Kürtleri ve Türkiye “ Erişim:
http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=3440 30 Nisan 2012
723
Taha Akyol,”Suriye’de Kürtler ve Nusayriler”,Hürriyet, 11 Nisan 2012, s. 20.
721
214
getirilen Kürt aktivist Abdel Basset Sayda önderliğinde724 faaliyetlerde
bulunabilirler. Bu kapsamda; Arapların yanında ikinci bir ulus olarak
anayasaya girmeleri, resmi dil olarak Kürtçenin kullanılmasını, kimliği
olmayan Kürtlere vatandaşlık kazandırılması725 ve Özerk Yönetim içinde
yaşamak isteyebileceklerdir.
Esad’lı veya Esad’sız Suriye’de en fazla ayrıcalığa uğrayacakları
düşünülen Suriyeli Kürtler PKK ve Suriye’deki kolu PYD’nin görüşmeleriyle
54 okulda Kürtçe eğitim yapılmaya başlanılmıştır. Bu şekilde Esad, Kürtleri
ayaklanma dışına çekmeye çalışmıştır. Önceki dönemlerde Suriye kimliği
dahi bulunmayan Kürtlerin bu dönemde en kazançlı çıkacak grup olacağı
aşikârdır.
Bunun yanında Barzani’nin girişimi sonucunda 8-11 Temmuz 2012
tarihleri arasında Erbil’de Suriye Kürt Ulusal Konseyi(KUK) ve Demokratik
Birlik Partisi (PYD) arasında mutabakat sağlanmıştır. Suriye’de Kürt kesim
üzerindeki etkisi ve elindeki silahlı gücü nedeniyle Kürt Ulusal Konseyi ile
birlikte hareket etmeyen hatta ilk aylarda Esad’a hizmet ettiği iddia edilen
Demokratik Birlik Partisi (PYD) ile Kürt Ulusal Konseyi arasındaki sorunlar
Barzani’nin öncülüğünde Erbil’de yapılan ve sonuç bildirgesi 12 Temmuz
2012’de yayınlanan mutabakat ile giderilmiştir. Böylece PKK ile Suriyeli
Kürtler arasında gerekli koordinasyon sağlanmıştır. Mutabakatın özü Esad’ın
devrilmesidir. Bu mutabakat ile Barzani, Suriye üzerinde de belirleyici
konuma ulaşmıştır.
Esad’ın yönetimden inmesi durumunda KDPS (Suriye Kürt Demokrat
Partisi) gibi Kürt partilerinin de istedikleri federalizm yönetim şekli, Irak’tan
sonra Suriye’de de söz konusu olabilir. Böyle bir durumda Kürtlere verilecek
tahmini
Kuzey
Suriye
Bölgesi
“Büyük
Kürdistan”’ın
ikinci
ayağının
tamamlanması anlamına gelecektir.
724
“Suriyeli Muhaliflere Kürt Lider”, (Erişim)
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1090688&CategoryID=
81, 15 Haziran 2012
725
Hasan Kanbolat, “ Suriye Kürtleri”, Erişim: http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=3441 5
Haziran 2012
215
Bölünme sonrasında bu amaca ulaşabilmek için; The Kurdistan
Human Rights Committee (KHPC) ve The Commite to Defend Stateless
Kurdistan gibi aktif STK’lar726 vasıtasıyla Kürt milliyetçiliği faaliyetleri
artabileceği beklenmektedir.
Suriye Ulusal Konseyi eski başkanı Burhan Galyum’un Rudaw
gazetesine verdiği beyanatla Suriye muhalefetinin gündeminde federal
çözümün olmadığı ve “Suriye Kürdistanı” diye bir şey olmadığı yönündeki
açıklamalardan yaklaşık 1.5 ay sonra koltuğunu Kürt kökenli birine
devretmesi ilgi çekicidir.
Burhan Galyum’un Erbil’de Barzani ile görüşmesinde dile getirilen ve
anlaşılan; Kürtlere karşı haksızlıkların ortadan kaldırılması ve ileriye dönük
tavizlerde bulunulması, Kürt halkının kültürel ve ulusal haklarının güvence
altına alınması ve çoğunlukta Kürt nüfusundan oluşan Suriye’deki tüm
bölgelerde Adem-i merkezi idari yapının kabul edilmesi gibi727 konular
Suriye’deki Kürtlerin Esad sonrasında ulaşacağı hakları bize göstermektedir.
6.2.5. Ürdün
Suudi Arabistan’dan sonra çatışmalardan en fazla zararlı çıkacak ülke
Ürdün’dür. Irak’ın parçalanması, Ürdün’ü hem ekonomik hem de siyasi olarak
buhrana sürükleyebilecektir.
Şii yayılmacılığından etkilenebileceği değerlendirilen Ürdün, bu
kapsamda Irak’a müdahil olmaya çalışacaktır. Buna ilaveten Ürdün’ün en
büyük çekincelerinden birisi de Irak’taki Sünni Arapların kendi ülke
topraklarına eklemlenip Haşimi Hanedanlığı’nın sonunu getirmesidir.728 Lakin
her ne kadar böyle bir olasılık olsa da; ABD, 2000 yılında tahta çıkmasıyla
Amerikan yanlısı politikalar sergileyen Ürdün kralı II. Abdullah’ı kaybetmek
istemeyecektir. Bu sebeple, Irak’ta oluşacak Sünni devletteki sosyal kültürel
726
Kanbolat, “Suriye Kürtleri” , s. 1.
“Suriye Ulusal Konseyi Başkanı Burhan Galyum ile Suriye Kürtleri üzerine Ropartaj” ,(Erişim)
http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=3423, 24 Nisan 2012
728
Erkmen, A.g.m. s. 17.
727
216
ve mezhebi bağların varlığı, daha çok Ürdün’ün bağımsızlığından ziyade
istikrarı için sorun teşkil edecektir.729
Irak savaşında mülteci akınına uğrayan ve nüfusu sadece 6,5 milyon
civarında olan Ürdün’ün bu konuda büyük sıkıntılar çektiği muhakkaktır.
Mültecilerin, Ürdün’de kalması Ürdün’ün siyası istikrarı, güvenlik olaylarını ve
ekonomik dengeleri alt üst edebilir. Ayrıca bölünme sonrasında artacak
mülteci sayısı ülke içi dinamikleri ters düz edebileceği değerlendirilmektedir.
6.2.6. İsrail
Her ne kadar parçalanmış Irak sayesinde Kuzey Irak’ta dost bir ülke
oluşsa da buna karşılık oluşacak Sünni ve Şii devletleri veya Arap devleti
İsrail devletinin düşmanı olabilecektir. Böylece İsrail yeni düşman sahibi
olabilecektir. Bunlara ilaveten, oluşacak Sünni devletin Ürdün’le, oluşacak Şii
devletin ise İran’la birleşme durumunda düşmanlarının daha güçleneceği
aşikârdır.
Bölünme durumunda Irak’ta İslami radikalizminin daha da artacağını
söylemek yanlış olmayacaktır. Kontrolsüz bölgelerde yaşam alanı bulacak
gruplar ile Sünni radikalizminin Ürdün’ü tehdit etmeye başlaması İsrail’in
emniyetini olumsuz yönde etkileyecektir.730
Ayrıca, Irak’ın bölünme durumunda oluşacak istikrarsızlık ve kaos
ortamının en fazla etkileneceği ülkelerin başında gelecektir. Her ne kadar
birbirleriyle çatışmaları İsrail’in menfaati gibi düşünülse de bu ortamda
kemikleşecek radikal gruplar İsrail’in daha sonra başını ağrıtabilecektir.
Bölünme durumunda İsrail, Kürt devletine desteğini sürdürecektir.
Buna karşılık özellikle Sünni ve Şii gruplar karşısında faaliyet göstermesi de
beklenmektedir.
İran’ın
bölgedeki
Şii
nüfuzunun
azalması,
İsrail’in
menfaatinedir. Bunun için oluşacak Şii devletini İran yanlısı bir devletten
ziyade İran’a rakip bir Şii devleti oluşmasını isteyecektir. Bu kapsamda İran
729
730
Aydın, Özcan, Kaptanoğlu, A.g.e. , s. 51.
