dental implant tedavisinin planlaması ve takibinde görüntüleme

advertisement
T.C.
Ege Üniversitesi
Dişhekimliği Fakültesi
Oral Diagnoz ve Radyoloji
Anabilim Dalı
DENTAL İMPLANT TEDAVİSİNİN PLANLAMASI VE
TAKİBİNDE GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİNİN ÖNEMİ VE
KARŞILAŞTIRILMASI
Bitirme Tezi
Stj. Dişhekimi Ertan TUNCER
Danışman Öğretim Üyesi: Prof Dr. Hülya ÇANKAYA
İzmir-2009
T.C.
Ege Üniversitesi
Dişhekimliği Fakültesi
Oral Diagnoz ve Radyoloji
Anabilim Dalı
DENTAL İMPLANT TEDAVİSİNİN PLANLAMASI VE
TAKİBİNDE GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİNİN ÖNEMİ VE
KARŞILAŞTIRILMASI
Bitirme Tezi
Stj. Dişhekimi Ertan TUNCER
Danışman Öğretim Üyesi: Prof Dr. Hülya ÇANKAYA
İzmir-2009
ÖNSÖZ
“Dental İmplant Tedavisinin Planlaması ve Takibinde Görüntüleme Yöntemlerinin
Önemi ve Karşılaştırılması” konulu bu çalışmanın hazırlanmasında her konuda benden
zamanını ve yardımlarını esirgemeyen Sayın Prof. Dr. Hülya Çankaya’ya teşekkürü bir borç
bilirim.
İZMİR, 2009
Stj.Dişhekimi Ertan TUNCER
İÇİNDEKİLER
1.GİRİŞ…………………………………………………………………...………………...…1
2.DENTAL İMPLANTLAR…………………………………………………………………2
2.1. DENTAL İMPLANT TÜRLERİ………………………………………..…......….......2
2.1.1. Subperiostal İmplantlar………………………………………………...….......2
2.1.2. Transosteal İmplantlar……………………………………………….....….......2
2.1.3. Endosteal İmplantlar……………………………………………….......….......3
2.2. DENTAL İMPLANT TEDAVİSİNİN ENDİKASYON VE
KONTRAENDİKASYONLARI................................................................................................4
2.2.1. Dental İmplant Endikasyonları..........................................................................4
2.2.2. Dental İmplant Kontraendikasyonları................................................................5
3. İMPLANT BÖLGESİNİN GÖRÜNTÜLENMESİ ………………………...………........6
3.1. GÖRÜNTÜLEMEDE KULLANILAN YÖNTEMLER…………………......….......6
3.1.1. Periapikal Radyografi………………………………………………...….......7
3.1.2. Dijital Subtraction Radyografi……………………………………....…......10
3.1.3. Tuned Aperture Computed Tomography……………………….....…….....11
3.1.4. Oklüzal Radyografi……………………………….....………………..........12
3.1.5. Sefalometrik Radyografi……………………………………….…..............12
3.1.6. Panoramik Radyografi………………………………………..….....….......13
3.1.7. Tomografi…………………………………………………………...….......14
3.1.7.1 Konvansiyonel Tomografi…………………......……………...….......14
3.1.7.2 Bilgisayarlı Tomografi…………………………………….......….......15
3.1.7.3 Konik Işın Huzmeli Bilgisayarlı Tomografi………...………..............16
3.1.8. Manyetik Rezonans Görüntüleme……………………………..….....…….....18
3.2. İMPLANT BÖLGESİNİN PREOPERATİF DEĞERLENDİRİLMESİ…….….......20
3.3. İMPLANTIN POSTOPERATİF DEĞERLENDİRİLMESİ………................….......27
3.3.1. İmplant Tedavisinin Komplikasyonları…………………………….......….......27
3.3.2. İmplant Başarısının Radyografik Kriterleri………………………………........29
3.3.3. İmplant Başarısını Radyografik Değerlendirme Metodları………………….....30
4. GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİNİN DOZ YÖNÜNDEN KARŞILAŞTIRILMASI
…………………………………………………………………………………………...........34
5.SONUÇ……………………………………………………………………………..……...35
6.KAYNAKLAR……………………………………………………………………..……...36
7.ÖZGEÇMİŞ……………………………………………………………………………….43
1. GİRİŞ
Dental implantlar , son yıllarda tüm dünyada total ve parsiyel diş eksikliklerinin
tedavisinde ve ortodontik tedavide ankraj olarak kullanılan, biyouyumluluğu olan
materyallerdir. Diş eksikliği olan bireylerde
çiğneme konuşma gibi oral
fonksiyonların yanı sıra hastaların sistemik ve psikolojik durumları da etkilenmekte
ve bazı hastalarda konvansiyonel tedaviler ile optimal sonuca ulaşmak mümkün
olmamaktadır. Bu gibi durumlarda dental implantlar, fonksiyonel ve estetik
ihtiyaçları karşılamada üstün bir tedavi alternatifi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Dental implantların son 5 yılda başarı oranının %90 a ulaşması toplum tarafından
büyük kabul ve talep görmesine neden olmuştur. (1)
İmplant cerrahisinin amacı, yeterli çiğneme ve konuşma fonksiyonu ile
estetiğin geri kazanımını
sağlamak için; en uygun boyut, sayı ve pozisyonda
implantın yerleştirilmesidir. Bunun için planlama safhasında, klinik muayene ile
yetinilmeyip mevcut kemik yapılarının morfoloji, boyut ve kalite yönünden
radyografik olarak değerlendirilmesi, implant öncesi planlamanın en önemli
basamağıdır. Cerrahi uygulamada
meydana gelebilecek komplikasyonların
önlenmesi için, implant bölgesine komşu nazal fossa, maksiller sinüs, damar-sinir
paketi gibi anatomik yapıların pozisyonlarının bilinmesi, implanta komşu
dokulardaki patolojik oluşumların tesbiti hayati önem taşır. Bunlara ek olarak
implant çevresi sert dokuların uzun dönem performansının değerlendirilmesinde de
tek geçerli yol radyografi olup radyografik muayene, implant tedavisinin
vazgeçilemez bir parçasıdır (2).
2. DENTAL İMPLANTLAR
2.1 DENTAL İMPLANT TÜRLERİ
Dental İmplantlar Subperiostal, Transosseoz ve Endosseoz olmak üzere üç
genel kategoriye ayrılır (3).
2.1.1 Subperiostal İmplantlar
Hastanın çene ölçülerine göre iskelet olarak hazırlanan ve osseoentegrasyon
oluşturmayan implant türleridir. Endosseos alt yapı yerleştirmek için yeterli kemik
yüksekliği olmayan atrofik çenelerde uygulanır (3).
Şekil 1: Subperiostal İmplant
2.1.2 Transosseoz İmplantlar
Bu implantlarda da osseoentegrasyon oluşmaz. Zımba tarzında implantlardır ve
genellikle anterior bölgede uygulanırlar (3).
-1-
Şekil 2: Transosseoz İmplant
2.1.3 Endosseoz İmplantlar
En sık kullanılan ve osseoentegrasyon prensibine dayanan implantlardır. Pin,
blade, silindirik vida veya silindirik sepet şekillerde çeşitli oendosseöz implantlar
geliştirilmiştir (3).
Günümüzde kullanılan osseoentegre implantların çoğu 3.25-3.75 mm çapında
ve 7-10 mm uzunluğundadır. Klinisyenler, mekanik kaygılar doğrultusunda, her
zaman, kullanılabilecek en büyük boyutlu implantı tercih ederler (4).
-2-
Şekil 3: Endosseoz İmplantlar
2.2. DENTAL İMPLANT ENDİKASYON VE KONTRAENDİKASYONLARI
2.2.1 Dental İmplant Tedavisinin Endikasyonları
Diğer protetik ve cerrahi tekniklerle tedavi edilemeyecek diş eksiklikleri
(mevcut dişlerin retansiyonunun yetersiz olduğu veya doku defekti bulunan
durumlar)
Dental implantların, konvansiyonel tedaviden daha yararlı olduğu durumlar
(kısa dişsiz arklar, tek diş eksiklikleri , ortodontik retansiyon)
Konvansiyonel tedavi ile implant tedavisinden benzer fonksiyonel sonuç
alınacak vakalar. Bu durumlarda implant tedavisi kararı kişisel düşünceler
veya estetik kaygılar sonucu verilir (5).
-3-
2.2.2 Dental İmplant Tedavisinin Kontraendikasyonları
Sistemik Kontraendikasyonlar
Kemik sistemi ile ilgili hastalıklar
Endokrinolojik hastalıklar
Hematopoetik sistem rahatsızlıkları
Romatizmal hastalıklar
Kronik böbrek hastalıkları
Karaciğer sirozu
Alerjik hastalıklar
İmmun sistem bozuklukları
Fokal enfeksiyon
Tümoral hastalıklar
Lokal Kontraendikasyonlar
Osteomyelit
Anatomik bozukluk ve yetersizlik
TME hastalıkları
Parafonksiyonlar
Radyoterapi
Yetersiz ağız hijyeni
Makroglossi
Bruksizm
Tekrarlanan ağız mukozası hastalıkları (6)
-4-
3. İMPLANT BÖLGESİNİN GÖRÜNTÜLENMESİ
3.1. GÖRÜNTÜLEMEDE KULLANILAN YÖNTEMLER
Diş hekimliğinde radyolojinin diagnostik rolünün önemi, hızla gelişen
görüntüleme yöntemleri sayesinde giderek artmaktadır. Günümüzde implant
tedavisinde yararlanılan maksillofasiyal görüntüleme yöntemleri; 2 boyutlu görüntü
veren intraoral ve panoramik radyografi ile 3 boyutlu görüntü sağlayan bilgisayarlı
tomografi (BT), konik ışın hüzmeli bilgisayarlı tomografi , Tuned Aperture
Computed Tomography (TACT) ve manyetik rezonans görüntüleme olarak
sıralanabilir.