Aydın, Özcan, Kaptanoğlu, A.g.e. , s. 53.
217
yanlısı olmayan Şii grupları destekleyerek grupları bölme veya rakip çıkartma
hamlelerini yapabileceği değerlendirilmektedir. Aynı şekilde oluşabilecek
Sünni yapının da Ürdün’le birleşmesini önleyecek hamlelerde bulunması
beklenmektedir.
SONUÇ
Osmanlı Devleti yıkılması sonrasında oluşan Irak, farklı etnik ve
mezhepsel(dinsel) grupları ihtiva etmektedir. Irak, zengin yer altı kaynakları
ve stratejik konumu itibari ile küresel güçlerin iştahını kabartırken diğer
taraftan farklı etnik ve dinsel gruplardan oluşması yumuşak karnını
oluşturmaktadır.
18. yüzyılın son çeyreğinde yabancı misyonerler, ajanlar ve din
adamları tarafından Osmanlı Devleti’ni parçalamaya yönelik atılan Kürtçülük
nifak tohumları Birinci Dünya Savaşı sonrası dönemde filizlenmeye başlamış,
İkinci Dünya Savaşı sonrası ise hızla büyümeye başlamıştır. Özellikle
kurulduğu günden itibaren istikrarsız, güçsüz dolayısıyla dış etkenlere açık
olan Irak, Kürt milliyetçilerinin kolay şekilde hayatlarını sürdürebilmeleri ve
kazanımlarını artırmaları için uygun bir yer olmuştur. Ne zaman ki Irak
sorunlu olduğu ülkelerle anlaşmış ve çatışmaları sonlandırmış ise, o dönem
Kürtçülüğün gerilediği veya yerinde saydığı bir dönem olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bu da bize Kürtçülüğün gücünü sadece iç dinamiklerden
almadığını; küresel güçlerin yanında, komşu ülkeler tarafından da o ülkeyi
istikrarsızlaştırmak ve güçsüzleştirmek için kullanılan bir araç olduğunu
göstermektedir.
Irak’ın, Kuveyt’i işgali sonrasında “Güvenli Bölge” oluşturularak Iraklı
Kürtlerin himaye edilmesini, Kuzey Irak’ta bölgesel hükümetin kurulması
izlemiştir. Her ne kadar bu dönemde liderlik çatışmaları yaşansa da, Türkiye
ve etkin olarak ABD öncülüğünde taraflar barıştırılmıştır. Böylece ABD,
Irak’ın işgali öncesinde müttefikini bulmuş olmuştur..
Irak işgalinde ABD ile aynı safta savaşan Iraklı Kürtler; işgal
sonrasında; onlarca yıldır süren silahlı mücadele ile ulaşamadıkları hedeflerin
çok daha fazlasını, kısa zamanda elde etmişlerdir. Bu kazanımlar sayesinde
devlet olma yönünde hızla ilerleyen Iraklı Kürtler millet olma şuuru ve devlet
kurma idealine kavuşmuşlardır. Bu kapsamda Kürtlerin en büyük gücü
arkasına
aldığı
küresel
güçler
haricinde
sahip
oldukları
otonomiyi
219
bağımsızlığa dönüştürecek bu motivasyon ve gruplar arasındaki “Stratejik
İttifak” olarak karşımıza çıkmaktadır
Kurulması muhtemel Kürt Devleti hiç kuşkusuz tüm bölge ülkelerine
etki edecektir. Lakin ilan edilmesiyle birlikte belli sıkıntılarla da karşı karşıya
kalacaktır. Bir devletin bağımsızlığını sürdürebilmesi için sahip olması
gereken temel 3 şart bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla şunlardır.
Birincisi: Jeopolitik açıdan denizlere çıkma imkânının olması ya da
denizlere çıkamıyorsa çevre ülkelerce izole edilmemesi gerekmektedir.
Birinci ihtimalde yani milli bir Kürt devletinin kurulması halinde “Landlocked”
nitelikli ve Ermenistan gibi çevresiyle sorunlu bir kara ülkesi halinde kalması
kuvvetle mümkündür. Bu olumsuzluğu aşacak en tehlikeli ve bölgeyi savaşa
sürükleyebilecek ihtimal Suriye’nin kuzeyinden açılacak ve Musul’dan
Lazkiye’ye ulaşan koridorun Kürt devletinin topraklarına dahil edilmesidir. Bu
durumda
konunun
gerekebilecektir.
içinde
Böyle
bir
Türkiye’nin
maceralı
yol,
askeri
tedbirlerle
ancak
ABD
girmesi
öncülüğünde
başlatılılırsa başarılı olabilecektir.
İkincisi: Bir ülkenin bekasını sağlayabilmesi için çevresindeki ülkelere
karşı ciddi bir caydırıcı askeri güce sahip olması gerekmektedir. Her ne kadar
Kürt unsur içinde barındıracağı Türkmen ve Arap unsuru sindirecek silahlı
unsurlara sahip olsa bile Türkiye ve İran’la baş edecek bir askeri imkana
sahip değildir. Bu maksatla ABD’nin askerimi çektim demesine rağmen
Irak’ta bıraktığı 19 bin kişilik askeri gücün Kürtleri korumak maksadıyla
kullanılabileceği düşünülse bile kalıcı bir sonuç sağlamayacağından ABD
tarafından BM’in desteği de alınarak bu rolün Türkiye’ye verilmesi ve
Türkiye’nin “taşıyıcı anne” rolüne zorlanması mümkündür
Üçüncüsü ise: Kürtlerin mili bir devlet kurmaları halinde ekonomik
anlamda ayakta kalabilmesi için ilk etapta Türkiye ile olan Habur sınır
kapısını ve Kerkük Yumurtalık boru hattını aktif olarak kullanması
gerekecektir. Aksi takdirde elindeki tek ekonomik varlık olan petrolün
pazarlanmasında ve ihtiyaçlarını dış dünyadan temininde Ermenistan’ın
durumuna düşecektir.
220
Parçalanmış bir Irak’ta Türkiye’nin menfaatleri ve bu menfaatlere uygun
stratejik hedefleri aşağıda belirlenmiştir. Buna göre:
Türkiye Irak’ın yeniden şekillenmesinde aktif ve belirleyici rol
oynamalıdır. Bu kapsamda Türkiye’nin müdahil edilmediği hiçbir oluşuma izin
verilmemelidir.
Türkiye’nin toprak bütünlüğü temel menfaattir. Bunun için her şart ve
şekilde Türkiye’nin toprak bütünlüğünün zarar görmemesi sağlanmalıdır.
Türkiye’deki etnik gruplar komşu ülkelerdeki gelişmelerden
etkilenmemelidir. Bunun için K.Irak’ta meydana gelebilecek bir oluşumun
Türkiye’ye örnek ve özendirici olması veya Türkiye’ye yayılarak zarar
verebilecek nitelik ya da imkanlara kavuşması engellenmelidir,
Türkiye’nin çevre ülkelerde yaşayan etnik unsurların hedefi olmaması
için Türkiye’nin çevre ülkelerdeki etnik milliyetçi grupların hedefi olmaktan
çıkarılması ya da etnik milliyetçi dinamiklerin Türkiye’nin denetiminde hareket
eder hale getirilmesi sağlanmalıdır.
Türkiye’nin Pan Kürdizmin hedefi olmasının engellenmesi ve Türkiye’de
yaşayan Kürtlerin bu tür akımlardan etkilenmemesi için Türkiye topraklarını
hedef alacak bir Pan Kürdizmin gelişmesine izin verilmemeli, bu tür akımların
her şart ve zeminde engellenmeli, kontrol altında tutulmalıdır.
Komşu ülkelerde yaşayan soydaşlarımızın varlıklarını geliştirerek
sürdürebilecekleri imkan ve güvenceye kavuşturulmaları için Irak’taki
soydaşlarımızın mevcut hak ve menfaatleri ile geleceklerinin garantiye
alınması sağlanmalıdır.
Soydaşlarımızın vatandaşı oldukları ülkelerde sosyal, siyasal, ekonomik
ve kültürel dahil tüm alanlarda alınacak kararları, icrayı ve denetimi
sağlayacak konum, imkan ve güvenceye kavuşmaları maksatlı Irak’taki
soydaşlarımızın da Irak’ın gelecekte kavuşacağı tüm yeni oluşumlarda ve
hukuki metinlerde eşit kurucu, asli unsur ve yöneten statüsü ile kabul
edilmesi sağlanmalıdır.
221
Soydaşlarımızın yaşadığı ülkelerde tarihi bağımızı ve Türk varlığını
belgeleyecek maddi ve manevi kültür unsurlarımızın korunması ve
yaşatılması için Irak’taki maddi ve manevi tüm Türk kültür varlığının
korunmasını garantiye alacak tedbirler alınmalıdır.
Tarihi hak ve hukukumuzun olduğu ayrıca Türk unsurun yaşadığı
ülkelerin sahip olduğu değerlerin paylaşımında Türkiye’nin belirleyici rolünün
olması için her ülkede ekonomik hak ve menfaatlerimiz korunmalı ve
geliştirilerek devamı sağlanmalıdır.
Komşu ülkeler üzerinde Türkiye’nin caydırıcı askeri varlığının devamını
sağlamak için komşu ülkelerin Türkiye’ye askeri tehdit oluşturacak imkan ve
vasıtalara sahip olmaları engellenmelidir.
Bölgesel Kürt Yönetiminin hiç bir zaman Türkiye’yi tehdit edecek
imkanlara kavuşmaması için BKY’den Türkiye’ye yönelebilecek tüm tehdit ve
tehlikenin kaynağında ve oluşmadan bertaraf edilmesi sağlanmalıdır.
K.Irak’ın yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin uluslararası paylaşımında
Türkiye’nin öncelik haklarına sahip olması için K.Irak’ın kaderini belirleyecek
etkin rolün Türkiye tarafından oynanması sağlanmalıdır.
K.Irak sanayisinin Türkiye tarafından kontrol edilerek K.Irak’ın her türlü
hammadde, yarı mamul ve mamul üretiminin, yer altı ve yer üstü kaynak
kullanımı ve ihracının Türkiye ile entegre olarak gerçekleşmesi sağlanmalıdır.
Bölgenin ulaşımının Türkiye ile entegre edilmesi, kara yolu ile dış
dünyaya ulaşımının Türkiye üzerinden gerçekleşmesi için Irak’ın her türlü
taşımacılık ve ulaşımının Türkiye’nin kontrolü altına girmesinin sağlanması,
Türkiye’nin kavşak rolü oynaması için gerekli adımlar atılmalıdır.
Bölgeden çıkarılacak petrol ve petrol türevleri ile doğalgazın naklinin
Türkiye üzerinden yapılması sağlanarak Türkiye’nin Irak’ın dış ticaretinde kilit
rol oynar hale getirilmesi sağlanmalıdır.
222
KAYNAKÇA
Kitaplar
AKFIRAT, Fikret; Kukla Devlet: ABD Kürdistan’ı Nasıl Kurdu, İstanbul,
Kaynak Yayınları, 2004
ALLİSON, Christine; The Yezidi Oral Tradition İn Iraqi Kurdistan,
Richmond, Curzon Press, 2001.
ANDERSON, Benedict; Hayali Cemaatler, Çvr.: İskender Savaşır, İstanbul,
Metis, 3. Baskı 1993
ARFA, Hassan; The Kurds, An Historical An Political Study, , London,
Oxford University Press, 1968
ARI, Tayyar; 2000 li Yıllarda Basra Körfezinde Güç Dengesi, İstanbul, Alfa
Yayınları, 4. Baskı, 1999
ARI, Tayyar; Irak, İran ve ABD; Önleyici Savaş, Petrol ve Hegemonya,
İstanbul, Alfa Basım Yayım, 2003
ATTAR, Ali Rıza Şeyh; Kürtler Bölgesel ve Bölge Dışı Güçler, Çev.:
Alptekin Dursunoğlu, İstanbul, Anka Yayınları, 2. Basım,2008
BAŞBUĞ, İlker; Terör Örgütlerinin Sonu, İstanbul, Remzi Kitabevi, 2011
BENSAHEL, Nora v.d.; After Saddam Prewar Planning And The
Occupation of Iraq, Rand Cooperation, Santa Monica ,2008
BOİS, Th, MİNORSKY, V, KENZİE, D.N.Mac; Kürtler ve Kürdistan, Çvr:
Kamuran Fıratlı, İstanbul, Doz Basım, 1996
BRUİNESSEN, Martin Van; Kürdistan Üzerine Yazılar, Çvr: Nevzat Kıraç
v.d., İstanbul, İletişim Yayınları, 1992
BRUINESSEN, Martin Van; Kürtlük,Türklük, Alevilik: Etnik ve Dinsel
Kimlik Mücadeleleri, Çev.: Hakan Yurdakul, İstanbul, İletişim
Yayınları,1999.
CABBAR, Faleh A.; Irak’ta Şii Hareketi ve Direniş, İstanbul, Agora Kitaplığı,
2004
CAMPANİLE, R.P.Guiseppe; Kürdistan Tarihi, Çvr: Heval Bucak, İstanbul,
Avesta Basın Yayın, 2009
CLEVELAND, William L;Modern Ortadoğu Tarihi, , Çvr.: Mehmet Harmancı,
İstanbul, Agora Kitaplığı, 2008
223
CORDESMAN, Anthony H.; Iraq’s Sunni İnsurgents; Looking Beyond Al
Qaida, Rand Cooperation, Santa Monica, Temmuz, 2007
ÇAY, Abdülhaluk; Her Yönüyle Kürt Dosyası, Ankara, Turan Kültür Vakfı,
1994
DAKUKİ, İbrahim; Irak Türkmenleri, Ankara, Güven Yayınları, 1970
ELLER, Jack David; From Culture to Ethnicity to Conflict, Michigan, The
University of Michigan Press,1990
ESENGİN, Kenan; Kürtçülük Sorunu, Ankara, Su Yayınları, 1976
FANY, Messoud; La Nation Kurde et son Evolution Sociale, Paris, 1933
FRIEDMAN, George; Gelecek 100 Yıl, Çvr:İbrahim Şener, Enver Günsel,
İstanbul, Pegasus Yayınları, 2012
FRIEDMAN, George; Gelecek 10 Yıl,Çvr: Tayfun Törüner, , İstanbul,
Pegasus Yayınları, 2011
FULLER, Graham E.; Yükselen Bölgesel Aktör: Yeni Türkiye
Cumhuriyeti, Çvr:Mustafa Acar, İstanbul, Timaş Yayınları, 3. Baskı,
2008
GELLNER, Ernest, Nations and Nationalism, New York, Blackwell, 1983
GELLNER, Ernest; Milliyetçiliğe Bakmak, İstanbul, İletişim Yayınları, 1998
GÖKTÜRK, Hilmi; Kürtlerin Soy Kütüğü Ve Boy Tarihi, İstanbul, Türk
Dünyası Yayınları, 1979.
GUNTER, Michael M.;The Kurds And The Future Of Turkey, New York, St.
Martin’s Press, 1997
GÜLALP, Haldun; Vatandaşlık ve Etnik Çatışma Ulus Devletin
Sorgulanması, İstanbul, Metis, 2007
GÜNAYDIN, Eşref; Orta İsrail Ve Kürdistan: Yahudi Kürtler Babil’in Kayıp
Çocukları, İstanbul, Karakutu Yayınları, 2007
GÜRSEL, İbrahim Etem; Kürtçülük Gerçeği, Ankara, Komen Yayın, 1977
HAN, Şeref; Şerefname, Trc: Mehmet Emin Bozarslan, İstanbul, 1971
HÜRMÜZLÜ, Erşat; Irak’ta Türkmen Gerçeği, İstanbul, Kerkük Vakfı, 2006
HÜRMÜZLÜ, Erşat; Türkmenler ve Irak, İstanbul, Kerkük Vakfı Yayınları,
2003
Irak’taki Türkmen Varlığı, İstanbul, Harp Akademileri Basımevi, 2000.