İntraoral radyografi ilk kez, Roentgenin 1895te X ışınlarını bulmasını takip
eden birkaç hafta içinde uygulanmıştır. Bu uygulamayı ekstraoral ve sefalometrik
radyografiler takip etmiştir. Panoramik radyografi ise 20. yüzyılın ortasından beri
tüm diş ve komşu yapıların görüntülenmesinde yaygın olarak kullanılan bir
görüntüleme yöntemidir.
Son yıllarda
dental ve medikal tanıda
çığır açan 3 boyutlu görüntüleme
yöntemleri ortaya çıkmış, bilgisayarlı tomografi, ultrasonografi ve manyetik
rezonans görüntüleme gibi tekniklerin yanında, bilgisayarlı tomografi teknolojisini
temel alan konik ışın hüzmeli bilgisayarlı tomografi de 3 boyutlu görüntülemeyi,
daha az doz ile elde edilebilir hale getirmiştir (7). Son olarak ortaya çıkan TACT
tekniğinin de, ilk araştırmalar sonucunda, gelecek vaat ettiği öne sürülmektedir
(8,9,10).
-5-
3.1.1. PERİAPİKAL RADYOGRAFİ
Konvansiyonel periapikal ve bite-wing radyografiler ; çoğu kişi tarafından
bilinen , kolayca bulunabilen ve doğru uygulandığında, çoğu dental gereksinimi
mükemmel şekilde karşılayabilecek kalitede görüntü veren yöntemlerdir.
Bu görüntüleme yöntemi ile ilgilenilen bölgede kemiğin trabeküler yapısı,
kalmış kökler, periodonsiyum ve komşu dişlerin açıları değerlendirilebilir (11).
İntraoral görüntüleme yöntemleri arasında en iyi uzaysal çözünürlüğe sahip
olan, düşük maliyetli ve hastaya ulaşan radyasyon dozunun
en az olduğu bu
yöntemin en önemli eksikliği 3 boyutlu yapının 2 boyutlu görüntüsünü vermesidir.
Ayrıca görüntülenen alanın dar olması, komşu anatomik yapıların tam olarak
izlenememesi
ve
paralel
teknik
kullanılmadığı
durumlarda
engellenememesi dolayısıyla tedavi takibinin yapılamaması
distorsiyonun
diğer dezavantajlarıdır
(1,2,12) .
Son yıllarda teknolojik gelişmelere paralel olarak dental radyografi
uygulamalarında dijital uygulamaya geçilmiştir. Bu geçiş için genel sebepler; hasta
bilinçlenmesi, düşük ekspozisyon süresi, görüntü alım hızının artışı ve hastaların
gözüne modern gözükme çabasıdır (13).
DİJİTAL RADYOGRAFİ
Günümüzde
(CCD
,Charge
dijital
Coupled
radyografi
Device–
yönteminde
direkt
sensör
CMOS,Complementary
-6-
sistemleri
Metal
Oxide
Semiconductor) ve
direkt görüntü plakları (PSP, photostimulable phosphor
luminescence) olmak üzere iki grup görüntü reseptörü kullanılmaktadır. (7)
CCD ve CMOS sistemleri
Bu sistemlerde
kullanılmaktadır ve
görüntüyü oluşturmak için
sert, intraoral sensörler
ekspozisyon yapıldıktan sonra saniyeler içerisinde, monitör
üzerinde görüntü oluşmaktadır. (7).
CCD sensörlerin konvansiyonel filmlerden en önemli farkı, x ışınlarına karşı
daha hassas olmalarıdr. Bu sayede hatalardan doğan çekim tekrarları ve buna bağlı
olarak hastaya ulaşan radyasyon dozu azalmaktadır.
PSP Sistemleri
PSP sistemlerinde , görüntüyü oluşturmak için kablosuz, ince ve esnek fosfor
plaklar kullanır. Bu plaklar tekrar tekrar kullanılabilir ve X ışını tarafından uyarılınca
oluşan foton enerjisini saklayabilmekte ve ultraviyole ışını ile tarandığı zaman ışık
yansıtmaktadır. Yansıyan ışın lazer tarayıcı ile ölçüldükten sonra , monitör üzerinde
görüntülenip bilgisayarda dijital olarak saklanabilmektedir. Bu süreç birkaç saniye
veya birkaç dakika sürebilir (7).
Film ve dijital sistemlerin hassaslık ile doğruluğunu karşılaştıran pek çok
çalışma yapılmıştır.
Elde edilen sonuçlar, bu sistemlerin diagnostik doğruluk
açısından pek farklılık göstermediğidir (14,15,16). Bu yüzden filmden dijital
teknolojiye geçiş kararını, bu sistemlerin diğer özellikleri etkiler. Dijital görüntüleme
kullanmanın en önemli avantajlarından biri hasta eğitimidir. Bilgisayar ekranında
büyük boyutlu bir görüntü kullanmak, hastaları mevcut durumları ve tedavi
-7-
gereksinimleri yönünden bilgilendirmek için çok etkili bir yöntemdir. Dijital
görüntülemede ayrıca , filmlerin kaybedilme şansının olmaması ve görüntülerin
dijital ortamda rahatça muhafaza edilip, paylaşılabilmesi de avantajdır. (7).
Dijital sistemleri en çok bahsedilen avantajı, görüntünün okunabilirliğini
arttırmada kullanılan parlaklık, kontrast ve keskinleştirme uygulamalarıdır. Bu
uygulamalar subjektif görünümü iyi yönde optimize edebildiği gibi, yanlış kullanım
sonucunda görüntünün bozulması ve dolayısıyla hatalı tetkik yapılmasını da olası
kılmaktadır (7).
Dijital görüntülemede dozun miktarı ile ilgili pek çok abartılı iddialar ortaya
atılmıştır. Ortak görüş CCD ve CMOS sistemlerinin F-speed filmlerden biraz daha az
radyasyona sebep olduğudur. Ancak kullanım zorluğu, hatalı film sayısını arttırıp,
gerekenden fazla sayıda görüntü alınmasına, dolayısı ile doz avantajının ortadan
kalkmasına neden olmaktadır. PSP plakları ise ilginç bir durumu gündeme getirir. Bu
plakların gerekenden çok yüksek dozda bile düzgün görüntü vermesi yüzünden,
dozun F-speed filmlerde kullanılan miktarda olmasına özen gösterilmelidir (7).
Tüm dijital sistemlerde, bilgi saklama ve yedekleme yapılabilmektedir.
Görüntüler güvenli bir sabit diske kaydedilebilir veya meslektaşlara gönderilerek
hastanın başka bir hekim tarafından gereksiz olarak tekrar radyasyona maruz
bırakılması önlenmiş olur. Görüntüler aynı zamanda kağıt üzerine basılabilse de
bunun sonucunda görüntü kalitesi düşer (7).
-8-
Direkt veya indirekt sistemlerle elde edilmiş görüntülerin diğer bir avantajı ise
özel bir bilgisayar yazılım programı ile aynı bölgeden çekilmiş
iki radyografik
görüntü arasında varolan gerçek farklılığı ortaya çıkaran dijital çıkartma tekniğinin
DSR (digital subtraction radiography ) uygulanabilmesidir. (17).
Şekil 5: Konvansiyonel Film ve Direkt Dijital Radyografi
3.1.2 DİJİTAL SUBTRACTİON RADYOGRAFİ (DSR)
DSR röntgen görüntüsünün arka planındaki görüntü kirliliği yaratan ve dikkati
dağıtan detayları azaltarak ya da ortadan kaldırarak, iki radyografik görüntü
arasındaki farklılığı ortaya çıkaran, özellikle tedavi takibinde yararlı olan bir
yöntemdir.
(17). Özellikle diş ve kemik dokusunda oluşan
farklılıklarını tesbit etmede diğer tekniklere
küçük densite
göre üstünlüğü birçok çalışma ile
saptanmıştır. Konvansiyonel radyografi ile kemikteki % 30-60 oranına ulaşmış
mineralizasyon değişimleri tespit edilebiliyor iken (17,18), DSR ile % 1-5 arası
mineralizasyon değişiklikleri belirlenebilmekte
ve 0.78 mm’lik krestal kemik
yükseklik değişimleri izlenebilmektedir (17). Ayrıca yalnızca kansellöz kemik ile
sınırlı lezyonların izlenmesi de daha kolay olmaktadır.
-9-
(17). DSR implant
tedavisinin her aşaması sırasında, kemik değerlendirmesinde kullanılabilmektedir
(17).Ancak iki görüntünün üst üste konarak birbirinden çıkartılması prensibi ile
çalışan bir yöntem olduğundan ve radyografik geometrinin sürekli olarak sağlanması
gerektiğinden zor bir yöntem olarak tanımlanmaktadır (19).
Şekil 4: Dijital Subtraction Radyografi ; a-Birinci radyografi, b-İkinci
radyografi, c-Logaritmik subtraction görüntüsü
3.1.3 TUNED APERTURE COMPUTED TOMOGRAPHY (TACT)
TACT , CCD sensörlü dijital sisteme bir bilgisayar yazılımı ilavesi ile
tomografik bir boyut kazandırılması tekniğidir ve Webber ve ark. tarafından
geliştirilmiştir., tomosentez ve optik-açıklık teorisini temel alan oldukça yeni bir
görüntüleme metodudur (19,20).
Temel olarak farklı açılardan konvansiyonel yöntemle alınmış alınmış 2
boyutlu periapikal radyografi görüntülerini kullanan TACT, ilgili bölgenin Z
ekseninde boylamsal tomografik dilimlerini oluşturur. Bu yöntem konvansiyonel
intraoral radyografiye bir alternatif olup ; komşu dokuların süperpozisyonu olmadan
ilgilenilen yapıların lokalizasyonunun saptanmasını sağlar. Ayrıca TACT yazılım
- 10 -
paketi çeşitli filtreler ve özellikle dijital subtraction radyografiye (DSR) yarar
sağlayacak fonksiyonlar içermektedir. Yapılan çalışmalarda, TACT yöntemi
kullanılarak çenelerdeki lezyonların tanısı, primer ve sekonder çürüklerin
saptanmasında diagnostik başarının arttığı gösterilmiştir (21,22,23,24).