224
Irak Ülke El Kitabı, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı, Ağustos 2003
İZZETİ, İzzetullah; İran ve Bölge Jeopolitiği, Çev.: Hakkı Uygur, İstanbul,
Küre Yayınları, 2005
JWAİDEH, Wadie; Kürt Milliyetçiliği Tarihi Kökenleri ve Gelişimi, Çvr:
İsmail Çekem –Alper Duman, İstanbul, İletişim Yayınları, 1999
KARABEKİR, Kazım; Kürt Meselesi, Hz: Faruk Özerengin, İstanbul, Emre
Yayınları, 1995
KAYNAK, Muhteşem; Iraklı Sığınmacılar ve Türkiye (1988-1991), Ankara,
Tanmak Yayınları 1992.
KESKİN, Abdullah; Irak’ta Soykırım Kürtlere Karşı Yürütülen Enfal Askeri
Harekatı, Çev.: Ümit Aydoğmuş, Avesta Yayınevi, İstanbul, 2003
KILIÇ, Altemur; 19 Yüzyıldan Günümüze Kürdistan Hayali:”Titrek
Pusula”, İstanbul, Timaş Yayınları,1999
KILIÇ, Altemur; BÜYÜK Kürdistan, Küçük TÜRKİYE, Ankara, Akasya Kitap,
2007
KOLUMAN, Aziz; Geçmişten Günümüze Irak’ın Siyasi, Toplumsal ve
Ekonomik Yapısı, Ankara, Yayımlanmamış Kitap, 2009
MAHMUD, Kaşgarlı; Divan-ı Lügatit Türk c-1, Haz: Besim ATALAY,
İstanbul, 1939
MCDOWALL, David: Modern Kürt Tarihi, Çvr: Neşenur Domaniç, İstanbul,
Doruk Yayımcılık, 2004
MELEK, Kemal; Türk-İngiliz İlişkileri (1890-1926) ve Musul Petrolleri,
Der: Esat Çam, İstanbul, Der Yayınları, 1989.
MESUD, Ahmet; İngiliz Belgelerinde Kürdistan, İstanbul, Doz Basım, 1992
MİHOYAN, Şakire Xidaye; İki Dünya Savaşı Arasında Irak’ta Kürt Sorunu,
Çvr.:J. Slav, İstanbul, Peri Yayınları, 1998
MİNORSKY, V. V. ; Kürtler, İstanbul, Komal Yayınları, 1977
NAKASH, Yıtzhak; Irak’ta Pandora’nın Kutusu: Şiiler, Ankara, Elips Kitap,
2005
NAKDİMON, Şalom; Irak ve Ortadoğu’da MOSSAD, Ankara, Elips Kitap,
2004
NEMETH, Gyula; A Honfoglalo Magyarsag Kıalakulasa, Budapest, 1930
225
NİKİTİN, Bazil; Les Kurdes Etude Sociologie et Historique, Paris, 1956
OLSON, Robert; Kürt Milliyetçiliğinin Kaynakları ve Şeyh Said
Ayaklanması, Trc: Bülent Peker, Nevzat Kıraç, Ankara, Öz-Ge
Yayınları, 1992.
ÖKE, M. Kemal; İngiliz Ajanı Binbaşı Edward C. Noel’in Kürdistan
Misyonu (1919), İstanbul, Boğaziçi Yayınları, 3. Baskı, 1990;
ÖKE, M. Kemal; Belgelerle Türk İngiliz İlişkilerinde Musul ve Kürdistan
Sorunu (1918-1926), Ankara, Türk Tarihi Araştırma Enstitüsü
Yayınları:123, Seri: III, Sayı: A-33, 1992
ÖKE, Mim Kemal; Musul – Kürdistan Sorunu, İstanbul, Bilge Karınca
Yayınevi, 2002
ÖZCAN, Hekimoğlu Süleyman; Kürt Tarihi: Aşiretler ve İsyanlar, İstanbul,
Akis Kitap, 3. Baskı, 2009
ÖZDAĞ, Ümit; Türkiye Kuzey Irak ve PKK, Bir Gayrinizami Savaşın
Anatomisi, Asam Yayınları, Ankara, 1999
ÖZDAĞ, Ümit; Kürtçülük Sorununun Analizi ve Çözüm Politikaları,
Ankara, Bilgi Yayınevi, 2006
ÖZKAN, Tuncay; Bush ve Saddam’ın Gölgesinde Entrikalar Savaşı,
İstanbul, Alfa Yayınevi, 2003
ÖZKIRIMLI, Umut; Milliyetçilik ve Türkiye- Avrupa Birliği İlişkileri,
İstanbul, TESEV Yayınları, , 2008
ÖZKIRIMLI, Umut, Milliyetçilik Kuramları Eleştirel Bir Bakış, İstanbul,
Doğu Batı Yayınları, 2008
ÖZNUR, Hakkı; Cahşların Savaşı Kuzey Irak Kürt Hareketi ve Musul
Kerkük Meselesi, Ankara, Altın Küre Yayınları, 2003
ÖZOĞLU, Hakan; Osmanlı Devlet ve Kürt Milliyetçiliği, İstanbul, Kitap
Yayınevi, 2009
PASSİG, David; 2050: İki Bin Elli, Çvr:Nita Kurrant, , İstanbul, Koton Kitap,
2011
POUR, Amir Hassan; Nationalism and Language in Kurdistan 1918-1985,
San Francisco Mellen Research University Press, 1992
226
SAATÇİ, Suphi; Tarihten Günümüze Irak Türkmenleri, İstanbul, Ötüken
Yayıncılık, 2. Basım, 2003
SCHWARTZ, Peter:The Art Of The Long View: Paths To Strategic Insight
For Yourself And Your Company, New York, Currency Doubleday
Press, 1991
SEKBAN, Şükrü Mehmet; Kürt Meselesi, Ankara, Kon Yayınları,1979.
SMİTH, Anthony D; Milli Kimlik, Çev: Bahadır Sina Şener, İstanbul, İletişim
Yayınları, 2009
SMİTH, Anthony D.; Küreselleşme Çağında Milliyetçilik, Çev :D. Kömürcü,
İstanbul, Everest, 2002
ŞEN, Furkan, Globalleşme Sürecinde Milliyetçilik Trendleri ve Ulus
Devlet, Ankara Yargı Basım, 2004.