Ayrıca
TACT ve DSR tekniklerinin birlikte kullanılması, projeksiyon
geometrisi nedeniyle oluşan hatalara bağlı olarak DSR’nin klinik kulanımındaki
engelleri ortadan kaldırmıştır. (8).
Şekil 6: Çeşitli TACT görüntüleri
3.1.4 OKLUZAL RADYOGRAFİ
Bu teknik ile her iki çeneye ait alveoler kemiğin bukko-lingual genişliği ,
kemik yapısının konturları, mandibuler kanalın yapısı ve kemikteki patojik
lezyonların varlığı ve bukkolingual yöndeki boyutları değerlendirilebilir (25).
3.1.5 SEFALOMETRİK RADYOGRAFİ
Sefalometrik radyografi ile çenelerin lateral , postero-anterior ve oblik
görüntüleri elde edilebilir. Ayrıca iskeletsel ilişkiler ve yumuşak doku profili ile ilgili
bilgiler elde edilebilir (25).
- 11 -
3.1.6. PANORAMİK RADYOGRAFİ
Panoramik görüntüleme tekniği ilk olarak 1950 yılında kullanılmaya
başlamıştır ve implant uygulamalarından önce implant yerinin tesbiti için en çok
kullanılan yöntemdir (1).
Panoramik radyografi ile oral kavite ve çevresi sert dokuların kapsamlı bir
değerlendirmesi yapılabilir, çene kemikleri içerisindeki kalmış kökler, sürmemiş
dişler, yabancı cisimler, kist, tümör gibi patolojik durumlar tesbit edilebilir. (7)
Panoramik görüntülemenin avantajları çenelerin ve çevre anatomik yapıların
bütün olarak görüntülenmesi , hastaya ulaşan doz miktarının
düşük olması ve çok
pahalı ekipman gerektirmemesidir( 7).
Ancak panoramik görüntülerin çözünürlüğü çoğu dental girişim için yeterli
olmakla beraber, intraoral görüntülemeden düşük olup, belirgin görüntü vermeyen
veya başlangıç safhasındaki hastalıkların tespiti için yeterli değildir. Bunun yanında
çok sayıda artefakt bulundurabilmesi diagnostik kaliteyi düşürür (26) .
Panoramik radyografide karşılaşılan diğer bir sorun da distorsiyondur. Hasta
doğru konumlandığında tüm panoramik radyografiler görüntüyü yaklaşık %30
büyütür. Hastanın ideal pozisyondan 5 mm sapması halinde büyüme %10 ile %61
arasında değişebilmektedir (13). Magnifikasyon ve distorsiyondan doğan hatalar,
kemik kaybı ve miktarının ölçülmeye çalışıldığı durumlarda önem kazanmaktadır
(7).
- 12 -
Son yıllarda panoramik görüntülemede de
başlanmış
olup yapılan çalışmalarda
dijital sistemler kullanılmaya
CCD ve PSP sistemlerde hastanın aldığı
radyasyon dozunun ve görüntünün çözünürlüğünün konvansiyonel sisteme yakın
olduğu saptanmıştır (7).
Şekil 7: Panoramik Radyografi Görüntüleri
3.1.7. TOMOGRAFİ
Tomografi ile x ışını ve filmin eş zamanlı hareket etmesi ile , fokal düzlemde
üst üste konumlandırılmış yapıların kesit görüntüsü elde edilebilir (27).
Tomografiler konvansiyonel ve bilgisayarlı olmak üzere iki çeşittir ve panoramik
radyografi ile elde edilemeyen 3. boyuta ait görüntüleri verir.
Dişhekimliğinde
maksillofasiyal bölgedeki enfeksiyon, kist, tümör ve travma vakalarının tanısı ve
tedavisinin takibinde, implant planlaması aşamasında kemiğin medio-lateral yöndeki
kalınlığının belirlenmesinde, maksiler sinüs, submandibular fossa, mandibular kanal
gibi anatomik yapılar ile ilişkideki kemiğin genişliği ve derinliğinin saptanmasında
kullanılmaktadır (28, 12).
3.1.7.3. KONVANSİYONEL TOMOGRAFİ
Konvansiyonel tomografi ile alınan görüntülerde 3. boyut gözlenmekle beraber
sadece seçilen düzlem üzerindeki doku dilimi net olarak izlenmekte, bunun altında
- 13 -
veya üstünde kalan doku tabakaları bulanık olarak gözlenmektedir. Son yıllarda
çeşitli firmalar dental panoramik radyografi cihazlarını çenelerin kesit görüntülerini
elde edecek şekilde geliştirmişlerdir.Bu cihazlarla küçük oranlarda magnifikasyona
ve sınırlı kontrast ve rezolüsyona sahip ancak tedavi planlaması için önemli bilgiler
veren görüntüleri elde etmek mümkün olmaktadır (2).Ayrıca konvansiyonel
tomografinin maliyetinin düşük olması, birçok diş hekimliği kliniğinde bulunması
ve hastaya ulaşan radyasyon dozunun bilgisayarlı tomografiye göre düşük olması
diğer avantajlarıdır (12).
3.1.7.2. BİLGİSAYARLI
TOMOGRAFİ
Bilgisayarlı tomografi (BT) vücudun istenilen bir bölgesinin, değişik
düzlemlerden alınan değişik kesitler aracılığıyla görüntüsünün elde edilmesidir.
(29,30).
BT’de doku ve organların imajı birbiri üzerine süperpoze olmaz, kontrast ve
rezolüsyon artmıştır. BT ile intravenöz kontrast ajanlar kullanılarak tümör benzeri
vaskülarize oluşumların tespit edilmesi mümkün olmaktadır.
Diş hekimliğinde 3 boyutlu BT
patolojik durumların, iskeletsel deformitelerin
tanısında, özellikle implant uygulamaları öncesinde kemiğin miktarı ve kalitesinin
tespitinde, yumuşak doku kalınlığının saptanmasında ve komşu anatomik yapıların
genişliği ve çevresindeki kemiğin genişliği ile kalitesinin belirlenmesinde
kullanılmaktadır (28).
Bilgisayarlı tomografinin avantajları, magnifikasyon faktörünün sabit olması,
kontrastın yüksek olması ve birçok düzlemde görüntü elde edilebilmesidir. Ayrıca
- 14 -
elde edilen görüntülerde, özel yazılım programları kullanılarak, üç boyutlu planlama
yapmak mümkün olmaktadır. Dezavantajları ise konvansiyonel yöntemlere göre
hastaya ulaşan radyasyon dozunun yüksek olması, pahalı cihazlar gerektirmesi,
genellikle büyük sağlık kuruluşlarında bulunması ve metal cisimlerin oluşturduğu
artefaktlara bağlı görüntü kalitesindeki bozulmalardır (1,31).
3.1.7.3. KONİK IŞIN HÜZMELİ BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ (CBCT)
Konik ışın hüzmeli bilgisayarlı tomografi ,prensibi 20 yıl öncesine uzanmasına
karşın son 5 yılda diş hekimliğinde sık kullanılan, yüksek kalitede ve istenilen
düzlem üzerinde kesit halinde görüntü verebilen bir görüntüleme yöntemidir (7,32).
Yapılan
çalışmalarda
diagnostik
doğruluk
açısından
periapikal
radyografi
yöntemlerinden bile daha üstün olduğu ispatlanmıştır (14,33,34).
Konik ışın hüzmeli bilgisayarlı tomografi cihazları x ışınlarını , konvansiyonel
BT makineleri gibi yelpaze şeklinde değil, kon şeklinde verir, tek rotasyonda ve
oldukça düşük radyasyon dozu ile 3 boyutlu hacimli (volumetrik ) veri elde
edilmesini sağlar. (7). Ayrıca bu cihazlardan elde edilen verileri kullanıp, özel
amaçlar için farklı görüntüler elde eden ve ölçümler yapan özel yazılımlar da
geliştirilmiştir. Bir diş hekimi bu özel yazılımları kullanmak istediğinde işlenmiş
volümetrik bilgiler, standart yazılımdan DICOM bilgi seti olarak çıkartılır. Bu bilgi
seti daha sonra özel yazılım tarafında analiz edilir. Bahsedilen özel yazılımlar
genellikle implant planlaması ve tedavisinde veya sert-yumuşak doku ilişkisinin
görüntülenmesi amacıyla ya da ortodontik planlamada yardımcı olarak kullanılır.
Konik ışın hüzmeli bilgisayarlı tomografi ile elde edilen bilgi setleri aynı zamanda,
- 15 -
tedavi planlamasında kullanılan prototip modellerin elde edilmesini sağlar. Bu
modeller ortognatik cerrahide, implant tedavisinde izlenecek cerrahi planın
hazırlanmasında veya adli vakalarda kullanılabilir (7).
Konik
ışın
hüzmeli
bilgisayarlı
tomografi’nin
diş
hekimliğindeki
endikasyonları; dental implant tedavisi için çene kemiklerinin incelenmesi, diş ve
fasiyal yapıların ortodontik tedavi için değerlendirilmesi, TME’deki dejeneratif
değişikliklerin gözlenmesi, mandibular molar dişlerin
alveolar sınır ile olan
ilişkilerinin saptanması, dişlerin kök kırığı veya periapikal lezyon yönünden
incelenmesi, kemiğin enfeksiyon, kist ve tümör yönünden değerlendirilmesidir.
Tüm bu uygulamalarda ince görüntü kesitleri alınması bölgedeki kompleks
yapıların süperpozisyon oluşturmasını engeller (7).