ŞEN Y.Furkan; Yeni Dönemde Eski Tartışmalar: Göç, Etnisite,
Milliyetçilik, Kürtçülük, Laiklik, Ankara, Yargı Yayınevi, 2006
ŞEN, Yunus, Coşkun, Eyüp; Saddam’ın Irak’ı ve Bir Çöküşün Öyküsü:
Babil Yanarken, Ümit Yayıncılık, Ankara, 2004
ŞİMŞİR, Bilal; Kürtçülük II (1921-1999) , Bilgi Yayınevi, Ankara, 2009
ŞİMŞİR, Bilal N.; Kürtçülük I (1787-1923), İstanbul, Bilgi Yayınevi, 2007
TÜRKDOĞAN, Orhan; Etnik Sosyoloji, İstanbul, Timaş Yayınları, 1998
TÜRKMENOĞLU, Kerkük; Türkmen Çilesi, İstanbul, Bilgeoğuz Yayınları,
2007
VEDAT, Şadillili; Türkiye’de Kürtçülük Hareketleri ve İsyanlar, Ankara,
Kon Yayınları, 1980
TURGUT, Hulusi; Barzani Olayı, Doğan Kitap, İstanbul, 2008
YAŞAR, Tanıl; Çemberin İçindeki İnanış Yezidilik, İstanbul, Nokta Kitap,
2006
YAVİ, Ersal; Küresel Güçlerin Petrole Erişiminde İsrail-Filistin-Kürt
Açmazındaki Hedefteki Adam Saddam, İzmir, Yazıcı Yayınevi, 2002
YAVUZ, Turan; İkinci Dünya Savaşı’ndan Körfez Savaşı’na: ABD’nin Kürt
Kartı, İstanbul, Milliyet Yayınları, 3. Baskı, 1998
YEŞİLTUNA, Serap; Resmi Kanun, Kararname, Rapor ve Tutanaklarla
ATATÜRK ve Kürtler, İstanbul, İleri Yayınları, 2007
227
YILMAZ, Muzaffer Ercan; Soğuk Savaş Sonrası Dönemde: Etnik
Çatışmalar, Ankara, Nobel Yayın, 2007
YILMAZ, Türel; Uluslararası Politikada Orta Doğu, Ankara, Barış Platin
Yayınevi, 2009
Makaleler
ABBAS, Ziya; ”Ulusal Irak İttifakı’nın Analizi”; Ortadoğu Analiz, Cilt: 2, Sayı:
14, Şubat, 2010, (Erişim)
http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=637, 16 Haziran 2011,
s. 33- 37
“ABD’nin Çekilmesin Ardından Irak Politikasının Bölgesel, Küresel Etkileri ve
Türkiye’ye Yansımaları”, ORSAM Rapor No:77, Ankara, 2011, s. 689
AKÇORA, Engünöz; ”Cumhuriyetten Günümüze Türk Irak İlişkileri Ve
Türkmenler”, “, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi
İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ,
2004, s. 21-52
AKTAŞ, Ali Aydın;”Türkiye’de Barzanici Hareket (1965- 2007)”,21.Yüzyıl
Türkiye Enstitüsü, Stratejik Öngörü= 03, Kasım, 2007
ARSLAN,, Aslı; ”1958 Irak İhtilali ve Türkiye”, Fırat Üniversitesi Orta Doğu
Araştırmaları Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne
Irak Bildiriler II. Elazığ, 2004, s. 77- 87
ATMACA, Gül; “Necef Kum Arasındaki Tarihi Çekişme“.ORSAM, (Erişim)
www.orsam.org.tr/tr/yazıgöster.aspx?Id=1343 17 Nisan 2011
AYDIN, Mustafa, ÖZCAN, Nihat Ali, KAPTANOĞLU, Neslihan; “Riskler ve
Fırsatlar Kavşağında Irak’ın Geleceği ve Türkiye”, TEPAV Ortadoğu
Çalışmaları II, 2007,
(Erişim)http://www.tepav.org.tr/upload/files/1271230130r2734.TEPAV
_Irak_Raporu.pdf, 15 Mayıs 2011
AYHAN, Veysel; “7 Mart 2010 Parlamento Seçimlerinin Irak Kürt Siyasetine
Etkisi “, Ortadoğu Analiz, Cilt:2, Sayı:16, Nisan 2010, (Erişim)
228
www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/.../2010420_veyselAyhanogun.p
df, 11 Mart 2011, s, 41- 52
AYHAN, Veysel; ”Bölgesel Kürt Yönetimindeki Seçim Sonuçlarının Analizi:
Değişen İç Dinamikler ve Beklentiler”, (Erişim) http:
www.veyselayhan.com/secimler.pdf, 2 Nisan 2012
AYHAN, Veysel; “Irak’ın Yeni Hükümeti; Kazananlar ve Kaybedenler”,
ORSAM (Erişim):
http://www.orsam.org.tr/tr/tr/yazigoster.aspx?ID:1284, 13 Kasım 2010
AYHAN, Veysel; “7 Mart 2010 Irak Seçimleri Öncesi Şii Kökenli Parti ve
Seçmenlerin Politik Davranışlarının Analizi”, ORSAM Rapor:13, Şubat
2010, s.5 - 21
“Barzani Bağımsızlık İçin Tarih Verdi” (Erişim)
http://www.peyammer.com/Turkish/PNAnews.aspx?ID=274177 , 12
Nisan.2012
BLANCHARD, Christoper W., v.d.;“Iraq; Regional Perspectives and U.S
Policy”, CRS Report for Congress, October 2009, (Erişim)
www.fas.org/sgp/crs/mideast/RL33793.pdf ,13 Mart 2012
“Bölgesel Kürt Yönetimi Seçim Sonuçları” (Erişim)
http:/www.ihec.iq/english/previous elections.aspx, 12 Mart 2011
COPSON, Raymond W; ”Iraq War: Background and Issues Overview”, CRS
Report for Congress, 2003
ÇAKMAK,Cenap, ÇOLAK, Fadime Gözde; “ABD’nin Irak’tan Çekilmesi ve
Türkiye’ye Etkileri”, BİLGESAM Rapor No:29, İstanbul, 2011(Erişim)
http://www.bilgesam.org/tr/images/stories/rapor/ABD'nin_Irak'tan_Ceki
lmesi_Turkiye'ye_Etkileri.pdf, 2 Şubat 2012
ÇETİNSAYA, Gökhan; ”Müdahalenin Üçüncü Yılında Irak”, (Erişim)
http://www.setav.org/public/HaberDetay.aspx?Dil=tr&hid=11377&q=m
udahalenin-ucuncu-yilinda-irak-1-*, 24 Mart 2012
DEMİRAL, Necdet, ŞÜKÜR, Soran, HASAN, Mazin;“Geçiş Dönemi Irak
Devleti Yönetim Yasası ve Irak’ın Geleceğine Etkileri”, Stratejik
Analiz, Cilt:5, Sayı:50, Haziran 2004, s. 27-43
229
DUMAN, Bilgay; ”Irak’ta Hükümet Kuruldu(mu)?”, (Erişim)
http://www.kerkük.net/haberler/koseyazisi.aspx?dil=1055&metin=2010
11155, 15 Kasım 2010
DUMAN, Bilgay, DOĞAN, Sercan; “Irak İstatistikleri”,ORSAM Rapor No:
100, Ocak 2012, (Erişim)
www.orsam.org.tr/en/enUploads/Article/Files/2012223_Bookirak22.pdf
, 5 Mayıs 2012
DUMAN, Bilgay; “El Hekim’in Türkiye Ziyaretinden Satır Arası Algılamalar “,
(Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID:3115, 10 Şubat
2012
DUMAN, Bilgay; ”Türk Dış Politikasında Yeniden Irak; Usame El Nuceyfi
Türkiye’ye Geliyor”, ORSAM(Erişim)
http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID:3056, 10 Şubat 2012
DUMAN, Bilgay; ”Kerkük’te Denge Yeniden Kuruluyor”, ORSAM, (Erişim):
http://www.orsam.org.tr/tr/yazigöster.aspx?ID=11624, 17 Mart 2011
DUMAN, Bilgay; “Irakta “Değişim”: Yerel Seçimler ve Sonrası”, Ortadoğu
Analiz, Cilt: 1-, Sayı:3, Mart 2009, (Erişim)
http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=207, s. 25- 31.
DUMAN, Bilgay; ”Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Hükümet Değişikliği ve
Siyasi Yansımaları”, ORSAM (Erişim): http://www.orsam.org.tr
/tr/yazigoster.aspx?ID=3241, 17 Şubat 2012
DUMAN, Bilgay; “Irak Bölgesel Kürt Yönetimindeki Hükümet Değişikliği ve
Siyasi Yansımaları”, ORSAM
(Erişim):http://www.orsam.org.tr./tr/yazigoster.asprx?ID=3241,
17 Şubat 2012
DUMAN, Bilgay; “Irak’ta Türkmen Gerçeği”, ORSAM,
(Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=2081,
09 HAZİRAN 2011
.“Election Law For The 2010 Council of Representatives Elections “, (Erişim)
http://www.orsam.org.tr/tr/Secimler/SolDetay.aspx?ID=1&SolID=2,
12 Mart 2012
230
ERKMEN, Serhat; ”Irak Parlamento Seçimleri ve Sonuçları: Seçim İstikrar mı
Yoksa Kaos mu Getirecek?”, Ortadoğu Analiz, Cilt:2, Sayı:16, Nisan
2010, s. 9- 40
ERKMEN, Serhat; “Irak’ta İşgal Sonrası Siyasal Yaşam ve 2010 Parlamento
Seçimleri“, Ortadoğu Etütleri, Temmuz 2010, Cilt 2, Sayı 3, s. 107145.
ERKMEN, Serhat; “ Irak’ta Genel Seçim Öncesi Siyasi Dinamikler ve Seçimin
Kaderini Belirleyecek Faktörler”, Ortadoğu Analiz, Şubat 2010, Cilt:2Sayı:14, s. 9- 23
ERKMEN, Serhat;“ Irak Hangi Şartlarda Nasıl Parçalanabilir?; “En Kötüye
Hazırlıklı Olmak”, ORSAM Rapor No: 102, Ankara, 2012, (Erişim)
http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2012111_serhat
_erkmen77.pdf, 12 Mayıs 2012
ERKMEN, Serhat, ORHAN, Oytun; “Irak’ta Temel Aktörler ve Seçime İlişkin
Beklentiler”, Ortadoğu Analiz, Cilt:2, Sayı: 15, Mart 2010, (Erişim)
www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/201032_seroyt_mart.p
df, 12 Haziran 2011, s. 8- 30
ERKMEN, Serhat; “Kürt Yönetiminde 7.hükümet ve Beklentiler” ORSAM
(Erişim), http://www.orsam.org.tr /tr/yazigoster.aspx?ID=3396, 9 Nisan
2012
ERKMEN, Serhat; ”Irak’ta Savaş Sonrası Savaş”, Fırat Üniversitesi Orta
Doğu Araştırmaları Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden
Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ, 2004, s.291- 296
ERKMEN, Serhat; “Kuzey Irak’ta Yeni Anayasa Taslağı Üzerine
Değerlendirmeler”, Gündem Analiz, No:04 – Ağustos 2009, s.1- 13
ERKMEN, Serhat; ”Irak’ta Mevcut Siyasi Durum ve Önemli Siyasi
Gelişmeler”, ORSAM Rapor No:35, Mart 2011, s. 6-18.
EROĞLU, Cengiz ”Irak’ta Türk Varlığı”, Silahlı Kuvvetler Dergisi, Sayı 377,
Temmuz 2003, s. 64-78
ERYILMAZ, Banu, “Bir Söylem Olarak Milliyetçilik”, Anadolu Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt/Vol:10- Sayı/No: 1, 2010, s.177- 202.
231
FAHEY, Liam, RANDALL Robert M.; ”What’s Scenario Learning?”, Learning
From The Future: Competitive Foresight Scenarios, New York
John Wiley&Sons, Inc., 1998, s 1-21.
GÖKALP, Emre,”Milliyetçilik: Kuramsal Bir Değerlendirme”, Anadolu
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt/ Vol.:7- Sayı/ No: 1, 2007,
s. 277- 298.
HASAN, Mazin, ŞÜKÜR, Soran; ”Irak’ta Demokrasi Provası”, Stratejik
Analiz, Cilt: 5, Sayı.59, Mart 2005, s. 16-27
”IMIE Final Report on the December 15, 2005, Iraq Council of
Representatives Elections,” ORSAM, (Erişim)
http://www.orsam.org.tr/tr/Secimler/SolDetay.aspx?ID=1&SolID=10, 2
Mart 2011
“Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanlık ve Parlamento Seçimleri”, Ankara,
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK), 2009, (Erişim)
http://www.usak.org.tr/rapor.asp?id=37 ), 11 Mart 2012, s. 1- 51.
“Iraqi Kurdistan: Constitution of the Federal Republic of Iraq” (Erişim):
http://www.unpo.org/article /536 27 Aralık 2010
“Irak Kürdistan Bölgesi Anayasası (taslak) ”, Serbesti, Çvr:Rıza DİNÇ
(Erişim): http://www.mesap.net/osd/ 27 Aralık 2010
“Iraklı Yezidi Emiri İsmail: “Yezidiler Baskı Altında””, ORSAM (Erişim):
http:/www.orsam.org.tr/tr/orsamkonukgöster.aspx?ID=192,
24 Şubat.2011
“Iraklı Grupların Temel Siyasi Sorunlara Bakışı Ve Türkiye İle İlişkiler: Saha
Araştırmasına Dayalı Bir Çalışma”, ORSAM Rapor No:54, Mayıs
2011, (Erişim): http://www.orsam.org.tr/tr/raporgoster.aspx?ID=1963
12 Haziran 2011 s. 7- 61.
“Irak Cumhuriyeti Anayasası”, ORSAM (Erişim)
http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=1352, 10 Temmuz 2011
“Jordan Factbook” (Erişim)https://www.cia.gov/library/publications/theworld-factbook/geos/jo.html, 5 Mart 2012
KAFALI, Mustafa; “Kerkük Türkleri”, Töre, Yıl 4, Sayı 17, Ekim 1972, s. 4348.
232
KANBOLAT, Hasan;“ Suriye Kürtleri ve Türkiye“ ORSAM (Erişim):
http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=3440 30 Nisan 2012
KANBOLAT, Hasan; “Suriye Kürtleri”, ORSAM (Erişim):
http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=3441 5 Haziran 2012
KANBOLAT, Hasan; “Irak’ta Türkmenlere Yönelik Şiddet Neden
Tırmanıyor”,ORSAM,(Erişim)
http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=1989 29 Nisan 2012
KASAPOĞLU, M. Can, TOKDEMİR, İhsan Efe; ”Parlemento Seçimleri-2010:
Irak’ta Değişen Dengeler”, Bahçeşehir Üniversitesi Uluslararası
Güvenlik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (BÜSAM), İstanbul, Mart
2010, (Erişim): http://busam.bahcesehir.edu.tr/rapor/index/id/44, 8
Aralık 2011
KASAPOĞLU, Mehmet Can, TOKDEMİR, İhsan Efe, KIRDEMİR, Barış,
Çelik, KEZBAN, Özgen, Yeşim; “Irak; Gelecek Senaryoları”,
Bahçeşehir Üniversitesi Uluslararası Güvenlik ve Stratejik
Araştırmalar Merkezi (BÜSAM), İstanbul, Temmuz, 2009 (Erişim)
http://busam.bahcesehir.edu.tr/rapor/index/id/19, 13 Mart 2011
KATZMAN, Kenneth; ”The Kurds in Post-Saddam Iraq”, CRS Report for
Congres,, October1 2010, (Erişim), http://www.fas.org/sgp/crs
/mideast/RS2079, 11 Nisan 2012
KESKİN, Arif; ”İran-Suudi Arabistan İlişkileri ve Şii Jeopolitiği”, (Erişim)
http://www.gunaz.tv/aze/14/articleCat/1/articleID/1076-Iran-SuudiArabistan-Iliskileri-ve-Sii-Jeopolitigi-Arif-Keskin.html/articlePg/6, 3
Temmuz 2012
KESKİN, Arif; “Iraklı Şiilerin Siyasal Davranışlarına Genel Bir Bakış“,
Stratejik Analiz, Sayı:97, Mayıs 2008, s. 60- 67
KOCABAŞ, Uğur; “Esad’dan Sonra Şimdi de Maliki” (Erişim)
http://haber.gazetevatan.com/esaddan-sonra-simdi-demaliki/445328/1/Haber, 21 Nisan 2012
KOLUMAN, Aziz; “Irak’ın, Sosyal, Demografik ve Etnik Yapısı”, Savunma
Bilimleri Enstitüsü Ders Notu, Ankara, 2007
233
KÖKSAL, Sönmez; “Irak’ın Kuzeyindeki Muhtemel Gelişmelerin Türkiye’ye
Etkileri”, BİLGESAM Rapor No:6, (Erişim)
www.bilgesam.org/tr/images/documents/rapor6.pdf, 23 Şubat 2012
“Kuzey Irak’ın Toplumsal, Siyasal Yapısı ve Kürt Bölgesel Yönetiminin
Türkiye İle İlişkileri”,ORSAM Rapor No:40, Ankara, 2011, s. 7-17
MARSH, Brian:“Using Scenarios to Identfy, Analyze, And Manage
Uncertanity”, Learning From The Future: Competitive Foresight
Scenarios, New York John Wiley&Sons, Inc., 1998, s.39-53.
OĞUZLU, Tarık; “Arap Baharı ve Değişen Bölgesel Dinamikler” , Ortadoğu
Analiz, Cilt:3- Sayı: 30, Haziran 2011 (Erişim)
http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2011616_Do%C
3%A7.%20Dr.%20Tar%C4%B1k%20O%C4%9EUZLU.pdf, 30 Eylül
2011, s.33- 40.