Konik ışın hüzmeli bilgisayarlı tomografi cihazları geniş ve limitli görüntü
hacmi verenler olmak üzere iki tiptir.
Büyük görüntü hacimli makineler 15 ila 30
cm arası bir büyüklükte görüntü verebilirler, limitli hacimli makineler ise 4 ila 6cm
boyutunda görüntü vermesine karşın daha yüksek çözünürlüğe sahiptir. Büyük
hacimli sistemlerin kullanımının ortodonti, tüm çene implant tedavisi ve ortognatik
cerrahi için uygun iken limitli hacimli sistemlerin tek dişin incelenmesi, tek implant
tedavisi ve TMEnin kemiksel bileşenlerinin incelenmesinde kullanılmasının daha
uygun olduğu bildirilmiştir. (7).
Büyük hacimli sistemlerinin yetersiz kaldığı durumlar, intraoral radyografiler
ve limitli hacimli konik ışın huzmeli bilgisayarlı tomografi ile karşılaştırıldığında,
çözünürlüğünün düşük kalmasıdır. Büyük hacimli cihazlar
- 16 -
aynı panoramik
radyografi gibi, geniş görüntü elde edilmesinde başarılı olup, sınırlı bir bölgenin
detaylı incelemesinde yetersiz kalabilmektedir. Ayrıca konvansiyonel BT’ nin aksine
kontrast çözünürlüğü, kemik gibi kalsifiye yapılar ile sınırlı kalır, yumuşak dokular
ve boşluklar arasındaki geçişi tanımlayabilmesine rağmen, yumuşak dokunun
okunabilir bir görüntüsü oluşmamaktadır (7).
Limitli hacimli
sistemler ise
daha yüksek çözünürlüğe sahip görüntü
vermenin yanında ancak kısıtlı bir bölgeyi gösterebilirler. Bu görüntüler detay
periapikal radyografilerle aynı düzeyde detay vermekte ayrıca kesit görüntülemenin
avantajlarını da taşımaktadır.
Hastaya ulaşan radyasyon dozununun panoramik
görüntü veya seri bitewing görüntüleme ile hemen hemen aynı olması diğer
avantajıdır. (7).
Büyük ve Limitli hacimli konik ışın
hüzmeli bilgisayarlı tomografi ile
konvansiyonel BT’nin en önemli dezanvantajı; metalik restorasyon, implant ve bazı
kök-kanal dolgu maddeleri varlığında oluşan metalik artefaktların varlığıdır. Bu
artefaktlar parlak ve koyu çizgiler şeklinde gözlenip görüntü kalitesini düşürürler.Bu
tür artefaktlar amalgam restorasyonların etrafında koyu bantlar şeklinde gözlenip,
rekürrent çürük ile veya kanal dolgu maddelerinin etrafında gözlenip kök kırıkları ile
karıştırılabilmektedirler (7).
3.1.8 MANYETİK REZONANS GÖRÜNTÜLEME (MR)
MR uygulaması, hastanın, içi boş silindirik büyük bir mıknatısın içine
yerleştirilmesi ile başlar (35). Bu manyetik alan, hastanın vücudundaki, başta
hidrojen olmak üzere, tüm atomların çekirdeklerinin manyetik alan ile hizalanmasına
- 17 -
neden olur. Sonra MRG tarayıcısı, hastaya nabızsal radyo frekansları göndererek,
daha çok hidrojen atomunun enerji absorbe etmesini sağlar. Bu nabızsal radyo
frekansı kapatıldığında, muhafaza edilmiş enerji hastanın vücudundan serbestlenip,
alıcı bobin tarafından algılanır. Muhafaza edilen enerji, hidrojen atomlarında, T1 ve
T2 dinlenme aralığı adı verilen iki zaman sabitinde serbest bırakılır. Bu sinyaller MR
görüntüleri oluşturulmakta kullanılıp vücuttaki hidrojen dağılımının haritasını çıkarır.
Yumuşak dokuların daha çok su içermesine bağlı olarak MRG, mükemmel bir
yumuşak doku kontrast çözünürlüğüne sahiptir. Bu yüzden MRG, özellikle yumuşak
doku patolojilerinin değerlendirilmesinde önemlidir (36). Konik ışın hüzmeli
bilgisayarlı tomografiye
benzer olarak, MR görüntüleri istenilen düzlemde
yapılandırılabilir (7).
MR diş hekimliğinde genellikle TME’deki yumuşak doku anomalilerinin ve
diskin pozisyonunun değerlendirilmesinde tercih edilir. Ayrıca dil, yanaklar, tükürük
bezleri ve boynu etkileyen neoplazilerin, lenf nodüllerindeki metastazların ve malign
lezyonların perinöral invazyonlarının saptanmasında kullanılmaktadır (7).
MR’nin en önemli avantajı, iyonize radyasyon kullanılmamasıdır, ayrıca bazı
yumuşak dokulardaki kontrast farklılıkları sadece MR ile tespit edilebilmektedir.
MR muayenesi sonucunda kortikal kemik ile mukoza arasındaki yüzey, alveoler
mukozanın kalınlığı ile kortikal ve spongioz kemiğin kalınlığı değerlendirilebilir (28).
MR ‘nın dezavantajları,
ortamdaki güçlü manyetik alan varlığı nedeniyle
yakındaki ferromanyetik metallerin hareketine sebep olacağından, implante edilmiş
metalik objeler ve metal içeren tıbbi cihazlar kullanan hastalarda kullanılamamasıdır.
- 18 -
Diş hekimliğinde kullanılan metal restorasyonlar ve ortodontik apareyler hareket
etmemekle beraber, çevresindeki görüntüyü distorsiyona uğratabilirler. Titanyum
implantların da az miktarda görüntü kalitesini bozdukları saptanmıştır. MR’ın diğer
dezavantajları da pahalı olması ve bazı hastalarda klostrofobiyi tetikleyebilmesidir
(7).
3.2. İMPLANT BÖLGESİNİN PREOPERATİF DEĞERLENDİRİLMESİ
İmplant tedavisinin başarılı olması için, doğru tanı ve tedavi planlaması
yapılması çok önemlidir. İmplant hastasının preoperatif değerlendirilmesi, genel
fiziksel muayeneden sonra, oral kavite ile dental arkın incelenip, olası implant
bölgelerinin belirlenmesi ile başlar. Dişsiz alveoler kretler genellikle klinik olarak
implant yerleştirilmesi için uygun gibi görülsede ; kemik yüksekliği, kemik genişliği,
kret angulasyonu ve kemik kalitesi gibi tedavinin seyrini etkileyen birçok önemli
değişken, klinik olarak gözlenemez. Klinik muayenenin yetersiz kaldığı bir diğer
nokta da implant bölgesinin; mandibular kanal, nazal fossa ve maksiller sinüs gibi
komşu anatomik yapılar ile olan ilişkisinin değerlendirilmesidir. Bu nedenlerden
dolayı cerrahi öncesi radyografik muayene yapılması implantın başarısı için büyük
önem taşır.
İmplantın başarısı, immediat ve uzun dönem olarak iki ayrı zaman sürecinde
değerlendirilebilir. İmmediat başarı, implantın doğru bölgede optimum pozisyonda
yerleştirilmesi ve osseoentegrasyonun başarılı bir şekilde tamamlanmasıdır. Uzun
dönem başarı ise implant ve çevresindeki destek kemiğin fonksiyonel oklüzal ve
- 19 -
kassal streslere optimum olarak dayanabilmesi ile implant çevresi dokuların klinik
sağlığının devamı olarak tanımlanabilir (4).
İmmediat dönemde, implantın başarılı osseoentegrasyonu dinamik bir süreç
olup implant bölgesindeki kemiğin yeterli yükselik ve genişliğe sahip olmasını ve
mandibular kanal, nasal fossa, maksiller sinüs gibi komşu anatomik yapılar zarar
görmeden implantı taşıyabilme özelliğine sahip olmasını gerektirir. İmplant
uygulamalarında alveoler sırtın vertikal düzlem ile yaptığı açı da değerlendirmelidir.
Bu nokta, implantın dikey ekseninin, kretin vertikal ekseni ile paralel olması
gerektiği için önemlidir. Vertikal açılar arasında aşırı bir fark olursa, destek kemik,
fonksiyon esnasında oluşacak gerilimlere dayanamayabilir (4).
Bu faktörlerin belirlenmesinde radyografik görüntüleme önemli bir rol oynar.
İmplant yerleştirilmesi için uygun olan bölgelerin tespitinde radyolojistlerin
hatırlaması gereken önemli noktalar ve ölçümler vardır. Günümüzde kullanılan
osseoentegre implantların çoğu 3.25 - 3.75 mm çapında ve 7-10 mm uzunluğundadır.
Klinisyenler, mekanik kaygılar doğrultusunda, her zaman, kullanılabilecek en büyük
boyutlu implantı tercih ederler. Başarılı bir implantasyon ve osseoentegrasyon
normal şartlarda, implant çevresinde en az 1-1.5 mm , tabanında ise 1-2 mm kemik
gerektirir. Yani implant ile mandibular kanal, maksiller sinüs, nasal fossa ve
mandibulanın inferior sınırı gibi anatomik yapılar arasında en az 1-2 mm mesafe
bulunmalıdır (4). Bu nedenlerden dolayı cerrahi ve protetik başarı için hekimlerin
preoperatif değerlendirmede göz önünde bulundurması gereken kriterler; kemiğin
yapısı, kalitesi(yoğunluğu), mevcut kemik miktarı (kantitesi), çeneler ile kemiğe ait
- 20 -
internal anatominin tanımlanması ve mevcut kemikteki patolojik yapıların varlığı
olarak sıralanabilir (28).