OKUR, Eren; “Seçimler ve Kuzey Irak’ın Geleceği”, BİLGESAM (Erişim):
http://www.bilgesam.org/tr/tr/index.php?option=com content&view
=articlevID=420, 25 Şubat 2011
ORHAN, Oytun; “Irak Parlamento seçimlerinde Musul: Gözlemler, Sonuçlar
ve Değerlendirmeler”, Ortadoğu Analiz, Cilt:2, Sayı:16, Nisan 2010,
(Erişim) www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2010420_
47474fff.pdf 12 Haziran 2011, s. 67- 81
ÖZARSLAN, Selim; “ Iraktaki Şiiler ve İnançlar “, Fırat Üniversitesi Orta
Doğu Araştırmaları Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden
Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ, 2004, s. 453- 470
ÖZDAĞ, Ümit;“Kırmançça Televizyon Yayınının Siyasal Sonuçları”, 21.
Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Ocak- Haziran 2008, Cilt:3, Sayı:8-9,
s.115-136
ÖZDAĞ, Ümit;” ABD’nin 2030 raporuna nasıl ulaşıldı? -1-”,Yeniçağ
Gazetesi,(Erişim)http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.ph
p?haber=25086, 15 Aralık 2012
ÖZDAĞ, Ümit;” ABD’nin 2030 raporuna nasıl ulaşıldı? -2-”,Yeniçağ Gazetesi,
(Erişim)http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=
25096,16 Aralık 2012
234
ÖZPEK, Burak Bilgehan; “ Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Seçimleri ve Türkiye”,
Ortadoğu Analiz, , Cilt:1, Sayı:9, Eylül 2009 (Erişim)
http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=356, s. 51-56
PİCKEL, Andreas; “Explaining,, and Explaining with, Economic Nationalism,”,
Nation and Nationalism, Vol:9, Part: 1, 2003, s. 105-128
PİRİNÇÇİ, Ferhat; “2003 Savaşı Sonrası Süreçte Irak’ta Siyasal Yapılanma”,
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi İkinci
Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ, 2004,
s. 481- 507
SALİH, Khalil; “Bir Azınlığı Şeytanlaştırma Irak Kürtleri Örneği”, Ortadoğu’da
Milliyetçilik Azınlıklar Diasporalar, Çvr: Ahmet Fethi, Sarmal
Yayınevi, 1998, İstanbul, s. 117- 132
SEMİN, Ali: “Irak’ın Kuzeyindeki Secimler ve Türkiye”, (Erişim)
http://www.sde.org.tr /print.aspx?pageID=0&columnID=0&newsID=60,
2 Nisan 2012
SEVENCAN, Murat;“Bir Stratejik Öngörü Metodu Olarak Senaryo
Planlama”,Köksav E-Bülten Kök Sosyal Ve Stratejik Araştırmalar
Vakfı, Şubat 2010 (Erişim) http://www.koksav.org.tr/hassas_konular
/260210_kok-hk-msevencan.pdf, 13 Aralık 2012, s.1-25.
SEVGEN, Nazmi; “Kerkük Türkleri“, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/
Bugün/ Yarın, Sayı 38, Kasım 1970, s.11-12
SEVGEN, Nazmi; “Kürt Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve
Muhtemel Neticeleri I“, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/ Bugün/
Yarın, Nisan 1970, Sayı 31, İstanbul, s. 64- 71..
SEVGEN, Nazmi; “Kürt Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve
Muhtemel Neticeleri II“, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/ Bugün/
Yarın, Mayıs 1970, Sayı 32, İstanbul, s. 54-61.
SEVGEN, Nazmi; “Kürt Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve
Muhtemel Neticeleri III“, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/ Bugün/
Yarın, Haziran 1970, Sayı: 33, s. 57- 64..
235
SEVGEN, Nazmi; “Kürt Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve
Muhtemel Neticeleri IV“, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/ Bugün/
Yarın, Temmuz 1970, Sayı: 34, s. 68- 70
SEVGEN, Nazmi; “ Kürt Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve
Muhtemel Neticeleri V“, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/ Bugün/
Yarın, Ağustos 1970, Sayı: 35, s. 75- 79.
SEVGEN, Nazmi;“ Kürt Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve
Muhtemel Neticeleri VI“, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/ Bugün/
Yarın, Eylül 1970- Sayı: 36, İstanbul, s.79- 82
“Suriye Ulusal Konseyi Başkanı Burhan Galyum ile Suriye Kürtleri üzerine
Ropartaj”, ORSAM (Erişim)
http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=3423, 24 Nisan 2012
ŞİRİN, Yelim Nur; ” Türkiye’nin Körfez Şavaşından Sonraki: Irak Politikası”,
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi İkinci
Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ, 2004,
s.513-527.
ŞÜKÜR, Soran; “Irak Savaş Sonrası İç Dengeler Gruplar Arası İlişkilerde
Gelinen Nokta”, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi
İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ,
2004, s. 529- 555
TAŞKIRAN, Cemalettin; “Bölücülük Konusunda Yanlış Teşhis Çözüm
Getirmez”,(Erişim)http://www.gazete360.com/yazi/profdrcemalettin_ta
skiran/boluculuk_konusunda_yanlis_teshis_cozum_getirmez120.aspx, 9 Haziran 2012
TAŞKIRAN, Cemalettin; ”Barzani’nin Türkiye Ziyareti” (Erişim)
http://www.tv2023haberajansi.com/Yazi/ProfDrCemalettin_Taskiran/B
arzaninin_Turkiye_Ziyareti-88.aspx, 25 Mayıs 2012
TAŞKIRAN, Cemalettin; ” Türkiye ve ABD’nin Irak ve Ortadoğu Politikaları”,
(Erişim)http://www.stradigma.com/turkce/haziran2003/makale_02.html
3 Haziran 2012
TAŞKIRAN, Cemalettin; “Türkiye’nin Irak Sınırı Değişebilir mi?”, (Erişim)
http://www.2023.gen.tr/kasim2007/3.htm , 3 Temmuz 2012
236
TAŞKIRAN, Cemalettin; ” Türkiye ve Irak’ın Kuzeyi”,(Erişim)
http://www.gazete360.com/Yazi/ProfDrCemalettin_Taskiran/TURKIYE
_VE__IRAKIN__KUZEYI-132.aspx, 3 Temmuz 2012
TERZİ, İmdat; “AltunKöprü Şehitleri Anısına” (Erişim)
http://www.bizturkmeniz.com/tr/index.asp?page=article&id=21369&up
datefrom=5&from=0, 9 Nisan 2011
TONKUŞ KAREEM, Selen; “Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin 2011’den 2012
ye Yansımaları”, Ortadoğu Analiz, Cilt:4, Sayı: 39, Mart 2012,
(Erişim)www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/.../201239_kapakmakale
E.pdf, 12 Nisan 2012, s. 8- 21
TONKUŞ KAREEM, Selen; “Kongre KYB’de Neyi Değiştirdi?” ORSAM
(Erişim): http:www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=861, 11 Ekim
2011
TURAN, Betül; ” Irak’ta Türkmenlerin Var Olma Mücadelesi”, Global Strateji,
Irak Dosyası, sayı 13, İlkbahar 2008, s. 85- 98.
TURAN Ömer;”Irak’ın Milletler Cemiyetine Girerken Yayınladığı
Deklerasyonda ve Anayasalarında Türk ve Diğer Azınlıkların Hakları”,
Avrasya Dosyası Kuzey Irak Özel, Ankara, Cilt:3,Sayı:1,İlkbahar
1996,s. 23- 36
“Türkiye-Irak Ekonomik İlişkileri” (Erişim)http://www.mfa.gov.tr/turkiye-irakekonomik-iliskileri-ve-turkiye_nin-yeniden-imar-surecine-katkisi.tr.mfa,
18 Haziran 2012
TÜRKMEN DUMAN, Fatma Ceren; “Irak’ta Federalizm Tartışmaları”,
Ortadoğu Analiz, ,Cilt:3, Sayı:34, Ekim 2011, (Erişim)
www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/20111021_inceleme3.
pdf, 17 Ocak 2012, s.61- 69
United Nations High Commissioner for Refugees ( UNHCR), “Iraq fact
Sheet”, September 2008 and July 31 2009 (Erişim)http://www.internaldisplacement.org/8025708F004CE90B/httpCountry_Documents?Read
Form&country=Iraq&count=10000, 2 Haziran 2012
UYSAL, Ertuğrul Umut: ” Operasyonel Risk Yönetiminde Senaryo Analizi”,
Bankacılar Dergisi, Sayı:69, 2009, s.73-85.
237
YAVUZ, Celalettin; ”Irak’lı Şii Lider Mukteda el Sadr ve Türkiye Ziyareti”,
ORSAM, (Erişim) http://www.turksam.org/tr/yazdir1647.html, 12 Mart
2011
YILMAZ, Durmuş; ”Yirminci Yüzyıl Başlarında Irak’ın Etno-Kültürel Yapısı ve
Bu Yapının Musul Meselesine Etkisi”, Fırat Üniversitesi Orta Doğu
Araştırmaları Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne
Irak Bildiriler II. Elazığ, 2004, s. 647- 663
YÜKSEL, Emine; ”Irak Labirentinde Bir Umut” (Erişim)
http://www.orsam.org.tr//tr/yazigoster.aspx?/ID=1400, 24 Ocak 2011
WALLERİ, R. Dan, “The Political Economy Literature on North and South
Relations: An Alternative Approaches and Empirical Evidence”,
International Studies Quarterly, Vol: 22,No:4,1978,s. 590-595.
WİMMER, Andreas; ”Democracy and Ethno – Religious Conflict in Iraq”,
Center on Democracy Development and the Rule of Law, Stanford
University Press, 2003
ZEYDAN, Sevgi Pınar; “ Kuzey Irak’ın Yeni Hükümet’in Kurulması
Sürecinden Umdukları Ve Buldukları”, ORSAM (Erişim)
http://www.orsam.org.tr/tr/tr/yazigoster.aspx?id:1401, 24 Ocak 2011
1 Sf İnfantry Division, “Soldiers Handbook to Iraq”, Unclassified, 2-1(14)
(Erişim): www.fas.org/irp/world/iraq/1/Dguide.pdf 17 Ocak 2011
“2010 Irak Genel Seçim (Resmi) Sonuçları”,
http://www.21yyte.org/tr/yazi.aspx?ID=3850&kat=27, 21 Nisan 2011
TEZLER
AKÇAKAYA, Onur; Irak Bölgesel Kürt Yönetimine Küresel ve Bölgesel
Bakış, Ankara, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Polis
Akademisi, 2009
ASLAN, Hussein Abbas Ali Muhammed, Kraliyet Devrinde Irak’ın Etnik
Yapısı ve Siyasi Oluşumlar, Ankara, Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Gazi Üniversitesi, 2009
238
DAĞDEVİREN, Zülfü; Türkiye’nin Kuzey Irak Politikası: Devlet-Hükümet
İlişkileri, Bolu, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Abant İzzet
Baysal Üniversitesi, 2007
DELİCEOĞLU, Sabriye; Kuzey Irak’taki Etnik ve Dini Gruplar ve Bölge
Politikalarına Etkileri, İstanbul, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Marmara Üniversitesi, 2006
GÜZEL, Hasan Tevfik; Irak’ın Kuzeyindeki Bölgesel Kürt Yönetimi (19922008), Ankara, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi
Üniversitesi, 2009
SÜLLÜ, Zübeyde; Siyasal İletişim Süresince Milliyetçi Söylemin Kullanımı,
Ankara, Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi, 2007
TOKER, Mehmet Ş.; Etnik Milliyetçilik Sorunları ve Birleşmiş Milletler,
İstanbul, Yüksek Lisans Tezi, Beykent Üniversitesi, 2009
TÜRK, Furkan; Ortadoğu’da Yeniden Yapılandırılan Irak ve Türkiye’ye
Etkileri, Gebze, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gebze Yüksek
Teknoloji Enstitüsü, 2007
YILDIRIM, Serdar; Türkiye’nin Kuzey Irak’a Yönelik Politikaları(1992-2002),
İstanbul, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik
Üniversitesi, 2003
239
EKLER
EK I: Irak’ın Mevcut Petrol Ve Doğalgaz Sahaları İle Petrol Boru Hatlarını
Gösteren Harita
EK II: Kuzey Irak, Bahdinan Ve Soran Bölgelerini Gösteren Harita
EK III: Türkmenlerin Irak’ta Dağılımını Gösteren Genel Harita
EK IV: Kürtlerin Suriye’de Dağılımını Gösteren Genel Harita
240
EK I: IRAK’IN MEVCUT PETROL VE DOĞALGAZ SAHALARI İLE
PETROL BORU HATLARINI GÖSTEREN HARİTA
Kaynak: www.lib. utexas.edu/maps
241
EK II: KUZEY IRAK, BEHDİNAN VE SORAN BÖLGELERİNİ GÖSTEREN
HARİTA
Kaynak : www.lib.utexas.edu/maps/middleeastandasia/iraqkurdishareas2003
242
EK III :TÜRKMENLERİN IRAK’TA DAĞILIMINI GÖSTEREN GENEL
HARİTA
Kaynak: www.iraqiturkman.org.tr
243
EK IV: KÜRTLERİN SURİYE’DE DAĞILIMINI GÖSTEREN GENEL HARİTA
Kaynak: Serhat ERKMEN, “Suriye’de Kürt Hareketleri”, ORSAM RAPOR NO: 127, Ağustos 2012,
s 12
244
ÖZET
DEMİREL, Hasan Hüsnü. Irak’taki Etnik Milliyetçiliğin Bölgeye
Yansımaları: Kürtçülük Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2012.
Çalışmada; Kuzey Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetiminin dünü, bugünü ve
geleceği ele alınarak Irak’taki kürt milliyetçiliği incelenmiştir. Çalışmanın
amacı; bölgedeki değişim sürecini, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ve diğer bölge
ülkelerinin davranışları ve tepkileri temelinde Senaryo Analiz Yöntemi
kullanarak öngörebilmektir.
Çalışmam, Irak’taki etnik gruplar ve bu grupların milliyetçilik faaliyetleri;
bu faaliyetler üzerinde etkili olan yabancı ülkeler ve gelişmeler; Kürtçü
faaliyetlerin yakın dönemdeki gelişme seyri; Irak’ın SOFA kapsamında ABD
askerleri tarafından terk edilmesini müteakip Irak’taki muhtemel Kürt kaynaklı
gelişmeler ile bu gelişmelerin bölgeye yansımalarını kapsamaktadır.
Oluşturulan senaryolar doğrultusunda Kürt milliyetçilerin çok kısa
vadede bağımsızlıklarını ilan etmeleri zor gözükmektedir. Ancak uygun
şartların oluşmasını takiben bağımsızlıklarını ilan etmeleri beklenmektedir.
Bölgesel Kürt Yönetiminin belirlediği bağımsızlık amacına ulaşıncaya
kadar kazanımlarını en üst seviyeye çıkarmak için küresel güçlerin
hedeflerine uygun hareket edeceği ve böylece her gelişmeden menfaat elde
etmek amacında olacağı beklenmektedir.
Anahtar Sözcükler
1. Irak
2. Kürtler
3 Kürtçülük
4. Etnik Millyetçilik
5. Bölgesel Kürt Yönetimi (BKY)
245
ABSTRACT
DEMİREL, Hasan Hüsnü. Regional Reflection of Ethnic Nationalism In
Iraq: Sample of Kurdish Nationalism, Master’s Thesis, Ankara, 2012
In the study, Kurdish nationalism in Iraq is brought up by considering
(especially) Kurdistan Regional Government’s past, present and future.
Purpose of this study is to foresee the process of the change in the region on
the base of Iraq Kurdistan Regional Government and the other local
governments behaviors and reactions by Scenario Analysis Method.
My study includes; ethnical groups in the Iraq and their nationalist
activities which the foreign countries promotes; Kurdish activity progress
during recent past; immediately after United States Army desertion from Iraq
by laws of SOFA, probable Kurdish sourced incidents and the reflections of
them to the region.
In accordance with the scenarios constructed, it is hard to expect an
independency declaration for the Kurdish nationalists soon. But after
convenient conditions provided in the region, it is expected rightaway.
Kurdistan Regional Government is expected to act in harmony with the
superpowers until reaching their independency goal; with expectance of
benefit from every single evolution in the region to maximize their earnings.
Key Words
1. Iraq
2. Kurds
3. Kurdish Nationalism
4. Ethnic Nationalism
5. Kurdistan Regional Government (KRG)
Download