Periapikal filmler ile
implant uygulanacak bölgedeki kemik yüksekliği,
kemiğin trabeküler yapısı, komşu dişlerin açıları, kalmış kökler ve periyodonsiyum
incelenebilir. (1, 11, 37).
2006 yılında Wakoh ve ark. tarafından yapılan çalışmada, standardize
periapikal radyografi, panoramik radyografi, konvansiyonel tomografi ve bilgisayarlı
tomografinin implant boyunu belirlemedeki etkinlikleri karşılaştırılmış ve periapikal
radyografi ve bilgisayarlı tomografinin birbirine çok yakın sonuçlar verdiği
saptanmıştır. Bu sonuca göre,
planlama aşamasında implant boyunu saptamada
periapikal radyografinin kullanılabileceğini bildirmişlerdir. (38)
Ancak ağzın dişsiz bölgeleri, periapikal radyografinin uygulamasında en çok
zorlukla karşılaşılan kısımlardır. Ağız tabanı, dil ve damak kubbesi gibi anatomik
yapılar, filmin ideal olarak konumlandırılmasına izin vermezler. Bu nedenle
iyi
açılandırılmış minimal distorsiyon olan periapikal filmler kemik yüksekliğinin
değerlendirilmesi
ve uygulama sonrası tedavi takibi için
uygundur. Ayrıca
periapikal filmlerin sınırlı bir alan hakkında bilgi vermesi, komşu anatomik yapılara
ait bilgiyi içermemesi ve üçüncü boyuta ait bilgiyi vermemesi
onların implant
uygulamalarında tek başına kullanımını imkansız kılar (11,13,28).
Optimal görüntü kalitesine sahip bir panoramik radyografi kemiğin genel yapısı,
mevcut patolojilerin saptanması ve implant uygulanacak bölgeye komşu anatomik
- 21 -
yapılar hakkında bilgi verir, ancak panoramik cihazlardaki özellikle vertikal yöndeki
büyütme alveoler kemiğin yüksekliği hakkında yanıltıcı bilgiler oluşturabilir.
Büyütme faktörü posterior bölgede anteriora göre daha fazla olup, hastanın yanlış
konumlandırılması durumunda artabilir. (11,39) Panoramik radyografiler üzerinde
kemik yüksekliği ile ilgili ölçüm yapılması için büyütme faktörünü saptamak
amacıyla çapı bilinen metal toplar içeren stentlerin kullanılması önerilmektedir. (11,
40,41). Ancak yine de panoramik radyografi ile implant uygulamaları için kemik
yüksekliği hakkında doğru bilgiler magnifikasyon , geometrik distorsiyon ve
imajların süperpozisyonu nedeniyle elde edilemez, ayrıca üçüncü boyuta ait bilgi
bilgi vermemesi bu görüntüleme yönteminin tek başına kullanımı engeller (12,42,43).
Catic tarafından yapılan bir çalışmada panoramik görüntüler üzerinde
düzlemsel ölçümlerin yapılıp yapılamayacağı incelenmiş ve posterior mandibulada
yapılan ölçümlerde yüksek doğruluk payı saptanmasına rağmen, orta hatta doğru
gidildikçe distorsiyon yüzünden güvenilir ölçüm yapılamadığı sonucuna varılmıştır
(44). Diğer bir araştırmada ise panoramik radyografinin implant planlamasında
mandibular kanalın tespitindeki doğruluk payı incelenmiş ve 2 mm. güvenlik payı
bırakıldığı taktirde panoramik görüntünün planlamada yeterli olduğu sonucuna
varılmıştır (45).
Sonuç olarak, mevcut kemik miktarının her boyutta tam olarak tesbitinin
mümkün olmadığı
boylamsal klinik gözlemlerde distorsiyon miktarı fazla olan
görüntüleme yöntemlerinden olabildiğince kaçınmak gereklidir (28).
- 22 -
İmplant planlamasında periapikal ve panoramik radyografilerde direkt dijital
sistemlerin kullanımının konvansiyonel sistemlere benzer diagnostik değere sahip
olduğu
saptanmış
ve
dijital
sistemlerin
kemik
yüksekliğini
belirlemede
kullanılabileceği bildirilmiştir (15). Ayrıca bu sistemler ile hastaya ulaşan radyasyon
dozunun az olması, görüntüler üzerinde çeşitli görüntü iyileştirme tekniklerinin
kullanılabilmesi, görüntülerden direkt ölçüm yapılabilmesi ve film banyosu işleminin
olmaması hekimlerin bu teniklerin kullanımını tercih etmelerine neden olmaktadır.
Okluzal
saptanmasında
radyografi
özellikle
mandibulada
bukko-lingual
genişliğin
ve kemiğin konturlarının belirlenmesinde kulanılabilir ancak
maksillada komşu anatomik yapıların süperpozisyonu nedeniyle net görüntü elde
edilememektedir (2,12). Ayrıca kemik yüksekliği hakkında bilgi vermediği için
implant uygulamalarında sınırlı kullanıma sahiptir.
Sefalometrik radyografi ise yalnızca ön bölgede mevcut kemik açısı ve kemik
yüksekliğinin saptanmasında kullanılabilir. Bu bölgedeki ölçümlerin %6-15 oranında
bir magnifikasyon ile yapılabildiği ve panoramik radyografiden daha doğru olduğu
araştırıcılarca bildirilmiştir (42,46).
Konvansiyonel tomografinin
implant uygulamalarında
, implant boyunun
belirlenmesinde , panoramik ve periapikal görüntülere göre üstün olduğu Schropp ve
ark. yaptığı çalışmayla gösterilmiştir (47). Ayrıca bu yöntemin implant uygulanacak
bölgenin bukko-lingual yöndeki genişliği hakkında bilgi vermesi klinisyenlerin
cerrahi uygulamalar sırasında yetersiz kemik desteği ile karşılaşma olasılığını
ortadan kaldırmaktadır (11). Komşu anatomik yapıların da yüksek doğruluk oranıyla
- 23 -
tesbitini sağlayan konvansiyonel tomografi yöntemi, bilgisayarlı tomografiye göre
daha düşük radyasyon dozu gerektirmektedir. Bu nedenle , ALARA prensibine göre
American Academy of Oral and Maxillofacial Radiology (AAOMR) tarafından, 1-7
adet
implant
uygulanacak
olgularda
konvansiyonel
tomografi
kullanımı
önerilmektedir (1).
Bilgisayarlı tomografi ile çenelerden ince aksiyel kesitler halinde elde edilen
görüntüler, daha sonra özel bilgisayar programları ile yeniden düzenlenerek üniform
magnifikasyona sahip, yüksek kontrastta ve 3. boyuta ait bilgileri içeren görüntülere
dönüştürülmektedir (1). Bu görüntülerle aynı zamanda çok sayıda implant
uygulanacak çenelere ait simulasyon çalışması yapmakta mümkün olmaktadır.
Yapılan çalışmalarla, bilgisayarlı tomografi ile implant uygulanacak bölgedeki
kemiğin yüksekliği ve genişliğinin ölçülebildiği gibi, alveol kretinin nasal kavite ,
maksiller sinüs, mandibuler kanal gibi komşu anatomik oluşumlara olan uzaklığının
da en doğru şekilde ölçülebildiği gösterilmiştir (1,4,48,49).
Radyolojik değerlendirmenin bir diğer unsuru da ilgili bölgedeki kemiğin
yapısının tarifidir. Yeniden yapılandırılmış bilgisayarlı tomografi görüntüleri
kullanılarak
Mish sınıflamasına göre kemiğin yapısını tanımlamak mümkün
olmaktadır. Optimal osseoentegrasyon ancak belli kemik tiplerinde gerçekleşir.
Genel olarak kabul edilen tek bir sınıflandırma olmamasına karşın Misch sistemi
rutin olarak çoğu klinisyen tarafından tercih edilmektedir (4).
- 24 -
Misch Sınıflandırması
Misch sınıflandırması kemik tiplerini, saptanan densiteye dayanarak dörde
ayırır (D-1 den D-4e). D-1 olarak tanımlanan kemik, kalın ve dens kortikal tabaka
tarafından sarılmış az pörözite gösteren kalsifiye spongioz kemik ile karakterizedir.
D-2 kemik dens kortikal tabaka; kalın, kaba trabeküller ile karakterizedir. D-2 kemik
genellikle anterior maksillada bulunur. D-3 kemik ince kortikal tabaka ile az
mineralize trabeküler yapıdan oluşur. D-4 kemik ise çok ince kortikal tabaka ile
yetersiz mineralize trabeküler kemikten oluşur. D-1 ve D-2 kemiğe yerleştirilen
implantlarda
başarılı osseoentegrasyon şansı oldukça yüksek iken, D-3 ve D-4
kemikte fibro-entegrasyon ve başarısızlık şansı yüksektir (4).
Bilgisayarlı tomografinin diagnostik doğruluğunu inceleyen araştırmalarda,
BT’nin trabeküler kemik densitesini belirlemede (50) ve mandibuler vasküler
kanalların boyut ile yerleşim doğrultularını saptamada (51) geçerli ve başarılı bir
yöntem olduğu sonucuna varılmıştır.
Konik ışın huzmeli bilgisayarlı tomografinin
diş hekimliğinde yaygın
kullanımı sadece son birkaç yıla dayanmaktadır. İlk cihazlar genellikle üniversiteler
ve özel oral radyoloji laboratuvarları tarafından kullanılmıştır. Yapılan bir araştırma
ile konik ışın huzmeli bilgisayarlı tomografinin sıklıkla (%40) implant cerrahisi
öncesi planlama amacı ile kullanıldığını göstermiştir (52).
2008 yılında Angelopoulos ve ark . tarafından yapılan bir çalışmada, konik ışın
hüzmeli bilgisayarlı tomografinin mandibular kanalın pozisyonunu saptamadaki
başarısı dijital panoramik radyogramlarla karşılaştırılmış ve
- 25 -
konik ışın hüzmeli
bilgisayarlı tomografinin dijital panoramik sistemlerden daha iyi sonuç verdiği
saptanmıştır(53).
Kamburoğlu ve ark. mandibular kanalın lokalizasyonunu saptamada konik
ışın hüzmeli bilgisayarlı tomografinin etkinliğini belirlemek için kadavra üzerinde
çalışmışlar ve
direkt ölçüm ile konik ışın hüzmeli bilgisayarlı tomografinin
görüntülerini karşılaştırmışlardır.
Sonuç olarak, konik ışın hüzmeli bilgisayarlı
tomografinin cerrahi öncesi planlamada mandibular kanalın izlenmesi yönünden son
derece güvenilir bir metod olduğunu bildirmişlerdir. (54).
Üç boyutlu görüntüleme ayrıca implant yerleştirilecek bölgelerdeki kemiğe ait
konjenital, travmatik ve cerrahi sonrası oluşmuş defektlerin de değerlendirilmesinde
önemli rol oynar.(4)
Magnetik rezonans görüntülemenin yapısından kaynaklı rezolüsyonunun
karmaşık anatominin yorumlamasını güçleştirmesi, kemik ve kalsifikasyonların
gözlenememesi, seri halinde enine kesitlerin alınamaması gibi dezavantajlarından
dolayı implant planlamasında kullanışlı olmadığı bildirilmiştir (55).
3.3. İMPLANTIN POSTOPERATİF DEĞERLENDİRİLMESİ
3.3.1 İMPLANT TEDAVİSİNİN KOMPLİKASYONLARI
Burun tabanı, maksiller sinüs veya mandibular kanal gibi komşu anatomik
yapıların implant tarafından perforasyonu,
- 26 -
Flebin repozisyonunda hata veya geçici protetik restorasyon yüzünden
oluşan mukozal perforasyon,
İmplant için uygun olmayan kemiğe yapılmış implantasyon, uygun
olmayan vakaya yapılan immediat yükleme, hatalı cerrahi sonucu kemiğe
verilen travma veya hatalı protetik üst yapı sonucu oluşan
osseoentegrasyonda başarısızlık,
Periimplantitis, gingivitis, gingival hiperplazi veya implant bölgesinde
fistül oluşumu,
İmplant yivlerinin açığa çıkması,
İmplantın fraktürü olarak sıralanabilir. (5)
Dental implantın cerrahi sonrası uzun dönem başarısının belirlenmesindeki
kriterler, klinik ve radyolojik kriterler olarak ayrılabilir. Bir implantın klinik olarak
başarılı şekilde nitelenmesi için; implant çevresi dokularda enfeksiyon, ağrı, kanama,
nöropati, mobilite gibi kalıcı semptomların görülmemesi gerekmektedir (56).
İmplantın radyografik başarısının değerlendirilmesi ise, implantı saran destek
kemiğin miktarının incelenmesi ile yapılır. Radyografiler, implant çevresi sert doku
patolojilerin erken saptanmasında oldukça yararlı araçlardır. Ayrıca, yapılan
araştırmalar radyografinin, implant mobilitesi saptanmasında (57) ve implant
abudment pozisyonunun değerlendirilmesinde de (58) hassas ve güvenilir sonuçlar
verdiğini ispatlamıştır.
- 27 -
3.3.2 İmplant Başarısının Radyografik Kriterleri
Yıllar boyunca radyografik görünüm ve ölçümlere göre implant başarısının
değerlendirilmesi için birçok kriter belirlenmiştir. 1978 yılında Harvard Dental
İmplant konferansında tavsiye edilen kriterler: 1) Implant çevresinde radyolüsensi
olmaması ve 2) Kemik kaybının implant uzunluğunun 1/3’ünü geçmemiş olmasıdır.
Bu implant başarısının radyografik olarak değerlendirilmesi konusunda atılan ilk
adımlardan biridir. Daha sonra Branemark grubu tarafından ; implantın fonksiyona
girmesinden bir yıl sonra, implant çevresinde her yıl 0.2 mm. kemik kaybı görülmesi,
temel başarı kriteri olarak bildirilmiştir (59). Bu kriter ile ilgili sorun, 0.2 mm’nin
yıllık ölçümlerden ziyade her yıl için 0.2 mm alınıp toplam kemik kaybının buna
uyup uymadığına bakılarak ölçüm yapılmasıdır. Örnek olarak 10 yıl için 2 mm.
kayıp, başarılı olarak kabul edilir. Bunun nedeni ise 0.2 mm. yi ölçecek kadar hassas
bir görüntüleme yapılamamasıdır. Birkaç yıl sonra ADA 5 sene sonunda 2 mm.
kemik kaybını klinik başarının sınırı olarak belirtmiştir (13).
Bunların dışında bir başarı derecelendirme çalışması da 1999 yılında Carl E.
Misch tarafından yapılmıştır. Mish’e göre implantları başarı yönünden 5’e ayıran
tablo aşağıda verilmiştir (60).
- 28 -
Tablo 1: Misch İmplant Başarı Derecelendirmesi (60)
I (optimum sağlık)
Rijit fiksasyon
2. Aşamadan sonra < 1.5 mm. krestal kemik kaybı
3 yılda < 1mm. kemik kaybı
Radyolüsensi yok
II (tatmin edici sağlık)
Rijit fiksasyon
1.5-3 mm. krestal kemik kaybı
3 yılda < 1 mm. kemik kaybı
Radyolüsensi yok
III (riskli sağlık)
0- 0.5 mm. horizontal mobilite
İlk sene >3 mm. kemik kaybı
3 senede 1 mm. krestal kemik kaybı
Krestal bölgede hafif radyolüsensi
IV (klinik başarısızlık)
>0.5 mm. horizontal ve vertikal mobilite
Kontrol edilemeyen, ilerleyen kemik kaybı
İmplant kemik desteğinin yarısından fazlasının yitirilmesi
İmplant çevresinde genel radyolüsensi
V (kesin başarısızlık)
İmplantın eksfoliye olması
İmplantın cerrahi olarak çıkarılması
3.3.3 İmplant Başarısını Radyografik Değerlendirme Metodları
Radyogramlar kullanılarak kemik kaybının radyografik değerlendirmesinde en
büyük engel, filmin ya da ışının açı hatasından dolayı oluşan geometrik
distorsiyondur. İlk açı hatası, farklı muayenelerde, konun açısı sabit dururken, filmin
açısının değiştirilmesidir. Bu şekilde oluşan distorsiyon, bilgisayarda matriks
transformasyon algoritması kullanılarak geri döndürülebilir. İkinci açı hatası,
implant ve film sabit geometride dururken, ışın konunun pozisyonunun değiştirilmesi
sonucu oluşur. Bu hatalar, implant değerlendirmesi amacıyla çekilen radyografilerin
çoğunda meydana gelir. Klinik kontrollerde kon açısı ve film pozisyonunun
standardize edilmesi bu hataları önler (13).
- 29 -
Radyografiler kullanarak implant performansı değerlendirmede kullanılan ilk
yöntem ; implant uzunluğu rehber alınarak, kayıp kemik miktarının ölçüldüğü kemik
analizidir. Bu yaklaşım ile gerçek dişlerin çevresindeki kemik kayıplarının ölçülmesi
arasında çok önemli bir fark vardır. Bu fark, gerçek dişin kök boyunun kesin olarak
bilinmemesine rağmen, implantın uzunluğunun tam olarak bilinmesidir. İmplant
çevresindeki defektin boyu röntgende görülen implant boyu ile oranlanır ise defektin
gerçek boyu tam olarak hesaplanabilmektedir. Bu yöntemde, filmde oluşan
distorsiyonların yanıltıcı etkisi, implant tarafından elimine edilmektedir. Kemik
yüksekliği
ölçümünün
bir
diğer
avantajı
da
standardize
radyografiler
gerektirmemesidir. Başlangıç düzeyindeki değişiklikler yetersiz kontrast yüzünden
atlanabilse de dijital görüntüleme teknikleri bu engeli bir noktaya kadar ortadan
kaldırabilmektedir (13).
Bir diğer boylamsal inceleme ise basit ve masrafsız bir yöntem olan, defektin
kapsadığı alanda kalan yivlerin sayılması işlemidir. Ancak bu yöntemin hassaslığı,
yivler arası mesafeye göre değişir. Örnek olarak yivleri arasında 0.6 mm. bulunan bir
implant röper alınarak ancak 1.2 mm derinliğinde defektler ölçülebilir. Ancak bu
yöntemin her implant tipinde uygulanamayacağı da açıktır (13).
Kemik yüksekliği ölçümünün bir diğer yöntemi de grid yardımı ile kemik
kaybının 2 boyutlu ölçümünün yapılmasıdır (61). Digital görüntünün üzerine grid
kaplamanın süperpoze edilip kemik defektleri ile gridin arasındaki mesafenin ölçümü
yapılır. Bu metodun dezavantajları çok zaman alması ve diğerleri gibi sadece gözle
görülen defektleri saptamasıdır (13).
- 30 -
Dördüncü yöntem, radyografik kemik kayıplarının çok yönlü incelenebildiği
Dijital subtraction radyografisidir. Subtraction radyografi değişik zamanlarda, aynı
bölgeden alınan görüntülerin karşılaştırılmasında kullanılır. İmplantın kendisi gibi,
muayeneler arası geçen zamanda değişmeyen tüm yapılar çıkartılır. İşlem sonunda,
kemik değişimlerinin gri arka plan üzerindeki görüntüsü elde edilir. Kemik kaybı
gösteren bölgeler koyu gri tonlarında iken yeni kemik oluşumu gösteren yerler açık
gri tonlarında izlenir. Böylece subtraction görüntüsü ile kemik boyu değişimleri
ölçülebilir (13).
Dijital subtraction radyografinin de
doğru sonuçlar verebilmesi için
tekrarlanabilir ışınlama geometrisi ve filmler arasında benzer kontrast ve densite
olması gereklidir (62). Yapılan çalışmalarda fimler arasındaki en ufak farkların bile
tanıda büyük hatalara yol açtığı gösterilmiştir (17). Bazı araştırmalar açılandırma
farkının 3 dereceden fazla olmadığı durumlarda diagnostik başarının etkilenmediğini
öne sürerken (17) bazıları da farkın sadece 2 derece ile sınırlı kalması gerektiğini
belirtmiştir (17).
Jeffcoat ve Reddy tarafından yapılan çalışmada subtraction tekniği,
implantların osseoentegrasyonunun tespitinde kullanılmış ve yöntemin doğruluğu ve
duyarlılığı %100 olarak bulunmuştur (63).
Diğer
bir araştırmada ise
subtraction radyografinin kemikteki ufak
değişimlerin tespitindeki duyarlılığı ölçülmüş, gerçek kemik değişimleri ile
- 31 -
subtractionda gözlenen değişiklikler arasında çok yüksek bir korelasyon olduğu
saptanmıştır (64).
2006 yılında yayınlanan bir çalışmada, dijital konvansiyonel radyografiler ile
subtraction radyografinin, implant çevresi kemik desteğinin incelenmesindeki
hassasiyetleri karşılaştırılmış,
sonuçta
kemik değişikliklerinin saptanmasında
kullanılan 3 farklı subtraction tekniğinin dijital radyografilere göre üstün olduğu
bildirilmiştir(65).
Dijital subraction radyografinin TACT ile kombine kullanımı ile
krestal
kemik değişimlerinin en iyi şekilde izlenebildiği ve TACT-DSR kombinasyonunun
DSRye göre üstün olduğu saptanmıştır. (8).
Fasiyal ve lingual bölgedeki kemik defektlerinin belirlenmesinde
ise
tomografik subtraction’ın, periapikal subtractiona göre daha duyarlı ve doğru olduğu
gösterilmiştir (66).
Değişik görüntüleme tekniklerinin implant çevresi kemik seviyesinin tespitinde
hassasiyetini karşılaştıran çalışmalarda periapikal radyografi ve değişik düzlemlerde
bilgisayarlı tomografi
görüntüleri kullanılmış ve bilgisayarlı tomografi ile elde
edilen değerlerin , histolojik inceleme ile hemen hemen aynı olduğu saptanmıştır.
Sonuçta bilgisayarlı tomografinin implant çevresi kemiğin değerlendirilmesinde
üstün bir yöntem olduğu bildirilmiştir (67). Ancak metal materyaller nedeniyle
oluşan artefaktlar implant başarısının değerlendirilmesinde bilgisayarlı tomografinin
kullanımını sınırlandırmaktadır.
- 32 -
4.GÖRÜNTÜLEME
YÖNTEMLERİNİN
DOZ
YÖNÜNDEN
KARŞILAŞTIRILMASI
İmplant planlaması ve takibi için uygun görüntüleme yöntemi
seçilirken,
görüntüleme sürecinde yararlanılan özelliklerin yanı sıra potansiyel riskler de göz
önünde bulundurulmalıdır.
ALARA prensibine göre
radyografik görüntüleme
yöntemleri ancak, istenilen bilgiye daha az invaziv yöntemler ile ulaşılamıyor ise
kullanılmalıdır.
Değişik görüntüleme yöntemlerine ait efektif doz değerleri aşagıdaki tabloda
yer almaktadır.
Tablo 2: Görüntüleme Yöntemlerinin Efektif Dozları (11)
Periapikal film
10 uSv
Panoramik film
26 uSv
Tüm ağız radyografik
150 uSv
Muayenesi
BT (mandibula)
761 uSv
BT (maksilla)
104 uSv
Scanora linner tomografi
1-30 uSv
(dilim başına)
BT oldukça yüksek dozda iyonize radyasyon verir (68, 69). Görüntülemenin
verimini arttırırken, görüntülenecek alanı olabildiğince küçültmek önemlidir. BT
muayenesinde görüntü dilimlerinin kalınlığı ve sayısı alınan dozu etkilediği için
muayene sadece implant bölgesini barındıran çene ile sınırlı kalmalıdır.
- 33 -
5.SONUÇ
Günümüzde implant tedavisinde yararlanılacak çok sayıda görüntüleme metodu
mevcut olup, bunlar zaman geçtikçe gelişmeye devam etmektedirler. Bu metodların
her biri implant tedavisinin başarısını arttırmada rol oynamaktadır. Ancak hiçbir
görüntüleme metodu mükemmel olmamakla beraber, her birinin avantajlarının
yanında çeşitli dezavantajları da vardır. Bu yüzden görüntüleme metodu seçimine,
operasyon bölgesinin özellikleri, konulacak implant sayısı, hastanın özellikleri ve
alacağı doz gibi pek çok değişken göz önünde bulundurularak; dikkatli ve detaylı bir
inceleme sonucunda karar verilmelidir. Ancak bu kararın doğru verilebilmesi için
klinisyenin, mevcut görüntüleme yöntemleri ve implant cerrahisi konusunda yeterli
bilgisi olması şarttır.
- 34 -
6.KAYNAKLAR
1-Tyndall DA,Brooks SL, Hill C,Arbor A: Selection Criteria for Dental İmplant
Site İmaging: A position paper of the American Academy of Oral and Maxillofacial
Radiology. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2000 ; 89;5:630-637.
2-Reiskin AB : Implant imaging status, controversies and new developments.
Dent Clin North Amer 1998 ; 42.1:47-56
3-Bengisu O : Oral İmplantoloji Ders notları
4-DelBalso AM, Greiner FG , Licata M : Role of diagnostic imaging in
evaluation of the dental implant patient. RadioGraphics, 1994 ; 14:699-719
5-Fragiskos FD, Alexsandridis C : ‘’Osseointegrated İmplants’’,vol:1, Springer;
Berlin, 2007; 15 S:337-347
6-Sonugelen M : İmplant Protezler ders notu : Haziran ; 2005
7-White SC, Pharoah MJ : The Evolution and Application of Dental
Maxillofacial Imaging Modalities, Dental Clinics of North America, (2008) ;
52.4:689-705
8-Chai-U-Dom O, Ludlow JB, Tyndall DA, Webber RL : Comparison of
conventional and TACT (Tuned Aperture Computed Tomography) digital
subtraction radiography in detection of pericrestal bone-gain, J Periodont Res 2002 ;
37:147–153
9-Horton RA, Ludlow JB, Webber RL, Gates W, Nason RH Jr, Reboussin D :
Detection of peri-implant bone changes with axial tomosynthesis, Oral Surg Oral
Med Oral Pathol Oral Radiol Endod. 1996; 81.1:124-9.
- 35 -
10-Rashedi B, Tyndall DA, Ludlow JB, Chaffee NR, Guckes AD : Tuned
aperture computed tomography (TACT) for cross-sectional implant site assessment
in the posterior mandible. J Prosthodont. 2003; 12.3:176-86.
11-Mupparapu M, Singer SR : Implant Imaging for the Dentist . Journal of
Canadian Dental Association, 2004 ; 70.1:32-32
12-Wyatt CCL, Phoroah MJ : Imaging techniques and image interpretation for
dental implant treatment. Int J Prosthodont 1998 ; 11: 442
13-Reddy MS, Wang IC : Radiographic determinants of implant performance.
Adv Dent Res 1999 ; 13:136-145
14-Stavropoulos A, Wenzel A. : Accuracy of cone beam dental CT, intraoral
digital and conventional film radiography for the detection of periapical lesions. An
ex vivo study in pig jaws. Clinical Oral Investigations, 2007 ; 11:101-106.
15-Mörner-Svalling A-C , Tronje G , Andersson LG , Welander U : Comparison
of the diagnostic potential of direct digital and conventional intraoral radiography in
the evaluation of peri-implant conditions. Clinical Oral Implants Research 2003 ;
14.6:714-719
16-Borg E, Gröndahl K, Persson LG, Gröndahl HG: Marginal bone level around
implants assessed in digital and film radiographs: in vivo study in the dog. .Clinical
implant dentistry and related research 2000 ; 2.1:10-7
17-Hekmatian E, Sharif S, Khodaian N : Literature review Digital Subtraction
Radiography in Dentistry. Dental Research Journal, 2005 ; 2.2:1-9
18-Southard KA, Southard TE. : Detection of simulated osteoporosis in human
anterior maxillary alveolar bone with digital subtraction .Oral Surg Oral Med Oral
Pathol 1994 ; 78:655
- 36 -
19-Akdeniz BG. : Modern görüntüleme yöntemleri(II). Ankara Üniversitesi
Dişhekimliği Fakültesi Dergisi. 2000 ; 27,2:271-276
20-Webber RL, Horton RA, Tyndall DA, Ludlow JB. : Tuned Aperture
Computed Tomography (TACT2). Theory and application for three-dimensional
dento-alveolar imaging. Dentomaxillofac Radiol. 1997 ; 26:53–62.
21-Vandre RH, Webber RL, Horton RA, Cruz CA, Pajak JC. : Comparison of
TACT with film for detecting osseous jaw lesions. J Dent Res (1994) ; 74:19.
22-Tyndall DA, Clifton TL, Webber RL, Ludlow JB, Horton RA. : TACT
imaging of primary caries. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 1997
; 84:214–225.
23-Nair MK, Tyndall DA, Ludlow JB, May K. : Tuned aperture computed
tomography and detection of recurrent caries. Caries Res 1998 ; 32:23–30.
24-Mjor IA, Webber RL, Horton RA. : Computerized tomosynthetic radiography
in operative dentistry. Quintessence Int 1997 ; 28:99–103
25-Goaz PW, White SC; ‘’Oral Radiology’’ Principles and Interpretation,St. 3rd
ed; Boston,Chicago ; 1994;71-72
26-Manson - Hing LR(ed.): Artifacts and technic errors in panoramic dental
radiography . Springfield, Charles C Thomas 1976 ; 72-83
27-Çelik İ, Toraman M, Mıhçıoğlu T, Ceritoğlu D :: Dental İmplant
Planlamasında Kullanılan Radyografik Yöntemlerin Değerlendirilmesi : Turkiye
Klinikleri J Dental Sci 2007 ; 13:21-28
28-Çakur B , Sümbüllü MA, Harorlı A. : Operasyon öncesi implant yerlerinin
belirlenmesinde radyolojik kriterler ve radyolojik teknik seçimi. Atatürk Üniv. Diş
Hek. Fak. 2007 ; 17.2: 23-30
- 37 -
29-Wolbarst Ab. Physics of Radiology ,2nd edition . Madison (WI): Medical
Physics Publishing, 2005
30-Bushbert JT, Seibert JA, Leidholdt EM jr, et al . : The essential physics of
medical imaging. 2nd edition, Philedelphia: Lippincott Willams & Wilkins; 2002
31-Besimo C, Lambrecht JT, Nidecker A: Dental implant treatment planning
with reformatted computed tomography. Dentomaxillofac Radiol, 1995 ; 24: 264
32-Scarfe WC, Farman AG, Sukoviç P: Clinical applications of Cone-Beam
Computed Tomography in dental practice. J Can Dent Assoc 2006 ; 72:75,
33-Misch KA, Yi ES, Sarment DP. : Accuracy of Cone Beam Computed
Tomography for Periodontal Defect Measurements .Journal of Periodontology 2006 ;
77.7:1261-1266
34-Lofthag-Hansen S, Huumonen S, Gröndahl K, Gröndahl HG: Limited conebeam CT and intraoral radiography for the diagnosis of periapical pathology : Oral
Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2007 ; 9:103-114
35-Westbrook C, Roth CK, Talbot J. MRI in practice. 3rd edition. Oxford (UK):
Blackwell Publishing Ltd; 2005
36-Cotton TP, Geisler TM, Holden DT,et al. Endodontic Applications of Cone
Beam Volumetric Tomography. J Endod 2007 ; 33.9:112 -132.
37-Lindha C, Peterssonb A, Rohlin M. Assessment of the trabecular pattern
before endosseous implant treatment: Diagnostic outcome of periapical radiography
in the mandible. Oral Surgery, Oral Medicine, Oral Pathology, Oral Radiology, and
Endodontology . 1996 ; 82.3: 335-343
38-Wakoh M, Harada T, Otonari T, Otonari-Yamamoto M, Ohkubo M, Kousuge
Y, Kobayashi N, Mizuta S, Kitagawa H, Sano T. Reliability of linear distance
- 38 -
measurement for dental implant length with standardized periapical radiographs. Bull
Tokyo Dent Coll. 2006 47.3:105-15
39-Truhlar RS, Morris HR, Ochi S. : A review of panoramic radiography and its
potential use in implant dentistry. Implant Dent 1993 ; 2.2:122–130.
40-Mupparapu M, Beideman R. : Imaging for maxillofacial reconstruction and
implantology. In: Fonseca RJ, editor. Oral and maxillofacial surgery: reconstructive
and implant surgery. Philadelphia: WB Saunders; 2000 ; 17–34.
41-Dağıstan S, Çakur B, Harorlı A. : Dental implant uygulamalarında radyografi.
Atatürk Üniv Diş Hek Fak Derg 2004 ; 14: 58-69.
42-Miles DA, Van Dis ML. : Implant radiology. Dent Clin North Am (1993);
37(4):645–648.
43-Frederiksen NL. Diagnostic imaging in dental implantology. Oral Surg Oral
Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 1995; 80.5:540–554.
44-Catic A, Celebic A, Valentic-Peruzovic M, Catovic A, Jerolimov V, Muretic
I; Evaluation of the precision of dimensional measurements of the mandible on
panoramic radiographs. Oral surgery, oral medicine, oral pathology, oral radiology,
and endodontics 1998 ;86.2:242-8
45-Vazquez L, Saulacic N, Belser U, Bernard JP. Efficacy of panoramic
radiographs in the preoperative planning of posterior mandibular implants: a
prospective clinical study of 1527 consecutively treated patients. Clin Oral Implants
Res. 2008 ;19.1:81-85
46-Misch CE. Contemporary implant dentistry. CV Mosby, St. Louis, 1993:103117
- 39 -
47-Schropp L, Wenzel A, Kostopoulos KL: Impact of conventional tomography
on the prediction of the appropriate implant size. Oral Surg Oral Med Oral Pathol
Oral Radiol Endod 2001 ; 92: 458
48-Klinge B, Petersson A, Maly P. Location of the mandibular canal: comparison
of macroscopic findings, conventional radiography, and computed tomography. Int J
of Oral and Maxillofac Implants 1989 ; 4:327-332
49-Todd AD, Gher ME, Quintero G, Richardson AC. Interpretation of linear and
computed tomograms in the assessment of implant recipient sites. J Periodontol 1993
; 64:1243-1249.
50-de Oliveira RC, Leles CR, Normanha LM, Lindh C, Ribeiro-Rotta RF. :
Assessments of trabecular bone density at implant sites on CT images. Oral Surg
Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod. 2008 ;105.2:231-238.
51-Gültekin S, Araç M, Çelik H, Karaosmaoğlu AD, Işık S. : Mandibulanın
lingual vasküler kanallarının dental BT ile değerlendirilmesi. Tanısal ve Girişimsel
Radyoloji 2003 ; 9:188-191
52-Arnheiter C, Scarfe1 WC , Farman AG. : Trends in maxillofacial cone-beam
computed tomography usage. Oral Radiology 2006 ; 22.2: 80-85
53-Angelopoulos C, Thomas S, Hechler S, Parissis N, Hlavacek M. : Comparison
Between Digital Panoramic Radiography and Cone-Beam Computed Tomography
for the Identification of the Mandibular Canal as Part of Presurgical Dental Implant
Assessment Journal of Oral and Maxillofacial Surgery, 2008 ; 66.10:2130-2135
54-Kamburoğlu K, Kılıç C, Özen T, Yüksel SP. Measurements of mandibular
canal region obtained by conebeam computed tomography: a cadaveric study. Oral
Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2009 ;107:34-42
- 40 -
55-Gray CF, Redpath TW, Smith FW, Staff RT. Advanced imaging: Magnetic
resonance imaging in implant dentistry Clin Oral Impl Res 2003 ; 14:18–27.
56-Vincent I J. :Dental Implants in Periodontal Therapy. J Periodontol 2000 ;
71:1934-1942.
57-Sundén S, Gröndahl K, Gröndahl HG. : Accuracy and precision in the
radiographic diagnosis of clinical instability in Brånemark dental implants. Clin Oral
Implants Res. 1995 ; 6.4:220-226
58-Cameron SM, Joyce A, Brousseau JS, Parker MH. : Radiographic verification
of implant abutment seating. J Prosthet Dent. 1998 ; 79.3:298-303
59-Albrektsson T, Zarb G, Worthington P, Eriksson B. : Long-term efficacy of
currently used dental implants: a review and proposed criteria of success. Int J Oral
Maxillofac Implants 1986 1:11-25
60- Misch CE, Dietsh-Misch F, Hoar J, Beck G, Hazen R, Misch CM. A bone
quality-based implant system: first year of prosthetic loading. J Oral Implantol.
1999 ; 25.3:185-97.
61-Reddy MS, Duckett AR, Geurs NC, Jeffcoat MK : Direct digital radiography
for measurement of alveolar bone loss . J Dent Res 1992 ; 71:114
62-Jeffcoat MK, Reddy MS, Webber RL, Williams RC, Ruttimann UE. Extraoral
control of geometry for digital subtraction radiography. J Periodont Res 1987 ;
22:396-402
63-Jeffcoat MK. Digital Subtraction Radiography for Longitudinal Assessment
of Peri-Implant Bone Change: Method and Validation. Adv Dent Res 1993 ; 7:196201
64-Christgau M, Hiller K-A, Schmalz G, Kolbeck C, Wenzel A. Quantitative
digital subtraction radiography for the determination of small changes in bone
- 41 -
thickness : An in vitro study. Annual meeting of the American Academy of Oral
Medicine. 2005 ; 52.85: 414-423
65-Bittar-Cortez JA, Passeri LA, de Almeida SM and Haiter-Neto F. :
Comparison of peri-implant bone level assessment in digitized conventional
radiographs and digital subtraction images. Dentomaxillofacial Radiology 2006 ; 35:
258-262
66-Ludlow JB, Gates W. Radiographic evaluation of implant-obscured bone:
Comparison of digitally subtracted tomographic and periapical techniques. Oral
Surgery, Oral Medicine, Oral Pathology, Oral Radiology, and Endodontology 1995 ;
80.3:351-357
67-Schliephake H, Wichmann M, Donnerstag F, Vogt S Imaging of periimplant
bone levels of implants with buccal bone defects. Clin Oral Implants Res. 2003 ;
14.2:193-200
68-Frederiksen NL, Bnson BW, Sokolowski TW. : Effective dose and risk
assessment
from
computed
tomography
of
the
maxillofacial
complex.
Dentomaxillofac Radiol 1995; 24.1:55–58.
69-Clark DE, Danforth RA, Barnes RW, Burtch ML. : Radiation absorbed from
dental implant radiography: a comparison of linear tomography, CT scan and
panoramic and intra-oral techniques. J Oral Implantol 1990 ; 16.3:156–164.
- 42 -
7.ÖZGEÇMİŞ
1985 yılında Muğla’da doğdum. İlkokulu Marmaris Atatürk İlköğretim Okulu,
liseyi Marmaris Halıcı Ahmet Urkay Anadolu Lisesinde okudum. 2003 yılında Ege
Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesini kazandım.
- 43 -
Download